A*
PAZARTESİ 17
ŞUBAT Tf 41
VATAN EVİ
CAÖALOCLU   No.   S2
TELEFON: 24136 TELCR ". ~: VATAN İst
BAŞMTTHAKi: İRÎ
AHMET EMİN YAL
YA R I N:
Mehmetçik...
Yazan: S adım Galip S A VCI
Gazetemizde Okuyunuz.
Fiyatı: 5 Kuruş
S î YASI   S ABAH  GAZETESİ
Yıl: 1
Sayı: 178
Dün " İzmir Vapuru „ İle Köstence'den Gelenler Bize Romanyadan Mühim Haberler Getirdiler.,.
[ îngÛlerenin Bükreş Sefiri ve Karol Müdafaa Hatlarının İnşasında Bulunmuş Olun Bir Amerikalı Mühendis, Dün Başmuharririmize Neler Söylediler ? J
Ingılterenın BüKreş Sefiri Dün Geldi
44... Balkan Birliğinin
m u nu
Ajans telgrafları Habeş imparatoru Haile Selâsiyenin memleketi topraklarına grrerek tebaasına İtalyanlara karşı kıyama ve harbe hazırlandığını bildirmişti. Beliinogram'la Mısıra verilen ve Mısırdan da buraya gelen yukarıdaki resim imparatorun tayyareden Habeş topraklarına inişini göstermekte* dir. (Habeşistandalci umumi rsyanhakkmda Hartumdan gelen bir mühim telgraf 5 inci sayfamızda)
Ha
va
Ku
rumu
Yedi Yaşında
Türk Ufuklarını Çelik Kanatların Altında Muhafaza Eden Millî Teşkilâtımız
Sürüden Ayrılan Koyun
Romanyayı kurt kapmıştır, çünkü Kral Karol, memleketinin menfaatlerini hiçe saymış, Balkan Birliğine ihanet etmiştir.
Si
Yazan: Ahmet Emin YALMAN
n ngiltere, Romanya ile diplo-
" ması  müjıaseıbetlerini   ned'en
kesti? Bu sualin cevabını dün İzmir vapurile gelen yolcular bize en canJi bir şcKtıde getirdiler.
ingiltere Romanya ile münasebetlerini kesmiştir. Çünkü ortada mukadderatına sahip bir Romanya Ka.mamı>Lır. Bir taraftan Kümen topraKiarma Almanlar dnedıitıen gibi sahLp çıkıp burada İngııızıere karşı taarruzlar hazırlarken, Ingılterenın Romanya ıic «dostane» münasebetlerde bulunduğuna kejvdi kenjdıni inandırmasının bir ha<idâ vardı. Bu had giLgıde o kadar a-sndı ki mağdur Rumen  milletine   bir saygı eseri
Hava   Kurumunun   yetiştirdiği binlerce   havacıdan  üçü: paraşütçü kızlarımız..
Dün Türk Hava Kurumunun 16 ncı yılını bitirip 17 nci yılına bastığı gündü. 16 yıl içinde Türk ufuklarını çelik kanatlarının altında muhafaza etmek için çalışan bu milli teşkilât, Türk vatandaşlarının yardımlarile, faaliyetini gittikçe genişletmiş ve yurdun müdafaası için topladığı 75 milyon lira ile, ordumuza 400 den fazla tayyar? hediye etmiştir.
Bundan başka açılan makinist ve pilot mekteplerinde, havacılık kamp-
iarak  bile,   büıtreşte  diplomasi «arınca t. Jerce genç   yetiştirilerek,
oıar
oyunu oynar grbı görunrnıye İngiltere için artık ihtimal kaımadı.
Rumen faciasına dair şuradan buradan geıen telgrafları okuyoruz. Fakat bir de hakikati kendi gözleme yakından görenlerin an. laCtıkiarı bir hıxâye vardır ki Ro-manyanın geçirdiği felâketin mânasını dehşet yençı bir tarzda aydınlatıyor.
bu hikâye insana şu fikri veriyor: Romanyayı kurt kapmıştır. Çünkü Romanya sürüden ayrılmıştır. Kral Karol, Barkan birliğinin tabiî hedef saydığı yüksek idealleri hatırdan çıkarmış, selâmetini şu veya bu memleketin arkasına takılmakta aramıştır.
Bir tek adamın, nü-fuz ve kudret hususundaki açgözlülüğü yüzünden bir memleketi ne gibi bir id bar a sürükıiyebileccğine Romanya en korkunç bir misal teşkil eder.
Yine Romanya, istiklâl idealine sarılmayı bıımiyen bir memle l ketin, bir Totaliter imemleke4ıne dost sıfatile hudutlarını açtığı zaman başına neler gelebileceğini her millete gösteren canlı bir aynadır.
Acaba son dakikada Bulgaris-tanın gözü açılabilecek m.f Romanya aynasına bakarak yarınki akıbetini görebilir bir hale gelecek mi? Bunu ümit etmek güçtür, güçtür.
Fakat Bulgar milletinin hakika. ti görmesini ve manen olsrn mu-Ahmet Emin YALMAN
(Devamı; fca. T öü. 6 da) XX
Jıava t * ı.r. uzun takviyesi için ;alı-şılmrjtır.
Bugün Hava Kurumu, tayyarecilik (Devamı: Sa. 5, Sü. 2 de) **
Bir Milyon Türk Askeri
TRAKYA
Hudutlarında Hazır Duruyor!
Yunanistana Koşulan Sulh Şartları
Almanya, Ara avut lak Üzerindeki İtalyan Hâkimiyetini Tanımıyor ma?
Olü
Gördüm! „
Diyen Sefir İlâve Etti;
" Halbuki Ben Bu Birliği Doğuşunu ve Büyüyüşünü
De Görmüştüm. „
Almanlar, 3000 Polonyalı Münevver?
Meçhul Bir Semte Götürdüler
Bir Bulgar - Alman
Hareket Bi/liği Türkiyeyi Korkutmaz
Londra, 16 (A.A.) — ingiliz matbuatı:
Ingi'iz - Ru/rrKn münasebetleri, nin kesilmesinden sonra. Balkanlar vaziyeti ile Yugoslavya başvekilinin B. Hitflere yaptığı ziyaret Londra matbuatının başlıca (Devamı: Sa. 5, SU. 3 t<-> —
Bükreşteki Hollanda konsolosu ile zevcesi vapurdan çıkarlarken
Roonanyanm ankazından haber getirenleri gömüye gidiyorum. Orada toplandığı söylenen yüz binlerce yabancı asker hakkında da «malûmat toplıyacağun.
Bu saniyede hayattan pek memnunum. Vazife görmek için eline hususî bir fırsat geçen bir gazeteci, hayatının cn mesut günlerinden birine kavuşmuş demektir.
Sevnnchn   akşamdan   başladı.
İzmir vapuruna Boğazm ağzında girmek ve Romanyadan gelenJerle ilk hamlede bol bol konuşmak müsaadesini alınca chinyalar »benim oldu. Akşam yatağıma; ertesi gün bayram olduğunu bilen bİT çocuğun terah ve sevinci ile yattım. Kendi kendime karar verdim kı dünyada en aranacak saadet,   bir insanın
yaptığı işte taze zevk bulması ve (Ûevanu: £>a. 3, bil. i te)
mm
¥   i'
—M
m
1 • _••
Amerikalı mühendis Bil Artür, Majino ve Karol müstahkem ha'.iarmın yapılmasına nezaret etmişti, oransızlar Majinoyu ve Rumenler Karol hattını tek kursun utmadan düşmanlarına teslim ettiler. Bu son hat Transilvanyayı müdafaa edecekti. Onu şu resimde şimdi Transilvanya tarlalarından Rumenler tarafından devşirilmiş son mısırlardan bîrini dişlerken görüyorsunuz. Bu mısırların yetiştiği tarlalar şimdi Macaristanındır. Oradan da Almanyaya sevkediliyor.
Dün şehrimize gelen Ingilterenin Bükreş sefiri izmir vapurundan inerken
Londradan
Bir Haber..
Harbin Bakanlara Yayılmamasına Çalışıyormuş
Türkiye, Yunanistan, |Yugoslavya, Bulgaristan Arasında Yeni Bir Pakt
Londra, 16 (A.A.) — ingiltere. Balkanlardaki vaziyetin İnkişafını büyük bir teyakkuz ve dikkatle takip etmektedir. Tür-klyenln azimli vaziyeti hakkında neşredilen haberler ve Bulgaristan, Yuna-iM'i.nı.      Yngn*-
ı.nn ve Türkiye aratanda bir Bal kan antantı yapmak suretlle harf bin     Balkanlara^ yayı im a* ma mâ- * nl olmak ivin An kara     hükümeti rarufındnn    durmadan     sarfedi-len gayret    hu-Hiınf bir alâka ve hakiki bir memnuniyet uyandırmıştır.
9
\
Dün İzmir vapurile gelenlerden: Belçikanın Bükreş sefiri
Karol Müstahkem Hattın Yapan Amerikalı Mühendis Diyor Ki:
Yahudileri Salhaneye Götürdüler!
zmir Vapuru
Kösîenceya Nasıl Gitti, Nasıl Döndü?
Gemi İle Şehrimize Gelenlerin Sayısı 142 Kişidir
Seyfl Kaptan İntibaları ısı
Anlatıyor
Kalplerine Şişler Soktular, Kulaklarını, Burunlarını Kestiler
erini
Mm,
Dili
Kopardılar!
Dün gelen t zmir vapurunun yolcuları arasında asıl can alacak haberleri bize Amerikalı Bili Arthur verdi.
Bili. bir Amerika inşaat makine-(Devamı Sa. 6, Sti. 1 de) XX
İzmir Süvarisi deyti Kaptan
İzmir vapuru, geçen perşembe günü Kaatenceye gitmek için emir almış, iki saat içimde hazırlanmış, kumanyacım düzmüş, yola çıMmmtrr. Cuana <?û«ü saat on-&*x Köstence rrhtımma ya naşmı-v tra
(Devamı Sa. 5, Sü.    de)
Bas makalesinde      vaziyeti
:......ı ı i       eden
Stara   gazeteei, Türklyenln     teyakkuzunu    art-tırdıfcrnı    ve tn-
glltereyo karnı Hunisi      dostluk
taahhütlerini U'k nırladı£ını yazına k t ad rr. 1
Eveıılng Staıı-Sf, danl diyor kl:
Alman ordula-Balkanları*
n, Ml.ınUM.rı. bajl...
l\.n Mimur. Ballıktan   ;\kdentzo kadar talim görmekte ve hazır-(Devamı: 8a. 5, Sü. 7 de)
i
HİTLER'in
Yugoslavyaya TeUllflorl
BU TEKLİFLERİN  KABUL EDİLECEĞİ SANILMIYOR
Belgrad, 16 (A.A.) — Reuter: İyi malûmat alan   Belgrat mahfillerine göre, Hitler   hususi tekliflerde bulunmuş ve şimdi Yugoslav-(Devamu Sa. 5, bn. 7 de) +
Japonya — Pek dilliler oturuyor, b« ûkeleyo y ana »a mıy acarım!
VATAN -
17 - 2 . 941
Büyük Tarihî Roman
İV
«3
w-
YAZAN: M.SAMİ TEZİ*
19
Bir Tarafta Safinazın MasumSevgisi Diğer Yanda O Temiz Duyguyu Gölgeleyen İhtiraslı Bir Alâka Vardı
61
— Yani nc delmek istiyorsun!
— Güzel mi diyecektim de...
— Eh, bizim ağayı sersemletecek kadar. Galiba Hasan Ağanın körpe kuzusu Ağanın başına yuları iyice geçiremedi ve besbelli bir silkinişte omuzundan o yükü attı, gel gelelim eğer gönlünü bu yol ötekine kaptırdıysa bunun sonu üçümüzü de ahrete kadar yolculuğa çıkarır.
— Vay, vay, vay. Anlamağa başladım. Bizi İbrahim Paşanın tuzağından kurtaran da o olma
sın. *
— Ne sandın^ı be sersem. Kafese düşen kuşları kim uçurabi-lirdi.
— E sonra dışardaki çarpışma.
— İşin o kadar incesine aklım ermez, gayıptan haber almak zarı a tim obaydı Atlajma taşında bir üfürükçü tekkesi açar. para kazanırdım.
Artık derdi öğrenmişlerdi ve muhakkak ki dermanını da bulacaklardı, iki ahbap derin düşüncelere ve sonra da teker teker uykuya daldılar.
Fakat buna mukabil çadırın içinde Hızır korkulu rüyalar içinde çırpmıyordu. Günlerden beri iki cami arasında kalmış beynamaza dönmüştü.
Bir taraftan Safinazın maeum sevgisi, diğer yanda o temiz duy-
efamemek ger ek ü; çünkü ağalan söz vermişti.
Hızır onların bu sessizliklerine sinirlendi.
— Ne o, dilinizi mi yuttunuz
çocuklarl
Evvelâ Dursun bu ağır yükten
silkindj.
— Korkarın geç kulduk a^a. Veli tamamladı:
— Ateş bacayı sardı. Hakikaten de böyle idi ve mey
da-nı dolduranlar aracında dolaşıp her söze kulak veren, her hareketten mânâ çıkaran, bu iki eski kurt, isyan sergerdelerinin Hızına müdahalesinle kızmış olduklarını ve bu müdahalenin pişmiş aşa su katmak katilinden yers'z karşriandığını öğrenmişlerdi. Fakat ondan şimdilik çekindiklerini, Hızırın karşı tarafa geçmesi ihtimallerini önlemek için her şeye boyun eğer gözüktüklerini biliyorlardı.
Veli de Dursun da Hızırın mu. ammalı bereketlerini artık isabetli hükümlerle tahlil edebiliyorlar-dı.
Hızır utana ırtana itiraflarına devam etti. »
— Bizi ibrahim Paşa sarayın-
Maarif Haberleri :
Eylülde Bir Kısım Doçentler Profesörlüğe Terfi Edecekler
üniversitede doçentlikten prou -aörlügc terfi edenlerin İsimlerim evvelce yazmıştık. Ancak, Avrupada okumuş ve doktoru yapmış bir çok kıymetli doçentler profesör olabilecek ehliyette kubul edildiği halde bazı kanuni vaziyetlerden dolayı profesör olamamışlardır. Mesele şudur:
Bir çok ehliyetli doçentler halen altmış Ura maaş almaktadırlar. Profesörlük maaşı seksen liradan başladığı ve İki derece terfi barem kanununa uygun olmadığı için bu doçentlerin profesörlükleri bir müddet teahhur edecektir. Maamafth, bu doçentlerden bir kısmı, yakında yetmiş lira maaşa terfi edeceklerinden profesör olmaları imkan dahiline gire-çektir.
Eylülde bir kısım doçentlerin profesör olma ihtimali vardır.
Üniversitede Doktora İmtihanları Başladı .
Bir çok doçent, asistan ve fakültelerin doktora sınıfında bulunan talebeler doktora vermiye başlamışlardır. Doktora imtihanında muvaffak olan asistanlara ve doçentlere henüz bir doktora diploması yapılmadığından, şimdilik doktora im-
Mahlut Yağ Meselesi Doktorlar Ne Diyor?
Prof. Dr. General Tevfik
Sağlam Diyor ki:
" Bir Bevliye Mütehassısının Bir Yağ
İmalâthanesine Nezareti Kadar Saçma Birşey Tasavvur Edilemez.
dan kurtaran bir kadtndı, hayatımızı ona borçluyuz, benden   bu tihanmda muvaffak olmuştur şekiin-
cana mukabil bir can istedi. Babasının bağışlanmasını ... Borcumu ödemeliyim, yoksa verdiğim
guyu golgeliyen ihtiraslı bir alâ-  sözü tutmazsam euUc elden gider,
ka \ ardı.
Canını kurtaran kadın, onu bütün varlığile seven kadın... Sendeleyip düşerken yakaladığı bu vücut ve ondan yayılan ateş işte bütün arzusuna rağmen hâlâ sön-meyip yüreğini yakmakta devam ediyordu. Muhakkak ki cehennemin ateai de bundan daha yakıcı olamazdı. Ya gözleri; onun o pınarlarında inci gibi yaşlar sıralanan mavi gözleri ne kadar da güzeldi. Çocukluğunda çimenler ü-zerine uzanıp birbirini kovalıyan bulutları seyrederken yüceliği o-nu sersemleten gök gibi, bu kadının gözlerindeki derinlik te onu çekip içine almıştı. Ya akemi, bu sitem onu ne kadar kahretmiş, ne kadar hırpalayıp posalaştır-mıştı.
öteki; hâlâ nerede olduğunu iyice öğrenemediği Safinazcığı ne olacaktı. O da kendisi için hayatını muhataraya sokmamış mıydı?. Bunalıyordu ve işte uykuda bile bu iki- hayal yakasını bırakmamıştı. Uyandı; başı ateşler i- 1 cinde yanıyordu, kalkıp çadırdan dışarı çiti. Az ilerde Dursun u-yuyor, Veli nöbet tutuyordu. O-na doğru yünidü. Veli Dursunu muştaladı o da yay gibi fırlayıp ikisi birden Hızın karşıladı-lar*
Hızır yere bağdaş kurdu ve e-lile onlara işaret edip oturttu. İkisi de ağalarının kendilerine mühim şeylerden bahsedeoeğirri anlamışlardı. Kulak kesilip dinlemeğe koyulmadan evvel etrafa brr göz gezdirdiler ve sonra:
— Buyur ağa seni dinliyoruz, dediler.
Hızır sanki ehemmiyetsiz şeylerden bahsediyormuş gibi:
— Yarm saraya hücuma geçilecek.
— Hazırız ağam..
— Belki yakılacak, belki yıkılacak.
ikisi de omuzlarını silktiler.
— Ama sarayda koruyacağımız insanlar ver anladınız mı? Onların kılına hata gelmemelidir. Bunların biri velinimetimiz Hasan ağanın çocuğudur. t
— Safinaz...
— Evet o; beni aramak için oraya kadar sokulmuş ve galiba da kapana tutulmuş.
— Kolay, onu kollarız.
— Öteki de...
— Evet ağa.
— Onu köLlamak ta boynumuza borç oldu. Söz verdûm çünkü...
— Sözünüz yerine gelecektir, kimdir, öğrenelim.
Hızır etrafına baktı. Bir lâhza söyleyip söylememekte tereddüt etti ve dudaklarından güçlükle döküidü.
— Hünkâr.
Veli de, Dursun da dona kalmışlardı ve o zaman ağalarının neden kafasına nabut yemiş öküz gibi sersemlemiş olduğunu anladılar.
Onlar da bu ağır yükün allında ezilmiş gibiydiler. İmparatorluğun haşmetli tahtı bütün ağırlığı üe onların omuzlarına yüklenmişti.   Onu   düşünüp   hurdahaş
onu kaybetmektense ölüm paklık olur.
Susmuştu. Veli bütün kudret ve şevketine rağmen koca bir hükümdarm, şevketlû vezirlerin, hattâ artık koca brr ordunun kolay kolay karşı d ura mayaca ğ şu bütün İstanbul meydanlarını dolduran halka ve askere kendilerinin hangi kuvvete dayanarak ve nasıl karşı durabileceklerini düşü. nu\ ordu.
Dursun kurnaz kurnaz güLüyor du.
__(Arkası var)
r
Soruyorlar?
