SALI
2. cî Kânun
1 İ 4 1
VATAN  EVİ
CAOALOOLU    7k>.   32
TELEFON: 24136 TELGRAF: VATAN   İst.
BAŞMUHARRİRİ:
T EMİN   YAL
A
A
BUGÜNKÜ SAYIMIZDA:
2 inci Sayfada Şehir ve Memleket haberleri
S » Bir Facian m hlkAyesl, içtimai Muavenet
mefhumunun   bir   örneği,   Yunanistanm
beyaz kitabı
Kadm ve Moda, Ermenileri kim kandırdı Bu sefer kabahat Habeşlllerde mi?
4 5
Fiyatı: 5 Kuruş
SİYASÎ   SABAH   GAZETESİ
Yıl: 1
Sayı: 144
FRANSANIN
Felâketliden Alınacak Dersler
V
Ayni fena istidatlar her bünyede vardır, daima fırsat beklerler. Bütün iş, sahte demokrasi yerine hakikî demokrasiyi kurabilmektedir.
Yazan: Ahmet Emin YALMAN
ugün bünyesi nasılsa   sağ-
lam olan bir adam: «Oh,
benim hastalıkla hiç alâkam yok.» diye yangelip oturamaz. Hasta düşenlerin haline bakmak, onlardan ders almak, bu derse göre hastalıktan korunmak, vü-cudünde hastalığa karşı mukavemet kurmak ihtiyacındadır.
Milletler de tıpkı öyledir. Şu farkla ki bir milletin hastalık yüzünden apaçık yere serildiği her-gün görülmez. Bunun için böyle bir hâdise olunca başka milletlerin gözünü açması, sebepleri iyice araştırması, çıkan dersleri iyice bellemesi mutlaka lâzımdır.
Fransanın uluorta geçirdiği fe. Iâket, bu bakımdan eşsiz bir fırsattır. Bu felâketin içyüzünü görenlerin tize anlattıkları hikâyeden şu netice çıkıyor ki koca bir Fransız milletinin ilk dokunuşta yere serilmesinin hikmetini, Almanların daha çok tank, tayyare sahibi olmasında aramak pek yanlış olur. 1918 senesinde Almanya silâhtan tecrit edilmişti. 1933 senesinde bile açık veya gizli bir surette bir araya getirdiği silâhlar büyük bir yekûn tutmuyordu. 1933 ten sonra arada yarış başladı. Bu yarışta para, ham madde, imkân, nüfus ve vasıta bolluğu hep Fransanın temsil ettiği tarafta idL Karşı taraf, inanılmaz maniaları aşarak yürümek mecburiyetin d ey di.
Buna rağmen o çetin ve muhkem Fransız askeri kudretinin fersah fersah geri kalmasına ve nihayet parmak bile oynatmadan bozguna uğramasına başlıca şu sebepler gösterilebilir:
I — Siyasî hayatta bulunan-
likadan Alınan Ziraat
leri Ybj Çıkarılmak üzere
Ekim, Hasat işleriyle Beraber Rekolte Tahminleri
Ve Satış İşlerine de Düzen Veriliyor
Alınan haberler Arnavutlukta kışın şiddetle hüküm sürdüğünü ve buna rağmen Yunanlıların ileri harekâtının devam etmekte olduğunu bildirmektedir. Resim karlı arazide yoluna devam eden
Yunan kıtasını    göstermektedir.
ARNAVUTLUKTA
YUNAN
ileri Hareketi Devam Ediyor
italyanlar 10 Top Bırakarak Yeni Mevzilere Çekildiler
Atina, 13 (A.A.) — Yunan Propaganda Nezaretinin resmî sözcüsü, müşkül arazi şartlarına rağmen Yunan ileri hareketinin devam etmekte olduğunu söylemiş ve demiştir ki:
«Düşman, on havan topu, ve bir miktar mitralyöz bırakarak çekilmiş ve yeni mevziler tutmuştur. Diğer b;r mıntakada İtalyanlardan 7 subay ve 1 1 4 asker esiı aldık. Yunanlılar keza yiyecek ele geçirmişlerdir.»
RESMİ   TEBLİĞ
Atina, 13 (A.A.) — 12 sonlar arasında şahsî rekabet, ihtiras kânun akşamı neşrolunan 78 nüve nefret duygularının vatanî alâ-  maralı Yunan tebliği:
Mahdut keşif faaliyeti olmuştur. Bir kaç esir aldık.
Atinada Hava Tehlikesi    İşareti
Atina, 1 3 (A.A.) — Dün saat 20,10 da verilen hava tehlikesi işareti 21,5 te sona ermiştir.
VVİLKİ
İngiltereye
Yardımı Tasvip Etti
Cumhuriyetçilerin
Cumhur Reisi Namzedi Ingiltereya
6id-c:k
kalan unutturması ve sandalya kavgasının millî davaları solda sıfır haline indirmesi.
2 — İktidar mevkiinde bulunanların etrafında, ne vasıta üe olursa olsun, külah kapmak, mukabilinde bende olmak şeklinde bütün bir imtiyazlılar sistemi kurulması, yalnız midesinden siyasî hayata bağlı olan bu adamlar a-rasında ancak menfaat, kadın ve siyasî nüfuzun geçer akçe halini alması.
(Beşinci   kolların    böyle   bir
bataklık    içinde    at    oynatması
işten bile değildi. Muhalif siyasî
gruplar güya vatanî gayelerle bu
sisteme karşı çarpışıyorlardı. A-
sıl gayeleri bal çanaklarına kendi
çetelerinin konması idi.    Hakikî
vatanperverler  için    bir köşede
kendi kendilerini yemekten başka çare yoktu.)
3 — Halkın eline bir parça kemik diye küfretmek hürriyeti verilmişti. Bol bol bağırıp çağırmak imkânına malik olduğu için içini boşaltıp rahat ediyor, sandalya ve menfaat sahipleri de bu emniyet süpapile halkın infiallerini dağıtarak keyiflerine bakıyorlardı,
4 — Fransada ölü ve köhne usullere putlara tapar gibi tapılıyordu. Bunlar ancak bir vasıta olacak yerde asıl canlı gayeleri unutturuyordu. Mesuliyetler izi belirsiz hale geliyor, bütün bir oevlet mekanizması, kâğıt yığınları arasında bunalıp sonsuz bir gaflet uykusuna dalıyor, gidiyordu.
Bütün bu fena istidatların Fransaya mahsus olduğunu sanmak hatadır. İnsanların kurduğu her cemiyet içinde aynı kötü istidatlar vardır. Bunlar daima fırsat kollarlar, hele meydanı serbest bulsunlar, derhal üst perdeye çıkarlar ve bütün bir milleti meçhul akıbetlere sürüklerler. Uzağa gitmiyelim, Balkan Harbi, kısmen Umumî Harp bizde de buna en açık misallerdir.
Bu işin yegâne devası, tehlikeleri bilerek gözü açık durmak, ancak umumî menfaate dayanan hakikî demokrasiyi adım adım kurmaya çalışmak, yıkıcı hürriyetin her deliğini tıkamak, yapıcı münakaşa hürriyetine geniş meydanlar açmaktır.
BULGAR
Başvekilinin Nutku :
Hükümetin Siyaseti
Sulha ve Anlaşmıya Doğrudur
Bulgaristan Ne Rusyadır, Ne de Almanya ve kalyadır
Sofya, 13 (A.A.) — Bulgar ajansı bildiriyor:
Başvekil B. Filof, Tuna üzerinde en büyük Bulgar şehri olan Rusçukta binlerce kişi huzurunda Bulgaristanın dahilî ve haricî siyaseti hakkında bir nutuk söylemiştir.
«— Bugün tamamile yeni bir dünyanın yaradılışı arifesinde bulunuyoruz. Bütün milletler, isteyerek veya istemiyerek, bu değişikliğin tesira tından kendilerini kurtaramıyacaklardır. Bulgaristan da Avrupa içtimaî ailesine mensuptur. Bu sebeple, emellerimiz ve hislerimiz her ne olursa olsun Bulgaristanın da tarihinin en buh. ranlı zamanlarından birini yaşamakta olduğunu söyliyebiliriz. Bu hal, karar vermek zamanı geldiği zaman Bulgaristana ihtiyatla hareket etmek, sükûnunu ve soğukkanlılığını kaybetmemek gibi vazifeler yükletmektedir. Biz buna tamamile vâkıf olarak yalnız Bulgaristan için ve yalnız Bulgaristanın menfaatleri için çalışıyoruz ve bu gayeye doğru yürürken yalnız kendi arzularımızı değil \ aynı zamanda kabiliyetlerimizi de gözönünden uzak tutmamak mecburiyetinde bulunuyoruz.»
Bizler de hayati   mcniaatlcrimlzl,
(Devamı 8a. 5, Sü. 1 <ı. , ^
LONDRA
Yeni Bir Hava Taarruzuna Uğradı
İngiliz Tayyareleri de İtalya Limanla ma Hücum Ettiler
Londra, 13 (A.A.) — Hava ve Dahilî Emniyet Nezareti tebliği:
Dün gece güneş battıktan biraz sonra başlayan ve üç buçuk saat kadar süren hava hücumu esnasında Londra ile Times nehri mansabında bir çok noktalara bombalar atılmıştır. Atılan yangın bombalarının çıkardığı yangınlar hasara sebep olmuştur. Fakat itfaiye ile diğer pasif müdafaa servisleri yangınları süratle söndürmüşlerdir. Ölü ve yaralı vardır.
Bu ane kadar alınan haberler ö-(Devamı Sa 5, SİL 2 de) *
Ankara, 13 (Hususî muhabiri, ırıizden) — Ziraat Vekâletinin Meclisten aldığı yeni tahsisatla Amerikadan getirteceği ziraat a-letlerinin siparişi verilmiştir. Bunlar şubat nihayetinden evvel yola çıkarılacak ve haziran başında memleketimize gelmiş bulunacaktır.  f
Haber aldığımıza göre, bu a-letler memleketin ziraat mıntaka-larının büyük bir kısmının ihtiyacına kâfi gelecek bir miktardadır ve ekilen tarlaların pek çoğunun motorlu vasıtalarla ekilip biçilmesine ve hasat işlerinin görülmesine imkân hasıl olabilecektir.
Vekâlet,    ziraat    makinelerini
mıntakaların ihtiyacına göre tevzi edecek ve bu işte bilhassa münakale yollarına uzak olan ziraat bölgelerinin ihtiyacı daha evvel temin edilecektir. Bu suretle ö-nümüzdeki mevsimde mahsulün hava şartlarının iyi gitmemesinden dolayı zarar görmesinin ö-nüne geçilecektir.
Alâkadarlar yeni ziraat mevsiminde iyi mahsul almak kabil o-labileceğini ve aynı zamanda gelecek yıl için de daha iyi tohum ayrılacağını, ve toprak mahsullerimizin daha geniş bir mikyasta ihracının mümkün olacağını bildirmektedirler.
Ziraat mevsiminde elde edilecek mahsul hakkında da evvel-
den bir fikir edinebilmek için Ziraat müdürleri ve mütehassıslar zeriyat mıntakalarını dolaşarak Vekâlete rapor verecekler ve a-lınacak mahsulün takribi yekûnunu bildireceklerdir. Bu suretle rekoltelerin hakikate en yakın bir tahminle miktarını da öğrenmek mümkün olabilecektir.
Bundan başka Vekâletlerarası bir komisyon da elde edilecek mahsulün ne miktarının iç istihlâk için ayrılacağı ve stoka ilâve edileceğini ve ne miktarının da yabancı memleketlere satılabileceğini evvelden tesbit edeceklerdir. Bundan sonra da bu miktarlara göre satış pazarlarile temasa geçilecek ve satış yapılacaktır.
MİLLî ŞEF
Ank
araya
B. Wîllkİe
¦ Son mağ-
Vaşington, 13 (A.A.) -devlet reisi intihabatında lûp olan cumhuriyetçi namzet B. Willkie yakında İngiltereye gideceğini ve bu memleketteki vaziyeti bizzat tetkik edeceğini söylemiştir. B. Willkie, İngilterede iki veya üç hafta kalacaktır.
B. Willkie, bazı tadilât yapmak şartile, İngiltereye harp malzemesi kiralanmasına dair kanun lâyihasını tasvip ettiğini söylemiştir.
İngilterenin mağlûbiyeti karşısında Birleşik Amerika devletlerinin emniyetinin sarsılmıyacağı hakkında bir söz sarf etmediğini söylemiştir.
B. Willkie, bundan sonra, hususî işlerile meşgul olmak niyetinde olduğunu da ilâve etmiştir.
Vatan —    Amerika    Birleşik
Tass Ajansı Tekzip Ediyor
Bulgaristanda Alman Askeri Varsa Bu Bizim Malûmatımız Haricindedir
Moskova,   13 (A.A.) —Tass ajansı aşağıdaki    tebliği    neşret-1 mektedir: I
Ecnebi basını, istihbar kaynağı» olarak Bulgaristanın bazı mahfillerine atfen, bir kısım Alman kıtaatının daha şimdiden Bulga- 1 ristana nakledilmiş olduğu, bu kıtaatın Bulgaristana naklinin Sovyetler Birliğinin malûmatı dahilinde ve muvafakatile devam ettiği ve nihayet Alman kıtaatının Bulgaristandan geçmesi hakkında Bulgar hükümetinin talebine Sov-devletlerinin 5 teşrinisanide ya- ] yetler Birliğinin muvafakat ceva pılan Reisicumhur intihabında B. Willkie cumhuriyet partisinin namzedi idi. Kendisi aynı zamanda Amerikan sanayicilerinin başında gelen bir milyonerdir.
Son yapılan seçimde Roose-velt'in 21,255,155 rey almış olmasına mukabil Wilkie 17 milyon 740,281 rey kazanmıştır.
Avdet Etti
Ankara, 13 (A.A.) — Reisicumhur İsmet İnönü hususî trenlerile bu sabah An-karaya avdet buyurmuşlardır. Millî Şef, istasyonda Büyük Mîllet Meclisi Reisi Abdülha-lik Renda, Başvekil Dr. Refik Saydam, Ank arada bulunan Vekiller, C. H. P. Genel Sekreteri Dr. Fikri Tüzer, mebuslar, Ankara Vali ve Belediye Reiöi, Ankara Mevki ve Merkez Komutanları, Emniyet müdürü ve diğer mülki ve askerî erkân tarafından karşılanmışlardır.
V_S
Arnavutluktaki
İTALYAN
Başkumandanı İstifa Etti
Çölde harekât bir çok güçlüklerin yenilmesini îcap ettirmektedir. Resim çölde ilerleyen bir İngiliz   motorlu    vasıtasının    kumlan
yararak ilerlediğini göstermektedir
İNGİLİZLER     1    Tobruk'a Karşı
Yerine Ceneral Cavallero Geçti
bı verdiği haberini işaa etmekte dir.
Tass ajansı şunu beyana m&
zundur ki:
1 — Eğer Bulgaristanda hakikaten Alman kıtaları varsa ve e-ğer bunların nakli vuku buluyorsa, bütün bunlar Sovyetler Birli-(Devamı Sa. 5, Sn. 1 de) **
Venedik ve
Tor in o Bombalandı
Italyada ve Afrikada Birçok Yerlere Hücum Edildi
İtaFyada bir mahal, 13 (A. A. — İtalyan orduları umumî karargâh mm 220 numaralı tebliği:
Düşman 12 - 13 kânunusani gecesi Torino üzerine hava akınları yapmıştır. Bazı haşarat kaydedilmiş ve bir kaç kişi yaralanmıştır.
Venedik üzerine yapılan akın neticesinde haşarat husule gelmiştir. Bir ölü ve bir kaç yarah vardrr.
Kahire, 13 (A.A.) — Orta Şark İngiliz hava kuvvetleri karargâhının tebliği:
10. I 1 sonkânun gecesi, Be-
nina ve Berka tayyare meydanları (Devamı Sa. 6, SU 3 de)     f '
HÜCUM
Hazırlıkları Genişliyor
Şehrin Dışındaki 5 Tayyare Meydanı Baskınla Alındı
Londra, 13 (A.A.) — Müstakil Fransız ajansı bildiriyor:
cTobrvk istihkâmları İngiliz topçusu tarafından mütemadiyen dövülmek te ve nihai bir hücum için icap eden hazırlıklar gittikçe vüs'at kes-betmektedir. Diğer taraftan bu şehrin garbinde bulunan dört düşman hava meydanı, İngiliz hava kuvvetlerinin amansız bombardımanları yüzünden İtalyanlar tarafından tahliye edilmiştir.
Şehre on beş kilometre mesafede kâin beş tayyare iniş meydanı baskınla düşmandan alınmıştır. İngiliz hava kuvvetleri, tanklara ve piyadeye yolu hazırlamak üzere bütün faaliyetini sarfetmektedir. Son iki ay (Devamı Sa. 5, Sü 3 de) *=*
Kış  i».v;IıyalıdanIhtI   şrın ılW defa olaıak
yakmıştır. Şehrin parkları, bahçeleri ve binaların üzerleri uzun müddet karla örtülü kalmıştır. Retim Sultanahmet parkının karlı halini gösteriyor.
Orgeneral   Ubado Soddu
Roma, 13 (A.A.) — Örgene, rai Ubado Soddu, kendisini tedavi ettirmek ve bir kaç ay istirahat etmek mecburiyetinde bırakan sıhhî sebepler dolayısile Arnavutluk orduları gTupu kumandanlığından affedilmesini talep etmiştir. Bu kumandanlık harpteki yararlığı dolayısile er-kânıharbiye reisi Orgeneral Ugo Cevallero tarafından deruhte edilmiştir.
NG
Askerî Heyeti AnkarayaVardı
Ankara, 13 (A.A.) — İngiliz Orta Şark kumandanlığının mümessili General Marshall Cornvall, hava Vis Mareşali Elmhurst bu sabah Toros ekspresile şehrimize muvasalat etmişlerdir.
Hukukçularımız Arasında Bir Anket
Teşriî Masuniyet
eselesi
i
Avukat Ah-   f met Sabri    İnhan diyor ki:
«Anayasamızda mebuslara geniş bir imtiyaz verilmiştir. Mebus olmayan her vatandaş işlemiş olduğu küçük ve büyük her suçtan dolayı mutlaka takip edilir. Fakat mebus takip edilemez. Çünkü mebustur. 3u imtiyaz o kadar genişletilmiştir ki bugün tanıdığımız büyük şöhret sahibi mebuslardan bazıları, omuzlarında yüzlerce işlenmiş suç taşıdıkları halde takibe maruz kalmamışlardır.
