Ankara garında: Bay Eden, Hariciye Vekilimiz ve Yunan elçisi - iki dost devlet Hariciye Nazırları, General Dili, İngiltere büyük elçisi istiklâl marşını dinlerlerken - Bay Eden istasyon dışında naıkm tezahüratına mukabele ederken
ANKARA
Mülakatının Manzarası
ngilterenin Moskova Büyük Elçisi Şehrimize Geldi
İki müttefik memleketi doğrudan doğruya temsil edenlerin mesafe ve vasıtayı hazfederek karşılaşması, bu buhranlı ve nazik günlerde müşterek gayeler bakımından kıymetli bir fırsattır.
Yazan: Ahmet Emin YALMAN
ugün Ankara, dünya siyaset sahnesinin mihrak
noktasıdır. Bütün gözler oraya
dikilmiştir.
Bu alâka yersiz değildir. İngiliz Hariciye Nazın ve bugünkü İngilterenin B. Gıurchilden sonra belki de en mühim şahsiyeti olan B. Eden Ankarada bulunuyor. Beraberinde de İngiliz Genel Kurmay Başkanı General Dili gibi mühim bir zat vardır.
Bir taraftan da ilk bahar gelmiştir. Almanyanın ya şimalde, ya cenupta veya her iki yerde oirden taarruza geçmesi beklen mektedir. İngiltere iki ihtimal için de zihinleri hazırlamıştır. İstilâ için üs olabilecek limanlara karşı olan İngiliz hava taarruzları arttığı gibi İngiltere halkını istilâ ihtimaline karşı u-yanık bulundurmak için bir dü-ziye neşriyat yapılıyor. Diğer taraftan Öhurchil'in son nutku Almanyanm cenuba doğru sark ması ihtimalini ilk plândaki bir mesele haline koymuştur. Bunun neticesi olarak da İngiltere Balkanlarda büyük bir siyasî taarruz açmış, ilk adım olarak Romanya ile diplomasi münasebetlerini kesmiştir.
Bütün dünya merakla bekliyor: Bundan sonra ne olacak? Almanya harekete geçecek mi ? Geçecekse bunu ne zaman, ne istikamette yapacak ? İngilterenin niyeti nedir? Yakın şarkta elden geldiği kadar müdafaa mı yoksa bir Balkan cephesi kurmağa çalışmak mı?
Bu tabiî merak ve heyecan havası içinde Türk - Bulgar beyannamesi neşredilince bu a-dım derhal her tarafta telâşla karşülandı ve gayet mütevazi ve müsbet olan asıl gayesinin pek haricinde tefsirlere yol açtı.
Yakın Şark vaziyeti bugün Ankarada İngilterenin ve Tür-kivenin en salahiyetli mümessilleri tarafından karsı karşıya görüşülmektedir. Müşterek bir gaye etrafında elele   veren iki
(Devamı 8a, 0, SU. 4 de) +
Ankara, 27 (A.A.)— Reisicumhur İsmet İnönü bugün saat 18,30 da Çankayadald köşklerinde Büyük Britanya Hariciye Nazın B. Anthony Eden'i, refakatinde Büyük Britanya İmparatorluğu Genelkurmay Başkanı General Sir John Dili ve Büyük Britan-yanın Ankara büyük elçisi Sir Hugh Knatchbull Hugessen olduğu halde kabul buyurmuşlardır. İki saat devam eden bu mülakatta Hariciye Vekili Şükrü Saraçoğlu hazır bulunmuştur.
Başvekilimiz
Misafirler Şerefine Bir Öğle Ziyafeti Verdi
Londraya Göre, B. Eden'in Ankara Seyahatinin, Hâdiselerin Seyri Üzerinde Mühim Tesiri Olacaktır
(Yukarıda)  İngilterenin Moskova sefiri kendisini şehrimize getiren Sovyet hususi tayyaresinin önünde, (aşağıda) İngilterenin Moskova sefiri Yeşilköyde tayyareden indikten sonra
İstanbul, 27 (A.A.) — İngilterenin Moskova büyük elçisi Sir Srafford Cripps'i hâmil bulunan tayyare, bugün    öğleden    sonra
Yeşilköy tayyare meydanına inmiştir.
Moskova, 27 (A.A.) — D. N. B. (Devamı Sa. 5, Sü. 2 de)        j
Kim Kimle Evlenmeü?
Eğ.ence.i ve Faydalı Müsabakamız
Yarın Başlıyor
Kazananlardan Yüz Elli Kişiye Muhtalif ve Kıymetli Hediyeler
Sizi eklendirecek, çok düşündürecek, evde ve ahbaplarınız aracında tatlı münakaşalara yol açarak bir müsabaka:
Muhtelif tipte ve tablatte otaz erkek ve otnz kadım, blrblrlle en uygun, en ahenkli bir şekilde evlendireceksiniz.
Tiplerin resimleri ve karakterlerini sanatkâr Ramlz hazırlamaktadır.
Tafsilât 4 üncü sayfamızda.
Ankara, 27 (A.A.) — Şehrimizde bulunmakta olan Büyük Britanya Hariciye Nazırı Anthony Eden ile İmparatorluk Genelkurmay Başkanı General Sir John Dili şerefine bugün Başvekil doktor Refik Saydam tarafından An-
karapalasta bir öğle ziyafeti verilmiştir.
İNGİLİZ BÜYÜK ELÇİSİNİN ZİYAFETİ
Ankara, 27 (A.A.) — İngiliz
büyük elçisi ve Lady Knatchbull-(Oevamı Sa. 5, SU. 5 de) **
Avam Kamarasında
Başvekil Çörçil
İtimat Meselesini İleri Sürdü
Londra. 27 (A.A) — B. Churchül bugün Avam kamarasında devletten maaşlı mevkiler kabul eden meclis azasının vaziyeti hakkındaki kanun lâyihasının müzakeresi sırasında şiddetle müdahalede bulunmuştur. Bu kanun
ezcümle Moskovaya büyük elçi tayin edilmiş olan Sir Stafford Cripps ile Madritteki büyük elçi Sir Samuel Hoare ve Kanadaya fevkalâde komiser tayin edilen B. Mac Donald'ı alâkadar etmektedir. Her üçü de Avam kamara-(Devamı 8a. 5, Sü. 6 du) =§=
Yugoslavyada
Genel Kurmay
Mili MUdafaa
Tedbirterine Hız Verdi
Londra, 27 (A.A.) — Belgrad'dan bildirildiğine göre. Yugoslav genel kurmayı milli müdafaa tedbirlerine butun memlekette hız verilmesini emretmiştir.
YUGOSLAV    HARİCİYE NAZIRI ANSIZIN BELGRADA
DÖNDÜ
Londra, 27 (A.A.) — Macarlstan-
daki ikametini 48 saat temdit tasavvurunda olan Yugoslav hariciye nazırı B. Cincar Markoviç'in bugün ansızm Belgrada hareket ettiği bildirilmektedir.
Bugün Dünya Vaziyeti
Ajans ve Radyo Gazete sine Göre Günün En
Mühim  Hâdiseleri
Milli Şefimiz İngiltere Hariciye Nazın B. Eden'i kabul buyurdular.
Başvekilimiz filgillere Hariciye Narın ile İmparatorluk Genel Kurmay Balkanı şerefine bir öğle ziyafeti verdi. Amerikalılar saatte 992 kilometre kateden bir avcı tayyare*! yaptılar.
•fr Amerikanın 83000 tonilâtoluk bir harp gemisi hizmete giriyor. İtalyadan Londraya giden bir yolcu, Napollde 200.000 Almau askeri bulunduûunu söylemiş.
İngilterenin Moskova büyük elçisi Ankarada B. Edeo'lo görünmek üzere tayyare ile l»t»nbu*a gefctt.
( DZNİZC LİK BAHİSLERİ
İngilizler tarafından İşgal edilen Mels adasının vaziyetini gösterir harita
Meyis Adasının
Umumî Harpten Başlıyan Stratejik Vaziyeti
Yazan: Hüsamettin ÜLSEL
Eski Bahriye Vekâleti Müsteşarı
Dün yazdığımız bir yazıda ingiliz donanmasının orta Akde-nizde büyük bir saıhaya maykı tarlaları yayarak bu ^nıntakanın tehlikeli olduğunu bildirdiğini tetkik ederken bunu ingilterenin
Onikiada üzerine taarruzî bir hareketi takip edeceğini söylemiştim. Dün çıkan ajans haberleri bu mütalâamızı teyit eder mahiyettedir, ingilterenin Onikiada. (Devamı: Sa, 5, Sü. 1 de) X
Ata sözler inden:      İnkâr   yiğit in   kulesidir!
GÜNÜN SESİ
Büyük Bir Eksiğimiz
Yazan : REŞAT NUBİ
Sabahleyin bir hayırlı dost;
— Halis kahve bulabiliyor m osur T dedi, bulamıyorsan sana bir hizmet edeyim... Benim bir kahvecim var... isim ve adresini defterine not et... Ona gidersin; tarafımdan bir selam çakarsra... Sana dört yüz elliden İstediğin kadar halis kahve verir. Yalnız dikkat et dükkânda yabancı bulunmasın., bir de beni İyi tanıt ki, adamcağız korkmasın. Çünkü memurlar vızır vızır dolaşıyorlar. '
Elimde defterle bir takım yabancı sokaklardan geçeceğim. Dört tarafı gözlerimle muayene ettikten sonra dükkâna gireceğim. Esrarengiz bh tavırla kahveclyo dostumu tanıtacağım. Bir polis romanı kahramanına benzemek İçin yalnız gizil İşaretimle parolam eksik ve bütün bunlar IkJ yüz elli gram kahve için! Güzel, gayet güzel.
öğleyin lokantada yanımdaki masada oturan iki kişiden biri ötekine aşağı \ uU.tı-ı şunları söylüyordu:
— Sen memleketine kumaş götürmek sevdasından vazgeç... Beş od kuruş kazanayım derken başım belâya sokarsın. Gerçi tanıdığım bazı tüccarlar var. Biraz kumaş almana delalet edebilirim. Fakat faturayı çaresiz daha aşağı fiyattan yapacaklar. Kasaban avuç Içl kadar yer.... Esas zanaatın manifaturacılık olmadığı İçin dikkati celbedecek. Yahut da öteki manifaturacılar müzevirlik yapacaklar. Elindeki faturaya göre muhtekir vaziyetinde görüneceğin İçin al sana bir belâ.. İyisi mi karışık eşya al... Zaten çok bir şey olmıyacağı için kaynayıp gider.
Bu da akşam üstü tramvayda yine bir dostun yaptığı tavsiye:
— Piyasada İyi çorap yok değil., fakat aramasını bilmiyoruz. Came-kânlardakl etiketli çoraplara bakma., onlar ele alınır şeyler değil. Herife münasip Hitanla acıtırsan İçeriden iyisini getirir.- Bir çoraba yüz altmış kuruş pahalı amma ne yapacaksın... Canından İyi mi?
?
Bu Uç vaka ayni günde geçiyordu. Ticaret Vekili Mümtaz ökmenln ihtikârla mücadele hakkındaki beyanatının gazetelerde çıktığı gün ve Vali Lûtfl Kır.ı.um muhtekir esnafın en yakın merkezlere haber verilmesi hakkındaki ricasından yirmi dört veya kırk sekiz saat sonra.
Bahsettiğim insanların ikisini yakından tanırım. Temiz ve aklı başında vatandaşlardır. Lonkantada tesadüfen  dinlediğim üçüncüsünün de
öyle olmadığını farz için hiç bir sebep yok.
Hükümetin «en ehemmiyetli memleket işi» diye ortaya koyduğu ve himayemize teollm ettiği bir mücadele karşısındayız. Çarpışan kuvvetler yağmur yemiş bir sürü kurtla bir avuç yeni ve tecrübesiz memurdur. Bu itibarla iki taraf arasında esasen müsavat yoktur. Bu vaziyet karşısında biz yani halk da düşman tarafım tutar, bir küçük menfaat veya keyif uğruna yahut hattâ s a d w e İşgüzarlık olsun diye hırsız vntaklığı etmlye kalkarsak bu İşten hayır yoktur. «Biz kendlml/l soydurmaktan hoşlanıyoruz. Esnaf razı, biz razı» diye açıkça itiraf edelim. Hükümet de nafile yorulmasm; otorite ve kuvvetini boş yere harcamryarak daha, faydalı işlere saklasın.
VATAN
28 - 2 . 941
Anlatan: General Nuri
Hatıraları Toplayıp Hazırlıyan:
Albay C. C. S.
— 2 — . Beşinci Mehmedin Maiyetinde
Kosova'ya Seyahat
E
lbisesi ancak trene yetişebildi. Pari»e doğru vaktinde hareket edildi Her $ey yolunda idi. Tren kendisini bilmediği bir istikbale doğru hızla götürüyordu.
Nuri Bey padişahın maiyet bölüğüne gedmeden evvel Berana-da vazife görüyordu. Burası o vakit biûn Beypazar sancağının cenup batısında, Karadağ hududunda küçücük bîr garnizondu. 1325 (yani 1909) tarihinde Manastır harbiyesinden mülâzimi sani olarak çıktığı zaman buraya tayin olunmuştu, O zaman Metroviçede kumandan olan Ca-vlt Paşa, Nuriye ağabeyi Enver Beye hürmeten, «İstersen burad* bırakalım» demişti. Fakat Nuri, taliine çıkan Bernanaya g'tmeği ve çalışıp bir an evvel   pişmeği
tercih etmişti.
Bir müddet jonra, Avusturya piyade atış mektebine, müsabaka ile seçilmek suretile gönderildi Fakat o zaman bu mektebe gönderilecek olanlar, ilkönce, U-tanbulda muaşeret usullerine ait bir kurstan geçiriliyorlardı. O-nun için Viyanaya gitmeden genç mülâzım de Utanbula gönderildi. Muaşeret usulleri kursu, o zamanki Babı Seraskeride (şimdiki üniversite) 3 - 4 gün kadar sürmüştü. Bundan maksat Türk zabitlerine Avrupada içtimaî temaslarında ne yolda hareket e-deceklerini göstermek ve öğretmekti.
Avusturyanın piyade atış mek tebi   Macar   hududu   üzerinde, Bruk  kasabasında  bulunuyordu. Bu mektepte açılan piyade atış kursu 20 gün kadar   sürmüştü. Bu kursta kırk   zabitle   birlikte. Nur in in amcası ve maiyeti seni-ye bölüğü    kumandam    erkanı harp kolağası Halil Bey de vardı.  Kursun sonunda,  Viyanada ataşemiliter  bulunan ^erkânıharp binbaşı Hafız Hakkı Bey,  atış mektebine gelmiş ve Türk zabitlerine verilen veda ziyafetinde bulunmuştu.
[Hafız Hakkı, Enver Beyin en yakın bir dostu idi. Büyük harbin başlarında Kafkas cephesinde, üçüncü ordu kumandanı olmuş ve Sarıkamış taarruzundan sonra tifüs hastalığından ve* fat etmiştir.]
Atış mektebinden dönüşte Nuri Bey, maiyeti seniye bölüğüne tayin olunmuştu. O zaman Enver Bey, Berimde ataşemiliterdi.
Pad iş ah   maiyetinde   Koso va Seyahati
N
uri Bey, maiyeti seniye bölüğüne tayin olunduktan bir müddet sonra, Beşinci Mehmet Kosovaya bir seyahat yapmış ve maiyet bölüğü de padişahla talikte hareket etmişti.
Eski zamanlarda padişahlar muharebelere giderler ve memlekette seyahat te ederlerdi Fakat Abdülhamit kendini saraya kapayarak bir çok iyi âdetler gibi bu âdeti de bozmuştu.
Bu sebeple, Meşrutiyetin ilânından ve 31 mart ihtilâli neti-ceeinde Abdülhamit hal'edilerek Selânikte alay köşkünde ikamete memur edildikten sonra, İttihat ve Terakki cemiyeti, padişahın Rumeliye seyahatini muvafık görerek bunun icrasını hükümete telkin etmiştL
Padişahın bu seyahatinden biri psikolojik ve diğeri siyasî olmak üzere iki maksat elde edilmek istenmişti. Psikolojik maksat,  yeni  meşrutiyet  devresinde
saray hayatında da değişiklik olduğunu göstermek, ayni zamanda padişahın memleketle ve mem ieketin padişahla alâkasını arttırmaktı.
Siyasî maksada gelince, o da Osmanlı devletinin Rumeli vilâ-yetlerile en yakından ilgili olduğunu ve buralarını asla bırakmak niyetinde bulunmadığını harice anlatmaktı.
* Düşünce ve maksat, makul ve yerinde idi. Rumeliyi bırakmak istemediğimizi bütün Avrupaya ve Balkan devletlerine ilân için zamanın padişahının son zamanların ' saray ananelerini kırarak Rumelide dolaşması iyi bir şeydi. Tâ Üskübe giderek Kosova büyük savaşının cereyan ettiği ve Sultan Muradın zaferden son-
ra yaralanarak şehit düştüğü ve gömüldüğü yerleri ziyaret etmesine diyecek yoktu.
Ne çare ki, iş böyle nümayişlerle kaldı. Oralarını muhafazaya muktedir olamadık ve elden kaçırdık. Her köşesi Türk kanile yuğurulmuş o kıymetli ve güzel diyarları milyonlarla halis Türk ahalisi ile beraber kaybettik.
Zaten nümayiş te beklenen tesiri verdi mi? Bu da şüphelidir. Rumeli ve Arnavutluk ahvalini bilen bir zatın söylediğine göre, seyahat faydadan ziyade mazarrat uyandırmıştır. Beşinci Mehmet unvanile tahta geçen Reşat Efendi, halim, selim, fakat gevşek ve fazla şişman bir adamdı. Kendisini yakından görünce Rumeli halkının ümit ve şevki kırılmıştı. Bu şekil ve halde bir insanın vükelânın ve fırkanın elin-de bir oyuncaktan başka bir şey olamıyacağına hükmetmişlerdi.
