PAZAR
2. cî Kânun 1941
"d Kitn
VATAN EVİ
CACALOOLU    No.   32
TELEFON: 24136 TELGRAF: VATAN  İst.
BAŞ MUHAKKİKİ:
AHMET EMİN   YALMAN
A
i
â
Â
BUGÜNKÜ SAYIMIZDA;
2 in ol Sayfada Şehtr t« Memleket haberleri
3 » Siyasi İcmal - Beyaz kitap - BOyOk
4 » Edebiyatımız ne halde? Ermeniler
nasü aldatıldı - Spor.
5 » Röportaj: Çok hayırlı bir 1?.
Fiyatı: 5 Kuruş
SİYASÎ   SABAH   GAZETESİ
Yıl: 1 — Sayı: 149
BALKAN
Kapılarında Almanlar
İşin manzarası şudur: Almanya, ana hedeflerine karşı yapacağı hareketler için arkasını setretmek istiyor, bir de tazyik yolu ile ne koparmak mümkünse koparmıya çalışacaktır.
Yazan: Ahmet Emin YALMAN
omanyadaki Alman askerinin   miktarı   aylardanberi
bir düzıye bahis mevzuu oluyordu. Hergün yeni bir rivayet çıkıyordu: Alman askeri şu kadar fırkaya varmış, daha şu kadar gelmek üzere imiş...
Yavaş yavaş anlaşıldı ki ilk işgal kuvvetleri dört fırkayı hiç bir zaman geçmemiştir. Bunlardan biri Rumen ordusunu talim ve terbiye etmek vazifesile meşgul olmuştur ki zaten bütün asker Romanyaya bu behane ile gönde-rilmişti. Diğer üçü de petrol sahalarını işgal etmek ve inzibatı kurmak gibi işlerle uğraşmıştır.
Şimdi birdenbire yeni sevkiya-ta girişilmiştir. Mevcut kuvvet yedi fırkaya çıkmakla beraber arkası da kesilmiş değildir. Macar demiryolları Alman işgali altına alınmış, hergün buradan yirmi beş, otuz tren dolusu asker geçiyormuş. Garibi şu ki bu askerin geçtiğini Macar radyosu ilân ediyor. Macaristanda her şey Al-r anların emri ve tesiri altında olduğuna göre bu neşriyatın Almanların rızası hilâfına olduğunu farzetmeğe sebep yoktur. Demek ki Almanlar hem Balkan kapılarına asker gönderiyorlar, hem de bunun duyulmasını istiyorlar.
Amerikan tehlikesi gelip çatar-keı. Almanyanın kocaman ordusunu boş bırakmıyacağı, bir taraftan harekete geçeceği tahmin ediliyordu. Bu tahmin, Balkan istikametinde herhalde gerçekleşmiş bulunuyor.
Ancak bunun Almanların esas hareketi olacağını zannetmek için sebep yoktur. Almanların İngil-tereye karşı talihlerini deneyeceklerini, fakat arkalarını korumak için Balkanlardaki mevkilerini kuvvetlendirdiklerini farzet-oıek akla yakındır.
Aynı zamanda Almanların Balkanlarda hem mihverin sahasını genişletmek, hem de İtalyaya bilvasıta yardım etmek gibi bir takım tabiî emelleri vardır ki Balkanlardaki askerî tazyikten de bu maksat için de istifadeye çalışacaklarına ihtimal verilebilir.
Balkanlarda Alman emellerinin başında Bulgaristanı zorlamak gelir. Almanya Bulgaristanı hükmü altına geçirmeğe herhalde çok kıymet vermektedir. Beşinci Kol Bulgaristanda yapmadığını bırakmamıştır. Kendi iktidar ve kuv-vetlenle mevki sahibi olamıya-caklarını bilen bir takım haris ikbal düşkünleri. Almanlar hesabına kendi memleketlerine suikast etmek için fırsat bekleyip duruyorlar.
Bulgaristan şimdiye kadar Alman tazyıkına mukavemet etmiştir. Şimdi kapılarına yaklaşan askerî tehdit karşısında teslim olmak veya olmuş görünmek yolunu tutacak mı? Biz Kral Boris tarafında toplanan Bulgar birlik ve
istiklâl cephesinin samimi olduğu-(Devamı Sa. 6, Sü. 3 de)
Vapur Navlunları
Bugünkü Şartlara Göre Değiştirilmesine Karar Verildi
Ankara, 18 (Hususî muhabiri-I bir şekilde    değiştirmeğe    karar
mizden) — Münakalât Vekâleti vermiştir.  Mütehassıs bir komis-
Avrupadaki harp vaziyetinin mem 1 t    ı      ı       ,
» i..   .   , , , . yon tarafından hazır anan    yeni
leketımızde yapmış o dugu tesir-
leri nazarı dikkate alarak Devlet Denizyolları işletmesinin yük navlunlarını bugünkü şartlara uygun
navlun tarifeleri İcra Vekilleri Heyetinin tasdikına arzedilmek ü-zere Başvekâlete sevkedilmiştir.
Sakaryada Kurulacak Elektrik Santralı
Santralın İstihsal Kabiliyeti 75000 Kilovat Saat Olacaktır
Ankara, 18 (Hususî Muhabirimizden) — Nafıa Vekâleti Elektrik İşleri Etüd ida< [ Sakarya nehri üzerinde kurulacak elektrik santralı ile yurdumuzun muhtelif yerlerinde tesis edilecek enerji şebekeleri etrafında tetkiklerine devam etmektedir. İdare Sakarya nehri üzerindeki elektrik santralı
projesini ikmal etmiştir. Santral Polatlının şimalinde Sakarya nehri üzerinde bulunan Çağlayık boğazında kurulacaktır. Bu santraı Ankara ve civarının elektrik ihtiyacını temin edecektir. Santralın istihsal kabiliyeti 75,000 kilovat saat olacaktır. İlk tesis edilecek takat 15,000 kilovat saattir.
Bütün Zabiti
Faşist Partisine Girmiye Mecbur
S OFYA DA
Siyasî Faaliyet
Sovyet ve Alman Elçiler ile Görüşmeler Yapıldı
Sofya, 18 (A.A.) — Bulgar hükümet merkezi şimdi, bazı diplomatik faaliyetlere sahne olmaktadır.
Dün, Alman elçisi Von Richt-hofen. Hariciye Nazırı Popof ile uzun bir görüşme yapmıştır. Alman elçisi geçende Başvekil Fi-lof ile bir mülakat yapmıştı.
Malive Nazırı Bojiloff, Sovyet elçisi Tanrentief ire ticarî meselelere dair görüşmeler devam etmektedir.
Söylendiğine göre bu görüşmeler, iki memleket için memnuniyeti mucip olacak bir şekilde ilerlemektedir.
Kral Boris Başvekili Kabul Etti
Sofya, 18 (A.A.) — Kral, evvelki gün, başvekil profesör Filofu kabul etmiştir. Başvekil Krala, vaziyet hakkında malûmat vermiştir.
ittifak
Değil
iktisat
Tashih: Dünkü bültenimizin 24 üncü sayfası sonundaki Belgrad haberinde Bulgaristanın Berlin elçisinin Sofyaya giderken Belgradda yaptığı beyanatta cSofyaya yeni iktisat müzakerelerine zemin hazrrlamak» üzere gittiği fıkrasında «iktisat» kelimesi yanlışlıkla «ittifak> olarak çıkmıştır, özür dileriz.
(A. A.)
DEVELİDE
Yunan Taarruzu
Arnavut   Vatanperverleri İtalyanlara Karşı Cephe Alıyor
Arnavutluk hududu, 18 (A. A.) — Reuter: Dün gece Arnavutluk cephesinin bütün mıntaka. larında ve bilhassa merkez mınta-kasında şiddetli bir topçu ateşi i-şitilmiştir.
Yunanlıların Develi vadisinde taarruza başladıkları ve taarruzun muvaffakiyetle devam ettiği haber verilmektedir.
Manastır, 18 (A.A.) — Reuter ajansının Arnavutluk hududundaki muhabirinden:
Arnavut vatanperverleri, topraklarını işgal eden italyanlara karşı harbetmek üzere mütemadiyen toplanıyorlar. Berat civarında bir Arnavut reisi ile taraftarları Elbasan milliyetperverlerine iltihak etmişlerdir. Bu iki reisin kendi mıntakalarında büyük nüfuzları vardır. Diğer bir Arnavut grupunun da Berat ve Elbasan mıntakaları Arnavutlanna pek yakında iltihakı muhtemeldir.
Adiryaîik'te
İki İtalyan Transatlantiği Batırıldı
Londra, 18 (A.A.) — Atina radyosu bildiriyor:
15354 ton «Zinde Lîguria» ve 20000 ton hacminde «Lombar-dia» İtalyan transatlantikleri, Ad-riyatikte, Arnavutluğa asker nakletmekte oldukları bir sırada torpillenerek batırılmışlardır. Bu ha-ıberi Yunanlıların eline düşen 1-talyan esirleri vermiştir.
Bu İtalyanlar son günlerde esir (Devamı Sa. 5, Sü. 6 da) =*=
DÜŞKÜNLER EVİ MESELESİ
Düşkünler evinde İçtimai seviye Rahibi kimsesizlere hususi bir pavlyon yapılması fikri bazı gazetecileri kızdırdı. Bu hususta dört gazetecinin söylediklerini dün neşretmlştik. Bupün de bu sultefehhüm hakkında Belediye namına salâhiyet sahibi bir zatın İzahatını yine üçüncü sayfamızın dördüncü sütununda veriyor ve bu İzahat üzerine bir mesele kalrmyacağı kanaatimizi de burada İlave ediyoruz.
Subaylarımız İçin Yapılan Tören
¦W
iv*' ~ 7
W
tav
Mussolini Aleyhine Bir Nümayiş Yapıldı
«ttalyanın yavaş yavaş Alman işgali altına girmekte olduğu bildirilmektedir. Yani ıı m anın zafer kazanması bahis mevzuu değildir, italya, içinden yıkılmamak için Almanların yardımına muhtaçtır. Orduda parti münazaaları başlamıştır. Bu sebeple zabitlerin partiye girmeleri ve sadakat yemini etmeleri emri verilmiştir. Partiye glrmiyen ve evlenmemiş olan zabitler terfi edemiye-ceklerdlr.
«Faşist partisi, bütün zabitleri İçine alarak İkiliği ortadan kaldırmak İstemektedir. Buna muvaffak olacağı şüphelidir.
«Romada, kadınlar tarafndan Mussolini aleyhine bir nümayiş yapılmıştır. Şimdi, Arnavutluğa gönderilen askerlerin de kaçtıkları bildiriliyor ...»
— Radyo gazetesi —
İtalyaya Yardım Almanlara 50 Tay yareye Mal Oldu
Londra, 18 (A.A.) —Almanların İtalyaya yardımlarından yani ancak dört gündenberi en aşağı elli tayyare gaybettikleri tahmin edilmektedir.
Bunların 30 ilâ 40 tanesi İngiliz hava üssüne yaptıkları büyük hücumda tahrip edilmiştir. 12 Alman tayyaresi de 10 ikincikânun günü orta Akdenizde cereyan e-den deniz harbi esnasında düşürülmüştür. Bunlara, evvelki gün Malta üzerinde düşürülen 10 tayyarenin en büyük kısmını da ilâve etmek lâzımdır,
ustrious'a
Hasarlar Yapıldığı Mübalâğalıdır
Londra, 18 (A.A.) — Akdenizde İngiliz filosuna yapılan pike hücumlarını tetkik eden Reuter ajansının denizcilik muhabiri şunları yazmaktadır:
Alman pike bombardımancıla. n, Akdenizdeki vaziyeti biraz güç leştirmişlerdir. Fakat Londrada, Akdeniz mıntakasında yeni beliren bu düşmana karşı yapılacak İngiliz mukabelesinin neticesi hak kında büyük bir itimat izıhar edilmekledir.
Almanların, Maltada lilustrious ta —are gemisine yeniden büyük hasarlar yaptıkları hakkındaki iddiaları son derece mübalâğalıdır.
MUSSOLİNİ
Hastane,   Fabrika ve Hava Meydanlarını Gezdi
Roma, 18 (A.A.) — Stefani bird iriyor:
Başvekil Mussolini ikincikânu-
nun 13, 14. 15 ve 16 ıncı günleri
Pouilles vilâyeti dahilinde müte-I Devamı Sa. 5, SU. 5 de)
Son zamanlarda gelen telgraflarda İtalyanların faşist rejimini muhafaza için Alman yardımına ihtiyaç gösterdikleri, diğer taraftan da Brenner geçidinde nakliyatın durduğu bildiriliyordu. «Radyo gazetesi» de İtalyada ordu müntesiplerinin faşist partisine girmeleri ve sadakat yemini etmeleri emri verildiğini söyledi. Bunlara bakarak, Brenner yolile İtalyaya Alman askeri gitmeğe başladığı hakkında bugünlerde haber gelirse buna hayret etmemek lâzım gelir.
Güzel Cevap
ROOSEVELT
Son Toplantıda Gazetecilere Dediki:
Nevyorku Çörçilin
Müdafaa
Bari Ayaklarım Havada, Başım Yerde Durmamı Teklif   Etsinler
Vaşington, 18 (A.A.) — B. Roosevelt dünkü gazeteciler toplantısında demokrasilere yapılacak yardım hakkındaki kanun pro jesinde tadilât yapılmasını istihdaf eden teklifleri hoş görmediğini söylemiştir.
Reisicumhur, kanun lâyihasına bazı takyidat konulduğu takdirde, bu projeye Amerika Birleşik devletleri reisinin yapmağa salâ-hiyettar olmadığı hususları tasrih eden bazı hükümlerin de konulması ve meselâ reisin, «ayaklarını havaya kaldırarak başı üzerinde durmak hakkını haiz olmadığını» beyan eden bir maddenin üâ-vesi lâzım geleceğini kaydetmiştir.
İhtiyatî Tedbirler
B. Roosevelt sözlerine devam ederek şunları söylemiştir:
«Hergün değişikliklere sahne olan bir dünyada beklenmiyen bazı şeylerin zuhuru daima mümkündür. Binaenaleyh her zaman âcil tedbirler almak zarureti hasıl olabilir. Harbiye ve Bahriye nazırlarına dost milletlerden harp malzemesi satın almak salâhiyetini
Emeli
er izm ı
Hit
Avrupadan Söküp Atmak
Nevyork Belediye Reisi La Guardia
LA GUARDİA
veren maddeler, projeye ihtiyatî. , bir tedbir olmak üzere ithal edil- n mistir.
Müstehzi Bir Cevap
Dün mebusan meclisinde ba- j ^ his mevzuu edilen ve kanun projesinin Birleşik Amerika devletlerine İngiliz ve Fransız filolarını satın almak hakkını vermekte olduğunu iddia eden bir makale hakkında mütaleası sorulan B. Roosevelt, kongrenin kendisine, Alman donanmasını da satın almak salâhiyetini vereceğini ümit
ettiğini söylemek suretile müsteh- JJ (Devamı Sa. 5, SU. 7 de) *=* |
Çok Mühim Bir Broşür Neşretti
Nevyork. 18 (A.A.) — Harp tehlikesinin artmakta olduğunu gösteren bazı alâmetler Nevyorkta belir-miye başlamıştır. Bunun en bariz misali Nevyork belediye reisi B. La Guardia tarafından «Nevyork şehri müdafaa konseyi» ismiyle teşkil edilen yeni heyetin ilk içtimaında dağıtılan bir broşürdür. Bu broşür «Eger başımıza gelirse* başlığını taşımakta olup Nevyork un yeraltı şimendiferleri idaresi tarafından hazırlanmıştır. Bu broşürde Nevyorka I ı>    ırru Sa. 5, SIL 5 de) **
Cörçil Nutkunu lrad Ederken Hopkins Yanında Oturuyordu
Londra, 18 (A.A.) — Başvekü B ChurchiU dün akşam Glascoıv'da şeh rin müdafaa teşkilâtını teftiş ettik ten sonra beklenilmiyen bir nutu: lrad etmiş ve ezcümle demiştir ki:
«Sizlere,   üzerinde   yürüdüğümü: yolun kolayca geçilebUeceğt gibi bh vaidde bulunamryacagım. Karşımızda birçok tehlikeler görüyorum. Bun ların, aralarından geçtiklerimiz ka dar büyük olacaklarını iddia etmlye ceğim. Fakat, ne olursa olsun bun lar da mühim tehlikelerdir ve her hangi bir ihmal yüzünden bizler içlr öldürücü bir mahiyet alabilirler, ö-nümüzde aylarca müddet şehirlerimizin, sınai rruntakalarımızm bombar-dımanlara maruz kalacağım bir hakikat olarak kabu1. edebiliriz.
Milletlerine Masal Söylüyorlar
Fakat neticenin ne olacağı hak kmda en küçük bir şüph-* bile besle
m »yorun
İki diktatör de milletlerini birçok nikbin masallarla    beslemiye çalı:; yorlar. Fakat biz burada karar vermiş bir millet halindeyiz. Davamızır doğru olduğuna kani ve burada be şeriyeti, bu dönüm   noktasında, n-bahaya mal olursa olsun ve ne büyü. (Devamı Sa. 5. Su. 4 de)
Davalar iki Devre Arasında Görülmeli
harp okulunu bitirerek orduya ihihıK eden genç subaylarımız için Anloırada bir tören yapıl-dı£ır.; bildirmiştik. Ankara foto muhabirimizin gönderdiği yukandaki resimler genç subaylarımızı ve merasimde nutuk söyleyen talebeden Kâzım Bayram göstermel
Avukat Akgül diyor ki: Milleti temsil etmeleri dolayı-sile mebusların suçlu sandalyasın. da oturması sıfatlarına nakise verir. İşledikleri suçlar hakkındaki tahkikatın mebusluk sıfatının kendilerinden çıktığı esnada yapılması münasiptir. Yapılacak takibatın, belki de beraetle neticelenmesi melhuz olduğuna göre bir mebusun, telâfisi kabil olmayan suçluluk töhmeti altında kalması ve mebusluk devresi esnasında takibata maruz    bulundurulması
millî bakımdan elim bir vazıyet ihdas eder. Bir devrenin hitu..undan sonra mebusluk sıfatı ü/arın- 1 den refedilmiş olacağına göre geri kalan takibatın devamı caizdir.
Devre arasındaki müddet zarfında takibat için imkân temin e-dilmeli ve acele işler arasında olmak üzere hükme bağlanmalıdır. Neticede mebus, mebusluğa mani olacak bir suçla mahkûm o!a ikinci devrede intihap cdıh lıdir.
Dünya — Oğlum» yavaş git, hepsi düşmeğe başladı, sana bir şey kalmayacak!
/
VATAN
19 - 1 - 941
Büyük Tarihî Roman
YAZAN t M.SAMi TEZiS
Hızır, Vezirin Davetini Reddetmeyi Mertlik Şiarına Aykm Bulmuştu
'Şehir
ve
Memleket Haberleri
32
— Beniın ağanızla gizlice gö-rüşmeklıgım lâzımdır, diye ayak dıreyordu. Nihayet delikanlı manga bağlarına kılıç eallamak oyununa devam etmelerini tenbih e-derek çadırına doğru   yollandı.
xv
Hızır kendisine ibrahim Paça sarayında dikkat ve teyakkuzla hareket etmesi gizlice anlatılmış o.masına rağmen veziri âz a m mi davetini reddetmeği mertlik şiarına aykırı bulmuştu.
Yalnız bir tedbiri ihtiyatî olarak Dursunu yanına aldı ve Veliyi ordugâhta bıraktı. Yanına en seçme adamlarından beş kişi aldı ve yedi kişilik kafile halinde Usküdara doğru yollandılar. Hepsi de elbiselerinin altına manda deriskıden hafif birer zırh giymiştiler ve göze görünür silâhlardan başka kuşaklarının arasına da birer hançer sıkıştırmışlardı.
Hızır yanındaki adamlarla kırk elli kişinin hücumunu karşı Uyabileceğini umuyordu. O esasen kendisine İbrahim Paşanın bir suikast yaptırabileceğine ihtimal ver. memişü. Harbe gitmek için devlet bir ordu hazırlarken, gönüllü olarak bu savaşa iştirak eden bir gönüllü kafilesini veziri âzamin darmadağın etmeğe kalkışacağına ihtimal vermiyordu.