Bunların işledikleri suçlar âdi suçlardır; bu suçların hiç birisi de siyasî akidelerini mensup olduğu fırkanın prensiplerini müdafaa  sadedinde  is>omi»  delil-
dir. Bunlar şahsî, alelade suçlardır. Temenni edilecek şey şudur ki, mebuslar işledikleri bu şahsî suçlardan dolayı takip edilebilmelidirler. Eğer buna imkân yok. sa hiç olmazsa her devrenin sonunda suçlu mebusun teşriî masuniyeti kaldırılmalı ve hakkında kanunî takibat yapılmalıdır. Temize çıkmadıkça yeniden mebus olamamaltdır.
Bu yapılmazsa ve bu mebus ta tekrar seçilirse ve seçmeler de tevali ederse suç unsurları ve delilleri tamamen ortadan    kalkar
ki, bu da adaleti rencide eder. Teşkilâtı Esasiye kanunumuz bütün sınıf farklarını kaldırdığı halde suçlu mebuslara bu yüzden kendimiz bir nevi imtiyaz tanımış oluruz. Bence mebuslardan bu imtiyaz kat'î surette kaldırılmalı ve kanun nazarında ve adalet ö-nünde her Türk vatandaşı bir oi-mftMır.»
YAZ AN t M.SAMİ TEZİ*
Şehir
ve
Memleket Haberleri
I
Biraz İleride Kendileri Gibi Sine
Sine Yürüyen
Dört
Beş Gölgeyi
— 27 —
G.. •• ¦
ormuştu
Boynunu büktü, gözlerini «üzdü, ellerini jfögsüne çaprazladı ve hüzünlü bir sesle:
— Allah günahımı affetsin. Be ni cehennemin atehinde yakmasın, diyerek bir çocuk safiyetile anlatmağa başladı.
XIII
Mahınev, Fatma Saltanın Hızın nasıl gördüğü ve onun yağız çehresinin, bakışlarının kalbinde ne derin fırtınalar yarattığı hakkımda verdiği tafsüâtı bü yük bir dikkatle dinlemişti. Biraz sonra onu hulyalarile yalnız bırakarak sarayın salonlarını sü-radi adımlarla geçip dehlizlerde kaybolup gitti.
Çok  geçmeden    Mahınevden
talimat almış iki kethüda yamağı, birer gölge gibi Kadıköy sem tine doğru yol aldılar.
Verilen isi muvaffakiyetle başardıkları takdirde büyük inam ve ihsana kavuşacakları hakkındaki kafî vaatlerden haber alan iki yamak, yollarda eglemniye-rek kuş gibi uçtular ve az zamanda Kadıköy ile Yekleğirmeni arasındaki sahada çadır kurmuş ordugâha ulaştılar.
Kethüda yamakları ordugâhı bir bastan öbür başa kadar dolaştılar ve nihayet Bostancı semtine yakın bir yerde çadır kurmuş Hızırın kafilesine yanaştılar.
Vakit yatsıyı geçmişti ve bu sebeple ordugâha yavaş yavaş bir sessizlik çöküyordu. Çadırların önlerinde yer yer yakılmış a-teşlerin etrafına bağdaş kurup çevrelenmiş olanlar gittikçe azalıyor, şuradan, buradan yükselen bağlama ve zurna sesleri gittikçe yavaşlıyor, gece derin aiyaiılıgı-nı geniş ordugâha sindirmekle istical ediyordu.
Kethüda yamakları geç kalmış olduklarını anladılar ve elliyi geçen bu ayrı kurulmuş çadırların etrafında geniş bir daire çizip  dolaştılar.
Bir aralık yamaklardan biri arkadaşının paçasından tutup çekerek bir çalı dibine sindi ve süratle onu da olduğu yere çökertti. O. biraz ilerden kendileri gibi sine sine ilerLiyen dört beş gölgeyi görmüştü.
Bu gölgelerin büyük bir dikkat ve ihtimamla ilerlemelerine rağmen ayaklarının sesi gittikçe yaklaşıyordu. Çalı dibinde hareketsiz duran Fatma Sultanın a-daraları büsbütün küçülerek büzüldüler ve gölgeler de dikkat ve ihtiyatla süzülerek yanlarından geçtiler.
Gözünü dört ve kulağını sekiz açmış olan kethüda yamağından biri bu süzülüp geçenlerin kendi kapı yoldaşları olduğunu görünce, hayretten dona kalmıştı. Gecenin bu zamanında İbrahim Paşa adamlarından dört beş kişinin ordugâhta ne işi olabilirdi.
Yoksa Mahınev kendilerinin bir iş beceremiyeceğine zahip olmuştu da, arkalarından başka a-oamlar mı uçurmuştu.
Bu ihtimal yamakların ikisinin de yüreğini sızlattı ve arkadaşlarının kendilerinden evvel bir şey öğrenip Mahıneve bildirmeleri halinde, ihsanın bir hayal oluverip uçacağını düşünerek tasalandılar.
Biraz sonra deminki gölgelerden birinin bir yılan gibi süzülüp kayarak çadırların arasına doğru gittiğini görünce, arkadaşlarının Su beceriklice hareketi neticesinle in'am ve ihsana kavuşacağı-
nın muhakkak olduğunu anlrya-rak, endişeleri büsbütün arttı.
Fakat Mahınev az bir haber mukabilinde çok şeyler vadcLmiş ti. Ve hattâ kâhya kadın onların gayretlerini arttırmak için berveç hi peşin bir de kese çil akçe dahi sunmuştu. Daha hiç bir iş görmeden birer kese veren cömert el, elbetteki az çok bir malûmat edinilirse bu ihsanı birkaç altına bile çıkarırdı.
Altının tahatturu yamakları harekete geçirdi ve onlar da suların açtığı yarıklardan istifade e-derek ve çalıları kendilerine siper ederek sürüne sürüne yoldaşlarının gittiği istikamete doğru ilerledüer.
Ara sıra duruyorlar ve kendilerinden on beş yirmi adım ilerde sürünen adamın çıkardığı hafif gürültüyü dinliyerek, ihtiyatla ona doğru yaklaşmağa çalışıyorlardı. Biraz sonra onun bir çadıra yaklaştığını ve kulağını çadıra yapıştırdıktan sonra elile hançerini yoklamağa koyulduğunu gördüler. Bu vaziyet berikilerin hayretini arttırdı. Bulundukları yerde çukura iyice gömülerek bir fısıltı halinde tearii efkân lüzumlu buldular.
(Arkası var)
Manifaturada ihtikâr Var mıdır?
Kahve Darlığı
Yeniden 20 Bin Çuvallık Bir Sipariş Verilecek
Kahveciler Birliği geçenlerde Ikhsat Vekâletinin emrinde bulunan 1050 çuval kahveyi istemişti. Araya hafta tatili ve bayram girdiği için Vekâlet dün de bu talebe cevap vermemiştir.
Dün de yalnız İhsan Kurukah-vecioğlunun imalâthanesinde halka 250 ser gram kahve satılmasına devam edilmiştir. Kilosu 145 kuruşa satılan çiy çekirdek kahve piyasada hiç kalmamıştır. Fiyat Murakabe komisyonu bugün piyasada mevcut olan İktisat Vekâletinin emrinde kalan kahvelerin çekilmîçine 1 80 kuruş kıymet konulduğu için bunları daha fazlaya satmaya kanunen imkân yoktur. Bu partiler bitinceye ka-kadar bu fiyat devam edecektir. Eskiden bazı satıcılar kahveye yüzde yirmi nisbetinde nohut karıktırdıkları halde son zamanlarda bu nisbeti yüzde seksene ve doksana kadar çıkarmışlar ve bunu da 180 kuruşa satmaya başlamışlardır. Halbuki nohudun kilosu yirmi bes kuruştur. Eski ve salahiyetli bir kahve tüccarının anlattığına göre kahvecilerin şimdiye kadar gizli kalan bir sırları da ortaya çıkmaktadır.
Bazı kahveciler çekme makinelerine ayrı tertibat yapmışlar-dır. Makinenin üstüne halis kahve döküldüğü halde aşağıdan nohutla kancık kahve dökülmekte-air. Bazıları da makinenin altındaki dolaba daha evvelce nohut kahvesi hazırlıyorlar ve bunu müşteriye veriyorlarmış.
Belediye kancık kahveye fiyat etiketi koymayan hakkmda takibat yapacaktır.
öğrendiğimize göre İngilizlerle 20 bin çuvallık yeni bir kahve an laşrnası yapılmaktadır. Bu defa kahveler istanbul a teslim edilecektir. Brezilyadan hareket eden 10 bin çuvalbk partinin henüz Portsarde gelmediği anlaşılmaktadır.
r
YAZAN: KttİMÖfoflt
t)
>
27
Saffet Renif> geni* birkaç kere nefes aldı. Yüzüne dökülen perişan saclarını elinin sert bir bareketile arkaya atarak kalasını avuçları arasında sıktı. Renksiz dudakları tltrtyerek fısıldadı:
— Onu bulacağım., ayaklarına kapanacağım.. Beni bir daha bo-akma-ması İçin yal vara* :a£ mı—
Sonra basını pervaza dayadı. Gözlerini kapryarak sessiz sessiz a&La -mı ya bağladı.
Bu göz yaslarından daha yakın, daha vefalı bir arkadaşı yoktu. Onu hiçbir şey bo sıcak yadlar kadar teselli etmiyordu.
T*'-<T«n   bıı Ndkftr,   kaim bir Htm)e
yırtiki u
— Saffet Efendi, lütfen beni diriyete kadar takip ediniz-.
Gözlerini açınca karşısında usta-haşısının mUstehzf ve sert çehresini gördü. Harekatının Ira derece yalandan takip oranınasma artık dayana-Duyacaktı, '/aptetmiye muktedir olamadığı bir hiddetle:
— Pek fazla İleri gidiyorsun, diye haykırdı. İnsanı bir parça haline bırakmak yok mu
— Vazifesi başından ayrılan bir İsçiyi dalma göz hapsinde bulundurmak nizamlarımızın emrettiği şeydir...
— N'znmlarnnza da, *i7o     lAnel
Başvekil doktor Refik Saydam son nutuklarında iktisadi vaziyetimize temas ederek bilhassa ithalât işlerimiz hakkında esaslı beyanatta bulunmuştu. Bunun etrafında piyasada yaptığımız tetkiklere devam    ediyoruz.
Muharririmiz dûn, manifatura tüccarlarile görüşmüş ve fikirlerini almıştır. Bir kaç manifatura tüccarının bu hususta söyledikleri, hulâsa olarak, şudur:
— «Başvekil beyanatında, e-ğer tüccarlar mel getirmeyecekse hükümetin bu işi ehne alacağına işaret buyurmuşlardır.
Kâr hadleri bugünkü fiyatlarla alınacak mallarm vermesi icap eden ticaretten dun olduğu halde umum tüccarlar büyük ve pek büyük siparişler üzümdedirler. Binaenaleyh, vapurlar gelecekse, İn^iltereden    Türkiyrye    büyük
Manifatura Idhalâtçıları
Başvekilin Davetini Dört Gözle Bekliyorlar.
Manifatura Sahasında Şimdilik Hiç
Bir Sıkıntı Yoktur.
mikyasta mal geleceğine şüphe yoktur.
Ingiltereden, takas usulile kısmen konamentoya mukabil te>-diyatla, kısmen M. K. C. C. kor-purasyonu garantüvile külliyetli miktarda sipariş yapılmıştır ve bugün İngiltere fiyatları harpten evvelki fiysrtlara nazaran yüzde 70 - 80 bir    tereffü    gösterdiği
halde tüccar, bu tereffuti »azan itibara almayarak mal sipariş etmektedir.
Başvekilin bize vaki olacak davetlerini dört gözle bekliyoruz ve memnunuz. Başvekilimize söyleyeceklerimiz arasında şunlar vardır:
I — Pamuğa kargı manifatura ve iplik hariçten ithal edilebilir.
2 — Dövize mukabil hariçten manifatura ve iplik getirtilehilır.
Esasen Manfatura Birliği bu noktalar üzerinde Ticaret Vekâletini haberdar etmişti.
Setmayemizi tehlikeye koymaktan çekindiğimiz yoktur. Birliklerin beceriksizlik gösterdikleri iddiası doğru değildir. Manifatura sahasında şimdilik hiç bir sı-kmtı yoktur; istediğinizi her zaman ve memleketin her köşesinde bulabilirsiniz. Sıkıntı hissedilen saha demir ve tıbbî ve kimyevi ilâçlar sahasıdır. Eğer, döviz meselesi halledilirse bu sahadaki sıkıntı da bertaraf edilebilir.
Hükümet her vesile ile tüccara kolaylık göstermektedir ve bu kolaylıktan memnunuz. Başvekilimizin soracağı suallere dolambaçsız yoldan en doğru cevabı vereceğiz. >
Hava Denemesi Hazırlıkları
Aym son haftasında yapılacak hava denemesi hazırlıkları tamamlanmıştır.
Hava denemesinin tatbikatı yapılacak olan meydanlar Vilâyet Seferberlik müdürlüğü tarafından tesbit edilmiştir.
Gündüz tatbikatı Taksim, Top. hane, Harbiye, Fatih, Beyazıt ve Sirkeci meydanlarında, gece tatbikatı da İstanbul cihetinde ve Sirkeci gan meydanında, Beyoğ-lunda da Tophane meydanında yapılacaktır.
Hava denemesinin başlayacağı evvelâ Emniyet müdürlüğü tarafından telefonla Emniyet amirliklerine bildirilecek, daire ve mahallelerdeki ekipler derhal bulundukları kazalar emrine verileceklerdir.
Beyazıt meydanına bin kiloluk. Taksim. Eminönü, Aksaraya da daha küçük tecrübe bombalan konacaktır.
Yangın olan yerlere kırmızı, çöküntü ve tahrip yerlerine siyah işaretler, sığınaklara da mavi renkli lâmbalar konacaktır.
Sığmaklara konacak levhalar da Vilâyet Seferberlik müdürlüğü tarafından hazırlanmıştır. Dün bu hususu kazalara tamim yapıl, mıştır.
Soruyorlar?
Ve diyorlar ki:
Ara&rra gazetelerde hava-gazi sızıntısından zehirlenme hâdiselerini okuyoruz. Bu haberler bizi teyakkuz ve dikkate sevkediyor. İstan-bulda her apartmanda havagazı vardır. Ve bu suretle sızıntılara hemen bütün a-partıman sakinleri maruz kalmak tehlikesile haşhaşadır. Bu sızıntıların bir kısmı havagazı saatlerinden, diğer bir kısmı borulardan husule geliyor. Halk bunun muvellidini bilemez ve bulamaz. Müstakbel tehlikelerin önüne geçmek için acaba bu işe bir çare bulunamaz mı? Meselâ her mmtakada bir havagazı müfettişi haftada, on beş günde, bir defa okun saat ve boruları yakından tetkik etse de yeniden kazaların ve ölüm tehlikelerinin önüne geçilse fena mı olur?
oLsun!-
— Basında bir felaket dolaşıyor be adam__Kentline k'-*] --•
— Ben   kadimdeyim., evvelâ kendine gel do öyle sfe aoyle»
— Fada lakırdı Mlariy^rum» hemeaaJ direktörün   yanma çıkman lAzınu- Haydi yurtta
Ve gene adamı kolundan çekerek yürütmek bıtedl. Fakat o şiddetli bir yumruk darnerüle - kolunu tutan efl kendinden ayrılmıştı. TJstia başı hafif bir Kayba çıkarmaktan kendini   «L.ını j ar .ılı .
— Vay!_ Buna da cüret ha!... Ben şimdi hana gOftterJrtm...
Drye yürttmek İnledi. Lakin Saffet artık tauıamlle kendinden geçmiş, -iı-ıiiu-ı. muhayyele»! sanki donmuştu. Bir kufioz hayvan gibi biçare ada m m Üzerine alılarak cebinden çıkardır, küçük tornavidayı rast gele vücu-Jtına Kaplamağa başladı.
Birkaç dakika tonra, duyulan feryatlara Ui şan lş--ı.«r yerde kanlara bulanmış İki ceset gürdüler. Bunlardan biri, uldı&ı derin yaralardan ıler-
ll*ı| iUon ;|«t*ı  bVH   •"•"-•»•-I |**ı V*rri nim
Meyva ve Sebze Birliği
en
arar Etti?.
Sermayesi 50 Bin Lira Olduğu Halde Senede
50 Bin Liradan Fazla
Memleketimizde meyva ve sebze igile uğraşan müstahsili korumak ve aynı zamanda müstehlik halkın da ucuzca bunları tedarik edebilmesi maksadile Yaş. meyva ve sebze kooperatifleri birliği teşkil edilmişti. Buna hükümetin yardan ve himaycsile U-zunköpru. kurabiga, Dörtyol, İzmir, Rize meyva kooperatifleri de iştirak etmişler, 938 senesinde elli bin lira ile işe başlamıştı, idaresizlik ve iş bilmemezlik yüzünden birlik 938 ve 939 seneleri i-çınde yüz yirmi bin lira zarar etmiş ve bu zararm şimdilik elli bin lirasını hükümet ödemiştir. Geriye kalan yetmiş bin lira, iyi idare ve masraftan kısmak suretile çı-karılaroadığı takdirde gene hükümet tarafından ödenecektir.
Meselenin içyüzü şudur:
1 — Birlik fazla masrafa boğulmuştur; meselâ: Sermayesi elli bin lira olduğu halde ayda dört bin beş yüz lira, yani senede elli bm liradan fazla maaş vermiştir.
2 — Portakal usaresi çıkartmak üzere alınan makineler muattal bir halde kalmıştır.
3 — Ambalaja, meyva toplama zamanına dikkat etmek, müstahsilin parasını vaktinde vermek gibi esaslara (azla dikkat edilmemiştir.
4 — Açılan dört satış dükkânında, memur zihniyetile hareket edilmiş ve kazanç miktarı yüzde altmışa çıkarıldığı için muvaffa'c olunamamış, dükkânlar kapatılmıştır.