Oadişah, Sultan Muradın * türbesine girip çıkarken. Mülâzım Nuri Efendi, piyade takımı ile türbenin önünde vaziyet almış ve padişahı selâmla-mıştı.
Ziyaretten sonra, hükümdar, türbenin bulunduğu yerin 8-9 kilometre    cenup     doğusundaki
Priştina kasabasını ziyaret edecekti
Padişah ve yanındakiler Priş-tinaya araba ve at île gideceklerdi. Piyade takımının Koaova merasiminin sonuna kadar vazife başında kaldıktan sonra onlardan evvel, kasabaya yetişerek hükümdar için konak yapılan dairenin önünde padişahı selâmlamasına maddî imkân yoktu.
Fakat, genç ve azimli mülâzimi sani bu muhali mümkün kılmağa karar verdi. Ve maiyetine maksadını söyledi. Bunun üzerine kendisi de dahil olduğu halde, ma iye t takımının bütün erleri kestirme bir yoldan Priştina-ya koşa koşa gittiler ve padişahın misafir alacağı konağın önünde yeniden saf kurdular. Tabiidir ki. toz içinde kalmışlardı, fakat tam zamanında yetişmişlerdi. Tozlarını silkmiye vakit bulmadan padişahın alayı da gelmişti.
(Arkası var)
Belediye Haberleri:
Adaların Su İhtiyacı
Bu Sene Tamamen Karşılanmış OLcak
İstanbul Belediyesi Adaların su meselesini bu sene katı bir şekilde halletmeğe karar vermiş bulunmaktadır.   Ayni    zamanda
Adaların güzelleştirilmesi için de çalışılmaktadır. Vali ve Belediye Reisi doktor Lûtfi Kirdar dün A-dalarda teftişe gitmiştir. Bu teftiş neticesinde Vali alâkadarlara Adaların güzelleştirilmesi için di. rektifler verecektir.
As nsörLrin Kontrolüne
Başlandı
Bursa, İzmir Belediyelerince İmhası Kararlaştırılan
Mahlut Yağlar
istanbullulara Niçin Israrla
Yediriliyor ?
TAK Vİ
28 ŞUBAT 941 PERŞEMBE
AY: 2 - GÜN: 59 - Kasım: 113 RUMİ: 1S56 — ŞUBAT: 15 HİCRİ: 1S60 — SEFER-     1
VAKİT ZAVALI EZANİ
GÜNEŞ: 7,37 12,40
ÖĞLE: 13.27 7.29
İKİNDİ: 16,33 9.35
AKŞAM: 18,58 12.00
YATSI: 20,27 1,31
İMSAK: 4.59 11,01
Belediye Makine şubesi müdürlüğü istanbulda mevcut bütün asansörleri kontrola başlamıştır.
Dün yapılan kontrolda Rıhtım hanında bir asansörün bozuk olduğu görülmüş ve tamiri için alâkadarlara emir verilmiştir.
Kanaliz syoauıı Tasfiy3 Zinciri Te Jn Edildi
istanbul kanalizasyonu doğrudan doğruya Halice raptedilmiş ve denize dökülen yere bir tasfiye makinesi konularak bütün muzahrafatın tasfiyesi temin edilmişti.
Haliçte tasfiyeyi yapan makinenin büyük zinciri son zamanlarda kırılmış ve Belediye müşkül bir vaziyette kalmıştır.
Yalnız Alımanyadan gelen bu zincirlerin  ahvali  hazıra  dolay ı-
sile getirilmesinin imkânsızlığı karşısında Belediye Makine şube. si bu zincirleri İstanbulda yapmağa çalışmıştır. Ve memnuniyetle öğreniyoruz ki, Belediye Makine şubesi müdürlüğü bu işi muvaffakiyetle başarmış ve zinciri de yerine koymuştur.
Terapiler Kontrol Ediliyor
İstanbul Belediyesi lstanbul-daki bütün tartı aletlerini, terazi ve kantarları sıkı bir surette kontrol ettirmektedir, iki gündenberi kontrol devam etmektedir. Bir kasabın da terazinin kefesi altına bir parça yağ yapıştırmak suretile eksik et sattığı tesbit edilmiştir.
Elde mevcut talimatnameye göre ayar ve ölçü memurlarının ehliyetnameli olmaları lâzım geldiğinden ölçü ve Ayarlar müfettişliğinde memurların imtihanına başlanmıştır.
Kız Sanat Mekteplerinin Sergileri 1 Martta Açılıyor
Genç kızlarımızın ve bayanlarımızın dikiş, nakış ve ev idaresi bakımından yetişmelerinde büyük bir amil plan Kız Sanat Mektepleri ve Akşam Kız Sanat kurs. lannın senelik sergileri yakında başlayacaktır.
Bu yıl ilk sergi Beyoğlu Akşam Kız Sanat mektebinde açılacaktır.
Sergide mektebin talebeleri şimdiye kadar yaptıkları bütün eserleri teşhir edeceklerdir.
1 mart tarihinde açılacak bu sergiden sonra diğer mekteplerin sergileri de her hafta sıra ile açılacaktır.
İzmirden bildirildiğine göre, şehrimizden son on beş gün zarfında lzmire sadeyağ adile gönderilen  dört yüz teneke mahlut
yağın yenmiyecek derecede mah-İût olduğu Belediyece yapılan tahlil neticesinde anlaşılmıştır. Belediye, bu yağların satışını menetmiştir. Yağlar imha edilecektir.
Diğer taraftan Bursa tüccarlarından Lofçalı Mustafa bir muharririmize şunları söylemiştir:
«— GeçenJerde lstanıbuldan Bursaya götürdüğüm kırk dört teneke Belediye kooperatifi yağının satılmasına, Bursa Belediyesi müsaade etmedi. Hattâ ekle salih olmadığı için yağların imha edileceği de söylendi. Fakat yağların İstanbul Belediyesi kooperatifine ait olduğunu soyliyerek Utanbula getirdim.»
Görülüyor ki, bu yağlar eşhasa ait olsaydı Bursa Belediyesi buniarı imha edecekti. Fakat İstanbul Belediye kooperatifi yaftasının hatırı için yağların İstanbul* iadesine muvafakat etmiştir. Bursa Belediyesinin halkına yedirmek istemediği bir yağı İstanbul Belediyesi acaba neden imha etmiyor? .
Bir Yağ Tüccarı Ne Diyor?
— Belediye kooperatifi adını kiralayarak mahlut yağ yapan ş.rket, şuraya, buraya, talebe göre, etiketli, etiketsiz yağ göndermektedir. Bu sıralarda Çanakka-lcye de bir miktar yağ gönderilmiştir. Mahajlî belediyeler, mahlut yağlar hakkında daha sıkı bir murakabe  tesis ederlerse halkın
sıhhatini ve parasını korumuş o-lurlar.
Bundan başka, oleosu alınmış stearinin memleketin her tarafında satılmasına da mâni olunmak için tedbir alınmalıdır. Meselâ margarin fabrikalarının istihsal ettikleri stearinleri sabit boya ile boyamadan evvel piyasaya satmaları menolunmalıdır.
Sonra, İstanbul gibi büyük bir şehirde senevi iki bin dört yüz liraya mukabil bir mahiût yağ imali inhisarının elde edilmesi ve hiç bir taraftan tekzip edıiemıye-cek kadar sarih bu hakikatlere karşı bu inhisarın hâlâ kaldırılmaması halkımızın sıhhat ve serveti namına doğru bir hareket midir?
Mahlut yağ imalini ya büsbütün yasak etmeli; yahut ta yağcılara kimyagerlerin sıkı kontrol-ları altında mahlut yağ yapmak müsaadesi verilmelidir. Ankara, Bursa, İzmir belediyelerile Zonguldak Maden idaresinin halka ve isçiye yedirmeği muzır gördüğü bu gibi yağları İstanbullulara yedirmekte ısrar etmenin manasını anlayamıyoruz.
Şehrimizde bulunan yağ ve mahJût yağ fabrikaları Sıhhiye Vekâletinden müsaade aldıktan sonra Belediye Hıfzıssıhha idaresinin tetkikinden geçmektedir. Ve ancak bu tetkikten sonradır ki kendilerine işletme müsaadesi ve. rilir. Halbuki Belediye memurlar kooperatifi mahlut yağ imalâthanesinin bu muameleye tâbi tutulmadan faaliyete başladığı anlaşılmaktadır.
Piyasa V aziyeti:
Un Fiyatı Tesbit Edildi
Fecî Bir Cinayet
K. Mustafa Paşada Bir Bahçıvan Kafası Parçalanarak Öldürüldü
Polis ve Müddeiumumilik dün esrarlı ve çok feci bir cinayetin tahkikatile meşgul oldular. Dün sabah Kocamustafapaşada Süm-bülefendi tekkes!nin içindeki sebze bahçesinde başı bir satırla parçalanmış bir ceset bulunmuştur. Hâdise yerine gelen ilk polis tahkik heyeti cesedi yerinden oynatmadan hüviyetini tesbite çalışmış, bunun bostan sahiplerinden 40 yaşlarında Nuri oğlu bahçıvan Talât olduğunu tesbit etmiş ve Müddeiumumiliğe bildirmiştir. Bundan sonra Müddeiumumi muavinlerinden Fethi, Tabibi Adlî Hikmet Tümer ile hâdise yerine gitmiş ve tahkikata bizzat el koymuştur. Cesedin kulakları ikiye bölünmüş, başına beş altı defa satır ve yahut balta gibi bir şey indirilmek    suretile
paramparça edilmiştir. Cesedin gömülmesine müsaade edilmiş ve
katillerin aranmasına başlanmıştır. Talât evlidir. Cinayetin bir aşk've sevişme yüzünden işlendi-
ği tahmin edilmektedir. Katillerin
hüviyeti geç vakit tesbit edilmiştir. Yakalanmaları bir saat meselesidir.
-o-
Bir Şarap Kaçakçısı Tevkif Edildi
Şamandırada Bademli köyünde oturan Yorginin kaçak şarap imal etiiji ihbar edildiğinden Gümrük ve inhisar memurları Yorginin evine yaptıkları bir baskında bir miktar kaçak şarap meydana çıkarmışlardır.
Şaraplar müsadere edilmiş, suçlu Adliyeye teslim edilmiştir.
Mukavva   ve   Kâğıt İthal Birliğinin Toplantısı
Dün Mukavva ve Kâğıt İthalâtçılar Birliği senelik toplantısını yapmıştır. Toplantıda kâğıt ve mukavva ihtiyacımızı temin meselesi görüşülmüş ve yeni idare heyeti seçilmiştir.
Ekmeğe Yeniden Narh Konacak
Dün sabah fevkalade bir toplantı yapan Fiyat Murakabe komisyonu un meselesini tetkik etmiş ve yüzde on beş çavdarlı yeni tip ekmek için yapılan una fiyat konmuştur.
Toprak mahsulleri Ofisi ve değirmencilerin mümessillerinin de hazır bulundukları bu toplantıda
Toprak Ofisin vermiş olduğu ıa-porlar tetkik edilmiştir. Tetkikat neticesinde 72 kiioluk bir çuval unun 976 kuruşa satılmasına karar verilmiştir.
Bu karar üzerine Belediye ekmek fiyatlarına narh koyacaktır.
Yüzdeyüz İhtikâr Yapan Muhtekir Tevkif Edildi
Dün Fiyat Murakabe bürosu memurları Karaköyde Perşem-bepazannda 46 numarada Ahmet Kurtluoğıunun sapan demirini fazla fiyatla satma* istediğini haber almışlardır. İki memur kendilerine müşteri süsü vererek Ahmedin dükkânına gitmişler, Ahmet hem fazla fiyat istemiş, hem de fatura vermekten imtina etmiştir. Bunun üzerine zabıt tutulmuş ve yüzde yüz ihtikâr yapan Ahmet Kurtoğlu Adiiyeye teslim edilmiştir.
Kasapların İti, azı Kabul
Ed.l.nedi
Et   Fiyatları   Arttırılmayacak
Dün Fiyat Murakabe komisyo, nu et meselesi hakkında yeniden tetkikata başlamıştır.
Kasaplar et hyatlarının artmasına sebep olarak toptancıların eti kendnerine pahalı verdiklerini, toptancılar da etin geçen seneye nazaran pahalı ve randımanının az olduğunu iddia etmektedirler.
Dün komisyon İstanbul Hayvan Borsası komiseri Kadriyi davet ederek dinlemiştir. Neticede etlerin fiyatlarının fazla olmadığı kanaatine varan komisyon daha on beş gün et fiyatlarının evvelce konulan fiyatla satılmasına karar vermiştir.
Diğer taraftan haber aldığımıza göre bundan sonra Murakabe komisyonu şehrimizdeki et tüccarlarının et ve hayvan gönderen şehirlerimize çektikleri telgrafları kontrol edecektir.
Bundan başka Fiyat Murakabe komisyonu önümüzdeki pazartesi günü kuzu etine de fiyat koyacaktır.
en   Mal   Kaçırmak Istîyenler   Yakalandılar
Evvelki (gün Bulgaristandan gelen, Ali kaptan idaresindeki Şahin motöründe Gümrük memurları tarafından yapılan sıkı bir araştırma neticesinde gümrükten kaçırılmak istenilen makara, yün ipliği ve bu gibi bir çok eşya bulunmuştur. Motorun kaptanı ya kalanarak Adliyeye teslim edilmiştir.
GÖNDEN
€» İÜ N E
Niçin Masal Bilmiyorlar
Hikmet Feridun Es'in, kü, «Genç teyzeler masal bilmi. yorlar» başlıklı fıkrası şöyle başlıyordu:
«Yakından tanıdığım bir a-ilenin iki küçük çocuğu var. Geçenlerde onların evinde dikkatimi üzerine çeken bir hâdiseye şahit oldum.
Çocuklar genç teyzelerine yal varıyorlardı:
— Kuzum teyzeciğim, bize masal söylesene...
Genç teyze kendisinden ya-pamıyacağı bir şey istenmiş gibi kaşlarını kaldırıyor, alnını buruşturuyor, düşünüyordu. Nihayet çocuklara:
— Ben masal bilmem kL.. Halanız size söylesin!., diye ö-zür diledi. Bu sefer küçükler ha-lalarına musallat oldular. Hala da henüz yirmi beş, yirmi altı yaşlarında idi. Uzun uzun düşündükten sonra çocuklara bir masal anlatmağa kalktı. Fakat küçükler onu biliyorlardı. Hattâ daha ilk cümlelerinde halanın yanlışını çıkardılar. Bundan sonra genç hala başka masal söylemek için düşündü, düşündü, düşündü. Ne yazık ki ikinci bîr masal bilmiyordu.»
Doğrusu bu ya! Hikmet Feridun Es'in tanıdığı bu bayanların, hiç masal bilmemelerine pek hayret ettim— Acaba, bu bayanlar, onun, hergün gazetesine yazdığı yazılan okumuyorlar mı, dersiniz?...
Doğru mu, Yanlış mı?
«Ne demeli?» «Nasıl yazmalı ?» sütununda, herkesin yanlışım çıkaran bir «akşam» gazetesinin üçüncü sayfasında şu serlevha gözüme ilişti:
Ansiklupedi.
Yani, bu kelimenin üçüncü hecesi «io» değü de, «lu» şeklinde yazılı. Gerçi, serlevhanın altındaki satırlarda bu kelime doğru yazılmış. Yazılmış ama, buna biz «doğru» diyoruz! Bakalım «Ne demeli?» musahhihi, hangi şekle «doğru» diyecek!...
Vazgeçsinler
Haberiniz var mı? Berberler cemiyeti, Belediyeye müracaat ederek, traş tarifesinin yükseltilmesini istemiş.
Bence, berberler hemen bu işten vazgeçsinler... Yoksa, traş olmak istiyenler berbere gidecek yerde radyolarının    basma
1
geçerek, İtalyan istasyonunun türkçe neşriyatını dinlemeği âdet edinirler!...
Şehabeddin UZUNKAYA
105 Bin Kilo Domuz Elinin
— Küçük nal ondadır her halde.. Bugün nedense daha erken döndü. Çay zamanına daha yarım saat var. Şu taraftan görünmeden geçebilirsin. Ben bu tarafa bakanın. Şimdi geliyorum.
Fena halde sıkılmıştım. Bana görünmek istemlyen bu adam kimdi? Şimdi ben yol ortasında İdim. tster İstemez kapıyı açınca karşılaşacaktık. Miste DanversI kabahatli va zlyette görmek İstemiyordum. Fakat korktuğuma uğradım. Bir dakika sonra kapı a-çıldı ve İçeri bir adam girdi. Beni orada görünce yüzüne öyle bir hayret İfadesi yayıldı kl sanki ben gizil bir hırsız, o gelen ev sabi İdi:
—Affedersiniz!. Derken beni baştan aşağıya süzüyordu.
Bu garip ziyaretçi canlı, oldukça yakışıklı, yanık yüzlü, mavi gözlü, kırmızı saçlı bir delikanlı. İdi. Gözlerinin mahmurluğundan vo nefesinin kokusundan bir hayli viski İçmiş oMır.ıı belli İdi. Kadınlardan yüz görmeğe alışkın bir tavırla gülerek: |
— Sizi korkutmadım ya.. Dedi.
— Hayır, korkmadım. Fakat biraz hayret ettim. Bugün hiç misafir beklemiyordum.
— Hakkınız var, ben davetsiz geldim. < -.ı eski bir dostum olan ihtiyar Dannl'yl görmeğe geldim. Misls Danvers'l Dannly diye çağırırım.
1 ¦ — Ya,... wm
— Zavallı Dannlclğlm, pek saygılıdır. Kimseyi rahatsız etmemek için beni gizilce kabul eder.
Söyllyecek hiçbir şey bulamıyordum. Jas-perln bu yabancıya havlıyacak yerde gayet dostane etrafında dolaşması garibime gidiyordu. Adam dedi kl:
— Bak maskaraya! Beni hala unutmamış. Ne kadar da büyüdü, güzelleştl. Son defa gördüğümde biraz şişmandı. Şimdi daha zayıflamış.
— Evet onu ben gezdiriyorum.