^
Pul meraklılarından bir okuyucunuz soruyor ve diyor kJ:
Yüksek eeerlerUe bütün dünyayı hayret ve takdir İçinde bırakan Mfcnar Koca Binanın eserlerinden olan SUleymanlye caml-i'iın rr^mı 1926 senesinde basılan posta pullarına konulmuştu. Fakat Koca Sinan gibi bir dahinin
beynelmilel şöhretine rağmen biç bir posta pulunda resmi basıl ma-mistir. Tarihi şahsiyetlerimizden bir çoğunun Avrupada olduğu gibi fotoğraflarının pullara basılarak bir pul kollekftlyonu yapılması mümkün değil midir?. Böyle bir koUeksIyon yalnız pul meraklılarını tatmin etmekle kal mıyacaktır. Çünkü bütün gençlik böyle büyük Wr takdir eseri karşısında daima hassas kalacak ve takdlrkârlığın hakiki mânasını anlamış olacaktır. Medenî dünyanın her tarafına gidecek olan bu pullar Türkiyenln ve Türk medeniyetinin en kuvvetli tanıttırma vasıtası olacaktır. Acaba, Sinan, Barbaros, Turgut, Namık Kemal, Mithat Paça gibi birçok büyük Türk simalarının palları yaptınlamaz mı?
de bir resmi kâğıt verilmektedir.
Doktora yapanlara doktora diploması vermek için bir diploma şekli
tesbit edilecek, bundan sonra bu diploma verilecektir.
Memur    Çocuklarına    Verilen Tenzilatlı Kâğıtlardan Malimi-düdükleri haberdar edilecek
Mektep idareleri, memur çocuklarına verdikleri tenzilâtlı bilet kâğıtlarının bir suretini her ay bulundukları mıntakamn mal memurluklarına bildireceklerdir. Bu suretle, bir yerden diğer bir yere memuriyetleri nakledilen memurların harcırahlarından, seyahat biletlerinde yapılan tenzilât miktarı çıkartılacaktır.
Danslı Çay Verilmemiş
İstanbul Kız lisesinde danslı bir çay verildiği yazılmıştı. Verilen malûmatın yanlış olduğu alâkadarlar tarafından bildirilmiştir.
o
Sanat Mektepleri  Mezunlarının
Senelik Kongreleri
Sanat mektepleri mezunları dün sabah Eminönü halkevlnde senelik kongrelerini yapmışlardır.
Kongrede bugünkü ihtiyaçların 1-vcap ettirdiği teknik sahada ihtisas meselesi bahis mevzuu olmuş ve bu iş için mütehassıs gençlerin yetiştirilmesi hususunda derhal teşebbüslere geçilmesi için icap eden tedbirlerin alınması kararlaştırılmıştır.
Sanat mekteplerine girecekleri teş vik için ilk mekteplerde propaganda yapılacak ve gençlerin sanat sahasına iltihak etmeleri için teşebbüslere girişilecektir.
İstanbul Köyleri Ağaçlandırılıyor
Şehrimizin   ağaçlandırılması için istanbul köylerine varıncaya   kadar her tarafta hummalı bir faaliyet göze çarpmaktadır.
Köylerimize tevzi edilen fidanlar, bu sene daha ziyade meyva fidanlarıdır. Bu suretle hem köylü istifade edecek, hem de boş sahalar ağaçlandırılacaktır.
latanbui Belediyesi memurlar kooperatifi namına yapılan mahlut yağların kontrolü, mütehassıs doktor ve kimyagerler taradı.dan yapılmakta olduğu iddia olunmasına rağmen bu işin bir idrar yollan mütehassısı tarafından yapıldığını yazmıştık. Dün şehrimizin tanınmış doktor ve kimyagerlerine müracaat ederek bir doktorun vc bahusus bir bevliyecinin yağ işinden ne dereceye kadar anlryabileceğini sorduk:
Aldığımız cevapları sırasilc yazıyoruz:
Dr. Profesör Tevfık Salim diyor ki:
— Bir bevliye mütehassısının herhangi bir yağ imalâthanesine nezareti kadar saçma bir şey tasavvur edilemez. Bu \^ iki bakımdan tetkike değer. Bir doktor ıt.. ¦ ... derim ki, bir doktorun herhangi bir yağ imalâthanesinde bulunması yağların nefaseti ve terkibinin formüllerine uygunluğunu temin edemez ve bu, bir garanti addedilemez. Doktor böyle bir müessesenin ancak temizliğine, çalınanların sıhhatlerinin düzgünlüğüne bakabilir. İşin belediyecilik tarafına gelince, bir yağ imalathanesinde bevliyeci bir doktor şöyle dursun, hattâ mütehassıs bir kimyagerin bulunması bile imalâthanenin formüle muvafık yağ çıkarmamakta olduğu hakkında müsbet bir kanaat husule getiremez.
Beyoğlu Zükûr hastahaneeî başhekimi Dr. Fikret diyor ki:
— Bir bevliye mütehassısının
yağ imali işleri üe iştigaline ihtisas salâhiyeti müsait değildir. Fakat, bir doktor olmak haysiyeti ile bu içe yabancı sayılamaz. Bu iş, daha ziyade biyolojik kimyaya ait bulunması cihetile mütehassıs kimyagerleri alâkadar eder.
Kimyager fcbrafoim Ethem diyor ki:
— ihtisası olmıyan bir doktor yağ imali ve tahlili işlerinde kat-iyyen kullanılamaz. Binaenaleyh, herhangi bir yemeklik yağın bir dokitJOT nezareti altında yapıldığını ilân etmek, hiçbir vakit o yağların iyi vasıfları haiz olduğuna delâlet etmez. Mahlut yağ imali esas itrbarile beynellmilel yasak bir harekettir.
Cilt ve zührevî hastalıklar mütehassısı Dr. Hodara diyor ki: —Bir doktor olmakla beraber yağ işlerinden anlamam. Çünkü, bu bir ihtisas işidir. Bina-enalevh bu işten benim gibi her hangi bir doktor da anlamaz. Bu mesele gıdaî ve hayatî kimya mütehassısı olanları alâkadar eder.
Gülhane hasftahanesi eski cerrahî muallimi Dr. Muhittin Ba-rıs
diyor ki:
— Yağ bahmni her doktor gibi ben de    okudum.    Fakat, ne
ı1
imali ve ne de tahlili keyfiyetleri bizleri değrl de, ancak kimyagerleri alâkadar eder.
Tahkikatımıza göre, istanbul-da bulunan mahlut yağ imalâthaneleri! iki sene evvel, belediyemizin yerinde bir kararı ile, ta-mamile kapanmış ve yağ kazanları kaldırılmıştı. Bu tarihten sonra, bazı mahlûtçu'lar şurada burada gizlice yağ yapmak teşebbüsünde bulunmuçlarsa da belediyemizin gösterdiği ciddiyet ve şiddet karşısında hiçbiri tutunamamış ve dağılmışlardır. Halen mahlftt yağ yapan hemen hemen kimse kalmamıştır denilebilir.
Binaenal-eyh, İstanbul belediye memurları kooperatifinin namını krralryan bu şirket, iddia olunduğu gibi herhangi bir teşebbüs ve rekabest karşısında değildir. Bslâkts, piyasamızın yegâne mahiüt yağ imalcisi vaziyetuı-dedir.
Bahsettiğimiz kançtk yağların imali hakkmda vuku-fsuziuk gösteren bir gazete dünkü nüshasında, şirketi ve yağlarını himayeye yeKenmrstir. Hattâ sıhhat müdürü ağzmdan bir de beyanat yatzrpiftır. Dün, YeşilköycMci hanesinde bulduğumuz Belediye Sıhhat isteri Müdürü B. Osman Sait, bu gazetede neşredilen beyanatını hayreti! e karşrlamış ve bunun    tekzibini    gazetemizden
rica etmiştir,   1
o
Zabıta Haberleri:
DamadıTaraf'ndan Bıçaklanan Kadın Oldü
Esma ölürken 5000 Lirasının Kızılaya Verilmesini Vasiyet Etti
Bundan bir kaç gün evvel Kasım-paşada damadı tarafından bıçaklanarak hastahaneye kaldırılan Esma, aldığı yaraların tesirile Beyoğlu has tah an esinde ölmüştür.
ölmeden evvel Esma şu vasiyette bulunmuştur:
— Benim Emniyet Sandığında beş
bin lira param var. Bu para Halilin
eline geçmesin, ölürsem bu parayı
Kızılaya verin î„
* Kasımpaşada kışla karşısında 13 numaralı kahvede yatan Emin, bugün saat on birde polise müracaat ederek AH Tuncanın İdaresindeki 2223 sayılı otomobilin kendisine çarparak sol ayağından yaralanmasına sebep olduğunu bildirmiştir. Yaralı, hastahaneye gönderilmiş, şoför yakalanmıştır.
* Erenköy, Suadiye İskele caddesinde 25 sayılı köşkte bahçrvan Çer-keşli 1319 dog-umlu ismail o£lu İsmail Gezer, odasına tamamen yanmadan koyduğa mangaldan zehirlenmiştir. Hasta, Numune- hastahanesl-ne kaldırılmıştır.   ,
Piyasa Haberleri:
Lâstik Tevziatına Bugün Başlanıyor
Ticaret Vekûletl, otomobil lâstiklerinin tevziine alt raporu tasdik ettiğinden Istanbulda bulunan lâstikler bugün tevzi olunacaktır. Öğrendiğimize göre yalnız gümrükte 5000 otomobil lâstiği vardır. Bu miktar bugünkü İhtiyacımızın ancak yarısına tekabül etmekte olduğundan tevziat İşi daha ziyade ihtiyacı olanlar nazarı dikkate alınarak yapılacaktır-
Bundan başka resmî dairelerin İhtiyacı ön plana alınmıştır. Lâstiklerden 2500 ü lstanbulda, mütebakisi de Anadoluya gönderilecektir.
Anadoluya yapılacak tevziat oradaki lâstik bayileri vasıtasile idare olunacaktır.
Yükseltilen Et Fiyatları da Kasapları Tatmin Etmiyor
Kasapların istedikleri nihayet oldu. Et fiyatları dünden itibaren bir miktar arttırıldı. Yeni tesbit edilen fiyata göre, karaman 70, dağlıç 75, kmrcık ta 80 kuruştur.
Bu fiyat 15 gün için muteber olacak 15 gün sonra et fiyatları yeniden tesbit edilecektir.
Bu fiyatlar âzam! satış fiyatı olmasına rağmen Beyoğlu vc Şişli gibi bazı mıntakalarda kasapların bu fiyatlardan daha fazlaya satış yaptıkları görülmüştür.
Fiyat Murakabe komisyonu tesbit edilen fiyattan fazlaya satış yapanları şiddetle cezalandırmak için faaliyete geçmiştir.
Bahk Fiyatları luKseraı
Son günlerde balık fiyatlarında bir yükseklik göze çarpmaktadır. Balıkçılar, bu yükselişi havaların bir kaç gündür lodos gitmesine atfetmekte ve yakında normal fiyatlara kavuşacağımızı bildirmektedirler.
Dün İstanbul piyasasında çok az balık bulunmakta, hattâ bazı cins balıklara da tesadüf edüememekte idi. Harici ticaretimizde ehemmiyetli bir rol oynıyan balık ihracatı da bir kaç gündür bu yüzden azalmıştır.
o
İki Otomobil Çarpıştı
Tophaneye gitmekte olan 4136 plâka sayılı Necdetln idaresindeki kum kamyonu ile, mukabil cihetten gelen 2534 plâka sayılı taksi müsademe etmiş ve her ikisi de kısmen hasara uğramıştır.
Yangın Başlangıcı
Galata Tünel caddesinde Hazaroz Nişayana ait mağazada yangın çıktığı görülerek, sirayetine meydan verilmeden söndürülmüştür. Yangının talaşların ve kâğıtların ateş almasından çıktığı ve binanın on bin liraya sigortalı oldugM anlaşılmıştır. Tahkikat yapılmaktadır.
TAKVİM
17 ŞUBAT 1941 PAZARTESİ
AY: 2 — GÜN: 4S — Kasım: 102 RUMÎ: 1356 — ŞUBAT: 4
HİCRİ: 1360 — Muharrem: 20
VAKİT
GÜNEŞ: ÖĞLE: ÎKÎNDÎ: AKŞAM:
YATSI: İMSAK:
ZEVALİ   EZANİ
7,53 13,28
16.24
18,46 20.16 5.13
1.07 7,42 9.38
12.00 1,32
11.27
Bir dört yol ağzına gelmiştik Jasper sağdaki yola doğru koştu: Maksim hiddetle:
— Hayır hayır, Ja-spcr, o tarafa değil. Köpek kuyruğunu sallıyarak   yUzüne bakıyor ve geri dönmüyordu.
— Niçin o tarafa gitmesini İstemiyorsun?
— O yola alışkındır. Fakat ben o tarafa gitmek Jrtteınlyorum. O yol denize gider. Koyda vaktlle bir küçük kotramız vardı da..
Biz soldaki yola saptık. Köpek de İster İstemez bizi takip etti.
— Bu yol daha güzeldir. Güzel bir sUnbül tarlasına kadar gider. Göreceksin ne lâtif kokar orası... Yağmurdan sonra çiçeklerin kokusu artar....
Sinirliliği geçmiş.. Benim tanıdığım ve sev diğlrrı şen ve şakacı Maksim olmuştu. Birçok şeylerden bahsetti. İşlerine bakan Krav-ley'ln çok İyi ve sadık bir adam olduğunu söyledi. Ben kendisini dinliyor, ara srra «e-vet» «hayır» diye cevap veriyordum fakat zihnim Beatris'in anlattıklarına takılmış kalmıştı. .
Bu sakin ve şen Maksimin müthiş öfkecl olabileceğini, etrafı kırıp geçirecek kadar hiddet göstereceğini hiç de tahmin etmiyordum. Fakat Beatrls her halde onu benden iyi tanıyordu. (
Biraz daha yürüdükten sonra Maksim durdu: ¦'
— İşte hak.. Ne güzel. Dedi. Ağaçlıklı hlr tepede idik. Kenardan bir su
akıyordu. Burada büyük ve koyu renk ağaç-
lar yoktu. Fakat rengâ renk sUnbüllerle dolu bir tarla vardı. Beyaz, penbe, mavi, eflâtun dalgalarla süslü bir çiçek tarlası... Havada lâtif bir koku vardı. * ağmur çok hafif hafif yağıyor ve etrafa hüzünlü btr güzellik veriyordu. Maksim yavaşça:
— Burasının İsmi saadet yaylâsıdır. Dedi. Bu tenha ve sakin köşe, eldden bir
saadet yerinden başka bir şey olamazdı. Kuşlar ötüyor, çiçeklerin kokuttu bayıltıcı bir hal alıyordu. Yolun kenarma varmıştık Ağaçların dallan adeta burasını kapamış gibi İdi. Altlarından geçmek için eğildik. Saçlarıma dökülen yağmur damlalarrnı silkelemek İçin başımı kaldırdığım zaman karşımda denizi gördüm.
Maksim hayretimi yüzümden okumuş o-lacak ki:
— Ne garip tezat. deMI ml? Dedi. Biraz evvel bir çiçek donlzl, Nİırdl ise hakikî deniz.... '       .
Yerden bir tntf alarak uzaklara om. Jas-per kulaklarını dikerek ta^ın peşinden koş-
tu., tkimiz de biraz evvelki sakin hallinizi bırakmış, çocuklar gibi denize taşlar atarak gülüp eğlenmeğe başlamıştık. Birdenbire Jasper'ln geri gelmediğini farkettlın.
Onu çağırdık, ıslık çaldık, fakat köpek görünmüyordu.. Belki geri dönmüştür- Dlyo düşündük. Fakat tâ uzaktan denizin kenarındaki kayalıklar arasından bir havlama sesi duyduk. Ve o tarafa gitmiş olduğunu anladık. Ben hemen yüksek kayalara tırmanmağa başladım. Maksim öfke ile:
— tn oradan, düşeceksin.. Dedi. O tarafa gitme.. O budala köpek elbette yol   bulur.
— Belki de yolu bulamaz zavallı hayvan.. Diyerek ben tırmanmağa   devam   ettim.
Sanki sözlerini işitmemiş gibi hareket ediyordum. Kayalar kayıyor, her an düşeceğimi zannediyordum. Maksim neden köpeğe acımıyordu? Bunu bir türlü anlıyamıyor-dum. Kayaların tepesine varmıştım. Bir de baktım kl bunların arkasında bir koy gö-rlbndü. Bu koyda bir şamandıra vardı. Faka1 bu şamandıraya ne kotra, ne motor hiç. bir şey bağlı değildi. Denizin kenarında da
bir küçük kulübe vardı. Bu kulübenin önünde balıkçı kıyafetinde bir adam duruyordu, Jasper de onun etrafında sıçrayordu. Jasper buraya gel diye seslendim.
Arkama baktım. Maksim gelmemişti. Kayalardan aşağı İnip koya doğru   yürüdüm.
Adama yaklaştım. Başım kaldırıp bana baktı. Kik m uk gözlü, ağzı açık, aptal suratlı birisi idi.
— Merhaba... Hava güzel! Diye söze başladı.
— Merhaba, çok da güzel değil! Dedim. Bana alaka İle bakıyordu. Fakat zavallı
adamın budala olduğu belli idi.
— Balığa mı çıkacaksın?
— Hayır... Köpeği aramağa geldim.
— Gelmez. Sizi tanımıyor:
— Nasıl tanımaz. Evin köpeği... «Haydi Jasper» diye köpeğe tekrar seslendim, fakat hayvan bir türlü geliniyordu. Tekrar adama hitaben:
— Bir parça ipiniz varsa verin köpeği bağlıyayım. Dedim.
O sanki sözlerimi anlamamış gibi:
— Balığa mı çıkacaksın? Diyerek sırıtıyordu.
Adama meram anlatmak mümkün değildi. Bir parça ip aramak üzere eve yaklaştım. Burasnu balıkçı alet ve edevatını saklamağa mahsus depomsu bir yer zannediyordum. Halbuki hayretle gördüm ki pek güzel eşyalarla tefriş edilmiş küçücük bir ev
(Devamı var)
GÜNDEN
GÜNE
Sakat Politika!
Yazan: ÜÇ YİLDİZ
¦tP ramvayda oturduğum kanepenin arkasındaki aralığa sıkışmış iki kişiden biri öfkeli bir sesle iri iri konuşuyordu:
— Hay Allah cezasını versin. Yenir yutulur rezalet değil
ki canım., gitgide de arttırıyorlar.
Evvelâ tramvaydan şikâyet zannettim ve belli etmeden başımı çevirerek şöyle bir baktım. Kıranta bıyıklı, kara yağız, tıknaz bir adamdı. Kasketinden ve kıyafetinden fakir bir esnaf ve ya işçi olduğu anlaşılıyordu.
Devam etti:
— Koskoca kralları, devlet adamlarını kahvede garson çağırır gibi ayaklarına çağırıyorlar, karşılarında babalarının uşa. ğı varmış gibi ötüyorlar. Dünya eskiden de pek hır matah değildi amma bu rezalet de yoktu.
Daha ağır ve kısık bir sesle konuşan arkadaşı ne cevap verdi bilmiyorum. O daha ziyade hırçınlaştı:
— Ne yaparlar, sorarım san» ne yaparlar? Olum değil mi? Ölüm yetmiş bin kere hayırlıdır bu kepazelikten.
