Başmuharriri:
AUet   Emîn   YALMAN
V ATANEVİ — Cagalofclu, Molla Fenari S. 32 Telefon: Î41S6 —   Telgraf VATAN tat.
18 MART
SALI
194 1
Ankara ve Belgrattaki Mücadeleler
Fiyatı: 5 Kuruş
SİYASÎ   SABAH   GAZETESİ
Yıl: I — Sayı: 204
Jurnal Dö Janevin Mühim Makalesi
BEŞİNCİ SAYFAMIZDA
Amerika, Hürriyetin Bayraktarı
Roosevelt'in son nutkile demokrasinin büyük mukabil taarruzu başlamıştır.
Yazan: Ahmet Emin YALMAN
Harbin arifesinde B. Roosevelt'in söylediği meşhur nutku hatırlar mısınız? Amerika, harp tehlikesinin, önüne geçilemi-yecek bir hale geldiğini görmüş ve son bir çare diye şunu teklif etmişti: tfBir araya gelip iddialarınız ne ise ortaja koyunuz, insanca anlaşmıya çalısınız. Ben de aranıza karışacağım. Hattâ anlaş. mayı mümkün kılmak için bol bol keseye davranacağım.*
Haklı bir takım iddialarını yerine getirmek, meselâ müstemleke, haon madde, kredi gibi ihtiyaçlarına çare burmak ve milletlerarası münasebetlerde müsavat esasını her cihetle sağlamlaştırmak gîbi emeller ve iyi niyetler besliyen bir millet için bundan güzel fırsat olamazdı. Amerikanın hakemliği altında bir toplantı olacak, herkes yüksek bir kürsüye çıkarak ne gibi haksızlığa uğramışsa bunları bütün âleme ilân edebilecekti. Yeni bir harpten kaçmak arzusu bütün insanlar için müşterek olduğuna göre 1918 harbine ak muahedelerin tasfiyesine herhalde çare bulunacaktı, Versay - Senjermen - Tri-yanon - Nöyyi serisi muahedelerin doğurduğu yalancı sum yerine 1914 - 1918 harbinin anlaşma yollu hakikî sulhu, yirmi senelik bir buhran ve istikrarsızlık devrinden sonra, nihayet imzalanacaktı.».
Aknanyanın hak iddialarının arkasında bütün âleme boyunduruk takmak gibi bir maksat gizlerim eşey d i Roosevelt'in insanca davetini kabul etmeei ve gönül hoşluğu ile sulhe ve emniyete varmak imkânım hiç olmazsa tec. hibeden geçirmesi beklenirdi.
B. Hitler'ın hayatında en güç müdafaa edebileceği hareket, Roosevelt'in teklifini sert ve haşin bir nutukla toptan reddetmesidir. «Roosevelt söyle diyor, be-im cevabını şudur» diye tekrar ede ede söylediği istihza dolu nutuk, Rooseveltm asîl teklifini bir takım kelime oyunları arasında boğdu, gitti. Bir gün gelecektir ki Almanlar bu güzel teklife dört elle sarınmadıklarına çok yanacaklardır.
Eğer Almanya, Roosevelt'in o çok iyi niyetli nutkuna kulak ver. şeydi Amerika cümhurre»inin evvelki sabah söylediği nutuk gibi bir nutka muhatap olmaktan kurtulacaktı.
Rooseveltin o nutkile son nutku arasında iki seneden fazla zaman geçmiştir. Bu zaman içinde Amerika sıkı bir bîtaraflık rolünden perde perde hafif bîtaraflık, demokrasiye dost bîtaraflık rollerine yükselmiş, nihayet yardım lâyihasını kabul ederek zorbalığa karşı dövüşenlerin safında açık. tan açığa yer almıştır.
Roosevelt'in son nutku, Amerikanın mücadeleye apaçık atılmasından sonra söylediği ilk nutuktur. İnsanlığın mukadderatı bakanından mânası derindir. Bu nutukla B. Roosevelt bütün demokrasi âlemi ve bütün insanlık için hürriyet ve istiklâlin bayraktarı mevkiine yükseliyor ve demokrasinin müşterek mücadelesinin zorbalıktan kurtuluş harbi olduğunu ilân ediyor. (Yeni nizam) adı verilen şeyde ne yenilikten, ne de nizamdan eser olmadığını, bu yeni lâf arkasında en eski zorbalık boyunduruğunun gizlendiğini vc buna boyun uzatmak ve köle grbi yaşamaktan ise hür insan gibi ölmenin tercih edileceğini söylüyor.
Roosevelt'in    nutkile    harbin
i
Amerikalılar açıktan açtğa «Har yalnız demokrasinin mânevi yar
Yugoslav İşi Halledilme den
Almanlar Yunanistana Girmiyorlarmış
«Balkan cephesinde sükûnet vardır. Almanlar, cenuba doğru akmakta devafrn ediyorlar. Yugoslavya ve Yunan hudutlarına asker yığıyorlar.
Yugoslavya, Almanya tarafından yapılan üçlü pakta girme teklifini katiyen reddetmiştir.
Yugoslavyanın bu mukavemeti üzerinde âmil olan sebepler şöyle hulâsa edilebilir:
«Romanyanın »maruz kaldığı hal, Bulgarıstanın vaziyeti Yunanlıların mukavemeti, Sovyetlerin tavrı. Amerikanın yüksek ve serbest sesi... Hele dünyanın en büyük sanayi memleketinin son kararı Yugoslavyada derin bir tesir (Devamı Sa. 5, Sü 4 de) +*+
İngiliz Elçisi Yugoslav Başvekili İle Görüştü
Belgrat, 17 (A.A.) — D, N. B. : ingiliz elçisi Comp-bell bugün Başvekil Svetko-viç'le uzun bir görüşmede bulunmuştur.
---¦ o
Meşhur Bremen Vapuru Yanıyor
Berlin, 17 (A.A.) — D. N. B. ajansının verdiği bir habere göre, Nord Deutacher, Lloyd kumpanyasına ait Bremen transatlantik vapurunda dün yangın çılanı»?tır. Yangım söndürmek İçin bugün de gayretler sarf edilmektedir. Yangının neden çıktığı henüz öğrenllemenn ı ır.
pteyiz!» diyorlar. Bu gördüğünü dımcısı sayılmaz. Hele Büyük Ok
Amerikalılar Diyorlar ki
Harpteyiz
Hitlerizm Sönünciye
z Amerikan harp gemileri artık yanusta faal bir silâh halindedir.
italyanların Kısa Rüyası
Berbera Üzerinde
Kadar Dövüşeceğiz   ln&hz BaVra?»
Nevyork, 17 (A.A.) — Reuter: Bütün Amerikan gazeteleri Roosevelt'in nutkunu heyecan ve sevinçle karşılamışlardır. Amerikanın şimdi harp halinde olduğunu ve Almanya-ya karşı, İngiliz hava kuvvetlerine yardımın, Balkanlardaki mukavemeti teççi etmekle müsbet bir rol oynadığını açıktan açığa yazmaktadırlar.
Nevyork Herald Tribünden;
«Üzerimize bir vazife aldık. Bu vazifenin iyi yapılacağından hiı bir zaman şüphe edilmemelidir.»
Detroit Free Press'ten:
c Roosevelt'in istiyeceği    fedakârlıklara rıza gösterilecektir.» Cleveland Plain'den:
«Amerika, Hitlerizm dünya yüzünden silininciye kadar harp edecektir.» *
Kanas City Stardan:
«Totaliterlerin tecavüzüne karşı Amerikanın bütün maddi kaynakları ortaya atılacaktır.»
Hartford Connecticut Courant'tan: «Amerikanın harp karşısındaki va zlyeti hakkında bir tereddüt varsa artık o tereddüt te Cümhurrelsinin nutkile kalkmıştır. Harpteyiz!.»
yeni bir safhası, demokrasinin büyük mukabil taarruzu açılmıştır. Bundan sonra Alman askerî kuvveti ne yaparsa yapsın, mevziî ve muvakkat bir mahiyette kalmıya mahkûmdur. Dünya ölçüsünde bir taarruz kudreti, harbe keyiflerine göne netice vermek imkânı MihverUı elinden her vakit için gitmiştir. Harp, bunu görüp anlamıya mecJbur kalacakları dakikaya kadar sürüklenip gidecektir.
Ahmet Emin YALMAN
Bugün Dünya Vaziyeti
Ajans ve Radyo Gazete sine Göre Günün En
Mühim  Hâdiseleri
Almanların Yunanistana karşı harekete geçeceğinden bahis vardır. Fakat bir taraftan da Almanlar Yunanlılara karsı lisanlarını yumuşatmışlardır.
Yugoslavyanıu mihvere İltihak etmemek karan kati görünüyor. ^   İtalyanlar, Arnavutlukta kuvvetlerinin yüzde kırkını kaybetmişlerdir.
+ Roosevelt'in nutku demokrasi âleminde derin bir te*lr uyandırmıştır. 'A Irtauda MlUi Müdafaa NazjHJ Amerika \a gitmiştir,
RomanyaElçisi
İtimatnamesini Takdim Etti
Ankara,  17   (A.A.)
Romanya-
nrn yeni Ankara orta elçisi Tclemek bugün saat 16 da mutat merasimle Çankaya köşkünde Reisicumhur İsmet İnönü tarafından kabul edilmiş ve itimatnamesini takdim etmiştir.
Kabul esnasında Hariciye Umumi kâtibi Numan Mcnemcncloglu da hazır bulunmuştur.
Dalgalanıyor
Kahire, 17 (A.A.) — îngiHz orta şark umumi karargâhının tebliği:
Eritrede, İngiliz ve Hint kıtaları, Kereni muhafaza eden mevzilerde e-hemmiyetli tepeleri zaptetmlşlerdlr.
Habeşistanda, imparatorluk ve Habeş vatanperver kuvvetlerinin u-muml ilerleyişi bütün bölgede devam etmektedir.
İngiliz SomaHsinde, kıtalarımızın, İngiliz donanması ve ingiliz hava kuvvetleri cüzü tamları ile iş birliği halinde muvaffakiyetli bir ihraç hareketi yapmışlardır. Dün istirdat e-dilen Berbera üzerinde yeniden İngiliz bayrağı dalgalanmaktadır.
Almanya
Yunanlılara Karşı...
Yelkenleri Epice indiriyor
Berlin, 17 (A.A.) — Yar; resmî bir kaynaktan bildiriliyor:
Berlînin siyasî mahfilleri, Yunanistana İngiliz kıtaları çıkarıldığına dair alman yabancı haberleri bilhassa büyük bir alâka ile tetkik ediyorlar.
Bu mesele hakkında bir ecnebi gazetecisi tarafından sorulan   suale   Almar
Hariciye Nezaretince şu cevap verilmiştir:
"Almanya tedbirlerini bu gibi haberlere istinaden değil, münhasıran kendi haberleri üzerine alacaktır. E-sasen Almanya ile Yunanistan arasındaki münasebetler hakkında kâfi derecede sarahatle defalarla söylemen sözlere   ilâve  edilecek
hiçbir şey yoktur.
Mütareke Lâfları Yalanmış '
Berlin. 17 (A.A.) — Yan resmi bir membadan bildiriliyor:
Alman Hariciye nezareti, bir mütareke akdi için İtalya ile Yunanistan arasında sözde müzakereler cereyan ettiği hakkmdaki yabancı haberleri uydurma vc hakikate aykırı bulmaktadır.
Yeni Tefrikamız
Yer Yüzünde Şeytanın Gölgesi
Casuslar Casusu
TREBİÇ LİNKOLN
Hayatı ve Maceraları
Meşhur Lâvrensi gölgede bırakan adam, Balkan Harbinde bize karşı casustur. Esir ediyoruz, bıraktırıyorlar.
¦ ¦
Büyük Harpte iki taraflı çalışan korkunç casus.
¦ ¦
Casusun oğlunu İngilizler asıyor, o da Asyada intikam almağa yemin ediyor.
Bu eşsiz tefrika yalnız macera zevkinizi karşılamıyacak, size son seneler tarihine ait bir çok mühim vakaların içyüzünü öğretecek
/
Perşembe Sayımızda
Demokrasi — Elime bu yaman eldiveni geçirince daha iyi vuracağımı biliyordum!
Erkek Epir'in erkek Papagos'u!
Dört ay içinde kırk tarih dolduran şerefini sana az görüyorum. Bunun için tebriklerimi birkaç gün sonraya bıraktım, çünkü sen, ebediliğin bütün tebriklerine hak kazandın. Sen İkinci Termopil'in İkinci Leonidas'ısın. Bir gün, yüz binler, birinci Termopil'in birinci Leoni-das'ına: #
— Kılıcını ver! Dediler.
Yalın kılıç ve yalın cesaret Leonidas onlara dedi ki:
— Silâh verilmez, alınır!
Dediğini yaptı; canını verdi, fakat silâhını asla!
Bir gün, yüz binler, ikinci Termopil'in ikinci Leonida-sı, sen, Papagos'a:
— İstiklâlini, hürriyetini ver! Dediler. Yalın süngü ve yalın cesaret sen, onlara dedin ki:
— İstiklâl, hürriyet verilmez, alınır! Dört ayın hele son dört günü içinde kırk tarih dolduran bir şan ve zaferle öyle doğuştun ki ikinci Leonidas, seni bir Türk yüreğinin bütün sevgi ve hayranlığı ile seyrediyorum.
Dünyanın bin bir köşesinde ekmeğini akımın teri, bileğinin altın bileziği ile kazanan asîl milletinin sulh, hürriyet ve istiklâl istemekten başka kime ne kötülüğü vardı ki hak-kı olduğu bu üç insanlık nimetinden omı mahrum etmek istediler?
Bir büyük şairimiz der ki: (Zulmün topu var, güllesi var, kalesi varsa.. Hakkın da bükülmez kolu; dönmez yüzü vardır.) .
Vuruş ikinci Termopil'in ikinci Leonidas'ı vuruş! Üçüncü Termopil'in de zaferini kutlamak tez günde yine bana nasip olsun.
Gestapo
Thusseni Bırakmak İçin l,5oo,ooo İngiliz
Lirası istiyor
Londra, 17 (A.A.) — Hitlere malî muavenette bulunarak iktidar mevkiine gelmesine yardım eden, fakat SovyeUer Birligile pakt yaprtmaama muhalif bulunan çelik kralı Frttz Thussen ve rcfikasmın Pariste Kon-tinantal otelinde mevkuf bulunduğu bildirilmektedir.
Gestapo, kendilerini serbest bırakmak için kurtuluş ücreti olarak servetlerinin bakiyesini teşkil 6den bir milyon 500 bin İngiliz liralını istemektedir.
(Vişi hükümetinin iltica hakkını çigniyerck Thusscn'l ve diğer Ahnan mültecilerini Almanlara teslim ettiği bir, iki gün evvei yazılmıştı. - Vatan) *
İngiliz
Ablokası Fransa . Hükümeti Lehine
Gevşiyor mu?
Vichy. 17 (A.A.) — Ofiajan.
suadut:
İktisadi harp müsteşarı Ding-lefoot'un Amiral Darlan'ın beyanatını tahlil ederek ingiliz ablo-kasınm, Fransa lehine gevşetilmesi ihtimaline dair dün söylediği sözleri nakletmektedir.
«İngiltere, Fran^ayı ezmek arzusunda değüdhr ve yeni bir ha) çaresi bulmak kabil olduğu takdirde bunu memnuniyetle kabu edecektir...»
Salahiyetli (mahfiller, I ağustos 1940 danberi Fransanın lngil-.tereye tekliflerde bulunduğunu, fakat cevap alınmadığını ileri sür, inektedirler.
GÜNÜN SESİ
Çürük Hesaplar
Yazan: REŞAT NURİ
Faşist polltikasnun karakteri artık öğrenilmiştir. Düşmanın zayıf zamanını kollamak, onu maddeten, manen en dtNkün ve şaşkın zannettiği saatte vurmak..
Dedikoducu aylardanberi »Üren mahut ültimatom niçin gündüz değil de gece yansından sonra verll-dl? Yunanistan topraklarında irili, ufaklı buma şehir, Allanın güne»! altında, apaçık serilip dururken 1-talyan tayyareleri niçin zelzeleden sarsılan bedbaht bir Larkiayı vurmağa kalktılar? Ananeyi tanımamış olanların bu suallere akıl ve mantık çerçevesi İçinde cevap aramaları beyhudedir. Bu belki hattâ ananeden de kuvvetli bir tabii meyli, müddeti geçmiş etleri yemek "nevinden bir zevktir ve bunun İçin izahı yoktur.
İtalyanların Arnavutlukta canlarını dişlerine takarak mutlaka be«j, on karış yer almak nlyetile yaptıkları lüyük taarruz, bu ananenin son misalidir.
Lzun tereddütlerden sonra Alman gö'.gesl Balkanlarda adım adım 1-ierlemiye başlamıştı. Bu bir haklına îtttly.uun lehine İdi. Çünkü o-nun büyük devlet prestijini koru-
mak Içta başka çıkar   yol görünmüyordu. Fakat bir   başka görüş ve   duyuş   tarzma    göre de   büyük bir devlet için bundan daha a gır ve acı bir felâket tasavvur olu namazdı.
Muharebede yenilmek nihayet bir felâkettir. Cephe arkasında bekle^ şen çoluk çocuğa karsı, her felâket gibi, bunun da bir izahı vardır. Fakat kendinden kat kat küçük biı düşmana karsı bir müttefikin yardım kanadı altına sığınmak ve hattâ bunun neticesinde muvaffak olmak! işte im hazin zaferi memle-, kettekllere anlatmak İçin kelime yoktur.
Fek zaruri ise böyle bir yardım yaklaşırken kendi kendine hürmet* olan İnsanın yapacağı tek je**t elini yüzüne kapamak ve neticeyi hüzünle beklemekti. Fakat hayn". Onlar neleri varsa toplıyarak son bü taarruza kalktılar. Muvaffak olaydı.ar «Yardıma ne ihtiyacımız var-dı. Görülüyor kl kazanan bhdz> demeğe cesaret edecekler miydi? Tereddüde ne hacet dedUer bile...
Hesap daima gece yansı ültimatomunduk! temiz hesaptı. Karanlıkta adını adım yaklaşan gölgenin Yunan ruhunu sarstığını zannediyorlardı. Kfzunlar, Almanlardan korktukları için İtalyanlardan kaçacaklardı. Hesap bu defa da yanlış çıktı. Fakat ne kadar! Almanya soğ oldukça onlarm sırtı yere gelir mî?
2
VATAN
BAHİSLERİ
Aıman - ingiliz Kuvvet Muvazenesi Nasıl Bozulacak ?
Yazan: Ih S an BORAN
Bu harp başlarken Almanya da. İngiltere de birer büyük hatâ yaptı: Alman sevkulceyşi, deniz kuvvetini yalnız hava kuvve-tile mağ'ûp etmenin mümkün olacağına inandı. İngiliz sevkulceyşi dr hava kuvvetinin yardımı olmadan denizlerdeki hâkimiyetini muhafaza edebileceğini sandı.
Aimanyanın abloka meselesin-de Ingiltereyc karşı kullandığı ilk sı â.ı tayyare idi. Denizlere ve nehirlere torpil ve mayinleri bile tayyare ile döküyordu. Almanya hava harbine güveniyordu; gü-venmeseydi 30 bin tayyare yapmazdı. Kaka t geçen yazdan'beri devam eden Alman hava taarruzları İngiltere adası üzerinde, Alman sevkulcey?inin umduğu büyük neticeleri vermedi. Bu hava taarruzları Almanyaya ağır zayiata mal oldu.
