Pazartesi 6
2. ci Kânun 1941
VATAN  EVİ
CACALOCiU    No.   32
TELEFON: 24136 TELGRAF: VATAN   İst.
BAŞMUHARRİRİ:
AHMET EMİN   YALMAN
BUGÜNKÜ   SAYIMIZDA:
4 üncüde:   Yeni Adam Olsuya Karar Verdiniz mi? M.
II. Zal. Para^tttçtUttğltaı Ehemmiyeti, Rıza Orhan re Kadm Stilona.
Kırk para Içm anasını babasını öldüren çocuk, Faruk Fenik ve Spor haberleri. Kayrakla dağın armam.   Nusret   Köymen. Halk Şlirtermde Vatan Doygusu.
6 ncıera. ;
Fiyatı: 5 Kuruş
SİYASİ   SABA
GAZETESİ
Yıl: 1
Sayı: 139
TASS
Ajansının Yeni Tekzibi
Yalancı bir dünyada yaşıyoruz. Her haberi ihtiyatla karşılamak ve kafi hükümler vermekte acele etmemek lâzımdır.
lf
Yazan: Ahmet Emin YALMAN
ass ajansı, insana bu dün yada değil de başka br» dünyada kurulmuş bir mekanizma tesirini yapıyor. Arasıra ağzı-nr açıyor, iki satirli bir tekzip... Sonra gene kendi âlemine dalıyor, hâdiselere adeta yüzbinlerce kilometre uzaktan bakar gibi görünüyor ve dünya yüzünde silâhtan çok ziyade doğru veya yalan haberlerle ve şu ve> a bu şekilde telkinlerle devam eden mücadelenin seyircisi tavrını takınıyor.
Tass ajansının son tekzibine göre yılbaşı münasebetiyle B. btalin'e atfedilen mesaj baştanbaşa uydurma imiş. Bu gibi sözler ne makalede, ne de mesaj peklinde oiarak Pravda gazetesinde veya başka bir gazetede çıkmamış...
Buyurun da pirincin taşını a-yıklayın. Mesaj uydurma ise - °ı uydurmuş? Niçin uydurmuş? Nasıl dünyaya yaymış?
Tekzipte dikkati celbeden bir nokta, derhal değil, üç, dört günlük bir fasıladan sonra neşredil-mesıdir. Lğer işin hiç bir aslı olmasaydı tekzibin saniyesinde neşrolunması beklenebüirdi. Buna bakarak insanın hatırına şu fikir geliyor: Tekzipte «enternasyonal vaziyetin tahliline dair bir mesaj neşredılmedığinden» bahsolun-auğuna göre B. S talin, acaba sırf Sovyet Kusyanın veya komünizm partisinin dahilî alâkaları bakımından bir mesaj neşredip de haricî tehlikeye karşı gözü açık durmak lüzumundan bahsetmemiş midir? İki taraftan biri bunu kendine çekerek yayınca ve tefsirlere girişince Sovyetler Birliği, büyük bir ihtiyat ve itina ile takip etmekte olduğu müstakil siyasetin icabını yapmış ve tevil yollu bir tekzip neşretmiftir.Pravda gazetesinin yılbaşı nüshası buraya gelince bu bilmecenin en doğru hal sureti elbette bulunacaktır.
Pravda da ne dahil, ne de hariç için hiç bir nevi mesaj çıkma-mışsa ve haber tamamıyle uydurma ise üç ihtimal hatıra gelir:
Birincisi, İngiliz propagandasının bunu uydurmasıdır. Yalanların harp maksatları için mermi diye kullanıldığı bu zamanda hiç bir memleket propagandasının yüzde yüz doğru söylediği iddia edilemez. Kör kadı ölçüsünde doğruluk, karşı tarafa meydanı bomboş bırakmak olur. Fakat uydurmadan uydurmaya fark vardır. İki gün sonra tekzip edilecek haberi tamamıyle uydurmak, bugün şöyle müsait bir tesir yapmak için yarın bir tekzip karşısında bunun on misli fena tesiri göze almak demektir. Bu pek zararlı bir propaganda usulü o lur. İngiliz kaynaklarının başlıca sermayesi, güven olduğu için böyle bir yol tutmayı zararlı sayacaklarına  şüphe  edilemez.
ikinci bir ihtimal karşı tarafın bunu uydurarak İngiliz propa gandasının önüne yem diye atması ve tekzip ihtimali karşısında İngilizlerin yayım kaynakları hakkında şüphe uyanacağını iptidadan hesaplamasıdır. Bu harpte bu yolda kurnazlıkların pek çok misalleri görülmüştür.
Üçüncü bir ihtimal de meselâ Amerikada heyecan ticareti yapan gazetelerin bunu tamamiyle uydurmuş olmalarıdır. Bu gazetelerin büyük serlevhalarla neşrettikleri haberin doğru olması hiç lâzım gelmez. Ustalıkla uydurulması ve bir kaç saat müddet ortalığı velveleye verdirerek gazeteyi sattırması kâfidir.
Bu ihtimallerden hangisi doğru olursa olsun, hâd:seden çıkaracağımız netice şudur: Çok yalancı bir dünyada yaşıyoruz. Hoşumuza gitsin, gitmesin, her haberi ihtiyatla karşılamak ve kati hükümler vermekte acele etmemek lâzımdır.
Ankarada Mehmetçik Günü
Bir Günde 40,000 Parça
Eşya Toplandı
Hediyelerin Toplanmasında 1J>0 Kız
Talebemiz de Vazife Aid
ı
Bardia'run alınmasında İngiliz imparatorluğunun her tarafından gelen kuvvetlerin büyük yararlıkları görülmüştür. Bu arada bilhassa Anzakh kıtalar temayüz etmişlerdir. Resim, bir Anzak müfrezesini hücuma kalkarken göstermektedir.
Yunanlılar
İtalyanların Mukabil Taarruzlarını Püskürttüler
Küsura Civarında Mühim Tepeler işgal Edildi
204 Esir ve Harp Malzemesi Alındı
Atina, 5 (A.A.) — Reuter bildiriyor:
Son 24 saal zarfında muhasamatın en mümeyyiz vasıflarını 1-talyanların gerek sahil ve gerek merkez mıntakalarında yaptıkları şiddetli mukabil taarruzlar teşkil etmiştir. Cepheden gelen son haberler, Yunanlıların hiç toprak kaybetmeden düşman hücumlarını muvaffakiyetle durdukları mer kezındedir.
Son günler zarfında Tepede-len - Klisura mıntakasında şiddetli muharebeler cereyan  etmiştir.
Klisura civarındaki mühim tepe-**(Ue\ann: 8a. ü, Sü. b te
Bardiya
Teslim Oldu
15 Bin İtalyan Esir Alındı
Almanya
VişiHükûmetİnden Yeni Taleplerde Bulundu
Mısırdaki İngiliz kuvvetleri Başkumandanı General Wavel
Kalyada
Halkın Maneviyatını Yükseltmeye Çalışıyorlar
Akdeni zde Bir Mihver Taarruzu Yapılacakmış
Bftl, 5 (A.A.) — Basler Nachrich-ten gazetesinin Roma muhabiri, îtal-yada, halkın maneviyatını yükseltmek için büyük faaliyet sarfedüdigl-ni bildirmekte ve Roma siyasi mah -fillerinin yakında, Süveyş mıntakası da dahil olmak üzere, Akdenizde büyük bir mihver taarruzunun vukua geleceğini tahmin edilmekte olduğunu ilâve eylemektedir.
, 5 (A.A.) — Orta Şark İngiliz umumi karargâhının tebli-
Dün, gece basmadan evvel, Bar d iy an m bütün şimal mıntakası-nı tutan İtalyan kıtaları, teslim olmaya mecbur edilmişlerdir, öncülerimiz Bardiyanın ta içerisine germişlerdir.
Düşman müdafaası şimdi cenubu şarkî mıntakasının dış sahasına inhisar etmektedir.
Düşmandan 15 bin esir alınmış bulunuyor. Mukavemet eden lerin temizlenmesi hareketi memnuniyet verici bir tarzda devam etmektedir.
Sudan hududunda vaziyet değişmemiştir.
Ken yanın şimalinde -hudut mın takasında devriyelerimiz faaliyetlerine devam ediyorlar.       ¦
(Devamı: 8a. 8, SU. 7 de)*
Hariciye Vekili Dün Şehrimize Geldi
Hariciye Vekili Şükrü Saraçoğlu dün sabah Ankara trenile şehrimize gelmiş ve Parkotele inmiştir.
Vekil öğleden sonra Şeref stadına giderek birinci küme lig maçlarını seyretmiştir.
KAR? VAZIYETİ
3 üncü Sayfamızda
MONT- CENİS
Demiryolunun Kontrolünü istiyor
Vişi Hükümetinin Yaziyeti Karanlık
Londra, 5   (A.A.) Röy-
ter'in diplomatik mi'h^biri bildiriyor:
«Almanyanın, Vichy hükümetinden Mont-Cenis demiryolunun kontrolünü istediği haberi, Lon-drada büyük bir alâka uyandırmıştır.
«Mont-Cenis yolu, Fransa ile İtalya arasında en kısa yoldur ve mühim miktarda asker ve mühimmat treni geçirilmeye müsaittir.
Bu yolun elde edilmesi, mihver faaliyetini daha müessir bir hale koyacaktır. Çünkü Almanya ile italya arasındaki tek demiryolu Brener'den geçmektedir. Bu yol aylardanberi azamî olarak kullanılmaktadır.
«Eğer Almanya, İtalyaya mühim yardımda bulunmayı kararlaştırdı ise ikinci bir demiryoluna ihtiyacı vardır. Vichy hükümetinin, mütareke ahkâmına mugayir olan bu teklifi kabul edip etmiye-ceği malûm değildir. Vichy'deki vaziyet çok karanlıktır, hatta kabinenin vaziyeti de.,. Faşist taraftarı Baudouinin istifası hariç, meşkûk kalmakta berdevamdır. Son haberlere göre, Vichy'deki vaziyet, İngiltere ve müttefikleri
için cesaret kırıcı bir    mahiyette (Devamı: Sa. 3. SU. 6 .la.**
Amerika Donanması
Yeni Gemilerle Takviye Ediliyor
35 Bin Tonluk
Ankara, 5 (Hususî muhabirimizden) — Bu sabah saat dokuz buçuktan itibaren Parti ve Kızılay teşkilâtının seçtiği memurlar An-karanın büt]n mahallelerini dolaşarak hudutlarımızı bekleyen kahraman askerlerimiz için evlerde hazırlanmış olan hediyeleri toplamaya başlamışlardır. Bu hediyelerin toplanma isinde   gönüllü
. I
olarak Ankaranın orta, lise ve yüksek tahsil gençliğinden yüz yirmi genç kız da vazife almışlardır. Bu mesai fasılasız olarak saat on altıya kadar devam etmiş ve pek mühim miktarda eşya toplanmıştır. Şimdiye kadar sayılabilen hediyelerin miktarı 40,000 parçayı geçmektedir.
Parti ve Kızılay teşkilâtı    baş
(şehrin gösterdiği bu geniş alâka
dan kuvvet alarak bütün memlekette birer Mehmetçik günü yapılmasını kararlaştırmıştır. Bu hususta Parti ve Kızılay teşkilâtına icap eden direktifler verilecektir.
Ankaranın Mehmetçik günü halkımızın askerlerimize olan derin s*evıgisinin bir tezahürü addedilmektedir.
İki Zırhl
ı
Beşiktaş
Vefa maçından heyecanlı   bir an;
Spor sahifemizdedir
maçların   tafsilâtı
Hizmete Giriyor
Vaşington, 5 (A.A.)    —   D. N. B. bildiriyor:
Mebusan meclisi bahriye encümeni i reisi B. Vinson beyanatta bulunarak Amerika donunmasının bu sene yeni gemilerle ve bu arada İki saffıharp zırhlısile takviye edileceğini söyle » mistir.
North Carollno ve Washington saf fıharp zırhlıları bu yaz hizmete girecektir. Bunların her biri 35,000 ton-, luktur. Bu suretle Amerika donan -masının saffıharp zırhlılarının sayısı 17 ye çıkacaktır. Bundan başka yapılrr.ukta olan veya sipariş edilen 15 saffıharp zırhlısı daha vardır.
Yardımcı Gemilere   Büyük Ehemmiyet Veriliyor
Nevyorli, 5 (A.A.) —   B.   VValter *< Devamı: Sa. S, Sü. fi da)
İtalyan Propaganda
Usullerine Bir Misal Daha
j.
Bir Makalemiz Tahrif Edilmiş, italyan Halkına Verilecek Teselli Kırıntısı Haline Konulmuş
Ankaradan bir karümiz, Gior-nale d'Italia gazetesinin 2 1 llkkâ-nun tarihli nüshasında çıkan bir yazının aslını ve tercümesini bize göndermiştir. Bu yazı Istanbuldan çekilmiş bir telgraf şeklindedir.
Geçenlerde «İngilizlerin kendi kendilerine karşı kazandıkları en büyük zafer» başlıklı bir makale yazmıştık. Bu makale, Hint umumî valisinin, Hindistana; dominyonlara mahsus idare şeklinin verileceği hakkındaki beyanatı üzerine yazılmıştı. Eski zamanlarda İngiliz müstemleke idaresinde mevcut bazı fena ananeleri ileri sürüyor ve İngilizlerin bunları yenerek Hindistan hakkında geniş bir siyasete varmış olmaları, kendi kendilerine karşı kazanabilecekleri zaferlerden en büyüğü diye gösteriliyordu.
Makalemizde izah ettiğimiz gibi her insan ve her millet bir-düziye kendi kendine zaferler kazanmaya muhtaçtır. Bazı memleketler tenkit kapılarını açık tutarlar, mevcut kusurlarm tenkit edilmesini hoş görürler ve bu sayede her hatayı günün birinde tamir etmek imkânına kavuşurlar. Halbuki totaliter memleketler, her şeyi pembe görürler ve gösterirler, hatayı ağza aldırmazlar, bu yüzden de kendi kendilerini birdüziye aldatırlar.
Eski İngiliz müstemleke ananeleri hakkında yazdığımız tenkitler İngilizler için de meçhul ve yabancı bir şey değildir. Bunlardan yüz misli şiddetlisini bizzat İngilizler yazmışlardır    ve yazı-
Maltı taftata dagli inglesi
come una colonia
İSTANBUL, 20. — ün inviato
speciale del gtorn&le «Vatan* serive ehe durante il sııo recente soggiorno a Malta, ha potuto con-stature gli inmedin metodi aaöt-tali dagli inglesi neî confronli M&Z* la popolazvone malteş$> I rnüitgn \
Giornale d'Italia'da Vatan hakkında çıkan tahrifli yazının başlığı
yorlar. Kraliçe Viktorya'nın hatıralarında bile İngiliz müstemleke ananeleri hakkında tenkitler vardır. İngilizler için kusurlarını görmek ve göstermek ayıp bir şey değil, en haklı bir iftihar mevzuudur.
italyan gazeteleri, ingilizlerin bu kuvvetli taraflarını anlamadıkları için İngilterede hâlâ bugün ileri sürülen tenkitlerle sütunlar dolduruyorlar ve halka bu sayede cesaret vermeye çalışıyor-lar.
(Giornale d'İtalia), bizim makalemizi de böyle bir maksatla
kullanabilmek için bunu (Vatan) muhabirlerinden bîrinin bir kaç gün evvel Malta'yı ziyaret ederek oradan yazdığı bir mektup diye göstermekten çekinmemiştir. Hah buki makalemizde zikri geçen müşahedeler bundan tam yirmi sene evvelisine aittir!
Eğer halkı avutmak için böyle teselli kırıntılarına ihtiyaçları varsa ve bu maksatla hakikati tahrifte bu kadar ireri gidecek bir hale gelmişlerse çok acınacak bir , mevkide olduklarına hükmetmek [ icap eder.
ava
Denemesi yapılacak
Halk Tarafından Korunma Ted-
biri
en İçin
Al
man
M
alzeme
Zlyaa Uğratılmamalıdır
Ankara, 5 (Hususî muhabiri-1 zıyaa uğramaması ve halkımızın mizden) — Hükümet pasif ko- devamlı bir teyakkuz içinde bu-
runma tedbirleri etrafında alınmış olan kararları peyderpey tat-bika pek yakında başlayacaktır. Halk tarafından korunma tedbirleri için alınmış olan malzemenin
lunmasını temin için bugünlerde bir hava denemesi yapmayı kararlaştırmıştır. Bu hususta bütün vilâyetlere icap eden direktifler verilmek üzeredir.
â
İSTİLÂ tttELLFftı
s-* t|||fı
KURBAN ARİFESİNDE: Ey ihtimamla besleyip büyüttüğüm kuzucuğnm; ben sana kurban olmadan   sen benirn
laırb
nnım
ol!.
46
İçinizde Benimle Bile Sınıra
Varıp öç Almayı Göze Alan Var mı ? Diye Haykırdı,
Bu adamın  bumu kesikti..-
Sözünün sonlarına doğru:
— Benim de üstüme çullandılar, suratıma necaset sıvayıp bir yatağanla burnumu uçurarak cvar paşa ağalarına selâm götür» diyip saldılar. Üç ay yollarda sürüne sürüne buraya kadar geldim. Erzurumdan, Sıvastan, Ma-latyadan, Ankaradan geçerken o-lan bitenleri sancak beylerine, oymak ağalarına anlattım. Kimi beni falakaya yatırıp bir temiz kötek çekti. Kimi yerde d* üstümü başımı aratıp ganimet artığı var mı diye zorladılar ve...,
Hızır yerinden fırladı ve herifin suratındaki çaputu bir hamlede çekip çıkardı. Gördüğü ve o-nunla beraber herkesin de dehşetle önüne serilen şey, anlatılan faciaların canlı bir misalini teşkil ediyordu. Bu hikâyeyi anlatan a-damın burnu kesikti. Bunu gördükten sonra Hızır etrafındakileri süzdü;
— Masal dinlemek avratlarla sabilere yakışır. Erlere gereken bu kahbeliklerin önüne geçmektir. İçinizde benimle bile sınıra varıp öç almayı gözüne alan var
mı? ' /   -f;   f    i 'm*
Diye haykırdı.
Kahvede otuza yakın adam ve bunların arasında Kâğıthane dönüşü  Hızın yakından  tanıyanlar
da vardı. ,
Dursunla Veli ağalarının sorgusuna lebbeyk dediler ve onları gören on kadar genç te yerlerinden fırlayıp Hızırın karşısına dikildiler. Onları tatlı bir tebessümle süzdükten sonra geri kalanlara:
— Burada olan lâfları başka yerlerde de yayıp gezersiniz. İlle vc lâkin aramıza katılmıyanlar bu çeşit iş hakkında dudak kıpırdatırsa alimallah kazığa vurup, derisini yüzerim. Beş, on, yüz, bin; artık Islâmbolda kaç yiğit varsa arkama taklaşıp yola revan olacağız. İşideceksiniz ki yaman işler bitireceğiz.
Ve sonra tekrar ayağa kalkanlara dönerek:
— Tez kahvelere, hanlara, hamamlara dağılın, her bireriniz kendinize birkaç yiğit yoldaş bulun. Bu andan geru burayı kendimize durak eyledik. Beni her an burada bulursunuz. Azığı olmı-yanlar öyünlerde bura gelsünler. Sen Veli ve sen Dursun sizler da. hi dört yanı dolaşıp beheriniz yüzer yiğit delikanlı ayartın. Sefere çıkacağız, sefere! I».
Diye haykırdı. Dursun ve Veli birer gölge gibi süzüldüler; geri kalan delikanlılar da diz çöküp el öperek dağıldılar ve   Hızır da
ok gibi kahveden fırlayıp Zeyreğin yolunu tuttu vc az sonra Hasan Ağanın evinin kapı tokmağını hızlı hızlı vurdu.
