r
Başmuharriri:
AS-ıet   Emin   YALMAN
VATA NEVİ — Cagaloğlu, Molla Fenarl S. 32 Telefon: 241SG —   Telgraf VATAN ist.
4 MART   1941
SALI
^
^
ÜÇÜNCÜ SAYFAMIZDA
Bulgaristan Geç sn Harbe Nasıl Süraklanralştl ?
Fiyatı: 5 Kuruş
SİYASI  SABAH   GAZETESİ
Yıl:
Anlatan: CELÂL PERİN
[Bulgar Meclisindeki eekl Türk mebuslarından] j
Lâfa Değil, Hâdiselere Bakıyoruz
Bir tecavüz harbinde rehber akıl değildir, ancak ihtirastır.
Yazan: Ahmet Emin YALMAN
ulgaristan bugün işgal altında bir memlekettir. Mihverin küçük milletler için hazırladığı mahkûm gömleğini giymiştir. İstiklâli bahasına bile olsa
büyümek ümidile kumara dalmış I în&Uterenin bir buçuk yddanberl mihverin eline geçmemesi için çok çalış-
ve varını yoğunu Alman talihine bağlamıştır.
Bulgar hükümeti harp talihinin makûs gitmesi ihtimalini düşünerek sulhe hizmetten, Almanlardan teminat aldığından, ahitlere saygı göstereceğinden, komşu hükümetlere karşı tecavüz maksatları beslemediğinden bahsederek bir kaçamak bırakmıya çalışıyor. Diğer taraftan Almanlar da Bul-garistanın işgalini, İngilizlerin Balkanlardaki tecavüzlerini ön-liyecek bir tedafüi tedbir diye göstermiye uğraşıyorlar.
Bugünün söz piyasasında Mihverin ve Mihver devletlerinin işgal ve nüfuzu altına düşenlerin verdikleri sözlerin kıymeti sıfırdır. Almanların ve İtalyanların gittiği yol, yırtılmış ahitlerin kırpın tılanle doludur. Söz denüen şeyi, kendilerini yarın için iptidadan bağlayıp başkalarına emniyet vermek ûfzere kullanmıyorlar. Buna, köprüyü geçerken işe yarıyabilecek muvakkat bir vasıta gözile bakıyorlar.
Bu cihetle bizim için lâfa değil, hâdiselere bakmak zarureti vardır. Almanların hareketi kendi sözlerile değil, ancak iki unsurla tahdide uğrayabilir: Kendi menfaatleri ve karşılarında bulabilecekleri mukavemet..
Menfaat bakımından Alman yayılma istinasına hudut yoktur. Bütün iş. bir hedefe varmak için sarf edilmem lâzım gelen emeğin, o işin temin edeceği menfaate uygun bir bedel olup oimadığın-dadır.
Mukavemete gelince bugüne kadar Almanların tuttuğu yoi, her memleketin istiklâl azmini ve beka sevgisini içten içe kem irdikten sonra oraya zahmetsizce sokulmaktır. Romanyada Kralın çılgınlığından ve Demir Muhafızların suç ortaklığından istifade ederek arka kapıdan içeri dolmuşlardır. Bulgaristanda gazeteleri satın alarak, Bulgarların toprak iştihalarını yem diye kullanarak uzun zamandanberi zemini hazırlamışlar, mukavemeti adım adım gevşetmişler, nihayet içeri sokulmuşlardır.
Bundan sonra ne yapacaklardır? Karşılarında iki yol vardır: Birincisi Bulgaristanda durmak ve İtalya Ue Yunanistan arasında sulh yolu ile tavassutta bulunarak Balkanlarda fili bir mütareke kurmak...
ikincisi de buralarda bir harp
cephesi kurmayı g^-.  o.arak su
veya bu ._____aıneUe ûuah-lı teca-
vuzıere geçmek...
Biz çoktanberi fena ihtimali gözönünde tutarak kendi kendimizi iyice hazırladık, bundan sonra da iyi ihtimalle kendimizi oyalıyarak biran bile basiretimizi azaltacak değiliz. Dünkü sayımızda tahlil ettiğimiz Balkan filî mütarekesi ve emniyet sahası fikri* aklın icap ettirdiği gidiştir. Fakat bir tecavüz harbinde rehber, hiçbir zaman akıl değildir, ancak ihtirastır.
Bütün iş şuradadır: Almanlar şimalde tecavüz hajbine girişmek arzusunda bulunuyorlar mı? öyle ise cenupta ikinci bir cephe kurmaktan ise tedafüi davranmak işlerine geliyor mu? gelmiyor mu?
Şimalde ve Balkanlardaki hâdiselerin bu suallere vereceği cevabı her vakitki sükûn ve temkinimizle ve daima ittikte durarak, takip etmekteyii.
tığı Rumen petrol depolarının mühimlerinden   biri ki,   Köstencededlr simdi İngilizler   tarafından   bombardıman edilmek tehlikesine maruzdur
Romanya Petrolları Tehdit Altında
Art.k İngiliz bom bardıman lan İçin Yol Açılmıştır!
«Balkanlara harbi kimin getirdiği meydandadır. Mihver, Ingiltereye başka yerlerde vurmak istiyor. Bunun için masum milletleri ateşe atmaktan çekinmiyor:
Bulgar Başvekili Filof, Sobranya-da söylediği bir nutukta Bulgarista-nm komşu devletlerle hoş geçinmek arzusunda olduğunu söylemiştir.
«Bulgaristanın bu emelde olduğu doğru olabilir.
"Fakat bu vazıyette, Bulgaristan topraklarının harp sahnesi haricînde bulunması nasıl mümkün olur?
"Şimdi, İngilizler için Bulgar şimendiferlerini, köprülerini, nakil vasıtalarını ve Romanya petrol havzasını bombardıman etmek îçin yol açılmıştır.
«Harbin - Balkanlara yayılması, bazı Balkan devletleri için felâkettir. Mihver, Balkan milletlerini rahat bırakmamıştır. Uzun seneleri harplerle geçiren Balkan devletleri, bundan uzak kalmak için çalıştılar.
11 Almanya, doğrudan doğruya Ingîltereye taarruza cesaret edemiyor. İşte bunun içindir kî, harbi başka yerlere   nakletmek isti-
Romanyada Işıklar
donduruluyor
Saat Sekizden
İtibaren Şehirler Zifirî Karanlık
İçindedir
Büyük   bombardımanlara   hazırlanmakta olduğu bildirilen Romanyanın şefi G. ANTONESKU
Bükreş, 3 (A.A.) — Ste-fanî: Romanyada, dün ak-şamdanberî saat 20,30 dan sabah saat 6,30 a kadar ışıkların söndürülmesine baş lanmıştır.
Lehte Rey Verenler Bir
Milyondan Fazla imiş
Bükreş, 3 (A.A.) — Antonesku hükümetinin siyaseti hakkında yapılan plebisitin blrlnel günü elde e-dllen netice şudur: 1,163,050 kişi lehte, 1,315 kişi de aleyhte rey vermiştir.
yor. Ingilterenîn zayıf noktalarını arıyor.
(Radyo Gazetesinden)
Okuyucularımızdan Bir Rica
Gayrimeşru Rekabete Karşı Kendilerinden
İş Beraberliği Dileyoruz
Geçenlerde: «Dağ başında j Rakip bir gazetenin gayrimef-mıyız?» diye bir yaz. yazarak | ru rekabeline alet olfm müvezzi-bazı semtlerdekı gazete satıcılarının gayrimeşru bir rekabetin aleti   olduklarını   ve    (Vatan)
okuyucularına istemedikleri gazeteleri    bırakıp    savuştuklarını
yazmıştık.
Bu halin son zamanlarda yeniden canlandığına dair okuyucularımızdan şikayetler yağmıya başladı.
Takip edilen usul şu:
Gazeteci apartimanın kapıcısına (Vatan) dan başka bir gazete bırakıp savuşuyor. Okuyucu bunun farkına varıp harekete geçinceye kadar müvezzi ortad y kaybolmuştur. Ertesi sabaha kadar bulmak imkanı yok. Ertesi sabah da yine başka gazete bırakıp savuşur.
Gazete müvezzii, karim istediği gazeteyi getiren ve her gazeteye müsavi muamelede bulunan bitaraf ve dürüst bir adam olmalıdır.
I erin isimlerini ve vazife gördükleri semtleri bize bildirmelerini ve bizden tam bir iş beraberliğini esirgememelerini okuyucularımız, dan dileriz.
Türkiye
Bulgar Vaziyeti
! Harbi Bize Bir Adım Daha
Yaklaştırmıştır
"Bulgaristanın harp sahası olması harbi, bize bir adım daha yaklaştırmıştır.
"İttifaklarına, taahhütlerine sadık olan Türk milleti, komşu milletlerde olup bitenlere karşı uyanık ve Millî Şefinin etrafında sağlam bir kale gibi hâdiselerin inkişafını takİD etmektedir.,,
— Radyo Gazetesi —
V._J
Boğaza Mayn Döküldü!
Türk Donanması Çanakkalede
Londra, 3 (A.A.) — Reuter ajansının diplomatik muhabiri yazıyor:
B. Eden'in orta Şarkta tam zamanında bulunması kendisine son hâdiselerden doğan bütün meseleleri yerinde tetkik fırsatını vermektedir. 4 "\ H - *
Boğazlara mayin dökülmesi, Türk filosunun Çanakkaleye muvasalatı, Türkiye hükümeti tarafından her türlü ihtimale karşı hazırlıkları inkişaf ettirmek için alınan iki tedbirdir. Türkiye, bilhassa tehlike daha yakın bir hal aldıktan sonra tamamile tetikte dur. maktadır.
Alman inişi karşısında Yuna-nistanın hareketine gelince, bunun pürüzsüz ve tam vekarlt olduğunu söylemek kâfidir.
-o-•
Almanya Bize
Saldırmak istemiyormuş!
Berlin, 3 (A.A.) — Bir hu-sudî muhabir bildiriyor:
Propaganda nezaretinin matbuat servisi şefi, Almanyarun Türkiyeye karşı tecavüz niyetleri olmadığını söylemiş ve Alman -Türk münasebetlerinin iyiliğin! hatırlatmıştır.  Neticede  demiştir
ki:
«Türkiyenin gidişini tasvip etmek veya etmemek bize düşmez. »
Ankaradan sonra   Atinaya   giderek Yunan Kralı tarafından kabul edilen ingiliz Hariciye Nazın EDEN
Eden, Yunan Kralı İle Konuştu
Yunanlılar "Nihaî Zafere Kadar Harbedeceğiz!,, Diyorlar
Atina, 3 (A.A.) — îngiltere Hariciye Nazın Eden, bir kaç gün A-tinada kalacaktır.
Eden, dün Kral Jorj tarafından kabul edildikten sonra Başvekil Ko-rizisle görülmüştür.
Korizis tarafından gugün Eden şerefine bir öğle ziyafeti verilecektir. Akşam ingiltere elçiliğinde de bir ziyafet vardır.
Atinada Müzakereler  Devam
Ediyor
Atina, -1 (A.A.) — Eden, resmi öğle ziyafetinden çıkarken halk kendisini İngiliz ve Yunan milli marşları söyliyerek büyük bir tezahüratla karşılamıştır. •
öğrenildiğine göre. Edenin Yunan ricalile dün akşam başladığı görüşmeler gece yarısından sonraya kadar devam etmiş ve bugün öğleden sonra tekrar başlamıştır, ingiliz Impara torluk erkânı harbiye reisi General Sir John Dili, görüşmelerde hazır bulunmuştur.
Amerikalılar
Alt
ına
Boğuldular
Mevcut: " 22 Milyar 200 Milyon Dolar!
Nevyork, 3 (A.A.) — Tass: Assocıeted Presse göre, son günlerde ve Nevyorktan Knoks kalesine sekiz buçuk milyar dolarlık altın nakledilmiştir. Burada motorlu bir fırka yeraltı mahzenlerinde- saklanmakta olan on dört milyar dolar kıy meyinde altmı muhafaza etmektedir.
Amerika hâlen yirmi iki milyar İki 'Uz milyon dolar kıymetinde altına maliktir.
Bugün Dünya Vaziyeti
Ajans ve Radyo Gazete sine Göre Günün En
Mühim   Hâdiseleri
Bulgaristandaki   Almanlar Yunan hududuna inmişlerdir. İngiliz - Bulgar diplomasi münasebetleri kopmuş Bayılıyor.
•fc   İngilizlerin, Bulgaristan ve Romanyadaki askeri hedeflere taarruzları bekleniyor. Romanyada ışıklar söndürülmüştür. Yugoslavyadakl İngilizlerin bir kısmı memleketi terketmişlerdlr.
^   Eden Atinada müzakerelere devam ediyor.
Yunan Hududuna Dayandılar..
Sağ Cenah
ikte,
enn
M
Sol Cenah Musfafapaşada!
Londra, 3 (A.A.) — Müstakil Fransız ajansı bildiriyor:
Şimdi Bulgaristanın mukadderatı teayyün etmiş olduğundan bütün dikkat tabiatile Alman ordularının cenuba doğru ileri hareketlerinde tutacakları istikamet üzerinde toplanmaktadır.
Londraya gelen ve akşam gazetelerinde büyük başlıklarla çıkan haberlere göre, bazı müfrezeler Yunan hududunda kâin dört mevkie gelmiş bulunuyorlar. Bu mevkiler Zlatograd, Menlik, Trigard ve Mustafapaşadır.
Diğer bîr habere göre de, Fi-libeye varmış olan piyade müfrezeleri bugün alelacele Türk hududu istikametine sevkolun-muşlardır.
Yunan hududunda işgal edilen mevkiler içinde en ehemmiyetlisi Menlik'dir. Çünkü bu mevki Rupel boğazında kâindir. Motorlu tümenler için Bulgaristandan Yunanistana geçmek için eh az fena olan yol burasıdır. İşte, Sofya'dan geçen Alman kıtaları der. hal buraya teveccüh etmişlerdir. Bununla beraber bu mevsimde yollar çok fena olduğundan ve eriyen karlar çamur deryası haline geldiğinden, Almanların Yu-nanistanı istilâdan evvel Yuna-nistanda infisah hasıl etmek üzere korkutmıya teşebbüs etmesi beklenilebilir. Ayni zamanda Almanya» Yugoslavya üzerinde de tazyikine devam edecektir. Yugoslavya nazik bir vaziyette ve tecerrüt etmiş bir halde bulunmaktadır. Bu tazyikin hedefi Yu-goslavyayı da üçlü pakta iltihak ettirerek Selâniğe inmek üzere daha iyi bir yol olan Vardar vadisini elde etmektir.
Al man yanın   Bulgaristan»   gelmesi Üzerine de İngiltere Ue harbe devam edeceği teyit   edilen   Yanan Is tanın hükümdarı M. YORGİ II
İngilizler Dfln Yngos avyada
ayrıldılar
Belgrat, 3 (A.A.) — Ste-fanî: Bir 90le İngiliz tebaası ile Polonyalı ve Çekoslovakyalı siyasî mülteciler Yugos-lavyadan ayrıldılar.
ingiltere
Bulgaristanla Münasebetini
Kesiyor!
Sofya, 3 (A.A.) — Stefani ajansı bildiriyor:
Her ne kadar resmi beyanat yapılmamışsa da Sofyadaki İngiliz elçiliği mahfilleri ingiltere ile Bulgaristan arasındaki diplomatik münasebetleri kesilmiş addediyorlar. Elçilik erkânından bazıları ve bu arada ata-şemiliter Albay Roos, Türkiyeye gitmek üzere Sofyayı tcrketmişler-dir.
Yunan elçiliği erkanından bazıları da Sofyadan ayrılmışlardır.
GÜNÜN SESİ
Hazmedemezce &üt yerine kan akacak!
Büyük Sükûnumuzun
Sebepleri
Yazaa: REŞAT NURİ
Eski müttefikimiz Uç gündenberl hudut komşumuzdur. Bir yığın macera bu büyük dalgayı huduttan hududa sürükliye sürükllye nihayet kapımıza kadar getirmiştir.
Efkân umumlyemiz bu hâdiseyi inanılmaz bir soğukkanlılıkla ve sükûn İle karşılıyor.
Bu sükunun ecnebini her şeyden evvel milletimizin müstesna yaratılışında aramak lâzımdır- Büyük fertler gibi. büyük milletlerde de mücadele ve tereddüt karardan evvelki zamanlardadır. Ondan ötesi artık hiçbir şeyin bozamıyacağı bir muhteşem sükûndur.
Türk milleti tarihinin hiçbir devrinde kendini bu kadar bir, bu kadar kuvvetli, yaşamak hakkının müdafaası İçin göze alınacak herhangi bir muharebeye mânen, maddeten kendini bu kadar hazır hfs-eetmemlştlr. Maamafln, büyük sükûn ve emniyetimizin sebebi Rainiz her şeyi göze almaktan doğmuş bir feragat ve fedakarlık duygusundan ibaret değildir. Onun akıl ve mantıklınızla rzah edilebilecek sebepleri de vardır.
Almanya kapımızın önündedir. Fakat bizim kapımızın şimdiye kadar geçilen kapılardan   bambaşka
bir hususiyeti vardır. Bizim kapımızın bir İşaret, bir iki silah şıkırtısı üzerine ardına kadar açılarak kapılardan olmadığını muhakkak ki, Almanya da bizim kadar biliyor.   •     ~°-      -Â -      -
Almanya yalnız realist asker gö-rüşile değil, bizimle bir şiirde dövüşmüş eski müttefik hatıralarlle de biliyor ki, bizim kapımız, önünde macera arayan kurt oyununun tehlikesizce oynanabileceği bir kapı değildir. Çünkü o kapının arkasında bekllyen kurlun tâ kendisidir.
Almanya kapınuzdadır,   olabilir, biz de başka bir macerada kendile-rile yanyana   dövüşmüş   bir eski müttefik olarak biliyoruz kl.   Almanlar adara yemezler.   Onlar da nihayet bizim gibi İnsanlardır. Yak-taşan gölgelerinin nevroz ve panik halindeki başka milletlerde uyandırdığı    ürkütücü     hayali    bizim Mehmetçikte aramak   beyhudedir. Hiçbir şey ona   eski   müttefikini cesur, fakat   tâbli bir   insan ebadından başka bir nisbette göstermiye muvaffak olanııyacaktır. Nihayet kendi lehimize   olarak şuna da kuvvetle kaniiz kl, kapımıza u-laşan dalga, meselâ Fransaya çarpanın ayni olamaz; o uzun bir mesafe içinde önündeki sedlerl aşa a şa varabileceği son noktaya eriş mis ve hızını kaybetmiş    bir ölü
dalgadır.
Bütün bunları bilen .ve içinde bulunduğu hengâmenin verdiği müfrit teheyyüçlere rağmen realist asker mantığını kaybetmemesi lâzım gelen Almaııyunın hiçbir şeyi esaslı surette halletmiyecek bir macera uğruna bizi harekete getirmekten sakınacağını ummak pek safdillik sayılmamalıdır.
90
Anlatan : Nuri ( Paşa )
— 6 —
Ganimet Bol Olduğu İçin Ahali
Ellerine Geçen italyan Askerî Eşyasını Ucuza Satıyorlardı
Kendi hal    ve vaziyetini anlattı «bari geleceklerin yolunu ve hareketlerin} tanzim için uğraşalım; polisin takibinden kurtulmak im kâm    bulunursa ben    kaçayım»
dedi.