Almanya hatâsını anladı; hava tabiyesini deniz tabiyesi ile bir. reştırmeye karar veTdi. Bunun için Ing ti terenin deniz yollarını kesmek maksadile hava kuvvet-lerile beraber deniz kuvvetlerini ve bilhassa denizaltılarını kullanmak yolunu tuttu. Yani, Almanya hava kuvvetlerini deniz kuvvetlerile tamamlamanın lüzumlu olduğunu kabul etti. İngiltereye gelince o Aimanyanın yaptığının aksini yapıyor: Deniz kuvvetlerimi hava kuvvetlerile tamamlıyor. Bu tamamlamanın ikisi de ayni kapıya çıkar. Fakat değişmiyen bir nokta var: Almanya hava kuvvetlerinde, Ingikere de deniz kuvvetlerinde üstündür. Almanya deniz kuvvetlerinde İngiltereye yetişemez; fakat İngiltere hava j kuvvetlerinde Almanyaya yetişebilir ve şimdi Amerikan yardımı ile yetişmek üzeredir.
Atlas denizinde Aimanyanın açtığı denizaltı harbi, yalnız ticaret gemi kafileleri için bir belâ olabilir. Amerikadan İngiltereye gönderilen tayyarelere, denizaltı-ları hiç bir şey yapamazlar. Hattâ Alman hava kuvvetleri de bu hava filolarının İngiltereye vasıl olmalarına mâni olamazlar. Amerikadan gönderilen tayyareler (Groenland - İzlanda adası -İngiltere) yolundan dolaşarak ve hiçîbir zayiat vermeden üç konakta İngiltere adasına iniyorlar. İzlanda adası, Kanadalı kuvvetler tarafından işgal altındadır. Almanların bu adaya çıkarma yapıp muvaffak olmaları mümkün değildir.
Hava kuvvetlerinde taarruz esastır. On aydanberi Alman hava kuvvetleri Ingiltereyi havadan bombardıman etti; İngiltere on ay cesaretle dayandı. Şimdi vurmak sırası İngiltereye, dayanmak sırası Almanyaya geldi. Bu geçen on ay zarfında İngiliz hava kuvvetleri (4250) Alman ve (I 100) İtalyan tayyaresi tahrip etti. Buna mukabil (1800) tayyare zayiat verdi. Şimdi İngiliz hava kuvvetleri Alman hava kuvvetlerile sayıca müsavata yaklaşmıştır. Amerikanın büyük ve hızlı yar-dımlarile yakında sayıca da üstünlük elde edecektir.
Yeni İngiliz ve Amerikan tayyare tipleri, Alman ve İtalyan modellerinden üstündür. İngiliz ve Amerikan avcı tayyarelerinin süratleri daha fazladır. Daha yüksek irtifalarda hava muharebelerine elverişlidirler ve ateş kudretleri daha büyüktür. Yeni bombardıman tayyareleri ise, evvelki tiplerden iki misli daha büyüktür. Evvelki bombardıman tayyarelerinin gittikleri mesafelere bu yeniler 3 misli fazla bomba taşımaktadırlar.
Almanya karaya, İngilt ere denize hâkimdir. Almanya karalardan denizlere hâkim olmıya çalışıyor; deniz ve hava üsleri temin etmek maksadile Avrupa kıtası üzerinde yayılmıya devam ediyor. Avrupanın şimal ve garbinde yayılarak Atlas denizine çıktı. Şimdi cenuba Akdenizde yayılmak gayesile hazırlanıyor; Aimanyanın Balkanlardaki teşebbüsleri de denizde hava üsleri temin ederek Şarkî Akdeniz havzasına hâkim olmaktır. Buna mu. kabil İrogiltere de denizlerden Aimanyanın kara hâkimiyetini kır-mıya ve daraltmıya çalışıyor.
iki büyük kuvvet karsı karşıya. Bu mücadelede en çok dövüşen iki tarafın hava kuvvetleridir. Hava ve kara hâkimiyeti sayesinde Almanya (genişlemek imkânını buluyor; bu genişlemenin hedef. İngil terenin deniz hâkimiyetini sarsmaktır. Fakat diğer taraftan deniz hâkimiyeti ile hava hâkimiyeti; bir arada İngiltereye ka-
ralar üzerinde de hâkimiyet temin edebiliyor.
Bu iki büyük kuvvetin muvazenesi nasıl bozulacak?  Bu mücadelede hava kuvveti en ehemmiyetli vasıta olarak belirmektedir. Şimdi ingiliz - Alman hava harbine doğru  büyük bir mücadele  başlamıştır.  Almanya  hava kuvvetlerde hem ingiltere toprak, larına ve hem de denizlere yetişmek istedi, başa çıkamadı. İngiltere hava kuvvetlerile yalnız Alman topraklarına ve  (Berlin)  e yetişecektir. Denizlerden korkusu yoktur. O halde ingiliz hava kuvvetlerinin   hedefi   daha derli ve topludur.   Halbuki   Alman hava kuvvetlerinin hedefi, pek dağınıktır.   İngiltere   hava  taarruzlarına dayanmasını bildi. Şîmdi mukabil hava   taarruzlarına   başladı. Almanya, İngiltere   kadar dayanabilecek mi? Ve İngiltere Alman ha\ra kuvvetlerinin yapamadığını kendi hava kuvvetlerile yapmıya muvaffak olacak mı?
Bana öyle geliyor ki Almanya İngiltere kadar dayanamıyacak, ve İngiliz hava kuvvetleri, Almanyaya daha çok fazia zayiat verdirecektir.
I
• _
İktisat Fakültesinde Geniş Bir Çalışma
tstanbul Üniversitesi İktisat fakültesi talebeleri yeni bir broçür hazırlamaktadırlar. Bu broşürde memleketin iktisadi kalkınmasında büyük hizmetler görmüş büyük adamlarımızın geniş ve plânlı bir çalışma mahsulü ile meydana getirdikleri yazılar intişar edecektir.
Bu broşürde çalışan iktisat fakültesi üçüncü sınıf talebeleri dün üniversitede son bir toplantı daha yaparak broşürün daha erken hazırlanması için görüşmüşlerdir.
Diğer taraftan öğrendiğimize göre, iktisat fakültesi talebeleri önümüzdeki hafta içerisinde bir iktisat bayramı tertip edecekler ve bu bayramda iktisat mesleğinin önemini tebarüz ettirecek neşriyat ve konferanslar ve receklerdir.
Belediye Haberleri:
Umumî Meclis Dün Toplandı
Tiyatrolarda Koltu riyatları Artırılacak
Belediye umumi meclisi dUıı, vali) ve belediye reisi doktor Lûtfl Kırçların başkanlığı   altında   toplanarak muhtelif meselelerle bütçeyi müzakere etmiştir.
Mecliste mülhak bütçeler müzakere edilmiş vc Karaağaç mezbahasının 1941 yılı umumi varidat bütçesi 1.7-18,082 lira, masraf bütçesi ise yine 1,748,982 lira olarak tevzin edilmiştir.
Darülâcoze bütçesi de beş fasıldan İbaret olmak üzere geçen seneden 3576 lira fazlasilc 228197 liradır. Şehir tiyatrosunda drum vc komedi kısımlarında öndeki üç sıranın 50 kuruştan 75 kuruşa çıkarılması muvafık görülmüştür. Dram kısmında beher sırada 16, komedi kısmmda da 18 koltuk olduğuna göre, senede 3060 lira kadar fazla bir varidat temin edileceği tahmin edilmiştir. Bu suretle bütço 147607 liradır. Artistlere verilen ücret tc 64800 lira tutmaktadır.
Konservatuvar bütçesi de 104244 lira olarak kabul edilmiştir.
1941 yılı vilâyet, belediye müşterek bütçelerlle mülhak bütçeleri esami tayini suretîle reye konulmuş, 1 kırmızı reye karşı 58 beyaz reyle kabul edilmiştir.
Meclis, bugün öğleden sonra tekrar toplanacaktır.
Her Mıntakada Pasif Korunma Tecrübeleri Yapılacak
Pazar günü sabahı Sarıyerdc yapılan paraşüt tecrübelerinin raporu, dün vilâyette hazırlanarak vekâlete gönderilmiştir.
Diğer kazalarda da mahalli tecrübeler için hazırlıklar yapılmaktadır. Hazırlıklarını ikmal edenler vilâyete müracaat edecekler ve derhal o mm-takalarda da tecrübeler yapılacaktır.
İstanbul Ticaret Ofisi Yakında
Faaliyete Geçiyor
Yeni Teşkilât Bir Ticaret Şirketi Gibi İthalât ve Inracat İşlerini İdame Edecek
Istanbulda kurulacağını evvelce yazdığımız Ticaret Ofiaı için faaliyete geçilmiştir. Ofis umum müdürlüğüne tayin edilen kıymetli iktisatçılarımızdan ve Koordinasyon heyeti mücavirlerinden Ahmet Cemil Con dün şehrimize gelmiştir. Cemil Con ile görüşen bir muharririmiz bu yeni Ticaret Ofisinin yapacağı işler hakkında malûmat almıştır; Ofis şehrimizde büyük bir merkez teşekkülü halinde mesaiye başlıyacakhr. Hükümetçe şimdilik verilen beş milyon lira tahsisat ile memleketimizde muhtelif ithal maddeleri, nin stokları yapılacağı gibi ihraç mallarımızı da alarak dış memleketlere satacak ve sevkedecektir. Ofisin kuruluşuna ve faaliyet tarzına ait kararnameye göre; Ofis memlekette iaşe işlerini tanzim edecek olan teşkilâtla da iş birliği yapacaktır.
Ofia Ticaret Vekâletinin murakabesi altında ve hiçbir inhisar mahiyeti olmaksızın tamamen ticari bir şirket gibi faaliyet gösterecektir. Ticaret Vekâletinin mü. saadesile memleket içinde ve dışında lüzum görülecek yerlerde şubeler açacaktır. Petrol işleri de Ofisin teşkilâtile idare olunacaktır. Ticaret Ofisinin bütün mesaisi bir şirket vaziyetinde devam edecektir. Mıntaka Ticaret Müdüriyeti ile teması da bir şirket variyetinde olacaktır. Ofia için geniş ve müsait bir yer aranmaktadır. Dördüncü Vakıf hanı içinde 15 . 20 odalı bir kat temin edilemediği takdirde yeni Valide hanında maksada elverişli bir ka. teminine çalışılacaktır. Ofisin bn hafta içinde faaliyete geçmem ümit ediliyor. Bir iki güne kada. kadro ve teşkilât için hazırlıklara başlanacaktır.
Ben Bir AdamOldürdümde
Yakalanmadım!...
Diyen Altı Sene Evvelki Bir Cinayetin Faili Dün Yakalandı
Soruyorlar?
İstanbul Üniversitesinden bir kaç talebe soruyor ve diyor ki:
Bildiğiniz gibi Üniversite yeni bir anket tertip ermiştir. Bu anketi tertipten maksat Üniversitelilerin maişet seviyesini öğrenmektir. Fakat ankette bunu öğretebilecek bir suale rastlamadık. Bize sorulan sualler Üniversitenin de pek ûlâ cevabını bildiği suallerdir, İsmi, numarası, srorfı vesaire vesaire... Ailesinin yanında mı? Yalnız mı— Yurtta mı? oturuyor.
Ne talebeler var kl ailesi ya-nmda oturduğa halde yardıma muhtaçtır, ne talebeler var ki, pansiyonda oturup ayda bir kaç yüz liraya para demezler...
Bn anketten ne öğrenecekler? Hiç...
Bir hiç İçin bu kadar zahmete değer ml?
Piyasa Hareketleri:
Satışlar Gevşek Gidiyor
Hafta başı piyasası gevsek olarak açılmıştır. Satışlar zayıf olmuştur. Alıcılar bilhassa yeni lisans kaydı üzerine çok çekingen
davranmışlardır. Dün 282 bin liralık ihracat olmuştur. Bu arada Çekyaya elma ve armut kurusu ile Romanyaya külliyetli miktarda susam gönderilmiştir. Balmumu talepleri de durmuştur. Almanya icjrt pazarlıklara devam edilmektedir. Bulgaristana yeniden hiçjbir satış olmamıştır, izmir piyasalarında Istanbula nazaran dün biraz canlılık olduğu bildirilmektedir. Bu hafta içinde muhtelif firmalar tarafından Almanya için toplan'mış olan malların mukaveleleri vauılacaktır. Al-manların bir kısım mallarımızı peşin para ile ve bir kısmını takas ve vadeli tediyat şartile almak istedikleri söyleniyor.
Tüccarlarımız ise takasa ve vadeli tediyata yanaşmıyorlar. İthalât tüccarları aralarında hususi toplantılara başlamışlardır. Bu suretle ithalât imkânı bulunabilen memleketlerle temaslara başlanacağı ve yeni siparişler verileceği ümit edilmektedir. Lüks mahiyetinde bulunrnıyan her nervi zarurî madde ve eşya için hükümetin açacağı akreditif üzerinde de tüccarlar arasında görüşmeler yapılmaktadır.
— Ben bir sürd hırsızlık yaptım da yine yakalanmadım.
— O bir şe> *ni? Ben adam öldürdüm de yakalanmadım.
Bu muhavere İzmit haprsrıane-sinde arkadaşlık yapan Şükrü ve Mustafa arasında bir rakı masası başında otururken cereyan etmiştir.
Bundan altı sene evvel Kadı-kö\ ünde Kumluk üzerinde boğazından bir kayışla sıkılıp öldürülen bir adam bulunmuştu. Bu cesedin katili olarak yakalanan Eyüp ve Şuayip beraet ettikten sonra adamın kimin tarafından öldürüldüğü bir türlü bulunamamış ve katil meçhul kalmıştı. İşte yukarıda bu cesedin katili olduğu halde yakalanmadığını övüne_ rek söyliyen sabıkalı kasap Mus-tafanın itirafı üzerine arkadaşı Şükrü kendisini ihbar etmiştir.
Mustafa bundan evvel üç sene hapse mahkûm edilmiş ve cezasını çektiği bir esnada hapis arkadaşı Şükrü ile tanışmıştır. Şükrü mahkûmiyetini bitirip hapisten çıktıktan   sonra   Beyoğlunda bir
kahve işletmiye başladığı bir sırada Mustafa İzmit hapishanesinden kaçarak Istanbula germiş ve Şükrüyü bulmuştur. İşte bu buluşmayı kutladıkları bir esnada Mustafa Şükrüye cinayetini anlatmıştır. %
Mustafa bundan başka polis tahkikatı esnasında da evet maktul beni kaçak et sattığım için ihbar etmişti. O gün Galatada buluştuk, Kadıköye geçince de kumlukta yürümeye başladık, o esnada kayışla boğazını sıkarak öldürdüm, demiştir.
Mustafa, mahkeme esnasında okunan bu ifadesini inkâr etmiş ve kendisini zorladıkları için böy. le bir ifade verdiğini söylemiştir.
Şükrünün ihbarının da kin yüzünden olduğunu, çünkü Şükrünün bazı kimselere eroin sattığını, kendisinin paraları tahsil edip gelince; arkadaşının eksik para getirdin diye muğber olarak böyle bir ihbar yaptığını ileri sürmüştür.
Mahkeme Şükrü ile diğer şahitlerin celbine karar verdi.
Münakalât Vekilinin Tetkikleri
Piyasa Haberleri:
İplik ve Yünlülerde Azamî Kâr
Komisyon Dün Kâr Nlsbetini Tesbit Etti
Fiyat murakabe komisyonu yerli pamuk İpliği için azami kân yüzde 15, yerli yünlü mensucatta ve şayaklarda vc istihlak vergisine nazaran kiloda 11 kuruşu geçmlyen bilcümle yünlü kumaşlar İçin toptancıya yüzde yedi, perakendeciye yüzde 15 ve bunların haricinde diger yünlü mensucat İçin toptancıya yüzde on beş. perakendeciye yüzde 25 kâr verilmesine karar verilmiş ve yerli yünlü ve pamuklu ve İplikten yapılmış kumaşlarda lüks mağaza diye bir sınıf kabul edilmemiştir.
Bir Peynir Tüccarı Mahkemeye
Verildi
Büyük peynir tüccarlarından Kon-dopulos geçen seneden kalarak kurtlanmış âdi kaşarlardan sekiz kelle
peyniri kilosunu 75 kuruştan bir ba-kala satmıştır. Bakal murakabe komisyonuna giderek hadiseyi anlatmıştır. Ehil vukuf tarafından yap-trrılan muayene neticesinde bu peynirlerin ancak kırk kuruş kıymetinde olduğu anlaşılmıştır. Komisyon, peynir tüccarını dinledikten sonra kendisini cürmü meşhut mahkemesine vermiştir.
Birlikler Umumî Kâtibi Geldi
İthalât birliklerinden seçilen murahhaslarla birlikte Ankaraya gitmiş olan birlikler umumî kâtibi Salih, şehrimize dönmüştür. Memlekete faydalı randıman temin ettikleri Ticaret Vekâletince de teyit edilmektedir. Birlikler eskisi gibi faaliyetlerine devam edeceklerdir. Bay Salih eskisi gibi birliklerin umumî kâtipliği vazifesini ifada devam edecektir.
ingilizlerin Aldıkları Tiftikler
İngilizler almakta oldukları tiftiklerin bedelini Merkez Bankası vası-tasile derhal tediye etmektedirler. Alınan malların faturalarında yazılı kalitelerine uygun olup olmadığını tetkik için bir ekspere muayene ettirdikleri anlaşılmışUr. Yoksa stan-dardize edilmiş olan malların Standard tipinin kontrolü bahis mevzuu olmadığa alakadarlarca temin edilmiştir.
Yeni İhracat Lisansları
Hükümet yeni bir kararname ile, ihraç edilecek anason, raziyane, nebatat küspe ve döküntüleri, kişniş,
*
mamul şeker, şekerlemeler, lokum, kurutulmuş her nevi taze meyva ve kabukları, her nevi ipek böceği kozaları, kamçrbaşı ve ipek döküntüleri, ipek iplikleri, sun! ve tabii ipekten yapılmış halılar dünden itibaren ancak lisans müsaadesile ihraç edilebilecektir. Bu müsaadeleri Ticaret Vekâleti verecektir.
Incedayı, Dün, Vekâleti Alâkadar Eden İşler Üzerinde Meşgul Oidular
Şehrimizde bulunmakta olan Münakalât Vekili Cevdet Kerim Incedayı, dün Vekâleti alâkadar eden bazı işlerin tetkiki ve Vekâlete bağlı bulunan müesseselere evvelce verilmiş olan direktiflerin ne şekillerde tatfcik edildiğini teftiş ile meşgul olmuşlardır. Bu meyanda Denizyollarının yeni yolcu salonunu gezmiş ve memurların vazifeleri ile yakından alâkadar olmuştur.  Deniz nakli-
yat reisi Ayetullah Tonç da dün şehrimize gelmiş ve limanda meşgul olmuştur.
Haber verildiğine göre şilep nakliyatının» bir elden idaresi için hükümetçe verilen karar üzerine bütün şilepçiler (bu ayın yirmi birinci gününden itibaren tatbik edilecek olan bir elden idare sistemine gireceklerdir. Şimdiye ka. dar müracaat eden on beş şilep-çi vardır.
