a ş m u h
A^pf   Emî
ın
a r r i r i:
YALMAN
\ ATANEVİ — Cağaloğlu, Molla Fenart 3. 32 Telefon: 24136 —   Telgraf VATAN Ut.
20   MART   1941 PEFSEMBE
Fiyatı: 5 Kuruş
SİYASÎ  SABAH  GAZETESİ
Yıl: I — Sayı: 206
Casuslar Casusu
Üçüncü Sayfamızda Başladı
Mülakat Eden'in Arzusi
brıs'ta Oldu
Ankara, I9(A.A.) — İngiltere Hariciye Na- j Ankara'da bulunacaktır, zırı B. Eden'in Londraya avdetten evvel Hari-I    Kahire, 19 (A.A.) — Bu akşam aşağıdaki
ciye Vekilimizle tekrar müdavelei efkârda bulunmak arzusunu izhar etmiş olması üzerine, Şükrü Saraçoğlu 17 martta Ankara'dan hareket ederek Kıbrıs'da müşarünileyhe mülâki olmuştur.
Hariciye Vekilimiz B. Şükrü Saraçoğlu yarın
resmî tebliğ neşrolunmuştur:
Türkiye ve İngiltere Hariciye Nazırları dün birbirine mülâki olmuşlardır.
İki Hariciye Nazırı, geçen ay B. Eden'in An-karayı ziyaretindenberi enternasyonal vaziyette hasıl olan muhtelif inkişafları gözden geçir-
mişler ve hükümetleri arasında mevcut olan am görüş birliğini bir kere daha kaydeylemiş-erdir.
Bu mülakat Kıbrıs'da B. Eden'in daveti üzerine vukubulmuştur. B. Eden dün tayyare ile Kıbrıs'a gitmiştir. Gerek B. Eden gerek B. Şükrü Saraçoğlu valinin resmî ikametgâhında misafir olmuşlardır.
Bay Şükrü Saraçoğlu
Bay Eden
Yeni Tufanın Nuh Gemisi
Yazan: Ahmet Emin YALMAN
ütün «tarih, akılla ihtirasın anüoad e leşinden banka bir şey değildir. Eğer insanların işlerine akim ve akıllılara* ihâdcim olması rmkâ.nJan bulunabilse tarih sahifelerine kaydedilecek vak'a bulunmazdı. Tarih, insanların tabiat e karşı mücadelelerini, iWnî çalışmalarını, sanat sahalarındaki ilerleyişlerini, Ibirferrlerile olan tatlı münasebetlerini anlatır, geçerdi.
Ne çare ki insan denilen mah-I lûkta hisler ve ihtiraslar, akla bakimdir. Bu yüzden harpler olur, cinayetler olur, insanlar müşterek fcnenfaatlerira elbirligile koruya, cak yerde karşı karsıya geçip beraberce yıkarlar.
En iptidaî insanlar bile akılla J üUrrasm bu ebedî mücadelesi karşısında durmuş, derin derin düşünmüşlerdir. Neticede aklın yoluna Allah vc hak yolu, ihtrrasın ve şerrin yoluna şeytan yolu diyerek isin içinden çıkmışlardır.
Nehirler nasıl vakit vakit .taşıp tufanlar yaratırsa ihtiraslar da şu veya bu sebeplerin tesiri altında zaman zaman ayaklanır. O zaman gözler bağlanır, ortalık sislenir, güzel hisler uyuşur, kin ve nefret ruhları sarar.
İste bugün dünya, ihtirasların bu yolda bir tufanı içindedir. Bütün iyi kıymetler, insanlığa şeref veren bütün asil idealler, ihtiras ve kin dalgalan arasında boğulmak tehlikesinde bulunuyor.
Aklın icaplarını ve bütün 'bu iyi kıymetleri ihtiras tufanından kurtarmak için yeni bir Nuh gemisine ihtiyaç vardır.
Çok şükür ki bu gemi mevcuttur: Yeni tufanın Nuh gemisi, Türkiyedir.
Atatürk, ıdâhi rehber, bu tehlikeyi herkesten evvel gördü. Akla, suıha ve emniyete bir iltica yeri diye bir Nuh gemisi kurmağa ihtiyaç gördü. Bu gemi, Balkan birliği idi.
Asırlardanberi ihtirasların o-yuncağı oian Balkan milletlerinden bir kısmının pek çabuk gözü açıldı, aklın ışığı Balkanların büyük bir kısmını nurlandırdı. Nuh geımisi kısmen çatıldı. Fakat arada ihtirasa mağlûp olan çıktı. Bunlar    oyun bozanlık    ettiler.
• • • • •
Örfi idare Uç
Ay Uzatıldı
B. M. M. Başvekâletin Teklifini İttifakla Kabul Etti
Ankara, 19 (A.A.) — B. M. Meclisi bugün Şemsettin Günaltay'ın riyasetinde toplanmış ve celsenin açılmasını müteakip altı vilâyette ilân ve B. M. Meclisinin kararile" üç ay temdit edilmiş olan örfî idarenin hitamı tarihinden itibaren üç ay daha uzatılmasına müsaade edilmesi hakkındaki Başvekâlet tezkeresi okunmuş ve müttefîkan kabul olunmuştur.
30 Milyon Liralık Fevkalâde Tahsisat
Ankara, 19 (Hususî) — Bazı Vekâletlerle Millî Müdafaaya otuz milyon liralık fevkalâde tahsisat verilmesi hakkındaki lâyiha Başvekâletten Büyük Millet Meclisine gelmiştir.
Almanya ile Yugoslavya
60.000 Çuval Kahve Geliyor
Bunlardan 27,000 Çuval Izmire Çıkarılacak
Şehrimizin büyük kahve ithalâtçılarından 'bîr firmaya Brezilyadan gelen bir telgrafta Istan-bula çıkarılmak üzere altmış bin çuval Brezilya kahvesinin    yola
çıkmış olduğu (bildirilmiştir.
Aklığımız (malûmata göre bu kahveler yirmi güne kadar limanımıza getirilmiş (bulunacaktır. Altmış (bin çuval kahvenin mem-
leketin 8-10 aylık ihtiyacına kâ fi geleceği îtqmm edilmiştir.    Bu kahvelerin 27 (bm çurvalı Izmire ve '.bakiyesi  Istanbuia    çıkarılacaktır.
Balkanlarda akla    ve    sulha il-
itica yeri -hizmetini görebilecek bir Nuh gemisi tamamlanamadı.
Türkiye, Balkanlarda tek başına da kalınca yolundan şaşmadı. Kendi varlığı ve istiklâli ve ayni zamanda insanlığın yüksek menfaatleri için çalışmalarına devam etti.
Bugün Türkiye, yeni tufana karşı koyacak ibir Nuh gemisi halinde kurulmuştur.    Tarihin    bu
mühim devresinin yüksek görüş-(Devanıı Su. 5, Sü. 3 do) z=*=
Müzakerede mi?
<Almanya tarafından Yugos-lavyaya ve Yunanistana karşı açılan sinir harbi devam ediyor. Şerlinde, Yugoslavyayı okşayan bir hava esmiye başladı.
< Berlin gazetelerine göre Almanya ile Yugoslavya arasındaki münasebetler normaldir. Alman hariciye nezareti sözcüsü, ^Yugoslavya ile yapılmakta olan müzakereler hakkında söz söylemk vakti değildir...» demiştir.
— Radyo Gazetesi —
YUGOSLAV  BAŞVEKİLİ  VE HARİCİYE NAZIRI BERLÎNE Mİ   GİDECEK?
Berlin, 19 (A.A.) — Yan resmi bir membadan bildiriliyor:
Bugün, yabancı gazeteler, yabancı memleketlerde çıkarılan haberler vc şayialarla alâkadar olarak Alınan -Yugoslav münasebetlerinin bugünkü vaziyeti hakkında Alman hariciye nezaretinden malûmat istemişlerdir. Salâhiyettar makamlar, bu suale cevap vermekten imtina etmişlerdir. Esasen Alman hariciye nezareti, Almanya ile Yugoslavya arasındaki münasebetler hakkında sorulan bütün suallere hiçbir cevap vermemiştir.
Londra, 10 (A.A.) — Afi: Belgradda   Yugoslavya   başvekili
ile hariciye nazırının bugün Bcrline hareket edeceği hakkında şayialar devam eylemektedir.
Amerikanın Filen Harbe Girmesi Yakın
Nevyork. 19 (AA.) — Nev-york Sun gazetesi şunları yazıyor:
Hâlâ harp dışında bulunduğumuzu iddia edecek çok krçi kalmamış olsa gerektir. Bu gerginlik devresinde her zajman zuhur edebilecek herhangi 'bir hâdise mevzuuba'hra vaziyeti bir emrivaki haline getirebilir. Bir Amerikan gemisi 'hücuma uğrayacak veya batırılacak olursa biz filen harbe gireceğiz. Şüphesiz mukabelede gecıkmiyeceğiz.
Nevyork Times gazetesi ise şöyle demektedir:
Amerikanın infiratçılığı ölmüştür. Fakat ıbunu Berlin anlamamış gibi   görünüyor.    Amerikan
milleti 'bu harpte    kendisi    için (Devamı Sa. ö. SU. 1 de) + * +
Fransanın iaşesi hususunda Amerikan yardımına    güvendiğini söyliyen Mareşal Peten
Fransa
İaşe Sıkıntısından
Kurtulmak İçin Amerikan Yardımına Güveniyor
Kudüs, 19 (Radyo) — Ma-reşal Peten. Grenoble'dc irat ettiği bir nutukta şöyle demiştir:
«İaşe meselesi bizi cidden meşgul ve müteessir ediyor. Bizi, bu sıkıntıdan kurtaracak olan Amerikan yardrmına RÜvrniyoruz...^
MAREŞAL   PETEN   AMlRAL LEAHY'Yl   KABUL ETTİ
Vichy, 10 (A.A.) — Amerika Bü-(Dcvaj.ii Sa. 6, SU fi mı) *=*
ispanyada
Alman Nüfuzu Zâfa mı Uğradı ?
¦
Halk Almanlarla Iş
ir Ağ inin Zarar Getireceğini Anlamış
Londra, 19 (A.A.) — Daily} Telegraph gazetecinin Lizbon» rmıhalbiri. Alman nüfuzunun İs-' panyada zara uğradığını 4>ildir- f mektedir. Halk Almanlarla sıkı» bir i? birliği yapıldığı takdirde kaybedilecek şeyin kazanılacak olandan fazla okluğunu anlamış bulunuyor. Efkârı umumiyedeki bu inkişaf ıkısmen İngiltere ile yapılan yemi ticaret anlatmasından ileri (gelmektedir.
BÖYLE OLMAKLA BERABER
Muhabir, yazısına şöyle devam ediy or:
Siyasi ıbakımdan daima Almanya lehinde bariz (bir (temayül vardır. B. Seırano Suner, Alman ©ilâhlarının mağlûp edilemiyece-gme tkanidtr. Bununla Iberfclber Berlin ziyareti esnasında beklediği kadar hürmetkar bir muamele görmediği için Almanların uğrayacağı herfvançi J>ir hezimet bu husustaki fikrini deği?treb*llr. İçte bunun içindir ki Fransa ahvali, İspatıyadalki diplomatlar tarafından büyük bir dikkatle takip edilmektedir. Eğer Mareşal Pe-tain ile nazâler aracındaki münasebetler kat'î olarak ıkesrlir ve bu
hal Fransız tnikûmetmin Cezaîre (Devamı Sa. ö, Sû. 7 de) **
Prof. Besim Ömer Akalın'ın Ölümünün Birinci Yılı
4p
Merhum profesör doktor Besim  Ömer Akalının   hatırasını   taziz maksadile dön Üniversitede  yapılan toplantıdan bir intiba
- Yazısı ikinci sayfamızdadır -
GÜNÜN SESİ
Bugün Dünya Vaziyeti
Ajans ve Radyo Gazete sine Göre Günün En
Mühim  Hâdiseleri
Altı vilayetimize şamil örfî idare allı ay uzatıldı.
Başvekâlet bazı Vekaletlerle milli müdafaa İçin 30 milyon liralık
fevkalâde tahsisat .»temektedir.
Berlin hark-lya nezareti sözcüsüne göre Almanya İle Yagotılavya arasında müzakereler olmaktadır.
Belgradda dönen şayialara göre Yugoslavya başvekilile hariciye vekili Berllne gideceklerdir. ^   İngilizler Hubeşis tanın cenaba şarkisinde Clclka'yı zaptettiler. -j^   İspanyada Alman nüfuzunun zAfa uğradığı haber veriliyor. +    Hariciye Vekilimiz KrbnVda B. Edeni© görüştü.
Yugoslavya — Kim o?
Mihver — Aç.. s ^
Yugoslavya — Başka kapıya, Burada karnını doyuracak şey yok!
Tramvayda Kırtasiye
Yazan: REŞAT NURİ
Tramvayda biri biletliye çeyreğini uzatırken:
— Tek bilet ve yuvarlak hesabı icat edenden Allah razı o Han, dedi, kalabalık ve .karanlıkta o ne müşkül manevra İdi. Çantanda, ceplerinde kuruşlar, yirmilikler, onluklar anyacaksın. Kuruş yerine yirmi beşlik verip vermediğini kontrol edeceksin.
Yolca bo sözleri yanındaktne söylüyordu. Fakat onun yerine biletli cevap verdi:
— Ya bir de bizi düşünün ne çekiyorduk. Kalabalıkta ezilirken bir d© bu bozukluk derdi; bu yüzden
çıkan kavgalar...
Bu esnada karşı kapının ağzında kontrolün başı görünmüştü. Bllet-ç| dörde bükülmüş cetvelini elden ele ona gönderirken içini çekti:
— Bir de şu yazıp çizme İşine bir kolaylık bulsalar.-
mı. i - ı bilmeden devletin en büyük  meselesine  kırtasiye  derdine
dokunmuştu.
Tramvayda seyyar bir büro vardı ve bu büroda oldukça karışık bir kırtasiye muamelesi geçiyordu. Bl-letçl yolcuların nereden binip nereye gideceklerini öğrenerek mıntaka sayısını tesbit ediyor, bilete velev kl çrzgl halinde bir kayıt da düşüyordu. Sonra kontrol gelerek cetvel üzerinde bir İnceleme yapıyor; biletleri birer birer elden geçirerek numara ve kayıt lanla bir yanlışlık bulunup bulunmadığını arıyor; gerek yolcu ve gerek bllet-çlnln esasa yahut nııntuUalara alt
bir suiistimalinden şüphelenirse sual açıyordu. Nihayet teftiş neticesini cetvele kaydederek kalabalığı inlete uflata çıkıp gidiyordu. Fakat çok kere kontroUardan birinin bir kapıdan çıkmasile bir başkasının öteki kapıda görünmesi hemen ayni zamana tesadüf ediyor ve muamele yeniden başlıyordu.
İnsanın alacası İçindedir. Böyle olunca sözleri karşılıklı kayıt ve senetlere bağlamak ve bunların üzerinden kontrolü eksik ermemek zaruridir. Devlette de, tramvayda da bir miktar kırtasiyeden hiçbir zaman kurtulunamıyacaktır. Fa-' kat görüyoruz kl bir tek bilet ve yuvarlak hesap İcadı, muamele tarzında bir ufak değişiklik tramvay kırtasiyesini yarıya, belki hattaj üçte bire indirmiştir.
?
Kırtasiyeciliğin hafiflemesi İçin eksik olan hüsnü niyet değUdir. Her daire bunun İçin durmadan emirler ve tamimler gönderir ve ciddi tehditler yapar. Fakat bunların neticeye tesiri olmaz. Buna sebep memurların fena niyetleri ve anlayışsızlığı da değildir. Buna sebep onlardan bilhassa yaşını, nu-şını almış olanların hazin tecrübeleridir. Senede bağlanmamış ağızdan bir emir, sorulup cevabı alınmadan yapılmış bir İş, bütün merasimi tamamlanmamış bir kâğıt yüzünden kaç arkadaşlarının ne şekilde yandıklarını görmüşlerdir.
Şu halde kırtasiye ile yapılacak mücadelede memurun «ansından ziyade İşin tabiatı üzerinde uğraşmak lazımdır. Tramvayın tek mıntaka ve yuvarlak hesap tedbiri bizim için mütevazı ftıkat düşündürücü bir misaldir.
Bütün İşlerimiz ve bilhassa maliyemiz İçin bulunacak sadeleştirlcj tedbirler ve proscdelerln t ram vay s larda olduğu gibi bürolarda da, kırtasiye  İşini  hafifletmesi müım
Umulur.
Casuslar C
asusıı   j
îreblç Linkol
un
20 - 3 . 941
Belediyede:
1
Hayat ve Maceraları
İHSAN BORAN
Umumî
Casus Trelitsch, Chao Kung adi le Asyada Buda rahibi kıyafetinde
— i —
Trebiç'in Oğlunun Muhakemesi
Vali ve Belediye
Reisinin Bir Nutkıyle Kapandı
Belediye meclisi dün öğleden sonra şubat devresi son toplantısını reis vekili Faruk Derelinin başkanlığı altında yapmış, ikinci celsede Vali ve Belediye reisi doktor Lûtfi Kırdar riyaset etmiştir. \
Sıhhî imdat ve zabıtai bele'diyc talimatnameleri (müzakere edilmiştir.
ıDürtkii toplantıdan (sonra İstanbul Umumî meclisi 1941 devresi toplantıları bitmiştir.
Umumî meclis-rn (bu devrede kabul ettiği 1941 bütçesi île Vilâyet husus! idare varidatı 5 milyon 677,908 lira ve 'Belediye varidatı da 6f965,928 lira olmak üzere ceman 12,643,836 lira olarak tesbit edilmiştir.
