s
Başmuharriri:
Ahmet   Emin   YALMAN
\ ATA NEVİ — Cagaloglu. Molla Fenart S. 32 Telefon: 241S6 —   TelgT*f VATAN Ut.
17 MART   1941 PAZARTESİ
Galatasaray 1 - Beşiktaş 0
Fiyatı: 5 Kuruş
SİYASI  SABAH   GAZETESİ
- İst. Spor 1
Yıl: I — Sayı: 203
Aziz Şehitlerimiz Dün Hürmetle Anıldı
16 Mart şehitlerinin ruhlarım taziz »çın dün
e yapılan ihtifalden iki intiba
Yirmi iki sene evvel dün, İstanbul işgal edilmiş ve Şchzadebaşı karakolunda askerlerimiz şehit edilmişti.
İşte bu münasebetle dün, Eyüp şehitliğinde yapılan ihtifalde bu kahraman askerlerimizin hatırası hürmet vc tazimle anıldı.
Şehitlikte toplanan halk. yirmi i-ki sene evvel vatan için ölmüş olan Mehmetçiklerin ruhuna hürmeten bü yük bir sessizlik içerisinde idi.
Askerler, halk. mektepliler, ufacık çocuklar, hepsi Türk tarihine bir yap rak ilâve etmiş olan Mehmetçiği anmak için toplanmışlardır, işte bu esnada Şehir meclisi namına söz söy-liyen kıymetli hatibimiz Meliha Av-ninin sesi duyuldu.
Meliha Avni, bugünkü dünya   cehenneminde bütün   dünyanın   gözü Türk askerinde olduğunu ve bundan (Devamı: Sa. 5, SU. 5 te) —
Beşinci Koldan mısınız
Evet olabiliriz, fakat millî cephemizin arkasında a-henk, birlik, emniyet kuran bir Türk beşinci kolundan..
Yazan: Ahmet Emin YALMAN
ize birisi: «Beşinci koldan   mısınız?»   diye bir
sual sorsa nefretle, hiddetle şu cevabı verirsiniz:
— Ne   münasebet?   Ben çok
;ür imanı tam bir Türküm. Fakat bilir misiniz ki besinci kol mikrobu her saniye sizi kollamakla meşguldür. Siz onun gözünde bir avsınız, isine ya riya bilecek <btr yaymg vaaıtamınız. Sizi gafil avlamak için her kalıba, her kryafete girmeyi iş edinmiştir.
Beşinci kol fısıltı ile iş görür. İşi, gücü sizin kulağınıza sağdan, soldan bir şeyler fısıldamaktır. Bunların çoğunu gülünç bulur, söyliyeni terslersiniz. Fakat boşta bulunup da bir tanesine inandınız mı ve bilgiçlik taslamak için başkasına tekrar ettiniz mi. işiniz bitmiştir. Hiç haberiniz olmadan beşinci kolun buzguncu gönüllüleri arasında size vazife verilmiştir ve memleketin emniyeti, selâmeti, birliği aleyiüne size bir iş gördürülmüş tür.
Hele İstanbulda yaşıyan Türk vatandaşları, beşinci kolun şuursuz bir gönüllüsü haline inmemek için gözlerini daima dört açmak zaruretindedirler. Ruhu pâk, ima. nı tam Türk Istanbulun yanında bir kozmopolit, levanten İstanbul bulunduğunu bir saniye bile hatırımızdan çıkarmamalıyız. Böyle bir kozmopolit muhite her büyük limanda tesadüf edilir. Bunun tabiî oimıyan bir tarafı yoktur. Eğer gözlerimizi açarsak bunun bize pek zararı da olmaz. Tıpkı bir bünye, mikropların tahribine uğrayan bir yerini tecrit ettiği gibi, levanten muhitinin mikropları da kendinde kalır. Bu takdirde kozmopolit muhit bizi gafil avlamaz, hattâ belki de ikaz etmiye ve gözümüzü açık tutmıya hizmet eder.
Kozmopolit ve levanten muhitler daima ürkektir, telâşçıdır, bozguncudur. Fena bir niyeti bile olmasa her rivayete derhal inanır, kanar ve bunu yayar. Beşinci kolun gözünde böyle bir bataklık; mikrop üretmek için en müsait bir muhittir.
Beşinci kolun, kozmopolit Is-tanbulu bir nakil ve neşir vasıtası diye kullanarak yapmak istediği şey, bizim imanımızı, emniyeti. (Devamı: »a. ö, öü. « de) =
B. Hit'.er'in Nutku
Führer, Dünyada Hiçbir Kuvvstin Neticeyi Değiştirrr.i-yeceğini Tekrarladı
Berlin, 16 (A.A.) — D. N. B. bildiriyor:
A<k>lf Hitler, bugün Berlinde, Askerî müzede vatan için ölen kahramanları anma merasiminde
bir nutuk söylemiş ve ezcümle şöyle demiştir;
«Bugün burada, milletimizin kahramanlarını anmak için toplanmış bulunuyoruz. Bu kahramanlara minnettarlığımızı bildirmek için sözlerin nasıl kifayet etmediğini bu sene, geçen seneden daha ziyade anlıyoruz.
«Bundan 1 2 ay evvel, bu mukaddes yerde kahramanlarımızın hatıralarını tebcil ederken, arkamızda 1914/18 Büyük harbinin (Devamı: Sa. 5, SU. 7 de) +
italyan Taarruzu
11 Fırka İle Yapılan TaarruzAkim Kaldı
Atina, 16 (A.A.) ¦— Atina radyosunun verdiği bir habere göre Mussolini, son defa cuma günü cephede görülmüştür. I I fırkanın yaptığı 3 taarruz sabaha karşı akim kalmıştır. İtalyanlar büyük zayiat vermişlerdir. O sırada cephede bulunan Mussolini, General Geleso'dan, son bir gayret daha yapırmasmı istemiştir.
Atina radyosunun spikeri demiştir ki:
Mussolini, İtalyanlarda bir tereddüt görüldüğü sırada müdahale etmiştir. Bunun üzerine General Geleso, saat 14 de, yeni bir hücum yapılmasını emretmiştir. Cesareti kınlan İtalyan askerleri, arkalarında bulunan siyah gömleklilerin mitralyöz ve tüfeklerinin tehdidi altında ilerlemeye (Devamı: Sa. 5, Sü. 7 de) /^/
Matsuoka'nın Seyahati
Uzak Şarkta İşler Fena Giderse Amerika Donanması Harekete Geçacek
Nevyork. 16 (A.A.) — Hükümet mahfilleri, B. Matsuoka-run Avrupaya yapmakta olduğa seyahati ve Japonya ile Mihver arasında daha siki bir işbirliği yapılması imkânlarım her zaviyeden tetkik .etmektedirler. 1939 eylülünde Alman - Sovyet paktı imza edilirken Alman hariciye nazırı B, Von Ribbentro-p'un Almanyamn eserine imtisal ederek JapGnyanın *6n Sovyetler Birliğine yaklaşması temennisinde bulunduğu hatırlatılmaktadır. Uzak şarkta işler fena gitmeğe başladığı takdirde Amerikanın Uzak Şarktaki donanmasının denhal harekete geçmiye hazır olduğuna işaret edilmektedir.
__İ
Paraşütçülere Karşı Korunma Tecrübeleri
Sarıyerde Yapılan Denemeler Çok MuvaffakOldu
Paraşütçülere karşı yapılması kararlaştırılan korunma tecrübeleri dün Sarıyerde yapılmış ve iyi neticeler alınmıştır. Sabah saat onda, mefruz düşmanı temsil e-den tayyarelerin Büyükderc ve Sarıyer istikametine ilerledikleri, münasip mahallere konulan ca navar düdükleri tarafından ilân edilmiş, herkes telâşsız bir sürat ile evlerine ve sığınaklarına çekilmişlerdir.
Tayyarelerden birinin Sarıyerde Sular caddesine bir bomba attığı, iki evin atılan bombadan ateş aldığı ve birkaç kişinin de yaralandığı farzedilmiştir. O sırada İtfaiye ve Sıhhiye ekipleri hâdise mahalline yetişmiş ve yan gınlar söndürülmüş, mecruhların ilk tedavileri yapılarak 'hastaha-neye sevkedilmişlerdir.
Ekipler bu işlerle meşgul bulundukları sırada, Büyükdere iler
sindeki Sultansuyu mevküne düşman paraşütçülerinin indikleri ha beri gelmiştir. Bu haber üzerine icap eden işaretler verilmiş ve taarruz grupları büyük bir sürat ve sükûnet ile harekete geçmişlerdir. Sarıyer jandarma bölük komutanının  idaresinde  bulunan
ve civar halkından müteşekkil o-(Devaraı: Sa, 5, Sü. 5 te) +*+
ünkü denemelerde bîr   yaralı sedye ile naklediliyor
B. Zeki Rıza Sporel
Deniz Klübünün Yanlış Kararı
Dört tarafı su ile çevrilmiş memleketimizde, deniz sporlarını ihya gayesile. Balkanlarda hattâ Avrupada bile eşine nadir tesadüf   edilir   bir   mükemmeliyette
teşkil edilen ve hakikaten ilk kuruluş senelerinde büyük muvaffakiyetler  gösteren   Moda  deniz
kulütninün, idaresiz ellerde yı-kılmıya mahkûm bir hale sokulması, memleket sporu namına bizi teessüre   sevtkeumiş   ve bu iş
üzerinde büyük bir hassasiyetle durmuştuk.
Böyle bir teşekkülün mevcudi-yetile iftihar duyarken, bu kulü-'oün kuruluşunda hiç emeği dokunmamış kimselerin, iş başına geçerek, kulübü asıl gayelerinden uzaklaştırarak bir eğlence yeri haline sokmaları ve nihayet kaparvmıya mahkûm bir vaziyete getirmeleri, hiç şüphe yok ki, yal-nız bizi değil herkesi müteessir edecek bir memleket meselesidir.
Büyük bir hassasiyetle bu teşekkülün    kurtarılması    yolunda
yandığımız bir yazı, Moda deniz kulübünün bugünkü idarecilerini, bize cevap vermek mecburiyetinde bırakmıştı. Bir gün kulübün mühürünü taşıyan imzasız bir mektup aldık. İdare heyeti ken-(Devamı: Sa. 4, SU. 1 te)
11 Harp Vazıyeti 11
(Beşinci sayfamızda)
Bugün Dünya Vaziyeti
Ajans ve Radyo Gazete sine Göre Günün En
Mühim  Hâdiseleri
Amerika Cumhur reisi B. Rooaevelt, çok şiddetli ve kati bir nutuk İle totaliterlere karşı harp edenlere nihai zafere kadar hor türlü yardımın yapılacağını açıkça Han ve vadettl.
B. Muasollnlnin 11 fırka ile ld*re ettiği taarruz Yunanlılar tarafından akim bırakıldı.
Yugoslavyanm üçlü pakta iltihak etmlyeceğine muhakkak nazarile bakılmaktadır. Yugoslavyanm Alman yaya yapabileceği azami taviz, tecavüz nereden geline gelsin mukavemet etmek şartUe bir ademi tecavüz paktı İmzalamaktır.
İngiliz tayyareleri Almanyaya yedi saat süren hava akınlarında bulundular*
Çok mühim bir nutuk
Beyaz Ev'de
Yugoslavyanm Vaziyeti
Muhakk:k Görülen Nokta:
üçlü Pakta Girmiyecek
A!manyaya Âzar.îTaviz:
BirŞarfla Ademi
îrad eden B. Rooseveh ki bürosunda
B. RoosevaTin Tarihe Geçeceğini Söylediği Nutuk
Yeni Nizam Ne
Yenidir ve Nede Nizamdır
Tec
avuz
Pakt
ı
MUndericata ne hacet!
Belgrat, 16 (A.A.) — Reuter: Almanlar tarafından yapılan dört haftalık sinir harbinden sonra Yugoslavyanm üçlü pakta iltihak etmiyeceğine bu akşam Belgratta muhakkak nkza-rile bakılmaktadır. Her ne olursa olsun Yugoslavya sıkı bir bitaraflık muhafaza edecektir. Binaenaleyh Yugoslavyaya bir ültimatom verildiği veya Yugoslavyanm bu ültimatom karşısın da boyun eğdiği hakkında dolaşan şayialar katı olarak bertaraf edilmek lâzımdır. Yugoslavyanm, Almanyaya yapacağı â-zamî tavizin tecavüz nereden gelirse gelsin mukavemet edileceği hakkında bir madde ilâve-sile bir ademi tecavüz paktı imzasının teşkil edeceğine muhakkak nazarile bakılabilir. Alman tazyiki ilerde ne şekil alırsa al-
(Devamı: Sa, 5, Sü. 6 da) X
Yard
ım,
Kat'
ı
Zafere Kadar Sürecek
Vaşington, 16 (A.A.) — Reis Roo-sevelt, dün akşam gazeteciler birliğinin akçam ziyafetinde bir nutuk söylemiştir.
Roosevelt, Alman işgali altında bulunan memleketlerin dilleri de dahil olmak üzere 14 dil ürerinden radyo ile neşredilen nutkuna şu cümle ile başlamıştır:
«Bugün bütün söyl ivecekleri m, har fi harfine tarihe geçecektir.
«Bugünkü harp başlamadan evvel. 1 eylül 1939 tarihinde, istikbal hakkında bir çok kimselerden fazla, en-dişede idim. Hâdiseler, benim lüzumu kadar endişe duymamış olduğumu isbat etti. Amerikan milleti, bugün tarihinin yeni bir sayfasını yazıyor. *
«Bu haftanın büyük haberi şudur: Dünya şunu ögTendi ki, müttehit mil let olarak bizi tehdit eden tehlikeyi anlıyoruz ve bu tehlikeye karşı koymak için demokrasimiz harekete geçmiştir.
«Prusya otokrasisi fena idi, fakat (Devamı: Sa. 5, Sü. 3 te) +
GÜNÜN SESİ
Çocuklara
Sinema Yasağı!
Yazan: REŞAT NURİ
Gazetelerde okuduğumuz doğru ise on iki yanından küçük çocukların sinemaya girmeleri yazık edilmiştir. Vah zavallı küçük ler! Ara »ıra birkaç saatinize neşe ve heyecan getiren, sizi her günkü hayatin çerçevesinden çıkararak değişik bir âlemin manzara ve ına-ceralarlle hayalinizi eğlendiren ve zenginleştiren son kapı da «İzin İçin artık kapanıyor demektir.
Bir ser İçinde yaşatılmadığmıza göre realiteyi ancak sokaklarda, yangın yerlerinde yahut zenginne-nlz apartmanınızın mııtbağında en çrrçıplak kelimeleri, on kaba ve korkunç şcklllerlle tanıyacaksınız. Fakat bunların az çok sanatln tasfiyesinden ve fazla olarak ahlâk zabıtasının sansüründen geçmiş seklilerini görmek sizin İçin yasaktır.
Gerçi ayni havadiste sizler İçin hazırlanacak bir takun terbftevi filmlerden de bahis vardır. Fakat bunlar yalnız bizim memleketimiz için değil çocuklarının sıhhat ve terbiyesine milyarlar sarfedebUe-cek zenginlikte memleketler İçin bile kaç taneden ibaret anka kuş-
larıdır? Bizim terblyevl film zannettiğimiz şey İpek böceğinin kozasını nasıl sardı tını, balığın nasıl yumurtladığını gösteren ve sadece bir ders âletinden İbaret bulunan fen ve teknik filmleridir.
Maarif kanunlarımıza göre siz tomurcuk halindeki zeka ve mantıklarınızla birer küçük adamcıksınız. Dokuz, on, on bir yaşında İken mücerret riyaziye mefhumlarına, tabiat hadise mekanizmalarına akıl yatırmak, tarih ve cemiyet meselelerini münakaşa etmek »ğınız gelmiştir. Bu yaşta alacağınrz ilk mektep dlplomasile ufak bir İşe bile girebilirsiniz.
Fakat hayatın, aşk, hırsızlık, cinayet gibi realitelerini görmenize İzin vermemiz İçin çok erkendir. Bunları sinema perdecinden başka yerlerden, hem de ne şekillerde, öğrenmenizi men için bütün tedbirlerimiz alınmış gibi.
Maamaflh bize gücenmeyin. Çünkü bu yaptığımız sizin İyiliğiniz içindir. Nitekim vaktUe bizlere hikâye ve roman okumayı menetmlş olanlar da ayni kanaatte İdiler.
Taze hayallerinize yeni ufuklar açan manzaraları, dekorları, zekânız, görüş ve anlayış kabUlyetinlzl enerjinizi kamçılayan eğlenceli ve heyecanlı vakaları size yasak edişimizin sebebi bunların İçine karışmış bir miktar aşk, hile vesaire unsuru yüzündendir.
Tabiatta ve cemiyet hayatında karışık bir halde bulunan iyiyi kötüden ayırmak eski bir manimlz-dlr. Bunu yapamadığımız gibi üzerine bir perde çeker ve fenalığı mahvetmiş oluruz.
VATAN
17 - 3 - 941
s k e;
BAHİSLER
A.manıar İNeyi Bekliyorlar ?
Yazan:
Al. Şevki Yazman
Bulgaristanın istilâsından sonra Almanların Balkanlara inme ve şarkî Akdcnizi hükümleri altına alma niyetleri hakkında kimsede şüphe kalmadı. Bu mak sat için yolun da gayet iyi intihap edildiği muhakkak. Bulgaristan-dan sonra esasen harpla meşgul I
o.an Yunanistan işgal edilecek ve - m -
bu suretle Yugos.avya çevrilmiş  bulunduğu da düşünülürse    Al-
i ı man taarruzundakı teenninin bos
bulunacak. ,      . ¥       ....
Alman  kıtaları  Bulgar - Yu-  olmad.gına hukmed.lır.
Mamafih bu kadar    ilerledik-
nan hududuna geldikten sonra iıerkes bu yürüyüşün yıldırım sii-ratile hududun öte tarafına devam edeceğini zannediyordu. Etmedi, şimdilik bir tevakkuf dev ri geçiriyor. Sebep nedir? Herkes kendi kendine bunu soruyor.
Sebebin birincisi hazırlanmak ve kâfi kuvvet yığmaktır. Ancak «unu da unutmamak lâzım ki Almanlar bu kuvvetleri yığarken kar$ı tarafın uyuduğunu ve bir Alman taarruzuna karşı tedbir almadığını zannetmek hatadır. Mademki Almanlar anî bir hareketle ve Bulçaristanı 2-3 günde aşarak hudutta toplandılar o halde bir baskın tesiri yapmak ve Yunanlıların bir hazırlığına meydan vermeden Selânik'e inmek *çin askerlik bakanından bu kıymetli zamanlan ziya a uğratmamaları lâzımdı. Bu zamandan istifade etmiyorlarsa bunu bir zaruret vc mecburiyet yüzünden yaptıkları muhakkaktır. Bu mecburiyet de fikrimizce bugiinkü durumda ilerliyecekleri arazinin gösterdiği güçlükler ve halen yığdıkları kuvvetler ile bu güçlükleri kolay kolay ağacaklarını tahmin etmemeleridir.