1AKVİBI I
18 MART 941
SALI
AY: S - GÜN: 77 - Kasım: 131
RUMİ: 1S56 — MART: 5
HİCRÎ. 1360 — SEFER: 19
VAKİT ZAVALİ   EZAM
GÜNEŞ: 7,07 11,48
ÖĞLE: 13,22 6,08
ÎKÎNDÎ: 16,46 9.27
AKŞAM: 19,19 12,00
YATSI: 20,49 1,31
İMSAK: 5,28 10.09
Cevap vermedi. Ben devam ettim:
— İstediğinize muvaffak oldunuz. Bunun böyle olmasını İstiyordunuz. Şimdi memnun ve mesutsunuz.
\ «i/Mim bakmağa cesaret etmiyordu* Kendi kendine söylenir gibi ağzından şu sözler dökülüyordu:
— Niçin geldiniz? Manderley'de size ihtiyacımız yoktu. Siz gelinceye kadar pek âlâ rahat yaşıyordum. Niçin geldiniz? Fransada kalsaydıorz olmaz mı idi?
— Mister de Vinter*! sevdiğimi ve onunla evlendiğimi unutuyorsunuz galiba?
— Eğer onu sevmiş olsaydınız onurda evle nm ezdiniz.
Ne «öyllyeceğlml şaşırmıştan. Karşımda çılgın ve gözü dönmüş bir dUşraan vardı. I
— ı ı inlerleydi benim gelmem Ue bir şey değişmedi ki.. Ben emirler vermedim. Size kiiı ı ih Kimi Yine bildiğiniz gibi hareket e-diyorsunuz. Eğer siz istemiş olsaydınız sizinle dost olurdum. Fakat siz ilk dakikadan baslıyarak bana karsı düşman kesildiniz. Bunu yüzünüzden okudum.
Ses çıkarmıyordu. Sadece yüzüme bakıyordu. Ben devam ettim:
— İkinci defa evlenen binlerce erkek ve kadın var. Ben Mister de Vinter Ue evlenmekle bir cinayet ml İsledim? Dünya yüzünde mesut olmağa hakkımız yok mu? No demek İstiyorsunuz?
— Mister de Vinter mesut değil kl.. Buna on aptal İnsan bile farkeder. O öldü öleli cehennem azabı çekiyor. Bunu anlamıyor musunuz?
— Yalan... Yalan... Fransada iken çok mes'ut idik. Orada İken adeta daha gençti, gülüyordu. Şendi...
— J5uikI.hi ne çıkar? Mister de Vinter henüz çok genç, kırk Uç yadında.. Tabii n-zakta iken hazan sen olabilmiştir.
İstihfaf ile omuzlarını silkiyor ve   bana
bakıyordu;
— Bana böyle şeyler söylemeğe nasıl cesaret ediyorsunuz?
Diye hiddetlendim. Artık ondan korkmu-yordum. Kendisine yaklaştım kolundan ya-kahyarak sarstım vc:
— Dün akşamki elbiseyi siz bana yaptırdınız? Siz sebep oldunuz. Siz olmasaydınız onu yapmak ak 1 una bile gelmezdi. Kocama fenalık olsun diye yaptınız. Ona üzmek için, ıstıraba düşürmek için.. Sanki az Uzülüyor-ınuş gibi.. Zannediyor  musunuz ki o üzülüp
ıstırap çekerse Rebeka geri gelecektir.
Öfkeden sararmış bir halde İdi.
— Onun ıstırabından üzüntüsünden bana ne? O beni hiç düşündü raü? Zannediyor-musunuz kl ben sizi burada onun yerinde gördükçe üzülmüyorum, kahrolmuyorum. Herkes size hanım diye hitap odlvor. Siz burada yeyip İçiyorsunuz, geçiniyorsunuz, halbu ki benim çlızcl hanımım soğnk topraklarda yarıyor. Mistir do Vinter ii/ülüyorsa bunu hak etmiştir. Aradan on ay geçmeden sizin gibi genç bir kızla eUenmcscydl!.. Lâyıktır.
0/UlsUn, umurum bile değil... Gözlerine >U-•jiine baksanıza, evhernem azabı çektiğini r;örmüyor musunuz? Rebekanııı onu gördüğünü, hissettiğini biliyor da kıvranıyor, kah roluyor. Rebekanın her hail başk<ı İdi. Hiç bir şeye boyun eğmezdi, bir erkek gibi cesur ve cüretkardı. Bir oğlan çocuk gibi yaramazdı. Ben ona büyüttüm. Her zaman söylerdim: «Kız olmamalıydın sen, oğlan yaradılmulıydın» derdim.
~ Kâfi, Misls Danvers.. Artık fazla bir
şey söylemeyiniz.
FaJtat o hâlâ bir çılgın gibi gözlerini a-çarak anlatıyordu. Ben de dinliyordum:
— Kimse, hiç kimse onunla başa çıkamazdı. O istediğini yapar, istediği gibi yaşardı. Küçük bir arslan kadar cesur ve kuvvetli İdi. Çocukken kimse onanla başa çıkamazdı. Babasına her istediğini   yaptırırdı.
İnsanlara da hayvanlara da hükmederdi. En azgın atlara biner, hepsini Islâh ederdi. Büyüdüğü zaman da öyle idi. Hiç bir şeye aldırmaz, kimseden korkmaz ve çekinmezdi. Hayata meydan okurdu. Nitekim kimse ona mağlûp edemedi. Ne erkek, ne kadın! Ancak deniz ona galebe çaldı, deniz ondan kuvvetli çıktı. Hain deniz...
Bu sözleri bitirir bitirmez. Hmçkırarak uğlamağa başladı:
— Mlsls Danvers, yapmayınız, demekten başka bir şey söyllyemlyordum. Bu İhtiyar kadınm hüngür hüngür ağlamasına tahammül edemiyordum.
— Haydi Mlsls Danvers gidip odanızda istirahat ediniz. Çok yorgun ve asabisiniz!
— Size ne benim yorgunluğumdan ve a-sablyetimden? Kederimi görmek sizi memnun ediyor değil mi? Fakat ben ağlamak için üzülmek için saklanmıyorum. Size göz yaşlarımı göstermekten utanmıyorum. Mister de Vinter gibi kapımı kapayıp kederimi herkesten gizlemiyorum. (Arkası var)
GÜNDEN
_   GÜN »E
B. N. Nadi'nin
İkra

ski mecelleyi bilmem hatırlar    mısınız ?    Cevdet
Paşanın ve arkadaşlarının buna mukaddeme diye hazırladığı umumi kaideler vardır ki cidden mantığın bir şaheseridir. Mecelle, hukuk meıhumunu zihinlere yerleştirmek için her vakit okun-mıya değer bir kitaptır.
Mecellenin umumi kaidelerinden biri şudur: «İkrar bir hücceti kasıradır.»
Bunun mânası ne olduğunu eski hukukçular pek âlâ bilir. Meselâ bîr adam ortaya çıksa da bir heyet hakkında: «Topumuz birden muhtekiriz» dese bu iddia o heyet hakkında muteber değildir, yalnız söz sahibinin kendi hakkında zati bir ikrar ve itirafı diye hüküm vardır.
Dünkü Cumhuriyet gazetesin, de, (Havadis ihtikârı) bahsi etrafında kopan münakaşa mü-nasebetile B. Nadir Nadi diyor ki: «Ortada ancak bir anlaşma-rnazlık var. Ben havadis ihtikârından bahsederken hiçbir arka. daşı kasdetmedim, o satırları yazdığım sırada bazı gazetelerin tatil edildiğini de bilmiyordum. Bunu neden sonra haber aldım. Zaten yazımda hep: «Şöyleyiz, böyleyiz, havadis ihtikârı yapıyoruz» diyerek, kendim de dahil olduğum halde, bütün meslek erbabı hakkında umumi bir tenkidde bulundum.»
Bu yazıyı okuyan bir arkadaş dedi ki: «Cevdet Paşanın mantığını nasıl beğenmiyeyim? (İkrar, hücceti kasıradır) kaidesini koymakla, asıl muhtekirin kim olduğunu dönüp dolaşıp, kendi dilile ikrar ve itiraf ettirmiş olmuyor mu?»
İstifa Eden Derebeyi
Havadis ihtikârı hakkında ge. lip geçen münakaşa hakkında bir kariimiz de şu sözleri yazıyor: «Neye inkâr edeyim, ben kavgaya bayılırım. (Havadis ihtikârı) fıkrası hakkında dört gazetenin birden Cumhuriyet gazetesine çattığını görünce mükemmel bir kavga yazısı okumak hevesile ertesi gün o gazeteyi satın aldım. Ne dersiniz, beş kuruşum yabana gitmemiş mi? Gazete, öyle uslu akıllı, öyle terbiyeli bir cevap vermiş ki eski Cumhuriyet gazetesinden hiç beklenmez. Ne idi, o eski yazılar? «Var mı bana yan bakan?» tavrile bu gazete derhal derebeyi tavrını takınır, ağzını açar, gözünü yumar, atar, tu^ tardı.
Bence bu son münakaşanın) en   mühim tarafı,   Cumhuriyet gazetesinin derebeylik mesleğin, den el çektiğini açık bur surette ortaya koymasıdır.»
Sırça Köşk Meselesi
Diğer bir kari şöyle diyor:
«Yazınızda Nadir Nadiden soruyordunuz: «Sırça köşkte oturanın sağa, sola taş atmaması lâzımgeld iğini sana öğreten olmadı mı?»
Ben cevap vereyim:
öğreten oldu, fakat dört gazetede tariz yazısı çıktıktan sonra...»
KÖR KADI
Bomba Hâdisesi
İş Taman i le Aydınlanırlar
Perapalas hâdisesi tamamen aydınlanmış bulunmaktadır. Dün vaziyetin son safhası hakkında İstanbul müddeiumumisi Hikmet Onatm malûmatına müracaat ettik. Bize şunları söyledi:
— Tahkikat bu meseleyi tamami-le aydmlatmıştır. Teferruatla meşgul olmaktayız. Bunları da tamamladıktan sonra efkarı umumiye i tatmin edecek tam, esaslı raporumuzu
bildireceğiz.»
-o-
tnönü Gezisi İlerliyor
Taksim stadının eski sahası üzerinde yapılmakta olan İnönü gezisinin inşaatı yaz sonuna kadar tamam lanmış olacaktır.
İnönü gezisinde yapılacak tahtel-arz tesisat ile bu saha tenvir edilecektir. Kanalizasyon ve mecra inşaatına da bir kaç güne kadar başlanacaktır.
Bu inşaat için 13500 liralık bir tah| sisat ayrılmıştır.
rs - 3 -
- VATAN
Ankara Lokantalarında
Otomobille Beraber Hayalımıza Giren Sandviç Alaturka Yemeğe
İlk İsyan Bayrağını Çekenlerindir
Doktor
Diyor ki
Mik
rop
Merkez şehirlerinde yolcu ve iş adamları çoktun Ankaraya işini takip için gelenler gündüzleri meşgul oluyor. Ancak; dairelerin tatilinden sonra, biraz nefes almak, ahbapla-rile yarenlik etmek imkânını bu.
luyorlar.
Heie, Allahm bu rüzgârlı havalarında, koskocaman kartalların bile bir tüy misali ufuktan ufka sürüklendiklerini gördükten sonra, akşamlan, sıcacık bir lokanta köşesine çekilerek, sere serpe oturmak hayli zevkli oluyor.
Ankaramızda lokanta, belli başlı bir eğlence ve musahabe salonudur. Felekten kâm almak istiyenler, talihine küsenler, hep lokantadadırlar.
Yanımda, İstanbuldan yeni gelmiş bir arkadaşla münasip bir lokanta ararken, o, ilk defa geldiği, yepyeni, gıcır gıcır Ankaraya, hayret ve muhabbetle bakıyor, kolunu, ikide birde bir işaret memuru gibi havaya kaldırarak:
«— Şu apartımanın orijinal
üslûbuna bak, diyor.
Ve arkasından, sanki, kendi-sine de bir eşini yaptırmak niyetinde imiş gibi, hemen bir sual soruyor:
«— Acaba, mimarı kim?
Adım attıkça fikirler yürütüyor:
c— Siz, Ankaralılar, yarada-na şükredin ki, tramvay belâsına uğramadınız.
<— Siz, Ankaralılar, çok bahtiyarsınız. Günün muhtelif saatlerinde, muhtelif isimlerle çıkan, muhtelif puntolu gazeteleri cıyak cıyak bağırarak satan müvezzilerden uzakta yasamak, bilseniz, ne tatlıdır.
«— Siz, Ankaralılar, çok mesut olmalısınız. Vekâletler, burnunuzun dibinde. Bir işiniz düşünce kendiniz takip edersiniz.
P vvelce,   bazılarının iddia
ettiği gibi, ecnebi musiki erbabının hudutlarımızı terket-mecine rağmen, lokantalarımız, hiç de sükûna dalmadı. Pek âlâ, hepsinden bir saz veya bir caz sesi geliyor.
Ankaranm ağır başlı lokantalarından birine girdiğimiz zaman, hırçın bir Macar valsi, soğuktan buz kesen alnımızı, bir sıcak havlu gibi sardı. Gardırobun dopdolu olması, lokantanın adamakıllı yükünü aldığını gösteriyor. Ankaralılar, çalışma ile geçirilmiş (bir gün sonunu, bir kaç kadeh içip, yemek yiyerek tatlıya bağlıyorlar. Büyük taflan ve limon saksılarile süslü koridora kadar ılık ve gevşek kahkahalar geliyor. Kenarda bir masa buluyor ve ilişiyoruz. A-yaz kesen sokakların rağmına ısıtılmış bu ntükemmel salonda, buz gibi bira içmekten neşelenen İstanbullu arkadaş, yemek »listesine bir göz atıyor ve felsefe başlıyor:
I €— Şurası, muhakkak ki, diyor. Bir milletin edebiyatı, za-naati, askerliği, ilmi ne veçhe .alırsa, o milletin mutfağı da, o veçheye uymak mecburiyetinde kalıyor. Meselâ, şeyhielâmlar devrinde bir (sarığıburma) tatlısı vardı ki, şimdiki gençlerimizden bir çoğu, bunu bilmezler. «Bir sudan mektup yazılsın çağlayan ayanına» diyen mantıkla, bugünkü Avrupa siyasetinde bir rol sahibi olmak ve harplerin iktisadi sebeplerle zuhur ettiğini iabat eden bir dünya karşısında (içeriz düşmeni dinin kanını su yerine) demek, ne kadar mümkün değilse, telefonlu bir apartıman dairesinin mutfağında da (keşkülü fukara) pişirtmek o kadar imkânsızdır.
Ben, arkadaşımı dilemekten ziyade, etrafı süzüyorum. Genç bayanlar, kalın kürk •mantoları   içinde,   krizantemler
.kadar taze ve o nöbette esiri birer mahlûk gibi duruyorlar. Garsonlar, soğutulmuş içki taşıyorlar.
İZMİR
Enternasyonal Fuarında Mallarınızı her   halde   temhir etmelininiz.
Büyük yol ucuzlukları, cazip eğlenceler ve sürprizler her sene İzmir Enternasyonal Fuarına yüz binlerce   ziyaretçi toplamaktadır.
20 Ağustos - 20 EylOI
Arkadaşım, dekor ve hava ile münasebeti olmıyan mevzuuna devam ediyor:
«— Sen, hiç dikkat ettin mi, bilmem, diyor. Yapılan bir sürü inkılâbın yanı başında, kendiliğinden, sessiz, sadasız bir mutfak inkılâbı oldu da kimse farkında değil. Nerede o, bol sarımsaklı, yoğurtlu tatarbörekleri. Hani o, mücverler, nerede kuşkonmaz arıyanlar. O, devir çoktan geçti. Şimdi rağbet, haşlanmış sebzelerle, ıskaralara. Bunu, gayet tabiî bulmalı: Smokinle işkembe çorbası içilmez ya. O, işkembeli nohudu pişirtmekteki külfete bak bir kere: Günlerce ıslatılması, saatlerce kaynatılması da caba. Vakit, nakittir beyim, vakit nakit. Zaten, otomobille birlikte hayatımıza giren sandviç, alaturka yemeğe ilk isyan bayrağını açan gıdalardan maduddur.
Yavaş yavaş, son masalar da doluyor. Müessese sahibi, arkasını vantilatöre verdiği halde her telefon çaldıkça, biraz daha terlemiye başladı, ilk zamanlarda:
<— Hay hay, hazır efendim. Müzisiyenlerin sol karşısında, dört kişilik bir masa hazır efendim. Teşrif buyurunuz efendim.
Diye acele acele cevap verirken, şimdi, bir şey uydururuz efendim, diyor. Siz gelinciye ka. dar, elbet bir taraf boşalır. Hali hazırda zatıâlinize münasip bir köşe yok efendim.
Telefonla masa ayırtmak is-tiyenlerin talihleri kapalı. Kendi isini kendi görmek ve bilhassa erken davranmak her zaman hayırlıdır.
Temiz örtülerle bezenmiş, çiçeklerin arasına sıkışmış bir masada üç delikanlı oturuyor. Papyon kravatlısı, arkada* ma hararetli hararetli bir şeyler anlatarak, dip masadaki bir genç kızı gösteriyor.
Fotografçunız, muhtelif resimler çektL İşini bitirip yanımıza otururken, pek şık, saçlarına ak düşmüş bir zat; ma. samıza yaklaştı: Sıkıldığı halinden belliydi. Ellerini uğuştura-uğuştura:
«— Aman, bey birader, dedi. Resimler gazete içinse, hangi akşam olduğu yazılmasın. Çocuklar bizi, Istanbula grtti bilirler, aile saadetini bir tarafa bırakın, ölünciye kadar hacîli şe-remsar olurum.
•Müzik, en mutena parçalarını çalıyor, fakat, bizim, İstanbullu ahbap, hiçbir şeyin farkında değil. O, hâlâ, alaturka yemeğin aleyhinde atrp tutmaktadır:
Şaraplı şarapsız soteler
dururken, âlâ tereyağlı bezelye varkejj, patlıcan oturtması da yenmez a. Kaç gündür Ankara-dayım, hemen hemen dolaşmadığım lokanta kalmadı, bir türlü dönerkebap bulamadım. Geçenlerde bir şiir okumuştum, şairi, her ne fenalığını görmüşse görmüş, «dönerkebap dönmez olsun» diye inrm mim inliyordu. Herhalde, bedduası tutmuş olacak ki, bu kebap lokantalardan kalkmış.        Ertuğrul Şevket
Taşıyıcılar
— s —
Kızıl, kızamık, kuşpalazı, kabakulak... Gibi hastalıkların mikropları da ağız ve boğazda bulunur. Bazı İnsanlar kendileri hiç harsta olmadan bu mikroplan taşırlar vo etraflarındaki İstidatlılara bulaştırırlar.
Bir taknn hastalıklar vardır kl onların mikroplan kazurat içersimle bulunur.
Tifo, paratifolar, Dizanteri, kolera.. Gibi hastalıklar bu sınıftandır, kendileri hiç hasta olmadan bu mikroplan da barsaklannda taşıyanlar vardır. Bunlar eğer l&zım gelen temizliklere dikkat etmlyecck olurlarsa bütün eşya ve çam aşır lan vaaıta-slle mikropların etrafa saçılmasına âmil olabilecekleri şüphesizdir.