Bu «meblâğdan masraf bütçesinin vilâyet kısmında    662,339
Prof, Besim Ömer Akalanın Birinci Ölüm Yıldönümü
Dün Merhum İçin Ünivsrsited? Büyük Merasim Yapıldı ve Kabri Ziyaret Edildi
Piı/asa Vaziyeti:
lirası nafıa işlerine, 2,297,342 li-
1926 senesinin 16 şubat günü iLondra ağır ceza mahkemesinde casus Trebiç'in oğlu J. Lincoln in a'dam öldürmek  suçu yüzünden (mahkemesi vardı. Mahkeme salonu Londranın işsiz güçsüz me-.raklı kibarlarile dolmuştu.    Suç-»lu sandalyesinde J. Lincoln oturmuştu. Fakat bu gencin Trebiç in oğlu  olduğunu yalnız (mahkeme »reisi bilebilirdi. Şahitler   sırasında genç, güzel ve sarışın bir kız bulunuyordu. Bu kız J. Lincoln'in
nişanlısı idi.
önce, vaka yerinde ve ölen a-dam üzerinde muayene yapmış olan adliye doktorunun uzun raporu okundu. Bittikten sonra reis adliye doktoruna sordu:
— Son kanaatiniz nedir? Doktor gözlüklerini düzelterek
sükûnetle cevap verdi:
--Katil yedi milimetre çapında 'bir taubanca kullanmış» kurşunları iki metre mesafeden öldürdüğü adamın tamamile göğ-6Ü ortasına sıkmış..
Reisin  işareti üzerine    adliye doktoru çekildi. Yerine    J. Lin-'coln'in nişanlısı sarışın İngiliz kızı geldi. Reis sorgularına devam etti:
— Zannederim, siz Ibu adamın
nişanhsıyldımz değil mi?
— Evet, hâlâ da nisanlisıyım. Güzel kızın bu açık cevabı ü-
zerine mahkeme salonunda uzun fısıltılar yükseldi. Reis salonda bulunanları iki defa sükûta davet etti.
— J. Lincoln hakkında bildiklerinizi bize lütfen söyler imisiniz?
J. Lincoln iskemlesinin kenarına ilişmiş, mendilini sık sık şakaklarına bastırıyordu. Nişanlısının iyi de olsa, bir şey söylemesini istemiyordu. J. Lincoln m a-vukatı, sarışın kıza söz söylemeye vakit bırakmadı ve reise dönerek atıldı:
— Bunu protesto ederim. Mat mazelin şaihitJiğile bu meselenin aydınlaltılamıyacağma evvelce mahkeme tarafından karar verilmişti. Artık bu gibi şahadetlerin mahkemeyi uzatmaktan başka bir faıydası yoktur. J. Lincoln suçunu tamamile ve yeniden itiraf etmiştir. Bundan vazgeçilmesini dilerim.
Müddeiumumi de J. Lincoln'i müdafaa eden avukatın fikrinde idL Şahitleri dinlemeğe lüzum kal Tnamıştı. Maznun, Noel günü büyük ve zengin bir apartmana girdiğini ve orada hırsızlık yüzünden apartman sahibini tabanca ile öldürdüğünü inkâr etmiyordu.
Reis biraz durdu, nedense bugün soğuk kanlılığını kaybetmişti; âdeti hilâfına sinirli görünüyordu. Maznun hakkında hüküm vermek için ortada şüpheli ve ka ranlık ıhiç bir nokta yoktu.
J. Lincoln'in nişanlısı bir şey söylemeden yerine dönüp oturdu. Bu sefer, vaka yerinde ilk tah kikatı yapan polis memurlarından Werens ilerledi ve reise bir rapor uzattı. Raporda bir nişan ziyafetinden bahsediliyordu. Reis bunun üzerine merakla sordu:
— Bir nişan ziyafeti mi? Polis Werens soğuk bir sesle
cevap verdi:
— Evet. Maznunun oturduğu ev sahibi söyledi. O aksa/m nişan Irsmın evine davetli imiş. İki polis alarak oraya gittim. İçeri girdiğim zaman dans ediliyordu. Bir hizmetçiyi çağırarak J. Linco-ln'i biraz görüşmek üzere göndermesini söyledim. Hizmetçi bizi 'küçük bir salona aldı. Orada bir vazo içersinde güzel Ibir çiçek demeti duruyordu. J. Lincoln o çiçek demetini adam öldürdüğü yerden getirmiş, işlediği cinayetle temin ettiği biricik kazanç o çiçek demeti....
Maznunun avukatı tekrar a-tıldı:
— Manasız lâtife. Müdafaa ettiğim şahsa karşı polisin anlaşılmaz bir hıncı var...
Reis polise dönerek emretti:
— Siz devam «diniz.
— J. Lincoln beklediğimiz küçük salona geldi. Ellerme sükûnetle kelepçe vurdurdu. Ve bana dedi ki «şef, beni aradığınızı biliyorum. Sizi takibe hazırım. Yalnız rica ederim, Gürültü çıkarmayınız. Bırakınız rahatları bozulmadan eğlensinler..»
Demin (manasız çiçek lâtif esile neşesi kaçan avukat söze karıştı:
— Mahkeme maznunun bu söz lerine kıymet vereceği şüphesizdir. "'''.*vvrj ?t fi
Polis Weren*s*in bu izahatı üzerine reis müddeiumumin-n fikrini sordu. Müddeiumumi kısaca bir «hayır> dedi. Reü> bundan sonra ayağa kalktı ve mahkeme heyetine dönerek:
—Teşekkür ederim, (muhakeme yarın devam edecektir.
İki polis maznunu alarak götürdüler...
(Trebiç) in oğlu J. Lincoln büyük «harp esnasında ingiliz ordusunda tayyare zabhı idi. Bu sayede yüksek ve kibar âlemine so, kulrnuştu. Mevki ve itıSarı vardı. Harp sonunda terhis edildiğinden mevki ve servetten mahrum ka.-dı. Zaruret yüzünden olur olmaz adamlarla düşüp kalktı. Sefalet ve açlıik bile çekti. Uçuruma yuvarlanıp gitmek üzere idL 1 aliini son defa denemek istedi; kurtulmak ümidile iyi bir aileye sokulmağa, muhabbet ve İLmadiiy ka-zanmrya muvaffak oldu. Bu temiz aile, Kral Beşinci Jorjun sabuk tayyare zabitini bir evlât gibi bağrına bastı. Bu ailenin bir kızı vardı. Baba ana başbaşa vererek kızlarını J. Lincoln ile evlendirip anesut etmeyi akıllarına koymuşlardı.
(Arkası var)
Münakalât Vekilinin Tetkikleri
Münalkalât Vekili İncedayı dün Denizyolları idaresinde bütün vapurlarımızın ve şileplerin seferleri hakkında tetkikler yapmış ve gemilerimizin sefer vaziyetleri üzerinde alâkadarlardan bazı istizahlarda bulunmuştur.
rası imaarife, I 1 4,1 5 1 lirası zira-ate, 144,609 lirası vilâyet sıhhat işlerine, 56,141 lirası vilâyet veteriner işlerine ve 1,241,036 lirası da muhtelif iş ve masraflara ve muavenetlere ayrılmıştır.
Belediye kısmında da I milyon 054,169 lirası belediye sıhhat işlerine, 1,892,422 lirası imar, yol ve fen işlerine, 359,328 lirası itfaiye (teşkilâtına, 535,780 lirası temizlik işlerine, 154,340 lirası park ve bahçelere, 108,861 lirası iktisat işlerine, 36,500 lirası me-zarlrklar teşkilâtına, 26,290 lirası belediye veteriner işlerine, 2,446,5 I 6 lirası belediyenin muh telif ve müteferrik masraflarına ve 1,514,01] lirası da Vilâyet vc Belediye varidatlarına nazaran müşterek masraflara ayrılmış bulunmaktadır.
Vali ve Belediye Reisi doktor Lûtfi Kırdar şu «özlerüe 1941 yılı şubat içtima devresini kapatmıştır:
Muhterem arkadaşlar, I
C— Bugünkü toplantımızla üçüncü intihap devresinin 3 üncü yıl içtimai, şubat ayı bütçe devresi sona ermiş bulunuyor.
Bu devrede arz ve takdim ettiğimiz 1941 yılı Vilâyet ve Belediye müşterek krsımlarmı ihtiva eden istanbul Umumî meclîsinin âdi ve fevkalâde bütçekrile mülhak bütçelerimizin tetkikatını ikmal etmiş, ayni zamanda 1939 yılma ait kat'î hesaplar üzerindeki tetktkatı da tamamlamış bu-lunmakıtayız.
Bütçenin icra mes'ulîyetinî üze, rinde taşıyanlara talh/mil ettiği, yukarıda hulasaten arz ettiğim vazifeleri tatbikat sahasına dökerek gelecek sene huzurunuza bunların filî neticelerrle çıkacağımızı vade. der, hepinize saygı ve sevgilerimi sunarak şubat içtima d evresin in
•nihayet (bulduğunu arzederirru» -o——
tlâç Kaçakçısı Ali Yakalandı
Ramanyadan Ikereste getiren Sevjm vapurunun tayfasından A-li elbiseleri altına sakladığı üç kiloluk ispesyalite ilâçları gümrüksüz çıkarmak isterken Gümrük Muhafaza memurları tarafından yakalanarak tahkikata başlanmıştır. '¦'
Besim Ömer Akalın için   dün
Merhum profesör doktor General Besim Ömer Akaılının birinci ölüm yıldönümü münasebe-tile dün Üniversite Tıp Tarihi Enstitüsünde 'bir ihtifal yapılmıştır.
Merhumun akrabalarının, talebelerinin ve meslek arkadaşlarının bulunduğu bu ihtifalde evvelâ söz alan Rektör Cemil Bîlsel bir hitabede bulunmuştur. Sözlerine aziz arkadaşlarım diye başlayan Rektör:
— Profesör doktor Besim Ömer Akalın g'eçen yıl bugün a-raynızdan ayrıldı, ölümünün ilk yıldönümünü Üniversite çatısı altında anmak içm burada toplanmış bulunuyoruz.
Demiş ve hazır bulunanları, iki dakikalık bir sükûte davet etmiştir.
Merhumun hatırasına hürmeten İki dakika ayakta durulduktan sonra, Rektör sözlerine çöyle devam etmiştir: j
€— 'Profesör doktor Besim Ömer, içinde (bulunduğumuz büyük ilim müessesesinin intihapla başına gelen ilk profesördür. Der. sini ve kliniğini tesis eden bizzat kendisidir. Besim Ömer, tıp ilrni-jıin memlekette en büyük hadimidir. 'Memlekeİe b'Uyük bir yekûn tutan ölmez eserler bırakmıştır. O, hastalarınaj (büyük bir ihtimam ve şefkat gösterirdi. Beynelmilel faaliyete taallûk eden sahalarda yirmi sene kendisile (beraber çalıştım. Bir kaç kere Avrupaya seyahat ettik. Bütün meselelerde kenidisini daima çok dikkatli ve çok zekâlı gördüm. Nihayet; Besim Ömer tam unanasile bir insandı.»
yapılan merasimden bir intiba
Rektörden sonra profesör Âkil Muhtar Özdem, Besim ömerle arkadaşlığının nasıl başladığını, onun kıymetli mesaisi ile bir takım hatıralarını anlattıktan sonra:
«— Besim ömeri bir kardeş ve aziz ıbİT dost olarak tanıdım. Onun ölümü, bende çok elim bir tesir bırakmıştır.» demiş ve 1929 da hocalığının 41 inci senei devriyesi esnasında kendisine söylediği sözleri tökrar etmiş, eserlerinin İtip alemindeki eşsizliğini tebarüz ettirerek «özü doktor Nihat Reşada bırakmıştır.
profesör doktor Nihat Reşat; Besim ömerin hususî hayatına yakından vâkıf samimî bir arkadaşı olduğunu söyliyerek Hima-yei Etfal ile Hilâlrahmere yardımlarını hatırlatmış ve 60 i mütecaviz eserinin hep halka hitap eden, halk tarafından anlaşılan kıymet, li eesrler olduğunu anlatarak büyük brr teessür içinde sözlerini bitirmiştir.
Onu müteakip, Servetifünun sahihi me'bus Ahmet İhsan söze başlamıştır:
-Besim Ömeri 1888 de Be-
yazıttaki kitapçılardan birinde o-tururücen tanıdım. Zamanla, sık sık görüşercJc ahbap olduk, i 89 1
de ise Servetifünun sütunlarında yazı yazmağa başladı. Böylece dostluğumuz ilerledi ve sağlam-iaştı. Bir çok iyiliklerini gördüğüm bu temiz insanın hatırası önünde hünmet ve hayranlıkla feğiliyorum.»
Bu surertle Üniversitedeki ihtifale nihayet verilmiş ve oradan çıkılarak, toplu Ibir halde (merhumun kabri ziyaret edilmiştir.
Bir Gazinocu Olü Bulundu
Seksenlik ihtiyarın Gazinosuna Giren
Genç Çocuk Kimdir ?
Şehzadebaşında Darüttalimi Musiki gazinosu sahibi Hacı Osman dün sabah gazinonun orta katında ölü olarak bulunmuştur.
Hacı Oamanın oğlu 'babalığının yelek cebinde bin lirası bulunduğunu ve ıbu para ile bir kat elbisesinin yok olduğunu    söylemesi
üzerine Ibir cinayet ihtimali gözö-nünde tutularak tahkikata Adliye doktoru Enver Karan memur edil mistir. Enver Karan lüzum gördüğünden ceset Morga kaldırılmıştır.
Dü n yapt ı ğı m ı Z t ahk ika tt a bundan iki ıgün evvel gazinoya bir genç çocuğun almdığı ve bu çocuğun bu sabah bulunamadığı görülmüştür.
Bundan 'başka rmasa üzerindeki mumların sabaha kadar yandığı görülmüştür.
Dün akşamüzeri Morgdan gelen raporda 80 •yaşındaki Hacı Oamanın kalp sektesinden öldüğü anlaşılmıştır.
Çalındığı söylenilen bin lira ile elbisenin bulunması için tahkikata devam edilmektedir.
Görüşmeler
Almanyaya Mal Mukabilinde İhracat Yapacağız
İngiltere için yapılacak satış teklifleri bu ayın «onunda bitecektir, ingilizler 40 bin balya tiftik alacaklardır. Stok olarak yeni mahsul devresine 10 bin balya kadar kalacaktır. İsveç ve İsviçre için tiftik talepleri gelmiştir. Bu memleketlere yeniden lisans verilmesi (muhtemeldir. Kendirin lisansa 'tâbi tutulması satışlarını gevşetmiştir. Afmanların alacakları hububat için mevcut iki yüz bin liraları vardır. Fakat satış görüşmeleri henüz bitmemiştir. Almanya için ayrılan 1,300,000 liralık »kontenjana göre 650 bin liralık dan, 300 bin liralık kuş yemi, 210 bin liralık nohut ve 140 bin liralık kuru bakla satılacaktır. 'Mallar hazırdır. Fakat henüz fiyatlar üzerinde kat'î anlaşma olmamıştır. Almanyaya külliyetli miktarda koyun derisi yüklenmiştir. Stok kalmamıştır. Keçi derileri de çifti 230 kuruşa yükselmiştir. Almanyaya mal mukabili mal öhraç ediJmesi prensipi üzerine görüşmelerin bu mecrada devam etmekte okluğu haber verilmektedir.
Lüks Kaşır Meselesi
Ticret Vekâleti Fiyat Murakabe komisyonu tarafından lüks peynir adile tefrik edilen peynirlerin bu tasnifini kabul etmemektedir. Lüks adı verilen bu peynirler arasında Uludağda yapılan geniş ıkaşerler de bulunmaktadır. Dün Eminönünde yağcı Yani İsmail Hakkı Iskeçeli ve İstefanidis âdi ıkaşer peynirlerini (lüks ka-şer) adile sattıkları -içrîn Müddeiumumiliğe verilmişlerdir.
Lüks Mağaza Diye Satış
Bahçekaprda Kamelya mağazası lüks mağaza sıfatüe satış yapmak (müsaadesi almadığı halde mallarını yüzde elli yüksek fiyatla satmıştır. Yapılan tahkikat neticesinde mağaza sahibinin Müddeiumumiliğe verilmesi kararlaştırıl-jnıştır. ıBeşiktaşta yarı yarıya nohutlu kahveyi 1 80 kuruşa satarken görülen Zeki oğlu ibrahim dahi Adliyeye verilmiştir.
AmsrikayaİhracatBışladı
Amerika için tavşan derisi satışları başlamıştır. İlk parti olarak 30 bin liralık gönderilmiştir. Bu yüzden tavşan derilerinin fiyatları 28 - 30 kuruş arasında yükseltmiştir. Diğer av derilerinden he nüz sevkıyata bağlanmamıştır. A-merikadan serfbest dövizle kitre talepleri gelmiştir, ilk talep otuz bin (liralıktır. /Görüşmeler 'bibmek üzeredir. Naturel kkreler 200 -350 ikuruş arasındadır.
150 Bin Liralık İhracat
Fransa ve Bulgaristana ihracat başlamıştır. Dün 150 bin liralık mence şehadetnamesi verilmiştir.
Fransaya iç fmdrk, Jsviçreye fındık ve harup, Molanda ve Mısıra «tütün, Romanyaya zeytin ve yer fıstığı. Bulgaristana balık ve palamut hulâsası, ltalyaya balık, Yugoslavyaya ımikset, Çekyaya armut kurusu ve kayısı çekirdeği görvd erilmiştir.