— Siz yürüyüş yapmasını seven bir sporcuya benziyorsunuz. Bir sigara vereyim nıl?
— Hayır, sigara içmem. Tefekkür ederim,     fi ^fea_ -V      *
Sonra benden müsaade İstemeden kutusundan bir sigara alarak yaktı ve İçmeğe başladı. Teklifsiz bir tavırla:
— M aks ne alemde? Diye sordu.
Bu kaba tavırlı yabancı admın Maksime Maks diye hitap edişi tuhafıma gitti:
— İyidir. Teşekkür ederim dedim. Londra-dadır.
— Ne? Genç karısını böyle yalnız mı bıraktı? Fena, çok fena.. Kaçırırlar diye kork mnyor mu?
Kahkahalarla gülüyordu. Bu gülüş   beni
fona halde sinirlendirdi. Bu adamın hail, tavrı in' hoşuma gitmiyordu. Tam o sırada Misls Danvers odaya girdi. Yüzüme dikkatle baktı. Ben buz gibi oldum. Aman ya-rşbbl bu kadmra o anda gözlerinde okuduğum nefreti hiç unutamryacağım. Adam hâla gülüyordu. Misls Danvers bir şey söylemiyor sadece yüzüme bakıyordu:
— Dannlclğlm, beni hanıma takdim etsene- Genç gelini tebrik etmem lâzım...
İhtiyar kadın da;
— Size Mister Favel'I takdim ederim e-fendim dedi.
Fakat sözlerini zoraki söylediği belli İdi. Adam, Misls Daııvers'ln sinirlendiğini far-ketmemiş gibi serbest bir tavırla:
— Artık gitmek zamunı geldi. Güzel bir otomobilim var. Gelip görünüz. Biçare Maks hiç otomobilden anlamaz. Ne yapsa bu kadar ı\ i-imi bulamaz.
Canını arabayı görmek istemiyordu. Bir bahane bulup reddetmek İstedim. Misls Danvers halâ ayni bakışla beni süzüyordu:
— Otomobiliniz nerede? Diyebildim.
— Aşağıda, ağaçların arkasına bıraktım.
Sizi rahatsız etmemek için kapıya kadar gelmedim, «öğleden sonra belki uyursunuz, gürültü etmiyeylm» diye düşündüm. Usulca arka kapıdan İçeri girdim. Dannl'yl mutat yerinde buldum. Haydi gidip arabayı görelim, Danni—
— Hayır, Mister Favel teşekkür ederim. Biraz yorgunum. Güle güle gidiniz.
Bo sözleri söylerken yan gözle bana bakıyordu.
Adanı onun elini sıktı. Sonra o önde, ben arkada bahçeye doğru ilerledik.
— Canım Manderley! Dedi, ne güzel yerdir- Hiç de değişmemiş. Bu Danni yaman kadmdır. Her şeye yetişir. Her şeyle meşgul olur. Değil mi?
— Evet, öyledir.
— Burada yaşamak hoşunuza gidiyor mu? Mezar gibi tenha bir yer değil nıl?
— Ben Manderley'l çok severim.
— Eskiden Fransada otururdunuz değil mi? Maks sizi Montekarloda bulmuş. Ben Montokarloyu iyi bilirim.
Otomobilin yanına varmıştık. Yeşil renkli bir spor araba İdi. Sahibine pek yakışıyordu: ; . . , j»
— Nasıl buldunuz? Diye sordu. *i — Güzel...
— Haydi bininiz de biraz şöyle kapıya kadar gidelim.
— Teşekkür ederim. Müsaade ediniz biraz yorgunum.
(Arkası var)
Başından Geç3nler
Haber aldığımıza göre bundan bir müddet evvel harice sevke-dilmek üzere gümrüklere 72 bin kilo vurulmuş domuz getirilmiş ve bilâhare satılarak ihraç edilmiştir. Bundan sonra gümrüğe 105 bin kilo vuruk domuz daha getirilmişse de bunlara müjteri çıkmadığından domuzlar uzun müddet gümrükte kalmıştır. Fakat domuz etleri gümrükte bekletilmekten kurtlanmış, hattâ denize dökülmesi bile düşünülmüşse de Belediye buna müsaade etmemiştir.
Bu sırada şehrimiz tüccarlarından biri gümrükteki domuz etlerinin 10ü bin kilosunu yüz liraya satın almış ve memleketten ihracını taahhüt etmiştir.
Bu kurtlanmış etler gümrüklerden çıkartılarak nezaret altında eritilmek üzere Zeytinburnu-na götürülmüştür.
Bu domuzların bir kısmı Zev-tîrfburnunda vagonlar içerisinde durmakta ve uzak mesafelere ka. dar koku neşretmektedirler. Diğer bir kısmının da yağlan eritilerek toplanmaktadır. Bu eritme işi her nekadar nezaret altında yapılmakta ise de Belediyenin de bu yağların her ne vesile ve bahane  ile  olursa  olsun şehrimize
getirilmesine mâni olacak tedbirler alması lâzımgelir.
28 . 2 . 941
VATAN
3
Bayrak
Mehmet ve
I—'
¦w
Süngü Konuşuyor
Yazan: Sadun Calip SAVCI
Mehmet,
Bayrak —
rin ışıldıyor.
Mehmet — Gönlümün ateşi, sana bakmağa doyamıyan gözlerime yükseliyor da ondan... Bayrak — Mehmet,  göğsün
kabarıyor.
Mehmet — Seninle gururlanı-]
yor da ondan...
Bayrak —    Mehmet,    yüzün|
günden güne tunçlaşıyor.
Mehmet — Al renginin gölgesi vuruyor da ondan.
Bayrak — Mehmet, dişlerin gıcırdıyor.
Mehmet — imanıma derinlik, kalbime serinlik veren gölgenden beni mahrum etmeği tasarlıyabilecek biri çıkar mı diye düşünüyorum da ondan..
Süngü — Hadi be  Mehmetll Haddine düşmüşse çıksın     da göreyim...    Kim olursa    olsun göğsünü deler, karnını deşer, leşini sererimi
Bayrak — Becerebilir misin? Süngü — Mehmedin elinde iken beceremiyeceğim şey yoktur. Bunu tarih kadar sen de bilirsin. Bunu istikbal kadar kâinat ta görecektir. Yeter ki Mehmedin dilinde «Allah, Allah!» belirsin de elinde ben kımıldanayım I
—   O zaman Meh-
O zaman Meh-
O zaman Meh-
rnv.
Dağlar (Hep bir ağızdan) — medin önünde eririz...
Denizler (Hep bir ağızdan) — medin önünde kururuz...
Geçitler (Hep bir ağızdan) — mede yol veririz...
Mehmet — Dalgalanıyorsun bayrağım!
Bayrak — Gelen sesler keyiflendirdi beni de ondan... Ben keyiflendikçe dalgalanırım.
Mehmet — Keyifleneceksin, ben gölgende yaşadıkça...
Süngü — Keyifleneceksin, ben Mehmedin elinde parıldadıkça...
Bayrak — Biliyorum... Dalgalanacağım: Kıyamete kadarl
OKTOR
lyorkl:
SAKAL MESELESİ
Bir genç okuyucum, sakalının az
ve seyrek çıkmaarna merak etmiş. ıMze mektup yazryor. Neden s a kalırım ı.ıı halde olduğuna, onun çabuk ve sık çıkması İçin ne yapmak lazım geldlftlnl soru>or.
Her gUn tras ola ola sakalından bıkmış, usanmış bir sürü İnsanların haline nazaran okuyucumun vaziyeti âdeta bir mazhariyet teşkil ederken onu bu şikâyetinde haklı mı hak sız mı görmek lazım geldiğini kestiremiyorum. Fakat zevklerin münakaşaya tahammülü olmadığı için sakalı çıkmayan okuyucumun da arzusuna hürmet etmek İcap ediyor.
Vücudun diğer yerlerindeki bütün kıllar gibi sakal ve bıyığm çıkıp çıkmaması, sık veya seyrek olması da İç İfrazı bezleri dediğimiz (gudde) lerln faaliyet veya bozukluklarına tâbidir. Erkeklerde husye ve kadınlarda yumurtalık hormonlarının bu
IşCfl büyük rolü vardır. Nasıl W se-sin kalın veya ince olması, kadın ve erkek tiplerinin birbirinden ayrılması hep bu guddelerin temin ettiği İç ifrazları sayesinde vaki olmaktadır.
İş böyle olunca sakal ve bıyık meselesinin biraz da ırsî ve ailevi istidatlara ve bünyelere bağlı bir İş olduğunu kabul etmek zarureti hasıl olmaktadır.
Hakikaten bazı cinslerde sakalların erken ve sık olarak çıktıklarını, i>a/ıhınnda.ise geç ve seyrek zuhur ettiklerini görüyoruz.
Dununla beraber İç İfrazı guddelerinin henüz lazım gelen tekamülü almadıkları gençlik çağında sakal, bıyık gibi vücude alt kılların çıkış \e büyüyüşlerinde, az çok, gerilik varken biraz yaş İlerleyip guddelerin faaliyeti tamam olunca, birdenbire, hu noksanın düzelmekte olduğu da muhakk aktır.
Bundan dolayıdır ki sakalına meraklı genç okuyucum biraz daha sabırlı olmasını tavsiye etmekten ve birkaç sene sonra sakalı fazlalasıp onu traş etmekten bıkıp usanacağı /aman ayni sabır ve tahammülü göstermeğe alışmasını temenniden başka bir diyeceğim yoktur.
Dr. Nuri ERGENE
Kıymetli Misafirimiz B. Edan Ankaradı
Sayın misafirimiz B. Eden Atatürkün manevi huzurunda
R. F^»"'în Anlara garına    m uva**Mında takdim merasimi
i
B. Eden Hariciye Vekilimizle bir likte Ankara garından çıkarken
B. Eden gar önünde halkı selamlıyor
• IV.I
Bay Şükrü Koçak ve Osman Nuri genç havacılarımız arasında  (Bay Şu'kru şapkalı, Bay Osman
Nuri    de    yanındakidir)
ANKARADAN  REPORTAJLAR:
__ __ 0
Parlak Bir imtihan Kazandık
ası
9
Niçin:
Türk Kuşunu Tam Bir Muvaffakiyete Vardıran Usullerden Her Dav!ef Dairesi Dersler Alabilir
Yazan: AhlüEt Emin YALMAN
H
er sene yüzlerce Türk tayyarecisi yetiştiren bir kamp ve mektepte üç senede çok şükür bir kaza olmaması, bir dünya rekoru sayılabilir. Böyle bir notice, ancak geceli gündüzlü bir itina ve gayretin, tam bir ihtisas ve bilginin, iyi teşkilâtın, iyi bakımın, bütün a-lâkalılann takım halinde çalışmasının ve birrbirine sevgi ve saygı ile bağlı olmasının neticesi olabilir.
Tayyarecilik gibi ince ve güç bir teknik sahada bu kadar parlak bir imtihan geçirebilmemizi Genel Kurmayımızın isabetli kararları ve hava teşkilâtımızın el birliğîle çalışmasile beraber iki kişiye borçluyuz. Bunlardan biri Hava Kurumu Reisi Şükrü Koçak, diğeri Türkkuşu U-mum  Müdürü  Osman  Nuridir.
Şükrü Koçak'ın bu işte gösterdiği büyük meziyet,  Osman
Nuri gibi dünyanın her yeri i-çin birinci sınıf    sayılacak bir
mütehassıs bulduktan sonra o-nun işine karışmaması ve işlerin teknik icabına göre çalışmakta kendisini tamamile serbest bırakmaoıdır. Türkkuşu n-da harika şeklinde neticeler veren bu çalışma tarzı bütün dairelerimizde tatbik edilebilse u-mumi hayattaki verimin derhal ne. kadar artacağını hayretle görürdük.
Merkeziyetçi ruhun iddiası ne olduğunu hiç düşündünüz mü? Bu ruhta bir adam bir işin başında bulunmasından istifade ederek asıl memlekete alâkası olan gayeyi bir tarafa bırakır. , Çünkü kendisi için mühim olan nokta, işin yapılması değil, ken dişinin şahsan gösteriş yapması, kendi ehemmiyetini duyması ve duyurmasıdır. Bunun için bir vasi tavn takınır, her işi, asıl işin içinde çalışanlardan ve asıl bilenlerden daha iyi bildiğini iddia eder. Onlardaki mesuliyet duygusunu ve yaratma şevkin! kırar. Canlı unsurları sırf şahsi ihtirası yüzünden çürütür ve dağıtır. Teknik imkân hadlerini a-şar vc gösteriş maksadile ana gayeleri ihmale uğratır.       .
Hükümet makinelerindeki bu lıi ihtiras unsuru bize mahsus değildir. İnsanlar zayıf mahlûklar olduğu için her türlü hükümet mekanizmalarında ayni dert vardır. Ayni idareler içinde öyle dairerelere tesadüf edersiniz ki, cl birliğile çalışacak ve memleket hesabına en çok verim teminine ehemmiyet verecek yerde rakip sandığı dairenin müşkülâta uğramasından haz duyar vc kendi hesabına bol bol gösteriş yapmaktan ba*ka emel beslemez. Sanırsınız ki, bunlar ayni mekanizmanın birîbirine bağlı işlemek için yapılmış çark lan değildir. Diğerlerini hareketsiz bırakacak ve tek başlarına havada boş boyuna işlrye-cek bir takım garip cihazlardır.
Benim kanaatimce dünyanın her tarafındaki devlet mekanizmalarının az verimle çalışmalarının sebebi, takım halinde çalışmak kabiliyetinden mahrum olmaları ve merkeziyetçi vasilik iddialarına dayanmalarıdır.
öyle bir muhit    içinde, daima hulûskûrlar üste
B
çıkar, gidişine ayak uydurmı-yan idealistler, hakikî mütehassıslar, işlerini kendilerine dert etmek itiyadında bulunan ciddî insanlar, yese uğrar. İradesi zayıfsa: «Bana mı kaldı?» diyerek nihayet kervana karışır. Böyle yapmazsa az bir çalışmadan sonra kırılır, bir tarafa atı-lir. Fazla olarak ta kendilerine «menfi insan» diye bir damga vurulur, isimleri etrafında kötü bir dedikodu havası yaratılır,        i .\ , 1
İşte ben dünyanın neresinde olursa olsun, Türkkuşu işi gibi dört bası mamur, verimli bir iş gördüm mü, işi yapanlardan evvel asıl âmir hakkında saygı ve takdir duyarım- Çünkü elde edilen verim, âmirin fuzulî müdahalelerde bulunmadığına, me suliyet prensiplerini iyi bir surette kavradığına ve ihtisasa kar şı vaailik ve merkeziyetçilik gibi  bir  iddiada  bulunmadığına
delildir.
B. Şükrü Koçak'ın böyle nadir ve müstesna bir meziyet gösterdiği hakkındaki samimî takdirlerimi ifade ettikten sonra Osman Nurinin şahsı üzerinde durmak isterim. Osman Nu-riyi havacılık sahası haricinde pek çokları tanımaz. Çünkü hakikî bir idealist sıfatile dünyanın en mutevazi insanıdır, kendini göstermekten ka^ar, eserini memlekete ve arkadaşlarına mal eder ve şahsını bu eserin arkasında gizler.
Pek iyi bilirim ki, bu tip idealistlerin şahsından bahsetmek, kendilerini rahatsız etmek demektir. İsimlerinin gazete sayfalarına geçmesi kendilerini sıkar. Bunu pek iyi takdir ettiğim halde Osman Nuriden bahsetmekte ısrar etmeme sebep, şu düşüncedir: Bir memleketin selâmeti, idealist tipin mesuliyetlere sahip olmasıle kaimdir. Bu tip insan hiçbir zaman kendini ileri sürmez. İçtimaî istifa
o türede kurulmalıdır ki, hulûs-kâr tipin zorla her tarafa sokulmasına imkân verecek yerde i-dealist tiptekıler, mesuliyetleri tek başına taşıyabilecek ihtisas adamları, her tarafta aranmalı, bulunmalı, içtimai kıymetler silsilesi içinde lâyık olduğu yeri almalı, böylece de memleket en kıymetli yaratıcı unsurdan tam istifade etmek imkânını bulmalıdır.
Yukarda dediğim gibi, Osman Nuri, tayyarecilik mesleğinin fen ve ihtisas sahası için dünyanın her yerinde birinci derecede adam sayılır. Küçük bir tamirhane kurmak diye giriştiği bir işi, tayyare ve motor parçası ve tam
tayyare yapacak bir fabrika halinde genişleterek devletin yüz binlerce, belki de milyonlarca para tasarruf etmesine hizmet etmiştir.
Türk kulunda havacılığın talim ve terbiye işini üzerine aldık tan sonra yaptığı iş, günde şu ka,dar saatini vazifesine ayırarak masa başında çalınmak değildir. Osmn Nuri, her sabah, saat beşte bizzat uçuş meydanın dadır. Malzemenin bakımını sıkı bir muraJtabe altında tutar,
i
ancak ihtiyaçtan doğan usullere saygı  gösterilmesini,  yukardan aşağı giçlen bir disiplin baskısı ile değil, maksada uygun bir iş birliği ruhile arar.
Modern tayyarecliğin bir insan vücudünden ve dimağından beklediği hizmet, korkunç sayılacak derecede ağırdır. Buna da yanacakları seçmek ve dayanma kabiliyetlerini hassas bir makineye bakar gibi muhafaza e-derek hem iyi iş görmelerini, hem kaza ihtimallerinden kaçınmalarını temin etmek çetin bir davadır. Atılgan bir ruh vc tam bir şevk muhafaza etmesi lâzım gelen taşkın, sıhhatli bir delikanlıya diyeceksiniz ki: «Vü cudün sana emanettir. İyi bir tayyareci kalabilmek için bunun üzerinde titriyeceksin. Sigara iç-miyeceksin, içki ağzına koymıyacaksın. Kıvamında gıda alacak, iyi uyuyacak, muntazam bir hayat geçireceksin!»
stediğiniz kadar yasak koyun, genç tayyareci meslek zevkini bizzat benimsemezse, vücudunun bakımı mesuliyetini bizzat üzerine almazsa bütün yasaklar beyhudedir, belki de aksi neticeler verir.
işte Türkkuşu talim ve terbiyesinin kuvvetli tarafı, kanı kaynayan, sıhhatli atılgan bir gençle arkadaşça bir iş beraberliği temin edebilmesi ve tam mânasile sevgi ve güvenini ka-zanmasıdır. Böylece Türk tayyareci genci cüret ve cesaretini tamamile muhafaza etmekle beraber kendine ve tayyaresine milletin bir vediası gözüyle bak mağa alışıyor ve gayeyi kör cesaret gösterip kendini lüzumsuz yere kurban etmek diye değil, vazifeyi en faydalı bir şekilde başarmak ve bakım vc ihtiyata tam bir saygı göstermek diye karşılıyor.