Hasan umulmadık bir zamanda Hızırın gelmesinden endişelenmiş, ti ve bu sebeple:
— Hayır ola evlât, diye sordu. Hızır içeri girip kapıyı örterek:
— Elbette ki hayır için geldik. Sen ve diğer ağalar mal ve me-nalimiz, mülk ve millet uğrunda feda olsun der yatırdınız. Bizler canımızı yurda fedaya and eyledik, ve etrafımıza birçok kişiyi cemedip hududa revan olmıya karar verdik. Şu andan öte yiğit devşirmiye koyulduk. Islambul-dan yüz kişiyle çıksam Tebrize değin binleri aşarız. Senden dileğim de soldur ki, tez bize azık tedariki için para cemine başlıya, sız. Yollarda köy basıp, han yıkıp, hanüman söndürerek yürümek muradımız değildir. Akçemizle ekmek alıp, et tedar'k eyliyerek kuş misali yol almak iktiza eder.
Diye tasavvurlarını izah etti. Hasanla Hızırın mükâlemesi uzun sürmedi ve ihtiyardan:
— Vafir akçe toplarım. Kendimde, akrabamda ye ehibbam-da olanlara sözüm geçer, ondan ötesi için de bir hayli çalışırım.
Vaadini aldı. Hızır evden ayrılırken Hasan onun koynuna bir kaç kese sıkıştırdı ve:
— Etrafına topladıklarını şimdiden inama başla, dedi.
Hasan, Hızın tasarladığı işten caydırmak mümkün olmadığını biliyordu ve hiç kimse bulamasa da iki uşağile yola çıkacağını mu-hakak (görüyordu.
Hızır rastgeldiğine çarparak hızlı adımlarla Etmeydanına döndü ve kahvenin geniş bahçesinin tıklım tıklım dolmuş olduğunu gordu.
Bunların çoğu Kâğıthane dönüşü Hızırın dövüşünü gören ve küçük mavunada çarpışanlardan, dı.
Çok geçmeden Veli, az sonra da Dursun geldiler. Onlar da yanlarında yirmiyi geçen adam getirmişlerdi. Hızır gelenleri öte yandaki kahvelere yerleştirip her kahvedeki gruplarla ayrı ayrı konuştu ve akşam üzeri de hepsinin eline birer somun tutuşturarak, ferdası günü yine toplanmak ka-rarile dağıldılar.
XI
Memlekette yeni yeni projeler tatbik ederek Türklüğe eski şan ve şerefini bu suretle iade etmek tasavvurları yürümem işti.
(Arkası var)
t Cemiyetin Umumî Kâtibi Profesör Fahrettin Kerim ve dünkü kongrede hazır bulunanlar
Yeşilayın Senelik Kongresi
Cemiyete Yeni Giren 120 Gence Yemin Ettirildi
Yeşilay cemiyetinin senelik kongresi dün saat on buçukta E-minönii Halkevi salonunda toplanmıştır.
istiklâl marşını müteakip ikinci reis 1. Zatî içtimai açmış ve idare heyetinin bir senelik hesap ve faaliyet raporu okonmuştur. Cemiyet Umumî Kâtibi Profesör Fahrettin Kerim, Yeşilayın memleket dahil ve haricinde gösterdiği faaliyeti anlattıktan sonra, cemiyetin faaliyetine yardım    etmiş    olan
Türk matbuatına teşekkür etmiştir. Rapora nazaran cemiyet, yeni olarak temsil ve müzik şubeleri açmıştır. İdare heyeti, önümüzdeki sene zrfında:
1 — Meyhanelerin erken kapanmasına ;
2 — Halka alkol yerine meyva suyu verilmesine;
3 — Hükümet tarafından bir meyva suyu fabrikası tesisine;
4 — Alkolün içki yerine, benzinle karıştırılarak kullanılmasına çalışacaktır.
İdare heytinin raporundan sonra, kongre reisliğine Profesör Harun Reşit seçilmiş ve müzakereye başlanmıştır.
Azadan verem dispanseri başhekimi doktor Mustafa Talât, rad yodaki rakı ve meyhane şarkılarına bir nihayet verilmesinin teminini, idare heyeti azasından Gazanfer sigara kullanılmasının ö-nüne geçilmesini istemiştir.
Bundan sonra, bu sene cemiye, te kayıt için müracaat eden üçü
GÜNDEN
G İÜ N1E
1 kız ve yüz on yedisi erkek olmak üzere yüz yirmi gence yemin et-I tirilmiştir.
Yapılan b.r teklif üzerine Mil-1 lî Şefe, Meclis reisine, Başvekile, j Mareşala, Sıhhat ve Maarif Vekillerine, Parti Genel Sekreterine, I Müstakil grup reisine ve İstanbul Valisine tazim telgrafları çekilme* ! sine karar verilerek idare heyeti intihabı yapılmış, reisliğe Profesör Mazhar Usman, Umumî   Kâtipliğe de Profesör Fahrettin Kerim seçilmiştir.
Yeni Yapılacak Demiryollarımız
Bozöyük - İnegöl, Bursa - Mudanya,
ursa - Okçugöl Hatları
Hükümetimizin takip etmekte olduğu demiryollar siyaseti, aynı ehemmiyetle devam   etmektedir.
Evvelce demiryollarımız 3286 kilometre idi. Buna ilâve olarak 159 kilometrelik Diyarbakır -Cizre hattının inşasına devam e-dilmektedir. Elâzığ . iran hattının beş milyon liraya ihale edilen 70 kilometrelik kısmının da inşasına, kış mevsimine rağmen, yakında başlanacaktır. Bu hat Uluş ve Palu ovalarından geçecektir.
Diğer taraftan memlekette maden kömürü istihsalini arttırmak, iktisadî durumu genişletmek mak-sadiyle Filyos - Ereğli hattının Kozluya kadar uzatılması için yapılmakta olan inşaat sona ermek üzeredir. Ayrıca Aydın    ha-tının
bazı mmtakalarındaki rampalar hafifletilmiş ve güzergâh tadil e-dilmiştir. Bu suretle gittikçe faz-lalaşan münakalâta mâni teşkil e-den haller kalkmıştır.
Nafıa Vekâleti, iktisadî bakımdan ehemmiyetlerini gözönünde tutarak ilk plânda inşasına başlanması icap eden bazı demiryollarının istikşafını ikmal ettirmiştir. Bunlar Bozöyük - İnegöl, Bursa . Mudanya, Bursa - Okçu-
göldür.      »
Adapazarı -  Bolu,   Ismetpaşa
hattının Boluya kadar olan arızalı kısmının haritaları hazırlanmıştır. Nafıa Vekâletinin ilkbahara doğru bunların ve diğerlerinin ikmali faaliyetine geçeceği kuvvetle tahmin edilir.
Askerî Hizmetin Uzatılması Kanunu
Proje Bayram Ertesi Müzakere Edilecek
Uludağa Akın Devam Ediyor
Gazeteciler Bayramda Yapılacak Kayak
Yarışlarını Takibedecekler
Bir kaç gün evvel yazmıştık. Tatilden istifade ederek dağ ve kayak sporu yapmak üzere Bur-saya gidenlerin sayısı 200 ü geçiyordu.
Haber aldığımıza göre, İstanbul ve Ankaradan tekrar kalabalık gruplar halinde Uludağa akın devam etmektedir.
Uludağ kulübü bu kalabalığı barındıracak yerler hazırlamaktadır. Kayakçılar imkân nisbetinde otellere yerleştirileceklerdir. > Bayramın birinci günü için İs-tanbuldan davet edilen gazeteciler, bayramda yapılacak olan kayak yarışlarını takip edeceklerdir. Gzeteciler Çelikpalasa misafir e-dilerek bayramın ikinci günü U-ludağa çıkacaklardır.
Bu sene görülen bu rağbet yüzünden Uludağ otelinde yer kalmamıştır. Kayakevinin, Kulüp o-telinin daha alabilecekleri miktar için tertibat yapılmaktadır. Ki-razlıyayla Dağcvinden karyola ve
yatak tedarik edilerek otele nakledilecektir.
Uludağa son gidenler arasında Galatasaraylı kayakçılarla tstan-buldan bir çok ecnebiler bulunmaktadır.
Piyasada
Az Bulunan Mallar
Ankara, 5 (Hususî muhabirimizden) — Konşmentosu bulunmadığından dolayı gümrüklerimizde bulunan ve ithal edilmi-yen malların miktar ve cinsleri tamamen tesbit edilmiş bulunmaktadır. Ticaret Vekâleti bu husustaki kararnameye ve talimatnameye istinaden piyasada bulun-mıyan veya az bulunduğu tesbit edilen maddelerin yurda sokulması etrafında hazırlıklarına de. vam etmektedir.
Ankara, 5 (Hususî muhabirimizden telefonla) — Büyük Millet Meclisinde yarın, yeni intihap edilen mebuslar tahlif edileceklerdir. Bundan sonra Meclis ruz-namedeki diğer meseleleri görüşecek ve bayramertesi son bir içtima akdederek kış tatiline başlayacaktır.
Silâh altında bulunan 335 doğumlular ve bu doğumlularla muameleye tâbi efradın    hizmet
müddetlerinin bir sene uzatılması için asker mükellefiyeti kanununa ek kanun projesinin bayramı takip eden toplantıda müzakere ve kabul edilmesi muhtemeldir.
Hataylı
Mütekait ve Yetimlerin Maaşları
Ankara, 5 (Hususî muhabirimizden) — Hükümet Hatayın ilhakı için hiyar haklarını Suriye ve Lübnan lehine kullanmamış o. lan askerî ve mülkî mütekait ve yetimlere ait maaşlar hakkındaki bir kanun projesi hazırlayarak Meclise sevketmiştir. Kanun projesine nazaran bu kabil Hataylıların sakıt Osmanlı hükümetiyle Suriye, Lübnan ve Hatay hükümetleri nezdinde geçen hizmetleri de nazarı itibara alınarak tekaüt ve yetim maaşları için müktesep hak addolunacak, Cumhuriyet Türkiyesinin diğer mütekait ve yetimleri esası dahilinde kendilerine maaş bağlanacaktır. —-o
Asker Ailelerine
Yardım Tahakkukları
Asker ailelerine yapılan yardrm için kazalardaki tahakkuklar bitmiştir.
Tahakkukların dokuz yüz bin lirayı aştığı söylenmektedir. Yalnız bazı yanlışlıklar olmuştur. Bugün vilâyette bir toplantı yapılarak bu yan lışlıkların tashihi yoluna gidilecek ve bazı kararlar da verilecektir.
Bir Kanun
Uç Sene Uzatılıyor
Ankara, 5 (Hususî   muhabirimizden) — Bütçeleri hususî kanunlarla teşkil olunan    bankalar hariç, umumî bütçeye dahil veya mülhak bütçeli daireler,    hükmi şahsiyeti haiz sermayeleri devle- ı te ait müesseselerle    hisselerinin büyük bir kısmı devlete ait şirketler, vilâyet hususî idareleri, bele- i diyeler ve âmme    menfeatlerine .hadim cemiyetlerin nakit mevcutlarını Cumhuriyet Merkez   Ban-! kasına yatırmaları hakkındaki ka-' nunun üç sene daha    uzatılması 'kararlaştırılarak yeni   bir   proje ! hazırlanmış ve encümenler tarafından    tetkik    edilerek    Büyük Millet Meclisi   umumî   heyetine sevkedilmiştir.
Kurban
Bayramı Hazırlıkları
Kurban bayramı dolayısiyle ls-tanbula muhtelif mıntakalardan koyun sürüleri gelmektedir. Kurban fiatları bu sene, diğer senelere nazaran daha Hatlıdır.
Fiatlar sekiz lira ile yirmi beş arasındadır. Gelen koyunların kısmıazamı kızılkaramandır. istanbul cihetinde bilhassa Fatihte kurban satışları daha fazladır.
Kurban kesecek olanların kurbanların deri ve barsaklarını Türk Hava kurumuna vermek suretiyle | yardımlarını esirgemiyeceklerinde şüphe yoktur.
22
— Buna ne lüzum var?.. Bundan sonra hiçbir teklifimi reddetmlye muktedir değilsin kl!..
_ Ay! Bunun sebebini sual edeb!-
Ilr miyim?..
— Çünkü dayanacak, güvenecek hiçbir yerin kalmadı.. Benim her arzuma rftm olmıya ve her emrime İtaat etmlye mecbursun!..
İçte, kos koca saadeti temelinden yıkan bir söz!
Genç kız kendisine açılan bu ümit kapısının böyle şiddetle yüzüne çarpılacağını hiç tc beklememişti.
Onu hakaret ve nefret dolu bir nazarla süzerek:
— Yazık!.. Dedi; ben Ali ahi ma gü-
venir, ona dayanırım. Size hiçbir zaman boyun eğecek ve şefaatinize sığınacak değilim Beyefendi!..
Vc bavulunu kapıp şiddetle yürü -mek btediı Fakat Saffet kolunu ö-nüne germiş ve bu hamleye mâni olmuştu:
— Beni affet Piraye!.. Emin ol şaşkınlıkla ne söylediğimi bilmiyo -rum.. Daha doğrusu sana karsı duyduğum garip bir hınç bana o dik -sünceslz sözleri sarfettlrdl. Hiçbirinin aslı ve kıymeti yok... Sen değil, ben senin emrine tâbi olacağım... Çlin kü senin esirinim... Çünkü sana po-restls, ediyorum...
Piraye yüzünü nefretle buruştura-
rak onu itti;
— Çok rica ederim devam etmeyiniz, dedi; çünkü her sözünüz bir par ça daha sizi gözümden düşürüyor...
—Bana acı Piraye!. Beni yakma!.
— Of!.. Bu gülünç sözleri sarf etmekten vaz geçiniz. Yalnız bana değil, hayatta herkese gülünç olacaksınız.»
Saffet biran durdu, tneo kasları hafifçe çatılmıştı. Yüzünde yine muz-tarip hatlar peyda oluyor, dudakları tltrcmiye başlıyordu. •
— Demek her seye rağmen gideceksin öyle ml?. Dedi. Fakat sonra pişman olursun...
— Hiçbir zaman!.
— Seninle ne kadar bahtiyar olacaktık... Düşün bir kere.. Bir yo -vanıız olacaktı, sonra yavrularımız..
Fakat Piraye onu dinlemiyordu bile... Karşı kaldırıma atlamış süratle uzaklaşıyordu.
Genç adam birkaç saniye tereddüt ettikten sonra kat'I bir azimle atıldı ve çok geçmeden genç kıza yetlti:
— <icl İnat etme Piraye!.. Sana yalvarıyorum... ileride nedamet ede-
ceksin... Beni reddetmekle nasıl bir felaket uçurumunun kenarında bulunduğunu düşün... Sefalet yakana yapışacak, belki de sürüneceksin!
— Aman İyi şeyler temenni ediniz.
— Hakikati söylüyorum.. Aklln*-tln bu olacak!..
— Hangimizin akıbetinin ne olacağı malûm değil!.. Hem ben ac ve çıplak ölmeyi, sizin lütuf ve inayetinizle yaşamıya, türlü hakaretiniz ve zulmünüz altında inlemlye tercih e-dcrlm...
— Bu sözleri nereden çıkarıyor -sun?. Ben senin saadetin İçin birçok tasavvurlarda bulunurkon, yuvamızdan ve yavrularımızdan bahsederken böyle manasız şeyleri hatıra getirmek reva mıdır?
— Duyanucak, güvenecek bir ye -rlm bulunmadığını, biraz evvel olduğu gibi, hayalımın sonuna kadar başıma kakacak değil misiniz?.. Bana karşı edeceğiniz her türlü fedakârlığı, gösterdiğiniz her türlü nüvazSş ve alakayr işte tamamfle mahveden vc ileride dc mahvedecek olan budur..
— Ycjnln ederim kl, bir daha bu
sözü ağzıma  almıyacağrm...
— Artık beni hiçbir şeyinize İnandıramazsınız.. Hem yanımdan çekiliniz rica ederim...
— Piraye, beni seviyorsun... Yanımda kalmayı bütün kalbinle arzu ediyorsun... Fakat bu inat!..
— Sizden nefret ettiğimi yüz kere söyledim... Elân ne diye aynı İddiada bulunuyorsunuz?..
— Birbirimizi seviyoruz Piraye!.. Bu aşkı İhmal etmek, çiğneyip geçmek günah olur!..
— Hala devam ediyorsunuz... Susunuz ve beni rahat bırakınız...
— Seni hayatımın sonuna kadar bir gölge gibi takip edeceğim...
— tzlml elde edebilirseniz...
— Dalma peşinden geleceğim.. Elbet bir gün yine bana döneceksin...
— Size son ve kat'I sözümü söyledim. Bir daha tekrar edeyim kl, Saffet Bey, sizi şimdi reddettikten sonra İleride hiçbir zaman dönmem!.
— Demek bu son sözün?..
— Yüzüncü defa, evet!..
Genç adam birkaç saniye düşündü. Sonra elini cebine sokarak:
— O halde, dedi, sana biraz nakdi muavenette bulunayım.- Şimdilik şu ellilik kâfi mi?, tleride bana adresini bildirirsin... Yine elimden geldiği kadar yardım ederim...
Genç kız kendisine uzatılan bir bütün elliliği Saffetin suratına fır -[attı. Acı bir gülüşle:
— Teşekkür ederim, dedi. Paranıza İhtiyacım yok!..
Sonra yürüdü ve kalabalığa karıştı. Bu yaptığı doğru bir hareket mly di?.. Bilmiyordu. Yalnız, İçinde kabaran kinin hiçbir şeyle azalmasına imkân olmadığını hissediyordu. Bu adam onu daima böyle can evinden vurmuştu. Hattâ, felâketine açtığı kapıyı kapamak İçin uzanırken yine İzzeti nefsine bir sille indirmekten kendini alamamıştı. Neden böyle bir vicdansıza mağlûp olacaktı?
Fakat ya saadeti!.. Ya kalbindeki büyük aşk!..
Mağrur başını eğmemek İçin bütün bunları ayak altına almıya azmetmişti. Ve bu azminden hiçbir zaman dönmlyeccktl.
(Arkası var)
Yab ancı
Kelimelerden Şikâyet
Yazan: ÜC YILDIZ
— Suplcs (souplesse) ne demektir?
Suplesin ne demek olduğunu bildiğim kadar anlattım.
— Konsepsiyon (conception)
nedir?
Onu da söyledikten sonra bu sefer ben sordum:
— Fransızcaya mı çalkıyorsun?
— Hayır, Ulus'ta bir makale okuyorum. Görüyor musun hali? Ben frenkçe bilmiyen yüksek tahsilli Türk münevveri, artık bir gazete makalesi okuyamayacak hale geldim. Muharrir züppe olsa, türkçesi kıt bir muharrir olsa aldırmayacağım; ekseri saf cahiller gibi kendi anlayışsızlığımı karşımdakinin fena anlatışına yükleterek geçeceğim. Fakat muharrir en aşağı yirmi senedir yazı yazan en usta ve a-ğırbaşlı kalem sahiplerinden biridir; aynı zamanda değerli bir profesördür. İnan ki çok rahatsızım. Türkçemiz, hele bu son bir kaç sene içinde, tahtakurusu tutmuş bir karyolaya dondu. Her tarafımın haşlandığını duyarak içinde çarpınıp çırpmıyorum. Gözümü uyku tutmuyor. İstılahlar için bir diyeceğim yok. Onlar nihayet muayyen bir ihtisas şubesi erbabı arasında dönüp dolaşan kelimelerdir. Aralarında bir miktar yabancı kelime buj\nmûsını zor sıkı hoş göreceğiz. Benim şikâyetim umumî dile üşüşen yabancı kelimelerdendir. Bunlardan ekserisinin türkçemizde iyi kötü bir karşılığı vardır. Olmazsa bir terkip veya cümle ile işin içinden çık-ma-mız pekâlâ mümkündür.
— Davanın en can alıcı noktası üstündeyiz. Bugünün orta yaşlı bir münevverinin bilgiler, daha doğrusu mefhumlar dağarcığına şöyle bir el atalım. Bu mefhumlardan bir kısmı ona aslını yahut tercümesini okudu-ğ-u garp eserlerinden gelmiştir; diğer bir kısmını gene garp lisanlarından tercüme veya adap. te ders kitaplarından, garp kültürüyle yetiejrûş muallim ve muharrirlerden öğrenmiştir. Bu medeni diyebileceğimiz mefhumlardan bir büyük kısmının türkçemizde işareti yeni kelime, si yoktur. En kabadayı lügatimizde otuz bin, buna mukabil faraza Fransızların küçük Laru-sunda doksan küsur bin kelime mevcut olduğunu düşünürsek eksiğimiz hakkında aşağı yukarı bir fikir edinebiliriz.