Filhakika haritaya bakılırsa bugün Bulgaristanın cenubu garbi kölesinden ilerliyecek ordunun Önüne Selânık'i bir kalkan vaziyetinde muhafaza eden Stroma vadisile bunun gerisindeki hayli yüksek Krasa yakasının dikild'ği görülür. Bütün genişliği ancak 100 kilometre kadar olan bu cep h e Yun anlıların birkaç tümenlik kuvveti tarafından mükemmelen müdafaa edilebilir. Bu silsilenin ve arasındaki dar boğazların üzerinde sulh zamanında yapılmış ve   «daimî   usulünde»   tahkimat
ten sonra Almanyanın duracağı da kabul edilemez. Şimdi Almanya bu güç ve kuvvet yıpratıcı taarruz istikametinden ise bu mevziin arkasına çıkan Vardar vadisinden ilerlemeği çok arzu e-der. Buna muvaffak olmak için de Yugoslavyanın Bulgarya gibi gendi arazisinde Alman askerî harekâtına müsaade et/nesi şarttır. Çünkü Vardar vadisi Yugoslav topraklarından başlar. Yugoslavya üzerinde yapılmakta olan tazyikin sebebi de şimdi daha iyi anlaşılır.
Kaldı ki Almanlar yapacakları tazy'kler ile Yugoslavyayı yola getiremiyeceklcrine kani olsalar dahi bugün ellerindeki az kuvvetlerle baskın tesiri yapmıya pek cesaret edemezler. Zira bu tesir muvaffak olmaz, Yunanlıları daha hazırlıklı bulup da duralarsa o vak't Alman nükbetLnin mebdei oJur. Böyle bir duralama bizzat Yugoslavların, Sovyetlerin ve istilâ altındaki bütün Avrupa mem leketlerinin  vaziyetini  değiştirir.
Bilhassa bir torba gibi Bulgaris-tana giren Alman ordusunun vaziyetini müşkülleştirir. Bu sebep ten de Almanlar çok teenni ile hareket mecburiyetindedirler. A. ma bu bekle^ne günlerinde Yunanlılar ve daha başka yerlerde İngilizler neler hazırlıyorlar. Pek bilinemez. Yalnız muhakkak o-lan bir şey varsa; hemen bütün Avrupanın sathına yayılmış olan Alman ordusunun öyle her hareketi, her istediğini yapamıyo-cağıdır.
Bilhassa uzak harekât sahnelerinde onun da kudreti ve göreceği iş mahdut olmaya mahkûmdur.
ingilizler Tiftiklerde
Hükümet Kontrolünden Başka
Kontrol mü istiyorlar
Bir buçuk sene evvel (Devleti ingiliz teşkilâtının herhalde standardizasyonu)    usulü   kurul- | yanlış ve eksik malûmat üzerine
muştu. Bundan maksat, vurguncu zihniyetindeki ticaret adamlarının Türk malları hakkında hariçte fena bir tesir uyandumasının önü. ne geçmekti. Tedbir iyi tesir yapmıştır. Bu usul kurulalıdanberi hiçbir taraftan şikâyet gelmemiştir- :. v ) v;
Bunun üzerine bu faydalı sistem gittikçe fazla miktarda Türk mallarına teşmil edilmiştir. Hele karıştırılması kolay olan mallarımız için kontrol memurları kılı kırk yararak muayeneler yapmışlar ve ancak ondan sonra ihracat mallarının şevkine müsaade etmişlerdir.
Hal böyle iken son zamanlarda İngilizlere satılan tiftiklerin alıcılar namına ikinci bir defa kontrol edilmek istenildiği haber veriliyor. Devlet teşkilâtının mü-tehass» kontrolörlerinin elinden, muayenesinden geçen malların resmi bir garanti mahiyeti alan kontrolüne itimat etmemek yolundaki bu hareket tüccarlarımızı haklı olarak şikâyete mecbur etmiştir. Yapağı ve tiftik birliğinin bu tarzda bir harekete katiyen müsamaha etmemesi doğru olur. İngiltereye gidecek maıiar için gayri mesul şahısların ikinci bir kontrolünü kabul etmek, hem devlet otoritesine, hem de kurulu standard nizamnamesine tamamen aykırıdır. Yarın başka memleketlere gönderilecek mallar için de ayni şekilde kontrol için müdahale istenebilir.
Bu hal ihracat işlerinde bir anarşi doğurabilir. Bir buçuk se-nedenberi bizden bu şekilde mal alan bütün memleketler başta Amerika ve Rusya olduğu halde daima memnun kalmışlardır. Hiç bir partide en küçük bir ihtilâf bile çıkmamve hiç bir yerde bir arbitraj hâdisesine lüzum ha sil olmamıştır.
Piyasa Haberleri
Son Hafta İçinde • Deri Satışları Arttı
Haftanın cn canlı hareketi deriler üzerinde görülmektedir. Almanyanın almak islediği 7 30 bin liralık küçük baş hayvan derileri için son ve kati fiyatın b\ı hafta içinde kararlaştırılacağı anlaşılmaktadır. Tiftik alıcıları ingiltere
ve Almanyadır. Stokçular bu malları depo etmişlerdir. Birlikte tesbit edilen fiyatlar üzerinde anlaşmalar bile yapılmıştır Azamî fiyat oğlaklarda 210, Karahi-sar, Kütahya, Eskişehir 190, Ankara ve Polatlı 180. Bolu. Çerkeş ve Gerede 1 70, Konya dağ 175, Konya ova 172, muhtelif deri ve kaba mallar 140 kuruştur. Hububattan susam Antalya 30,30, keten tohumu 31,10, kuş yemi çuvalla 8,25, fasulye çalı Çarşamba 25, bakla dökme Bandırma 8,35, kum darı çuvalla 10,30. ak darı 10, tatlı badem 95, acı çekirdeik 32, acı badem 52, iç ceviz 42, anason İzmir 32, Balmumu 160 kuruştur, ı Av derileri üzerinde hareket yoktur. Bununla beraber alıcılar nazlanarak bazı derileri almaktadırlar. Karadeniz sansar lannın çifti 50 - 55, orta Anadolu sansarlarının çifti 42 - 50, zerdevanın çifti 55 - 60, kunduzun çifti 17,18 lira arasında bir kaç satış kaydedilmiştir.
Dokumacılar Kooperatifi
Toplantısı
Umumî heyet toplantısına gelmedikleri için yazma ve dokuma kooperatifleri idare reisi ve azalan hakkında dün takibata başlanmıştır. Son fçtimada tutulan zabıt varakası idare heyetine tebliğ edilmiştir. On beş gün sonra yapılacak ikinci toplantıya, idare heyetinin polis vasıtasüe getirtileceği söylenmektedir.
o
Ferah Sineması   Yangını
Ferah sineması yangınına itfaiyenin kırk beş dakika geç geldiği hakkında yapılan iddialar vali ve belediye reisi Lûtfi Kırdar tarafından tahkik ettirilmiştir. Tahkikat, bu teehhürün yangının itfaiyeye geç haber verilmesinden ileri geldiği neticesini vermiştir. Yangını geç haber verenler hakkında takibat yapılacaktır.
Şeker Fabrikaları Hissedarlar
Meclîsi Toplanıyor
1940Sen esinde Elde E dil en Safi Kâr 1.771.050 Lira
Fabrikada şekerler çu vallara dolduruluyoı
Soruyorlar \
\
kararlar verdiğini sanıyoruz. İşi daha esaslı bir surette tetkik edecek olurlarsa resmî devlet garantisinin kendileri için hususî muayeneden daha faydalı ve kıymetli olduğunu herhalde takdir edecekler ve hatalı kararlarını değiştireceklerdir.
o
Macar Mallan   Geliyor
Bu günlerde Tuz yolu ile Ma-
caristandan şehrimize külliyetli miktarda elektrik   malzemesi ve
radyo makinesi geleceği işitilmiş tir. Gelecek bu mallarla piyasadaki sıkıntının önleneceği ümit e-dilmektedir.
Rebeka hep ayni kalacaktı. Onunla mücadele edemiyordum. Bana göre fazla kuvvetli İdL Yeniliyordum.
Yatağımdan kalktım. Perdeleri açtım. Güneş parlak ve bol ışıklarile odayı aydınlattı. Kapınra altından odaya atılmış bir mektup gördüm. Bunu Beatrls yazmıştı.
Beni görmeden gittiği İçin özür diliyor, teşekkür ediyor ve elbise meselesi için artık UzUlmememl söylüyordu. Kağıt dokuz buçukta yazılmıştı. Şimdi saat on bir buçuktu. Gldell iki saat olmuştu. Şimdi Gü De beraber evlerinde idiler. Bir akşam evvelki şeyleri konuşarak gülüşüyorlardı. Mesut bir çift 1-diler. Bir de yetişmiş çocukları vardı. Blri-blrlerine yakışryorlardı, uymuşlardı- Bizim gibi, daha üç ay geçmeden evlenmekle hata işlediklerini hatıra getlrmlyorlardı.
Giyinip aşağıya indim. Maksimi merak e-dlyordum. Her taraf temizlenmiş, süpürülmüş, bir akşam evvelki balodan hiç bir İz kalmamıştı. Robert'e sordum. Maksimin sabahleyin kahvultı ettikten sonra yürürnlye çıkmış olduğunu söyledi . Belekl bahçenin 1-çindekl Frankın oturduğu daireye gitmiştir, diye oraya telefon ettim. Orada da yokmuş,. Frank ile konaşmak, onunla dertleşmek ihtiyacını duydum. Kendisine dedim kl: — Maksim bu gece hiç yatmadı. Frank hayret etmedi. Sesinde mahzun bir eda vardı. Sanki ıstırabımı paylaşrr gibi idi.
6 alacık t a oturan bir okuyucumuz anlattı ve dedi İd: Salacık vapur İskelesinden çıkraca yokuş başında beş numaralı evin önünde 250 mumluk bir elektrik lâmbası yanıyor. Fakat tam karşısında da bir hava gazı feneri yanıyor. Biraz ilerde 25 numaralı evin önünde yine 250 mumluk bir elektrik la m basil e bir hava gazı feneri yanıyor. Daha ilerde 45 nu maralı evin önünde yine ayni şekilde 250 mumluk bir lamba ile bir hava gazı feneri yanmaktadır. Acaba bu sokak tekin mi değil, yoksa hususi bir ehemmiyeti haiz bir sokak mıdır ki, bu
kadar fazla ışığa malik oluyor. Zaman her şeyden tasarruf etmeği âmirdir. Feneri yakan fenerci «benim vazifem her akşam bu fenerleri yakmaktan ibarettir» diyor. Bu fenerleri veya e-lektrikleri yaktıran la ra bu tasarruf fikrini hatırlatırsak acaba bize gücenirler mi?
Türkiye şeker fabrikaları anonim
şirketinin hissedarlar meclisi bugün Ankarada toplanıyor. Şirketin 1940 senesi muamele ve hesaplarma ait raporlar okunduktan sonra lüzum gö recegi kararları verecektir.
Şirketin 1940 senesi faaliyeti ile istihsal edUea çeker miktarı 88,669 tonu bulmuştur. Şeker fabrikaları-mızm çalışma imkanları 90 - 100 gün arasında bölünmüş ve günde işlenen pancar miktarı dört fabrika için 540-630 bin tonu bulmuştur. 1910 senesinde istihsal edilen pancar miktarı 565,422 tondur, 1941 senesi için şirket tarafından yapılan zirai hazırlıklara nazaran bu sene 45 bin hektar genişliğinde zeriyat yapılacaktır.
Bu senekl istihsali âzami hadde getirmek için her türlü teşebbüslerle beraber köylüye de âzami yardrm lar yapılmaktadır. Pancar tohumu yetiştirmek için tohum yetiştirme sahaları kurulmuştur. Son iki sene içinde fabrikalarımızın gayretile birlikte pancar istihsalinin artması yüzünden verim neticesi yüzde elli nis-betinde arttırılmış bulunmaktadır.
Milli şeker sanayiinin ihtiyacı o-İBJi sandıkların bundan böyle memleket dahilindeki gürgen ormanlarından yapılacak kontrplâklar ile temini kararlaştırılmıştır. Fabrikaların i-kl senelik sandık ihtiyacı bu suretle karşılanmış bulunuyor. Fabrikaların yedek parçalan da Eskişehirde kurulan imalâthanede yapılmaktadır. 1-lerde kurulacak olan yeni şeker fabrikaları için de etütlere devam edilmektedir.
Eskişehlrdeki ispirto fabrikası da normal şekilde faaliyette bulunmuş, ve verilen siparişleri vaktinde ifa e-
derek 2,221,666 kilo ispirto istihsal et mistir.
Şirketin safi kân, geçen seneden müdevver kâr bakiyesi de dahü olduğu halde kâr ve zarar hesabatrnm alacak hanesinde mukayyet varidat yekûnu 20,902,810 liradan, ayni hesabı rn borç hanesindeki masraflar yekûnu olan 19.131.759 liranm tenzili suretlle elde edilen 1940 senesine ait safi kâr miktarı 1.771,050 liradır. Hissedarlara verilecek temettü miktarı: ihtiyat akçesi, memurlara ikramiye ve vergilerin tenzilinden sonra geriye kalacak olan sermayenin yüzde 6,70 nisbetine tekabül edecek olan miktardır.
Çocuk Kurumu Balosu
Çocuk Kurumu İstanbul merkezinin senelik balosu, evvelki akşam Şehir gazinosunda verildi.
Balo tertip heyeti, cidden iyi çalışmış, iyi düşünmüş, hazırlamıştı. Bu intizam ve alâka balonun muvaffakiyetine çok hizmet etti. Tertip e-dllen piyango da pek iyi oldu. Her numara dolu idi. Bir çoklarına kıymetli hediyeler çıktı.
Balo, sabahlara kadar pek zevkli ve ferahlı bir hava içinde devam etti ve Çocuk kurumu için epeyce menfaat temin etti.
Adliyede:
¦
intikamlarını Almak İçin Kapıyı Kırmışlar
Koca MnBtafapaşada oturan Remzi ilo kayın biraderi Avni evvelki gece evlerinde eğlenmişler vc saat bir buçuğa doğru sokağa çıkarak:
— Biz intikamımızı alacağız, diye Alinin evine hücum edenk kapıyı kırmışlar ve:
— Oh intikamımızı aldı*-, je batırarak kaçmışlardır. Remzi ile Avni yakalanarak adliyeye teslim edilmiştir. Dün yapılan duruşma neticesinde iki intikamcı birer gün hapse ve kapıya yapılan zarar için de 660 kuruş para cezası İle cezalandırılmışlardır.
Sandıkları Sandala Yükliyer;kK .çrr.ış
Abdullah isminde bir sabıkalı Hasır iskelesinde özmelek amban ö-nünde duran yirmi sandığa göz dikmiş, bunlardan ikisini bir sandala yükliyerek kaçırırken yakalanmıştır. Cürmü meşhut mahkemesinde görülen duruşmasında Abdullah evvelâ ismini sakladığı ve Şükrü dediği anlaşılmıştır. Suç sabit olduğundan ve mal geri verildiğinden Abdullah iki sandık için bir ay beş güne mahkûm olmuştur.
Küçük Hırsızlar Mahkemede
Evvelki gün Fethi ve Kemal Alen isminde 16-17 yaslarında iki küçük çocuk Beşiktaştaki bir depodan 45 metrelik bir top kumaş çalmışlar ve yakalanmışlardır. Dün birinci sulh cezada yapılan duruşmalarında depoda çalışan Kemal yaptığı hırsızlığı itiraf
ederek demiştir ki:
— Fethi ile sinemaya gitmiştik, paramız bitti. Para tedariki için düşündük. O sırada depoya yeni gelmiş toplardan birini herkes gittikten sonra Fethi paltosunun altına saklayarak çıkardı ve Fethinin evine gittik.
Ertesi günü depo sahibi bir top kumaşın eksik olduğunu görünce polise müracaat etmiş ve o sırada:
— Bunu kim çaldı ise çıkarsın affedeceğim, demesi üzerine Kemal korkmuş, ben çaldım demiştir.
Bunun üzerine dükkândan bir kaç gün evvel çalınan bir fotoğraf makinesinin de Kemal tarafından 25 liraya bir yere rehin bırakıldığa öğrenildiğinden çocuklar yakalanarak mahkemeye gönderilmiştir.
Dün görülen duruşmalarında hâkim muhakemenin mevkufen cereyanına karar vermiştir.
Kadıköy Halkevinde  Kitap
Sergisi
Kadıköy Halkevi bir kitap sergisi açmıştır. Bu sergi, ora Halkevinin açtığı sergilerin ikincisidir ve çok rağbet görmüştür.
Zabıta Haberleri: Bir Kadın Tutuştu
Kad&öyde Kuşdilinde Kurba-ğalıda Hüriyet sokağında oturan Emine Yılmaz mangalını yakarken etekleri tutuşmuş ve söndürmek isterken elleri yanmıştır. E-mine Yılmaz tedavi edilmek üzere Numune hastahanesine kaldırılmıştır.
İlâç Diye Tentürdiyot İçmiş
Kadıköyde Rasimpaşa mahallesinde Aynhkçeşme sokağında oturan Salrhin karısı yirmi beş yaşlarında Raüe Sezen midesinden rahatsız olduğundan bir müddettenberi daima ilâç kullan, makta olduğundan dün de ilâç içmek isterken yanlışlıkla bir çorba kaşığı tentürdiyot içmiştir. Raife zehirlenme alâimi gösterdiğinden derhal Haydarpaşa Numune hastahanesine kaldırılarak tedavi altına alınmıştır.
GÖNDEN
G İÜ N «E
mu
— Frank, sizi görmem lazım, sizinle konuşmam lâzım... Maksim mahsus yaptığımı, kendisine bir oyun oynamak istemiş olduğumu sanıyor.
İmkanı yok. Buna Ilı ti mal veremez.
— öyle Frank, bana nasıl baktığını far-ı. i hm <ımi/ mi? ıiııi nu 11.- im yanyana durduk. Fakat birlblrlmlze ne   kadar   uzaktık.
— Hakkınızda böyle bir şey düşünemez. Fakat çok sinirlendiği muhakkak...
— Hayır Frank, bu korkunç ve acı oyunu ona lstlyerek yaptığımı zannediyor ve beni affetmlyecektlr. Bunu hissediyorum. Zaten ona varmakla ne büyük bir hata işlemiş olduğumu şimdi anlıyorum.