Mesele anlaşılmıştı. Şikâyet tramvaydan çok daha derîn bir dert ve rahatsızlıktandı; büyük politika konuşuluyor. Yugoslav nazırlarının Almanyaya son seyahati tefsir ediliyordu. Zamanımızda dünya hâdiselerinin tefsirini yapanlar yalnız gazeteler değildir. Bunlar en ücra köşelerde en akla gelmez basit ve küçük insanların ruhunda da akisler yapıyorlar ve denebilir ki bu akisler o hâdiselerin en tesir karışmamış reaksiyonları olmak itibarile ötekilerden daha manalıdırlar.
Arkamdaki adam muhakkak ki politikacı değildi. Başında kim bilir kaç derdi, kaç doyurulacak insanı olan sırf gündelik
ekmeğinin kaygusunda bir küçük insandı. Yine o ekmeğin hatırı için ötekine berikine boyun eğmiye alışık bulunduğuna da şüphe yoktu. Böyle olduğu halde bir devletin başka bir devlet adamlarını çiftlik kâhyaları gibi işaretle ayağına getirtmesini hazmedemiyor, bunu insanlığının belki de bilmeden inandığı derin bir şeyin tecavüz sayıyordu.
Almanlar muhakkak ki iyi askerdirler, fakat iyi politikacı asla! Dünyayı nefret ve dehşet ürpermelerile titreten Haha misalinden sonra hiç olmazsa oyun değiştirmek lâzımgelirdL Hal-buki on.ar devrilmek sırası gelen her millete ayni oyunu tatbik ettiler, reislerini zelilime ayaklarına getirterek ayni feci tethiş dekoru içinde memleketlerinin idam hükmünü imzalattılar. Bu oyun o tesiri yapıyor ki rasgele bir memleketin bir parça kanından ve haysiyetinden başka bir şey olmıyan her hangi bir insanına isyandan tır-naklarile avuçlarını kanattırıyor.
Son günlerde bir İtalyan gazetesi Türk gazetelerinin Almanya ve İtalyadan ne istediklerini masum bir hajTetle soruyordu. Ben bazı meslektaşlarım gibi bu hayretin yapmacık olduğuna kani değilim. Çünkü İtalyanlar da, Almanlar da insan ruh ve gururu denen şeyin ne olduğunu anlasaydılar, yine kendi menfaatleri namına hiç olmazsa siyasî taktiklerinin tarzını değiştirirlerdi. Hem bu sual neden yalnız bize? Küçük çekik gözlerini müfrit bir emperyalizm hırsı bürümüş Japonlar müstesna bütün dünyanın kendi aleyhlerinde olduğunu görmüyorlar mı? Kendinden küçükleri insafsızca çiğniyen ve bütün dünyayı kendine tâbi ve esir yapmak istediğini pervasızca söyliyen bir politika nasıl sempati bekler?
Almanlar da »İtalyanlar da zannediyorlar ki dünyayı kendi aleyhlerine çeviren İngiliz pro-pagandasıdır. Hakikatte bu propagandayı  yapan  kendileridir.
Yurdunun harabeleri içinde sıra sıra yanan bir kıta dolusu millet ve devletin manzarasından kuvvetli propaganda tasavvur edilebilir mi?    En sakin insanları
isyandan kudurtmak için göz dikilmiş devletlerin krallarını, nazırlarını ikide bir diktalar teb. ligi için ayaklarına celbetme4c-ten daha iyi ne bulunabilir? Bu muameleler Mihver kazanacak olursa başlıyacak yeni orta çağ nizamının ibret dolu numunelerinden başka şeyler midir?
Almanlar bereket versin ki iyi politikacılar değillerdir. Çünkü hâlâ gaflet içinde uyuyanları sarsıp uyandırmak için galiba bundan başka çare yoktu.
17 - 2 - 941
VATAN
ı
I
Siyasi İcmal
Almanyanın Nifak Siyaseti
Yazan: Vahdet GÜLTEKİN
y^y  lmanyanm  Bulgaristana askerî kuvvetler sevket-
tiği, Romanyada büyük tahşidat yaptığı bildirilirken bu arada bilhassa dikkati celbedecek bir haber verildi: Hitler Bulgar komitacılarının şefleri ile görüşmüş.
Almanyanın kolay bir şekilde işgale muvarfak olamadığı memleketleri dahilde karışıklıklar çıkararak, parçaladığını birçok misallerile gördük. 1938 eylülü anlaşması ile Çekoslovakya-mn Sudet arazileri kendisine verildikten sonra Almanya Çekos-lovakyadan daha başka taleplerde bulunmuş ve Beneş hükümetinden gördüğü mukavemet karşısında bîr an durala-mıştı. Fakat Çekoslovakyayı Çek ve Slovak parçalarına ayırdıktan sonra orasını işgal kolay oldu.
Almanya Bulgaristanı, Romanyada olduğu gibi, sessiz ve gürültüsüz bîr şekilde işgale muvaffak olacağını düşünmüştü. IiK zamanlar için bu, hakikaten Almanyanın düşündüğü şekilde olacak gibi görünüyordu. Fakat bugün, Bulgaristaneaki mukavemet cereyanının Alman ihtiraslarına karşı büyük bir muarız kuvvet teşkil ettiğini görüyoruz. Filhakika, başta kral Boris olmak üzere, bütün Bulgaristan müstakil bir siyaset taraftarıdır. Hattâ Almanyanın vaadleri ile, birçok hayallere kapılmış olan Bulgarlar büe, istediklerini ele geçiremiyeceklerini bugün nihayet anlamış bulunuyorlar. Fakat buna mukabil, memlekette gizliden gizKye yaşamakta olan komitacılık ruhu vardır ki, işte Almanya, nihayet bu silâhı kullanmayı düşünmektedir.
Almanya Yugoslavyaya karşı da aynî usulü takip etmek istemişti. Fakat, Yugoslavlar, daha düne kadar büyük bir dahilî nifak içinde yaşarlarken, haricî tehlikeyi vaktinde sezerek, mîllî birliklerini tesis etmek şuurunu gösterdiler. Bugün Yugoslavya her şeyden evvel istiklâlini muhafazayı ve haricî tesirlere mukavemeti düşünmektedir. Onun için, A lmanyanm Yugoslavyaya bazı arazi vaadlerinde bulunarak, eski ihtirasları canlandırmak hususunda gösterdiği gayret boşa gitmiştir.
Eğer Bulgar komitacıları da, kendilerini ihtirasa sevkedenler-den kulaklarını çevirip, beri yanda hakikatleri söyKyenleri dînliyecek olurlarsa, Alman ihtirasları Balkanlarda, kendi hesabına kullanacak silâh bulamı-yacaktır.
Bir Ceza Münasebetiyl
Bir Açık Mektup
General Cemil Taner, Beden Terbiyesi G. Direktörü Ankara
Yazan. Nlzameddln Nazif
Sayın General;
Kemal  hakkında   reva
Beden 1 erbıyesi sahamıza alı-  muameleden    haberdar
gördüğü edilmiş
lığınızın ne asıl bir feragat ifade  bulunuyor musunuz?  Bilmem... ettiğini antıyacak derecede iz'ana sahip vatandaşlarınızdan olduğu-
BUGÜNKÜ PROGRAM
8 Program 8.03 Ajans haberleri 8.18 Müzik Hafif program (P1.)*8.4Ö 9 Ev kadını - Konulma
12.30 Program 12.33 Gündüz faslı 12.50 Ajans haberleri 13.05 Gündüz faslı programının devamı 13.20 14 Karışık program (Pl.)
18 Program 18.03 Radyo caz or-kestraeı 18.40 Karışık şarkılar 19.15 Müzik: împerlo Arjentino (Pl.) 19.30 Ajans haberleri 19.45 Radyo ince saz heyeti 20.15 Radyo gazetesi 20.45 Violonsel ve Piyano seansı 21 Dinleyici İstekleri 21.30 Konuşma 21.45 P*adyo orkestrası 22.30 Ajans haberleri 22.45 Dans müziği (Pl.) 23.25 23.30 Kapanış
ma inanabilirsiniz.
Tecrübelerinizin zekânıza cn güç olgunluk imtihanlarını kazanabilecek bir parlaklık bahşettiği anlarda, temayüz eütigjiniz meslek/ten ayn'Jmak ve en mini mini filizin yeşermesine müsamaha edecek bir merhamet derecesine ulaşması için kim bilir ne çeşit mucizelere ihtiyaç hissettiren şu çorak spor tarlamızı natas etmek gibi nankör bir ırgadlığı kabul eylemek, hiç şüphesiz, bir büyük ve asıl   faragafctir ki  asîl  insantfann
diyarı olan vatanımızda bunu farketmiş olanlar, elbeHte az değildir.
Beden Terbiyesi Genel Direktörlüğünü kabul ettiğinizi, vazifenize başlamanız akabinde yapmak isabetini gösterdiğiniz umumî anket* e ait sual liselerinden birinin de adresime gönderildiği gün öğrenmiştim. O zaman şöyle düşünmüştüm:
«— Bu genç General, bu işi herhalde pek zor bir iş olduğu için kabul etmiş olacak. Askerler, başarılması kolay işlere pek heves etmezler.
Ve, şimdi, istişare heyetinizin kıyımetini arttırmakta olduğunu sandığım bir muharrir arkadaşla konuşurken;
— Bu tayinde iki isabet vardır... demiştim., biri spor işlerinin başına bir asker getirilmesi, diğeri de bu askerin Cemil Taner olması... Binaenaleyh, bekliyelim. Göreceğiz ki o muvaffak olacaktır.
Zira( sizi, siz de bilirsiniz ki ben tâ yüzbaşılığınızdan tanınm. Evet... Meziyetlerinize hayran bir arkadaş sıfatiyle.
Bunun içindir ki her sahada olduğu gibi spor sahasında da \*rk sık kal'^m oynatma/k fırsatla-] nnı bulduğum hakte, bir buçuk yıl oluyor ki spordan ancak bir defa bahsetmiş bulunuyorum. O da sizinle Ankara - istanbul ekspresinin yemek vagonunda yaptığım bir mülakatın kemali sadakat ile naklinden ibarettir. Çünkü üzerinize aldığınız sahanın boşluğunu ve bu boşluk içinde bir eserin ilk filizlerini üç beş yıldan evvel veremiyeceğine inananlardandı/m ve bu imanım hâlâ devam etmektedir.
Fakat, bilhassa Istanbulda spor mıntıkasında zaman zaman öyle tecellîlerle karşılaşıyorum ki insafsız bir »srar ile devam eden, ardı arkası kesilmiyen bu tecelliler muvaffakiyetinizin, ilk tah-minimdeki asgarî müddet içinde tekemmül ve tezahürüne olan itimadımı sarsıyor. Faraza şu gençlik teşkilâtının hali... hâli pürme-lâii...
Faraza spor gazeteciliğinin ne heyecanlı, nc dikkatli ve güzide bir rüknü olduğunu yakından bildiğim «Kemal» in geçirdiği macera.
Birinci misal, bir makalenin dar çerçevesi içinde tenkidine imkan bulamadığım ve bir hayli engin sandığım bir mevzudur ki bu sütunlarda bir seri makale halinde neşretmekle şifahen size bildirmek şıkları arasmda henüz mütereddit bulımuyorum. ikinci misale gelince bunu burada kısaca tahlil etmek mivmkündür. Hem niçin itiraf etmekten çekineyim? Bugün kalemi elrme ben size yalnız bundan bahseUmek için almı-şvmdır. • •
istanbul bölgesi ceza heyetinin
Her günü derhal yapılabilecek nice işleri başaramamak aczinin bin numunesini vererek geçen istanbul bölgesi, belki hâlâ, bu hâdiseyi makaramıza süratle aksettirmek becerikliliğini dahi göste rememi^tir. Bu takdirde «Vatan» ın dünkü sayısında, dördün, cü sayfada, spor sütununa bir göz gezdirmenizi istiyeceğim. Zira bölge ceza heyetinin cidden garip olan bu kararı, şahsınızdaki askerin mülmitaz vasıfları arasında saymak saadetine daima nail olduğum münevveri sanırım ki düşündürecek ve muazzeb edecek-
Dün "İzmir Vapuru„ İle Köstence'den Gelenler Bize Romanyadan Mühim Haberler Getirdiler...
/ I ngil terenin li il lire? Sefiri ve Karol Müdafaa Hatlarının İnşasında Bulunmuş Olun Bir Ameriltalı Mühendis, Dün Başmuharririmize Neler Söylediler?)
bir.
Spor neşriyatını, bilhassa arkadaşımız Kemal Onanın yazılarını dikkatle takip etmiş bulunan ve etmekte devam eden bir vatandaş sıfatiyle size alenen beyan ederim ki bahsettiğim kararın şu cümlesi hiçbir suretle hakikatlere tetabuk etmemektedir:
«Vatan gazetesinde neşrettiği ve dosyasında mevcut yazıları ile Beden Terbiyesi teşkilâtının sa-lâhiyettar makam ve mercilerine ifa ettikleri vazifeden dolayı hakarette bulunan...3»
Rumenlerin milyarlar sarfederek yapıp düşmanlarına tek kurşun atmadan terkettDcleri ve bh- zamanlar büyük bir gurur üe bafesey-ledikleri Karol müstahkem hattı  yapılırken.. (Sağda Tuna üzerinde yüzen bir vinç. Solda bir Rumen istihkâm generali ile birlikte Amerikalı mühendis.-.)
\
General Direktör Cemil Taner bir mükâfat tevziinde
Bereket versin ki bu kararda arkadaşımıza ait «delâili cürmi-ye» nin dosyalarda mahfuz bulunduğu da kaydedilmiş... Evet, bereket veroin ki böyle... Zira bu hal, bize şöyle bir sual sormak hakkını bahşediyor:
«Şu mevcut vesikalar» neşredilme bari de biz de okuduklarımızı, bölge zimamdaranı kadar olsun anlıyabilip anlayamadığımızı öğrensek...
Benim bildiğim Kema'l, Vata-n'ın spor sütun ve sayfalarında yalnız doğruyu söylemiştir.
İşte birkaç misal:
1 — Güzide atletimiz Melih e ceza verilmişti. Kemal, verilişin-deki yanlışlık kadar derecesindeki şiddet ile de bir hatâ olan bu cezaya itiraz etti. Zira cezaya sebep gösterilen hâdisede, bir spor-cu için doğru ve insani olmadığı iddia edilemiyecek bir cihet yoktu. Zira bu kabil hâdiselerde verilmesi mutadceza bir iki haftayı geçmezken MelnYe iki ay ceza verilmişti. Düşününüz o Melihi ki bize üç Balkan şampiyonluğu kazandırmış, Milli marşımızı üç defa on beş, yirmi bin kişiye dinlet, miş ve bayrağımızı Balkan'lar arası şeref direğinde ardarda üç defa dalgalandırmıştu
2 — Kemal, devalmlı surette çu hakikati tebarüze çalışmıştır:
«Spor işlerimiz iyi gitmiyor. Bunu düzeltmek lâzımdır. Eski* den bu işler yılda 120 Lira maaş alan bir kâtiple idare ediliyordu»
Diyerek hakrkatJİcre sadık kalmaktaki şayanı memnuniyet ısrarını göstermiştir.
3 — Siz, «ben tam amatörle
Ingilterenin
Bükreş Sefiri Dün Geldi
(Başı 1 İncide)
bu zevkin seneler geçtikçe aşın-mamasıdır.
İKİ MESLEKTAŞ
Sarıyer karakolunun iskelesinde iki atlatma meraklısı gazeteci ile karşılaştım. Birisi Amerikanın United Press ajansı muhabiri B. Şmit, diğeri Londrad ı News -Chronicle gazetesinin muhabiri... Çok şükür bizden kimse yok.
Hep beraber küçük bir motö-re dolduk. Beşinci şube müdür vekili B. Naci, telâşımıza güldü:
— Bu gazetecilik de bir dert, dedi. Okuyucu aıfatile elimize hazır bir gazete geçince her bir sütununun arkasında ne kadar zahmet, üzüntü ve emek saklandığını gözönüne getirtmeyiz.
İzmir vapuru Boğazın ağzında göründü. Bize kalsa e»ki zamane konsan'larınm hız ile rampa ederek bütün haber membalanna derhal konacağız. Fakat sıhhiye idaresi bizden evvel geliyor. Vapuru, ilk önce sıhhiyeciler istilâ altına aidi. Etrafta sayısız kavisler çevirip duruyoruz. Beş dakika, on dakika derken tamam bir saat... Bu 'bir saati ne gibi mua-
tam profesyoneli ayıracağım!» demiştiniz. Kemal, «amatör de-ğ'löz ki profesyonel arıyoruz, kulüpler oyuncularına para veriyorlar, iş buluyorlar, ailelerine bakıyorlar, amatörlük bunun neresinde?»
Delmekle genel direktörlüğü ikaza çalışmıştır.
Bu misaller bir hayli uzatılabilir Generalim. Ben de Kemalin ısrarla tekrarladığı gibi, «profesyonel teşkilât amatör atletleri ida. re    edemez» demek    itiyadında
olanlardanım.
İçine sevgi vo saygılarımı da katmaktan kendimi alamayacağım Du mektubumu, arkadaşımız hak-Kinda verilmiş olan ve ne hakla verilmiş olduğu anlaşılamıyan «ceza» «?* nın bir teonyiz lâyihası addet'menizi dilerim. Ben, tecziye edilmeleri icap edender varsa bunları herhalde Vatan'm spor sayfasında bulmak mümkün değildir kanaatindeyim.
m elcilerin doldurduğunu gözönüne getirmeye çalışıyorum, muvaffak olaımuyorum. Düşünün bir kere: Vapurun güvertesine insanlar dizilmiş çok mühim bir havadis merkezinden geliyorlar. Her birinin size söyliyeceği bir şeyler var. Halbuki yanlarına varamıyorsunuz, bir aç adamın lokanta camekânrndan yemek seyretmesi gibi ağzınızın suyu akarak uzaktan hepsime bakıyorsunuz. Bir direğim ucunda dalgalanan bir sarı karantina bayrağı sizi onlardan ayırıyor.
HÜCUMA GEÇtŞ
Nihayet karantinacıiarın gönlü oldu. Vapurdan ayrıldılar. Biz derhal hücuma geçtik. Karşıma Laily Express gazetesinin Balkan muh abiri M is is Ho İlin g$wort h çıktı: _
— Aman, beni sefire tanıtınız, diye rica ettim.
— Tanıtayım, kolay, dedi, fakat sefir ağzını açıp da gazetecilere bir şey söylemez.
Mavi gözlü, zeki tavırlı, pek iyi bir insana benzâyen bir zatla beni tanaştudı. «Ağzına açıp da gazetecilere bir şey söylemiyen» sefiri sıkmak istemedim, ilk sözü ondan bekledim. Bir şey söylemedi biraz durdu, eonra ayrıldı:
DİLSİZ DİPLOMAT
— Diplomatın bu kadar da dilsizini hiç gönmedıjm», diye düşündüm.
O da benim için demiş ki:
— Gazeteoinin dilsizi olduğunu bilmiyordum.
Bunu duyunca sefirin pek de söylendiği kadar dilsiz olmadığına hükmetitim. Büaz sonra güvertede yanma yaklaştım. Utan-bulu seyrediyordu.  Sordum:
— Buraya ilk ziyaretiniz mi?