Bahsettiğim münevver konuşurken ve yazarken, bir kısmı boş hurufat kasaları önünde yazı dizen bir mürettip vaziyetin-dedir: Düşünme ameliyesi esnasında mefhumlar birbiri ardınca doğuyor fakat bunlardan bir kısmını ifade için dağarcıkta kelrme yok.
Adamcağız bu vaziyet karşısında ya işini gücünü bırakarak zihninde yahut kitaplar arasında kelime arayıcılığına çıkmak yahut ta söyliyeceği fikirden vazgeçerek uzaktan, yakından ona benzer birini aramak zaruretindedir. Bunlardan başka bir üçüncü çare kalıyor ki o da U-lus'taki muharririn ve sıkıştıkça hepimizin yaptığı üzere yabancı kelimeyi olduğu gibi yapıştırmaktan ibarettir.
— Peki bir suples ile bir kon-sepsiyon'a karşılık koymak pek mi güç bir iştir.
— E doğrusunu ararsan pek kolay da değildir. Adamcağız zahmetle tezgâhını kurmuş ve kumaşını dokumaya başlamış.. İkide birde duracak ve asıl düşüncesini inkıtaa uğratarak düşünecek: «Vişi hükümeti politikasını anbean değişen şartlara büyük bir suples ile uyduracak^ Acaba yumuşaklık mı desem, incelik mi desem, inhina kabili-! yeti, eğilir bükülürlük mü de-1 sem1») yahut: «Konsepsiyons> a yalan yanlış telâkki diyip gidiyorduk. Fakat bu kelime de yeni dil çerçevesinde bir acaip duruyor ve saire.»
— Peki bunun sonu ne olacak?
— Sonu sen tahtakurulu yatağında «aman yanıyorum» diye bağıracaksın ki    vazifendir. Muharrir bağıracak. Diğer    cihetten  senden,  benden ve on* dan çok fazla canlı ve hassas bin varlık olan dil jenisi (al bir tane daha) bağıracak ve bu mü-, cadele neticesinde kelimede yaşamak ve tutmak kabiliyeti var-j sa kalacak, yoksa giderek yerine bir başkası kaim olacak.
6 . 1 . 941
VATAN
Adana'da Maarif
Vilâyetin Mekteplerinde
21643 Talebe Okuyor
Adana. (Husus! muhabirimiz -d n) — Adana maarif teşkilâtı 1940 J Unda yaptığı işleri bir ra-p>r halinde Seyhan valiliğine bildirmiştir. Bu rapordan öğrendiğime gö rr Adana vlflftyetl dahilinde 147 ilk o:<;ıl vardır. Bu 147 okuldan 4 tanesi bir sınıflı, 5 tanesi 2 sınıfl 12 tanesi Uç sınıflı, 13 tanesi dört sınıflı. 112 tanesi de beş sınıflıdır. Bu o-kullanla 139 u kadın 208 i erkek olma); ızere 348 öğretmen çalışmaktadır. Yine bu okullarda 6,397 si kız 15,246 sı erkek olarak 21,643 talebe okumaktadır. Evvelki seneden talebe sayısına nazaran 1940 senesinde talebe adedi binden fazla artmıştır.
Adana merkez köylerinde 38 Bahçe ve Osmaniye kazaları köylerinde *e 25. ki. 63 köyde eğitme i» okul açılmıştır. Bu egitmenli köy okullarından 36 sında birinci yıl. 27 sinde
de ikinci yıl takıp edilmektedir. Ge-z.ci başöğretmen sayısı 8 w bu okul larda çalışan eğitmen sayısı ise 64 tür.
Henüz malûmat alınamıyan bir bölge hariç olmak üzere diğer yedi bölgeye ayrılan egitmenli köy okullarımızdan 481 kız ve 1.366 erkek köy çocuğu okumaktadır.
Adana vilayeti dahilinde inşasına evvelce başlanmış olan 23 öğretmen-li okulun inşası bitirilmiş, 8 eğitmen li okul binası ikmal edilmiş, 5 egitmenli ve 24 öğretmeni! okulun inşasına da devam edilmektedir.
Adana maarif ilk tedrisat kadrosuna 27. öğretmen ilâve edilmiş ve çift tedrisat kaldırılmıştır, öğret -menlere merkezde enstroman ve şan. talebelere de mandolin kursları açılmıştır.
Adana'da Bir Senelik Ziraat Mücadelesi
Adana, (Vatan) — Adana ziraat mücadele başteknisyenliği 1940 yılı zarfında bölgemizde yapılan bir senelik ziraat mücadelesini mufassal bir rapor halinde Seyhan valüiğine bildirmiştir. Bu raporda 1940 yılı zarfında Adana merkezi ile Adana kazalarında fare, domuz, çekirge üe ve pamuklara, narenciye ağaçlarına, bağlara arız olan haşarat ve hasta -lıklarla yapılan mücadeleler etraflıca izah edilmektedir. Adana merkezi, Ceyhan, Osmaniye, Kadirli ve Kozan kazalarımızda 90,405 kilo Kalsyum arseniyat preparatı kullanılarak 7.053 hektarlık pamuk tarlası ilâç -lanmıştrr. Pamuklara ânz olan haşerelerle yapılan bu esaslı mücadelelerden yüzde yüz muvaffakiyetli neticeler alınmıştır.
Bölgemiz ikliminin müsait olmasından dolayı her yıl mezru at sanal a-0 nnda görülen tarla farelerinin tevlit ettikleri zararlar oldukça ehemmiyet li görülmektedir. Adana, Ceyhan. Os maniye, Kozan, Feke ve Bahçede 8,834 hektar fareli arazi teabit, ya -pılan mücadeleler neticesinde bu top raklarda barınan tarla fareleri kamilen imha edilmiştir.
Bütün kazalarımızda ve bilhassa dağlık mıntakalarda yaşıyan domuz ların miktarı büyük bir yekûna ba-
liğ olmaktadır. Geçen bir yıl zarfında bu domuzlardan 3,380 tanesi öldürülmüştür.
Saimbeyli, Bahçe ve Feke kazasın da 119 küo çekirge itlaf edilmiştir.
Narenciye ağaçlama musallat olan haşerelerle sıkı mücadele yapılmış ve Adana merkezi üe Osmaniye ve Kozan kazasında 34,739 adet ağaç ve hastalıklı 2630 dekar bağ ilaçlan -m ıştır.
Ağrı'da
Bir Sarsıntı
Ağrı. 5 (A.A.) — Bu sabah 1,55 te burada şarktan garba oldukça şiddetli ve tahminen beş saniye süren bir yer sarsıntısı olmuştur. Hasar yoktur.
-o-
Muratlıda Yakacak Sıkıntısı
Muratlı, (Vatan) — Tekirdağ o-cakl arından kömür çıkmadığından dolayı Muratlıda kömürsüz kaldı. Bu sebepten halk yakacak hususunda sı kıntı çekmektedir.
Sıvasta Dokumacılık
Bu San atın inkişaf Ettirilmesine Çalışılıyor
Sivas
Srvas (Vatan) — iktisat Vokale -tince Srvas t a açılması takarrür e-den dokumacılık kursuna ait el tezgâhları ile bunların yanında yer alan yardımcı malzemeden büyük bir kısmı daha şehrimize gelmiş ticaret ve sınai odasınca teslim alınmıştır.
Diğer malzemede peyderpey gelecektir. Kurs için vekalet tarafından gönderilecek    muallimler   geldikten
Halkevi
ponra birçok köylerimizle kurslar açılarak köylüye dokumacın!' sanayii öğretilecektir.
Yeni sene münasebetile Halko -vinde samimî toplantılar yapılmıştır. Sivas muhitinde Halkevine karşı gös terilen alâka takdire şayandır. Gençlik bilhassa evin gerek kütüphane -sinden gerek spor ve temsil kollarından çok istifade etmektedir.
îzmitte
İzmit (Vatan muhabirinden) — C. H. P. vilâyet kongresi nihayet bulmuş ve yeni idare heyetine Anldin Aral. Saadet Çoğıl, Ziya Heprr. M eh met AH Kâğıtçı, Mahmut Ozgener, Şprif Ulusoy, Zihni Kaman. Osman Zeki Akköseoğlu, Asım Adaman seçilmişlerdir.
+ izmit (Vatanı — Akyazıda el dokumacılığı çok revaçtadır. Bu güzel nahiye merkezinde halk, yerli bez ve kumaşları gevmektedir. Akyazıda çok zarif havlu, çarşaf, perefo örtüleri dc dokunmaktadır.
Hükümetin tevzi etmiyc karar ver digl el tezgahlarından birkaç tanesi dc Akyazıya verilecek olursa, fayda sı mühim olacaktır. Akyazı kadınla rx bu tezgâhlardan istemektedir.
îzmit (Vatan) — Kandımda 8 numaralı posta otobüsü içinde 15 yolcu bulunduğu halde birdenbire hareket etmiş ve şoförü olmadıftı için yolcular da can havli ile bağırmıya ve feryat etmiye başlamışlardır. Pos ta otobüsü Nafiz Birgüne ismindeki bir zatın mağazasına gelerek İçeri girmiş ve ön kısmı hasara uğramıştır. Başkaca zayiat olmamıştır.
îzmit (Hususi) — Karasu kazasının isminin (Sakarya) ya çevrilmesi için mahallî belediye heyeti karar vermişti. Bu karar Dahüiye Vekâletine arzedilmlştir.
<£- îzmit (Husus!) — Gölcük kaza sının belediye hudutları çevresinde bulunan Değirmendere vâki müracaat Üzerine, bu hudutlardan dışarı çıkmak ve eskisi gibi köy olarak kal -mak istemiştir.
Değirmenderelileri bu kararı ver -miy esevkeden âmil, Gölcük beledi -yesinin, imar hareketlerini hep kendi sine hasretmesi ve asü mühim geliri temin eden Değirmen dereyi bu imardan hariç bırakmasıdır.
^ îzmit (Hususî) Şehrimiz Halke vl temsil kolu kaza tamircisi isminde ki piyesi temsü edecektir. Hazırlıklar sona ermiştir.
o
çErmenileri Kimler
Manisalım umumî görünüşü
MANİSA
Zengin Ovaların Bu Güzel
Şehri Her G ün Biraz Daha imar Edilmektedir
Konferans
Manisa (Vatan) — Manisa Anado-lunun zengin, diğer şehirlerine nisbe-ten fazla nüfuslu ve tarihi bir şehridir. Kesafet itibarile Trakya ve Karadeniz havalisinden sonra gelir. Türklyenin en zengin ve en münbit ovalarının burada bulunduğu gör*l -lür. (Gedls) nehri Manlsaya can ren bir damardır. Ovalan zümrüt gibi yeşildir kıvrımlar içinde ovayı dolaşan Gedisin sulan buraya hayat verir.
Ovanın bir kısmı (Sebil) dağının eteklerine çıkar ve bu dağ bütün hey bet ve azametüe karşıdan görünür. Sebü dağının her bir kayasının altında bir güzellik gizlenir. Yazın bütün Manisa halkına tatlı sulan ve güzel havasile ayrı ayn mesire yerleri yaratır.
Kışın beyaz karlara bürünen bu dağ Manisaya karşıdan güler ve Sultan yaylasının yan m da mağrur olarak yükselir. Yazm, kızgın güneşin sıcaklan dağı ve şehrin her tarafını sardığı zaman halkı hava almak için Sultan yaylasına ve bağlara çıkar -
mıya mecbur eder. Yazın sıcak zamanlarında Manisa insan boşluklan İçinde yalnız kalmış gibi şehirde kalanlara hüzün verir!
eGdlsln iki yanında Salihli, kasaba ve Alaşehir kazalan ve Manisa -nın verimli ovaları uzanır toprak -lan yumuşak olduğundan kolay işlenir.
(Gedis) vadisi Türkiyemizin en zengin ovalarından olup buralann yetiştirdiği üzümler yalnız memleketimizde değil, bütün ecnebi memle -ketlerde de rağbet görmektedir. Ü-zümden başka tütün, zeytin, pamuk, karpuz, kavun ve sebze yetiştirmektedir. Bağ ve bahçe ve bostanlan in sana neşe ve hayat verir velhâsıl dağ larından bağ ve ovalarından bal a-kar.
Alaşehir ve Turgutlu meralarında pek çok hayvanat beslenir kıam civar vilâyetlerden gelen birçok koyun sürüleri bu zengin ovalarda geçinir. Harbiumumlde yangm felâketine u*-nyan bu sevimli şehir günden güne imar edilmektedir.

2
B. Hayrı Mumcuoğlu
Bartın (Vatan) — Geçen cumartesi akşamı saat 18,30 da kazamızın en genç ve geldiği gün-denberi kasabamız halkının sevgisine mazhar olan hâkim muavini B. Hayri Mumcuoğlu: (Fertlerin hükümete müracaatlarına lüzum kalmadan haklarını kendiliklerinden alabilecekleri haller..) mevzulu konuşmada bulunmuştur. Halkevinin konferans salonunda genç hâkimimiz aynca da kız kaçırma hâdiselerinin ehemmiyet ve bir suç teşkilini de izah etmişlerdir.
-o-
Sivastaki Göçmenler
Srvas, 5 (A.A.) — Valimiz, dün, nahiye merkezine yerleştirilmiş olan göçmenlerin ihtiyaçlarının temin e-dillp edilmediğini mahallinde tetkik etmiş ve bu vatandaşlar için burada tesis edilmiş olan gezici köy demirci ve marangoz kursunu açmıştır.
Mersinde
Mersin (Vatan) — C. Halk Partisi idare heyeti reisliğine Rıza Boz-kurt ve Halkevi reisliğine Sükuti Sözen seçilmiştir.
Mersin (Vatan) — Adana fabrikatörlerinden ve hayırsever, iyilik yapmak hasleti üe tanınmış Salih Bosna vefat etmiştir.
Mersin (Vatan) — Halkevi tem sil kolu Güneş slnemasmda yeni sene şerefine bir müsamere vermiştir. Vali ve şehrimizin yüksek tabakasına mensup aileleri müsamerede bulunmuşlardır.
Sarıkamışta Kayak Gösterileri
Sarıkamış, 5 (A.A.) — Buraya gelen beden terbiyesi genel direktörlüğü kayak rehberi dün kalabalık seyirci kütlesi tarafından alâka Ue takip edilen kayak gösterileri yapmıştır.
Seyirciler arasında komutan ile kaza kaymakamı yüksek rütbeli subaylar parti ve Halkevi reisleri de vardı.
İki saat süren bu gösteriden sonra garnizon komutanı tarafından as kert mahfilde sporcular şerefine yüz kişilik bir çay ziyafeti verilmiştir. Gençlerden kayakçı olarak yazılanların sayısı elliyi geçmiştir. Beden terbiyesi genel direktörlüğü tarafından bu gençler için gönderilen kırk çift kayak ile buna ait diğer malzeme de buraya gelmiş bulunmaktadır.
Edirnede
Ediren (Vatan) — C. H. Partisinin kongresi yapılmıştır.
Kongre münasebetile kazalardan üyeler gelmiş ve Kırklareli valisi İhsan Aksoy da bulunmuştur. Başta parti müfettişimiz Kocaeli mebusu Ragıp Akça, Trakya umumî müfettişi eGneral Kâzım Dirik, vali Ferit
Tümer ve diğer daire müdürlerile partili ve Halkevi ileri gelenlerinin de iştirak ettiği kongre partimizin banisi Ebedi Şef Atatürke beş dakikalık ihtiram sükûtile başlamıştır.
Kongre heyeti ilk içtlmamda kâ -tiplerini ve encümenlerini seçmiş raporlar okunmuş, ikinci toplantısında ise dUekler dinlenmiştir. Alâkadarlar bunlara cevap verdikten sonra yeni idare heyeti seçilmiş ve büyüklerimize tazim telgrafları çekilmiştir.
İdare heyetine seçilen arkadaşların isimlerini bildiriyorum:
Ferit Çardaklı, Fevzi Sengelli, Ahmet Fazıl özverimli, Dr. İsmail Kos-kan, Ziya Akbaş, Hilmi Atakan, A-rif Altık, Eski Parti Reisi Hüsamed-din.
Yeni idare heyeti arkadaşlarımıza başarılar dileriz.
^ Edirne (Vatan) — Bir aydan-ben kararan hava âdeta insanlara güneşin kaybolduğu hissini verirken
son tipilerden sonra ortalığı birdenbire sükûnet kapladı. Hasretle beklenen güneş bütün gönüllere kış içinde bahar hayatı yaşatacak kadar ta ze ışıkla, güler yüzü İle meydana çık mistir.
NİÇİN
ve Nasıl Aldattılar?
AGOP PAŞA
Türk Dostluk ve Taraftarlığının En Hararetli Müdafii Olan Agop Paşa, O Sırpça, İngiltere Hükümetinin Ermeni Meselesinde Osmanlı Devleti Lehine Göstermek istediği Müzahereti Herkesten Evvel Hissetmişti
Anlatan: Panflkyan —- Yazan: M. Sıfır
[Tercüme ve iktibas hakkı mahfuzdur]
ı Bundan evvelki yazıda, Ermenistan muhtariyeti İçin Çarlık Rus-yasına verilen muhtıradan bahseden Pantlkyan, gelecek yazıda o devrin fesat membalarını ve çiban başlarını anlatacaktır.
Bu esnalarda, Osmanlı hükümeti dc İngiltere ile tedafüi bir ittifak akdi için uğraşıyordu. «Kıbns muahedesin adile anılan bu muahedede, İngiltere hükümeti devleti Osmaniye -nin Anadoludaki arazisinin tamami-yetini muhafaza etmeyi tekeffül ediyordu. Buna karsı Osmanlı hükümeti de, ileride devleteyn beyninde ka-rarlaşacagı veçhile hüsnü idareyi ve lâzım gelen ıslahatı yapmayı Ingü-tere hükümetine vâdedlyordu.
Osmanlı hükümeti, İngiltere ile an laşmakta resmi ve kat'i bir Usan ile ıslahat icrası vadinde bulunmakta haklı idi. Çünkü Rusya ve İngiltere-nin ermenileri himaye tasavvurlarından şüphelenmişti. Ermenilerin, Os -manii millet ve hükümeti aleyhine, Rusya ve İngiltere elinde bir âlet gibi kullanılmasına meydan bırakmamak, elbette ki, çok lüzumlu ve tedbirli bir hareket İdi. Bu sebeple er-meniler hakkında fazlaca müsaade ve müsamaha göstermeyi o gün için siyaset ve menfaatine daha muvafık bulmuştu. Hattâ, Berlin kongresinde ermeniler nâmına da bir murahhas bulunması teklifini bile kabulde tereddüt göstermemişti ki, bu müsaade karlık, bîlâhara Berlin muahedesinin 61 inci maddesinin şu şekli almasma sebep olmuştu.
cBabıâli ermenllerin sakin oldukları eyaletlerde ihtiyacatr mecellenin icap ettirdiği ıslahat ve tanzi-matı bilâ teahhür icra ve ermenllerin emniyetini Kürtler ve Çerkeş -»erden muhafaza edeceğini taahhüt
eder.
Babıâli bu bapta ittihaz olunan te-dabiri evkatı muayyenede devletlere beyan edecek ve devletler dahi teda-biri mezkûrenin icrasma nezaret e-deceklerdir.>
Fakat, Osmanlı hükümeti Berlin muahedesinin bu maddesini kabul etmiş olmakla bir şey kaybetmiş değildi. Bu madde ahkâmı, kâğıt üzerinde kuru bir vaatten ibaret kalmıştı. Çünkü, ne bu ıslahat yapılmış, ne de yapılmadığı için alâkalı devletler tarafından bir müdahale ve talep vâ ki olmuştu. O sıralarda, Rus politikası Istanbuldaki nüfuzunu yan yarıya kaybetmiş bulunuyordu. Buna mukabil. İngütere politikasına daha fazla bir teveccüh ve meyil gösteriliyordu. İngiltere hükümeti ise, o esnalarda ne ermenilere yapüan vaatlerin infazı talebinde bulunuyor, ne de sakin oldukları vilâyetlerde umumi ıs-lahat yapılmasını mevzuu bahsedi -yordu.