— Ne demek istiyorsunuz?
— Evet, öyle, o hâlâ.Rebekayı seviyor, beni sevmiyor, hiçbir zaman sevmedi. Gece gündüz onu düşünüyor. Dalma her yerde, her zurnan Rebeka, hep Rebeka...
Frank İsyan etti, İtiraz etti, fakat beni İkna edemedi. Nihayet:
— Böyle şeyler telefonda konuşulmaz. Ge-
lip sizi görmeme müsaade eder misiniz? dedi Ben telefonu kapadım. Frank'ı görmek istemiyordum. Görüp te ne olacaktı? Derdime çare bulmak mümkün değildi kl... Kimse bulamazdı.
Yüzüm kızarmış, gözlerimden yaşlar akıyordu. Odamda bir aşağı, bir yukarı dolaşıyordum. Bir aralık durdum. Pencereye baktım. Sümbüller solmuştu. Ancak bir mevsim
4
sonra tekrar açacaklardı. Bahçede derin, kesif bir sis vardı. Güneş ûdeta bu sis tabakasının altında kaybolmuştu. Manderlcy yeisi! bir hal almıştı. Kalbim gibi.-
Bahçeye çıktım. Sis o derece kesif İdi kl, on adım ilerisi görünmüyordu. Yürüdüm. Jas per beni takip ediyordu. Köpek âdeta ıslanmış gibi İdi. Arkama döndüğüm zaman Man-derley bir duman İçinde gibi görünüyordu. Ancak pencerelerin bazısı ve damın kiremitleri seçiliyordu. Şatonun kapalı odalarından birisinin pancurlan acıktı, önünde siyah bir gölge duruyordu. Evvelâ bunu Maksim zannettim. Sonra Misi» Danvers olduğunu far-
kettlm. Demek ki, beni oradan gözlüyordu. Belki de Frank İle olan telefon mükalememi de dinlemiş. Maksimin gece yanımda yutmamış olduğunu öğrenmişti. Ağladığımı da duymuş, ıstırabımı keşfetmişti. Bütün bu ıstırabıma sebep o d«£il mi İdi? Evet bu onun ve Re be karım zaferi Mi—
O anda onu germek, onunla konuşmak arzusunu hissettim. O da benim gibi etten ve kemikten yapılmış bir mahlûk değil rai İdi? Onunla konuşmak mümkün İdi. Rebeka gibi bir ölü, bir hayal değildi.
Koşa, koşa eve döndüm. Doğru Rebekamn yatak odasına ktvytum. Kapıyı açarken sesleniyordum:
— Mlsis Danvers- Neredesiniz?
O da tıpkı benimki gibi göz yaşı dolu bir sesle:
— Ne İstiyorsunuz? dedi.
Onu ailar bulacağımı rahmin etmemiştim. Bir sun evvelki gibi mağrur ve müstehzi bir tavırla karşıma çıkmasını bekliyordum. KATşınula yaşlı, kederli, ihtiyar bir zavallı kadın gördüm. Ne soyUyeceğimi, ne yapacağımı şaşırmıştım.
Kınrmış \e şişmiş gösicrlle bana bakarak:
— Bir emriulz mi var? dedi. Yemek listelerini masannı üzerine koymuştum.
— Mi*l* Danvers, pek âla biliyorsunuz ki, si/e yemek listelerinden bahsetnüye gvlme-
diın. (Arkası var)
23 Senelik Hikâye
«... Gerçi tramvaylar zırt geliyor, zırt gidiyor. Lski boruları çan olmuş, dan dan ötüyorlar amma öyle saatler var ki mahut dolmuşlara rahmet okutuyorlar 1*. Her yerde binmek, binip de yer bulmak kabil olmadığı gibi ne mânaya deıaiet edeceği henüz takarrür etmemiş olan (ihtiyarî tevakkuf) mahallerinde beklemekten de ekseriya fayda hasıl olmuyor. Bekleme* diniz de yolda tesadüfe ta'liki keyfiyet ettiniz değil mi, tam savlet esnasında beyaz îû"" siyah bîr levha:
(Hareket esnasında
ve inmek memnudur)   levhası
göğsünüzden kakıyor... İnsanlık bu:
— Bu bir hilafı ilân harekettir. Ne hapsi varL ne cezayı nakdisi... Atlarım. Düşersem benim başım yarılır veya ayağım knr-kr.
Dediniz de teşebbüse kalkıştınız mı, Beyazıdda ineceğim diye tâ Köprü başından itibaren basamak üzerinde duran bir sınıf yolculardan kaim ve kah nefsi vahit bulunmasa bile emin olunuz ki ya bir polis, ya bîr izinli tramvay memuru, yahut müfettişi bulunur.
Ath karacaya bedel, elektrikli karaca!.. Zaman oluyor ki (dolmuştur) levhai nazar rubasını bizzat müşteriler intak ediyorlar. Bir ayağım basmış, diğer ayağı boşta kalmış, ta banıl e tramvay güzergâhım yarım met, relik rakımda aksine tersim edenler mi, kuşağı çözülmüş, cübbesi pırpır uçar gidenler mi, yoksa birer ayak karşılıklı duranlar mı, yahut bir ayağı basamakta, diğeri sahanlıkta olan* lar mı!
— Ooh!.. Hele ayağım irerden kesildi!
Diye müteselli olanlar ıra istersiniz...
Bari tezyin ve imar komisyonu şehrin bu vaziyetlerini irae eder sinemasını şimdiden yaptı mıya başlasa?»
Merhum üstad Ahmet Raaim yukarıdaki satırları 1918 de, | yani bundan 23 sene evvel değil j de sanki 23 saat evvel yazmış gibidir: 1918 ve 1941 İstanbul tramvayları arasındaki manzara farkı o kadar azdır.
Eğer o zamanki tezyin ve imar komisyonu üstadın tavsiyesini yerine getirmemişse «şehrin bu vaziyetlerini irae eder sinemasını şimdiden yaptırmaya başlamakta» B. Prost henüz geç kalmamış sayılır.
Mevlâ üstada gani gani rahmet eyliye!
KÖR KADI
İstanbul - İzmit Yolu Yapılıyor
Vilâyet, İstanbul - İzmit yolunun inşasına karar vermiştir. Bu yolun inşasına bu sene içinde başlanacak ve 1942 mali yılı nihayetine kadar ikmal edilecektir. Bu yolun inşası için 280,000 liraya
ihtiyaç vardır. İnşaat karşılığı için 941 ve 942 bütçelerine tahsisat konulması kararlaştırılmıştır.    ı
1
İstanbulda Kuzu Bolluğu
Eğe    havalisinden    şehrimize külliyetli miktarda kesilmiş kuzu gönderilmektedir.     Alâkadarlar, birkaç gün sonra irsaiâtın    daha ziyade arttırılacağını, Ege ve havalisindeki müstahsillerin  bu  iyi niyetlerine rağmen Istanbuiun bazı komisyoncularının bu sevkıyatı sekteye uğratmak ve bu suretle kuzu fiyatlarını arzu    ettikleri miktarda tutmak için uğraştıkları haber  alınmıştır.   Komisyoncuların, şahsı istifadelerini temine ma tuf olan bu teşebbüsleri alâkadar lar tarafından öğrenilmiş ve icap eden tedbirlere tevessül edilmiştir. • ^ "'. . |
17 MART 941
PAZARTESİ AY: S - GÜN: 76 - Kasını: ftfl RUMİ : 1356 — MART: 4
HİCRİ: 1360 — SEFER:      18
VAKİT
GÜNEŞ: ÖĞLE: rKİNDt: AKŞAM: YATSI: İMSAK:
KAVALI EZAAı
7,12 11,57
13,23 6.07
16,41 9.29
19,16 12,00
20.46 1,31
5.S4 ıo.ıs
-r   17 - 3 . 941
VATAN
Nur, Şikâyetlerini Anlattı
Büyükleri Tenkit Etti, Küçüklerin Kusurlarını İnkâr Etmiyor
Yazan. Neriman Hikmet
Küçücük Nur
Küçücük Nur Sıraservüerdeki Kolejde talebedir. Henüz dördüncü sınıfta bulunduğu halde smıfından, yaşından fazla malûmat sahibi bir çocuk.-
Jçittira ki, benim yazdığım çocuk mülakatlarını okumuç, bana söy liyecek pek çok şeyleri varmış. Hep beni beklermiş: «Gelse de Neriman Hikmetle konuşaam, ona o kadar çok şeyler söyliyeceglm ki..> dermig.
Ben de merak ettim. Acaba Nur, nasıl bir çocuktu? Bu yaşta bir çocuğun neşrine kıymet verdiği fikirler nelerdi? O beni ne kadar görmek istiyorsa, ben de onu ayni şiddetle tanımak arzusu içinde kaldım. Geçen gün kalktım, evine gittim.
Şimdi onu tanıtayım: Nur, tembelliği, avareliği hiç sevmiyor. Dürüst olmıyanlara, intizamdan hoşlanmı-yanlara çok öfkeleniyor, bir de yakm maziye çok kızıyor.
Kendisi tayyareci olacak. Hem de nasıl tayyareci? Hem uçacak, hem mühendisliğini yapacak...
— Ben, diyor, hem tayyareci, hem de tayyare mühendisi olacağım, ingilizlerin avcı tayyareleri, Amerikan uçan kaleleri çok mükemmel... Alınanlarda da bazı güzel tipler var .Biz den Sabiha Gökçeni çok seviyorum, o, hep yeni model tayyareler kullanır, kahramandır.
Mühendis olmak arzusunu bana babam verdi. Şimdi benim bir Mekan om var. Bununla oynadıkça mühendisliğe hevesleniyorum. Yaptığım tip tip tayyareler, vapurlar, lokomotifler, vinçler o kadar mükemmel o-luyorlar ki, ben bile beğeniyorum. Bütün çocuklara tavsiye ederim: Mu hakkak bir Mekano alsmlar... Boş ve yalnız olduğum zamanlar hiç sıkılmıyorum.
Bunları söylerken çok aziz, çok güzel bir şeyden bahe©diyormuş gibi yüzü müsterih ve memnundu. Sim siyah cml cıvıl gözlerinin içi gülüyordu.
— Bakmrz, dedi, benim şikâyetlerim var: Çocuk mecmuaların:, çocuk sayfalarını doğrusu hiç beğenmiyorum. Ya korku hissi veriyorlar, veya çocuklara saçma sapam vakit geçirtiyorlar. Hiç birinde güzel bir hikâye, hakikî bir kahramanlık masalı falan yok ta tutuyorlar bize hayali, ham, âdi sudan yazılan yuttur-mrya çalışıyorlar. Bunu nasıl olsa büyüklere yapıyorlar ama, bari bize yapmasınlar... Bilmeceler ya çok sade veya karışık vc saçma oluyorlar. Hiçbir şeyimiz itina ile hazırlanmıyor.
Size bir şey daha söyliyeyim mi? Ben gazetelerin diğer sayfalarını da beğenmiyorum. Vatan bile dahili havadislere çok az yer veriyor. Sütunlar hep harbe ait yanlarla dolu.. Bunlara bu kadar lüzum yok, kariler tarafından bu yazıların hepsi o-kunmuyor bile...
— Peki, diye sordum, sen bu dünyada olup bitenlere merak etmiyor musun?
Meramını anlatamamaktan ileri gelen bir iç darlığı ile:
— A. diye itiraz etti, nasıl merak etmem? dedi, Ajansları her gün takıp ederim. Yalnız bunları size söylemekteki maksadım gazeteleri tenkit etmektir. Meselâ Almanların Bul garistana girmesi beni çok düşündürdü. Fakat Arslan Mehmetçiğin ona bir «Yassah* diyeceği gün olacak olursa ne kadar aldandığını, yan lı? hareket ettiğini anlıyacak. İngilizler. Amerikalılar benim gözümde, ve dünyada deniz ve havalara hâkim ve birincidirler. Türklerin de askerlikte eşi, emsali yoktur.
Biraz durdu. Kendini anlattığına kani olmuş bir İnsan rahatlığı ile:
— Evet, dedi, size şikâyetlerimi söylüyordum. Bakınız bizde falaka yok diyorlar, fakat öğretmenler kulaklarımızı çekiyorlar. Halbuki bu da mânâsız bir terbiye usulü, adamı arsız eden bir usul.
Sonra leyli mekteplerde leyli talebe iyi muamele görmüyor. Çocukları saat altıda yataktan kaldırıyorlar. Bu bir çocuğa kâfi bir uyku sa-(ati değildir. Bir de mekteplerde ço-'cuklara lüzumundan fazla para 5ar-fettiriyorlar. Dolma kalem, yağlı boya, sulu boya, şerit diye boyuna ufak tefek aldırıyorlar. Hele dosya usulüne çok kızıyorum. Bunu defter şeklinde yapsak hem ucuz, hem muhafazası kolay olacak.
Sonra derste hocalar çabuk çabuk söylüyorlar. Talebe: «Anlama-4üll* dedi mi hoca: «Duysa tdta.» 4oyip geçiyor. Halbuki bu doğru mu ya? Derslerimiz, az, gece vazifelerimiz çok... Kitap okumağa vakit bulamıyorum.
— Ne gibi kitapları seviyorsun?
— Tarih... Her milletin tarihini öğ renmek çok hoşuma gidiyor. Çinlilerin, Romalıların, Yunanlıların, Makedonyalıların tarihini çok seviyorum. Bizim tarih kitaplarımız mufassal değil, bunlardaki malûmat beni besllyemiyor. istediğimi ancak büyük kitaplarda buluyorum.
Size bir şey daha söyliyeyim mi? Bizim vilâyet haritalarının hepsi baş ka başka şekillerde yapılıyor. Vilâyet hudut çizgileri baştan aşağı yanlış ve karma karışık... Haritalar, göllerimizi bazan gösteriyorlar, bazan göstermiyorlar. Çok zaman en mühim bir gölümüz olan Vanı bile göstermekte ihmal ediyorlar. Halbuki bir haritada bu gibi noktalar, esas çizgilerdir. Coğrafya kitaplarmm bazıları da iyi yazılmamıştır. Meselâ «Toprakkaleden Fevzi Paşa hattı geçer» diyor. Fakat Toprakkalenln nerede olduğunu söylemiyor. Bir çok derslere ait tablolar yoktur...
— Nur, dedim siz kendi neslinizi beğeniyor musunuz?
Doğru bir hüküm vermek maksa-dile başmı önüne eğdi. Onu bir düşünce almış olacaktı..
— Yokaa kusursuz musunuz? diye sordum:
Adilâne bir cevap olsun diye:
— Hayır, dedi. Bizim dc kusurlarımız var.
— Nedir bunlar?
— Meselâ arkadaşlar lisan derslerine ders diye ehemmiyet vermiyor lar. Ayni zamanda kopyacılığımız çok fena!.. Ben bunun aleyhindeyim. Çalışmak istiyen dersini teneffüste bile hazırlıyor. Çalışamıyanlara, buna vakit bulamıyonlara şaşıyorum, t Şimdi bir de çocuklara sinemaya girmeyi yasak ediyorlar. Bu güzel bir şey... Esasen bizi hafta arası sinemaya bırakmıyorlardı. Ama kaçak gidenimiz oluyordu. Ben de sinemaya gitmemek istiyorum. Fakat bundan kendimi menedemiyorum!
— Filmlerden hangisini beğeniyorsun?
— Gönüllü kahraman, Yeşil cehennem, Ormanlarda seyahat.
— Tiyatroya gidiyor musun?
— Giderim. Çocuk tiyatrosu haftada iki gün oynuyor. Bu da çarşamba, cumartesi günleri... Bu günler, ders araşma giriyor. Hiç olmazsa bu günleri cuma, pazar yapsalar ne iyi olacak. İstikbalin temeli biziz. Bize ehemmiyet, kıymet versinler.
Yanımıza küçük kardeşi mini mini Şen gelmişti. Konuşmamıza kulak kabarttı. Her halde bu bahis onu da alâkadar etmişti. Usulca uslu bir ses ile:
— Tiyatroyu, dedi, çok seviyorum, Çizmedi Kedi pek güzeldi!
Taksimden tramvaya binmek için karşıya geçerken kendi kendime düşündüm: Şu küçükler ne kadar zeki ve düşünceli oluyorlar...
Neriman Hikmet
SİYASÎ İCMAL
Amerika donanmasının büyük tonajdaki   gemiler! seyir halinde
DOKTOR
DIYOR Kİ
MİKROP TAŞIYICILAR
Salgın beyin humması dediğimiz hastalığın mikroplan, hastaların burun deliklerinin arka tarafında ve boğazda bulunur. Orada bir nezle hail yaparlar.. Daha İleriye gidip
kana ve beyine geçmezlerse şahıs u-fak bir nezle ile,   zahiri bir   sıhlıat
halinde ayakta gezer. Fakat bksü-rür, aksıra. Söz söylerken etrafa sıç rayan ufacık tükürük damlacıklarile hastalığın mikrobunu da etrafa saçar.
Bu hastalığa en ziyade raüsteât olanlar çocuklar ve genç yaştaki İnsanlardır. Hastalık beyin zarların da iltihaplar yapması bu iltihapların fena ihtilâtlara kapı açması bakımından tehlikelidir.
Onun İçindir kl salgın beyin humması çıktığı zamanlarda ayakta gezen bu sağlam taşıyıcıları arayıp bulmak, boğazlarındaki nezleleri göz önünde bulundurup tedavi etmek hastalığın etrafa yayılmasına mâni olacak en mühim bir tedbir teşkil eder. Verem mikroplan da ağız ve boğaz vasıtaslle harice çıkarlar. Gö rUlüyor ki Insanlann buran, ağız ve
boğazlan bir mikrop menbaı olabilir. Bundan dolayı yaşlı Insanlann küçük çocuklara olan sevgilerini onları öpmek suretlle İzhar etmeleri katiyen doğru değildir. Çocukların vücudu bir gül kadar taze ve nazlıdır. Mikroplara karşı mukavemetsiz bir haldedir. Onlan öpmek, bilmeden, istemeden, zehirli bir nefesle soldurmak, hasta etmek demektir.
öğUrllr, aksmrken ağız ve bumu, el ile değil mendil Ue kapatmak lâzımdır. Çünkü avuçlanna öksürenler boğazlarında, akciğerlerinde bulunan bir sürü mikropları ellerine bulaştırmış olurlar. Bu bulaşık ellerle başkalarının elini sıkmak veya yiyecek ve İçeceklere el sürmek mikropların, sessiz sedasız, etrafa yayılmasına sebep olan en mühim bir harekettir. Hem kendimizin hem etraf cm rzdakil erin sıhhat ve sağ 1 analığımızın muhafazası İçin, zahiren basit gibi görünen, fakat hakikatte çok ehemmiyetli olan bu gibi meselelere çok dikkatli olmamız iktiza eder.