Tunueta görüştüğü kimseler araamda Nuri Paşa, Recep Paşanın oğlu Ekranı hatırlamaktadır. Bu zat ona gelecek zabitlerin huduttan ikişer ikişer geçmelerinin kabil olduğunu, fakat buradan Trablus hududuna kadarkı yollarda hep İtalyan dolu bulunduğunu ve bunların bir yabancı görünce derhal polise haber vermekte olduklarını söylemiştir.
Filvaki Nuri polisin pençesine düşmüş ve ondan kurtulmak imkânını bulamamıştı. Ayın 30 uncu perşembe «ünü ona Paristen bir telgraf gelmişti. Bu telgraftan sonra da onu tekrar polise çağırmışlardı:
— Ne vakit gideceksin!
— Bugün Bizerteye ve yarınki cuma günü de oradan vapura binerek    Marsilyaya    gideceğimi
dedi.
Ve öyle yapmaktan başka bir çaresi de kalmadı. 2 birincikânunda Marsilyaya ve ertesi günü de tekrar Parise dönmüştü, lstan-buldan Parise birlikte gelen Dervişle 19 ikinciteşrin tarihinde Pa-ıise vardığı kayıtlı olan mülâ-zimievvel Ali (Afyonkarahisar mebusu Çetin Kaya) bu yolun çetinliğini görerek, Mısır ürerinden Bingazi tarafına geçmek üzere Istanbula dönmüşlerdi. Belki dalha başkaları da bu yolu intihap eylemişlerdi. Nuri Parise döndüğü zaman Ali Başhampa-nın lstanbuldan buraya geldiğin, görmüştü.
Nurinin amcası Halil, Nurinin Parise geldiği günün akşamı (3 birincikânun) Marsilyaya hareket etmiş, Tunusta onu kaçıracak Araplar bulmuş ve onlarla uyuşarak Trablusa gidebilmiştir. Nuriye gelince, Trablusa Rahlmî-nin kâtibi olarak gitmiye karar vermiş ve bu sebeple onunla birlikte Pariate kalmıştır. Bay Rahmi Osmanlı mebusan meclisinin murahhası olarak, Trablusa resmen seyahat ettiği için tabiatile yanına bîr kâtip alabilirdi.
Fakat bunun için Nuri Pariste 12 gün kadar beklemek mecburiyetinde kalmış ve bu zamandan bilistifade Parisin müzelerini iyice ge;mis ve oradaki şayanı hayret ve ibret eski nefis eserler gör. müstür. Nihayet hazırlıkları ve pasaport muameleleri ikmal edû-diğinden 15 birincikânunda bay Rahhıinin refakatinde tekrar Mar ailyaya ve oradan 18 de Kartaja vapurile Tunusa geldiler. O vakit Tunustan 5faks'a kadar demiryolu olduğu için El Cem üzerinden buraya trenle geldiler. Sfaks Tunusla Trablus arasındaki sahilin takriben yarısındadır.
Rahmi ve Nuri beyler, Sfaks-da 20 altına bir otomobil kira-lıyarak 23 birincikânunda Dehi-bat'a hareket ettiler. Buraya kadar şose vardı. Yolda Gabes'den geçerken valiyi ziyaret etmişle/ ve ilk geceyi Fum Tatavin'de, misafir olmuşlardı. 24 sabahı Ta-tavinden hareketle akşamı De-hibata varmışlardı. Yolda, yerlilerden, harp hakkında iyi haberler duydular, yani ilk şaşırmalardan sonra başlıyan mukavemet ve akeülâmel bir çok mübalâğalı şayialarla tâ Tunusun içlerine kadar yayılmış bulunuyordu.
Yolcularımız Dehibattan sonra, hayatlarında hiç binmedikleri deve ile seyahat edeceklerdi. Çünkü şose burada bitmiştL 25 de deveye binildi ve eşyalar da ayni vasıtalara yükletildi. Bay Rahlmi ve Nuri Tunustan hare-ketbe, yolda içmek için otomobile bir sandık maden suyu yüklemişlerdi. Fakat yolda ve tam da susuz bir yerde bindikleri otomobilin suyu bitmiş olduğu için rad-yatora maden sularını boşaltmaktan başka çareleri kalmamıştı. Bu suretle kendilerinin içeceği güzel maden sularını otomobil içmişti
Deve Nuriyi fevkalâde rahatsız ettiğinden o, yaya yürümeyi tercih etmişti. Otomobilden sonra deve ile veyahut yaya yol almak epey müşkül bir şeydir; fakat Dehibattan Trablusa geçmek için bundan başka çare de yoktu. Bu müz'iç seyahatin bir tek
tesellisi vardı ki. o da Trablusta onları bekliyen vazifeye biran evvel kavuşmak aşk ve hevesi idi.
Rahmi ve Nuri Beyler, 25 birincikânunda Tunus - Trablus hududunu geçerek akşam Nalut kasabasına varmışlardı. Tunus hududunu asar aşmaz, bir Bedevi çadırına rast gelmişlerdi. Üstünde yalnız bir siyah gömlek bulunduğu için güzel endamı ta-mamile teressüm etmiş, göğüsleri meydanda, yalınayak güzel ve genç bir Bedevi kadını karsılarına çıkmış, kendilerine serin bir ayran sunmuştu. Bunun tadını bugüne kadar hâlâ unutama-mışlardır.
Bir çölden diğer bir çöle geçerken, hele o susuzlukta ve o yorgunlukta, güzel bir çöl kızının elinden serin bir ayran içmenin hatırası, bir ömür sürecek kadar tatlı olabilir.
, Yolcular serin ayrandan pek memnun kalmışlardı. Bunu para ile ödemek istediler. Güzel Bedevi kızı kabul etmedi. Parayı çadırın eteğinde bırakarak ister istemez ayrıldılar.
Nalut, huduttan 20 kilometre kadar içerde ve Trablustan aşağı yukan 250 kilometre cenup batıda bir kaza merkeziydi. Eski ve güzel bir kasrı vardı. Kaza kaymakamı Refet yolcuların is-tirahatini temin için mümkün olanı yaptı. Burada^ su haberleri aldılar: Kumandanlık ve vilâyet Aziziyeye nakledilmiş, para ve erzak cihetile büyük sıkıntı varmış. Nuri Beyin amcası Halil Bey de Homs bölgesi kumandanlığına tayin    olunmuş ve şimdi
orada imiş..
Rahmi Bey, buradan Aziziye ile yaptığı telgraf muhaberesi neticesinde, para ve erzak meseleleri için tekrar Tunusa dönmek karar ve mecburiyetinde kaldı. Bunun üzerine Nuri, buraya kadar beraber geldiği yol arkadaşından ayrı düştü. Bundan başka rahatsız olduğundan rkincikânu-nun 5 inci gününe kadar burada kalmıştı. Bu esnada Nalut memurlarından Aziziyeye gönderil* mek üzere 400 lira iane toplanmıştı. Bu arada Nuri de 37 Fran-sız ve 4 Osmanlı altını vermişti. Hareketten 5 gün evvel, İtalyanların Aziziye şimalinde bir taarruza geçtikleri ve Gıryan'dan top sesleri işitildiği hakkında buraya haber gelmigtL
Nalut bir vadinin bayırında birer katlı evler halinde inşa olunmuş büyücek bir kasaba idi. Bunun diğer Trablus kasabalarından farkı, bir kaç katlı erzak kulelerine malik olmasıydı. Bu kulelerin mulhte-lif katlarında odalar var ve bu odaların kapıları dışarı tarafa açılmış olduklarından buraya çıkmak ve inmek bir nevi cambazlığa mütevakkıftır. Ahali bu odalarda erzaklarını saklarlar İhtimal ki de bu müşterek erzak kuleleri hırsızlara karşı inşa ettirilmiştir.
Nuri, ikincikânunun 5 inci günü Naluttan gene deve ile hareket etti. Yolda 3 kuruşa mukabil bir İtalyan çantası satın aldı. Ganimet bol olduğu için ahali, ellerine geçen İtalyan askerî eşyasını ucuza satıyorlardı. Akşam açıkta konaklamışlar, ertesi gün öğle yemeğini Cüara kasrında yemişler, akşam bir handa konaklamışlar, daha ertesi günü de Coş mevküne varmışlardı. Gecenin karanlığında köyün methalini bulmak için 2 saat uğraşmışlardır. Burada küçük bir kışla ve 16 neferle mülâzım Ahmet (Kik-su) bulunuyordu. Nuri bunun portresini defterine çizmiştir.
7 İkincikânun, Coştan hareket ederek geceyi açıkta geçirmişler, 8 de düz bir araziden geçmişler ve 9 da Birgancm'e varmışlardı. Yolda beraberlerine verilen bir kaç askerin hal ve tavırlarını Nuri hiç beğenmemişti Ne Ru-melindeki ve ne de maiyeti se-niye bölüğündeki disiplinli askeri eîbette burada bulamıyacaktı; fakat Trablusta kalan bir avuç Türk askerinin buna rağmen ne bitmez ve tükenmez bir şecaat ve metanet kaynağı olduğunu, yavaş yavaş görüp öğjrendi ve onlardan âzami istifade etmenin yolunu da buldu.
(Arkası var)
Belediye Haoerıer* :
Ekmeğin    I
EsmerÇıkmaması Caddelerimizin Asfaltlanmasına
V atinin Beyanatı
için yeni tedbirler
Vali ve Belediye Rci9l Doktor Lûtfi Kırdnr, dün öğleden sonra yeni ekmek çeşnisi üzerinde fırıncılar cemiyeti reisi Tugayla konuşmuştur.
Yarın belediye yeni ekmek çeşnisini yapacak ve bir çuval undan kaç ekmek çıktığını, ayni zamanda da gıdal kuvvetini tesbit edecektir.
Fırıncılar cemiyeti reisi Tugay, dün kendislle görüşen bir muharririmize yeni ekmek tipi ve fiyatı hakkında şunları söylemiştir:
€— Yarın ekmek çeşnisini yapacağız. Ekmeklerin bazı yerde esmer, ve bazı yerlerde daha beyuz oluşunun sebebi, değirmenlerin ayni kalitede un çıkaramamalarından ileri gelmektedir.
Ekmek fiyatına gelince, eskiden un fiyatını belediye tesbit ederdi. Şim di bu işin ayrılışı un fiyatlarının Fiyat murakabe komisyonu tarafından tcsblti bizim bir parça aleyhimize olmuştur.
Biz bu işte zarar ettik. Ekmeğin evsafının ikinci adedile 146 kuruşluk müdafaa vergisinin 100 kuruşa inmesi ve çuval bedelinin halli, ekmek fiyatında tebeddül yaptırabilirdi.»
Diğer taraftan Türk ofis müdür muavini Hâmit, tek ekmek tipi 'ş-
leri üzerinde çalışmak için Ankara-dan Istanbula gelmiştir. B. Ham fabrikalarda tetkikler yapacak ve ay ni evsafta tek tip un istihsali için tedbirler alınacaktır.
Bir Tayin
İstanbul belediyesi memurin müdür muavinliğine, Fatih evlenme memuru Celâl tayin edilmiş ve yeni vazifesine başlamıştır.
Protokol Müdürlüğü
istanbul belediyesi protokol müdürlüğü için yeni bir talimatname hazrrlanmaktadır. Turizm   şefi   de
protokol müdürlüğü emrinde çalışacaktır.
Devamdan Geri Dönmiyeceğiz
r
Soruyorlar?
Bir okuyucumuz soruyor diyor ki:
ve
Tek çeşit ekmek İyi bir karar ve buluştur. Ekmeklerin yüzde on beş çavdarlı ve bu&daym kepeği ile yapılması çok lezzetli bir ekmek meydana çıkarmıştır. Ancak unutmamak   lâzımdır kl,   çavdar suyu biraz fazla emer. Bu sebeple eğer ekmekler İyi plşirll-mezse hem hamur gibi kalır, hem de fazla suyu muhafaza ettiği için kilosunu muhafaza   etmiş olur. Yani o zaman hamnra konulan su, ekmeğin içinde tama-mile kalır. Böyle bir    ekmeğin kilosu eğer iyi pişirilmiş olursa suyunu kaybedeceği İçin   hafifler. Şayet   pişirilmemin   olursa hakikatte 900 gramlık   bir ekmek 1000 gram dartar.   Böyle bir fark fırıncıların tek çeşit ek meğe fazla su ilâvesi suretile faz la kazanç temin etmeğe çalışmalarına yol açacaktır. Belediyenin dikkat nazarını   celbede-riz.
Yollan asfaltlama programının kaldırılarak mozayik parke yapılacağı hakkındaki neşriyatın yanlış olduğunu yazmıştık. Vali ve Belediye reisi Doktor Lûtfi Kırdar, dün kendislle pörllşen gazetecilere şu 1-zahatı vermiştir:
«— Asfalt yollar hakkında, bilhassa son haftalar İçinde yapılan neşriyatı dikkatle takip ettim.
îstanbulumuzu şu veya bu sebeple, şu veya bu arıza ve mecburiyetle asfultlamaktan vazgeçerek parkeye inhisar ettirmek kararı vermek bana kolay gelmiyor. Caddelerimizin asfaltlanmasına umumi vaziyet ve imkanlar müsait oldukça devam e-deceğlz.
Bizde şimdiye kadar tatbik edilen üç nevi asfaltlama vardır. Bu Uç sistem dc maliyeti, dayanıklılığı ve sair hususi bakımından salahiyetli fen hcj'etlerinin tasdik ettikleri formüller ve esaslar dahilinde tatbik edilmektedir. Bizde asfaltların nevileri:
1 — Makadam şoseler üzerine soğuk asfalt kaplama -ki, en ucuzudur - normal zamanda metre mu-rabbaı İki yüz elli kuruşa çıkar.
Bu sistemde yapılmış yollarımız şunlardır: Topkapı - Çekmece, Me-cidiyeköy - Zincirlikuyu, Tarabya -Hacı Osman bayırı, Büyükdere, Ye-dikulc - Bakırköy, Selâmlçeşnıe -Maltepe, Kartal - Yakacık.
2 — Makadam şose üzerine beş santim kalınlığında beton asfalt. Bu sistemde yüzde altı bitün vardır. Bu nevi asfaltla yapılmış yollarımız da Yenlköy - Tarabya, Edlrnekapı -Topkapr, Küçükçekmece - BUyük-çekmece yollandır. By nevi asfaltın normal zamanda metre murabbaı üç yüz kuruşa mal olur.
3 — Üçüncü nevi kl, buna kalitesi bakımından birinci demek daha doğru olur. Topeka sistemi denilen bu asfalt Makadam şose veya beton temel üzerine iki kat olarak döşenir. Üst kat iki buçuk santimetre kalınlığında yüzde dokuz bitünü havi kesif asfalttır. Bu nevi as küt ^Vvrupu-11111 ekseri merkezlerinde birinci sınıf asfalt olarak yollarda kullanılır. Bu cins asfaltın normal zamandaki metre murabbaı dört yüz elli kuruşa çıkar. Ankara caddesi, Yenlposta-hane yolu, Dolmabahçe - Gümüşsüyü, Taksim meydanı, Şişhane - Tozkoparan asfaltının başlangıcı bu yollardandır.
Saydığım bu üç nevi asfalt ile kap lanmış yollarımızda yaptığımız tet-kikata nazaran, trafiği ve bilhassa demir tekerlekli vesaitin geçtiği yol* lardaki bozuklukların daha az olduğunu anladık. Bu bozuklukların demir tekerlekli vesaitin fazla geçtiği birinci nevi yolda yani Topeka sisteminde alelade ucuz asfaltla yapılan yollardaklnden daha ziyade olduğunu tesbit ettik.
Taksim - Harbiye yolu mevsimsiz başlanması dolayısile müteahhidin de zararını mucip olan yoldaki arızalar Balıkpazarından Eminönüne çıkan kısımdaki bazı tahribat yüzünden bir kısım ana caddelerimizde tatbikine karar verdiğimiz asfalta veda etmenin muvafık olmıyacağı kanaatindeyim.
Şunu da söyliyeyim ki, son iki sene zarfında müteahhide yaptırılan ve tutarı altı yüz küsur bin lirayı bulan şehir içi asfaltlarında tamire muhtaç kısım takriben elli metre murabbamı geçmemiştir. Bu da üç
yüz lira gibi ufak bir masrafla yapılacak haldedir.
Altı yüz bin liralık bir yol işinde kabulü katiden sonra sarfedilen paranın sonradan da eksik olduğu aşikârdır.
Biz, asfaltlama işini muhtelif bakımlardan incellyerek şuna karar verdik. Demir tekerlekli nakil vasıtalarının asfalt caddeler yerine parkeli yollardan geçirilebilmesi için seyrüsefer tetklkat yaptı. Yakında buna dair kararlarımızı bildireceğiz.
Demir tekerlekli vesaitin yaptığı tahribat yalnız tekerlekten değil, ayni zamanda hayvanların ifrazatından hasıl olan kimyevî tesir ile de oluyor. Atlı arabaların parke yollardan geçebilmesi İle bu kimyevi tesirden dc bir dereceye kadar kurtulmuş o-lacağız.
Sözüme nihayet verirken şu veya bu sebepten yenilenmesi biraz grüç olan şu asfalt programında her halde tersyüzü geri dünmiyecegimizi bil diririm.
İş Bankasının Yeni İstanbul Şubesi Müdürü  Vazifesine
Başladı
Iş Bankası Umum müdür muavini Halis Kaynar îş Bankası   istanbul şubesi müdürlüğüne tayin edilmiştir. Yeni müdür, îstanbuldaki vazifesine dünden itibaren başlamıştır.
Bankacılık tahsilini Amerikada yapmış olan genç ve kıymetli bankacımız Halis Kaynarı tebrik eder, yeni vazifesinde de başarılar dileriz.
Zabıta Haberleri:
Şüpheli Bir öl um
Bakırköyde İstanbul caddesinde bir kahvenin üstündeki odada yatıp kalkan Recep oğlu Mustafa, odada ölü olarak bulunmuştur. Mustafanın ölümü şüpheli görülerek cesedi morga kaldırılmıştır.
Bir Tekaüt Odasında ölü Olarak Bulundu
Fatihte Klrmastı mahallesinde çamaşırcı sokağında oturan mütekaid Mehmet Tevflk odasında ölü olarak bulunmuştur. Yapılan muayene neticesinde Mehmet Tevfiğin ölümü şüpheli görülerek cesedi morga kaldırılmıştır.
Alacak Yüzünden Bir Cinayet
Samatyada Marmara caddesinde oturan Klrkor isminde biri bir alacak yüzünden çıkan kavga neticesinde Sirkecide oturan Yusuf oğlu İbrahim tarafından bıçakla başından yaralanmıştır.
T A K VIA
4 MART 941 SALI
AY: 3 - GÜN: 63 - Kasım: 117 RUMİ. 1356 — ŞUBAT: 19 HİCRİ: 1360 — SEFER: 5 VAKİT ZAVALI   EZANİ
GÜNEŞ:
ÖĞLE:
İKİNDİ:
AKŞAM:
YATSI:
İMSAK:
7,31 13,26 16.36 19,20 20,31
5,52
12,30 6,24 9.33
12,00 1.31
10,50
Piyasa Haberleri:
Borsa
Istanbula Naklediliyor
Dlln Esham ve Tahvilât borsası komiseri İhsan Rlfat Koral, yanında menkul kıymetler mUdUrll Hakkı Kafadar bulunduğu halde Istanbula gelmiştir.