Veli ise yanında iki kişi olduğu halde öndeki kafileyi takip ediyordu. Bu küçük kafile dışarıda kalacak ve rçeridekiler bir tehlikeye maruz bulunduklarını işaret edecek ohırlaıea, onlar mukavemet edinceye kadar dışardakiler de yoldaşlarını toplayarak saraya baskın yapacaklardı.
ikindi vakti Hızır maiyetile beraber sarayın dış kapısına vâsıl oldu ve vezirin adamları tarafından karşılanarak, müzeyyen lâle tarhları ve muattar gül ye yaseminler arasından geçerek iç kapıya yanaştılar.
Burada ipekli elbiseler giyinmiş lçoğlanlan ve kethüda Hızın karşılayarak geniş salona aldılar. Salon mermerler, yaldızlar, rengârenk çinilerle zer ve zrvere müstağ rakU, çiçekler ve meyva ağaçla-rile daha ziyade zarif bir bahçeyi andırıyordu. Hızır portakal, limon, şeftali, erik ve adını, sanını bilmediği daha nice nice ağaçların hep birden meyva vermiş olmasına şaştı.
O kıbç kullanıp, gürz sallayarak dövüşmekte mahirdi ve   bu koca aalonu bir çiçek ve bir mey- 1 va bahçesine döndürmüş olan bu ağaçların alçıdan yapılmış bir süs ve zinet olabilmesine akü erdire- ! m em işti. Nasıl akıl erdirebilsindi ki, nakışları hakikî birer yaprak ı ve meyva kadar ince ve renkleri tabiatın bir yetiştirmesi kadar tabiî olan bütün bu şeylerin birer sanat eseri olduğunu en müdek- | kik insanlar bile anlayamazlardı.
Hızır hayalinde araaıra cenneti lecessüm ettirirdi ve bir melek okluğuna inandığı sevgilisi Saii-naza da o cennette yer vererek hülyalarım süslerdi. Fakat onun hayalinde canlandırdığı cennet, bu saray ve bu sarayın bir küçük parçası, en göze çarpanaz bir köşesi kadar güzel, zarif, süslü olamazdı.
Her biri birer genç kadın kadar güzel, birer kadın gibi giyinmiş ve kokular sürmüş Acemioğlanları ona yol göstererek gene aynı ihtişamla süsiü koridorlardan geçirerek Hızın ve arkadaşlarını İbrahim Paşanın huzuruna isal ettiler, ihtiyar vezir Hızın görünce rengi sarardı. Karşısında her yanından
kuvvet ve kudret fışkıran ve gözlerinden merllık ve cesaret kıvılcımları saçılan bu genç ve tüva-na yiğitin pervasız durumu onu sarsmıştı.
Ne o, ne adamları ne secdeye kapanır gibi yere eğilmişler, ne de veziri âzamin eteğine varmışlardı. Bir dostun dostuna, bir yoldaşın yoldaşına ve nihayet bir müslümanın dindaşına selâm verişinden farksız bir eda ile İmparatorluğun yüce vezirini selâmlamışlar ve onun gösterdiği ipekten, dibadan ve en pahalı Hint kumaşlarından yapılmış incili, sırmalı yumuşak minderlere bağdaş kurup oturarak veziri süzmeğe koyulmuşlardı.
İbrahim Paşa onların ba pervasız hareketlerine kızmıyordu ve bunu kendisine bir hakaret kaadile değil, usul ve erkân bil-meyişlerinden yaptıklarım seziyordu.
Hızıra adını, sanını sordu. Şimdiye kadar nerelerde gezip, hangi diyarlarda tozduğunu öğrendi ve sonra sözü gönüllü kafilesine intikal ettirerek bir hayli tafsilât aldı.
Vezir taban halim ve sükûnete münhemik idi ve bu sebeple Hızımı anlattıklarına sükûnetle dinliyor ve son derece nüfuzu nazara sahip olduğu için, kendisine anlatılanların dosdoğru söylenmiş birer hakikatten ibaret olduğunu sezerek hayret ve taaccübe düşüyordu.
Hızır da onunla konuştukça ba sevimli çehreli, ak sakallı ihtiyarm çok iyi bir adam olduğu hakkında bir kanaat ediniyor ve kendisine bir kasılte bulunacağı hakkındaki
ihbarın bir tezvirden ibaret olduğu hakkındaki şüphesi kuvvetleniyordu.
Sıra misafirleri ağırlamağa gel. inişti. İlkin ince işlemeli altın zarfların içinde pırıl pırıl yanan billur kaplarla soğutulmuş şerbet, ler ikram edildi ve sonra elli kişi* yi doyuracak bir mebzuliyetle doldurulmuş, çiçekler, gümüş evani ve kıymetli sahanlarla süslenmiş geniş bir sofraya büyürün ettiler.
Vakit hayli gecikmiş, akşam vakti gelip çatmıştı. Hızırla arka-daşlan karınlarını doyurdular ve kendilerine zorla ikram edilen lâal renkli şaraptan da bir hayli içtiler. Yemeğin hitamında diş kirası verilmek usulü de ihmal ediL memiştü Kethüda ağa Hızıra kab-zesi murassa bir hançer, diğerlerine de üçer kese akçe sunmuştu.
(Arkası var)
Soruyorlar?
Bir okuyucumuzun mektubunu aynen yazıyoruz:
Taksim Belediye gazinosunda açılacak «Gece Kulübü» İçin Ro-manyadan birinci smxf bir caz getirtileceğini ve ayrıca da artist celbi için çalışılmakta olduûuna gazetelerde okudum. Merak ettim- acaba bizde birinci sınıf bir caz heyeti teşkil edebilecek istidat sahibi sanatkar yok mudur? Terli artistlerin belki büyük ve geniş kabiliyetleri olmryabilir. Fakat müzik bahsinde böyle bir iddiada bulunmak ve yabancı bir caz heyeti getirtmek dofcru mudur?
Hava Denemesi Hazırlıkları
Ay m son haftası içinde yapılması mukarrer olan umumî hava denemesi hazırlıkları etrafında görüşmek üzere salı günü Vilâyette   son bir toplantı yapılacaktır.
Alâkadar daire müdürierile kay makamların bulunacağı bu toplantıda denemenin günü tayin e-dilecek ve hazırlıklar gözden geçirilecektir.
Vilâyet Seferberliği altı canavar düdüğü daha almış ve dünden itibaren yerlerine konulmalarına başlanmıştır.
Evvelce de bildirdiğimiz gibi denemede halkın ne suretle hareket edeceğini gösteren talimatnameler bakılmaktadır.
Denemede vazife görecek olan ekipler de ayrılmıştır. Sekiz bin
kişi o gün vazife alacaktır,
o ¦
Kahve Buhranı Devam Ediyor
Kahve buhranı devam etmektedir. Kuru kahveciler isteyenlere ancak yüz yirmi gram kahve vermektedirler. Bazı yerlerde çiy kahvenin iki yüz kuruşa satıldığı da söylenmektedir.
Kahve buhranına kimler sebep olmuştur, fiyat niçin ve kümler tarafından yükseltilmiştir. Bu taraf olduğu gibi durmaktadır.
Kahve fiyatlarının yükselmesi yüzünden Kahve Birjiği azalan a-rasında da ihtilâf çıkmıştır. Birlik azaları bu hususta mesul aramağa başlamışlardır. Bazı tüccarlar da. Ticaret Vekâletine müracaat ederek fiyatların yükselmesinde Birliğe dahil bazı tüccarların amil olduğunu ileri sürerek Birliğin feshini ve bu işe hükümetin el koymasını istemişlerdir.
Baronun dünkü umu mi heyet   toplantısı
Avukat Yazıhaneleri Bundan Böyle Nasıl Olacak ?
Baro Umumî Heyeti, Dünkü Toplantısında Bu Hususta Bir Tal matname Kabul Etti
KERESTE
Saplarındaki Beyanname Usulü
Hükümet bir nizamname neşrederek kereste satışlarını beyannameye tâbi tutmuştur. Fakat yeni nizamnamenin gayrikabili tatbik olduğunu iddia eden tüccarlar yeni nizamnameye itiraz etmekte, d iri er.
Bu nizamnameye göre tüccarlar fabrikadan kereste aldıkları zamanki mevcutları ile satış yaptıktan sonraki mevcutlarını Orman müdürlerine bildirecekler ve yeni satış ruhsatiyesi alacaklardır. '     -
Bir çok kereste nevileri mevcut bulunduğundan her satıştan sonra böyle bir beyannamenin doldurulması ve bunlarm hesaplarının ayn ayrı tutulmasının imkânsız olduğunu söyleyen kereste tüccarları çok müşkül vaziyette kaldıklarını ve bazı tüccarlar da mevcutların bildirilmesinde de müşkülâta uğrayacaklarını beyan etmektedirler.
Tüccarlar satış yapabilseler de yeni nizamname üzerine ruhsatiye almak için »günlerce beklemek mecburiyetinde kalacaklarından, satış olamıyacaktır. Bu yüzden kereste alışverişi duracak ve bir kereste buhranı meydana çıkacaktır.
Keresteciler alâkadar dairelere itirazlarını bildirmek üzere An-karaya bir heyet göndermişlerdir. Heyet nizamnamenin tadiline çalışacaktır.
Baro umumî heyeti dün saat on beşte Eminönü Halkevi salonunda toplandı. İstanbul Baro levhasında 600 den fazla avukat olduğu halde müzakereye iştirak eden avukatların sayısı yetmişi geçmiyordu. Celseyi reis Mekki Hikmet Gelenbek açtı. Evvelâ geçen celsenin zaptı okundu- Aynen kabul edildikten sonra ruz-nameye geçildi Yeni avukatlık kanununa göre Baro idare meclisince hazırlanan avukatlar yazıhanesinin evsafına dair olan on maddelik talimatnamenin müzakeresi ruznamenin birinci maddesini teşkil ediyordu. Bu talimatnamenin umumî bir surtte mu yoksa madde madde mi tetkik ve müzakere edileceği epeyce uzun süren bir münakaşaya kapı açtı ve nihayet madde madde müzakeresine geçildi ve her madde ü-zerinde bir çok tenkitler ve münakaşalar yapıldı. Neticede bütün maddeler aynen kabul edildi. Yalnız sonuncu ve onuncu maddenin son fıkraları kaldırıldı. Dünkü celsenin en çok söz alan ve münakaşalara karışan avukatları Vedat, Galip, eski icra reisi Refik idiler. VeBatla Galibin münakaşaları bazan çok hararetli olduğu için reis münakaşalarda şahsiyattan daima uzak kalınmasını bir kaç defa hatırlattı.
Avukat Mesut Selen de hemen her madde hakkında söz söyledi fakat hiç birisi heyeti umumiye tarafından tasvibe uğramadı.
Kabul edilen yazıhane talimatnamesi hulasaten şudur:
1 — Yazıhane İstanbul Belediyesi hudutları dahilindeki ikametgâhta veya aynı hudut dahilinde başka bir binada olabilir. Şu kadar ki mesleğin bilgi ile ya-pılabümesini temin edecek kanun, kitap ve mecmuaları havi olması ve mefruşatın avukatlık ve-kar ve ciddiyetine uyması icap e-der.
2 — Gerek ikametgâhta ve ge- | rek başka yerde olsun yazıhane en aşağı iki odalı olacaktır. Ancak iki oda işgal olunamadığı takdir-de bir iş sahibile mahrem konu- | şulanların diğer iş sahipleri ve müstahdemleri tarafından işitil-memesini temin edecek surette tertibat alınmış olması lâzımdır.
3 — Yazıhanelerin müesses oldukları mahallerin meslek ciddiyetine uygun olması icap eder. Kapısı bir otomobil garajının içine açılan bir ticarethanenin içinden geçilen veya çıkılan odaların ve buna benzer yerlerin yazrhane ittihazı caiz değildir.
4 — Yazıhanede umumî ve hususî kanunları, nizamnameleri ve hukukî kitap ve risaleleri havi
bir kütüphane bulundurmak mecburidir.
5 — Avukat verdiği yazılı fikirleri, tanzim ettiği adlî kâğıtları ve muhabereleri, kâğıtları dosyada muhafaza etmeğe mecburdur.
6 — Avukatın yazıhanesinde bir dosya çantası ve bir yazı makinesi bulunacaktır.
7 — Avukatlar büro işlerinde kâtip, daktilo ve hizmetçiden maada ancak avukat ve stajiyer istihdam edebilirler. Muameleci, takipçi, komisyoncu, iş adamı gibi şahısların her ne nam ve şekilde olursa olsun yazıhanede bulundurulması ve bunlarla beraber çalışılması ve Barodan matrut olanlarla veya kaıytlı bulunmayanlarla mesai ortaklığı yapılması yasak olduğu kanunup avukatlığa mahsus salâhiyetleri istimalden menettiği vergi müşavir ve muakkiplerini ve diğer eşhası takip veya başka namla kullanmak veya bunlarla iştiraki tazammun edebilecek münasebetlerde bulun m ak dahi memnundur.
8 — Mesai ortaklığı eden iki veya daha ziyade avukatın aynı yazıhanede çalışmaları caizdir.
9 — Avukat, yazıhanesinin bulunduğu binamn büyük kapiflina veya yazıhanesinde münasip bir mahalle azamî 40 X 50 ebadında bir levha asabilir. Bu levhada yalnız (avukat) kelimesile isim ve soy adı ve oda numarası bulunabilir. Sabık, eabak gibi bir sıfatı anlatan veya munzam vazifeleri gösteren hal ve sıfatların levhaya ve muhabere kâğıtlarına ve zarflara ilâvesi yasaktır.
10 — Yazıhane eşyası avukatın kendi malı olmak şarttır.
Avukat Vedat, avukatların yazıhanesi meselesi konuşulurken bir kaç defa söz almış ve Maliye Vekâletinin avukat tayini usulünü şiddetle tenkit etmiştir.
Talimatname kül halinde kabul edildikten sonra reis Mekki Hikmet evvelce İstanbul Barosunda iken mebus olan avukatların Barodan manevî ilgilerinin kesilmemesini ve mezar taşına «avukat> vasfının yazılmasını iste yen hayattan çekilmiş meslekdaş-larının da levhada adlarınm muhafaza edilmesini teklif etti, A-vukat Vedat buna itiraz ederek:
— Bugünkü kanuna göre meb us avukatları Barodan silmeye mecburuz. Mebuslar avukatlık yapamazlar. Kanun tadil edilmedikçe bu mecburiyete uymak lâzımdır, dedi Bu itiraz kabul edilmedi. Ruznamede Teavün sandığı ve meslekî hasbıhaller meseleleri de vardı. Vakit geciktiği için bunların konuşulması başka bir celseye bırakıldı.
YAZAN: KtWMÖ&«Ût
32
— Her şeyi şöyle bir hulasa etmek istiyorum: Nesrin dört sene evvel ölerek kızlle beni öksüz bıraktı. Bu öksüzlüğün acısına her İkimiz de dört sene katlandık. Hiçbir şikâyette bulunmadık. Fakat, yalnızlık, hasbıhal edecek, dert ortağı olacak tek bir ferdin bulanmaması gün geçtikçe beni şikâyete sürüklemiye başladı. Evlenmeyi hatırımdan geçirmek istemiyordum. Çünkü emindim ki, gelecek üvey ana evlâdımı hırpalıya-(aktı. Ve nihayet, bu üzüntü ile kararsız yaşarken bir gün talih karşıma sizi çıkardı. Siz ki, biçare kan-mın en sevdl&i bir kardeşi ve bu rcüıu^ebeUe yavrumun   hakiki tey-
zesiniz. Günlerce, hattâ aylarca düşündüm. Ve en sonunda şu karan verdim: Nesrinin yerini sizden başka hiç kimse tutamryacak ve yavruma sizin şefkatiniz Ue hiç kimse bağrına baaamıyacaktır. İşte Plraye Hanım şimdi teklifimin neden ibaret olduğunu anlamanız?.. Düşününüz- ve birkaç gün içinde bana cevabınızı bildiriniz.
Seyfl Bey susunca ortalığı derin bir sessizlik kaplamıştı. Plraye ruv-roket*!% duruyor ve önüne bakarak düşünüyordu. Nihayet ayağa kalktı, titreyen bir sesle:
— Evet düşüneyim, dedi., şimdi-Uk müsaadenizle efendim!..
unu buşiio selamlıyarak dışarıya çıktı.
Eriyen karlara bata çıka yürüyordu. İşte ne zamandan beri beklediği suale bagün maruz kalmıştı ve kabul edecoktL Eğer amcası hayatta bulunsa İdi şüphesiz tereddüt ederdi. Lâkin ne o ve ne de zavallı yengesi yaşryordu. Çiftlik çoktan satılmış, paroslle birçok emlâk alınmıştı ve bütün banların vârisi Seyfl Beyle Sevinç MI. Vakı:ı, o hayatından memnundu ve bu servette katiyen gözü yoktu. Lâkin elbette bir gtin düşecek, Çalıs«unryaeak bir hale geldikten sonra bakdmıya muhtaç olacaktı.
Bir takım hayalâta dalmış İlerici ken birdenbire boğuk bir ses İşitti. Başım çevirince pejmürde kılıklı, saçı sakala karışmış, gözleri sabit bir noktaya bakan bir adam gördü. Elindeki sopasını yer© düşürmüş, bulmak için uğraşıyor, kısık, ahenksiz bir sesle:
— Bana yardan edin., şu sopamı elime verin, diyo yaJvanyordu.
Mütereddit adımlarla yanına yaklaştı. Çaınurlu karların aracına gö-
mülmüş duran sopayı çıkar aruk uzattı:
— Al baba!.
Fakat bu adam göründüğü kadar İhtiyar değüdi. Kirden bular rengin1 alan kır saçları, fersiz, çukura kaçmış gözleri, uzun kırçıl sakalı İnsanda garip bir tewlr bırakıyor; bu etekleri parça parça olmuş çamurlu palto, bu yırtık potinler, bu sefaletin zalim pençesi altında çökmüş omuzlar yürekler parçalıyordu.
Plraye dikkatle bu sefalet timsaline bakıyordu. Birdenbire dimağında bir şimşek çaktı. Muhayyilesi Anî bir şüpho Ue altüst olmuştu. Aman \ ur.ıhın!.. Hiç bu kabil mi idi?.. Hayır, hayır, böyle bir ihtimale kendi de gülmek İstiyordu. Bu mutlaka hatalı bir benzetiş olmalıydı!..
Büyük bir gayretle kendisini topladıktan sonra onu kolurdan tutarak çekti:
— Baba!.. Nereye gidiyorsun?..
Biçare sefil bu sesin sahibini tanımak İster gibi durdu. Fakat f| <z gözleri hiçbir şey seçemedi.
— Söyle baba nereye gidiyorsun?..
_ 11
— Niçin cevap vermiyorsun?.. Ve ilâve etti:
— İndiİii nedir senin?.. Kısık, mat bir ses:
— Senin ne vazifen ?M diye hamurdandı.
— Söyle,, merak ettim».
— öğrenirsen ne olacak?..
— Canım sen söyle...
— Unuttum gitti..
— İnsan hiç İsmini unutur mu?..
— Ben her şeyi unuttum».
Artık şüphesi kalmamıştı: Karşısında Saffet duruyordu. Plrayenln gözleri karardı. Düşmemek İçin tutunacak yer aradı. Hayatın bu faciası, ruhunda isyandan daha şiddetli, korkudan daha büyük, hayretten daha engin bir boşluk acıyor ve bu boşluğa ömrünün bütün acıları doluyordu. Bu ne büyük değişiklikti?.. Bir İnsan bu derece şahsiyetini kaybeder, bu derece perişan olur mıydı?
Gözlerini onun gözlerine, görmiyen gözlerine dikti. Yüreği parça parça oluyor, dişleri kilitleniyordu. Adam,
(Arkası var)
Piyasa Hareketleri:
Italyaya Yumurta Gönderildi
İtalya ile ticarî münasebetimiz yeniden inkişafa başlamak üzeredir. İtalya için yeni lisansların ve. rılmesile ticari müıbadelât normal bir şekil alacaktır.
Haber alındığına göre müddeti bitmiş olan eski anlaşmanın kle-ring hesaplan henüz kapanmamakla beraber, İtatyaya bu hesaptan mühim bir borcumuz olmadığı anlaşılmıştır.
Evvelce Italyaya yumurta ve balık ihraç ederek yerine manifatura eşyası alınıyordu. Ankara-dan yeni gelen bir emre göre daha baczı maddelerin Italyaya ihracı için lisans verilmiştir. Dün Italyaya 15 -bin kilo yumurta ihraç edilmiştir. Bulgaristana da balık, balık yumurtası gönderilmiştir. Dünkü ihracat elli bin lirayı bulmuştur.