— İlk ziyaretim olur mu? Gözüm burada açıldı, ilk vazüem İstanbul sefareti ataşeliğidir. Bu saniye Abdü İham idin son selâmlığını düşünüyordum. 31 mart vakası olmuştu. Selânikten Hareket ordusu gelmişti. Saltanat hırsile otuz üç sene ne yaptığını bilmiyen adam korktuğuna uğramış, son saati gelmişti. İşin sonu geldiğini bile bile mutat debdebe ile selâmlığa çıkmıştı. Ben de OTada idim. Gördüğümüz yüz, alçıdan yapılmış bir heykele benziyordu. Bu yüz, yaşlı sultanın kalbini diolduran heyecan ve üzüntüleri bir maske gibi gizliyor-
du.
Buradan Mısıra gübtim, İranda vazife gördüm. 1923 de sefaret rMÜsteşarı sıfatile tekrar Tüırkiye-ye geldim. Musul müzakerelerinde hazır bulundu} n.
BALKAN BİRLİĞİNİN TARİHİ
Kaderim Balkanlarda mühim" hâdiselerin baş ve aonunu görmek imiş. Altn> >^di senedir BükA reste sefirim. Balkan birliğinin doğd uğ-unu gö rdüm, büy ümesin i seyrettûm. Bükreşte öldüğüne de şahit oldum.
— 1939 ağustosunda ba§ka bir vazifeye tayin olunduğunuz, fakat Romanyayı tanımanız do-layıaîle yine orada ipka edildiğiniz doğru mu?
— Hâdise doğrudun Istok-ho'm sefaretine geçirilmiştim. Sonra Bükreşte kalmamı münasip gördüler, kaldl|m.. Almanların memlekete girdiklerini, miktarla.
nnın çoğaldığını, Romanyanın mukadderatı üzerine olan hâkimiyetlerinin güneden güne arttığım gördüm. Nihayet iş o dereceye vardı ki diplomasi münasebetlerinin devamına imkân ve sebep kalmadı. Bu münasebetleri kestik. Buna iki taraf da teessüf etti General Antoneako ile son bir mülakatta bulundu^m. Münasebetlerin kesilmesine ait notamı, zı verdim. Müteessir gölündü ve dostane bir lisanla şu tarizde bulundu: «Macaristanla münasebetlerinizi kesmediğiniz halde bizimle niçin kesiyorsunuz??»
EN SON PROTESTO
Romanyada bulunan Polonyalılardan üç bini meçhul bir semte götürülmüştür. Romanyada en »on yaptığım, iş, bu çirkin ve usul_ süz harekete karşı protestoda bulunmak olmuştur.
— Romanyadaki işgal ordusunun mevcudu ne kadardır?
— Son zamanlarda üç yüz elli bin kadar tahmin edüiyor. Bunun dtoğrusunu Romanya hükümeti de ^bilmiyor. Bir tahminden
ibaret/tir.
— Tuna üzerinde pontonlarla
köprü kurulduğu doğru mudur?
— Doğrudur, yer yer ponton köprüleri yapılmaktadır.
— Vapurda sizinle berabcı Belçika, Hollanda, Portekiz, Nor. veç sefitrieri de bulunduğu söyleniyor. Bunların hepsi burada mıdır?
— Hayır, yalnız Belçika sofi-ri   vaputrda   bulunuyor,   bir de
Hollanda sefirinin eşi bcknle gelmiştir. Hollanda, Portekiz, Norveç eefirleri ayni zamanda Be'Egradda da sefir olduklan için Yugoslavyaya çekilmişlerdir.
— İstikbal hakkında plânlarınız nedir?
— Türkiyede bffkaç gün kaldıktan sonra Mraıra gideceğim, orada dört hafta kadar kalıp dinlenmek niyetindeyim.
USTA BİR PİLOT
Sefirden sonra eşi Lady Hoare ile konuştum. İlk sualim şu oldu:
— Sizin için çok usta bir pilot diyorlar, doğrumu?
— Pilot olduğum    doğrudur.
Havacılık en büyük zevkimdhr. Yalnız ustalik tarafı mübalâğada.        /t  .  / ¦•'•'•><1t <  -  V
— Bükreşte bir hususi tayyareniz varmış. Orada mı bıraktınız?
— HayiT, Romanyada 'işler karışınca geçen ilkteşrin ayında tayyaremi ambalaj ettirerek Is-tanibula gönderdim. Burada tamirden geçmiştir. Belki de yoluma tayyaremle d-rvam edeceğim. 1937 de de tayyaremie ve Adana yolu ile Türkiyeye gelmiş ve biı kaç gün kalmıştım,. Sonra uçarak İngiltereye gittim.
Bu iki görüşmeden sonra Amerikalı ve İngiliz gazeteci arkadaşla ayrı ayrı çalıştık. Ayrı ayrı taraflara saldırıyor, arasıra buluşup birbirimize nof veriyorduk.
Bu telâşlı çırpınmalardan geldiğimiz zaman vaıpur Galata rıhtımına yanaşmıştı. Aşağıda gazeteci arkadaşlar ve bu arada" fotoğraf muhabirleri vazifeye ha-zırlanlmış, tetikte bekliyorlardı. Biz üç mesut gazeteci, bunların arasından en mütevazı tavrımızı takınarak geçtik, fakat içimiz gülüyordu.
_A. E. Y,
Hopkins
Nevyork'a Vardı
Nevyork, 16 (A.A.) — Reisicumhur Roosevelt'ln, îngilteredekt şahsi mümessili Hopkins,   bugün   Clipper tayyaresilc Ncvyorka avdet etmiştir.
Hopkins gazetecilere beyanatta bu lunarak, Ingilterenin harbi kazanacağına kanaati olduğunu bildirmiştir.
KÜÇÜK DAMA T
(Vatan) da dokuz yaşında damat başlıklı hikâyeyi okuyunca bu gibi vakaların târihe kai-bolmus bir ma&al olmayıp zaman zaman Anadolunun bazı köşelerinde kendini gösterdiğini hatırladım. Çünkü dokuz yaşındaki damadın pek az bir farkla on bir yaşındakisine daha geçen sene Bafra köylerinden birinde bizzat
^ahit olmuşium..
Çorak köyü göz alabildiğine uzanan tarlaların öbür başında birbirinden uzak serpilmiş dışları tezek sıvalı evlerden ibaretti. Sakın ismine bakarak toprağının ku
rak ve bereketsiz olduğunu zannetmeyin, orası dünyanın en güzel tütünlerini, en lezzetli karpuzlarım yetiştiren mahsufldaT araziye sahipti. Havası oldukça sert, sıcağı ve soğuğu müthiştir. Şehirden güneşle beraber yola çıkmıştık. Brr haftadan beri bu saatler sürecek öküz arabası yolculusuna çalışılınız, köyde epey bir zaman kalabilmek için lâzım olan ufak tefek sepetlere yerleştirilmişti A* rabalar arka arkaya yola çıktığı zaman karşı tepeler yeni yor, gök yüzü sanki ağır ı rinerek açılıyordu. Dört arabalık
agarı-
agır u
kafileye hepsi de on on bir yaşlarında dört çocuk nezaret ediyor, öküzlerin dinlenmesine doyurulmasına daima onlar bakıyor la rd.ı Fakat hepei de büyük bir itaatle bizim arabacının sürücüsü ve diğerlerinden oldukça daha temiz giyinmiş olan çocuğa bağlıydılar. O ağır bir ciddiyetle ve incecik körpe sesile yanık köy türküleri söylemeğe başlayınca arkadaki arabalardan:
— Yasa Kurt Bey Yaşa! Diye feryatlar geliyor ve kafile reisimiz Kurt Bey utangaç bir köy erkeği halile ba-şım iki tarafa sallı-yarak bir tüyü bile buloınmıyan dudaklarının altından gülümeü-yordu. Yanında bana hemen hemen bir tercüman vazifesi gören Fadime hatun merakla açılan göz Icrimin mânâsını anlamış olacak ki başını biraz daha yaklaştırarak;
— Kurt Bey Hacı Durmuş a-
ğ&nın dalmadıdır dedi. Kadın ayni zamanda koluma sarılmamış oleaıydı kendimi muhakkak surette arızalı yolda ağır gıcırtılarla dönen tekerleklerin altında bulacaktım.
Anadoluda garip ve oknıyacak şeylerle karşılaışabilmek için nesil tahdit etmeğe imkân yoktur. Bazan günün inea'nlarırun tarihe karışmış zannettiği bir vakaya bugünün çocuğu tesadüf edebilir. İlk şaşkınlık anlarımı geçirdikten sonra akhma bu çocuğun bir cüce olması ihtimali geldi. Sözlerinin üzerimdeki teairini gülerek seyreden yol arkadaşıma dönerek:
— Fadime hatun dedim. Kurt Bey kaç yatsında var? Gözlerini karşılara çevirdıi, uzun uzun bir hesaplar yaptı, neticeden epeyce efmin olduktan sonra:
— Bu derim dr on birini bitirecek dedi. Ona karşı içimde be-
liren hayretin yerini şimdi derin bir merhamet hissi kaplamıştı. Fadime haJtun uyanık bir   köylü
kadını idi.
Bu işi hoş görmediğini pek â-lâ anlamıştım. Tekrar ona döndüm;
— Kuzum Fadime hatun dedim. Bu çocuğa günah değil mi? Ne lüzum vardı buna. Bununla evlennriye razı olanın da hiç mi
aklı yok.
Köylü    kadın   yavaşça    içini
çekti;
— Hey gidi evlât hey dedi. Hacı Durmuş Çorak köyünün derebeyidir. Kurt Bey babası öldü'klten sonra emmilerinin yanına gitmişti. Mal çok, davar çok amma uşak küçük. Hacı Durmuş hiç bunca malı oğlanın emmilerine yedirir mi? Onu tuttu kendine damat yaptı. E ne ider sin bir iki yıla varmaz bu da büyü yüverir.
— İyi atmma kız da küçük mü bu işe ne diyor? Fadime hatun enli kaşlarını bir anda yukarı doğ ru fırlattı. Büyük bir   haksızlığa
karşı koyar gibi:
— Ne ideoek dedi. Babasına karşı gelecek değil a* E Zehre de derin kıçın çocuğudur elleme...
Düşüncemi yine uzun değneği-1c öküzlerin sırtını dürten Kurt Beyin ince »eai kesmişti. O kendini herkesten ayrı bir mevkide görerek büyük bir azametle yürüyor, zaman zaıman aklının ermediği bu garip vaziyetle eğlenir gibf bir türkü (mırıldanıyordu.
Arabacı arabayı düzden çek Ben geliyorum sen elini kızdan
çek
Köye grupla beraber girdik, sabahtan beri kâh mola. vererek kâh yürüyerek, koşarak, bazan da arabalarda süren kısa yolcu luğumuz oldukça neşeli   geçmiş-
ti. Uzaktan geldiğimizi duyanlaı köyün dışına kadar karşıcı çıkmışlar, çocuklar arabaların yanlarına üşüşmüşlerdL Ben çıplak ayaklı ve burunlarını çekerek etrafımı alan bir çocuk sürüsünün ontaömda onlar için aldığını kiT-mızı yeşil çizgili halka biçimli pey nir şekerlerini dağıtıyordum. Birden bire yanrbaşımda Fadime hatunun sesi geldi. Bana» elile işaretler yaparak karşıdan batşrna peştamalını dolamış çıplak ayaklarına takunyalarını geçirmiş yavaş yavaş gelen bir kadını gösteriyor:
— Di ha Zehre di ha diye mütemadiyen bağırıyordu. Zehra yanımıza yaklaşmıştı. Bu parlak bakışlı, kırmızı yanaklı genç kadına içimde bir sızı duyarak baktım..
Derin kışın çocuğu Zehre Kurt Beyin anası olabilirdi.
NECLA MARAŞ
OKUYUCU
MEKTUPLARI
BOĞAZLARIN MENŞEİ
Bo^azJarm mcaseınc dair tsoruUn bir suale ben de nu i ¦ \ abı veriyorum.
Boğazların menşeini tayin etmek hâlâ müşkül olmakla beraber
birçok coğrafyacıların  lddlalari> -le karşılanıyoruz. Ve hepsinin kabul ettiği bir  me.srlcde     Boğum bir vâdi olmasıdır. Sarma t denizi adı verilen,    şimalde,   şimdiki K iradenizden çok daha büyük bir deniz mevcuttu. Ve bunun    seviye*! Marmara   denizinden   aşafli bir vaziyette bulunuyordu. \Valt-her    Peoek'in    tetkiklerine   göre TraKvadan gelen ve Halici takip eden bir nehir Saraybıırnu önünde bir öMrnck yaparak Karadenlzc doğru akıyordu. Vaktaki 1 cii zamanda Avrupa müteaddit cumudl-yelerin İstilâsına maruz kaldı. Bu eamudtyeterin • rimı  ıi.   Karadeni-ze »kan netıirier fazla su  getirmeğe be*huhlar.   Bnnun   üzerine alçak Mr seviyede bulanan nehir vadisinin içinden Karadeniz sularını Ma mı a raya akıtmağa hanindi. Bu snlarm şiddetli hücumu, kma bir zamanda hu vadiyi hayli derin leşti rm İş tir. Halen Karadenizln sulan Boğazlar vaMtasile Akdenlze akmaktadır. Boğaz üzerinde gör-
düğümüz akıntı Karadenizdcn selen suların tesiriyle olmaktadır. Fakat buna mukabil Akdenlzden de oldukça tuzlu ılık bir akıntı boğazın alt tarafından Karadenlzc doğru gitmektedir. Bunun görülmesine imkân yoktur. Eğer bu akıntı olmasa İdi, bugün Karadeniz İmi! i i . i suyunu nehirlerden tedarik ettiği için. tamamen bir tatlı su denizi halini ahu aktı. Ba/_an şiddetli lodoslarda deniz sathın-da, Marmanıdan Karadenlzc doğru bir akıntı görülürse de sırf bu rüzgâr tesiriyle olan suyun hareketinden başka bir şey değildir.
Boğazların derinlik ve genişliği meselesine gelince, mcr/.'in    yapmış olduğu sondajlarda.   Boğazın en derin yeri Bebek önüne   tesadüf ermektedir. En büyük   derinlikte 9*2 metredir. Bundan   sonra İkinci mühim derinlik Garipçe İle Poyraz burnu arasında 84 metredir. Boğazm en »tğ yeri de Kuzguncuk önleridir. Buranın dVrinrlği 48 metreyi   aşmaz.   Boğazın    en
dar yeri Rumeli Hisarı İle Kandilli araMdrr. Burası 750 metredir. Bütün Boğazın nznntuğu da 30 kilometre kadardır.        ,
Necdet Tunç dilek
_j
Hastabakıcıhk
Yazan: Dr. Nuri ERGENE
Eİmc Kasta bakıcılığa dair bir kitap geçti, kaç gündür onu büyük bir zevt ve dikkatle okuyorum. Okudukça dikkatim artl" yor ve içâmde&i takdir kbierİBİn gittikçe fazlalaştığını hissediyorum.
KaJay cemiyeti ha#*a bakıcılar okulu öğretımenlerirıden Fatma K- Elneren tarafından yazılan bu kitap, (Hemşire tekniği) a-dtnda bir eserdir.
Hasta bakıcthk sana tin e hak-kile vakıf olmanın verdiği geniş bir salâhiyet be yazrltmış olan bu eberde bütün hastalar ve bütün hastalıklar önünde bir hemşirenin başarmalı lâzım gelen teknik hasta bakım iğleri ameli bir tarzda izah edilmiş bulunuyor.
Türlü türki dertlere tutularak yatağında inieyen bir hastaya bakmak, onu, bir an evvel, hayat ve sıhhate kavuşturmak cidden büyük bir hizmettir.
Tababet bakımından bir başlanan yatağını hazırlatmak, onu kaldırmak, yatırmak, yedirmek, içirmek, temizlemek, ona Vantuz Lavman, Lâvaj... yapmak gibi hasta bakımına ait, her biri ayri bir vukuf ve meleke istiyen, bir sürü işler vardır.
Uzaktan ehemmiyetsiz ve kolay gibi görünen fakat esasında çok mühim ve hastanın hayatını kurtarıcı bîr /tesiri haiz bulunan bu içlere dair (Hemşire tekniği) rde çok etraflı, çok d erli toplu bilgiler var. Bu bilgiler ne kadar güzel toplanmış ne kadar güzel sıralanmış ve ne kadar açık bir lisanla yazılmış.
Hasta bakıcılık, hem maddi hem manevî cephelerden, ayrı ayrı, takdir ve tebcile lâyık bir sanattir.
Tahammül cd*Lrn«ei müşkül elem ve ıstıraplar içinde yatak esiri oljmuş hastalarla, baş ucunda, semavî bir iyilik ve şefkat meleği gibi, güler yüzü, sakin ve soğuk kanlı varlığı ile, onların bir an evvel, sdihat ve hayata kavuş malan için, hekimin bütün tavsiyelerini, yorulmaz bir gayretle, tatbike çalışan bir hemşirenin bu hizmetinden daha yüksek, daha insanî bir iş tasavvur olunabilir mi?
Kadın eli, dünya üstünde şef-kait ve merhametin biricik timsali diye tanındığı için, hasta bakıcılık gibi ince bir sanatte ancak bu nazik fakat becerikli ellerin başarabileceği işler arasında olduğuna şüphe yoktur.
Cihanın en yüksek ailelerine mensup kadınların, icabında, has ta bakıcrhk yapmağa, seve seve koşmakta olmaları hasta bakıcılığın yüksekliğini ve hasta bakıcılık san'atinin kudsiyetini ispat eden en açık delillerden biri sayılmaz mı?
Fener n»«*rk
aer
kalecisi Cihat, bir   hUcumu durduruyor
Beşiktaşlılar Bu Senede
Hiç Yenilmeden Şampiyon Oldular
Istanbulspor Galatasarayı 3-0 Mağlûp Etti
Şurası muhakkak ür ki hastaya iyi bir bakj)m. temin edilmedikçe hekimin tedavisi, çok defa, lüzumu kadatr fayda temin edemez-
Bir hekimin mesaisi, ancak o-nunta ayni yüksek gaye uğrunda iş birliği yaıpmış olan hemşiresinin mwaw ile tamam olur. Ancak bu sayede on ajgır hastalıklarla mücadele etmek ve bu savaşta muvaffaık olmak imkânı hu sule greleJbiİir.
İyi bir hasta bakıcıya malik o-lan doktor, hasta tedavisinde çok .şanslı ve çok bahtiyar bir insan sayıltr.
Hasta bafkıcılığrrt, manevî baklandan, gayet yüksek bir sanat olduğu ne kadar açak bir hakikat ise bu işin derin bir vukuf ve mümarese isteyen ayrı bir il km şırbesj olduğunda da, o mabette $üphe yoktur.
Hasta 'bakıcılık için, sadece, şefle a*, incelik, sabır ve tahammül gibi yüksek hassaJara malik olmak kâfii değildir. Bu hasletlerin, ayrıca, teknik biLgilerlç de süslenmesi ve tamamLacnması icap eder.
Onun için,, hasta bakıcılığın artık buçrürt mektebi, kitabı ve tekniği vardır, ve artık hasta bakıcılık, senelerce emek verilmesi ve tahsil edilmesi lâzım gelen bir ilim ve ihtisas şubesi olmuştur.
Şimdiye kadar A<vrupa memleketlerinde hasta bakıcrlığa dair birçok mükerranel eserler vü-cude getirilmiştir. Bunlar elde mevcuttur. Fakat bade bu yolda belki dc ilk tertf olarak ortaya çrican (Hemşire tekniği), Av-ruoajda neşredilmiş olan emsali-rri, hiç bir saman, aratmıyacak kadar mükemmel ve çok güzel bir eserdir.