5 — Hariçten domates tohumu getirtilmiş ve müstahsile dağıtılarak istihsalin satın alınacağı bildirildiği halde alınmamış, mal müstahsilin elinde kalmıştır.
6 — 938 ve 939 senelerinde yapılan ihracat zararla kapanmıştır. Yani, mal pahalıya mal edilmiş, ucuza satılmış; bir kısım mal da çürümüştür. İhracatta kalite ve miktar nazarı dikkate alınmamıştır.
7 — Zarar zarar üstüne bindiği halde masraflar kısılmaya-rak 940 senesinin ilk altı ayında da on dört bin lira zarar edilmiştir.
Hükümet, halkın kooperatiflere olan bağlılığını gevşetmemek
aayeti İdrak eder etmez kendinden geçerek dü*up bayılan Saifet idi.
*
— ON tül SKNlfi SONRA —
SEFALETİN KOYNUNDA
Gece yanımı üç saat geçmişti. Ha rrlshanonin gardiyanı elinde bir fe -nerle karanlık merdivenleri a fır afrr lntfl. Birbirine birer kemer De mer-bnt olan iki üe koridoru yürtkrakten sonra nihayetteki büyük demir kapıyı cebinden çıkardrfrı İri anahtarla a-carak İçeri girdi. Buram geniş fakat kupkuru bir oda İdi. Köşede yatak vazifeni gören bir ot minder, yan nida alçak bir ruaaa ve üzerinde bir toprak desti vardı.
Gardiyan ayaklarının ucuna basarak bu yatağa yaklaştı. Çuvala benzer bir yorgana sarılmış uyuyan man puHO hafifçe dürterek Beslendi:
— Haydi kalk bakalım baba!» Sana müjde getirdim. Ak Hacları omur tarma kadar irimi*, yüzünü hemen tamam İle örten kıryıl sakalı karma karışık bir İhtiyar do&rulmustu. Eller İle gözlerini   uyuşturarak    kendi
için birliğin başına yeni idare a-damlarını getirmiştir.
İlk iş olarak ayda memur maaşı dört bin beş yüz liradan sekiz yüz liraya indirilmiştir.
Aynj zamanda harice kalite bakımından iyi mallar ihracına başlanmıştır. Romanya ve Bulgaristan Türk meyvalarından memnundur ve mal istemektedirler. ¦ Altı aydanken birlikte bir canlı-İ lık görüldüğünden temin edilen kazanç ve yapılan tasarrufla müstahsilin birlikten alacağı olan otuz bin lira ödenmiştir. Bu sene
Maaş Vermiş
memleketimizde ihtiyaçtan fazla limon istihsal edildiği için yakında yabancı memleketlere limon ihracına da başlanacaktır.
Portakal Fiyatları
Geçen sene 150 kuruşa satılan portakallar bu sene 170 - 210 kuruşa satılmaktadır.
Geçen sene harice gönderilen portakallar en yüksek fiyat olarak iki yüz seksen kuruşa satılmakta idi. Bu sene portakallarımız hariçte üç yüz otuz - dört yüz kuruşa satılmaktadır.
Taksi Şoförlerinin Yolsuz Hareketleri
% —
Yakın Mesafeler İçin Yolcu Almamakta ve Bahane İcadında Devam Ediyorlar
Vesaiti nakliye sıkıntısı günden güne artmaktadır. Benzin sarfiyatını azaltmak gayesrle otomobillerin yan yarrya inmesi ve şoförlerin de uygunsuz hareketleri, bu iş  çok fena bir şekle sokmakta-
dır- •       ,
Vali ve Belediye Reisinin yolsuz harekette bulunan şoförler hakkında takibat yapılması için verdiği emir bir tesir yapmamış bulunmaktadır.
Bayraklarını indirerek dolaşan, yakın yollara gidecek müşterileri almayan şoförler bu hareketlerine pervasızca devam etmektedirler.
Taksi sahipleri bu tahditten sonra boşta kalan şoförleri istedikleri şartlar altında çalıştırmaktadırlar. Tahditten evvel kilometre başına şoförlerden azamî 12 kuruştan hesap alındığı halde bugün I 5 kuruştan hesap istemektedirler. Bu vaziyet dahilinde de şoförler dönüşte yolcu alınamı-yacak semtlere gitmekten çekinmektedirler.
Bir arkadaşımız, bu şekilde hareket eden iki şoförün vaziyetini şu suretle tesbit etmiştir.
Cumartesi günü akşamı    saat
— Uyumuşum ha?- Dedi. Sonra gardiyana sordu:
— Ne mlıjdefU getirdin?-
— Bu sabah serbest bı
thttyur tttriyen elini uzattı. Gardiyanı bulmak biter gribi arandı:
— Kttnl ver bana evlat!. Söylediğini de Ur daha tekrar etL.
— Bu sahan hapisten çıkacaksın!.
Zavarh moerim hafifçe tftredL tkl dl£ Ufttüne gelerek ellerini havaya kaldırdı:
— Yarahhl nihayet bugünü de gte terdin öyle mi?.. Fakat pek geç» Ah! Artık ben ne diye ve natfd yaşa
rrra?..
Ve yüz üstü yata&m kapanarak hiç kırmıya başladı. Gardiyan elindeki feneri mananın Üzerine keymoa» o-nun yanına oturmuştu:
— Saffet baba yine mi a&hyorHon? Senelerden beri her gtln, her gece göz yaşı döktün. Bu yüzden gözlerini kaybettin» Sana yazık defttl ml?„ işte artık krrrtulacaksnı!.. Yarın ha yala kavuşacaksın!..
12 raddelerinde Taksimde yolcu, sunu daha yeni indiren 2613 numaralı taksi şoförü arkadaşımız otomobile bindikten sonra nereye gideceğini sormuş, Cagaloğlu cevabını alınca, makasmm kırık olduğunu ve gidemryeceğim söyleyerek indirdikten bir kaç dakika sonra başka müşteri alarak Şişli tarafına doğru gitmiştir.
Gene pazar günü Fenerbahçe stadında yapılan maçları takip etmek üzere giden arkadaşımrz da otomobile    binmek    istemiş,
1840 numaralı taksi Kadıköy iskelesinden stada kadar olan me-sa.enin azlığından olacak ki; ken ensmi almamıştır.
Bu vesaiti nakliye darlığı içinde otobüslerin hali de nazan dikkati celbedecek bir şekildedir. Ancak 24 kişi alabüecek otobüsler yollarda saatlerce bekleyerek otuz beş, kırk kişi almakta ve bilhassa geceleri otobüslerin içi bir iskarça halini almaktadır. E-sasen bakımsızlıktan bir    hurda
haline gelmiş bu arabalarda her dakika feci kazalar beklenebilir, İstanbul Belediyesinin, gerek şoförlerinin uygunsuz hareketleri, gerekse otobüslerin vaziyetleri hakkmda nazan dikkatini bir defa daha celbeder ve verilen emirlerin tatbiki için daha esaslı tedbirler alınmasını bekleriz.
o-.
Şehrimizde Bulunan Vekiller
Şehrimizde bulunan Vekiller dün kendilerini alâkadar eden müesseselerde meşgul olmuşlardır.
Münakalât Vekili Cevdet Kerim Incedayı Denizyollarına giderek Vekâleti    alâkadar    eden
meseleler hakkmda izahat almışlardır.
iktisat Vekili Hüsnü Çakır da Sümerbank Yerli Mallar pazarla, rında yeni tesis olunan satış büro-
OIÛ N IDE N
GÜNE
En Hayırlı Bir
Müessesemiz
Yazan: ÜC YILDIZ
jQi $aK'ki satırları dokuz ay-L    ^danbrri orta Anadolu $e-hirlerinden birinde memur olan genç bir akrabamın bir mektubundan alıyorum.
«İsimden memnunum. Gün nasıl olsa geçiyor. Fakat akşamları bürodan çıktığım saatle yatma saati arasında beş altı saatlik bir boş zaman var ki dehşeti Bilhassa benim gibi Anadoluya yeni çıkan bir istanbul çocuğu için. Fakat bereket versin halk burası için bir Halkevi halket-mis. Eski fakat temizce bir binası var. Bir kısım memurlar, muallimler ve talebeler geliyor. Halkın akılh uslularından da a-yağı alışanlar var. Radyo dinliyoruz; konuşuyoruz. Arkadaşların teşvikile bir iki konferans hazırlayıp verdim. Sonbaharda fransrzcadan ikmale kalmış bir kaç talebeye yardım etmiştim. Bu bana hevea verdi Sonradan fransızca dersleri vermeye başladım. ArasiTa da toplu bir halde köy gezileri yapıyoruz; köylülerle temasta bulunuyoruz. Hasılı bu küçük ve hayatsız şehir beni korktuğum kadar sıkmadı.»
Şimdi de bir parça ben söy-Iiyeyim. Genç akrabam iyi çocuktur. Zararsız bir tahsili vardır. Oldukça çalışkandır. Fakat aynı zamanda eğlenmeyi de sever. Anadoluda kendisine teklif edüen memuriyeti sevinerek kabul etmişti. Fakat ne yalan söy-liyeyim ben onun bu şnrsiz ve eğlencesiz şehirde barınabileceğim hiç zannetmiyordum. Üç ay geçer geçmez kendine benzeyen bir çokları gibi yaygarayı basmasını ve hiç değilse daha canlı bir yere tahvilini istemesini bekliyordum. Gerçi tahminim büsbütün de boşa çıkmış değildir. cGün nasıl olsa geçiyor. Fakat akşamlan bürodan çıktığım saatle yatma saati arasmda beş altı saatlik bir zaman var ki dehşet!» gibi cümlelerin hiç iyi bir şeye delâlet etmediği aşikârdır. Fakat ortada aynı derecede aşikâr bir hakikat vardır ki
genç akrabamın yeni muhitine ısınmaya başlamış olmasıdır. Hatta daha iyisi de var. O İs-tarrbuldayken gazinoda, sinemada, çalgıda, hasılı genç arkadaş, lan nerede nasıl eğleniyorlarsa öyle eğlenirdi. Şimdi orada konferanslar hazırlamakla, meraklılara fransızca dersi vermekle, köylerde halkın dertlerini öğrenmekle vakit geçiriyor.
Şayet bahsettiği Halkevinde bir akşam İstanbul gazetelerini gözden geçirirken kendi mektu. buna ve onu takip eden satırlara tesadüf ederse kendisi de teslim edecektir ki bu şimdiki eğlence eskisinden çok daha asil ve verimlidir? Zihninde daha başka bir ufuk açılmaya başlamıştır; hayatını kendi süreksiz zevk ve heveslerinden daha derin ve devamlı bir şeye bağlamak suretile hakikî saadete daha fazla yakınlaşmıştır.
Anadolu için çok faydalı bir unsur olacağına şüphe etmediğim akrabamı yem muhitine ısındıran Halkevi olmuştur. Bu teşekkül Cumhuriyetin en hayırlı bir icadıdır. Programındaki güzel ve yüksek hedeflere bir anda eriş em ese bile muhtelif A-nadolu şehir ve kasabalarında gençler, memurlar ve akrabam vaziyetindeki yalnızlar için birer sıcak köşe meydana getirmesi ve onları hissi gayeler yolunda yürümeye alıştırması büyük bir kazancımızdır. Onun için Partinin yeni Halkevi binaları meydana getirmek hususundaki kararını Anadolunun hayn namına çok sevinçle karşılamak lâzımdır.
TAK VI
14 ÎKÎNCÎKANUN 1941 SALI
YIL: 1941 — AY: 1 — GÜN: 14 RUMt : 1S56 — 2 ncJkanon: 1 HİCRİ: 1359 — ZİLHİCCE: 16 İT V*o.*TI EZANİ
GÜNEŞ: S.24 2,23
ÖĞLE   : 13.22 7.21
İKİNDİ : 15,48 9,46
AKŞAM: 18,02 12.00
YATSI : 19,38 1,37
İMSAK: 6,38 1238
14 - 1 - 941
YA
İCMAL
Bulgraristanda
Millî Birlik Hareketi
Yazan: M. H. ZAL
ulgar Başvekili evvelki gün Rusçukta mühim bir nutuk söyledi. Bulgaristanın di--ğer şehirlerinde nazırlar tarafından aynı tarzda nutuklar söylendi. Hepsinden çıkan mana şu ki Bulgaristan, türlü türlü ecnebi ideolojileri etrafında açılan cereyanları tamarrule ortadan kaldırmak ve Bulgar millî birlik ve istiklâl fikri hakkında kuvvetli bir cereyan    yaratmak
istemektedir.
Biz bütün bu hareketi, Bulgaristanın eski Balkan hastalığından kurtulmak istediğine ve mukadderatına sahip olmak azminde bulunduğuna güzel bir delil diye karşılarız.
Evet, Balkan hastalığı diye başlı başına bir hastalık vardır ki bunun bugünkü Balkanlardaki yegâne hastaoı Bulgaristandır.
Balkan hastalığının vasfı, bir Balkan memleketindeki devlet adamlarınm ve o memleket halkının falan ve filan ecnebi memleketin taraftan diye yaftalar taşımaları ve falan, filân millî gayeye varmayı o ecnebi memleketin lütuf ve himmetinden beklemeleridir.
Tecrübe şunu göstermiştir ki Politika piyasasında bedeli alınmadan hiçbir şey verilmez. Büyük bir devletin himayesine karşı küçük bir hükümetin ödemiye mahkûm olduğu bedel, istiklâlin tamamı veya bir kısmıdır.
Balkan memleketleri nesillerce Balkan hastalığından kurtulamamışlar, hazan şu, bazan bu memleketin arkasına takılınca falan ve filân millî hedeflerine varacaklarını ummuşlardır. Halbuki sırası gelince büyük devletler yalnız kendilerini düşünmüşler, vaadettikleri bedellerden hiç birini ödememişlerdir. Çalışkan ve gayretli Balkan milletlerinin inkişafta geri kalmalarının yegâne sırrı, kendilerine güvenecek yerde başkalarının aleti diye yerden yere sürüklenmekte ısrar etmeleri olmuştur.
Gel zaman, git zaman dört Balkan memleketi tecrübeden ders almışlar ve ecnebi devletlerin aleti olmamayı ve millî istiklâli yegâne hedef tanımayı öğrenmişlerdir. Yalnız Bulgaristan bu yolu keşfedememiş, Balkan hastahğile malûl kalmıştır. Romanya günün birinde dersini unutmuş, istiklâl için .çarpışmayı göze alamamış, derhal işgal altına düşmüştür.
Bulgarlar mülî birlik ve istikbâli bas hedef tanımakta ve her türlü arazi ihtiraslarını ikinci plâna indirmekte ne kadar acele ederlerse akıl ve selâmet yolunu o kadar çabuk bulurlar.
Macera   yollarına   sapmayı şu veya    bu memleektin    yedeğine takılmayı tercih ederlerse ancak kendi kendilerine zarar ederler.
c Program, 8,03 Ajans haberleri, 8,18 Hafif program (PL) 8,46 Ev ka-dini - Yemek listesi.
12,30 Program, 12.33 Türkçe plaklar, 12,50 Aans haberleri, 13,05 Türk ce plâklar programrrım devana; 13,20 Karıcık program (Pl.)
18 Program, 18,03 Cazbant (PL), 1S.30 Konuşma, 18,45 Müzik: Çlfçinin paati, 19 Müzik, 19,30 Ajans haber -leri, 19,45 Fasü heyeti, 20,15 Radyo gazetesi, 20,15 Müzik: Küme heyeti-Klâsik program, 21,80 Konuşma, 21,45 Radyo salon orkestrası.
İçtimaî Yardımlaşma Mefhumunun Güzel Bir Örneği
Çalışan Birine Sordum, Siz Burada Azâ mısınız?.
'Hayır, Elimden Geldiği Kadar işlere
Yardım Ederim Benim Fukaraya Başka Yardımım Dokunmıyor ki„
-VATAN
HÂDİSELERİN
Büyük
Facianın Hikâyesi
Dini Musevi Bir) Hata üzerine
*0
's.
m
Topkaaı Fukarap
erver
ç*.
miyeti    ve    fukaraları
Büyük Tarih cilt 4, sahife 330 yaşıyorum.  Bir gün bu bina fu-
cra Atatürk bu müessese için demişti ki:
«tstanbuldaki - Topkapı Fu-karaperver cemiyeti - içtimaî yardımlaşma mefhumunun mahallî teşekküllerle tatbik sahasına geçirilmesi yolunda bir çok emsali arasında takdirle anılmaya lâyık müesseselerden biridir.»
Topkapıdan bir istasyon evvelki durakta iner inmez, gözüme büyük hantal bir binanın kapısı üzerinde bu cemiyeti gösteren uzun bir levha çarptı. Zile basar basmaz aralanan kapıdan içeri girdim...
Bugün müessesenin en faal günlerinden biri idL Fukaraya erzak, giyecek tevzi ediliyordu. Çünkü bugün, bu şefkat yurdunun müessisi doktor Galip Hakkının dördüncü vefat yılını tamamlıyordu.
BİT anda bir nefesle çökecek-mis hissini veren bu ahşap çatının içi dul, kimsesiz,  terkedilmiş ço-
karaların üstüne çöker de enkaz altında can verirler dîye....
— Tamiri mümkün değil mi hanımefendi?
— Görmüyor musunuz duvarların bir çivi vurulmaya tahammülü yok. Tahtalar o kadar çürümüş, ki bir dokunuluşta dagılı-verecek. Dört senedenberi tamir edemiyoruz. Belediye müsaade etmiyor, bari istimlâk etseler de diğer bir yere bir bina inşa etsek. Bunu da söyledik, henüz bir türlü karar verilemedi.
— Bina kimin?
— Cemiyetin...
Bayan Tevhide Galip Hakkının endişesini brrvayı gören ve gezen derhal takdir eder. Onu bu mevzudan uzaklaştırmak maksa-dile başka suallere geçtim.