GÖNDEN
GÜNE
Sporumuza Kim Beddua Etti?
Hani bazı bahtsız insanlar vardır ki bütün hayatla-nnca iki yakalan bir araya gelmez, neye el atsalar kurur, neyi tutsalar işlemez durur, bir kolunu sefalete, bir kolunu felâkete kaptırmış onlar nereye sü-rüklerlerse maksatsız yürür...
Hemcinsleri böylelerine hem acırlar, hem de bu hale bir mazeret yaratırlar:
— Muhakkak . anasının babasının bedduam*, almış olacak!...
?
Bir türlü yoluna giremiyen, bir türlü maksat ve gayesine ere-mîyen sporumuz ıgn de biz hem acıyor, hem de - niçin böyle olduğunu kestiremiyerek, ne yapalım - bir mazeret bulmak mecburiyetinde kalıyoruz:
— Muhakkak ki, kuruluşunda kim bilir kimin bedduasını almış!...
?
Bize bu satırları yazdıran» sporumuzda sık sık rastlanan manasız ve faydasız, yalnız faydasız değil beiki de zararlı kararlar ve icraattır. Bunlardan bir tanesi ve en yenisi de Istanbui-spor klübüne yapılan büyük bir haksızlıktır.
Hâdiseyi kısaca anlatalım:
Dört beş senedir yapılan milli küme maçlarının bir talimatnamesi vardır. Bu talimatnameye göre millî kümeye Ankara-dan iki, İzmirden iki, İstanbul-dan dört klüp iştirak etmektedir. Bu klüpler de mahallî şampiyonalarda alınana derecelerle belli olmaktadır.
Bu sene istanbul şampiyonasında Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaraydan başka dördüncülük mevkiini alan İstanbul-sporun da millî kümeye girmesi lâzımdır. Eldeki talimatnameye göre bunu hak etmiştir ve bu hak çalışmasının bir meyvası-dır.
Fakat siz işe bakınız ki İstan-bulsporlu çocuklar uğraşa, didi-şe bu meyvayı olgun bir hale getirdiği gün Futbol Federasyonunun aklına esiyor ve bu esinti ile sadır olan karakuşi bîr hüküm yürütüyor:
— Yetiştirdiğiniz bu meyva-dan mütena'im olamazsınız!
Niçin?...
Bu niçin ve spor işlerimizin buna benzer manasızlıkları karşısında her zihinde beliren bir sürü niçinlerin cevabını makul ve mantıkî olarak verebildiğimiz gün, sporumuza:
— Muhakkak ki, kuruluşunda kim bilir kimin bedduasını almış!... mazeretini yürütmek mecburiyetinden kurtulacağız.
Kör Kadı
TAKV4.J
20 MART 941 PERŞEMBE AY: S - GÜN: 79 - Kasan: 1SS RUMİ: 1S57 — Mart: HİCRÎ: 1360 — SEFER:
7
21
VAKİT
GÜNEŞ:
ÖĞLE:
ÎKÎNDl:
AKŞAM:
YATSI:
tMSAK:
ZAVAUt   EZANİ
7,04 13,22 16,47 19,21 20,51
5,24
11,43 6,00 9,26
12,00 1.31 |
10,03
Ben hftlft pencerenin pervazına dayanıyordum. Bu sözler beni sanki daldığım rüyadan uyandırdı. Misls Danvers'e bakıyordum. Soğuk kanlılrkla pencereyi kapadı perdeleri çekti. Hâla söyleniyordu:
— Deniz nuI m oldu£u için vapurdakller herhalde kurtulurlar. Sadece vapur sahibi zarara girdi. Yoksa can kaybolmamıştır.
Etrafı topluyor yatak örtUsünde hasıl olmuş olan bir kıvrımı düzeltiyordu. Sanki biraz evvelki kadın o değildi. Kapıyı açarak bana yol vordl. Koridordan geçerken uzun Nİyah etekleri yerleri NÜpurttyordu. Bir hayalete benziyordu. Ben de a£rr a gır a-dımlarla merdivenleri indim. İçim bomboktu. Hiç bir şey düşünemiyordum. Frith beni görünce naııki olan biten şeylerden haberim yokmuş gibi bana İzahat verdi:
— Sahile yakın bir vapur batmış, Mlster de Vinter oraya bakmağa gitti. On dakika kadar oluyor. Arkasından gitmek IstersenEz yetişirsiniz, Çok uzaklaşmış olmryacak.
— Hayır, gltnılyeceftim.
Bahçeye çıktım sis yavaş yavaş açılıyordu. Başrmı kaldırdım: Biraz evvel olduğum odanm pencerelerine baktım. Sımsıkı kapalı İdi. Bu pencere meğer ne kadar da yüksekmiş. Ayaklarımın altındaki taşlar da ne kadar katı... Tekrar bir pencereye, bir yere baktım. Bu hareketten başım döndü. Gözlerimin önünde siyah gölgeler dolaşmağa başladı. KefidLmi İyi hissetmiyordum. Tekrar içeri girdini. Bir sandalyeye oturdum. Soğuk
Yazan: Dafne du Maurier
55
Çeviren: Rezzan A. E. Yalman
terler döküyordum. Frlth'e seslendim:
— Biraz konyak getirir misiniz? Dedim.
Biraz sonra gümüş bir tepsi İçinde kadehle konyak geldi. Uşak bendeki rahatsızlığı sezmiş olacak ki;
— Klarls'l çağırayım mı! Diye »ordu.
Ben reddettim ve rahatsızlığımın sıcaktan ve heyecandan ileri geldiğini söyledim. Beni yalnız bırakmasını ve hava alırsam bu halin geçeceğini söyliyerek tekrar bahçeye çıktım.
Sis artık tamamile açılmağa başlamıştı. Denizin göründüğü tarafa kadar yürüdüm. İçimdeki üzüntü do sis tabakası gibi çözülmeğe başlamıştı. Madem ki Maksim iyi İdi; madem ki onu tekrar bulmuştum, içim ra-hatlanmıştı. Geceki ıstırabımı hatırladım. Bu yirmi dört saati, kabil olsa da, hafızamın en karanlık bir köşesine gömebllsem, tıpkı eski ve unutulmuş çocukluk hatıraları haline gelebilse...
Denizde kazaya uğrayan gemi göründü. Etrafında birçok sandallar, motörler dolaşıyordu. Uzaktan gelen İnsan 6Cslerl duyulu-
yordu. Biraz daha yaklaştım. Karsıma bir gümrük memuru çıktı. Bana dedi ki:
— Kazayı sizde mi merak ettiniz? Bu va puru kurtarmak kolay iş olmıyacak. Yansı suyun İçine batmış.
— Ne yapacaklar şimdi?
— Bir dalgıç denizin dibine İnip bakacak. Belki vapurun teknesi delik değilse daha kolay kurtarılır.
O aralık Frank aşağıdan geldi, yanımıza yaklaştı ve ayni şekilde şeyler anlatmağa bağladı. Biraz evvel telefonda ağlryarak dert yandığım adam sanki o değilmiş gibi İdi. Her şey bir an İçinde değLşnüştl. Maksim bulunmuş, hayat tabii seyrine girmişti. Bütün bunlar da sahile yakın bir vapurun batmasından ileri gelmişti.
— İşte dalgıç hazırlandı, iniyor. Görüyor musunuz? Şfcmdl dalacak.
— Maksim nerede? Diye sordum.
— Bir az evvel kazaya uğrayan tayfalardan birisini sandala aldı ve sahile geldi. Boy le zamanlarda Maksim son derecede cesur ve merhametlidir. Göreceksiniz,   bütün bu
tayfalara ne güzel İkram edecek, onlarm rahatlarım nasıl düşünecektir! Haydi Mlsls do Vinter şatoya dönüp biraz istirahat ediniz. Siz de üzülüp yoruldunuz.
Anlaşılan rcnginıin sarılığı ve her tarafımın titremesi ona bu hissi vermişti.
— Hayır, dedim. Aç da değilim, yorgunda değilim. Burada biraz daha durup dalgıcın çıkmasını göreceğim.
Yalnız kalmak istiyordum. Frank ile karşı karşıya kalmaktan Urküyordum. O İsrarla beni şatoya götürmek istiyordu. Nihayet gelmlyeceğlnıi anladı, selam vererek yanı-mnsdan çekildi, gitti.
Biraz sonra gümrükçü de işine gitti ben yalnız kaldım.
Hiç acıkmamış tim. Sinirlerim o kadar gergindi ki yorgunluğumu da hissetmiyordum. Bütün endişem sükûndan İbaretti: Biraz sonra Maksim ile nasıl karşılaşacaktım? Hep onu düşünüyordum. Birbirimize ne söy-
liyeoektOc? Yavaş yavaş oralarda dolaşmağa boslu d mı.
Aptal Ben İki kaya arasına oturmuş düşünüyordu. Beni görünce evvelâ ürkmüş gibi gözlerini açtı, sonra tebessüm ederek:   "''']-"' ,;
— Bir vapur daha battı. Ama bunu çıka* racaiüar ötekini çıkaramadılar, lçlndeklnl de balıklar yemiştir.
(Arkası var)
7602
4997
92
20 - 3 - 941
VATAN
3
BUGÜNÜN ADAMLARI
Harp Vaziyeti
v
Pap
1
os un
Hayatından Birkaç Sahne
Yunan Başkumandanının En Büyük
Meziyeti Yunan Ordusunu Politikacılıktan   Kurtarmaktır
Yazan: P. S.
Bir kaç ay evvel Alekaandr Papagoa'un adını Yunanistan haricinde 'bilen azdı. Yalnız iki, üç »ene evvel Gen. Papagos, Yunan Genel Kurmay reiei sıfatile. m«ml ek elimizi ziyaret ettiği zaman Atatürk, İsmet jnönü ve Fevzi Çakmak gibi büyük askerlcrijmiz kendisindeki yüksek cevheri derhal farketrnişler ve Yunanlı misafirle askerî meseleler hakkında görüşmekte derin fek meslekî haz duymuşlardı.
Yunan Umum Kumandanı bjı alâkaya tam amil e lâyıktır. Cidden tepeden tırnağa kadar tam bir askerdir. Yunanistanda askerlerin politikaya karışması umumî bir âdet olduğu sırada Papagos, asker oldukça siyaset, ten kaçmağı kendi hesabına meslek tutmuş ve politikacılık yüzünden tefrikaya uğrayan Yunan ordusunu (miliî bir ordu haline koymağı da i$ edinmiştir. Bugün Yunan ordusunun İtalya gfbi büyük bir devletin ük taarruzlarına ve sonradan yeis içinde tekrar ettiği bütün ağır hücumlara mukavemet edebilmesinin sırrını, Papagoa'un usul ve sistem dairesindeki çalışmalarında aramak lâzımdır. Gen. Papagos, *bu mukavemeti sayesinde kendi memleketinin varlığını, emniyetini, istiklâlini kurtarmakla kalmamış, Ingilterenin Şimalî Afrikada küçük kuvvetlerle taarruza geçjmesine zemin hazırlayarak (harbin bütün seyri üzerinde çok faydalı ve hayırlı bir tesir bırakmıştır. Yunanistan; italya gribi bir düşmanla mücadele ettiği bir sırada Almanya cibi bir düşmanın taarruzuna Ikarşı koyacak bir azim ve cesarette bulunmasını en çok ona borçludur.
D apagoe uzun nenelerden-* beri hep suba- yetiçtır-rn^ bir asker ailesinin oğludur. 9 ilkteşrin 1883 te dojpmuçtur. Babası Yunaniatanın en iktidar-lı topçu zabitlerinden biriydi. Yunan topçu kınalarını modern bir hale koymakta çok hizmeti dokunmuş, sonradan da Harbiye Nazırlığı yapmıştır,
Aleksandr Papagos narin yapılı bir adamdır. Omuzlarına a-ğır meşguliyetler almak itiyadında olduğu için hayatı daima ciddî tarafından görmüştür. Gözlerinde ciddî, biraz hüzünlü bir mana vardır.
Mektepte okuduğu sırada sü. variliğe merak sardırmış ve pek mahir bir süvari olmuştur. Sonra Belçikada tahsilini tamamlamıştır.
Balkan Harbinden biraz sonra genç zabitin bayatında mü-»Sim bir hâdise olmuştur. Genel
Kurmay mektebinin bazı kurslarına devam ettiği sırada binbaşı Metaksas adında bir muallimle tanışmış vc çok çabuk doat olmujtur. O sıralarda bütün Yunanistan Kralcı ve Venizeloscu diye iki düjman cepheye ayrıl-(mıçtı. İki genç za'bit, bu gidişin Yunanistan için felâket olacağı hakkında sık sık dertlenmişler ve politika yüzünden ikiye bölünmüş bir ordunun vatanî bir
vazife göremryeceğrni, Yunania. tanı büyük felâketlerin beklediğini tekrar etmişlerdir.
Anadolu 'harbi bu tahminleri doğru çıkarınca iki »genç zabit gayet atkı kafadar olmuşlar ve kat'iyyen politika ile uğraşma-inakla beraber Yunan ordusunu da bu 'hastalıktan kurtarmağa ahdetmişlerdir.
Papagos Anadolu (harbinden sonra bir süvari liva kumandanı sıfatile Larisa'da vazife görmüş, tür. 1933 te süvari dairesi reisliğine geçmiştir. Sonra »birinci vc üçüncü kolordulara kumandan olmuştur.
1936 da, Metaksas,   Yunan
idaresini diktatör sıfatile ele almak ihtiyacını duyunca eski silâh arkadaşını çağırmış ve §u su.ılı sormuştur:
— Aleksandr Papagos, bu i|te 'benim tarafımda mısın?
General, politika hakkındaki
fikrini açıkça anlatmak maksadı, le şu cevabı vermiştir;
— Ben hiç bir >ahj»ın tarafın-
da değilim,   ben Yunanistanın
tarafındayım.
— Öyle ise, ©eninle anlaşacağız. Ben de o taraftayım.
Metaksas, maksadının po. Htikacıhk etmek olmadığını, Yunanistanı parti hastalığından kurtarmak ve millî bir ceplhe üzerinde birleştirmek maksadile i§ başına geldiğini eski arkadaşına anlatmış ve kendi, sini ikna etmeğe muvaffak olmuştur. Bunun üzerine Papagos, Metaksasın Harbiye Nazırı olmağı kabul ekmiştir.
Bunun üzerine general, Yu-nanistanda (hakikî bir askerlik ruhu kurulması hakkındaki düşünce ve hulyalafını geniş ölçüde gerçekleştirmek imkânını bulmuştur. Gayretle çalışmış ve bol ve çabuk neticeler almıştır. Bütün ömrünce bitaraf kaimış olmasının faydaları derhal görülmüştür. Venizelos taraftar: zabitlerin affedilmesini ve ordu. ya geriye alınmasını ısrarla istemiş ve Kral taraftarlarından bir azlığın mukavemetine rağmen fikrini yürütmüştür. Zabitler heyeti arasındaki birliği ve aıhengi bir defa kurunca işe sarılmış» çalışmış ve herkesi geceli gündüzlü çalıştırmıştır. İşte bu gayretler sayesinde bugünkü Yunan ordusu kısa bir zaman içinde doğabilmiştir.
Papagos, sıkı bir talim ve terbiye ile hazırladığı mükemmel aleti iyi bir surette kullanmağa iktidarı olduğunu da Arnavutluk harp meydanlarında pek iyi bir şekilde isbat etmiştir. Görünüşte sakin brr adam olmakla beraber kendisinde süvarilere mahsus atılganlık vardır. Fakat bu meyillerine pek iyi fren vurmuş ve İtalyanları Arnavutluk cenup ve şarkından atarak sahillere doğru sürmek hususundaki plânını büyük bir ihtiyat ve tedbirle tatfbik -etmiştir. Bu mahirane sevk ve idare altında Yunan ordusu zorluğa dayanmak ve en cüretli plânları tatbik etmek hususunda kimsenin tahmin etmediği bir istidat ve kabiliyet göstermiştir. Bütün dünyayı hayretlerde 'bırakan Finlandiya askerinden hiç te geri kalmadığını 'herkes tasdik etmiştir.
Askerlikte eski bir söz vardır. Derler ki: «Fena as-ker yoktur, fena zabit vardır.» Papagos Yunan zabitini politikacılıktan kurtarmakla ve iyi bir asker sıfatile çalışmağa alıştırmakla Yunan ordueunu kurtarmış ve yükseltmiştir.
italyan ordusunun en büyük taltsizliğı, Yunan ordusunu A-nadolu harbinin verdiği neticelerle ölçmek ve Yımaniatanda Papagos adında br asker yetiştiğini ve bu askerin son seneler, de yaman bir eser yarattığını fafkedememektir.
Yazan:
İhsan BORAN
Doğu Afrjkada:
Kad
insiz
Bi
r
Pi-
yes
Erltrede Koni . Asmam İtalyan müdafaa mevzii etrafında muharebe kısılmıştır. İngilizler bu mevkii önce cenuptan kuşatarak düşürmek istediler; fakat ttalyanlar cenup cenahlarını mevcut İhtiyat kuvvetlerlle uzattılar. Dunun Uterlno kanatmayı daha cenuptan vo daha geni? bahada yapmak üzere Adaugrl'ye varmış olan İngiliz taarruz kolu şimale tevcih edildi. Dlfter taraftan taze gelen Fransız hür kuvvetlerlle tngUlz takviye kuvvetleri italyan mevziinin şimalden yan ve gerisini kuşatmak maksadile İki koldan Cubcub ve Kelamet istikametlerinde cenuba sevkedlldi. Bu suretle İtalyan mevzii şimalden, garpten ve cenuptan bir taarruz çemberi Icjne alındı. Artık İtalyanlar İçin kurtuluş ümidi kalmamıştır. Ancak (Musava) ya çekilebilirler; fakat orada da Kızıl • i- m • yo İngiliz donanması vardır. Eritrenin işgali çok bürmiyeccktl.