Türkkuşunda gördüklerimi ancak bir, iki yazıya sıkıştırdım. Hepimizin bugünkü asil alâkaları günün vakaları üzerine toplanmamış olsaydı Türkkuşu hak kında etüt halinde, uzun bir yazı serisi yazmak zahmete değerdi.
Bence Türkkuşu, yalnız iyi ve bilgili Türk tayyarecisi yetiştiren bir mektep ve kamp delildir. Memleketin idareye, teşkilâta, terbiyeye ait bir çok a-na davalarına pek esaslı hal çareleri keşif vc tatbik eden   bir
lâjboratuvardır. 1 ürkkuşu mekanizmasının    kuruluşundan ve
işleyişinden, resmî usul çemberleri içinde kıvranan ve boşuna za man öldüren devlet dairelerimiz pek kıymetli dersler alabilirler.
Siyasi icmal
Çeşitli   güzellik   ve   cazibeleri ihtiva eden 430,000 metre mu-rabbalık   KUltUrpark   içinde kurulan:
MİR
ENTERNASYONAL     FUARI
Eğlenceleri ve şaşaası ile s!zl teshir edecektir.
20 AgtifttoH - 20 Evini 1011
Sovyetler Birliği Ve Japonya
[1 aponyanın,    Uzak Şarkta,
İngiltere   ve   Amerikaya
karşı bir tehlike teşkil etmeğe başlamış gibi göründüğü günlerde, onun, Sovyetler Birliğinin bitaraflığını temin etmedikçe hiç bir harbe girişemiyeceği ileri sürülüyordu. Aynı zamanda İngiltere ile Sovyetler arasında bazı temaslar da olmakta idi. Japonyanın, İngiltere ve Amerikaya karşı tehdit siyasetini daha fazla uzatamayışında bunun da tesiri olduğu söylenebilir.
Bugün Japonya ile Sovyetler Birliği arasında bir ademiteca-vüz misakı imza edileceğinden bahsolunuyor. Bu şerait altında, böyle bir misakın Japonya tarafından istendiği ve bu işe,
Almanyanın tavassut ettiği muhakkaktır.
Bununla beraber, Japonyanın, arkasında ciddî bir Sovyet tehlikesi gördüğü söylenemez. Bugünkü dünya siyasetine karşı tam bir bitaraflık göstermeğe karar vermiş olan Sovyetlerin, sınırlarını takviye maksadı ile yaptığı garp hudutlanndaki işgallerden sonra, yepi bir istila
hareketine kalkacağını düşünemeyiz. O halde Japonya, Sovyetler Birliği ile bir ademiteca-
vüz misakı yapmağa niçin lüzum görüyor?
Bunu, Japonyanın Almanya-ya karşı mukabil bir oyunu olarak kabul edebiliriz. Filhakika, Almanya Japonyaya, Uzak Şark ta İngiltere ile Amerikayı korkutmak gibi, üstesinden gelemeyeceği çok büyük bir vazife vermiştir. Bu iki büyük devletle bir muharebe değil, uzun bir muarız siyaset biie takip etmek istemiyen Japonya şimdi, arkasındaki bir Sovyet tehlikesinden korktuğunu, onunla bir ademi-tecavüz anlaşması için imza almadıkça hiç bir harekete girişe-miyeceğini ileri sürmüş olabilir.
Bu itibarla Sovyetler Birliğinin Japonya üe böyle bir misak yapmayı hakikaten isteyip istemediği mevzuu bahsolabilir. Sovyetlerin, Japonya ile bir a-demitecavüz anlaşması yapmağa lüzum görmedikleri aşikârdır. Fakat Almanya ile böyle bir anlaşma imzalamış olduğu halde bunu Japonyaya tekrar etmeyişi, bilhassa Almanyanın müttefiki olan bir devlete karşı pek nazik bir hareket sayılmayabilir. Binaenaleyh, Sovyetlerin, esasen tecavüz maksadı gözetmedikleri Japonyaya böyle bir imza vermekte beis görmiye-ceklcri muhakkaktır.
Onun için, Japonya ile Sovyetler Birliği arasında yapılacak böyle bîr anlaşmayı da, Mihverin son zamanlarda yaptığı bazı siyasi anlaşmalardan farklı bir kıymette görmek kabil değildir.
Vahdet GÜLTEKİN
Maarif Haberleri :
İnönü Ansiklopedisi için Hazırlıklar
İnönü Ansiklopedisinin yazılması hazırüklarına başlanmıştır. Ansiklopedinin yazılmasında bir çok Üniversite profesör ve do-çentlerile, diğer fikir adamlarına vazife verilmiştir. Bunlar arasında Edebiyat Fakültesi Dekanı ordinaryüs profesör Hâmit Ongunsu, Fen Fakültesi Dekanı profesör Fahir Yeniçay, profesör Kerim Erim, profesör Ali Nihat TarJan, profesör Mehmet AH Ayni, profesör Ragıp Hulusi, profesör Hilmi Ziya, profesör Mükrimin Halil, doktor Adnan, profesör 3crefettin. Sabri Esat, profesör Cafer oğlu Ahmet te vardır.
^ Üniversite talebesi için a-çılması takarrür eden büyük lokanta bu sene açılamıyacaktır. Tatilde hazırlıklar yapılacak ve önümüzdeki ders senesi başında birden altı yüz talebenin yemek yiyeceği bir lokanta yapılacaktır. Lokantanın yeri, Üniversite merkez binasının arkasında olacaktır. Burada fakir talebelere çok ucuz bir fiyatla yemek verilecektir.
•jç Fen Fakültesi Eczacı şubesi talebeleri, hasılatile askerlerimize hediye aLmak maksadile 29 martta Ünyon Fransczde bir çay ziyafeti vereceklerdir.
j{ Edebiyat Fakültesi şairlerden Nefî. Bakî, Nedim ve Şeyh Galibin resimlerini yaptırmağa .tarar vermiştir. Resimler yapıldıktan sonra Fakültenin edebiyat kısmı salonunda asılacaktır.
4
VATAN
28 . 2 . 941
Toter Kâtiplerinin istikbali Ne Olacak ?
Zaman /aman   gazete sütunlarında feryatları,   M/ılan duyulan ve hiçbir hami-ı olraıyan bir zümre vardır ki, bunlar da zavallı Noter memurlarıdır. Bu defa yeni çıkan Noter kanunumla Noter katiplerinin memurin kanunu evsafım haiz kimselerden   olmadıkça   Noler dairelerinde istihdam edlleınlyeee-fcl yazılı oldujî n halde ne memurin kanunu ve no de t* kanunu ve ni/amnamefd  hu  glM biz zavallı çoluk çocuk sahibi Istlkbalsiz Noter katiplerini dalrel .şümullerine kabul   etmemekledir.   Bu sebeple istikbali sönük olan biz zavallı Noter memurlarına hiçbir hakkı hayat   ve terfih    bahsedilmemiştir. Bizim bütün hakkı hayatımız Noterlerin     şahıslarında     temerküz eder ve Noter   dairelerinde canla basla çalışan müstahdeminin hakkı   hayatları   Noterlerin   dudaklarının arasmdan çıkacak bir sözdür. O da şudur: llaydl çık git. İşte İstikbal. Mesela bu sözü söylediği memuru ne bileyim en aşa&ı on beş veya yirmi sene btla fo*ıla geceli gündüzlü Noterin varidatını
çoğaltmak için çalışmış bir adamdır.
Bu defa Adliye Vekâletince derdesti   tetkik bulunan yeni   Noter kanununu ve nlzumnamesine   biz Noter memurlarının İstikballerinin tahtı temine alınması İçin bir llıı-\e yapılması   hususundu   resmen Adliye Vekâletine müracaat etmiş isem de henüz bir netice çıkmadı ve çıkmıyacnktır. Çünkü   hâmisi/ bulunuyoruz. Bu sebeple ne ya pulun, nereye yanalım diye düşünürken hemen aklıma siz. «eldiniz ve Ktemlyerell   sl/l   rahat sır.   etmek mecburiyetinde kaldım. Çünkü sizden daha İyi bize hami bulunmaz, blftlm    duyuramadığının ve duymak   istemedikleri   avazımızı siz yüksek   keleminizde   duyurur ve-tathlk ettirirsiniz. Kıymettar gazetenizle bu hususun temini İçin
münasip şekilde bir şey yazmanızı ve bu suretle ümitsiz yaşıyan biz Noter memurlarına hakkı hayat temin edilmesine tavassutunuz ellerinizden öperek yalvarırım. Sonsuz hürmet vc saygılarımı sunarım.
Ankara ~ nel Noter dairesi
Başkâtibi Ömer Sökmen
SON
Bir gün bir mektup almıştım. Bu uzak akrabalarımdan hasta bir kadındı. Müsait bir zamanda beni yanına çağırıyor, bu arzusunu bi an evvel yapmanı için tekrar tekrar rica ediyordu. O-nun son senelerindeki durgun halini ve birdenbire hasta oluşunu merak eder dururdum. Esasen büsbütün ağırlaştığını duyduğum bu bedbahtı zaten görmek istiyordum ve hemen o gün evine gıltim. Odaya girdiğim zaman , fileri kapalıydı. Onu rahatsız etmek korkusuyle daha ilk adımda durdum, uyanmasını bekledim. Sükûnla geçen dakikalardan sonra kesik kesik öksürdü, gözlerini araladı. Beni görünce donuk bakışları birden parladı, sararmış yüzü bir an pembeleşti, bir müddet şaşkınlık içinde kaldı, sonra kolunu bana doğru uzatarak yanına daha yakın gelmemi işaret etti. Onu birkaç kelime ile teselli ederek yakın bir zamanda iyi olacağını söylüyordum. O halsiz bi sesle sözümü kesti :
— Yok yok bırakınız bunları.. Çocuk değilim, kendimi ve mukadder olan akıbetimi <>lok iyi biliyorum. Sizi son acımı anlatmak, biraz ferahlamak için çağırdım. Yorgunluğunuza sebep olduğum için beni affediniz dedi. Bir dakika sustu ve kısık bir sesle devam etti :
— Hemşire mektebini bitirdiğimin ilunci senesi idi. Izmire tayin edilmiştim. Bir gün servisime   bi hasta   yatırdılar.    Bu
uzun boylu esmer, terbiyeli bir gençti. Ona hususi bi itina ile bakmağa ve o zamana kadar kimseye karşı duymadığım hislerle bağlanmıya başlamıştım. Benim bu hallerime o da yabancı kalmadı.    Nihayet   bir ay
sonra iyileşerek hastahaneden çıktığı   gün   birbirimize   kuvvetli
bir sevgi ile bağlanmış bulunuyorduk. Mecburî hizmetim bittikten sonra evlenecektik. Bu sebeple sık sık buluşuyorduk. Onunla bir sene çılgın gibi seviştik. Sararmış bir kâğıt çıkartarak bana uzattı vc devam etti. Bir gün hastahanede çalışırken ondan  bu  mektubu aldun:
— Al  oku...  Oku da benim genç yaşta bütün arzularımı unutarak  hicranla yaşayışımın sebebini anla dedi.  Merakla açtığım kâğıtta şunlar yazılı idi;
Muhsine!
Sana şimdiye kadar gizlediğim bir hakikati bildirmek mecburiyetindeyim. Ben çalıştığım şirketin bir işini takip etmek üzere buraya gelmiştim, seni de bu arada tanıdım. Kısa bir zamanda birbirimize bağlanışımız bana yaptığım çılgınlığı unutturdu. Ma alesef bugün ayrılmak mecburiyetindeyiz. Çünkü beni çağıran iki küçük yavru var. Sana haber vermeden saadetini çalarak gittiğim için beni affet..
Kemal
Yazıyı bitirdiğim zaman vay alçak diye söylendim. O parmağını dudaklarına getirerek basını iki tarafa salladı:
— Hayır hayır öyle söylemeyiniz, sözüm daha bitmedi ki dedi. Ben de mektubu okuduğum Temizliğine inandığım bir adamın böyle bayağı hareketleri bulunmasına çok üzülmüştüm... Saadetime beklemediğim bir anda indirilen darbenin henüz tesirinde idim ki arkadaşlarımdan biri ağ-lıyarak yanima geldi... Hiç bir şey sormadan kendisini takip etmemi söyledi.. Yürüyordum. Gözlerimin önünde hep onun hayali vardı. Hastahaneye girdik, aşağı katta bir odaya girince sendeledim çünkü yatakta kanlar i-çinde yatan onun sarı yüzünü gör müş ve bayılmıştım. Kendime geldiğim zaman bir çılgın gibi ya tağa kapandım:
— Kemal, Kemal ne oldu sana böyle diye inLedim. Elimi a-vuçları içine aldı fısıldar gibi bir sesle:
— Beni affet yavrum.. Çok mustariptim. Nasıl olduğunu bilmiyorum  birden   kendimi yerde
buldum diyebildi.
Gözlerimden yaşlar akıyordu, ıstırabının derinliğini görüyordum. Bir anda içimdeki kin silindi, bedbahtlığıma sebep olan bu adama karşı artık derin bir merhamet duyuyordum, otomobilin altında lime İrme ezilmiş kanlı vücuttan öç alınmazdı. Ne yazık ki bütün gayretlere rağmen onu kurtaramadık.
işte seni davetimden maksat budur. Ben de öleceğim. Senden başka kimsem yok. Rica ederim beni de onun yanına gömdürt..
Ertesi günü mezarlıkta yanya-na iki kabrin üzerine çiçek çelenkleri konulmuştu.
Vehbi GÖRGÜN ER
Yine ŞuTalebe Yurtları..
Dartinin talebe yurtlarında-
* ki pensiyoner olan her kızdan vc her erkekten ayda 20 lira alınıyordu- Bu aydan itibaren yurt idareleri 25 lira verilmesini istiyorlarmış veya istiye-ceklermuj. Neden?
Rivayete bakılırsa, * hay a t pahalılaşmış, her şey artmış...
— Eh... -demişler- her şey artarken yurt paraları neden art-masın?
Bundan daha sakat bir mantığa tesadüf eden varsa gelsin bana haber versin...
Ben, bu yurtları idare edenlerin. Partide kendilerine en ya.
YAZAN:
Nlzameddin
NAZİF
lir. Eğer bana;
«— Hanginizin fetvasını dinleyelim ? »
Şeklinde bir sual sormuş olsaydınız size şöyle derdim:
«Aralanın bulunduğu yerde kaplanın fermanı dinlenmeme-I id ir.>
Gözlerinizden öperim çocuk, .ar.
km âmir mevkide olanları dahi
haberdar etmeden böyle bir te- Atlatılmış DİT tehlike mi? şebbüate bulunduklarını, kalıbı-  ı/     ı    J'l   •    L»   /      a      o
m, basarak 8lzc temin edebil» Kaybedilmiş bir fırsat mı?
rim. Zira belki bazı piyasalarda ufak veya büyük fiyat yüksek-
likleri görülüyor ama yurt idarelerinin alışveriş sahalarında böyle bir talobi mazur gösterecek en ufak bir sebep mevcut değildir. Düşününüz bir kere... Bu yurtlarda 150 kız ve 30U er. kek vardır. Demek ki 450 kişiden beşer lira fazla isteniyor; yani varidatımız ayda 2250 lira artacaktır.
Ne yapacağız bu parayı? Her iki yurdun bir yıllık bütçesini 27,000 lira kabartmak içan sebep ne*
Haydi efendim... Çocukluğa lüzum yoJc. Eğer ufakteiek bir masraf yüksekliği varsa ya bunu bir tasarruf formülü ile yahut pek kolaylıkla temin edilebilecek herhangi bir munzam tahsisatla    önlemeli...
Üniversitelilerimizin beşer lirasını keselerinde bırakalım.
Gene Namık Kemal'e Dair. • ¦
I Tniversite talebelerinden iki ^¦^«enç    bana    bir    mektup göndermişler. Diyorlar ki:
€— Sizt Necip Fazılın «Namık Kemal» ini beğenmişsiniz. Haıbukı sızın gazetenizde «Kaplana imzalı bir makale okuduk. Bu makale ile sizin yazınız birbirine tamamile zıddır...  ilâh* ,
Genç  dostlarıma  verebilece- ] ğim cevap şudur:
<— Ne ben Vatanın muhar-| rirıyim ne Vatan benim gaze* temdir. Vatan bir gazetedir ve ben bir muharririm. Bu demektir ki ben ancak imzamın himayesi altındaki satırların hesabını verebilirim. Vatan gazetesi benim fikirlerime yer verdiği gibi herhangi bir vatandaşın da düşüncelerni neşre vasıta olabi-
Çocuklarımızı    Nasıl Büyütelim?
Bilgi ile bakım çocuğun sıhhatini teminle beraber bakım zahmetini de yarıya indirir. Çocuğunuzun kaç aylık olduğunu ve 6 kuruşluk posta pulu ile adresinizi bize bildiriniz size (Bakım öğüt) terimizden gönderelim.