Sovyetlere Yapağı Verilecek
Hükümet tarafından kararlaştırılan kararnameye göre isian-bulda mevcut bütün yapağılar Sümenbank vasıtasile satın alınacaktır. Bu yapağıların alım fiyatları evvelce hükümetin tüccarlardan sorduğu fiyat üzerinden olacaktır. Yalnız alâkadarlar bunların hakikate uygun olup olmadığını tetkik etmektedirler.
Şimdiye kadar 6 bin balya kadar yapağı satın alınmıştır. Bu yapağıların bir kısmı ile Sovyetlere olan taahhütlerimiz yerine getirilecek, bir kısmı da kendi fabrikalarımıza tahsis edilecektir. Tüccarlarımız Anadoluda mevcut külliyetli miktarda yapağılardan mubayaatta bulunmak üzere de ihtiyaçlarını tesbit etmektedirler.
Yeni Bir İthalât Şirketi   Kurulda
Bazı ithalât tacirleri hariçten manifatura getirtmek için hususî bir şirket kurmuşlardır. Bu hususta fikirlerini soran bir muharririmize bir tüccarımız şirketin kurulmasından tüccarların gayet memnun göründüklerini söylemiştir. Piyasanın yüksek kumaş tüccarlarından biri de:
— Temenni edelim ki hükümetimiz 'bu teşebbüsü diğer branş
lora da teşmil etsin, demiştir. -o
Belediyede:
*
Gıda Maddeleri Narhı
Pirinç, sadeyağ, zeytinyağ   ve fasulyaya Ticaret Vekâleti    fiyat koyacaktır.  Tesbit edilen fiyatla. I nn bugünlerde Istarubula  tebliği beklenmektedir.
Vekâlet nakil masraflarını hesap ederek bu gıda maddelerine fiyat koymaktadır. Bu suretle fiyatlar her şehre göre değişik ola-çaktır.
Etiketsiz Mal Satürılmıyacak
, Pazarlıksız satış kanununa göre satılacak malların üzerine muhakkak surette etiket konulması mecburiyeti vardır. Halbuki bazı kimselerin buna riayet etmedikleri görülmüştür. Bunun için sıkı bir kontrola başlanmıştır. Aykırı harekette bulunanlar hakkında takibat yapılacaktır.
hümeK Fiyatı Değişmiyecek
İstanbul Belediyesi, Ofisin verdiği buğday fiyatlarını bildirir cetveller üzerine her on beş günde bir ekmeğe narh koyacaktı.
Bu cetvelleri bu on beş gün i-çinde tetkik eden encümen ekmek fiyatımla bir değişikliğe lüzum görmemiştir.
I
-o-
Belediye Varidat Bü
941 yılı bütçesini tetkik eden encümen varidat bütçesini bitirmiştir. Pazartesi günü de masraf bütçesi üzerinde tetkikler yapacaktır.
TAKVİM
19 ÎKÎNCtKANTJN 1941 PAZAR
YIL: 1941 — AY: 1 — GÜN: 19 HUMÎ: 1356 — 2 nclkânuıı: 6 HİCRİ: 1359 — ZÜLHİCCE: 26
v —aı
GÜNEŞ: 8.22 2,12
ÖĞLE: 13,25 7,15
ÎKİNDÎ: 15,55 9,45
AKŞAM: 18,10 12,00
YATSI: 19,45 1,36
İMSAK: 6,37 12,28
eünden
güne
Turna Katarları
Yazan: 0C YILDIZ
ir arkadaşım anlattı:
Führer   Pariste   Mareşal
Petain'le konuşurken bir münasebet düşürerek:
— Fransanın işgal edilmemiş kısmını işgal etmek için Alman ordularına altı saat kâfidir, demiş.
ihtiyar Mareşal bir saniye tereddüt etmeden cevabı yerleştirmiş.
— O takdirde denizlerdeki Fransız donanmalarile İmparatorluk müstemlekelerirtdeki Fran sız askerlerinin ingilizlere ütiha-kı için de altı dakika kâfi gelecektir.
Hikâye şüphesiz oydurmadır. Führer* in, yaşına ve şerefli mazisine çok hürmet ettiği misafirine (evet, Petain Pariste Hk>-ler'in misafiriydi) bu kadar çiy bir lâkırdı sarfetm< yok.
Fransızlara gelince, onlar ¦ bında ekmek ve sudan geçerler, fakat akıllarına gelen bir espriyi sarf etmek zevkinden aslal Buna rağmen ihtiyar Mareşalin da Paristeki ev sahibine böyle bü- cevap vermesi kolay kabul edilemez. Bununla beraber hikâyenin uydurma olmasına makabil ruhu gayet doğrudur. İhtiyar Mareşalin müstemlekeler-deki askerle limanlardaki donanmayı aylardanberi son bir koz gibi elinde tuttuğu gün geçtikçe daha iyi anlaşılmaktadır.
Gene arkadaşım söylüyordu. Son günlerde Paris sakaklarına Fransız gençleri tarafından İngilizler aleyhinde şu mealde yaftalar yapıştırılmış: «İngilizleri itham ediyoruz. Küçük milletleri boyunduruğa koşanlar İngilizlerdir; bizim Mösyö Bartuyu öldürenler İngüizlerchr; Fransa.
nın yarısını işgal, Loren'î imak edenler İngilizlerdir. İşgal edilmiş ve edilmemiş Fransayı soyup soğana çevirerek hepimizi aç bırakan İngilizlerdir.» \
Almanlar memnun bir tebessümle okumağa başladıkları bu yaftalan tabiî derhal duvarlardan kaldırtmışlar.
Bir kaç gün evvel gazeteler Fransada bir gencin ahır gibi bir yere kapanarak bir takım iptidaî malzeme ile bir tayyare yaptığını ve sonra bu tayyareye binerek Ingiltercye uçtuğunu yazıyorlardı.
Aradan üç gün geçmeden Cezairde genç bir tayyarecinin kendi yaşında bir arkadaşile beraber bir harp tayyaresine atlayarak aynı yolu tuttuğunu ve tayyaresini General de Gaulle'e teslim ettiğini haber verdiler.
Gene Fransada kellesini koltuğuna almış bir kaç gencin henüz keşfedilmemiş bir yere kapanarak Almanlar aleyhine gizli bir ihtilâl gazetesi çıkardıkları son günlerin havadislerindendir.
İtalyanın son muharebelerde-ki vaziyetinden İngilizlerin kudret ve cüreti artıyor, Amerika bütün ağırlığile kavgaya giriyor; küçük Yunanistan    yaralı
bir fille oynayan çapkın bir sincap gibi İtalyanlara hergün türlü cilveler yapıyor ve Fransa, büyük inkılâbın Fransası, tarihinin her devrinde toprağının her köşesinde ot gibi fikir ve heyecan bitmiş Fransa bütün bunlara karşı hissiz kalıyor ve münasip fırsatta bir şey yapmayı düşünmüyor! Buna inanmak için çok basit ve saf olmak lâzımdır. Fransa bir tüy değiştirme devrinde, daha doğrusu ihtiyar Mareşalin altında kuluçkadadır. Son günlerde İngiltereye doğru kanatlanan iki çocuk bu kuluçkanın ilk mahsulleridir ve bu git. tikçe çoğalarak devam edecektir.
Vaktile böyle bir hengâmede işgal altındaki Istanbuldan kaçanlar da evvelâ tektüktü. Fakat gün geçtikçe bunların zamanında gene Istanbula dönecek olan hadsiz hesapsız turna katarları halinde hür Anadoluya akın etmelerine işgal kuvvetleri mâni olamamıştı.
Üniversitelilerin  çayı
Dün Üniversite mühendis -kimyagerlik şubesi talebeleri Park otelde, tabiî ilimler şubesi talebeleri de Taksim Belediye bahçesinde bir çay ziyafeti tertip etmişlerdir. Çayda memleketimizm
kimyagerleri ve tabiî ilimler muallimleri de' bulunmuşlardır. Her iki çayın hasılatı asker ailelerine yardım olmak üzere Kızılay cemiyetine verilecektir.
19-1-941  -
VATAN
r
İYA İCMAL
Demokrasinin Üçüzlü Mihveıi
Y*7*n: M. H. ZAL
Japon gazetelerinin haber verdiğine  göre    demokrasi
cephesinde de bir üçüzlü mihver hazırlanıyormuş. Bu mihver Amerika. İngiltere ve Çin arasında kurulacakmış.
Kurulmaktan maksat, bir takım nutuklar söylemek, bir takım vesikalara imza basmak değilse böyle bir üçüzlü mihver, *-melî bakımdan zaten vardır ve f aa 1 iy et halindedir. Totaliter devletlerin üçüzlü mihveri kurulduktan sonra İngiltere ile A-merika, Japonyaya karşı maake takmağa artık lüzum görmemişler, Çinlilerin istiklâl mücadelesine olan alâkalarını tam amile a-çıya vurmuşlardır. Sovyet menfaatleri de, Çin meselesinde demokrasi cepheaile tarnamîir birleşmektedir.
Çin, mesafe bakımından bize uzak olduğu için orada oW^> bitene ait havadise daha yakın mücadele sahaları derecesinde alâka göstermiyoruz. Fakat tecavüz ihtimallerinden uzak ve asayişi bir dünya karmak işi* bütün insanlığa düşen müşterek bir vazife olduğuna göre İngilizlerden sonra en büyük yük payını hiç şüphe yok ki Çin milleti taşımaktadır.
Milyonlarca Çinli kadın ve er-kek bugün millî yurtlarını ve tiklâUerini mütecavize karşı saretle, fedakârlıkla, bil^i ile müdafaa etmekle meşguldürler. Bütün teçhizat üstünlüğüne rağmen Japonlar limanlardan, de-miryollardan, nehir boylarından ileriye gidememişlerdir. Çinliler yoksuzluk içinde harp sanayii kurmuşlar ve tam bir mukavemet cephesi vücude getirmişlerdir. Bundan başka demiryollar ve nehir haricinde kalan ve denize kadar varan bütün saha millî Çin hükümetinin nüfuzu altındadır. Burada tam manasiîe Çin hüküm sürüyor, asker alıyor, vergi topluyor.
Çine tecavüz Japonyaya çok pahalıya mal olmuştur. Kendini Çin ejderinin kuvvetK kollarına kaptırmamış olsaydı bütün U-zak Şarkta, Hindistanda, Avus-tralyada serbestçe at oynatabilecek ve İngiltere ve Amerika için müşkül işler hazırlayabilecekti
Çinin dünya mücadelesinde hizmeti büyüktür. Günün birinde eli>ette hakkı verilecektir.
Askerlerimize Kışlık Hediye
Ankara, 18 (A-A.) — Askerlerimize kışlık hediye teberrüteri etrafında bugün aldığımız haberler Beypazarı halkmm evvelce vermiş oldukları 1124 pamuklu, 1748 çift çorap ve 547 çift eldivene ilâveten 422 lira, Kızılcahamam kazası halkmm 3483 parça yünlü ve pamuklu eşya üe 1215 lira vermiş bulunduğuna bildirmekte idi.
Bundan ba^ka Yıldızeli halkı 2025 çift çorap, Rize halkı 677 parça muhtelif yünlü eşya Oe 207 lira, Pazar kazası da 575 parça eşya vermişlerdir.
I
Yunan utanın meşhur Korent kanalı
Yunan hükümeti, 12 temmuz tarihli bir nota ile İtaLyayı protesto etmiştir. Buna sebep fenerlere malzeme dağıtan Ori-one adında bir Yunan vapuruna ve vapura yardıma giden Hidra kruvazörüne italyan tayyarelerinin bomba    -re    mitral-
Yuuan Beyaz Kitabından Seçme Parçalar
Bir iddia
NGİLÎZ
Harp Gemileri
YUNAN
Bayrağı Çekiyor
ligler, bana daha söylenmeden
ortalığa propaganda diye aksettiriliyor.
2 ağustosta Kont Ciano, Yunan sefirini çağırmış ve hiddetli bir tavırla demiştir ku —Triyeste kon
solosunuz İtalya ve İtalyan ordusu aleyhine hareket ifade eder sözler söylemiş. Derhal bugün 1-talyadan  çıkma-
mel eridir.
31     temmuzda, italyan   tayyarelerinin,    Ko- lıdır. reni kanalında Yunan torpito ve Kont Gano, kopeolos hakkın-denizaltılanna  taarruz ettiklerin- da ağır lâflar kullanması üzerine den dolayı bu proteatolar taze- { sefir şu cevabı vermiştir: lenmiştrr. — Konsolosumuzun ne yaptı-
l ağustosta sefir, italyan Hari- ğıru ¦bümayorum. Fakat kendisini
ciye Nezareti Avrupa İşleri    U- buradan uzaklaştırmamız için bu-
rnum Müdürünü ziyarete gittiği zaman bu nevi hareketlerden dolayı özür dileyecek yerde Yuna-nistanm İngilizlere yardım ettiği hakkındaki eski tarizler tazelen-m iş tir. Sefirin, Müo Umanında bulunan dört torphonun İngiliz olduğuna iddia edildiğini, halbuki bunların Yunan torpitoları olduğunun sonradan anlaşıldığını söylemesi üzerine umumî müdür demiştir ki:
— Erkânthaııbiyemizin filerince tyıgilry torpitoları baz an Yunan bayrağını çekiyor.
— ingilizler açıkdenizde bizim bayrağımızı çekiyorlarsa bizim elimziden ne gelir?
— Tamamile aksi... Açıkdenizde İngiliz bayrağı. Yunan sularında Yunan bayrağı kullanıyorlar.
— Böyle bir şey olsa bunu yalnız salahiyetli memurlarımız değil, herhangi bir Yunanlı bile farkeder. Bütün bu anlaşmazlıklar keşif tayyarelerinizn yanlış, rapor vermesinden ileri geliyor. Ni tekim bu yüzden kendi sularımızda bulunan Yunan gemileri tecavüze uğramıştır.
— Taarruzun olduğu gün bir Girit gazetesi, bir İngiliz harp ge. misinin italyan tayyareleri tarafından taarruza uğradığından bahsetmişti.
— Girit gazetesinin ne yazdığını bilmiyorum.    Fakat    İngiliz
tün bu sözlere ihtiyaç yoktur. Hakkında itimadınız olmadığını söylemeniz kâfidir. Konsolosa ben avdet emrini veremem. Arzunuzu derhal Atmaya bildireceğin.
3 ağustosta Metaksas'm imza-sile sefire gönderilen bir telgrafta Triyeate konsolosunun Atinaya avdeti emredümiştir.
1 1 ağustosa kadar italyanlar umumî çikâyetlerde bulunmakla kalmışlardır. I I ağustostan sonra Arnavut vatanperveri Davut Hocanın katledildiği vesile edilerek Yunanistana karşı sert ve kesif bir propaganda taarruzu açılmıştır. Beyaz kitap buna dair bir çok vesikaları ihtiva ediyor.
Romadaki Yunan sefiri 14 a-ğusioe tarihli bir telgrafında diyor ki:
«Mesele şuradadır: İtalyaya bize karşı umumi bir taarruz mu hazırlıyor, yoksa sadece Tsamou-ria meselesini ortaya çıkarmak istiyor. Diplomatik meha filde zannedildiğine göre Almanya Balkanların karışmasına taraftar değüdir. İtalya da böyle bir hare. ketin mesuliyetini tek başına üstüne alamaz. Italyanın maksadı, Tsamouri meselesini ileri sürerek bizi ürkütmek ve Rumenlerin Al manlara yaptığı tarzda harekette bulunmaya sevketraektir.»
Arnavutlukta bulunan Yunan konsoloslarının  verdiği raporlar-
gemilerinin bizim sularımızda bi- da şu malûmat veriliyor:
zim haberimiz olmadan Yunan bayrağım kullanamayacaklarını ve bizim buna nza göstermemize ihtimal olmadığını işte biz söylüyoruz.
— Erkântharbiyemiz Yunanistana karşı sebepsiz ithamlarda bulunmaz. Size karşı garaz olduğunu  iddia edemezsiniz!
— Garazı olmadığına kani de. ğÜim. Erk â n ıh a rh iyenizin bize karşı olan ithamları Romada propaganda şeklinde yayılıyor. Beni her çağırışınızda yaptığınız    teb-
Davut Hoca eski bir hayduttur. Masumiyetleri vardır. Son zamanlarda kendisine kır bekçisi diye bir vazife verilmiştir. Çobanlarla bir düziye kavga eder. Çobanlardan biri tarafından öldürülmüş olması ihtimali kuvvetlidir. Arnavutlar Davut Hocanın kim olduğunu bildikleri için İtal-yanjarın kendisini büyük bir Arnavut vatanperveri diye göstererek kendi namlarına yaptıkları tahrikatı hayretle takip ediyorlar.»
Kimsesizler
Pa
vıyonu
Belediyeden Salâhiyet Sahibi Bir Zatın
Verdiği İzahat
Kimsesizler İçin DarGJAceıed© İnşası mutasavver partyomm gazeteci-lerc mahsus olarak yapılacağı şeklinde yanlış bir tefsire uğradığı anlajş*-
lıyor.
Pavtyon münhasıran yoBetecfler İçin yapılmıyor.
Bu paviyon fikri ve içtimaî seviyesi yerinde olan ve herhangi bir sebep vc saikle bedeni iktidarım kaybederek kendi basına kendine bakacak hail kalmamış bulunan vatandaşlar İçin yapılacak bir şefkat yurdudur.
Bunu misallerle anlatmak sur etile maksadı daha siyada tebarüz ettirerek 8ultefehhümü kaldıralım. Meselâ sanatkâr Asım Baba İçin gazetelerde devamlı neşriyat yapıldı. Anm Babanm devamlı ve müstakar bir tarafla terfihine İmkân btrfunamadı-g-mdan İçtimai muavenet faslından kendisine bir miktar muavenet yar-puması düşünüldü. Tımarhaneye düşen, sahnemizin ilk kadın artisti iyileştiği ve tımarhaneden çıkıp başka bir yerde bakılmak İstediği halde öyle bir yurdun mevcut olmaması do-layısile o artistin de âhzn Ömrtfnü rahatça geçireceği bir yere yerleştirilmesi imkânı bulunuaraıyor.
Daha bunlar gibi tezhipeiler, sedefçiler, sanatkârlardan nice misaller getirebiliriz.
Bir de şunu söyiiyelim ki, Darülaceze ismi]e anılan o müessese bugünkü şeklinde tam mânasüe bir şefkat müessesesidir.
İçinde memlekete faydalı olacak gençler de bulunuyor. HasU hanesi vardır. Hattâ müessesenin aMıg. son şekle göre münasip bir İsim konulması geçen ki umumi meclis içtima mda vali ve belediye reisi tarafından teklif edilmişti. Mecliste Darülacezeye <Şefkat Yurdu> denmesi İçin umumi bir cereyan da mevcuttu. Fakat azadan bir kısmının; Darülaceze ie-mile görülen bazı yardımların İsim tebdili takdirinde kesilebileceğini İleri sürmeleri üzerine o İsim ipka olunmuştur. Yoksa o müessesenin j bugünkü vaziyeti ve mahiyeti bir şefkat yurdudur. Bunun tam mâna-süe içtimaî yardım müesseselerinden biri haline gelmesi için memleketin iktidardan düşmüş memurları, sanatkârlarını da barındırabileceği ayrı bir paviyon inşası düşünülmektedir. O paviyon zannedüdigl gibi sırf , gazeteciler. İçin JdefUdlr. Yalnız kal-| m iş, cüz*1 geliri İle alıştığı hayat ı şartlan içinde yasıyamıyacak hale gelmiş olanları da orada barındırmak mevzuu bahstir.
Fikri ve hissi seviyesi ilerlemiş insanlar için en büyük yalnızlık hayat şartlan ve imkânsızlıkları dola-yısile hem seviyelerinden uzak düşmektir. Yapılacak paviyonun kütüphanesi, yemek salonu ve ayrı ayrı odaları olacak. Darülaceze binasından ayn paviyon halinde olacaktır.
Böyle bir paviyonun Darülaceze müessesesi müştemilâtından gibi yapılmasına sebep olarak idare, bütçe, yardım ve evvelce mevcut bir yar d ıra müessesesinin orada bulunması kolaylıklarıdır. /
Malûmdur ki, böyle bir paviyonu ayrı olarak bir yerde açmak ve müstakil bir idare ve yardım îşinl tanzim etmek kırk elli bin. lira Ue olacak şeylerden değildir.