Bu gibi İnsanlar ellerini* İyice temizlemeden ekmek, et, süt, sebze, meyve.. Gibi gıdalara temas edecek olurlarsa, hastalıkların slrayetindekl rolleri bir kat daha, ehemmiyet kaza nır. Hele pişmeden çiğ olarak yenen gıdalar üzerine vaki olacak böyle mikroplu temaslar hastalıkların bulaşması İçin en mühim bir sebep teşkil ederler.
Ellerde tırnakların ve tırnak arala rrnın mikroplara yuva olmak bakımından ehemmiyetleri büyüktür. Ellere bulaşacak olan mikroplu mahsul ler, tırnak aralarındaki ufak girinti ve çıkıntılara doldukları zaman on-lan basit bir yıkama ile temizlemek mümkün olmaz.1 Elleri birçok defalar bol sabunlu su Ue itinalı bir şekilde yıkamak ve hattâ İcap ediyorsa, bu yıkama esnasında, ufak bir fırça Ue tırnak aralarını güzelce fırçalamak da lâzımdır.
Mikrop taşıyıcılar çok defa kendileri de mikrop taşıdıklarından haber dar değildirler. Hasta olan İnsarun hastalığı meydanda olduğu İçin ondan korunmak kolaydır. Fakat zahiren sağlam görünen ve hattâ kendilerinin de haberi olmadan mikrop taşıyanlardan korunmak oldukça gUç bir mesele teşkil eder.
Bunun içindir İd herkesin kendi vü cut ve elbise temizliklerine pek ziyade dikkatli olması, sıhhati koruma bakmamdan, İçtimai bir vazifedir.
Dr. Nuri ERGENE
26 sene evvel 18 Mart 1915 sabahı Fransız ve ingiliz zırhlıları Çanakkaleden geçmek için bir taarruz daha yaptılar. Bu taarruz onlara çok pahalıya mal oldu, Fransızlar  resimde   gördüğünüz
Bouvet zırhlısını Namazgah tabyasının güllelerile kaybettiler
Yirmi A iti Sene Evvel Bugün
Çanakkale
Deniz Hücumunu Kırmıştık
Çapa Muallim Mektebi Talebelerinin Hava Kurumuna Yardımları
Çapa Kız Muallim mektebi talebeleri, bu kere gündeliklerinden arttırdıkları 181 lirayı da Hava kurumuna vermek suretile hamiyetlerini göster mislerdir.
BUGÜNKÜ PROGRAM
8 Program 8.03 Ajans haberleri 8.18 Hafif parçalar (Pl.) 8.15/9 Ev kadını - Yemek listesi
12.30 Program 12.33 TUrkçe plâklar 12.50 Ajans haberleri 13.05 Türk çe plâklar programının devamı 13.20 14 Karışık program (Pl.)
18 Program 18.03 Konuşma 18-08 Cazband (Pl.) 18.30 Konuşma 18.45 Çiftçinin saati - Köy sazı 19 Oda musiki ve sololar 19.30 Ajans haber leri 19.45 Fasıl heyeti 20.15 Radyo gazetesi 20.45 Radyo salon orkestra-tı 21.30 Konuşma 21.45 Radyo küme heyeti - Klâsik program 22.30 Ajans haberleri 22.45 Dans müzlgl (Pl.) 23.25/23.30 Kapanış. .
İtilâf devletleri donanmaları, 1915 yılı şubatının on dokuzuncu günü saba'hı Çanakkaleye taarruza başlamışlar ve yirmi gün durup dinlenmeden çalışıp çabaladıktan, bütün gayretlterini sar-fettikten sonra evimizin ancak cümle kapısını kırmıya ve dış avluya girmiye muvaffak olabilmişlerdi.
Mütecaviz donanmalar başa-miralı, üç nihayet dört hafta sonunda İstanbul önünde demirli-yeceğini umuyordu. Bu ümit gerçekleşince Türk ordusu ikiye 'bölünmüş, İstanbul Itil&fçıl'ann nüfuz ve hâkimiyeti altına girmiş bulunacaktı. Tuna yolu da açılacaktı. Hususile Rusyanın, en yakın yoldan müttefikler ile teması temin edilmiş bulunacaktı. Bu memleket, anbar'rannı dolduran zahirelerini müttefik ve dost milletlere satmak ve ordularının muhtaç bulunduğu silâhları, teçhizatı bu yoldan kolayca nakil ve ;thal eylemek imkânını elde eyliyecekti.
Bu taarruz bütün dünyanın, dikkat gözlerini garp ve şark cephelerinde cereyan etmekte olan büyük ve kanlı- muharebelerden ayırarak Türkiye üzerine çevirmesine sebep oldu. Hele komşularımızı şiddetli bir heyecana, telâşa düşürdü. Asırlık hırsları körükledi, hülyaları canlandırdı. Yunanistan kralı Komtantin, kendisini son Bizans imparatoru on birinci Konstantinin tabiî ve meşru varisi, halefi sayıyordu. Ve işte bir iki hafta sonra Osmanlı imparatorluğu yıkılacaktı. Kons-tantin için ordularının başında Istanbula girerek Ayasofyada Bizans tacını giymek zamanı nihayet gelmişti.
Bu mülâhazaların sevkile Yunan başvekili Venizelos 1 mart 1915 de İtilâf devletlerine müracaat ederek Yunanistanın, do-nanmasile ve bir kolordu ile Çanakkale hareketine iştirakini teklif eyledi. Fakat Bulgar Çarı Fer-dinand da uzun yıllardanberi Bizans hulyasile yanıp tutuşuyordu. Konstantinin kendisini bu tatlı emelinden mahrum etmesine şüphesiz razı olamazdı. Bu sebeple, Yunan fırkaları Çanakkaleye çıkar çıkmaz Bulgaristan^ bîtaraflığı bırakarak Türklerin yanında yer alacakları ve bütün kuvvet-
Yazan: Cemal Bardakçı
Eakl Konya Valisi
Evlenmeü?
Bayan Necla Dermansun
28 yakındadır. Uzun boylu, narindir. tntanbuJ Tıp fakültesinden mezun, çocuk haftalıkları doktorudur. Fraosrzca, atananca bilir. Ilaatahanelerbuizden birinde asistandır. Ayrıca muayenehane*! de var. Ilavtaa, İyi kaapli bir kı/dır.
Bay Ferit Çelik
29 yasrnda tığ gibi bir delikanlıdır. Güler yüzlü ve hoş sohbettir. Avrupada okumu?, çimdi yük*ek mekteplerimizden birinde doçenttir. Almanca, fraıuuzca, ruacayı ana lisanı gibi bilir. Zevahiri gayet soğukkanlı görünmekle beraber İçi heyecan doludur. Kimsesi yoktur.
Çanakkalede harekâtı idare eden Fransız Amirali Gueprotte
lerile Konstantinin Istanbula girmesine mâni olmıya çalışacakları muhakkaktı. Bu da İtilâf devletlerinin işine gelmiyordu. Bu yüzden İngiltere * haricîye nazırı (Grey) Venizelosun teklifini reddetti. Esasen bu sırada bu iki küçük hükümdarın karşısına çok daha büyük bir rakip dikilmişti: Rusya Çarı ikinci Nikola...
Rusya, kendi iştiraki olmadan İstanbul, müttefikleri tarafından işgal edildiği takdirde bu şehir üzerindeki tarihî emellerinin akamete uğraması ihtimalinden kork-mıya başlamıştı. Bir de Yunan kralı Istanbula girerse onu oradan çıkarmak teşebbüsü zorluklara maruz kalabilirdi. Bu korku ve düşünceler Rusyayı harekete getirdi. Çar Nikola martın üçünde Fransanın Petersburg sefirine şu beyanatta bulundu:
«Boğazlar meselesi Rus efkârı umumıyesini son derece meşgul etmektedir. Yüz yıllardır süregelen rüyasının, en mühim ve kıymetli emelinin gerçekleşeceğini vaadebmeden, milletimi harbin icap ettirmekte olduğu müthiş fedakârlıklara katlanmakta devama zorlamak hakkını kendimde göremiyorum. Bu sebeple katî kararımı verdim. İstanbul ve boğazlar meselesini cezri bir şekilde halledeceğim. Mümkün ve müessir olan hal suretini geçen ikinciteşrinde size söylemiştim. İstanbul şehri ile cenubî Trakya Rusyaya ilhak edilmelidir.»
Ayni günde Rusya hariciye nazırı (Sazanof) da İngilterenin Petertburg sefirine şu tebligatta bulunmuştu: (Bir kaç hafta evveline gelinciye kadar, boğazların açılmasının ve hususî bir idare altına konulmasınla istanbul un bizim tarafımızdan kati surette irhakıru icap ettirmiyeceğini sanı yordum. Fakat bugün anlamış bulunuyorum ki bütün memleket bu meselenin bu yolda, cezrî bir şekilde KaRini istemektedir. Bu cihetle İngiltere ile Fransa, Istanbulun Rusyaya ilhakını kabul ve tasvip eylemekte okluklarını açıkça beyan ve ilân eylemelidirler. Sonra Çar, her ne sebep ve bahane ile olursa olsun. Yunanlıların Çanakkale seferine iştirak eylemelerine asla razı ol-mıyacakttr.)
İngiliz, Fransız diplomasilerinin günierce süren bırmmaü gayret ve faaliyetleri Rusları bu fikir ve kararlarından vazgeçinmiye muvaffak olamamıştı.
Bu arada Çar sarayının meşhur cinci papazı Raeputin de İstanbul meselesine burnunu sokmuştu. Bu papaz Fransa sefiri (Paleolog) a soruyor:
— Rusya Istanbula sahip olacak CUr
— Muzaffer olursak evet...
— Muhakkak mı?
— Öyle sanıyorum.
— O halde Rus milleti bu harpte çok korkunç ıstıraplar, cefalar çekmiş olduğundan dolayı acınmryacak, yaptığı fedakârlıklardan pişman olmıyacaktır. Hattâ icap ederse daha fazlasına da katlanacaktır.
Dahası var. Üç hükümdar, A-yasofyada Bizans imparatorluğu tacını giymeyi düşünürken, Rusya hariciye nazırı (Sazanof), İstanbul işgal edilince Ayasofya etraf ve civarındaki mahallelerin Rus kıtalarına tahsisini ısrarla isterken papalık makamı da boş durmuyordu: Hariciye nazırı Kar, dinal (Caspari), 14/3/915 de, papalığın Paristeki mümessili (Amette) e gönderdiği talimat Ue, Ayasofyanın katoıiklere verilmesini temin için Fransa hükümeti nezdinde teşebbüslerde bulunmasını emrediyordu. ( 1453) de Türkler Istanbula girdikleri zaman Ayasofyanın Ortodoksların elinde bulunduğu, bu yüzden papalığın talebine Rusların şiddetle ve haklı olarak itiraz edecekleri düşünüldü. Amette, İstan, bulun diğer büyük mabetlerinden birisinin katoliklere tahsis edileceği cevabı verilerek papanın da gönlü alınmış oldu. Hasılı bütün bu irili ufaklı devletler, hükümdarlar, makam ve şahıslar kendi kendilerine gelin güvey oluyorlar, içine girerek paylaşmak, yan gelip oturmak istedikleri evin sahibinin ne yapacağını, kendilerini nasıl karşılıyacağını düşünmek tenezzülünde bile bulunmuyorlardı.
Nihayet, yirmi günlük gayretten sonra ancak bir arpa boyu kadar yol alabilmiş olan İtilâf donanması yeni gemilerle takviye edildikten ve bir hafta kadar dinlendikten sonra bu defa kati ve muhakkak    surette    Marmaraya
geçmek niyet ve ümidile yirmi altı sene evvel bugün boğaza saldırdı. Fakat Istanbulun beş yüz senelik hakiki sahibi olan kahraman Mehmetçik, kapısının önünde cereyan eden hâdiselerin mahiyetini anlayınca dedelerinin mukaddes mirası olan palasını ka. pıp rpeydana fırladı. Uzun ve kanlı boğuşmalardan sonra mütecavizleri geldikleri yere gönderdi. Tarihine, cihanın en şanlı zaferlerinden birini daha mübarek kanile yazdı.
Balkanlarda inkişaflar
Yazan: M. H. ZAL
alkanlar canlı bir  mücadele sahası manzaramı muhafaza ediyor. Bu mücadelenin seyrini iyice takip i-çin Balkanların her tarv.tında-ki askerî ve cîyasi hareketleri
bir kül diye kabul etmek lâzımdır.
Almanya. Bulgaristanı olgun bir    meyva    gibi    devirmiştir.
«cHa oldu, ha olacak» diye Bulgar işi müphem bir hadde kalacak yerde iki yüzlü maske arkasındaki tek yüzün tamami-le meydana çıkması, belki de daha iyi olmuştur.
Bundan sonra   Yunanistarva karşı Bulgar hududu    tarafından askerî bir tazyik  başlıya-, cak yerde Yunan   cephesi birj taraftan Arnavutlukta    zorlanmış, diğer taraftan da Yugos-, lavya yolile tazyik    imkânları; aranmıştır.
B. Mussolini, bizzat Arnavut, luğa giderek büyük ölçüde birj yarma teşebbüsü yapmıştır. On bir tümenin iştirak ettiği bu u-j mum i taarruza, İtalyan tebliğini de «mevziî hareketler» adı ve-' rildiğine de bakılırsa    taarruz. tam bir akamete    ugtarruştcr-îtalyanların, Yunanlıları    dağ-lardalci muhkem    mevzilerden atmak, açık sahada motorlu kuv vetlerile manevra kudreti   elde etmek, Yunanlıların   Arnavutluk cephesinden kuvvet ayırma, larına mâni olmak, İtalyan askerî itibarını kurtarmak gibi   hedefleri suya düşmüştür.
Almanların Belgratta yaptıkları diplomasi taarruzu da bugüne kadar ayni akıbete uğramıştır. Yugoslavlar, ne ad altında olursa olsun, mihvere girmeğe ve Alman askerini toprak lanndan geçirmeğe razı olmuyorlar. Ancak sıkı bir bitaraflık hakkında teminat vermeğe ve bir ademi tecavüz misakıru
imzalamağa hazırdırlar. Bu takdirde Almanya, Yunanistanı Vardar istikametinden tehdit edebilmek için ilk önce Yugos-lavyada bir harp cephesi kabul etmeğe mecburdur.
İtalyanların Arnavutluktaki taamızlarüe beraber Almanya-nın Belgraddaki siyasî taarruzu, nun da ayni zamanda akamete uğraması, Balkan vaziyetinin inkişafı bakımından hayırlı alâmetlerdir. Mihverin, Balkanlarda az zahmetle kolay muvaffakiyetler elde etmek imkânından mahrum olduğu nwvJana çıkmıştır.
Buradaki her bir hedef için o hedefin harbin umumî seyri için teinin edebileceği faideden kat kat fazla külfet ve zahmete girmek ve risk göze almak lâzım gelecektir. Eğer Almanya körü körüne bu yola girecek o-lursa şu hükmü vermek icap e-decektir: Almanya,  tngiltereye
karşı ana cephede netice elde et, mekten ümidi kesmiştir. Kendi S kendini oyalamak ve bir şeyleı yapmış olmak için Balkanlarda boşu boşuna kılıç sallıyor...
ULM ACÂ
Soldan Sağa: 1   —   Aşkı   itiraf
- Nota 2 — Çare - İtaat 3 — İstikbal - TAlikeü bir hastalık 4 — Geç miş saman - Nida - Zjyan 5 — Zey bek - İstifham edatı - Keyfi yerinde 6 — Furuht etmek 7 — Tamamlamak - Nida - Nota 8 — Nida - Kızı nm kocası 9 — Zevce - Rüzgar 10 — Vakte - Eski bir harp gemisi 11 — Nasyonal sosyalist - Şenlik, mamur hık.
Yukarıdan Aşağıya: 1 — Devam ettirmek - Mümkün olmak 2 — GQ-BBPfc - Anne 3 — Tavandan asma lAmfea - Hastalık 4 — Nefi edatı -Adet 5 — latm 6 — Eğreti - Sevgili 7 — Akfbet - Yardım 8 — Tabaka
- Sarp taşlık 9 — İhtiyat 10 — Bir novl elma cinsi - Bag 11 — Eski bir Türk   Hakanı - Köpek - iskambil
beyi.
DÜNKÜ BULMACANIN TlALLt
Soldan Sağa: 1 — Karakter - K3 2 — Asude - Yern 3 —   Tahammül
- Na d — Aha - Aludü 3 — Kin -
ilhan 6 — irs - Eb - Ar 7 — LysA.-tov - Eda 8 — LAvha - LAdes 9 — ima - Mi - Ram 10 — Ahu - Şam 11 — iki - Civar
Yukarıdan Açagıya 1 — Katakulli 2 — Asabi - Yamak 3 — Ruhani
- Vahi i — Ada - Rah 5 — Kem -
lalûm 6 — Mal - işi 7 — Ebülhevl
- Şam S — Luab - Arma 9 — E>n -Eda 10 — Kene - Adem 11 — İma
- İr as - Er
VATAN
18.3- 941
s/s.
s.
s.
SONEN OCAK
Yazan: Sema AYDOĞAN
Ali Vefa Ue 7 yaşındaki oğlu Ahmet Şeyda KaJemdanda büyük bir çmarm yeşil dalları altında yanyana oturmuşlar, Kalemdanda, Ergani ile Madeni biribirine t^ağlıyan köprü ba-çmda...
Dicle, kırmızı, mor, lâcivert, Maden dağlarını yaran Dicle her ikisinin ayakları altında titriyor. YeşU kamışların birer yeşil hançer gibi boşluğa saplanmış yaprakları ara smda parlıyor. Açık yeşil kavakların gölgesinde yeşilli morlu canfeslere bürünmüş nazlı nazlı akıp gidiyor...
Baba, Oğul, ikisi dc tasalı, ikisi de yorgun gözlerini Diclenin dalgalarına dikmişler, düşünüyorlar.
Kamışların keskin hışıltısından, ka vakların yapraklanndaki sazden, kayalıklara tırmanan bLr kaç keklik tı-kırtısmdan başka ses yok.
Ali Vefa, Boğazın mavi atlas denizini arkada brrakıp gurbete çıkalı yedi sene oluyordu. Bu yedi yıl içinde gözlerini aldatan, gönlünü oyalı-yan su yalnız bu idi. Dicle, ruhunu ısıtan, yakan ateş tc bu Diclenin üstünde parlıyan güneşti, bir mukaddes alev gibi...
Fakat son aylarda ne oldu, ne geçti? Dicle onun yüreğini eskisi gibi aydınlatamıyordu artık. Dicle güneşi onun İçini   rartamıyordu   evvelki
kadar...
Ahmet Şeyda babasına biraz daha sokuldu:
— Babaçığrm düşünüyorsun yine?
— Dicleye bakıyorum, evlâtçığım. Hüzünlü akıyor. Ayrılık seli gibi... Bu ocak ta sönüyor.
— O ne demek?
— Ben de bilmiyorum... Bak, bak keklik sürülerine... Kayalarm üstünde...
— Annem ne oldu?
— Gezmiye gittiler ya, atlarla...
— Daha gelmiyecek mi?
— Bir buçuk saat oldu. Şkndl gelirler...