İşte bundan dolayıdır ki Fatma K. Eneren'in nazarî ve amelî çalışmalarının mahsulü olarak yüksek bir vukuf ile vücude getir ligi bu eaer, ya+ntz taiebeye ders kitabı olarak kalmamış, millî tıp kütüphanemizin derin bir boşluğunu da doldurmuştur.
Eserin kıymetli müellifini tebrik eder, bir hekim ve bir meslektaş sıfatile kendisine teşekkül etmeyi kendim için, borç saya-rırh.
Manisada   Dikiş    Kursu
Manisa (Vatan) — Singer kumpanyası muallimlerini şehrimize göndererek iahrî dikiş kursu açmı^tiT.
Bu kursta nakısa ve dikişe ait ne varsa her şeyin incelikleri gösterilmektedir.
Bu kurs daha dün    açılfrrıakla
şehrimizin en güzide aileleri bile iştirak etmektedir.
ıVIARlA CEBOTARİ-CLAUDİO GROLLO
ve Scala de Milano ile Roma Opera RoyaTın
Orkestraları ve teganni hey'etleri m
V E R D l'nln menhur operası
LA   T R A V1 A T A
filmini yaratmıştır. Pek yakında
SARAY Sinemasında
Beşiktaşlılar, dün kendi stadların-da kuvvetli rakipleri Fcnerbahçeyi de 1 - 0 yenerek maçlarını bitirdiler ve bu suretle hiç bir mağlûbiyet, hattâ beraberlik dahi kaydetmeden 54 puvanla istanbul şampiyonu oldular.
Günün ikinci mühim hadisesi de dördüncülük için çırpınan İstanbul-sporlular m Galatasarayı 3-0 gibi açık bir farkla yenmesi ve milli kümeye girmesinin tahakkuk etmesi oldu.
Üçüncü vaziyet te ikinci kümeye girecek takımın meydana çıkması, ve Topkapmın sonuncu olduğunun ani aşıl m asıdır.
Bu Uç hâdiseden cn mühimmi bizce tstanbulsporlularm Galatasaraya kar şı elde ettikleri galibiyettir. Çünkü, birinci devrede aldıkları fena neticelerden sonra büyük bir enerji üe çalışarak dördüncülüğe yükselmek, hem de Galatasarayı mağlûp ederek bu muvaffakiyete ulaşmak o kadar kolay bir sey değildir.
Dün Şeref stadında yedi sekiz bin kişilik bir seyirci kütlesi doldurmuş bulunuyordu. Bu sene hiç mağlûp olmamış, berabere kalmamış Beşiktaş takımının bu en mühim maçta nasıl bir netice alacağı merakla bekleniyordu. Çok sıkı geçen bu son karşılaşmada da bir tek gol yemeden Beşiktaşr sahadan galip çıkardı. En mühim maçtan başlrya-rak dünkü oyunları srrasile veriyoruz:
Beşiktaş - Fenerbahçe
Takımlar m sahada ne gibi kadrolarla yer alacakları merakla bekleniyordu. Adnan Akının idaresindeki bu oyuna her iki takım şu kadrolarla çıktılar: Beşiktaş takımında hakemlik dolayısile futbolden ayrılmış eski kaptanları emektar Hüsnü yer almış bulunuyordu ve şu şekildi:
M. Ali - Yavuz, Hüsnü - Rifat, Halil, Feyzi - Şakir, Hulki, Sabri, Şeref, Şükrü.
Fenerbahçe: Cihat - Cemal, Lebip-
ömer, Esat, Fikret - Küçük Fikret, Naci, Yaşar, Niyazi, Rebii.
Oyun çok seri başladı. Fakat daha ük dakikadan her iki tarafm a-sabiyet içinde bulundukları görüldü. Beşiktaşlılar uzunpaslarla oynryarak kolay inişler yapıyorlar. Buna mukabil sarı lacivertliler de kısa pasla oynamak hatasına düşüyorlardı, tik beş dakika içinde NacLnin arka arkaya iki muhakkak gol fırsatı kaçırdığını görüyoruz. Beşiktaşlılar, bu iki mühim tehlikeyi atlattıktan
sonra hücuma geçiyorlar ve bir hücumda Şerefin çok   güzel bir sütü
harikulade bir kurtarışla Cihadın ellerinde kalıyor ve bu kurtarişile de
kıymetini bir defa daha tasdik ettirmiş oluyor. Fakat bu güzel kurtarıştan bir dakika sonra ikinci bir hücumda Sabri kaleci ile karşı karşıya kaldıktan sonra dünyada hiç bir kalecinin kurtaramıyacağı bir şekilde Beşiktaşın yegâne golünü kaydetti. Bu golün Fenerlileri canlandırması lâzım gelirken, bilhassa hücum hattı nı bozdu. Naciyi çalım hastlaıfı tekrar sarmağa başladı. Yirmi iki o-yuncu içinde as olarak gözüken Küçük Fikret hiç işletilemedi.
Bir Fenerbahçe hücumunda top, sağdan sola geçiyor. Reblinin yıldıran gibi kalenin içine girmesile i-ki üç metrelik yakın bir mesafeden bir kafa vuruşunu görüyoruz. Fakat bu muhakkak gol fırsatı tesadüfen o köşede bulunan Mehmet Alinin ellerinde kalıyor.
Oyun gittikçe sertleşiyor. Siyah beyazlılar galip vaziyette olmalarına rağmen lüzumsuz sertlikler yapıyorlar ve devre do bu suretle 1-0 Beşiktaşın lehine bitiyor.
İkinci devre daha canlı başladı. Sarı lacivertliler mağlûbiyetten kurtulmak, Beşiktaşlılar   da galibiyeti
Lig Maçları  Puvan Cetveli
TAKIM M. e. B. M. A. Y. P.
Beşiktaş 18 18 _ 84 14 54
Fener 17 13 1 59 14 44
G. Saray 17 0 4 ¦ 4 57 23 39
İst. Spor 17 8 4 S 42 43 37
B. Spor 17 7 3 '   7 40 39 34
^ırfa İS 6 4 8 39 43 34
Beykoz 18 5 1 12 27 44 29
Kasrmpaşa 18 5 ? 1 12 26 44 29
Süleyman iye 18 4 2 İ2 20 62 23
Topkapı 18 1 4 13 18 83 23
elden brrakmamak için çalışıyorlardı. Fenerliler hâlâ kısa pasla oynamakta ısrar ediyorlar. En çok iş görebilecek Fikreti işletmiyorlardı.
Beşiktaşlıları yine hücumda görüyoruz. Soldan bir hücumda Şükrünün güzel bir vuruşunu Cihadm havada uçarak kurtardığını görüyoruz. Sarı lacivertliler için en büyük tehlike müdafi Cemal tarafmdan geliyor. Lebip en güzel oyunlarından birini oynayarak bu tehlikeleri uzaklaştırıyor. Esasen Fenerbahçe takımında pas verildiği zaman Küçük Fikret, Cihat ve Lebip gözüküyorlardı.
Yine Fenerlüer hücumda küçük Fikret vasıtasüe Beşiktaş kalesine iniyorlar ve mükemmel bir şüt direği sıyırarak avuta gidiyor. Bunu bir Beşiktaş hUcumu takip ediyor. Ve Hakkı Cihatla karşı karşıya kalıyor. Fakat Cihat burada da üstün çıkıyor. Maç ta bu suretle 1-0 Beşiktaşın galibiyeti ile sona eriyor. Siyah Beyazlılar bu son maçlarmı da galibiyetle bitirerek hiçbir fena puvan almadan on sekiz galibiyetle istanbul şampiyonu oluyorlar.
Siyah Beyazlıları bu muvaffakiyetlerinden dolayı takdir ve tebrik etmek bir vazifedir.
Istanbulspor - Galatasaray
Şeref stadının en mühim karşılaşmalarından birisi de Istanbulspor -Galatasaray arasındaki oyundu. Milli kümeye girebilmek için dördüncülüğü tutmıya çalışan tstanbulsporlu-lar bu dereceyi hak ettiklerini gösteren bir galibiyet te elde ettiler ve Galatasarayı 3-0 gibi açık ve su
götürmez bir netice ile mağlûp ettiler.
Şazi Teze anın idaresindeki oyuna,
takımlar şu şekillerle çıktılar:
Istanbulspor: Fikret - Sefer, Hay-
ri - Faruk, Rüştü, Muzaffer - Tarık, İsmet, Cihat, Fahri, Kadir.
Galatasaray: Osman - Adnan, Talât - Halil, Enver, Musa - Barbaros, Mustafa, Eşfak, Salâhaddin, AJi.
Oyuna Istanbulspor başladı. Mu-^hakkak galip gelmek azmile canlı bir .oyun çıkarıyorlardı, tki açıklan va-«tasüe yaptıkları hücumlar Galatasaray kalesi için mütemadi bir tehlike oluyordu.
Dördüncü dakikada soldan bir hücumda kale önünde topu yakalıyan Tank, güzel bir vuruşla ilk Istanbulspor golünü yaptı. Bu golden sonra da siyah sarılılar oyuna hâkim oldular. 20 inci dakikada yine soldan açılan bir Istanbulspor hücumunda kale önündeki kargaşalıkta Tank Istan-bulspora ikinci golü de kazandırdı. Bunu merkez muhacim Cihadm yaptığı üçüncü gol takip etti. Bu arada Istanbulspor sağ muavini sakatlanarak oyunu terketmek mecburiyetinde kaldı. Bundan sonra san kır mızılılar bir iki gol fırsatı kaçırdılar ve devre de 3 - 0 Istanbulspor lehine bitti.
tkinci devre de canlı geçti. Fakat tstanbulsporlular daha şuurlu bir o-pan oynadılar ve bir iki gol fırsatı da kaçırdılar. San kırmızılılar da ellerine düşen fırsatları kullanamadılar ve bu devre de her iki taraf ta gol kaydedemiyor ek maç 3-0 İstan-
bulsporun galiblyetUe sona erdi. Bu suretle siyah sarılılar milli kümeye girmek hakkını kazanmış oldular.
Şazi Teze an, her zaman olduğu gibi dünkü maçı da güzel idare etti
Vefa . Süleymaniye
Şeref stadının ilk karşılaşması Vefa - Süleymaniye arasında oldu. Feridun Kılıcın idaresindeki bu oyuna takımlar mutat kadroları]e çıkmışlardı. Oyun başlar başlamaz Vefalılar hakimiyeti ele alarak oyunu Süleymaniye nısıf sahasına intikal ettirdiler.
35 inci dakikada bir Vefa hücumunda Gazi Uk Vefa golünü kaydetti. Bunu Zühtünün yaptığı ikinci gol takip etti. Ve son dakikalarda Sü-leymaniyeliler de bir gol yaptılar ve devre 2-1 Vefa lehine bitti.
tkinel devreye Vefalılar yine hâkim başladılar. Fakat bir türlü gol kaydedemiyorlar dı.
10 uncu dakikada Süleymaniye sag açığı beraberlik golünü de yap-Var ve maç ta 2 - 2 beraberlikle neticelendi.
FENER STADINDA: Pera - Topkapı
Fener stadında ilk karşılaşma Şe-kibin hakemliği altında Pera ile Top kapı arasında olmuş. Topkapüılar, bu maçı da 5 - 0 gibi büyük bir farkla kaybederek sonunculuğa düşmüşlerdir.
Yirmi sekizinci dakikada Hrristo, 31 inci dakikada da Culafi vasıtasüe iki gol kaydeden Peralılar devreyi 2-0 galip vaziyette bitirmişlerdir.
tkinci devrede de ayni hâkimiyeti devam ettiren Peralılar üstüste üç gol kaydederek sahadan 5-0 galip ayrılmışlardır.
Beykoz - Kasımpaşa
Fener stadında günün son maçı, Beykozla Kasrmpaşa arasında olmuştur. Beykoz takımında futbolun memlekete ilk girdili günlerden tanıdığımız meşhur Kelle İbrahim de oynamak feragatini göstererek sporcu ruhunu bir defa daha ortaya koymuştur.
Spor tarihinde çok temiz olarak tanıdığımız ibrahim bu hareketile klüpçülügün ne demek olduğunu da bugünün gençlerine anlatmıştır.
Baştan nihayete kadar hâkim *r oyun oynayan Beykozlular bir çok fırsatları kaçırmışlar ve devre 0-0 berabere nihayeti en mistir.
İkinci devrede daha üstün bir o-yun oynayan Beykozlular, Sabahattin ve Şahap vasıtasüe iki gol kaydederek maçı, 2-0 kazanmışlardır.
İzmîrde    Bina
Arttırılacak
İzmir (Hususî) — Şehir meclisimizin bu def&ki .toplantısında, mahalleler itfaiye teşkilâtında çalışacak olan ekiplerin teçhizatlarına sarfedütmek üzere bina vergilerine yüzde beş niafcetimde zam yapılması hakkında alâkadar encümen tarafından yaprlan mazbata okunmuş ve kabul edilmiştir.
Ermenileri Kimler
NİÇİN
ve Nasıl Aldattılar?
Kelekyan ihtilâli
Gazetecilik, Komitalarla Muhabereyi Örtüyordu
Dlran Kelekyan, o sıralarda Mahmut Şevket Paşaya Ermeni komitaların rn tasavvur ve faaliyetleri hakkında nasıl malûmat veriyorsa, Paşadan aldığı malûmat ile hükümetin İttihat ve terakki cemiyetinin Ermeniler ve komitalar hakkındaki nok-tai nazarlarını tasavvur ve teşebbüslerini de, Zehrap vasıtasüe Taşnak-lara, Agop Bablkyan elüe Hmçak-lara ve Vahan Papazyan dilile de Ram^avarlara gizli gizli bildiriyor, bu suretle onlarla olan birliğini de, cidden takdire değer bir kurnazlıkla, gösteriyordu.
Diran Kelekyanın bu işlerde en kuvvetli elemanı Sabah gazetesi sahibi (Mihran) di. Mihran kurnazlığını, hafiyelikteki üstatlıgmı, uzun zamanlar AbdUlhamide hizmet ettikten sonra, kendini ittihatçüara da beğendirmek suretile göstermiş bir eamane yadigarı idi. Cahü, fakat çok zeki idi. Etrafındakilere Türk dostu görünmenin yollarını çok iyi büen. Ermeni komitalarından ve mefkurelerinden tiksindiği hissini vermeği kusursuzca beceren bir a-damdı. Tüccar zihniyeti!, nekes tıyneti 1 bir adam gibi görünür ve bununla öğünürdü. Fakat, el altmdan komitacılara maddi muavenetlerde bulunmağı, onların da gönüllerini hoşlamağı ihmal etmezdi.    Suadiye
r OLMACA
Soldan Sağa: 1 — Anadolu trenlerinin hareket ettiği istasyon 2 — Akideler - Bazan 3 — Para işlerüe uğraşan müessese - Uzak değil j — Bir meyve - Lâkin 5 — Gemiyi idare eden 6 — Köpek - Tırnağı olan 7 — Zarif - Furuhat etme 8 — Na-kü vasıtası - Akıl 9 — İpekli bir kumaş - Bir hayvan 10 — tkinci harfine nokta koyunca büyük bir nehir - Makine veya saati düzeltme - Sual e-datı 11 — Müslüman olmıyan taba
- Seda.
Yukarıdan A*ağrya: 1 — Habeşi e-rin memleketi 2 — t^t - Gün 3 — Yanmış - Kafa 4 — Khemmivpt verme - Yok mnnftsma 5 — Büvük baba - Ortndnki harfe nokta kovarak kiril - T*rtat et 6 — Civar - Nida 7 — Hafive - TCnmn*" e*kl sev 8 — Pgflda - Avam öMNnde nankör 9 — T^tif*» - Kktnd harften   sonra    CTs
BftvaBPB nerede oMn*n bilinmeyen 10 — Hatve - Bir ecnebi ismi 11 —
Valdelik - Katet. DÜNKÜ BULMACANIN HALLİ Soldan Sağa: 1 — Salamandra 2 — Anadolu - Ayı 3 — Lâkin - Sa-kmi — Aea - Sert 5 — Top - Sıtma 6 — An - Okum - Ay 7 — Halaç -Ok 8 — îmar - Olan 9 — Kay - O-lur - Az 10 — Sırt - Para 11 — Çare - Aba - Ar
Yukardan aşağıya: 1 — Salatalık 2 — Anason - Masa 3 — Lâkap -Hayır 4 — Adi - Ar - Re 5 — Monopol - Ot 6 — Al - Kaol 7 — Nus
- Suçlu 8 — Asım - Arda 9 — Raket - On 10 — Ayırmak - Ara 11 — intak - Azar
eahilinde ve güzel bir bahçe içindeki köşkünde ara sıra esrarlı adamların toplanmalarına, hattâ barınmalarına müsaade etmek, haftalarca yedirip içirmek gribi lûtufkârüklarda bulunmaktan da pek yüksünmezdL
Mihran, Diran Kelekyanın en e-min bir muhabere vasıtası idi. Gazete İsleri dolayısile memleketin her tarafmdakl Ermeni gazete bayileri Ue yaptığı muamele ve muhabereler arasında, Diran Kelekyan Ue komitalar arasmda teebit edü-miş şifrelerle yazılı mektuplar da bulunurdu. Hattâ, son zamanlarda bu mektup ve telgraflardan birkaçının tutulduğu ve her ikisinin de nik-betlerine bais olduğu da duyulmuştu ki, bu, o zaraanm bazı garezkâr Ermenileri tarafmdan iddia olunduğu gibi. hiç de tertip edilmiş bir suç değildi. Hattâ, Tekirdağ mebusu A-gop Babikyanm, Sivas mebusu Doktor Dagavaryanm, Adana mebusu Hamparsumun, Van mebusu Vahan Papazyanrn, Muş mebusu Kegamın intihap dairelerindeki komita şubeleri ve komitaların umumi merkezleri üe olan gizil muhabereleri de, Mihranm kanalı vasrtasile yapılırdı. Tekirdağ- mebusu Agop Babikyan, büâhara faaliyete geçirilmek üzere Edirne, Kırklareli, Keşan, Malkara ve Tekirdağ havalisinde müttehit komitalar tarafmdan yapılmasma lüzum görülen gizil ve silâhlı teşkilâtta, bilhassa büyük bir rol oynamış ve teşkilâtın Rumelideki Ermenüer arasmda büyük bir rağbet ve muavenet görmesinde hükümetten ve muhitlerinden gizlenmesinde başlıca âmil olmuştu,
tşte, Kelekyan isyanı baş gösterdiği esnada bu isimlerini saydığım mebuslarla patrikhanede, birbirlerinden ayn olarak, sinsi sinsi çalışıyor. Ermeni komitaları tarafmdan tertip ve idare olunan Kelekyan ihtilâlini, Türkler tarafmdan Ermeniler aleytıine yapılan bir katliâm şeklinde göstermeğe uğraşıyorlardı. Hattâ, (Vandusep) ve (Eşnadank), (Haraç) gibi gazetelerde başka namlarla yazılar yazıyorlardı. Osmanlı memleketlerini karma karışık, anarşi halinde olduğundan, Avrupa ve Amerikanın artık bu vaziyete müdahale etmeleri lüzumundan bahsediyor ve bütün cihanı Osmanlı idaresi, ittihat ve terakki cemiyeti aleyhine fışkırtıyorlardı.