Eger içtimaî ve akil seviyesi iyi olup da hayatını itiyat edindiği şartlarda idame edebilecek iktidarı kaybetmiş bulunanlardan mutlaka ga zetecilerin kastedildiğini çıkarıp bunu ağır bulmak   istiyen gazeteciler
HI KAY
7
Böylesi de Olurmuş!
Deve hikâyesine benzer, fakat örneğine ender rastlanır bir hakikat. Bu hikâye benim degH, Bulvadinli Mehmedtn. O, anlattı. Ben şu kâğıtlara geçirdim. Belki kalbimden bir ıkl kelime, birkaç satrr kansraıstrr o kadar.
(Deve), hikâyesi bana bu faciayı yahut bu mudhikeyi hatırlattı. Bu hatıraya başka bir ad bulamryorum. O kadar acı, o kadar gülünç ve o kadar da İğrenç...
Yirmi beş yıldan fazla oluyor, bir kış günü loş odamda çalışıyorum. Kasvetli bir gün, sokakta ağaçlar, daha ileride evlerin damlan karlarla örtülü...
Odamm kapısı biraz şiddetle açıldı. İçeriye bir taraftan boynundaki ıslak şalı çıkarmıya çahşarak biri girdi. Paltosunu çıkardı, odacıya verdi, ilerledi:
— Merhaba hazret!
Bizim gümrükçü Neşet, hemen bir senedir görmemiştim. Çocukluktan-ben de arkadaşım, seviliriz.
Sarmaş dolaş olduk.
— Sobaya odun attır, üşümüyor musun sen yahu?
Tatlı ve iyi huylu bir odacım vardı, bu dairede. Ahmet Ağa, benden
lâf beklemedi. Hakikaten sönmiye yüz tutmuş sobayı parlattı.
— Nereden çıktm Neşet bu havada?
— Sorma, harri kurt dumanlı havayı sever derler a. Başımda bir musallat var. Sende mi, sizin dairede mi bir iş arıyormuş. Bir çare düşünürken:
— Ooo, bizim Sadri orada.... Diyecek oldum. Herif bir haftadır
bende m üs af ir.
— İTle gideceksin, benim iştmi yap-tracaksm, bu iş oluncrya kadar da yakanı bırakanlardan değilim.
Diyor.
Hazret, bu adam evli, bir de çocuğu var ki haşerat, keçi gibi düz duvarlarda- Anadoluda bilmem nerede nahiye müdürü imiş, bırakmış gelmiş, şimdi burada bir nahiye müdürlüğü istiyor. Vilâyete müracaat etmiş. Beni atlatıyorlar diyor.
— Sen nasılsın önce onu söyle. Kardeşin nerede vefasız?
— Benim sağlığım işCe bu- Bu nahiye müdürünü benden al, nereye gönderlrsen gönder, rahat edeceğim. Kardeşim Tercan ahzıasker reisi. İşte son mektubu, sana çok selâm yazıyor.
— Bu nahiye müdürünü bana yolla Neşet,
Dedim. Bir müddet görüştük. Ben «slere daldım. O da kalktı vedalaştı gitti.
Ertesi sabah erkenden nahiye müdürü geldi. Genç. dinç bir adam. Keskin bakışlı, laubali tavırlı, siması insana ihtiraz telkin eder bir şey.
— Ne için vazifeden ayrıldınız?
— Kanm oranm ha vasile uyuşamadı.
— Siz de vazifenizi terkettiniz.
— öyle oldu gibi. Ancak nahiyeden ayrılırken vilâyete bir istifaname yazdım- Fakat diğer bulunduğum birkaç işten hüsnü hizmet mazbatalarım var. Aydında, Afyonda-,
— Yeni bir vazife alrafck için son nahiyeye art beraeü zimmet mazbatası ister. İstifanızın om netice aUk-
da resmen tevsik gerek.
— Bunları temine İmkân ve zaman kalmadı ki Karım m hayat memat meseleM. Onu btr on evvel îs-tanbula getirmek, kurtarmak düşüncesi beni sersem etti
— Ne kadar oldu geleli buraya?
— Bir buçuk ay!
— Karaim hangi hastaneye yatırdınız?
— Daha vakit bulamadım.
Fazla konuşmıyıı lüzum görmedim, dedim İd:
— Arzuhaliniz nerede?
— Evraka verdim, numarasını bırakayım.
— Dört beş gün sonra evraktan sorunuz.
Kapıya do&ru yürildü. Tekrar döndü, soğuk bir yılışıklıkla:
— Neşete selâm götüreyim ml? Ne kadar   sinirlenmişim?   Cevap
vermedim. Gitti.
Ben Darülfünuna devam ettiği.n yıllar, Direkler ar asmda BUâlm çayhanesine alışmıştım. Beni buraya arkadaşlarım götürmüşlerdi. Bu çayhanenin müstesna bir vaziyeti, ve kıymetli bir mazisi de vardı. Burada bir kere hiçbir oyun yoktu. Tavla, dama, kâğıt... Müdavimleri burasını bir İrfan ve edep mahfili şekline sokmuşlardı. Babanzade Nalm, Şair Mehmet Akif, Muallim Sadık, Yaşar Şadl, Bafralı Hamdi, Tabir Nadl, Mo-hiddin Raif, İsmail Hakkı», ve emsali ilim ve şiir adamları». Çok kıymetli münakaşalar yapılır ve yüreklere çok ışıklı heyecanlar yayılırdı.
İkincisi bu çayhane Edebiyatı cedide, dekaianlar!- Devrelerinde meşhur çaycı Hacı Reşidin idare ettiği mahfeleri.
Müsait zaman buldukça buraya uğrardım. Bir akşam geç vakit daireden çıktım. Doğru bu çayhaneye gittim. Ortalık iyice kararmış, akşam ezanından herhalde bir saat kadar geçmişti. Ben girdim. Arkamdan nahiye müdürü. Şaşırdım, bir köşeye oturdum. Tâ yanıma, sokuldu:
— Affedersiniz, biraz hususi görü şecegim de ondan.
Cevap vermedim, fakat bu adamın beni burada ya kala m asm a şaştım, kaldım. Ya yolumu beklemiş, takip etmiş, ya arasıra buraya geldiğimi tahkik edip öğrenmişti.
Büyük Facianın Hikâyesi
Bir Meşhur Operatörün
Acıklı
Akıbeti
IJ ezimei günlerinde Fransa-* * da İngiliz tayyareleri vardı. Tayyareler de, tayyareciler de pek iyi idi, fakat miktarca azdı. Benim fikrimce Ingil terede btr çok ihtiyat tayyare vardı. Bunu bize göndermeli idiler. Bu fikrimi âmirim olan albaya söylediğim zaman dedi ki:
— ingilizler bizim ümitsiz bir halde olduğumuza bilmiyorlar. İngUtereye gidip kendilerine hakikati anlatınız da bize yardım et-«inler, tayyara göndersinler.
— Ben gitmeğe hazırım. Fakat bunun için bana bir emir verilmesi lâzımdır.
Albay işi ele aldı. Bir ordu tayyaremle Londraya gitmem kararlaştı. Ne çare ki bu arada işler bütün bütün kötüleşmiş, Alman tankları Paris kapıl arma dayanmıştı.
Hükümet Parisi müdafaa edeceğini temin edip duruyordu. Lâkin 9 haziran günü Bahriye Nezareti önünden geçerken, bahriyelilerin nezaret evrakını büyük paketler yaparak kamyonlara yüklettiklerini -gördüm.
Ertesi sabah yedide dostlarımdan biri bana telefon ederek zevcemi cenubî Fransaya göndermemi tavsiye etti. Sordum:
— Hükümet Paristen gidecek mi?
— Evet, bu^ün Parisi terkede-cektir.
— Hükümet gittikten sonra Paris müdafaa edilecek mi?
— Hayır, edilmiyecek.
Bu anda her şeyi anladım. Ar tık iş işten geçmiş bulunuyordu. Parissiz Fransa başsız bir gövdeden başka nedir? Harbi artık katî surette kaybettiğimize hükmettim.
öğleüzeri Buc tayyare meydanında bulunmam lâzımdı. O gün zevcemle beraber Parisin en sevdiğimiz köşelerini dolaşarak veda ettik. Parisi hiç bir zaman bu kadar güzel bulmamıştık.
Yollardaki işaret memurları, küçük otomobilimize her vakitki sükûnetle yol veriyorlardı* Bu âlemin sonu geldiğine dair ortada hiç bir emare yoktu. Almanların Parise gireceklerine bir türlü inan. mak istemiyorduk.
Bîr kaç gün evvel en yakın dostlarımdan meşhur operatör Thierry de Martel ile buluşmuştum. Bana demişti kî:
— Almanların Parise gireceklerine emin olduğum    dakikada
varsa, isterlerse yapılacak nizamnameye bir madde koyarak bu yanlış tevilin tamamen önüne de seçile bilinir. Denir ki, bu tarif dahiline girseler dahi gazeteciler bu yurddan istifade etmezler.'
Şu izahattan da anlaşıldığı veçhile bu teşebbüs çok yerinde ve hayırlı uir teşebbüstür ve belli başlı içtimai yardım ihtiyaçlarımızın ufak bir k ismini olsun karşılaması itiba-rüo takdire şayandır.
Temenni edelim ki her mcelek bir-akleri kendileri için böyle yurtlar açsınlar da belediye ve vilâyet de bu gibi paviyoniarda kendinin yardım etmekle mükellef olduğu kimseleri tatmin edebilsin...


ti ¦
Parissiz Fransa başsız bir  gövdeden başka nedir?
YAZAN:
Meşhur Fransız Muharriri
ANDRE MAUROİS
hayatıma nihayet vermeği karar-laştırdım. Bir çok insanlar bunun yolunu * bilmezler. Ben rövelveri-mi de neşter kadar emniyetle kullanırım.
Yarı ciddî, yarı lâtife halinde ilâve etti:
— Eğer siz de Almanlar Parise girdikten sonra hayatın bir Fransız için yalamağa değeri kalmayacağına kailseniz size son bir hizmette bulunmağa hazırım.
O akşam ben stat onda Ingil-tereye gitmek üzere tayyareye bindim. Ertesi sabah cenubî Fransaya gitmek üzere yol hazırlığı yapan zevcemi telefona çağırmışlar. TeleXon eden de doktor Martel imiş. Sormuş:
— Zevciniz hâlâ Pariste mi?
— Hayır, Londray^ gitti. Ben de yarın sabah hareket ediyorum.
|     — Ben de yola çıkıyorum, fakat seyahatim uzun, pek uzun...
Zevcem bu sözden bir kaç gün evvelki muhavereyi hatırlamış ve operatörü kararından vazgeçirmek istemiş:
— Siz dünya yüzünde pek çok ; iyilikler yapabilirsiniz. Hastalarınıza, asistanlarınıza lâzımsınız, demiş.
Doktor şu cevâbı vermiş:
— Ben artık yaşamam. Bir | lum vardı, geçen harpte öl« Fransanın selâmeti için öldü d kendime teselli    verdim.    Şin
ı Fransa yıkıldıktan sonra ben için hayata devam etmeğe dej bir kıymet kalmamıştır. Bül ideallerim yıkılmıştır.
Zevcem, bir iki gün sonra ti I yare ile    Amerikaya    giderk*-1 doktorun, tam Alman askeriı Parise girdiği dakikada kendi stryohnin şırıngası yaparak hay ¦ tan ayrıldığını öğrenmiştir.       * Londra d a tayyareden    inirfv doğru İngiliz İstihbarat Nezare ne gittim. Orada nazır Duff Cc per'e ve diğer bir çok eski taı dıklara tesadüf ettim. Tam o rada da nezarette bir    gazete toplantısı vardı.
Dostlarım bana dediler ki:
— Fransanın halini İmjiltere anlatmağa geldiniz. İşte gazete* lerin hepsi burada-.. İçinizi b şallınız, bütün İngiliz milleti du sun.
İTk adımda böyle bir fırsat b lacağmu bilmiyordum, hazırla mamıştım. Fakat memleketim halinden duyduğum heyecan di mi açtı, her şeyi söyledim.
Sözümü bitirdiğim zaman s-londa üç yüz Ingüiz gazetecisi b ni uzun uzun alkışladılar. O al [m İngiliz radyosu en iyi saati bana ayırdı. Radyoda da için döktüm.
Ordu Sahil Kumlarında Demir
Üniversite Jeoloji Enstitüsü Bunun Tetkikini M. T. A ya Verdi
ver-dün yeni
Ordu  sahillerindeki  kumla demir bulunduğunu haber mistik. Bu mesele hakkında salâhiyettar membalardan malûmat alınmıştır :
— Istarabulda Jeoloji Enstitüsü, Ordu, Fatsa ve Ünye sahillerindeki plajların kuralarını yakından tetkik etmiş ve bu kumların çok vâsi bir saha işgal ettiğini ve terkiplerinde yüzde 35 - 40 derecesinde magnetit demiri bulunduğunu tesbit etmiştir.
İtalya gibi demir madenlerine malik bulunmayan memleketlerde böyle  saiıil kumsallarında
hattâ yüzde yirmiye kadar magnetit bulunduğu takdirde demir sanayiini beslemek için bu kumlar işletilmektedir. Karadeniz kumlarının bu miktarın hemen, hemen iki misli olması dolayısile bunların işletilmesinden elde edilecek menfaat büyüktür. Bu hususta şunlar söylenebilir:
1 — Bu kumlar kolaylıkla işletilebilir. İşletmek için büyük tesisata ihtiyaç yoktur.
2 — Deniz kıyısında olduğa için nakliye şeraiti gayet ucuzdur.
3 — Magnetit içerisindeki demirin yüzde miktarı diğer bütün demir cevherlerinden fazladır.
4 — Miktar   çoktur.   Bütü kumsallar demirli kuralardan mü rekkep olduğu için ton    miktaı yüz±>inlere baliğ olabilir.
Üniversite Jeoloji Enstitüsü b* kumların işletme bakımından tet kikini cMaden Tetkik ve Aram* Enstitüsü> ne vermiştir, istihsa Elektro-Ma^netit metodlarla ya pılacaktır. _
Maarifte:
O, mutauideıneye lüzum gormen-sİzin maksada girişti. Bunu kısaca yazıyorum. Eminim ki okuyanları uzunca düşündürecektir. Beraber dinlıyeiim:
— Ben nahiye müdürüyüm, nahiye müdürü?! Gittiğim yerde yalnız zabıt imzalamakla, tahrirat yazmakla, vergi toplamakla vakit geçiren adamlardan değilim. Herhangi nahiyeye ayak bas tansa orasını cennet yaptım ben.
Dayanamadım:
— Ağaçlar, tarlalar, numune bahçeleri, sUthaneler falan...
— Ne münasebet; dinleyiniz efendim. Ben hattâ raaaç bile istemem. Bunu kim isterse o olsm, helâllmtnal-lah. Ben her nahiyede bir kere evle-
bMbü
— Byyy!..
— Ve her nahiyede bir de çocuğumu sUnnot ettirlrim.
— Byyy'~
Muallim Sadık dinlermiç, dayanamadı, birdenbire atıldı:
— EMat sen kaç nahiyede bulundun şimdiye kadar?
— Dokuz.
— Kaç karm vur*?
— Bir. 1
— ötekiler ne oldu ?
— Hangi ötekiler, ben bir karı al-drm şimdiye kadar!
— Dokuz nahiyede birer kere evlendiğine göre dokuz karm olmak lazım1 Koç çocuğun var?
— Bir!
— Bu çocuğu dokuz kere kestir-l«i'Ti dernek? R
Nahiye müdürü biraz yutkundu: du:
— Siz işin sonuna bakm. Dedi. Vc   güya   bütün   çayhane
müşterileri kendısilo hemfikir» hem-emel imiş gibi bir küstahlıkla devam etti. Mümkün mertebe de güya yalnız benimle konuşurmuş gibi bir vaziyet göstermlye çalınıyordu.
— Şimdi yine nahiyeye gittim mi? tik işim ihtiyar heyetini toplamak, ve karımla nikahlanmış olduğum sırada oraya tayin edildiğimi ve hizmet aşkıyle düğün yapmadan geldiğimi söylemektir. Bunun alt tarafı kendiliğinden meydandadır. Müdür bey evleniyor, evlenecek, düğün dernek, davul, zurna, çeşit çeşit düğün hediyeleri koyun keçi, balı, kilim, buğday, un~, t
ikinci İşim: Ben karımı dul almışım. Çocuk benim de&fl, onundur. Haydi onu da sünnet ettirmek lazımda-. Köyde bu İşi yapacak kimse yok. O vakit ben »aten cerrahlık da yapmış btr sünnetçi oluveririm. Çocuğu ben keserim güya. Yine düftün, dernek, çalgı, tümen tümen urmaganlar çocuğun başına altınlar, mevsimi ise sürü sürü kuzular.. Ey böyle bu iş. Kaç tecrübe geçirdim. Hepsinde muvaffak oldum vc her evlenmede ve her sünnette aldığım hediyeler ve ele geçirdiğim paralar beni bir seneden fazla geçin-dirmlye kifayet etti.
Nahiye müdürü sözü, şirretliği, hezeyanı bu derece ileri görürünce asabım sarsıldı. Yumruklarımı masanın üstüne koydum. Keskin btr ateş bü-
tün damarlarımı yaktı. Gözlerimi gözlerine diktim, bu kirli paçavranın;
— Demek şimdiye kadar dokuz nahiyede bulundun?
— Evet
— Dokuz kan Ue evlendin, bir karm var? Dokuz defa çocuk sünnet ettirdin bir çocuğun var?
Bu şer ve habaset heyulası gamsız, fütursuz cevap verdi:
— Evet, yalnız bir kanm ve bir çocuğum var. İkisi de bu işlerde artık meleke kesbettiler...
Bir dakika daldım, memurun halini, atisini düşünmek, açıkta kolanlara yardım etmek bir borçtur. Fakat memur da buna hak kazanmalıdır. Temiz yürekle, vazife sevgisile, mertlikle, namusla...
Bu alın damarı evvelden çatlamış herif, yularca Anadoluda nasıl yaşı-yabüdi? Nasıl dikiş tutturabildi? Çamlıbclde, Torosta, Afyonda, Palandökende, Aydoganda... Nasıl tutuna-
bildi T "'
Afyonda kaynıyan bir zeybek kanı var. Aydında efo bulutlara saplanmış tepelerin kartalıdır. Yeşil ve Kızılırmak kıyılarında Türk yalnız yüreklerin büyüklüğüne inanır ve bütün Anadolu bir lfrl bakışa, bir İğrenç lafa köpürürken bu herifin işlediği günahları nasıl cezasız bıraktı?
Bu adama soğuk, sert bir sesle dedim ki:
— Yetişir artık, gidebilirsin, çek arabanı! 3
Çıktı kapıdan vo caddeyi tuttu.
Sema Sadrl Aydoj
İlkmektep Muallimlerinin Mesken
Bedelleri
İstanbul Maarü müdüriyeti, ük-mektep muallimlerinin şimdiye kadar verilmemiş olan mesken bedellerinin behemehal verilmesi için bir şekü bulmağa çalışmakta- / dır. Mesken bedellerinin yeni sene bütçesine konacağı kuvvetle söylenmektedir.
Ali Şir Nevaî İhtifali
Üniversite Edebiyat Fakültesi Profesörler meclisi yakında topla-narak büyük Türk mütefekkiri; Ali Şir Nevaî hakkında 9 şubatta yapılacak merasimde söz söyliye-cek profesörleri tesbit edecektir. Fakülte, ressam Sadiye şairin büyük bir resmini yaptırmıştır. Resim merasim günü. Üniversite kon ferans salonuna asılacaktır.
V
— VATAN
19 - 1 - 941
KUYUCU
MEKTUPLARI
Edebiyatımız Ne Halde ?
Belediye Reisimizden Bir Dilek
lorkc^ln dertlini jactyorAiınaı
lim d» %\ ı-ıu   Km Mitili ıı /»
w olor? F*UhI# HulUuı«r1lm Minda Çırak vı ve Kadı cerrar s i aılerl v erlim nuyu bol İki «¦¦•-nl vardı. Birkaç *<"< evvel tifo »Undan bu çeşmeler kapatıldı, r yardo   belediyece   kapatılan
t melerin yarine Terkor. mıiHİuk-4 yaptırıldı. Fakat bizim nemtl-
/ bu n Ira attan, blı de sinimi Uırum kaldık. Bir. fakir Inaan-lır. Para Ue au tedarik edecek (*lyette «irj.Hi; Kapanan çoşme-¦den aızan ve mikroplu olabllo-klcrlnl bildiğimiz haldo yine bu
nnya muhtav bırakıldık. Ya meleri büabütün avtınunlar. yahut bize de bir Terkoz muftluğu y«P-tırılttın. Belediyeye İNlIdalar verdik, cevap almadık. Yarının yüzlerce askeri ve yüzlerce ananı olacak çocuklarımızın »ıhhatlnl korumak ı< 1 o küçük bir himmet kafidir. Bir TerkoK musluğu yaptırılması fin aarfedllecek para İle yüzlerce vatandaşın hayatı kurtarılacaktır. Belediye raini »ayın I.ntfl Rırdarın bir emri beplmlr.ln hayatına can katacaktır.