Bu sırada biribirine ulaşmış dağların arasındaki sarp inişlerde birkaç atlı belirdi.
' Vefa:
— İşte oflum geliyorlar, gcHyor-
Şeyda başını çevirdi. Bu atlılar a-rasında annesini tanıdı. Nar çiçeği s a pkasile, beyaz elbiseaile hayvanm üstünde dalgalanıyor. Yamaçlardan krvrak, çevik hareketlerle iniyordu. En önde idi. Diğer süvariler onu arkadan takip ediyorlardı.
Sevinçle haykrracak oldu, ellerini çırpacak oldu. Babasmm durgun düşünceli vaziyeti onu bu hareketten menetti. Fakat biraz daha sokuldu,
babasına...
Süvariler ovaya indiler, şahlandılar, dolu dizgin beş dakikada Kalem-dana geldiler. Fakat birdenbire du-rakJayamadılar mı, ne oldu? Baba ile oğlun yanından tozu dumana katarak köprünün üstüne kadar ilerlediler, atladılar yere.
Bu kadın geçerken ne babaya, ne de oğla, ne kocasına ne de çocuğuna baktı. Hayvanı zaptedemedl de ondan mı? Bir kaç saatlik at gezintisi onu çok yormuştu da ondan mı? Yok sa bu kadın şu biribirine sokulmuş duran adamla çocuğa karşı hiç bir ilgi beslemiyordu da ondan mı? Bu bilinemezdi ama, Ali Vefanın içini bir acı yaktığı gözlerinden belli oldu. Ahmet Şeydanm da körpe yüreğine bir kaygı çökmüştü. Babasmm boynuna sarıldı. Babasmm kalbindeki zehirleri dağıtmak ister gibi, babasının düşüncelerini kırmak ister gibi haykırdı:
— Babacığım!
Şimdi Kalemdan köprüsünün kemerleri üstündeyiz. Bir kaç köylü, hayvanları gezdiriyor, kasaba gençleri kadının etrafında... Zayıf bir genç paketini çıkardı. Kadına sigara verdi. Kadın pembe boyalı dudakları arasına sıkıştırdı bunu... Bir diğer genç hemen kibrit yaktı, uzattı, fakat kadm çılgın bir hareketle başını sola çevirdi. Kibrit söndü, bir diğer kibrit yandı. Kadın bu sefer başım sağa eğdi. Bu kibrit te söndü, Öteki kibritler de söndü... Kahkahalar, kırık, dökük lâflar...
AU Vefanın gözlerinde bir ateş yan di. Sinirlerini acı bir heyecan koparacak gibi dolaştı. Ayağa kalktı. Güneşin keskin aydmlığı içinde bir heykel gibi, ateşten bir heyula gibi gözleri aldı. Köylülere elile bir işaret verdi, koştular bir ikisi, Kalemdanm kır kahvesinde bağlı hayvanını çektiler yanma... işte bu sırada kadın da vaziyeti kavramış, kocasının yanına koşmuştu, çocuğuna, Şeydaya elini uzattı, Şeyda babasına sarıldı...
Baba, oğul vc anne arasında ür-küntülü bir dakika geçti. Kadının göle gibi mavi gözleri Vefanın kadife gibi siyah gözlerile çarpıştı. Mavi gözler, içinde şeytanlar oynayan gözler, bu çarpışmada yenilmişe benzediler. Kadın belli bir telâşla, belli bir heyecanla arkadaşlarına seslendi:
i — Hayvanımı getiriniz, döneceğiz artık...
Vc kocasına dönerek ve kıvrak hareketlerle onu yumuşatmıya çalışarak:
— Gidiyoruz, değil mi Vefa?
— Evet, Selma!
Şeydayı bir köylü kucakladı, bir hayvana atladı. Vefa atını mahmuz-lamıştı daha evvel, Sclma da kendi hayvanına, şimdi dolu dizgin dönüyorlardı kasabaya, rüzgar gibi geçiyorlardı ovadan, fakat sessiz, fakat düşünceli bir dönüş. Diğer süvariler onları uzaktan takip ediyorlar, yaklaşamıyorlar, ve aradaki boş luk gittikçe derinleşiyor, genişliyor..
Doğudan sert bir yel esmlye başladı. Kavak yaprakları çırpman yeşil bir kuş gibi, köy bahçeleri bunların altında kuytulaşıyor.
Selma nar çiçeği şapkası, beyaz i-pek elbisesi ile alaca tepeler üstünde, altın başaklı yamaçlara, yeşil çalılı yollarda bir çiçek demeti gibi, gök gibi mavi gözlerile, ateşten dökülmüş sarı saçlarile. kıvrak ve oynak tavırlarile, akşamın pembelikleri içinde bir yangın gibi... Kim derdi ki, bu demet, bu yangın yolunu şaşırmıştır.
Kinir köyünün yolunu gölgcliyen meşelerin arasından bir ses yükseldi, bir gurbet türküsü:
Yolum kesme ulaşayım obama Kara gece, kavuşayım babama! Bir hıçkırık koptu, köylünün kucağındaki Şeyda ağlıyordu: — Ben babamın yanma gideceğim?
Ali Vefa, dizginleri çekti. Şeyda-nın yanaklarını okşayarak:
— Buradayım, evlâtçığım! Raifin harap bahçelerinin   önünde
ihtiyar bir kadm şoseye çıkmıştı. A-li Vefa ona seslendi:
— Fadime nine!
— Hay oğul sen misin? Köye niçin uğraman?
— İşlerim çok, geleceğim, geleceğim....
Saçı başı karma karışık ihtiyar yüzlü, sesi derinden çıkan köylü kadm haykırdı:
— Yolun açık olsun, ocağın sönmesin.
10 Franga Bir Esir
Sclma Vefanın on iki senelik karısıydı. Vefa hemen bütün hayatım, bütün düşüncesini ona hasretmişti. Fakat bu kadın son yıllarda anlaşılmaz bir muamma olmuştu. Çileden çıkmıştı. Ne kocası, ne çocuğu gözünde idi. Şapkalarını, ipek elbiselerini, son moda iskarpinlerini ona kocası tâ îstanbuldan getirtirdi, Zaten Selma ne istemiş te Vefa onu yapmamıştı. Evdeki dolaplar elbiselerini ayakkabılarını ve tuvalet takımlarını almıyordu. Mücevherleri de böyle i-di. Fakat Selma bunların hiç birine aldırmıyordu artık. Bıkmış mı idi Vefadan? Sevmemiş miydi onu? Evde Vefa ile meşgul olmaz, bir toplantıda Vefadan ziyade başka erkeklere alâka gösterir, bir gezintide daha ziyade yabancı gençlerle dolaşmayı tercih eder, çocuğunu ise büsbütün unutmuştu. Bu haldeki her çocuk üşüdükçe, korktukça:
— Anne! Diye haykırır. Şeyda:
— Baba! Diye seslenirdi.
Çocuğunu büe bu kadar unutan bir kadınla yaşanır mi idi?
Kocasını bu kadar çekemiyen bir kadınla hayat yoldaşlığı edilebilir miydi ?
Geceleri kaybolur, göndüzlerl akşamlara kadar sokakta gezer, Vefanın istememesine, sinirlenmesine rağ men yabancı ve genç erkeklerle kumar oynar, dans eder, hattâ bazan sarhoş oluncaya kadar da rakı içerdi.
İşte Kalemdan gezintisi de böyle oldu. Kocasını bıraktı köprünün başında. Dağ, tepe, yabancılarla gezmiye çıktı saatlerce...
Eve girer girmez karısına tek vc so.  sözü bu oldu Vefanın:
• Ahlâkın çürüdü senin, bu ocak röı.dil.
Selma çlrk*c» bir gururla mınldan-
— Sönsün!
P.r ay sonra Salmanın Urfada hanendelik yap*- «ti işitildi. îki ay sonra d* Vefa ile oğlu Istanbula döndüler, fakat bu defa iki kişi olarak. Giderken üç kişi idiler.
Kalcmdandan geçerken Şeyda babasına sarıldı, sokuldu otomobüln i-çlnde... Güneş kırıntılarından pullarla işlenmiş Dicle yine nazlı nazlı a-kıyor... Vofa içini çekti:
— Bu ocak ta söndü böyle...
— O no demek baba?
— Biz demek evlâtçığım!
Hayat anlaşılmaz bir muamma, bir rüzgâr, insanları pençesine    alıyor, birer yaprak gibi istediği   yere sürüklüyor, istedikleri yere değil...
8ema Aydofcan
Gazetelerde çıkan bir habere göre, İtalyanlar, Yunanlılardan esir almak için nihayet arıya arıya ?u usulü bulrnuş-.ardır: Her esi-_ re on frank ve-Du suretle ilk defa olmak üzere kahramanlık da borsaya «irmiş olmaktadır. İhtimal bunun muhtekirleri ve kara borsada iş «görenleri de çıkacaktır. Meselâ yüksek rütbeli bir subayın tehlikede bulunduğu esnada bir İtalyan askeri bir esir almak için on frank tan fazla bir fiyat da istiyebile-cektir. Ve yahut bir esiri birkaç paket sigara mukabilinde gen bırakan da olacaktır. Öyle ya farzı muhal bir Yunanlı esir olsa vc kurtulmak için I I frank verse vaziyet ne olacaktır? Mademki hamiyet para ile ölçülü-yor.;, h -\ • \ ';'
Belki hatırlarsınız bizde ziraatı korumak için bazan bu gi bi usullere baş vurulurdu. Meselâ bir karga getirene keş kuruş vcrirlerdil. Şimdi İtalyanlar, vatan sevgisini de para ile ölçmeğe başlamışlardır. Hiç cesaret ve  kahramanlık  esham ve
tahvilât gibi borsada kote edilir mi?...
Fakat bereket versin, İtalyan askerleri para hırsile hareket etmediklerini ispat etmekte ve hiç bir esir alamamaktadırlar. Bilâkis aksini ispat için kendileri esir olmaktadırlar. Bu vaziyette İtalyanların millî samimiyetlerinden şüphe etmeğe kimsenin hakkı yoktur. Çünkü onlar bu sayede İtalyan bütçesinde bir gedik açılmasının önüne geçmektedirler. Eğer Arnavutluğu müdafaa edemiyorlarsa, bütçenin muvazenesini temine uğraşmaktadırlar.
Simdi kendi kendime düşünüyorum: Eğer İtalyanlar yerine İngilizler beher esir için 10 frank vad etseler d i vaziyet ne olurdu? Elbette ki Libyadaki çarpışan askerler milyoner olurlardı!
Yazan: AHBAP
Yürek Stoku Kalmad
ı
İtalyanlar Arnavutluktaki harekâta şiddet vermek istemişler! Oradaki  ordu-ların baş    kumandanlığını biz zat Mussolint ü-zerine    almıştır. Bu hususta gelen ilk   telgraflar. I-talyan başvekilinin  öğle  yemeğini   ilk   defa   kumandanlarla bera'bcr yediğini, bunu takip e-den    telgraflarsa,     İtalyanların beş  fırkasının hayli dayak yediğini bildirmektedir.
Filhakika İtalyanlar Yunanlıların üzerine büyük kuvvetlerle saldırmışlardır; fakat Yunanlı müdafiler onları ağır zayiatla püskürtmüşlerdir. Şimdiye kadar Arnavutlukta Musso-lini dördüncü baş kumandandır Demek bundan evvelki Caval-lero'da pek o kadar bir işe yaramamıştır. Fakat acaba mesele baş kumandan meselesi mü yoksa asker mleselesi mi, ve ya-
hut bunların fevkinde yürek meselesi mi? Bana kalırsa, Arnavutluğa, tankların tayyarelerin yanında biraz da bundan şevketmek lâzımdır. Fakat anlaşıldığına göre bunun da »tokları bitmiştir.
Onun için şimdilik yarış başladıktan sonra boyuna jokey dc getirilmektedir.
Renkli Haritalar
Kâğıt ^rafına mâni olmak i-çin hükümet gazetelerin sayfalarını tahdit etti. Biliyorsunuz ki, sj.mdi küçük boy daki gazeteler 8 sayfadan, büyük boydakiler dc 6 sayfadan fazla çıkanmamakta dırlar. Hattâ bu yüzden bazı gazeteciler arasın da uzun boylu münakaşalar olmuş, ve her münakaşanın sonunda olduğu gwbi iş haikarete, kavgaya kadar gitmişti I Fakat her şeye rağmen sayfa tahdidi fena olmadı, çün kü gazeteler birbirlerile sayfa yarışından ve Yedikule marulu gibi göfbeklcnmekten kurtuldular.
Şimdi başka yarış, gizli yarış başlamıştır: Boya ve mürekkep! Sen benden boyalı çıkacaksın! Ben senden boyalı çıkacağım yansı! Gazeteler allandılar, pullandılar; düzgün, pudra sürdüler ve piyasaya öyle çıktılar. Bu yarış, karilere renkli harita vermek endişesinden doğmaktadır. Fakat gazeteler arasındaki entelicens servisi o kadar kuvvetli ki, birisinin ertesi günü 'boyanacağını diğeri hemen o gün haber alıyor ve alelacele o da gözlerine rimel, dudaklarına boya sürmeğe çabalıyor. Bir kırmızı bir yeşil, bir barı gelsin renkli harita!.. Keza bu haritaları tetkik edenler içlerinde yığınla yanlış veya eksik bulmaktadır. Fakat maksat boya! Ve bir nevi de göz boyacılık değil mi? Halbuki içlerinde ayakkabısını boyatmayı bile israf sayan patronlar vardır!
Bir Alman Hikâyesi
Bugünilerde Berlin, Hamburg, Bremen, Kiel İngiliz tayyareleri tarafından şiddetle bombardıman edilmektedir. Diğer taraftan Al manlar da Lon drayı oldukça hırpalamışlardır. Londra hakkında Berline ve. rilen malûmattan şüphe eden Alman hava nazırı bir kaç arkadaşı ile beraber bir tayyareye binmiş ve Londradaki zararları gözlerile görmek istemiştir. Tayyare Berlinden hareket etmiş ve bir müddet sonra viraneye dönen bir şehir üzerine gelmiştir. Alman hava nazı-
rı tayyarenin penceresinden bak mış ve deaniş ki:
— Eyvah! Demek Londra bu hale geldi! Ayol burada taş üzerinde taş kalmamış!
Yanında bulunanlardan biris. şu cevabı vermiş:
— Ekselans bwası Londra değil Bremendir!
Bu hikâye yerli değildir. Yüz dc yüz Alman ihracatı bir hikâyedir!
Portakal ve Ayakkab
ı
Bir arkadaş anlattı: Geçen gün pazardan portakal alıyordum, iri Yafa taklidi portakalların fiyatını sordum. Portakalcı:
— On beş kuruş dedi!
On be§ kuruş bir portakal; Gayrühtiyarî sordum:
— Çifti mi?. Cevap verdi:
— O senin dediğin ayakkabıdır!...
Doğru söze ne denir?
|   AHPAP
Dünyanın en meşhur Rejlnnrü
ERNST LUBİTSCH'in eseri
İlânlar
Bas rollerde:
MARGARET SULLAVAN - JAMES STEVVART
ve FRANK MORGAN
Pok yakında
MELEK
ınemasına
yeni muvaffakiyetler kazandıracak bir filmdir.
ıneması
Bu Akşam SÜMER S
Sevimli ve Aşık çift artist
MELVYN DOUĞLAS - JJAN BLONOELL ı
GÜZEL KIZLAR PARİS'e
(FRANSIZCA SÖZLÜ)
Cerbeze vc sürprizlerle dolu şen, neşeli ve dolumuklı komedi filminde takdim ediyor
I'AHlSE DOĞRU   YOLDA... BİR   AŞK   SEYAHATİ...   LÜKS ve İHTİŞAM, LETAFET ve ZARAFET MEMLEKETİ...
Bu akşam için yerlerinizi evvelden aldırınız. Tel: 42851
Adliyede:
Kendisine Memur Süsü Verip Rüşvet İstemiş
Kendisine murakabe memuru sü-6Ü vererek dükkâncıdan yüz lira a-lan Mustaianın dün mahkemesine başlandı.
Mustafa, bundan bir müddet evvel Galatada Necatlbey caddesinde Foti-den evvelâ 4 kilo tel alarak dükkândan gitmiş vc bir müddet sonra tekrar dükkâna gelerek 16 kilo tel satın almıştır. Mustafa, dükkâncıdan kanunun omrettlği şekilde fatura tanzim etmesini istemiş, vc dükkâncı da kendisine faturayı vermiştir.
Bunun üzerine Mustafa:
— Sen konulan fiyattan fazla istiyorsun. Ben murakabe memuruyum, demiş ve bunun üzerine Foti-den yüz lira rüşvet istemiştir. Dükkâncı hakikaten ihtikâr yaptığından kendisine yüz lira vermiş. îşte bu srrada Foti, Muştalanın elinden kurtulmak için elinde tuttuğu falura\| çekip almak istemiş, bunun üzerine fatura yırtılmış   olduğundan kavga
çıkmıştır.
Mustafa polis tarafından yakalanarak mahkemeye scvkedilmiştir.
Dün görülen mahkemesinde hâkim, Mustafanm tevkifine vc kendisine yardrm eden Hasanın serbest bırakılmasına karar verdi.
Bir Muhtekir Ağır
Para Cezasına Mahkûm  Oldu
68 yaşında bir muhtekirin mahkemesine dün ikinci asliye ceza mahkemesinde bakıldı.
Maliyeti 90 kuruşa olan bîr telin 570 kuruşa satılması üzerine Alemdar merkezine giderek şikâyet eden berber İsmail, bundan bir müddet evvel sobacı ve soba malzemesi satan Antranikten 8 metre tel almış vc Antranik bu tel için 40 kuruş is-tem iştir.
8 metre telin 40 kuruşa satılması bu telin kilosunun 570 kuruşa satılması demek olduğundan mahkeme, Antranlkin 25 lira ağır para cezasına, vermediği takdirde hapsine vo dükkânmm bir hafta kapanmasile telin müsaderesine karar verdi.
Zabıta Haberleri:
KiliseninDuvarından Düşen Lefter Öldü
Dün Beyoğlundaki İtalyan kilisesinde feci bir kaza olmuştur. Lefter adında bir adam kilisenin yüksek bir yerinde çalışmakta iken düşmüş, ve başı parçalanarak ölmüştür.
Adliye doktoru ölünün kaldırılmasına müsaade vermiştir.
Kürekle Arkadaşını Yaraladı
Evvelki gün Beykozda Hünkâr iskelesinde toprak altmda çalışan iki amele kavga etmişlerdir. Kavga esnasında Romanya muhacirlerinden Hüseyin Birlik, Batur Adatepeye kürekle vurarak kolundan ağırca yaralamıştır.
Yaralı tedavi edilmiş, suçlu yakalanmıştır. |
* Dün Bakırköy Bez fabrikasında yangın çıknuş, yetişen itfaiye sirayetine meydan vermeden söndürmüştür. 1
iKi Paris
Fransız Parisi Alman Parisi
Yazan: Rebla Tevîik BAŞOKÇU
— 18 —
Bugün Fransanın İJam Günüdür. Fransayı İdam Sahpasına Götürenler Şanlı Sayfaları Lekeleyen Fransanın Şımarık Evlâtlarıdır
Bunların dörtte üçü Pariste ya-şıyan ecnebiler, İspanyollar, İtalyanlar, Ruslar, vesaire... Yüzlerinde en ufak bir teessüf bile yok, aralarında Fransanın bu cezaya müstehak olduğunu söylemekten geri durmuyorlar. Daha dün yaşasın Fransa diye bağıranlar, bugün Alman istilâsını alkışlryorlar.