— Hayır işlerinizi    ne suretle
Yunan Albayı
Arnavutlukta J Kıt'asının Başında | Can Vermiş
Yunan ist and an hiç beklenmez bir haber gelmiştir: Arnavutluk harbinde can veren ilk büyük rütbeli Yunan zabiti, albay Mordo-hay Frizi adında bir Musevidir. Bu subay, bir müddet Kralın yaverliğinde bulunduktan sonra kıtasile beraber Arnavutluk harbine gitmiş ve daima askerinin başında dövüşmüştur. Bizzat General Metaksas bir tebliğ neşrederek albay Frizinin şeref meydanında can verdiğini ve büyük kahramanlık ve fedakârlık gösterdiğini söylemiştir. Yunan gazeteleri bu Musevi albaya dair bir çok yazılar yazmışlar, dininin Musevi, fakat hislerinin halis Yunan olduğunu üeri sürmüşlerdir.
Hata
YAZAN:
MeşW Franm Muharriri
ANDRE MAUSÜİS
EM
ır -
yapıyorsunuz?
— Senede iki defa tevziat yapıyoruz. Biri Cumhuriyet bayra-
ı-ı -il-      maMrf,m,mı 8unudur-    Dıgerı de    Galip
la finle  çocucıle  açlığa    manKum ı - , . .         .....       ..
' ?       .       ,   i     ı ı     .     V-,j; (Hakkının olum gunu....
fukara insanlarla doluydu. Yedi-
tinden yetmişine kadar her yaşta, I
her cinsten, her milletten fukara |
vardı burada.
Bir odada tevziat yapılıyor, bir odada karneler muayene ediliyor, sıra ile vesikalarım göstererek hemen bir aylık erzaklarını, bu kışı çıkaracak elbiselerini alıp gidiyorlardı. Burada bu işlerle uğraşan bir bayana sordum:
— Siz bu müessesenin memuru veya azası mısınız?
Utandı, kızardı,  ne söylryece-ğini şaşırdı.
— Hayır, hayır, diye cevap verdi, ben arasıra evimin işi bitince buraya gelir, elimden geldi, ği kadar yardım ederim. Ben de fukarayım. Ne yapayım başka türlü bir faydam dokunmaz ki....
Üstü başı eski fakat temiz pâk bir kadındı, işte, diye gösterdi:
— Bu bayan buranın asıl sahibi, hamişidir-..
Orta yaşlı, sade yüzlü, sade giyinişti, üstüne beyaz göğüslük zeçirmiş bir bayandı bu. Hemen tanıştık- Kendisi doktor Galip Hakkının refikası Bayan Tevhide İdL.
Kocasmın kurduğu bu müesseseyi şimdi o yalnız basına çocukları ve ahbaplarile yaşatmaya ve ilerletmeye gayre* ediyor. Yakasına Galip Hakkının bir rozetini iliştirmişti.
— Artık, dedi, ne yazık eskisi gibi bol ve geniş bir şekilde hayır yapamıyoruz. Zaman kötü, bazı şeylerden üç kilo alacağımız para ile bugün ancak bir kilo alabiliyoruz. Bu bina da çok harap. Her dakika korku ve azap içinde
Albay Mordohay Frizi
Albay Frizi*nin ailesine yüksek maaş bağlanmış ve çocuklarının hükümet hesabına tahsil görmelerine karar verilmiştir.
öyle anlaşılıyor ki bu    albay, Yunanistanın eski arazisinde yaşayan ve Yunanlılık hesabına ta-mamile temsil edilen mahdut Mu-gunu.... sevi zümresine mensuptur.    Yu-
— Ayrıca faaliyet yapamıyor nanistanın Balkan Harbinde eline musunuz? geçen arazideki Museviler, bu şe-
kilde temsil edilmiş olmaktan çok
Büyü* Alman taarruzundan bi *<aç gün evveJ dokuzuncu ordu ka mandam *De Coraf* ziyarete git -tt*gtto. Zfrareten akşam   zevceme yazdığım bir mektupta dedim ki:
«Burada pek İyi adamlar var. Fakat kendilerini fazlaca ihtiyar ve Köhneleşmiş buldum.»
Ordu kumandanı General Coraf u--angan ve çekingen bir adamdı. Canlı bir askerden ziyade tenperver bir ,>i?rnan hissini veriyordu.
Geçmiş hayatındaki yegâne mü -!üm hâdise, Pas hareketleri sırasın -:3a AbdOlkerime esir olmasıydı. Bir dunun başına geçirilmesi için orta-
hiçbir sebep görünmüyordu. Ordu karargâhından sonra cephe-•i gezdim. Askerin azlığına hayret 'tim. En mühim noktalar âdeta netruk bir manzara gösteriyordu. Otomobille bomboş bir köyden diğer bit köye geldikçe bîr istilâ orducunun buralarda ne kadar kolay at oynata -ağını görüyor ve dehşete düşüyor -:Uım. Şunu anladım ki, Alman ordn-nı bir defa hücuma geçerse Vervins ;rhrine kadar hiçbir engele tesadüf 3tmeden üerliyeMlecektlr.
Ya Vervins şehrinin önünde ne vardı? Ağaçlardan bir takım barikatlar, önünde süngülü neferler ve polis memurları... Bir Alman zırhlı frrkasmın böyle çocuk oyuncakları karşısında ileri hareketine fasıla vereceğini hatıra getirmek bile gülünçtü.
îngilîz ve   Fransız   kuvvetlerinin
4. 'v
«—»
f
mm
Fransa harekâtında büyük rolü o lan motosikletli Alman askerle
harp nizamı, modern icaplara da, u-mumiyetle harplerin değişmez kaide îerine de kat'iyyen   uygun   değildi.
Kuvvetler uzun bir cephe üzerine şerit gibi yayılmıştı.
Bütün mütehassıslar bu usulün aleyhinde idiler, derin ve kademeli bir harp nizamma lüzum gösteriyorlardı. Bir hat varıldığı zaman geri -stndeki kuvvet mukabil hücum ya -pacak brr halde bulunmalı idi.
Halbuki 1940 harbinde erlerimiz a-cmacak kadar az olduğu için geride müteharrik ihtiyat kıtalarımız yoktu. En iyi askerlerimizin çoğu hu -dut boyuna sıralanmıştı. Almanlar bir defa cephe hattını yarınca geride hiç bir ciddi mukavemet görmiye -çeklerdi.
Her nedense Fransız kumandanları, Almanların gayet yavaş ileri i ye -çeklerini ve günde bir iki kilometreden fazla yol almıyacaklarrru zihinlerine yerleştirmişlerdi. Bu sebeple en mühim şehirlerin müdafaa tertibatı hakkında parmak bile oynatmıyorlardı. Zaten gerüerdeki bu m ev -kUere filî hizmetten çekilmiş ve ancak seferberlik dolayısüe vazifeye çağırılmış emekli albaylar ve generaller getirilmişti. Geri hizmetlerinin bir iki gün içinde cephe hizmeti şekline girebüeceğini kimse hatoa bile getirmemişti. Bütün bu emekli generaller evrak yığınları içine boğulmuşlardı. Kâğıtları havale etmekle vazi-
felerinin tamam olduğuna İnanıyor lardı. Günün birinde Almanlar kar şılarma dikildikleri takdirde ne yap mak lâzrmgelecegl kimsenin hatırın bile gelmiyordu.
Vaziyet çok tehlikeli idi. Çünk gerinin müdafaasız olması, Fransı ve İngiliz ordularmm arkasındaki m vasala hatlarmm derhal kesilmesin yol açabilirdi. Bir iki gün içinde bü tün ordularımız yiyeceksiz ve cepha nesiz kalabilirdi.
Siklet merkezi en ön cephe hatt olduğuna göre hiç olmazsa bunur kuvvetli olması beklenirdi. Halbuk, hiç de öyle değüdL
Asıl felâket ve en büyük hata şu rada kî, muharebe bu zayıf hat tize rinde olsun kabul edilmedi. Bunu üzerinde sekiz aydır az, çok çalışıl mış, bir şeyler yaprtatrştr. Almanlar Belçikaya girince İngiliz ve Fr orduları hazırladıkları müdafaa hat tim terk ederek harbi apaçık kabtfl ettiler.
Bu neden böyle olmuştu? Bizza general Gamlen daima şu fikri mü dafaa etmişti:
cBugünkü harpte hangi taraf kabuğundan çıkacak olursa kendini fena bir tehlikeye maruz bırakmış o-lım»
Her nedense Gamlen bu fikrinin tamamüe zıddına bir yol tutmuştu. Anlatılan bu işe de siyasi düşünce ¦ ler karışmıştı!
uzak bulunuyorlar.
— Anlatacağım.. Bu muhitte on dört mahalle vardır. Her ay
iki mahallenin fukarasma baka- yorımiı diyen kimseler çok var. rız. Sıra ile ötekilere geçeriz. He- Ve hakikaten de istedikleri şey men hemen biz onLann hepsini Çok defa oluyor ki, adaklarını ge-tanıyoruz. Sayısı 250 - 300 ara- tirip bize veriyorlar, sındadır. Yeni kaydolunanlar, a- Bir takım odalara, sofalara gi-ramızdan eksilenler oluyor. Fa- rrp çıkıyorduk. Bu geçtiğimiz kat kadromuzu gene aynı mik- yerlerde fukara kadınlar sıra hektarla, muhafaza ederiz. Maamafih liyorlardı. Sordum:
son günlerde bu miktar fazlalaşmaktadır. Çocukları himaye ederiz, onları mektebe gönderir, emzikli analarm gıdalarına itina e-deriz.
Evvelce müessesemiz daha genişti. İşe giden kadınların çocuklarına mahsus bir dershanemiz vardı, Avrupa d an oyuncaklar ge. tirir, çocukları meşgul eder, onları okuturduk. İlk olarak ta bir sıhhiye yardımcı teşkilâtı vücude getirmiştik.
— Varidatı ne şekilde temin ediyorsunuz?
— Hiç şüphe yok ki teberru-larJa oluyor bu. Çok hamiyetli vatandaşlarımız var. Her türlü ihtiyacımızı temin ediyorlar. Cemiyete mensup aza geliri de buna dahil.. Ve bizim müessesemize yardım edenler asla isimlerini de vermezler. Bakarız oradan, buradan öteberi gelir. Kim göndermiştir? Bîr çoğunun nereden olduğunu bilmeyiz. Aynı zamanda Topkapı FukarapeA-veriere Yar-drm cemiyeti adeta bir «radak> yeri haline gelmiştir. Meselâ işim, şu vaziyetim düzelirse bu cemir yete bir koyun, on Ifra para
— Siz hep kadınlara mı yardımda bulunuyorsunuz?
Bayan Tevhide bir an durala-
dı:
— Hayır, dedi, böyle bir âdetimiz yoktur. Biz bütün fukaraya aynı himayeyi gösteriyoruz. Ah bize böyle bir sual sormakta da haklısınız. Çünkü gördüğümüz kadınlardır. OnlaT erkeklerden fazladırlar. Biz erkeklere daha ziyade sermaye temin ederiz, onu çalışmaya teşvik suretile müşküllerini gidermeye çalışırız. Yoksa bir çok yaşlı erkeklerimiz de vardır.
24 - 2 - 1908 de kumlan bu müessesenin 32 senelik şerefli bir hayatı var. Fakat brr insafsız sarsılış Türk tarihine geçmiş bu güzel kıymetli eseri bir saniyede bir çok canlan yakarak mahvedebilir.
Bayan Tevhide Galip Hakkı bu binada bir sırça sarayda dolaşır gibi yürüyor, içinden bir dua ile mırıldanıyor:
— Bari, diyor, Allah fukaralarıma acısın!...
Neriman Hikmet
Yunanistan, İtalyan tecavüzü hakkında bir beyaz kitap çıkarmıştır. Bu kitap yalnız italyanların Yunanlılarp saldırışlarına ait vesikaları ortayı koymakla kalmıyor. Tecavüz sisteminin usulleri ve entrikaları hakkında bundan kuvvetli, bundan canlı bir ithamname olamaz.
Kitabın üç kısmı var. Birinci kısım Arnavutluğa karşı olan Yunan tecavüz 11 e başlıyor, îtalyanm harbe girmesüe bitiyor.
tkinci kısrm, 10 haziranda Îtalyanm harbe girmesinden Yunanistan» askeri vasıtalarla saldırmasına kadar olan devre, üçüncü kısrm da doğrudan doğruya son tecavüze aittir.
En başta Rom ada 23 eylül 1928 de imzalanan dostluk muahedesini buluyorsunuz. B. Mussolininin imzasmı taşıyan bu muahededen maksat, iki taraf arasmda dostluk ve banşm korunması ve ihtilafların hukukî usuller dairesinde hallidir! Halbuki muahedenin hükmü ancak Îtalyanm Yunan topraklarına saldırmayı kârh sandığı dakikaya kadar sürmüştür.
frna dair  defalarla resmi   teminat veren Koni Çlano
Yunanistanın Beyaz Kitabı
kilde İngiliz sefirine tekrar etmiş ve Akdeniz hakkındaki İngHiz - îtalyaa itilâfına el sürülmiyeceglni söylemiştir.
10 nisanda Îtalyanm Atina sefiri Treneral   Metaksası   ziyaret ederek, Îtalyanm Yunan    topraklarına göz diktiğine dair, Arnavutluğun işgrali . i münasebetUe, çıkarılan şayiaları B. fr   Mussolini namına şiddetle tekzip et-miş ve Faşist Îtalyanm Yunanistanın  tamamiyetine  her vakit  saygı göstereceğini söylemiştir.
n Mayıs 1939 da Yunanistanın Roma sefirinin çektiği bir telgrafa göne sefir, resmi bir ziyafetin sonunda B. Mussolini ile uzan uzadıya görüşmüş, konuşma Duçenin şu müphem cümlesüe bitmiştir:
cBir memleket için en iyi siyaset, dostluklarım, bu dostların yalan ve-: ıı ya uzak mesafede bulunmalarına göre ayar etmeyi bümektedh\>
Yunanistan m GbYtce konsolosunun 15 haziran tarihli bir telgraf ma göre, İtalyan maarif nazın, GcMce belediye dairecmm balkon ondan söyle-
Beyaz kitapta neşredilen veeikala- T e C a VÜZ SlSİemİ btr nntakta Amavutlu^m İtal-
ra göre, 1939 martı ortasında, Îtalyanm Arnavutluğa saldıracağı halikında Moskova radyosu bir haber neşrediyor. 17 martta bu haber Komada katî ve şiddetli brr tarzda tekzibe uğruyor ve bu şaytanm Adrtya-tikte sulhu bozmak gibi kötü bir niyetle yayılmış bir yalan olduğu söyleniyor.
4 nisanda Yunanistanın Roma maslahatgüzarı   A tin aya şu telgrafı
çekiyor:
cKont Çiano, Arnavutluğa müdahale niyetini katiyen beslemediğini ve yeni ihtilatlara sürüklenmek istemediğini bugün İngiltere sefirine resmen temin etmiştir.»
Yunanistanın Londra sefiri 6 nisan tarihli bir telgrafla Îtalyanm İngiltereye verdiği resmi teminatı tekrar ediyor.
7 nisanda Yunanistan m Tiran sefiri Atinaya şu telgrafı çekiyor:
«İtalyan bayrağını taşıyan beş harp gemisi, bu sabah saat altıdan-
Hakkında Canlı Bir İt hamnamedir
Yazan: M. B. ZAL
beri, Draç   limanım   bombardnnanr
ediyor.»
8 nisanda da Komadaki Yunan elçisinden Atmaya şu telgraf gelS yor:
«Kont Çiano, Îtalyanm Arnavut-Ittğttn tamamiyetine ve tetfklaline tecavüz niyetinde olmadığım ve asayiş yerine gelir gelmez ve Halyaya dost bîr hükümet kurular kurulmaz İtalyan askerinin Arnavutluktan çekileceğini Imjntere sefirine resmen temin etmiştir. Kont Çiano ayni teminatı Amerika sefirine de tekrar etmiştir.» !
Ayni sefirin 9 nisan tarihli bir tel-grafma göre. Kont Çiano bn teminatı ertesi günü resmî ve katt "bir ş*-
yan rejimi rftmda Da. öç seneye varmadan trtrytryeceglnf temin etmis-
General    Met&ksas,   21   ağustos 1939 da, İtalyadan avdeti vesileeUe İtalya sefiri OrazzTyi kabul etmiş ve uzun uzadıya kokuşmuştur- Neticede General Metaksas sefire şu sözleri »öylemiçOr: cttalyada Yunanistan hakkında meverrt fena cereyanların önüne geçraiye muvaffak ohna-nxn 'dilerim. Fakat sonu da tekrar ederim M topraklanılırım t amam i-yeti veya hayati menfaatlerimiz tehdide uğrarsa bunları müdafaa etmek İçta dövüşecegtmiz muhakkaktır.» Sefir şu cevabı vermiştir: «Bu takdirde dövüşmekte hakkınız olur. Fakat böyle bir İhtimal hiç bir aaraan baş göstermeyecektir.»
Yarmkl sayımızda da Yunan be yaz kftabma göz gezdirmiy© devan edeceğiz, Teeavtte sisteminin usulle ri hak km d a bundan iyi bir ders kitabı olamaz.
MI KAV
"KARA ÇIBAN,,
Ali Çavuş, köyün koracusudur Sbahleyin köylül er mısır çapasına gitmişler, Ali çavuşu da köyde bekçi    bırakmışlardı.     «Kayrak
Hasanın» kaynanası «Kör Esma» ile «Toygarların* kötürüm Zey-nepten gayri köyde kimsecikler kalmamıştı-     Köy    muallimi  de
mektebini kapamış cuma tatilini geçirmek üzere kasabaya gitmi-ye hazırlanıyordu.
Ali çavuş kahvenin önündeki peykeye yan  gelmiş yatıyordu. Birden muhtar Deli    Durmuşun r*ll;ıl:   sr-si.   tık   nrf<'z  b^vçir so-
luğu gibi kafasının içinde öttü: — Ne horuldar durursun bfi adam! Kendini devirmiş yatarsın da, gözünü kargalar oysa haberin olmıyacak... Tez davran karakola haber ver. Kara Ahmedin Güllüyü Cambaz İsmail kaçırmış. Anası olacak karı, kızımı bulun,  diye bangır bangır bağı-
durur.  Yatılacak sıra mıdır?
rır
Ali çavuş, budaklı sopasını kavrayıp doğruldu.
— Sen telâş etme ağa, ben şimdi Başefendiyc varır, haber veririm diye yerinden fırladı.