Mahalleli namımı Mehmet Avar
Yakup Kadri İle Bir Konuşma
"...Bir Gün Gelecek, Memleketimizde de Ruhî Ve Fikrî Servetlerin Terakümü Olacak...,,
Sugünkü Maçlar
ı Mühim Karşılaşma Galatasaray -Pera Arasında Olacaktır
İrinci kUme lig maçlarına bugün erbahçe ve Şeref startlarında de-ı edilecek ve yine mühim müsa-alar seyredeceğiz, m.un en mUhim karşılaşması hiç he yok ki. Fenerbahçe stadında atasaray - Pera arasında olacak-Bu müsabaka daha  piyade bu e milli kümeye girecek dördün-tstanbul taknnını meydana çıkar-<   noktasından   ehemmiyetli   ve itli bir vaziyette   olan Istanbul-r ve Vefa   kulüplerini alakadar
tektedir.
ralatasaraylüar   son zamanlarda iarına   aldıkları   birkaç oyuncu daha kuvvetli bir hale gelmişler bilhassa hücum hatlarını takviye ılşlerdir. Buna mukabil Peralıları son   oyunlarda pek iyi   durumda -medik. Maamalih yeni sicil talimnamesinin    verdiği   kolaylıklar, - 9ev* P«J*a üe halletmek imkân -ı takımların vaziyetini son daki-ya kadar gizli bırakmakta ve or-/a   hiç ümit edilmiyen   kadrolar maktadır. Onun içindir ki, bu va-'et dahilinde evvelden tahmin yü-tmek bir parça güçleşmiştir. Bu retle takımlar Üzerinde tam bir tah a yapmak   için cumartesi   günü at bire on kala bölgeye uğranmak sicil şefliğinden değişikliği anla-ak lazım gelmektedir.
Geçen hafta oynıyan kadroları gölünde tutarak netice üzerinde bir hm in yapmak icap ederse, galibi-•t ihtimali daha ziyade Galatasaray hinedir.
Fenerbahçe - İstanbulspor
freneıüctnçe stadında yapuuvak ls-
ınbulspor - Fenerbahçe karşılaşma-ı da, yukarıda İşaret ettiğimiz dör-UncülUk meselesi dolayısilc mühim ayılabilir.
Oyuncu alışverişinde başta yer lan tstanbulsporlular bu hafta pek Uyük bir değişiklik yapamamışlar-ır Hatta muvakkaten Topkapıdan idi Harı iki oyuncuyu da kulüplerine ide ettikleri söylenmektedir.
Bu vaziyet dahilinde hasma ehem-niyet vererek   ovmadıkları takdirde
Fenerbahçelileri galip olarak görmek icap eder.
Vefa - Kasımpaşa
Şeref stadında ilk müsabakayı Vefa - Kasımpaşa yapacaktır. Dördüncülüğü tutmak için uğrasan ve çok nazik bir vaziyette olan Vefalıların, bu maçı kazanmak için çok çalışmaları lâzımdır. Vefalıları fena bir gününde yakalıyarak Kasımpaşalı-lar galip gelirse bu bir sürpriz sayılmamalıdır.
Beşiktaş - Sülcymanîye
Ifcşikta^lılar bugün şampiyonanın başında gidiyorlar. Her iki takımın vaziyetleri maçın Beşiktaş lehine neticeleneceğini muhakkak addettir -mektedir. Bununla beraber Beşiktaşlıların bilhassa şampiyona sonlarına doğru beklenmiyen neticelerle karşılaştıklarını da unutmamak lâzımdır.
Beykoz - Topkapı
Şeref stadının son karşılaşması Bey koz - Topkapı   arasmda   olacaktır.
Beykozlular da bu maçı kazanmak için hasmı ihmal etmemeleri ve çalışmaları lazımdır. Ufak bir ihmalle aksi bir netice doğmak uzak bir ihtimal olmaz.
Ankaralı Ş vket Fenere Girdi
Ankara Demirsporunun en iyi oyuncularından müdafi Şevket vazife sinin J s tan bula nakli dolayıslle esasen eski kulübü olan Fenerbahçe kulübüne intisap etmiştir.
Şevket, yarm Ankaradan Istanbu-la gelecek ve gelecek haftadan itibaren Fenerbahçe müdafaasında yer alacaktır.
Merkez İstişare Heyeti Toplanıyor
Beden Terbiyesi Genel Direktörlüğü merkez istişare heyeti yarın An-karada toplanacaktır.
Bu içtimain çok hararetli olacağı bilhassa bölgelerdeki bazı yolsuzlukların münakaşa mevzuu olacağı söylenmektedir.
ULMÂCA
Soldan safa: 1 — Mübarek bir jün - Birdenbire 2 — Alâmetler -^ok nadir 3 — Bir adet - Duacı 4 — Bir nevi taş ö — Aptal - En iyi 6 — İt - İki harf - Çok iyi 7 — Afrikalı * — Müshil ilâcı 9 — Nezir - Dudağın üzerindeki kıllar 10 — Bir renk
- Aklını kaybetmek 11 — Vilâyet -Sahra - Tahmin.
Yukarıdan aşağıya: 1 — Sancak -Erkek ismi 2 — Erkek ismi - Sinir ilâcı 3 — İkiye bölmek - Bir meyva 4 — Kirpik boyası - Nebatın bir kısmı 5 — Emreden - Tenvir vasıtası -Sonuna (K) ilâve edince usan mânasına gelir 6 — Miskin 7 — Yapan
- Hücum 8 — Bağırma - Yalvarma 9 — Bayağı - Kırmızı - İşaret 10 — Sual edatı - Hamarat 11 — Büyük.
DÜNKÜ BULMACANIN HALLİ ttoluau sağa: 1 — Keloğlan 2 — Yedek - İnanç 3 — Aram 4 — Az -Adana 5 — Aman - Peçe 6 — Ney -Her 7 — Tam - Yem 8 — Ek - Adil 9 — Ancak - İcar 10 — İhlamur 11 — İrk - Ezan - Fa.
Yukarıdan aaagıya: 1 — Yaman -Çakı 2 — Keramet 3 — Eda - Ayancık 4 — Leman - Ah 5 — Ok - Ekle
6 — Peyk - Az 7 — Ll - Nere - İma 8 — Andaç - Macun 9 — Na - De -Dar 10 — Dair 11 — İçin - La,
Doçent
Dr. İbrahim Sadık Berkan
Kadın Hastalıkları Mütehasıssı
Üniversite Doğum ve Kadın Kliniğinde
Muayenehanesini Babıâli cad. desinde 18 numaraya nakletmi^' tir. Hastalarını her gün 15 ten sonra kabul eder.
BİR TÜRKE GÖNÜL VERDİM
Mevzuunu günün en muhinıve heyecanlı hâdiselerinden ala
BÜYÜK BİR ŞARK FİLMİ
TÜRKÇE SÖZLÜ - TÜRKÇE MUSİKİLİ
Yakup Kadri Karaosmanoğlu-nu müsait bir zamanda, evinde bulup kendısile edebiyatımıza dair görüşmek hayli güç oldu. Bunun i^in bir kaç gün evvel bü-' yük dostum, kıymetli muharrir, Abdülhak ijinasi Hisarın nazik bir telefon munaveresile, Ustad Yakup Kadriden bana bir randevu alması lâzım geldi.
Yenişehirın sakin ve rahat biı mahallesinde oturan kıymetli üs-tad, beni büyük bir yakınlık ve samimiyetle karşıladı:
— Sizinle edebiyatımız hakkında bol bol görüşebiliriz. Yalnız söylediklerimi neşrederken değiştirmemek şartilel
Sözlerini ve yazılarını her zaman, her yerde büyük bir titizlikle gayet ince süzgeçlerden geçiren üstada emniyet verici sözler soy ledim. Sorduğum sualleri birer bi. rer gözden geçirdikten sonra hepsine birden ağır ağır cevap verdi:
«— Türk edebiyatı hemen ya-rrm asırdanberi bir istihale devri geçirmektedir. Bu devrin kapanmış olduğunu zannetmiyorum.     I
«Edebiyatı Cedide cereyanın- | dan evvel gelen safhada, edebi- \ yatımız ve fikir hayatımız oldukça bariz bir birlik gösterir, kendine mahsus muayyen vasıfları vardır. Fakat Edebiyatı , Cedide-den sonra birbirine zıt muhtelif cereyanların bugüne kadar yan-yana yaşadıklarını görürüz.
Onun içindir ki,  edebiyatımı- 1 zın bugün arzettiği manzara    a-narşik değilse bile herhalde   pek karışıktır.
cE, tabiî büyük bir inkılâp hâdisesi içindeyiz. Bu in- ; kılâbın evvelâ dilimiz, sonra fikirlerimiz, zevklerimiz, telâkkilerimiz üzerinde derin tesirleri olmaktadır. Aşağı yukarı üç nesil bu tesirlerin altında yollarını ara- :
yan bir vaziyettedir. Ve şu ane kadar bunlardan hiç birinin yolunu bulmuş olduğunu veya bulmak üzere olduğunu söyleyemeyiz. Meselâ, bir başka sualinizin mevzuunu teşkil eden birinci Büyük Harp sonrası neslinin en şayanı dikkat üç simasını ele a-lalım. Bunlardan biri Necip Fazıldır ki, bir nevi şark Neomistu cisme'sine; Nâzım Hikmet ise bu nun tamamile zıddı bir Marksist I materyalizmaya, genç hikayeci ] miz Sabahattin Ali ise bunların i-kîsi ortası bir sol halkçılık cereyanına önayak olmaktadırlar. Bunlardan her birinin ayrı ayrı hayat telâkkileri, zevkleri ve ifade şekilleri vardır. Ve ancak bu suretle harp sonrasının manevî buhranını temsil ederler.
— Gençleri nasıl buluyorsunuz?
Anketi Yapan:
Baki Suna
B. Yakup Kadri Karaosmanoğlu
— Gençleri büyük bir ümitle okuyorum. Hemen itiraf etmek mecburiyetindeyim ki, şiir dili bizde nesir diline nisbeten çok daha ilerlemiştir. Bunun sebebini de naşirlerimizin yevmî    gazetecilik
yoluna saparak gündelik yazılar yazmak mecburiyetinde kalmalarına atfediyorum. Bilirsiniz ki, garpta, edebiyat hemen tamamile gazetecilikten ayrı tekâmül etmiştir. Ve uzun ömürlü eserler ancak bu suretle meydana gelmiştir. Edebî eserin en büyük vasfı da zaten uzun ömürlü oluşu değil midir?
— Millî bünyemize uygun bir edebiyattan bahsediliyor. Bu hususta neler düşünüyorsunuz?
— Millî bünyemize uygun bir edebiyattan ne kasdedildiğini pek iyi anlamıyorum.
— Bugünkü içtimaî bünyemiz kasdediliyor.
— Eğer bir edebiyat, bir muhitin ve bir anın ifadesi ise - ki başka bir şey olması mümkün değildir - o, her vakit millî bünyeye uygun demektir. Nitekim bugünkü edebiyatımızın da arzettiği karışıklık ve müphemlik manzarası, bizim henüz kâfi derecede tebellür etmeyen hislerimizin, fikirlerimizin ve heyecanlarımızın
ve hassaten henüz son şekline ermemiş olan dilimizin samimî bir ifadesidir. Bir gün gelecek, dilimiz mütekâmil bir ifade aleti şekline girecek, bir gün gelecek iyilik, güzellik ve doğruluk telâkkilerimiz ve insanlıkla hayatı görüş tarzımız orijinal - yani - millî şeklini bulacak, bir gün gelecek, bu memlekette de ruhî ve fikrî servetlerin terakümü olacak... Ancak ondan sonra Türk milliye tinin bir çok sahalarda ve tarihin bir çok devirlerinde ispat  ettiği
sosyal ve ırkî bünye kudretine lâyık bir miLli Türk edebiyatı doğacaktır.
«Bunun    için    de    uzun    bir
hazırlık devresine girmemiz lâzım geliyor. Ahlâki ve manevî kıymetleri yeni bir (revizion) a tâ ıbi tutmak, garp ve şark edebiyatla rını hümanist bir bakımdan ter cüme, tetkik, tahlil ve tefsir süzgeçlerinden geçirmek ve hassater. nesirde hiç işlenmemiş olan dil: mizi yeni fikirlerimizi, yeni hislerimizi ifadeye kabiliyetli kılmak için bunun malzemesini toplamak, işlemek ve tedvin etmek bu hazır-lık devresi dediğim kültür faaliyeti safhasının başlıca icaplarında?, biri olacaktır. Bütün garp edebiyatları ancak bu safhadan geçerek bugünkü olgun merhalelerine varmışlardır. Hatta Shakspaer, Ra cine, Göhte gibi dehalar bile bu u. zun tenkit devrinin mahsulleridir. Hüdayi naıbit edebi kıymetlerle otodidakt büyük edebî şahsiyetler, tarihin nadiren kaydettiği hâdiselerdir. Bize bakir bir şiir membaı gibi görünen Homeros bile Pagan bir kültürün ifadecisı d ir.
— Halk edebiyatının kaynaklarından istifade ederek modern bir edebiyatın tekevvünü mevzu-ubahis; bu hususta Karacaoğlan ve Yunus Emre ileri sürülüyor, ne dersiniz?
— Biraz yukarıda bahsettiğim tenkit devresinde ve hassaten dilimize yeni ifade malzemesi ararken bu millî kaynaklara başvurmamamız imkân haricindedir. Hassaten tasavvuf! ve lirik çığırlarda birer emsalsiz üstad olmak vasıflarını hâlâ bugün bile muhafaza etmekte olan Yunus Emre ve Karaca-
| oğlan gibi Türk şairleri,    muasır
j şairlerimiz için bir ananenin başı olabilirler. Fakat bunları doğrudan doğruya taklit bize modem Türk  şiirinden  beklediğimiz ya
I ratma kabiliyetini körletebilir. F-
debiyatta frenklerin Pastiche dedikleri usul kadar nankör bir şey yoktur. İşte bundan uzak durmak I için de, bu neviden eski Türk şa-
| irlerinin hümanist bir bakımdan tenkit ve tahlil edilmeleri lâzım gelir. Bizim muhtaç olduğumuz şey, kalıplar değil, usarelerdir. Türk Halk edefciyatı dil için bitmez tükenmez bir hazinedir. Ve bu hazineden alınacak servetlerin modern ihtiyaçlara göre işlenmesi ve süzülmesi birinci şarttır.»
Kıymetli muharrire, biraz da genç şair ve muharrirlerden bahsetmesini rica ettim. Bu bahsi bir başka görüşmemize bırakmamı söyledi. Teşekkür ederek ayrıldım.
BÜTÜN MATBUATIMIZIN   MÜTTEFtKAN Yardıkları gibi TÜRK FtLÎMCtLlGtNİN   ZAFER   TACI OLAN
KAH V
Cl
_ ¦ P
GU
I PEK ve SARAY
İ/MİRDE ELHAMRA
Bugün saat 11 de tenzilâtlı matine.
Sinemalarında Büyük muvaffakiyetlerle
BUGÜN
Mevsimin en şık.. En Lflkı.. En Eğlenceli Süper filmi
MELEK
,  t   BRODVVAY MELODIE1940
Sinemasında
ELEANOR POWELL - FRED ASTAlRE
Tahminin üstünde bir muvaffakiyet kazanmaktadır. Bugün saat 11 de tenzilâtlı matine
Bugün T/VKSlSM Sinemasında
üyük Film Bir Programda
1 — Türkçe sözlü ve şarkılı
BEYAZ
Muazzam Şark filmi
Seanslar: 1 - 4,20 ve 8 de
Birbirinden daha güzel ve entere
2-Londra KALESİ
BORİS KARLOF ve BASİL   RATHBONE
tarafından tarihî ve cinaî filim
Seanslar: I 1 - 2,40 - 6 ve 9 da
m olan bu İki filmi kaçırmayınız.
ŞEUİR   TlYATfttOKU
TEPEB AŞINDA D B A M   KISMİ
Bugün saat 15,30 da Akşam 20.30 da ABDAL Yazan: Dotoyevski
TEMSİLLERİ
İSTİKULL. CADDBaiNDB kOMEBt   KISMI
Gündüz saat 15,30 da Akşam 20.30 da
PAŞA    HAZRETLERİ
Lng&nlü Progaa
9.00 Program, 9.03 Ajans haberleri. 9.18 Hafif program ve marşlar (Pl.) 9.45/10.00 Ev kadını - Yemek listesi.
12.30 Program, 12.33 Fasıl heyeti. 12.50 Ajans haberleri. 13.05 Karışık şarkılar, 13.25/14.30 Radyo salon orkestrası.
18.00 Program, 18.03 Radyo caz orkestrası, 18.50 Müşterek ve tek şarkılar, 19.30 Ajans haberleri. 19.45 Büyük fasıl heyeti. 20.15 Çigan luı-
valan (Pl.), 20.30 Müzik vırtüozları (Pl.). 20.45 Şarkı, türkü ve taksimler, 21.15 Konuşma, 21.30 Klarnet ve piyano seansı, 21.50 Opera Aryaları (Pl.) 22.30 Ajans haberleri. 22.50 Cazband (Pl.), 23.25/23.30 Kapanış.
Ermenileri Kimler
NİÇİN
ve Nasıl Aldattılar?
1886 Yılı Başında
İlk İhtilâl Komitasındaki zümrelerde kimler vardı?
Anlatan: Pznükyan — Yazan: M. Sıfır
___[Tercüme ve iktibas hakkı mahfuzdur]
Puntikyan, bundan evvelki yazıda TUrklyedo kumlan İlk ihtilâl ko-imii imim anlatmıya başlamıştı. Bugün, bu komitadaki zümrelerden bahsetmektedir. Gelecek yazıda Pantlkyan İkinci zümreyi anlatacaktır.
1886 ydbaşısı, İstiklâl taraftarı :rmenllerc, bol paralı bir şöhret lUşkününü hediye getirerek girmiş-i. Söylcmiye lüzum yok ki, ugradık-ın hayal sûkutile birer tarafa çe-.Nlp sinen bütün başı dönükler de, m yadigârın etrafında çemberlen-nişlerdi. Ermenilerin kara macera-ın tarihine adı geçen bu yadigâr Cafkasyah (Nazarbey) idi. Bu adanın hrlstiyan Gürcü bir anadan logmuş bir Ermenin çocuğu olduğu, irmeni bir anadan doğmuş hristiyan »ir Gürcünün oğlu olduğu hakkında ki rivayet vardır, ikinci rivayetin logTuluğuna. (Nazarbey) in, bir îürcü beyinin ismi zikredilmek su-etile, babasından intikal eden büyük ir servet delili olarak gösteriunek-•\ anadan Ermeni olduğu kabul edilmektedir.  •
(Nazanbey) Kafkasyada birçok maceralarla dolu bir hayat yaşadık-an. Ermeni olan anasmm delâleti le biraz da Rus - Ermeni hâdisele--ine karıştıktan sonra, kendi gibi Tengin olan kansı Madam (Maro) ile birlikte Kafkasyayı terketmek mecburiyetinde kalmış, bir müddet Vvrupanın muhtelif yerlerinde gezmiş, dolaşmış ve fakat, hiçbir yerde esaslı bir iş bulup dikiş tutturamamıştı.
(Nazanbey) in aradığı, pek gilzel tahmin edilebilir ki, herhangi bir ticaret İşi değildi. O, şahlanan biraz da etrafında bulunan dalkavukları tarafından şahlandırılan hırsmı teskin ve tatmin edecek yüksek bir mevki ve şöhret arryordu. Onun bu hayal peşinde gezdiği günler. Ermeni istiklâlcilerinin A\Tupada hayal sukutuna uğradıkları, yeni bir fesat zemini bulmıya uğraştıkları zamana tesadüf etmişti. Ayni tesadüf, (Nazanbey) Ue o günün düşkün fesatçılarından (Bedros Kavafyun) i îsviç-renin Zürih şehrinde yüzyüze getirmişti.