Bir taraftan da isyan sahası için silâh ve bomba tedarikine çalışıyorlardı. Gerçi, o sıralarda Ermeniler arasında bomba yapmak sanati oldukça ilerlemiş, hattâ (Setrak Boş-nakyan), (Bedros Parsihyan) ve emsalleri gibi bir hayli beceriklileri de
türemiş olmasına ve bu marifetli fesatçılardan birçoklarının îstanbuld-» bulunmasına rağmen, komitacılar îs tanbulda bomba yaptırmağı pek göze alamryorlardı. Kelikyaya gönderilen bombalar, mavzer ve nagant tabanca mermileri o sırada hep £ulga-ristaftdan getirüliyordu. Bu işte de. Van ve Muş mebusları Gegam ile Vahan Papazyan meşgul oluyorlardı.
O yıllarda. Varnada müttehit komitaların bir   mubayaa   komisyonu
vardı. Bu komisyonun başmda da (Armigak Bardikyan) admda vakti-le memleketinden kaçmış, yularca Avrupada dolaşmış ve komitacılıkta bir hayli kaşarlanmış bir Muşlu bulunuyordu. Arminak, mebus Kegam Ue Vanan Papazyanrn Istanbuldan gönderdikleri paralarla, Bulgaris-tandan bomba ve cephane alıyordu. Bu bomba ve cephanelerin istanbul limanı aktarmasile îskenderuna kaçırılması işi Ue de, yine bu mebusların mutemet adamlarından (Vartan) admda Rus tabiiyetinde Batumlu Ermeni bir gaz tüccarı meşgul oluyordu-
SORUNUZ
o vur elim
Ortamektepte İktisadî Coğrafya
C. B. Imzasüe bir okuyucumuz soruyor:
Kaim orta mektebin son sınıfında okuyor. Bu sınıfın coğrafya öğretmeni coğrafya derelnl liselerin on birinci smıfroda okutulmakta olan (İktisadi coğrafya) kitabından vermektedir- Talebeye
bu kitaptan birer tane almalarını ve bu bitaptan çalışmalarını bitiyor. Bo ne dereceye kadar muvafıktır.
CEVAP — Orta mektep son sınıf m m coğrafya dersleri ayn bir programla takip edilmesi lâzımdır. Esasen Maarif Vekâletinin tamimi sarihtir. Programda gösterilen kitaptan başka kitap alınamaz. Mevcut kitaptaki malûmat talebenin seviyesine göre vekâletçe kâfi görülmektedir. Bu sebeple kitabın ihtiva ettiği malûmattan fazlasını vermek veya daha mufassal kitapları takip etmek talimatna- • meye uygun değildir. |
_/
VATAN
Yahudileri Salhaneye Götürdüler!
(Başı 1 İnekte) XX
feri şirketinin   Avrupadaki   seyyar
teknik müfettişidir. Nerede şirketin çokça makinesi varsa, Bili orada işe düzen vermekle meşgul olur.
Son senelerde insanların başlıca işi tahkimat yapmak olduğu için Bili, hep bu nevi işler üzerinde çalışmıştır. Evvelâ Majlno hattına yolu düşmüştür. Burada tahkimat yapılması işinde geceli gündüzlü uğraşmış, fakat günün birinde bu hattm hemen hemen silah patlatmadan düş manın eline geçtiğini görmüştür.
KAROL HATTI
Bundan sonra Transilvanyada Ka-
rol hattı üzerinde aylarca çalışmıştır. Kanaatine göre, bu hat müdafaaya çok müsaittir. Fakat Romanyalılar, bunu tam bitirdikten sonra, hazır hazır Almanlara teslim etmişlerdir. •
Amerikalı müfettişin fikrince Al-manyanın Viyanada güya hakemlik edip Transilvanyayı Macaristana tes Hm ettirmesine sebep, Rumenlerin günün birinde bu hattı müdafaaya kalkışmasının önüne geçmektir.
Bili Arthur, Karol hattından sonra Bcsarabyada yapılan tahkimatla meşgul olmuştur. Fakat burada da emekler boşa gitmiş, tahkimattan bir an bile istifade olunmamıştır.
ROMANYADA HEYECAN
Amerikalıdan Rumen işleri hakkm da bildiklerini sorduk. Dedi ki:
— Ben eskiden Kovboy idim. Heyecan denilen şeyi bol bol tattığımı sanıyordum. Aylardanberi Roman-yada geçirdiğim heyecan karşısında eski kovboy maceralarım çocuk o-yuncağı kalır.
Harp propagandalarında mezalimden bahsetmek âdettir. Ben bu yeni propagandaları uydurma sanırdım. Romanyada yapılan işleri gördüm. Tüylerim ürperdi. Demir Muhafızlar, yeşil gömlek giyip güya polis vazifesini üzerlerine almışlar. Hakikatte asayişi koruyacak yerde inanılmaz mezalim yapmışlardır. Eski devlet adamları hapsedildikten sonra içlerinden biri, BUkreşe civar bir ormanda öldürülmüş, sonra bir otomobilin arkasından sürükletilmek suretile Bükreş sokaklarında dolaştınlmış-tır. Son gürültüler esnasında 1600 Yabudi öldürülmüştür. Hem de nasıl ? Bir kısım salhaneye götürülmüş, karnı yarılmış, kainlerine kızgın şişler sokulmuş, kulak, burun kesilmiş, diller Jiopanlmıatır-.  . _ ,
Almanlar iki kısım Rumeni biri-birine hücum ettirmek suretüe mem lekette milli otoriteyi tamamile da-ğıtmıya çalışmışlardır. Halk teessür içindedir. Fakat elinde bir şey yoktur. * <
GIDA MADDELERİNE HÜCUM
Yalnız gıda meselelerine seyirci kal amam ıştır. Romanyadaki Almanlar bizzat yeyip içtikten başka her hafta memleketlerine onar kiloluk paketler gönderebiliyorlardı. Bunun üzerine ortalıkta yiyecek kalmamı-ya başlamıştır. Rumen kadınları a-rasında: "Çocnklanmızın ağzından gıdalarını alıyorlar, aciz!,, diye feryatlar yükselmiye başlamıştır. Böyle gitseydi, Romanyada her şeye rağmen ihtilâl kopacaktı. Bunun için Almanlar, paket gönderilmesini mene tm iye mecbur olmuşlardır. Bu sayede ortaya son zamanda biraz gıda çıkmıştır.
OCAĞA KÖMÜR ATAR GİBl
Almanlar artık memleketlerine paket göndermemekle beraber, hele Ro-manyaya yeni geldikleri zaman kıtlıktan çıkmış gibi yemek yiyorlar. Lokantada yemeği bir porsiyon değil, 4 porsiyon birden ısmarlıyorlar. Yemek yediklerini seyrederken insan, yemek mefhumunu unutuyor, vapur ocağına kürekle kömür atılıyormuş gribi bir his duyuyor. Tatlı porsiyonunu, 6 tane birden getirtiyorlar. Gözlerinin istediğini mideleri almazsa fazlasını sarıp ceplerine koyuyorlar.
Dikkat ettim: Alman askerleri gözlerini kadınların ayakkabılarından ayıramıyorlar. Bunlardan çoğu evli adamlardır. Kanlarının çoktan beri iskarpin filân yüzü görmediklerini biliyorlar. Bunun için kadın ayakkabılarına gayet garip bir şey görmüş gibi bakryorlar.
ALMAN ASKERLERİ NASİL?
— Romanyada toplanan Alman ordusu hakkmda intihalarınız nedir?
— ilk gelen Alman kıtaları mun-tazamdı. Üniformalar yeni ve şıktı. Askerler seçilmişti. Bir kıta içinde boylar, vücutlar biribirine uyuyordu. Elbiseler de vücutlara göre yapılmıştı.
Zfcnan geçtikçe ve asker miktarı çoğaldıkça üniforma fikri tamamile ortadan silindi. Neferlerin üzerindeki elbise ayrı ayrı renktedir. Kayışlarının renk değişikliğinde farklar vardır. Elbise kimine dar geliyor, kiminin üstünden sarkıyor. Ceket veya pantalon hazan renkçe biribirle-rine uymuyor, elbise gibi boy, bos, yaş, biçim biribirlnden ayrıdır. Uzun, kısa, şişman, zayıf, yaşlı, genç, ayni kıtada görülüyor.
Ben Öyle tahmin ediyorum ki, Almanlar ham madde bulamadıkları i-
Türk Hava Kurumu ı Bir Milyon Türk
(Başı 1 İncide) **
plûnö-cülük ve paraşütçülük sahalarındaki mesaisi için elli kadar motorlu V\\arc, yüzlerce paraşüt, iki yüzden fa^la planöre, müteaddit tayyare ^arlarına, modern bir tayyare ve planör fablukasına, pilot inek tebi ol i- k hazırlanmış büyük mü esseselere malik bulunmaktadır.
Dün memleketin her tarafında kutlanan bu mesut yıldönümü, Türk kabiliyetinin, Türk kudretinin nelere kadir olacakını isbat etmiştir.
Bugün içinde bulunduğumuz vaziyet semalara hâkim olmanın, her şeye hâkim olmak olduğunu pek âlâ gösteriyor, işte biz de, bugün Türk semalarına hâkim Türk kanatlarının bir kat daha fazlalaşması için çalışan Hava kurumunun yıldönümünü candan kutlar, gelecek yıllar için daha muvaffakiyetli başarılar dileriz.
çin işgal ettikleri memleketlerde elbise, kemer malzeme diye ne bul-muşlarsa neferlerin üstüne geçirmişlerdir.
TALİM   ETTİRMİYORLAR, TALtM GÖRÜYORLAR
Almanların Romanyaya Rumen or duşunu yetiştirmekiçin geldikleri söy lendi. Halbuki Alman askeri arasında kura neferleri çoktur. Bunlar Romanyada yetiştiriliyor. Kendi gözümle bir motosiklet kıtasının talim edildiğini gördüm. Hareket halinde mesafeler on metreden fazla iken talim ilerledikçe azaldı.
Almanların bir iddiası vardı. Diyorlardı ki; "ingilizlerin türlü türlü malzeme tipleri var. Biz malzememizi bir tipe irca edeceğiz. Bu sayede yedek meselesi hallolunacak.,, ¦
TAMİRCİ ARANIYOR
Halbuki gördüğüm malzeme bu iddiaya uymaktan çok uzaktır. Bir Alman motorlu kıtasının geçtiğini uzaktan gören bir göz bunun heybetine aldanır. Halbuki tecrübeli bîr göz noksanları derhal farkeder. Ayni kıtadaki iki kamyon biribirine benzemez. Bir kıtada elli kamyon varsa yirmisi mutlaka bozuktur. Diğerleri tarafından halatla çeküir. U-mumiyetlc yollarda, şurada burada bir çok metruk tank, kamyon ve diğer motorlu malzemeye tesadüf o-lunuyor. Alman kıtalarının en büyük ihtiyacı tamirciyedir. Bütün Rumen gazeteleri (Tamirci aranıyor!) yolunda ilânlarla doludur.
ALMAN MOTÖRLERİ
Benim gördüğüm şudur ki, Alman motorlu malzemesi çok zayıftır. Geçenlerde 30 - 40 santimetre kar vardı. Bunları temizlemek için önleri-ne-itici tertibat takılmış büyük kamyonlar gönderildi. Bunlarla kar temizleyecek yerde kendüeri birer tarafa saplandılar. Bunun üzerine A-merikan traktörlerile hem kar temizlendi, hem de çukura batan kamyonlar çıkarıldı. Alman malzemesi çamura, zora dayanmıyor. Fransada yıldırım harbi yapılabilmesine sebep, bir taraftan mevsimin yaz olması, diğer taraftan Fransızların mukavemet göstermemeleridir.
Geçenlerde bir Alman makinisti i-le bir iddiaya giriştik. Elinde on yedi tonluk bir tank vardı. Dokuz tonluk bir Amerika traktörile bununla cer tecrübesine girişmeği teklif ettim. Her nesine isterse bahse tutuşmağa hazır olduğumu söyledim. Alman makinist kabul etmedi.
YAŞLILAR BIKMIŞTIR
Almanlar arasrnda genç subaylar harp taraftandır. Harp şarkıları söylerler, telkinlerde bulunurlar. Fakat yaşlıca neferlerde en ufak bir mücadele hevesi yoktur. Benizleri soluktur. Açık havada nasırlaşmış, zora dayanır adamlara benzemiyorlar. Bazılarına sordum:
— Harbe ne dersin?
Omuz silktiler. Bunlar bıkmış, u-fianmıştır. Ailelerine kavuşmaktan ve işlerine güçlerine dönmekten başka emel beslemiyorlar.
BULGARİSTAN   TURİSTLERİ
— Romanyadan Bulgaristana sivil kıyafetli turist akım olduğundan bahis vardır. Bu doğru mudur?
— Bükreşte eskiden (Çekoslovak) adını taşıyan büyük bir mağaza vardır ki, şimdi ismi değişmiştir. Bu mağaza büyük miktarda sivil elbise hazırlamak üzere Alman ordusile taahhüde girişmiştir. Teknik kıtalara mensup askerler bu sivil elbiseleri giyerek Bulgaristana turist sıfatiie gidiyorlar. Fakat oraya varınca turistliği unutuyorlar, tş arıyorlar. A-çık olan işler de hikmeti hüda hep tayyare meydanlarındadır.
— Tuna köprüleri hakkında bir haber var mı?
İNGİLİZ TAYYARELERİ
— Her tarafta ponton köprüleri kuruluyor. Geçen gün ingiliz kcşjf tayyareleri gelip bunların uzun uza-dıya resmini aldılar. Nereden, ne yolla geldiklerini bilmiyorum. Fakat her halde geldiler. Ponton köprülerin uzun uzadıya resimlerini aldılar. Almanlar makineli tüfekle ateş aç-mışlarsa da zayiat verdirememişler-dlr. Keşif tayyareleri vazifelerini bitirdikten sonra geri dönmüşlerdir. Ben Romanyadan şu hlsle ayrıldım: Ronıanya, Kral Karol'ün şahsi ihtiraslarına kurban gitmiş, fakat Kral bu sayede kendi tacını kurtarama-mıştır. Yoksa Rumen milletine kalsa topraklarını pek alu müdafaa edebl-
(Başı 1 incide) =
mevzuunu teşkil etmektedir. , Daily Mail gazetesi Almanya-
nm her gün Romanyaya kırk tren getirdiğini kaydettikken sonra, söz aöyJemiye salâhiyet'i bir Türk şahsiyeti tarafından yapılan şu ihtara işaret etmektedir: «Türkiye yürümek için belki taarruzun vukuunu bekietruyecektir. Gizli Bulgar - Alman hareket birliği Tür-kiyeyi korkutaımaz.»
Bu gazete yazısına devamla diyor ki:
Yetişmiş bir milyon Türk aake. ri Trakryadaki hudutların çelik duvarları arkasında hazır duru-yor. Bu, Türkiyenin hürriyet veya emniyetini tehdide teşebbüs edecek müstevlileri veya onların cürüm ortaklarını ezmiye hazır çok büyük kıymetli bir kuvvettir.
ÜMİTSİZ GAYRET
Bulganstanın Almanyaya müttefik olarak harbe gittiğine pek az şüphe vardrr. Bulgar kıtalarının Türkiye hududuna doğru iler. lediği söylenmektedir. Bunun hedefi hiç şüphesiz Alman kıtaları Stamas vadisine ve Selanik istikametinde Yunan hududuna erişine iye kadar Türk ileri hareketini tehir etmektir.
Bulgaristan, Atman kıtalarının Bulgar topraklarından geçişinin Türkiye tarafından Bulgaristana karşı bir harp sdbe4>i telâkki edil-miyecegine dair teminat almak için Arık arada ümitsiz gayretler sarf etmektedir.
YUNANİSTANA SULH ŞARTLARI
Diğer taraftan Times gazetesinin diplomatik muharriri, Kral Borisi ürkütmek için Almanyanm Makedonya tedhiş komitesini kullanmakta olduğunu yazıyor.
Muharrire göre bu komitenin reisleri Almanyada veya işgal altındaki topraklarda bulunuyorlar.
Daily Exprees gazetesine göre. Alma ayanın Atina elçisi Yunanis. tana aşağıdaki sulh .şartlarını koşmuştur: Yunanistan Arnavutlukta elde ettiği bütün kazançları, italyanların itirazlarına rağmen muhafaza edecek, askerlerini terhis, bîtaraflığım ilân eylıyecek ve Ingf.tereden Girit de dahil olmak üzere Yunanistandaki bütün kuvvetlerimi geri almasını istiyecefctir, Almanya, İtalyan ve İngiliz tecavüzlerine karşı Yunanistan) garanti edecektir.
Bu şartlar hakkında şunu söylemek kâfidir ki, YunanMar, in-giltereye bîan sadakatlerinde za-yrflamıyacaklardır. ALman garantisini, bütün akıbetlerde kabul etmiş olan memleketlere karşı Yu-nanistanm duyduğu nefret de işte bundan ileri germektedir.
70 MİLYON BALKANLI
Yine Daily Ekspres gazetesi:
Yugoslavya Başvekilinin Hitlerl ziyaretini, Şuşnlg ile Hacha için hazırlanan mülakata benzetmektedir.
Daily^ Ekspres'in başmakalesine göre, Httler müştereken nazüikten nefret eden ve karşısına dikilecek o-lan Balkanların 70 milyon nüfusunu, teker teker tuzağa düşürerek tahakkümü altına almak istemektedir.
Times'in diplomatik muharriri, Almanyanm Bulgaristana nüfuzu hakkında bilhassa Bulgaristandan verilen haberlerde bazı mübalâğalar bulunduğunu tahmin etmektedir. Bu haberler ortalıkta bilhassa Türkiye ile Tugoslavyada telâ? uyandırmak, ve Yunanlılara, İtalya ile münferit bir sulh yapmayı düşündürmek, hulâsa zemini Alman siyasetine daha çok hadim kılabilecek ya siyasi bir tahakküme veya askeri bîr tecavüze hazırlamak için Ahnanlar tarafından lşaa edilmektedir.
YUGOSLAVYAYA MÜHLET
Ayni gazetenin Sofya muhaijrinlı yaptığı tahminlere göre, TttrMye İle Bulgaristan arasında yapılmaktı > lan diplomatik görüşmeler Bn'kan-lar yolunu hazırlamak için Almanlar tarafından tatbik edilen manevranın bir kısmı addedilebilir. Bir Alman hareketinin yapılmasr imkânının Ber 1in ile Sofya arasında görüşüldüğü artık söylenebilir. Her ne pahasına olursa olsun harbin dışında kalmak istiyen Bulgar hükümeti Türkiyenin vaziyetini ileri sürerek endişelerini bildirmiş, Berlin de Türkiyenin kendisine hücum edilmediği takdirde bir şey eöylemiyeceğl hakkında Bulgaristana temina* vermiştir.
Hattâ Tüı ı* iye ile müzakereye başlaması için Almanya Bulgaristana tavsiyede bulunmuştur.
Daily Herald gazetesi, bu mevzu jfc. 1 kında yazdığı   makaleye büyük harflerle şu başlığı koymuştur:
"Mutavaat için Yugoslavyaya do-l-uz gün mühlet verilmiştir.,,
lirdi ve müdafaaya azmi vardı. A1-. manlar da bunu bildikleri için bütün Rumen milletini kendini müdafaa edemez bir hale koymakla meşguldürler. Yetiştirileceği iddia edilen Rumen ordusu dağıtılıyor, çünkü Al manlar. Romanyadan asker değil, tarlada ve petrol sahasında çalışıp kendilerine mahsul yetiştirecek kol İstiyorlar.,,
Hava Harbi
Rhur ve İstilâ Limanlarına Hücum
Londra, 16 (A.A.) — Hava nezaretinin tebliği:
Bombardıman servisine mensup tayyarelerimizin bu gece yap_ tıkları hücumların başlıca hedefini Rhur havzası teşkil etmiştir. Bu hedefler petrol tesisatîle bir iç im .m ve tayyare meydanlarıdır. Yerdeki sis vulkua getirilen hasarların müşahedesini ve teabttinı zorlaştırmışa da bir çok yük-sek infilâk kudretli bombaların hedef bölgeler iade pafthyarak bir çok yangınlara sebep olduğu görülmüştür.