Komiser, borsanın Istanbula nakli İçin tetklkatta bulunmakta ve borsaya bina aramaktadır. Borsa binası bulunur bulunmaz Ankarada bulunan Esham ve Tahvilât borsası derhal Istanbula nakledilecek ve şehrimizde faaliyette bulunacaktır. Borsanın Istanbula nakli tüccarlar ve piyasa mahafilinde memnuniyet uyandırmıştır.
460 Kuruşa
Ayakkabı
Dün Vali muavini Ahmet Kımkın riyasetinde toplanan Fiyat Murakabe komisyonu ayakkabı tipleri için tctklkatma devam etmiştir. Yerli müesseselerinden biri tarafından yapılan ve 460 kuruşa mal edilen bir çift erkek ayakkabısı komisyon a-zaları tarafından beğenilmiş ve imaline başlanması için lâzım gelen tetkiklerin yapılmasına başlanmıştır. Bu ayakkabılar yüzde on kârla satılabilecek, ve günde 250 çift imal o-lunabilecektir.
Bundan başka Sümerbank Yerli mallar pazarlarından ve Ayakkabıcılar cemiyetinden halk tipi ayakkabılar imali istenmiştir. Bu ayakkabılar geldiği takdirde halk tipi tesbit olunacak ve halk bu suretle gözü kapalı emin bir vaziyette a-yakkabı satın alabilecektir.
1600 Çuval
GÜNDEN
GÜNG
kah
ve piyasaya Çıkıyor
GUu geçtikçe piyasadaki kahveler, yenisi gelmediğinden azalmakta ve kahve buhranı şehirde hissedilir derecede artmaktadır. Dün kahve ve çay ithalâtçılar birliği elinde bulunan son 200 çuval kahveyi de 100 çuval Istanbula, 50 çuval vilâyetlere vo 50 çuval da Trakya olmak üzere taksim etmiştir. Trakya ve vilâyetlere gönderüen kahveler vali ve kay makamların adına verilmiştir. Bu makamları kahveleri İhtiyacı olanlara taksim edecektir.
Gümrükte bulunan ingilizlere ait 1600 çuval kahvenin ithali kararlaştırılmıştır. Bu kahvelerin 1200 çuvalı Istanbula, 400 çuvalı Izmire verilecektir. Her ne kadar bu kahveler Kenya kahvesi olup kalite itl-barile fena olmasına rağmen içtiğimiz nohutlu kahvelerden iyidir.
Portsaide gelmiş olan on bin çuval kahvenin yakında ithal edileceği öğrenilmiştir. Bu kahvelerin gelmesi piyasada büyük    bir ferahlık
husule getirecektir.
o
18 Muhacir Geldi
Romanyalı Türklerden 18 kişilik bir kaille muhacir olarak Köstence-den gelmişlerdir. Muhacirler vapur kaptanı Ekremin kendilerine gösterdiği kolaylıktan dolayı teşekkür etmektedirler.
FATURA
I##JsUd Hüseyin Cahit Yalçın, ^ dünkü makalesinin bir yerinde şöyle diyor:
«... Dobrucayı Bulgarlara bedava ihsan etmezlerdi. Almanların elinden Dobrucayı kabul eden Bulgarların günün birinde kendilerine bir fatura takdim edileceğini düşünmeleri lâzımdı Bu faturayı Bulgaristan işte istiklâl ve hürriyetile ödüyor.»
Görülüyor ki, Almanların Bulgaristana takdim ettikleri fatura, bizim muhtekirlerin faturasından bile kat kat tuzlu...
Alın Damgası
Belki, geçen gün «Vatana da
siz de okumuşsunuzdur:
Eşref isminde sabıkalı bir genç, alnına «Ben hırsızım» di* ye damga basarak, müddeiumumiliğe gelmiş ve demiş ki:
«— İnsanların iç fenalıkları ve renkleri alınlarından belli olmaz. Ben ruhan hırsız yaratılmışım. Benim içimi kimse bilmez. Ben bu iç hastalığımı dışa vurmak ve hemşerilerimi şerrimden korumak için olnrma ba damgayı bastım. Ben hırsızım, benden çekinsinler..»
Demiş. Demiş amma, birkaç gün sonra 200 kiloluk fakir bir kadının gömlek ve entarilerini çalarak, onu çırılçıplak bir vaziyette de bırakmış.
Her ne ise, ben bu adamm açık kalpliliğine hayran kaldım doğrusu! • Keski bütün insanlar, içten gelen bir hisle, alınlarına bu cins «damgalar» vurmalar da, ne mal olduklarını bakar bakmaz anlasak ve dostumuzla düşmanımızı ayırsak...
Mesut Japonlar
Bir gazetede gözüme şu sa-
satırlar ilişti:
«Japonyada bugün hâlâ hüküm süren acayip bir anane vardır. 34 yaşında olan kadınlarla evlenilmez. Bu yafta olan kadınlar tehlikelidir.»
Yahu, şu Japonlar da amma garip insanlar-. 34 yaşındaki kadınlar tehlikeli imiş! Bu no demek?..
Gazeteleri okuyunuz: Hemen her gün, kadın yüzünden bir cinayet işleniyor.
Dedikodulara kulak veriniz:
Aşağı yukarı her hafta, falan zenginin, filânca kadına varını yoğunu yedirerek, sefalete düştüğünü işiteceksiniz!. Kadınlar için intihar edenleri keza...
Tarihe göz gezdiriniz: Kadınlar tarihin seyrini değiştirmiş; hükümdarları tahtlarından etmişlerdir!..
Belki hatırlarsınız: Geçenlerde, «Kadın dırıltısından ölen bir adam» dan dahi bahsetmiştim L
Buna bakarsanız dünyanın her yerinde her yaştaki kadınlar tehlikelidir. Japonyada yalnız otuz dört yaşında olanlar tehlikeli ise Japonlar bir yesinler, bin şükretsinler.
Şahabeddin UZUNKAYA
Millî Müdafaa ve Dahiliye Vekillerimiz Şehrimizde
Milli Müdafaa Vekili Saffet Arı-kan ve Dahiliye Veküi Faik öztrak bugün şehrimize geliyorlar.
Kapımı kilitledim. Kendimi yatağımın üstüne attım. Gözlerimi kapadım. Fenalıklar geçiriyordum.
XIV
Ertesi »abalı Maksim akşam yedide Lon-dradan döneceğini telefonla haber verdi. Kahvaltı ediyordum. Telefon çaldı. Frlth'ln gelip beni çağıracağını zannederek elimdeki peçeteyi bırakmış ve kalkmağa hazırlanmıştım. Halbuki Maksim sadece Frlth İle konuşmuş ve beni telefona çağırmam ıstı.
Bütün gün nasıl vakit geçireceğim diye düşünüyordum. Yalnız kalmağa alışık değildim. Geceyi de pek rahatsız geçirmiştim. Rüyamda Maksimi görmüştüm. Mütemadiyen önümden yürüyor ben de ona bir türlü yetlşemlyordum. Her halde rüyada ağlamış olacağım kl sabahleyin yastığımı ıslak gözlerimi de si* ve kızarmış buldum.
Saat ona doğru telefon tekrar çaldı. Bu defa Frlth beni çağırdı. Telefon eden gö-rümcem Beatrls İdi.
Evvelâ hatmim sorduktan sonra öğleden sonra otomobille gelip beni almak İstediğini söyledi. Maksimin büyük annesine götüre-cekmiş. Evlendiğimden beri ihtiyar kadını ziyaret etmemiştim. Bcatris'ln bu teklifini memnuniyetle kabul ettim. Bu sayede akşamı etmek dalıu kolay olacaktı.
Öğleye kadar bahçede dolaşarak   biraz yün örerek veya kitap okuyarak vakit geçirdim. Bir gün evvel Keçen   hâdiseleri u-nutmak istiyor, fakat bunu muvaffak olu-
nuyordum. Her dakika Misls Danvere'ln bakışlarını hatırlryor ve sinirleniyordum Nihayet saat Uç buçuk oldu ve Beatrls geldi. Beni yakardan aşağıya süzdükten sonra dedi ki:
— Sizi biraz sararmış gördüm. Adeta daha zayıflamışsınız. Fakat bu hal size hiç yakışmıyor.
Ben çirkin olmağı âdeta bir kabahat sayarak utandım ve:
— Ne yapayım dedim, zayıflamak İçin bir şey yapmadım.
— Geçen defa daha renkli idiniz. Bu defa çok solgunsunuz.
— Belki Italyada İken güneşten yanmıştım. Güneş yanıktan geçmiştir.
— A.. Siz de Maksim gibi sıhhatinisden bahsedilince muhakkak bir bahane buluyorsunuz. Yoksa çocuk ma bekliyorsunuz?
Ben fena halde utanarak:
— Hayır öyle bir şey yok.
— Haydi, haydi, saklamayınız.. Mutlaka öyledir değil mit
~ Hayır  emin olunuz kl böyle bir şey
yok.
— Ne ise, öyle de olsa ne çıkar? Ben çocuğumu beklerken pek sıhhatli idim. Son dakikaya kadar spor yaptım, golf oynadım, şayet böyle bir şey varsa bana söyleyiniz.
— Hayır Beatrls sizden bir şey saklamadığıma emin olabilirsiniz.
— Pek âla, inandım. Ama her halde bir çocuğunuz olsa iyi olur. Maksim bir erkek evlâttan hoşlanacaktır. Ümit ederim kl siz de buna istersiniz.
Bu tarzda konuşmak beni fena halde sıkıyordu. Beatrls bunun farkına varmış olacak kl mevzua değiştirdi. Birçok şeylerden
konuştuk. Yol epey uzundu.
Beatrls otomobili kendisi kullanıyordu. Biran dünkü misafir hatırıma geldi. Acaba Beatrls onu tanıyor muydu? Sormaktan ken dimi alamadım.
— Beatrls dedim. Siz Jak Favvell İsminde birisini tanıyor musunuz?
— Evet, bu isimde bir serseri vardır. Onu bir kere Manderleyde görmüştüm.   Niçin sordunuz ?,
— Dün Mlsis Danvers'l görmek için şatoya geldi.
— Ya~. Garip şey... Acaba ne İstiyordu?
— Bilmem.
— Bu adam Bebeklinin akrabasıdır. Kardeş çocukları oluyorlar.
— Hiç hoş bir adam değil, beğenmedim.
— öyle, hakkınız var. Maksim de onu hiç sevmezdi.
Büyük annenin oturduğu evin önüne gelmiştik. Muntazam ve güzel bir evdi. Her halde birçok hizmetkârlar bu evin işile meşgul oluyorlardı. Evde de ihtiyar büyük anne yapyalnız bir hasta bakıcı ile oturuyordu.
Beatrls, otomobilden inerken beni ikaz etti: /
— Büyük annenin gözleri İyi görmez. O-
na göre hareket ediniz.
Kapıyı temiz giyinmiş Ur hizmetçi kız açtı. Beatrls ona:
— Nasılsınız Mora? Büyük annem nasıl? Diye sordu.
Kız bir taraftan cevap veriyor, bir taraftan da merakla bana bakıyordu.
Beatrls krzın bu merakını anladı vo:
— Misls de Vinter, dedi.
Yukarı çıktık. Büyük bir salonda tekerlekli bir koltukta ihtiyar bir kadın oturuyordu. Yanmda beyazlar giymiş bir hasta bakıcı vardı. İhtiyar kadrn dehşetli surette
(Arkası var)
Siyasi İcmal
4 - 3 . 941
VATAPT
Fetv a Anlatışa
Göre Verilir/
Dün Bayan  Belkis Geldi, Bize Anlattıkları, Selâmi İzzetin Söylediklerine Uymuyor
Cetâled
nezake-bayanla
[Bir mecmua. «Bayan Belkis ile konuşmalar* başJıgı altmda Selâmi İzzet tarafından toplanmış baçı hatıraları bir seri makale halinde neşre başladı. Arkadaşımız Nlzamettln Nazif, dün bu sayfamızda, «Zarafetlû Belkisi Sani Hasretleri» başlığı altında neşrettiği bir yazı İle bu mevzua temas etti. Arkadaşımızın, sadece, güzel, aarif ve tamamile nezih bir çerçeve içinde kalarak yazdığı bu yazı üzerine dün bize telefonla ve mektupla müracaatlarda bulunanlar olmuş ve yazıda bir Macar gazetesine atfen geçen «Atatürk kızı» tabirine bilhassa itirazlar yapılmıştır. Atatürk, bizim için varlığı ve istiklâli temsil eden mukaddes bir mefhum olduğu için böyle bir unvanm en ufak bir lâubaliliğe asla tahammülü olamryaca-£ı söylenmiştir.
Bu itirazların, mevzu edindiği bir anlaşmazlığı tetkikten geçirmek elbette lâzımdı. Fakat dün Bayan Belkisln matbaamıza gelmiş olması, bize, bu mevzuu bizzat kendisine aydınlatmak imkânını vermiştir, Sözü Bayan Belkis ile konuşan arkadaşımıza veriyoruz:] Saat tiç,..
Muharrir   arkadaşımız
din Ezine, refakat etmek
tini gösterdiği   zarif bîr beni tanıştırıyor:
— Hayan Belkis..
Astragan bJr manşon İçinden çıkardığı elini sıkarken bulyalı bakışlarını odada dolaştıran misafirime bakıyorum:
Astragan kalpağı, astragan kür-i'U, siyah roba ne, napsan saçları, yeşil menovişfi. koyu mavi götleri Ue ve blribirine uygun küpeleri, bilezik ve ytKükJert ilc Umaklarnun
şekil ve kan pıhtısı cilâsı ile bu, bir SH>â Melikeelnden çok bir Rus pren sesini, bfr Ronıanof çariçesinin nedimelerinden birin] andırmaktadır,
Vnanevi sigaralar yakıldıktan son ra konuçrmya bağlıyoruz, MUbaha-se şu üç eeaa üzerinde toplanıyor: 1 — Hatıraların niçin ne?redlldl-
% — Atatürk kı/ı diye bahsedilmiş olmak meselesi,
3 Baron Fon Oppenkeim'jn salonu.
pirinci eaas hakkında ha; an. a-iıenkii bir sesle ve ufak bir tashihe ihtiyaç blssettlrmJyen muntazam • ıı mir N rje şu ulan söylüyor:
>¦ ı.»mi tzzet dostumuzdur. Muhtelif salonlarda karşılanırız, ö-tetlen beriden i.....usurkeo naklettiğim bazı hatıraları enteresan bulmuş. Bunları neşretmek arzusunu gösterince itiraz etmlye lüzum gör-
nıadta»-»
Arkadaşımız Nizamettin Na/ii m
yazısındaki tahminlerin isabetini 1-zab eden bu sözlerden sonra bayan kinci esasa şöyle temas etti:
— Ben. «Atatürk kızı» diye gazetelerde kendimi reklam ettirmedim. Bilâkis bir gazetenin benden bu tarzda bahsettiğini öğrenince bunun tashihini derhal ısrarla istedim. Vaka şöyle cereyan etmiştir:
Ben, Ylyanaya yüz kilometre meşalede bir otomobil kazası geçirmiştim. Beni hastaneye naklettikleri saman otomobilde kalan çantamı ve evrakımı tetkik eden polis,
pasaportumda ve nüfus tezkeremde büyük babamın adı olan «Kemal Paşa» adım görünce   beni   «Oazl
Mustafa Kemal Faşa» mn km sac-
mtş ve raporunu bu suretle yaptığı İçin gazetelere de bu tarzda aksetmiş. İşin garibi, Macar hükümeti, hakikaten «Atatttrkttn bir kın otomobil kazası getirmiştir» zannı Ue sefarethanemize   mUracaat   etmiş
ve rahmetli Ata'ya taziye telgrafı çekmeği düşündüğünü bildirmiş.
Ben, gazeteleri okuyunca böyle hlr IIHbaAi   önlemek ve   keyfiyeti
tashih etmek için acele telefona sarıldım- O zaman, Peştede sefir Be-hlc Beydi.. Şimdiki Paris büyük elçimiz.* Kendilerinden vaziyeti düzeltmelerini rica ettim. Şahsan da gazeteleri haberdar   etmeği İhmal
etmedim- Nitekim sefir, bir gün sonra telefonla beni arayıp meseleyi hallettiğini söylemek lûtfunda bulundu-"»
Bize telefon vc mektupla müracaat etmiş olan karilerimizin umumi merakım tamamile karşılıyan ve şüphesiz anlaşmazlığı ortadan kaldıran bu İzahattan sonra Bayan Belkis, Pcştodeki Alman baro-nu meselesini de şöyle anlattı:
Mecmua  yazıyı  hakikaten
tuhaf bir yerinden kesmiş. Baron Fon Oppenhclm, o tarihte 82 ya*
ÜST
Dün matbaamıza gelerek   bazı İzahatta   bulunan BAYAN BELKİS
şmda idi. Hatıralarımı    nakleden
muharrir «Rasbasa...» tabirini kullanmış ama, baronun salonunda bu «Başba-^a» konulmalar esnasında en az yirmi, otuz davetli daha bulunduğunu yazmayı unutmuş. Baron Oppeııhelm, tanınmış bir mi. -teşriktir. Kendisi uzun yıllar Mısırda oturmuş, hafriyatta bulunmuş, eski eserler aramış bir arkeolog-tur. Evi bir müzo gibidir. Bilhassa Etnografya bakımından pek enteresandır. Faraza iki binden fazla eski şark elbisesinden mürekkep bir koleksiyonu vardır kl, pek mühimdir. Baron, Türklere olduğu gibi Mısırlılara ve bütün şarklılara salonlarını açmak zevkinde bir a-damdır. Onun evinde, güzel sanat, tarih, arkeoloji konuşulur.»
*
Bayan Belkis, bunları söyledikten sonra sigarasını söndürdü. Kürküne sarıldı. Elini yine astragan manşonuna soktu ve zarif bir baş hareketi Ue selam verdikten sonra odadan çıktı.
1914 te Bulgar Sobranyasının Müzakerelerine Bir Mebus Sıfatıyle İştirak Etmiş Olan Avukat Celâl Perin, Şahit Olduğu Bir Tarihî Hâdiseyi Anlatıyor
/7jeÇon Umumi harpte Bul-^-*garistan harbe nasıl girdi?
diye   muhtelif  makaleler çıktı.
Bu makalelerde   yazılan şeyler
doğru   olmakla   beraber   sathî
idi.
Bulgaristan yeniden kasırga ya   sürüklendiği   bir sırada bu memleketi geçen  defaki harbe sokan asıl  sebepleri anlatmayı
faydalı buldum- Bunun için pek uzağa gitmiye hacet yoktu. Ba-'bam vaktile Sobranya meclisinde bulunmuştur. Bulıgaristanın geçen hafbc girmesi için bu aıfa-tile rey vermiştir.