(Bedros Kavafyan) daha ilk temasında. (Nazanbey) in hayale kapılmış bir şöhret ve makam hırslısı olduğunu anlamış, onu aldatmak ve avlamak fırsatını kaçrrmamıştı. Hemen, Mıgırdıç Portakalyanın Mar-sllyada ve Minas Çerazm Pariste çıkardıkları gazetelerin koleksiyonlarını ortaya atmış, müdafaası yarıda kalan Ermeni istiklâli davasını ona pek acıklı ve ümitli bir şekilde anlatmıştı. Tesirli sözler, tatlı vaad-lerle (Nazanbey) in şöhret ve itüâ için çırpman ruhunu güzelce okşa-mış, nihayet şeytani bir plânla adamcağızı aldatıp ayartmıştı.
1886 senesinin ilk aylarında, Ermeni istiklâlcilerini yine hep bir arada ve (Nazarbey) üe kansı Madam
SÜKUNUZ
rMaro) nun etrafında ve baş başa buluyoruz.  Müstakbel  Ermen is Un m haşmetmeaplığını    kabullenen  (Nazarbey). artık kasasını açmış/etrafındakilere altın saçmıya başlamış-tır. Bir   taraftan teşkili   düşünülen Hınçak komitesinin programlan hazırlanıyor, diğer taraftan da komitenin teşekkülü lüzum ve sebeplerini, tasavvur ve   fikirlerini ilân ve izah için bir gazete çıkanlmrya başlanıyor. Az bir zaman sonra da komitenin umumî merkezi Parise taşınıyordu. Fakat, ne komite programında ve ne de müessislerin fikir ve görüşlerinde bir intizam ve birlik temini imkânı bulunamıyordu. Çünkü, başta (Nazarbey) olmak üzere bir kısım müessisler, fırkanın tam mâna-sile sosyal   demokrat bir   program takibini ve Ermenilere muhtar bir idare teminini müdafaa ediyorlardı. Bunu temin için de, şüpheli nazarları şark   vilâyetlerine   dikümla olan ve pek tabiidir ki çok   müteyakkız bulunan Osmanlı hükümetini aldatmak maksadüe, evvelâ izmir, Halep. İstanbul ve civarlarında birer gizli şube   açmak.   Ermenilerle   meskûn olan diğer vilâyetleri de yavaş yavaş teşkilât hududu içine almak ve bir taraftan da para toplamak, ihtilâl vasıtalarını   hazırlamak, teşkil edilecek çetelerle Osmanlı hükümetini mütemadiyen meşgul edip yormak, zayıf ve   kuvvetsiz bırakmak şekilleri ileri sürlüyordu. Fesatçılar, bu defa Ermeni talep ve iddialarının yabancı devletlerin tavassut ve müdahaleleri ile temin ve istihsali fikir ve teşebbüslerine pek taraftar görünmüyorlardı. Çünkü, bu yolda boylarının ölçüsünü daha evvelce defalarla almışlar, anlattığımız gibi hayal sukutuna uğramışlardı.
Bu fikir, müessislere bilhassa ls-tanbuldaki fesatçı basılar tarafından ilham olunmuştu. Bilâhare patriklik makamını ele geçiren meşhur Izmir-liyan ile o günün zorbacılarından M ardık Hmzırlıyan, bu fikre taraftar bulunanların ele başılığmı yapıyorlardı.
Müessisler arasmda, diğerlerine nazaran daha mutedil düşünen bir zümre vardı. Bunlar, istiklâl ve muhtariyet gibi hayallere pek kapılmıyorlar ve bu kadar acı tecrübe ve neticelerden sonra kapılacakların bulunacağına da pek inanamryorlard:. Bütün arzulan, Ermenilerin bulunduğu vilâyetlerde ıslahat yaptırtmak, Ermenileri Kürtlerin taarruz ve tasallutlarından korutmak vesaire gibi
biraz akla yakın ve haklı düekler-den ibaret bulunuyordu. Bu zümre, Osmanlı hükümetinin o sıralarda İngiltere Ue çok dostane bir siyaset takip etmesinden örnek alarak, İngilizlere temayül etmek ve taleplerini onların himaye ve sahabeti ile is'af ettirmek siyasetini tercih ediyorlardı, öyle diğerleri gibi kanlı teşebbüs ve maceralara atılmaktan, o gün için çekiniyorlardı.
r
SOYUYELİM
Taksiler Hakkındaki Tahd.der
KodıköyUnde Mehmet Cevdet ünzasLle — tstanbolda bütün taksilerin hor gün işllyeceğini yazmıştınız. Bunun aslı çıkmadı. Mesele ne safhadadır?
CEVT-P — Burada yapılan tetkikler, tek ve çift taksi usulü sayesinde benzin tasarrufu temin edilmediğini göstermiştir. Maksat taserruf olduğuna göre. bu tedbirin devam etmesinde ve bir nakliye vasıtasındaki azlık yüzünden halkın sıkıntıya uğratılmasmda fayda yoktur. Istanbuldan bu zemine1 3 raporlar gitmesine rağmen Koordinasyon heyeti bu mesele hakkmda ya henüz karar vermemiş veya kararma ait muameleler tamamlanmamıştır.
UZAK YERDEN TEBRİK MEKTUPLARI
A. özer imzasüe — Uzak yerde bulunan akrabamdan yılbaşı ve kurban bayramı tebrikleri aldım. Ben kendilerine yazmayı akıl etmemiştim. Geç yuz&an: ayıp mı olur ?
C"CVAP — Bu pibi vesilelerle tebrikten maksat, samimiyet vo sevgiyi tazelemektir. Geç büe ol-
sa cevap vermek ve özür dilemek daha doğru olur.
KARİ VE KOCANIN ÇALIŞMASI
M. B. ını/.ı-.L — ueiirlm evlen-miye ve ailemi geçlndirmlye müsaittir. Kendi mesleğimde çalışan bir kızla evlenmek İmkânım var. Gelirimiz blrleçlrse bir ev geçinebilir. Fakat annem bu İzdivaca itiraz ediyor ve diyor W: «Bir er-• kek evini kendi kudretlle geçindl-remedikçe evlenmemelldlr, çünkü karısına hâkün olamaz.» Siz ne dersiniz? Böyle bir saadet fırsatım kaçırayım mı?
CEVAP — Çalışan insanlar arasmda çok mesut ve ahenkli aileler kurulduğu görülmüştür. Yalnız böyle bir aile ancak demokratça bir temel üzerinde yaşar. Hiçbir taraf diğerine tahakküm etmlye kalkışmamalıdır. Ev vazifelerinden ibaret yük müsavi surette taksim edilmelidir. Ev işlerini her İki taraf bir zevk diye gön«u hoşluğu ile karşılarsa eski tabirle samanlık seyran olur. Bu yolda ailenin elbette mahzurları vardır. Fakat dünyada mahzur s uz bir şey tasavvur edilebüir ml?
19 - 1 - 941
VATAN
ır
Çok Hayırlı
B> Türk Anasının Vasiyetinden Doğdu
Doktor Galip H kkı, Annesinin Vasiyeti Üzerine Topkapı Müessesesini Yirmi Para Sermaye île Kurmuştur
İstanbul semtLerinden «Topkapı», insanlık yolunda vatandaşlık vazifesini en iyi başaran semttir. Bu sıfatla şerefi büyüktür. Ve bütün istanbul semtlerini, hattâ memleketin her bir köşesini aynı halde görmek isteriz.
Topkapıya temiz bir şöhret temin eden i ürk Fukaraperver Hayır müessesei nasıl vücude geldi? üöyuyeiım: Bir lürk anasının va-sıycu üzerine vucude geldi.
Bu kadın nasıl bir kadındı, bugün «bunları bilmiyoruz, badece bizce malûm bir şey; onun merhum doktor Galip Hakkının anası olmalıdır...
Cemiyetin  eski    mensuplarından bir zat bana müessesenin na- . . ... sil kurulduğunu hikâye etti.    bu Tanhl bu" ha^J_?em!yet ~T «ana» hakkında   yalnız   şunları söyledi:                                          $
ilk zamanlarda    ana veya
— Fukaraları çok severmiş, yoksulları, kimsesizleri himayeyi hayatta biricik ideali tarurmış. Oımeden oğıuna vasiyet etmiş: ^«bğer fukaraya yardımı kendine iş etmezsen sana emeklerimi helâl etmem». İşte Galip Hakkının mürşidi çok şetkatli bir "1 ürk a-nası oıan bu kadındı.
Gaııp Hakkı doKtor çıkar çıkmaz lopKapının en eski eczanesinin sanıbı eczacı Onnık fViardı-rosyama amaştı ve 1 urKiyeae uk deta olarak haftanın her perşembe gününü fukara için «beaava muayene günü tayın ettL Bu usul, bizde onun tarafından ihdas edildikten sonra bir âdet halinde bugüne kadar da doktorluk âiemın-de yer etmiştir.
— Cemıy_eti daha sonra mı tesis etmiştir?
—- Evet, bu fikir onda gitgide ; kuvvetlendi.   Anasının   vasiyeti uğrunda daha geniş bir teşkilâtla
babası işe giden   çocukları okutması
İnsanca da doğru bir hareket de-
Topkapı Fukaraperver   cemiyeti
müess isleri
(Ortadaki zat doktor Galip Hakkı merhumdur)
cizesi olmuştur: «Fukarayı seven dilenciye para vermez!» Hem biz dilenciye de katiyyen yardım etmeyiz... Dilenci, gururunu ve izzeti nefsini zilletle harcamış bir insandır. Çalışmadan para bulma-
' çalışmak emelüe nihayet hare-| ya alışmıştır. Ona yardım etmek k<*e geçti. Gene ayni eczaca ile j bizce vatanseverliğe    yakışmaz.
'birlikte küçük bir kumbaraya o-nar para atmak suretıie, yani 20 paralık minimini bir ilk sermaye ile «Osmanlı Fukaraperver cemiyeti» ni kurdular.
— Ne, diye sordum, 20 para mı dediniz?
— 1 abıî 20 paral Bugün   30
seneden fazla bir maziye sahip o-lan kendine göre alay işsiz, sessiz «adaşız büyük hizmetler yapan bu mütevazı müessesenin temeÜ iki onlukla atılmıştır.
Benim hayretim üzerine devam etti:
— Amma elbette 20 para ile İs yürümezdi. Bu ikisi de çalıştılar, çabaladılar, her çareye başvurdular ve neticede muzaffer oldular ve muhıtlehndeki zenginlerin kimsesiz fukaraya devamlı yardımını temin etliler.
— Şubeleri var mıdır?
— Bir kaç yerde açılmıştı, fakat sonraları yürümedi. Bu müessesenin âdeti hiç kimseden para istememektir. Yalnız etraftaki vatandaşların kendi kendilerine alâka göstermelerini -bekler. Hesaplar günü gününe tutulur, ne nereye sartediLmışse santimi santimine büinir. Hattâ ilk defa olarak 0u cemiyet, bizde iane kutuıarı getirtmiştir. Bunlar büyük birer ay yıldız şeklinde idi. O zaman 'i opKapıda 40 mahalle vardı. Cemiyetin kucağı butun yoksul fukaralara açıktı. Elinden geldiği kadar hemen hepsine yetişirdi. Cumhuriyetin ilânından sonra bu ismi değiştirdik, bugünkü adımızla levhamız en son unvanımızı ta.
ğildir, bu şekilde yardım, asıl muhtaç fakirlerin hakkını yemektir.
Ayrılmazdan evvel doktor Galip Hakkının idealist tarafından bahsettirmek istedim. Muhatabım, sözünü şöyle tamamladı:
— Galip Hakkı bu dava için yaşadı, gene bu uğurda öldü. O sene gelirimizin hesap cetvellerini hazırlıyorduk. Açık çıktı. Çıldıracaktı. Ankaraya gitti, geldi Bütün işleri yeniden iyice inceledi. Neticede anlaşıldı ki rakam yanlışlıkları olmuş. Fakat iş işten geçmişti, o çok sevdiğimiz vücut bu dava uğrunda fazla yorgunluk yüzünden aramızdan göçüp gitti...»
Ben öyle biliyordum ki Topkapı, mezarlıklara giden bir yoldur. Meğer burası irrsanlık ufuklarına açılan en hayırlı ve şerefli bir geçidimrzmiş.
Neriman Hikmet
Roosevelte    BALKAN
Kapılarında
şıyor.
Biraz durup bir sigara yaktıkta* sonra devam etti:
— Size nizamnamemizin en esasi, bir prensipinden bahsede-  ra>™<la ve mehtap altında yapılmış-
yim, bu adeta müessesenin bir ve- 1 tır.
Büyük Mdrasim Yapılacak
Vaşineton, 18 (A.A.) — Pa-zartesi günü Roosevelt'in Kap-tol'a gitmek üzere Trensylvania caddesinden geçişi Amerika tarihinde misli görülmemiş merasimle yapılacaktır. Şimdiye kadar hiç bir Cümhurreisi, birbiri arkasından üç kere reisliğe intihap olunarak yemin etmemişti. Geçit resmini görmek için gelen binlerce kişi şimdiden şehrin sokaklarında dolaşmaktadır. Bu münasebetle halkın önünde yapılmakta olan askeri hazırlıklara aut bazı gösterişler yapılacağı zannedilmektedir. *   • t 5 "[ !
. o--
Habeş İmparatorunun Kabul Resmi
Hartum, 18 (A.A.) — Habeşistan imparatoru Halle Selâaiye, İngilizlerin garp çölündeki zaferlerini teshJ etmek üzere bir kabul resmi tertip etmiştir. Bu kabul resmine 300 kadar davetli iştirak etmiştir. Bunlar arasında bazı Habeş ricali İle Sudan hükümeti mümessilleri ve İngiliz kara ve hava orduları erkânı da bulunmakta idi. ı
Kabul resmi, İngiliz hükümeti tarafından Habeşistan imparatorunun ikametine tahsis edilen  Hartum sa-
Almanlar
(Başı 1 incide) —t
na inanıyoruz. Fakat ne çare ki Bulgaristan, millî birliğini henüz tamamile kuramayan bir memlekettir. Romanyada Demirmuha-fızlara gördürülen rolü Bulgaris-tanda da görecek şahıslar ve zümreler ekaik değildir. Bulgaristanın Berlin sefirinin Almanya ile Bulgaristan arasındaki bir ittifakın zeminini hazırlamak üzere Sofya, ya gittiğini, Bergrattan geçerken, söylemesi gönül bulandıracak bir şeydir.
Balkanlara yapılan Alman tah-şitleri neticesinde Bulgaristanda inkişaf edecek vaziyet nasıl olursa olsun bizim bunu pek yakından ve büyük bir dikkatle takip edeceğimiz çok tabiidir. İstiklâllerini seven diğer Balkan milletlerinin de hâdiselere aynı zaviyeden bakacaklarına ve her haricî tazyikin bu milletler arasındak' tesanüdü ancak kuvvetlendireceğine şüphe edilemez.
Ahmet Emin YALMAN
Yeni İaşı U.
¦ ¦
uru
Ankara 18, (Hususî) — Evvelce esaslarını bildirdiğimiz yeni iaşe teşkilâtı umum müdürlüklerinden birine Ticaret Vekâleti müşavirlerinden TaLhanın tayini takarrür etmiştir.
Çörçilin Emeli
(Başı 1 incide)
iztrrablar tevlit ederse etsin, kendi haline terketmemiyc azmetmiş bulunuyoruz.
B. ChurchiU nutkunun bu noktasına geldiği vakit dinleyicilerinin dikkat nazarlarını kendi yanında oturmakta olan Rooseveltin mümessili B. Hopkins'in üzerine celbetmiş ve demiştir ki:
İhtiyacımız Asker    Değil
«B. Hopkuıa bura vaziyetini daha
yakından tetkik etmek için gelmiştir. Yakında büyük şefine adalan-mızdaki intibalarıni bir raporla ar-„:cmek üzere memleketine dönecekti ı . B. Hopktns pek âla anlamıştır ki bizim 1941 senesi zarfında Okyanusların öteki diyarından gelecek büyük ordulara ihtiyacımız yoktur. Biz gemilere ve tayyarelere muhtacız. İktidarımız yettikçe bunların bedellerini ödeyeceğiz. Biz ödeyebileceğimizden çok fazla şeylere muhtaç bulunuyoruz.
Sahülerimiz Tahkim    Ed İnmiştir
Büyük Amerika cumhuriyeti demokrasisinin, kanunlarını ne kadar büyük bir samimiyetle tadüe uğraştığını büyük bir heyecanla takip ediyorum.
B. ChurchiU sözünü Büyük Britan-yanm herhangi bir istilâya karşı müdafaa hazırlıklarına intikal ettirerek, İngüterenin çok kuvvetli bir orduya malik olduğunu kaydettikten sonra demiştir ki:
«Bu ada bütün sahilleri boyunca muazzam surette tahkim edilmiş istihkâmlarla mücehhezdir. Bütün bu istihkam şebekesi askerle dolu olduğu gibi ayak basabüecek olan bir düşman kuvvetine derhal mukabil taarruza geçebilecek seyyar ordular da mevcuttur. Buna rağmen herhangi bir istilâ ihtimalini gözönünden uzak tutmanın iktidar mevkiinde bulunan herkes için ve bütün İngiliz milleti için, hatâ teşkil edeceği fikrindeyim. Fena bir adam olan Hitler için güzergahından büyük Britanya-yı süpürmek ihtiyacı bugün olduğu derecede hiçbir vakit kuvvetli olmamıştır. Kendisi bugün Avrupanm büyük bir kısmına hâkim vazıyettedir. Orduları Avrupanm herhangi bir noktasından herhangi noktasına istedikleri gibi hareket edecek halde bulunuyorlar. Norveç'dc, Danimarka-da, Hollandada, Belçikada, Fransa-da ve belki de yakında ltalyada, Alman işgali devam ettikçe Nazi dinine ve Almanyaya karşı olan kin o kadar büyümektedir ki bunu silmek için birçok nesillerin ve belki de bir çok asırların geçmesine ihtiyaç hasıl olacaktır.
Adaların Yolu Kapalı
Binaenaleyh Hiüer için, ingüterenin mukavemetini kırmak ve Avrupa devletleri İçin hazırladığı zincirleri tesirli bir surette bağlamak büyük bir ehemmiyeti haizdir. Fakat bir şeyi istemekle onu yapabümek ayrı ayrı şeylerdir. Biz bu adaların yolunu Avrupa diktatörlerine kati surette kapamış bulunuyoruz. Onla-rm tehditleri bizi asla korkutamaz. Hltierin temmuzda lngiltereyi istilâ etmenin zor olduğunu anladığı muhakkaktır. KezaliK eylül gelince bu işin daha zor olacağını kavradığına da şüphe yoktur. B. Hitler emin olmalıdır ki eylülde de güç telâkki ettiği bu istilâ işi şubatta, martta ve nisanda daha kolay başarılabilecek bir teşebbüs değildir.
Fakat unutmayınız ki daimi bir teyakkuzun mükâfatı emniyet ve selâmettir. Bugün silâh altında milyonlarca askerimiz bulunduğunu ve cüzütamlanmızm mükemmel surette teçhiz edilmiş olduğunu hep biliyoruz. Bu kuvvetler bir düşman istilâsına karşı koymıya ve oıüarla muvaffakiyetle dövüşmeye muktedirdirler.
Hitlerizmi   Avrupadan   Sökmek
Şarktaki    İngiliz   nıuzaflerıyeıüı-
den bahseden B. ChurchiU şunları söylemiştir;
Buradaki taarruz ümitlerimizin fevkinde bir muvaffakiyetle neticelenmiştir. Bugün 80.000 kadar İtalyan askerini esir etmiş bulunuyoruz. Bu rakamın daha artmak ihtimali de vardır. Mükemmel surette teçhiz edilmiş 8 veya 9 İtalyan fır-
I
J
Türk - Fransız Ticaret Anlaşması
Altı Ay Uzatıldı
Ankara. 18 (Hususî) — Müddeti sona eren Türk . Fransız ticaret muahedesi her iki memleket arasında teati edilen notalardan sonra muallâkta kalan hesapların tasfiyesi için altı ay daha uzatılmıştır.
İtalyaya Yardım
(Başı 1 İncide) =^-—
addit şehirlerde bulunan askerî hastaneleri ziyaret ederek Yunan cephelinden dönen yaralılarla görüşmüştür, başvekil askerî kışlaları ve kampları da ziyaret etmiş ve Siyahgömlekli kıtaların bir geçit resminde hazır bulunmuştur. Mussolini bundan sonra hava meydanları ile bazı fabrikaları gezmiştir.