İngiltere hükümeti esasen, Rusların arzu ettikleri gibi, idari ^muhtariyeti haiz bir Ermenistanm teşekkülüne hiç te taraftar değildi. Hattâ, bu noktai nazarmı Istanbulda bulunan sefiri vasıtasile Osmanlı hü -kûmetine sık sık ihsas ettirmekten çekinmiyordu. Fazla olarak, Lord Sallsburl de:
c... Düveli muazzama tarafından müttehiden vukubulacak herhangi bir müdahale üzerine müşkülât zuhu ru melhuz olmasından dolayı İngil-
Zabıta ve Aşk Ro
Yazan: Martin Porlobe
Çeviren: Rezzan A. E. Yalman 28 -
Bir bardak viski doldurdu, bana verdi. Sonra söze başladı;
— Mis Frans'la yolda da konuştum. Eğer söyledikleri ve sizin de anlattıklarınız ^oğru ise... Rica ederim Mister Kraven, k.-mayınız. Sizlerden şüphe etmiyorum. Fakat hikâyenin o kadar imkânsız tarafları var ki inanmak biraz güç... Haydi doj<ru aöy'e-dibinizi farzedelim. Mister Armi-tage'ı    öldürmekte    yalnız    Mis
suzdum ki artık cevap verecek halim yoktu. Ev sahibi    sözüne
devamla dedi ki:
— Eğer bu uzaktaki kardeşten şüphe edecek olursak işimiz epey güç olacak.
Biz ve işimiz diye konuşması hoşuma gitti. Sözüne devam ediyordu:
— Şimdilik üvey babasının ö-
Sonra Mis Frans'ın eskidenbe-Tİ geçirdiği sinir buhranları kendi aleyhine deliller teşkil ediyor. Belki böyle bir öfke buhranı i-Çindeyken adamı öldürmüş olmasından şüphe edilebilir. Şimdi biz âdi bir polis hafiyesi gibi yJeğil de daha usta bir hafiye gibi
i?i tetkik edeceğiz.
O bu sözleri söylerken, ben kütüphanede dizili olan kitapları şöyle bir gözden geçiriyordum. Hepsi cinayete ait tetkik eserlerinden ibaretti.
Ev sahibi sözüne devam ediyordu :
— Şu noktayı gözönünde tutalım: Madem ki Mis Frans'ın masum olduğuna eminiz. Şu halde demek ki Mister Armitage'in ölümünden istifade edecek bir ikinci şahıs vardır. Bir defa bu cinayetin evin taksimatını iyi bilen birisi
olduğu mu-
lümünden  istifade edecek    olan
yegâne insan  Mis Frans'tır.  Bu- tarafından yapılmış
Frans'ın  ve Armitage'ın    Avus-j nun da iki sebebi olabilir: Birisi hakkak, hem de anahtarı olan bi.
tralyadaki bir kardeşinin menfa-  üvey babasına    karşı    beslediği ri.
kin, ikincisi ise bütün servete sahip olmak.
ati olabilir.
Ben o kadar yorgun ve uyku-
Sonra cani ve caniler evin içinde veya eve pek yakın bir yerde
bulunuyorlardı. Çünkü cesedin götürüldüğünü    gördüler ve onu
geri getirdiler.
Birdenbire sustu. Sonra şeha-det parmağını bana doğru uzatarak üzerime yürüdü. O kadar si-I nirli idim ki az kalsın yaramaz ço-j cuk gibi bu parmağı ısıracaktım. Kendimi zor tuttum:
— Mister Kraven, cesedi evden uzağa sahiden götürdünüz mü?
Diye sordu. Ben de bana dikkatle bakan sarı gözlerinin tâ içine bakarak cevap verdim:
— Götürdüm. Size biraz evvel anlattığımız şekilde cesedi taşıdım. Fakat geri getirdiler.
Söylediğim sözler o kadar mânâsız göründü ki aptal aptal gül-miye başladım.
— Peki., söylediklerinize inanıyorum. Belki buna inanmak aptallıktır, fakat ben inanıyorum.
— Teşekkür ederim.
O sanki benim bu sözümü işitmemiş gibi devam etti:
— Cani evin âdetlerini iyi bilen birisi... Hizmetçilerin izinli ol-
duğunu da biliyordu. Herhalde sizi takip etmiş olacak. Siz cesedi bırakıp da ayrılınca hemen arkanızdan gidip almış ve geri getirmiş., herhalde caniye yardım eden bir arkadaşı olacak. Çünkü sizin anlattığınız şekle bakılırsa bir kişi bu işi güç başarır.
Demek ki Mister Armitage'ı öldürdükten eonra evde idiler. Mis Frans'ın da bir arkadaş ve hamı bulduğunu görünce telâşa düştüler, beklediler., sizi takip ettiler. Cesedi geri getirdiler. Bu suretle bütün şüphelerin genç kızın üzerine toplanmasına dikkat ettiler. Herhalde bu cani hem üvey babayı, hem de kızı ortadan kaldırmak istiyen birisi... Vaziyeti anladınız mı?
Sonra tekrar devamla: — Tıpkı bir polis hafiyesi gibi konuşuyorum, kusura bakmayınız, dedi. Böyle cinayet işlerine merakım vardır da ondan.. Her halde hem üvey babayı, hem kızı ortadan kaldırmak istemekte ne mânâ olabilir? Ancak bir tek se-
bep mevcuttur. O da:
— Menfaat...
— Evet, Mister Kraven... İyi söylediniz, menfaat.. Mis Frans malî vaziyetini demin, yolda giderken bana anlattı. Aile servetinin sahibi annesi imiş. Ölürken kadın kocasının tesiri altında kalarak büyük servetini ikiye bölmüş. Yarısını kocasına, yarısını kızına bırakmış. Genç kızın payı olan elli bin ingiliz lirasını işletmek hakkı da üvey babaya bırakılmış. Bu suretle Mis Frans ancak servetinin faizini alabiliyordu. Mister Armitage'ın ölümüne kadar işler böyle olacaktı.
Şimdi Mister Armitage ölünce varisleri onun elli bin lirasına konacaklar. Fakat onunla beraber Mis Frans da ortadan kalkarsa onun payı olan elli bin lira da yine o varislere kalıyor. Şimdi Mis Frans'ı katil gösterip idamına karar alınca bir taşla iki kus vurulmuş olacak. Varisler bu şekilde elli bin lira yerine yüz bin liraya
(Arkası var)
tere hükümeti Berlin muahedesinin 61 inci maddesin İn tatbiki ve umumi ıslahat icrası için Babıâliyi «kıstırmaktan sarfınazar eylemiş olduğu...* Zeminindeki beyanatı üe, ingiltere hükümetinin Osmanlı hükümet ne karşı göstermekte olduğu teveccüh ve taraftarlığın tercümanı oluyordu.
İngiltere hükümetinin bu siyase -tinde, bilhassa Istanbulun münevver ve Türk dostu ermenüeri de oldukça âmil olmuş ve bu hususta ehemmiyetli roller oynamışlardı. Çünkü, Av rupa devletlerine karşı verilen ve fakat hiçbir zaman tatbik edildiği gö-rülmiyen bu ıslahat vaatlerinin er -menilere fayda temininden daha ziya de mazarratlar tevlit edeceğini pek güzel anlamışlardı. Rus uşaklığını yaptıklarını bildikleri komitacılara karşı oldukça kuvvetli bir cephe almışlardı. Bu aklı bacında zümrenin ön safında, o srralarda padişah sarayında, Babıâlide, adliye ve hariciye nezaretlerinde, hazinei hassada büyük vazifelerde bulunan ermeni münevverleri bulunuyordu. B . - 4-ın a-rasmda da Agop Paşa btîha«sa göze çarpıyordu.
Agop Paşa, Türk dostluk ve taraftarlığının en hararetli bir müdafii idi. Rusyanm, Türkiye ermenUerinin işlerine müdahalesini fuzuli ve hattâ ermeniliğin menfaatlerine tamamile muhalif buluyordu. O srrada, İngiltere hükümetinin ermeni meselesinde Osmanlı devleti lehine göstermek istediği müzaheret ve iyi niyeti, herkesten evvel o hissetmişti. Bu siyasetin devam ve takviyesi için el altın dan çalışmak lüzumunu da, o ileri sürmüştü- Bu işe de itimat ettiği a-danılarından Halepli (Armenak Ma-hiryan) adında bir mektep muallimini memur etmişti.
Armenak, İngütere ile vüs'atli muamelesi bulunan bir tüccarm oğlu idi. Tahsilini Halep ve Londrada yapmış, senelerce Hindistan da, Mısırda kalmıştı. Efganistan, BlUcistan ve İranda uzun uzun dolaşmış, müslumanlarla birlikte yaşamıya alışmıştı Halepte en çok Türklerle düşüp kalk mış ve birçok dostlar kazanmıştı. Bu adamın Hindistanda bulunduğu esnada müslümanlığı kabul ettiği, fakat, Halebe geldiği zaman ırktaşlarından bir kısmmda gördüğü fikir değişikliği, yeni yeni filizlenen Türk düş-marürğı karşısında müslümanlığını gizlediği de, o zamanlar söylenıyörmüş.
Salepteki, istiklâl propagaıdnçalarına ilk muhalefet bayrağını aç -mak şerefini bu adam kazanmıştı;. O sırada, Halep başı dönüklerinin en, sayılı ve azılılarından Zeytinli (Mar-diros) un, İstanbul Patrikhanesin -den aldığı direktif ile, <Hınçak> komitesi nâmına bir şube açmak İçin uğraştığını görmüş ve köpürmüştü. Hemen. ırktaşlarını tenvir ve irşada başlamış, fakat, gördüğü artsız arasız tehdit v,e tazyikler üzerine, bu tehlikeli cereyanı önlemek için Patrikhane muhitinde müessir olmak, daha esaslı çarelere başvurmak fikri ile Istanbula koşmuştu ve az zamanda Istanbulun Türk dostu ermenileri muhitinde hatırlı bir mürşit ol muş. nihayet, Agop Paşa zümresinde de iy! bir mevki bulmuştu.
İşte bu Armenak, o sıralarda İstanbul İngiliz sefareti ile temasa giriyor, Londradaki dostları ile muhabere ediyordu. Ermeni istiklâli için ortaya atılanların bütün kirli ça -maşnrlarını İngilizlerin önüne seri -yordu. Hepsinin, kendi menfaatleri için çalışan birer Rus uşağı olduğunu kuvvetli deliller, vesikalarla is bata çalışıyordu. Armenakm mesaisi, biraz da Agop Paşa ile İngiliz muhibbi geçinen taraftarlarının muavenet ve iltimasları ile. İngiltere hükümetinin nazarı dikkatini cclbet-miş ve Armenak. o zamanlar şark işleri ile meşgul olan İngiliz partisi tarafından Londraya davet edilmişti.
Armenak, Londrada Türk    dostu ermenllerin kuvvetli bir mümessili va zıyetini alırken, Agop Paşa ve arkadaşları da.   lstanbulda   çalışıyor. Patrikhane ve    ermeni   cemiyetleri birliğinin menfi faaliyetlerini akanıe te uğratmıya uğraşıyorlardı. İşte bu faaliyettir ki, Rus taraftan Ermeni komitacılarım bir müddet için hayli inkisarına uğratması,   taraftarlarım dağıtmış ve hattâ. Nerses Varjebet yanın   vefatı    üzerine.    Patrikliği Türk dostluğu İle tanınmış olan Er» zurum plskaposo (Harot   Vahabet yan) ın intihabı gibi parlak bir my vaffakıyet bağışlamıştı.
12
VATAN
6 - 1 . 941
T
HİKÂYE
"Sığırtmacın Hediyesi,,
İstiklâl Harbi Hatıralarından
«Müdafaai    hukuk»    teşkilâtı bugün olduğu gibi, istiklâl harbi seneleri    içerisinde    de bir,  bir halkla temas ederek    millî savaş için cephede kanını döken  fe -dakâr ve kahraman orduya halkın vereceği hediyeleri topluyordu. Kastamonuya tâbi «Daday» kasbasında bu maksatla teşekkül eden heyetin arasında ben de vardım. Milletin   coşkun ve misilsiz hıncı gözler yaşartacak   gönüller kabartacak kadar emsalsizdi. Bugünkü nesil, dünün tarihini okurken yıklan Osr.ıanlı imparatorluğunun enkazı   üzerinde   yeniden Türk devletinin temel    taşındaki iman ve duygu beraberliğini muasırlarına naklederken, şüphe yok ki; içini    dolduran en kudsî bir heycanla iftihar ve gurur duyarak:
— Ben o büyük neslin ve ecdadın evlâdıyım diyerek öğüne, cek ve kemalile kemal bulan cum huriyeti en inanmış bir gönülle benimseyerek, tevarüs etiği tarihin hakikî mesnet ve kıymeti olmak için çalışacaktır..
öyle hâdiselere şahit olduk öyle coşkın tezahürlerle karşı -lastik ki, her birini ayrl ayrı nakletmek kabil olsa bu milletin mefahir sahifeleri ve bütün gazete sütun ve hacimleri bu birbirinden dah heyecanlı hatıralrın sürekli menkıbelerile birer uzun tefrika zinciri halinde aylarca ve belki de yıllarca     devam   edip giderdi...
!     Bu  itibarla; ne için, kim için ve kime hediye    istediğinizi anlatmak, bizim için tatlı bir vazife olmuştu. Pek kısa bir zamanda a-rabamız gemlik kızların yün örgüleri, dokuma çamaşırlarile dolup taştı. Herkes bir şey   getiriyor ve yüksek sesle hediye getirenin ismini söyliyerk kâtiplik e-den   arkadaşına   yazdırıyordum. Sade çamaşır değil; tavuğa, yumurtaya kadar    her çeşit    canlı cansız eşya ve hediye dolu taşıyordu, öyle coşkun bir istek, öyle arzulu bir yarış vardı ki iki saat içerisnde yüz seksen haneli köyden topladığımız eşyayı merkeze teslim etmeden başka köylere gidebilmeğe imkân kalmamıştı. Vazifesini bihakkın yapmış insanların sevinci ve   neş'esi    içerisnde kasabaya dönüyorduk.Köyün sını rını henüz aşmamıştık ki, dağ yolundan birisnin kucağında   büyük şeyle bize doğru adeta koşar a-dım geldiğini gördük. Unutulmuş bir şey mi var diye    birbirinize bakındık. Fakat, biraz sonra şahit olduğumuz şu manzaranın ulviyeti hepimizin gözlerini yaşarttı.
Köyün sığırtmacı «Hasan» beşli güzel bir koçu önümüze getirip koydu.
— Aha bu da benim hediyem olsun beklerim. Verecek başka bir şeyim yok dedi.
— Senden bir şey istemedik. Bunların içVrîsin'de beni pek çok Gönlün var olsun ağam. Sen ü-duygulandıran bir vak'ayı yaza- *ülme deftere senin admı da ya-
- „. : zarım. Sen koçunu al da git de-
«Kıyık» köyüne heyetimiz he- dım. Sözlerime gücenir gibi, şup-nüz varmıştı. Davulcuya; davulu helenir gibi oldu. Saf kafası ıçe-çal. Zurnacıya da zurnayı    öttür risinde, kuruntulu    şehir uşakla-
deim. Köyün çam kokulu fidanlığına ve yegâne nakliye vasıtamız bir tek öküz arabasının üzerine bir sokak hatibi ertdamile çıkıp durdum.
Davulun ve zurnanın sesine ah-çık ve âşık olan köylüler etrafımıza toplaşıyordu. — Dayılarım.
nnın harektini fena tefsir edeceklerini tahmin edeck kadar zeki bir idrakle, masum fakat cesur bir hitapla cevap verdi:
— Bunu ben ağadan sordum da aldım. Bu benim bir yıllık hakkımın yarısı dedi.
Mesele anlaşılmıştı.    Hamiyet
emmilerim, ağalarım diye    söze yarışında verecek tek gömleği ol-
Kitaplar Arası ti]
islâm Ansiklopedisinin İlk Cüz'ü Çıktı
Maarif Vekâletinin Kara-riyle Girişilen Bu Mühim Teşebbüs İlim Hayatımıza Yeni Bir Ham.e Teşkil Eder
istanbul üniversitesinin Edebiyat Fakültesinde bir buçuk acnedenberi esaslı bir hazırlanma ve çalışma devam ediyordu. i.Iuarif VekâJetinin kararlle ve Fakültenin mesuliyeti al tında kurulan bir heyet, beynelmilel Akademiler Birliğinin yardımile çıkan 5312 sayfalı islâm Ansiklopedisini türkçe tercüme edecek, lâzımge-len tashih, tâdil ve ilâveleri de yapacaktı.
Bu çalışmaların ilk meyvası, an -siklopedinin birinci cüzü şeklinde ortaya çıkmıştır. Bunun günün hâdise leri arasında zikredilmiye değeri var dır. Memleketimizde bu kadar itinalı ve esaslı bir ilmî teşebbüse ilk defa olarak girişilmiştir. îlml bir heyet, her tercümeyi derin tetkikler -den geçiriyor, kısmen 1908 senesinde yazılmış olan yazılan bugüne u-yar bir hale koyuyor, buna ilâveler yapıyor. Sonra tertip ve tashih biz de görülmemiş bir itina Ue yapılıyor.
Ortaya çıkan ilk cüz bu bakımdan cidden insanın yüzüne gülüyor. Bu kadar okunaklı, bu kadar intizamlı bir baskı her yer için birinci derecede sayılmrya lâyıktır.
Ansiklopediyi mükemmel brr hale koymak için bazı ilâvelere lüzum görülmüştür. Bunlar aynı zamanda ay rı cüzler halinde çıkacaktır.
Ansiklopediden kolayca istifade ba kımmdan bu usulü doğru bulmuyo -ruz .Heyet bizce lüzumsuz bir titizliğe kapılmıştır. Asıl eserin hakkı verilmekle beraber tâdil ve ilâve yoluyla daha geniş bir eser yapmak yo luna gidilseydi ortaya tek bir eser çıkar ve daha derli, toplu olurdu.
o
başladım.
Maksadı, gayeyi demk istediklerimizi, kısaca onun duygula -nacağı, anlıyacağı hatta sevip inanacağı bir şekilde anlattım. Sevip inanacağı şekilde diyorum. Çünkü, birçok köylerde hakarete de maruz kalmadık değil! Bizi eski devrin bakaya tahsildar sürüleri zannederek:
— Yine bizi soymağa geldiler diyip yüzümüze kapı örtenler çok oldu. Ayni kimseler inandıkları davanın kudsiyetini idrak ettikleri zaman, bizi hayretten ve şaşkınlığa uğratacak kadar mebzul bir semahat ve candan bir alâka gösterdiler..
madiği için bir yıllık emeğinin maddî karşılığı olan yirmi liranın yarısile sürüden beşli bir koçu çekip alarak askere, kendi hemşehrisi kahraman Mehmetçiklere sığırtmaç Hasan da hediyesini getirmişti. Bir yıllık ba-şakhakının yarısını vatan bekçilerine severek veren sığırtmaç Hasanın asil ve temiz adını bir kere daha hürmetle, şükranla yade-diyor, kurtulan vatanın hür ya -maçlarında belki hâlâ kavalını öttüren fedakâr Hasanı; mensup olduğu büyük Türk milletine tanıtmakla müstesna bir zevk duyuyorum...
Mahmut Attilâ AYKUT
Maarif Haberleri
Ünivorsits Sömestr Tatili
Üniversite Dekanlar Meclisi üniversite sömestr tatili günlerini tesbit etmiştir. Tatil 10 şubat 941 tarihinde başlryacak 1 mart 941 tarihine ka dar devam edecektir.
üniversite Talebe   Birliği
İstanbul üniversitesi talebe birliği
kanunen teşekkül etmiştir. Ve cemiyetin nizamnamesi bastırılmıştır. Cemiyet bayramdan sonra faaliyete geçecektir.
Farsça Lügat
Edebiyat   Fakültesi   edebiyat
muallimlerile, edebiyat fakültesi talebeleri için bir farsea lügat yapmak tadır. Bundan başka bir de türkçe Arapça lügat yapılacaktır.
Asker Ailelerine Yardım
Üniversite mühendis - Kimyagerlik şubesi talebeleri, hâsılatı asker ailelerine yardım olarak verilmek ü-zere bu ayın on dokuzunda Parkote-linde bir danslı çay tertip edeceklerdir.