Kendisine bu meseleyi sorduğum zaman bir an güldü:
— Pek meraklı bir hâdisedir. Dedi ve anlatmıya başladı:
— Türkiye Umumî harbe girmişti. Bu suretle h*rp Balkan yarım adasının Asynya bağlanan noktasında da patlamış bulunuyordu Bu sırada Bulgaris-tanda sıkıcı bir hava esiyordu.
TJulgarlar bitaraf k 'makta '-'ısrar ediyorlardı. Buna rağmen muharip devletlerin mümessilleri Sofyada büyük bir faaliyet göstermekte İdiler. Bu faaliyete bir sebep de Bulgarların harp patlamadan evvel yabancı memleketlerden 25 milyon altın levalık bir istikraz yapmak emelinde olmalarıydı. Bulgaristan zaten fakır Dır mu* lettir. Balkan ve Yunan harplerinden de daha henüz yeni kurtulmuştu.
Ifte Bulgarlara bu parayı temin için gerek Almanlar, Avusturyalılar, gerekse ingiliz ve Fransızlar ellerinden geleni yapıyor ve parayı vererek Bulgarları kendi taraflarına çrkmı-ye   çalışıyorlardı.   Bu sıralarda
İngilterenin İstanbul sefareti eski bastercUmanı meşhur Friç Moris ve İngiliz Balkan komitasına mensup Baztor Biraderler Sofyaya gelmişlerdi. Bulgar efkârı umumiyesindeki cereyanlar, Almanların aleyhinde idi. Fakat aslen halis bir Alman olan Kral Ferdinand ve başvekil Rodoslaof istikrazın Almanlardan yapılmasını istiyorlar ve bunun için Makedonya komitasını alet olarak kullanıyordu. Şurasını da işaret etmek lâzımdır ki Makedonya kpmltası âzalarının Almanlajda gWi tahsisatları vardı, Ayni zamanda ken-dilerino Makedonyanın muhta riyetî de vaad edilmiş bulunuyordu. Bvı komita gerek gördüğü menfaatler, gerekse Makedonya muhtariyetinin hülyası dolayıoilc Almanlara bağlı bulunuyor, kendilerine kargı gelenleri ölümle tehdit ediyordu Diğer taraftan Çar Ferdinand komita azalarını himayesi altında
»bulunduruyordu.
1915 te Bulgarları Almanya lehine harbe sokan ve şimdi Saks Koburg Gota prenslerinin çiftliklerinde Mısır tarihi okumakla vakit geçirdiği
söylenen sabık kral FERDİNAND KOBURG
Anlatan: Avukat Celâl
Eski   Sofcranya   Mebuslarından
Yazan: ftiitat FERİN
D öylece zemin harırlandık-*^tan sonra Almanlardan istikraz yapılması katî surette kararlaştırıldı ve bu istikraza karsı Pernik * Babadol kömür madeni ile diğer madenler ve şimendifer varidatı garanti gösterildi. Buna dair yapılan üç kanun lâyihası müzakere edilmek üzere Sobranyaya verildi.
İşte hâdisenin gülünç olan tarafı buradadır. Bulgaristan asıl bu müzakereler neticesinde harbe sürüklenmiştir.
Sobranyaya girdiğimiz zurnan her zamankinden d.ıha çetin bir havanın estiğini gördük ve vukua gelecek hâdiseleri bok-lemiye başladık.
JUS üzakere başladığı sırada muhalif partilerin mebusları evvelce ceplerinde getirmiş oldukları taşları çıkararak oturdukları sıraların üzerine vurmi-ya başladılar. Uç kanun lâyihasının dinlenmesine bu suretle mâni olmıya çalışıyorlardı. Demokratlar, çiftçiler, radikaller, geniş ve dar sosyalistlerin ma-

görauKieu diye batırdıkları gibi,   kayak   evi, kayak evi diye bağırdık.
Gidişte ve dönüşte birçok köylülerle konuştuk. Dertlerini ve arzularını dinledik.. Ve nihayet öğrendik ki köy hocaya muhtaçtır. Ama nasıl?
Daimî, muvakkat nasıl olursa olsun, jjg"
Köye uğrayan her münevver onlara çok şey öğretebilir.
Köylü kendisine misafir olan münevvere elinden geldiği kadar hizmet eder. Mukabilinde bir şey istemeden*
Acaba Üniversitelilere böyle bir mükellefiyet teşmil edilerek senede hiç olmazsa bir ay köyde dolaşmak mecburiyeti konulamaz mı?
S. G. SAVCI
n.
se başlamak üzereydiler.
i bir tttrlü   halledllemlyen   meşhur
.»rdum;

u
nu buna tarif ilebilir misini/?
tarif edebilecekleri bizim gibi ç©> l efendiden   İnsan   yapan nesneye
- Aşiyan 4 — Lâhza - Sallanman ı-çin ağaca takılan ip 5 — Burgulu çivi - Göz rengi 6 — Erkek - «onuna (G) gelirso bir nevi iğne - Perl 7— Araç - İşaret edatı 8 — Alfabenin arka arkaya gelen İki harfi -Takdir İçin kullanılan nida 0 — îmdat talebi - Reziller 10 — Şafak
- çevik - Acemce üç 11 — Beyaz -Bir uzuv Karadenizli bir millet
DÜNKÜ BULMACANIN HALLİ
Soldan Sağa; 1 — Kütüphane 2 — Ot - Re - Raf 3 — Düdük - Mekke 4 — Enikonu 5 — At - Tad 6 — Neyzen - Bl 7 — Caiz - Küf 8 — Had - Ateşin 9 — Anif - Amade 10 — Nıl - Azade 11 — Eb - Çene
fa.Bv   fv,. ': ;i
Yukarıdan   Aşağıya: 1 — Kodein
- Hane 2 — Ütü - Ecanib 3 — Der-yadü 4 — Ürün - Zi ö — Peki - B-za - Aç 6 — Kan - Taze 7 — Armut
- Keman 8 — En - Küşade 9 — Er-kut - Fide 10 — Ak - Ab - Ne 11 — Elendi . Ay.
Acı Bîr Ölüm
Avrupada tahsil etmiş ziraat mütehassıslarımızdan, Bursa Ziraat mektebi ziraat sanatleri muallimi Rıza Aygüner genç yaşında tutulduğu kalb hastalığından kurtulamayarak vefat etmiştir. Çok kıymetli bir zlraatçl arkadaşı kaybeden zlraatç allesile rnerhumun ailesine taziyelerimizi büdiririz.
kındaki haberlerin tamamıyl uydurma olduğunu iddia ettik ten sonra, söyle demekte idi:
«Alman hariciye nezaretindi şu cihet tebarüz ettirilmektediı ki Alman kıtalarının Bulgar arazisine girmesi mevzuu bahis bile
olamaz.»
Halbuki, dört gün sonra, yarı resmî mahiyetli yeni bir tebliğ, Nazi kıtalarının ayni Bulgar arazisine girdiğini bildirmiştir. Gelecek nesillere bir hatıra olmak üzere bu tebliği aynen iktibas ediyoruz:
clngıl ter enin harbi Balkanlara sirayet ettirmek niyetlerine mâni olmak ve bunu önlemek ve ayni zamanda Bulgar menfaatlerini himaye etmek için. Alman kuvvetleri, Bulgar hükümeti ile mutabık olarak, Bulgar hududunu geçmiştir.»
.-o-
Al 1 ıa Harbi
Kahire, 3 (A.A.) — İngiliz umumi karargahının tebliği:
Eritro, Habeşistan vc Trablus-garpte vaziyette değişiklik olmamıştır.    ' : İ?** ' K
İtalyan Somalislndc kuvvotlerimiz ilerlemelerine devam ederek Maga-disclo'nun demiryolu üzerinde 120 kilometre mesafesinde bulunan Vil-lugglo Duca Degll Abruzzi'yl dün işgal etmişlerdir.
busUrı bir düziye gürültü ediyorlardı. Taşları vurmakla kalmıyorlar, (kahrolun) d İye de bağırıyorlardı.
Bu sırada samiin locaları tamamile dolmuştu. Bulgaristanı harbe sokacağı aşikâr olan kanun lâyihalarının ne şekilde kabul edileceğine herkes merak ediyordu. Yapılan gürültü ve bağırmalar sinirleri germiye başlamıştı işte bu sırada başvekil Radoslaof, meclis reisinin kürsüsü önünde oturan nazırların arasından ayrıldı, muhalefet işini idare eden ve bir çok kereler başvekil olmuş bulunan Malinofun yanma gelerok 3U sözleri söylediı
— Ayıptır, bırakın kanun lâyihaları okunsun, meclis kabul etmezse yerimizi  terke hazırız.
Radoslaof sözünü bitirdikten sonra yerine dönerken Malinof kürsüsünün üzerinde duran kalın bütçe kanunlarından birini alarak başvekilin kafasına fırlattı ve bunun üzerine Radoslaof Malinofu vurmak İçin silâha sarıldı ise da Maarif nazırı Peşef elinden silâhı alarak buna mâni oldu. işte bundan sonra meclis birbirine girdi. Yumruk yumruğa, iskemle
iskemleye, tokat tokat* boğuşan mobusUnn kanun lâyihası
müaakera edecek halleri olmadığından  celse  tatil  edildi.
Ortalık biraz yatışınca ekseriyet salonuna geçildi. Radoslaof fırka ve hükümetinde ÜÇ fırka temail edilmiş bulunuyordu: Toncevistler. Utanjboloviıt-
ler, Radoslaovistler. Bu fırkalar azaları kendi aralarında şu kararı verdiler: Kanun lâyihaları okunurken kürsüyü bir takım mebuslar koruyacaklar, diğerleri de hUcum eden muhölif-lerle boğuşacaktı.
Müzakere   salonuna   dönüldü. Karar icabı yerlere geçildi.   Riyaset yerini   ikinci rei§
Dr, Momçı'of llgal  ediyordu.
Kâlip avukat Naçef kanun lâyihalarım okumıya başlayınca hücum vo yaygara da başladı. Aytık yanlan baflann, kırılan kolların had ve hesabı yoktu Bu esnada Türk mebusların bir kaçı da bu kavgaya iştirak ettiler.
Dövüş devam ederken kâtip lâyihaları rahatça okumakU meşguldü. Buna rağmen uzak* tan atılan kalın kanun ciltleri
ara sıra okumayı zorlaştırıyordu. Bu sırada kâtip Naçeün ya*
1915 te Bulgarlstanm harbe girmeme» I irin çok çalışmış olan ve o tarihlerde İtilâf devletleri taraftan addedilen ve mütareke Ue - beraber Başvekilliğe çıkarılmış olan
1015 te AIman>anın    yanımla harp etmek taraftan olan ekseriyet partisinin reisi ve harp kabinesinin Başvekili RADOSLAVOF
Hina gelen bir mebus:
— Ne diye okuyorsun?
Diye fısıldadı, sonra okunmuş yeni sayfaları çevirerek dedi kl:
— İçte, birincisi bitti, ikincisi bitti, üçüncüsü de btti.
Reise dönerek:
— Reis bey, kanunların okunmaları biteli çok oluyor. Reye koyunuz, dedi.
Reis dövüş halindeki mebuslara bağırarak kanunları reye koydu. Bir çok mebuslar iki ellerini kaldırmışlardı. Bu sefer kenun kitapları reisin önünde duran mebusun kafasına atıl-mıya başlandı.
BU sırada kürsüdekileri müdafaa etmek vazifesini Makedonya komitası âzasından Petriçli Donca Voyvoda ve Çiriopeycf. Zenhof gibi eşkıya takımı görüyorlardı. Ellerinde tabancaları patlatmıya hazır İdiler. Nihayet reis:
— Kanun lâyihaları kabul olundul diye bağırdı.
Bu söz üzerine yuhalar yükseldi ve celae dağıldı Mebuslar meclisten çıkmadan evvel uzun uzun tedavi edildiler, bazıları da hastahaneye kaldırıldı.
Bu gürültü esnasında zaint kâtipleri kaçmış olduğundan hariciye naıın Griodiyef in teklifi üzerine ekseriyet salonunda tekrar toplanıldı, kanun lâyihalarının kabul edildiği hakkında bir ruzname hazırlandı. Tasdik edilmek üzere Krala yollanıldı ki bu tasdik de bir günde tamamlandı.
Ertesi günü ekseriyet mebusları meclise   tedarikli   geldiler.
Hepsinin cebinde muştalan vardı.  Bunu  se$en  muhaüf.er
hiç bh* taşkınlık göstermediler. Hattâ içlerinden bazılarının meclisten  on  be$ gün.  tir ay
kovulmalarına bile itiraz etmediler.
Almanlarla iatikras bu suretle kabul edildikten son-
ra Bulgarlar 3 "u- uzun müddet harbe germekten çekindiler. Çünkü gözleri Trakyamn Mid-ya . Encs hattında idi. Bu sırada Çanakkaledç şiddetli muharebeler cereyan ediyordu.
Türkler yurtlarını kahramanca müdafaa çderkep, Bulgarlar
gözlerini Türk topraklarına dikmişlerdi.
Bu sırada Almanların tavassutu ile Bulgarlarla Türjcier bir
Siyasî Mücadele Devri Kapandı
ulgarutanın, tutması simgelen siyasette gösterdiği tereddüt ve endişe Viyana-da üçler mîsakına imza koyup kapılarını Alman kıtalarına açması ile bitmiş gibi görünmüyor. Bilâkis Bulgaristan için endişenin asıl şimdiden sonra başladığı açık bîr hakikattir.
Filhakika, İngilterenin Sofya elçisi, evvelki akşam, Kral Bo-risle yaptığı görüşmeden sonra ayrılırken «gerek elçi, gerek Kral endişeli idiler» bunu haber veren Londra mahfilleri ayni zamanda, Bulgar Utanın işgali karşısında İngilterenin tutacağı hattı hareketi de zımnen anlatmış bulunuyorlar.
Romanyanın Alman orduları tarafından işgali karcısında İngilterenin. Bükreş elçisini geri çekmesi ve Romanyayı artık bitaraf bir memleket değil, Alman işgali altında bir arazi saydığını ilân etmesi de herhalde ne Almanyanın hoşuna gitmişti ne de Romanyanın. Fakat İngilterenin siyasetinde ve askeri harekâtında Bulgaristan için ilân edeceği ayni esas, şüphesiz ki evvelkinden daha mühim ola. çaktır. Zira, Bulgaristanm gerek İngiliz menfaatleri, gerek sevkulceyş vaziyeti bakımından ehemmiyeti Romanyadan daha fazladır.
Fakat Yunan ve İngiliz kuvvetlerinin müştereken yapacakları kuvvetli bir müdafaa ve taarruz hareketinin, Bulgaristanı da ikinci bir Arnavutluk gibi, Mihverin aleyhine bir harp meydanı haline getirmesi ihtimali uzak
değildir.
Bugün Balkanlarda artık siyasi mücadele devri kapanmış ve fiilen bir harp devri açılmış sayılabilir. Zira, Londra matbuatının da işaret ettiği gi^t Bulgaristanm son hareketi Ue Balkanlarda dost, düşman belli olmuştur. Yalnız yan meşkûk vaziyette bir Yugoslavya vardır kiı onun istiklâline bağlı bir millet olarak tanınmış olması, kendisine «dost» sıfatını daha lâyık gös termekt ed ir. Fakat, yine tekrar etmek isteriz ki, Balkanlarda siyasî mücadele devri kapanmıştır. Binaenaleyh Yu-goslavyamn, şu veya bu ihtimali düşünerek bir siyasî mücadeleden kendisini uzak tutmıya çalışması değil, iki zıt kuvvetin çarpıştığı sahada mevkiini tayin etmesi lâzungelmçktedir. Bunun için, Yugoslavyadan azimkar ve kati bir hareket bekle-
niyor-
VAHDET GÜLTEKİN
anlaşma yaptılar ve Dimetoka. Karaağaç, Mandıra ve havai ir
sini Bulgarlara terketmoyi Türk* ler kabul ettiler. Bunun üzerine Bulgarlar harbe girmiy* m% gösterir gibi bîr hal aldılar Bu yerler Bulgarlara teslim olundu.  Fakat    Bulgarlarda  harbe
girmek için hâlâ niyet yoktu.
Nihayet Ferdinand bir büyük şûra topladı. Bütün fırkaların mümessülerile yapılan bu toplantıda muhalifler harbe girmemek ısrarında bulundular ve bu esnada çiftçi lideri Alek-sandr Stamboliski Krala:
— Sen bu harbi ilân edersin amma, kafan sokaklarda tekerlenir, demişti.
Bu sözlere kızan Kral:
— Benim kafam ihtiyardır, fakat şimdi kuzu zamanı olduğundan kuzu kafaları çok makbule geçer, diye cevap vermişti.
Bu toplaatıdan sonra Stamboliski yüksek divana verildi ve müebbet küreğe «mahkûm edüdi. İşte bu sırada Me» kedonya komitası Sofya kapılarına gelerek kazan kaldırdı ve Knajova (Balîbaba) da çadır kurarak hükümeti harbe girmek için sıkıştırmıya başladılar.
Bu hâdiselerin üzerine Bulgaristan umumî seferberlik ilân etti ve harbe girdi.
MİTAT PERİN
I z
Enternasyonal Fuarında
Mallarınızı her   halde teşhir etmelisiniz.
Büyük yol ucuzlukları, caslb eğlenceler ve sürprizler her sene İzmir Enternasyonal fuarına yüz binlerce ziyaretçiyi toplamaktadır. I 20 A gusto* - W Evin! 1D-11     I
M
I
-     4
VATAN
4 - 3 . 94T
Haftadan Haftaya J
Tababet Meselesi
Yazan: AHBAP
M
Bir Tababet Meselesi
Bu hafta İtalyan Başvekili bir tiyatroda italyan hücum kıtalarının tertip ettiği bir toplantıda nutuk söyledi. Ve İtalyan askerlerinin hararet derecesini ölçmek üzere bu raya gelmiş olduğunu bildirdi. Bunu gazetelerde okuyan iki arkadaş konuşu, yorlardı.
— Bak. şimdi, ye kadar Arnavutluk   cephesin
de Libya cephesinde görünmeyen İtalyan hücum     kıtaları
meğer tiyatroda imişler. k*ı***J cevap verdi:
— Hem de fievre'leri varmış. Adam harareti varken hiç tiyatroya gider de nutuk dinler mî?
— Evet ama, ateşin şiddetinden ne yaptıklarını    biliyorlar
mı ki?
Masal - Politika
ı
Akşamda bir fıkra serlevhası: cGenç teyzeler masaja bilmiyorlar,,   evet genç teyzeler ma sal   bilmiyorlar. Nc  «evvel    zaman  içine».  Ne «kalbur   saman içinde» ne «deve tellâl iken, nc de ben babamın beşiğini sallar iken»    bilmiyorlar Çünkü sinemada masal gösterilmiyor. Fakat genç teyzelere inat bazı devlet adamları öyle masallar biliyorlar ki sormayın. Meselâ şu cümleye bakın:
«Arnavutlukta harp eden I-talyan Askerleri, efsanevî kahramanlıklar yaratmışlardır!» Bundan da-ha büyük bîr efsane tasavvur edebilir misiniz? Genç teyzelere tavsiye ederiz: Bazı siyasî nutukları okusunlar! Politik ka da birçok ahvalde masal oldu! Halbuki Libyada da deve tellâl oldu!