Rotterdam limanı da bombardıman edilmiş ve bombaların havuzlar böLgeeinde patladığı görüL muştur. Bütün bu harekât devam ederken boralbardıman servisine mensup ba§*ka tayyareler Boulog-ne havuzlarına muvaffakiyetli ve devajnrvlı bir akın yapmışlardır. Limanda bir çok büyük yangınlar çıkmıştır, öyle ki, daha sonra gelen pilotlar bombalarının alevler içinde nasıl infilâk ettiğini tefrik ve temyiz edememekte idiler.
Bütün bu harekâttan iki tayya-remiz dönmemiştir.
Sahil hizmetine mensup tayyarelerimiz de bu gece Calais doklarını bombardıman etmişlerdir. Tayyarelerimiz hiç bir zarara uğramamıştır.
Sahil tayyarelerimizin, dün cereyan eden başka harekâtı neticesinde üç tayyaremiz üslerine dönmemiştir. ; İNGİLTEREYE AKIN
Londra, 16 (A.A.) — İngiliz hava ve dahilî emniyet nezaretlerinin tebliği:
Dün gece memleketin bir çok kısımlarında düşmanın hava faaliyeti olduğu bild irilmektedir. Müteaddit yerlere bilhassa İngil-terenin şimal ve şark kısımbrıyle Londra mırttakasına ve Iskoçya-nft şimali şarkisinde bir mıntaka-ya bombalar atılmışsa da hiç bir tarafta şiddetli bir hücum olmamıştır. Vukubulan hasar hafiftir.
Londra mıntıkasında çıkan bir yangın derhal söndürülmüştür. İn. sanca zayiat her tarafta azdır. Dün gece üç düşman bombardıman tayyaresi düşürülmüştür.
UZUN MENZİLLİ TOPLARIN
FAALİYETİ
Londra. 16 (A.A.) —Fransız sahftierine yerleştirilmiş 'bulunan u-zu-n menzilli bir Alman topu bu sabah Duvra ateş açmıştır.
Uzak Şark   fNapoli,Palermo
Temel Taşı: Türkiye
Londra, 16 (A.A.) — Müstakil Fransız ajansı bildiriyor:
Mutat olarak haftanın hâdiselerini icmal eden pazar matbuatının kanaatine göre bir kaç gündenberl bütün gazeteleri endişeye düşürmüş o-lan Balkan meselesi bahsinde vaziyetin temel taşını Türkiye teşkil etmektedir.
Observer gazetesinin diplomatik muhabiri diyor ki:
Bugünkü vaziyete rağmen harbin derhal Yakın Şarka yayılacağını zan netmek için sebep olmadığr îngilte-rede malûmdur. Yegâne tehdit şudur: Atmanyanm Irak petrollerini e-le geçirmek ve Mısıra hücum etm için Türkiye üzerinden geçmiye teşebbüs etmesi hail,
Buna binaen Türkiyenin rolü birinci derecede ehemmiyeti haizdir. Fakat bu havalide mesafeler o kadar muazzamdır kl, Türkiye, Büyük Britanyanın ve kendisinin davasına ihanet etmedikçe böyle bir Alman teşebbüsüne intizar edilemez. Ancak Türkiyenin azmi Berlinde, Londrada ve Moskovada pek İyi bilinmektedir.
Hitlerin Mezopotamyada bir sergüzeşte atılacağı hiç bir taratfa zannedilmiyor.
D!<*er taraftan Almanyanm Bizer-teyo doğru bir darbeye teşebbüs etmesi de şimdi daha ziyade imkânsız görünmektedir. Zira Almanlar, Afrikadaki Fransız kuvvetlerini tensik etmekte olan General VeyR-and'-dan o kadar çekinmektedirler ki, kendisine "Afrikayı geçen haziranda fethedilen arazi şeklinde telâkki ettikleri,, gibi zayıf bir ihtarda bulunmayı münasip görmüşlerdir.
Diplomatik mııhnrrlr hunrlnn sonra, Hitlorln yapahilccefl bütün taarruz şekillerinden bahsetmektedir. Zira harbin her tarafta en büyük şiddetini İktisap etmesine intizar e-dilmekle beraber muhakkak olan bir şey varsa o da Hitlerin on büyük taarruzunun İngiliz bahriyesine karşı, Ingilterenln ablukasını tahakkuk ettirmek ülküsü ile tayyare ve deniz altılarla yapacağı bir taarruz seklini alacaktır.
İngilizlerin Tahşidatı
Lyon, 16 (A.A.) — Havas: Temps   gazetesi   başmakalesinde diyor ki:
îngilterenin şrmal! Malezyada mühim kuvvetler tahşit ettiği hakkında gelen haberler yeniden nazarı dik kati Pasifik ve cenup denizlerindeki vaziyetin inkişafı üzerine çekmiştir. Bazriarma göre, İngiltere, mihver devletleri tarafından ilkbaharda yapılması tasavvur edilen büyük taarruzla birlikte Japonyamn Singapura karşı yapması melhuz taarruzuna karşı tedafüi tedbirler almak kay-gusuyla hareket etmektedir. Diğer bazı kimselere göre de şimali Malez-yadaki ingiliz tahşidadı Hindicini ile ihtilâf halinde bulunan Siyamı tazyik için yapılmıştır.
Malezyada yapıldığı haber verilen tahşidat doğru ise bunu önümüzdeki aylar içinde Japonya tarafından yapılması muhtemel hareketi karşılamak için ingilizlerin İmkân dahilin de aldığı bir tedbir olarak izah etmek yerinde olur.
Pasifik denizinde Anglosakson tesanüt siyasetine Japonyamn lakayt kalamıyacağını söyledikten sonra, Temps gazetesi, Uzak Şarkta her iki tarafça alınan ihtiyati tedbirlerin muhasamatın Uzak Şarka bulaşması ihtimaline karşı vaziyet alınmasından ibaret olduğunu yazmaktadır.
en
Ask Mıntak
a
Vaşington, 16 (A.A.) Hariciye nezaretinin bir tebliğine göre, İtalyan hükümetinin talebi üzerine Napoli ve PaJermodaki Amerikan konsolosluklarının kapatılması düşünülmektedir. Hariciye Nezareti erkânının kanaatlnce bu talebe sebep, mezkûr yerlerin askeri mm taka ilân e-dümiş olmasıdır.
zmir Vapuru
(Başı 1 İncide) ^
Vapur mürettebatının karaya çıkmasına müsaade edilmemiştir. Yalnız süvari Seytfi kaptan Türk konsolosluğuna kadar gtderek usulden olan muameleleri yapmıştır.
Vapura yalnız İngiliz sefaretinin münasip gördüğü zevattan yüz kırk tki kişi alınmıştır. Bunlar tamamile misafir muamelesi görmüştür. Çoğu İngilizci ir. Aralarında birkaç Belçikalı, üç Polonyalı, bir Amerikalı, <bhr de Köstence konsolos vekilimizin annesile iki küçük, yavrusy var-
Yolcular seyahatlerinden, vapurun intizamından ve en ziyade Seyfi kaptanın kibar bir ev sahi-bi halile gösterdiği nezaketten çok memnundurlar. Süvarinin diş ağnaik yüzü şiştiği halde ıstırabını katiyen belli etmemiş, nvİM firarine darma giiUr yüz göetermiçtir. 1-ngftterenin Bükreş sefiri, Sir Ridıald Hoare vapurdan ayrrlmazdan evvel kaptan yerine çkkarak kendisinin ve ar-
kadaşlartfitn teşekkürlerini süvariye en hararetli bir Iteanla bildir.
mistir.
Hava da müsait gitmiştir. Vapur, cumartesi günü dörtte Kös-tenceden kalkmış, dün on birden evvel Sarıyer önüne gelmiştir.
V apur rıfotımd a bul un unken, bir düziye Alman kıtaları bu civardan şarkılar söyliyerck geçip gitmişlerdir. Vapurda bulunan çoluk çocuk İnıgıCiz bandıraları sallıyarak: «Berimde yine görüşürüz» diye Almanlara lâf akmışlar, Almanlar da civara toplanarak mukabelede bu«lunmuşlardır. Fakat iki düşman tarafın harp haricinde dırsan sıfatiie karşılaşması gayet garip bir tesir yapmış-tır, Ka<rşıl»kh laf atmalar, şaka hududunu ağmamış, tatlıya bağlanmıştır.
Bir Türk Yolcu Ne Diyor?
Vapurda bulunan 'bir Türk yolcu, Romanyadaki yiyecek vaziyetini şöylece antatmi9tw:
— Ekmek olarak yalnız mısır ekmeği veriHyor. Bayat tevzi edildiği için boğazıdan geçmiyor. Tereyağ. yumurta bulunmuyor. Setze hiç yoktur. Haftada üç defa et veriliyor. Fakat eti eJe ge-çitiîiuok için bir çok uğraşmak lâzım... Hem insan karga değil ki tek basına et yesin. Mutlaka beraberce sebze lâzım... O iae hiç bulunmuyor. Memleketten hususi surette yiyecek gelmeseydi halimiz fena olurdu.*
SESSİZ ve
Görülmeyen Bir Tayyare
Londra, 16 (A.A.) — Müstakil Fransız ajansı bildiriyor:
Haftalık (Hava) mecmuası bugün-gü nüshasında tnglltereyi hezimete uğratacak sessiz ve görülmiyen bir bombardıman tayyaresinin keşfedildiği hakkmda Alman propagandasının Balkanlardaki gazetecilere verdiği bir haberden bahsetmektedir.
Mecmua, bu yeni gizli sHAh hakkında aşağıdaki malûmatı verebileceğini yazıyor:
Bu tayyare, İngiltere üzerine yapılan akınlarda hiç te iyi semere vermiyen Yünkers 88 tipinin ıslâh edilmiş bir modelidir. Bu yeni tip tayyare 1140 beygir kuvvetinde îkt motörle teçhiz edilmiş ve makina-sında bir inkılâp teşkil eden bazı İslahat yapılmıştır. Bu ıslahattan biri motörlerln katiyen sessiz olmasıdır. Görülmemezlik, tayyare gövdesinin elâstiki bir maddeden imalinden ileri gelmektedir. Bu suretle İmal e-dilen tayyare 300 metre ve daha yüksek irtifalarda nisbeten güç tefrik e-dilmektedir. Alman propagandacılarına göre yeni model bombardıman tayyareleri dünyanın en seri tayyarelerinden olacak ve tam yükle saatte âzamt 520 kilometre uçabilecektir. Bunlar ayni zamanda en kesif sis içinde dahi uçabileceklerdir. Tayyareye ait diğer tafsilâtın ancak bir kaç mühendis ve kâşif tarafından bilindiği söylenmektedir.
İNGİLİZ  PARAŞÜTÇÜLERİ HARP ESİRİ ADDOLUNACAK
Roma, 16 (A-A.) — (Stefani): ~ Satthiyettar mahfillerin bildirdiğine göre, İngiliz paraşütçüleri harp esiri addedilecek ve üsera kampına yerleştirileceklerdir. Beynelmilel Kızılhaç murahhaslarının bu harp e-sirlerini ziyaret etmesine müsaade edilecektir.
İTALYA YA NİÇİN İNMİŞLER
Londra, 16 (A.A.) — Reuter ajansının havacılık muhabiri yazıyor:
Neticesi ne olursa olsun İngiliz paraşütçülerinin İtalyaya inmesi, Mussolini'ye karşı yapılan bir çok cü retkârane hareketlerin en heyecan verenlerinden biridir. Mussolini, bu hareketler hakkında bizzat hissettiği endişelerin bir delilini göstermiştir. İtalyan başkumandanlığının tebliğlerini Mussolini bizzat yazmaktadır. Cuma günü Mussolini, yazdığı tebliğde şimdiye kadar misli görülmemiş bir tarzda cenubi İtalyaya I-nen paraşütçülerin esir alındıklarını İngiliz kumandanlığına bildirmiştir. Halbuki askerî sevkulceyş itibarile bu harbin bir sır olarak kalması lâzımdır.
İtalyan radyosu daha ileri giderek bu paraşütçülerin ne yapmak istediklerini ttalyanların bildiklerini lüzumsuz yere --ıgilizlerc haber vererek demiştir kl:
Paraşütçülerin hedefi dünyanın en uzun bendi olan Apulia bendidir. Bu bendden 302 İtalyan şehrine su dağılmaktadır.
İtalyanların verdiği bu safiyane haberin arkasında belki İngiltereyl tahrik ederek paraşütçülerin asıl hedefini söyletmek arzusu gizlidir.
İngiliz Donanmasına
20 HARP GEMİSİ İLTİHAK
ETTİ
Vaşington, 16 (A.A.) — (B. B. C.) Vaşlngton bahrî mahafiline gelen haberlere göre son üç ay zarfında ingiliz donanmasına 20 gemi iltihak etmiştir. Bunların arasında 2 zırhlı, 2 tayyare gemisi, 5 kruvazör, 11 tor-pito muhribi bulunmaktadır.
Sürüden Ayrılan Koyun
(Baisi 1 İncide XX
kav e met ihtiyacını duymasını gönül hftipov. Buigarlar iyi ho$, çalkan ineatıJandiT. Bir büyük ku-.¦nrrları vardır ki o da pek açgözlü oltnaFarıdır. Bu yüzden çok felâketlere ugramısiardn-. Fakat ne çare ki bütün iyi tmezbyctlerine rağmen tecrübeden ders almak kabiliyetini bir 'türlü gösterime-mislerdir.
Hanbi Balkanlardan uzak tutmanın ve burasını bütün, komşular ve alâkalılar için* ciddî bir emniyet sahası haline koymanın biricik yolu, sürüden ayrılanı kurt kaptığın*! Bulgaristan dahil olduğu halde   her Balkan   milletinin
kavramasıdm.
Romanya, bu hakikati ihmal etmesi yüzünden öyl'e bLr tecrübe dersi almıştır ki bunu bir daha unutmıyacağı umulabilir.
Habeş isyanı
Bir Muhabirin Anlattık arı
Hartum, 16 (A.A.) — Reuter aksının hususi muhabiri Habeşistanda bir mahalden bildiriyor:
Habesistamn Gojjama mmtakasın-da çıkan isyan ile bu mıntakaya gir-miye muvaffak olan İngiliz askeri heyetinin 30 bin İtalyan askerini oldukları yerde mıhlayan ve harkât teşebbüsünün düşman elinden alınmasını intaç eden faaliyeti hakkında mezkûr heyet reisi bizzat bana izahat verdi. Bu izahata göre, küçük bir müfreze düşman tarafından mütemadiyen takip edilmesine rağmen mağaralarda ve ormanlarda gizlenerek İtalyan hatlarının gerilerinde, harekât yapmağa muvaffak olmuş, ve bu yüzden bir çok maceralar» uğramıştır. Bugün alevleri etrafı saran isyan yangınını işte bu kıta tutuşturmuştur. Bu isyan hareketi, şimdi düşmanın başlıca muvasala hattını tehdit etmektedir.
Yunanlılar ilerliyor
Manastır, 16 (A.A.) — Reuter ajansının Arnavutluk hududundaki muhaıbiri yazıyor:
Tepedel«n He Klisaura arasında YunanlıLarın bilhassa şiddetli olan taarruzları bes kilometrelik bir ilerlemeye müncer olmuş ve açık bir şehir olan tepedelen Yunan hatlarının 10 kiLoaıetre kadar ger-ieirude kalmıştır.
Dün şafakla beraber Yunan kıtaatı küçük kalyan müfrezelerim ni tardederek Pogradec üzerindeki mevzileri zaptetmiştir.
Şkumfei nehri vadisinde de Yunanlılar şiddetli çarpışmalardan sonra mu hım sevkulceyş noktalarım ele geçirmişlerdir.
DeveJî vadisimde uzun bir topçu dit -inden sonra Yunanlılar taarruza geçerek mühim mevziler zaptetmişlerdâr. Berat istik a m c-tinde taarruzlarına devam ediyorlar.
Ostraviça dağlarında da şiddetli topçu düellosu olduğu bildir i İm ektedir.
Tepedelen ile Klissura arasındaki ileni yürüyüşlerind*e Yunanlı, ar dördü subay ve bir çoğu da erbaş olmak üzere yüzlerce esir ve pek çok harp mabemesi iğti-nam etmişlerdir.
t-
Londradan Bir Haber
(Ba&şı 1 incide) tartmaktadır. Şimdilik bu Alman ordusu 2?5 fırkadan mürekkeptir. Daha ufak milletler böyle bir kuvvete mukavemet edebilirler mi? Evet mukavemet edebilirler. Çurtku, adet, modern harpte yegane amil defciMlr. ,
Gazete, Arnavutlukta ve Trab-IıiMgarpta az mevcutlu olan orduların mukavemet kabiliyetleri ve modern harp vaMtalarrndan o-lan tayyare ve tankları sayesinde fazla mevcutlu ordulara galip geldiklerine İşaret ermektedir. .....\
İvenlng Nevs başmakalesinde
diyor kl:
Yunan is tanın vaziyeti değişmemiştir. Yunanistan menfaatlerinin İngiliz menfaatlerine ne kadar bağlı olduğunu anlamaktadır. Her halde vaziyetin Londrada bıraktığı intiba bu merkezdedir.
V
Hitlerin Teklifleri
(Başı 1 incide) + yadan kat! cevaplar beklemektedir. Hltler Yugoalavyaya şimali Arnavutlukta Drim vadlsile Karadağlıların senelerdenberi '.stedikleri Işkod-ra şehrml,30 kilometre kadar genişlikte bir geçitle Selânikte Ege denizine bir mahreç ve Ohrt gölü etrafındaki araziyi teklif etmiştir. Bu arazi Görice ile Yunanlıların zapbl-mlş oldukları diğer şehirleri ihtiva etmektedir.
Buna mukabil Yugoslavya, Macaristana ve Bulgaristana geçen harpte kaybettikleri Uç vilâyeti iade cue-çektir. Keza Yunanistanm akıbetine alâka göstermemesi ve Aiman kıtaatı Bulgaristan yoluyla Yunanista-na taarruz ettiği takdirde YuiT^lav-yanın alacağı vaziyetin tavzihi istenilmiştir.
Belgradın salahiyetli mahfillerinde Hitlerin bu tekliflerinin kabul edileceği zannedilmiyor.
VATAN
17 - 2 - 941
Sivas Ticaret Ve Sanayi Odasında Seçim
Sivas (Vatan) — Müddetleri hitam buJan şehnimiz Ticaret ve Senayı Oda-sının oda meclisi intihabı hafta içinde Valimiz Akif lyidoğanın riyaseti altında teşekkül eden komisyon huzuruna ve 377 mürttehıpten 52 sinin şehrimizedc bulunmamasına rağmen 300 mfiotahJp, reylerini alâka ve heyecanla istimal eümek suretiyle seçim sona ermiştir.