Arkeolojik   Hafriyat
Alaşehir, Ankara, Samsun ve Çekmecedeki arkeolojik hafriyata bu sene de devam edilecektir. Alaşe-hirde birçok altın ve gümüş eşya bu lunmuştur ve daha da bulunacağı kuvvetle ümit edilmektedir. Çekmecedeki hafriyat neticesinde de 5 ve 6 ncı asırdaki Reg-ion limanı mey -dana çıkartılacaktır. Bu hafriyatın ehemmiyeti, bir şehrin heyeti umu-miyesile elde edilmek üzere olmasındandır.
B?ş;ktaş Çocuk Esirgeme Kolunun Çayı
Beşiktaş Çocuk Esirgeme Kaza kolu menfaatine olarak Kurban Bayramının dördüne müsadif 11/1/941 cumartesi günü saat (15) ten (20) ye kadar devam etmek üzere Beşiktaş Akaretlerde C. Halkevi salonunda bir çayJı dans tertip edilmiştir.
Davetiyeler her gün Beşiktaş Halkevinden tedarik edilebilir. Muhterem halkımızın bu emri hayra iştirakleri rica olunur.
Poliste:
Kuyuya Düşen Kız
Tophanede Karabaş mahallesin -de Elektrik sokağında 21 numaralı evde oturan bahçıvan Salih Kavi -türk'ün kızı evin zemin katındaki kuyudan su çekerken muvazenesini kaybederek kuyuya düşmüştür. Boğulmak üzere iken kurtarılan kız muhtelif yerlerinden yaralandığın -c'an Beyoğlu belediye hastanesine kaldırılarak tedavi altına alınmıştır.
^ Galatada bir imalâthanede çalışan Mustafa Küçük bir para meselesinden çıkan kavga neticesinde ay nı yerde çalışan Cemil Sevgiyi makasla kalçasından yaralamıştır. Yaralı tedavi altına alınmış, Mustafa Küçük yakalanarak tahkikata başlanmıştır.
Bakrrköyde oturan Hamdi oğlu Hasan Esmer gece geç vakit e-vine gederken düşerek başrndan yaralanmıştır.
Sirkecide Hüdavendlgâr cadde-sinda 13 numaralı köfteci dükkânın da çırak Yusuf Ayan şakalaşırken aralarında çıkan kavga neticesinde arkadaşı Mustafa Yücel tarafından ekmek bıçağile kalçasmdan yaralan m ıştır.
Aynalıçeşmede Alhatun sokağında 7 numaralı Evdoksiyaya ait evle yanındaki Kamelyaya ait 9 numaralı ev evvelki gece ani olarak yı kılmıştır. Her iki evde de o sırada kimse bulunmadığından insanca zayiat olmamıştır.
^ Kumkapıda istasyon caddesinde 29 numaralı evde oturan Sıvacı Aron ile arkadaşı Mıgrr ötedenberi arası açık bulunan Vahe ile kardeşi Agobu bıçakla muhtelif yerlerinden yaralamışlardır.
Kastamonuda Pasif Korunma Tecrübesi
Kastamonu, 5 (A.A.) — Dün burada muvaffakiyetle neticelenen bir pasif korunma denemesi yapılmıştır.
illi Piyango
Eminönü Halkevinde Çekilecek
Eminönü Halkevinden:
Milli Piyangonun dördüncü tertip üçüncü keşidesi 7/1/1941 salı g^lnü evimizin yeni salonunda yapılacaktır.
Bu keşidede bulunmak isteye*» yurttaşların giriş kartlarını (Pazartesi öğleden sonra) büromuzdan almaları rica olunur.
Bugünkü  Program
8 Program. 8,03 Ajans haberleri, 8,18 Hafif program (Pl.) 8,45 Ev ka dini - Konuşma.
12.30 Program, 12.33 Fasıl heyeti, 32.50 Ajans haberleri. 13,05 Fasıl he yeti programının devamı 13,20 Karıcık program (PL).
18 Program, 18.03 Radyo caz orkestrası. 18.40 Şarkı, türkü ve taksimler. 19.15 Müzik 19,30 Ajans haberleri, 19.45 Radyo ince saz heyeti, 20,15 Radyo gazetesi, 20,45 Müzik, 21 Müzik: dinleyici istekleri 21,30 Konuşma, 21,45 Radyo orkestrası, 22,30 Ajans haberleri, 22,45 Cazbant (Pl.) 23.25 Kapanış.
Konferans Verilecek
Eminönü Halkevinden: 6/1/1941 pazartesi günü saat 18 de Evimizin Cağaloğlundaki salonunda Üniversite Edebiyat Fakültesi profesörlerinden Mustafa Sekip Tunç tarafından (Halk nedir?) mevzulu bir konferans verilecektir. Davetiye yoktun
Kayıp Aranıyor
Erdek Paşaliman adasından Tilcvesü müteveffa Mehmet Ali oğlu Sabri K. Vardar bundan dört ay evvel kayığıyle Tahiro-vadan Erdeğe gitmek üzere hareket etmişti. O zamandan bu a-ne kadar hayat ve mematından haber alamadık. Sabri on sekizle yirmi yaş arasındadır ve üzerinde yalnız kayıkçı tezkeresi mevcuttur. Sabriyi gören ve bilenlerden insaniyet namına Bakırköyde Barut fabrikası muhafız bölük üstçavuşu Hamdi Davarcrya haber vermelerini asil vicdanlarından rica ederim.
BULMACA
SU AKARKEN KÜPÜNÜ DOLDUR
Ç* E. K. Eminönü Kazasından:
Çocuk kütüphaneleri ve Çarşıkapı çocuk dispanseri-menfaatine her sene mutat verilen müsamere, bu sene de misli bir yerde görülmlyen zengin bir program ile 21 lkincikânun 1941 salı akşamı Beyofclunda Fransız tiyatrosu binasında verilecektir. Hem hoş vakit geçirmek hem kurumumu za hayırlı bir yardım yapmak üzere şimdiden biletlerinizi Çocuk Esirgeme Kurumu Eminönü kazasmm Di
vanyolundaki merkezinden tedarik etmenizi dileriz. .
Soldan Safra: 1 — Muamma 2 — Kurum - Usul - Nida 3 — Nota -Ramazanda akşam yemeği - Namus 4 — Anne - Etrafı su ile çevrilmiş kara 5 — Dil ilo silmek 6 — Renk -Kaz yavrusu - (Kaz) in başı 7 — Kırmızmın sonu - ölüm cezası 8 ---Nefis sanat - Mazi lahikası 9 — Devam eden - Aylık 10 — İrat - Bulunan 11 — Kadın ismi - Erkek ismi.
Yukarıdan Aşağıya: 1 — Vkla ile tesbit etmek 2 — Nihayet - Okuma 3 — M ah - Adet 4 — Çift - Şaşırıp kalmak 5 — bakırdı - Nota - Nota 6 — Makineli tüfek 7 — Tavır - île -Ko 8 — Çekmek - Arttırmak 9 — Renk - Dair 10 — Hatırlama - İri bir cins beygir 11 — Parçalamış. DÜNKÜ BULMACANIN HALLİ:
Soldan Sağa: 1 — Üveyana - Kel 2 — Ramazan - Ala 3 — Kırmızı -Rah 4 — Ezer - Aruz 5 — Trrnak -An 6 — Li - Ye - Nalça 7 — işbu -Lam 8 — Kaimen - Aman 9 — Do -îki 10 — Derunl - Na 11 — öte -Emre - La .
Yukarıdan Aşağıya: 1 — Ürkeklik Dö 2 — Vaiz - işaret 3 — Emret -Bi - Re 4 — Yamn yumru 5 — Azı-Re - Ne 6 — Nazan - indim 7 — A-nıran - 8 — Ukala - Ne 9 — Karz -Lamia 10 — Ela - Açmak 11 — Lahana - Niza-
Kurbannu   Hava Kurumuna vermek, kurban olmamak İçin en kuvvetli teminattır.
ŞEHİR TİYATROSU
istiklâl Caddesinde KOMEDİ KISMI BU AKŞAM Saat 20,30 da PAŞA HAZRETLERİ
VATAN Gazetesi
İLAN FİYATLARI Kuruş
Ballık maktu olarak - 750
1 İnci Sayfa Santimi 500
2   »      » 350
S   »      > 300
4      »            7> 100
5   »      » 75
6   »      > 60
Abone Ücreti
Türkiye dahilinde:
Senelik    6 aylık 3 aylık Aylık
1400        750 400 150 Kr.
Hariç memleketler:
Senelik    6 aylık 8 aylık Aylık
2700        1410 800 Kr. yoktur
Tarabya Yoksulları Koruma Cemiyeti
Tarabyada Nr yoksulları koruma cemiyeti vardır. Bu cemiyet sessiz çalışarak birçok yoksulların dertlerine derman olmaktadır.
Memnuniyetle öğrendiğimize göre Cumhuriyet bayramında, muhitin -deki on fakir çocuğu tertemiz giydiren cemiyet, geçen sene birçok fakir ailelerin çocuklarını da sünnet ettirmiş ve bu husustaki masrafları üzerine almıştır.
Cemiyet kış mevsimi başlarken» yakacak tedarikinden âciz bulunanlara kömür dağıttı^ gibi muhitin -deki fakirlere haftada iki gün sı -cak yemek ve ekmek vermektedir.
Eczacıların Kongresi
Türkiye eczacıları cemiyetinden:
Cemiyetimizin umumi heyet içtimai, 21 Kânunusani 1941 salı günü saat 14 te istanbul Etibba odası salonunda akdedilecektir. Cemiyet â-zasmm mezkûr gün ve saatte teşrifleri rica olunur.
Kongre görüşmeleri:
1 — Kongreye bir reis, iki kâtip intihabı
2 — İdare heyeti senelik raporunun okunması,
3 — Hesap müfettişleri raporunun okunması,
4 — Yardım sandığı hakkmda izahat ve hasblhal
5 — Hesap müfettişlerinin ve idare heyetinin seçilmesi,
e — Çay esnasmda serbest gö* -rüşmeler.
Bas, Diş, Nezle, Grip, Romatizma
Nevralji.  Kırıklık  *e Batün  Ağrılarının Derhal Keser
İcabında günde 3 kase alınabilir. TAKLİTLERİNDEN SAKININIZ. HER   YERDE  PULLU   KUTULARI   ISRARLA   İSTEYİNİZ.
DÜNYANIN MEŞHUR ŞEKERCİSİ
A L I  MUHİDDlN
HACI
KİR
Merkezi: Bahçekapı, şubeleri: Beyoğlu, Karaköy, Kadıköy
Mısır    (Elkahire) MEYYALİ NUOA   KÎLOSU 130
Devlet Demiryolları ilânları
TAKVİM
6 ÎKtNCtKANUN 1941
PAZARTESİ
YIL: 1941 — AY: 1 — GÜN:  6
RUMİ : 1356 — 1 ine Utanan: 24
HİCRİ: 1359 — ZİLHİCCE :  8
V.VKİT VASATİ EZANI
GÜNEŞ : 8,26          2,33
ÖĞLE   : 13,19          7.25
ÎKÎNDÎ : 15.41          9.47
AKŞAM: 17,54        12,00
YATSI : 19.30          1,38
ÎMSAK : 6,40        12,46
Muhammen bedeli 22,500 (Yirmi iki bin beş yüz) lira o Lan sterili-zasyon cihazları ve teferruatı 17/Şubat/1941 pazartesi günü saat 15,30 da kapalı zarf usulü Ue Ankarada idare binaamda satm alınacaktır,
Bu ise girmek İsteyenlerin (1687,50) bin altı yüz seksen yedi lira
elli kuruşluk muvakkat teminat Ue kanunun tayin ettiği vesikaları ve
tekliflerini aynı gün saat 1430 a kadar kamteyon Reisliğine vermeleri lâzımdır.
Şartnameler parasız olarak Ankarada malzeme dairesinden. Hay -darpaşada tesellüm ve sevk şefliğinden dağıtılacaktır.    (124Ö4)
?
Görülen lüzum üzerine 6/1/41 tarihinden itibaren aşağıda No. ve sefer ettiği kısımlar gösterilen bazı yolcu katarlarının Haydarpasadan hareket saatlerile itinererlerinde değişiklikler yapılmıştır.
Her gün Haydarpasadan saat 15,45 te hareket etmekte olan- 6 No. lu katarın 6/1/41 tarihinden itibaren Haydarpasadan saat 15,15, Pen-dikten saat 16 da, İzmitten saat 18 de Arif iyeden saat 19,07 de, BUe-c Ut ten saat 22,05 de hareket edecek ve Kak İşenire saat 00,68 de varacak surette,
Her gün Haydarpasadan saat 20,05 hareket etmekte olan 10 Numaralı Adapazar trenininde, Haydarpasadan saat 19,15 de hareket edecek ve Adapazara saat 23,55 de varacak surette.
Her gün Haydarpasadan saat 15 te hareket etmekte olan 34 numaralı banliyö treninin de, Haydarpasadan saat 14,50 de hareket edecek ve Pendiğe saat 15,45 te varacak surette,
Arifiye - Adapazar - Arifiye arsamda işllyen 115 numaralı trenin Adapazarında saat 18,35 te ve 106 numaralı trenin de Arif iyeden saat 19,20 de hareket edecek surette itlnererleri değiştirilmiştir. Fazla tafsilat almak için istasyonlara müracaat edUmesi muhterem halka Uan olunur. (60)
Neden Bu Kadar Ucuz ?
Sorgularına Cevabımız:
Otomatı km an bir surette hazırlanan ÇAPAMARKA çorbalık komprimelerinin temin ettiği kolaylığı, kazandırdığı vakti, aynı zamanda nefaseti ve kalori kudretini muhterem vatandaşlara   tanıtmak    maksadile
'   kârsız satıldığı içindir. Büyük bakkaliye mağazalarında bulunur.
Maliye Vekâletinden:
Dantelsiz Bir Kuruşlukların Tedavülden
Kaldırılması Hakkında İlân
Dantelsiz bir kuruşlukların yerine danteUi bir kuruşluklar darp ve piyasaya kâfi miktarda çıkarılmış olduğundan dantelsiz bir kuruşlukların 31 Mart 941 tarihinden sonra tedavülden kaldırılması kararlaştırılmıştır.
Dantelsiz bir kuruşluklar 1 Nisan 941 tarihinden itibaren artık tedavül etmiyecek ve bu tarihten itibaren ancak bir sene müddetle yalnız mal sandıkları Ue Cumhuriyet Merkez Bankası şubelerince ve Cumhuriyet Merkez Bankası şubesi bulunmryan yerlerde Ziraat Bankası şubelerince kabul edilebilecektir.
Elinde dantelsiz bir kuruşluk bulunanların bunları mal sandıkları ile Cumhuriyet Merkez ve Ziraat Bankaları şubelerine tebdil ettirmeleri Uân olunur. (9035)  (12523)
Devlet Denizyolları İlânları
Köprüden Haydarpaşa ve Kadıköyüne saat 14,35 de kalkan 38 No. lı sefer 6/1/941 tarihinden itibaren köprüden saat 14.25 de ve Haydarpasadan 14,43 de kalkarak Kadıköyüne 14.48 de varacaktır. (97)
RUÇUK TASARRUF HESAPLARI
"VMBMiKRAMiY-Et W*
de* Urahk
ı'ı-ı-
_   t *1 —
4O#0.
Türkiye ݧ Bankasına para yatırmakla yalnız para biriktirmiş, olmaz, aynı zamanda talihinizi de denemiş
olursunuz.
Keşideler:   4 Şubat, 2 Mayıs, 1 Ağustos, S tkinclteşrln tarihlerinde   yapılır.
Kum buralı ve kumbarasız hesaplarında en az elli lirası bulunanlar kuraya dahil edilirler
6-1-941
V A T A İT:
Vefayı
Yendi
Diğer Maçlarda Fenerbahçe - Kasımpaşayı 4-0; Galatasaray - Süleymaniyeyi 7-1; Pera-Beykozu 2-1; Istanbulspor da Topkapıyı 5-1 Mağlûp Etti
INONU
Koşusuna
856 Atlet
Girdi
Kırk Para İçin Anasını Babasını "Öldüren,, Çocukla Konuştum
Bu Kadar Yalan Sıralıyabilen Bir Çocuk, Yarın Cemiyetin Başına Ne Âfet Kesilecek !
-v -4
T
Dünkü Fenerbahçe - Kasımpaşa maçından bîr enstantane
Dün yapılan İnönü koşusu başlarken
Birinci küme lig maçlarına dün Fenerbahçe ve Şeref statlarında de-ram edüdi. Ve oynanan bütün oyunlar da normal neticeler verdi.
Beşiktaşlılar dün de Vefayı 6-2 gibi büyük bir farkla yenerek artık şampiyonanın su götürmez birincisi olduklarını gösterdiler. Fenerbahçe de Kasımpaşayı 4-0, Galatasaray Süleymaniyeyi 7-1, Istanbulspor Top kapıyı ö-l. Pera da Beykozu 2-1 ye ı düer. Maçları sırasile veriyoruz:
Fenerbahçe - Kasımpaşa
Fener stadında İlk karşılaşma Fenerbahçe - Kasım yağa. arasında idi.
mağlûbiyeti ttfkımda esaslı tadilât kanaatini uyandırmış bulmuyordu. Nitekim takımlar sabaya çıktığı vakit geçen haftaki mağlûbiyetin âmülerinden Naci ile Basri-nin Fenerbahçe takımma konulmadığı görüldü. Ve şu kadro üe Kasımpaşa karşısına dizildiler:
Cihat — Naci,   Orhan — Ömer.
Esat, Fikret — Rebil, Yaşar, Naim,
Niyazi, Fikret
Bu suretle Fikret yine sol muavine alınmış bulunuyordu. Haftalardan beri sahada görünmiyen, çalıştığı za manlarda bile ağırlığından şikâyet edilen Yaşara takımda yer verilmişti. Hah em Samih Duransoy.
Oyuna Fenerbahçe başladı. Fakat yine san lacivertlileri cansız görüyoruz. Geçen haftaki mağlûbiyetten yi ne mütenebbih olmadıkları anlaşılı -yordu. Oyun tamamen Kasımpaşa nısıf sahasında oynandığa halde süt çekmek hastalığı bu hücumları neticesiz bırakıyordu.
Fenerbahçe hücum hattının ortasında ilk defa yer alan Naimin fut -bolü tamamen anlamış bir oyuncu olduğu belli oluyordu, tik 20 dakika devamlı hâkimiyete rağmen golsüz geçti. Nihayet 21 inci dakikada ortadan bir hücumda Fener lehine bir fa-vul cezası verildi. Esat çok güzel bir vuruşla ve kalecinin kollan arasından topu kaleye sokarak ilk Fenerbahçe golünü kaydetti
Bunu Fenerbahçenin gol olabile -cek bir hücumu takip etti. Fakat Naimin çok güzel bir sütü kalecinin
ellerinde kaldı. Bundan sonra da bir birini takip eden hücumlara rağmen gol adedini arttırmak bir türlü kabil olmadı. Hattâ bir aralık iki müdafiin yine bir hat üzerinde oynaması az kalsın Fenerbahçeye bir gole de mal oluyordu. Devre de bu suretle 0-1 Fenerbahçe lehine bitti.
İkinci devrede güneşi arkasına a-larak oynıyan sarı lacivertliler bir parça canlanır gibi oldular. Naim hücum hattını çok güzel idare ediyordu. Fakat bir türlü gol kaydedilmemek Fenerbahçe taraftarlarını çok haklı olarak sinirlendiriyordu. 20 nci dakikada idi. Niyazi topu Re-biiye geçirdi. Ve tekrar ortaya gelen topu yakalıyan Yaşar güzel bir vu -ruşla kaleye sokarak ikinci Fener golünü kaydetti.
Bir Fener hücumunda Kasımpaşa kalecisi bir çarpışma neticesinde sakatlanarak oyunu terketmek mecburiyetinde kaldı. On kişilik Kasımpaşa karşısında Fenerliler kaleyi mütemadi bir tazyik çemberi içine aldılar. Bu arada bir de gol oldu ise de top içerden çevrildiği halde ha -kem görmiyerek vermedi.