Balkanlarda:
İtalyan ordusu. Yunan müdafaa cephesinin merkezine yaptığı yarma taarruzunda muvaffak olamadı ve 5 tümenden 3 tümenim kaybetti. Çimdi Yunan cephesinin şimal kısmraa taarruza geçmiştir. Fakat Yunan mukavemeti karşısında bu taarruzdan da bir netice alamamıştır. Bizim kanaatimize göre, İlk taarruzu cephenin şimal kısmında yapsaydı, İtalyan ordusu daha doğru hareket etmiş olurdu. Dağlardan biran evvel kurtulmak vc düzlük araziye inmek İçin İtalyan ordusu hesabına başka çare yoktur. Gorlce - Selanik istikameti eski Romanın da kullanmış olduğu tarihi bir istikamettir.
Fakat birbiri ardınca merkezde ve şimalde yapılan bu İtalyan taarruzlarının hedefi, ihtimal Arnavutluk cephesinde Yunan kuvvetlerini tesbtt etmek, Yunan başkumandanlığını, Selanik mıntakası İçin kuvvet tasarrufundan menetmektir. İtalyan ordusu bunu yapabilir mi? Bu taarruzlarla yapamadığına hükmedebiliriz. Çünkü bu taarruzlarla İtalyan ordusu bir karış llerUemcğe muvaffak olamamıştır. Yunanlıların Makedonya ve Selanik mratakasmda tahminen 7-8 tümenleri vardır. İtalyan ordusunun zafı karşısında Yunanlılar bu kuvveti Arnavutluktan tasarruf edecekleri kuvvetlerle takviye edebileceklerdir-
General   Wavell ordusunun 9 şu-
battanberl Blngazl cenubunda açık ordugâhta Istlrabatlne devam ettiği m kabul edemeyiz. Yunanistan sahillerindeki hava ve deniz üsleri, In-gllterenln Akdeniz hâkimiyeti için mühim sevkulceyş noktalarıdır. İngiltere, bir Alman İstilasına karşı bu sevkulceyş noktalarını açık bulundu-rama/.
Her iki tarafın gizli tedbirler aldığı muhakkaktır. Bunlar Yugoslav-yanın vereceği kararla meydana çıkacaktır. Her iki taraf da bu kararı bekliyor. Zira Yugoslavyanın müs-bet veya menfi kararına göre her İki tarafm harekât plânlan başka başka olacaktır.
NİŞAN
Dahiliye Nazın merhum Münir (Pa.şa) torunu ve İstanbul Tabibi Adlisi Enver Karanın kızı Şermin Karanla Çanakkale otomobil bölük komutanı önyürbaşı Zeki Ak-manalp nişanlanmışlardır. Taraf, lara saadet diler ve <güride tabibimiz Enver Karanı tebrik ederiz.
Im
ra
insanları
Vedat Nedim Tor, Ortaya Mozaik Gibi İşlenmiş, Güzel Bir Sanat Eseri Koymuştur
Ertuğrol Muhsin İyi Sahne Muvaffakiyetlerinden Birini Yaratmıştır
g Hlı akçamı Şehir Tlyatrosıı-
Yazan
H.
ZAL
nun dram kısmına büyük bir merak İçinde gittim. Vedat Nedim Tör'Un (lmralı insanları) adlı plyo
81 oynanacaktı. Merakımın sebebini anlatayım:
Vedat Nedim, takrm takım içtimaiyat âlimleri, hukukçular, muharrirler arasında asırlardan beri devam edip giden suç ve ceza münakaşasını bir piyes rnevzuu diye
eeçmişt.r. Bu münakaşada kendi tuttuğu davayı ispat İçin hayali vasiyetler yaratmağa da ihtiyaç duymamıştır. Sadece memleketi» mizdo yapılan vo bütün dünyanın dikkat ve alâkasını çeken îmralı tecrübesinin mânâsını ve neticesini gözlerimizin önünde canlandır* ma#a kalkrşmıştır.
Umumiyetle bir piyesle; muharririn kahraman diye seçtiği bir tek erkek veya kadınm ftklbetine seyirci oluraunusj. Muharrir bîr tez ispat etmek isterse de bunu kahramanın sözleri ve hareketleri İçin de ifadeye çalışır. Bir tek kahra* manın âklbetinj bile sahnede can» landırmak o kadar güç bir iştir ki kendi hayatımıadan alınmış bir mevzuu orijinal bir şekilde İşlemek iddiaaile ortaya çıkan muharrirlerimiz pek azdır. Umumiyetle (adapte) denilen neviden piyesler seyretmeğe mecbur oluyoruz.
Yani başka bir memleketin hayatından alınmış bir mevzu, adlar değiştirilerek, şartlar a», çok bizim hayatımıza benzetilerek bizim aramızda olmuş, bitmiş gibi gösteri-
. liyor.
Tiyatro tekniğinde kendi ayagı-
mızla yürümekte böyle aciz gösterip dururken, Vedat Nedim Tör adlı bir muharrir ortaya çıkryor, ken di ayaklarlle yürümek şöyle dursun pek orijinal bir mevzu etrafında kendi kanatlarüo uçmak iddiasında bulunuyor.
Zaten ayn ayn şahıslarla degu, bütün bir cemiyetin hayatı Ue alâkası olan b|r içtimai davayı bir piyes mevzuu yapmağa kalkışmak da çok büyük bir cesarettir.
işte bütün bu düşünceler dolayı-sile merak ediyordum: Vedat Nedim bu kadar ağır bir yükün altından nazil kalkacaktı?
Seyirciyi böyle bir içtimai davanın peşinden ne dereceye kadar slirükllyebiiecekti? Şurası da vardı ki bir piyesin başlıca hareket ve alâka unsuru olan kadını da piyesinden tamamile atmıştı- (lmralı insanları) piyesinde sahneye çıkacak bütün oyuncular erkekti.
K
adın hiç ml yoktu? Evet, zahlrdo hiç yoktu. Perdenin açılmasını rnerakla beklerken etrafıma bakryordum ve görüyordum ki tiyatronun bütün kadın oyuncuları yukan kat localarına yerleşmişler vc kendilerinden İstiğna gös termek euretile erkek arkadaşlarının tek başlarma oymyacakları bu usulsüz piyesi seyretmeğe hazırlanmışlardı.
Fakat mevzuun esasını düşündükçe şunu hatırlryordum kl sah,-neyo kadın çıkmamasına rağmen bütün bu piyes kadın mevzuu etrafında cereyan edecekti: Şeytan ro-
Evlenmeli?
Bayan İkbal Sönmez
10 yaşındadır. Eski paçalardan birinin evlâtlığıdır. Gözü açılmamıştır. İşgüzar ve uynal tablutlldlr. Okuması yazma*! azdır. Kimse»! yoktur. Kenarda toplanmış bir ka<; paracığı vardır.
Bay Arif Işbîlan
65 yaşındadır. Piyasanın tanınmış ithalât tüccar] s -
rındandır. Eli açıktır. Gençlik hcveslndedlr. Dört defa evlenmiştir, tkl apurtımaııı» sekiz dükkânı vardır.
Vedat Nedim
lündcki kadın, melek rolündeki kadın...
Ceza İstatistiklerimiz şuhu gösteriyor ki TUrklyede cinayeti meslek edinmiş bir smıf yok gibidir. Her sene yapılan cinayetlerin çoğu namus belâsı işlenmiştir. Katillerin bir çoğu, cemiyetin balgam diye attıfı düşkünler değil, kadın işlerinde titiz ve kıskanç davran* mafı mertlik sayan tosunlar ve babayiğitlerdir. Türk iyede cinayetlerin çofu kadın yüzünden işlenir ve çoklarının mes'ullerl, muhitlerine en faidell olabilecek tipte, şahsiyet sahibi adamlardır.
İtiraf edeyim kl Vedat Nedimin ranat kudreti hakkmda duyduğum bütün itimada rn-gmen, mevzuu a-çıktan açıfa bir içtimai dava, kahramanı İsa ceza sisteminin değişmesine taraftar bir idoallat olan bir piyesi sonuna kadar canlı W? ;*kll-do yürüteceğine emin olamıyordum.
İlk tablo benim için do herkes için Ue büyük bir sürpriz oldu. Tüylerimiz Urpererek seyrettik; Koranlık biraz dagılmM boşluk içinde bir zindan gördük. Demir parmaklıkların arkasında kanlı katiller vardı, Vedat Nedimin pek sevdiği ve muvaffakiyetle tatbik ettiği (konuşma korosu) tarzi-le; bir ağızdan, perde perde konuşuyorlar ve karanlıktan, dertlerinden, acılarından şikâyet ediyorlardı. .
Demir parmaklıklara sarılmış bir halde karşınıza çıkan bu zavallıları, içtimai hayatın bütün bu kurbanlarını gösteren bu tablo o kader kuvvetli bir tesir yapıyor kl bunun heyecanı, piyesin sonuna kadar alâkanızı canlı bir halde tutuyor vo üzerinizde devamlı bir iz bırakıyor.
Bundan sonra tablo tabloyu, perde perdeyi takip ediyor. Görüyorsunuz kl lisan temiz vc güzel, mevzu bir mozaik gibi inceden inceye işlenmiş, her sözün bir mânâsı var. Her söz ve hareket sizi bu çetin mevzua bağlamak için iyice düşünülmüş ve seçilmiş...
tik tablodan sonra bir tablo serisi başlıyor. Ortada genç bir idealist var: TUrklyede yaşıyan her sınıf insanın mayası temiz okluğuna kaildir ve eski usul zindanın amansız bir düşmanıdır. İnsanları clnayeto sevkeden içtima! mikrobun verem mikrobundan kolay tedavi kabul ettiğine de İnanıyor.
Sahne tertibatı ustalıkla işliyor. Genç İdealist, birbiri arkası sıra zindanın beş hücresile karşılaşıyor, beş katil tipi İle ayrı ayrı konuşuyor. HopBİnde ayni dava: Namus belâfi elinden bir kaza çıkan ve bu
karanlık zindanda vücudu ve ruhu çürüyen, meslekten canilere mahsus mikroplarla yavaş yavaş aşılanan mayası tertemiz Anadolu çocukları...
G
cnç idoalibt her blrile kahhar bir hapishane müdürü diye değil, anlayışlı bir dert ortağı gibi konuşuyor ve bütün bu konuşmalardan yepyoni bir sistem çıkıyor: Cinayet işliyen zavallının cemiyetin bir kurbanı olduğunu kabul e-den, onu karanlık bir zindanda boğ maya çalışacak yerdo   istimal bir
sanatoryomda   tedaviyi iş edinen
asil, güzel bir sistem...
Tablolardan biri Adliye Vekilinin yanmda bir toplantıyı gösteriyor. Hapishane İslahatı için bjr a-raya gelen bu komisyonun bir kıtım asası bizim idealist kahramanın fikrinde değil... Bazı insanların kanlarında  suç  mikrobu  olarak
doğduklarını, cemiyetin bunları tec
rit etmek mevkiinde olduğunu ileri aürüyorlar ve tedavi fikrine karşı duruyorlar. İdealist; prensiplerini hararetle müdafaa ediyor, Adliye Vekili de neticede bu kanaate iştirak ediyor.
İmralıda bir içtimai sanatoryom kurulması kafi surette kararlaşj-
yor.
ikinci perdede Uk kısım suçluların lmralı adasına çıktıklarını görüyoruz. Aralarından bir kısmı eski karanlık zindanı unutuyorlar ve diyorlar kl:
«Vaktile İstanbul köpeklerini bir adaya .-ittıklan gibi bizi de attılar. Maksat bizi burada öldürmektir. Biz çoğuz. Memurlar dört kişiden ibarettir. Kendilerinin hakkından gelerek kaçalım.> Aklı başında o-lanlar bu telkinlere uymuyorlar. Arada boğaz boğaza kavga oluyor, akıllı tarafı galebe ediyor vc âsilerin eline kelepçe vuruyorlar.
Bir sene sonra bütün dünyada alâka uyandıran yeni Im-ralıyı görüyoruz. Suçlular buralara kendi ellerüe bina yapmışlar, mahsuller yetiştirmişler, yeni bir hayat kurmuşlardır. Halleri, bak ıslan, hayat telâkkileri değişmiştir. Hepsi okur yazar adamlar olmuşlardır. İdealist gencin bütün tahminleri doğru çıkmıştır. Hattâ vaktile vekâletteki komisyonda en çok itiraz eden arkadaş da adaya geliyor, neticeleri görüyor ve içtimaî sanatoryom fikrinin doğru olduğunu itirafa mecbur kalıyor.
Piyes, lmralı insanlarının adaya
gelmelerinin yıl dönümü münase-betlle tertip ettikleri bir mllsame-re ile bitiyor. Güzel nutuklar söyleniyor, en sonunda da yine konuşma korosu halini alıyorlar vo iki eoslo tekrar ede ede cemiyoto şunu haykırıyorlar:
«Biz de sizin kadar iyiyiz, siz de bizim kadar fenasınız.>
Vedat Nedim Tör cidden çetin bir vazifenin altından hayret verici bir muvaffakiyetle kalkmış, ağır bir mevzuu sonuna kadar canlı bir
şckildo yürütmüştür. Bununla beraber piyesini müsamerc ile bitirecek yerde lmralı insanlannm Erzin canda geçirdikleri hakiki İmtihanı bir tablo halinde piyese ilâve cde-bilscydi Uk zindan tablosunun derin tesirini sonunda da tekrar edebilirdi. Müsamerc sahnesi, konuşma korosunun güzelliğine rağmen ilk tesir vc heyecanı biraz gev-şetmiştir.
(lmralı insanları) piyesinde Vedat Nedim ortaya güzel bir eser koymuş olmakla beraber bunun aahnedeki muvaffakiyetinin mühim bir kısmı Ertugrul Muhsine a-ittir. Ertugrul Muhsin cidden en gUzel sahne eserlerinden birini yaratmış, bütün oyuncular da rollerini anlıyarak, benimsiyerek. seve-
BcınnıaıD
Bulgaristandaki Hâdise
Yazan: M. H. ZAL
f\ yle bir devirde yaşıyo-ruz ki insan ömrünün kıymeti gayet düşkün... Harp münazebetıle ölümden bahse* diidigi zaman daima binlerce ölüye, yaralıya ve esire ait malûmat duyuyoruz. Bunun için BulgarisUnde bir Alman binba. sızının bir Bulgar gencini, o gencin babasının binbaşıyı öldürmesi, oğlunun intikamını alan babanın da on beş dakika sonre kapısının önüne asılması; ölü adedi bakımından heyecanla karşılanacak bir hâdise sayılmaz. Fakat Bulgar halkının yabancı işgalini nasıl karşıladığım aydınlatması bakımından ehem-miyeti büyüktür.
Alman gazeteleri, Avrupa birliğinden bahsederler ve bütün Avrupa    nam ve hesabine
konuşmaktan çekinmezler. Hal. buki bütün Avrupadaki i&galleri hep kuvvete ve şiddete dayanmaktadır. Romanyada da Kral Karol'un oynadığı role rağmen
halk, Alman işgaline şiddetle muhaliftir.
Yalnız Bulgarların, bir türlü yerine getiremedikleri mübalâğalı emeller yüzünden Alman* lan gönül hoşluğu ile karşılamaları ve işgali hoş görmeleri beklenebilirdi.
Halbuki işin içyüzü hiç öyleye benzemiyor. Başvekil doktor FiloPun «rmilli emellere kavuşmak saati geldiğine» dair o-lan son nutku, Bulgar halkının ağzına bir parmak bel çalmak demektir. Hükümetin başındaki bir avuç adamın yaptıklarına halk herhalde kızgındır, Başvekil de meşhur emellerden bahsederek halkı avutmak ihtiyacı nı duymuştur.
Alman binbaşısına ait hâdise de Almanların hoşnutsuz biı muhitle karşılaştıklarına, Butga-ristanda emniyet hissi duymadıklarına ve bir binbaşı bir Bulgar gencini kendi elile vuracak kadar tetikte durulduğuna delâlet eder. Dost ve emin bir muhitte böyle bir hâdise tasavvur edilemez.
Sonra çocuğun babasının binbaşıyı vurup intikam alması de muhitin şiddete karşı mukavemet hissi duyduğuna ve oğlunu kaybeden babanın etraftan cesaret gördüğüne delâlet eder. öldüren babanın on beş dakika sonra kapısı önüne asılmasına gelince; emniyet duyan ve bir muhiti adalet ve hakkaniyet yo-lile ısındırmak isteyen bir dost kuvvetin yapacağı bir hareket değildir. Ancak düşman bir muhitte gösterilmesine ihtiyaç duyulan bir nevi şiddettir.
Bulgaristandaki hâdise herhalde şunu gösteriyor ki Balkanların diğer kısımları gibi Bulgaristan bile tekin değildir. O-rada bile çarpılma alâmetleri belirmiştir.
BUGÜNKÜ  PROGRAM
8 Program 8.03 Ajans haberleri 818 Hafif parçalar (Pl.) 8.45/9 Ev
kadını - Konuşma
12.30 Program 12.33 Tek ve müşterek şarkılar 12.50 Ajans haberler) 13.05 Programın devamı 13.20/ 14 Karışık program (Pl.)