Yolda kasabaya giden köy mualliınine tesadüf ettL
— Uğur ola muallim Bey.
— Eyvallah Ali çavuş. Nereye böyle?
— Cambaz İsmail Kara Ahmedin Güllüyü kaçırmış, karakola haber vermıye giderim.
—- Yine mi kız kaçırma davası?
— Dünya üzerinde karı milleti
kaldıkça bu dava bitmez..
— Peki ne diye bu işleri gönül nzaailc yapmaz da karakolluk, -mahkemelik olursunuz? Hem benim duyduğuma göre, İsmail, ni.şarJısı Güllüden ayrılmıştı.
— Zorla ayırdılar, adamın ay
rıl 1 ğı falan yok.
— Zorla da ayırma olur mu? Kim yaptı bu işi?
— Geçenlerde köye bîr doktor gelmişti. Cambazda bir dert vardı,  bir türlü savmıyordu.
Hazır  ayağımıza    kadar  gelmişken bir yol da kendini doktora göster, dediler.    Keski göstermez  olaydı doktora,  Muhtara:
— Bu adamda frenfeû illeti var, yavuklusuna yazık olur, a-yırtın kızı ondan, demig. Bunun üzerine bizimkinin de işkirzarlığı tuttu. Delikanlıyı ayırttı kızdan. Adamcağız son zamanlarda zaten şarkın bir şey olmu^ı. Düşünüyor, arada sırada kara sevda başın.ı vu'ur.ca rastg^M-ğme de saldırıyordu.
— Kötü bir hastalıktır bu Ali çavuş. Doktor iyi etmiş te böyle yaptırmış. Kızcağıza yazık olurda y\\
— Yok    be    muallim    bey..
ara çı-
deki Fatma Ablayı sağlık verdim Bir iki defa nefo* etti. Yaratana lâpa koymuş, öıünü almış deiikartb bay W iyi olmuştu. Ali çavuşla köy muallimi böylece konuşarak giderlerken yo] kenarında bir karartı görerek durdular.
Brr kadınla bir erkek tki krşi koyun koyuna sarılıp y^tmışlar-
du Ali çavuş seslendi; — Hey.. Hemscı.,
rengi mırengı cıegı
deınl b.L, K
ban çıkartmo.
"ı. Yara.avı. dı zavali ya
I t
Derdir. bana an-göster p te ıçnn «Ca!'!-» ı  övün-
— Ölüm uykusu ıs. mı daldınız be     lksanıza..
—- Be!ki hastadiı'ar Ali ça-vuî   Yanlarına git te seslen..
Uyuyan meçhul yolcuların yanına gittiği zaman Ali çavuş irkilerek geri fırladı.
— Vış anam. Burada cinayet olmuş be, hele buraya gel muallim bey.
Ve kendi kendine söylenrniye
başladı.
— Cambaz İsmail bn be.. Bu da Kara .Ahmedin Güllü kız. Sen gel de ayıkla pirincin taşını şfm-di. Fjçek ce.rv^rine v.ırm»ş bun-hır. Henfin yine delfl'# tutmuş. K'zm imüğünden tuttuğu gibi hortlatmış zavallıyı...
Cambazın ağzından hâlâ kanlı köpükler sızıyordu.
?
Yapılan otopside Cambaz ls-mailde irsî ve müzmin fren eri illeti mevcut olduğu anlaşılmış ve geçirdiği bir kriz ve buhran neticesi yavuklusu Güllüyü öldürdüğü  tahakkuk  etmişti.
Kara Ahmedin kansı Ayşe, kızı Güllüyü nişanlısı İsmailden zorla ayırtan muhtarla doktor aleyhinde dava açtL Bütün köylüler :
— Hiç insan frengi illetinden aklını ovnatır da nisanliüiıı, ken-
disini    öldürür    mü, div^rlardı Hem  onun yaralarını     cÇallıkı köylü Fatma Abla iyi etmemiş miydi?   cKara çıban>duı da a dam deli ohırmuymuş ki...       ^
Mahkeme raporun kıraatinden sonra ilk cSjruşmada dvktor iU muh*ar hal kındaki davayı iota| ile beraeıltrine karar verdi. Fa*' kal, yakın bir tarihe kadar A-nadolu köylüsünü cehdl^c ve ba* kımsızlık cüzünden harap edep bu gizli «Kara çıban» davası bitmedi. Bu davayı yalnız müsbe* ve î?rurlu Türk ink.'lcbı kökün* den bitirdi.
Din. * rîhk köylü Fatma Ablayı - eriş Lmez bir şifa kudreti ve kayn.'g - gibi sayanların çot cukları, tuTÜn, onu:
— C: d   karıl..
Diye ta»â tutuyj-Iar ve her» keşten 'c.zla vehme ve ha/ale de ğil, hakikate inanıyorlar.
VATAN
14 - 1 - 941
OKUYUCU
MEKTUPLARI
Tercüme Mecmuası Nasıl Olmalıdır?
Lisan öğrenmeye, daha doğ-.ubu ^.laiği bir ecnebi lisanı .lent.meye heveskâr bir çok vaianuasıar kendilerine reh-bciıi* edecek bir vasıtayı - a-»aştırmalarına rağmen - bulamıyorlardı.
Birinci, ikinci ve üçüncü m.', ilalarında göze çarpan nok-sae. mi dördüncü nüshasından ıtıoarcn tashih edeceğini zannettiğimiz bu kıymetli mecmuanın maalesef aynı tarzda çıkmaya devam ettiğini görüyoruz.
Dünya edebiyatında önemli izler bırakmış dehakâr, sanatkâr ve mütefekkirlerin eserleri her dört nüshada da biribirini zincirleme takıp ediyor. Fakat nekadar yazık ki bunların ekserisi, şahane bir bahçenin muntazam tarhları arasından gelişigüzel sakından koparılıp ortaya atılmış ve sararmış çiçeklere benziyor. Çünkü bu yazılar ait olduğu eserin lâalet-tayin bir kaç sahnesinden alınmış parçalardır, ve mevzuları itibarile herkesi alâkadar etmediği gibi tezlerin başı ve sonu olmadığından lâyıkile anlaşılmasına da mânidir.
Gönül arzu eder ki mecmuayı tezyin edecek yazılar bütünü ifade etsin. Yani mecmuaya girecek yazılar bir eser veya hikâyenin hoşa giden bir iki sa-hifesinin tercümesi olmasın; ancak bir eserin bütünü okuyucunun alakasını uyandırır ve mevzuu anlamasını mümkün blar.
Bu mecmuada eksikliğini hissettiren mühim bir nokta daha var: Güdülen gayelere tamamen muhalif olarak, bazı e-serlerin .-»sıllaı ı alınmadan, yalnız  türkçe  tercümeleri derce-
dilmiştir. Mecmua, lisan meraklılarına hitap eden bir ders kitabı mahiyetini haiz olduğundan, her tercümenin karşısına behemehal orijinalinin de konması lâzımdır. Mecmuaya girecek her eserin metni herkeste buıuna.ıuyacağı gibi, bunları temin etmek de gerek mali ve gerekse halihazır vazıyet doiayısile bir çok kimselerce mümkün değildir.
Bu itibarla, mecmuada orijinal metni bulunmayan tercü-n.. er, istihdaf edilen gayeye Vhdü olmamaya mahkûmdurlar. Aksi takdirde «Tercüme» mecmuası piyasada mebzulen görülen herhangi bir edebi mecmuadan başka bir mana ifade edemiyecektir.
Mecmuanın bir çok sahife-leri tercüme tenkitlerine neşredilmektedir.
Bu nevi tenkit yazıları okunabilmek için okuyucuların o yazılara mevzu teşkil eden e-serlerin aslını ve tercümesini mutlak okumuş olmaları lâzımdır. Kariler arasında böyle bahtiyar bir sınıf bulmaksa hemen hemen imkânsızdır. Bir anket I yapacak olursak tenkit yazılarını takip edecek yüzde üç kişi bile bulamıyacağımıza şimdiden emin olabiliriz.
Buna binaen, can sıkıcı ve hemen hemen hiç kimseyi alâkadar etmiyecek bu nevi yazıların da mecmuaya dercedil-m em es i gerektir.
Tenkit yazılarından tasarruf edilecek sahifelerin daha müfit ve herkesin alâkasını celbede-cek eserlere tahsisi; okuyucuları mecmuaya daha ziyade bağlıyacaktır.
Asım Barkınay
Musiki dünyasının ölmez melodilerini yaşatan.... Aşktan ilham, neşeden zevk toplayan......
AMERİKANIN EN GÜZEL SESLİAHTİSTt
GRACE MOORE'un ve Sevimi!
M EVLİN DUGLAS'ın Şaheseri
AŞK SERENADI
(Fransızca)
LAL
Sinemasında
KÜ ÇÜ K TASAR RU F H ESâPLAR.
wm î icram i yç rf
t Liralık
Lira
r 2w» = a;*.—
s ıwo = »m.—
2 75* = 15M^-
' 6## = '^00-
8 im = 2M0.—
S5 İM a=
İş Bankasına para yatırmakla riktîrmi* olmaz, aynı zamanda talîhtr
Keşideler:   4 Şubat, 2 Mayıs, 1 Ağustos, 3 İki im İterin tarihlerinde   yapılır.
KumUumJı vs kambaraaız bs-sapJaniMİa sn as elli lirası bu-İnançlar karaya daull edilirler
Sümer Bank Umumî Müdürlüğünden:
Karabük Demir ve Çelik Fabrikaları iatihsalatımn ihracat ile alâkalı satış işleri umumi müdllrlügllmuzdetemerküz ettirilmiş olduğundan bundan böyle alâkalıların doğrudan doğruya Ankara'da Umumi Müdürlüğümüze müracaat etmeleri lüzumu ilân olumu        <13ftj
Diş'er Nasıl
Muhafıza
Olunur?,.
Dişleri; insanın yalnız ağzının güzelliğine mahsus bir vasıta değil, hazmi kolaylaştıran azanın en mühimlerinden bin olduğu için daima dikkat etmel "e temiz bulundurmalıdır.
Bunun için, aşağıda.ci tavsiyelerimizi mümkün mertebe icra etmelidir.
1 — İçkinin hiçbir nevini kullanmamalı,
2 — Ceviz, badem, fındık, fıstık, iplik ve ibrişim g»bi şeyleri Airıp kesmemeli,
3 — Tatlı ve ekşi, her ne olursa olsun, bir şey yenilip içildiği, BİgarB istimal olunduğu vakit hemen ağzı soğuk ve temiz bir su ile çalkalamalı,
4 — Yemekten kalkar kalkmaz, dişlerin arasında kalmış olan yemek parçalarını, tavuk tüyünden veya tahtadan yapılmış bir kürdanla çıkarmalı,
5 — Yabancı memleketlerden gelen ve renk renk şişeler, yaldızlı tüpler içinde satılan toz ve macunların hiçbirini kullanmamalı.
Zira, bunların hemen hepsinin dişlere vercekleri parlaklıkları mu. vakkattir.
Taharet ve nezafet, sıhhatin başlıca şartıdır. Ve sudan daha müessir bir ilâç tasavvur olunamaz.
6— Dişlerde ağrı veya sızı his-solunduğu zaman hemen bir dişçiye müracaat etmelidir. Çünkü bu ağrı veya sızı mideden mi, yoksa sinirlerden mi ileri geliyor, bunu ancak mütehassıs bir doktor anlıyabilir.
Doktora müracaat etmeden ilâç yapmak veyahut dişi çektirmek muvafık değildir.
7 — Dişleri çürümüş ve düşmüş olanların hazımsızlık hasta. Uçlarına uğramaları muhakkak bulunduğundan    vaktile sunî diş
yaptırmalıdırlar.   Vakıa   bunlar, |
tabiî dişe benzemezler. Bununla beraber, yine hiç yoktan iyidir. Yalnız, her yemekten sonra çıkarıp yıkamalı, ve geceleri yatarken bir bardak su içerisine koyup bırakmalıdır.
Ermenileri Kimler
1 — Ü&leden sonra giyinmek İçin şık bir rop. Etek, vücudun tcnawU -bunu goatereoek (terekede dar ve kor saja yerleştirilmiştir. Arka taraftan fer m turla kupanır. Garnitürleri beyaz İpekten ve pek zariftir.
% — Gündelik ve pratik bir rop. Bu Hado robu, yeni dikiş   öğrenenler
bile kolayca yapabilirler. Cepler, sonradan dikilmiştir. Soldaki cebe, kumaşın zıddı bir mendil konulursa pek şık görünür.
S — Hu. ıtk pillerle süslü rop. Bluz, küçük pillerle süslüdür. Bu sade ve
pratik modelin göğsü fermturla kapanır ve belde tokalı bir kemer bulunur.
4 — Bu kloş etekli robun korsajı bulero biçimindedir. Kemer, aynı kumaştan veya başka renkli bir kumaş tan yapılabilir. Arkada, düğmeli ferm tür. Kollar ne kısa ve ne de uzun...
5 — Dolgun vücutlu bayanlara mahsus rop. Bu orijinal roban ön tarafı İki parçadan ve çaprasttır. Düğ mell fermtür kapanır ve bir yeleği hatırlatır. Göğsü, aynı renk*c veya beyaz bir flyango 1le süslüdür.
Hemşire Mektupları:
Gençliği Muhafaza Etmek
¦
için Ne Yapmalı ?
FAYDALI
BİLGİLER
Ayakkaplarınızı muhafaza etmek isterseniz şunlara riayet ediniz:
•JC Ayağınızdan çıkarınca kalıba koymayınız.
•jç iyice kurumadan temizlemeyiniz.
Kurutmak için ateşin kenarına bırakmayınız.
•fa Ayni ayakkabıyı iki gün ü&tüste giymeyiniz. Biçimi bozulmaz, çabuk eskimez. San ayakkabılar çamurlarını temizledikten sonra benzinle siliniz.
Rugan iskarpinler — Kuru temizlenir. Çok kirli ise ıslak bir bez parçasile. Kuruduktan sonra beyaz krem sürünüz. Bir kaç dakika sonra ipekli bir tampon veya kadife parçasile parlatınız.
Krep döşin ve ipekli iskarpinler benzinle temizlenir. Bunu boyacıya veya kunduracıya yaptı-rırsanız daha iyidir.
Hatâ Ediyorsunuz
Eğer şapkasız gezmekle saçlarınızın kuvvetleneceğini, uzayacağını zannediyorsanız... Güneş, çok sıcak oldu mu saçlar kunır, sertleşir ve kırılır.
Eğer yüzdeki kılları kremlerle izale edebileceğinize hükmediyorsanız. Yüzdeki yumuşak kıllar, yaş ilerledikçe sertleşir ve çirkin görünür. Bunları kökünden yok etmek için bir küçük kaşık amonyak ile beş kaşfk oksijenli suyu karıştırınız, sabahları bir pamuk parçası ile kılların ü* zerine sürünüz ve bırakınız kuru-
sun.
Su Süzgeci
İçeceğiniz suları tasfiye için masrafsız bir süzgeç yapmak usulünü tarif edelim: Büyücek bir saksı bulunuz, iyice yıkayınız ve dibine, katlanmış olarak kalın bir bez koyunuz, bunun üzerine 8-10 santimetre kadar doğulmuş kömür tozu, üzerine de tekrar kalın bir bez koyunuz.
Su, kömürden geçerek saksının dibinden berrak bir halde akar. Bu vasıta, günde Uç dört litre su süz-miyo. kifayet eder.
İnsan doğar, yaşar ve ölür. Yalnız insanlar değil, hayvanlar, hattâ en âdi bitkiler bile kemale erdikten sonra zevale mahkûmdur. Mutlaka bir g-Un ölür, kurur gider. Bu, tabiatın değişmlyen, değiştirilmesine imkân olmryan bir kanunudur.
Fakat, bu kanunun bize bir müsaadesi var: Gençliğimizi muhafaza etmemizi ihtiyarımıza bırakması... E-ğer biz, tazeliğimizi muhafaza edemez, ihtiyarlarsak kabahat tabiatta değil bizdedir.
İnsan, muntazam bir hayat yaşarsa ölümüne kadar gençlik taravetini muhafaza edebilir.
Tabi! hal tazelik, gençliktir. Bizim «İhtiyarlık» dediğimiz şey, gayri muntazam bir hayat tarzı takip etmekle vaktinden evvel davet ettiğimiz haldir.
Daima genç kalmak ve uzun müddet yaşamak için çok sade baza şartlara riayet lâzımdır. Yazık ki içimizde bunlara ehemmiyet verenlerimiz pek azdır.
Kızım, gençliği, gençlik taravetini muhafaza etmek, eski tablrile kendine «herdem taze» dedirtmek istersen aşağıdaki öğütlerime dikkat ediniz:
1 — Az yeyiniz. Midenizi faydasız şeylerle doldurmayınız. 3ol meyve yeyiniz. Ete pek az nğbet göste i-niz.
2 — İçki kullanmayınız. Vücudun alkole ihtiyacı yoktur. Fakat, misafirlikte bir kadeh likörü reddetmeyiniz. Ancak fazlasının muzır olduğunu da hatırdan çıkarmayınız.
3 — Mümkün olduğu kadar fazla istirahat ediniz. Tabiatta her şey buna muhtaçtır. Biz pek riayet etmeyiz. Yemek yerken gazete okur*-3, kahve ve çay içerken radyo dinleıiz, yaya gidebileceğimiz yerlere otomobille gideriz. Sonra da rengimizin solgunluğundan, başlarımızın ağırlığından şikâyet ederiz.
4 — Sade ve sakin bir hayat yaşayınız. Telâşla iş görmek insanı bir misli daha fazla yorar.
5 —Bolca saf hava teneffüs   cdl niz. Pis hava sıhhatin bozulmasında en büyük âmildir.
6 — Roblarınız, mantolarınız vücudunuzu muhafaza etmeli, rahatsız değil. Korsa, sutien kullanmayınız. Vücudun hava almasına mani olacak derecede dar, sıkı rop giymeyiniz.
7 — Yazın güneş banyosu yapmı: Bu, yeni bir şey değildir. Mısırlılar,
Romalılar güneşin faydalarını bil; yorlardı.