Kadın erkek daha şimdiden nöbetçi askerlerlle ahbaplığa çalışıyorlar. Adreslerini veriyorlar vc on^rı evlerine davet ediyorlar.
Şanzelize caddesinin Etual kısmında Alman askeri otomobilleri sıra i!o dizilmiş, geniş caddeyi bir paravan gibi kaplamış. O otomobillerin içi zabitlerle dolu, ara «ıra onlara bazı sivil ziyaretçiler de geliyor. Ellerindeki paketleri yemişleri, ve çiçekleri Almanlara iKram ediyorlar. Bunlar Pariste şimdiye kadar serbestçe yaşryan Alman beşinci kolrnun adamlarıdır. Bunların arasında bir genç Alman kızı Bavyeralılarm kostümünü giymiş, elinde çiçeklerle Alman vatandaşları alkışlamıya koşmuş. Bu kızı otomobillerin üzerine bir Cermen heykeli gibi oturtmuşlar resimler alınıyor, filimler çevriliyor. Hiç bir zaman Alman milleti bugünkü kadar neşeli görülmemiştir. (Nah Pa-riz) (Nah Pariz) işte Almanlarrn bu ebedi rüyası bir kere daha hakikat olmuş, bir asır bile geçmeden ikinci defa yine Parisi kaplamışlardır.
Lârk Dötrıyomfun altında yatan meçhul askerin mezarı üstünde yanan daimi ışığın yanına bir çok Alman zabitleri toplanmış 1914 -1918 harbinde memleketi için, vazife için canmı veren ve belki bu dakikada kemikleri stzlıyan meçhul askeri selâmlıyorlar. Bu esnada dün Fransızların şehir civarmdan çekilirken ateş verdikleri gaz deposunun yirmi dört saatten bert yanan yangınından çıkan siyah du manlar. Lârk Dotriyomfun arkasından bir matem perdesi gibi gök lere doğru yükseliyor.
Diğer tarafta daha feci bir man zara, silâhlan aimmış yüzlerco e-sir Fransız askerleri başlan düşük, yüzler kızarmış, sevgili Paris-lerinde düşmanlarının muhafazasında hapishanelere götürülüyor.
Bugün Fransanın idam günüdür. Fransayı idam eden kimdir? Ecdatlarının kanlarilc canlarilc tasav vur edilmez fedakârlıklarla kurdukları bu hür. zengin, ve mesut ülkeye kolayca vc zahmetsizce varis olan, fakat şahsi kaygulannı vatan fedakârlığına tercih eden, ecdatlarının yazdığı şanlı sayfalara kara lekeler süren bugünkü Fransanın şımarık evlâtları!..
Birkaç saat Alman zaferinin yor gun ve tozlu geçit resmini EtuaTde seyrettikten sonra öğle yemeği için evime geliyordum. Geniş caddeyi muhafaza eden Alman zabitlerinden birisine yaklaşarak:
— Caddeden geçebilir miyim? Diye sordum.
Gayet iyi bir Fransızca ile:
— Buyurun geçin dedi vc gülerek ilâve etti:
— Göreceksiniz ki biz Almanlar çok nazik insanlarız.
Almanlarrn Paris e girdikleri bu ük gün Parislilere karşı gösterdik leri nezaket, daima heyecan ve neş'e anyan Fransızlar! hemen he
men teshir etmişti. Pariste kaçanlardan geriye kalan kapıcılar» v satıcılar, ve diğer Fransızlar mem nundu. Korkulu bir rüyadan uyanmış gibi saflık içinde bir sevinçle Almanların çok dürüst olduklarım, vc Fransızlan kardeşçe ve dostla himaye edip yükselteceklerini birbirlerine anlatıyorlardı. Hat tâ kendi hükümetleri, mebusları ve ayanları gibi milleti düşünmeyen hayırsız insanların yerine «rbeU te Alman idarecini tercih edecekleri ni söylüyorlardı.
Almanlar en ufak bir vesile Ue Fransızlara bir iki mark bahşiş veriyorlar. Meselâ bir Alman askeri bir evin kapıcısma müracaat ederek elini yıkamasına müsaade edilmesini rica ediyor. Oradan çıkarken kapıcının ikram ettiği bir şişe şarabı büyük bir neşe Ue içtikten sonra Ikl mark vermekten kaçınmıyor.
Bir diğeri sokakta bir adamr durdurup sigarasını yaksa derhal bir bahşiş veriyor. Kimi de para değU, bir kutu sardalye gibi gıda kabUinden bahşişler dağıtıyor.
Parayı her şeyden çok sevmiys-alışmış olan aşağı smrf Fransızlar şöyle diyorlar:
— Düşünün bir kere bir mark yirmi frank... Alman subayı üç franklık bir şişe şarap için kırk frank veriyor. Bu ne kibarlık!
Halbuki şunu düşünmüyorlar ki Almanlar Pstoise girdikten sonra Fransanm işgal edilen kısmı için hususi mark bastırmışlardır. Bu para oradan başka hiç bir yerde geçmez. Hakikatte kıymetçe gazete kâğıtlarından bir farkı yoktur. İşte bu markları askerlere bolca vermişlerdir. Nazik misafir rolünü iyice oynamak için bu kıymetsin kâğıtları bol keseden bahşiş dağıtıyorlar ve böylece Fransızlan gafil avlıyorlar.
Pariste kalan Fransızların bir kremi işgalin ilk günlerinde uyuşmuş bir halde idi. Bu cömert efeo düeri vaktüe Amerikadan, îngilte-reden gelen ve Pariste yaşamak zevki için avuç avuç para döke:-zengin turistlerden zannediyorlardı. Bol bahşişlerin keyfi ile şöyle diyorlardı:
— Almanlar İngilizlerden daha cömert ve daha terbiyeli. îngüiz-ler çabuk öfkelenirler vc hırçmlık-lar gösterirler...
Almanlar Parise ilk girdikleri cuma günü sabahı Alman saatini tatbik etmişlerdir. Evlerinden dokuzda çıkanlar sokak kapısmm ö-
nünde saatin on olduğunu görmüşlerdir. Akşam üstüne doğru Rue de Pontieux'dan geçerken köşe başmda tanıdığım iki kişiye rast geldim. Verdikleri havadis. Atanan larm ilk zafer cömertliğinden sonra torbadaki yüzü çıkarmağa başladıklarını gösteriyordu. Dediler ki:
— Almanlar Şanzelizcdcki sahip leri kaçıp da kapalı kalan otomobil mağazalarına girdiler. Vitrinlerin içindeki ve garajlardaki oto-mobülerin hepsini alddar. Bu oto-mobü tarama ameliyatı bütün şehirde devam ediyor. Taksilerin, o-tobüslerin hepsi Alman   nakliyatı
(Arkan var)
SORUNUZ
'O YLIYELIM \
Müsabaka İçin Resimleri Göndermek
Lâzım mı?
1 — Kadıköy Yeldeğirmoninde Bayan Şekûre İnci soruyor:
Kim kiminle evlenmen musaba-kasnıda resimleri göndermek mec bariyeti var mıdır?
Cevap — Resimleri göndermiye ihtiyaç yoktur. Bunlardan birleşmesini muvafık bulacağınız çiftlerin numaralarını, meselâ, 1 numarada bay ile 13 numarada bayanı, ve yahut 7 numarada bayan Ue 18
numaralı bayı, ilâh yazarak otuz kuponla beraber göndermeniz kâfidir.
2 — Gclcnbev} mektebinden I. Kahraman soruyor: Son bulmaca-
nın neticesini ne vakit bUdlrecek-slniz?
Cevap — Ük çıkacak Çocuk say fasmda neticeyi öğreneceksiniz.
S — Üsküdarda Sultantepede L- N. soruyor: Kıyas Çelebi adında bir şair var mıdır, eserleri han-güerldlr ?
Cevap — Kıyas Çelebi On altıncı asrın tanınmış şairlerindendir. Kastamonuda doğmuştur. Gençliğinde sipahi imiş. Sonra medreselerde okuyarak kadı olmuştur. Bir hayli zaman Eyüp kadılığında bulunmuştur. 1574 yılında vefat etmiştir. Eserleri hakkında bir malûmat yoktur.
Ankara Hukuk Fakültesinin YeniTalimatnamesi Hazırlandı
Ankara, 17 (Telefonla) — Ankara hukuk fakültesinin lisans,    ted-
risat ve yeni imtihan talimatname-
'sl hasırlanmış ve Maarif Vekilinin 'tasvibine arzedilmiştir.Tedrisatı dört seneye çıkarılmış olan Ankara hukuk fakültesinin yeni talimatnamesinde bilhassa amelî derslere ehemmiyet verilmiştir.
Bu derslerin gayesi talebenin ders programına dahil mevzuları bizzat tetkik etmelerini temindir. Profesörler, talebeler arasında münakaşalı konferanslar tertip edeceklerdir.
Ameli derslere devam mecburidir. Münhasıran İlmî araştırmaları istihdaf eden çalışmalar ihtiyaridir, îm-îihanlar biri yaz, diğeri dc sonbaharda olmak üzere iW devrede yapılacaktır.
Yaz İmtihanlarına girmek esastır.
Bazı sebeplere binaen bu imtihana gıremiyenler sonbaharda da imtihana girmedikleri takdirde sınıfta kalacaklardır.
Talebenin smıf geçmesi için bütün derslerden aldığı notun vasatisi yediden aşağı düşmemesi lâzımdır.
Harp Vaziyeti
Varid:.tı Arttır.r.a Uy h ..lan Hazırlandı
Ankara, 17 (Telefonla) — Maliye Vekâleti, varidatın tezyidi lâyihaları üzerinde tetkikatinı bitirmiş gibidir. Yakında Heyeti Vekileye sev-
kedilecektir.
B.tç3 Encllmeni 941 T tklkatına Başlıyor
Ankara, 17 (Telefonla) — Bütçe em ilmeni yakında bütçe raportörlerini ayırarak 911 bütçesi tetkikatma
bağlıyacaktır.
Fırka Grupu Bugün Toplanıyor
Ankara, 17 (Telefonla) — Fırka Grupu yarm (bugün) toplanacakta-. Ruznamede mevcut bir suale Sıhhiye Vekilinin cevap vermesi muhtemeldir
OrJu Kıy:f3t Kar:rnam3si
Ankara, 17 (Telefonla) — Ordu kıyafet kararnamesinin bazı maddelerinin tadüi kararnamesi, Harp o-kulundan smıf okullarına ve askerî mühendislik ile sanayii harbiye tahsili edecek talebelerin yakalarına kolçakları işaretleri tesbit etmiştir.
AskerîCeza Kanununa Ek Lâyiha Meclise Sevkedildi
Ankara, 17 (Telefonla) — Askeri ceza kanununa ek olarak hazırlanan bir lâyiha Meclise sevkedilmiştir. Bu lâyihaya göre Türk ceza kanunu mucibince, takibi izine bağlı suçlulara askerî mahkemelerde bakıldığı takdirde bu izin Milli Müdafaa Vekili tarafından verilecektir. Ceza kanunlarındaki harp ve seferberliğe ait hükümler fevkalâde hallerde reesen tatbik olunacaktır.
/.merikadan 300 Pamuk Makinesi Dahi G.l'yor
Ankara, 17 (Telefonla) — Ameri-kaya sipariş edilen Ziraat âletlerinin tesellümüne başlanmıştır. Bu cümleden olarak Amerikadan yola çıkarılmış 300 adet pamuk tohum ekimi makinelerinin Basraya geldiği hak-kmda Ziraat Vekâletine malûmat gelmiştir. Bu ziraat âletleri ve diğer ziraat makinelerinin tesellümü yapılır yapılmaz derhal istihsal mınta-kalarma sevkedilecektir. Ziraat âletleri dağılması işi bir programa bağlanmıştır, îmkân hasıl oldukça ziraat âletleri külliyetli miktarda getirtilecek ve memlekette ekim işlerinin makineleştirilmeslne çalışılacaktır.
o------
Şehir'Dahiline I 100 Lâmba Daha Konuluyor
Elektrik, Tramvay ve Tünel İşletmeleri umum müdürlüğü şehrin muh telif semtlerine yeniden 1100 lâmba koymağa karar vermiştir. Bu işe ait program da hazırlanmıştır. Bu lâmbaların konulması İçin 165 bin liralık bir paraya ihtiyaç olduğu görülmüştür. Şehir meclisi bunun için icap eden kararı vermiştir.
Kömür Satılan Yerler Hakkında
Yeni Kararlar
İstanbul   belediyesi    perakende
kereste, odun ve kömür satılacak yerler için bir talimatname hazırlamış ve bazı hükümler koymuştur. Bu gibi yerlerin kagir olması, 40 tondan fazla odun ve kömür bulundurulmaması, mahrukat üzerine görülecek bir şekilde fiyat listelerinin asılması ve satış yapılrrken kömürlerin de delikleri beş milimetreden küçük olmı-yan kalburlardan geçirilmesi mecburi tutulmaktadır.
Şeker Şirketinin Hesapları Tasdik Edildi
Ankara. 17 (A-A.) —Türkiye Şeker Fabrikaları Şirketi umu mî heyeti bugün toplanarak 1940 muamelât ve hesabatını tetkik ve pilânço ile kâr ve zarar hesaplarını tasdik etmiştir.
Şirketin muamelâtına ait yıllık rapora göre 940 yılında 550.422 ton pancar eld« edilmiş ve bundan 88.669 ton şeker istihsal olunmuştur. Yine bu vıl içinde pancar zeriyatı ile meşgul olan çiftçiye partear bedeli olarak 7.921.271 lira tediye olunmuştur.
Almanların Karşısına DikilenMüşkülât
iki Cephede
Birden Vuruşmak
Nevyork, 17 (A.A.) — Amerikan müşahitlerin zannettiğine göre, harp etmeksizin Balkanlardaki maksatlarını İstihsal edeceklerini ümit eden Almanlar nihayet, iki cephede ayni zamanda harp etmek gibi bir mecburiyet karşısında kalacaklardır.
Hâkîm olan kanâate göre Almanları Selanik önünde bîr müddet durdurmak imkânı olacakı nibî Yunoslav-ya ile Türkive bu mıntakada. nazilerîn daha ehemmiyetli bîr hareket vaDmasına mâni olmak iktidarında bulunacaklar ve Almanların karşı-aşacağı müşkülât ölçüsüz bir tarzda artacaktır.
Asker! muharrir binbaşı Georgo Fielding Elliot, diyor ki:
Altı Alman hava ordusundan în-giltereye karşı ancak yarısmı kullanabiliyorlar. Alman hava kuvvetleri-çok zaafa düşmüştür. Alman hava ordularından biri Buigarietanda, i-kincisl Romanyada, üçüncüsü de şarkta Sovyetler Birliği kuvvetleri karşısında bulunmaktadır. Bunlardan başka tefrik edilen bazı hava cüzü-tamlan da ltalyada faaliyette bulun maktadır.
Japon Hariciye
azın
N
Siberyadan Geçiyor
Mançull, 17 (A.A.) — Berline ve Romaya gitmekte olan Mateuoka, bu
gün öğleden sonra Transsibcriyen trenilo buradan hareket etmiştir.
Titulesco Ağır Hasta
Carine*, 17 (A.A.) — Burada oturan sabık Romanya Hariciye Nazın TitüJcnko çok ağır ha* t adın
Her Gün
Yazan:
İhsan BORAN
Telgraf, Telefon ve Ajans Haberleri
Yugoslavya Ordusu Ne Yapacak?
Yugoslavya ordusu, Bulgar ordusu gibi memleketini vc milletini kurşun atmadan yabancı istilâ ordusuna teslim etmek niyetinde değildir. Yugoslav vatan Ve milletinin hürriyet vc İstiklâlini silaha sarılarak müdafaa etmeyi İlk mukaddes vazife biliyor.
Yugoslavya, sevkulceysî bakımdan Mİmal ve şark hudutlarından İstilâya maruzdur. Cenupta Arnavutluk hududunda İtalyan ordusu Yugoslavya İçin bir tehlike olabilecek kudrette değildir. Zaten öyle tahmin edilebilir kJ, bir Alman taarruzu baslar başlamaz, Yugoslav ordusunun cenup hududunda bulunan hudut kıtaları süratle (Draç) İstikametinde taarruz e-derek italyan ordusunu Yunan ordusu İle beraber İlkönce bertaraf edecek ve Arnavutlukta denize dökecektir.
Bir taraftan Arnavutlukta İtalyan meselesi kökUnden hallcdlle dursun Yugoslavya ordusu Alman ordusuna karşı şimal ve şark hudutlarında sevkuloeyşi müdafaaya geçebilir. Almanlar lugosıav mukavemetini kırmak İçin şüphesiz şimalden ve hem de şarktan taarruza geçeceklerdir. Hattâ Yugos-lavyayı cenptan da ihata maksa-dlle önce Selanik mmtakasma taarruz etmeleri de çok muhtemeldir. Şark hudutlarının Bulgaristo-na isabet eden kısımları dağlıktır, müdafaası kolaydır, motörlU ve /ırhiı birliklerinin hareketine pek müsait olmadığından Yugoslav ordusu üstün Alman kuvvetlerini durdurabilir. Şark hudutlannm Tuna sahillerine isabet eden h ısınının da müdafaası kolaydır. Yalnız Yugoslav müdafaası İçin tehlikeli olan hudutlar şimal hududl-le cenupta Selanik - Florina hattının şimalinde kalan cenup hudududur.
Alman ordusunun bidayette şimal hududu boyundan Belgrat İstikametinde taarruza geçeceği ve bu taarruzu vaziyetin inkişafına göre şarktan vc cenuptan yapacağı diğer taarruzlarla tamamlrya-cağı kuvvetle muhtemeldir. Şu halde Alman ordusu dış hatlar U-ze rinde, Yugoslav ordusu da Iç hatlar üzerinde meydan muharebeleri verecektir.
Yugoslav ordusu, Alman taarruzlarını durdurmağa muvaffak o-labilecek ml? Bunu kestirmek kabil değildir, fakat Yugoslav ordusu Balkan devletleri İçinde tayyare ve topçusu en kuvvetli bir ordudur. Kahramanlığı, maddi ve mânevi tahammülü çok yüksektir. Alman ordusu motörlU ve zırhlı va sılalarını kullanmak imkânlarından mahrum bırakılırsa, Yugoslav ordusu Alman orduslle boy ölçüşebilir.
T
esir
Nutkunun
leri
On Satır
S. G. SAVCI
.1 2
3
4
S
6
7
8
Harpte, denizlerde her zamankinden fazla İnsan boğuluyor Şöyle dünündüm: Biz balıklan nasıl görüyorsak, balıklar da acaba jlzl öyle ml görüyorlar?
Bizim Balıkpazarznuza mukabil onlarrn da İnsan pazarı var mı? «Tutulan toriklerin yarısmı tekrar denize döktük» dediğimiz gibi a-
caba onlar da: «Boğulan İnsanların bir ı.ı.......( karaya İade ettik»
diyorlar mı?