18 Program 18.03 Konuşma Ziraat takvimi 18.08 Radyo caz orkestrası 18.40 Kadınlar fasıl heyeti 10.10 Konuşma 19.30 Ajans haberleri 19.45 Radyo ince saz heyeti 20.15 Radyo gazeteoi 20.45 Keman solo Sonatları 21 Müzik dinleyici istekleri 21.30 Ko nuşma 21.45 Radyo orkestrası 22.30 Ajans haberleri 22.45 Cazband (Pl.) 23.25/23.30 Kapanış
rek yapmışlardır.
Tiyatro pek dolu değildi. Bunu salı aksamı havanın bozuk ve karlı olmasına hamlediyorum.   Yoksa
Vedat Nedimin bu orijinal ©serinin
ilk oynanışı, umumi bir alâka ile karşılanacak bir hâdisedir.   Bütün
insanların gözünde memleketimize cidden şeref veren bir içtima! inkılâp adımının mânâsını ve neticesini bu kadar iyi canlandıran orijinal bir piyes cidden görülmeğe değer. Görmeyenler kendi kendilerini
çok temiz ve gUzel bir sanat zevkinden mahrum etmı^   olacaklar- 9 dır.
VATAN
20 - 3 . 941
ÇOCUKLARA
¦    ¦
ŞİİRLER
Can, bahar geldi, Yeserdi toprak. Ağaçlarda süs. İlci ycsıl yaprak.
u so.
j u v a n
S&Sccunan
ESKİ   TÜRK MASALLARINDAN
Masal diyorlar.. Öyle bellemiş Icr. Fakat, tarihten alınmış biı kahramanlık destanıdır. Bu masalı size kısaca anlatayım:
Sekiz asır önce. Iran Sclçuk-larından Sultan Mehmet Alâaddi-nin anası Türkân hatun çok cesur bir kadındı. Oğlu hükümdar olduğu halde, oğlu ile beraber birkaç kere düşmanla döğüşmeğe gitmişti.
Bir gün, Sultan Mehmet Alâ-addin hastalanmışta. Sefere çıkacak halde değildi. Semerkında yolunda «Kanlı kale» denilen bir küçük kaleyi Cengizin kumandan larından Sebotay muhasara etmek üzere yola çıkmıştı.
Sebotay, Sultan Mehmetten bu kalenin kendisine teslimini istemişti. Türkân hatun bunu duyunca atına bindi, okunu aldı, üç yüz muhariple Kanlı kaleye gitti. Kaleyi muhafaza altına aldıktan sonra, düşmana şöyle bir haber gönderdi:
«— Biz, Ana vatan topraklarından yabancıya bir karış yer vermeyiz. Kendine güveniyorsan, gel de ali»
Sebotay, Cengiz ordusunun en değerli ve meşhur bir komutanı idi. Bu haberi alınca Ccrvgize sordu: — Ne yapayım?
Cengiz: — Yürü! Dedi. Sebotay ordusile Kanlı kale yollunu tuttu ve karlı dağları aşarak, Ka-rakurumdan İrana geldi.
Halkın - muharebeden sonra -Kanlı kale diye attıkları bu kalede bulunan üç yüz muharip, büyük Moğol ordusu karsısında nasıl durabilirdi).
O civarda, on beş yaşını bile
henüz doldurmamış zeki, şeytan, becerikli bir köylü çocuk vardı: Küçük Selim.
Küçük Selimi, Türkân hatun kale içine almak istediyse de, Se. Itm kaleye girmemiş: — Ben dı-
şarda kalayım.. Sizin işinize yararım.
Demişti. Moğol ordusu kaleyi muhasara etti; ve asker kale önün konakladı. Kalr yüksek bir mevkide idi. Duvarları çok kalın ve yüksekti. Burasını kolay kolay el
de edemiyeceğini anlıyan Sebotay muhasarayı uzatmak ve kale içindekileri açlıktan teslime mecbur etmek istiyordu.
Küçük Selim bir akşam Moğol lan kargaşalığa uğratmak vc kalenin bir kapısını açıp buradan Türkân hatunu kaçırmak istedi, ilk önce, kapı önündeki Moğolların - bir kaplumbağa gibi sürünerek - içine girdi. Kimseye görünmeden çadırlarını, ok torbalarını kundaklayıp ateşe verdi ve ele geçmeden kaçmağa muvaffak oldu. Selim bu işi o kadar iyi becermişti ki... Moğol karargâhında ki ateşten herkes kaçınmağa vc geri çekilmeğe başlamıştı.
Küçük Selim kale kapısına yak lastı ve haykırdı:
— Kapıyı açın..  Ben geldim.
Kapı açıldı. Türkân hatun Selimi görünce sevindi. Küçük kahraman: — Haydi, dedi. Sizi buradan Semerkandc kaçırmağa gel dim. Moğollar yangını söndürmeğe uğraşırken, biz kolayca kaçabiliriz.
Türkân hatun Selimin alnından öptü ve: «İşte, yarının büyük bir halaskarıI» diyerek omuzunu okşadı. Sonra hemen atına bindi. Kaleye yiğit îbrahimi kumandan olarak bırakıp düşman içinden kolayca Semerkandc dönmeğe muvaffak oldu.
Eğer küçük Selim, Türkân hatunu bu suretle kaçırmağa muvaffak olmasaydı, hem kale, hem de Hakanın anası düşman eline esir düşecekti.
Küçük Selim bu hâdiseden son ra -rKüçük Kahramana diye a-nıldı. Bu kahraman çocuğun hâlâ o taraflarda saygı ve sevgi ile adı anılır. <'Küçuk Kahraman» için düzülmüş destanlar hâlâ dillerde dolaşmaktadır.
Celâl Cengiz
Meraklı Şeyier:
Kıllı Yengeç
İlmî adı Erioşe Senensis halk arasında adı kıllı yengeçtir. Bu mahlûk hem denizde hem tatlı suda, hem karada yaşaı.
Bir tek kıllı yengeç senede bir kaç  ton balık  öldürür.  Cldürür
diyoruz.
Çünkü bu mahlûk yalnız karnını doyurmak için değil, öldürmek zevki için öldürür. Ağa yakalanırsa, ağı parçalar vc kaçar.
Tankı Kim İcat Etti
Tankı ilk düşünen adam Vol terdir. Hiç şaşmayınız, Volter Horian Markisine yazdığı mektupta, etrafa gülle atan arabalar, dan bahseder ve böyle arabalar yapılmasını söyler.
Floler'de romanlarından birin de bugünkü tanklara benziyen makineleri anlattı.
\Faydalı  Bilgiler:
Yemeği hazmetmek
için
İyi hazmetmek için yemek ü-zerine papatyayı kaynatıp içmek tesirlidir.
Yalnız bazı kimseler papatyanın kokusundan hoşlanmadıkları için bunu içemezler. Ayni tesiri yapan bu ilâcın içilmesi pek kolaydır.
Bir şişe beyaz şarap içerisine on sekiz tane Alman papatyası ve yirmi tane kesme çay şekeri atmalı.
Ağzını kapıyarak bir ay muha-raza etmeli.. Sonra fılitre etmeli. Yemek üzerine yarım l'kor kade. ki içmeli.
Bu resimde devecinin aradığı de veyi bulup boyalı kalemle boyayuıız!
Bugünkü bulmacamızı doğru bulanlardan birinciye zarii bir el çantasını, ikinciye bir büyük albüm, üçüncüye bir ku:u şekerleme, onuncuya kadar birer güzel kitap ellinciye kadar da muhtelif hediyeler vereceğiz.
(Blmece müddeti I"' gündür.)
VATAN
O Ç<>cuk   dünyası bilmece kuponu
t I
la bir mı?
Gülümseyerek Anlattı babam: — Yaprak ciğere. Benzer tas tamam.
Ağaçta birçok Yapraklar vardır. Onun ciğeri Bu yapraklardır.
.
Yapraksız ağaç Ölür, iyi bil. Sandığın gibi. Yaprak süs değil! Mustafa Niyazı
Çalışkan Çocuk Portreleri
Bayan Fezal Ustar
ÇOCUKLARA DENİZCİLİK
Deniz Uçakları
Şimdiye kadar size kara uçak larından bahsettik. Tabii deniz uçakları da olduğunu biliyorsunuz. Deniz uçakları denizden kalkar ve yine denize iner. Bunun için de ya gövdelerinin altında kttçvk botlar (kayıklar) vardır, denize onlarla dokunur vc yürür, yahut da kendi gövdeleri bir gemi ^ibi denizde uçağı yüzdürerek ilerletir.
Deniz uçaklarının savaşta öne. mi çoktur, birkaç zamandanberi İngiltere bu zırhlılarına birj<aç deniz uçağı veriyor.
Amerika bu usulü daha önce kabul etmişti.
Şimdi bana, bu uçskiar gemiye nasıl iner vc nasıl havalanır? Diye soracaksınız.
Zırhlıların vinçleri vardır, denizden uçağı ^kaldırırlar ve raylı 'bir köprücükle yerlerine koyarlar. Uçuracakları vakit de ayni şekilde suya indirirler, ve uçak havalanır. Uçman Ağabey
Nesli Kaybolan Timsah
Afrıkanın şimal adalarından birinde Ta-i körfezinde birçok tim sahlar vardır. Fakat bunlar arasında ilk devirlerden kalma birçok büyük cüsseli bir timsah neslinden olan bu canavar o kadar ihti-yarlamıştır ki, sahil kıyılıklarına çaktığı zajhan kuyruğunun bile dökülüp kısıldığı görülmektedir. Bundan iki yıl önce bir İngiliz seyvahı bu timsahın yakından fotoğrafını çekmeğe muvaffak olmuştur.
II
Birazda Gülelim
II
Oyuncak
Elleri oyuncaklarla dolu olarak eve geldL Onu sevinçle kar sılayan çocuğu oyuncakları görünce beğenmedi;
— Baba dedi, keşke bunların hepsinin yerine bir bisiklet alsaydın...
Adamcağız sinirlenmişti, cevap verdi:
— Bisiklet mı? Niçin otobüs değil de bisiklet?
Çocuk sevindi ellerini çırparak haykırdı:
— Aman baba dedi doğru mu söylüyorsun?!..
Saatç i
Bir müşteri saatçi dükkânına girmiş: „ ¦ ¦
— Saatim evvelce bir saat geri kalıyordu. Size getirdim-Tamir ettiniz. Şimdi de bir saat ileri gidiyor. Bu nasıl iş?
Saatçi d eh a-| cevap vermiş:
— İyi ya bayım kaybettiğiniz zamanı telâfi ediyorsunuz!...
Kayanln Aklı
öğretmen — Kaya, bana öyle bir cümle söyle ki içinde şeker kelimesi geçsin.
Ka*'* bir dakika düşündükten sonra:
— Bu sabah bir bardak süt içtim.
öğretmen — Peki ama şeker kelimesi nerede?
Kaya — Sütün içinde.
f. çhk
Vaktile zeki bir mekteplinin oruç yediğini gören öğretmen çocuğa sormuş:
— Oğlum, niçin oruç tutmuyorsun?
— Mazeretim var, bayım!
— Mazeretin nedir?
— Hastayım.
— Hastalığın nedir?
— Açlık!..
Müsabakamızı Kazananlar
27 Şubat tarihli gazetemizde çocuklara mahsus bilmeceyi tamam o-larak çözen kUçtlk okuyucularımız arasında yapılan seçimde kazananları yazıyoruz. Bilmecenin halli şudur:
ANKARA, ADANA, ANTALYA, ANTAKYA
Birinci mükâfat olan kol saatini
1 Kaya Tcmizer Afyonkarahisar Dumlupınar okulu sınıl" 4 No. 228 kazanmıştır.
İkinci mükâfat olan albümü
2 tffet özdü 352 inci sokak Zen-burl mahallesi Numara 0 Konya kazanmıştır.
Üçüncü mükâfat mektep çantasını kazanan
3 Bülcnd Çintan Birinci orta okul numara 80 Kadıköy kazanmıştır.
Mütebaki elli mükâfat, bilmeceyi çözen diğer elli okuyucumuz kazanmışlardır. Bunların da İsimlerini veriyoruz.
Fikret Beşiktaş, Melih köklü Kurtuluş, Nuriye Şengönül Manisa, Turgut Soydan, Bandırma Mebrurc Ak-soy Mudanya Selçuk Başar Şişli Terakki, Mel&hat Üs Yalova, Fatma Heybeliada, Şahap Elçin Kadıköy, Norim Altıok Erzincan, Sevim Kan-iiyar Nişantaş, Y. Arslan Tokat, Doğan Aker Antalya. Nebahat Özkan
Mefkure Gü> liköz Cerrah reke. Sezer I zer Sagnak i Erişen Sivas
1     1^
Ladik, Osman Köklüoğlu Ankara, Atıf Aral Antakya, Üst Çavuş Sezgin Erzincan. Vasfi Ayhan Mustafa Kemal Paşa, Mehmet Ali Gaziantep, Nihat Durman Pertevniyal. özen öz-ker Denizli,   Ülkü Armç   Kadıköy.
Beşiktaş, Zeki Çe-Necdet Biroi He-ır Şişli Terakki, ö-cü ilk okul, Rahmi Kemal Beydoğan
Alaşehir. Güzin Süleyman   Ankara
Nihat Erci Şehremini, Ayten Erener Üsküdar, Jale Orhun Uzunköprü, E. Özkan Mudanya, Sevim Maçka, Şeni si lyigün Kuleli, Aybel Turgal Alemdar, Günaydın Korur Tokat. Atilla
Altıok Kırşehir, Şükrü Uludağ Gönen, Servet Gümüş Tokat, Nur Taksim, Salâhaddin Bursa, Nezliha Çınar
Balıkesir, Necati Karaca Ankara, E-mel Saraç Şişli Terakki. Tülin Altın Akhisar, Sevil Dilber istanbul. Semine Aynur Üsküdar. Ali Rıza Öz Kılıç
Ankara,
Kazananlar hediyelerini matbaamızdan a kurmalıdırlar. Hediyeler 21 Mart pazartesinden itibaren her naat 16 dan itibaren verilecektir.
m
Hüviyet vesikasr getirmeği unutmamalıdır.
Gcrı-n gün gazetemiz nanıına Maçkada Işık lisesini gezen bir muharririmiz, bu lisedeki yuva kısmına uğramış ve mini mini yavruların çok mükemmel bir terbiye ve bakım disiplini içinde yetiş-
niz bu vavrular içinde Celin. Yasar. Budak. Nadya, Oktay. Ah-
tirildiklerini görmüş!ür. Munarrır_ met, Erol, Suna, ve daha ndlarını k değerli öğretmenleri Buyan Adıley ayrılmıştır.
ı 11
.onuşmus ve bunları yetiştiren vnaüıı olan bu mesut yuvadan
iKi Paris
Fransız Parisi
Alman Parisi
Yazan: Retoia Tevîik BAŞOKÇU
20
^ ki Kapıcı Dertleşiyorlar: " Daha Bu Günden Almanların Kollarına Girdiler!
— Biz sizi sizden daha iyi tanıyoruz. İki aydan beri siz karanlıkta yaşryordunuz. Yiyeceklerinizi de vesika ile alryordunuz.
Nihayet sabrı büsbütün taşan kadıncağız şöyle haykırdı:
— A, bu ne cüretkar adsm bu... Bu kadar insanın yüzüne karşı hakikati değiştirmeye çalışıyor.
Kadın o kadar kızmıştı ki bütün acr hakikat, bütün işgal faciası hatırından çıktı. Sözüne şöyle devam etti:
— Bir polis yok mu? Bu yalancı adamı yakalasın da terbiyesini versin ?
Etrafındaküer kadını oradan u-zaklaştrrmaya çalışryorlar. Çünkü Alman mülâzlmlerln gözleri öfkeli öfkeli bakmaya başlryor. Bunların ters tavırlarından Prusyalı Almanlar oldukları anlaşılıyor..
Sabahleyin ük bakışta Parisin muhafazasına tayin edilenler Bavyeraltlarmış. Almanlar, Prusya lılarm ne kadar haşin ve hodbin olduklarını bildikleri için, Fransızlara sevimli görünmek arzusile işgalin Uk günü Parisi Bavyeralı-larla doldurmuşlar.
Malûm ya Bavyera Almanyanın cenup kısmma düşer. Bavyeralılar çok neşeli ve daha cana yakındrr-lar.
Asırlarca devam eden Avusturya, Fransa ve İtalya muharebeleri buradaki insatoları ırkan da birbirine karıştırmış ve yaklaştırmıştır. Bu sebepten o memleketlerde Alman nesli adile ekserisi karışık bir nesil yaşar.
Arkadaşımla beraber tekrar Şan zelizeyi takip ederek (Rond Point) meydanına doğru iniyoruz. Yollarda gördüğümüz manzara Etvalde-kilerden daha çok hayretimizi arttırıyor.
Alman askerlerinin yanında Fran sız kadınları, ellerinde paketler gülerek, söyltyerek kol kola gidiyorlar... Bir evin önünde bir kapıcı, başka bir kapıcı ile dertleşlyor:
— Daha bugünden Almanlarm kollarına girdüer. Ayıp, ayrp.
O aralık Konkord meydanından doğru hrzla gelen bir otomobüdeki radyo cihazı halka saat dokuzda evde bulunmalarını Fransızca emrediyor. Aksi hareket edenlerden her bir dakikaya karşı beş frank ceza alınacak, ve hapse konacak. Evlerimizde tam zamanında olmak için vc yarm tekrar buluşmak üzere Madam dc   Bonvalle   ayrılryo-
ruz.  . 'Vl
İtiyat fena bir şeydir. Radyo yok, telefon yok, gazete yok. Böyle bir günde güneş batmadan evlerin içine kapanmak mecburiyeti de insanı daha sinirlendiriyor. (Pori Su-arm) akşam haberlerine biraz da Parisin dedikodularına şöyle bir göz gezdirmek zevki meğerse bizde bir itiyat olmuş. Şükür ki bu gece elektrikler tekrar işliyor. Fakat sokaklar ve bütün Paris yine zifiri karanlık içinde...