29 uncu dakikada kaleye doğru i-nen Naimi hatalı bir şeküde durdurdular. Ve penaltı cezası verildi. E-sat bunu da gole çevirerek takımını 3-0 vaziyete getirdi.
33 üncü dakikada sağdan açılan bir Fener hücumunda top Niyaziye geçti. Sıkı bir şüt Fenere dördüncü golü de kazandırdı.
Dördüncü golü takip eden bir Fener hücumunda Niyazi bir hareket yaptı. Hakem favul verdi. Ha tas mı anlıyan Niyazi arkadaşından af dilemek istedi. Fakat rakip oyuncu fena bir mukabelede bulun -du. Hakem de çok haklı olarak oyundan çıkardı ve maç ta bu suretle 4-0 Fenerin galibiyeti ile nihayetlen-di.
Vefa - Beşiktaş
Fenerbahçe stadında günün    son
karşılaşması Beşiktaş-Vefa arasında idi. Siyah beyazlıların şampiyonluğu tahakkuk etmekle beraber Vefalüa -
rın galibiyetine ihtimal verenler de yok değildi. Beşiktaşlılar sahaya merkez muavinleri Halliden mahrum olarak çıktılar. Buna mukabil takıma Fevzi alınmıştı. Siyah beyazlılar Vefa karşısına şu kadro ile dizildiler:
M. Ali — İbrahim, Yavuz — Ri-fat, Fevzi, Hüseyin — Sabri, Hakkı, Şakir, Şeref, Şükrü,
Vefalılar da müdafaaya eski merkez muavinleri Lûtfiyi almış bulunuyorlardı. Hakem Tarıkm düdügilo ilk hücumu yapan Beşiktaşlılar Vefa kalesine kadar dayandılar. Daha birinci dakikadan oyunu Vefa nı^ıf sahasına intikal ettiren siyah beyazlılar dördüncü dakikada soldan açılan bir hücumda top ortaya geldi.
Hakkı güzel bir çıkışla kaydı ve çok uzaktan attığı bir sütle ilk Beşiktaş golünü kaydetti.
Vefa müdafaası mütemadiyen aksıyor. Lûtfinin bu hatta alınması ha-
tası göze çarpıyordu,
12 nci dakikada Beşlktaşın yine ortadan bir hücumunu seyrediyoruz. Atılan bir sütü HUsameddin bloke edemedi. Ve geri gelen topa yetişen Hakkı ikinci Beşiktaş golünü yap-mıya muvaffak oldu. Bunu Lûtfinin bir ıskası yüzünden Şakirin yaptığı üçüncü gol takip etti.
Siyah beyazlılar güzel bir oyun oynuyorlar gol adedinin artacağı belli oluyordu. Nitekim çok geçmeden yine Hakkı dördüncü Beşiktaş golünü de kaydetti.
Birbirini takip eden dört golden sonra hatalarını anlıyabilen Vefalılar Lûtfiyi merkez muavine, Hakkı yi da müdafaaya aldılar. Bu tadilât bir parça tesir eder gibi oldu. Be -şiktaş hücumları da gevşemiye başladı.
43 üncü dakikada bir Vefa hücu -munda ileri bir pas alan Hakkı güzel bir sıyrılışla ilk Vefa golünü kay
ı
detti ve devre de bu suretle 4-1 Beşiktaş lehine sona erdi.
İkinci devreye Vefalılar çok canlı başladılar. Ve bir kaç ta tehlikeli hücum yaptılar. Onuncu dakikada sağdan açılan Vefa hücumunda top sola geçti. Ve güzel bir pas alan Hakkı Vefaya ikinci golü de kazandı.
Bu ikinci gol siyah beyazlıları daha ziyade canlılığa şevketti. Der -hal Vefa kalesini sardılar. Hücumlar birbirini takip edrjorcfeı. 17 nci dakikada Vefa kaleahün Önü karıştı. HUsameddin topa çıkış yaptığı halde u-zaklaştırmadı. Bu kargaşalık arasında Hakkı t*rs bir vuruşla Beşiktaşa beşinci gorti 4e Kazandırdı.
Devre sonlarına doğru ortadan bir hücumda Şakir topu müsait bir vaziyette olan Şerefe geçirdi. Şeref te rahat bir vuruşla Beşiktaşın altıncı golünü de yaptı. Ve maç ta 6-2 Beşiktaşın lehine neticelendi.
Şeref Stadında
Şeref stadının ilk maçı Istanbulspor ile Topkapı takımları arasında yapılmıştır. Hakem Muzafferin idaresinde tam kadrolarile sahaya çıkan takımlar ilk dakikaları müteva-zin bir şekilde ve karşılıklı akınlar arasında geçirmişlerdir. 15 inci dakl kadan itibaren istanbulsporlular ra-
— Ağabey, beybaba, kırk para, ekmek alacağım, iki gündür acun. 40 paracık, ne olur?
Üstü yırtık, pırtık, çıplak ayak. lariylc soğuk suların içerisinde, mermer taşların üzerinde cirit oynayan saçı başı birbirine karışmış !0 yaşlarında kadar bir çtocuk. Köprünün Şirketihayrrye iskelesinde bana ve yanımda gazete okuyan ihtiyara böyle yalva-rıyordu.
İhtiyar, yumuşak kalpli bir a dam... Şöyle sağ eliyle gözlüğü nü bir düzelttikten sonra okudu ğu gazeteyi yanına koydu. Paltosunun düğmelerini çözdü.... İçerisinde iyice dolanmış bir yün atkı var, onu da ihtimamla açtı.
Sonra ceketi, ceketin nüğmele-rini de çözdü.
Arkasından kalın örgülü bir kazak çıktı. Kazağı şöyle bir yukarı doğru sıyırdı. Nihayet bir ye. lek....
Oğlan titreyerek bütün bu hareketleri, gene ilk başladığı gibi, acınaklı halini  binbir kelime  ile
Babasının Gureba hastanesinde can verdiğini, bundan 10-15 gün
anlatmaya çalışarak seyrediyordu, j sonra da annesinin kulübede mu.
ihtiyar elini şöyle dört cebin- ı temadiyen öksürerek, kan tükü-den birine daldırdı, bir kuruş çı-  rerek öldüğünü, bekçilerin kendi-
I
Eski idareciler  evvelce îstanbula gelmiş İngiliz antrenörlerle bir arada
Spor işlerimiz Neden Düzelmiyor?
Spor işlerimizin bir türlü düze-lemediğini, bilâkis her gün dünden daha fana bir vaziyete düştüğünü birbirini takip eden garip hâdiselerden anlıyoruz.
Bunun sebeplerini ne zaman arasak daima bilgisizlikten ileri geldiği neticesine varıyoruz. Şây-le etraflı bir tetkik yapacak olursak bugün iş başında olanların bu işe tamamen yabancı oldukları ve bu işi bilmedikleri bütün açıklığı ile meydana çıkar. Bu yüzden de hâdiseler doğar, hatalar bir zincir halinde devam edip gider.
Pek uzağa gitmiyelim. Bunun en canlı misalini İstanbul bölgesi teşkilâtında bulabiliriz.
İstanbul bölgesi direktörü bulunan zat bundan takriben bir buçuk sene kadar evvel Fethi Başaranın vefatı üzerine teşkilâtın başına getirilmişti. Tamamen yabancısı olduğumuz yeni direktörü ziyarete gitmiştim.    O güne kadar
'«w.
SORUYORUZ ?
Futbol Ajanı ve hakem komlteal balkanı »lavın Kâmil Sporelln İntifasından sonra, hafta o r taamda da güre? ajanı Hikmet vazifesinden çekildi. Öfcrendlfclmlw göre güreş ajanı da lüzumsuz müdahaleleri amatör denen teşkilâtta profesyonel uiarak çalışanlar İçinde amatör idarecilerin İş göremlye<eklnrİTil ileri sürerek İstifa etmiş..
Görülüyor kl, amatör İdareciler, bu İşin İçinden yetişmiş eski sporcular birer birer çekiliyorlar. Spor İşlerinde hiçbir menfaat beklcmlycn bu eski sporcuların çekilmelerine sebep hiç şüphe yok kl, Idaresl/Jlk vc bllmlyerek yapılan müdahalelerdir.
Buna sebep olanlar kimlerdir? Türk Sporunun selâmeti nitmına soruyoruz?
tstenbul Bölgesi    direktörü
sporla olan alâkası derecesini sordum. Bana şu cevabı verdiler:
— «Hiçbir spor şubesindel çalışmamakla beraber vazife dola-yısile Türkkuşu teşkilâtile yakından alâkadar oldum. Havacılık ta bir spor olduğu için bu işe pek yabancı olmadığım anlaşılır.»
İşte hatâ buradan başlıyor. Bu zat belki bazı mecburiyetler dola-yısile ayrıldığı kendi branşında ihtisas sahibidir. Fakat Türkkuşu ile birkaç günlük alâka spor teşkilâtında muvaffak olmak için kâfi değildir.
Spor başlı başına bir ihtisastır. Bu sahadaki idareciyi senelerin verdiği tecrübe ve hâdiseler yetiştirir. Evvelâ bu teşkilâtta vazife alan bir idarecinin, bir kulübün nasıl doğduğundan, nasıl yaşıya-bileceğinden ve ihtiyaçlarından haberi olması, sporcuların dilinden anlıyarak onların dertlerini bilmesi   lâzımdır. Aksi   halde iş.
başındaki idareci muvaffak olamaz.
Bugün istanbul bölgesi direktörü bulunan zat, ne bir kulübün doğuşundan ve yaşayışından ve ne de ihtiyaçlarından haberdar, sporcuların dilinden, dertlerinden anlıyacak vaziyettedir.
Bu geminin, önüne gelen kâğıda imza atmak, telefonla sağa sola emir vermekle yürümesine imkân yoktur.
Bunu bugün spor teşkilâtında vazife başında bulunan diğer arkadaşlara da teşmil edebiliriz.
Kulüp idaresinden bihaber bir zatı umumî kâtipliğe, hayatında on metre koşmamış, koşmak ihtiyacını dahi hissetmemiş bir memuru da atletizm federasyonu başkanlığına getiriyoruz.
Her sahada ihtisasa hürmet lâzım gelirken spor teşkilâtı bu vaziyetle ihtisası inkâr etmiş oluyor. Bu inkâr karşısında da bu işin düzelmesini beklemek ölü gözünden yaş beklemekten başka bir şey değildir.
Bir hatâ yapılıyor. Gazeteler sütunlar dolusu yazılar yazıyorlar. Neden işin başında bulunan zevatı kiram çıkıp da cevap vermiyor? Çünkü bu işten anlamadıkları için cevap verecek ve hâdiseleri tahlil edecek vaziyette değillerdir. Tabiatile susmak mecburiyetindedirler. Başta buluann kimseler bu işten anlıyan kimseler olsa, ne bu hatâlar işlenecek ve ne de bu hücumlar yapılacaktır.
Bilgisizlik ve idaresizliğin doğurduğu hatâlar karşısında da tenkitlere tahammül etmek lâzımdır.
Kemal Onan
kiplerine tefevvuk etmiye başlamışlar ve 19 uncu dakikada Tank takı-\ minin ilk sayısını çıkarmıştır. | Bir dakika sonra Topkapıdan Kâmil buna mukabele ederek takımlar tekrar berabere vaziyete girmişlerdir. Sarı siyahlılar devre sonlarına doğru üstünlüğü elde ederek Tank vasıtasile üstüste iki sayı daha yaparak devreyi 3-1 galip   bitirmişlerdir.
İkinci devre mütevazin bir şekilde devam ederken 15 inci dakikada Enver kornerden gelen topu kafa ile içeri atarak takrmının dördüncü golünü yapmıştır. Bu sırada oyun sertleştiğinden hakem îstanbulspordan , Cihat ile Topkapıdan Aliyi dışarı çıkarmıştır. Son dakikalarda bir sayı daha çıkararak İstanbulsporlular ma çı 5-1 galip olarak bitirmişlerdir.
Galatasaray . Süleymanîye
Günün ikinci maçı Galatasaray ile Süleymaniye takımları arasında yapılmıştır. Hakem Şazi Tezcanın idare ettiği bu maça Galatasaraylılar Ankara Demirspor klübünden Arifi de takımlarına alarak şu şekilde çıkmışlardır.
Osman — Faruk, Adnan — Musa, Enver, Eşfak — Salim, Arif, Gündüz, Salâhaddin, BUlend.
Süleymaniycliler her zamanki kadrolarını muhafaza ediyorlardı. Müsabaka Galatasarayın   hâkimiyeti   ile
kardı:
— Al bakalrm, evlât..., dedi. Çocuk umduğunu bulmamış bir
kimse halinde... Aldığı kırklıktan hiç memnun değil.
— Ağabey, kırk paracık ta sen veri... Anam, babam,    kimsem
yok..... İş bulamadım,    ne olur,
40 para, doğru kulübeye gidip yatacağım. Başka bir şey istemem.
Lâfa istemiyerek karışıyordum:
— Annen, baban neredeler?
— Öldüler......
— ikisi de mi?
— Evet.
Çocuk ağlayacak gibidir. Gözleri yumuk yumuk, hakikaten a-cınacak bir hal... Yok, aktörlük
ediyorsa üzerine aldığı rolü büyük bir muvaffakiyetle başarıyor. Şehir tiyatrosuna alınmaya lâyık... A wf !
Anlamak ve bunun gibi binbir tanesinin foyasını meydana çıkarmak için soruyor, birdüziye soruyorum?
— Ne zaman öldüler?
— Ne iş yaparlardı?
— Sana bakacak başka kimsen yok mu?
Bütün suallerime tabiatiyle menfi birer cevap..
— Peki ama, dedim, ben senin babanı tanırım. Baban ölmedi. Para kazanmak rçin, sana bu mesleği seçtirdi. Annen de akşama eve dönecek. Hepiniz paraları paylaşacaksınız.
Çocuğun epeydir su görmemiş suratının kızardığını hissettim. Dili tutulur gibi oldu. Kaçmak, elimden kurtulmak istedi. Kaçamadı. İlkönce her şeyi inkâr etti. Kandırmak için çalıştı, çabaladı. Biraz muvaffak olmadı da değil......
sini alarak bir müddet mahalle camiinde muhafaza ettiklerini ve sonra kendisi de buradan kaçarak ona buna avuç açmaya başladığını anlattı...
İnanır gibi örmüştüm. Gözlerim yaşardı. Pantolonumun cebine elimi daldırarak bir iki kuruşu avucuna attım. Fakat son bir tecrübe olarak dedim ki:
— Sen beni kandıramazsın. A-nan da sağ, baban da... Ben onların her ikisini, hatta senin gibi herkese avuç açan kardeşlerinin de hepsini tanırım. Hakikati söyleyecek olursan derdine çare bul
maya çalışacağım. Yoksa* karış mam...... Külahları değişiriz.
Şaşırdı. Tereddütler içinde sordu; ." il* r~
— Peki, ama, babamı nereden tanıyorsun?
— Sen git, beni ona tarif et. ismimi söyle. Herhalde o da beni tanıyacak, çünkü senin gibi o-nunla da bir gün Sirkeci garında
1 karşılaşmış ve senin gibi onunla da böylece konuşmuştuk.
Büsbütün afalladı.....
Ve hakikati olduğu gibi söyledi....
Tahminlerimde     aldan-mamış-
tım.    ' v ' v \a.
40 para için anasını babasını öldüren bu çocuğa verdiğim bozukluğa değil, bu yaşta bu kadaı yalanı kekelemeden sıralıyıvere-cek kadar mümarese edinebilen bir çocuğun ileride cemiyete ne-kadar muzır olabileceğini düşünerek, günün birinde onun mutlaka şerrine uğrayacak olan insanlara iptidadan acıdım.
Oyun karşılıklı akınlar arasında devam ederken sol içlerinin yavaş bir şütüe Beyoglusporlular ikinci gollerini de çıkardılar ve birinci devre 2-1 nlhayetlendi.
İkinci devreye Beykozlular büyük bir enerji Ue bağladılar ve bunun ne-
ticesi olarak üstünlüğü aldılar. Be-başlamış ve baştan nihayete kadar j yogm3por kalesi önünde uzun müddet
bu şekilde geçmiştir. devam eden bu anlarda berabere de-
SUleymaniyenin arada sırada yap-1      galibiyet bile temin etmeleri im-
mak istediği hücumlar daha fazla şahsi akınlara inhisar ettiğinden netice vermemiştir. İlk devre, Arif iki, Gündüz iki ve Salâhaddin bir sayı yaparak 5-0 Galatasaray lehine bitmiştir. İkinci devrenin ilk yirmi dakikası Süleymaniyenin iyi bir müdafaa tatbik etmesi yüzünden golsüz geçmiştir. 21 inci dakikada Salâhaddin sıkı bir sütle takımının altıncı sayısını çıkarmıştır. Bir dakika sonra Süleymaniycliler Abduş vasıtasile yegâne gollerini yapmışlardır. Son dakikalarda Arifin sıkı bir şütile bir sayı kazanan Galatasaraylılar maçtan 7-1 galip çıkmışlardır.
Bu statta günün son maçı Beyoğlu spor İle Beykoz arasında yapılmıştır.
Dördüncülük için Beyogluspora, sonunculuk için Beykoza mühim o-lan bu karşılaşma çok heyecanlı oldu. Ve ilk dakikalar Beyoglusporun üstünlüğü altında geçti. Bu sırada nıüdufllerln ilerde bulunmasından is tlfade eden Beyoglusporlular sağ içleri vasıtasile birinci sayılarını çıkar dılar. Bu sayı Beykozluları harekete getirdi. Üstüste yaptı klan hücumların birisinde sol açığın ortasını sag açıklan köşe bir vuruşla gole tahvil etti. Ve müsabaka mütevazin bir şekil rUdı.
kân dahilinde iken bundan istifade edemediler. 25 dakika kadar tek kale oynadıklan halde muhacimlerinin
gelişi güzel oynaması bilhassa fazla çalım yapmak hevesi netice almaları na mâni oldu. Rakiplerinin bir şey yapamamasmdan kuvvel mâneviyele ri yükselen Beyoglusporlular mukabil akınlara geçmekte güçlük çekme diler. Ve bu arada bir de penaltı ka-zandılarsa da kaçırdılar. Ve müsabaka İlk devrede elde edilen netice değişmeden 2-1 Beykozun maglûbi-yett Ue nihayet buldu.
İnönü Koşusu
İnönü koşusu dün yapümış Kuleliden 378 Maltepeden 176, Kabataş klübünden 77, muhtelif semtlere men sup mükelleflerden 78 Malatyadan 3, Istanbnl Halkevlerlnden 144 olmak üzere 856 atlet iştirak etmiştir.
Koşuyu seyre gelen (3000) den fazla halk bu gençlik ordusunu yol boyunca mütemadiyen alkışlayıp teş çi etmişlerdir. Koşu parkuru: Şişli tramvay deposu, Zlncirlikuyu, Asri mezarlık ve aynı yolu takip idi.
Bu mesafeyi herkes muayyen zamanda bitirmiş ve en fazla takım -la iştirak eden Kuleli rekor kırmak suretiyle Büyük İnönü kupasmı almıştır. Muvasalat hattma Uk gelen Malatya takımı (Bir takım üç kişidir) birincilik bayrağını almış ve takımı teşkil eden atletler de aynca bi rer bayrak almışlardır. İkinci Kurtuluş takımı gelmiş keza takımı teşkil eden, atletlere birer İnönü koşusu ma dalyası verilmiştir.
SORUYORLAR ?
Dün şişli Ue Hürriyeti Ebediye arasında İnönü Kır Kokusu yapıldı. Bir okuyucumuz aksam geç vakit matbaamıza telefon ederek dedi kl:
_ «Milli Şef tnönü adına tertip edilen kır koçusunu Heyre gitmiştim. Bugüne kadar hiç görülmemiş bir atlet kalabalığı göze çarpıyordu. Sekiz yüzü aşan koşucu arasında klüplere mensup bir tek atlet göremedim. Heklz yüz genel spor yaparken görerek ne kadar sevindünse, teşküâta mensup klüplerimizin alâkalı/Jıgına da o nlsbette üzüldüm...»
Okuyucumuz bu sorgusunda çok haklıdır. Buna da istanbul bölgesi atletizm ajanı cevap versin. Bizim yolumuzla onlardan soruyorlar?