Bir İtalyan Deniz Bombardıman Tayyaresi Yugoslav Deniz Üssüne
İndi
Belgrat, 18 (A-A.) — Havas: Bir İtalyan deniz bombardıman tayyaresi Yugoslavyanm denviz üslerinden birine mecburî iniş yapmıştır.
Bu hâdise üzerine yapılması i-cap eden muamelede iki Yugoslav jandarması az kaldı ölecekti.
Bu iki jandarma, İtalyan deniz tayyaresine girdikleri sırada fırtınadan tayyarenin bağları çözülmüş ve sular tayyareyi alıp a-çıklara sürüklemiştir. Ancak altı saat uğraşıldıktan sonradır ki tayyare tekrar limana getirilebilmiş ve jandarmalar kurtarılmıştır.
Nevyorku Müdafaa
(Başı 1 İncide) ¦ * bir hücum yapıldığı takdirde ittihaz edilmesi lâzımgelen tedbirler göste-rümiştir. Müdafaa konseyinin ilk içtimaında, hava akmlarma karşı Nev-yorkun yeraltı demiryollarının sığınak olarak kullanılması meselesi görüşülmüştür.
FORD
¦
Fabrikaları Civarında Büyük Bir Yangın
Detroıt. 18 (A.A.) — Michlgan dahilinde Dearborn şehrindeki Ford fabrikaları civarında çıkan büyük bir yangını söndürmek için mevcut bütün itfaiye kıtalariyle bütün tulumbalar mezkûr şehre gönderilmiştir. Bu yangın büyük bir infüâk neticesinde çıkmıştır. Müddeiumumi ile diğer adliye mensupları, yangm mahalline giderek bir suikast olup olmadığını tahkike başlamışlardır.
kası hakiki mânası ile tasfiye edilmiş bulunmaktadır. Bütün bunları, biz, Inanılmıyacak Kadar az zayiatla
temin ettik.
İngiliz adalarını muhafaza ederek Mısır ve Trablusgarbın vaziyetlerini baştan aşağı üegiştirmiyc muvaffak olmak bu harbin talihinde çok mühim bir yer tutacaktır.
Biz henüz kısmen süâhlanmış bir milletiz. Fakat 1941 senesi derledikçe tedricen çok mükemmel silâhlanmış bur millet haline geleceğiz ve o zaman harp daha müsavi şartlar dahilinde cereyan edecektir. Bu sene nihayetinde veya gelecek sene başında Al manyanın karşısında hava ve kara orduları teçhizatı bakımından geri bir   vaziyette   kalmıyacağımızı
ümit ediyorum.
B. Churchül nutkunu, alkışlar arasında, şu sözlerle bitirmiştir:
»Tam emelim Hitlerizmi Avrupadan söküp atmaktır.>
Yunan Taarruzu
IHI ÜeÎ it !Ek ^K^bJMI
Rabıta ve Aşk Romanı
. m
.Yazan; Martin Poflobe
¦ Çeviren: kt^aiı /\. t. ı dimdn 38 -
onun için sizi burada yalnız bı-rakmağp mecburum. Kaçmamanız için sizi sıkıca bağlamam lâzım.. I
Zavallı adam itiraz bile etme-
tiniz sayesinde oldu, Alrait... Fakat anlamadığım bir nokta var. Niçin her şeyi tertip ediyorsunuz da işe karışmıyorsunuz?
O evvelâ cevap vermeden eve di. Orada ıbuiduğum sağlam   bir doğru yürümeğe başladı. Ben de iple onu    oturduğu    sandalyaya takıp ettim, sonra: bağladım.  Kıymetli vesikamı da cebime koyarak kulübeden çık-
Mister Kraven, dedi.   Size
— Hakkınız var, artık bir şey sormayacağım. Yalnız Armitage'i ne yapacağız?
— Ne yapacağız mı dediniz, Mîster Kraven? Burada da gene siz yalnız rol oynayacaksınız. Ben gene görünmiyeceğım. Beni iyi dinleyiniz. Anlatayım.
Sözünü kestim;
— Bir saniye.. Talimattan evvel size bir şey soracağım. Ed-vard Armitage kardeşinin tek varisi değil ki.. Avustralyada bir kardeşleri daha var. Yoksa onunla bir anlaşma mı yapmış?
Alrait başını sallayarak cevap verdi:
— Bütün bu karmakarışık işlere aklınızın pek ermediğini görüyorum, Kraven. Kabahat sizde
yah bir çizgi ile çevrilmişti. Ve yapıyor, hem de böyle âmir tavır-bu kardeşi Lionel'm ölüm haberi-j h bir adamla beraber yaşamanın ni getiren mektuptu, öyle afal a- | nekadar güç olduğunu kendi ken. fal yüzüme bakmayınız. Bu mesele böyledir, buna eminim. Li-onel ölmüş olduğu için yegâne varis te Ldvard Armıtage'dır, cinayeti bunun için yapmıştır. Şimdi bu baivsı bırakalım da size yeni rolünüzü anlatayım.
Eve doğru yürürken, nasıl hareket etmek lâzım geldiğini bana izah ediyordu. O kadar kati emir-
dime düşünüyordum.
Adamın dediği gibi, Edvard'ın oturduğu odaya gelmiştim. Kapı aralıktı, içeriye girdim. Beni görünce sapsarı oldu. Kaşlarını çattı ve oturdug-u yerden öfke ile
kalkarak:
— Affederdiniz, ama haniya ne sız, ne de arkadaşınız beni bir daiıa rahatsız etmeyecektiniz. Bu-
ler veriyordu ki bunlara itaat et- I na dair söz vermiştiniz. Buiundu-memeyi, hale neticeyi gördükten ] ğum acı vaziyet karşısında...
tim. Alrait beni dışarıda bekliyor du:
— Mükemmel., dedi. Aralık kapıdan her şeyi işittim. Rolünüzü fevkalâde muvairakıyetle oynadınız. Adam faka bastı.
— Bütün bunlar sizin mehare-
yardım edebilmek için böyle ha-  değil ben de.. Size bütün teferru-
reket etmeliyim. Bunu daha evvel de söylemiştim. Mademki işler yolunda, niçin benden fazla izahat istiyorsunuz? Sizi ve arkadaşınızı müşkül bir vaziyetten kurtarıyorum ya-. Daha ne istiyorsunuz?.
atı anlatmamıştım. Avustralyada-kı kardeşleri Lıonel ölmüş. Bunu nereden anladım, biliyor musunuz? Mıster Armitage ile gazeteci diye konuşurken yazıhanesinin ü-zerinde Avustralya pullu bir mek.
sonra, aklıma bile getiremezdim.
XIX
Evin kap:sı açıktı, içeriye girince ne yapacağımı b»r türlü kes-t»remiyordum. Alrait bana izah cıti:
— Giriniz.. Solda bir kapı göreceksiniz. Oradan geçiniz. Bir kaç adımlık bir koridordan sonra bir az evvel bizi aldıkları odaya varırsınız. Bundan sonra bütün dediklerimi sırasile yaparsınız.
tup gördüm. Bu zarfın etrafı si-1     Hem   söylediklerini   harfiyen
Sözünü keserek en tatlı sesimle cevap verdim:
— Siz beni affediniz, Mîster Armitage arkadaşım bahçede re-^im çekiyordu. Ben eve dönerken yolumu şaşırdım. Sizin odaya yanlılıkla girmişim. Uşağını eı arıyordum.
Rolümü herhalde pek muvaffakiyetli bir şekilde oynamış olacağım ki adam yumuşadı:
— Pekâlâ öyle ise mîster...
(Arkası var)
(Başı 1 İncide) =*=
edilmiştir ve ekserisi «Toskana Kurtları» adını taşıyan meşhur İtalyan fırkası erleridir.
Esirler, Brendizi tarikile kafile Şalinde Arnavutluğa gelirlerken cafileye dahil vapurlardan Liguria ile Lombardıa'nın torpillenerek sattıklarını söylemektedirler. Bun !ar. Bendiz!* d e vapura binmeden bir çok askerlerin kaçtığını da ilâ-/e etmişlerdir.
3in Esir Daha
Atina. 18 (A.A.) — Yunan ordusu başkumandanlığı tarafından dün akşam neşredilen 83 numaralı resmî tebliğ:
Bu/zün yapılan  muvaffakiyetli
harekât esnasında tahkim edilmiş bazı mevziler işgal ettik ve I 000 esir aldık. Bunların arasında bir çok subaylar bulunduğu gibi «Tos kana Kurtları* adı ile maruf yedinci fırkanın 70 inci alay kumandanı albay Menengetti de vardır. Bunlar Arnavutluğa son günlerde çıkarılmış bulunuyordu.
Yunanistana
Mühimmat Dolu Bir Vapur Kafilesi Geldi
Yunanlılar Sevinç İçinde
Atina, 18 (A.A) — Salâhi-yettar makamlar, Yunanistana harp malzemesi getiren ilk İngiliz vapur kafilesinin bir kaç gün evvel bir Yunan limanına muvasalât  ettiğini    bildirmektedirler.
Hertürlü harp levazımı ile dolu bir çok ingiliz vapurları bu kafileye dahil bulunmakta idL Bu vapurlar Sicilya boğazında italyan ve Alman tayyarelerinin hücumlarına uğramışlar fakat bombardımandan hiç bir zarar görmemişlerdir. Bu levazımın gönderümesi Yunanlıları son derece sevindirmiştir.
B. Ruzvell in Mümessili
Atina, 18 (A.A.) — Rooseveltin şahsi mümessili miralay Donavan Kahire'den Atmaya gelmiştir.
Canupta Mühim Tepeler Zaptsdildi
Atina, 18 (A_A.) — Bütün Arnavutluk cephesi boyunca Yunan faaliyeti devam etmektedir. Cepheden gelen son haberlere göre, yağmakta devam eden kar ve şiddetli soğuk, geniş mikyasta harekata mani olmakta, fakat mahalli U eri emel er Yunan mevzilerini günden güne ryfleştirmektedir. Bu suretle hava açıldığı zaman yeni bir ilerleme mümkün olacaktır.
Yunan resmi sözcüsü şu mütemmim malûmatı vermiştir:
Yunanlılar, hatlarmı ilerletmişler ve cephenin cenup kısmında mühim tepeler almışlardır. Ayni büyüklükte bir İtalyan keşif koluna rastlıyan bir Yunan keşif kolu, İtalyan keşif kolunu esir etmiştir.
Bir İtalyan fırkası, cephenin merkez bölgesinde çok büyük stratejik ehemmiyette bir tepeyi işgal ediyordu. Bazı haberlere göre, bu tepeyi müdafaa eden düşman o derece seyrek surette takviye alıyordu ki kar ve ayni zamanda nakliye noksanı yüzünden dağlık arazideki bu mükemmel mevzii terketmiştir. Dajlık arazide muhteşem surette iıerfryen Yunan keşif kolları, bir topçu ateşini müteakip düşmana baskın yaparak bu mevzii almışlardır.
Amerika Harbiye Nazırı Er Geç Harbe Gireceğiz Diyor
Vaşington, 18 (A-A.) — Hartnye nazu-ı Stimson mebusan meclisi hariciye encümeni huzurunda yaptığı beyanatta kongrenin B. Roosevelte, demokrasilere yapılacak yardıma mütedair kanun projesile istediği geniş mesuliyetleri tam bir itimatla verebüecegini söylemiştir. j
Demokrat mebuslardan B. Annold söz alarak harbiye nazırına şu suali tevcih etmiştir:
«Er veya geç İngütere magrûp olduğu takdirde biz harbe girecek miyiz ?>
B. Stimson şu mukabelede bulunmuştur: — Evet, ben bu fikirdeyim.
-o-
İngilizlerin Ticaret Gemilerine Taarruzları
Londra, 18 (A.A.) — Haber alındığına göre dün öğleden sonra sahil muhafızı tayyareleri Ho-landa açıklarında düşman ticaret gemilerine muvaffakiyetle taarruz etmişlerdir.
Havanın fenalığı dolayısile gece harekâtı çok mahdut olmuş, bununla beraber Brest ve Cher-bourg'da muhtelif hedefler ve işgal altındaki Fransada iki tayyare meydanı bombardıman edilmiştir.
Hava Harbi
Maltada 16 Tayyare Tahrip Edildi
Malta, 18 (A.A.) — Reuter: Perşembe günü Malta üzerine yapılan akınlar esnasında Valettanın hemen hemen bütün sokaklarında yıkılan evler olmuştur.
Bir kilise hasara uğramış ve yakınlarında enkaz altında kalan-: lar olmuştur. Sivil müdafaa işçileri bunlarla temasa gelmişlerdir. Kurtarılacakları ümit ediliyor. Bombardıman harbin en şiddetli bombardımanlarından biri olmuştur. Halkın m*,   .viyatı yerindedir.
Resmî tebliğde şöyle denilmektedir:
Avcılarımız tarafından on düşman tayyaresi muhakkak, bir tane de muhtemel olarak düşürülmüş ve altı düşman tayyaresi de hasara uğratılmıştır.
Bütün avcılarımız muharebeden sonra hasarsız üslerine inmişlerdir. Tahrip edilen düşman tayyarelerinin hepsi denize düşmüş ve esirler alınmıştır.
Londraya Bombalar Atıldı
Berlin, 18 (Aj\.) — Dün hava ordusu İngiliz adaları üzerinde keşif uyuşları yapmış ve Londra-nın bir istasyonunu bombardıman etmiştir. Bir tayyarenin mürettebatı şimendifer hattı uzunluğunda ve istasyona ait binalarda bombardıman tesirlerini teabit etmiştir. c     .'   **   ¦)
Dün gece düşman hava teşekkülleri İrtgilterenin garp sahilinde bir lime-nı muvaffakiyetle bom bardıman etmişlerdir.
ingiliz liman lar m a mayın dökülmesine devam edilmiştir. Hafif hava teşekkülleri Londranın mühim harp hedeflerini bombardıman etmişlerdir. Dün düşman, üç tayyare kaybetmiştir. Bunlardan ikisi hava muharebelerinde, üçüncüsü bahriye topçuları tarafından düşürülmüştür. İki Alman tayyaresi kayıptır.
Güzel Cevap
(Başı I incide) *=*
ziyane bir cevap vermiştir. !
Manidar Bir ziyaret
Gazeteciler Reisicumhura, bu hafta kendisini sık sık ziyaret e-den Papalık mümessili B. Cioog-nani ile demokrasilere yapılacak yardımlara dair bulunan kanun projesi hakkında müzakerelerde bulunup bulunmadığı hakkında sorulan bir suale kahkahalarla gülmek suretile cevap vermiş ve katı bir tekzip ifade eder bir şekilde başını sallamakla iktifa etmiştir.
Tam Bîr İtalyan Gazetesi Havadisi
B. Roosevelt, Birleşik Amerika devletleri ordu ve donanma başkumandanlarının kendisine In-giltereye yardım etmesini ve binaenaleyh bunu temin edecek bir siyaset takip eylemesini tavsiye ettiklerine dair deveran eden bir şayiadan i>ahseden gazetecilere de gene gülmekle cevap vermiş ve bu havadisi «tam bir İtalyan gazetesi» havadisi diye tavsif etmiştir.
Hopkins Yakında Dönecek
Londra büyük elçiliğine Johm Wmant'm getirileceğine dair çıkan haberlerin doğru olup olmadığı hakkında sorulan bir suale de B. Roosevelt, bn husustaki haberlerin Beyazsarayla s*kı bir teması olouyan mahfillerden çrktığını zanneyledîğini eylemiştir.
Reisicumhur, Hopkins'in pek muhtemel olarak iki üç haftaya: kadar Londradan döneceğini söy-liyerek toplantıya nihayet vermiştir.
Fevkalâde Bir Toplantı
Vaşington, 18 (A.A.) — D. N.  B. ajansının husuoı muhabiri
bildiriyor:
B. Roosevelt dün fevkalâde bü
toplantı tertip etmiştir. Bu toplan, tı hakkında izahat verilmemiştir.
Harbiye, Bahriye ve Hariciye nazırlarile bahriye ve harbiye genelkurmay reisleri de bu roplant» da hazır bulunmuşlardır.
Tuna Konferansı
Bükreş. 18 (A.A.) —Gazete lerin bildirdiğine göre. Tuna konferansı. 20 sonkânunda toplanacaktır. Bu toplantıva Almanya, Sovyetler Birliği. İtalya ve Ro-. manya iştirak edecektir.
I 3
• 11 \ %
* * » •
¦   .     I
VATAN
19 - 1 - 941
SÜMERBANK YERLİ MALLAR PAZARLARI
ttessesesl Mttdlrlyetlnden:
Müessesemizin Samsun ve Diyarbakır Mağazaları 15/1/1941 tarihinden itibaren faaliyete başladığından bundan böyle
(Samsun, Ordu, Sinop, Tokat ve Amasya) Vilâyetleri Müşterilerinin      SAMSUN    MAĞAZAMIZA
(Diyarbakır, Urfa, Malatya, Elâzığ, Mardin, Tunceli, Bingöl, Muş, Ağrı, Siird, Bitlis, Van ve Hakkâri) Vilâyetleri Müşterilerinin
Müracaat Etmeleri Lüzumu İlân Olunur.
DİYARBAKIR Mağazamıza
Ankaradan Telefonla
Amerikadan Getirilecek Ziraat Makineleri
Ankara, 18 (Hususi) —Ziraat Vekâleti tarafından Amerikaya sipariş edilmiş olan yeni ziraat makinelerinin getirilmesi hazırlıklarının bitmiş olduğunu evvelce bildirmiştik. Ziraat Vekili Muhlis Erkmen ve Ziraat Umum Müdürü Hulkinin rştirakile toplanan komisyon bir Amerikan firmasilc imzaladığı mukavelenin son esas-lannı tesbit etmiştir. Yapılan bu anlaşma mucibince doların rayici kendi paramız lehine tesbit edilmiş ve muamele bu rayiç üzerinden yapılmıştır. Bu suretle geçen seferden d alı a ucuza mal edilen ziraat aletlerimiz daha geniş mik. yasta ziraat mıntakalarımıza tev-
, zi edilecektir. Gelecek ziraat makinelerinin tesellümü işi en nihayet şubat sonuna kadar bitirilmiş o-lacaktır.
Ziraat Mektepleri Müdürleri Kongresi
Ziraat Vekâleti mart ayı içinde ziraat mektepleri müdürlerini Ankarada bir kongreye davet etmiştir. Bu kongre ziraî istihsalâ-tın arttırılması tedbirlerine mütenazır olarak ziraat elemanları yetiştirmek için ziraat mekteplerinin takviyesi ve ziraat kursları açıldığı takdirde onlardan istifade edilip edilemiyeceği meselesini tetkik edecektir.
İcabında Piyasaya 12 Bin Teneke Peynir Çıkarılacak
Bir Peynir Tüccarı Peynir Buhranının İç Yüzünü Anlatıyor
Fiyat Murakabe komisyonu tarafından ehemmiyetle takip olunan peynir meselesi normal bir vaziyete girmek üzeredir.
Piyasada yüzden fazla ikinci ei .peynirci bulunduğu anlaşılmış ve ellerindeki on iki bin teneke peynir komisyon tarafından tesbit e-dilerek icabında piyasaya çıkarılması için emir verilmiştir. Bu em. re aykırı hareket edecek olan tüccarlar hakkında kanunî muamele yapılacak ve mallarını saklayanların peynirlerine vazıyet edilecektir.
Bir peynir tüccarı peynir meselesi hakkında şu malûmatı vermiş, tir:
<— Bundan altı ay evvel Is-tanbulda yüz yirmi bin teneke kadar peynir vardı. Şimdiki mevcut on iki bin teneke kadardır.
Peynir buhranı şu şekilde başladı: Ticaretleri esas itibarile peynircilik olmayan bir takım kimse, ler peynir fiyatını yükselterek para kazanmak yolunu tuttular. Burnun üzerine Fiyat Murakabe komisyonu peynire narh koydu: Toptancılar kilosunu 40, yarım toptancılar 42,5, perakendeciler de 50 kuruşa satacaklardı. Bu karar üzerine peynir, birdenbire piyasadan çekildi. İstanbul buzhanelerinde   peyniri    olanlar da
kendilerince müsait bir fiyata in-tizaren mallarını satmamak yoluna gittiler. Bugün Trakya, Balıkesir, Bandırma gibi istihsal mın-takalarında peynirin kilosu elli kuruş, tenekesi de sekiz liradır. Mal getirip tayin edilen fiyatla burada satmak kimsenin işine gelmiyor. Peynir buhranına mâni olmak için iki ay sonra piyasaya sevkedüecek yeni mahsul hakku-da şimdiden bazı esasları tesbit etmek lâzımdır:
1 — Peynir mmtakalarile, peynirin en ziyade sarfedildigi mınta. katardaki Fiyat Murakabe heyetleri teşriki mesai ederek evvelâ sütün fiyatım, sonra da istihsal masraflarını tesbit etmeli, bundan
sonra, istihlâk pazarlarında peyni. rin satış fiyatını    koymalıdırlar. Peynir tüccarları, komisyona   bu noktai nazarlarını bir rapor halin de bildirdiler.