Ertesi sabah evden çıkarken Şan-zelizede bizim evin tam yanında otel Klâriçin dc Almanlar tarafından işgal edildiğini gördüm. Kapı-

nın yanında iki nöbetçi asker bekliyor. Bir kere daha Etval meydanına kadar gitmekten kendimi men edemedim. Orada gördüğüm manzara hemen hemen dünkünün ayni Alman ordusunun akar seli hâlâ de vam ediyor ve meçhul askerin etrafında yine Alman zabitleri dolaşıyor-       * *r *1 -   ":
Arka sokaklardan geçerek eve bazı yiyecek maddeler almak istedim. Malûmya hizmetçilerimiz bizi bıraktılar. Kaçtılar. Artık her işimizi kendimiz göreceğiz. Fakat asıl felaket şu: yiyecek satan dükkânların hemen yüzde sekseni kapalı, sahipleri kaçmış. Uzun uzun aradıktan sonra, bir sütçü dükkânına girdim. Tereyağı peynir ve yumurta istedim. Kadmcagız:
— Dünden bir tek yumurta kaldı, dedi. Tereyağı hiç yok. Bu sabah Almanlar hallere gelen tere-yaglarr, etleri ve tekmil yiyecek maddelerini zaptetmişler. Süt hele hiç gelmiyor. Trenler işlemiyor.
Daha aşağılarda bir sokakta turfanda yemiş satan bir dükkânı açık gördüm, hemen içeri girdim. DUkkânm İçi Alman askerlerile do lu, elma, armut ne varsa hepsini alıyorlar. Bir taraftan yemişleri a-yakta yiyorlar, dig-er taraftan büyük yemiş paketlerini kapınm ö-nünde, dün gaspedilen ve henüz boyasını değiştirmeye vakit olmı-yan bir yeni Sitroen otomobiline dol duruyorlar. Alman askerleri yemişlerin Alman parasile ne tutacağını hesap etmekle meşgul olurlarken dükkân sahibinin eşi de kocasma:
— Dükkânda bir şey kalmadı, alacağın parayı iyi hesap et diye fısıldıyor.
Fakat dükkân sahibi îspanyol-dur. Müşterilerine dost bir millet gözile bakıyor. Kendisinin ispanyol olduğunu Almanlara bildirmek için henüz dündenberi ezberlediği iki üç kelime Almanca ile anlaş^ maya çalışıyor. Bu boş sokaklarda eli boş dolaşmak ta çok sıkıntılı, evde oturmak daha iyi...
Akşama doğru Madam dc Bonvalle sokağa çıktığımız zaman (Kafekolize) nin önünde bir Alman otomobili durmuş. Alman zabit ve askerlerine Almanca yazılı bir yapraklık bir gazete dağıtıyordu.
Oradan geçen bir adama sordum:        ' •' ; •
— Acaba bu gazeteyi herkes a-
labilir mi?
— Galiba herkese dağıtıyorlar,
dedi.
Ben de biraz otomobile yaklaştım. Bir Alman askerine:
— Bir gazete de biz alabilir miyiz? Diye sordum.
— Hayır, dedi bu gazete sırf Almanlar için. Birkaç güne kadar Fransızca gazete de neşredilecek, o vakte kadar beklemek lâzmı...
Madam de Bonvale döndüm:
— Aziz dostum, dedim Hep bek-liyeceğiz, başka çare yok. Şimdiden kendimizi buna alıştırmalıyım. •
(Arkası var)
TİTO   SCHİPA'nın    billur sesile söylediği, MARİE GLOrVt nin kudretile bir 'harika yaptığı,    Mehtabın    yaldızladığı... Neş'enin  kaynadığı aşk ve  rüya memleketi olan NAPOL1-
de   yaşanan    büyük dram
NAPOLİ ŞARKISI
Bu  akşam
salonlarına
Bınbir gece ınasllarını andıran    bir    rüya    dünyasını Gönülleri   mest eden   bir müzik ülkesine    çevirecek Programa ilâve: Türkçe Brfcis    Paramunt    Jurnal. Lütfen yerlerinizi  evvelden kapatınız. Telefon: 43595
Bu akşam
sinemasında
Baş döndürücü müthiş, heyecanlı    -    muazzam    sahnelerle herkesi alâkadar eden meraklı 'mevzuu ile
HARİKULADE   BtR   FİLM
BULUTLARI
Fransızca sözlü   -   Bas rollerde:
EDVARD G. ROBENSON - RUTH HUSSEY
20 - 3 . 941
- VATAN
Moda Klübiine Ait Münakaşalar Tatsızdır
Gördüğümüz Gidiş, Klüp Mefhumunun Temeline Aykırıdır. Moda Klübü, Denizci Mahiyetini İlk Safta Tutmak üzere Kendine Çeki Düzen Vermelidir
Telgraf, Telefo
Ajans Haberleri
Aylardır, gazetelerde bir Moda kulübü münakaşasıdır, gidiyor. Bu müddet içinde memleketin hiçbir mühim iktisadî meselesine, diğer hiçbir isine gazete sütunlarında bu kadar alâka toplamak nasip olma-mıştı?.
Bir kulübün aile işlerinden ileri gelen bir münakaşanm bu kadar şahsi şekiller alması, bu kadar büyümesi ve nihayet mahkemelere geçmesi pek mânâsız bir şeydir.
Böyle bir münakaşa, bir kulüpten beklenen asıl gayeye taban tabana aykırıdır. İnsan bir kulübe niçin gider? İşinden gücünden ayrıldıktan sonra kafa dinlendirmek, ahbap görmek, onlarla konuşmak, gazete okumak, canı isterse öte beri oyun oynamak, kulübün esas maksadında spor, denizcilik falan gibi bir şey dahllse onunla da meşgul olmak için...
Bir kulüp; tatsızlık, dedikodu, şahsî münakaşa yuvası haline geldikten sonra ne mânası ve kıymeti kalır?
Senelerdenbert Modada İngilizlerin bir Yat kulübü vardı. Adamlar orada toplanır, kendi aralarında va-
kit geçirir, bazan pipolarını ve viskilerini çekerler, bir çok da denizcilikle meşgul olurlardı.
Bir kaç sene evvel bu kulübü büyütmek, İngilizlerin bir kulübü halinden çıkararak Modanın umum! bir kulübü haline koymak fikri ileri gitti. Kulübün eski azaları bu fikri memnuniyetle karşıladılar. Fakat bugünkü manzara karşısmda eski memnuniyetlerinin devam ettiğine pek de inanamayız,
tik mesuliyet kime ait olursa olsun, bu münakaşalar tatsız ve manasızdır. Kulübün umumi heyeti bir araya gelerek bunları tasfiye etmeli ve münakaşaların sebebini kökünden kosmelidir.
Bir kulüp hususi bir teşebbüstür. Mukadderatına kendi azalan hâkimdir. Bununla beraber Moda kulübünün denizci mahiyetini kaybetmemesi, bunun mümkün olduğu kadar inkişaf bulması, şehrin ve memleketin umumî menfaati bakımından çok temenni edilecek bir şeydir.
İstanbul kadar denizciliğe müsait bir yer tasavvur edilemez. Moda îs-tanbulun bir deniz kulübü için en güzel   noktasıdır.   Halbuki İstanbul
halkının denizle alâkası utanılacak kadar azdır. Bu sahada ileri gidecek yerde hep geri gittik. Moda deniz kulübile beraber Büyükadadakl Anadolu kulübünün de deniz faaliyetlerini genişletmeleri ve oyun faaliyetlerini ikinci dereceye indirmeleri çok arzu edilecek bir şeydir.
Spor hareketi ve bol ve taze deniz havası ihtiyacından doğan bu iki kulübün asıl maksatlarını ikinci, üçüncü dereceye bırakarak, yazın bile sımsıkı kapalı, dumanlı salonlarda mübalâğalı oyun faaliyetlerine sahne olmaları cidden yazıktır.
Bize öyle geliyor ki Moda deniz
kulübünün umumî heyeti toplanırsa,
bugünkü   idare heyeti   devam edip
gelen münakaşalar üzerine istifasını
verirse ve umumî   heyet   kulübün
mukadderatına veçhe vermekte serbest bırakırsa; sonra kulübün denizci mahiyeti gözönünde tutularak ve münakaşa edenler hariç bırakılarak yeni bir idare heyeti seçüirse tatsızlık kökünden ortadan kalkmış olur. Kulüp de 1941 yazının denizcilik faaliyetlerine kendini vakit ve zamanlle hazırlamıya imkân bulur.
Küme Maçları Çıkmaza mı Giriyor:
Beden Terbiyesi Genel Direktörlüğünün en son dakikada İstanbul-sporu mUlî kümeye girmekten mahrum etmesi üzerine Istanbulda toplanan kulüp murahhasları Ankara-ya bir telgraf çekerek bu kararın tebdilini istemişlerdir.
Dün Beden Terbiyesi Genel Direktörlüğünden gelen cevapta; kararda ısrar edildiği malî cihetten korkusu lolan kulüplerin şampiyonaya girmemekte serbest oldukları bildirilmiştir.
Bir senelik mütemadi bir çalışmadan sçnra gayesine ulaşmış bir kulübü bazı kimselerin şahsî mütalâaları ile hakkından mahrum etmek ne adalet ve ne de sportmenlik kaidelerine uymryan bir harekettir.
Bu şekilde bir kararm ortaya çıkması bizi olduğu kadar herkesi Türk sporunun âtisinden endişeye düşürmektedir. Bugün kulüpler ikinci bir
toplantı yapacaklar ve son kararlarını vereceklerdir. Ağlebi ihtimal bu
vaziyet karşısında milli küme maçları suya düşecektir. Belki de maçların akim kalması, bazı kimseleri de sevindirecektir.
Mektep Maçları
Liseler arasındaki futbol şampiyonasına dün Şeref stadında devam edilmiş, Pertevniyal Taksim lisesine 2 - 0, YüceüHcü Şişli Terakkiye 3 - 0, Erkek Muallim de Işık lisesine 1-0 galip gelmişlerdir.
Kazaları Kanunu Sıhhiye EncümenindeTetkik Ediliyor
Ankara, 19 (Telefonla) — Bugün Biiyuk Millet Meclisi, umumî heyet toplantımdan sonra, Sıhhat ve İçtimaî Muavenet ve Maliye encümenleri toplanarak ruznaınelerindeki rmaddeleri müzakereye başlamışlardır.
Sıhhat ve İçtimaî Muavenet encümeni işçi ve iç kazaları hakkındaki alakadar Vekâletlerin tasvibinden geçmiş olan kanun lâyihasını tetkik ve müzakere etmektedir. Bu encümen hazırlanan lâyiha üzerinde    inceden inceye
teîtkikatta bulunmakta ve <hiç bir eksiği olmamasına ehemmiyet verm ektedir.
Bütün (memleket işçilerinin sağ. lık ve istikballerile alâkadar bu lâyiha Meclisin bu devresinde kanuniyet kesbedecektir.
Yeni Çorap 1 ipleri ve Fabrikatörler
Ankara. 19 (Hususî) —Şehrimize (germiş ıbulunan İstanbul çorap fabrikatörleri çorap tipleri niza mn . meşinin tatbik sureti hakkında İktisat Vekâletile temasa başlamışlardır.
Fabrikatörlerin nizamnamenin tatb/kında müşkülât çekileceğini ileri sürmelerine rağmen iktisat Vekâletinin    tetkik    elemanları
meselenin izam edildiği şekilde olmadığını bitirmektedir.
öğrendiğimize gÖTe dürüsrt bir şekilde hareket edildiği takdirde, nizamnamenin gerek tüccarlar, gerek halk için ibüyük faydarar temin edeceği 'd'clirlerle «bat edilmektedir. Maamafîh müzakereler devam etmekte ve (tatbikatta fn'üşkü-lâta uğranılacak bir nokta bulunduğu anlaşıldığı takdirde nizamnamede bir tebeddül yapılmasında rtereddüt edilmryeceği a. İâkadar memurlar tarafından teyit olunmaktadır. Yalnız her şeyden evvel (memleket menfaatinin ¦-¦"/önünden   uzatklaştırılmıyacağı
bildi r irm ektedir.
Diğer taraftan İktisat Vekâleti tarafından davet edilen İstanbul yünlü -meı^iucat iWbrikatörlerin-den mürekkep ıh ey et te Vekâletin alâkadar »makamlarrle temasa geçmiştir. Bu temaalar neticesinde ımemleketin yünlü kumaş ihtiyacının ıtaımamen 'karşılanabilmesi için icap eden karaTİar alınacak ve hususî fabrikalarla hükümet makamları arasında bir iş birliği cihetine gidilmesi esbabı «temin edilecektir.
Ayrıca yerli kumaşlarımızda azamî ucuzluk vücude getirmek için (kararlar da alınacalktır. Şimdiden aöylendiğine    göre    yerli
kumaş fiyatlarımız asgari % 10 nisbetinde ucuzlatılacaktır.
ÂliMektepTahbeleri Memur Olamıyacak
Ankara, 19 (Hususî) — Âli mekteplere devam edenlerin aslî memur olarak kuManütmarnaları hailde ındaki ka nu n lây ih as ı n m üzerindeki som tetkikler de bitmiş ve bütün Vekâletlerin tasvibi alınmıştır. Meclise verilmek üzere bugünlerde Başvekâlete *evfkedilecek olan bu projeye nazaran (halen okudukları âli mektebin yarısını ikmal etmemiş olan memurlar ya mekteplerini ve yahut (memuriyetlerini bırakmağa mecbur kalacaklardır.
Göztaşı ıthalEdiliyor
Ankara, 19 (Hususî) — Millî korunma •kanununa müsteniden hariçten göztaşı ve potas ithali için İzmir, İncir ve Üzüm Tarim Saltış Kooperatifleri 'Birliğine 650 bin lira /tahsis olunması Vekîlİer heyetince kararlaştırılmıştır.
Satış doğrudan doğruya müstahsile yapılmak şertile ithal olu-j nacak göztaşırun kilosu 20 kuru-| şa satılacaktır.
PetrolOfisiKadrosu
Adliyede:
Aile Dostu D-diğin Böyle Olur!
Bir Kadının Umumî Vekili Kadın Öldükten Sonra Kızlarını Dolandırmış
Dün yedinci asliye ceza m ahkame-' sinde aile dostu görünerek emniyeti suiistimal eden   bir komisyoncunun mahkemesine başlandı.
Bundan bir müddet evvel ölen Ele-nl Petrldls isminde bir kadınm umumî vekili olan Hronio kadm öldükten sonra kızları Kristina ile Kati-naya müracaat ederek:
— Ben şirin ananızın işlerine bahardım. Bu işleri   iyi bilirim, beni
'vekiliniz   yapın, demiş.   Kızlar da
¦
*adamı tanıdıklarından buna razı olmuşlardır.
Eleni Petridis ölmeden evvel Ka-dıköyünde Nikola Merinos isminde 'birine evini ipotek ederek 4 bin lira
• vermiş ve yine Galatada Nikola Pa-
• nayotidia isminde birine de dükkanlını ipotek ederek 1300 lira vermiştir.
Bu Hronis kızlara müracaat ederek Galetadaki Nikola Panayotidis-ten 450 lira alarak ve kendilerine bazı menfaatler temin ederek uyuştuğunu söylemiş ve kızlar da bunu kabul etmişlerdir. Fakat işte bizim !alle dostu bu sırada bütUn mehare-itini kullanarak ve iki borçlunun ayni isimle başlamalarından İstifade ederek Noterde ibraname yapılırken Nikola Panayotidis yerine Nikola fPetridisin ibranamesini hazırlamış Ve kızların emniyetini suiistimal ederek 4 bin liralık borcu 450 liraya baglamıya tevessül etmiştir.
Gel zaman git zaman mesele anlaşılmış vc baba dostu Hronis mahkemeye tevdi edilmiştir.
Dün başlanan mahkemesinde Hro-'rıis bütUn ithamları reddetmiş ve kendisinin dürüst olduğunu iddia et-miı<tir. Mahkeme şahitlerin celbi için
diğer bir güne bırakılmıştır.
Şark Demiryolları   M em urlarının
Davası
Şark Demiryolları memurlarının şirket aleyhine açmış oldukları dava şirketin memurları tarafmdan kazanılmıştı.
Dün İkinci ticaret mahkemesi Ticaret Odasından Uç kişilik bir ehli vukufun seçUmeslle bunların 3 nisanda raporlarını vermelerine karar ittihaz etmiştir.
Ehli vukuf raporundan sonra mahkeme kati kararmı verecektir.
Tuz Meselesi
İnhisarlar Umum Müdürlüğün, den aldığımız mektup:
Gazetenizin 11 (mart 941 tarihli nüshasında «Tuzauzluktan barsaklar işlenemiyor» başlığı altında çıkan 'bir fıkrada, güya şehrimizde tuz bulunmadığı için bar-6aik tuzlayıcıların tuz tedarik edemedikleri ve bu yüzden barsak ihraç edilemediği yolunda intişar eden haber külliyen asılsız ve hakikate bamamill /muhaliftir.
Filhakika ambarlarımızda her zaman ihtiyacı karşılayacak tuz mevcut olduğundan hiç kimsenin tuz tedarikinde güçlüğe uğraması varit çx>rürmemektedir.
Bu kabil neşriyat efkârı umu-miyede bir tuz «buhranı mevcut imiş gibi yanlhş ibir kanaat uyandıracağından buna meydan vermemek üzere bu yazımızın gazetenizin ilk çıkacak nüshasında, ayni sayfa ve sütunda aynen neşri rica olunur.