Kaş Yapayım Derken
Bu hafta, ingilizler, Meis a-das'hı işgal ediverdiler. Gazetelerde Meise dair  verilen  tafsı-
ât hepinizin ma lûmunuzdur; iki arkadaş, bu tafsilâtı okuyordu, biri dedi ki: —     Baksana,
Meis bizim Kaş kasabasının tam karşısında imiş. Arada 3 kilomet bir    mesafe
re
varmış!
öteki verdi:
cevap
¦
Bilmiyor musun, Italyan-
Nişan Merasimi
Eski Beyoğlu Belediye reisi merhum  Mustafa  Fevzi    Be>»  torunu
vc mühendis Hamlt Cezmi mahdumu yüksek mühendis Mehmet Kemal Ansoy ile emekli yarbay Salih Kocaçimen'in kızı Muzafferin nişanlanma merasimi dün Taksim Belediye gazinosu salonlarında tarafeynin davetlileri vc güzide bir kalabalık huzurunda icra edilmiştir. Çiftlere saadet dileriz.
lar bu adıiyı ellerine geçirmek için evvelce neden bu kadar ısrar etmişlerdi! Buradan kolaylıkla   bizim sahillerimize   kaş»
atlamak için!
— Evet ama. şimdi kaş yapayım derken gözleri çıktı?
Gizli Silâhlar    ,   ,   !
Mütemadiyen gizli »ilâhlardan
bah^edıyor'ar. Harbin neticesi üzerinde bu gizli silâhla rın müessir ola cağı söyleniyor Şimdi de bir u raniuın bomba sının tafsilâtı vt riliyor. Bu bombanın esası, a-tomlar arasındaki defi süratine dayanıyormuş! Fakat Anadolu Ajansının bu İsviçre telgrafını verdiği günden bir gün evvel Türkiyeye gelen İsviçre gazeteleri bu Uranium bombasından uzun boylu bahsediyordu. Birisi dedi ki:
— Ne olurdu, şu atomlar a-
rasındaki sürat Anadolu Ajansına da sirayet etse idi!
thtimal siz de bu fıkrayı okuduğunuz zaman diyeceksiniz ki. bu geçen haftanın havadisi idi. Sen de bundan bahsetmekte geciktin!
— Ne yapayım, usul böyle, biz de Anadolu Ajansının süratine ayak uydurmağa çalışıyoruz!
Halaçlara Yardım
Bir kilo   uranium   bombası, bütün Uviçredekı şellâleleri ku-rutabilirmiş! Bir sahraya düştüğü
zaman orada gu neşteki   lekeleri
andıran muazzam çukurlar y<-pabilirmişl Bil şehre atılırsa, o-rasını düm düz edermiş.
Birisi bunu gazetede okudu
ve sordu:
— Peki bunun tecrübesini nasıl yapacaklar?.. Kim inmiş denizin dibine, kim koymuş bunun adını?
öteki ilâve etti:
— Desene ki hallaçların işi
— Neden?
— Bir «miligram uranium bombasile, 100 şiltenin pamuğunu atabilirler...
At atabildiğin kadar; asıl gizli silâh, bombalar değil, bu bombaların havadisleridir. Çün kü daha evvelden efkârı umu miyeyi harman etmeğe yarıyor.
Sinemada Hayat Sahası
Şehzade başında bir sinemada Reşit Şanlı isminde birisi, filmi seyreder ken, coşmuş, gal yana gelmiş ve yanında oturan tanımadığı bi kadına saldırmış Kadın bağırmış çağırmış ve derhal elektrikler açılmış. Şanlı sanma lâyık bir surette mahkemeye sevkedilmiş. Bunu gazetelerde okuyan bir ahbap dedi ki :
— Eğer insan her sinemada gördüğünü tatbik etmeğe kaL karsa dünyanın hali ne ilur?
öteki cevap verdi :
— Ne olduğunu görmek istiyorsan Napolyonun filmlerini seyredenlere bak !...
— Fakat onların yanındaki kadınlar sıkıştırınca bağırmı-yorlar. Ses bile çıkarmıyorlar...
— Ama onlar da erbap kadınlar!... '
AHBAP
w*50
'i
Kim, Kiminle Evlenmeliuir?
Zengin bir dul, ratimkUme İdeal bir kimseyle evlennıelidır
Hülya perver bir kıza koca olacak bir kimsenin zengin güzel ve tamamen egotot olmıyan, genç kızın hülyalarında yaşadıfcı hayatı ona aynen yaşatacak evsaflara ve vasıflara malik olması lâzımdır.
»Sportmen bir delikanbya aynen sportmen bir kadının hayat arkadaşlığı bunları mesut   edebilir.
Avukat Bayana, kendi yaşında ona hislerinde ve İşlerinde tamamen serbest hareket ettirebilecek
bir kimse kocalık yapabilir.
40 yaşında tacir 18 yaşındaki daktilosuna, koca kafiyen olamaz şayet böyle bir vaziyet vuku bulursa, aralarındaki bağ? çözmeğe, yaş farkı sık sık vesile teşkil e-dcr.
Yirmi dört yaşındaki üniversite mezunu 35 yaşmda İki kocadan dul kalmış bir kadına kocalık e-deroez. Üniversite mezunu olmak bunları m e* ut etmeğe tezat teşkil edemez. Bu kr.»mı ozon bir mevzu teşkil eder.
Pozantı: Necat Celid
Bu
Hiç Parası Olmıyanlar?
ere Kim Bakacak?
Vfüksek tahsil gençliğini az * para sarfederek rahat yaşatmak, hiç şüphesiz yalnız bu sütunun, bu gazetenin yahut bü-tün muharrir arkadaşların ve bütün gazetelerin değil, bu memlekette siyasi ve içtimaî her teşkilâtın ve her vatandaşın müşterek ajzusu, temennisi ve hedefidir.
Bu sütunda gençlik hakkında yazdığımız her yazıyı biz asla bir şahsî imtiyaz olarak benimsemekte değiliz.
Bu mevzuu, yaptığımız mu-kaddemeye uygun bir tarzda ele almakla ne kadar doğru hareket etmekte olduğumuzu, dün, bize mektup gönderen bir vatandasın irşadı ile yaptığımız
munzam bir tetkik bir daha anlatmış oldu.
Meğer Cumhuriyet Halk Partisi talebe yurtlarının bugüne kadar pansiyonerlerden almakta oldukları 20 lira muayyen bir rakam değilmiş, piyasadaki yükselişlere göre bu rakkamın yükselmesini de pek tabii addetmek lâzım geliyormuş. Zira nizamnamede şöyle bir madde var:
«Yurt, aylık ücreti, bir ay evvel haber vermek üzere arttırabilir.»
İşte idare heyeti bu maddeye dayanarak ücreti 25 liraya çıkarmış. Binaenaleyh bir ay sonra tatbik edileceği anlaşılan bu karara itiraz edememek mevkiindeyiz. Çünkü bu esas bize ayni zamanda şöyle bir müstakbel menfaati de ifşa eder gibidir;
YAZAN:
Nlzameddln
NAZİF
«... Eğer günün birinde piyasada fiyatlar 20 lira aldığımız günlerdeki dereceden aşağıya inerse o zaman idare heyeti ücreti azaltmak ıçiri de karar verebilir.»
D u vesile yurtlarda
bize öğretti ki 150 kız ve 375 erkek talebe vardır. Yani ceman yekûn 530 genç. Bunların yüz yirmi beşine ait pasiyonlar Parti tarafından verilmektedir ve genel sekreterlik bir ay sonradan itibaren bu yüz yirmi beş için de her ay yüz yirmi beş adet beş liralık fazla tediye etmek mevkündedir.
Diğer taraftan idare heyeti nezdinde meseleyi inceliyen bir arkadaşımız da bana şu malûmatı getirmiş bulunuyor:
€— Esasen bu 20 lira, ucuzluk zamanında bile masrafları karşılamıya kâfi gelmiyormuş. Masrafın fazlası her ay Parti tarafından ödenmekte idi. Düşününüz bir kere... 1940 temmuzunda ekmek sekiz buçuk kuruştu. Bugün on dört kuruştan üstündür. Demek ki masrafın yalnız ekmek faslında yüzde 90 bir fazlalık vardır. Havayici zaruriye fiyatlarının hiç birinde, ki yükseklik yüzde 50 den aşağı değildir.»
Du izahat beni ikna etti Fa-*-*kat bir başka ciheti de bana hatırlattı kî bunu yazmaktan kendimi alamıyorum:
«Yurtlardaki talebelerden yüz yirmi beşini Parti besliyor. Âlâ. Geriye kalanlar da 20 lira. ya kadar hiçbir itirazda bulun-mıya lüzum görmemiş olan, belki de 25 lirayı da itirazsız karşılamaktan çekinmiyecek olan az çok varlıklı aile çocuklarıdır. Fakat bütün Yüksek tahsil gençliği bı ardan ibaret değildir şüphesiz. Hiç şüphesiz bir çok gençlerimiz de vardır ki aileleri kendilerine her ay onar lira bile verememek vaziyetindedir. Eh. bunlar ne olacak? Bunlar kı havayici zaruriye fiyatlarının ucuzluğu esnasında bile zorluk çekmekte idiler. Bu yükselen fiyatlar karşısında bunları nasıl müdafaa edeceğiz?
Bunun için bir şey düşündük mü?
Eğer düşünmüş bulunuyorsak, söyliyecek bir sözüm yok. Fakat eğer düşürunemişsek, Partiden Yurt ücretlerini verebilecek olanların açığını kapatmaktan-sa, yani ba mam il e yerine masruf addedilemiyecek bir sema-
hate devam etmektense hima-yekâr dikkatini bunlara, bu kimsesizlere. bu varlıksızlara (*) çevirmelidir.
Ben, Partinin bu dikkati esir-gemiyeceğini  sanmaktayım.
NtZAMEDDİN NAZİF
(*) Yoksul demiyorum.
İKİR
N AT
Konservatuarın ikinci Konseri
25 şubat salı günü akşamı şehrimiz Konservatuar orkestrası tarafından Şebir tiyatrosu komedi kısmında verilen senenin bu ikinci konseri büyük bir muvaffakiyet 'kazanmıştır.
Bilhassa orkestra şefi Cemal Reşit ve (Mezzo - Soprato) solist Vahdet Nuri büyük birer kıymet   oldukları   ve   Avrupa
mikyasında birer sanatkâr oldukları anlaşılmıştır. Konserde muhtelif garp kompozitörlerinin eserleri muvaffakiyetle çalınmış ve balk tarafından çak alkışlanmıştır
Çalınan parçalar meyanında François Scihubert'in L'Obeille arı ismi kompozisyonu bahar sabahında uçan bir arının çiçek, ten çiçeğe koşarak uçuşarak vı-zıldayışuu anlatan bu eser çok alkışlan^mış ve tekrar edilmiştir.
Bundan başka Johannes Brahma'm Demirci, ALbert Rous sel'in Sinfonietta'sı, Fr. Scbu-bert'in Ölüm ve genç kız, Mozart'ın Serenade'ı ilâh eserler çalınmıştır.
Orkestrayı büyük bir muvaffakiyetle idare eden Cemal Reşidi çok tan beri kaybetmiştik. Nihayet onu büyük bir sevinçle alkışlayabüdığımize memnun o-luyoruz.
Musikiyi dinlemeden kulaklarımızı kapayıp sadece onun geote'lerini seyretmek bile insana bedü bir haz verebiliyordu ve sanat zevkini tattırafoüirdi Bütün nuance'ları kol ve vücut hareketlerinin inhilarile orkestrayı tam bir uetalıkla idare ede- £ cUrndekl
Wlwdu. hazırlan-
BFrlth ile ır çokları   bu seste lenn TOam|f?tl. bir gösterişten ibaret ol- d|yc
duğumı zannedebilirler. Hakikat J^sût de-böyle olmaktan uzaktır. Cemal cinstim. Reşidin (orkestradakilere bana nütcmadl-çok geste'ler yaptırmamağa gay- bır türIu ret ediniz diye rica ettiğini du- ft ağlamış
ıslak göz-
yuyor gibi oluyoruz.) Lsaaen ahenktar geste'ler yapabilmek tahminin fevkinde bir güçlük gösterir. Ve geote yapabilmek ayrıca bir olgunluk ve ustalıktır.
BethoVVen bile çok kere orkestraya sayı vermekten çekinir ve onu tamamen geste'le idare ederdi. Cemal Rejit dünya çapında bir kıymettir. Halbuki ondan beklenen meyvayı kopa-ramıyoruz. Onu zaman, zaman Ankara Riyaseticumhur orkestrasının başında da görmek isterdik.
Avrupada olduğu gibi üstad olan orkestra seheri memleket, memleket dolaşarak bir çok muhtelif orkestraları emirlerine amade buldukları halde acaba bizde neden Avrupada bile en yüksek orkestraları idare etmiş bulunan Cemal Reşidi yanıbaşı-mizda bulunan bu orkestranın başında bulamıyoruz.
Ümidin fevkinde muvaffak olan bu konserde de yüksek ve kıymetli bir sanatkâr olan Vahdet Nurinin sesini dinlemek ayrıca büyük bir hâdiseydi. Viyana opera ve radyosunda söylemiş ve muvaifakiyet kazanmış bu gibi sanatkârların yetişmesi istikbalde bizde opera müzikli sahnenin yer bulacağım vededebiliyordu.
Cemal Reşidin idaresinde verilen bu konserden dolayı Konservatuar heyet ve artistlerini tebrik eder ve musikinin kültür ve terbiyesi bakımından çok faydalı olacağından bu gibi kon. serlerin sık sık tekrar edilmesini istemek hakkımızdır.
Suavi KOÇ ER
un diye kadar   Konservatuar orkestrasından ümit edilen netice alınamamıştı.   Bu orkestra üstad bir şefin idaresinde mükemmele   yaklaşabiliyor.
TV_       Yw...   ı^ı  aoıttiLiaı nıutt   IttlllliU
muhtaç kısım takriben elli metre murabbaını geçmemiştir. Bu da üç
mn ustü-enalıklar
Paris--
Cehenneminden Nasıl Kurtuldum
Yazan: Rebla Tevîik BAŞOKÇU
Almanlar, işgal Altında Bulundurdukları
Memleketlerde Herşeyi Satıyorlar pEristan Çıkış Müsaadesi Yedi Bin Franktı/
Ben de inandım. Bir İki gün sonra bu bardakları ve keten yatak takımlarını Paristekl evime getirmeyi tercih ettim. Bunları çıkarmak için şatoya tekrar gittim. Bana bıraktıkları kilitli sandık odasına girdim. Konsolun kilidini açtrm. Bir de ne göreyim. Konsol bomboş., tçinde bir mendil bile kalmamış. Fena halde canım sıkıldı. Beni oda kapısınm önünde tarassut eden askere kumandanını görmek istediğimi söyledim. Kumandan, odasından bir hışımla çıktı. Ben kilitli odada kilitli konsolun İçindeki btttün eşyamın çaJmmış ol niş bir tehevvürle: Madam dedL dugunu söyleyince, kumandan müt-Slz dünyanın hangi tarafında İşittiniz ve nasıl tasavvur edebilirsiniz ki; Alman askeri hırsızlık etsin? Ben de: Alman askerinin hırsızlık ettiğini söylemiyorum. Yalnız meydanda olan bir şey varsa, Uç gün evvel dolu bıraktığım bu çekmelerin bugün bomboş oluşu* dur..
ş
atodan çıkarken bizim eeki bahçıvana ne var ne yok diye sordum. Şu cevabı verdi:
— Dün büyük bir kamyon geldL Sandıkların içinde sizin sofra ve bardak takımlarını daha birçok şey lerl doldurdular ve Almanyaya gönderdiler!
îşte benim başıma böyle bir vaka geldiği İçin size de tavsiye ederim eşyanızı emin bir yere brrakm.. Hele (Gard Möble) salon bırakma-yın. Dedi.
Eşyayı emin bir yere koyabilmek İçin haftalarca yer aradım. Nihayet emin zannettiğim bir yere bıraktım.
Bu günlerde benim apartmanım yeniden kiraya verilmişti. Yeni kiracılar kendisine Fr ansızım diyen bir genç kadınla kâtibiyim dediği bir Alman zabiti. Bu zabit Oesta-ponan şeflerinden blnsl İmiş. A-partmanı terkettiğlm gün bu kadınla konuşurken Paristen çıkış vizesinin güçlüğünden vesaireden biraz şikâyet ettim. Her güçlüğü halledecek paradır dcdU
Almanlar işgal altında bulundurdukları memleketlerde her şoyl satıyorlar. Paristen çıkış müsaadesi yedi bin franktır isterseniz Fize bunu bizim Müsyü derhal tedarik eder. Evet dedim bunu ben de Işit-miştim. Fakat ben ecnebiyim h«i-rlyetlml para Ue satın almak mecburiyetini görmüyorum. Hem bana Alman konsoloshanesinden söz verdiler. îcap ettltfi zaman müsaadeyi alacağım.
E
vln eşyası taşındıktan sonra birkaç gün için otele git-mekliğim icap ediyordu. Bizim e-vin kapıcısı Madam Biyo benden memnundur, benim otele gitmemi istemedi ve:
— Size Paristen kaçan kiracılarımızdan birinin apartmanım açayım. Gidinceye kadar orada daha rahat edersiniz. Her şey içinde tamamdır,
Ben de memnuniyetle kabul ettim.
Madam Biyo beni »p« r+j* ° ~— kaptanı Ekremm kendilerine göster
diği kolaylıktan dolayı teşekkür et
mektedirler.
— D
ya gel<
— Y
diıle Lon-er verdi, i. Frith'ln
pek kat! söyleniyordu. Sefaretin memuru:
— Siz mi gideceksiniz? Oradan geçemezsiniz, ve sizi trenden indirmezler dedi. Memurun mânâlarla dolu bakışından, benim Bulga-ristandan geçmek isteyişimden aklımı kaçırdığıma hükmettiğini hissettim. Memur:
— Zaten bugün vize vermeyiz. Siz kendi konsoloshanenizden İstan bula girmeniz İçin yeni bir müsaade vizesi almanız lâzımdır.
İçimden söylenerek oradan çıktım. Yarabbi bu ne bitmez tükenmez koşmaktı. Devrlâlem seyahatine çıksaydrm bundan daha güç o-lamazdı. Tam dört aydır bunların peşinde koşuyordum.
Bizim konsoloshaneye geldim. Bulgarların hakkı varmış. Şimdi Türkiyeye girmek için aynca bir vize lazımmış. Ne ise o da oldu.
tkl gün sonra Bulgar sefaretine tekrar gittiğim vakit memurun bakışını evvelkine nisbetle hemen hemen dostane buldum. Derhal vizemi verdi. Hattâ: İsterseniz lark sekiz saat Bulgaristanda kalabilirsiniz dedL
Bu nezaketin sebebi; bir gün evvel Bulgar BaşvekUinln Türkiye Ue daima dostluğu muhafaza edeceklerini resmen ilân etmiş r*in>ft«ı idi.