Dr. Nuri ERGENE
Amerika Reisi Cumhuru geçenlerdeki meşhur nutkunda «Almanya nm Nazi müdürleri yalnız k^ndi memleketlerinde hayat ve tefekküre tahakküm etmekle kalmıyarak bütün Avrupay: bir esir kafilesi halinde kullanmak ve Avrupanın büyük kaynaklarından bUyük istifadeler yaparak dünyanın deniz kısımlarına da mUtehak-kim olmak İstediklerini açıkça söylemektedirler. Eğer İngiltere yıkılırsa mihver devletleri Avrupayı, Asyayı, Afrikayı ve büyük denizleri kontrol edecek ve bizim kıtamıza askeri ve deniz kuvvetleri getirmek vaziyetinde olacaktır> demiştir.
Amerika Reisicumhurunun bu kuvvetli nutku Uç taraflı paktın hedeflerini pek bariz göstermekte ise de mihver devletlerinin Amerl-kayı hangi noktalardan daha kuvvetli ve esaslı tehdit edebileceklerini tetkik etmek muvafık olur kanaatindeyiz.
Bu hedefin birincisi ve en mü-hlmml cenublAmerika Lâtin cümhu riyetlerini Nazi rejimi altına almaktır. Bunlar arasında Brezilya hükümeti en önde bulunmaktadır. Brezilya arazla! dahilinde adetleri milyonları aşan Alman vardır. Bu Almanlar ile Brezilya dahilinde bir hükümet darbesi yaparak hükümeti Iskat ve İşgal etmektir.
Nazi liderleri Amerika lâtin cumhuriyetlerine senelerdenberi ticari ve teknik nüfuzlar yapmak tayyare İstasyonları inşa etmek, ca suslan ve beşinci kollan vasıtasilo oralarda bütün halkı *»lde etmek için çalışmaktadır.
A lmanya bunu tatbik sahası-ti. na koyabilmek için Fransa-nm garbi Afrika müstemlekesine ihtiyacı vardır. Bunun içindir kl Almanya Fransa ile bir anlaşmaya varmak emelindedir.
Bu müstemlekenin cenubu garbisinden cenubi Amerikanın (Na-tal) mıntakasına kadar o-lan mesafe (1600) mildir. Almanya buradan tayyareler ile Brezilyaya yavaş yavaş askeri kumandanlar, zabitler ve tayyareler ve diğer malzeme sevkedebillr. Kendince kâfi gördüğü iatlhzaratı ikmal ettikten sonra bir anda Panama kanalı üzerine hücum edebilecek fırsatlara intizar edor. Panama civannda Franeaya ait adaları da kendi emrine ve hizmetine tahsis edebilir.
Nazilerin ikinci hedefi Panama kanalıdır. Panama kanalı stratejik Amerikan müdafaasını teşkil eden en mühim noktadır. Buranın işgali Amerikan donanmasını bir Okyanustan diğerine geçmeye mA-
MİHVER
Amerikayı Vurabilir mi?
LÜZUMUNDA MÜŞTEREK HAREKET EDECEK OLAN AMERİKA VE İNGİLİZ DONANMALARI GİBİ MUAZZAM BİR KUVVET KARŞISINDA MİHVERİN ZAFERİNİ BEKLEMEK MANASIZDIR
ıazau: Hüsamett .i Ülsei
-akı uahr.ye Müsteşarı
nı olur. Ve ikiye ayrılmış olan A-merikan donanmasını Japon donanması ile ayrı ayrı imha ettirmek vaziyetini de kazanmış olur. Nazilerin üçüncü hedefi Islânda,
Groenland adaları,  Kaaada üzerüı-

den Amerlkaya hücum etmek. Nor veçin garbinde denize uzanmış o-lan noktadan Islanda adası sekiz yüz mildir.
Islandadan (Greenland) adası (950) mil mesafededir Greenland adasının cenubundan Nbufav-lend'e kadar olan mesafe ise (1050) mildir. Buradan Nevyorka olan mesafe ise (1200) mildir.
Bu tehlikeyi hisseden Amerika hükümeti Kanada hükümeti İle müteaddit mülakatlar ve anlaşmalar yaparak böyle bir İstilâya karşı alınması lâzım gelen tedMnerl tesbit etmişlerdir, tsl&nda adasının ingilizlerin elinde olması bakımından Amerikanın böyle bir taarruzu karşılamak için ingiltere hükümeti ile İş birliğine ihtiyacı olduğu bedihidlr. Ka nadanm istilâya uğraması Amerikanın İstilâsına zemin teşkil edeceğini takdir eden Amerika hükümeti tnglltereye yardımlar yapmak mecburiyetini kabul etmiştir.
Nazilerin dördüncü hedefi A-merlkayı dahilden yıkmak. Nazilerin, Amerikayı dahilinden isyanlar çıkartmak suretile yıkmak İçin sarfettiklerl mesaiyi cDler Commitee» nln vermiş olduğu rapor sarahatle meydana koymuştur. Bu rapor muhteviyatına göro Almanya aslen Amerikalı olmıyan anasırın kurduğu (Frandly So-clety) müessesesinin kültür çalışması şekli altında beşinci kol vazi-
fesini görmek üzere faaliyete geçmiş olmasıdır. Almanyanın Avru-pada muzaffer olması Amerika u-muml efkârını endişe içinde bırakmağa kâfi gelmiştir. Amerika devleti bu gibi baskın ve isyanların önüne geçmek için ordusunun miktarını ilk hamlede (170) binden (800) bin kişiye iblâğ etmiştir. Ve bu miktarı son zamanda (1,200,000) kişiye kadar yükseltmiştir.
Amerika Avrupadan bu suretle tehdit edilirken uzak şarkta da Japonya tarafından nümaylşkâr vaziyetler karşısında bırakılmaktadır. Japonyanın Hindicini, Hollanda Hlndlstanı ve Malaya hakkında vaziyet alması bunun neticesidir.
Amerika hükümeti bu tehditler karşısında bilhassa uzak şarktaki vaziyeti ve Filipin adalarının ânl bir İstilâya uğramaması için Singapur liselinden büyük istifadeler temin edeceğinden bu noktada A-merikayı tnglltereye yardım hususunda teşml etmektedir.
Uzak Şarkta Ingll terenin kuvvetli deniz üsleri ve Avusturalya, Nlyozelând gibi cessur efrada malik domlnyonlarınm mevcudiyeti ve Amerikanın bunlarla İş birliği yap mak ihtiyacı da Ingiltereye yardım için müessir olan âmillerden biridir.        '"
Amerika Reisicumhuru vaziyet* etraf.le tetkik ettikten sonra «E-minlm ki mihver devletleri harbi kazanamıyacaktır. En son aldığım askert malûmat bana bu kanaati vermiştir. Mağlûbiyet İçin bir sebep görmüyorum. Fakat kazanmak İçin her Ümit vardır.> Neticesine varmıştır.
U arbln  başladığı günden  be-
I: rl bütün bir dikkatle siyasi ve askeri harekât ve vaziyetleri tetkik eden Amerika şarktan Almanyanın ve garptan Japonyanın taarruzuna maruz kalacak bir vaziyetin ve bir neticenin yaklaşmak ta olduğunu tekmil çıplaklığı ile milletin gözü önüne koyduktan son ra harbe karşı ve hususile tnglltereye yardım işindeki kararını ön safhaya aldı.
Amerikanın ekseriyotl ingiltere zaferinin Amerika için en iyi garanti olduğunu ileri sürerek levazım ve para bakımından tnglltereye yüksek derecede yardımda bulunmaya karar verdi.
Amerika ve ingiliz donanmalarının lüzumunda müşterek hareketi bütün dünyayı abloka edebilecek kadar müessir bir kuvvetin vücude gelmesini temin edecektir. Böyle muazzam bir kuvvet karşısında mihverin zaferini beklemek manasızdır.
Kim Kimle Evlenmeli?
Bav Hadi Bulutes
28 yaşındadır, ürün boylu, çevik vücutlu bir tayyare teymenldlr. Meeleğlnde yükselmek için mütemadiyen okur ve çalışır. Hayatında nuuera pürüzleri yoktur. Zeki, cesur ve atılgandır. Bir annesi, bir de babası vardır.
Bavan MelShat Şahinoöz
25 yanmdadır. Dolgunca      vücutlu,   orta   boyludur. Tabiatı gayet alaycıdır, klm*olerl beğenmez. Lise mezunudur. Vekâletlerimizden birinde seksen lira ücretle çalışmaktadır. Babası asker mütekaididir. Ailesi kalabalıktır.
İki Pırlanta
tnglllz kral ma alt hazinede, dünyanın en kıymetli iki pırlantası vardır: Culllnan ve Koh - I - Noor...
«Amerika yıldızı» da denilen Culllnan modem bir elmastır. 1005 senesinde Transvalde bulunmuştur. A-ğrrlığı 3,025 krattır. 1007 de cenubi Afrika hükümeti tarafından satın alınarak kral Yedinci Edvarda hediye edilmiştir. BUâhare 0 büyük ve 300 küçük parçaya ayrılmıştır. En büyüğü 510 krattır ve kralın asasrnm sapını süslemektedir. 300 krat ağalığında bulanan da kral tacında «Kara prensi» yakut üzerindedir.
Koh ¦ I - Noor Culllnan dan daha eski ve daha meşhurdur. Moğol hükümdarının hazinesinden çalınan bu pırlanta, HintlUer tarafından satın alınmış ve kraliçe Viktoryaya verilmiştir.
Bu pırlanta fla kraliçenin tacı üze rindedir. Taçta, bundan başka 378 küçük pırlanta daha vardır.
Denizaltılara Karşı Kabili
Sevk Balon
Birleşik Amerika, denizaltılara karşı kullanılmak İçin 48 kabili sovk
balonu sipariş etmiş.
Bu balonlar, Rönar sisteminde ve küçük hacimde olarak, denlzaltılan-na karşı mücadelede kullanılacaktır.
flaklkaten, denlzaltılarının kabili sevk balonlarla taharri ve takibi pek kolaydır. Bunlar, bir denizaltı gördüler ml bomba yağmuruna tutarlar ve muhakkak surette batırırlar.
Sonra, kabili sevk balonların iki. 8 gün havada kalabilmeleri mümkün dür. Bir faldeleıi daha var: Motorlarını durdurup oldukları yerde saatlerce kalabilmeleri, düşman deulzaJ-tılarını gözetlemeleri.
Bu balonlar, yalnız Amerlkada bulunan Ilellum gzı ile şişlrllecektlr. Bir kaza vuknunda sepeti sandal vazifesini görecek ve mürettebat bir bahri üsse ve müttefik bir donanmaya iltica cdobUecektlr.
Be grat'ta Dev Eden Çarpışma
Yazan: M. H. ZAL
elgrad bugün bir muharebe meydanını andır.yor.
Mihver bir tarata kanca takmak, sonra aaım aaım işeyip ıtfuçyj içinden fethetmek için hücum üzerine hücum hazırlıyor. Zacen daha evvelleri de Yug03»<wya-nın birliğini, mukavemetini ve ıshkıaunı azm.ni yihn.ak için uğraşmaktan hiçbir Saman *erı durmamıştır.
Öyle görülüyor ki Yugoslav-yanın gozti açıktır, yeni nizam ve üçüzıü mınver adları altınua gizlenen tuzağın ne demek oldu. fcunu pek iyi biliyor. Tuzağa ouımiye hiç de niyeti yoktur.
Mihver de bu mukavemetin ciddiyetini anladığı için yutturacağı hapı yaldıziamıya çalışıyor. Üçüzlü pakt işini ileriye ait bir merhale diye bir tarafa bira-karak ba$ka bir ad altında Yugoslav istiklâl ruhunda bir gedik açmıya çalışıyor. Şekle ait mü-cadeleler arasında asıl meseleyi iki taraf da gözden kaçırmıyor. Almanyanın bütün Balkan plânı, Yugoslavyanın son kararına gore şekil alacağı için Almanların acelesi vardır. Yugoslavyayı büsbütün kırmadan zorlamak ve mukavemeti sarsmak için elden geleni yapıyor.
Çok şükür ki Yugoslavyada mıiJî buruk tamdır. Almanya, bütün uğraşmalarına rağmen bir Hırvat geaıgi açamamıştır. Başvekil muavini ve Hırvatiık davasının kuvvetli ve salahiyetli mümessili Dr. (Maçek) bugün Yugoslav birliği fikrini en fazla şuurla temsil eden adamlardan
bîridir*
Yugoslavya krallık makamının ehemmiyeti büyüktür, çünkü unsur farkları karşısında millet ve devlet fikri bu makamda ifa, de ve destek bulmaktadır. Kral İkinci Piyer hükümeti ancak 1941 eylülünde ele alacaktır. O zamana kadar Yugoslavya mukadderatının asıl mesuliyeti, naipler heyetinin reisi gibi hareket eden Prens Pol'ün sırtmdadu*. Prens Pol, pek vicdanlı ve dürüst ruhlu bir adamdır, üzerin* deki emanete karşı olan tarihî mesuliyetini hatırdan çıkarması ve zâf göstermesi ihtimali azdır.
Yugoslav milleti de istiklâle âşık ve zora dayanır bir millettir. Hele Amerika işe karıştıktan, halkın üzerinde büyük nüfuzu olan Sovyet Rusya Mihverin Balkan siyasetine karşı vaziyet aldıktan, Yunanistan ttal-yayı mağlûp ettikten ve Alman-yaya karşı da kuvvetle dayan-mıya karar verdikten, İngiltere Afrîkada Italyayı cip Vadenizde mevkiini kuvvetlendirdikten sonra Prens Pol'ün ve Yugoslav hükümetinin ve milletinin mukavemetten vazgeçeceklerine ihtimal vermek güçtür.
Mihver» Belgrad meydan muharebesini  kazanmış  olmaktan
uzaktır. Ya isteklerini tadil et-miye veya Yugoslav milletinin silâhla mukavemetini ve Yugoslav malzeme kaynaklarının elden gitmesi ihtimallerini hesaba katmıya mecburdur.
BUGÜNKÜ PROGRAM
8 Program 8.03 Ajans haberleri 8,lö Hafif program (Pl.) 8.15/9 Ev kacUui - Konuşma
12.3Q Program 12.33 Gündüz fasıl heyeti 12.50 Ajans haberleri 13.05 Fasıl heyeti programının devamı 13.20/14 Kancık program (Pl.)
18 Program 18.03 Konuşma 18.08 Radyo caz orkestrası 18.40 Solo çar kılar 10.15 Polka ve mazurka dansları (Pl.) 19.30 Ajans haberleri 10.15 Radyo ince saz heyeti 20.15 Radyo gazetesi 20.45 Keman ve piyano kon seri 21.05 MUzik Dinleyici İstekleri 21.80 Konuşma 21.45 Rcdyo orkestrası 22.30 Ajans haberleri 22.45 Cazband (Pl.) 23.25/23.30 Kapanış
Hava Kurumuna Teberrular
İzmir (Hususi) — Hava Ku-nımui-a teberıular hararetle devam etmektedir. Manifatura tüccarlarından Süleyman Sağıroglu 500, Türk Ecza Deposu sahibi Danon Margunato 500. Hilöl Kereste fabrikası sahibi ihsan Ka ymın eşi 50, ikinci Belediye caddesinde Kehribarcı Alı Daday 50 lira vermelerdir.
VATAN
17-3-941
Ankara Rodyosunu Işitemiyorlarmış
Bir çok emek ve para sorflle, son teknik esaslara uygun olarak tesis edildiğini İşittiğimiz Ankara Radyo İstasyonumuzun maalesef sesini ve neşriyatını işitemiyoruz! Bundan mahrumuz.
Bu bozukluk ne zamana kadar devanı edecektir? Yoksa bu ha! ar tık tabii olarak mı telakki «'«inmektedir? Bizden yıllarca sonra neşriyata basl.yan ve bize Ankara Jan çok uzak bulunan Balkan rnjalr Istasyorunn gayet düzgün, piirUzsıiz dinlerken, bu kadar para sarfederek yaptıfcrmrz Ankara istasyonunu dinlememek insana hıi7nn veriyor, bunun mesulü kimdir?
Ankara dinleyicileri bu rstırabı çekmiyorlar! Yurdun bir kov yerinden, bilhassa Ankara Kin büyük bir kule yapılır, pencereler a-çılrr, bir de oparlrtr konur, herkes radyo makinesi almadan da dlnll-yebllirdl. Bu kadar tesisata lüzum yoktu!
En salahiyetli makama bağlanmış bulunan ve memleketin şu anda büyük bir İhtiyacı olan bu işe bir çare bulunmasını, çirkin arızalara, gürültülere nihayet verilmesini mUli bir İş telakki etmeliyiz,
Fuat İbrahim: Kadıköy - Moda
j
HİKAYE
KIRKINDAN SONRA
Yazan: Necla M AR AŞ
Macit Bey oldukça halli vakitli, birkaç parça irad sahibi, elli beş - altmış yaşlarında bir askerî mütekaitti, ölen karısının hatırası olan bir tek oğlu ile Cihangirdeki evlerinde oturup müte-vazi bir hayat sürüyorlardı. Evin eski emektarı DÜKinız kalfa her sabah o sene sekizini bitiren Ni-yazryi mektebe yolladıktan sonra Maeit Beyin kahve tepsisini hazırlar, kendi uzun iş entarisinin eteğini 'beline iliştirip mutbağa girerdi. Macit Bey ise günlerinin hemen hepsni Feruzağaya giden yoldaki kıraathanede geçirir, nadiren İstanbul tarafına geçerek eski ahbaplarını ziyaret ederdi tun böyle muhitinden oldukça uzaklaşma günleri evde mühim bir hâdise halini alıyordu. Küçük Niyazi o gün için babasına, çıkart ma, yazı rehberi, kalem açacağı ısmarlar. Düfünız Kalfa ev eksiklerini büyük bir liste halinde sıralar. Macit Bey ise o akşam için alacağı ufak şişe mastika rakısının hülyası ile şimdiden sarhoş olurdu-. Aksam saat alaturka on bir raddelerinde Macit Beyin Def terdar yokuşunu ihtiyar bir beygirin üstünde elinde saza geçirilmiş beş on uskumru balığı ve bir demet yeşjl salata ile çıkışını gören nrahallenîn çocukları, alışık oldukları veçhile yanına yaklaşırlar o da en büyük zevklerinden biri olan Arabistan fıstığı kâğıdını cebinden çıkarır hepsine dağıtırdı. Eğer bu hayat hep ayni rekilde yeknasak bir tarzda devam etseydi, şüphesiz Macit Bey de Vıgün birkaç servi ağacının gölgelediği toprağında her fanî gibi unutulacak gidecekti Fakat onun da hayatında fırtına baş gösterdi ve yaşlı gönlünde bir bahar havası esmeğe başladı. O artık eski mütevazı ve ağır başlı adam değildi.