Her Gün
On Satır
S. G. SAVCI
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
Otobüste, yanrndaklne İçini çekerek anlatıyordu:
— Clclka da elden gitti!.. Olur şey mi bnî
İngilizlerin Clclka'yı aldıklarım biraz evvel bir gazetede okumuştum. Bu Jıayıflanışa akıl erdlremlyerek kulak kabarttım.
— Dcmo yahu!.. İnanmam...
— Gençliğimin bayırını görmlyeyim kl böyle... İçlin kan ağlıyor—
— Nasıl oldu bu, anlat bakayım?
— Çamurdun çekip çıkardığıma, cv bark sahihi ettiğime, b6f sene beraber yaşadığımıza hakmryarak eski dootuna kaçtı.
Ha, mesele başkayım?... Ah bu vefasız Clclkalar!..
Yeni Tufanın Nuh Gemisi
(Başı 1 İncide) =*=
Ki, asîl ruhlu Nuhu da, ismet Inönüdür.
Bugün Türk milletinin üzerine aldığı la rıh i rol ve manevî rmeVu-Hyot, yalnız kendi varlığını ve istiklalini tecavüzden korumaktan ibaret değildir. Bir leviçre gazetesinin (geçenlerde pek doğru olarak yazdığı gibi, Türkiye, hürriyetin ve Fransız ihtilâlinin mukaddes tanıdığı diğer insanlık ideallerinin Avrupadaki son iltica yeridir. Hakiki sulh ve emniyet ruhunu dünya yüzünde bugün Türkiye milleri yaşatıyor. Sözün kıymeti dünya piyasasında sıfıra indiği halde yalnız Türkiyenm sözü her tarafta geçer akçedir.
Türk milleti, yalnız kendi kendine ve «müttefiklerine karşı değil, bütün insanlığa karşı üzerine ne-kadar ağır »mes'ulryetler aldığını ve nekadar mühim tarihî rolü bulunduğunu ıtamaımile müdriktir. Bu rnes'tıliyet yükünü sükûnla, veJkarla, ayni zamanda iftiharla taşıyor.
Hakikî sulh, emniyet, hürriyet, tesamüh gibi bir çok medenî kıymetleri bugünün tufanından kurtarmak ve yarının yeni âlemine ulaştırmak, bütün bir ihtiras âlemine karşı aklı ve hakkı temsil etmek; bir milletin ^görebileceği tarihî vazifelerin en «ereflisidir. Dünya kasırgasının karşısında Türk milleti işte »bu vazifeyi görüyor.
Ahmet Emm YALMAN
Ankara, 19 (Hususî) — İaşe MüeteşarUğma 'bağlı olarak kurulmuş olan Petrol Ofisi teşki'â-tmda I 2 I kişi bulunacaktır. Bunlardan 5 7 İkisi bürolarda, 64 kişi de depolarda çalışacak t rr. Umum
müdür 600, Umum müdür mu-avinâ 500, 2 müdür de 400 er lira ücret alacaklar ve Ofisin memur ve müstahdemlerine bir senede 172,680 lira ücret verUe-cektir.
Suşak'a Düşen Bombalar
YUNAN   TEBLİĞİ
Atina, 19 (A.A.) — Yunan orduları başkumandanlığının dün akşam neşredilen 143 numaralı resmi tebliğ:!:
Düşman birbiri ardınca mevzii hücumlara ycltcnmlşsc de püskürtülmüş ve çok mühim zayiat vermiştir.
Vayusa vadisinde mesut .surette inkişaf eden bir teşebbüs neticesinde 165 esir aldık. Esirler arasında dört do subay vardır.
Erzurum Felâketzedelerinin
Vergi   Borçlan
Ankara, 19 (Telefonla) — Erzurum felâketzedelerinin vergi boralarının affı hakkındaki kanun layihası Maliye encümeninde kabul edile rek Bütçe encümenine sevkolun-muştur.
İngiltere Yanlışlıktan Dolayı Derin Teessürlerini Bildirdi
Belgrat, 19 (A.A.) —21-22
mart gecesi, 'hududa yakın Suşak'a düsen bombalar hakkında aşağıdaki resmî tebliğ nesredil-tndşrir:
«Bombaların parçalan üzerinde tetkücarta bulunan Yugoslav rnütehassısları, bunların İngiliz rrvamulâtından olduğu neticesine varmışlardır. Keyfiyetten haberdar edilen İngiliz hükümeti, kendi namına tetkikat yapılmasını emretmiştir.
«13 martta, İngiliz hükümeti, Yugoslav hükümetine, yol şaşırma neticesinde İngiliz tayyareleri tarafından yanlışlıkla atıldığını bildirmiştir.
«İngiltere 'hükümeti, bu hâdise hakkında derin (teessürlerini izhar etmiş ve bu yüzden zarar görenlere tazminat vermece ve hasarı da tazmin etmeğe hazır bulunduğunu ilâve etjmiştir.
Amerika ve Harp
(Başı l İncide) +* +
mevzuu bahsolan şey hakkında fealist bir fikre sahip bulunmaktadır. Biz İngîltereyi müdafaa için söz verdik. Çünkü İngiltere At-¦antığın kalesidir. Bundan dolayıdır iki Jnıgilterenin müdafaası için zarurî olan silâhların şu veya bu suretle ingiliz limanlarına kadar gitmelini temin edeceğrz. Bu husufa başka bir vasıta bulamazsak Amerikan milleti hükümetten ka. fileler teşkilini de istiyecektir.
Ame/ikada 784 Fabrika Harp Malzemesi Yapıyor
Vaşington.    19   -(A.A)   —
Mebusan meclisi maliye encümeninde izahat veren, müdafaa prog ra-mının tatbiki ile mükellef teşkilâtın umumî müdürü Knudsen, Amerikada harp malzemesi imal eden veya etmek üzere ıslah edil. mekte bulunan 784 fabrikadan 61 'ine İngilizler tarafından sermaye konulduğunu söylemiştir. AMERİKANIN İNGtLTEREYE VE DEMOKRASİLERE YARDIMI
Vaşington. 19 (A.A.) — B. Ruzvelt, gazeteciler toplantısında beyanatta bulunarak İngiltere le sair demokrasilerin yiyecek naddeleri ihtiyaçları için bir liste .ıazırlanmasını Sıhhiye Nezaretinden istediğini bildirmiştir.
İşgal Edilen Memleketler
Almanyaya Senede 1,050.000.000 Sterlin Ödüyorlar
Londra, 19 (A.A.) — Hariciye (müsteşarı B. (Butler, bugün Avam kamarasında. Almaaryanin istilâ ettiği memleketlerden sekmekte olduğu paralar hakkında müthiş ratkajmilar zikretmiştir.
B. Butler demiştir iki:
«— Alman işgali altında, bulunan garp, memleketlerinin işgal masrafı olarak Almanlara ödedikleri para, senede takriben bir milyar İngiliz lirası tahmin edilmektedir. İşgalden evvelki kurslara nazaran bu paranın teferruatı şudur:
Norveç: Bir milyar 200 milyon kuron yahut 68 milyon inglKz lirası.
Danimarka: 540 milyon kuron yahut 26 milyon İngiliz İması.
Belçika: 9 milyar frank yahut 75 milyon In-riKz lirası.
Helanda: 405 milyon guildea*
yahut 54 (milyon .ingiliz lirası,
Fransa: 14 milyar 600 milyon frank -ahut 627 milyon Irttgîîiz lirası.
Demek oluyor ki, garp memleketlerine Alman işgali senede I milvar 50 milyon İngiliz lirasına mal olmaktadır. Nüfus başına he. sabile en ağrr yükü Norveç çekmektedir. Bu para Norveçin harp. ten evvelki .mitli varidatının üçte birine tekabül etmektedir.
Yugoslavyaya Tazyik Netice Vermedi
Başvekil
Yeni Romanya Elçisini Kabul Etti
Ankara, 19 (A.A.) —Başvekil »Refik Saydam bugün saat I 1,30 da. Başvekâlette, yeni Romanya elçisi B. Teiemaque'ı ka-bul etmiştir._
İngilizler
C.'cikayı da Ellerine Geçirdiler
Bütün Cephelerde Umumî İlerleyiş
Devam Ediyor
Kahire. 19 (A.A.) — İngiliz umumî •karargâhının tebliği:
Trablujta, vaziyette 'hiç bir değişiklik olmamıştır.
Eritrede, Kerenin cenubunda yeni mühim mevziler zaptedil-miştir. İtalyan »mukabil taarruzla, n Itajdedilmiş ve düşmana eğir zayiat verdirilmiştir. Vaziyet mü-sak bir tarzda inkişaf etmektedir.
Habeşrstanda, Habeş vatanperverlerinin Debra Marko«*a karşı (tazyikleri inkişaf etmektedir.
I 7 mart (tarihinde kuvvetlerimiz ıHabeçretanın cenubu şarkisinde mühim bir münakale merkezi olan Cicika şehrini işgal etmişi erd'fr.
Diğer cephelerde umumi ilerleyişimiz devam etmektedir.
*
Kahire, 19 (A.A.) — B.B.C.: ErHreden gelen »on haberlere göre. Keren etrafındaki muharebe çok çkidediemniştir. ingiliz taarruzu, evvelden hazırlanan plan mucibince devam ctmedUedir.
Jhgil^zler» itngfttz Soma-lismde mevzilerini rtakviye ediyorlar.
Fransa
Atina Rsdyosu
«RUZVELTİN SÖZLERt, YENİ NİZAMIN   İDAM   KARARI MAHİYETİNDEDİR»  DİYOR
Londra, 19 (A.A.) — Diktatörlerin niyetleri bakımından Balkanlardaki vaziyet büyük bir istifham noktası teşkil eylemekte devam etmekle beraber son hafta İçinde kayda doger bazı karakteristik noktalar arzet-meUtedir.
Daily Tclegraph gazetesinin diplomatik muhabirine göre, îngUizJerln Yunanlstana yaptıfcı yardımın verdiği neticelerden sonra Yugosiavyadu görülen itimat vc azimkarlık cidden dikkate şayandır.
Rooscvclt'In radyoda H lisanla neşredilen nutku bütün dünyada ol-dtlffu gibi Balkanlarda da mukavemet iradesini takviye etmiştir. Atina radyosunun dediği gibi Roose-velt'in sözleri yeni nizamın idam kararı mahiyetindedir.
(Başı 1 İncide)  * — +
yük elçisi Amiral Leahy, dün öğleden sonra Mareşal Petatn tarafından kabul edilmiştir.
Bu mtUAkatta, Fransanın işgal altında bulunmryan kısmına yiyecek ve ham maddeler gönderilmesi meselesi görüşülmüştür.
MAREŞAL   PETEN GRENOBLE'A  GİTTİ
Grenable. 19 (A.A.) — Mareşal Peten, hususî trenle bugün saat I 0 da buraya gelmiştir. Halk, devlet reisine hararetli tezahürler
yapmıştır.
Mareşal Peten'in, vilayet dairesi balkonundan saat 15,45 te halka bir nutuk söylemesi muh-
teîmeldir.
AMİRAL   DARLAN   VİŞİ'YE
DÖNDÜ
Paris. 19 (A.A.) — Amiral Darlan, dün öğle yemeğini, büyük Alman eliçisile Fronsanın mümessili De Brion, Fransız ve Alman iktisat adamlarile beraber yemiştir.
Paris. 19 (A.A.) — Amiral Darlan öğleden sonra N/işi'yc dönmüştür.
Amerika Sularında Tehlike Belirirse Ne Yapılacak ?
Londra, 39 (A.A.) — Daily Teleg-raph'ın Vaşington muhabiri yazryor:
Atlantigln Amerika cihetinde Alman harp gemilerinin mevcudiyeti etrafında Amerika Birleşik devletlerinde ciddi endişe duyurmakta ve Amerikan emniyet mıntakasının muhariplerin faaliyeti ile ihlâl edilmesi takdirinde ne olacağı üzerinde uzun boylu münakaşalar devam edip git m ektedir. Bu emniyet m in takasının tesisi hiçbir enternasyonal hukuk, kaidesine İstinat etmemekte, yalnız. Amerika Birleşik devletlerinin ve yeni dünyanm diğer milletlerinin bu mıntakaya hürmet ettirmek niyetleri üzerine dayanmaktadır.
Amerikan emniyet mm takası su-tarrnda bir denizaltrnın mevcudiyeti, derhal »Amerika Birleşik devletlerinin bu mmtakadan İngiliz gemilerinin emniyet içinde geçişini temin etmesi meselesini ortaya koyacaktır, ingiliz gemüertne bu mmtaJca hudutlarına kadar kendi harp gemilerini refakat ettirmek İngiliz bahriyesinin yükünü bir dereceye kadar tahfif edecektir.
Eğer Amerika Birleşik devletleri, ingiliz gemilerine kendi harp gemilerini refafcat ettirmek suretile Panama deklârasyonunu terkederse, Birleşik devletlerin Amerflcadakl prestiji azalacaktır.
ALMANLAR TEKZİP EDİYOR
Berlin, 19 (A.A.) — Salahiyetli Berlin mahfUleri, bir Alman denlzal-tısınm, Amerika sularmda görüldüğü hakkmdaki, Amerikan haberini kati surette tekzip etmektedir.
Draç Doklarına Çok Şiddetli
Bir Hücum
Kahire, 19 (A.A.) — Orta Şark IngUlz hava kuvvetleri karargâhının
tebliği:
Arnavutlukta: ingiliz bombardıman tayyareleri dün Draç doklarına muvaffakiyetle neticelenen çok şiddetli bir taarruz yapmışlardır.
İspanyada
(Başı 1 incide) **
çekilmesini ve serbest Fran*a mınstakeiSMiın işgalini intaç edecek olursa ispanyol »politikası hiç şüphesiz daka açık hrr şekilde Almanya tarafvrm (meyledecektir. İspanyol generalleri. Alman kıt-ı alannı (botun hudut boyunca di-j aalroâş görecek olurlarsa mukavemetin faydasız olduğunu kabuldej pek tereddüt etmeyeceklerdir.
Mühim Haberler
^ Berlin, 19 (A.A.) — B. Hitlsr, bugün öğle üzeri. Rom an yan m yeni
Berlin elçisi B. Bossy'ji kaimi etmiştir.
^ Budapeşte, 19 (A.A.) — Ste-fani: Macar hariciye naon B. Bar-dossy yarın öğleden sonra Berttne hareket edecektir.
^ Londra, 19 (A.A.) — Bw sabah saat 6 dan biraz evvel Londra-nm Şark banliyösünde Leyton'da Nr tren kasası olmuş ve W Msl yararlanmıştır.
+ Beyrut. 19 (A.A.) — Fransa yüksek komiseri General Dentz Şama gitmbjttr.
General Dentz, yeni Suriye hükümetinin kurulması için, eski başvekil Ata Bey Byubî ile müzakerelere devam etmektedir.
Surlyede çarşılar kapalı duruyor^ sa da hiytoir hâdise çıkmamıştır.
+ Londra, 19 (A.A.) — Hava ve» dahili emniyet nezaretlerinin mfVşte-j rek tebliği: Düşmanın bu gece baş-, lıca faaliyeti dogu - şimal sahüindej bir şehir üzerinde toplanmışta*, arruz büyük mikyasta olmuş, bir evler hasara uğramıştır. Ban yangınlar çıkmış, fafcat hepsi çabuk söndürülmüştür.
^ Londra, 19 (A.A.) — Hava nezaretinin tebliği: I.ığılız hava kuvvetleri şimali Almanya limanlarına dün gece yeniden hücum etmişler ve bilhassa Kiel'deki denüc inşaat tez gâhları rle sınai mıntakayı bombar dıman etmişlerdir. \Vilhelmsfcaven'* deki doklarla sınai hedefler ve Rot-terdam'daki petrol depoları da şiddetle bombalanmıştır.
49
Bursa Halkevi
Yapılan Yeni Bina Mütemad Bir Faaliyet Kaynağıdır
ı
U rUEEECCGrC£RIB
I
Bursa Halkevinin
Bursa (Hususî) — Bursada Atatürk anıtının kargasında büyük (bir bina 'göze çarpar. Bu hal kevinin yeni binasıdır. Yapı bakımından scrı/ri süsliycn bu binanın içinde daima göze çarpan faaliyet vardır. Sık sık toplantılar yapılır, konferanslar verilir, kütüphane dolar boşalır, sanat ve edebiyat geceleri tertip edilir. Bir kelime ile Bursada hareket doğurur. Vc (ev) denmeye lâyık sıcak »br muhit yaratmak için yapılanları kâfi görmiyerek ço-hşır. Halkevinin 94 bin Liraya mal olan yeni binaya taşınması da bunun bir delilidir. Aşağıda kaydedeceğimiz rakamlardan da anlaşılacağı veçhile halkevi Bur-sajda mühim bir mevki işgal etmektedir. •
Meselâ dil, taraS, edebiyat şube si 940 senesi içinde 9 I konferans vermiştir ki bu mm yansından fazlasını köylüyü aydınlatmak için verilenler tesfcfl eder. Bu sene içinde HaLkevarm çıkarmakta olduğu Uludağ imccrmı. ası muntazaman intişar etmiştir. Ebedî Şef Atatürk'ün ölümlerinin ve Bursaya son defa gelişlerinin yıldönüm günlerinde fevkalade _gece tertip edilmiş ve birçok hatipler 'bu mevzu üzeninde söz söylemişlerdir. Diğer taraftan meşhur Muradiye tür-b^ermin levhaları «türkceleştiril-miş, yabancılara verilmek üzere türlbeler hakkında türkçe ve fransızca küçük bir rehper hazrr-lanmıştw. Müze ve tarnSi âbideler gruplar tarafından gezilmiş j ve tarihî izahat verilmiştir.