I
VATAN
Halk Şiirlerinde Vatan Duygusu
Yazan: Rüşt A ŞARDAÖ
(Muharrir bu yazısında şiirin sesi Tüfek İcat oldu mertlik bozuldu
yükselttiğini, Türkün dc yüksek se-süe coşkunluğunu ve kahramanlığını İfade ettiğini tasvir ediyor:)
Halk şiiri bu dar imkân İçinde, bu osyal müsaadesizi i k arasında da kahramanlığın ölmez örneklerini hediye etmiştir. Şair, edasındakl sevimlilik ve kelimelerindeki ritmik fonemlerin gürültüsünden de anlıyoruz ki kahramanlığında da samimi kalıyor. Ve mısralarını kalbinin soğumamı? e tefi içinde gözlerimizin önüne serer:
Yiğit olan gümbür gümbür gürlesin
göğdede kızıl kanlar şarlasın Yiğidi doğuran ana bin yaşa»
.Kör oğlu der bugün burdan duralım sabah olsun zarbı meydan kuralım \knn kandan dolu şarap uralım Yürü deli huylum sen binler yasa»
(Köroğln) Şair bazan daha büyük bir aşkla
coşar!
ı Yürün anılanlarım savaş edelim Huna kavga derler bey ne paşa ne Hay kırıp haykınp kelle keselim
Seyreyleyln cl ayağı şaşana»
(Küroğlu)
BU inran cenkçidir; harbin, dövüş tfnKnîn, dağ'ara çıkmanın vurgumu olmuştur: neden? Fakat biz bu «neden^ »e niçin uğraşıp duralım. Şairi fagti çıkartan, ona tabanca attıran, dövüş ettirmek istiyen şartlar, medeni kisveler altında da türlü türlü tahakkuk imkânları bulmuyor mu? Gerçi o da bazan bundan müştekidir. Bütün cenkçiliğine rağmen insani zaaflarını, arzularını tatmin edemiyor. Eski devirlerin askere giderken yeni evli, dönüşte torun sahibi olan askerliği belini bükmektedir.
Zaman zaman bunu kollektlf duygularla izah eder: t
«Tabancam kara dağlı Kır atım dalda bağlı !
Kız ben seni alır kaçarım Başrm askere bağlı»
Fakat bu içtimaî imkânsızlık ve iktisadi darlık İçinde yüzen Anadolu-nun saf edalı şairi, bazan en hakiki ve sosyal yaraların üzerine de basar. Düşman gelip hududda tabur tabur dizildiği halde halkı soyup istismar etmesini büen bir derebeyinin yerinden bile krmıldamayışını ne büyük bir sitemle ve acı içinde anlatır:
* Benden sel A m evlen Bolu beyine Çıkıp şu dağlara yaslanmalıdır. Ok gıcırtısından gürzün sesinden Dağlar sada verip Beslenmelidir»
«Düşman geldi tabur tabur dizildi Alnımıza kara yazı yazıldı
Iğri kılıç  kında pnMİnnmulıdır»
(Köroğlu)
Türkün sesi. kahramanlığın en tabii ifadesi, bazan bu dağların, yaylaların arasına sıkışmış olan halkın şiirinde en büyük bu* kuvvetle ispat Sdiltr. Türk kimdir'.' Kuvveti nedir? Kendine olan İtimadının hududu çizilebilir ınl ? Bu vatan çocuğunun sarhoş edici mertliği, hayran bırakıcı coşkunluğu ve kahramanlığı hakkında en küçük bir şüphe mi belirdi? öyleyse şairi dinleyin:
«Sen dev olsan gül emirim Arslan olsan uğraşının İşte geldim dövüşürüm Seni tutar al giderim»
«Saçarım çöl* kanını Alırım tatlı canını Sen duymadın mı ünümü Şimdi bağlar al giderim»
Fakat halk şairinin, gözü pornv'z, kulağı İşitmez tavrı, gerçekten ne giz 1! hakikatlerin, yaraların, içtimai ve siyasi hataların, mahallî hadiselerin ifadeclsl mahiyetini taşır. 18 İnci asır ortalarındayız. Arabistan seferinde, Nasuh Paşa adında bir askerin vatana büyük hizmetleri dokunu
yor. Kabe yolunu emniyet altına a-lıyor. Basit bir Osmanlı ferdi gibi kendi yaptığı işi mütevazi bularak Padişaha sadakat etmiştir. Ve Hicazda imparatorluk idaresine müşkülât çıkaran elebaşıları, askeri kıtaları mağlûp eder. Fakat despotizm bu! Hizmet, fedakârlık dinlcmiyebl-lir. Hiçbir şeye tabi olmıyarak ar -zularına esir olabilir. Nitekim hüküm dar Nasuh Paşayı astırmıştır. Halk şairi bu haberle alâkası temin edildiği andan itibaren harekettedir. Derhal bir destan doğar. Ve bu destan sade acı bir vakanm hikâyesi de ğil, içtimai hayatla, siyasî hâdiselerle bağlı kılındığı zaman halk şiirinin nasıl cemiyetin bir aksettirici vasıta sı olacağının isbatıdır:
«Evvamı devletinde Osman oğluydum Yoluna fedadır ser Padişahım Bir gelmiş bir dahi gelir ml bilmem Ben gibi kahraman er Padişahım»
Kuyruklu Dağın  Ormanile
6 . 1 . 941
AT EŞSİZ OCAK
"Eski Köy Düğünlerinde Yağlı Çam Gövdesini Ateşe Sürerek, Işığında Sabaha Kadar Eğlenirdik

Ateşsiz Ocakla Evinizin Yakacak Sarfiyatından
Büyük Tasarruf Kabildir
«Urban Hicaza olmuşken galip Olduk mu hünkârım- biz katli vacip Zerrece mührüne olmadık talip Beni kullarına sor padişahım»
«Hükmiyâ firakım eylesin meşhur Ziyaretle olsun kabrimiz mamur Çölleri suladı misali yağmur Alnımızdan akan ter padişahım»
Hükmi
Bundan altı yedi sene evvel Ankaranın Kutludüğün köyüne yaptığım bir zıyarttc gözleri görmez olmuş bir ihtiyarla konuşuyordum. Bu, köyün en ihtiyarı idi. Yaşını bilen yoktu.
Orta Anadoluya gelenlerin hep sordukları şu suali ihtiyar köylüye tekrar ettim:
— Burada eskiden ağaç yok muydu?
— Olmaz olur mu oğul? Benim gençliğimde bu belenler hep insan gövdesi kalınlığında çamlarla doluydu. Aralarında tavşan kovalardık.
1 — Peki, ne oldu bu çamlar?
— Ne olacak kestik yaktık. Son kalanlarını da Büyük Harple askerler tren için kestiler. (Bir zamanlar kömürsüz kalan trenler odunla işlemişti).
Bir ay kadar evvel Ankaranın başka bir köyünde başka bir köylü anlatıyordu:
— Ne idi o düğünler, ormandan koca bu yağlı çam yıkar getirir, ateşe sürerdik; onun ışığın da  turlu oyunlarla sabahı  ederdik.
Yazan: Nusret KÜYMEN
SORUNUZ
SOYU YELİM
\
Aşkın Seromu
Mefjv âşık Imzaslle — Sevdiğim It'ız benden yüz çevirdi. Bütün ebedi sevgi vaatlerini unuttu. Artık hayatta hiçbir şeye İnanamıyorum. Bu kasvetli zindanda hüküm sürmek bana manas,/ geliyor, öldürücü bir hastalığa tutulmuş gibiyim. Bu aşk hastalığına bir serom bulunmryacaJc mı?
Cevap — Eskiden aşk öldürücü bir hastalık saydırmış. Eski romanlar, aşkta yeise uğrryanların verem döşeklerine düştüklerinden bahsederler. O zaman hayat dur-gunmuş, bir adamın ruhunu yeis kaplaması işten bile değilmiş.
Bugün hiç öyle değil... Gezin, yürüyün, kendinize spor gibi bir
Cevap — Nişanlılık bir tecrübe devridir. Eğer nişanlınızın kelebek nevinden bir erkek olduğuna, kurmak İstediğiniz yuvada umduğunuz eş ohvmyarağına aklınız kesmişle nişanı bozunuz. Fakat sonradan teessür duymayacağınıza e-min misiniz? Sonra bir de kıskançlığın insanlara pireyi deve gibi gösterebileceğini de unutmayınız. Dünyada yüzde yüz mükemmel adam yoktur. Bugün ciddi gördüğünüz yann baştan çıkar. Hafif zannedilen bir genç, hiç beklenmez mesuliyet hisleri gösterebilir. Adımınızı her halde düşündükten, taşındıktan, aklı başında akrabanız veya dostlarınızla danıştıktan sonra ihtiyatla atınız.
Ağaçla insan arasında garip bir münasebet vardır. Ağaç olmayan yerde insan bulunmaz. İnsan topluluğu büyüdükçe orman küçülür. Orman katmayınca insan azalır. İnsan azalınca ağaç yeniden çoğalmaya baslar.
Bugünkü medeniyetin meselelerinden biri ağaçla insan arasındaki münasebeti tanzim edebilmektir.
Bu münasebet tanzim edileme, diği, ormanlar mütemadiyen tahrif edildiği içindir ki orta Anadolu kısmen çölleşmiş ve bu medeniyet beşiğinde ağaçla beraber insan kesafeti de azalmıştır.
Orta Anadolu köylerini uzaktan hoşunuza giden mavimsi bir duman bürümcüğü içinde görürsünüz. Fakat içine girdiğiniz zaman yerden yükselmekte güçlük çeken bu duman tabakası burnunuza pek hoş gelmez.
Bu «Kuyruklu dağın ormanı» ndan gelen yakacağın kokusudur.
Kuyruklu dağın ormanı'nın o-dununu yakmak yalnız gayrisıhhî ve gayrimedenî bir şey olmakla
rakır. Çünkl köylüler tezeği daha tarlaya düşmeden toplarlar. Tezeği yakılan «yapma» haline getirmek için sap samanla karıştırırlar. Halbuki hayvanın yemediği bu saman da gübre olmak üzere tarlaya yayılmalıdır.
Ormanlarımızı orman koruma kanununiyle kısmen kurtarıyoruz.
Kuyruklu dağın ormanını nasıl kurtarabilir ve gübre haline getirebiliriz?
Hükümet bu işe el atmış bulunuyor. Memleketin muhtelif yerlerinde bulunan taşkömürü madenlerini işleterek öylüye ucuzca satmak için tertibat alınmaktadır. Aynı zamanda ucuz köylü sobaları yaptırmak yolları da aranmaktadır.
Fakat Türkiyenin kırk bin köyünün yansından fazlası tezek yakar.
Bu yirmi bin köye yetecek kömürü istihsal ve tevzi etmek kolay olmadığı gibi lâzım olacak yüzbinlerce sobayı da bu demir kıtlığında yapmak çok güçtür.
Fakat Kuyruklu dağın ormanı işi de acele bir hal bekliyor. Çünkü  ziraat   mahsulleri     hatlarının
yükselmesi köylüyü daha fazla istihsal için toprağını zorlamaya sevkediyor. Halbuki zavallı toprak asırlardanberî kendisine mukabilinde hiç bir şey verilmeden mahsul verip durmuştur. Yorgun toprakların fazla zorlanması bunların temelli kısırlaşmasına sebep olur. Sonra, bunların üstünde ot bile güç biter.
Bu itibarla tezek yakılmasının büsbütün önüne geçinceye kadar bu kullanışta tasarruf çarelerini arayabiliriz.
Buna çare olarak «ateşsiz o-cak» düşünülebilir.
«Ateşsiz ocak» nedir?
«Ateşsiz ocak» tecrit edilmiş bir kutudur kî içine konulan sıcak
kadar bir tasarruf temin olunur.
Temin edilen tasarruf sade yakacaktan değildir. Vakitten ve yiyecek maddelerinden elde edilen tasarruf belki daha büyüktür. Yemeği ateşe koyan kadın mütemadiyen yoklamaya ve bu suretle evden ayrılmamaya ve doğru dürüst başka bir iş görememeye mahkûmdur. Halbuki aşını ateşsiz ocağa koyan kadın istediği işe gidebil'r. Öğleye veya aksama yemeği kutudan çıkarınca pişmiş ve sıcak bulur.
Yiyecek maddelerinde temin edilen tasarruf iki türlüdür. Bir kere, sık sık olan yemek yanması hâdisesinin önüne geçilir. Bundan daha mühimi   ateşsiz ocakta
pişen yemeğin besleme hassası daha yüksektir. Çünkü doğrudan doğruya aleve temas eden bir kapta uzun müddet pişen yemekte vitamin denen en çok besleyici ve kuvvet verici gıda kısımları mahvolur.
«Ateşsiz ocak» yalnız köyler için değil, şehirler için de aynı derecede mühimdir. Şehirlerdeki kömür sarfiyatını azaltacak ve kadınları dışarıda çalışan az gelirli aileleri «hazır yemek» lerden kurtaracaktır.
«Ateşsiz ocak» tahtadan yapılmış iç içe iki kutudur. İki kutunun arası didilmiş yün, pamuk, sair nebat lifleri, testere talaşı, mantar talaşı gibi sıcağı nakletmıyen ve kolay bulunabilen maddelerle doldurulur.
Tecrit maddesinin üstü, yani i-ki kutunun arası üstüne su gelerek bu maddenin ıslanmaması i-çin iyice kapatılmalıdır. Çünkü madde ıslanırsa tecrit hassasını kaybeder. Madenî çivi hararet nakledici olduğu için kutular geçme olarak yapılmalıdır. İç kutunun hacim ve şekli mahallî tencerelere göre olmalıdır. Kutuların kapaklarının gayet mazbut olması ve üstlerinin ayrıca örtülmesi lâzımdır.
Sanat okulları mahallî dükkân-
İstanbulun En Yaşlı Çınarı
Koca Çeşmeyi Kaplıyan Ağaç
Eğrikapıdan gelirken solda bizi ivaz Efendi camiine götüren dar yolun karşısında ve caddenin tam ortasında eski ihtişamına ağlıyan altı
re yaş tayinine kalkarsak aldanı -nz.
Mutahassıslar Kallforniyada Sekoya cinsinden bir ağacın iki bin yaşın
kalmaz, köylünün tek gelir kayna teş bu işi kaynama için lâzım o-
ğı olan tarlasını da en mühim gıdasından, gübreden mahrum bı-
bir şey uzun müddet sıcak kalır. Yani evvelâ ateşte kaynatılmış larla anlaşarak bu işe önayak ola-bir tencereyi atejsiz ocağın içine bilirler. Köy muallimleri, elişi ho-koyduğunuz zaman pişme ameli- çaları, marangozlar bu yakacaktan tasarruf işinin rehberleri olmak imkânlarına maliktirler.
Büyük neticeler küçük işlerden doğar. Valiler, kaymakamlar, nahiye müdürleri bu işle alâkadar olurlarsa çobuk netice almak yo-
yesi için lâzım olan sıcaklığı saat. lerce muhafaza eder. Bu suretle pişirme işi için iki veya üç saat idame edilmesi icap eden bir a-
lan çeyrek saatte yapmış    olur. Yani yakacaktan yüzde doksan | lu açılmış olur.
SİNEMA  ÂLEMİNDE

im K
0
1
r
alâka mevzuu bulun, okuyun, eski itiyatlarınızı değiştirin... Gözü- BİZDE   VE  BAŞKALARINDA nüzde az zamanda   yeni   ufuklar
açılacağını ve bugünkü yeisinizin manasızlığına kendinizin de şaşacağınızı göreceksiniz.
NİŞANLILIK İMTİHANI
M. C. Imzaalle — İki aydır nişanlıyım. Evlenmek ve yuva kurmak en büyük emelimdir. Tahsilim 1-lerl olduğu halde meslek sahibi ofrnakta gözüm yok. Nişanlım yakışıklı ve şen bir çocuktur. Kendisini beğeniyorum, sevebilirim. Ne çare ki, hiç ciddi değildir. A-deta kendini beğendirmeği sanat etmiş bir kadına benzer. Arkadaşlarımdan hangislle karşılarsa kendini bcğendlrmiye uğraşır, t-tlraf edeyim ki, onların İçinden de kendisine cesaret verenler yok değil.
Her nedense bazı kadınlar sahipli erkeklerle uğraşmağı daha zevkli buluyorlar. Nişanlım şimdiden bu kadar hafiflik gösterdiğine göre yarın acaba ne yaparak? Böyle bir yol arkadaşile hayat seyahatine çıkmağı göze a-lavım mı?
CEMİYET HAYATI
Ahmet İlamdı lınzaslle — Memleketimizde cemiyet hayatı çok az.. Her hangi bir sahada müşterek menfaatleri olanlar bir araya gelip bir cemiyet kuramıyorlar, Kursalar bile yaşayamıyor. Fertler hayatta sipsivri kalıyor.
Başka memleketlerde nasıldır?
Cevap — Cemiyet hayatı bakımından cidden fakiriz. Bir yerde Zürih şehrindeki cemiyetlerin bir İstatistiği gözümüze İlişti. Sualinize en canlı bir cevap olur. Zürih şehri içinde ]»30 senesi sonunda tam 831 cemiyet vardı. Bun lardan 68 I dini maksatlarla kurulmuştu, 161 hayır cemiyeti, ijo spor cemiyeti, 86 askerlik, nişancılık, avcılık vesaire cemiyeti, 181 ilim, terbiye ve musiki cemiyeti, 50 muhtelif şeylere merakı olanlar tarafından kurulan cemiyetler, 14 ev kadını ve ev isleri cemiyeti idi. Aynca klüpler vardır. Cemiyetler içinde neslllerdenberi devam edenler çoktur.
V
cepheli öksüz bir çeşme vardır. Bu da olduğunu söylüyorlar. Bu ağacın
da dâhî Sınanın eseridir. Camile be- gövdesinde iki otomobilin   yanyana
raber ivaz Efendi için yapılmıştır, geçebileceği bir   delik   te   varmış.
361 yılın amansız eli çeşmenin üs- Hanolulu   şehrinde   bin   yaşlarında
tünde dolaşan zarif bir   kabartmayı bir   Banyan     inciri     bulunduğu -
silememlştir. Vaktile altı   yüzünden nu    ve   300   metroluk   bir     yeri
etrafa neşe ve hayat fışkırtan mus- gölgelediğini bir   kitapta   gördüm,
hıkları şimdi kurumuş, yalakları par îstanköy adasındaki bir çmarm Mi-
çalanmış ve kısmen de toprağın içi- Uttan iki asır evvel   diküdiğini de
ne gömülmüştür. söyliyenlcr var.
Çeşmenin bugünkü hali Sinan sur- Bizim çınarımız 757 yıl önce 11S2 lan tâ kalbinden vuracak kadar fe- ten 1185 yılına kadar Bizans tahtın-cldir. Çeşmenin şark tarafındaki mu- da oturan dördüncü Andronik Kom-azzam bir çınar bu sanat âbidesini nen zamanmda vardı. Bu çınar Vila-yalnız gölgesine almakla, kucağına name sarayının avlusunda idi. O va-basmakla sevgisini tatmin edeme - kit te altında bir Bizans çeşmesi var-miş olacak ki, aşkın şefkatinden; di. Paleolog hanedanının ilk yülanr.-yavrusunu yiyen bir kedi gibi çeşme- da on üçüncü asırda bu saray ihrıal nln cephelerinden ikisini tahta avurt edilmişti. Bizanslı kadınlar ve genç lanna almıştır Evet çeşmenin iki yü- kızlar serbestçe sarayın avlusuna gi-zü şimdi çınar tarafından tamamen riyorlar ve bu çınarın gölgelediği çeş yutulmuştur. Bu yaz koyu gölgesin-1 mede çamaşırlarını yıkıyorla-dı. de nargilesini tokurdatan bir ihtiyar bana dedi ki:
— Çınar eski eserleri koruma kurumunun ihmaline kızmış olacak ki,
Sinanın çeşmesini yutmrya başladı. Çiviyi, baltayı, ufak tefek taşları hat tâ mezar taslarını bile yuttuklarını işittik fakat muazzam bir çeşmeyi gövdesine indirdiğini ben ne işittim, ne de gördüm.