İhtiyaten Almanlardan çıkış 1 müsaadesini birkaç gün evvel almak istedim. Çünkü ttk kânunun ortalarına doğru Pariste bir rivayet çıkmıştı. Almanlar bilhassa Türklerin İşgal edilmiş Fransa-dan hür Fransa ya geçmelerine katiyen müsaade etmiyeceklert söyleniyordu. Fakat bu rivayetin sonradan doğruluğunu anladım. Bizim konsoloshane dahi bu haberi tasdik etti. Hiç bü- şey beni vatanıma gitmek saadetinden menedemiye-cek diyordum. Bir sabah erkenden Alman konsoloehaoûalne gittim. Sokakta kapmm önünde yüz kişiden fazla halk nöbet bekliyordu. Mütemadiyen de yağmur yağıyor, biçarelerin bazılarında şemsiye yok. Gençlerin şimdi şapkasız gezmek modası böyle acıklı zamanlarda çok tehlikeli. Bazan dört beş saat yağmur altında vücut hareketsizliği ile nöbet beklemek birçok hastalıklara yol açabilirdi. Hepsi denizden çıkmış gibi sırsıklam. Baştan süzülen sular yavaş yavaş yakadan sızarak vücude yayılıyor. Hc men herkeste bir öksürük. Zaval lılar çıplak ve ıslak başlarını güya belli etmiyerek bir açık şemsiyenin himayesine sokmaya çalışıyorlar. Bu biçare halkı konsol o hanenin geniş avlusunda beklet-meyip de sokakta bırakmaları bana pek zalimane bir usul görünüyordu,
Kapmm önünde tüfengi ormı-zunda bir asker nöbet bekliyor Yağmur altında sokakta iki saat kadar bekledikten sonra artık sabrım kalmadı. Olduğum saftan çıktım askere yaklaştım.
— Ben çıkış vizesi İstemiyorum. En yukarı kattaki büroya gideceğim dedim. Peki dedi bıraktı. H« men yukan çıktım. Vize bürosunda Uç kâtip vardı. Birisi kadın, içimden: Acaba bunlarm hangisine müracaat etsem hangisi daha tn-saflıcadrr? Diye düşündüm. İçim ortadakini intihap etti. Pasaportumu çıkardım. Kabil olsa kendimi sevimli göstermek İçin yüzüme bir melek   maskesi   geçirecektim:
(Arkası var)
sevme?
Bu Akş
m
çaldı. Bu eden go-
a öğleden tetedlğlnl io götüre-'ar kadını u teklifini ayede ak-
k   biraz vakit ge-llsclerl u-ıffak olu-
nuyordum. Her dakika Mlsls Danvers'ln bakışlarını hatırlıyor ve sinirleniyordum Nihayet saat Uç buçuk oldu ve Beatrls geldi. Beni yukardan aşağıya süzdükten etonra dedi kl:
— Sizi biraz sararmış gördüm. Adeta daha zayıflamışsınız. Fakat bu hal size hiç yakışmıyor.
Ben çirkin olmadı âdeta bir kabahat sayarak utandım ve:
— Ne yapayım dedim, zayıflamak İçin bir şey yapmadım.
— Geçen defa daha renkli İdiniz. Bu defa çok solgunsunuz.
— Belki ttalyada iken güneşten yanmıştım. Güneş yanıkları geçmiştir.
mmm A.. SU de Maknlm gibi sıhhatinizden bahsedilince muhakkak bir bahane buluyor sunuz. Yoksa çocuk mu bekliyorsunuz?
Ben fena holde utanarak:
— Hayır öyle bir şey yok.
— Haydi, haydi, saklamayınız.. Mutlaka öyledir değil nılt
—- Hayır emin olunuz kl böyle bir şey
yok.
— Ne ise, öyle de olsa ne çıkar? Ben çocuğuma beklerken pek sıhhatli idim. Son dakikaya kadar spor yaptım, golf oynadım. Şayet böyle bir şey varsa bana söyleyiniz.
— Hayır Beatrls sizden bir şey saklamadığıma emin olabilirsiniz.
— Pek âlû, İnandım. Ama her halde bir çocuğunuz olsa İyi olur. Maksim bir erkek evlâttan hoşlanacaktır. Ümit ederim kl siz de bunu istersiniz.
Bu tarzda konuşmak beni fena halde sıkıyordu. Beatrls bunun farkına varmış olacak kl mevzuu değiştirdi. Birçok şeylerden konuştuk. Yol epey uzundu.
Beatrls otomobili kendisi kullanıyordu. Biran dttnkU misafir hatırıma geldi. Acaba Beatrls onu tanıyor muydu? Sormaktan ken dimi alamadım.
— Beatrls dedim. Siz Jak Favvell isminde birisini tanıyor masunuz?
— Evet, bn İsimde bir serseri vardır. Onu bir kere Manderleyde görmüştüm.   Niçin sordunuz?,
na gi,
Ka
lekian bak
a-
OYLI YELİM
1
bpestr Tatili Varmıdır?
yısta neticelendirilerek ders senesinin daha erken bitirilmesi için bazı düşünceler mevcuttur. Her halde bugün için takarrür etmiş hiçbir şey yoktur.
Beyazıtta Bakkal Nuri Akalın soruyor: Piyasada kahve bulamıyoruz. Kahve yerine müşterilerimize kavrulmuş nohut veya arpa verirsek ceza görecek bir suç işlemiş olur muyum ?
Cevap — Eğer kahve yerine nohut veya diğer bir maddeyi kahve adı ile satarsanız bir suçtur. Fakat bir i afta Ue nohut veya arpa kahvesi adıyla ilân edeceğiniz ve o suretle ve o fiyatla satacağına malın satışı bir suç teşkil etmez.
I
-  VATAN
Aband gölü etrafının taşlık manzarası   ve ski
G üzel Yurdum uzdan f?ı> Cennet Parçası
band Gölü
Eoluya uğrayıp Aband gölünü gör-toplanmış su birikintisi.. Aband beyaz kar ve geniş çam onmanlarile Türkiyenin hakiki cenneti...
Aband, eski bir volkanın ağzında toplanmış birikintisi Aband... Beyaz kar ve goniş çam ormanlarile Türkiyelin hakiki cenneti...
Buranın her mevsime güre ayrı bir hususiyeti, günün her saatine , göre ayrı bir zevki var. Yaztn gö-, 1ün üstünde hafif bir meltem rüzgârının şişirdiği yelkenle kayacı şarpiler varmış, Kışın ayagma bağladığı patenlerle buzun üzerinde bin bir marifet yapan köy çocukları var...
Yazın buraya sırtını güneşe verip yakan seyyahlar gelirmiş, şimdi de kayaklarım omuzlarına vurup gelen genç sporcular var...
Boludan sönmüş volkanın kudurmuş aç ağzını dolduran suya, yani A band gölüne 32 kilometrelik bir yol katetmek lâzım. 11 kilometresi araba Ue gidilebiliyor. Ondan ötesi çamur, balçık ve daha sonra da kar...
Çamurdan kara geçiş son bahardan kışa geçiş gibi bir mevsiminin değiştiğini hissettiriyor.. Hattâ sadece son bahardan kışa geçiş değil de, mutedil nuniakadan kutuplara jreçiş gibi bir arz dairesinin atlatılışmı hatırlatıyor...
Asırların gövdelerini kabarttığı ge niş bir çam ormanı, insan nefes aldıkça, susamış hararetten öleceği zaman buzlu bir limonata içermiş gibi rahatladığım hissediyor...
Gittikçe yükaeltyorsunuz...
Kraterin köşesini homurtu ile yalıya rak geçen sert bir poyrazın göğsünüzü tıkadığını anlıyor ve gene yürüyorsunuz...
İnsan enerjisinin bu derece kuvvetlendiğini, insan ancak burada an-lıyabiliyor...
Uludağda olduğu gibi burada da bir kayak evi var. Fakat oradaki gibi burada konfor yok... Fakat her şeye rağmen burası ne kadar güzel.
Uludağ da Bursadan 22 kilometre idi... Burası da öyle...
Kayak evinin bir bekçisi var. Hoş nazik bir adam. Karısile beraber bütün ömrünü burada   geçirirlermtş...
Kansı gelen misafirlerin yataklarına bakar, yemeklerini pişirilmiş...
Fakat tesadüfe bakın bu sefer bu kadın da yok bütün iş gidenlerin kendi üzerlerine kalıyor,
Ocak yakıyor, yemek pişiriyorlar.
Bu iki dağ bekçisine bir dağ bekçisi daha ilâve olunuyor dediler...
Kadın hamile imiş. Boluya, vatana bir evlât daha kavuşturmak için gitmiş. Yakında gelir ve misafirlere hizmet için elinden geleni yapar dediler...
Akşam....
Güneşin, bu krater gölünün buzları üzerine gömülüşünü seyrediyor ve hep beraber ormandan kestiğimiz çam dallarının tutuşup yemeği pişirmesi için v^r kuvvetimizle üflüyo-
FIUŞp ' "     •*¦
Burada sıkmtı büe insana bir zevk veriyor. Uğraşıyor ve kendi işimizi kendimiz görüyoruz.
Sabah güneşle beraber biz de u-yandık... Civarda köyler varmış.. Gidelim bu kar diyarında karınca gibi bütün yaz çalışıp kışın bu beyaz-
lığın altına gömülerek kendi yağlari-le kendUeri kavrulan bu insanlarla görüşelim dedik.
Ve ayaklarımıza kayaklarımızı takarak tepeden aşağı yıldırım sürati-le kaymağa başladık. Bize köyü, şu yamacın arkasında diye tarif etmişler, beş dakika sürmez varırsınız demişlerdi. Halbuki kaç yamaç aşmış, kaç beş dakika geçirmiştik hâlâ köy meydanda yoktu.-
Köylüde zaman ve mekân mefhumu çalışkanlıktan mı, yoksa meşakkatten yılmayıştan mı bilmem daima biz şehirlilerin aksine aza doğru gidiyor...
Nihayet istediğimiz oldu. Köye gel mistik.
Bizi kırk yıllık ahbapları imiş, dost veya akrabaları imiş gibi karşıladılar... Tarhana çorbası, çavdar ekmefi ve erişte vererek karınlarımızı doyurdular...
Baş sedirlerini bize İkram ettUer... Ve bütün bu ikramlarından sonra ikramlarının az olduğunu zannederek «misafir umduğunu değil bulduğunu yer> diye bir de özür dilemek İstediler...
Alicenaplığın timsali Türk köylüsüne nasıl teşekkür edebileceğimizi şaşırarak susmakla iktifa ettik.
Akşam olmuştu.
Dönmek için müsaadelerini istedik.
Israr ettiler:
— «Bir gececik misafirimiz olunuz, yarın gidersiniz > teşekkür ederek ayrılacağımız sırada içlerinden bir tanesi ayak kaplarının üstüne bir çuval sararak kafileye iltihak etti.
— Müsaade, edin de hiç olmazsa sizi yarı yola kadar geçireyim...
Karlar buz tutmaya başlamıştı... Bin bir müşkülâtla yürüyor ve gide-büeceğimizden ümidimizi kesmeye başlıyorduk...
Kayaklarımız agırlaşmıya başlamıştı. Çıkararak omuzladık...
Yürüyor ve mütemadiyen soluyorduk....
Hava iyiden iyiye kararmıştı. Köy lünün ayağından kurtulan ize ayağımızı yerleştiriyor ve Kratere doğru bir gemici merdivenine tırmanır gibi soluyarak tırmanıyorduk...
Tepeye henüz varmıştık ki uzaktan kayak evinin siluetini seçer gibi olduk. Gözlerimiz yaşardı, bağırmaya başladık.
Evet biz de tarihte on binlerin kaçışı gibi ölümlerden kurtulup denizi gördükten sonra 1 Talaşa, 1 Talaşa diye bağırdıkları gibi, kayak evi, kayak evi diye bağırdık.
Gidişte ve dönüşte birçok köylülerle konuştuk. Dertlerini ve arzularını dinledik.. Ve nihayet öğrendik ki köy hocaya muhtaçtır.
Ama nasıl?
Daimî, muvakkat nasıl olursa olsun. , #.
Köye uğrayan her münevver onlara çok şey öğretebilir.
Köylü kendisine misafir olan münevvere elinden geldiği kadar hizmet eder. Mukabülnde bir şey istemeden.
Acaba Üniversitelilere böyle bir mükellefiyet teşmil edilerek senede hiç olmazsa bir ay köyde dolaşmak mecburiyeti konulamaz mı?
Her Gün
On Satır
S. G. SAVCI
Ankarada Tek Tip Ekmek
Ankara, 3 (Telefonla) — AnJcara fiyat murakabe komisyonu tek tip ekmek ununun beher çuvalına değirmenlerdeki »e-tış fiyatı olarak koruma vergisi hariç 863 kuruş, keza ekstra ve francalalık unların beher çuvalına da koruma vergisi hariç 10 lira 95 kuruş fiyat takdir etmiştir.
Çarşamba gününden itibaren meriyete girecek olan bu karara nazaran ekmek fiyatları 50 para daha ucuza satılacaktır.
Hukuk Mezunları mtihansız Al.nacak
Ankara. 3 (Telefonla) — Dahiliye Vekâleti Müdürler komisyonu Dahiliye Vekâletine alınacak olan hukuk mezunlarının bundan böyle müsabaka imtihanına girmeden memuriyete kabullerini kararlaştırmıştır.
İzmirde Yapılacak inönü Koşuları
Ankara, 3 (Telefonla) — Martın 30 unda İzmirde yapılacak olan İnönü koşularında 42 bölge temasta bulunacaklardır.
Et Fiyatları Arltırıl.Tiycr
Dün toplanan Fiyat Murakabe komisyonu kasaplarm son olarak toptancılardan yaptıkları şikâyetleri dinlenmiş ve kasaplarm itiraz ettikleri yüzde on meselesine müdahale edemlyeceğinl, bunu kendi aralarında halletmelerini bildirmiştir.
Ayrıca kuzu etine fiyat konulması mevzuu bahis değildir. Çünkü kuzu günden güne çoğalmakta ve çoğaldıkça da fiyatları düşmektedir.
Telgraf, telefon ve Ajans Haberleri
Bir Günde Üç Cinayet
Irmit, (Hususî) — Izmitin Durhasan köyünde çok kanlı bir cinayet işlenmiştir. Bu köyde ismail Mustafa adında bir şahıs, ayni köyden Halil oğlu Mehmedi ormanda bularak 13 yerinden bıçaklıyarak öldürmüştür. Cinayete sebep eski bir husumettir. Katil tevkif olunmuştur.
IDLMACA
I
1 ¦
§
4
f t $
0
f-

rs 1    !
fi
1  |
1 *¦* -1
1 Mı 1



1 -ı i- | (J
Soldan Sağa: 1 — Filistinde bir şofrir - Ceset 2 — Sarı işlemeli bir kumaf - Atlamak 3 — Kaldırma -sergüzeşt 4 — Bir renk 5 — Hasret
- Sonuna (Y) gelirse at yavrusu kırmızı 6 — Sual edatı - Güzellik 7 — Nida - Sonuna (K) gelince ne sıcak ne soğulc-Bir meyva 8 — Murat - Bir vapur ismi 9 — Aya - Yapılmasında beis olmıyan 10 — Bir tatlı - Kadın 11 — Atılgan - Sual edatı - Dantel
Yukarıdan Aşağıya: 1 — Çorbası yapılır - Fasıla 2 — Doğurmaya yar dım eden - Gevşeklik 3 — Lâkırdı
- Aşiyan 4 — Lâhza - Sallanmak 1-çin ağaca takılan ip 5 — Burgulu çivi - Göz rengi 6 — Erkek - sonuna (G) gelirse bir nevi İğne - Perl 7— Araç - İşaret edatı 8 — Alfabenin arka arkaya gelen iki harfi -Takdir için kullanılan nida 0 — tmdat talebi - Reziller 10 — Şafak
- çevik - Acemce Uç 11 — Beyaz -Bir uzuv Karadenizli bir millet
DÜNKÜ BULMACANIN HALLİ
Soldan Sağa; 1 — Kütüphane 2 — Ot - Re - Raf 3 — Düdük - Mekke 4 — Enikonu 5 — At - Tad 6 — Neyzen - Bl 7 — Caiz - Küf 8 — Had - Ateşin 9 — Anif - Amade 10 — Nü - Azade 11 — Eb - Çene
Dv    î \   *_ J
Yukarıdan   Aşağıya: 1 — Kodein
- Hane 2 — Ütü - Ecanib 3 — Deryadil 4 — Ürün - Zt ö — Peki - B-za - Aç 6 — Kan - Taze 7 — Armut
- Keman 8 — En - Küşade 9 — Er-kut - Fide 10 — Ak - Ab - Ne 11 — Efendi - Ay.
İtalyanlarl   Almanlar   | Balkanlarda
Yürk - İngiliz
Zelzele Felâketine Uğrayanları Bombaladılar
Atina, 3 (A.A.) — B. B. C: Dün, müthiş bir zelzele felâketine uğrayan Lârisa şehri halkı, bir saat müddetle İtalyan tayyarelerinin bom bardımanına maruz kalmıştır.
Şehirde, felâket görenler İçin yardım teşkilâtı yapıldığı sırada İtalyanlar, harap olmıyan binaları da tahrip etmişlerdir.
Larlsa, şimdi bir enkaz yığınından ibarettir.
«Galip Geleceğiz!»
Atina, 3 (A.A.) — Dün, Atini radyosunun Amerika Birleşik devletler -ne doğru gündelik emisyonlarını a-çan Başvekil Korizis, söyledUı nutukta demiştir kl:
«Büyük müttefikimizin yardımı i-le ve denizler ötesindeki büyük demokrasinin sempatisi Ue, galin geleceğiz.»
İtalyanlar Kendi Esirlerini
Yaraladılar
italyan tayyarelerinin  Prevezeye
yaptıkları bir hücum esnasında bir çok İtalyan harp esiri yaralanmıştır.
İngiliz Tebliği
Atina, 3 (A.A.) — Yuanistandakl
İngiliz hava kuvvetleri karargâhının dün akşamki tebliği:
İngiliz bomba ve av tayyareleri, Yunan ordusunun Arnavutluktaki hareketlerine yeniden muzaheret etmiştir.
Bombardıman tayyarelerimi;, avcıların beraberinde olarak Avlonya-ya hücum etmişlerdir. Kışlalara, bir mühimmat deposuna ve bir askeri levazım deposuna tam isabetler kaydedilmiştir. Düşmanın tayyare d afi bataryalarının şiddetli mukavemetine rağmen hücum neticelendirilmiştir.
Bombardıman tayyarelerimizden mürekkep bir filo Buzl civarında Paraboan'da düşman mevzilerine hücum etmiştir.
Fena hava şartlan sebebilo vukua gelen hasar tesbit edilememiştir.
Diğer bir hava filomuz da Berata muvaffakiyetle hücum etmiş ve şehirde binalar üzerine tam isabetler kaydedilmiştir. Büyük bir yangın çıkmıştır.
5 İtalyan avcı tayyaresi Tepedelen mıntakasında devriye gezmekte   o-
İ5n_bir_Hurricanc avcı tayyaresinin
pilotuna hücum etmiştir. İngiliz pilotu derhal mukabil hücuma geçmiş ve bir kaç dakika içinde 3 İtalyan av Ct tayyaresinden üçünü düşürmüştür.