8 — Sporu, yorucu ve vücudun heyeti umumiyeslne muzur telâkki etmeyiniz. Adaleler ne kadar çalışırsa vücut o kadar kuvvet bulur. Çalışmayan bir âlet nihayet paslanır. Vücudumuz de böyledir.
0 — Geceleri, en aşağı sekiz saat uyuyunuz. Amerikalı kadınların güzelliklerine sebep günde, muntazaman on saat uyumalarıdır. Sahalılara kadar balolarda kalmayınız. Hayatını bu suretle geçirenlerin çehrelerine bakınız. Henüz otuz yaşında oldukları halde birer «ihtiyar» drr-lar.
10 — Vücudunuzu temiz tutunuz. Daima yıkanmayı ihmal etmeyiniz. Saçları banyo yapmayı âdet ediniz.
11 — Olur olmaz şey için üzülmeyiniz, kendinizi yese kaptırmayınız. Gaileler ne kadar büyük olursa olsun mutlaka geçer ve unutulur. Yese kapılmak  zaaftan ileri gelir.
12 — Sıhhatinizi muhafaza için sade ve dürüst bir hayat yaşayınız. Ne doktora ne de ilâca ihtiyacınız kalmadığını göreceksiniz.
Tabii ömrün £5 yıl olduğunu u-nutmayınız. Eğer, genç yaşta ölüyorsak çok yiyoruz, çok içiyoruz, fakat fen şartiarına riayet etmiyoruz demektir. Yazık bize...
SAÇLAR
Saçları güzel taranmış, tanzim e-dilmiş bir kadın dalma şıktır, zariftir.
Ara sıra saçlarm toplanış tarzını değiştirmek, yeni bir rop giymek gibi insana güzellik verir.
Saçları düzeltmek için ilk evvel dikkat edilecek şey bunların yatımını bilmek lâzımdır. Pek âlâ büirsiniz ¦
ki saçlarda, daima itaatsiz küçü kıllar vardır, ne kadar frrçalasamz yine ya kabarırlar, ya da aksi tarafa kıvrılırlar.
Saçların hangi tarafa daha ziyade yattığını anlamak güç bir şey değildir. Saçlarınızı her hangi bir modele göre tanzim edecekseniz ediniz, mutlaka yatımlarını dikkat nazara almaya mecbursunuz. Sağa kolayca yatan saçları, sola doğru yatırmaya çalışmak beyhudedir. Kullar..lacak bu maddelerin tesiri de muvakkattir.
Boya, — Saçlarınız kırlaşmaya başlayınca boya kullanmak mecburiyetinde kalırsanız, bunu iyisinden in tihap ediniz.
Saçları toplamazdan, tanzim etmezden evvel İyice fırçalıyarak kepekleri saçları yıkamak için Şampuan ve yahut buna benzer mayiler kullanmayınız. İyi bir sabun ve ool su İle yıkayınız, kâfi...
Bayan Sıdıka — Ne yapayım hemşire?.. Bir pantalonu var. Yıkanıp kuruyuncaya kadar yatakta kalmak istemiyor. Ben de, her ikisini birden ipe asıyo-
NİÇİN
ve Nasıl Aldattılar ?
Nişan Kayserliyan
Eol Tahsisatla O Zaman El Bombaları
İmalâtının Yegâne Merkezi Olan Sofya ve Odesaya Gönderildi
Anlatan: P ntlkyan — Yazan: RE. Sıfır
[Tercüme ve iktibas  hakkı mahfuzdur]
i I
Erivanda (Nişan Kameryan) in İaresinde bulunan Rus dost ve ta-aftarı grubun İstanbul mllmessili î (Nişan Kısırllyan) adında Tekir-ıglı bir ermeni İdi. Bu adamın ba-ısı (Onnlk) Baku ermenilerinden-dl. Küçük yaşında lstanbula gelmiş, Tckirdagında büyümüş ve evlenmişti. Fakat, Baku ile münasebet ve irtibatını kesmemişti. Oğlu Nişana Kafkas terbiyesi vermiş, Rus dostluğunu ruhuna iyice perçinlemişti.
Nişan Kısırliyan, on yaşında İken Tekirdağrından *stanbula gönderilmiş ve zamanınrn tanınmış kuyumcuların dan (Ohanes) in yanına verilmişti. Küçük Nişan yirmi beş yaşında iken maharetli bir kuyumcu ve dökmeci olmuş, bilhassa el bombaları yapıcılığında gösterdiği beceriklilik ile, fesatçılar arasında büyük bir şöhret bulmuştu.
Istanbulda uyanan iki cereyanrn her ikisi ile de ayrı ayn yakından ve pek candan alâkadar olan Patrik (Hırımyan), Nişan Kısırliyanı gö -zünden kaçrrmadı. Bol bir tahsisat ile, o zamanlarda el bombalan imalâtın m yegâne merkezi ve mektebi bulunan Sofyaya ve bilâhara da Ode-saya gönderdi- Nişan Kısırliyan, iki sene süren bu seyahatinde hem bom-bacılıktaki noksanlarını tamamladı hem de, Sofya ve Odesadaki mülteci ermenilerle tanıştı ve iyice anlaştı.
Nişan Kısırliyan, Sofya ve Odesa ermenilerini istanbul patrikhane -sindeki gizli teşkilâta bağlamak, gezip dolaştığı yerlerde şubeler açmak ve bilhassa bu şubelerden Patrikhanedeki fesat bucağmın kasasına külliyetli mikdarlarda paralar aktar -mak hususlarında gösterdiği liya -kat ve dirayetin mükâfatı olarak, nihayet, mensup olduğu fesat grupu nun istanbul şubesi reisi oldu ve fesatçılığa koyuldu.
Nişsin KısrrUyanm mel'anet ocağı, Yenikapıda, şimdi ismi ve eseri bile kaimryan «Musallam mahallesinde bir ermenf mektebinin alt katmda idi. Grupun faal âzası arasında en ziyade göze çarpanlarda, (Serop Kal-fayan), (Kalost Parviryan) idi. Se-rou, Mahmutpaşada kürkçülük, Kalost ta Kasım paşada Camiikebir civa rında köşe aktarlığı ediyor ve her i-kisinin dükkânları da birer komite yatağı gibi işliyordu. Bu grupun istanbul içindeki faaliyetlerinde er -keklerden daha ziyade kadmlar rol oynuyordu. Meselâ, (Aznif Maksut -yan) adında, o zamanki istanbul Rus sefareti memurlarından birinin metresi olan, genç ve güzel bir kadın, grup Ue Rus sefareti arasındaki mü nasebeti yaşatıyordu. (Mari Karnik-yan), o zamanki ermeniler ar as m d a pek rağbet görmüş bir çalgı olan gitara muallimliği yapıyor, çalgısı koltuğunda ev ev dolaşıyor, fakat, musiki muallimliğinden daha ziyade tah sildarlık yapıyordu. Grupuna para topluyordu.
işte, o zamanın Istanbulda yerleri ve eserleri bir türlü bulunamryan fesat ocakları hemen hemen bu ikisinden ibaret idi. Üçüncü bir grupu da, Türklerle iyi geçinmek, fakat biraz da ingilizlere sürtünüp kendüerine birer mevki edinmek için uğraşanlar teşkil ediyordu. Fakat, bunların ta -banca ve bombası, hançeri ve kama-
sı yoktu. Daha doğrusu bunlarmki bir üzenmek, millet için çalışıyor gö rünmek gibi kuru bir gurur yaldızına bürünmekten başka bir şey değildi.
Bu İki fesat grupu. faaliyetleri şöyle dursun mevcudiyetlerini bile birbirlerinden gizlerlerdi. Fazla olarak birbirlerini ezmek; kendi gruplarına hayat vermek için didinirlerdi. Bu sebeple her iki grup ta, hükümete karşı yekdiğerlerinden gizli ikişer ve birbirlerine karşı da ayrıca birer sağlam cephe almışlardı. Her grup, ayrrdıklan adamlarma o zamanın en geçer bir işi olan hafiyelik yaptm -yor, muhaliflerinin kuyularını kaz -diriyordu. Fakat, ne yazık ki, bu cid dî muhalefetten ve faaliyetten o zamanki hükümet hiç te istifade edemiyordu. Çünkü, o sıralarda kendilerine şeref ve servet temini için çalışan dördüncü bir grup daha vardı. Sırnaşıklık, yalancılık ve dolapçılıktan başka bir marifetleri olmıyan bu serserilere hükümet, daha ziyade itimat ediyor, onların ihbarlarına inanı -yor, birçok asılsız işlerin takibi ile meşgul oluyordu. Bu sebeple de, asıl fesatçılar, ne de olsa bu vaziyetlerden istifade ediyor, faaliyet sanala -nnı gün geçtikçe genişletiyorlardı.
E OLMACA
Soldan sağa: 1 — Tabaka - Sema 2 — Esaret - İner 3 — Nısıf 4 — Elâ - Eselim 5 — Meneden 6 — Ezan - Firar! 7 — E kabir - Re 8 — Yalnı 9 — işlek - Çe 10 — Oya -İkiz 11 — Kese - Raziye
Yakarıdan aşağıya: 1 — Teneke -Ok 2 — Asıl - Zekiye 3 — Basamak - As 1 — Arı.- Enayi 5 — Kefen -Baş 6 — At - Sefiller 7 — Edirne -8 — Si - Ler - ikiz 9 — Enginar - Ki 10 — Me - Re - Çiy 11 — Ard -Meze.
DÜNKÜ BULMACANIN HALLİ Soldan  sağa:   1 — Tayyarecilik
2 — Akılsız - Erkek ismi 3 — Asri meyhane - Bir millet 5 — Uğursuzluk - Uğur 6 — Meşhur bir şato -Erkek ismi 7 — Bir şehir - Sanat -İle 8 — Krsrm kısım ayırmak - Sevgili 9 — Namus - Sözün ifade ettiği şey ıo — Yumuşak - Erkek 11 — Bir vilâyet merkezi.
Yakarıdan aşağıya: 1 — Bir memleket 2 — Serseri - İğreti   vermek
3 — Vasıl olma - Kurum - İki harf
4 — Kısa zaman - Buyurultu 5 — Küçültme edatı - Renk - Sonuna (i) ilâve edince bir adet olur 6 — Başına bir harf ilave edince bir emir olur - Köpek.- Baki değil 7 — ile
8 — Bir ağaç - Denizin yükselmesi
9 — Sakat - Ceriha 10 — Baldırı çıplak 11 — Yapı - Tarama aleti.
SORUNUZ
SÖYLİYELİM
Istemiyeni istemek Doğru Değfldir
K. K. 1. ye cevap. Mektubunuzu aldık. Anlattığınız vaka sizi çok müteessir etmiş olacak ki nevımicliye kapılmışsınız. Elinizden senet alanların sizi iğfal için daha evvelden bir plân hazırlamış olduklarını gösteriyor. Elinizden senet a-lmır alınmaz derhal Müddeiumumiliğe müracaat etmeniz lâ-zımgelirdi. Şimdi sizin için bir tek çare kalmıştır, iyi bir avukata vekâlet vererek bu işi takip ettirmeniz ve sizi iğfal e> denler hakkında derhal dava açmanızdır. Düğünde bulunanlarla, komşularınız size şahitlik ederlerse hakkınızı kolaylıkla müdafaa edebilirsiniz-Sizi istemeyen bir kadını almakta ısrar etmemeniz daha doğru bir harekettir. Eğer avukat bulamazsanız hâdiseyi ol-
duğu gibi Müddeiumumiye anlatınız. Müddeiumumiler adaletin hakkile tevzii ve müdafaası için her türlü tedbirleri ittihaz ederler. Anlattığınıza göre haklısınız. Nikâhı yapan hoca kimse onu da Müddeiumumiye bildiriniz ki, hakkınızı müdafaada muvaffak olabilesiniz.
*
AMERİKA  MECMUALARINA ABONE OLMAK
Robert Kolejden A. B. C imzasile — Bazı Amerika mecmualarına abone olmak is* tiyorum. Ne yapayım?
Cevap — Doğrudan doğruya para göndermek ve sipariş vermek güçtür. Bugünkü şartlar içinde eo kolayı, Bey-oğlunda bir kitapçı vasıtasile mecmuayı getirtmektir. Fakat bu da aylarca sürer.
14 - 1 - 941
YUGOSLAV
Kabinesinde Tebeddül
Belgrat, 13 (A.A.) — Başvekil B. Tsvetkoviç, bugün Belgra-da dönmüş olan Başvekil muavini ve Hırvat lideri B. Maçek ve gene bugün Belgrada gelmiş olan Sloven lideri ayan azasından B. Kuloveç ile uzun görüşmelerde bulunmuştur. B. Tsvetkoviç, bilâhare saraya giderek Kral Naibi Prens Paul tarafından kabul edilmiştir.
Dahilî siyasetle alâkadar bu faaliyet dolayısile, kabinede yakında tebeddülat yapılacağı hakkında şayialar dolaşmaktadır.
Eu.'gar Başvekili
(Baçı 1 incide)^
memleketin hürriyet ve istiklâlini her türlü vaziyetlere karşı müdafaa etmiye hazır olmalıyız. Çok yakın bir mazide de ne menfaatlerini ne de hürriyetini herhangi bir hal karşısında bulunursa bulunsun feda etmi-yecegini de isbat etmiştir. Hükümetin siyaseti daima sulha ve anlaamı-ya doğrudur. Filhakika Neully mua hedesinin tadiline taraftarız, fakat sulh yollarından gitmek şartile..
Bundan sonra başvekil Filof bu sulh politikasının neticesi olarak Mihver devletlerinin dostane tavassutu ve bu gibi vaziyetlerde daima Almanya ile itilâf halinde hareket etmiş olan Sovyet Rusyanm müzahare-ti sayesinde Dobricanm yeniden Bulgaristana iade edildiğini söylemiştir. Bulgar milleti kendine karşı yapılmış olan diğer adaletsizliklerin de tamir edildiğini görmek arzusundadır.
Bulgar rejiminin hususî vaziyetlerinden bahseden başvekil sözlerine şu suretle devam etmiştir:
Birçok defalar bizde de herhangi bir rejimin ithaline çalışıldığı veya bazı memleketlerde son zamanlarda yerleşmiş olan rejimlerden birinin kabulü için propaganda yapıldığı görülmektedir. Ben şu fikirdeyim ki Bulgar milleti Bulgaristan! nasyonal - sosyalist, komünist, faşist ve yahut lejyoner bir hükümet haline getirmek istiyenleri, bu gibi ecnebi hükümet şekilleri memleketimiz şeraitine katiyen- uymıyaea&ı -için, hiçbir vakit affetmiyecektir.
Bulgaristan ne Rusyadır, ne Al-manyadır, ne de ljalyadır. Olabilir ki bolşevizm Rusya için çok muvafık, oranın şeraitine uygun bir siyasî rejimdir. Yine olabilir ki nasyo-ıal sosyalizm Almanyanın menfaatlerine ve iktisadî uzviyetine mükemmel surette intibak eden bir sistemdir ve yine olabilir ki faşizm de İtalya için iyi bir rejimdir. Fakat bunlar Bulgar toprağına naklolunacak ve sırf taklit etmek değil kendi şeraitimize, tarihî ananelerimize, Bulgarların hususiyetlerine ve memleketin iktisadî uzviyetine en ziyade muvafık gelecek 9istemi yaratmak mecburiyetindeyiz.
Sovyet-Alman Anlaşması
Londraya Göre Berlin Görüşmelerinin Geç Kalmış
Bir Semeresidir
Londra, 13 (A.A.) — Sovyet m Alman ticaret anlaşması, o zaman hiç bir netice vermemiş o-lan Hitlcr - Molotof görüşmelerinin geç kalmış bir semeresi olarak telâkki  edilmektedir.   Müşahitler
anlaşmanın münhasıran ticarî mahiyette olduğunu ve siyasî meselelere hiç temas etmediğini söylemektedirler. Anlaşmanın tamami-le tatbik edilebilmesi bir çok a-millerin tahakkukuna vabestedir. Bunların    başhcalarını    nakliyat
imkânlarile bizzat istihsal hacmi teşkil etmektedir.
Londra mahfillerinde Alman -Sovyet anlaşmasına mahdut bir alâka gösterilmektedir. Fakat aynı mahfiller, mukavele hükümlerinin sarih metni öğrenilince   bu
hususta mütalea serdetmek hakkını muhafaza ettiklerini beyan etmektedirler.
İngiliz Kralı
B. Hopkins'i Kabul Etti
Londra. 13 (A.A.) — B. Roosevelt'in şahsî mümessili B. Hopkins bugün Buckingham sarayında Kral tarafından kabul e-dilmiştir. Yakında Vasington'a hareket edecek olan Lort ve Ledi Halifaks da Kral tarafından kabul edilmişler ve öğle yemeğine alıkonulmuşlardır,
Venedik vs Torino
ndı
Londraya Yeni Bir Taarruz
(Bası 1 incide) *
lü adedinin fazla olmadığını göstermektedir. Diğer bazı mıntaka-lara da bombalar atılmışsa da bunlar az hasara sebebiyet vermiştir, lngilterenin cenubu şarki-sindeki bir mahalde bir miktar ö-lü vardır.
Evvelki gece bir düşman bomba tayyaresinin hava dâfi bataryaları tarafından düşürülmüş olduğu şimdi teeyyüt etmektedir. Fransa d a Tayyare Meydanlarına
Yapılan   Taarruzlar.
Londra, 13 (A.A.) — Haber alındığına göre dün gece ingiliz bombardıman tayyareleri şimalî Kalyada bir çok hedeflerine, Kranaada tayyare meydanlarına ve istilâ limanlarına taarruzlar yapmışlardır.
Londra, 13 (A.A.) — Observer gazetesinin havacılık muhabiri yazıyor: Almanların tayyarelerini ihtiyat olarak saklamıya başladıkları haftalardanberi anlaşılmış bir hakikattir. Buna bakarak yeni ve büyük bir hava taarruzu hazırladıklarına hükmedüebilir. Binaenaleyh İngiliz hava taarruzunun da ona göre hazırlanarak tam münasip zamanda nazı alâmetler Alman darbesinin yakında yapılacağını ihsas etmektedir.
(Bajjı 1 İncide) =*=
şiddetli    taarruzlara    uğramıştır.