Çocuk Esirgeme kurumu G.    Merkezi
Ankara
H alke vi n d e   Konser
Haydarpaşa Lisesi mezunları yarın saat 16,30 da Eminönü Halkc-vinde zengin bir konser vereceklerdir. Konserin programında gençlerimiz tarafından sololar, Dios ve Trlos
olarak en meşhur musiki üstatlarının seçilmiş parçaları çalınacaktır.
rîabıâli dünya meselelerile *-*uğrasmağa başladıktan son
Bir Köy Kâtibinin İşine Nihayet Verildi
Kartalın Küçükyalı köyü mezbahasında kesilmekte olan hayvanların rüsumuna ait makbuzları keserek paranın bir kısmını zim merine geçirdiği iddiasile mezkûı
köy ihtiyar heyeti tarafından vazifesine nihayet verilen köy kâtibi Müberra, ihtiyar heyetinin, vazifesine yolsuz olarak nihayet verdiklerini iddia eylemiş olduğundan bu hususta kaymakamlık
makamınca tahkikata başlanmıştır.  ' tTt ' y ¦¦ *•
TAKSİM Sineması Müdiriyeti; _.
istanbul'un bütün sevenleri tarafından vaki olan umumi talepleri vc gördüğü fevkalâde  rağbet  hasebiyle mevsimin en büyük muvaffakiyeti ve   EMİNE RIZIK ve SÜLEYMAN NECİB'in şahane temsilleri.
TÜRKÇE SÖZLÜ   VE   SAZLI
DOKTORUN AŞKİ
Aşk ve ıhtıran şaheserini BÎR HAFTA DAHA GÖSTERECEĞİNİ Sayın müşterilerine müjdelemekio şeref duyar ••- İlaveten: #
KANATLI    HAYDUTLAR
KENT   TAYLOR   ve   ROGHELL    HDDSON
tarafından oynanmış hava kahramanlarının, ölümün âşıkları ve kahramanları filmi.
2 büyük vc güzel film birden
ra kendi meselelerini tamamile unutmuşa benziyor. Eğer dış meseleler ve harp haberleri gazetelerimize sayfalarım doldurmak imkânını bol bol vermemiş olsaydı, eğer bütün çölleri ile Afrika, bütün denizleri ile Uzak Şark ve her santimetre murab-baı ile Avrupa, hergün yüzlerce kilo mürekkep sarfına değerli birer havadis mâdeni halini almamış bulunsaydı şu Hüseyin Cahidın son macerası elbette böyle sönük  geçmezdi.
Hüseyin Cahidin son macerası... fclvet Bay Yalçın son günlerde bir Babıâli macerasının kahramanı olmuştur. Yeni Sabah ve Haber gazetelerinin sağa sola kol kanat gererek gitgide bir Brisben olmak istidadı gösteren müşterek başmuharrirleri günün birinde Tan müessesesi tarafından kaçırılmak tehlikesine maruz kalmıştı. Ve bazıları Yeni Sabah sahibi Ahmet Ce-malettinin telâşa düşeceğini sanmışlar, yahut telâşa düşmesini tabii görmüşlerdi.    Bu hâdise,
Tan sahiplerinden Halil Lûtfinin defteri amaline bir muvaffakiyet olarak kaydedilmiş ve bu arada «Tanin» gazetesinin •bâsübadclmevt sırrına erişeceği rivayet olunmuştu.
Bir ara Tan gazetesinin akşamları neşrinden bahsedilmiş, bir ara da «Tanın» ile «Tan*> ın izdivacı etrafında şayialar işitil-mişti. Hani bir zamanlar IVIibran Efendinin «Sabah» ını Ali Kemal Beyin «Peyam» ı ile birleştirmesi gibi bir şey... Ve müstakbel refikimize «Tan Ta-nin» gibi garip bir ad takılacağını söyleyenler olmuştu.
Bu rivayetlerin hergün bir yenisi duyulurken Umumi Harpteki kahve çuvalları gibi Bay Yalçının makaleleri de süratle fiyat yükseltmekte idi. Söylenenlere bakılırsa Babıâli borsasında Bay Yalçına ait eshamın şöyle bir müzayede manzarası arzettiğine inanmak lâzım geliyordu:
Ahmet Cemalettin — 450 Halil Lûtfi — 550
Ahmet Cemalettin — 750
Halil Lûtfi — 800
İlâh...
Ve bu müzayedenin devamı esnasında, evvelce her satırı altına bir Hüseyin Cahit Yalçın imzası konan Yeni Sabah başmakalelerinin, tüyleri dökülmüş bir tavuskuşu gibi cascavlak kaldığı görülüyordu. Hüseyin Cahit imzası tahtından uzaklaştırılıyor ve yalnız beşinci sayfanın bir kösesinde bağdaş kurup il i— şivermek müsamahasını muhafaza edebiliyordu.
imdi ne görüyoruz? Yeni Sabahın başsütununda Hüseyin Cahit imzaları yine tümen tümen... Acaba Babıâli borsasının bu son muamelei sarrafiyesinde kim kârlı?
Nizameddin  Nazif
Vatan
Yeni Müsabakası
1 Mat Say.mızda Çok Eğlenceli Ve Zengin Mükâfatlı Bir
Musa;aka Başlıyor
Otuz gün sıra Uc bir kadın, bir de erkek resmi neşredeceğiz. Bunlar sanatkar Ramlzln yaratacağı, izdivaca talip kadın ve erkek tipleridir. Her resmin altına   bunun
Mİni....... halini ve vasıflarını ya-
zürağız. SU de her gün bu resimleri kuponumuzla beraber Kesip saklıya* aksınız.
Oluz kadın, otuz erkek resminin neşri tamam olunca bu otuz erkekten her birini otuz kadından hanglsllc evlendirmenin münasip olduğunu tayin edeceksiniz.
Runu yaparken bir defa hoşça
vakit geçirmiş olacaksınız. Bu müsabaka küçücük bir içtimai anket yerine de poçecektlr. Çünkü müsabakaya binlerce karlin İştirak edeceğine şüphe olmadığı İçin halkın İzdivaç hakkındaki telakki ve ölçüleri belirmiş olacaktır.
Sonra emekleriniz boşa gitml-yecektlr. Her çift hakkında vereceğiniz rey, ekseriyetin reyine uygunsa size bu çift için tam numara verilecektir. Otuz çift üzerinde en çok tam numara alanlar arasında zengin mükafatlar tevzi edeceğiz.
Müsabakamızın 150 Hadiyssi
Birinciliği kazanana: Bîr lûks radyo.
İkinciliği kazanan iki kişiye: Birer çay takımı.
Üçüncülüğü kazanan iki kişiye: Birer kol saati.
Dördüncülüğü kazanan iki kişiye: Birer evrak çantası.
Bcşinciliği kazanan iki kişiye : Birer kadın el çantası.
Altıncılığı kazanan üç kişiye: Birer likör takımı.
Yedinciliği kazanan beş kişiye: Birer vazo.
Sekizinciligi kazanan    beş
kişiye: Beyoğlu sinemaları için altışar bilet.
Dokuzunculuğu kazanan beş kişiye: Birer mürekkepli kalem.
Onunculuğu kazanan altı kişiye: Birer kravat.
On birinciliği kazanan yedi kişiye: Birer ipek çorap.
On ikinciliği kazanan on kişiye: İkişer iyi cins mendil.
On üçüncüden yüzüncüye kadar kazanacak olanlara birer teselli hediyesi verilecektir. Bu hediyeleri de okuyuculara ayrıca bildireceğiz.
Bu Akşam Fevkalade Suare Ue
ŞAR K SİNEMASI
Nadir bir ean'at kudretlle vOcude getirilen ve yeni bir
deha eseri olan....
UZAKLAŞAN MELODİ
Filmini takdim edecektir.
Oynayanlar:
Mükemmeliyete varan «Esrarengiz kadın»
B R t 0 t T T E    HORNST
Tam bir "ASİL „
Muvaffakiyet kazanan      WİLLT    BİRSEL
Meşhur Rejisör V. TOURJANSKY'nln  Eseri
BÜYÜK ve FECİ BİR DRAM
Numarulı yerlerinizi evvelden tedarik ediniz.
Paris
Cehenneminden Nasıl Kurtuldum
^azan: Rebia Tevfik BAŞOKÇU
- _ 3 _
Ben Ümit Etmediğim Bu Acele Kabulden Adeta Şaşırmıştım
— Lütfen salonda biraz bekler misiniz,  haber vereyim dedi.
Bekleme salonunda İki Fransız vardı. Yüksek sesle konuşuyorlardı. Muhaverelerinden orada Uç saatten beri nöbet bekledikleri anlaşılıyordu. Bu adamlardan biri sinirli sinirli dedi ki:
— Bize bunlar uşaktan fena muamele ediyorlar.
' içimden: cEyvah! Dedim, bunlar Uç saattir bekliyorlarsa o halde bana görüşmek nöbeti hiç gelmiye-cck. >
Fakat zaten kiminle görüşecektim. Onu bilmiyordum.
Bekliyenlerdcn birine dedim ki:
— Affedersiniz efendim. Ben bu rada kimseyi tanımıyorum. Acaba bizi kabul edecek zatın ismini sizden sorabilir miyim?
Cevap verdi:
— Ziyaretçilerle görüşen adamın ismi mülozim Şmlt'dir.
Birkaç dakika daha geçti. O aralık odacı salondan  içeri girdi. Bana doğru bakarak;
— Sizi içerden bekliyorlar dedi.
Ben ümit etmediğim bu acele kabulden adeta şaşırmıştım. Orada üç saatten beri kabul nöbeti bakliyen iki adamcağızın yüzüne sıkılarak baktım. Bunlardan biri niçin baktığımı anladı. Gülerek dedi ki:
— Şansınız var ki ecnebisiniz. Size propaganda yapmak için böyle derhal kabul ediyorlar. Halbuki bizler artık ecnebi sayılmıyoruz. Adam yerine koymuyorlar.
Ben odacıyı takip ederek mülâzım Şmidin odasına girdim, iki çok genç Alman zabiti ayakta duruyordu. Bana doğru birkaç adım attılar.
— Kiminle teşerrüf ediyorum diye sordum.
Kısaca boylusu:
— Ben MU!azim Şimid. dedi.
Çizmelerini birbirine vurarak selâm verdL Ve derhal masasma geçti vc karşısındaki sandalyede bana yer gösterdi. Çantamdan pasaportumu, gazetecilik kâğıtlarımı çıkardım, m asan m üzerine koydum:
— Bay mülâzım, dedim, sizden bir ricaya geldim. Vaziyet dolayı-siyle ailemin son derece endişe için de kaldıgmı sanıyorum. Bir kartpostalla iki kelimecik göndermeme müsaade eder misiniz? Bu kartı doğrudan doğruya Istanbula değil, fakat Berline göndereyim, oradan Istanbula göndersinler.
— Teessüf ederim ki buna imkân yoktur, dedi, Berline posta treni işlemiyor. Tayyare postaları ancak askerin ihtiyacına yetişiyor.
Siz burada ne ile meşgul oluyordunuz? Siyasetle mi?
— Hayır dedim. Ara sıra radyoda Türkçe konferans veriyordum. 1
Bu söze büyük bir ehemmiyet verdi. Meraklı bir tavırla sordu:
— Radyoda politikadan bahsediyor muydunuz?
— Hayır, dedim. İçtimaî vc tarihi şeylerden konuşuyordum.
— Ordumuzun Parise   girişinde
bulundunuz mu?
— Evet üç gün sabahtan akşama kadar Etual meydanında oturdum, seyrettim. Zaten bir haftadan beri de hep sokakta yaşıyoruz gibi bir ey.
— Ordumuz hakkında ne düşünüyorsunuz ?
— İntizamını bütün   dünya gibi ben de tasdik ediyorum.
JükUNÜZ
p
— O halde Alman ordusu nak-kındakl takdirlerinizi, hayranlığı-nızı gösteren yazılar yazarsanız bana getirin, ben onlan gazetenize göndermek çaresini bulurum. Aileniz de bu suretle sizden haber almış olur.
— Bugünlerde gözlerimden rahatsızım. Yazı yazmıya imkân yok. Belki ileride mümkün olursa yine size müracaat ederim..
Yine ayni nezaketle selAmlaşa-rak odadan çıktım. Ben asansöre binerken salondaki Fransızlar hâlâ bekliyorlardı.
O sırada Almanlara Partal işgalinden henüz on gün kadar geçmişti. Bu aralık bazı Alman aleyhtarı ecnebi radyoları Türkiyeyl hemen harbe girecek gibi gösteriyorlardı. Pariste Fransızca çıkan Alman gazeteleri ise Türkiyeyi tamamile mihver taraf m da gibi tanıtmak istiyorlardı.
aristeki Alman askerlerinden çıkan, kulağımıza kadar gelen bir takım karışık rivayetler de vardı. Güya Almanlar İngiltereyi istilâ ederken bizim Boğazlan da Ruslara bırakacaklar-mış. İngUterenin istilâsından sonra Rusları Boğazlardan atarak kendilerinin yerleşmesi de güç bir şey değilmiş...
Bu gibi ruh sıkıcı rivayetler sinirlerimi çok bozuyordu. İtalyanların harbe girmesi yurda dönüş meselesini büsbütün karıştırıyordu.
Ben Atman yanm harbi kazanması ihtimali olmadığına evvelden beri kat'i surette inanıyordum. Belçikanm ve hele Fransanm böyle ümit edilmez ani sukutu karşısında isyan duymuştum, çok sevdiğim Fransızlardan nefret edecek raddeye gelmiştim. Memleketlerini müdafaadan kaçman; içki, eğlence vc boş lâkırdıdan başka bir şey düşünmeyen, şahsi menfaatini vatan menfaatinden üstün tutan bu hodbin insan ytğmt İçinde yaşamak istemiyordum- Böyle düşkün insan yığını şanlı mazisinde harikalar yaratan bizim sevdiğimiz Fransızlar değildi.
Zaten bir çok senelerdenberi bu biliniyordu. Fakat içinden bu derece çürüdüğünü hiç kimse tasavvur edemiyordu.
Fransanm bu kadar çabuk, bu kadar kolay düştüğünü gören Almanlar bir hamlede dünyayı Lstilâ edeceklerine hemen hemen inanmı-ya başlamışlardı: «Bir ay sonra In-güteredeyiz. Ondan sonra da şarka. Balkanlara ineceğiz. Kış gelmeden harp bitecek* diyorlardı.
Akü ve mantık her vakit hisleri teskin edemiyor. cYa Türkiyede bir harp başlar da ben de Parlsten çıkamazsam» korkusundan içim vahşi bir ıstırapla kemiriyordu. O korku içinde sık sık konsoloshaneye gidiyordum. Fakat orası da pek ü-mit verecek halde değüdl. Hâlâ talebelerin kitmesine müsaade edilmemişti.
Almanlar zannettikler5 gibi bir ayda İngiltereyi istilâ edemediler. İkinci üçüncü aylar da boşuna geçti. Bu muvaffakıyetsizllği kapamak için Romanya tarafına döndüler. Bu dönüş bizi büsbütün kuşkulandırdı. Ben bu defa memleketime avdet etmek çarelerini aramağa ciddi surette karar vermiştim. Alman ordularının şarka doğru i-nislerini pek hayır alâmeti göremi-
yordum. (Arkası var)
ÖYLİYELİM
Bakteri Nedir, Mikroplu Hastalıklar
Hang
r
\erıuır
?
Beşiktaş - İhlamurda haatabaJu-cı Hayriye Taner soruyor? Kaç türlü mikrop vardır. Bu mikroplar arasında en mühimlerini kimler keşfetmişlerdir. Açı yapılabilen hastalıkları hangi doktorlar Dolmuşlardır? Bakteri no demektir., lütfen bUdirlr misiniz?.
CEVAP — Hastalıkların ekserisinde mikropların tesiri olduğu anlaşılmıştır. Mikroplara bir k»-mı (hayvani) ve diğerleri (nebati) olanlardır. Hayvani olanların en mühimleri dizanteriyi yapan Amiplerle, sıtmayı yapan Plazmo-diumdur. (Nebati) olan mikroplara (Bakteri) derler. Bunlar hemen bütün hastalıkların sebebidir. Başlıcaları: Şarbon, verem, belso-
ğukluğu, difteri, sıtma, cüzzam, tifo, kolera, frengi, grip, kuduz mikroplarıdır. Bunların hemen hepsi 1837 - 191S seneleri arasında keşfedilmiştir. Kuduz mikrobunu Ja-ponyalı Noguşi, şarbonu Pollender, tifoyu Eberth, verem ve kolerayı Koch, cüzzamı Hansen, Tetanozu Nikolater, gribi Pfeiffer, dizanteriyi Kruse, frengiyi Schandium, bulmuşlardır, ilk eşryı bulup tatbik eden meşhur Fransız âlimi Lui Pastördür. Bu âlim İlk tecrübelerini koyunların şarbon hastalığı üzerinde yapmış ve kuduz aşısını da ilk defa olarak muvaffakiyetle tatbik etmiştir. Bir çok mikroplara aşı voya serom yapılmaktadır.
28 . 2 . 941
VATAN
Maliye Vekilimiz Yarın Beyanatta Bulunacak
Telgraf, Telefon ve Ajans Haberleri
Ankara, 27 (Telefonla) — Maliye Vekâleti 1940 malî yılına ait vergi ve diğer tahsilat hakkında geçen ve daha evvelki senelere ait mukayeseli bir cetvel hazırlamıştır. Henüz katı rakamların rfşa edilmemesine    rağmen
alâkadarlar bu sene mühim miktarda varidat fazlası elde edildiği söylenmektedir. Maliye Vekâletinin bu sene almış    olduğu
tedbirler sayesinde vergiler daha muntazam bir şekilde toplanabilmiş ve hazineye bu yüzden evvelki senelerden daha fazla bir para girmiştir. Bilhassa hüküme-
tin köylüyü himaye eden esaslı
ted'birleri onların vergilerini muntazaman ödemelerine amil olmuştur. Dünya ahvalinin çok karışık olmasına rağmen 1940 malî yılında her sınıf halkımız yiyecek ve giyecek maddelerini normal zamanlardan daha ziyade istihlâk cimesi de Hazinenin lehine olmuştur. 1941 malî yılı için hazırlanacak bütçede mîllî müdafaa ihtiyaçlarımıza mühim bir para ayrılacak, diğer Vekâletlerin ancak en mübrem ihtiyaçları nazarı dikkatte tutulacaktır. Vekâlet bütçelerindeki kırtasiye fazlalarına hiç bir    veçhile
zam yapılmıyacak. 1940 yılındaki bütçelerden kesilen paralar çıkarıldıktan sonra geriye kalan miktar yeni bütçeye ilâve edilecektir.