B. Eden Türkiye Ve Amerika
Elçilerile Görüşmüş
Berlin, 4 (A.A.) — D.N.B.;
İngiliz radyosu bugün Atlnada İngiliz Hariciye Nazırı Edenle Amerika ve Türkiye elçileri arasında bir görüşme vâki olduğunu bildirmektedir.
ı
2
9 10
Sabaha karşı eve dönüyorudum.
TakNim meydanında çöpçüler İşe başlamak üzereydiler*
Birdenbire hatırrma Istanhulun bir türlü haTledllemlyen meşhur menelesl geldi: Çöpün tarifi.
Çöpçülerin yanına kokularak sordum:
— Arkadaşlar çöpün ne olduğunu buna tarif edebilir misiniz? İçlerinden biri cevap verdi:
— Elbet ederiz... Ne olduğunu tarif edebilecekleri bizim gibi çöpçü, edemiyecekleri de sizin gibi efendiden insan yapan nesneye VÖp derler!
Acı Bîr Ölüm
Avrupada tahsil etmiş ziraat mütehassıslarımızdan, Bursa Ziraat mektebi ziraat sanatleri muallimi Rıza Aygüner genç yaşında tutulduğu kalb hastalığından kurtulamıya-rak vefat etmiştir. Çok kıymetli bir zlraatçl arkadaşı kaybeden zlrautç ailesile rnerhumun ailesine taziyelerimizi bildiririz.
Gelin de Sözlerine İnanın
26 Şubatta Alman Tebliği:
"Bulgaristana  Girmemiz Akla Bile Gelemez,, Dört Gün Sonra:
"Bulgaristana Girdik,,
Londra, 3 (A.A.) — Alman propaganda nezareti, 26 şubatta neşrettiği yarı resmî mahiyetti bir tebliğde, Almanların Bulgaristana sızmakta olduğu hakkındaki haberlerin tamamiyle uydurma olduğunu iddia ettikten sonra, şöyle demekte idi:
«Alman hariciye nezaretinde şu cihet tebarüz ettirilmektedir ki Alman kıtalarının Bulgar arazisine girmesi mevzuu bahis bile
olamaz.»
Halbuki, dört gün sonra, yarı resmî mahiyetli yeni bir tebliğ, Nazi kıtalarının ayni Bulgar arazisine girdiğini bildirmiştir. Gelecek nesillere bir hatıra olmak üzere    bu tebliği aynen    iktibas
ediyoruz:
«İngilterenin harbi Balkanlara sirayet ettirmek niyetlerine mâni olmak ve bunu önlemek ve ayni zamanda Bulgar menfaatlerini himaye etmek için, Alman kuvvetlen, Bulgar hükümeti ile mutabık olarak, Bulgar hududunu geçmiştir.»
--o-
A! 1 ıa Harbi
Kahire, 3 (A.A.) — İngiliz umumî karurgâhının tebliği:
Eritre, Habeşistan vc Trablus-garpto vaziyette değişiklik olmamıştır. ıpp-> s
İtalyan Somallsinde kuvvotlerimlz ilerlemelerine devam ederek Maga-dlscio'nun demiryolu üzerlndo 120 kilometre mesafesinde bulunun Vil-lugglo Ducn Degll Abruzzi'yl dün işgal etmişlerdir.
Boğazlardan
Geçerek Süveyşe Gideceklermiş
Londra, 3 (A.A.) — Müstakil Fransız ajansı bildiriyor:
Şimdi elde bulunan delillere göre Bulgaristanın Mihvere iltihakının tahminen bir sene evvel Almanya ile Bulgaristan arasında kararlaştırıldığa anlaşılmaktadır. Yani Romanyadaki vaziyetin alacağı inkişaf şekli ve İtalyan - Yunan harbinin geçireceği sal ılı ı' tama m ile kestirilemeden evvel Sofya ile Berlin arasındaki anlaşma aktedilmiş bulunuyordu.
Geçen ilkbaharın başındanbe-ri Almanların, icap eden tamiratı yapmak üzere Bulgaristana işçi \ mütehassıs göndermiye başladıkları malûmdur.
Hâkim olan fikre göre, Almanlar, kendileri bile şimdi önlerine çıkan ilk hedeflerden hangisine doğru gidecekleri hakkında hemfikir dçğtllerdir.
. Bükreşten alman haberlere göre, Romanyada bulunan Alman subayları açıktan açığa Boğazlar yolu île Musul ve Süveyş üzerine yürümekten bahsetmektedirler.
Londradaki Türk mahfillerine göre, böyle vahim bir hareket, motorlu kıtaat için akıbeti tesadüfe bağlı bir harekettir. Diğer taraftan alınan bazı haberler hedefin Selanik olduğunu teyit etmekte ise de hücumun derhal mi yoksa Belgrad ve belki de Atinaya  tevcih  edilecek    diplomatik
taarruzdan sonraya mı bırakılacağı hakkında fikirler tahalüf etmektedir.
ıe u: 1 1
1
Meclisi
Vali
inin
Bir
Nutku ile açıldı
o
Edirne - İstanbul
Asfalt Yolu Ağaçlanıyor
Edirne, (Vatan) — Vilâyet u-mumi meclisinin valimiz Ferit No-merin bir nutku ile açıldığını telle bildirmiştim.
Ekilmede 1940 yılı içinde görülen ve başarılan işleri ve cumhuriyetimizin yüksek feyizlerinden hakki-lo istifade eden memleketimizin halen kavuşmuş olduğu gönüllere ferah verici İnkişaflar icabı olarak her sahada olduğu gibi vil&yet büt çeslnde de husule gelen memnuniyet verici neticeyi izah eden Vali Ferit Nomer meclis azasına mesailerinde muvaffakiyetler temenni etmiştir.
Meclisin bu toplantısında yalnız Edirne azasmdan Hilmi Atakan hariç olmak üzere azanın hepsi iştirak etmiştir.
Valimizin nutkunu müteakip ruz-namo mucibince reis vekili, katipler ve encümen azasının seçimi yapılmıştır.
Açık reyle yaprlan seçimde reis vekilliğine Fuat Ozan (Meriç) katipliklere Hüseyin Dincer (Edirne) Vahit Yaylar (U. Köprü) seçilmişlerdir.
Meclisin mesai encümenleri de şu suretle teşekkül etmiştir.
Maliye: Fuat Ozan, Vuhit Yuylar, Riza Vardar, ve Hüseyin Dincer. Dahiliye, Sıhhat ve Ziruat:
Hasan Yenice, Latif Görlce, Dr. Fuat Korrtan, Mustafa öner. Nafıa: Edip Ağaoğlu, Hallt Orhun, Ahmet Meogel, Arif Ödül.
İntihaptan sonra vilâyetin 1940 yılı izahııamesl ile daimi encümenin mesaisine ait mazbata vo 940 yılı hesabı kati raporu okunarak alt olduğu encümene havale edilmiştir.
Meclisin bu toplantısında Trabzon mebusu Şorlf Bilgen, Parti ve belediye reisi Ferit Çardaklı Mcktupçu Avnl Oran ile vilâyet bütçesi İle a-lâkalı devair müdürleri hazır bulunmuşlardır.
Edirne, (Vatan) — Edirne - İstanbul asfalt şosesinin her iki tarafının ağaçlandırılması için faaliyete geçilmiştir. Gerek Trakyada gerekse Istanbulda mevcut fidanlıklardan gönderilen iidanlur mevsim gözö-uünde tutularuk ekilmeğe başlanmıştır.
İki üç sene evvel ekilmiş olan fidanlar bugün oldukça gelişmiş vaziyettedirler.
Iş Beraberliği
Her ihtimale Karşı Hareket Plânı Hazır
Londra, 3 (A.A.) — Times diyor kl: «Almanlar, Bulgaristan! işgalden sonra, Adalar denizi sahillerine in-mlye teşebbüs ederlerse bu, Yunanistan kadar Türklyeyl de alâkadar eder. Boğazlar yakından tehdit altında kain-. Yugoslavya tecrit edilmiş olur. Bu cihetle İlk İş şu suale cevap bulmaktır: «Almanlar aşağıya inerlerse müttefikler ne yapacaklardır?»
Eden Ankaradan sonra Atinada temaslarda bulunacaklardır. Türkler Romanya yoluyla denizden gelecek tehlikeyi de biliyorlar.
BulgariBtandaki Alman kıtaları ve münakale yolları pek muhtemel olarak bombardıman edilecektir. Bunun mesuliyeti Bulgar hükümetine aittir.»
Daily Telegraph diyor ki:
«İngiltere, Yunanistana her türlü yardımı yapmıştır. Şimalden gelecek Alman tehlikesine karşı da Yunanlıların muhtaç olabileceği fazla yardımları da yapacaktır. İngilizler Bal kanlarda düşmana karşı yeni bir cephenin açılmasından korkmuyorlar. Türkler kendi hayati menfaatlerini tehdit edecek bir taarruza karşı duracaklarını söylemişlerdir.
B. Eden ve General Dille karşı Türk halkı ve gazeteleri içten ve hararetli bir kabul göstermişlerdir. Türklerin Ingiltereye karşı beslediği dürüstlük hislerini zaafa uğratmak için Alman propagandasının sar fettiği gayretler boşa gitmiştir. Türkiye, İngilterenin en zayıf dakikalarında bile en küçük bir tereddüt göstermemiştir. Mihverin uğradığı hezimetlerden sonra itimadını her vakitten ziyade teyide hazır bulunması tabiidir.
Almanların Balkanlardaki manevraları Türklerin azmini kuvvetlendirmiştir.
Türkiyenin bir askeri müdahalesini icâp ettirecek bir vasiyetin çıkması ihtimaline karşı İki memleket ğeneMcurmaylan tamamiU mutabık olarak bir hareket plânı hazırlamışlardır.»
Kral Bori
s
İngiliz ve Alman Elçilerile Görüştü
Sofya, 3 (A,A.) — B. B. G.6 Bul-gra kralı Boris dün akşam İngiltere elçisi Rendel İle görüştükten sonra. Alman elçisi Baron Rihthofeni kabul etmiştir.
Sobranya Paktı Tasvip Etti
Sofya, 3 (A.A.) — Reuter: Başvekil Filof'un mebuslara, Alman askerlerinin Sofyaya gelmelerinin hükûmctlo yapılan anlaşmada mutabık olduğuna dair yaptığı beyanattan sonra muhalefet grupuna men sup 18 mebus söz söylemek İstemişlerdir.
Muhalif Mebuslara Söz Verilmedi
Bu 18 mebusun müzakere talepleri reddedilmiştir ve meclis, paktın imzalanmasını bir taraftan hükûmetçl-lerln alkışlan, diğer taraftan muhaliflerin protestoları arasında tasvip etmiştir.
Amerika Yabancı Devletlere Ait
Mevduatı Bloke Edecek
Vaşington, 3 (A.A.) — Havas: İngUlz matbuatı da dahil olmak U-zere yabancı devletlere ait Amerika-dakl mevduatın bloke edileceğinin Hariciye Nezareti tarafından resmen İlân cdilmeal anbean beklenmektedir. Bulgaristanın işgali hakkında iyi haber alan mahfillerde beyan edildiğine göre, Roosevelt Bulgar mevduatına alt ayrı bir emir vermlyecek-tir. Rooseveltin bir kaç güne kadar umumi bir emir vermesi beklenmek-
Vaziyet
Alman İzahlarının İlerTutar Yeri Yoktur
«Günün siyasi manzarası şudur: Bulgar Başvekili FUof, Viyan ada Uç IU paktı imza ederken, aylardan beri Romanyada toplanmakta olan Almaç askerleri Bulgaristanın İçlerine doğru akın etmişlerdir.
«FUof, Bulgaristana döndüğü zaman burasını Alman askerlerUe dolu görmüştür.
«Almanlar, Romanyaya girdikleri)
zaman Başvekil General Antonesku.
bunların. Rumen ordusunun    talim
ve terbiyesi için geldiklerini söylemişti. |
«Almanlar, bu iddianın gülünç olduğunu anladılar. Petrol kuyularını muhafaza için girdiklerini söylediler. Bir müddet bu tez devam etti.
«Almanların son tekzibi, 26 şubatta yapılmıştır. 1
«Alman Propaganda Nazın: «Alman kıtalarının Bulgar arazisine girmeleri bahis mevzuu olamaz.» diyordu. Halbuki iki gün sonra Almanlar Bulgaristana girdiler.
Alman başkumandanlığının tebliği bunu, İngilterenin aldığı tedbirlere karşı bir mukabele olarak gösteriyor.
«Bu izahların eler ve tutar yeri olmadığını söylemlye lüzum yoktur. Muharebeyi Balkanlara getiren mihver devletleridir. Almanya, Polon-yada meşgul iken ve sonra garpte uğraşırken İngUtereyi, Balkan sulhunun kundakçısı seklinde göstermiştir.
«Almanya ve İtalya, İngUtereyi, Akdenizde mağlûp edeceklerini ümit ediyorlardı, öyle olsaydı Balkanlar, kucaklarına düşecekti ve burada har-betmiyeceklerdl.
«Böyle olmayınca, Almanya Romanyaya girdi. Büyük devlet olarak Balkanlara ayak bastı.»
(Radyo Gazetesi)
Rivayet Bu:
Prens Pol
Ribbentropla Lıoruşmuş
Belgrad, 3 (A.A.) — Reuter: Naft) Prens Paul bu sabah Avusturya - Yugoslav hududu civarın da bulunan ikametgâhında Alman | hariciye nazın   B. Von Ribbentropla görüşmüştür.
Prens   Paul'ün dün gece BeM grad'dan    husus! trenle    şimale doğru hareket ettiği teeyyüt etmektedir.
Bu da Tekzibi:
Belgrad, 3 (A.A.) — Na* prens Paul'ün bu sabah Brdo'da B. Von Ribbentrop ile görüştüğü haberi bu akşam Yugoslav matbuat müdüriyeti tarafından tekzip edilmiştir.
Belgrad, 3 (A.A.) — B. B.
G: Hafta tatilini, doğduğu şehirde; Niş'de geçiren Yugoslav başvekili, tayyare ile acele Bel-grada gelmiştir.
Başvekil, Belgrada gelir gelmez haricîye nazın ile birlikte saraya gitmiş ve Kral naibi Prens Pol ile uzun uzadrya vaziyeti görüşmüştür.
Yugoslavya Seferberlik ilân
Etmemiş
Belgrad. 3 (A.A.) — D. N. B. bildiriyor:
Belgrad'ın siyasî mahfilleri Yugoslavyada seferberlik ilân edildiğine dair İngilizler tarafından neşredilen haberleri katiyetle tekzip ediyorlar, tedlr.
Alman Sefiri
Belgrad, 3 (A.A.) — Alman elçisi B. Heeren pazartesi sabah. Zagreb'i resmen ziyaret etmiştir. B. Heeren Zagreb'de iki gün kalacak ve Hırvat devlet adamlar? Ue görülecektir.
Ormanlarımızın Kadastrosu
Yeniden Birçok Mıntakalar
Ağaçlandırılacak
Orman umum müdürlüğü bütün memleketteki orman mesaha komisyinları reis ve azalarını Ankarada bir içtimaa davet etmiştir. Bugünden itibaren Orman umum «müdürlüğü reisliği altında içtimaa ba^lıyajı bu he-
yet büyük bir memleket davası olan ormanlarımızın kadastro, lanması hakkında mühim kararlar  verecektir.   Ayrıca  yeniden
ormanîaştırılacak     mıntakaların
tesbiti i$ile uğraşılacak.
- 6
V A I A N
4-3-941
Aydında Planör Teşkilâtı ve Tayyare Kursları Açılacak
Aydında yen!
Aydın, (Muhabirimiz yazıyor) — Aydın vilâyeti* Hava Kurumu bü<yük ölçüde memlekete havacılık zihniyetini aşılamakta, büyük bir faaliyetle bu iş üzerinde geniş adımlarla yürümektedir.
Kurumun 1935 senesine kadar senelik iradı 6-7 bin lira idi. 1935 ten sonra yeni gelen idare heyeti ve bilhassa Ahmet Emin Arkayın işe başladıktan sonra bu 6 . 7 bin lira birdenbire ilk senede 30 bin lira, ikinci senede 42 bin lira, üçüncü sene de 56 bin lira, dördüncü sene de 90 bin küsur liraya çıkmıştır.
Yer ürünlerinin kalkması üzerine bu gelir 80 bin liraya düşmüştür. Aydın halkının memleket davasına, havacılığa verdiği kıymet ve ehemmiyet dolayısile bu yine bugün 39 bin lirayı bulmuştur.
Kurumun köylü şehirli olmak üzere 12527 yardımcı, 78 aslî azası vardır. Mahallî hükümet erkânı, parti kurumla olan alâkasını günden güne arttırmaktadır. Bu meyanda aza adedi de çoğalıyor. Aydınlı olarak 61 pilot, Eskişehir tayyare mektebinde bulunuyor ve kadın azası da 1200 e çıkmıştır.
Aydında  önümüzdeki  seneye
yapılan hastahane
bir planör teşkilâtı yapılarak bir dc motorsuz tayyare kursu açılacaktır. Ortamektebin ikinci sınıfından başlanarak gençlerden planör yetiştirilecektir.
İlk ve orta okutlara model tayyareler dağıtılmış, bunların nasıl istimal edilecekleri gösterilmiştir.
Bu hareket gençler arasında büyük bir alâka ile takip edilmektedir.
Aydında Kızılay faaliyeti günden güne genişlemektedir. 7750 liralık bir bütçesi vardır. Azası 2300 kadardır. Bu bütçe şefkat pullarile senede bir kaç defa tertip edilen eşya piyangolarile daima zenginleştrrilmektedilr. Mü-samerelerle konserlerle her türlü varidat kaynakları bulmağa gayret ediliyor.
Bu sene içinde 74 aileye 765 lira 30 kuruş yardım yapılmıştır. Geçen devre içinde bir sünnet düğününde 100 çocuk giydirilmiştir.
Aydın Kızılayınm bugüne kadar orduya teslim ettiği eşya:
2577 adet pamuklu, 2740 çift
çorap. 303 çift eldiven. 1 70 adet kazak.
Ayrıca da 1000 lira nakit para verilmiştir.
İki Tahsildarın Vazifesine Nihayet Verildi
Kartalda Rahmetler mevkiindeki evinde ikamet etmekte iken ölen Tikvesli Hafız Ahmedin veresesine kalan malları için tahakkuk edrlen veraset vergisini vereseleri vermediklerinden haczen tazyiki zımnında varislerin menkul ve gayri menkul mallan o-lup olmadığının tahkikinde Kartal halk mümessilleri kabili haciz malları olmadığı hakkında verdikleri beyanata göre haczi ¦ehir ettiğinden dolayı maliye tahsildarı ibrahim ile vazifesini ihmal eden tahsüdar Süreyyanın ve halk mümessillerinin vazifelerine nihayet verilmiş ve maliye müfettişiiğince haklarında kanunî muameleye başlanmıştır.
GELİBOLUDA HALKEVLERİNİN 9   UNCU   YİLDÖNÜMÜ
Gelibolu, (Vatan) — Halkev lerinin 9 uncu yıldönümü neşe ve hararetle kutlandı. Daha erkenden halkevimizde bir faaliyet başlamıştı. Başta kaymakam, parti ve belediye reisi, memur ve öğretmenler halkevi salonunu doldurmuşlardı. Merasime İstiklâl marşı ile başlandı. Müteakiben Halkevi reisi avukat Mehmet Ali sözlerine başlarken Büyük ve Ebedî Şef Atatürküp hatırasını taziz ile hazirunu 3 dakika sükûta davet etti. Sükûttan sonra bu kıymetli tarihî günün yurt için çok önemli başarılarını heyecanlı bir lisanla anlattı. Top lantıya saat 16 da nihayet verildi.