Tayyarelerimiz  Bingazitye  de taarruz etmişler    ve rıhtımlarda yangın çıkarmışlardır. Vapurlara da ciddî hasarlar verdirilmiş olduğu zannedilmektedir.
Donanmaya mensup tayyareler Palermo üzerine bir akın yapmışlardır. Limanda bulunan gemiler bu akının başlıca hedefini teşkil etmiştir. Bir bomba, 8000 tonluk bir ticaret vapurunun yanıbaşına düşmüştür. Dış iskeleye bağlı bulunan 1 2 vapurdan birine tam isabet olmuş ve diğer dördü hasara uğramıştır. Depolarda yangınlar çıkmış ve infilâklar olmuştur.
Keşif esnasında Gazala meydanında yanmış olarak bırakılmış 20 tayyare müşahede edilmiştir.
Düşman bomba deniz tayyare üssünü terketmişe benziyor.
Şarkî İtalyan Afrikasında A-dağa üssü, Caproni tesisatı ve mayi mahruk depolan bombardıman edilmiştir. Somali'de Berbe-ra'daki müdafaa mevzilerine de taarruz edilmiştir.
Tobruğa Karşı
(Başı 1 incide) zarfında bir gün rahat yüzü görmemiş olan liman hariç Tobrukun diğer beyaz evleri az çok salim durmaktadır.
Muhasara altında bulunanların yiyecekleri belki birkaç hafta yetecek kadardır. Fakat -içecek ^su ao&hg-ım göstermiye bağlıyacaktır. Touruka su, hemen hemen tamamile, 200 kilometre şimali garbide Demeden yelkenlilerle gelmekte idî. Fakat birkaç gündenberi hiçbir yelkenli ingiliz harp gemileri ile karşılaşmak ihtimalini gözönüne alamamaktadır.
Derne'de Panik
Esirlerin dediklerine göre, Demenin garbindeki İtalyan kolonları, paniğe tutulmuşlardır. Bunlar, aileleri ile birlikte Bingaziye kaçmaktadır. Zeytin ağacı plantasyonları terkedilmiştir.
Tas Ajansı Tekzip Ediyor
(Başı 1 incide) **
ğinin malûmatı haricinde ve muvafakati olmaksızın vuku bulmuş ve bulmaktadır. Çünkü Almanya Bulgaristana    Alman    kıtaatının: gönderilmesi veya   Bulgaristanda ! ikameti meselesini asla Sovyetler. Birliğine ileri sürmemiştir. |
2 — Bilhassa Bulgar hükümeti Bulgaristandan Alman kıtaatının geçmesi meselesi hakkında asla . Sovyetler Birliğine müracaat etmemiştir. Binaenaleyh Sovyetler Birliğinden hiç bir cevap almış olamaz.
Tatil ff»iBiııİB* Maf mş wpom faaliyetine sahne olmaktadır. Re »Ira bu faaliyetten İki intibaı tesbit etmektedir.
--i       - V A T A rt---—
Dikkatsizliğin Doğurduğu Bir Facia
Pazar sabahı Tarlabaşında Fırın sokağında 24 numaralı evde havagazinden zehirlenerek iki vatandaşımızın Ölümile neticelenen hâdise tahkikatına Müddeiumumi muavinlerinden Orhan el koymuştur. *
Bu ölümü intaç eden gaz o kadar fazla intişar etmiştir ki, hâdiseden haberdar edilen MüddeL umumî muavinlerinden Ziya ile Taksim başkomİ9eri İbrahim ev den içeri girdikleri zaman zehirlenme tehlikesi geçirmişlerdir.
Havagazi şirketi, hâdisenin neden doğduğunu dün akşama kadar İstanbul Belediyesine bildirmemiştir.
Yaptığımız tahkikata göre, Havagazi, Telefon, Sular idarelerinden biri tarafından yapılan yol inşaatında caddede açılan bir yer iyi doldurulmamış ve boru ile toprak arasında bir boşluk kalmıştır. Son yağan yağmurlar dolayısile çöküntü neticesinde bu boşluk dolmuş ve boru patlamış* tır. Buradan intişar eden gaz lâ-ğamdan evin içine yayrlarak bu feci hâdiseyi doğurmuştur.
Bu hâdisenin yol inşaatındaki bir dikkatsizlikten ileri geldiği bu suretle meydana çıkmıştır.
İstanbul Belediyesinin bu çok ehemmiyetli noktaya nazarı dikkatini celbederiz.
Bir avuç kahraman Mehmetçikle  Bingazide İtalyanlara karşı koya n Atatürk arkadaşlarîle    birıfllrte
izm irde Yer Sarsıntısı
İzmir, 13 (A.A.) — Bu sabah saat 10.56 da Degirmendere nahiyesinde üç saniye süren hafif bir yer sarsıntısı olmuştur. Hasar yoktur.
1914 cihan harbinde Avusturyalılar İtalyan ordularını, (İzonzo) suyu boyunda ardı ardına on bir defa mağlûp etmişler ve nihayet (Kapo-retto) da müthiş bir hezimete uğratmışlardı. O zaman İtalyanlar, bu bozgunlukların, iki buçuk sene evvel sona ermiş olan Türk - İtalyan harbinin yorgunluğu gitmeden muharebeye girmiş olmalarından ileri geldiğini İddia eylemişlerdi.
Bildiğimiz gibi, İtalya hükümeti, 26 eylül 1911 de İstanbul hükümetine bir ültimatom gönderdi, arkasından da Trablusgarp, Bingazi vilâ -yetlerimize saldırdı. İtalyan erkânı-harbiyesi uzun zaman çalışarak bu seferi tekmil teferruat ve tafsilâtile hazırlamış ve bu iş için yirmi iki bin neferin kâfi geleceğine karar vermişti. Başvekil (Ciyolitti) bu miktarı iki misline, kırk bine iblağ ettirdi. Yirmi bin kişilik bir ordunun bu iki vilâyetimizin feth ve istilâsını başara-mıyapağı kanaatinde olduğu için değil, oralardaki Türk askerlerile yer-
Bu Sefer Kabahat Habeşlerde mi
Yazan: Cemal Bardakçı
Eski  Konya Valisi
11 halka göz dağı vererek mukave -metsiz teslim olmalarını temin için!
Fakat bu defa Yunanlıların yap -tığı gibi o zaman da Türkler, İtal -yan ordusunu silâhla karşılamak suçunu işlediler! Bu yüzden seferi kuvvetin seksen bine çıkarılması zarureti başgösterdi. Bu muharebede İtal -yanlar, ilk defa olarak tayyare ve binlerce kamyon da kullanmışlardı. Tabi! donanma da orduya yardım e-diyordu. Bu   İtalyan   kuvvetlerinin
karşısına çıkan Türk askerinin sa -yrsı, bilir misiniz ne kadardı? (Ciyolitti) hatıralarında bunu da haber veriyor: Uç bin. Bu üç bin asker de ellişer, yüzer kişilik gruplar hallndej bu geniş kıtanın birbirlerinden yüzlerce kilometre mesafelerle ayrılmış muhtelif mevkilerine serpilmiş bulunuyordu. İşte bu bir avuç kahraman, İtalyan ordularını tam bir sene deniz kıyılarında, harp gemilerinin top menzilleri içinde kalmrya mecbur etmiş, içerilere ilerlemelerine meydan vermemişti. İstanbul hükümeti Balkanlarda çıkan karışıklıklar yüzün -den sulh akdine mecbur olmasaydı, 1-talyanların gemilerine binerek gel -dikleri yere dönecekleri muhakkaktı İşte büyük harpteki İtalyan mağlûbiyetlerinin sebebi, bu Uç bin kahraman Türkün bir sene süren savaş-larile İtalyanları yorgun düşürmes' imiş!
Bu seferki Afrika ve Epir mağlûbiyetlerine de HabeşMer sebep oldı galiba!-
Cumhuriyet Merkez Bankasından
4 İkinci Kânun 1941  VAZİYETİ
AKTİF
Ura
Kasa:
Altın: Safi kilogram Banknot .... Ufaklık ....
2.603.011
102.121.943,69 13.026.993,50 2.349.895.58
Dahildeki Muhabirler
Türk Lirası
133.408,37
Hariçteki Muhabirler:
Altın: Safi klogtam 4.786.856 Altına tahvili kabil serbest dövizler
Diğer dövizler ve Borçlu kliring bakiyeleri......•
Hazine Tahvilleri:
Deruhte edi. evrakı nakdiye karşılığı
Kanunun 6-8 inci maddelerine tevfikan hazine tarafından vaki tediyat
Senedat Cüzdanı:
Ticarî senetler
6.733.096,31
32.234.899,04
158.748.563,
19.923.781,—
117.498.832,77
133.408,37
38.967.995,35
138.842.782,—
262.269.881,72
Esham ve Tahvilât Cüzdanı:
(Deruhte edilen evrakı nakdi-A —  (yenin karşılığı esham ve tahvilât (itibari kıymetle).
B _ Serbest esham ve tahvilât   .
Avanslar:
Altın ve döviz üzerine avans . « Tahvilât üzerine avans .
Hazineye kısa vadeli avans .    .   ,
Hazineye 3850 No. lu Kanuna göre açılan altın karşılıklı   avans   ,    •
46.283.456,93 8.409.289.36
8.859,14 7.808.722,—
lli.584.926,75
Hissedarlar MuLtelif: ..
Yekun
262.269.881,72
54.692.746,29
122.402.507,89
4.500.000, 11.225.759,86
750.515.914,25
PASİF
Ura
Sermaye:..................
İhtiyat Akçesi:
Adi ve fevkalâde .    .    % Hususi   .    ^   J   .   -£
Tedavüldeki Banknotlar:
Deruhte edilen evrakı nakdiye .
6.188.666,15
ı 'III II
Kanunun 6-8 inci maddelerine tevfikan hazine tarafından vâki tediyat
Deruhte edilen evrakı nakdiye bakiyesi ..........
Karşılığı   tamamen   altm   olarak ilâveten tedavüle vazedilen .
Reeskont mukabili ilâveten tedavüle
vazedilen.......¦
Hazineye. yapılan altın karşılıklı a-vans mukabili 3902 No. lı kanun mucibince ilâveten tedavüle vazedilen
Mevduat:
Türk Lirası »«¦»¦• r Altın: Safi Klg. 876.809
3850 No. İn kanona   göre   hazineye ilan avans makablil tevdi   olunan altmlar:
Safi Kilg. 55.541.930
Döviz Taahhüdatı:
Altına tahvili kabil dövrtler . • Diğer dövizler ve alacakh kliring bakiyeleri    •    •    »    •    •    •    ¦
158.748.-663,—
19.923.781,—
138.824.782,
17.000.000,—
249.0e0.000,—
Lira
15.000.000,—
12.188.666,15
m 'Uf
14.000.000,—
78.126.262,41 1.288.302,56
78,124.167,90
32.254.076.30
M htdif
418.824.782,—
70.359.564,97
78.124.167,90
32.254.076,30
114.764.656,93
750.515.914,25
1 Temmuz 1938 tarihinden itibaren: Iskonto haddi %4 Altın üzerine avans % 3
L&bıta ve Aşk Romanı
^azan; Martin Porlobe
• Çeviren: Rezzan A. E. Yalman 33 —
kuvvetlendirdi. Şimdi yine beraberce karar verdiğimiz gibi bana tam bir itimat ve emniyet göstermeniz lâzım.. Mis Frans'ın bulunduğu bu tehlikeli ve acıklı vaziyet nihayet bulmalıdır. Zavallı kızı, mutlaka   kurtarmalıyız.   Müfettiş
Brovvn, onun bahçivan kulübesinde olduğunu nereden öğrendi? Bunu hiç düşünmediniz mi) genç kızın orada olduğunu ancak amca-sı ve onun uşağı biliyordu. Demek Ncd amca zannedildiği kadar yeğenini sevmiyor ki onu ele verdi. Belki cinayetle doğrudan doğ-
istemiyorum, belki de cinayetle itham edilen şüpheli bir insanı himaye etmekten çekindi ve o sebeple ele verdi.
Sonra Avustralyadaki amca var. Acaba o bu anda Avustral-yada mı bulunuyor, yoksa geldi mi? öğrenmek istediğim mühim noktalardan birisi de bu...
Eve varmıştık. Burası cidden dikkate lâyık, güzel bir yerdi. Fakat benim etrafı görecek halim yoklu. Kafamın içinde hep ayni suali tekrar ediyordum:
Bu Alraid  kimdir?   Nenin  ne-
kitaplarla dolu kütüphanesi, tebdili kıyafet ettirmiye mahsus boya vc levazım kutusu, kuvvetli zekâ ve anlayış kabiliyeti ile bu
adam her halde âdeta birisi değildi.
Bunu daha fazla düsünmiye mahal kalmadı. Adam kapıyı çaldı. Uşak Smith karşımızda idi. Frans ın sözüne göre Ncd amcanın emniyeti; ve emektar uşağı..
Ben Alraid'in tenbih ettiği gibi sessiz sadasız duruyor. Ortalığı seyrediyordum. Fakat Smith'i görünce hayretimi gizliyemedim. karşımda klâsik emektar uşak tipinde birisi değil de kocaman bir yeniçeri kadar kuvvetli ve gürbüz, sarışın, mavi gözlü, masum tavırlı bir adam gördüm. Halinde bir tereddüt vardı. Bizi tanımadığı için içeri almaktan çekiniyordu. Alraid o zamana kadar kendisinden işitmediğim bambaş ka bir ses ve tavırla uşağa sordu:,      [ *] V>-'
— Mister Armitage evde mi?
vap vermedi:
— Kim geldi diyeyim?  Diye
sordu:
Alrait bu sefer işi lâubaliliğe
vurarak güldü:
— Ama da tuhaf adamsınız? Sanki benim iki aydır komşunuz olduğumu, şu yol üzerindeki küçük evde oturduğumu bilmiyor musunuz? Ne sizinle, nr de efendinizle hiç görüşmedik, Fakat pek âlâ biribirimizi tanırız.
Smith, nazik bir tavırla cevap verdi:
— Gidip bakayım efendim.. Armıtage'ın evde olup olmadığını bilmiyorum.
Buyurunuz, biraz bekleyiniz. Şimdi gelirim.
Bizi küçük bir salona aldı. Smith sakin ve terbiyeli bir uşak tavrile bize yer gösterdikten sonra odadan çıktı. Ben yavaşça Al-rait'e:
— Bu adam, hiç te tasavvur ettiğim gibi değilmiş, dedim. O ise sanki bu meseleyi daha evvel
tavır alarak:
— Ne demek istediğinizi pek
anlayamadım Trantor, dedi.
İsmimin üzerinde öyle bir ısrar edişi vardı ki, derhal benim ikinci şahsiyetime kâfi derecede girmemiş olduğumu bana ihsas etti. Demek ki, ben Trantor im«-şim gibi hareket etmiyordum. O aralık Smith,  tekrar içeri geldi:
— Mistcr Armitage burada imiş, dedi. Sizi kabul edecektir. Lütfen beni takip eder misiniz?
Alrait ise gayet soğukkanlılıkla:
. — Mister Trantor da benim gibi gazetecidir, diye uşağa fuzulî izahatta bulundu.
Bu sözler Smith'i biraz şaşırtmıştı. Bununla beraber yine hiç tertibini bozmıyarak bizi efendisinin bulunduğu odaya kadar götürdü. Bir kapı açtı. Ve terbiyeli bir uşak tavrile:
— Misler Alrait ve Mister Trantor. diye haber verdi.
YUNANİSTANA İRSALAT
Yunanrstana her nevi eşya irsalini kabul ederiz.
TÜRK-ELLAS Türk Anonim Şirketi
Müracaat yeri:
Kredi Liyone hanı. Galata, Telefon: 44637-8
İstanbul Belediyesi İlânları
İstimlâkinin umumi menfaatlere uygunluğu tasdik edilip kanunen 2250 lira kıymet takdir edilmiş bulunan Beyazıt Canıcıall mahallesinin eski Yahnikapan yeni Hace&i sokağında 11 eski 6 yeni kapı ve 585 ada 25 parsel No. lu ahşap evin mutasarrıfı olarak tapuca bildirilen hissedarlar meyanındu İsmail oğlu Ali Kemal, Ali oğlu Hüseyin, İbrahim kız; Halime, İbrahim kızı Emine, İsmail oğlu Mehmet Cemil ve Hüseyin kız' Hanifenin gösterilen ikametgahda bulunamadığı noterlikçe bildirilmiş olduğundan 3710 No. lu kanunun 10 uncu maddesine tevfikan icap eden tebliğ varakalarının bu gayri menkule, belediye dairesine ve umuma mahsus mahalline 20 gün müddetle talik edildiği ilân olunur.     (194)
Sahibi ve V
IriSî Mımnt   Fr»V'i
-1
f »
35
71
5406
VATAN
Çiftçi
Evlerinin Vergisi
İzmir (Hususî) —Bma vergisi kanununun 3 üncü maddesinin 6 ıncı fıkrasında zürraın ziraî is-tihsalâtta kullandıkları binalara verirmiş olan muafiyetin esas meş guliyeti ziraat olan şahıslara rnün hasır olduğu içtihat edilerek esas meşgalesi ziraat olmıyan şahıslara ait binalar, bu muafiyetten istifade ettirilmemekte ve vergiye tâbi tutulmakta idiler. Dün maliye vekâletinden vilâyete tebliğ edilen Büyük Millet Meclisi tefsir kararına göre muafiyetten istifade ettirilmemekte olan bu kabil binalar da, vergiden istisna e-dilecektir. Meclisin tefsir kararında hulâsatan deniliyor ki:
Muafiyeti tesiste takip edilen hedef, mükellefin sıfat ve vaziyeti olmayıp bu binaların tarzı istimal ve veçhi tahsisleridir. Kanunun 3 üncü maddesinin 6 ıncı fıkrasının başındaki «zürra» kelimesinin mutlak olarak ve me-nedilmiş olmasına nazaran ziraî istihsal ile uğratanların kâffesi - müstemirren ziraat işlerile meşgul ve esas meslek ve meşguliyetleri ziraat olsun, olmasın - bu tâbirlerin medlulüne dahildir. Fık rada bu ıtlakı tahdid eden bir kayıt bulunmamasına ve kanun vazıımn ziraati teşvik ve himaye-maksadile bu muafiyeti bahşettiği pek aşikâr bir şekilde anlaşılmasına ve nihayet mükellefiyette adalet ve müsavat esaslarının daima ve her şeyden üstün olarak gözönünde tutulması icap edeceğine göre tefsire mahal görülmemiştir.