Bu vakitsiz gönül hastalığı onu hiç bir şey düşünemiyecek kadar çocuklaştırmış zivanadan çıkarmıştı. Mahalleye veni taşınan merhum zaptiye memurlarından Halit Efendinin kızı Nadideye âşıktı. Yaşlı ve haris gönlü türlü olmıyacak hükümlerle kendini haklı çıkaracak sebeplere baş vuruyor, fırsat düştükçe lüzumlu lüzumsuz gençliğinden yaşının faz la olmadığından dem vuruyordu.
Macit Bey hakikaten herkese parmak ısırtacak bir değişikliğe uğramıştı. Ütüsüne büyük bir itina gösterdiği pantolonundan o enli lâstik askıları çıkartmış, bütün gayretini sarfederek belini kemere alıştırmağa uğraşıyor, ya. vaş "avaş sakal bırakmağı düşün düğü yüzünü günde iki defa perdah ettiriyorau. Komşunun on se. r.z yaşındaki körpe kızını kazanmak her halde bu kadar zahmete değerd; Onun bu vaziyetleri]* en ziyade eğlenen, yirmi yaşında bir delikanlı gibi merdivenleri ıcrayarak çıkışlarına acıyarak ba kan, eski emektar Dilfüruz Kalfa idi. O efendisindeki bu değişikliğe bir mânâ vermemekle beraber, onun gıcırtılı rugan iskarpin-erinin üstünde reverans yapar eibi ezilip büzülerek yürüyüşünü, konuşucunu müstehzi gözlerle süzer, sonra beyaz tülbendinin u-runu dişlerinin arasına alarak:
— Allah ıslah etsin, Allah ıs-1 âh et^in diye kendi kendine söylenirdi. Fakat Macit Beyin kendini elâlemin diline düşürecek karlar akılsızca yaptığı hareketler h'ç bir hayra alâmet göstermemiş Nadideyi ondan olanca kuvveti-le uzaklaştırmaktan başka hiç bir işe yaramamıştı. Günler onu kendi tâbirile tan-goluğa yaklaştırdık-
ça, diğer taraftan Nadideyi de "ittikçe soldurup sarartıyor, limitsiz bir hastalığın ikinci devresine doğru âdeta koşturuyordu. Evet Nadide hasta idL Esasen zayıf olan bünyesi onu pek çabuk her hangi bir mikroba karşı müs-tek bir hale koymuştu. Babası yeni ölmüş ve onları bin kuruş maaşla yap yalnız bırakmıştı. Felâket zaruretinin istinatsız bıraktığı bu aile şimdi bütün sıkıntılı zamanlarında kendilerine en büyük yardımları esirgemiyen Macit Be ye minnettarlığın üstünde bir his-le bağlı idiler. Babasını kaybettik ten sonra hastalığı bir hayli daha artan genç kız bakımsızlıktan git. tikçe acınacak bir hale düşüyordu. Fakat Macit Bey bu zamanda da yetişti ve Süleymaniyedeki babadan kalma konağı satarak Nadideyi Heybeliada sanatoryo-muna ^atırdu Genç kızın ailesi ondan gördükleri bu fazla iyilik karşılığında ne yapacaklarını şaşırıyorlar fakat günden güne hayatı tehlikeye giren Nadideyi dü tünerek onları büviiV bir minnet altına sokan bu sebepsiz iyilikleri reddedemiyorlardı... ]
Nadide tam bir sene çam koku lan arasında ve mükemmel tedavi altında yaşadı. Macit Bey ise
haftada iki defa ellerinde paketlerle Heybelinin yokuşunu tırmanarak onun hatırını sormağa taşındı. Yaşlı adam bütün sevgisini verdiği Niyaziyi bile artık ihmal ediyor, hattâ onun istikbalini dahi düşünmeden elinde ka'lan birkaç parça iradr da hani harıl satıyordu. Artık hayatını venileyor-du. Nadideyi annesinden istemiş onlardan da muvafakat cevabı almıştı.
Cihangirdeki eve mühimce bir tamir konuMu. Muşambalar değiştirildi. Bütün bu olan işlere itiraz eden Dilfüruz kalfa, Tophanede bir oda tutularak oraya yer-Iv.ıtiriidi. Niyazi Galatasaray Sultanisine leylî verilerek tatillerde Dilfüruz Kalfaya çıkması temin edildi.
Nadide artık sanatoryumdan çıkmıştı. Bütün ailece, o-jzli bir maksatla hareket ettiği aşikâr o-lan Macit Beye karşı duydukları minnettarlık, şimdi derin bir nefrete kalbolmuştu. Fakat o da kendi haris arzularına vakfetmek ü-zere kurtardığı hayatı başkalarına bağışlatmazdı. Genç kız mecbur olduğu bu izdivaca gizli gizli göz yaşı dökerken bir gün birden bire ortadan kayboldu. Macit Beye bu haberi, epey bir za-mandanberi yürüyerek çıktığı Defterdar yokuşunun orta yerinde verdiler. Yaşlı adam birdenbire göğsünün üzerine elile basarak dayanacak bir yer aradı. Sonra taşların üstüne "ikihverdL Birkaç kicî onu civarda bulunan Dil füruz Kalfanın odasına götürdüler. Yarım saat sonra ikinci bir krizle ihtiyar kadının yatağında hayata gözlerini kaparken sımsıkı tuttuğu avucundan ilrj vüzük düşmüştü. Bunlar birinde Macit, diğerinde Nadide vazıh kenarları elmas taşlarla işli iki nişan halkası idiler...
Necla MARAŞ
Dünkü Beşiktaş* Galatasaray   karşılaşmasından   iki enstantane
Galatasaray, Beşiktaşı
- 0 Mağlûp Etti
Fenerbahçe cb Istanbulsporu 2-1 Yendi
Milli küme maçlarına hazırlık olmak üzere Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş ve Istanbulspor kulüpleri arasında tertip edilen dörtler kupası maçlarına yine Şeref stadında dört beş bin kişilik bir seyirci kütlesi önünde devam
edilmiştir.
Günün en mühim maçında Galatasaraylılar, İstanbul şampiyonu ve ayni zamanda istanbul bölgesinin centilmenlik kupasını alan Beşiktaşlılara bu sene hiç tatmadıkları mağlûbiyet acısını tattırmışlar ve müsabakayı I - 0 ka-zanmıya muvaffak olmuşlardım Fenerbahçeliler de Istanbulsporu 2 - I yenerek dörtler kupasının sahibi olmak yolunu tutmuşlardır.
Galatasaray - Beşiktaş
Geçen hafta Fenerbahçe karşısında 2-0 mağlûp olan Sarı Kırmızılıların İstanbul şampiyonu Beşiktaş önünde galibiyetleri pek de tahmin edilmiyordu. Fakat Sarı kırmızılar eskiden kendileri için bir vasıf olarak kullanılan ve bir anane halini alan Galatasa-raylılık enerjisile oynadılar ve son zamanlarda tarihe karıştığı zannedilen 'bu ananeyi dünkü oyunlarile yine canlandırmış oldular. Ahmet Âdemin idaresindeki bu oyunda takımlar karşılıklı olarak şu şekillerle dizildiler;
Galatasaray: Saim . Faruk, Adnan - Musa, Enver, Halil -Mustafa,    Eşfak,   Semih,  Salim,
Mehmet Ali
Beşiktaş: M. Ali - Yavuz, Hüsnü - Rifat. Halil, Feyzi - Sabrı. Hakkı, Şükrü, Şeref, Eşref.
Daha oyun başlar başlamaz ilk dakikada Beşiktaş kalesine inen San kırmızılılar Mustafadan ortaya gelen topu Eşfak Beşiktaş ağlarına takarak takımının yegâne galibiyet golünü kaydetti. Bu golden sonra maçın nihayetine kadar Galatasarayın enerjisini seyrettik. Bu sene hiç bir mağlûbiyet, hattâ beraberlik dahi kay-detmiyen Siyah beyazlılar mağlûbiyeti hazmedemedikleri için Sarı kırmızıların canlı oyunu kar şısında her şeye baş vurdular. Seyircilerin de, hakemin de sabrını tüketecek lüzumsuz sertliklerde bulundular. Bühassa merkez muavinleri Halil mütemadiyen te*kme vuruyor ve her hareketi hakem tarafından cezalandırılıyordu.
Nitekim Halilin başladığı bu hareketler bütün takıma da sirayet etti. Fakat Sarı kırmızılılar hiç mukabele etmeden ve yalnız kazanmak için oynadılar. Bu suretle birinci devre I - 0 Galatasaray lehine bitti.
İkinci devrede Galatasaraydan Adnan çıkmış ve Salim müdafaaya alınmış bulunuyordu. Sarı kırmızılılar bu devrede de bütün enerjilerini ortaya koydular ve maçın neticesini d eğiştir tmed il er. Bu suretle bu sene hiç yenilmemiş ve berabere dahi kalmamış İstanbul şampiyonunu ilk defa yenmek muvaffakiyetini kazanmış oldular.
ikinci devre   sonlarına   doğru
yaptığı hareketlerle müteaddit ihtarlar alan ve nihayet oyuncu çıkarmamak için çalışmasına rağmen hakemin de sabrını tüketen Halil, son yaptığı kasdî bir hareketten dolayı sahadan çıkarıldı.
Müsabakayı I _ 0 galibiyetle bitiren Galatasaraylıları kazandıkları bu muvaffakiyetten dolayı tebrik öderiz.
Yalnız burada bir noktaya daha işaret etmek isteriz. Şunu kabul etmelidir ki, tecrübesiz ve genç oyuncularla ilk galibiyeti elde eden bir takrm, şampiyonada devamlı galibiyetler elde edebilir. Fakat mağlûbiyet acısını tattıktan sonra vaziyeti tehlikeye de düşebilıir. Biz böyle bir takımı bir yün çoraba benzetebiliriz. Yün çorap sağlamdır. Fakat ondan açılacak bir delik veya bir sökük çok güç kapatılır. Onun içindir ki, Beşiktaşlılara, «çorap söküğü gibi gider» sözünü hatır-latmalk istiyoruz.
Fenerbahçe - Istanbulspor
Şazi Tezcanın idaresindeki bu oyuna Sarı lacivertliler Esat, Ni-
yazi, Yaşar, Ömerden mahrum olarak çıktılar. Buna mukabil Beşiktaşlı Şakü* takımda yer almış bulunuyordu.      Istanbulsporlular
da haksız bir cezaya maruz kalan Rüştüden mahrumdular.
Müsabaka baştan nihayete kadar zevksiz geçti. Şu muhakkak ki Istanbulsporlular daha canlı ve daıha güzel bir oyun oynadılar. Nitekim ilk golü, Istanbulsporlular Tacinin bir hatâsından istifade e^erejc kaydettiler. Ancak bu golden sonra bir parça toparlanır gibi olan Fenerliler devrenin sonlarına doğru beraberlik golünü yapabildiler ve birinci devre I - I beraıberlikle neticelendi.
ikinci devrede Aydını geriye, Kadriyi de merkez muhacime almak suretüe takımlarında ufak bir tadilât yapan San lacivertliler 1 birinci devreye nisbetle daha iyi bir oyun oynadılar ve bir gol daha yaparak maçı 2 - I kazandılar. Bu suretle dörtler kupasında iki galibiyetle başa geçtiler.
KEMAL ONAN
Deniz KlübününBir Kararı
Kongreye Davet
Matbuat Teknisyenleri Birliğinden:
Birliğimizin mu t ad nendik kongre-M 6 nisan 041 pazur giüıü Naat 14 te Eminönü Halkevi salonlarında aklo-diloccğlnden azanırzın behemehal hazır bulunmaları ehemmiyetle rk'a olunur.
(Başı 1 incide)
dişini müdafaa etmek isterken, hadisken inkâr etmiyor ve kulübün düştüğü vaziyeti itiraf ediyordu. Lski idare heyetinin de 73 bin liralık bir tdberrü kaydettiğini fakat bu paraların tamamen sarfoiunduğunu ve kendilerine de 43 bin liralık bir borç bırakıldığını bildiriyorlardı. Yetmiş seksen bin l:ralık bir teberru kaydetmenin ne büyük bir muvaffakiyet olduğunu, kendilerinin hiç bir teberru kavaedememeierinden dahi anlamıyan bu idareciler, böyle bu kulübün nasıl kurulabileceğini unutuyorlar. Tesis masraflarını nazarı itibara bile almıyorlardı.
Biz bu mektubu aynen sütunlarımıza geçirdik. Kulübün kurulmasında ballıca âmil olanlardan ve geceli gündüzlü çalışanlardan Zeki Rıza Sporel, bir sabah refikimizde büyük bir emekle kurdukları yuvanın düştüğü acıklı vaziyetten dolayı duyduğu bir teessürJe, en salâhiyettar bir insan sıfatile deniz kulübü idarecilerine cevap verdi. Kulübün teşekkülündeki gayeleri anlattı.
Bir seri "halinde intişar eden bu yazıların çıktığı günlerde deniz kulübünün idare heyetinden B- Nacr Âliyi gördüm. Kendisine Zeki Rızanın bu yazılan karşısında ne gibi bir cevap vereceklerini
sordum. Bana:
— Son yazısı da çıksın, biz de cevap vereceğiz, dediler.
Bekledik. Hiç bir ses çıkmadı. Fakat sonra anladık ki; verilecek cevap, Zeki Rıza hakkında kulüp, ten çıkarılma karan imiş...
Deniz kulübü idare heyeti Zeki haüdunda verdiği bu kararla, hiç şüphe yok ki, bir şaheser yaratmıştır. Kulübün bir kurucusunu, teşekkül gayelerini ortaya koyarak, teessürlerini gizlemedi di* ye, sonradan gelenlerin kulüpten
çıkarmıya kalkması, bizce aczin ifadesidir.
Evvelâ şunu bilmek lâzımdır ki, deniz kuıübü idare heyetinin böyle bir karar venmiye salâhiyeti yoktur. Ve bu karar idare heyeti âzalarının cemiyetler kanununu dahi bilmediklerini bize açıkça gösteriyor. Çünkü bir âza hakkında ancak umumî heyet karar verebilir. O halde böyle bir karar vermiye kalkmak büyük bu bilgisizliktir.
Zeki Rıza, bu yazılarile kulübün haysiyet ve şerefile oynamış. Kulübün kuruluş gayelerini efkârı umumıyeye bildirerek, kur. tuLma yoluoda bir hareket beklemek ve biz ne için kurduk, ne oldu diye teessürü gizliycmernek, ne için haysiyet ve şerefle oynamak telâkki ediliyor?
tdare heyetinin bu karan, kulüp azaları arasında bir infial uyandırmış ve seksen kişilik bu takrirle »bu kararın derhal gen alınması istenmiştir. Cemiyetler kanununda, her şeye heyeti umu-miyelerin hâkim olacağı tasrih edildiğine göre, \>u salâhiyetsiz karar karşısında verilen bu takrirle, idare heyetinin düştüğü vaziyet açıktır. Bunu burada yazmayı bile zait görüyoruz.
Zeki Rıza Sporel verilen bu karar üzerine mahkemeye müracaat etmiş ve idare «Heyeti alleyGûne dava açmıştır. Bir taraftan umumî heyet idare heyetinin kararını protesto ederken, diğer taraftan da iş Adliye cephesinde tetkik edilecektir. Ve bu suretle de ilk defa olarak bir spor işi mahkemeye intikal ediyor.
Görülüyor ki; idaresizlik yüzünden kulübü yılnlmıya mahkûm bir vaziyete koyanlar, böy-Je bir karar vermekle kendilerini bir çıkmaza da sokmuşlardır.
KEMAL ONAN
Yarın akşamdan İtibaren
S U IM E R Sinemasında
Şen, Neşeli ve Zarafetli Bir Hafta Daha
Sinemanm cn sevimli vo en kuvvetli çift artisti
MELVYN    DOUGLAS   ve JOAN    BLONDELL
tarafından yaratılan Fransızca sözlü
GÜZEL KIZLAR PARİSE
OUzcl filmini takdim edecektir. Bir awk seyahati... Bütün zevkleri...
NevyorU - Parlrt yolunda seyahatin bütün MsvtnçJeri...
Yerlerin evvelden aldırılması rica olunur. Tel. 42851    Ml
İKİ Paris
Fransız Parisi
Alman Parisi
Yazan: Eebla Tevfik BAŞOKÇU
— 17 -
Dünyanın En Azametli Caddesi
Şanzelize O Kadar Boş ki.
18 Haziran 1940 Perşembe . Bugün Parlfite vaziyet daha fena artık sokaklarda kaçanlar görülmüyor. Paris terkedilmiş bir şehir, tek tük kapıların önünde bir kaç kapıcı blribirlerile dertleniyorlar:
Bazı apartmanların kapalı pancur lan arkasından içerde unutulup kilitlenerek bırakılan köpeklerin ve kedilerin açlıktan ve kimisinin ku-d ur orak vahşi vahşi bağırdıkları 1-şitlliyor.
Sonradan polisler tarafından   a-partmanların kapıları kırılarak i-çeri girilmiş, bu biçare hayvanlar oldukları yerde öldürülerek cesetleri de sokaklara atılmıştır.
Dünyanın en azametli ve en grüzel caddesi olan Şanzeltze o kadar boş kl, Etval meydanından bir lâstik top fırlatılıp atılsa hiç bir engele rastgelmeden Konkor meydanına kadar yuvarlanıp gidecek.
Bugün hükümet, Parisi bir açık şehir ilân etmiş, bütün dünya seyyahlarını merakla seyrine koşturan ince, zarif Eyfel kulesi tarihinde ilk defa olarak tepesine beyaz teslim bayrağı çekmiş.
Komiserliklerin duvarlarma yapıştırılmış kâğıtlarda hükümet, Parisi açık şehir ilân ettiğini haber veriyor ve halka sükûnet tavsiye ediyor.
Parlste artık kendine ait bir halk tabakası yok. Belçikadan ve yakın köylerden Parise sığınan alay alay muhacir kümeleri var. Bunlar son derece sefil bir halde sokak kaldırımlarının üzerine yayılmışlar, çoluk çocuk taşların üzerinde oturuyorlar. Bu sefil insan kümelerinin toplandığı yerlerde birer polis nöbet bekliyor. Muhacirler, çek çek arabalarmda getirebildikleri kadar eşyalarım taşımışlar.
Çocukların, kadınların, erkeklerin yüzleri, elleri, tozdan, kirden simsiyah, vücutlar yorgunluktan harap, gözler kan içinde...