Hastane ve köy enstitüleri müstesna olmak şartilc hiç bir resmî teşekkülün yeniden bina yaptırmasına müsaade edilmiye-cektir. Normal zamanların avdetine kadit bina ihtiyacı, kiralamak suretile giderilecektir.
Maliye Vekilimiz martın bir n-ci günü bütçe vaziyetimizi efkârı umumiyeye bildirecek bir beyanatta bulunacaktır.
İaşe Müsteşarı Bugün Yeni Vazifesine Başlıyor
Ankara, 27 (Telefonla) — İaşe müsteşarlığına tayin edilen Kayseri valisi Şefik Soyer yarın (bugün) yeni vazifesine başlamak üzere şehrimize gelecektir. îaşe İşleri umum müdürlüğünden başka yeni teşkilâtın bütün şubelerine tayinler yapılmıştır. Umum müdürlüğe getirilecek zat da müsteşarın şehrimize gelmesinden sonraya bırakılmıştır.
îaşe teşkilâtı Milli Müdafaa Vekâleti yaklnindeki Ticaret Vekâleti emrinde bulunan bir binada faaliyete geçecektir. Şefik Soyer cumartesi günü Ticaret Vekili Mümtaz ökmen tarafından kabul edilecektir. Yeni teşkilâtın bütün şube müdürlükleri ve şefliklerine yüksek ticaret ve ikti-
sat tahsili görmüş gençler veya iaşe mevzuunu karıyabilecek idare adam lan getirilmiştir.
KÖMÜRLE   OTOMOBİL İŞLETMEK   TEKLİFİ
Ankara, 27 (Telefonla) — Bir İsviçreli firma alâkadar makamlarımıza müracaat ederek bugün kullanılmakta olan otomobillere hususi bir cihaz takıldığı takdirde bu otomobillerin odun kömürile de işliyebl-lecegini, bu suretle mühim miktarda benzin tasarruf elde edileceğini bildirmiştir.
Firma bu cihazların otomobillere
takılmasında bir mahzur olup olmadığını sormaktadır. Alâkadarlar kömürle işliyecek bu kabil otomobillerin süratlerinin ne olacağı, sıhhî herhangi bir mahzuru olup olmadığı hakkında tetkiklere başlamışlardır.
Denizcilik Bahisleri
(Başı 1 İncide)  X
dan biri olan ve Anadolu sahiline en yakın bulunan (Meyis) ada sini i$gal ettiğini öğreniyoruz. (Meyis veya Kastelerizo) adası İtalyanların işgali altına giren Onikiadadan biridir. Anadolu sahilinin karasuları içinde bulunan bu adanın Anadolu tarafında ayni isimle yadedüen oldukla büyük ve mahfuz bîr limanı vardır. Limanın vaziyeti denizin her fırtınasına karşı kapalıdır, küçük 'bir filonun barınmasına müsaittir. Denizaltı gemilerine en emin yatak vazifesini görebilecek bir şekilde tabiatin bütün lûtuflarına mazhar olmuştur.
Anadolunun Akdenize ait kıamı nı Adalardenizine bağlayan hftt üzerind- sevkulceyşî mahiyeti it i-barile mühim bir rol oynayacak vaziyettedir.Küçük bir ada olmak la beraber mevkiinin ehemmiyeti ve Anadoluya karşı daima kaçakçılık yapabilecek vaziyeti do-layısile İtalyanlar bu adanın mutlak surette kendilerine terkini Lozan muahedesinde şiddetle ısrar etmişlerdi. Ada (Endifli) mevkiinin tam karşısına isabet etmektedir.     (Adalya ve Finike)
havalisini ve çok güzel bir liman olan Fethiye limanını daima kontrolü altında bulunduracak bir mevkie sahip olması dolayısile (Meyis) adası Umumî Harpte Alman denizaltı gemilerine de bir deniz yuvası vazifesini gör-muştur.
Rodos ile Mey» arasındaki hat Türk iyenin cenup sahillerile garp sahilleri arasındaki deniz nakliyatını kesebilecek müessir bir ab-lukaya çok müsaittir.
Meyis adası Fethiyeden sonra Mersine kadar uzanan Anadolu sahilinde gemilerin barınmasına en müsait bir liman olduğu gibi Anadolu üzerine baskınlar yapacak küçük eşkıya çetelerinin de muhafazasına yarar vaziyettedir.
Tayyare ve denizaltı üsleri vardır. Denizcilik bakımından A-nadolu sahiline en yakın ve teh-
ngilterenin Moskova Sefiri
(Başı 1 İncide)  f+ /
Moskova'daki İngiliz büyük elçisi Sir Stafford Crlpps bu sabah hususi bir tayyare ile îatanbula hareket etmiştir. Büyük elçUik kâtibi B. Rus-sel ile Moskova'daki İngiliz hava ataşesi B. Hullawell büyük elçiye refakat etmektedir. Slr Stafford Cripps'in îstanbulda İngiliz hariciye nazırı B. Edenle genelkurmay başkanı General Sir John DüTe mülâki olacağı tahmin edilmektedir.
Londra, 27 (A.A.) — İngilterenin
Moskova bUyük elçisi Sir Strafford Cripps'in yarın sabah Ankaraya gelmesi muhtemeldir.
B. Cripps İngiltere hariciye nazırı
B. Eden'le görüşecektir.
*
Londra, 27 (A.A.) — Reuter ajansının diplomatik muharriri yazıyor:
İngilterenin Moskova büyük elçisi B. Cripps'in Türkiyeye seyahati, İngiliz hariciye nazırı B. Eden'in şimdi Sovyetler Birliğinden nisbeten az uzak bir yerde bulunmasından ileri gelmektedir. B. Cripps'in Moskova büyük elçiliğine tayinindenberl me-zunen Londraya gelmesine imkân hasıl olamamıştır.
likeli mevkii dolayısile bu adanın İngilizler tarafından  işgalini mü-1 him bir hâdise olarak talâkki etmek icap eder.
İngilizlerin bu adayı denizaltı gemileri ve tayyare üeleri şeklinde kullanarak italyanların Oniki-adalarına daha ziyade yaklaşmış olduklarını düşünmek icap eder. Bundan sonra İtalyanların Rodos-taki hava üsleri daha çok yakından taarruza maruz kalacaktır.
Anadolu sahilinden uzaklığı ancak bir buçuk mil kadar olan bu adanın bij dost devlet eline geçmesi sahillerimizin bu kısmındaki emniyetimizi arttırmak iti-barile de bizim için ehemmiyeti bir kat daha artar bir hâdisedir.
Hüsamettin  ÜLSEL
Eski Bahriye Müsteşarı
Her Gün
On Satır
S. 6. SAVCI
1 2 3 4 S 6 7
8
9
Radyonun bacındayım, düğmeyi çevirdim: Berlin, Roma, Bükreş, Peşte, Paris, Londra...
Berllnde kalın, Romada l«;ll, Bükreş te erik, Peştede kısık, Pariste boğuk bir »e« konuşuyor. Fakat konuşanları, odanın Içlndeyralşler gibi İşitiyorum.
Ne karıştıran var, ne lurlıyan... Ne cızırtı geliyor, ne de hışırtı...
Londrayı toe durmadan bozuyorlar: Hırıltı, hışırtı, cızırtı, gürültü... Demek «hakikat» Londrada kl, bogmıya ııgraşıyorlur. ötekiler değmez, diyorum ve Londrayı dinliyorum.
LİBYA'DA
Alman Askerlari mi ?
Somalide de İtalyanların Maneviyatı Bozuldu
Kahire, 27 (A.A.) — Orta Şark İngiliz umumî karargâhının
tebliği:
Trabiusta: Motorlu kuvvetlerimizin ileri unsurları Ageila'nın garbında Alman olduğu zannedL len zı-hlı savaş arabalarından mürekkep bir keşif cüzütamına tesadüf etrruş ve tardeylemiştir.
Eritrede: Kuvvetlerimiz Keren civarında düşmanın kuvayı külliyesini durdurmağa devam ederken Lubcub'un cenubuna doğru ilerleyen kolumuz yeni terakkiler
kaydetmiştir.
Somailde: Carbî Afrika kuvvetlerinin Cuba nehri hattından itibaren Mogadiscio'nun işgaline kadar şiddetli ve seri hareketi düşman kuvvetlerinin maneviyatını tamamile bozmuştur. Bu mın-takada, düşman askerleri memleketin geçtiğimiz bütün yerlerinde teslim olmaktadır. Daha şimdiden binlerce esir alınmıştır. Diğer bir çok esir de gelmekte devam ediyor. Bundan başka mühim miktarda her neviden harp I malzemesi de kıtalarımızın eline I geçmiştir. Fevkalâde muvaffak olan bu ileri hareketin memnuniyet verici diğer bir hâdisesi ve 1-talyanların bir kaç aydanberi Merca'da harp esiri olarak tuttukları 200 müttefik bahriyelisinin kurtarılmasıdır.
MISIRDA  NİKBİNLİK ARTIYOR
Kahire, 27 (A.A.) Reuter: Şarkî Afrikada İtalyanlara İndirilen son darbeler Kahlredeki umumi nikbinliği arttırmıştır. Şimdi sorulan başlıca sual İngiliz imparatorluğu kuvvetlerinin İtalyan Somalisi İle Habe-şistanı tamamen temizlemeleri için ne kadar zamana İhtiyaç olduğundan ibarettir. İngiliz filosu Akdenize hâkim olduğu bir sırada Nil ordusu vakit kaybetmemiştir. Filhakika Bingazl'nln sukutundanberi geçen Uç hafta zarfında bu ordunun tankları gözden geçirilerek tamir edilmiş, iaşe ve malzeme, taarruzdan evvelki miktara çıkarılmış ve kıtalar istirahat etmiştir.
İtalyan hava kuvvetlerini saf harici eden İngiliz hava kuvvetleri şimdi tam formdadırlar. Bingazl'nln işgalindenberi İngiliz tayyareleri bilhassa Sicilya ile Rodos hava üslerini bombardıman etmişlerdir. Buraları orta Şarkta yapılacak hava taarruzları için çok mühim Alman ve İtalyan Usleridir.
İngiliz tayyareleri salı günü Trab-lusu şiddetle bombalamışlardır.
Kara, deniz ve hava ordularına mensup bütün bu İngiliz kuvvetlerinin orta Şarkta toplanması Almanlara büyük bir endişe vermektedir. Filhakika Almanlar iki cephede harbe mecbur edileceklerinden ve İngiliz İmparatorluğunun cihanşümul bir vüs'ate malik kıskacı arasına alınacaklarından korkmaktadırlar.
Türklycdcn buraya bugün gelen tecrübeli bir müşahit şunları söylemiştir:
Rüzgar, hakikaten müttefiklerin lehinde esmektedir. Hitlerin tehditleri Mısırda sükûnetle karşılanmıştır. Mısırda   siyasî alAka, şimdi B.
Kden'in Türkiyeye yaptığı ziyaret etrafında toplanmıştır. İngiliz hariciye nazırının son ziyaretini Trablus muzafferiyetinln ferdasında yaptığı tebarüz ettirilmektedir.
Eritrede  Kelemit ve Nafka İşgal   Edildi
Hartum, 27 (A.A.) — Eritrc'dekl İngiliz kuvvetleri, Keren'ln elli kilometre kadar şimalinde bulunan Ke-lemit'l düşman mukavemetine maruz kulmudan işgal etmişlerdir.
Keza bir İngiliz kolu da Kelemit'ln 80 kilometre kadar şimalinde kain Nofka'yı işgal etmiştir.
Amerika'nın I Almanlar Bizerte'i
35,000 Tonilatoluk '?9al ™ Edecekler? NORTH CAROLİNA
Zırhlısı Yakında Hizmete Giriyor
Vasington, 2 7 (A.A.) — «North Carolina» zırhlısının I I Nisanda hiamete gireceğini ve temmuzda da Amerika donanmasına iltihak etmiş 'bulunacağını bildiren Bahriye müsteşarı demiştir ki:
İnşası bitmek üzere olan Washington zırhlısı da 15 mayısta hizmete girecektir. Bu zırhlılar, 1942 de inşaatı bitecek olan diğer Massuchuset, İndiana ve A-labama zırhlıları serisindendir ve 35,000 tonilâtoluktur.
Gazetelerin ya. na göre bu zırhlıların 16 pustu*. 9 topu» çok kuvvetli hava dâfi bataryaları, yanlarında da kuleler içinde toplan ve üç tane de tayyareleri vardır. Süratleri 27 mildir.
Gazeteler, bundan bir müddet evvel «NeW-Yersey:» tezgâhlarında kırk beşer bin tonilâtoluk iki zırhlının da inşasına başlanmış olduğunu bildirmişlerdir.
ANKARA
Müzakeratının
M
anzarası
j (Başı 1 İncide)
memleket arasında, hele böyle nazik ve buhranlı dakikalarda, mesafe ve vasıta hazfedilerek doğrudan doğruya bir temas yapılması, cidden faydalı ve kıymetli bir fırsattır.
İngiliz misafirlerimiz şunu kendi gözlerile göreceklerdir ki, pek mühim hâdiselerin arifesinde Türkiyede en küçük bir telâş ve heyecan -oktur. Türk bünyesi, Beşinci Kol mikroplarına karşı muafiyetini parlak bir surette isbat etmiştir. Vaziyete, sopukkanlı, katı bir azim ve kararla, Türke yakışan sükû net vekarla hâkim bulunuyoruz.
Yarın bir tecavüze uğrarsak karşımızda teçhizatı bol, teşkilâtı ve sevk ve idaresi yerinde bir düşman bulacağımızı biliyoruz. Karşımızdaki tehlikeyi ve kuvveti küçük görmek ve göstermek aklımızdan geçmiyor.
Fakat ayni zamanda Alman umacısına karşı algınlık duymuş olmaktan çok uzağız. Bir Alman salgını ihtimali, kendine güvenmiyen, zayıf, çocuk ruhlu milletlere bir umacı tesiri yapabilir. Bizim gözümüzdeki manzarası sadece şudur: Emniyet ve istiklâlimize göz diken ve mutlaka tepelenmesi lâzım gelen bir zorba kuvvet... Bu kuvvetin unsurlarını müsbet surette hesap ederiz, vaziyetin icapları ne ise onu yaparız. Eğer bir tarafın manen yılgınlık duyması lâzım gelirse bu rol Almanlara düşer. Çünkü bir varlık ve istiklâl mücadelesinde  Türkün
ne gibi havsalaya ve hesaba sığmaz harikalar yaratabileceğine
binlerce senelik Türk tarihi baş tanbaşa canlı bir delildir.
Aynı zamanda ingiliz misafirlerimiz şunu da göreceklerdir ki, Türkiyede İngiliz zaferine ve müşterek hak ve emniyet davamızın neticede zorbalığı her vakit için mutlaka tepeleyeceğine tam bir iman vardır.
Ankara mülakatı, bütün dünyaya şunu hatırlatacaktır ki, İngiliz - Türk ittifakı, kâğıtlar
içine gömülmüş, bir kuru nümayiş âmili değildir. Dünya yüzünden zorbalığın kalkması ve emnivet kurulması için vücude getirilmiş kuvvetli ve tesirli bir settir. Yalnız bu şeddi kullanırken, bir gtlne mahsus gösterişlerle ve hesaplarla kuvvet ve fırsat israf edilmesini kimse hatıra getii mcz. Şeddin, icaplara en uygun surette, müşterek gayeler bakımından en sürekli faydalar temin edecek bir tarzda kullanılması nek tabiidir.
Ahmet Emin YALMAN
Napoli'de İki Yüz
Bin Alman Askeri Varmış
Napolide 200,000 Alman Askeri Bulunduğu Söyleniyor
Londra, 27 (A.A.) — Müstakil Fransız ajansı bildiriyor:
Daily Herald gazetesinin İtalyan hududundaki muhabirine gö. re, Roma faşistleri, Almanların yalnız Trablusa çıkmak için değil fakat Bizerte limanını işgal için de tahşidat yaptıklarını söylemektedirler.
Italyadan gelen bir yolcu, ekserisi zırhlı kuvvetler olmak üzere, 200,000 Alman askerinin Napoli civarında toplanmış olduğunu söylemiştir.
B. Ed
9
en ın
Ankara Ziyareti
(Başı 1 İncide) #*
Hugcssen bu akşam büyük elçilik binasında İngiliz Hariciye Nazırı B. Eden ve İmparatorluk Genelkurmay Başkanı Sir John Dili şerefine bir ziyafet vermiçtir.
Londra Matbuatının MUUâaiarı
Londra, 27 (A.A.) — Times gazetesinin diplomatik muharriri yazıyor:
B. Eden'le General Sir John Dili Türk hükümet ve Genelkurmayı ile birlikte bu mıntakaya ait bütün aevkulceyş meselelerini tetkik edeceklerdir. Almanları karşılamak için Türklerin Bulgaristan içinde askerî bir hareket yapmalarına ihtimal olmadığı çoktanberî belli olmuştur. Türk ordusunun büyük bir kıymeti vardır. Fakat sevkuiceyş ve teçhizat meseleleri bakımından şimal hududunda bir ileri nareketine teşebbüs edilmeklerde hâdiseleri bekiemek suretue mütteiıRlerin davasına daha iyi h.zmet edilece-' ği anlaşılmaktadır. Türklerin em-1 niyetlerini korumak Ve müttefiklerine karşı taahhütlerini ifa etmek için başka vasıtaları da vardır.
— Daily diploma-
Birkaç Satırla
Mühim Haberler
* Londra, 27 (A.A.) — Avam kamarası, harp hasarlarına karşı sigorta kanununu UçUncll kıraatinde kabul etmiştir.