Km m «lığımız bir balık için: «Ne İri idi!» dediğimi-/ gibi araba onlar da boğulmaktan kurtulan bir insan için: «Ne yağlıydı!» hasretini çekiyorlar mı?
Yugoslavyada Derin İntibalar
Londra, 17 (AA.) — B. B. C: B. Rooseveltin nutku, Yugos-lavyada büyük 'bir tesir yapmış ve gazetelerin fcaş sayfasında neşredilmiştir.
Gelen haberlere göre, Yugos-lavlar nutku, harbin» bir dönüm noktası olaralk telâkki etmekte ve tecavüze uğrayacak bütün millet, lere yardım edileceğine dair olan fıkraları ileri sürmektedirler.
Almanyanın Baş Çevirecek Vakti Yokmuş
Berlin, I 7 (A.A.) — Yan rea-mî brr menbadan bildiriliyor: Reis   Roosevelt'in   cumartesi
aksamı söylediği nutuk, Berlin 3İyasî mahfillerinde akis uyandırmamıştı. Bu bahiste Alman basınına müracaat edilmedi söylenmektedir. Bu nutukla meşgul olabilecek yeçâne organ Alman basınıdır. Zira, eğer B. Roosevclt, millet olarak Alman milleti ile kavga çıkarmıya teşebbüs ederse, o zaman lâyık cevabı alacaktır. Alman hariciye nezaretinin, halledilecek tbu kadar çok mesele mevcut bulunduğu bir zamanda
bir düzrye tekrar edilmiş cümlelerle meşgul olmıya vakti yoktur.
Sovyetler için |  Arnavutlukta
Boğazlar İşi
En Had Şekilde
1
m ış
Clermont Ferran, 17 (A.A.) — Ofi ajansı bildiriyor:
Sovyetler Birliğinin, son Balkan- hâdiseleri karşısındaki vaziyetini tetkik eden «Effort» gazetesi şöyle diyor:
«Moskovanın, geçen ilkteşrin-de, AImanlarrn< Romanyaya girişleri mi asında neşrettiği tekzip ile Bulgaristanın işgali hakkındaki 3 mart tarihli tekzibi mukayese edildiği takdirde, son tekzibin üslûbunda bir sertlik, daha kati bir lisan görülür.
1 Sovyetler Birliğinin Balkan bölgesinde bir isteği kalmamıştır. 1939 ağu«to«unda Basarabyayı geri almış, hattâ evvelce kendisi, ne ait olmryan Bokovinayı da ilhak etmiştir. Bu sahada, Almanya ile bir ihtilâf olamaz.
Balkan meselesi, Rusya için başka bir alâka arzetmektedir. Zira, Karadeniz seyrisefainin emniyeti, Çanakkaleden geçiş ve Akdenizle münakale serbestisi. Balkanların statüsüne bağlıdır.
Romanya ve Bulgaristanın işgalinden sonra Alman orduları, yalnız Tuna üzerinde değil, Karadeniz kıyılarında da yerleşmiş bulunuyorlar. Bu vaziyet, Sovyetler Birliği için Boğazlar meselesini, hâd bir şekilde ortaya koymaktadır...»
Sovyet Açık Deniz Filosu
Loningrat, 17 (A.A.) — Ofi: (Eski Havas) bildiriyor:
Halk komiserleri heyeti, dün bahri İnşaat hakkında halk komiseri Na meskonun 7 numaralı raporunu dinlemek için toplanmıştır. Namcsko, Sovyetler Birliğinin, ticarî mübadeleleri temin için bir «Açık deniz filosu» na ihtiyacı olduğunu söyledikten sonra, Sovyet Sanayiinin bu .şubesinde bir çok noksanlar olduğ-unu ilâve etmiştir.
İtalyan Kuvvetlerinin Yüzde Kırkı Mahvoldu
Yugoslav İşi Halledilmıdzn..
(Başı 1 İncide) +* +
uyandırmıştır.
Şimdi Almanya iki yol takip edebilir:
1 —Yugoslavyayı istilâ etmek,
2 — Yugoslavyaya karsı bir sinir harbi açmak.
Anlaşılan Yugoslavya bunların her ikisine de (mukavemete karar vermiştir.
Almanların, Yunanistana karşı harekete geçmek üzere bulundukları bildiriliyor.
Bahane de şu: Güya İngilizler Yunanistana asker çıkarmışlar..
BULGARLAR MEYDAN OKUYORLAR
Bulgar radyosu, bundan bahsederek şöyle demiştir:
«Memleketlerine, İngiliz askerlerinin gelmesine bakılırsa Yunanlıların Almanlara karşı hareketi göze aldıkları anlaşılmaktadır. Şu halde Almanların derhal harekete geçmeleri, Belçikada olduğu gibi İngilizleri denize dökmeleri tabiîdir.»
Diğer taraftan Bulgar başvekili de, BulgarUtana Umumî Harpten sonra bir çok haksızlıklar yapıldığını, bunların tamiri içm daha ziyade beklcnemiyeceğini söylemiş ve ilâve etmiştir:
«Biz artık, bize yapılan bu haksızlıkların tamir edileceğini ümit ediyoruz. Bunun zamanı gelmiş bulunuyor. Tarihimizin dönüm noktasında bulunuyoruz...»
SÜKÛNUN SEBEBİ
Bulgaristanın işgalinden sonra görünüşte bir sükûn arız olmuştur. Gelen haberler. Alman askerleri Yunan - Yugoslav hudutlarında toplandığını bildiriyor. Şimdiye kadar hareketlerin başlamamasına bakılırsa Alman baş-kumandanı, memleketlerini mü_ dafaaya karar veren Yugoslavla-Tin meselesini halletmeden Yunanistan üzerine yürümek istemiyor...»
— Radyo Gazetesi ——
BU  HAFTA BEKLENEN HÂDİSELER OLMADI
Bern, 17 (A.A.) — Ofi «eski
Havas»:
Cenubu şarkî Avrupasında vu-
Tiran Üzerine 10 Ton Bomba Atıldı
Atina, 17 (A.A.) — B. B. C: Resmî sözcü, düşmanın yedi günlük taarruzdan eonra dünkü günün sükûnetle geçtiğini ve düşmanın taarruzda bulunmadığım bildirmiştir.
Ve İtalyanların, 150,000 kişi ile yaptıkları «on taarruz hiçbir netice vermediğini ve Faşist erkânının uğradığı yeisin kolayca anlaşılacağını ilâve etmiştir.
Düşman, kuvvetlerinin yüzde 40 ını kaybetmiş, 6 Faşist yüksek şahsiyeti öldürülmüş veya esir edilmiştir.
Atina, 17 (A.A.) —Yunanis-tandaki ingiliz hava kuvvetleri umumî karargâhının tebliği:
Arnavutlukta dün, sabahın ilk saatlerinde bir İngiliz bombardıman tayyare teşekkülü Tirana tayyare meydanına ve diğer askerî hedeflere tam muvaffakiyetle neticelenen bir hücum yapmıştır.
Bir çok düşman avcılarına rast-gelmelerme rağmen bombardıman tayyarelerimiz hücumlarına muvaffakiyetle devam ederek hedefler üzerine on tondan fazla bomba   atmışlardır.   Hangarlara
ve diğer askerî binalara tam isabetler kaydedilmiştir. Büyük yangınlar çıkmıştır. Yerde dağınık bulunan müteaddit tayyareler bombardıman edilerek ve mitral-yöz ateşine tutularak tahrip edilmiştir.
İngiliz hava kuvvetlerine mensup diğer bir bom/bardıman tayyare teşekkülü Avlonya tayyare meydanına hücum fitmış ve düşman hava dafi bataryalarının şiddetli ateşi karşısında yerde da. ğınık bulunan tayyareleri mitral-yöz ateşine tutmak için pike yapmıştır.
Tayyarelerimizden biri üssüne dönerken Korfu civarında Cant 5066 tipinde büyük bir İtalyan deniz tayyaresini denize düşürmüştür.
Arnavutlukta Alman Kuvvetleri Yokmuş
Bern, 17 (A.A.) — Ofi ajansı: Die Tat gazetesinin Berlin muhabirinin bildirdiğine göre, Arnavutluk cephesindeki son çarpışmalara Alman tayyarelerinin ve piyadesinin iştirak ettiği hakkmdakl haberler yalanlanmaktadır.
Garbi Trakyanm tahliye edildiğine dair hiçbir emare yoktur. Yugoslav asker! mahfillerinde, askeri vaziyetin inkişafı hakkında hiç bir tah mln yapılmamaktadır.
AĞIR YARALI İTALYANLAR MEMLEKETLERİNE GÖNDERİLİYOR
Atina, 17 (A.A.) — Atina ajansı bildiriyor:
Ağır yaralı İtalyan askerlerinden mürekkep bir kafile yakında îtalyaya gönderilecektir. Bu tedbir, Cenova muahedesinden mülhem yüksek insanî düşüncelerle ittihaz edilmiştir.
Çinlilerin Yeni Bir Zaferi
Çunking, 17    (A.A.) —   Çinliler, Kvantung eyaletinin cenubunda kair* Kvungay şehrini, üç gün süren şiddetli bir muharebeden sonra zaptet-
mişlordir.
Japonlar, 300 ölü vermişler vc bir çok harp malzemesi bırakmışlardır.
İNGİLİZ    IAnkara ve Belgratta
Tayyareleri
Duseldorfu, Lorient'i
Bombaladılar
Londra. 17 (A.A.) — B.B.C.: İngiliz tayyareleri, cumartesi gecesi Duseldorfa 25 inci, Fransadakl Alman deniz UssU Lorient'a da 46 inci hücumlarını muvaffakiyetle yapmışlardır.
Almanların Bir Haf talik Tayyare Kaybı
110
Londra, 17 (A.A.) — Geçen hafta zarfında Almanlar Büyük Britanya üzerine yapılan akınlarda 42 tayyare kaybetmişlerdir. Bunun 35 i gece akınları esnasında düşürülmüştür. Bundan başka iki düşman tayyaresi cemiler tarafından, altı tayyare düşman arazisi üzerinde, iki tayyare Pas de Calals üzerinde, 80 tayyare de orta şark harp bölgesinde düşürülmüştür ki, düşürülen düşman tayyarelerinin yekûnu 110 na baliğ olmaktadır.
22 İngiliz tayyaresi üslerine dönmemişlerde de pilotlardan bir kısmı kurtulmuştur.
BRtSTOL ÜZERİNE YÜZLERCE YANGIN BOMBASI ATILDI BİR DÜŞMAN TAYYARESİ DÜŞÜRÜLDÜ
Londra, 17 (A.A.) — Pazar - Pa-aartesi gecesi, İngUtcre üzerine yapılan düşman akınlarında tahrip e-dilen Alman tayyaresi «Yunkers 88-tipindedir. Ingiltercnln cenubunda yere düşmüş ve infilâk etmiştir. Paraşütle atlıyan Uç tayyareci, İngiliz makamatına teslim olmuştur. Bu tay yarenin bir İngiliz gece avcısı tarafından düşürlüdügü zannediliyor.
Bristol üzerine yapılan taarruzda Almanlar yüzlerce yangm bombası atmışlardır. Bunların büyük bir kısmı gönüllüler tarafından süratle bastırılmıştır. Yangınlardan pek azı genişliyebilmiş ve bu suretle akıncıların hedeflerini bulabilmeleri imkânı tahdit edilmiştir.
Britanyalı ve Türk
ALEKSİ KAREL FRANSADA AÇLIĞIN TESİRLERİNİ TETKİKE GELDİ
Londra, 17 (A.A.) — Albay Lindenberle fiziyolojik araştırmalar yapan profesör Aleksi Karel, yiyecek yokluğunun neticelerini tetkik etmek üzere Fransaya gelmiştir.
Graves'în İngiltere İle Münasebetlerimize Dair Bir Kitabı
Londra, 17 (A-A.) — Senelerce Times gazetesinin Türkiye muhabirliğini yapmış olan Philip Oraves, «Britanyalr ve TUrk^ adlı bir kitap neşretm iştir.
Kitapta, BUyUk Britanya ile Türkiye arasında, 19 uncu asrm son 25 yılındaki münasebetler tetkik edilmektedir.
Gravcs diyor ki: #Çok hatalar işledik, bunların bir sebebi Türkiyenln yarım asır kadar bir müddet tanınmamalıdır. Bir diğeri Osmanlı imparatorluğunun boyunduruğu altındaki unsurların kurtuluşu ile Türk varlığının muhafazası gibi biribirinc zıt gayeleri ayni zamanda gerçekleştirmeye uğraşmamızdır.
Biz böyle hatalar işlemiş olmakla beraber Abdülhamidin siyaseti de, iki memleket arasındaki bağların kuvvetlenmesine hizmet edecek mahiyette değildi. Genç Türklerin takip ettikleri siyasetin de türlü türlü mahzurları vardı.
Bu münasebetlerin kuvvetlenmesi için Kemal Atatürkün iktidar mevkiine geçmesi İftzrm gelmişti. Atatürkün dahilî ıslahatı İle beraber kiyaseti! ve uzlaştırıcı harici siyaseti Türk - ingiliz anlaşmasını kolaylaştırmıştır^
(B. Graves Meşrutiyetin başından harbe kadar Timefl'in istanbul muhabirliğini yapmıştır. Harp zamanında istihbar zabiti sıfatilo Şark ordularında bulunmuştur. Mütarekeden sonra bir aralık Türk iyeye gelmiş, sonra Times gazetesinin merkezdeki yazı heyetinde Yakın Şark işleri mütehassreı sıfatüe vazife almıştır.)
kuu beklenen mühim hâdiseler bu hafta cereyan etmemiştir, ö-nümüzdeki hafta, kararsızlık ve intizarla başlanmaktadır.
Alman kıtalarının Bulgarbta-na girmesi hakkında Berlinin tt-tiyatlı bir lisan kullanması, Gu mıntakadaki hâdiselerin inkişafında bir durgunluk olduğuna alâmet değildir. Aiköine olarak bu siyasî faaliyetin artması beklenmelidir •
Hitîer'iıı
Nutku Fazla Bir Tesir Yapmadı
Londra, 17 (A.A.) — Hitle rin dünkü nutku Londrada, son zamanlarda söylediklerinden fazla bir tesir yapmamıştır. Gerek halk aracında, gerek salahiyetli mahfillerde hiçbir alâka uyandırmamışım
Siyasî Mücadeleler
Jurnal Dö Jenev'in Mühim Bir Makalesi
«TÜRKİYE MUKADDERATINI İNGİLİZLERE BAĞLAMIŞTIR»
Cenevre, 17 (A.A.) — Joumal de Geneve gazetesi, «Ankara ve Bel-gratta siyasi harp» başlığı altmda şöyle yazıyor:
«Mihver, Balkan yarım adasının ortasında kuvvetli bir mevki tutmaktadır. Mihver, sağında Yugoslavyayı, cephede Yunanistanı ve Tür klyeyi elde etmlye ve solunda Rus-yayı durdurmaya muvaffak olacak mıdır?
Ayni mıntakalarda Büyük Britanya imparatorluğu, Alman genişlemesini durdurmak ve sonra, imkân o-lursa, mukabil taarruza geçmek için mihverden az faaliyet sarf etmiyor.
Arnavutluk harbinin başındanberi Almanya Yunanistanı açıkça korumuş ve münsebetlerini kesmemişti. Müttefikinin işlediği hatayı günün birinde tamir etmek maksadrle araya girmiye böylece zemini hazırlamak! istemiştir. * i
Alman ordusunun Makedonya hudutlarında bulunmasına karşı İngilizler de Yunan adalarının hava ve deniz üslerini işgal ediyorlar. Yunan kralı, bir mütarekeye muvafakat et-, se bile İngilizler, o Uslerden çıkarılamaz. Halbuki Almanya ile İtalya-run asıl hedefleri İngiliz üslerini vur-, maktır.
İşte bu vaziyetten dolayıdır ki, mihver Atinadan ziyade Belgrat ve Ankarada gayretler sarfediyor.
An karada çok sıkı bir mücadele1 olmaktadır. İngilizlerle Türklerin menfaatleri tesanüt halindedir. Her ikisi de Almanyanın şarka doğru genişlemesini durdurmak istiyor. Türkiye, Almanyanın Bağdat ve Musu-Ia gidebileceği yolun üzerindedir. Tür kiye ya mukavemet edecektir ki, harp göze alınmadan bu yapılamaz, yahut ta boyun eğecek ve Romanya ile Bulgaristanın âkibetine uğrayacaktır. Türkiyenln stratejik vaziyet/ Yugoslavyadan daha iyidir, ancak Rusyanın mihverle iş birliği yapmaması şartile... Türkiye zimamdarları Edenle görüştüler, şimdi de Hitlerin gönderdiği mesaj üzerinde müzakerelerde .bulunuyorlar.
Almanyanın Ankarada işleri zorlamakta menfaati yoktur. Alınanların istediği şey, Türklerin kendilerini Balkanları iyice hazmetmekte ve İngilizlere karşı bir hareket üssü yapmakta serbest bırakmalarıdır. Belki Hitlcr Reisicumhur İnönünden bir mütareke için Atinada dostça tavassutta bulunmasını rica etmiştir. Yunanistanı elde etmek için onun nezdinc bir dost ve müttefiki tavsit etmek mahirane bir usuldür.
Türkiye, Yakın şarkta çıkan yangını söndürmek arzusu ile bu siyasî manevraya kapılacak rnrdrr? Buna evet diyebilmiye müsait ortalrkta hiç bir şey yoktur. Aksine olarak bize öyle geliyor ki, Türkiye, belki do civarındaki Müslüman hükümeti* :1e mutabık olarak kendi istikbalini Büyük Britanyanın istikbaline bağlı tutmağa karar vermiştir.
Türkiye pek iyi bilir kl, Almanyanın şarka doğru genişlemesine meydan bırakırsa Rusya ile düşman vaziyetine geçer. Bu da Türkiye için çekinilecek bir haldir.
Gelecek günler. Belgrat ve Ankarada girişilen siyasi mücadelelerin ne tlccsinl her halde aydınlatacaktır.*
Irak
Hariciye Nazırı Bağdad'a Döndü
Kahire, 17 (A.A.) — Irak Hariciye Nazın Tevfik Suudi Bey, bugün tayyare ile Bagdada hareket etmiştir. •      . V   i
Tevfik Süudl Bey, Kahircdc ikameti esnasında Eden ve Mısır devlet adamlarlle konuşmalar yapmıştır
irlanda
Müdafaa Nazırı Amerikaya Gitti
Lizbon, 17 (A.A.) — İr-landa Mîllî Müdafaa Nazın Franleîhem, Clipper tayyaresi ile Amerikaya hareket etmiştir.
(Bu seyahatin irlanda üslerinde! Amerikalıların tavassutu Ue İngilizlerin İstifade etmesi meselesUe ala* kası vardır. Bunun İçin guntln en mühim hâdiselerinden biridir. - Vatan),
0566
10
b
V - »TAN
18.3- Ö41
Muştaki Demir Madenlerimiz: den istifade imkânı Yok mu ?
Muş (Hususî Muhabirimizden) —Muşun Gliguzan nahiye-m civarında çok zengin demir ma denleri vardır. Yirmi beş sene evveline gelinciye kadar bu nahiye halkı bu demir madenlerinden istifade etmiş ve iptidaî aletlerle çıkardıkları demirlerle kazma, kürek, çift demirleri ve saire yapıp kullanmışlardır. Kismcn de Muşa getirip satmışlardır.   Bu
zengin madenlerde altın nispetinin de fazla olduğunu ileri sürenler pek çoktur.