Bir elde ekmek, bir elde sucuk parçası, bir küçük çocuk, bir ekmekten, bir sucuktan ısırıyor, sonra sucukları, ekmekleri kaldırım taşlarının üzerine bırakıyor, biraz sonra yine alrp yiyor. Parist© tasavvuruna İmkân olmryan feci man zaralar...
Belçikadan ve civar köylerden gelen muhacirlerin, gelirken yollarda çektikleri rstrrap bu sokak kal-drrrmlan üzerinden daha acıklı 1-miş. Yine muhacirlerin anlatışlarına göre, yollarda Alman tayyarelerinin mitralyöz ateşine uğramışlar. Almanlar, memleketlerinden kaçan çoluk, çocuk, bu tallsiz sivil insan sürüsünü insafsızca kurşun yağmuruna tutmaktan çekinmemiş
ler. * ..;-'- r% '     ,\
Yüzlerce kilometrelik mesafeden
yürüyerek gelen bu sefil halk, tepelerinden kurşunlar yağarken, arkalarından gelen Belçikadan ricat eden ve kaçan Fransız askerlerinin de baskınına uğramış, tankların, motörlerin ve hayvanların ayaklan altında çiğnenmişlerdir. Yollarda yığın yıgm cesetleri görenler, sivillerin harpte ölen askerlerden çok daha fazla ziyan olduklarını söylüyorlar. Belçikadan kaçanların o-tomobillerinln, arabalarının tayyarelerden atılan kurşunlardan delik,
deşik olduğunu gözlerimle gördüm. Bu insan kümeleri bana tzmlrln istilâsından sonra tstanbula kaçan Türk muhacirlerinin müthiş faciasını hatırlatıyor. O vakittenberi pansımanlanmış yaraların bu Paris haciası karşısında yeniden açıldığını duyuyorum. Bugün radyolar susmuş, telefonlar işlemiyor. îkı gündür gazeteler de çıkmıyor. Gece de elektrikleri kesmişler. Her taraf siyah hayatı sönmüş bir şehir..
Fakat bütün gece Paris civarından, top seslerini, derinden gelen gök gürlemeleri gibi işitiyoruz. Büyük çaptaki top ateşlerinin kızıllığı arasıra göklere kadar aksediyor.
14 Haziran 1940 Cuma îtiraf edeyim ki,bugün Etval meydanında zafer takmm altında Alman marşı (Döyçland Überalles)l işittiğim zaman kalbimin fena halde sıkıştığını hissettim. Farkına varmadan bir kaç damla yaş gözlerimden siyah tayyörümün yakasına düştü. Bu zaafımdan utandım. Kendime elektrik lâmbalarından bl rinin direğini siper aldım. O aralık tepede nöbetçilik vazifesini yapan bir Alman zabitine gözüm Ulşti. Şüphesiz bu adam beni Fransız zannetmiş olacak ki, sert gözlerinde bir yumuşaklık peyda oldu. Halden anlar gibi bana bakryor.
Fransızlık, Almanlık meselesi bertaraf, fakat dünyanın en çok sevilen bir şehrinin düşman ist 11 âsin a uğTadığmı görmek bizim gibi çok düşman acılan duymuş ve geçirmiş olanlar için çok acı bir şey.
Almanlar sabaha karşı Parise girmişler, her taraf işgal edilmiş. Cümhurreislnin sarayından, Eyfel kulesinden, bütün resmi blnalarm üzerinden. Zafer Takma kadar, her tarafta Hitlerin gamalı salipli kırmızı bayrağı sallanıyor.
Paris in her kapısından şehre giren Alman orduları Etual meydanından bir sel gibi akıyorlar.
* Süvari takımları, zırhlı   arabaları, tankları, motosikletli, bisiklet li taburları, piyadeleri,   otomatik köprü levazımı,    erzak   arabalar yalnız bu erzak arabaları bu zengin ordunun zırhlı takımlarile bir tezat teşkil ediyor. Bunlar, İstilâ ettikleri   memleketlerden   rastgeî toplanmış henüz üzerindeki boyalan ve yazıları silinmeye vakit bulunamamış süt ve peynir, konserve bira, şarap arabaları,   kamyonları otobüsleri. Büyük kazanlı mutbak-Iarile... Modern bir ordunun müt hiş kuvveti ve intizamı ile   geçiyorlar. Etual meydanına çıkan or İki büyük caddenin bir   tarafndn-gellp hiç durmadan akan bir d< niz gibi diğer tarafından güdüyorlar. (Bu ordu akını tam üç   gV üç gece ayni surette devam etmi?
tir.) 1
Büyük Etual meydan m m iki ta
rafmda karşılıklı iki takım Alma-askerl müztkası fasılasız bir takı mı bitirip diğeri Alman havalarını çalıyor.
Almanlar Etual meydanının vr' başlarına nöbetçi askerler dikmeler. Fakat buna lüzum bile yo" Çünkü bu ordu geçidini seyretmeğe gelen ancak İki Uç yüz kişi k->-dar var.
(Arkası var)
SORUNUZ
soyu yelim
Biçki Ktabından Şikâyet Ediliyor
1 _ Borsada Sedbaşmda emekli evkaf memurlarından Muhtar Tok-göz, sebze pahalılığından uzun u-zadrya şikayet ettikten sonra soruyor: Hani şu bildiğimiz kara bayır turpu da bir kuruş edecek kadar krtlaştı mı?
Cevap — Turp değil, insaf kıt-laştı. Maamafih bir kuruşa veriyorlarsa bir yeyin bin çükredln. Çünkü, o kara nesnenin bir tekini tstanbulda beş kuruşa bile nazla veriyorlar!
?
2 — Bartmda Bayan Seher Nazik Koruyor: Kendi kendime biçki öğrenmek için Istanbuldan bir kitap getirttim. Günlerce vatdl» metrolarla kâ£rt sarfetttm, tarif edilen İstampalardan birini oban meydana getiremedim. Acaba oku-
duğumu ben mi anJıyararyorum. yoksa kitaptaki tarifler ml yanlış?
Cevap — Bu sualinize cevap vermesi için mektubunuzu, bahsettiğiniz kitabı yazana gönderdik. A-lacagmtz cevabı bildirirseniz, sizin gibi zorlukla karşılaşacakları tenvir için, onları da yazarız.
?
S — Etyemezde Cami Sokanında Ferit Coşkun soruyor. Bir türlü orta mektebi bltiremlyorum. Bu »ene de döneceğime Kaniim. Niyetim, tahsili terkedlp sinema figüranı utmak. Nereye mürnoınt edeyim acaba?
Cevap — tstanbulda sinemn kumpanyalarından herhangi birine müracaat edebilirsiniz. Daha doğrusu çalışıp mektebi bitirmelisiniz.
I
I
17-3-941
VATAN
Beşinci Koldan mısınız
(Baaı 1 incide) =
mizi, birliğimizi, istikrarımızı sarsmaktır. Bu suretle kalbimizi gevşetince ve gözümüzü şaşırtınca bünyenin geri kalan kısanlarına daha az zahmetle işliyeceğıni sanır.
Beşinci kolun bu gayesi ve buna varmak için her yerde baş vurduğu usuller göz göre ortada dururken fısıltılara kapılmak ve buniarın yapılmasına vasıta olmak, Türk istiıklâıini ve variığını müdafaa için kurulu duran millî Tl.i < cephesine, arkadan kurşun sıkmak ve bumeden, anlamaaan düşman hesabına iş görmek demektir.
Bu memlekette her şey açık ve şeffaftır. Fısıltı mevzuu olabilecek hiçbir gizli, kapaklı iş yoktur. Hükümetin bir kaç keüme ile huıâsa edilecek bir siyaseti vardır ki buna aykın hiçbir hareket ve düşünce tasavvur edilemez: Türkiye hükümeti, harbin yekin ve orta Şarka yayılmaması için elinden gelen her şeyi yapmıştır ve yapıyor. Müttefiklerine sadakatten ve sözünü tutmaktan kendisini hiçbir kuvvet ayıramaz vc hiçbir kuvvet Türkü yıldıra-maz. Emniyeti, istiklâli, toprağı en küçük 'bir tecavüze uğtrarsa millî an'anelerine uygun bâr surette sonuna kadar dövüşür.
Hükümetin uzağı gördüğünü, daima uyanık ve tetikte durduğunu, millî siyasetimizi her Tür-ke iftihar verecek bir basiret ve iktidarla idare ettiğini hepimiz tecrübe ile biliyoruz. Böyle olduğuna göre vazifemiz, beşinci kola değil, hükümetimize inanmak, hükümetin her söylediğini samimî ve doğru bilmek ve söylenen şeyin haricinde bir «iç yüz» aramamaktır. Hepimiz daima böyle 'hareket edersek beşinci kol, bize !karsı âciz kalmrya ve kendi kendini yemrye mahkûmdur. Harbi -bizden uzak tutmak ve bizç saldı rmıy a cüret edenler olursa kendilerini en katî bir şekilde ezmek için en tesirli vasıta ve silâhımız, birliğimiz ve hükümete tam bir emniyetle bağh kalmamızdır.
İşte bir misal: Adliye Vekili {Fethi Okyar bir iki gün evvel isti-'fa etti. Tansiyonunun yirmi beşe ¦çıktığın* ve «bhatinia vazifeye •devama imkân vermediğini istifa mektubunda en açık ve samimî ¦bir şekilde anlattı. Fethi Onyan •tanryanlaı pek iyi bilir ki sıhhati Ibir kaç senedir sarsılmıştı ve va-(zife kabul etmesi bir fedakârlıktı. |B. Fethi, meşrutiyet hareketinin jbaşındanberi daima millî cephe-tnin ön saflarında vazifeler aımış (ve bunları her vakit en dürüst -prensiplere bağlı kalmak suretile 'başarmıştır. Bu sırada VekiUer theyeti âzahğı gibi yükü çok ağır bir vazifeye de, sıhhatinin müsaade ettiği son saniyeye kadar devam etmiştir.
Her vesileden istifade ©den besinci kol istila üzerine derhal ha-'rekete  geçmiştir: Fethi O^yarın istifasına sebep, hükümetin siyasetini değiştirmeai ve Mihver tarafına dönmesi imiş. Fethi Okyar "eski Londra sefiri ye İngiiterenin bir dostu sıfatüe protesto makamında hükümetten çekilmiş...
Her vesile ile böyle saçma lâf-'lar neşretmek beşinci koıun vazifesidir. Bunun hayret edilecek tarafı yoktur. Eğer bu yazı fazla uzamasaydı bu nevi saçma lâflara diğer türlü türlü misaller göster il ehil irdL
İşin asıl fena tarafı, beşinci ko-•lun ortauğa şu veya bu şayiayı fısıldaması değildir; 'böyle saçmalar karşısında bazı vatandaşların bir saniye için olsun tereddüt ederek «'acaba doğru mu?» diye bir sual sormaları ihtimalidir. Bunu yaptıkları dakikada beşinci kol hesabına kötü ve çirkin bir vazife görmüşler demektir.
UnuLmıyalım kı dünya mücadelesinin tam ortasında bulunuyoruz. Her ihtimale karşı tetikte bir millî cephemiz vardır. Silâh babında bulunan Türk erlerinden başka; büyük, küçük, kadın, erkek her vatandaş bu cephede va-
Harp Vaziyeti
Yazan:
İhsan BORAN
Her Gön
Mussolînî Yarma Taarruzu:
İtalyan Başvekili Mussolini, Arnavutluk cephesine gelerek harp taliini denedi. Fakat Mussolininln harp tali!, cephedeki ordu kumandanlarının kara talilerinden daha kara çıktı.
Yunan müdafaa mevziinin merkezine 25 . 30 kilometre genişliğinde bir yarma taarruzu tertip e-düdl. Bu yarma taarruzuna ttal-yadan yeni gönderilen taze kuvvetlerle beraber en az beş İtalyan tümeni iştirak etti. Bu taarruzdan maksat. Yunan Başkumandanlığının (Selanik) nun takasına kuvvet kaptırmasına mani olmak, dağ silsilelerine dayanan Yunan müdafaa mevziini ortasından yararak Yunan ordusunun büyük kıs m mı dağların şark yamaçlarına doğru atmak, bu sayede ilerdeki hareketler için taarruza müsait mevziler elde etmektL Arnavutluktaki İtalyan ordusu, mo-ttrlü ve zırhlı birlikleri, tankları, bolca bir ordudur. Dağlık mm takadan kurtulup az arızalı mm takaya inmedikçe ve motorlu ve zırh iı vasıtalarını kullanamadıkça Yunan ordusu karsısında hiçbir şey yapamıyacağmı acı tecrübelerle ve bol zayiatla anlamıştır.
Zaten Yunan ordusunun en büyük muvaffakiyeti, İtalyan ordusuna motorlu ve zırhlı vasıtalarını kullanmak İçin fırsat ve imkan bırakmamalıdır. Daha harbin, al-trncı günü Yanan başkumandanlığı, zırhlı vasıta defi toplarmı tayyarelerle hudut latalarına yetiştirdi ve italyan tank taarruzlarını durdurdu. Bundan sonra İtalyan ordusunu dağlara doğru sürerek zırhlı vasıtalarını kullanmaktan büsbütün menetti.
Mussolininln tertip ettiği yarma taarruzu, İtalyan mağlûblyettle ne ticelenmlştir. 5 italyan tümeninin S U İmha edildi. Yunan ordusu mevzilerinden bir kanş yer vermedi, üstelik mukabil taarruza geçerde bazı noktalarda Berlemiye muvaffak oldu. Yunan ordusunda üç mühim üstünlük var:
Z — Yunan genel kurmayında teşebbüs ve manevra fikri,
2 — Yunan kıtalarında muharebe kabiliyeti»
8 — Yunan askerinde maddi vc manevi dayanıldık.
Jtaiyan ordusunun Yunan ordusuna karsı bir tek Üstünlüğü vardı. O da motorlu ve zırhlı vasıtaların çokluğu idi. Fakat 2000 -2500 metre yüksek ve karlı dağlarda, bu vasıtalar İtalyan ordusu İçin artık ölü birer ağırlıktan İbarettir.
Tarihi, dünü ancak, bugünü yaşamak ve yarrnı görmek için okuruz. Tarihte kıymeti daima muhatı za eden büyük bir hakikat vardır: İ '   ' ¦
Zafer, ordusu miktarca büyük olanlarla değil, kalbi büyük olanlarla beı. bor dir...
zife almış birer çr sayılır. Bu vazifemizin baş icabı da şudur:
Her fısıltıyı varlığımıza karşı bir suikast teşebbüsü diye karşı-lamalıyız. Hükümetin millî siyasetimizi en açık, en dürüst bir şekilde idare ettiğine her vakit için iman ederek, hükümetin sözüne aykırı olan her fısıltı karşısında gafil vatandaşlarımızı ikaz etmeli ve zincirleme suretile şayiaların membaına vararak bu membaları birer birer kurutmak ve ezmek için umumî hayatımızda tam bir iş birliği kurmalıyız.
Bunu azimle, şuurla, istikrarla ve hassasiyetle yapmayı bilirsek beşinci koldan, Mihverden, levanten bozgunculuğundan hiç pervamız olmaz. Vakaların inkişafını demir gibi bir ruhla karşılıyoruz. Bu ruh, bize el uzatılmasına iptidadan set çeker, uzanan el olursa büker ve kırar.
İstersek hepimiz beşinci koldan olalım, fakat millî cephemizin ar-kasında emniyet, ahenk ve birlik kurmayı iş edinmiş bir Türk beşinci kolundan...
Ahmet Emin YALMAN
Bs Roos^velt'in Nutku
(Başı 1 incide) +
nazizmin bundan çok daha fena oldu gunu biliyoruz. Nazi kuvvetlorüıln istediği, müstemleke haritalarında vo yahut ikinci derece ehemmiyetli Avrupa hudutlarında basit değişiklikler değildir. Nazi kuvvetleri, açıkça, bizim kıtamız da dahil olmak üzere bütün kıtalarda, bütün seçimli hükümet ve sistemlerinin tahribini istiyorlar. Nazi kuvvetleri, iktidarı cebir, ve kuvvetle ele geçirmiş bir avuç zimamdarın bütün insanlara tahakkümü esasına dayanan hükümet sistem leri tesisini arıyorlar.
Yeni Nizam
Telgraf, Telefon ve Ajans Haberleri
On Satır
S. G. SAVCI
1
2
3
4
5
6
7
8 9
Geçen gün bir yerde bir sütlü kahve İçmek hatasına düştüm. Berbat, kestane suyu gibi bir şey.
— Garson, buna sütlü kahve desniye yüz şahit lâzım! Garson açık sözlü bir adamdı, hakikati gizlemedi;
— İsmine bakmayınız bayım. Süt dediğimiz sudur, kahve dediğimiz de nohut...
Dün Bay Roosevelf in «Yeni nizam» için bu ne «Yeni» dir, ne de «Nizam» dediğini okuyunca geçen gün İçmek ha tas ma düştüğüm sütlü kahveyi hatırladım.
B. Roosevelt te, garson da haklı: İsme aldanmamak gerek!
«Bu adamlar ve onların ipnotizma edilmiş taraftarları, buna yeni nizam İsmini veriyorlar, fakat bu yeni bir ey değildir ve bir nizam değildir. İnsaniyet, fütuhatla kabul ettirilen ve esarete   dayanan   bir sistemi, daimi surette, hiç bir zaman kabul etvnlyecektlr.» Rooaevelt, Avrupa milletlerinin ve Amerika Birleşik Devletlerinin    bidayette bu «Modern Tiranlar» m bütün demokrasileri ortadan kaldırmağı lüzumlu addettiklerini anlryama-mış olduklarım hatırlattıktan sonra sözlerine şöyle devam etmiştir:
«Şimdi bunu anlamış bulunuyoruz. Avrupa milletlerinin ortadan kaldın! ması, 1939 da ve 1940 ta Büyük Bri-tanyanm mağlûp edilmez müdafileri bu programı parçalaymorya kadar bir plân mucibince devam etmiştir.
vDemokrasilerin düşmanları şimdi biliyorlar ki, demokrasi daima demokrasi olarak kalabilir, neticelerden bahsedebilir, neticelere varabüir ve müdafaası İçin icap eden şekilde silahlanabilir.»