* Roma, 27 (A.A.) — D. N. B Bir kaç haftadanberl devam etmekte olan İtalyan - Alman ekonomik müzakereleri, dün ıılhuyotlonmlş ve anlaşmalar, B. Glannlni ile Dr. Clo-dius arusıııdu İmzalanmıştır.
Londra, 27  (A.A.) Telegraph gazetesinin tik muhabiri yazıyor:
Harici 'e Nazırı B. Eden ile Sir John Dill'in Ankarayı ziyareti hiç kimseyi hayrete düşürmiyecektir. Bununla beraber yapılacak konuşmaların mahiyeti hakkında bir şey söylenemiyeceği ve tahmin edilemiyeceği de aşikârdır. Tuna-nın şimal kıpısında Bulgar nazi ordusu nehri geçer ve Almanların ilerlemesi bir işgalden farksu. olursa Sofyadaki ingiliz elçisi Buigaristanı terkedecek, Londra-daki Bulgar elçisi de pasaportunu alacaktır. Bu takdirde Bulgaristan düşman işgali altına girmiş bir toprak olarak ilân edilecek vc derhal bazı diplomatik ve askerî tedbirler alınacaktır. Bulgaristan ve Romanyada da gittikçe artan bir merakla bu tedbirlerin mahiyetinin ne olabileceği sorulmaktadır.
Bulgar Ziraat Nazırı, Bullgar hükümetinin gayesinin Buigaristanı harp harici bulundurmak olduğunu beyan etmiştir. Alrnan işgalini kabul ettiği takdirde Bul-garistanın harp harici kalması çok güç olacak ve Bulgar hükümeti ve milleti geçen Umumî Harpte Al-manyaya iltihak ederek uğradıkları akıbet gibi bir akıbete bu seferki hareketlerinin neticesi olarak ta maruz kalacaklardır.
?
Londra. 27 (A.A.) — B. Edenin evvelki güne kadar gizli tutulmuş olan Ankara seyahati, resmi ingiliz mahfillerinin azami ihtiyatkâriığının hiç bir sağlam temele istinat ettirmeğe müsaade vermediği bir çok tahminlere mevzu teşkil eylemektedir. Salâ-hiyettar sözcüler, müzakerelerin müşterek menfaatleri alâkadar eden meseleler üzerinde olacağı müphem formülünü ileri sürmekle iktifa etmekte, bu ise İngiliz Hariciye Nazırının bu ziyaretinin uyandırdığı umumî alâkayı tatmin edecek mahiyette değildir.
Nasıl son günlerde B. Eden'in Ankaraya gitmek niyetinde bulunup bulunmadığını öğrenmek kabil olmamış ise. bugün dc B. Edenin bilâhare Atinaya gidece. ği hakkındaki şayialar üzerinde bir teyit elde etmek mümkün olmamıştır.
B. Eden'in ziyaretinin hedefi,
Balkanlarda
Alman Tehdidi 1 Bu Tehdit Karşısında
Büyük Britanya Uyanık Duruyor
Londra, 27 (A.A.) — Müstakil Franaız ajarysı bildiriyor:
Alman tehdidi Balkanlarda bariz f>\v şekil almıya ve Hltler Trabiusta Mussolinlye yardım etmlye çalıştığı bir sırada B. Eden ile General Dill'in Türk devlet adamları ile yaptığı gö rüşmcler gazeteler tarafından büyük Britanya ile müttefiklerinin düşmanın alacağı kararlar neticesinde fena bir sürprizle karşılaşmak İstemediklerini gösteren çok mühim bir teşebbüs olarak telâkki edümekte-dlr.
Roma ve Berlin tarafından neşredilen resmi tebliğlerde pek büyütülen Alman kıtalarının Trabiusta görünmesi hâdisesi bir vakıa olarak kabul edilmekte fakat bu hususta sarih bir malûmat verilmemektedir. Esasen Roma ve Berlin tebliğlerinde teferruata ait noktalarda bir mü-bayenet de görülmektedir.
Times gazetesinin diplomatik muharriri Hitlerin General VVavel kuvvetlerini Trabiusta kalmıya mecbur ederek doğrudan doğruya Yunanis-
tanla Türklyeyi tehdit etmek tasav-

vurunda bulunduğunu yazmaktadır. Bulgarlstanm İstilâsı için her şeyin hazırlanmış olduğu anlaşılıyor. Türkiye ile Yunanlstana tevcih edilen bu tehdit, Alman plftnlarma karşı koyacak tedbirleri tetkik İçin An-karada toplanan İngiliz - Türk konferansının ruhunu teşkil etmektedir.
Diğer taraftan Hitler yeni askeri bir tan miza geçmeden evvel diplomasi entrikaları ile BaJknn memleketlerini kaz.ınmrva çalışmaktadır. Fakat İngilizler, ingilterenin davasına karşı besledikleri İtimadı kaybetmemiş olan Türklerin dürüstlüğüne emindirler.
Diplomatik muharrir, Rus politikasındaki karanlığın Türkiye için başlıca bir endişe mevzuu teşkil etmekte devam ettiğini de kaydetmektedir. Bir taraftan Sovyetlerin harbe girmeleri ihtimalinin zayrf olması, diğer taraftan imalâtı mütemadiyen artan İngiliz sllâhlarmm mükemmelliği Türkleri hayatlarına kasteden tehditlere mukavemet hususundaki niyetlerini azimkar bir surette tekrar etmlye sevkedecektir.
Başvekil Çörçil
((Başı 1 İncide) =§=
sındaki sandalyalarını muhafaza etmektedirler.
İngiliz kanunuesasî tarihinin köklerine kadar uzanan bu proje gazetelerde uzun uzadıya münakaşa edilmiş ve bazı mebuslar bilhassa ananeye uygun olmadığını ileri sürerek projeye muhalefet niyetinde olduklarını bildilmişler-dir.
B. Churdhill irad edilen bütün nutukları dinleyemediği için itiraz ettikten sonra itimat meselesini ileri sürmüştür.
B. Churchill söyle demiştir:
<— itimat meselesini ileri sürmek mecburiyetindeyim. Zira bu mesele harp gayretlerimize sarih surette temas etmektedir. Zira bu mesele doğrudan doğruya harpten mes'uldür ve yalnız harp devresini alâkadar eylemektedir. Eğer hükümetin salâhiyetini fena kullanarak âdi manevralarla zımni veya sarih olarak iktidar mevkiinde müebbeden kalmağa çalışacağı fikri varsa, itimat mesele, sini ileri sürmek için bu da bir sebeptir.»
B. ChurohiH'în    müdahalesin deri sonra kanun lâyihası   kabul edilmiştir.
yeni bir anlaşma akdi midir? Makaat, Balkanlara karşı Alman tehdidinin icap ettirdiği askerî tedbirler nçi almaktır? Bütün bu ihtimaller, mümkündür. Fakat Londra mahfillerinin ketumiyeti B. Eden'in seyahatini öyle bir esrar perdesi ile örtmektedir ki bu esrarı ancak hâdiseler kaldırabilecektir.
Bazı müşahitlere göre, Ankaraya kadar gitmek niyeti, daha Londradan hareket ederken    B.
Eden'in zihninde mevcuttu. Diğer bazı müşahitlere göre, bu husustaki karar, ancak General \Vavell
ile yapılan görüşmelerden sonra alınmıştır. Diğer bazılarına göre ise, bu ziyaret umumî Balkan vaziyetinden gayri mucip hiç bir se_ bep olmaksızın, son dakikada düşünülmüştür.
Her ne olursa olsun, malûmatın gayrisarih bulunmasına rağmen, öyle sanılıyor ki B. Eden'in seyahatinin hâdiselerin seyri üzerimde büyük bir tesiri olacaktır.
Maltaya Büyük Bir Hava Taarruzu
ingilizler de Kolonyada 150 Yangın çıkardılar
Londra, 27 (A.A) — Bu gece İngiliz hava kuvvetleri Alman-yadaki Kolonyaya 56 inci akınlarını yapmışlardır. Bu taarruz fev-
âde şiddetli oimuş. 150 den .-zıa yangın kaydedilmiştir. Kolonya demiryolları, fabrikaları ve petrol tasfiyehanelerde çok büyük bir merkezdir.
MALTA'YA   HAVA   AKINI
Kahire, 27 (A.A) — Orta Şark İngiliz hava kuvvetlerinin resmî tebliği:
Doğu İtalyan Afrıkasında ordunun bütün cephelerdeki taarruzuna müzaheret harekâtı devam etmektedir. Keren bloigesınde, kıtaat tecemmülerı vc depolar bombardıman edilmiş, iyi neticeler alınmıştır. Asab'da büyük bir nakliye parkına bombalar bırakılmış, Mueavva civarında da mühimmat depoları ve diğer askerî hedefler bombardıman cdıI-mistir. Ad ıs ab ab a yakınındaki Avaş'da bir demiryolu köprüsü bombardıman edilmiş, tam bir isabetle köprüde ve demuyolun-da hasarlar vukua getirilmiştir.
Dun büyük bir düşman füosu Malta adasına büyük mikyasta bir taarruz teşebbüsünde bulunmuştur. Kırk Jtadar avcının    hû-

ınayeaınde 40 bombardıman tayyaresi Luca tayyare meydanına hücum etmiştir. Hava kuvvetlerine ait bir binada bazı hasarlar vuku bulmuşsa da hiç bîr memur yaralanmış yeya öUnemiştir. Düş man kuvvetinin adet itibarile çok faik olmasına rağmen, avcı tay varelerimiz derhal hücuma geçmiş, 2 «Junker 67» düşürmüş ve bir kaç tayyareyi de muhtemel olarak hasara uğratmışlardır. Hava dâfi bataryaları 5 «Junker 87» düşürmüşlerdir. Diğer bazı tayyareler o kadar hasara uğramışlardır ki üslerine dönmüş olmaları ihtimal dahilinde değildir. Alman zayiatı o derecede idi kı, akından üç saat sonra büyük bir avcı filosu refakatinde bulunan bir Kızılhaç deniz tayyaresi kaybolan düşman mürettebatını aramak için adanın şimalinde bir saat kadar deniz üzerinde dolanmıştır. Düşman avcı tayyareleri avcılarımıza hücum etmiş ve vuku bulan muharebede bir Messer-chmitt ehemmiyetli surette harara uğratılmıştır.
3 avcımız kayıptır.
Diğer harekâtta bütün tayya relerimiz salimen dönmüşlerdir.
Londra, 27 (A.A.) — İnçflrz Hava Nezaretinin tebliği:
İngiliz bombardıman tayyare len dün gece Cologne'daki sına hedeflere kargı şiddetli ve muvaf fakiyetli bir hücum yapmışlardır
Hedefler üzerine büyük Çapt* bir çok infilâk ve yangın bomba lan atılmıştır. Rhin nehrinin ik saihilinde bulunan hedeflere isa betler vuku bulmuş ve müteaddi büyük yangınlar çıktığı görülmüştür.
Dün gece sahil muhafaza te? kilâtına mensup tayyareler v bombardıman    tayyareleri   dü?
man işgali akında bulunan hillerdc limanlara hücum etmû lerdir.
Boulogne'da ve Flessingue'd-doklar   mıntakasında   yangınla çıkmıştır. Bu harekâta iştirak eder tayyarelerimizden dördü ve dün. kü keşif harekâtına iştirak eden avcı tayyarelerimizden ikisi üslerine dönmemişlerdir.
Engerek
Saatte 992 Kilometre
Amerikalıların Yeni Bir Avcı Tayyaresi
Buffalo - Nevyork, 27 (A. A.) — Hava Engereği ismi verilen yeni avcı tayyaresi, burada son günlerde yapılan bir tecrübe
uçuşunda, saatte 620 mil «992 kilometre»  süratle    seyretmiştir.
Bu tayyare 7000 metreden pike inmiş/tir. Eski pike iniş rekoru, halen modası geçmiş telâkki edilen Curtbs - Hawk - 75 tayyaresi tarafından bundan iki sene evvel elde edilmişti ve saatte 5 75 mildi. 5vt
10
A dliyede:
Aşktan Gözleri Dönen Genç
Adliye Koridorlarında Sevdiği Kızın Üzerine Atılarak Yumraktemaya Başladı
Aziz isminde 23 yaşında bir genç Mekek isminde tfüzel bu* Vryln sevişmiş ve sonra da içfaJ etmiştir.
Asliye sekizinci ceza mahkemesi dün duruşmasını yapıyordu. Aziz kendisini müdaiaa ederken:
— Ben bu kızla evlenecektim- O da beni çıldırrrcasma seviyordu. Şimdi neden soğumuş, ne. den sevmryormuş anılayamadun. eliyordu.
Reis kıza sordu:
— Niçin cvlentmiyoTsunuz?
Melek cevap verdi:
— KomsıilaTdan öğrendim. İyi huylu degilımiş. Onun rçin evlerim iyec eğim.
Hâkim suçu saiyrt gördü. Azize altı ay hapis cezası verdi. Fakat evlenmeyi kabul ettiği için bu cezavı 4 aya indirdi. Davaa ile mevkuf suçlu salondan çıkıyorlardı. Azız birdenbire kızın üstüne atıldı, onun suratını yumruklamaya başladı. Adliyede çalışan polis Sadetlinle iki jandarma kızı mütecaviz elinden zor kurtardılar ve sonra cürmü" meşhut mahkemesine  verdiler.
tki Kız Kaçırma Vak'ası
Müddeiumumilik dün iki kız kaçırma ve namusa tecavüz davasını tetkike başladı. Birincisinin suçlusu Galalaearayı karşısındaki Seviç birahanesinin sahibi kâzım* du İddiaya gore 16 yaşında çok güzel bir kızı evinde alıkoymuş ve tecavüz etmiştir. Suçlu kendisini müdafaa ederken:
— Ben bu kızı brr çayda tanı-
dım. Hakikaten nezih ve güze bir kızdı. Bundan sonra bir kaç defa 'bana geldi ve son gelininde eve geç kaldığını aoylıyerek be-*nim misalırim olduğunu söyledi. Beraber evime gittik, dört beç gün beraıber kaldık, diyordu.
Sultanahmet sulh birinci ceza hâkimi sorgusunu ya<ptı ve müda. faasını varit görmediği için tevkif etti.
İkinci tecavüz hâdisesinin suçlusu 2 7 yadında GüJpaşa isminde bir gençti. I 4 yaşında bir kızı Ankarada kaçırmış ve tam bir ay orada saklamış ve beraber yaşamıştır. Kızın babası bir çok a-raştırmalara rağmen kızının izini ancak bir ay sonra bulmuş ve yakala tm ıştır.
Gülpaşa diyordu ki: — Seviştik. Beraber kaçtık. Hâkim Gfclpeşayı da tevkif etti-
Küçük Ç^kmecedki ispirto V3 Kibrit Fabrikası
Dördüncü icra memurluğu dün Adliye dairesinde şimdiye kadar emsahne az raslenan bir satış yaptı- Küçükçekmecedeki ispirto ve kibrit fabrikasının eski sahipleri lâğvedilen cEJmvali Eytam» Sandığından borç para almış ve veremediği için de sandık fabrikaya el koymuştur. (Emvali Eytam) Sandığı sonra Millî Emlâk ve devlet hazinesine geçtiği için fabrika dün satışa çıkanlmıştır. Müzayede bir saat kadar sürdü. Nihayet fabrika 68.010 liraya Şükrü isminde bir tüccarın üstünde kaldı.
BULMACA
VATAN
28 - 2 . 941
Soldan safta: 1 — Cenup rüzgarı -Deniz kenarmda ev 2 — Kira - Devamlı müşteri 3 — Bir meyva 4 — Eski brr s i lan - Bıkkınlık - Sonuna <R) gelirse kuşat 5 — Doldurmak -Nefer 6 — Nafile - Ayni harfin iki defn tekrar!anısı 7 — Bir kuş - Tafsilatlı 8 — Sulandırılmış yoğurt -Bir edat 9 — Bey - Lalım - Dahi 10 — Bir nevi şekerleme 11 — iskambil beyi - Meşhur bir fırtına.
Ynkarrdan aşagrya: 1 — Limon şerbet* - Nota 2 — Ar>ş yanan yer -Enctom I — Edat - Gezinti 4 — Askeri kuvvet * Bir opera 5 — îsyan eden - Genişlik ¦ Nida 6 — İşaret -NeH edatı T — Binlerle hayvanlara yedirilen yeşil bir ot - Taallûku olan 9 — Anne * Nrda - Nota 10 — İle - Üç - Mayi halinde ateş 11 — Karla örtülü - Erkek.
DÜNKÜ B tT, M AÇANIN HA I .Kİ
Soldan *a£at 1 — Kalamata 2 — Şubat - Zalim 3 — Araba - Ara 4 — Hu - Alabanda 5 — If - Dev -İn 6 — Batak - KK 7 — Asi - Razakı 8 — Aç - Devaaa 9 — Azim e -Hata 10 — Dam - Veli 11 — An -Kenar - Ut.
Yukarıdan aşağıya: 1 — Şahika -Ada 2 — Kuruş - Saçan S — Aba -Biçim 4 — Labada 5 — Atalet - Deve 6 — En 7 — Azak - Kav - La 8 — Tarak - Zahir 9 — Alan - Kasa 10 — Dikkat 11 — İmkân - Ant
Zabıta Haberleri:
Aşk Yüzünden Bir Facia
Bir Genç, Kız Kardeşile Sevişen Adamı Ağır Surette Yaraladı
Evvelki gece Küçükpazarda kanlı bir hâdise olmuş, bir genç, kız kardeşile sevişen diğer bir genci bıçakla a§ır ve tehlikeli surette yaralamıştır.