Memleket dahilinde araştırma lar yapan maden araştırma heyeti bu yerlerde de bir defa tet-kikjıt yapsalar müspet neticeler alacaklarına ve ümidin fevkinde zengin madenlerle karşılaşacaklarına siiphe edilemez.
BURSADA
Bursa: (Hususî) — Ziraat vekâleti müşaviri doktor Naki Ce-vat Istanbuldan şehrimize gelmiş ve Karacabey harasını teftişe git miş/tir.
^ Halkevi gösteri salonunda bölge serbest güreş birincilikleri müsabakası yapılmıştır. Dinarlı Mehmet tarafından yetiştirilen gü recilerden 56 kiloda Halil Kantar. 61 kiloda İlyası. 66 kiloda Şaban Salman. 72 kiloda Recep ¦genç, 79 kiloda Recep Pehlivan 87 kiloda Recep Salman iyi derece alrnışlaı dır.
Uludağda yapılan kayak yarışlarına Bursa, Kütahya. İne. gölden on üç köylü kayakçı da iştirak etmiştir. Bu gençler kayak sporunda çok yüksek bir kabiliyet göstermişler, aVâkadarlar tarafından  çok  beğenilmişlerdir.
«*Y Bursadan son günlerde iki bin altı yüz kilo kuru koza, 500 kilo ipek ve 1 700 kilo ipek döküntüsü muhtelif firmalar tarafından almarak yabancı memleketlere gönderilmiştir.
İZMİRDE
İC İzmir: (Hususî) —Altı haf ta devam edecek olan ilk bahar at yarışları bugün bağlıyacaktır. Koşuya iştirak edecek hayvanlar dan kırk biri İzmire getirilmiştir. Bunların arasında Karacabey harasında yetiştirilmiş çok kıymetli hayvanlar da bulunmaktadır.
Vilâyet dahilinde toplanan yetmiş beş bin yün eldiven, yüz yirmi bin pamuklu, üç yüz yirmi beç bin yün çorap, yinrn. bin yün kazak, dokuz bin yün fanila, elli bin muhtelif giyecek eşyası or dumuzun kabraman birliklerine dağıtılmıştır.
^ HavaJarm ısınması dolayı-sile çekirge ile mücadele için ihtiyati tedbirler alınmağa başlanıl ımştır. Çekirge infiman görülen yerlerin halkı, keyfiyeti derhal merkeze haber vermeğe meobur edilmiş ve ihbarı zamanında yap mıyan köy muhtarlarının cezalan. dmlacaçı ehemmiyetle fculdiril-mistir.
^ Sıhhat ve içtimaî muavenet vekâletinden vilâyet sıhhat müdürlüğüne elb kilo devlet kinini gönderilmiştir. Bu kininler ucuz fiyatla halka satılmak özere satış yerlerine dağıtılmıştır.
Fiyat murakabe koraisyonu-nun karan ile ekmek 12,5 kuruştan satılmağa 'başlanmıştır. Fiyatın daha ziyade indirilmesi imkânı «imdilik eörulemwnoktedir.
1
Çalışkan  idare memurlarımızdan
B. Kemal
Edirne: (Hubusî) — Vilâyet Maiyet memurlarından olup belediye reisi muavinliğinde stajını ikmal eden Bay Kemal bu kere Denizli vilâyeti mektupçuluğu vekâletine tayin edilmiştir.
Trakya ve havai rainde acılan seyyar biçki ve dikiş kurslarının adedi çoğalmaktadır. Uzun köprünün Kurtbey nahiye merke zinde de yeni bir kurs açılmış ve faaliyete geçirilmiştir.
—      o
Taşova Tütünleri
Taşova: (Vatan) — Taşova tütün piyasam kalabalık bir halk hu zu ril e ."ildi. Satış :m ah a 11 i n e getirilen tütünler inhisarlar ve di ger firma eksperleri tarafından muayene edildikten sonra inhisar lar tarafından 6 denklik bir koçan muhteiif fiyatlarla alındı, ne vfleri nefaset, işleyiş bakımından pek iyi olan bu tütünlerin nevileri üçten yediye ka<iar gitmektedir.
Piyasaya Miöhat Nemli, Aus-tro Türk, Felemenk Türk firmalarının da iştirak edecekleri beklenmektedir.
BALIKESİRDE
ANTAKYADA
it Antakya: (Hususî) — Ziraat vekâleti tarafından vilâyet ziraat müdürlüğüne kâfi miktarda ipek böceği tohumu gönderilmiştir. Bu tohumlar yalnız muhtaç köylülere dağıtılacaktır.
¦jç Beş vilâyetimizin de iştirak ettiği bölgeler arası kır koşusu yapılmıştır. Koşuya Mersin, Adana, Gaziantep, Maraş koşucuları
iştirak etmişlerdir. Koşuyu müteakip sporcuların şerefine gençlik kJübundc bir akşam ziyafeti veril
mistir.
^ Vilâyet umumî meclisi toplanarak bütçe müzakeresine başlamışlardır. 240 bin lira kadar tahmin olunan yeni bütçenin aynen kabul edileceği tahmin edil-mektedir-
o ı
Antalyada .
Antalya: (Hususî) — Hasılatı şehrimizin güzeUeştûumeaine arfediknek üzere valimiz Haşim İçcanın himayecinde, halkevi salonunda bir balo verilmiştir. Büyük bir rağbet ile karşdaşan bu balo çok neşeli geçmiş ve iştirak edenlere cidden eğlenceli bir gece geçirtilmiştir.
Maarif Vekili Hasan Âli Yücel tarafından bir müddet evvel bizzat temeli atılan kiz enstitüsünün inşasına devam edilmektedir..
Balıkesir. (Vatan) — Vilâyet dahilindeki bağcılara ziraat müdürlüğü tarafından parasız olarak yüz hm adet köklü Amerikan asma çubuğu dağıtılmıştır. Diğer taraftan fakir çiftçilere on iki buçuk kuruş gibi ucuz bir fiyatla asılı ve meyveh fidanlar sa-tfchmştır.
İC Savaştepe nahiyesiiKİe birkaç güne kadar eğitmen kursunum altıncı devresi açılacaktır. Kursa devam edecek namzet eğit raeoler, ilk tedrisat müfettişleri ile seyyar baş öğretmenler tarafından seçilmektedir.
İT O&manköy nahiyesinin Ka-vukyurt köyünde bir müddet evvel vukubulan toprak kaymasında*» zarar gören köylülere Kızılay umumî merkezi yedi yüz elb lira muavenette bulunmuştur.
Halkevlerinde:
Eminönü Halkevinden:
Evimiz Sosyal yardrm şubeli tarafından aşağıdaki şartlar dahilinde bir piyes müsabakası tertip edllmiş-tir:
1 — Piyes sosyal yardım mevzuunda olacaktır.
2 — Adnpte veya tercüme olmrya-
caktır.
3 — tki perdeden az ve dört perdeden çok olmıyacak bir geceyi dolduracak uzunlukta bulunacaktır.
i Eserler 15 temmuzu kadar Sosyal yardım şubemize teslim edilecektir.
5 _ Bu tarihe kadar gelen eserler, evimizin sosyal yardrm, güzel sanatlar, edebiyat ve temsil şubesinden seçilecek birer azadan mürekkep dört kişilik bir heyet tarafından tetkik edilecektir.
6 Birinciliği kazanan esere 50, ikinciye 25. ve üçüncüye 15 lira mükâfat verilecektir.
VATAN  GızfttMİ
İLAN I't YATLARI Kunu w
Baslık Jc+o olara* 7M
1 inci t te Saatimi MO
2   > > s 350
S   » » 3*0
4    » s 190
6   > 9 76
6   » > m 60
Abone fcıcrsü
Turklve dakllinîe:
bencil*    « aykk    3 ayhk    Aylık
1400 750 400 Hariç memleketler:
150 Kr
Senelik     6 aylık     S aybk     Aylık
2700
1410
800 Kr.   yoktur
doktor H0RH0R0Nİ
Eminönü Nimet Abla gişesi önündeki muayenehanesinde her gün hastaları kabul eder.
Tel. 24131
İstanbul
Komutanlığı Satınalma Komisyonu İlânları
Beherine 50 lira fiyat tahmin edilen 100 adet tevhit semeri 21/3/041 günü saat 11 de pazarlıkla satın alınacaktır. Şartnamesi her gün komisyonda görülebilir. Muhammen bedeli 5000 lira olup kati teminatı 750 liradır. İsteklilerin belli gün ve saatte Fındıklıda satmalına komisyonuna gelmeleri. (1908)
Dört binek 2 mekkari hayvanı pazarlıkla satın alınacaktır. Vermek isteyenlerin her gün rç saatlerinde hayvani arile Fındıklıda satmalına komisyonuna gelmeleri.        (1754)
DOKTOR-KİMYAGER
CEVAD TAHSİN
İDRAK - KAN - KAZURAT
vesairenin tahlillerini yapar. Di-vanyolu ortasında Tel. 23334
ŞEHİR TİYATROSU Dram Kısmı BU AKŞAM Saat 20,30 da Iraralınm İnsanları
1 LİRA
İDRAR TAM TAHLİLİ
Beyoğiunda Ağacamü karşısın* Bursa sokak No. 1- yeni açıl ani kimya laboratuarında halka ko-| laylık olmak üzere yalnız (Pazartesi) günleri BİR LİKA üc-| retle idrar tam tahlili yapılmak-1
tadır.
Vakıflar
Satılık Ankaz
Kıymeti L. K.
Pey akçmk
L. K.
300 00 22 50
Karagümrükte Karabaş mahallesinde Mektep sokağında Harap öküz Mehmet Paşa camünJn temel taalan ve bahçe duvarları hariç olmak üzere mevcut enkaz on beş gün müddetle açık arttırmaya çıkarılmıştır. İhalesi 21.3.941 cuma günü saat on beşte icra edileceğinden isteklilerin Çembcrlita-şta İstanbul Vakıflar Ba.ş müdüriyeti rnahlûlfltt kalemine müracaatları, (1721)
İnhisarlar Umum Müdürlüğünden
1 — İdaremizin İstanbul bira fabrikasında bira imalatından meydana gelen ve 1.6.941 tarihinden 31.5.9-12 tarihine kadar birikeceği tahmin olunan «350> kazan küspe açık arttırma usulUe ihale olunacaktır.
2 — Muhammen bedeli «3500-- lira, yüzde 15 muvakkat teminatı «525> liradır.
3 — Arttırma 4.4.941 euma günü saat 15 to Kabalakta levazım re mübayaat şubesindeki satış komisyonunda yapılacaktır,
4 — Şartname sözü geçen şubeden parasız alınabilir,
5 — İsteklilerin arttırma için tayin olunan gün ve saatte yüzde 15 miktarındaki teminat paralarile birlikte mezkûr komisyona müracaat-
<2024>,
Hava Gediklisi Alınıyor
Türk Hava Kurumu Gedikli yuvasma gedikli namzedi alınacaktır. Kabul şartları ve müracaat usulleri hakkındaki mufassal talimat Türk Hava Kurumu şubelerinde mevcuttur.
Yuvaya girmek istiyonlerin bulundukları mahallin Hava kurumu şubelerine müracaatları. (2062)
Türkiye Cnrtrarlyatl
îraat Bankası
Kuruluş tarihi: 1888.— Sermayesi: 100,000,000 Türk lirası
Şube ve ajana adedi: 265. Zirai ve ticari her nevi banka muameleleri biriktirenlere 28,000 lira ikramiye veriyor
Ziraat Bankasında kumbaralı ve Ihbarsrz tasarruf hesaplarında en az 50 lirası bulunanlara senede 4 defa çekilecek kur'a Ue aşağıdaki plana göre ikramiye dağıtılacaktır. 4 adet 1,000 Urahk 4,000 Ura   | | -1 500     »      2,000
4 •» 250 » 1,000 » 40   >      100     »      4*000   »
DİKKAT: Hesaplarındaki paralar bir sene içinde 50 liradan aşağı düşm iyeni ere ikramiye çıktığı takdirde % 20 fazlasile verilecektir. Kurcalar senede 4 defa, 11 mart, 11 haziran, 11 eyKu\ 11 Birine ikan un da çekilecektir.
100 adet   50   liral 120   »        40     a 166   »        20     j
5,000 lira 4.800   »
3,200   m
Telsiz Muhabere Memuru Alınacak
Devlet Meteoroloji İşleri Umum
Müdürlüğünden:
Devlet meteoroloji işleri umum müdürlüğü Meteoroloji istasyonlarında çalıştırılmak ve 80 - 90 lira aylık ücret verilmek suretile aşağıda yazılı şartlar dairesinde 5 telsiz muhabere memuru alınacaktır.
1 — Türk olması,
2 — Alınacak telsiz muhabere memurlarmm en az orta mektep veya orta mektebe muadil tahsil görmüş olması,
3 — Askerliğini yapmış olması,
4 — Ecnebi bir kadm İle evli olmaması,
5 — Dakikada 100 kelime almak ve 100 kelime vermek, dakikada 15 guruplu bir şifre telgraf mı almak ve yazmak beynelmilel muhabere usul ve kaidelerini bilmek, telsiz cihazları ve teferruatı hakkında amelî ve nazari tam bilgiye malik olduğunu isbat etmesi,
6 — En son çalıştığı müessesenin tezkiye varakasını  hamil olması
farttır. r-•     , . ''  *   - r
7 — Yapılacak imtihanda muvaffak olması.
Müracaat istidalarına bağlanacak vesikalar şunlardır: Nüfus hüviyet cüzdanı, diploma veya tasdikname, askerlik vesikası, polisten tasdikli iyi huy kâğıdı, sthhat raporu çiçek aşı kâğıdı, evli olanların evlenme cüzdanı ve en son çekilmiş 6 adet vesikalık fotoğrafı arile en son 31 mart 941 tarihine kadar müracaat etmeleri. (1247 - 1735)
Yüksek Ziraat Enstitüsü Rektörlüğünden
1 — Kurumumuz talebe ve Müstahdeminin iaşelerinden bulunan erzak dört gurup halinde kısmen kapalı zarf ve kısmen açık eksütme usulü e satın alınacaktır.
2 — 27.3.941 gününe müsadif perşembe günü guruplar hizasındaki yazılı saatlerde rektörlük binasında mütevekkil komisyon tarafından ihalesi yapılacaktır.
3 — Muvakkat teminat % 7.5 tur.
Şartnamesini ve daha fazla izahat almak isüyenlerm   enstitü daire müdürlüğüne müracaatları. (1421) (1002)
Kilo      Kuru*      Tutarı        Gurup   I
Nohut Yeçil sabun
Çay
Makarna Bulgur
300 910 10 562 200
20 35 600 35 20
60.00 318,50
60,00 196,70
40,00
Koyun eti
1000
58      5800,00
Gurup     n
Zeytin tanesi
Yufka Yumurta
500
500 10000
40
30
200,00
150,00 Gurop 200,00
Muvakkat teminat % 7,5 dur. Saat
1. Grp.
2. >
3. >
4. »
10 da 10,50 IX
11,00
Baş, Diş, Nezle, Grip   Romatizma
Nevralji, Kırıktık vc Bütün Ağrılarınızı Dcrbal Keaer
icabında e**d» 3 kase HıosMfU,  TAKLİTLERİNDEN SAKININIZ. NRR   VEfOr   fLİLU "KUTl'LAR*   ISRARLA   ISTEYNIZ
Devlet Demiryolları İlânları
DevletDemiryolIarı Umum Müdürlüğünden
Müsabaka İle Memur Alınacak
Lise ve lise derecesinde san'at okulları mezunlarından 30 yaşını geçmemi? askerliğini yapmış olan vc sıhhi vaziyeti demir yolları hizmetine elveriçli bulunanlardan kısım şefi yetiştirilmek üzere müsabaka ile 20 memur alınacaktır.
Müsabaka lisede okunan fizik, riyaziye derslerinden yapılacak ve ayrıca verilecek mevzu üzerine bir yazı yazdınlacaktrr.
Kazananlara 74 lira ücret verilecek vc idarenin göstereceği mahalde staj yaptırıldıktan sonra nazari kursta muvaffak olanlar kısrm şefliğine tayin edilecek ve tamiratı mütemadiye işlerinde çalıştırılacaklardır.
Kendilerine ayrıca ikametgâh verilecektir.
Müsabaka 28 mart 941 tarihinde saat 10 da işletme merkezlerinde yapılacaktır.
isteklilerin aşağıda gösterilen vcsikaJarilc Haydarpaşa. Sirkeci, Ankara, Balıkesir, Malatya, Kayseri, Adana, Afyon, İzmir vc Erzurumda İşletme müdürlüklerine 25 mart 911 günü akşamına kadar müracaat etmeleri ilân olunur.
Taliplerin beraberinde getireceği vesikalar şunlardır: Nüfus hüviyet varakası, askerlik vesikası, iyi huy kâğıdı, tahsil vesikası, başka yerde çalışmış İse bonservisleri, evli ise evlenme cüzdanı.
(1348) (1875)
*
Muhammen bedeli 13000 (on üç bin) lira olan dört kalem sür'at kontrol saat bandı 28 Nisan 1941 pazartesi günü saat 15 de kapalı zarf usulü ile Ankarada İdare binasında satın alınacaktır.
Bu işe .girmek isteyenlerin 975 (dokuz yüz yetmiş beş) liralık muvakkat teminat ile kanunun tayin ettiği vesikaları ve tekliflerini ayni gün saat 14 e kadar Komisyon Reisliğine vermeleri lâzımdrr.
Şartnameler parasız olarak Ankarada Malzeme dairesinden, Hay-darpaşada Tesellüm ve Sevk Şefliğinden dağıtılacaktır. (1828)
İstanbul Emniyet Müdürlüğünden:
Emniyat âmirleri için 13 takım maakordon resmî elbise ve 13 adet kasket ve 13 çift fotin yapmlması açık eksiltmeye konmuş ise de talip çıkmadığından arttırma, eksütme ve ihalât kanununun 43 üncü maddeci mucibince eksütmesi 21.3.941 günü saat 15 te yapılmak üzere 10 gün müddetle temdit edilmiştir. Bir takım maakordon resmi elbise, bir adet kasket ve bir çift fotinin muhammen fiyatı 43 liradır. Muvakkat teminatı 42 liradır. Taliplerin ayni gün ve saatte müdüriyetimiz binasında kurulu komisyonumuza ve şartnameyi görmek için de Ş. 3. müdürlüğüne müracaatları. (2072)
Deniz Harp Okulu ve Lisesi
Komutanlığndan :
Okulumuza üniversite mezunu matematik öğretmeni alınacaktır, fateklilerin nüfus cüzdanı ve diplomalarile okula müracaatları. (1S70)
ayl"> geçt;kçeP
T. İş Bankası 1941 Küçük
Tasarruf Hesapları İkramiye Plânı
1941 irrRAMÎYELERL
UnJ
S   >   1000   >        =3000.— >
l'JJ
Keşideler: 4 Şubat, 2 Mayıs, 1 A£us tos, 3 îlönciUşrin tarihlerinde ya pılır.
«Sahibi ve Neşriyat Müdürü: AHME? EÛÜ.N VAJUUuOf p»i»HTfr Yer: VATAN MATBİAM
81
198
8