DEMOKRASİLERE YARDIM
Müteakiben icar ve İare kanunu hakkındaki müzakerelerden bahseden Roosevelt demiştir ki:
«Bu müzakere, bizzat Amerikan milleti tarafından tasvip edilmiştir. Karar bir tek adamın sesile değil, 130 milyonun sesile ilân edilmiştir. Bu karar hepimizi İlzam etmektedir ve dünya artık bundan şüphe edemez, Bu karar memleketimizde her türlü yatıştırma teşebbüsüne, diktatörlerle anlaşmamız İcap edeceği hakkındaki telkinlere, zulüm ve tazyik kuv-vetlerile kompromilere nihayet vermektedir. İşte şimdi lüzum müstacel dir. İstihsalimiz tam verimle İşlemeğe başladığı zaman dünya demokrasilerinin diktatörlüklere, diktatörlerin İcazanamryacaklarmı isbat edebileceklerine kuvvetle inanıyoruz.»
B. Roosevelt buraya gelince şu vaadi yapmıştrr:
Her Şeyi Vereceğiz
«Vermemize İmkan olan yeni, eski bütün tayyareleri, bütün harp aletlerini göndereceğiz. Bu aklı selimin sevkulceyşldlr.»
Roosevelt Amerikan sanayiinden istihsalini şimdiden cepheye göndermesini istemiştir.
Roosevelt, bugünkü birliğin muhafazasını istemiş ve sözlerine şu suretle devam eylemiştir:
«Birliğimiz, propaganda tarafından tehdit ve iğfal suretile korkutulan bir milletin birliği değildir ve hiç bir zaman olmryacaktır. Bugün niha\ı»t gayretimiz kısmi bir gayret le£U, topyekûn bir gayrettir.»
îcar ve iare kanunu hükümlerinin her nevi mühimmata vo bunların nak 11 İçin icap eden bütün kolaylıklara şamil olduğunu bilhassa kayıt ve işaret eden Reisicumhur, kanunu imza eder etmez şevkini emrettiği bir çok levazrmm halen yola çıkmış bulunduğunu söylemiştir.
Paro'a: Sir'atl
Reisicumhur sözlerine şöyle devam etmiştir:
«Burada, Voşingtonda parola sürattir. Hem de ani sürat Bu parolanın bütün mUlet tarafından işitilc-ceğlnl ümit ediyorum.»
Reisicumhur bundan sonra Ameri kan milletinin bütün snuflarma istik baldo fedakarlıklar yapmaları icap edeceğini hatırlatmış, karların daha az, vergilerin daha yüksek ve iş saatlerinin daha uzun olacağım söylemiştir:
«Amcrlkada 130 milyon insan varsa lngllterede ve demokrasinin bü-ytlk meşalesini barbarlığın zulmetine karşı kahramanca koruyan başka verlerde daha çok insan vardır.
«Lamba fitilinin ucunu düzeltmeniz ve şişesini parlatmamız kâfi delildir, Meşaleyi yakmağa devam ede-bllmekliğtmiz için daima artan miktarda benzin çıkarmamız zamanı gelmiştir.
«Demokrasi û.kim kaldığı takdirde söz, ifade ve din hürriyeti memnu bir şey haline gelecektir. Dürüstlük vc İtaat kelimeleri arasında çok büyük bir fark mevcuttur, ttaat diktatörlükler tarafından elde edilebilir. Zorla kabul ettirilebilir bir şeydir. Fakat dürüstlük, yalnız hadiseler ken dişine olduğu gibi gösterilen ruhlarda mevcuttur. Bu hal bugün îngll-
Havadan Darbeler
ingilizler Alman Şehirlerini 7 Saat
Bombaladı
Londra, 16 (A.A.) — Salâhiyettar kaynaklardan bildirildiğine göre, 14 mart 6abahı biten hafta zarfında în-giliz hava kuvvetleri tarafındn Al-manya ve işgal altındaki memleketler üzerine yapılan taarruzlar son derece şiddetli olmuştur. Hücuma uğrayan hedefler arasında şunlar vardır:        ?
' Berlinde: Emtia istasyonları taksim noktalan, kışlalar ve diğer hedefler bombardıman edilmiştir. Taarruzlar çok şiddetli olmuş ve saatlerce sürmüştür. Büyük yangınlar çıkmıştır.
Bremende: Sanayi mm ta kasma bir buçuk saat süren hücumlar yapılmış tır. Taarruzun neticeleri pek İyi gö-rülebUmlştir.
Hamburgda gemi tezgâhları bombardıman edilmiştir.
Bu Uç taarruz, bundan evvel bu şehirlere   yapılan hücumların en şiddetlisi olmuştur.   Taarruzlar   yedi   saat sUrmüştür. Ertesi gece Hamburg üzerindeki hücum daha çok şiddetli olmuştur. Deniz üssü ve sanayi merkezi olan Klel   de   bombardıman   edilmiştir. Bremenhaven'de doklar ve antrepolara hücum edilmiştir.    Kolonyamda demir yollarına tam isabetler kaydedilmiştir.
Skagerak'ta bir Alman muhribi torplllenmlştlr. Calals'te bir tayyare meydanı ve yerde duran tayyareler bombalanmıştır. Şimali Frarısada bu liman hedeflere, devamlı taarruzlar yapılmıştır.
Bütün bu harekât esnasmda 16 ingiliz tayyaresi düşmüştür. Düşmana da zayiat verdirilmiştir.
16 Mart
terede, Yunanlstanda, Çindo ve Birle şik Amerlkada böyledir.»
Halen bir buçuk milyon kadar A-merikalı yurttaşın silâh altında olduğunu kaydeden Roossvelt bunların azmini takdir ve tazimle yadetmiş ve şöyle devam eylemiştir: \ ,
«Birleşik Amerikanlı) azmi, lüzumsuz grevler, açıktan açığa yapılan sabotajlar ve gayri meşru kârlarla haleldar olmamalıdır.»
Ya-dm Artacak
Müteakiben Amerikalıların vaziyetteki fevkalâde vahameti takdir ve teslim ettiklerini bildiren Reisicumhur şöyle demiştir:
«Bundan dolayıdır ki Amerikalılar, İnglltereye, Yunanistana, Çine ve vatanları muvakkaten mütecavizin işgali altında bulunan bütün mülteci hükümetlere derhal, kayıtsız, şartsız ve tam yardım siyaseti istemişler ve elde etmişlerdir. Bugünden İtibaren bu yardım, kati zaferin al m m as ma kadar durmadan faz lal aş trnlacaktrr. İngilizler, hiç bir zaman olmadıkları kadar kuvvetlidirler ve bu son on ayın karanlık günlerine ve ıstıraplı gecelerine tahammül kudretini veren muhteşem bir mânevi yata maliktirler. İngilizler, Kanadının, diğer dominyonların ve bütün dünyada hâlâ hürriyeti seven ga\rl İngiliz milletlerinin tam müzaheı*. vo yardımına maliktirler, tngiliz mil loti, teşebbüs yarın, önümüzdeki hafta ve yahut önümüzdeki ay yapılsın, istilâya karşı koymağa hazırdır.»
Pa lak Bir Şaf
«Bu tarihi buhranda, İngiltere, büyük ve parlak bir şefe, Çörçilo malik olmakla bahtiyardır. Fakat hiç kimse Çörçilden daha iyi bilmez ki, İngilizlere muhteşem maneviyatı veren yalnız parlak sözleri psr'ık !craatı değildir. Bu maneviyatın cevheri, esir olarak yaşamaktan ise hür oıarak ölmeği sarih surette tercih den halk kütlelerinde mündemiç bulunmaktadır. Bu millet, sivili, denizcisi, tayyarecisi, medeniyetin hat-tmtfa mücadele ediyor. Bu mlUflt bütün kıtaların, bütün adaların, bütün hür insanlarına ebediyen iftihar vt ilham verecek bir cesaretlo bu hatt: müdafaa ediyor.
Muhariplere Yardım
«tngiliz milletinin ve Yunanlı müttefiklerinin gemiye ihtiyaçlan vardır, Amerlkadan gemiler alacaklardır, tayyareye İhtiyaçları var dır Amerlkadan tayyare alacaklardır, yiyecek maddelerine ihtiyaçları vardır, Amerlkadan yiyecek alacaklardır, t mır.ı, toplara, mühimmata ve her türlü malzemeye ihtiyaçları vardır, Amerlkadan tanklar, loplar, nıülılmmut ve heri
(Başı 1 İncide) —
yirmi iki sene evvel dün vukua gelen hâdisenin blzo tek bir şey öğretUği-nl onun da uyumamak dalma uyanık durmak olduğunu anlattıktan sonra Türk şehitlerinin vc Türk askeri ö-nünde eğildi.
Bu nutuktan sonra halktan bir çoğunun hafif hafif gözlerini sildikleri görülüyordu.
Meliha Avnlden sonra halkevleri namına söz alan Eminönü Halkevi Reisi Yavuz Abadan, nutkunun ba-şmda 16 Mart şehitlerini hürmetle andıktan sonra şöylece devam etti:
— Bu aziz şehitlerin hatıraları da dahil olduğu halde dün bizi onlardan ayıran her şeyi bugün sıkı sıkıya bağlıyor ve birleştiriyor. Artık Çanakkale, müşterek bir mertlik vc kahramanlık destanı ve hatırası, milletlerin hayat ve istiklâli müşterek idealidir.
Aziz ve mübarek şehitler!
Biz yaşadıkça, Türklük var oldukça, sizin kanlarınızla yuğurulmuş top raklara sizin fedakârlıklarınızla kurulmuş İstiklâle hiç bir yabancı kudret - parçalanmayı göze almadan -dokunamaz, dokundurmayız. Hür ve müstakil yaşamanın yegâne şartı, yerinde ve icabında ölmeyi bilmek i-se bunu TUrkten iyi bilen, başaran ve dünyaya öğreten bir millet yok-
tUT. ^mİL '    *
Nutuklardan sonra, büyük bir sükût, bütün bir milletin şehitleri ö-nünde duyacağı hürmeti ifade eden bir sükût kapladı. Halk, 16 martta vatanı beklerken vazife için ölen Mehmetçiklerinin mütevazı mezarlarına bu sükûtu ile koca bir âbide dikti.
Dün, 16 mart hâdisesinden yirmi sene sonra onları anan   silah arkadaşları hudutları   bekliyen,   bütün Türk ordusu namma   şehitlerimizin önünden çelik adrmlarla ve içlerinden onlara gıpta ederek geçtiler.
Büyük Türk milletinin şehitlerle kurulmuş tarihinin temel taşlarından biri vazifesini gören 16 mart şehitleri 8izi, biz de hürmetle selâmlıyoruz.
türlü malzeme alacaklardır.
Çin, cephede muhteşem bir azim, göstermektedir. Milyonlarca insan, milletlerinin parçalan mam asm a mâni olmak üzere mukavemet etmektedir. Başkumandanı Çankayşek vası-taslle, bizim yardımrrnızı talep ediyor. Amerika, Çine, yardımımızı alacağını bildirmiştir.
«Memleketimiz, milletimizin olmasını istediği gibi, demokrasinin tersanesi olacaktır. Memleketimiz, rolünü tam olarak oynryacaktrr ve diktatörlükler inhllâl edince, (Allahtan dileğim bunun şimdi ümide cesaret edebileceğimizden daha erken vukua gelmesidir) o zaman da, dünyanın yeniden iman devresinde memleketimizin büyük rolünü oynamağa devam etmesi icap edecektir.
Takdis Edileceğiz
«Sona İnanıyoruz ki, diktatörlerin toplan borusu, ve rrklarrnm üstünlüğü baklandaki övünmeleri, baştan başa budalalıktır. Diğer İnsanlara efendilik edecek bir mil let hiç bir zaman mevcut olmamıştır, ıı.ıi'n mevcut değildir ve hiç bir zaman da mevcut olmryacaktır. Eni boyu ve askeri kudreti dolayıslle diğer milletleri ve diğer ırkları İsmine «kaz ayağı» deneni resmi geoit adımı İle ezerek dünyaya tahakküm etmek hakkı olduğunu bildiren herhangi bir ı.»İllete dünyanm hiç bir İhtiyacı yoktur. Şuna in.mı.vonı/ ki, her millet, ne kadar küçük olursa olsun, millet olarak yaşamak tabii hakkına maliktir. Bütün tarihimizde,   Ameri kal dar, bu   derece
yapmağa değer bir iş karşısında hiç bir uman kalmamışlardır. Ü-nin ederim kl, istikbalde, çocuklarımız ve çocuklarım izm çocukları bizleri takdis edeceklerdir.»
Paraşütçülere Karşı
(Başı 1 İncide) + + +
lan bu taarruz grupları paraşütçü leri ihata ve im'ha ettikleri sırada, Bahçeköyünden merkez karakol kumandanı Behçet Yavuzun kumandasında gönderilen on dört kişilik ikinci bir taarruz kolu da, ormanların içinde tertibat almış ve Sultansuyu civarına inen paraşütçülerle Sanyere inen paraşütçülerin muhtemel olan irtibatlarını kesmek suretile vazifelerini çok iyi bir şekilde görmüşlerdir.
Denemede Sarıyer Kaymakamı Hüsnü Ural ile alay kumandanı bulunmuşlar ve gösterdikleri gayret ve dikkatten dolayı ekipleri ve idarecileri takdir ve taltif etmişlerdir.
General fapagos'un Emri Yevmisi:
Auisababa Yolunda İngiliz Harekâtı
DÜŞMANIN   HAMLESİ
SİZ!   YERİNİZDEN KlPlRDATAMAMıŞTIR
Atina, 16 (A.A.) — Atina radyosu. General Papagos un aşağıdaki güntuk emri orduya tamım ettiğini bildirmektedir:
«Son yedi gün irinde düşmanın sarf ettiği gayretler sizi yerinizden kıpudatamamıştır. Düşmanın bu hamlesi mÜKem.r.eı olan savaş kabiliyetinizi ve bilhassa mücadelenin hanlı oıdugu hajck.nda besıoaığınız umanı evvelce r1- olduğu gifbı bir kere daha isbat etmek fırsatını size vermiştir. Dört aydan razla bir zamandır yaptığınız muhaıebe nazırı bulunmaz bir sererin ikililerine lâyık oımaaıza hak kazandırmıştır. Düşmanın taarruzu tarde-dilmiştir. Azminiz yenilmemiş ve zafer için • beslediğiniz iman her zamankinden daha ziyade kuvvetlenmiştir. Merkez mıntakasın-da mükemmel bir surette temsil ettiğimiz ve tarihine şereHi sayfaları ilâve ettiğiniz bütün ordumuz dövüşünüzü takıp etmekle ve yaptığınıza   hayran   olmaktadır.
Sizi hararetle tebrik ederim. Yaşasın Yunan ordusu.»
YUNAN TEBLİĞ!
Atina, 16 (A.A.) — Yunan orduıarı başkumandanlığı tara* fından 15 mart aucşamı neşredilen  140 numaralı resmî tebliğ:
Düşmanın, günün muhtelif saatlerinde ve cephenin muhtelif noktalarında mahdut kesatette taarruz hareketleri kamilen tar-oecuimiştir.
BOSA GİDEN BOMBALAR
Atina, 16 (A.A.) — Umumî emniyet nezareti tarafından 15 mart aksamı neşredilen resmî tebliğde, bir düşman tayyaresinin iViora yarım aoasının cenubu garbisinde bir umana, neticesiz bombalar attığı bildirilmektedir.
İTALYAN TEBLİĞ!
Roma, 16 (A.A.) — İtalyan orduları umumî karargâhının 262 numaralı tebliği:
Yunan cephesinde I 1 inci ordu mıntakasında mevziî hareketler esnasında es i ıh a igtinam \ ettik ve bir nuktar esir aldık. Tayyare müfrezelerimiz. Yunanlıların mühim bir hava üssünü bombardıman etmişlerdir. Dün öğleden sonra düşman tayyareleri Avlonyayı bombardıman ederek cüzî haşarata sebebiyet vermişlerdir. Düşmanın bir tayyaresi, donanmanın hava da fi bataryaları tarafından düşürülmüştür.
Yugoslavyalın
Vaziyeti
(Başı 1 incide) X
sın Yugoslav hükümetinin bundan daha müsait bir teklif yapması imkânı düşünülmemektedir. *" ¦
KATİ BİTARAFLIK
ögTenildlgine göre, Yugoslavyanm vaziyeti vakurane bir tarzda kati bitaraflık prcnsiplno istinat etmektedir vc Belgratla Bcrtchcsgaden arasında cereyan eden diplomatik müzakerelerin her safhasında bu hattı hareket muhafaza edilmiştir.
B. HİTLER'İN TEKLİFLERİ
Cereyan oden mllzakerclcr şu suretle telhis edilebilir:
Hitler, Bertchesgaden'do Avrupa-nın sözde yeni nizamı hakkında Yu-
goslavyaya mUsbet tekliflerde bulun
muş, Yugoslavlar da bitaraflıkları dolayıslle bu teklifleri vakti gelince tetkik edeceklerini nazikâne bildirmişlerdir. Alman kıtalarmın Bulga-rlstana girmesi vaziyeti biraz değiştirmiştir. Almanya, iki defa daha, Bertchesgaden'de yaptığı tekliflerden farklı tahriri tekliflerde bulunmuştur. Yugoslavya bitaraflığı dolayıslle bu teklifleri de reddetmek mec buriyetinde kalmış ve   Hitlero arzu
ettiği zaman Yugoslavyanm bir ademi tecavüz paktı imza etmiyo ûma-do Olduğunu bildirmiştir. Almanlar, Yugoslavlann bu mukabil teklifini gayri kâfi görmüşler ve Avrupa yo-ni nlzaramm sarahatla Yugoslavya tarafından kabul edildiğine dair ve Yugoslavyayı demokrasilerden ayıracak mahiyette bir beyannamenin Yugoslavya tarafından imza edilmesini istemişlerdir. Bitaraflık hakkm-dakl akidesi, bu teklifin dc Yugoslavya tarafından kabulüne mâni olmuştur. Bitaraflık, iyi komşuluk ve Balkanlar sulhunun muhafazası bakımından vazifesini tamamile ifa ettiğini müdrik bulunan Yugoslavya baş ka teklif yapmıyacaktır.
VAKTİYLE MAREŞAL GRAZIANİ'NİN BİR ZAFER KAZANDIĞI YERLERDE
Nairofci 16 (A.A) — Bu
bah ı etmen bı! dır-: m ıştır:
İrtgiliz kıt'aları Mareşal Gri/ zianinın vaktiyle Habeşistan istilâ edilirken bir zafer kazandığı Neghelü'ye ve Yıjika.ya doğ** derinliğine ilerlemektedirler. Ne, hehı, Mogadıscıo-Addıs-Abcbu yolu üzermdedir. Harekâta devam edümektedir.