Küçükpazarda Hacıkadın mahallesinde oturan Tabir oğlu Sadettin isminde bir genç ayni evde oturan Şükrünün kızı Saimeye âşık olmuştur. Sadettin bir fırsatını bularak esasen kendisine kar. şı lakayt olmadığı her halinden anlaşılan Saimeye ilânı aşk etmiştir. Bundan sonra iki genç gizlice •sevişmeğe başlamışlardır. İki gencin sevişmeleri etrafa şayi olmuş, duyrnıyan yalnız ev halkı kalmıştır. Evvelki akşam mahalle kahvesine uğrayan Saimenin kardeşi Arif Çetin arkadaşlarından biri tarafından kahvenin bir köşesine çağırılmış ve ortada dolaşmakta olan dedikodudan haberdar edilmiştir. j
Bu haberi alınca beyninden vurulmuşa dönen Arif bir deii gîbi kahveden dışarı fırlamış ve evine doğru koşmağa başlamıştır. Arifle Saadettin tam evin ö-nünde karşılaşmışlardır. Arif soğukkanlılığını muhafaza etmeğe çalışarak: «Sadettin bir evde otu. ran bir kıza fena gözle bakmaktan utanmıyor musun?» demiştir.
Sadettin ise hiç telâş eseri göstermeden : «Kardeşin beni seviyor, ben de onu seviyorum, bunun ayıbı neresinde?» cevabını vermiştir.
Arif bunun üzerine bıçağını çe„ kerek Sadettıni göğsünden ve kaba etinden ağır ve tehlikeli surette yaralamıştır.  -
Sadettin ümitsiz bir halde Cer rahpaşa hastanesine   kaldırılarak tedavi altına alınmış, Arif yakalanarak tahkikata başlanmıştır.
Beyaz Zehir Kaçakçıları Yakalandılar
Tophanede Berberler sokağında oturan eroin kaçakçısı Arap Necmi ile Ctbalide oturan afyon içici ve kaçakçısı Mustafa yakalanarak Adliyeye verilmişlerdir.
İT Şişlide Eşrefefendi sokağın, da 103 numaralı evin tamiratında çalışan amele Hüseynin başına bir kapı düşerek ağır surette yaralanmıştır.
Şoför Mustafanın idaresindeki kamyon dün aksam saat 21 raddelerinde Sultanahmetten Sir-keçiye doğru inmekte iken anî o-larak önüne çıkan bir adama çarpmamak için manevra yapmak istemiştir. Bu sırada kamyon bir elektrik direğine çarpa-
rak hasara uğramış, ağır surette yaralanan şoför Mustafa hastaneye kaldırılarak tedavi altına alın-
mıştır.
Halkevleri Balosu
Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul teşkilâtı tarafından Halkevleri menfaatine tertip edilen balo I mart 1941 cumartesi günü akşamı saat ondan itibaren Taksim Belediye gazinosu salonlarında verilecektir. Menfaati Halkevlerinin tekemmülüne ve içtimaî yardım işlerine tahsis edilmiş olan bu balo şehrimizin iktisadî ve malî muhitlerinde ve diğer zevat nezdinde alâka ve sempati ile karşılanmıştır. Balonun mükemmeliyetini temin etmek üzere teşkil edilmiş olan muhtelif komiteler çalışmalarını bitirmek üzeredirler. I mart 1941 akşamı Taksim Belediye gazinosunun tarihinde en nezih, kibar ve müstesna eğlence akşamlarından birini teşkil edecektir.
Yeni Neşriyat:
Les Gammes
Kıymetli   muharrir   ve   edibimiz
fransızca muallimi Edip Ayel çok ince hislerinin birer numunesi olarak Les Gammesonnets başlığı altında güzel   bir eser   ncşretmlştir.
BL'aONKU  PROGRAM
8 Program 8.03 Ajans haberleri 8.18 Hafif parçalar <P1.) 8.45 9 Ev kadını - Yemek listesi
12.30 Program 12.33 Karışık şarkı ve türküler 12.50 Ajana haberleri 13.05 Karışık proÇramm devamı 13.20 14 Muhtelif parçalar (Pl.)
18 Program 18.03 Radyo Svlng ku-artesi 18.30 Meydan sazı vc faslı 19.30 Ajans haberleri 19.45 Solo şarkılar 20.15 Radyo gazetesi 20.45 Temsil 21.30 Konulma 21.45 Radyo salon orkestrası 22.30 Ajans haberleri 22.45 Radyo salon orkestrasının devamı 23 Dans müziği (Pl.) 23.25 23.30 Kapanış.    .
-o
Mesut Bir Evlenme
Gazeteci arkadaşlarrmızdan ve İktisadi Yürüyüş mecmuası sahiplerinden Aslan Tufan ile güzide genç kızlarımızdan Belkıs Vergin'in yarın düğünleri yapılacaktır. Bu kıymetli çiftin düğünü şerefine yarmki cumartesi akşamı saat 21 den sabaha kadar devam etmek üzere Tokatlı-yan salonlarında bir gece eğlencesi tertip edilmiştir. Arkadaşımıza saadetler diler, her iki aileyi tebrik ederiz.
27 ŞUBAT 1941
Sterlin Dolar
İsviçre Frac. Drahmi Leva Peçeta Dinar Yen
İsveç Kronu
Esham ve Tahvilât
Ergani 20,05
Sivas - Erzurum 3 19,65
1932 % 2 Hazine tahvili 59,—
5,24
132,20 31,— 0,9975 1,6225 12,9375 3,175 31,1375
31,005
Muhammen bedeli 679.500 (altı yüz yetmiş dokuz bin beş yüz) lira olan  150 adet Demiryol makas takımı 10/4/1941  perşembe günü saat 15,30 da kapalı  zarf usulü ile Ankarada İdare  birasında satın alınacaktır.
Bu işe girmek isteyenlerin 30930 (otuz bin dokuz yüz otuz) liralık muvakkat teminat ile kanunun tayin ettiği vesikaları ve tekliflerini ayni gün saat 14,30 a kadar komisyon reisliğine vermeleri lazımdır.
Şartnameler 200 kuruşa Ankara ve Haydarpaşa veznelerinde satılmaktadır.      (1281)
Kuleli Askerî Lisesi Müdürlüğünden:
Kuleli Asker! lisesine girmiye istekli olup da taşralarda şubelere, Istanbulda da doğruca mektebe müracaat etmiş olanlardan sınıflann-da dönekliği olmıyan bütün girme şartlarını haiz bulunan ve ayni zamanda giriş evrakını tekemmül ettirmiş olan isteklilerin imtihanları yapılmak üzere 7/Mart/941 cuma günü saat 9 da Kuleli lisesinde bulunmaları ve bu tarihte mektepte bulunmıyanların haklarını kaybedecekleri ilân olunur.        (1443)
istanbul Fiyat Murakabe Komisyonundan:
52 No. lu ilân: / l*
Tip ekmeklik % 15 çavdarlı unun beher 72 kiloluk çuvalmın fiyatı 978 kuruş olarak tesbit edildiği ilân olunur. (1548)
Betoer Meran* T knrus
ot 2/3^41 men bedeli 5308
alma
75 14 öc
fiyat fa
betti
edilen 66000 kflo M obam-
Beterin» tatoineD «Ui Ura. üjmt touriı 100
semeri 1/VW1 günü mat 1L30 da pazarlıkla satın alınacaktır. Muhammen bedeli 5000 lira olup kati teminatı 750 liradır. Şartnamesi her gün komisyonda görtttebfiftr. tafceicliWin belli gün ve aaalU Fındıklıda satm-alma komrayottun* grelroetori. U4îM>>
?
Aşağıda cins ve mikdarları yazılı üç kalem malaeme 1/3/941 günü saat 11 de pazarlıkla satın alınacaktır. Şartnamesi her gün komisyonda görülebilir- Bunların her biri ayn ayrı taliplere de ihale edilebilir. İsteklilerin belli gün vc saatte Fındıklıda satmalına komisyonuna gelmeleri.
(1498)
Cinsi Mlkdarı
Kilo
Benzin 21000
Naftalin 2500
Kınnap
Muhammen B.
L. Kr. 8022 00 1620 00
40000 metre    578 00
Karî Te.
L.   Kr. 1203 30 243 75 88 12
Beherine tahminen elli lira fiyat konulan 100 adet komple tevhit semeri 4/3/941 günü saat 11,30 da pazarlıkla satın alınacaktır. Muhammen bedeli 5000 lira olup kati teminatı 750 Uradır. Şartnamesi her gün komisyonda görülebilir. İsteklilerin belli gün ve saatte Fındıklıda satm-alma komisyonuna gelmeleri (1497)
İKRAMİYE
1S41  İKRAMİYELERİ
T. İş Bankası 1941 Küçük
Tasarruf Hesapları İkramiye Plânı
1 adet 2000 Liralık = 2000—T
3 2 4 8
35
S0
oOO
> > > > > > >
1000 750 500 250 100 50 20
> » > > > > >
= 3000.— >
= 1500.— >
= 2000.— >
= 2000.— >
= 3500— >
= 40C3.— ,
= 6000.— >
Keşideler : 4 Şubat, 2 Maya, 1 AJ ı-toa, 3 ikincilerin UriLI.riado yapılır.
Deniz Levazım Satınalma Komisyonu İlânları
' 1 — Bir adet mazotla müteharrik 9 beygir kuvvetinde ve normal 60 s/m lik ray üzerinde yürüyen lokomotif alınacaktır.
2 — Derhal teslim edilmek üzere elinde bu evsafta lokomotif bulunan isteklilerin katalok veya resimlerile birlikte 5/3/941 akşamına kadar komisyonumuza müracaatları ilân olunur. (1469)
5000   Adet    Makara 10000      >      Küçük kemik düğme 100   Metre   Mat muşamba 420   Adet    Cam fanos «muhtelif renkte> 225      »      Çelik bilya «muhtelif kuturda» 375      >      Pirinç vida «muhtelif kutur ve boyda» 8      >      Anot bataryası «150 voltluk» Yukarda cins ve mikdarı yazılı eşya ve malzemeden her bir kalemi ayrı ayrı l/Mart/941 cumartesi günü saat 11 den itibaren pazarlıkla alınacaktır.
İsteklilerin komisyonda belli gün ve saatte hazır bulunmaları. (1504)
Askerî Fabrikalar Salına ma Komisyonu İlânları
3284 sayılı kanun mucibince 2240 ton demir hurdası mahreç İstasyonlarında vagon dahilinde teslim şartile beher tonu 17,5 liradan satm alınacaktır. Şartname parasızdır, isteklilerin teklif edecekleri hurda miktarı 15 tondan aşağı olmamak üzere yapılacak tekliflerin teklif e-dilen miktar üzerinden yüzde 7,5 teminatı ile birlikte 1 mart 941 tarihine kadar Ankarada Askeri Fabrikalar satın alma komisyonuna müracaatları. «1320»
Nafia Vekâletinden:
17/3/941 pazartesi günü"saat 16 da Ankara Nafıa Vekâleti binası içinde malzeme müdürlüğü odasında toplanan malzeme eksiltme komisyonunda «2636» lira «37» kuruş muhammen bedelli Ankara Çubuk barajında yaptırılacak santral ve telefon tesisatı şartnamesinde yapılan tadilât üzerine yeniden açık eksiltme usulü ile eksiltmesi yapılacaktır.
Eksiltme şartnamesi ve teferruatı bedelsiz olarak malzeme müdürlüğünden alınabilir.
Muvakkat teminat «197» lira «73» kuruştur.
İsteklilerin muvakkat teminat ve şartnamesinde yazılı vesaik ile
birlikte ayni gün saat 16 da mezkûr komisyonda hazır bulunmaları lâzımdır. (1120) (1477)
BURSA DOKUMACILIK ve TRİKO ı A
Türk Anonim Şirketi
KİŞ
MECLİSİ İD ABESİNDEN:
Md Ankara Mensucat Fabrikası Türk Anonim Şlraen <Yüniş» heyeti um ilmiyesinin 28 Şubat 1941 tarihinde yapacağa fevkalâde içtimai ile ayni Şirket heyeti umum iyesinin 17 Man 1941 tarihinde yapacağı alelade heyeti umumiye!erinin bu toplantı günleri iptal edilmiş ve Bursa Dokumacılık ve Trikotaj Türk Anonim Şirketi İpekiş'e Ankara Mensucat Fabrikası Türk Anonim Şirketi Yüniş'in iltihakı dolayıslle Şirketimiz hissedarlar fevkalâde heyeti umumiyeslrün 28 Mart 1941 tarihine tesadüf eden cuma günü saat 16,30 da, alelade heyeti umumlyesinln de ayn) gün saat 16,45 de Istanbulda Şirket Merkezinin bulunduğu Yenl-postane caddesinde 47 numaralı binada toplanacağından muhterem ortaklarımızın mezkûr gün ve saatte içtimada hazır bulunmaları rica olunur. Bu davetimizin eski Ankara Mensucat Fabrikası Türk Anonim Şirketi Yüniş hissedarlarına da şâmü bulunduğunu bir yanlışlığa mahal kalmamak üzere tasrihan beyan ederiz.
FEVKALÂDE   HEYETİ UMUMÎYE RUZNAMESİ
BERVEÇ HİATİDÎR;
1 — Her iki Şirket heyeti umumiye3ınce birlenme baklanda verilen 28/12/1940 ve 30/12/1910 tarihli heyeU umumiye kararlarının tatbik şeklinin görüşülmesi ve karara bağlanması,
2 — Sanık Ankara Mensucat Fabrikası Türk Anonim Şirketi Yünlş namına mukayyet bilcümle gayri menkul emvalin ve fabrika- -lann ve müştemilâtının bilcümle demirbaş eşyası ve mütemmim cüzülerl ve teferrüatllc birlikte mezkûr Ankara Mensucat Fabrikası Türk Anonim Şirketi Yüniş'in. Bursa Dokumacılık ve Trikotaj Türk Anonim Şirketi İpekiş'e zam ve iltihakı s ur etil e birleşmesi sebebile Bursa Dokumacılık ve Trikotaj Türk Anonim Şirketi tpeklş namına tashihi kayıt ve ferağı ve devirleri için icabeden bilcümle muamelelerin Tapu îdaresi huzurunda ifası ve iktiza eden evrak ve takrirlerin imza ve ifası ve yukarıki kararların temini infazı için icap edebilecek bilcümle merasimi kanuniye ve muamelâtın yapılması hususunda münferiden veya müctemlan vaz'ı imzaya ve ayni salâhiyetlerle başkalarını tevkUe mezun olmak üzere intihap ve tevkili İcap eden zevatın tayinL
ALELADE  HEYETİ  UMUMÎYE  RUZNAMESİ
BERVEÇHİATÎDtR;
1 — Şirketimizin 1940 senesi bilançosu e kâr ve zarar hesaplarının okunması ve tasdiki,
2 — Şirketimizin   Meclisi İdare ve Murakıplar    raporlannzn
okunması ve Meclisi İdare ve Murakıpların 1940 senesi hesaplarından dolayı ibrası,
3 — Eski Ankara Mensucat Fabrikası Türk Anonim Şirketi Yüniş'in 1940 senesi bilançosile kâr ve zarar hesabının okunması ve
tasdiki,
4 — Eski Ankara Mensucat Fabrikası Türk Anonim Şirketi Yüniş Meclisi İdare ve Murakıplar raporunun okunması ve kârın eski Ankara Mensucat Fabrikası Türk Anonim Şirketi Yüniş hissedarlarına tarzı tevzii hakkında karar itası ile Meclisi İdare ve Murakıpların 1940 senesi hesaplarından dolayı İbrası,
5 — Şirket mukavelesi hükümlerine göre Murakıp adedinin üçe iblâğı ve yeni Murakıpların seçilmesi.
I
İnhisarlar Umum Müdürlüğünden
1 — Keşif şartname ve plânı mucibince İdaremizin Tekirdağ şarap fabrikasında yaptıracağı tuğla baca inşaatı işi pazarlık usuliyle
yeniden eksiltmeye konmuştur.
2 — Keşif bedeli «12410.80» lira muvakkat teminatı 931 liradır.
3 — Pazarlık 10/3/941 pazartesi günü saat 14 de Kabataşta leva-7 mı ve mubayaa t şubesindeki alım komisyonunda yapılacaktır.
4 — Şartname sözü geçen levazım şubesinden ve Tekirdağ mü-dürlüğ-ünden 62 kuruşa alınabilir.
5 — İsteklilerin pazarlık için tayin olunan gün ve saatte şartnamesinin F fıkrasında yazılı vesaik ve % 7,5 güvenme paralarüe birlikte mezkûr komisyona müracaatları.       (1243)
Türkiye Candmriyaü
Ziraat Bankası
Kuruluş tarihi: 1888. — Sermayesi: 100,000,000 Türk lira»
Şube ve ajans adedi: 265. Zirai ve ticari her nevi banka muameleleri.
Para Mrlktireolere 38,800 lir* İkramiye veriyor.
Ziraat Bankasında kumbaralı ve umarsız tasarruf hesaplarında en az 50 Uran bulunanlara senede 4 defa çekilecek kur*a İle aşağı-daki plâna göre İkramiye dağıtılacaktır:
4 adet 1,0*0 liralık 4,000 Ura 4    »     600     »       2,000   » 4    »     250     »       1,000   » 40    »     160     »       4.000   »
LA T: Hesaplarındaki paralar otr sene İçinde 60 liradan aşağı düşmiyenlere ikramiye çıktığı takdirde % 20 fazlasüe verilecektir.
4 defa, 1 eylül, 1 blrlaelkânu, 1 mart 1 haziran tarihlerinde çekilecektir.
100 adet M liralık 5,000 lira 120   »   40      >   4,800   » 160   »   20      »    $,200   a
ŞEHİR   TİYATROSU TEMSİLLERİ
TEP£ÜAŞİNDA       _ İSTİKLAL. CADDESİNDE
DRAM    KISM       MffiHH     KOMEDİ   KİSMİ
BU AKŞAM İLJİTTİ BU    AKŞAM
Saat 20,30 da       HU II Saat 20.30 da
MEŞALELER ^tjül W w*aatm ODALAB
Her gün gİ7t#e çoc rk    rr*-~*zrt Içüı bilet v-^T'r. Beyant, LAleli, Aksaray, Şehremini ve Topkaprya otobüs temin olun
Sakıbi ve Neşriyat Müdürü:  AHUJCT lAi. a \a
BaftAİdjfı Yer: VATAN UATBAAâl