Oda meclisi için seçilen 14 rnüntehfbisani valimizin riyasetinde yaptığı bu toplantıda azanın ittifakı ile oda meclisi azalırlarına Rahmi Çeltckii, Mehmet Bakaran, Mehmet Sarıca, İhsan Karabayram, Naci Sivaslı, Baki Güvenal, ^>aun Çerçıİ seçilıruç, bundar da aralarında ittifakla oda reislağine Rahim i ÇeJtdk'liyi. ve ikinci reisliğe de Baki Güvenal, birinci reis vekilliğine Halim Çerçıl, ikinci reis vekilliğine Mehmet Sarıca, hesabat müfettişliğine Halım Çcrçil, muamelât müfettişliğine Naci Sıvaslı.kon-gre âzaiığına da başkâtip Vefik Güldağ seçilmiş ve bu suretle intihap neticelenmiştir. Memleketin imar ve güzelliğine büyük çalışmalarla modern ve güzel eser-
Oda Reisi Rahmi Çeltekli
ler karıktıran ve bu hususta yardım ve yutft severliğryie temayüz etmiş bulunan memleketin bu genç ve çalıdan evlâdı 300 müntehipten 293 nün reyini almak suretiyle tüccar ve esnafın büyük sevgisini kazandığını bir daha ispat etimiştıir. Oda reisli-ğir.e tekrar seçimi muhitte derin bir sevgi ve memnuniyet husule getirmiştir.
Çorluda Münakaşalı Tıbbi Konferanslar
Çorlu, (Vatan) — Büyük has-tahane tıbbî müsamerelermin yedincisi Baş Hekim Asan Türenin reisliğinde ve konferans salonunda kalabalık »bir dinleyici huzu-rile verilmiştir. Ön söz Dr. Ruhi Onat tarafından Akciğer apsesi ile başlamış. Dr. İrfan Şen tarafından Frencide arsemk arızalan. Dr. Nuri Ergene tarafından Sarî menenjitte prontozü tedavisi Dr. Sami Gür'ün tarafından şok tedavisi. Dr. Aşer Aran tarafından tirctmaıtikparken sonızvn. Dr. Cevat Doktoroğlu tarafından A-pandisk vakası, Eczacı Necati Ta-nyolaç ta raf »dan U&raseptyl dozajı hakkında konuşmalar yapılmıştır.
Konuların münakaşalım Ruhi Onat, Besim Ener en. ZıyaGaktfin, irfan Şen, Nt>ri Ergene, M. Sakarya, Muzaffer Tezonar, Satm Gürün, Emin Yücel, HftW Gürün, Cevat Doktoroğlu iştirak etmişlerdir.
Aylık, haftalık mecmualar Ankara ve Istanbukla çıkan gündelik gazetelerden başka vilayet gazeteleri de gelmekte olan Çorlu Halkevi kütüphanesi günden güne zenginleşmekte kitap, mecmua ve gazeteleri muntazaman takip eden ve okuyan münevverler daima kalabalık bir şekilde okuma odasında görülmektedir.
Talep vc müracaat muamelâtının çok çoğalması ve kişeler-den bilet alan yolcu sayısının art m asma rağmen istasyon şefi Talip Akman ve mesai arkadaşları tarafından iş sahiplerine büyük kolaylık ve sürat gösterilmektedir.
1t Çorlu Orta mektebinde mu-tad talebe toplantısı başlamıştır. Bu toplantılarda müdür, muallim ve talebeler tarafından konferans lar verilmekte ve her toplantıda Türk büyüklerinin hayat ve eserlerinden bahsedilmektedir.
Bursa d a Koza Stoku
Bursa (Hususî) — Şehrimiz piyasasında 235 bin kilo kadar kurumuş ipek kozasının mevcut olduğu anlaşılmıştır. Piyasada satışlar normaldir. Alışveriş hararetli olmamakla beraber hiç bir sıkıntı yoktur. Yeni sene mahsulü için şimdiden hazırlıklara başlanmıştır. Bu sene geçen senelerden daha fazla mahsul alınacağı ümit edilmektedir.
o-
Gençlik   Teşk ılâtının Muvaffakiyeti
Orhaneli (Hususi) — Kazamız kaymakamının ve gençlik teşkilâtı gençlerinin bu teşkilâtın çok verimli işler başarması için gösterdikleri faaliyet memnuniyetle karşılanmaktadır. Kaymakam ve arkadaşları takdir edilmişlerdir.
-o-
la Kayakçılar
Bursa (Vatan) — Uludağ sporları hararetli bir şekilde devam etmektedir. Bahar güneşi tesirini gösteren iyi bir hava hüküm sürüyor. Dağda karlar    üzerinde
neşeli yarışlar devam etmektedir. Ankara Gazi Enstitüsü talebesi bugün Ankaraya döneceklerdir. Ziraat Enstitüsü talebeleri de iki gün sonra Uludağdan inerek Arw karaya döneceklerdir.   *
limitte Sıtmanın Kökü Kurutuluyor
izmit (Vatan) — Mart 940 tar ih i nd en ik ine 11 e şr in o r t ası n a kadjr anuayeneevjerinde ve köylerde 92,432 şahıs muayene edilerek I 3.543 dalaklı bulunmuştur. Bu müddet zarfında 2 7,064 kan numunesi muayene edilmiş ve eski satmalı ve dalaklı oldukları anlaşılan 26,127 sıtmalı tahtı tedaviye alınmıştır.
Tesadüf edilen sıtmalılara her hafta köyleri dolaşan sıhhat memurları vasıtasile sıtma ilâçları tevzi edilmiş olup *bu maksat için 366 kilo kmın, 3045 adet kinin ampulü, zayıf hastalara 5560 kuvvet hapı, ve acı olmasından dolayı kinin içeoniyen küçük çocuklara 44,042 tatlı kinin hapı (okınm), 656 knıopUgnın ve 15 adet aiebrın sarf ve tevzi edilmiştir.
Sıtmayı nakleden anokiller için alman tedbirler:
Sürfe mücadelesi için teşkil o-lunan hususi ekipler marifetile durgun sulara 8714 kilo mazut ve 86,400 gram saf parisyeşili serpilmek suretile bunların zararsız bir hale gelmesine çalışılmış ve bir taraftan da arazi ıslahatına ehemmiyet verilerek hu müddet zarfında 20,219 metre uzunluk ve muhtelif genişlikte kanallar a-çılmış, evvelce mücadele teşkilâtı tarafından açjtrrrlan kanallardan 22,342 metre uzunluğunda kanallar temizlettirilmiş; 1377 met. re mikâbı çukur doldurulmuş, 1 790 metre dere ve 35,276 metre uzunluğunda harklar temizlettirilmiş ve bu sayede 90,533 met. re murabba* bataklık Kurutulmuştur.
V afetinde alman tedbirler sayesinde bu sene d>e sıtma vaziyeti her sene olduğu gibi mıntakayi tenkil eden 350 köyde gayet iyi geçmiştir.
Adapazarı ovasında tahminen 35,000 dekar vüsatinde bulunan Kökçeören batak hğmı kurut/m ak için açılması gereken büyük ana kanalın ameliyatı ikmal edilmiştir. Bir kaç güne kadar bataklık suları akıtılacak ve bu sayede 23 köyün sıhhati kurtarılmış olacağı gibi topraksız ve az toprağı bulunan köylü de verimli bir toprağa kavuşacaktır.
Adapazarı ovasında tahminen 1500 dekar vüsatinde bulunan Teşbihi i gölü ve bataklığını kurutmak için açılması gereken kanalın mühim bir kısmı ikmal edilmiştir. Kalan bir kaç yüz metrelik kiömı açıldıktan sonra bu bataklık ta tarihe karışacak ve bundan 5-6 köy halkı da srhhî ve zirai bakımından çok istifade edecektir.
İzmit ovasında Derbent köyü civarında bulunan 12,000 dekar vüsatinde olduğu tahmin ve eşhasa ait bulunan Firavunlar bataklığı kurulma projesi 17 inci M intaka Su işleri müdürlüğü tarafından hazırlanmaktadır, ikmal edilince derhal faafcyete geçilecektir.
-o-
İnhisarların İnşaatı Geri Kaldı
İzmir (Vatan) -— tnhisarlaı idaresi tarafından Alsancakta yap tırılmakta olan modern tütün de-posile b altı m evinin inşası, bazı malzeme noksanı yüzünden, henüz bitirilememiştir.
Ziraat Bankasının Yardımları
Çorlu (Vatan) — Yıldan yıla makineleşen ve metodlaşan mıntakamız çiftçiliği ekiliş sahasını seneden seneye genişletmektedir. Ziraat Bankasının vak-tindeki yardımlarının bu husustaki rolü büyüktür. Banka sürü sahiplerine de ayni şekilde yardımda bulunmaktadır. Yapılan yırdıın'ar merkeze uzak olan köy lerde mahallinde yapılmakta ve halk Lu suretle han, kahve ve s: i. zarurî şehir r.:acraflanndan ve vol L:\hnotiiiden de kurtarılmaktadır. Bankanın kıymetli müdürü Mithat Selçuk banka ile muamele si olan bütün iş sahiplerine azami kolaylık ve muamelelerinde sürat ^österr   (ktetlir.
^ Cumhuriyet okulu baş "muallimliğine kıymetli muallimlerimizden Sadiye Gürkan terfian grlıriş ve işine başlamış bulun-nı^ktad.T.
Yeni Neşriyat:
HAVACILIK ve SPOR — Türk Hava kurumu tarafından çıkarılmak ta olan bu kıymetli mecmua, Hava Kurumunun on beşinci yaşını İdraki münasebetle nefis bir surette basılarak neşroluı.muştu
?
ıı m - Türk Ansiklopedini
Sekizinci forması intişar etmiştir. Bu sayıdakiler:
1. Afil, 2. Afitap, 3. Afitabı, 4. Ari-fıye: imamı Azamın teşkil ettiği İlk islâm şûrası hukukunun en mümtaz erkânından. 5. Ağa: Lisan ve tarih ve teşkilâtı kadimede. 5. Ağaç: lisan tarihi edyon kuran, tefsir hadis fıkıh kanunu, esatir bakımlarından. 7. Isla mın yüksek ve geniş ruhu. Yazanlar: Profesör îsmail Hakkı İzmirli, Temyiz hukuk reisi Ali Himmet, Temyiz ceza reisi Fahrettin, Diyanet riyaseti azasmdan Kâmil Miras, Tahir Olgun, Ankara Dil Kurumu Azasından M.. Şakir. Necip Fazıl Ömer Rıza Doğrul, Eşref Edip.
üniversite Kayakçıları Bursada
Bursa (Hususi) — Üniversitelilerden mürekkep 38 kayakçı bugün şehrimize gelmişlerdir. Kayakçılar bugün hazırlıklarını bitirerek yarın Uludağa çıkacaklardır. Kayakçılar kafilesi Diş Fakültesi doçentlerinden doktor Orhan Okyaym re is lig indedir.
Kayıp Aranıyor
Fatihte Kıztaşı apartmanında ikamet etmekte olan ve Pertevniyal lisesi talebesi 9 uncu sınıfından Orhan Ak, 45 gündenberi kayıptır. Nerede olduğunu bilenlerin insaniyet namına yukardaki adrese bildirmeleri rica olunur.
EHÎR    TİYATROSU Komedi Kısmı Bu akşam Saat 20,30 da KİK ALIK ODALAR
Her gün gişede çocuk temsilleri İçin bilet verilir.
serw?derrt>eri Isviçrede başı tutan:]
M A R V
İÇ ¦ • Kadın - Erkek - Kol [Oâcitl Cep - Yırzük
sman Sakar ve Şk|
Müe*f*e« eetftnde
6 TAKSİTTE
satılın
Galata; Bankalar   Cad. 47/56
Tel: 41378 Beyazıt:   Üniversite   Cad.   28 Kadıköy:   İskele   Cad.    33/2
VATAN  OamImI
İLAN rlYAVLAH     Kuruş
7M
1 tad
2 »
3 »
4 » 6 » 6   »
>
» a
3M 300 İM
76 60
Abone Ücreti
Türkiye dahilimle:
Senelik    6 aylık    3 aykk    Aylık
1400 750 400 160 Kr. Hariç memleketler:
Senelik    6 aylık    3 aylık    Aylık
SÜMER BANK
YERLİ MALLAR
ARLARI
Müessesesi Müdürlüğünden:
3480 numaralı Milli korunma kanununun verdiği salâhiyete istinaden piyasa hin istihsal edilen her nevi pamuk İpliklerinin tek elden tevziine mütedair olarak httlhnal olunan ve İcra Vekilleri heyetinin 2/15108 sayılı kararnameelle musaddak 05 numaralı koordinasyon heyeti kararı 15/2/041 tarfhinde meriyete glrmkytir. Bu karar mucibince bu nevM pamuk İpliklerinin fabrikalarından mubayaa ve tevziine müeanesemlz memur edilmiştir. Tevziat alakadarlara da ayrıca bildirildiği veçhile muhtaç olduğu İpliği hariçten tedarik eden bütün pamuklu dokuma ve emsali fabrikalarına doğrudan doğruya müessesemi İstanbul merkezince dokumacı kooperatlflerile el tezgûhçılanna da Vilâyetlere göre ayrıca tevziata memur edilen Ziraat, Halk ve Manisa Bağcılar BankaJarile mUettsesemlz mağazaları tarafından yapılacağı İlân olunur.
İstanbul Komutanlığı Satınalmı Xomisyonuıdî ı
Müteahhidi nam ve hesabına 30 ton sabun 22/2/941 günü saat 11 de pazarlıkla satın alınacaktır. Şartnamesi her gün komisyonda görülebilir. İsteklilerin belli gün ve saatte teklif edecekleri fiyata göre yüzde on be? teminat akçeleri ile birlikte Fındıklıda Komutanlık satın alma komisyonuna gelmeleri. €İ076»
Askeri ihtiyaç için aşağıda cins ve miktarları yazılı iki kalem iaşe maddeleri 19.2.941 günü hizalarında yazılı saatlerde pazarlıkla satın a-İmacaktır. Şartnameleri her gün komisyonda görülebilir. İsteklilerin belli gün ve saatlerde Fmdiklıda komutanlık satın alma komisyonuna gelmeleri. (1020)
Cinai      Miktarı    Muhammen Be.   Kafi Te. Pazarlık s.
KUo Lira Kr*.      Lira Kr. Saat   D.
Kuru üzüm 20,000 Pirinç 30.000
6800.00 12000.00
1020.00 1800.00
10 11
öKANUN
AyUR GEÇTiKÇ
2700
1410
800 Kr.   yoktur
T. îş Bankası
1941 Küçük
1S41 İKRAMİYELERİ
Tasarruf Hesapları İkramiye Plânı
en».
toa. 3 piUr.
: 4 Şubat, 2 Mayıs, 1 Agus-iteşris   taıiJ 'a-iade ya-
Devlet Denizyolları İlânları
Mudanya Tarifesi Değişmiştir
17 Şubat 911 Pazartesi gününden itibaren muvakkat bir zaman için Istanbuldan Mudanyaya vc mütekabilen Mudanyadan Istanbula haftada dört posta yapılacaktır.
Vapurlar letanbuldan Pazartesi, Çarşamba ve Cuma günleri saat 9.00 da Pazar günü saat 9.50 de kalkacak ve Mudanyadan îstanbula Salı, ve Perşembe ve Cumartesi 11.00 de, Pazar 16.00 da dönecektir.
Pazartesi ve Cuma postaları Armutluya ugrıyarak Gemliğe kadar gideceklerdir.
Pazar sürat postası (Sus) vapuru ile diğer postalar eski vapurlarla yapılacaktır. (1165)
£ahtbi ve Neşriyat Müdürü:  AHMET £MİN   V.U-3LV.N
Baaüdıftı Yer; VATAN MATBAASI
SU AKARKEN KÜPÜNÜ DOLDUR
Nedsn Bu Kadar Ucuz?
SORGULARINA CEVABIMIZ :
Otomatik bir surette hazırlanan ÇAPAMARKA çorbalık komp rimel erinin temin ettiği kolaylığı, kazandırdığı vakit, ayni zamanda nefaseti ve kaLori kudretini muhterem vatandaşlara tanıtmak maksadfle kârsız satıldığı içindir.
Büyük Bakkaliye mağazalarında bulunur.
Deniz Levazım Satınalma Komisyonu İlânları
Marmara Ussubahrî K. Satınalma Komisyonundan:
ün ilânı
1 — Tahmin edilen bedeli 26950 lira olan 140.000 küo un, pazarlıkla satm alınacaktır. Eksiltmesi 20/Şubat/941 perşembe günü saat 14 de tzrrdtte Tersane kapısındaki komisyon binasında yapılacaktır. Şartname si her gün komisyonda görülebilir.
2 — Pazarlığa iştirak edecek isteklilerin bu işlerle alâkadar olduklarına dair ticaret vesikalarile birlikte 2021 lira 25 kuruştan ibaret muvakkat teminat makbuzlarını muayyen gün ve saatte komisyon başkanlığına vermeleri. «1146»
20 Metre karbon kablo «2 m/m lik» 10 Metre lastik kablo «2.5 m/m lik> 2 Adet fitilli lâmba "220 Volt 100 vatlrkM 2 Adet karbon fitilli lâmba "220 volt 40 veya 75 vatlık., 1 Paket tomosol kâğıdı «Kutup muayenesi için> 4 Kutu «Filox lehim macunu> 1 Paket nisadır. 1 Adet kantar 150 kiloluk 1 Adet terazi maa dirhem 12 Adet lâstik çizm,e 1250 Kilo et Ha vurması
Yukarıda cins ve miktarı yazın eşya ve malzemenin her bir kalemi ayrı ayrı 18/Şubat/941 salı günü saat 14.30 dan itibaren pazarlıkla alınacaktır.
İsteklilerin be İh gün ve saatte Kasrmpaşada bulunan komisyonda hazır bulunmaları, «1167>
1 — Tahmin edilen bedeli «26.224> lira olan «16.000-» küo sadeyağın 20 şubat 941 perşembe günü saat 14 te pazarlıkla eksiltmesi yapılacaktır.
2 — lTk teminatı «1966> lira «80> kuruş olup şartnamesi   her gün ve mesai saatleri dahüinde «132> kuruş bedel mukabilinde alınabilir.
3 — İsteklilerin 2490 sayılı kanunun istediği vesaikle birlikte Kasrmpaşada bulunan komisyona belli gün ve saatte müracaatları, «1000>
I
Türkiye Cumünriye
iraat Bankası
Kuruluş tarihi: 1888. — Sermayesi: 100,000,000 Türk lirası.
Şube ve ajans adedi: 265. Zirai ve ticarî her nevi banka muameleleri
Para biriktirenlere 28,800 Ura ikramiye veriyor.
Ziraat Bankasında kumbaralı vc ihbarsız tasarruf hesaplarında en az 50 lirası bulunanlara senede 4 defa çekilecek kur'a üe aşağıdaki plâna göre ikramiye dağıtılacaktır:
4 adet 1,000 liralık 4,000 Ura
100 adet 50 liralık 5.000 Ura 120   »40      »    4,800 160   »   20      »    3,200
4    »     600     »       2,000   \>
4 » 250 v 1,000 » 40    »     160     v       4.000   »
DtKHAT: Hesaplarındaki paralar oir sene içinde 50 liradan aşağı düşmiyenlere ikramiye çıktığı takdirde % 20 fazlasile verüfcektir. Kuralar etenede 4 defa, 1 eylül, 1 birtncikânun, 1 mart ve
1 haziran tarihlerinde çekilecektir.