B. HlUHil
(Başı 1 İncide) +
mesulleri olan ayni kuvvetler tarafından bize tahmil edilen bir harbin muzaffer başlangıcı vardı.» '     J1
Hitler, Almanyanın iptidaî yaşamak haklarından mahrum edildiğinden, Vensay muahedesinin haksızlıklarından, Alman hakiki kuvvetlerinin takdir edilmediğinden, uzun uzun bahsettikten sonra harbi, Fransa île ingiiterenin istediğini, Polonya seferinin 18 günde bittiğini, garp cephesindeki muvaffakiyetleri tekrar etmiştir.
Hitler; İtalyadan, İtalyan askerlerinden sitayişle bahsettikten sonra kış hazırlıklarına nakli kelâm ederek şöyle demiştir;
Bu kış çok iyi çalıştık. Talimlerimize bütün yenilikleri koymuş bulunuyoruz. Alman orduları, şimdi, tarihimizin en kuvvetli vasıtası haline geLmiştir. Eğer bu kışın ilk aylarında İngilizlerin hücumlarının bütün şiddetine bilhassa müttefikimiz tahammül etmek mecburiyetinde kaldı ise. şimdiden itibaren Alman kuvvetleri bu yükten hisselerini yeniden alacaklardır. Dünyanın hiçbü kuvveti ve hiçbir müzahereti, bu savaşın neticesini değiştirmiye-cektir. İngiltere sukut edecektir. Mukadderatı ilâhiye, sırf kendi altınlarının saltanatını idame için kan dökenlerin muzaffer olmasına müsaade edemez. Almanya, İngiltereden ve Fransadan hiçbir aey istememiştir- Almanyanın bütün feragatleri* •iiânsızlancna ve surh teklifleri boşuna gitmiştir. Enternasyonal bir plutokrasi, harbi sonuna kadar götürmek istiyor. Bundan dolayıdır ki bu harp, onların yok edilmesine varacaktır. O zaman mukadderatı ilâhiyeden dileğimiz, zincirlerinden kurtarıl mış milletleri daha iyi bir nizama götürmek için bize iyi yolu göstermesidir.
Bu suretle, geçen sene başlananı nihayete erdirmek için, 1941 de sakin ve azimkar bir araya toplanacağız. Hangi karada, hangi denizde, hangi havada olursa olsun, nerede mücadele ederlerse etsinler, bütün Alman askerleri şunu büeceklerdîr ki milletimizin mukadderatı, hüriyeti ve istikbali, ©bedî surette bu mücadeleye bağlıdır. İmdi bu mü cadeleyî muzaffer olarak bitirmek, mazinin bütün kahramanlarına en lâyık bir tarzda teşek iür etmektir. Çünkü, onların uğrunda öldükleri şey, Almanyayı, milletimizi ve onun büyük Alman imparatorluğunu  kurtarıyoruz.
ItJlyan Taarruzu
(Bası 1 incide)  /•£ /
medbur edilmişlerdir. Hücum, şiddetli bir topçu ateşile setredü-miş, ve İtalyan tayyareleri gök yüzünü doldurmuşlardır. Muharebe, gün batmaya kadar bütün şiddetile devam etmiştir.
Yunanlılar, süngü hücumu*-İtalyanları, kendi hatlarının gerisine püskürtmüşlerdir.
Atina, 16 (A.A.) — Reute:.
Bugün italyaya döneceği bildirilen Mussolini, arkasında kaybı en aşağı 13,000 ölü, yaralı ve esir tahmin edilen bir mağlûplar ordusu bırakmaktadır. Bazı şayialara göre Mussolini, askerleri, düşmana teslim oldukları takdirde ailelerini sürgüne göndermekle de tehdit etmiştir.
Mussolini ve Mareşal Badoğ-liyoya, cepheye gittikleri zaman Faşist partisi sabık sekreter1 Starace de refakat etmiştir.
Arnavutluktaki İtalyan başku mandanı General Cavallero'nun değiştirildiği veya istifa ettiği hakkındaki şayialar, italyan başkumandanlığı emirlerinin 10 gün-denberû merkez cephesinde bulunan ! I inci ordu kumandanı General Geloso'nun imzasını ta-sım&sile teyit eder gibidir.
56
10
VATAN
Izmirde Sıtma Mücadelesi
İzmir (Hususî) — Bu kış havaların çok yağışlı geçmesi oere ve ırmakların taşması sebebi ile husule gelen su birikintilerinin sıtma tevlit edeceği nazarı dıkka te alınarak şimdiden bazı tedbirler alınmaktadır. Sıtmadan ko runma çareleri hakkında tamimler yazılmış v«e Sıhhat Vekâletinden kâfi mikdarda kinin ile diğer lüzumlu  maddeler istenilmiştir.
17.3 -
İN
fâUlün 3)üny&
ÇParmaklarmmm olcunda!
Inciraltı - Urla Yolu
izmir (Hususi) — lnciraltın-dan Urla istasyonuna giden yolun asfaltla döşenmesine yakında başlanacaktır. Bu inşaata başlanılmadan evvel şehrin münasip bir mahallinde tecrübeler yapılacak ve müspet neticeler alındıktan sonra asfaltlama ameliyatı lüzumlu olan diğer yollara da teşmil olunacaktır.
Bütün Ağrıların Panzehiridir
Beyhude Istırap Çekmeyiniz
BİR TEK KAŞE
NEVROZIN
Edirne Şehir Stadı
Edirne (Hususî) — Geçen su baskınlarında gerek duvarları yıkılan, gerek sahası bozulan şehir stadından şimdiki halde istifade imkân görülmemekte ve tanziminin bir hayli masrafı mucip olacağı anlaşılmaktadır.
Bu itibarla her yıl istilâsına ma ruz olan bu sahanın tekrar tanziminden şimdilik sarfınazar edil mistir. |
Şehir stadının elektrik fabrikası karşısındaki eski mezarhk yerine nakli ve eski sahadaki taşlardan istifade edilmek suretile ihata duvarlarUe irîbünlerin inşası muvafık görüLmektedir.
Keyfiyet Beden Terbiyeei U. Müdürlüğüne bildirilmiştir. Müs-bet cevap gelirse derhal nakil ve inşaat faaliyetine geçilecektir.
Hu »mıannH BAŞ ve DİŞ ayrılarını süratle İzaleye kâfidir.    Romutlr,ma    evoaı,    sinir,
marna! ve adale ifttırafilurı NEVROZtN'le     tedavi     edilir. Müessir ihie: NEYROZİVdir.
NEVROZIN Tercih Ediniz
İCABINDA sönme «3»  KAŞE ALINABİLİR.
Her Marka
Asansör
Yedek Parçalan, Plân, Tamir ve Bakımı
Raul Franko. Galata Voyvoda Cadd. -17 - Tel. 11427
Vekâleti tarafından 30.6.1939   tarihli ve 62 No. lu   kararile AMamterler için EKHyet vesikası verilmiştir.
7
Bu  fevkalâde   neticeyi sere   temin  eden   1941 Modeli    PHILIPS Radyolarıdır.
F
PHILIPS radyo senayismd* v* piyasamızda misli görülmemiş derecede zengin muhtelif, 14 modellik radyo ahizeler serisini  emrinize   amade
bulundurmakladır
Devlet Demiryolları İlânları
Bayındır Tanm Kooperatifi
Bayındır (Hususi) — Kazamızın incir ve pamuk müstahsilleri, aralarında bir tanm koope- | rabh tesis etmişlerdir. Bunlar arasında imza edilen mukave lename Ticaret VekÜ<*tifün tae-d ikin a arz e d ildik ten soova faaJi- i yete geçilecektir.
Muhammen bedeli ($638) lira olan 1000 metre kaynak apareei için bezH festik karpit boncu, 800 metre muhtelif ebatta Havayi muzayyik âletleri içm bezfri lâstik hortum ve 50 adet beheri on metre boyunda yaogm tulumbası için bezli lastik hortum (27.3.941) perşembe günü saat (-16,3<r) cm beş buçukta Haydarpaşada gar binası dahilindeki komisyon terafmdan kapalı zarf usul ile satm aJınacakür.
B« içe girmek ıstıyenlerm (719) hra (85) kuruşluk muvakkat teminat, kammun tayın ettiği vesikalarla tekliflerini muhtevi zarflarını aj*ri gün saat 114,30) oh dört otuza kadar komisyon reisliğine vermeleri Mrzvmdrr.
Bu işe ait şartnameler komisyondan parasız olarak dagıtılmakta-dtr. (180T)
ı -
• • ¦     s ' • • •      ?    " .
,*  * *
1 LİRA
>RAB TAM TAHLİLİ
Beyoğlundft Alacama Bursa sokak No. L yeni açılan I kimya laboratuarında halka ko-| laylık olmak üzere yalnız (Pazartesi) günleri BtR L.İRA Oc-i retle idrar tam talihli yapılmak-[
tadır.
Yeni Neşriyat:
Balkanla
Kuleli ve Işık liseleri coğrafya muallimi M. Niyazi Erenbilgenin inkılâp kitap evi tarafından neşredilen bu kıymetli eseri Avrupa Türkiye-sini ve Balkanları çok geniş ölçüde öğrenmek için en mühim bir mera-badrr. Balkan] arm tarihi ve ekonomik malûmatını bu eserde bulacaksınız. Bu eser askeri bakrmdan da ehemmiyetle okunmağa lâyıktır.
Türk BU E
Eserleri
Türk Dil Kurumunun neşrettiği Dü Bayramı ve Millî Şef İsmet înö-nftnün yüksek direktifleri ile, türk-çe - fransızca Türk dili bülteni, Dı-vanülûgat-it-Türk teıpümesi ve Prens Kalyanamkara hikayecinin ıry gurcası iyi basılmış olarak çrtaraş-tır.
DOKTOR-KtMY AG ER
CEVAD TAHSİN
ÎDRAJR - KAN - KAZURAT vesa irenin tahlillerini yapar. EH vanyolu ortasında Tel. 23334
EHÎR TİYATROSU Komedi Kısmı BU AKŞAM Saat 20,30 da »jJA HAZRETLERİ
İstanbul Komutanlığı Satmalına Komisyonu İlânları
Müteahhidi nam ve hesabına 432 ton kuru ot 29/3/941 günü saat 11 de açık eksiltme ile satın alınacaktır. Muhammen bedeli 25488 lira ilk teminatı 1911 lira 60 kuruştur. Şartnamesi her gün komisyonda görülebilir. İsteklilerin belli gün ve saatte Fındıklıda satmalma komisyonuna gelmeleri. (1804)
tip: S83A
6u "SOpw. aMz» dflrryatf» mevcut fcOtûo rvdyo lataoyoalannı bOyûcO hanenle raptadlp, tâ odanızın \çıw kadar geflran bir eanat htrikasrdtr 6 vatlık takatına gor* "Pu*ouL oUtah kurulmuş bOyOk nndmmaft'ı nlhayl kddamestte dinamit» brr OpJrfÖM bu radyo makinesin* yOksad bir aUm kabiliyetli a beraber lem.j bir ats temin etmaMednN Kolayca okvnur bOyûk kaka La at. ziyada' r*4)kn dalca müşiri «a kati bir a*4rktıvtte nazım* bo tınazın belli   bas»*   MrahterUflblırtm    tOAktl    almahled-'
1941 IMtilips ahizeleri teknik sahasında, neşriyatı alışta, cereyan tasarrulunda ve stilde yeni bir hamle ifade ediyor. Fevkalâde tekemmül ettirilmiş düğme tertibatı sayesinde, bir düzmeye basmakla istenilen istasyon gayet sarih ve pürüzsüz olarak alınabilmektedir. "Ticonal,, çeliğinden mamul oparlörler ile ses hassasiyeti fazlalaştınlmıştır. PhilipS'in yeni icadı çok idareli "Miniwatt„ U lambaları sayesinde cereyan sarfiyatından pek büyük bir tasarruf temin edilmiştir. En kıymetli tahtadan mamul, elle ciklanmış möbleri modern stil'ın en zarif, en güzel birer numunesidir. Plıüîps fabrikaları bu sene şimdiye kadar misli görülmemiş zengin çeşitlerle Iıer keseye, her zevke ımjıııı ve en müşkülpesentleri, en titizlen bile tatmin edecek Mayolar serisini herkesin intihabına arzeder. Büyük san'at şaheserleri sürekli, yorucu bir çalışmadan doğduğu gibi bu senenin Pbili|»s radyoları da, en maruf teknisyenlerin sürekli, yorucu uğraşmaları sayesinde böyle gerek şekil, gerek kalite itibarile kusursuz bir mükemmeliyet edinmiş bulunuyor.
KER
S! KANUN
AYURGEÇTiKÇ
BIÇAS
1
olmak isterseniz:
POKER
Tıraş bıçaklarını
MUHAKKAK KULLANINIZ ve her yerde POKER trraş bıçakları isteyiniz.
SIHHÎ OLARAK AĞIZ BOŞLUĞU veDIŞLERIN BAKIMI
SABAH veGECE YATARKEN ANTİSEPTİK Hin A MAHLULUNUN FIRÇA İLE İSTİMALİ MİHANİKİ OLARAK Dİ^J-ERİNKlUHtEMİZLENMESINIvcfırçaAKA8INDA DİL YANAK MUHATI GISAtARI İLE B0GAZ. DİS ve DIS ETLERİNİN İŞBU MAHLUL İLE ÇALKALANMASI DE BUNLARIN KORUNMASINI TEMIN£DEQ
Askerî Fabrikalar Sa'jna.'ma Kom!sy9nu İlânları
200 Ton Kurşun Alınacak
1941 İKRAMİYELERİ
DOKTOR
0RH0R0Nİ
Eminönü Nimet Abla gişesi önündeki muayenehanesinde her gün hastalan kabul eder.
TeL 24131
T. İş Bankası
1941 Küçük
Tasarruf Hesapları ikramiye Plânı
1 adet 2000 Liralık = 2000.— Lira
3 2 4 8 35 80 300
>
> > > > >
um.
100 60 20
> > > > > > >
1:1:1
= 3 = 1500 = 2000 = 2000 = 3500 = 4000 = 6
1:1:1
— >
— >
— »
— »
— >
— >
— >
Keşideler: 4 Şubat, 2 Mayıs, 1 Agus-tos, 3 îkinciteçrin tarihlerinde yapılır.
Teknik Okulu Satınalma Komisyonu Başkanlığından:
Yüdızda okul ihtiyacı olan masa, kapı, pencere, dolap, lambri, fa-yine, su tesisatı, banko ve saire kl ceman 12 kalem eeyanm açık eksiltmesi bir şartnamede ve Gtimüşsuyunda Yüksek Mühendis mektebi muhasebesinde 94/&/941 tarihinde toplanacak olan komisyonumuzda saat 14 de yapılacaktır.
Tahmin bedelleri 1285 hra 43 kuruştur. İlk teminat 96 hra 41 kuruştur. İsteklilerin şartnameyi görmek ve ilk teminat yatırmak üzere eksiltmeden iki grün evveline kadar okulumuza ve eksiltme günü de .şartnamede yazriı belgrelerile Yüksek Mühendis mektebine gelmeleri
(1742)
Sahibi ve Neşriyat Müdürü: AHMET iOIltt iALJİA.M Basıklığı Yer: VATAN MATBAASI
Devlet Denizyolları İşletmesi İlânları
17 MARTTAN  24
M arta Kadar
Muhtelif Hatlara Kalkacak Vapurların İsimleri Kalkış Gün ve baarleri ve Kalkacakları Rıhtımlar
llaradeaiL hattına   — Perşembe 12 ae (Uüneysu),   Pazar i o da
(Aımdj-rti, Galata rıhtımından. NOT: 18 Mart Mİ Salı günkü   posta yapılmayacaktır. Bu itibarla 20 mart 941 perşembe günü kalkacak   (Güneysu)   vapuru programına İlâveten gidişte Tirebolu ve dönüşte Pazar iskelelerine uğrayacaktır. Salı 18 de (Çanakkale),   Cumartesi 18 de (Anafarta), Sirkeci rıhtımından. Pazartesi, salı 9,50 de, Çarşamba, Perşembe, Cuma 16 da (Sus), Cumartesi 14 te (Trak) ve Pazar 9,50 de (Sus). Galata rıhtımından. Pazartesi, Çarşamba ve Cuma 8,15 de (Trak) Galata nhtrmmdan. Aynca   Çarşamba ve Cumartesi 20 de   (Saadet).   Topane rıhtımından.
Salı ve Cuma 19 da (Seyyar). Tophane nhtrmmdan.
Pazar 9 da (Bartın). Tophane nhtrmmdan. Çarşamba 15 te (Bursa), cumartesi 15 te (Ülgen), Sirkeci nhtrmmdan. İmir sürat hattına — Pazar 11 de (İzmir). Galata nhtrmmdan. İMOir aralık postası — Perşembe 13 de (Trrhan). Galata rıhtımın-
dan.
NOT:
Bartın hattına        —
Bandırma hattına   —
Tahmin edilen bedeli 120.000 lira olan 200 ton kurşun Askeri fahri-kalar umum müdürlüğü merkez satınalma komisyonunca 19/3/941 çarşamba günü saat 15 de pazarlıkla ihale edilecektir. Şartname <6> Uradır. Muvakkat teminat *7250» liradır. (19M)
Türkiye Contirarlydil
Ziraat Bankas
ıj.ı
Türk Uran
Kuruluş tarihi: 1888.— Sermayesi: 100,000,
Şube ve ajans adedi: 285. Zirai ve ticari her nevi banka muameleleri. Para biriktirenlere 28,000 Ura İkramiye veriyor
a! ga Lattma    —
tsaroz hattına      —
Ayvahk hr'lUTfl      —
Vapur seferleri İAkkmda her türlü malûmat aşa&rd maral an yr _"r acente'erimizden dfrenüetl'lr.
Galata Baş Acenteli**
GaL.t» Sobe AeenteUff Sirkeci Şabe AoentcVği
— Galata   rıhtımı,   Limanlar Umum   MüdUrUg-ü    binam altmda. 42313
— Galata rıhtımı, Mmtaka U-n*an Reisliği binası  altmda   40133
— Sirkeci, Yolcu s?' nu. 227 1
(2061)
Ziraat Banknsmda kumbaralı ve ihbarsrz tasarruf hesaplarında en az 50 lirası bulunanlara senede 4 defa çekilecek kur*a ile aşağıdaki plâna göre ikramiye dağıtılacaktır,
4 adet 1,«M liralık 4,600 Um   | |
4   »      500     »      2,000   »
100 adet   50   liralık 5.000 Ura
120   » ıo     v      4.800   »
8.200
4   »      250    »      1.000   » tf   »      100     »      4.<H>0   »    9m
DİKKAT: Hesaplarındaki paralar bir sene içinde 50 liradan aşa-düşmiyenlere ikramiye çıktığı takdirde % 20 fazlasile verilecektir. Bnr'aUr senede 4 defa, 11 mart, 11 haziran, 11 eylül, 11 Blrinclkânunda çeküecektlr.