Güzel san'atlar şubesinin yeni binanın bahçesinde açtığı çiçek «ergisi 15 bin kişi tarafından, resim atelyesinin 350resimle açtığı «ergi 58 fcm kini tarafından, fotoğraf «ergisi de I 2 hin kişi tarafından ziyaret edilmiştir. 'Mahallî halk türkü ve oyunlarını derlemek için ayrı bir kol teşkil edil-miş, diğer taraftan uzun bir çalışma neticesinde 1887den evvel ki mahallî kıyafet tesbk edilebilmiştir.
Köylüleri teşvik suretiyie De-snirtaş köyünün bir plânı yaptırıl mış ve buna beş senelik knar programı ilâve edilmiştir. Gürsu nahiyesinde harman islerinin çabuk bitirilmesi için bir harman makinesi gönd«rilrniş, ibjrçok alâkadar arkadaş da 40    kadar
köye giderek paraşüt hakkmda köylüyü tenvir etmişlerdir.
Yoksul mektep çocuklarına yardım maksadıyla ayn bir tahsisat kabul edilmiş, birçok talebeye maddî yardım sapılarak tahmllerim tamamlamaları temin edilmiştir. Müracaat eden işsizler muhtelif müesseselere yerleş-tirilmiye çalıp broş, ayrıca yoksullara yiyecek, (giyecek ve para yardımları da yapılmaştır.
Lisan kurslarına muvaffakiyetle devam edilmiş, daktilo kur sunda (muvaffak olan 34 gence vesika dağıtılmış, iki ilk okul binasından istifade edilerek okuma ve yazma tbilmiyen vatandaş lara gece dersleri verilmiştir. Diğer muhtelif kurslara devam e-denlçrin sayısı 840 idi.
Gürsu, Demirtaş, Gündoğdu ve Çalı köylerinde (köy jim-nastjc ve spor yufvaları) açılarak faaliyete geçirilmiş ve çok geçmeden spor malzemesi de dağıtılmıştır. Dinarlı Mehmest de daha o zaman haftada üç gün köylerde çalışmrya başlamaktır. 19 Mayıs yarışlarına iştirak ederek derece alan köy yuvalarına mensup gençlere mükâfat o-larak Atatürk büstü verilmiştir. Geçit kîyü yakınlarında 400
yeni   binası
kişinin iştirakiyle bir avcı bayramı tertip edilmiş, Elmaçukuru köyünde de teçhizatıyle beraber bir kayak yuvası kurulmuştur.
Temsil kolu Denfali, Aydın, NaziHi, Burdur, İsparta, Afyon karah»ar, Yenişehir, Kütahya. Bursa ve Gemlikte 34 temsil vermiş ve gene bu sene içinde bir günde Krzıfey <hesaft>ına 5000 parça askerlerimize kışlık hediye toplarım ıştır. Mevcut 3006 kitaba yeniden 170 cJİtli kitap daha ilâve edifmiçfV Bu suretle zenginleşen kütüphane şehrin en erverişİ! kütüohanesidir ve
salon çok defa tamamen dolmuş birlim*».
19 MART 1941
mpanış
Sterlin 5,20
Dolar 152,20
İsviçre Frac. Sİ,—
Drahmi 0,99
Peçeta 12,84
Dinar .   3,1525
Yen 30,90
isveç Kronu 30.77
Evham ve Tahvilât
1933 Türk Borcu I 1918 istikrazı dahilî 1938 İkramiyen
1933 ikramiyen" Ergani
1934 Sivas - Erzurum 1932 Hazine Tahvitteri
1934 > >
1935 > ' > 1938       > >
Anadolu Demtryoru Tahvili Demiryolu Mümessil Senet T. C. Merkez Bankası Osmanlı Bankası T. iç Bankası (Nama muhar. Asfem - Eskrhisar Çimento Ş > >    Müessie Hissesi
Şirketi Hayriye Türk Attım (Reşat) Türk Altını (Hamtt)
L. K.
18 75 21 60
19 32
20 10 19 30 60 50 15 50 29 50 52 75
42 45
38 40 108
26 50
) 10 10
,    7 65
W)
26
24 45
23 35
Soğuk    algınlıkları    her   türlü hastalıklara     yol    açabilir. Fakat  bir kaşe
BAŞ vc DİŞ
NEZLEM
BUTUN CftILAPA KAÖŞI
Muhtemel rahatsızlıkların hep. sini önlediği gibi nezle, grip, bron şiti de kısa ibir zamanda izale eder. Harareti süratle düşürür.
Grip ağrılarının amansız düşmanıdır. Diş, baş, sinir, adale, romatizma, mafsal evcaında katiyetle tesir gösterir ve (günde üç taneye kadar emniyetle almalıdır.
Lüzumunda 3 adet alınır. Taklitlerinden sakınınız ve her yerde pullu kutuları ısrarla isteyiniz.
f LİRA
ÎDRAR TAM TAHLİLİ
Beyoğlunda Agacamli karsıaındtl Bursa sokak No. 1. yeni açılan kimya l&boratuarında halka kolaylık olmak Uzero yalnız (Pazartesi) günleri BİR LÎRA ücretle idrar tam tahlili yapılmak-|
tadır.
Kartal Tapu sicil muhafızlığından:
Kartalın Savakdcresi mevkiinde 1657/58 No. lu sarkan Dikran tarlası garben Acem Tarlası şimalen Ebe Hakkı ve Rıfkı tarlaları cenuben evvelce tiren hattı, şimdi Asfalt yol İle mahdut tahminen 7352 M2 miktarında bir kıta tarla kadimindenberl bi-lâ senet İsmail karısı ve Fettah zade Ahmet kızı Aliyenin olduğu iddia edilmiş ve bu yerin tapuda kaydı bulunmadığından senetsiz tasarrufa-ta kiyaseti muamelesi yapılacağından bu yer hakkında tasarruf iddiasında bulunan var ise 19 nisan 941 cumartesi gününe kadar vesaiki res-miyelerlle ya bizzat veya musaddak vekillerinin Kartal tapu sicil muhafızlığına   veyahut ayni günde saat
13 den 17 ye kadar mahallinde tahkikat yapacak tapu memuruna müracaat eylemeleri İlân olunur.
DOKTOR
H0RH0R0NÎ
Eminönü Nimet Abla gişesi önündeki muayenehanesinde her gün hastaları kabul eder.
Tel. 24131
VATAN Qax*Ml
İLAN rlYATLABI Kum 9
Baslık ma Jrtu olan* 7M
1 İMİ i fa Santteü M*
t a » ı SM
8   » a »0
4   » a 140
6   » > a 75
6   > a 50
DOKTOR-KİMYAGER
CEVAD TAHSİN
İDRAR - KAN - KAZURAT
vesairenin tahlillerini yapar. Di-vanyolu ortasında Tel. 23334
Türkiye Cumhuriyeti
iraat Bankası
Kuruluş tarihi: 1888.— Sermayesi: 100,000,000 Türk lirası
Şube ve ajans adedi: 265. Zirai ve ticari her nevi banka muameleleri. Para MrlkUreolero 28,000 Ura İkramiye veriyor
Ziraat Bankasında kumbaraü ve ihbara iz tasarruf hesaplarında en az 50 lirası bulunanlara senede 4 defa çekilecek kur'a Ue aşağıdaki plâna göre ikramiye dağıtılacaktır. 4 adet 1,000 Liralık 4,000 Ura   ¦ 'I 4   »      600     »      2,1
.111*1.
100 adet 50 liralık 5,000 Ura 120   » 10 4,800   »
160   »       20    »      8^00   a
4   »      250     >      1, Ma      100     >      4,000
DİKKAT: Hesaplarındaki paralar bir sene içinde 50 Liradan aşağı dUşmtyenlere ikramiye çıktığı takdirde % 20 fazlasUe verilecektir Kurcalar senede 4 defa, 11 mart, 11 haziran, 11 eylül, 11 BlrinclkAnunda çekilecektir.
VATAN -¦ ¦   ¦ ¦ ¦   r    ,   , ,
ŞEHİR   TİYATROSU  TEMSİLLERİ
TEPEBAŞINDA        m^m^   4STÎKLAL CADDESİNDE DRAM   KISMI    fTT^ KOMEDİ KISMI
BU AKŞAM HOH BU AK^AJV1
Saat 20,30 da HlJİ Saat 20,30 da
İmralnun İnsanları      "IMİk DADI
Her gün gişede çocu.v ^msiUeri için bilet vardır.
Beyazıt, Laleli, Aksaray, Şehremini ve Topkaprya otobüs temin olundu.
İstanbul Fiyat Murakabe Komisyonundan
56 No. lu ilân: 1 — 10/1/041 tarihli gazetelerde intişar eden 55 No. lu ilanın ikinci maddesinin birinci satırındaki eyerli pamuklu mensucattan» ibaresi «ryerli yünlü mensucattan» şeklinde tashih edilmiştir.
2 — Yerli yünlü ve pamuklu mensucat rie yün ve pamuk ipliklerinde
toptancının perakendeciye veresiye satışlarında vadesine göre perakendeciye verilen kârın azami "/> de 20 si toptancıya ait olabilir. İlan olunur. (2158)
Hava Gediklisi Alınıyor
Türk Hava Kurumu Gedikli yuvasma gedikli namzedi alınacakta*. Kabul şartları ve müracaat usulleri hakkındaki mufassal talimat Türk Hava Kurumu şubelerinde mevcuttur.
Yuvaya girmek istıyenlerin bulundukları mahallin Hava kurumu şubelerine müracaatları. (2062)
--^ -
20 - 3 - 941
Bahçe ve Çiçek
Bahçelerini   tanzim,   çiçeklerini yetiştirmek, fidanlarına bakmak için mütehassısı tarafından yazılmış eserleri okumalıdırlar. Bu eserler arasmda en ziyade   tavsiye   olunabilecekler:
Gül Bahçesi 100 Kuruş
Salon Çiçekleri 100
Karanfil Yetiştirmek 50
Yurdumuz ÇiçeklerininTarihi75
Pratik Çiçekçilik 50
Park ve Bahçe Plânları Tanzim Olunur
Matbaamıza Müracaat
1*

Devlet Demiryolları İlânları
DevletDemiryo.laı ı Umum Müdürlüğünden
Müsabaka ile Memur Alınacak
Lıae ve lise derecesinde san'ac oKuiıarı mezunlarından 30 yaşım geç memış askerliğini yapmış olan ve sınm vazıyeti demir yollan hizmetine elverişli bulunanlardan kısım şefi yetiştirilmek üzere müsabaka ile 20 memur alınacaktır.
Müsabaka lisede okunan fizik, riyaziye derslerinden yapılacak vc aynca verilecek mevzu üzerine bir yazı yaldırılacaktır.
Kazananlara 74 lira ücret verilecek ve idarenin göstereceği mahalde staj yaptırıldıktan sonra nazari kursta muvaffak olanlar kısım şefliğine tayin edilecek ve tamiratı mütemadiye işlerinde çalıştırılacaklardır.
Kendilerine aynca ikametgâh verilecektir.
Müsabaka 28 mart 911 tarihinde saat 10 da işletme merkezlerinde yapılacaktır.
îsteklüerin aşağıda gösterilen vesikalarile Haydarpaşa, Sirkeci, Ankara, Balıkesir, Malatya, Kayseri, Adana, Afyon, İzmir ve Erzurumda işletme müdürlüklerine 25 mart 941 günü akşamına kadar müracaat etmeleri ilân olunur.
Taliplerin beraberinde getireceği vesikalar şunlardır: Nüfus hüviyet varakası, askerlik vesikası, iyi huy kâğıdı, tahsil vesikası, başka yerde çalışmış ise bonservisleri, evli ise evlenme cüzdanı.
(1348) (1875)
Muhammen bedeli 13000 (on üç bin) lira olan dört kalem stir'at kontrol saat bandı 28 Nisan 1941 pazartesi günü saat 15 de kapalı zarf usulü ile Ankarada idare binasmda satın alınacaktır.
Bu işe girmek isteyenlerin 975 (dokuz yüz yetmiş beş) liralık muvakkat teminat ile kanunun tayin ettiği vesikaları ve tekliflerini ayni gün saat 14 e kadar Komisyon Reisliğine vermeleri lâzrmdrr.
Şartnameler parasız olarak Ankarada Malzeme dairesinden, Hay-darpasada Tesellüm ve Sevk Şefliğinden dağıtılacaktır. (1828)
İnhisarlar Umum Müdürlüğünden
1941 ırrîCAMİ YELERİ,
T. İş Bankası 1941 Küçük
Tasarruf Hesapları İkramiye Plânı
1 adet 2000 Liralık = 2000.— timi
3 2 4 8 35 80 300
> > >
> >
um.
750 500 250 100 50 20
> > > >
= 3000 = 1500 = 2000 = 2000 = 3500 = 4 = 6
um
> > > > > > >
Keşideler: 4 Şubat, 2 Mayıs, 1 Ağus-t.3 İkinciteşrin   tarihlerinde   ya
püır.
1 — Şartname ve numunesi mucibince <10.000> adet bira sandığı kapalı zarfla ihale olunamadığından pazarlık usulilc eksütnaeye konmuştur.
2 — Pazarlık 24,3.941 pazartesi günü saat 14 te Kabataşta levazım ve mübayaat şubesindeki alım komisyonunda yapılacaktır.
3 — Şartname levazım şubesinden İzmir ve Ankara başmüdürlüklerinden parasız almabilir.
4 — İsteklilerin pazarlık için tayin olunan gün ve saatte teklif edecekleri fiyat üzerinden yüzde 7,5 güvenme paralarile birlikte mezkûr komisyona müracaatları. (1689)
İstanbul Üniversitesi A.E.P. Komisyonundan
Edebiyat Fakültesi binasmın 1041.96 lira keşifli tamir işi 27/3/941 perşembe günü saat 15 de rektörlükte açık eksiltme Ue ihale edilecektir. İsteklilerin 79 liralık muvakkat teminat makbuzları ve bu gibi işler yaptıklarına dair İstanbul vilâyetinden 1000 liralık vesika almaları ve 941 yılma ait Ticaret odası kâğıtlarını göstermeleri lazımdır. Keşif, şartname, mukavele projesi her gün rektörlükte görülür. (1877)
¡e Neşriyat Müdürü: AHMET EMİN YALMAN Basridığı Yer: VATAN MATBAASI
Cumhuriyet Merkez Bankası
15 MART 1941 VAZİYETİ
AKTİF
lira
Altın: Safi küogram Banknot .    .    .    • Ufaklık ....
72.603.019
102.121.954,21 8.240.126,50 2.233.302,23
Dahildeki Muhabirler:
Türk Uraaı •
Hariçteki Muhabirler:
Altın: Safi kilogram 5.887.685
AJtma tahvili kabil serbest dövizler Diğer dövizler ve Borçlu kliring bakiyeleri   ....,.«
Haane Tahvilleri:
Deruhte edi. evrakı nakdiye karşılığı
Kanunun 6-8 İnci maddelerine tevfikan hazine tarafından vaki tediyat
3134693,88
8.281.500,29
Ura
112.595.382.94
313.693,88
47.243.544.82
158.748.563,—
20.149.137,—
Ticari senetler
269.241.757.57
A —
B —
re Tahvilât Cüzdanı:
(Deruhte edilen evrakı nakdi (yenin karşılığı esham ve tah (vilat (itibarî kıymetle).    .
Serbest esham ve tahvilât   •
45.831.516,93 7.926.616,17
A vanalar:
Altın ve döviz üzerine avaıı» , « Tahvilât üzerine avans • , « Hazineye kısa vadeli avaas . » , Hazineye 3S50 No. lu Kanuna göre acılan altm karşılıklı   avans  .    •
8.943,74 7.808.722,—
122.084.926,75
r-lif+cdarları
Muhtelif:
• •. * •
Yekûn
55.525.045.11
138.599.-126,—
269.241.757,57
53.758.133,10
129.902.592,49
4.500.000,— 8.432.009,13
772 868040.22
PASİF
ihtiyat
Adi ve tevkmlâde .   ,   ,
Hususi
6.188.666,15 6.
ın:ıxı;ı;ı
Tedavüldeki Banknotlar:
Deruhte edilen evrakı nakdiye «    ,
Kanunun 6-8 inci maddelerine tevfikan hazine tarafından vâki tediyat
Deruhte edilen evrakı nakdiye bakiyesi .........
Karşılığı tamamen altm olarak ilâveten tedavüle vazedilen ,
Reeskont mukabili ilâveten tedavüle vazedilen ........
Hazineye yapılan altm karşılıklı a-
vans mukabili 3902 No. ü kanun mucibince ilâveten tedavüle
Mevduat:
Lira
15.000.000,
12.188.666,15
158.748.563,—
20.119.137,—
138.599.426,—
17.080.000,—
'250.
.i;ijxi:i;i
45.500.000,—
«    «    .
876.809
Altm: Safi Klg.
$850 No. lu kanona   göre açılan avans mukabili tevdi
altınlar:
Safi kilg
Döviz Taahhödab:
Altına tahvili kabil dövizler . . Diğer dövizler ve alacaklı kliring bakiyeleri.......
74.695.645.66 1.233.302,56
elunan
55.541.930
78.124.167,90
26.134.117.78
Muhtelif:
Yekûn
45* .099.126,—
75.92S.948.22
78124.167,90
26.134.117.7S
114.392.714,17
772.868.040 C2
1 Temmuz 1938 tarihînden itibaren: İdkonto haddi % 4 Altın üzerine avans % 3