^ Şehrimiz ticaret odası istatistik bürosu tarafından hazırlanan bir istatistiğe göre, birincikâ-nun ayında limanımızdan dış memleketlere 1.919.920 lira kıy metinde 988,95 ton muhtelif mahsul ve 2532 lira kıymetinde 439 baş hayvan ihraç edilmiştir.
^ Onuncu Enternasyonal fuarına iyi şekilde iştirak eden firmalara verilecek diplomalar, belediyece çok cazip ve güzel tarzda bastırılmış ve bunların firmalar adına tanzimine başlanmıştır.
Millî Korunma Kanununa Aykırı Hareket Davaları
Asliye sekizinci ceza mahkemesi dün üç milli korunma kanununa muhalefet davasını tetkik et ti. Birisinin suçlusu demir ihtikârı yapan ve evvelce beş yüz lira para ve 2 sene sürgün cezasına mahkûm olan Garo Mehteryandı. Temyiz mahkemesi bu kararı bozduğu için yeniden bakılıyordu. Suçlunun avukatı Sadi Rıza mahkemeye bir gazete vererek:
— İşte bugün de resmî bir daire demirin kilosunu 40 kuruşa s*.tın alacağını ilân ediyor. Tadil edilen kanuna göre bu gibi hâdiselerde muhakemenin gayrimev-kuf yapılması lâzımdır. Müdafaa vekillerinin de çağırılmasını isterim, dedi.
Mahkeme müdafaa vekillerinin çağırılması için davayı talik ettikten sonra mukavva ihtikârı yapan Karabetin duruşmasına geçti. Mıntaka Ticaret müdürlüğün-aen sorulan bir suale cevap gelmediği için dava başka güne bırakıldı.
Üçüncü davanın suçlusu Mehmet isminde bir işçi idi. Bu da işlediği müesseseyi haber vermeden terkettiği için millî korunma kanununa muhalefet etmişti. Polis suçluyu bulamadığı için duruş, masına devam edilemedi.
Moda Deniz Kulübünün Eşyalarına Haciz Konmuş
Büyük fedakârlıklarla kurularak Balkanlarda hatta Avrupada bile eşine nadir tesadüf edilecek bir vaziyete sokulan Moda Deniz kulübü, bir kaç sene esaslı faaliyet gösterdi. Elli altmış bin kişiyi bir araya toplayacak deniz müsabakaları yaptıktan sonra ilk ecnebi deniz temasını da Romanya yelkencilerile yaptı.
Maalesef bu modern spor kulübü son iki sene zarfında lama-mile gayelerinden uzaklaşmış bu-lunuyordu. Ve bugün kapanmak tehlikesini de geçirmektedir.
idaresiz bazı kimseler yüzünden kulübün eşyalarının İş Bankasının koyduğu hacizle Üsküdar üçüncü icrası tarafından satılığa çıkarıldığını haber aldık. Bu vaziyet dahilinde kulübün faaliyetinin devamına imkân görülmemektedir.
ŞEHİR TİYATROSU Dram Kısmı »RAM KISMI
BU AKŞAM Saat 20,30 da APDAL
Turkîye  Cumhuriyet Merkez Bankasından:
10 sene ve daha fazla müddetten beri saMptert tarafoKİau wawi«m-argından dofcvyı 299<* sayılr Jtantinrm <T Kici-miMrtM mucibine muhtelif Banka ve MYfc*ww*er   tarafmrtk» Mkbv*- "V>*«*tl   fcmabm» ım0fc*ff»
edilmek üzere Bankamıza devredilen paraların miktarı aşağıda jrhstcrll-mjştir. ı
işbu paradır Bankamıza devredildikleri Unrihten itibaren (ki nene içinde sahipleri veya varisleri tarafından evrakı müsbıtr ribran sur*tîre idare merkezimize veya şubelerimize mîlrac«at edilerek alınmadıkları takdirde 2794 sayrtı kanunla teşkil olunan Amortisman Sandım» İntikal edecektir.
Bu müddetin hitamından sonra vaki ol/K-ak mtora<aatrarm hükHm-sllz addolunacağı ilan olunur.       (20lı
T. C. Ziraat Bankası Tevdiatı
T. I
Hak sahihinin isim ve adresi
Tevdi tarihi
1,07 1.80
' o.r>8
9.19 2.27 9.— 3.99
0.71 0.33 0.31 1.30 5.80 0.40 OM 1.12 1.06 1.04 6.40
0.20 0.75 8.73 2.96 1.43 0.31 2.31
a. 52
0.96
0.49 0.26 0.67 1.23 7.S3 1.24
2.26 2.13 0.89
8.99 2.61 0.69 1.53 2.48 0.35 4.23 00.49 00.88
00.96 1.01 0.58
17.17 2.77 7.69 2.15 0:54
11.23
13.18 1.09 1.49 2.28
0.47 2.41 3.83 9-20 2.17 0.40 0.93 3.90 1.46 1.69 1.67 7.94 3.93 L45 0.25 0.82 0.31 0.25 1.— 1,25 2.50 3.10 0.94
2.11 0.76 0.81 10.— 5.44 95.50 14.35 35.50 3.—
5.— 5.— 5,— 20 —
10 — 12.— 12.—
450.— 2.26 10,—
5.—
100.— 3.— 66.47 24.47
29.47 24.47 6.48 4.48
10.—
10.—
Emin oğlu Ali eşi Fatma Vaklflı oğlu Hüseyin ve Osmaı, Vakıflı oğlu Süleyman ve Osman ümercik oğlu Hacı İsmail veıcses. Su*ih oğhj Mustafa ömercik oğlu Ali Necip oğhı Hasan
Çolak oğlu Bekir eşi Hatice
Hacı Mehmet oğla Hacı İbnıhirr.
Gümüşlü oğlu Ahmet
Rıza oftlu Al» Osman ve Hatico
laa oğlu İsa verseler!
Davut oğlu Aptullah
Çawş.oğlu Halil kızı Ümüş
Solak oflu Osman kızı Fatma
Memış ojÇhi Ömer
Kara Ahmet oğiu Mustafa
Ahmet oğhı Hacı Süleyman
Hacı Ömer. oğlu Sabrı kızı Emme Kara Ahmet İbrahim Çavuş Hacı Ahmet oğlu. Bekir Dökmeci oğhı Salih zevcesi Emine Kadir oğlu Mehmet kızı Hacer Sam y d ar oğlu veresesi Erzurumlu Ali oğlu Hamdi İbrahim hafidi Zehra Hafrzf Safranbollu zevcesi Ayşe
Hacı İbrahim oğhı Rüştü Hacı İbrahim oğlu hafidi Zehra İmam Mehmet evftlan Mehmet Osman Lütfü zade Ahmet
Şahbaz oğlu. Hasan m ah tu. Süleyman Yaman oğlu Mehmet oğlu Salih Üm mi İh an
Ali oğlu Hacı Ali hafidi Azime Ali Ayvaz oğlu Ha- n veresesi. Bayram kerimesi Emetullah kızı Hattee
Çil Hasan oğlu Mehmet kızı Fatma Tulumbacı oğlu Mustafa Kanber oğlu Halil Habıp oğlu Hasan veresesi Mustafa Hacı Namaz oğlu İsmail kızı Fatma Kavcı oğlu İsmail zevcesi Emetullah Hacı Abbas oğhi Hasan veresesi Recep oğra Hasan kızı Hatice Kara Hüseyin oğlu Mehmet Ali eşi Şerife
Hasan oğlu Mehmet çavuş kızı Şerife Kara Hüseytn oğlu Recep eşi Havva Torun zade Hacı Ali eşi Emine Germeyan zade Davut ağa veresesi Ruşen oğra Ömer vesaire Aksekili oğlu kızı Ümüş Şaban oğlu km Hatice Şaban kızı Zehra Sirkeli oğlu veresesi
Hacı oğhı veresesi Yetim oğlu Hamamcı Süleyman Evrenll Hacı Hasan vereseleri \
Sığır Çobanı Abdurrahman oğlu Sağır Ali
Hüseyin oğlu Salih
Çelebi oğlu Ahmet
Müssevit oğlu Ahmet
İbiş oğlu veresesinden Kemal Hakkı
Behoet oğhı Kara Ahmet
Çavuş ogfcı Mehmet evlâtları
Bayraktar oğlu Osman
Vakrflı oğlu Mehmet
Mustafa kızı Fadik
Arap oğlu Mustafa veresesi
Arap oğlu Ahmet
Apturrahman oğlu Veli
Derviş oğlu Mehmet torunu Mehmet
Hacı Ahmet kızları Hafize ve Alime
>        > > >
Hacı Halil eşi Havva Namaz oğlu Hüseyin eşi Azime Hüseyin Eyüpogiu Kara oğlu Hüseyin Karafaki oğlu Hamit Hakkı oğlu Hakkı Osman oğlu Ahmet Şehir Yatı mektebi müdür muavini
Hicri
Hafız Hakkı Otomobilci
Maliye yazıcılarından Tevfik
Halk sinemasında Kazım
İbrahim oğla Hasan
GümtHcüneli kunduracı Aptulkadir
Rıza
Zcfcra
Mehmet
Dtbaghane mahallesi eskici Berber
Bekir oğlu Ahmet
Cuma ovasında Ali oğlu Mustafa
Seyit oğlu Mehmet
Cuma ovasında H. Mehmet Hüseyin
Torbalı Karakuyudan H. Ömer oğlu
Mehmet
Dagkızılcadar Giritli Mustafa
> Mehmet oğlu Süleyman
» Mustafa Çavnş
Ali oğlu Bekir
Karablga iaşe memuru Yahya
Hususi muhasebe namına odaoı Hasan
Vefik
Osman
AVUl Fevzi
Müteahhit Hasan
Hallt
Mehmet
Davut
Sadettin
Bekir
Nebo
Cuma ovasından ince bncaK Musıaıa » > Mustafa oğlu Ali
Kütahya > >
>
> > > > > >
>
0 > >
'  >
S
>
>
>
> >
> >
>
>
>
>  ¦
> t
> > > > >
>
> >
> >
> >
> > > > > >
Kırşehir
İsparta
Seferihisar
Keşan
İstanbul
Çan km İzmir
>
>
> >
>
Biga
> > >
>
Birecik >
> >
izm iı
ı
10 4/940
9
> >
> >
>
> >
> >
> >
> >
>
> > > > > >
>
> >
S) >
>
> >
¦  • > >
1 >
10/4/1940
* ,*
10/4/1940
> >
24/4/1940 30/4/1040 30/4/1940
>
>
23/5/1940 24/5/1940 >
> >
>
> >
27/6/1940 >
> > >
12/7/1940
T. I       Hak sahihinin isim ve adresi
10.— Mustafa, Süleyman
5.— Ali oğlu Salih
5.— Mustafa Pehlivan Ahmet
15.— Torbalı Dirü köyünde Abdi oğlu Ali
12.— Değirmendereden Hasan
12.— Değirmedereden HalU oğlu Hain
2.48    Hacı Numan oğlu Mehmet
32.8S Şirket satış memuru Mehmet
1.48 Bekir
74.93 Feridun zade Mehmet
40.— Çalık oğlu Yani varisleri ve kızları
40.— Mirenidi zevcesi Rodam
25.— Çalık oğlu Yani varisi ve kızları
95.— Erimcs oğlu HaraJambo ev biraderi
6.87 Saray B. Manika köyünden Hüsamettin oğlu Ömer
6.97 Çorlunun Yulafh köyüne ait 6.27 Çorlunun Veli köyüne ait
6.27 Bakıca köyüne ait
6.27 Seyman köylÜTe ait
6.27 Yakuplu köyüne ait
6.22 Karamchmet köyüne ait
6.22 Çorlunun Yeniçiftlik köyüne ait
6.22    Çorlunun İnanlı köyüne ait
6.27 Çorlunun Şahpaz köyüne ait
12.21 Sarayın Bagçağıl köyüne ait
0.94 Çorlunun Kazmiye köyüne ait
19.47 Sarayın Ahımıhmet köyüne ait
0.42 Halim Hoca
9.42 Hasan oğlu HalU
1.50 Nüzhetiye köyünden Dilber oğlu Süleyman
2.01 Kesik köyünden Bekir ve Rüfekası 2.35 Kesik köyünden Nebi
1.50 Köse köyünden Hasan oğlu Hasan
0.98 Köse köyünden Hasan oğlu Hasan
3.08 Nafıa anbar memuru Mustafa
0.98 Ömer ağazade Hikmet
4.13 Muallim Ahmet Rasim
4.46 Gerdandan Osman ve Rüfekası
9.98 Yunus oğlu Mehmet 1.11 Mühendis Aptüllâtif
1.02 Rabia
3.16 Yusuf oğlu Ali
1.01 Muallim Reşat Nuri
0.98 Ziraat mı ? isti Bekir
1.27 Eczacı Hasan Basri '
0.78 Şükrü Ağa
3.47 Çeçen Hacı Ali 1.47 Eyliklerll Ali onbaşı 3.93 Ömer Lütfü
39.67 Mehmet oğlu Mehmet ve İbrahim
4.47 Belediye Reisi Ali İpek
85.87 Halil Çavuş
45.47 Hususi İdarenin 31/3/930 T. ve 38/238 tasfiyesi
43.52 Babaoğullarmdan Haydar oğlu Hakkı
3.87 Fol köyünden Osman ve 9 arkadaşı
1.71 Hacı ören köyünden Mehmet ve 3 arkadaşı
0.47 Kutluda köyünden Hüseyin ve iki arkadaşı
2.13 Hacı ören köyünden Küçük oğlu Şükrü
2.37 Kayıçivi köy. Emir oğlu Ali verese.
4.90 Abacıoğlu Fatma veresesi
1.65 Kayıçivi köy. Cebeci oğ. Molla İsmail
veresesi
10.50 Celep oğlu Ahmet veresesi Süleyman
Gökçe
Şubesi
> > > >
Van
Glresuı
> > >
Çorlu >
> > > > > > > > > >
Adapazarı >
KocaeH
Adana >
> >
> >
>
> >
>
>
Beyşehir
>
Nazilli
Gemlik
Bilecik
Tevdi tarihi >
>
\ >
27/6/19İC
>
27/6/1940
> >
4/7/1940
^       >
> > >
>
> >
9/7/1940 >
2/8/19^0 1C/8/1940 >
>
>
>
>
>
T. ı .     Hak tabibinin İsim ve adresi
Şubesi
Tevdi tarihi
7.68
54.48
11.49 8.21 117.73
2.86
33.18
11968.13
5.47 3.47 1.62 174.22 2.48 11.48 29.48 215
5.46
> >
16/8/1940
>
26/10/1940
>
Alucra Çankırı
>
> >
> >
Çarıkında yoğutçu M. Leblebici Emin oğlu Nuri
Çan kında Tosunhacı oğlu Hafız Mustafa ve Ali
Müftü oğlu İzzet varisleri Çarıkında maruflu   Kerim Ağa İbrahim Feyzi ve Hacı Osman ağa oğ. zevcesi Alime
Mecitözü Tanrrvermiş köy.   Kavuncu oğlu Hilmi
12.03   Mecitözü Selim oğlu Satılmış
Mudi ölü Ali   Kasabanın Bahçe M. Seyrek basan oğlu AH Milli   Emlak re arsalar   satış bedeli olarak Malsandığı İnebyti köyünden Osman Varidat kâtibi Sait Dişçi Muhlis
Devrekll Hasan kızı Razrye Abo O. Bekir Davut IL BeJdr
trlamaz köyünden Karamehmet oğhı Ölü Mahmut
Irlamaz köyünden Kara Mehmet kansı Ayşe oğlu ve Akkrz oğiu ölü Mehmet
Hacı Ağa zade Mehmet Ahmet Çavuş
Anamur Merkez okuru öğretmem Hususi muhasebe memurluğu Avukat Sun Rıza Turan Yalovada Rifat Ali Rıza
HalU oğra Kamu Başkatip Srrrı Osman HUseytn Us*» Mardin icra dairesi Bistiyo Ruet
İbrahim oğlu Adn
Hususi Muhasebe memurluğu
Ayvacıkh Hikmet Şube reisi Cemal Topçu K Celâl Ahmet Usta Yaşar Kefilli Muslih Misvak köyünden Cafer ve arkadaşları Hacı Mustafa Hüseyin Ulah Hacı Halil
Muğlalı Şerif vereselerinden Seyfi Muğlalı Mahmut oğlu Memlş Karabörtlenden Başçavuşoğlu Mustafa Kızılyal«adan Hacı Efendi oğ. Veysel Bekir oğlu Hacı Hüseyin HalU Macar oğlu Molla Süleyman
Kavaklıdere nahiyesinden Tahir Muğlalı Ali Rıza Bellibol köyünden Dökmen oğlu Emrullah
Genzeleden Hacı Mahmut oğ. Hüseyin Genek köyünden Vişne oğlu Mahmut Çavuş
Kadir oğlu Fatma Hacı Süleyman oğ. AL* Veli Kâmil
Mahruku zade Cafer
>
Çankrn
>
26/10/1940
L— 8.92
59.21 34.71 4.26 3.48 4.47 4.47 9.68 1.84 1.74 806.42 17.77 1.47 8.62
5.47 9.47 15.07 2.47 8.37 4.47 0.74 33.97
778.62 19.40
362.10 4.47 4.47 4.47 9.47
4.47 9.47 4.47
4.47
4.47
> >
Mecitözü >
> >
Uluborlu >
Develi >
Karamürsel >
Nezip
Antalya >
Bolu >
Birecik >
>

Turgutlu >
> >
Yozg-at >
Ereğli >
Oülnar >
Burhaniye 7/10/)
Konya >
İstanbul >
Akşehir >
>        '  * >
Seferihisar. >
> >
>
Mardûv >
Ezine >
>
> >
>
> >
>
> >
> >
> >
Muğla >
>
> >
> >
>
> >
> >
> >
> >
1 >
>
>
> >
9.47 4.47 4.47 2.42 81.91
>
>
recik ı
>
26/10/1946 >
Mabadı bugün intişar eden diğer yevmi gazetelerdedir.