Yeni mahsule kadar piyasanın
peynir ihtiyacını temin için hükümet, saklanmış olan peynirleri sıkı bir araştırma ile meydana çıkarabilir ve biz asıl peynir tüccarları da vaziyetten istifade ederek zengin olmak sevdasına düşmüş olan yeni peynir tüccarlarının yüzünden kötü zan altında bulunmaktan kurtuluruz.»
Nazilli Fabrikası İmalâtını Artırdı
Nazilli (Hususi) — Nazüli fabrikası, piyasaların ihtiyacını karşılamak üzere uhdesine düşen faaliyeti göstermiş ve piyasaya külliyetli miktarda pazen ve pazen basması ile siyah ve lâcivert renklerde perdelik kumaşlar çıkarmıştır. Fabrika, şimdiye kadar 900 desen üzerine basma imal etmiştir.
-o-
İzmir Bölgesinde Zelzele
İzmir. 18 (A.A.) — Dün Torbalı ve Değirmenderede yeniden zelzeleler olmuştur. Hasar yoktur.
Cumaova ve Değirmenderede son vukua gelen yer sarsıntılarında zarar görenlere dağıtılmak ü-zere Kızılay cemiyeti tarafından mahallerine yirmi beş çuval un gönderilmiştir.
Sürek Avında Bir Kaza
Tire (Vatan) — Büyük Kemerde-re köylüleri arasında yapılan bir sürek avında, bir domuz kovalanırken, Hüseyin oğlu Mestan ayağı kayarak düşmüş, o sırada pathyan tüfeğinden çıkan kurşun, Halil oğlu Hasanı öldürmüştür. Hâdiseye istemiye-rek sebebiyet veren Mestan hakkında takibat yapılmaktadır.
Tütün Satışları
İzmir, 18 (A.A.) — Ege mıntaka-sının her tarafında tütün satışlarına hararetle devam olunmaktadır. Düne kadar tam 11 milyon kilo tütün satılmıştır. Satışlar birinci yetmiş ile doksan beş, ikinciler elli beş ile yetmiş, üçüncüler krrk ile elli beş kuruş arasında olmuştur. Satışlara yerli ürünler Türk limited ve İnhisarlar idaresi de geniş mikyasta iştirak etmişlerdir.
Aydında Petrol ve Kömür
Aydın (Vatan) — Alınan tedbirler neticesi kasabadaki kömür buhranı ızalmışttr. Kömür saklıyan ve kilosunu on kuruşa satmıya kalkışan kömürcülerin mallarına belediye el koymuş ve halka altışar kuruştan kömür vermiştir.
^ Aydın (Vatan) — Aydında çaz yağı hiç kalmamıştır. Halk, benzine tuz karıştırmak veya zeytin /ağı kullanmak suretile geceleri ışık .ı. hum etmektedir.
tzmirde Nekadar Radyo   Var?..
İzmir (Vatan) — Karşıyaka, Buca ve Bornova dahil olmak üzere İzmir merkez kazasında beş bin beş yüz radyo mevcut olduğu anlaşılmıştır.
o
Kırağı Ve Don Rasat İstasyonları
İzmir (Vatan) — Her sene ilkbahar kırağı ve donlardan bağcıları haberdar etmek üzere, Ziraat Vekâleti vilâyetin yirmi Uç yerinde rasat istasyon şubeleri açılmasını muvafık bulmuştur. Bu istasyonlar, olacak don ve kırağıyı bir gün evvelinden bağcılara haber verecektir.
Kadın Yüzünden Bir Adam Öldürdüler
Bayındır (Vatan) — Bayındır kazasının Banyurt köyünde İsmail oğlu Mehmet Cömert, ayni köyde Süleyman oğlu Osman özkaplam tabanca kurşunu ile öldürmüştür. Cinayetin sebebi, bir kadın meselesinden aralarında çıkan bir münakaşadır. Katil tutulmuştur.
İzmir Vi!ây3tinin Varid'tı Artmış
İzmir (Vatan) — 1910 haziranından biıîncikânun nihayetine kadar vilayetimizde 6,983,000 lira varidat temin edilmiştir. Geçen seneki varidat ayni müddet zarfında 5.190.000 lira idi.. Sabıka vergileri tahsilatında geçen yıla nazaran 102,000 liralık bir fazlalık vardır. Defterdarlık teşkilatımızın faaliyetini isbat eden bu fazlalıklar şükran ile karşılanmaktadır.
Bir Çınar Ağacının Yaptığı Zararlar
İzmir (Vatan) — Karşryakada Kız öğretmen mektebi caddesinde, İtfaiye bahçesindeki asırdlde çınar ağacı ansızın devrilmiştir. Bu yüzden bir evin bir kısmı yıkılmış, caddeden geçen elektrik telleri de kopmuştur. Kazanın vukuu esnasında, cadde üzerinde mektepten çıkıp evlerine gitmek üzere bulunan birçok çocuğun bulunmasına rağmen, hüsnü tesadüf çok müessif kazaların önüne geçmiştir.
o
Devlet Salnam3si Bastırılacak
Ankara, 18 (Hususi) — Matbuat Umum Müdürlüğü eski devlet salnamesini ihya etmek maksadlle tetkiklerine başlamıştır. Bu salnamenin çıkarılmasını sayın Başvekilimiz tasvip buyurmuşlar ve bu hususta bazı kıymetli fikir ve mütalealarda bulunmuşlardır.
Salnamede eskisine nisbetle bazı esaslı değişiklikler yapılacaktır. Meselâ vilâyet dahilinde bulunan vali, kaymakam, nahiye, ziraat ve diğer memurlar müdürleri o vilâyetteki memurlar meyanmda gösterilmiye-cek, bunlar Vekâletler kısmında Vekâletlerin hariçteki teşkilâtlan kısmında gösterilecektir.
Bu suretle salname aynı zamanda istatistik! bir mahiyette olacaktır. Meselâ Ziraat Vekâletinin diğer vilâyetlerde kaç tane ziraat müdürlüğü bulunduğu bir bakışta anlaşılacaktır. Salnamenin bastırılması için İcap eden tahsisat ayrılmış bulunmaktadır. Matbuat Umum Müdürlüğü alâkadar şubeleri bastırılacak salnamenin geniş bir şemasını hazırlamaktadırlar. Bir aya kadar biteceği söylenen bu şema sayın Başvekilin tasvibine arzolunacaktır.
Devlet Demiryolları 50 Sarnıç Vagonu Alıyor
Ankara, 18 (Hususi) — Devlet Demiryolları Benzin nakliyatı uda kullanılmak üzere 50 tane sarnıç vagonu satın alacaktır.
Bu hususta tetklkata devam edilmektedir. Yakında siparişlerin verileceği söylenmektedir.
İstimlâk Kararnamesi Tadil Ediliyor
Ankara, 18 (Hususi Muhabirimizden) — İstimlâk muameleleri hakkında bugün meri ve tatbik edilmekte olan usuller 1295 numaralı kararname hükümlerine istinat etmektedir. Bundan 60 sene evvel neşredilmiş olan bu kararnamenin tadile muhtaç birçok noktaları vardır. Bundan başka bugün ipotekli gayrimenkullerin istimlâkine müteallik hususi bir hüküm de mevcut değildir. Maliye Vekâleti milli emlâk müdürlüğü bu vaziyeti gözönüne alarak 1295 numaralı kararnamenin eksiklerini tamamlamak maksadlle iptidai hazırlıklar mahiyetinde bazı tetkiklerde bulunmaktadır.
Et Fiyatları
Ankara, 18 (Hususi) — Ankara belediyesi ete fiyat koymuştur. Fiyat listesindeki fiyatlardan yüksek bir fiyatla Batış yapacak olan kasaplar en şiddetli cezalara çarptırılacaklardır.
Zabıt ı Haber .er::
Bir Esrar Kaçakçı Ş3b;k3:i Yakala di
Yeniknpı    tarafında    dolaşmakta olan zabıta memurlun ellerinde çantalarla dolaşmakta olan iki kişinlr vaziyetlerinden    şüphelenmişler   V bunları   yakalıyarak   Emniyet mü dürlUğUne    getirmişlerdir.    BuracI açılan çantaların İçinde 14 kilo esra çıkmıştır. İçlerinde iki kadın da bu lunduğu anlaşılan bu şebekenin uzu zamandanberi   Yalova,   Karamürsc ve Orhangazi ile şehrimiz arasınd faaliyette bulunarak esrar ve afyoı kaçakçılığı   yaptıkları ve   buradaki adamları vasıtaslle esrar vo afyonları sattıkları tesbit edilmiştir. Tahkikata ve araştırmalara devam edilmektedir.
^ Şoför Orhan Yılmazın idaresindeki 1791 numaralı otomobil Sütlücede Karaağaç caddesinde mezbahada çalışan İsmail oğlu ömere çarparak muhtelif yerlerinden ağır surette yaralamıştır. Mehmet, Balat Musevi hastnhaneslne kaldırılmış, şoför yakalanarak tahkikata başlanmıştır.
Taksim Belediye gazinosunda çalışan İbrahim Bozca, sandık üzerinde oturmakta İken sandığın dev-rilmesile düşerek kolundan yaralanmış, Beyoğlu hastahanesinc kaldırılarak tedavi altına alınmıştır.
Vatman Remzi Rabadayın idaresindeki 5 numaralı tramvay, Üs-küdardan Kadıköyüne giderken Cemal oğlu 7 yaşında Cemile çarparak muhtelif yerlerinden ağır surette yaralamıştır. Cemil cankurtaran otomobili ile Haydarpaşa Numune has-tahanesine kaldırılarak tedavi altına alınmıştır. Vatman Remzi hakkında tahkikata başlanmıştır.
•jr Ycnişehlrde 81 numaralı Yani-nln kahvesinde çırak 12 yaşında Pa-nayot, kahveyi kapatmakta iken kepenk üzerine düşerek kolundan ağır surette yaralanmıştır.
-jr Tophanede Devlet limanlan işletmesi kalorifer dairesinde çalışan Hüseyin oğlu Ali, kalorifer ocağrnı temizlerken ocaktan alevler yüzünü fena halde yakmıştır. Yüzü tanm-mryacak hale gelen AH, Beyoğlu Belediye hastahanesinc kaldırılarak tedavi altına alınmıştır.
Zabıta memurları dün belediye nizamnamesine aykın harekette bulunan 16 şoför ile tramvaydan atlı-yan 52 kişiyi tecziye etmiştir. Bundan başka 8 dilenci de dilenirken yakalanarak mahkemeye verilmişlerdir.
Münakalât Vekili.ıin
Izmirdeki Tetkikler
izmir (Vatan) — Münakalât Vekili Cevdet Kerim Incedayı, Sekizinci işletme Müfettişliği dairesini, istasyon civarındaki L)ev-let Demiryolları müesseselerini tetkik etmiş ve bu arada yeni yapılan garın cephesini pek beğenmiştir. Ayrıca, Hava ve Uenızyoı-ıarı işletmesinde, Posta ve 1 e.-graf ve Telefon idaresinde de tetkikler yapmıştır. Şehirlerarası telefonu ile telsiz uusyonu için bazı direktifler vermiştir.
Vekil, Azizıyede yapılmakta olan tüneli gözden geçirdikten sonra, Aydına geçecek ve tetKuc-lerini genişletecektir.
Tramvay Meselesi
Kadıköy - Üsküdar Raylarından İstifade    Edilecek
Malzemesızlik yüzünden nakil vasıtalarındaki buhran malûmdur. Bilhassa bandaj, ray, elektrik teli gibi tramvay malzemesinin hariçten getirtılmesinin imkânsız oluşu, Elektrik, Tramvay ve Tünel Umum Müdürlüğünü çok müşkül bir vaziyete sokmuştur.
Bu ihtiyacın karşılanması için her çareye başvurulmaktadır. Bu meyanda da Tramvay idaresi Kadıköy ve Üsküdar hattındaki tramvay raylarından istifadeyi düşünmektedir. Çünkü bu tramvaylar, tren hatları üzerindedir. İşleyebilmek evsafını haizdirler. | Ve bu kısma tren hatları döşene-bilecektir. Bu suretle Kızıltoprak-tan Bostancıya kadar olan tramvay hattının sökülerek Istanbula nakli için tetkikler yapılmaktadır.
18 tKjLNClIf ANUN 1941
İki Vapur Çarpıştı
Beykoz önlerinde demirli bulunan İngiliz bandıralı Elka vapuru demirini tarıyarak şamandırada bağlı bulunan Ana vapuruna çarparak hasara uğratmıştır. Limanda bulunan Albazoya isminde bir Rumen vapuru da Yunan bandıralı Dasni vapuruna çarparak direklerini kırmıştır. --o
AnkaraMaarif Koleji Müsameresi
Ankara, 18 (Hususî) — Ankara Maarif kollejl kız talebeleri Kızılaya yardım maksadlle bir müsamere tertip etmişlerdir.
Müsamerede Ankaranın güzide şahsiyetleri hazır bulunmuşlar ve kız talebenin yardımlarına iştirak etmişlerdir.
Kolejin kız talebeleri zeybek oyunlarında gösterdikleri meharetten dolayı pek çok alkışlanmışlardır.
Kolejin kız talebelerinin bu yardımlarını takdirle karşılıyoruz.
o
Kop ve Zigana DıgLrında Kar
Gümüşhane, 18 (A.A.) — Kop ve Zigana dağlarına yağan bir buçuk metreden fazla kar yüzünden iki gündenberi yollar kapanmış ve nakliyat durmuştur.   Daimi amele her
İki yolun açılması için çalışmaktadır. --o-•
Kayseride Bir Sergi
Ankara, 18 (A.A.) — Kayseri ve
Malatyada Halkevleri tarafından tertip olunan fotoğraf ve resim sergileri açılmıştır.
o
Kundura   İmalâthanelerinde Tetkikler Yapılacak
Fiyat Murakabe komisyonu tarafından piyasudaki kundura artışları ehemmiyetle tetkik edilmektedir. Bunların irnal masrafları da nazarı dikkate alınarak bugünkü fiyatlara göre bütün ma-mulâtta ihtikâr olup olmadığı tetkik olunacaktır.
Kapanış
Sterlin 5.24
Dolar 132,20
İsviçre Frc. 29,7725
Drahmi 0,9975
Leva 1.6225
Peçeta 12.9375
Dinar 3,175
Yen 31,1375
İsveç Kronu 31,0975
Tahvilât  üzerine muamele olma-
mistir.
/.bone Ücreti
Türkiye dahilinde:
Senelik    6 aylık    S aylık    Ayük
1400 750 400 150 Kr. Hariç memleketler:
Senelik    6 aylık    S aylık    Aylık
2700
1410
800 Kr.  yoktur
VATAN Oazeteıl
İLAN FİYATLARI Kuruş
Başlık maktu olarak 750
1 İnci Sayfa Santimi 500
2   »      » S50
S   >      » 9 SOO
4   »      » 100
5   »      » 75
6   »      » 50
Edirne Asliye Hukuk Hâkimliğinden;
Edırnede Kor hastahanesinde kâtip Yahya Üzerine, karısı Edirne Molla Fahrettin mahallesinde Horozluba-yırda Baltacı Mehmet Uydur hanesinde ölü Hasan kızı Çevriye aleyhine açtığı boşanma davasının yapılan gıyabi duruşma neticesinde: MUdda-aleyhanm yapılan Hanen tebligata rağmen gelmemiş vo şahitlerin şaha-detile mezburenln sebepsiz olarak aile birliğini terkettigi anlaşılmış ve medeni hallerine nazaran da evli oldukları anlaşılmakla kanunu medeninin 132. ci maddesine tevfikan mezburenln bir ay zarfmda evlilik birliği olan kocası evine dönmesi için ihtarat icrasına vc 400 kuruş ilâm harcile masarifi muhakemenin müd-daaleyhadan alınmasına 17/12/940 tarihinde karar verildiği tebligat makamına kaim olmak üzere ilân olu-
nur.     "* ¦*** Vv^H
Lahlbi ve Neşriyat Müdürü: Ah.,,. Emin YALMAN - ı 'asıldığı yer: VATAN MATBAASI
Memleketimizin   sevimli   Jaz - Şantörü
İbrahim <Mft*Çı*
tarafından yani okunan
afınd
İUN G
1
No. 270405 Atl10 BALALAYKA - Tan^o
GÖN GÜt GİBİ SOLUNCA-Tango Müzik : F. Korten
No. 270406 N€DEN - Tango
.<    SEVİYORUM SENİ BEN - Tango Müzik : Fehmi Ege
ODEÇ)N
PLAKLARINDA DİNLEYİNİZ
i
Devlet Demiryolları İlânları
Muhammen bedeli (4000) lira olan 10000 adet küçük ve 20000 adet de büyük hasır süpürge (23/1/1941J Perşembe günü saat (10,45) onu kırk beşte Haydarpaşada Gar binası dahilindeki komisyon tarafından pazarlık usulüe satın alınacaktır.
Bu İşe girmek isteyenlerin (600) liralık kat'I teminat ve kanunun tayin ettiği vesaikle birlikte pazarlık günü saatine kadar komibyona müracaatları lâzımdır.
Bu ise ait şartnameler komisyondan parasız olarak dağıtılmaktadır.      (126)
Samsun - Lâdik - Akpınar Köy Enstitüsü Müdürlüğünden:
1. — Enstitümüzün 75 lira aylık ücretli ambar memurluğu ve daktiloluğu münhaldır. İaşe ve ibate müesseseden teinin olunmaktadır.
2. — İSTEKLİLER ARASINDA:
A — Türk olmak ve ecnebi ile evli bulunmamak. B — Memurin kanunundaki 3656 sayılı kanundaki şartları haiz bulunmak.
C — Yaşı kırkı geçmemiş ve askerliğini bitirmiş, olmak. D — İyi daktilo bilmek.
£ — Sıhhati yerinde olduğunu raporla ve aşı kâğıdı ile tevaik eylemek.
F — İyi ahlâk sahibi olduğunu lüzumlu vesikalarla isbat etmek.
G — Kefil göstermek.
H — Şimdiye kadar memuriyette bulunmuşsa hal tercümesini
bildiren belgeleri ibraz etmek. K — Müracaatlar çoğaldığı  takdirde 10/2/941 tarihinde yapılacak müsabaka imtihanında muvaffak olmak. L — Evvelce bu işlerde çalışmış olanlar tercih olunacaktır. Yukarıdaki vasıflan haiz bulunanların 31/1/1941 tarihine kadar Enstitü müdürlüğüne müracaatları ilân olunur.
-H
i
RBÇUIK TASARRUF HESAPLAR
9&»
% mat
03

f<fÂ
'4
-*t liralık
_      — . — —

= ser-» —
3    7» SB 15Cfc—
t    50#
8    250
SS sa
S*    ct £*W—
300      20 6000.—
Türlüye lf Barikatına para yatırmakla yalnız rîktirmif olmaz, aynı zamanda talihinin de
olursunuz.
Keşideler:   4 Şubat, 2 Mayıs, 1 AJustoe, 3 İkinci temrin tarihlerinde   yapılır.
Kumbaralı ve kumbarasrz hesaplarında en az elli lirası bulunanlar kuraya dahil edilirler
Yeni Neşriyat:
Fransız Mağlûbiyeti
Feridun Erginin bu ©seri Semih Lûtfi kitapevi tarafından neşredildi. Fransanm son senelerini yakından görmüş olan müellif, kitabında, Fransız içtimai bünyesinde şenel er-denberi mevcut birçok hususiyetleri tebarüz ettirmektedir. Fiyatı 75 krş.
Dr. İhsan Sami
tstafilokok Aşısı
Istafilokoklardan mütevellid (ergenlik, kan çıbanı, koltuk altı çıbanı arpacık) ve bütün cild hastalıklarına karşı pek tesirli bir aşıdır.
Dlvanyolu No. 11S
84