-o-
ÇORLUDA ZİRAAT FAALİYETİ
Çorlu (Vatan) — Kazaya bağlı nahiye ve köy muhtarları merkezde kaymakamımız Nasu-hi Kurosmanın reisliğinde toplanmış ve bu toplantıda beş senelik kalkınma programının tarzı tatbiki ve Ergene kenarında geniş mikyasta kavaklık vücude getirilmesi muhtelif sahalarda kendir yetiştirme tarlaları tesisi lezzetindeki hususiyeti ile [apon boynuzu namiyle maruf ve Ha-tayda yetişen bir nevi patatesin de yetiştirilmesi gibi hususlar kararlaştırılmıştır.
* Gençlik kliibümüz beden terbiyesi kanununun mükellef tuttuğu 200 genci kayd zabt ve rabıt aıltma alarak spor sahasında spor ve talim hareketlerine başlatmıştır. Kaza müşavere heyetinden öğrenildiğine göre bu gençlere bir örnek elbise yaptırılacak, okuma yazma bilmiyenle-rine halk dershanelerine devam ettirilecektir.
Manisada Sıtma Mücadelesi Artıyor
Manisa, (Vatan) — Manisa sıtma mücadelesinin 940 senesinde elde ettikleri neticelerden malûmat almak için mücadele reisi Doktor Refetten şu malûmatı aldım:
Geçen 940 senesinde memleketin hemen her yerinde olduğu gibi Manisa ve mülhakatında da sıtma haziran, temmuz, ağustos aylarında intişar dairesini tevsi ile hayli ıstıraba sebep olmak istidadını göstermiş, buna karşı sıtma mücadele heyeti mesaisini tefd't ve lüzumlu yerlerde bilhassa teksif etmiştir. Merkezlerde muayene evlerine müracaat e-dcnlerle köylerde, kapı kapı dolaşıp aramak suretile 150 bin kişi muayene edilmiş, 50 bin sıtmalıyı tedaviye alarak Sıhhat ve İçtimaî Muavenet Vekâleti hesabına kinin, tatlı sulfato, atirin, pilâzmokin dağıtılmış, zayıf ve kansız olanlara sureti mahsusa-da tertip edilmiş kuvvet ilâçları verilmiş ve iğne şırıngaları yapılmıştır.
Manisa merkezine bağlı Turgutlu, Salihli, Alaşehir, Akhisar, Menemen, Karşıyaka şubelerinde sıtmaya âmil olan bataklıkları kurutmak ve arkları temizlemek durgun sularda yetişen sivrisinekleri yok etmek için memur arkadaşlar durmadan çalışmakta ve tıbbın en son kabul ettiği «Paris yeşili, mazot - kullanılarak bu nevi haşaratın önünü almaktadırlar.
1941 senesi için yapılan programa göre ayni suretle fazla gay retle çocuklar ve mekteplilerle âmme hizmetinde çalışanlarla da ha yakından alâkadar olunarak mücadeleyi nihaî zaferle tetev-vüç için muhite uygun diğer tedbirler alınmakta ve bunların tatbik çareleri başarılmaktadır.
-o-
Halkevlerinin  Açılma
İzmit, (Hususî) — Herekede halkevi ve Darıca ile Akyazı nahiyelerinde de halkodası açılmış
tır. Bu münasebetle güzel ve coşkun tezahürat yapılmıştır. Here-ke halkevinin açılış merasiminde
Valimiz Ziya Tekeli de bulunmuştur. '   .
o
MURATLIDA CİNAYET
Muratlı (Vatan) — Muratlıda iskân edilen göçmenlerden 16 yaşında Ahmet oğlu Nazım Öz-tunalı, Hasan oğlu I 7 yaşında Ce. mali kavga neticesinde arkasından bıçakla öldürmüştür. Katil çocuk kısa bir zaman içinde zabıta tarafından yakalanarak adliyeye teslim edilmiştir.
Adliyede:
Bir Ayda 56
ihtikâr Davası
Şubat ayı Kinde İstanbul Milddei-umumiliğine 56 ihtikâr davası intikal etmiştir. Bunlardan yirmi biri hükme bağlanmıştır. Diğerleri henüz muhakeme safhasındadır.
ilânı Aşk Hastası
Tekrar Mahkemede
Kendisine subay süsü veren, sahte nüfus kâfcıdı kullanan ve bu suretle bir çok ailelere sokularak kı-zile nişanlanan sabıkalı Şükrü hapishanede yatarken hastalığı dolayısile çıkmıştı. Şükrü yine rahat o-turmamış, dün de bir kıza ilânı aşk ederken yakalanmış ve müddeiumumiliğe verilmiştir.
Yalan Söylediği İçin Tevkif Edilen Adam
Sultanahmet sulh birinci ceza hâkimi, dün bir yalancıyı tevkif etti. Lûtfi adını taşıyan bu sabıkalı genç altı ay evvel hırsızlıktan muhakeme edilirken:
— Babamın adı Abdülhamit, ana-mınki de Ayşe, demiş ve bu suretle sabıkalarını gizlemiyc muvaffak o-larak aJtı ay hapis cezası almış ve dün de müddetini bitirdikten sonra hapishaneden. çıkmak için başgardiyanın yanma gelmiştir.
Başgardiyan ona:
— Geçmiş olsun Lûtfi.. Haydi güle güle git, fakat bir daha gelme.. Demiş, fakat muhatabı itiraz etmiş:
— Benim adım Lûtfi değil, Sıtkı-dır, ama saklıyordum.
Başgardiyan evvelâ buna inanmamış, fakat ısrarı karşısında tahkikine lüzum görmüştür. Hakikaten bu adamm aı Lûtfi, anasının Asime, ba-basmmki dc Nuri imiş.
Eu adam hapisc girerken bir yalan söylemiş vc az ceza yemiş, çıkarken dc bir ikinci yalan söylemek suretile son mahkûmiyetini sabıka yaptırmamak niyetinde imiş. Müddei umumilik bu katmerli yalanı yakalayınca onu sorguya çekmiş ve:
— Bu yalanlan niçin söyledin? Lûtfi cevap vermiş:
— Altı ay evvel, polis beni yakalayınca ben adımın Sıtkı olduğunu söylemiştim. Şimdi Lûtfi olarak çı-karsam beni yalan söyledi diye tekrar hapse atar. Onun için bu yalanı söyledim.
Müddeiumumilik, biraz sonra man kemeye, devlet memurlarına yalan beyanda bulunduğa için Lûtfiyi Sultanahmet sulh birinci ceza mahkemesine vererek tevkif kararı aldı.
(Harp ve Hukuk) mevzuunda
Konferans
Eminönü Halkevinden:
6.3.941 perşembe günü saat 17,30 da evimiz salonunda kalkevi reisi Ya vuz Abadan tarafından (Harp ve Hukuk) mevzuunda bir konferans verilecektir. Giriş serbesttir.
LCR3A
3 MART 911
Kapanış
Sterlin 5,24
Dolar 132,20
İsviçre Frac 29,98
Drahmi 0,9975
Leva 1,6225
Peçeta 12,9375
Dinar 3,175
Yen 31,1375
İsveç Kronu 31,005
Esham ve Tahvilât
Sivas - Erzurum 1 19,18
Srvas - Erzurum 3 19,58
Türk altını 23,85
BUGÜNKÜ PROGRAM
8,00 Program, 8,03 Ajans haberleri, 8.18 Hafif parçalar (Pl.) 8,45 -9,00 Ev kadını - Yemek listesi.
12,30 Program, 12,33 Müzik: Türk çe plâklar, 12,50 Ajans haberleri, 13,05 Türkçe plâklar programının devamı, 13,20 - 14,00 Karışık program (Pl.)
18,00 Program, 18,03 Cazbant (Pl) 18,30 Konuşma, 18,45 Müzik: Çiftçinin saati - Köy sazı, 19,00 Müzik: Piyano resitali, 19,30 Ajans haberleri, 19,45 Radyo fasıl heyeti, 20,15 Radyo Gazetesi, 20,45 Radyo salon orkestrası, 21,30 Konuşma, 21,45 Radyo küme heyeti (Koro) - Klâsik prograrn, 22,30 Ajans haberleri, 22,45 Dans müziği (Pl.) 23,25 - 23,30 Kapanış.
ŞKHİK TİYATROSU
Dram Kısmı BU AKŞAM Saat 20,30 da MEŞALELER
L~iuuı ve Neşr.yat Müdürü: Alımcı Emin YALMAN - Basıldığı yer; VATAN MATBAASI
BAŞ.t
NEZLE
9i
BUTUN
L
Kırıklık, Baş, Diş ve Adale ağrıları
En seri ve en   kati şekilde yalnız kase
GRİ Pİ N
İle geçer.
Havaların serinlediği    bu günlerde alacağınız ilk ted bir evinizde birkaç GRİPİN bulundurmak olmalıdır.
..w*   -
iLKANUN
AyUR GEÇTiKÇ
T. İş Bankas.
1941 Küçük
Tasarruf Hesapları ikramiye Plânı
1941  İKRAMİYELERİ^^
= 2000.— Lira
1 adet 2000 Liralık
3 >   1000   >        =3000.— >
2 >    750   >       c= 1500.— >
4 > 500 t> 2000.— » 8          250   »        =2000.— >
35   t>     100   >        =3500.— >
80   >       50   >        =4000.— »
300   >       20   >        =6000.— >
Keşideler: 4 Şubat, 2 Mayıs, 1 Ağustos, 3 Ikinciteşrin tarihlerinde yapılır.
Nafia Vekâletinden:
17/3/941 pazartesi günü saat 16 da Ankara Nafıa Vekâleti binası içinde malzeme müdürlümü odasında toplanan malzeme eksiltme komisyonunda <2636» lira c37» kuruş muhammen bedelli Ankara Çubuk barajında yaptırılacak santral ve telefon tesisatı şartnamesinde yapılan tadilât üzerine yeniden açık eksiltme usulü ile eksiltmesi yapılacaktır.
Eksiltme şartnamesi ve teferruatı bedelsiz olarak malzeme müdürlüğünden alınabilir.
Muvakkat teminat cl97> lira c73» kuruştur.
İsteklilerin muvakkat teminat ve şartnamesinde yazüı vesaik üe
birlikte ayni gün saat 16 da mezkûr komisyonda hazır bulunmaları lâzımdır. (1120) (1477)
İstanbul Hava Mıntaka Depo
Amirliğinden:
1 — Hava birlikleri ihtiyacı İçin 2000 metre paraşüt torbalık be«i
satın alınacaktır. •'<*      * ,
2 — Pazarlıkla ihalesi 11.3.941 salı günü saat 14 te Yeşilköy Hava Mıntaka depo Amirliği satın alma komisyonunda yapılacaktır.
3 — İsteklilerin şartname ve numunesini görmek üzere her gün pazarlığ-a gireceklerin belli gün ve saatte 300 liralık muvakkat teminat makbuzlarile birlikte mezkûr günde komisyona müracaatları. 1630
Askerî Fabrikalar Saiınaima Komisyonu ilânları
İki Kalem ve Cem'an 975 Metre Mikâbı
Kereste Alınacak
Tahmin edilen bedeli 51675 lira olan iki kalem ve ceman 975 metre mikâbı kereste askeri fabrikalar umum müdürlüğü merkez satın alma komisyonunca 10.3.941 pazartesi günü saat 15,30 da pazarlıkla ihale e-düecektir. Şartname 2 lira 59 kuruştur. Muvakkat teminat 3875 lira 62 kuruştur. (1628)
2000 Metre *Mikâbı Ceviz Tomruğu Alınacak
Tahmin edilen bedeli «74.000> lira olan 2000 metre mikâbı ceviz tomruğu askeri fabrikalar umum müdürlüğü merkez satın alma komisyonunca 10.3.941 pazartesi günü saat 14,30 da pazarlıkla ihale edilecektir. Şartname c8» lira «70> kuruştur. Muvakkat teminat c4950» liradır. (1629)
Muhtelif Eb'adda 10 Kalem ve Ceman 2380 Metre Mikâbı Kereste Alınacak
Köknarın metre mikabına 50, çamın metre mikabına da 53 liradan heyeti umumiyeslnc tahmin edilen bedel, «126.140> lira olan muhtelif ebatta 10 kalem ve ceman 2380 metre mikâbı kereste Askeri Fabrikalar umum müdürlüğü merkez satın alma komisyonunca 10.3.941 pazartesi günü saat 16 da pazarlıkla ihale edilecektir. Şartname 6 lira 31 kuruştur. Muvakkat teminat «9460» lira «50» kuruştur. Bu keresteleri tamamen çıralı çam vermek mümkün olmadığı takdirde yarısı çıralı çam ve yarısı beyaz köknar olabilir. Bu kerestelerin heyeti ırmu-miyesinl vermeği talip bulunmadığı takdirde 200 metre mikâbından a-şağı olmamak şartilc ayrı ayrı da alınır. (1627)
*
105 Kalem Muhtelif Zımpara
Taşları Alınacak
Tahmin edilen bedeli 18,000 lira olan 105 kalem muhtelif zımpara taşları askerî fabrikalar umum müdürlümü merkez satın alma komisyonunca 10.3.941 pazartesi günü saat 15 te pazarlıkla ihale edilecektir. Şartname parasızdır. Muvakkat teminat 1350 liradır. (1626)
Devlet Denizyolları İlânları
MUDANYA POSTALARI
3 mart 941 tarihinden itibaren iş'arı âhire kadar Mudanya hattma haftada dört posta yapılacaktır. (Mersin) vapuru ile yapılacak pazartesi, çarşamba ve cuma postaları İstan buldan saat 9,00 da (Sus) vapuru ile yapılacak, pazar postası saat 9,50 de kalkacaktır.
Pazartesi ve cuma postaları Armutluya da uğrayarak Gemliğe kadar gideceklerdir. Çarşamba ve pazar postaları Mudanyadan döneceklerdi!-. (1616) '
Kalbi bozmadan, mide ve böbrekleri yormadan ıstırapları dindirir.
Lüzumunda günde 3 adet alınır. Taklitlerinden sakmznız   ve her yerde pullu kutularını ısrarla isteyiniz.
Devlet Demiryolları İlânları
1.4.941 tarihinden İtibaren An ah a t istasyonlarında Avrupa hattı istasyonlarına ve bilmukabele Avrupa hattı istasyonlarında anahat İstasyonlarına mesajerl, seyriserl ve seyrihafif doğru eşya nakliyatı kabul edilecektir.
Doğru nakliyat münasebetile ana hatta, Avrupa hattında demir* yolu ve Haydarpaşa - Sirkeci arasmda deniz yolu olmak üzere katedile-cek Uç mesafe için bir tek hamule senedi tanzim edilecek ise de her mesafede hâlen ayrı ayn tatbik «dilmekte olan tarifeler ve diğer ahkâm ve şartlar eskisi gibi yine ayrı ayn tatbik edilecektir. Hamulenin Haydarpaşa - Sirkeci arasmda tâbi olacağı bütün ameliyelere ve deniz nakliyatına şamil olmak ve doğru nakliyatta tatbik edilmek üzere bir maktu ücret tarifesi ihdas edilmiştir. Bu tarife 1.4.941 tarihinde meriyete girecek ve bu tarihten itibaren deniz nakliyatına mahsus şimdiki tarife lağvedilecektir.
Hangi nevi ve mahiyette ve miktarlardaki eşyanın doğru nakliyata kabul edileceği ve maktu ücret tarifesi ahkâm ve şartlan hakkında tafsilât için istasyonlara müracaat edümelldir. (1179)  (1633)
IstrntulKorr.ulaniığıSatmajmı (omisyanuıJîi
Müteahhidi nam ve hesabma 6340 kilo valvalin yağı 8.3.941 gün* saat 12 de pazarlıkla satın almacaktır. Şartnamesi her gün komisyonda görülebilir. İsteklilerin belli gün ve saatte Fındıklıda satın alma komisyonuna gelmeleri. (1662)
?
Beher kilosuna 60 kuruş fiyat tahmin edilen 22 ton yazlık vakum yağı 11.3.941 günü-saat 11 de pazarlıkla satın almacaktır. Şartnamesi
her gün komisyonda görülebilir. Muhammen bedeli 1980 liradır. Istok-
lüerin belli gün ve saatte Fındıklıda satın alma komisyonuna gelmeleri
(1659)
?
Piyade Atış okulunun atış yollan için telefon ve telefon irtibatı için muhtelif malzeme ile işaretleşme malzemesi 11.3.941 günü saat 11 de pazarlıkla satın almacaktır. Şartnamesi her gün komisyonda görülebilir. Muhammen bedeli 5494 lira 40 kuruş olup kat! teminatı 944 liradır. İsteklilerin belli gün ve saatte Fmdıklıda satın alma komisyonuna gelmeleri. (1592)
?
Beher kilosuna 45 kuruş fiyat tahmin edilen 10 ton fnce makin* yağı 7.3.941 günü saat 11,30 da pazarlıkla satın almacaktır. Şartnamesi her gün komisyonda görülebilir. Muhammen bedeli 4500 lira olup kati teminatı 675 liradır. İsteklilerin belli gün ve saatte Fmdıklıda satm alma komisyonuna gelmeleri. (1660)
Kuleli Askerî Lisesi Müdürlüğünden:
Kuleli Askeri lisesine girmiye istekli olup da taşralarda şubelere, İstanbul da da doğruca mektebe müracaat etmiş olanlardan smıflarm-da dönekliği olmıyan bütün girme şartlarını haiz bulunan ve ayni zamanda giriş evrakını tekemmül ettirmiş olan isteklilerin imtihanları yapılmak üzere 7/Mart/941 cuma günü saat 9 da Kuleli lisesinde bulunmaları ve bu tarihte mektepte bulunmryanlarm haklarmı kaybedecekleri ilân olunur.       (1443)
Türkiye Cumhııriys
iraat Bankas
Kuruluş tarihi: 1888.— Sermayesi: 100,000,000 Türk lirası
Şube ve ajans adedi: 265. Zirai ve ticari her nevi banka muameleleri. Para biriktirenlere 28,000 lira ikramiye veriyor
Ziraat Bankasında kumbaralı ve ihbarsız tasarruf hesaplarında en az 50 liraaı bulunanlara senede 4 defa çekilecek kur*a üe aşağıdaki plana göre ikramiye dağıtılacaktır. 4 adet 1,000 liralık 4,000 Ura 4   »      500    »      2,000   » 4   »      250     »      1.000   » 40   »       100     »      4,000   »
DİKKAT: Hesaplarındaki paralar bir sene içinde 50 liradan aşağı düşmiyenlere ikramiye çıktığı takdirde % 20 fazlasile verilecektir. Kurcalar senede 4 defa, 1 eylül, 1 birine ikan un, 1 mart ve 1 haziran tarihlerinde çekilecektir.
100 adet   50   liralık 5,000 lira 120   »       40    »      4,800   » 160   »       20    »      3,200   »