Bu çeşmeyi seyrettikten sonra çr-1 uzun a'srrlar yaşıyabüeceğini tahmin
... I ettiriyor.  Hâlâ dallarının     üstünde
narların kaç sene yaşadıklarını tet-1
„ ,„ nevcıvanlığmın kavak yellen esivor.
kike lüzum gördüm. _        *.      _  _ _,
Yazm istanbul yakıcı güneşin altın-
Müracaat ettiğim mütehassıs- da kavrulurken bu çınar Okmeyda-lar abna tatmin edici   mahezler   ve I nından çektiği serin havanm yelpazesi önünde yaprak dillerde Bizans
kızlarının şarkılarını bize fısıldıyor.
Anamas zindanı, ivaz Efendi cami ve çeşmesi ile çınar bir müzenin ya-şıyan eserleridir. Bunlan iyi muhafaza etmek lâzımdır. Belediyemiz bu
çınarı fenni bir şekilde tımar ettirerek üstüne de yaşını gösteren   bir
Andronik Komncn zamanında çeşmeyi gölgelediğine göre hiç olmazsa o vakit için yarım asırlık bir ömür kabul edersek bugünkü çmarm tam 803 yaşında olduğu meydana çıkar.
Sekiz asırlık ömrüne rağmen çıra-rrmızda yazın tek bir kuru   dal ve sarı yaprak bile yoktu. Yaprakl .ı: nm iriliği ve koyu yeşilliği bize bu ağacın çok zinde olduğunu ve daha
ılu
ve
[ilümat veremediler. Bir çınarın ha
yaşını tayin edecek bir ölçü yoktur. Gerçi Çınarlarm kabukları insan lann almlanndakt çizgiler gibi ge -çen senelerin izlerini hatırlatabil! -yorlar. Fakat bunlar yaş tayininde tizi kat'iyyete götürecek şeyler değillerdir. Bir çınarın gövdesi tamamen çürüdükten ve içi boşaldıktan
sonra yeni bir hayat hamlcsUe ete - levha aşmalıdır. Çeşme de mütehas-ftindeo süren bir filiz tahtalaşan ve sıslarm reyi alındıktan sonra ya ih-kuruyan kısmın üstüne zîhayat ve tiyar çrnarın ağzından alınmalı ve körpe bir kılıf daha geçirir. Bu kıs- yahut daha fazla yutulmaması için mrn üstündeki kabuk çizgilerine gö-1 bir çare bulunmalıdır.
Doktor Diyor ki: Her Soğuk Algınlığı Grip midir?
Kışın şiddetli   soğukları   başladı, mektedir. Vakıa bu hastalıklar,
9u hafta göreceğimiz filmler aracında Convoi (Yüzen Kaleler) ismindeki film hepimizi alâkadar edecek bütün kozları kendinde toplamış sayılabilir. Çünkü bu film sinema için vücude getirilimiş sahnelerden zi -yade, olmuş vakaların sinemaya mal edilmiş sahnelerinden ibarettir.
Okyanuslarda dolaşan Alman Cep kruvazörleri, korsan gemileri, her tarafta birçok gemileri pusuya dü -sürerek imha ediyorlar.
Ve nihayet işte bir tunesl Monte-vides açıklarında harp gemilerlle muharebeye tutuşuyor. Bunu tesbit etmiye muvaffak olan Britih film şlr keti bu filmde bu .sahneleri ne güzel [ kullanmış.
Tafsilâtını, merakla okuduğumuz büyük harp sahnesi karşımızda bütün halccanı ile canlanıyor. Yalnız bunu görmek i(,in bu film görülmiye değer. Bundan başka Cilve Brook'un kumandan rolünü yapması yüzen kalelerin muvaffak olmasında büyük bir âmil. Ateş karşısında ölümle kucak kucağa İken soğukkanlılığını kaybetmlycn, asil, mütehakklm tam bir kumandan. Cilve Brook sanki bü tün hayatı müddetince hop kumandanlık etmiş, hiç rolünü yadırgamamış. Bu çelik iradeli asker, zayıf fakat güzel bir kadının karşısında bütün kuvvetini kaybediyor, ıztırap çe kiyor. Düşmana karşı mağlûbiyeti kabuldenso ölümü tercih eden kahra-
man, sevdiği kadına karşı severek, istiyerek mağlûbiyeti kabul ediyor. Fakat bu mağlûbiyetten ziyade bir galibiyet değil midir?
Yüzen kaleler son harpten ilham alan ilk filmdir. Bunu daha birçok eserlerin takip edeceği muhakkaktır. 1914-18 harbinden alman ve hakikat le hayali mezcederek meydana getirilen filmleri daha hâlâ merak ve alâka ile seyrediyoruz. Mevzuunu, yaşadığımız zamandan alır ve bizim için meçhul bir alem olan harp sahalarını gözlerimizden canlandırıcıya çalışan bir film elbette ki, daha ziyade bir merak ve daha büyük bir alâka İle scyrcdilmlyo değer.
Günler, aylar geçiyor da güneş, gökyüzünü kapüyan kaim, siyah bulutların arasından kurtulup sıcak ve nurlu çehresini bir türlü bize göster-nıiyo muvaffak olamıyor.
Bu soğuk, rutubetli günlerde vücudumuzu rahatsız eden nezle, bronşit, soğuk algınlığı, kırıklık., dediğimiz bir çok arızalar vardır. Bunların topuna birden grip deyip göçmek âdet olmuştur. Halbuki bunlar, soğuğun teslrlle, bedenimlzdckl bazı mikropların azgmlaşrnasından veya sıhhat muvazenesinin hafifçe bozulmasından İleri gelen az sürücü rahatsızlıklardır. Hiçbir zaman grip değildirler.
Böyle olmakla beraber ve bazı insanlar araamda grip tabiri o kadar tuhaf bir suiistimale uğramıştır ki, bir çok yerlerde başlangıç halinde bulunan zatürre, bronşit, stıma, tifo, hattâ verem., gibi hastalıkları grip diye telâkki edip hiç ehemmiyet vermiycnlere bUo tesadüf edil-
eninde, sonunda anlaşılır. Anlaşılır ama o zaman İş İşten geçmiş, teda-vlnin bir kı^mı gecikmiş olur. Hakikatte grip, havaların mütehavvll olduğu mevsimlerde görülür. Boğazda, burunda, teneffüs yollarında ya-şıyan bazı mikropların bu hastalığa sebep oldukları yazılmışsa da henüz gripin hakiki mikrobu bulunamamıştır. | m
Hekimlikte grip, sebepleri, başlan gıcı, seyri, nihayeti malûm ve muay yen olan çok sari ve başlı başına e hemmiyetl haiz bir hastalıktır. Onuı da, hususiyetine göre, tedavi oralı lerl, korunma çareleri vardır. Nes le, kırıklık, öksürük., gibi sıkıntları la kendini gösteren her hastalığı? grip deyip geçmek doğru olamaz.
Bundan dolayı, ateşi yükselten vo uzunca bir müddet devam etmek is tidadını gösteren bütün marozi ha dlseler önünde, aile doktorunun tetkik ve muayenesini istemek, sıhhatle en büyük garantisini teşkil eder.
Dr. Nuri Ergene
6 . 1 . 941
SVASî MAL
Almanyanın Temasları
Yazan: Vahdet GÜLTEKİN
ünün siyasî hâdiselerinde yeniden    inkişaf   ve
her taraftan faaliyet görülmeye başladı. Bulgar Başvekili Fi-lof'un Viyana daki temaslann-dan sonra dün oradan «meçhul bir iatikamete» hareket ettiği bildirildi. Bu «meçhul istikame-tin» Münih olduğu ve orada da Herr Hrtler'le görüşeceği do kuvvetli bîr ihtimal olarak haber verildi.
Goapodin Filofun Viyatm-da, Münih'te veya diğer bir Alman şehrinde nazi erkânile görüşmekte olduğu bütün yabancı kaynaklar tarafından bildirildiği halde, Almanya bu noktada hiç bir malûmat vermemiş, sükûtu tercih etmiştir. Bir tekzip neçre-dilmediğine göre, Berlin bu hadisenin vukuunu kabul ediyor demektir. O halde Bulgaristanla olan bu temasları ilân etmemesi ancak, evvelce de işaret ettiğimiz gibi, bu mülakattan kendi lehine pek bir şey beklemediği şeklinde izah edilebilir sanırız.
ALMAN - İTALYAN
MÜNASEBATI:
Almanyanın temasları 7aİniz Bulgariatanla değrldir. Berlinde bir İtalyan sanayi heyeti bulunurken aynı zamanda Madritte de Alman ve İtalyan eVçil«n General Franco hükûmetile temaslarda bulunmaktadır. Diğer taraftan, Almanyanın Lizbon elçisi de dün Portekiz Cümhurreisi General Callona tarafından kabul edilmiştir.
Bütün bu görüşme ve temasların Almanyanın yeni bir plân tasavvuru etrafında cereyan ettiğini düşünebiliriz. Fakat bu plân henüz muayyen biı çehre ve istikamet almamıştır. Zira, Almanyanın mihver ortağı İtalya, bir, teşebbüs faaliyetine iştirak edecek vaziyetten çok uzaktır. Dün, ingiliz telgrafları Bar-diya müdafaasının yarıldığını ve şimalden şehre girildiğini haber verirlerken Iraryan radyosunda bir nutukla halka, muharebenin henüz devam ettiği ısrarla bildirildi. İtalyan kabinesinin evvelki günkü toplantısında «yalnız idarî mahiyette kararlar alındığı» da, Roma radyosu tarafından ayrıca tebarüz ettirilmektedir.
ALMAN - FRANSIZ MÜNASEBATI:
Fakat, bütün bunların üstünde Almanyayı meşgul eden asıl büyük mesele, Fransadrr. Vichy hükümetinin, Bahriye Nazırı A-miral Darlan vasrtasile Alman makamrarile yaptığı temasların Berlin lehinde bir neticeye varmadığı görülmektedir. Fransız kabinesi dün de Amiralim başkanlığı altında bir içtima akdetmiştir. Fakat aynı zamanda Berlin, taleplerinin Vichy hükümeti tarafından kabul edileceğinden ümidini kesmiş gibi görünmektedir. Zira Alman radyosu bu «meseleden bahsederken «Fransız milletinin» Almanya üe işbirliğini arzu ettiğini, fakat buna bazı zümrelerin mâni olduklarını bilhassa işaret ediyor. Berimin, bu sözlerle Vichy hükümetini «milletin arzusu» ndan aykırı hareketle itham etmek istediği anlaşılıyor ki bu da, kabineden M. La vat' in uza k 1 aştrrılmasıyle bütün Alman plânlarının suya düştüğünü göstermektedir.
İngiltereye Münferit
Büyük
Facianın
Hikâyesi
VATAN
Kadın Par
magı
Bir M ar gizle Bir Kontesin Çarpışması Fransaya Nelere Mal Oluyor?
YAZAN:
Meşhur Fransız Muharriri
ANDRE MAURUİS
1918 senesinde Fran sanın ba-şmda bir talih eseri olarak bir tek kuvvetli lideri vardı ki Kleman-eo idi. 1939 senesinde Fransa bu bakımdan pek talihsizdi. Liderlerden Daladier ve Paul Rey-naud arasında bir türlü sükûnet bulmıyan bir düşmanlık vardı ki Fransanın başına gelen felâketin başlıca sebeplerinden biri de bu
Şahsî rekabetleri ve metresleri yüzünden     Fransayı    tehlikeye
düşüren iki politikacı: Daladier P. Reynaud
doğru olabilir. Yoksa milyonlarca ı kerek dedi ki: «Kabahat onda de Fransız sade ve namuslu bir aile ğildir. Böyle bir vazifeye bizimki
hayatı geçiriyorlardı.
Hislerine kapılan, entrikalar çeviren üç bin kişinin, milyonlarca insandan mürekkep olan bir milleti ne gibi akıbetlere maruz bırakabileceğini Fransanın misali göstermiştir.
Daladier, zevcesi öldükten sonra Margiz C. ile beraber yaşıyordu. Kadın çok lâtif ve cazibeli idi. En büyük zevki de siyasî nüfuz ve kuvvet sahibi olmaktı. Genç
şahsî rekabettir,
Paul Reynaud'nun hayatmı ya- ve sarışın Markiz için siyasî ve ik-kından takip İttim. Zevcesi ken- tısadî nazariyelerle uğraşmak bir di zevcemin gençlik arkadaşıdır. | iptilâ halini almıştı. Yalnız perde Reynaud, Fransanın en zeki ve ce sur politika adamlarından biridir. Fransız ordusunun motörleşme-si hakkında o zaman albay olan De Gaulle'ün ileri sürdüğü projeleri ciddiye alan ve tetkik eden yegâne Fransızdır. Dövüşmekten ^u çok zevk    aldığı için    kendisine j
«küçük dövüş^ horozu» der ve ^^^^7^^ ÖUbâİece. bu meyimi doğru ve yerinde-d* ğini İ8pat etmiştiri
valar için kullanmasını dilerdik.
arkasında durmak ve kendisinden pek çok bahsetirmetnek usullerini bilirdi.
Paul Reynaud'nun da bir metresi   vardı ki   C. de Konde idi. Küstah,    atılgan,    kaçık, her işe rnunu sokan bir kadındı. Hâ-tseler böyle kadınların siyasî ha-
Reyanud'nun iktisadî ve malî vukufu Daladier gibi rakiplerini kıskandmrdı. Daladierde rakibinin bu vukufuna mukabü teklifsiz halile halkı kendisine bağlamak kabiliyeti vardı.
Ne çare ki tabiatindeki vehham-lık, kendisini vazrfe arkadaşlarına karşı itimatsızlığa sevkediyor-du. Bir de irade zaafı marazı bir derecede idi. Bazan hislerine kapılır, cclâllanır, önündeki masayı yumruklardı. Fakat kendisini tanıyanlar bu celâdetin boş olduğunu bilirlerdi. Kendisi için «el yumuşak, fakat çelik eldivene sokulmuş» derlerdi.
Fransa, en müthiş bir harbe bir defa girdikten sonra bu iki adamın eski şahsî rekabetleri unutulup beraber çalışmaları beklenirdi. Fakat aradaki kin ve nefreti harp bile yenememiştir. Araya karışan bazı kadın elleri, iki rakibin münasebetlerini bütün bütün zehirlemiştir. Bu mânâsız şahsî düşmanlığın başlıca kurbanı da Fransa olmuştur.
Bu hallere ve varılan nericele-re bakarak Fransız hayat şeklinin bozulduğunu iddia edenler vardır. Böyle bir iddia ancak Paris-te yaşıyan üç bin kişi   hakkında
Bir gün Reynaud'yu ziyarete gitmiştim. Daladier'nin emri üzerine ehliyetsiz bir adamın mühim
tarafından seçildi.»
Canım sıkıldı. «Bu bir mazeret değil!» diye bağırdım.
Reynaud içini   çeerek dedi ki:
— Bütün gün bir düziye çalışan bir adam akşam: «Aman, kafam dinç olsun» diyerek neler yapmaz! İşte bunu anlıyamıyor-sunuz.
Harp' başladrktan sonra bu kontesin ikbal ve nüfuz hırsı büsbütün artmıştı. Dostunun yalnız maliye nazırı kalmasına razı değildi. Kendisini ne pahaya olursa olsun »başvekil görmek istiyordu. Her tarafta Daladier'nin aleyhinde sözler söylüyor, beceriksizliğini, tembelliğini, artık mefaleket tehlikede iken iş başında bırakılamayacağını söylüyordu. Bu sözler her gün daikası dakikasına Daladier'nin kulağına gidiyor ve Reynaud aleyhindeki nefretinin artmasına sebep oluyordu.
Nefret gitgide o dereceyi bulmuştu ki bir harbi idare eden kabineye dahil oldukları halde bir-birile konuşmuyorlardı.    Bu mâ-
bir vazifeye tayin olunmasını acı j nasız rekabet nihayet Fransayı acı tenkit ettim. Reynaud içini çe- tehlikeye düşürecek bir şekil aldı.
Tunayı Karadenize Bağlıyacak Bir kanal
Londra, 5 (AA.) — Salfthiyettar bir Alman kaynacından bildirildiğine göre yakında, Cernovds ile Köstence arasında, Tunayı Karadenize bağlıyacak bir kanal rnşa edilecektir.
Bu kanal sayesinde, bugün Sovyetlerin kontrolü altmda bulunan Tuna-nm ağızlarından geçmek ihtiyacı ber taraf edilmiş olacaktır.
Beearabyanm ilhakmdan sonra Sovyetler, Tunanın şimal ayafcmı kontrol edecek bir vaziyette bulunmaktadırlar.
o-
Yunan - Yugoslav Tediye Anlaşması
Bergrad, 5 (A.A.) — D. N. B. Yugoslav ticaret nazın Andres ile Yunanistan m Beigrad elçim Roeetti dün brr tediye anlaşması imzalamışlardır.
8 tkincikanun ÇARŞAMBA matinelerden itibaren
TAKSİM
Kurban Bayramı şerefine
Sinema   sülfatının  en büyük zafer âbidesi
Tarihi» en büyük ve heyecanlı kahramanlık vak'ası
dekarlar... Om binlerce figüran
Sinemamda
ıcı
ESİRE
Senenin en fevkalâde ve en büyük TÜRKÇE     SÖZLÜ    ŞAHES]
YARIN AKŞAM
Londra, 5 (A.A.) — Hava ve Dahilî Emniyet nezaretlerinin tebliği:
bugün gunduz, montenden u-çan düşman tayyareleri, ingiltere-nin şark mırrtakaaında pek az nok talara bomba atmışlardır. Bu bombalar iki yerde bazı hasarlara sebebiyet vermiştir. Yarahlar da pek azdır.
SÜMER
İngütere tarihinin heyecanla dotaı bir fümi
ötNEMAMNDA
Hücumlar Yanıldı I borİs karlofuh
Şimdiye kadar yarattığı fflmierin   en   dehşetlisi
LONDRA KALESİ
KraMam harbi-. Saltanat hmı... Kral çoeuk ve aderertn öldürülmeleri... Kalenin Cellat*-, görülmiye değer bir şaheser... Yarın akşam İçin yerlerinizi erveHen aklrrmz.
Telefon: 42851
NEFİS DANSLARIN — SEN ŞARKILARIN SENFONİSİ
BRODWAYMELODİE1940;
Kahkahalarla güldürecek bir mevzu
ELEANOR    POWEL
FRED   AST A İR
Sinemasının Bayram Günleri İçin Sektiği
NEEİS ve ŞAHANE FİLMİDİR
Harp Vaziyeti
Üç haftadanberi ingilizlerin şld detli bombardımanına mukavemet eden Bardia müdafileri nihayet testim oldu,
«Orta çark îngüie orduları karargahının neşrettiği tebliğe göre, 15 bin esir alınmış, binlerce ton mühimmat, yiyecek ve harp levazımı lğtinam edilmiştir.
«Bardlanın sükuta ile garbi çöl harbinin İkinci nafıası da ni-hayetienmektedir. Birincisi, geçen ayın 9 unda, Wawe!l ordusunun ansızın harekete geçmesi!e başlamıştı. Ayın 16 sında Sellum işgal edildi ve, Süveyşi zaptetmek için Mısır topraklarına ilk adımını atan Graziani orduları, S ay sonra Libya hudutlarcnm öbür taratma sürüldü.
İkincisi de Bardia etrarmda cereyan eden harekâttır.
«İngilizler, Bardlanın zayıf noktalarını keşfettiler ve hücumlarını bu noktalara tevcih eylediler. Şehri ve müstahkem mevkileri tamam üç hafta karadan, denizden ve havadan ateş yağmuruna tuttular. Bu arada İngiliz kuvvetleri mahsur İtalyan kuvvetlerine teslim olmalarım teklif ettiler, kısa bir müddet mühlet te verdiler. Bardia garnizonu teklifi kabul etmedi. Nihayet bütün gün süren şiddetli bombardımana dayana -madı, bir kısan kuvvetler yeraltı İstihkamlarım İlticaya mecbur kaldı.
«Banttan m şimalinde bnhman İtalyan kuvvetleri ise deniz ve kara kuvvetlerinin yardırdığı a-teşe dayanamıyarak teslim oldular. Bu srrada İngiliz e kuvvetleri de cenubu şarkî fanti ar mı yararak şehrin ta göbeğine kadar girmişlerdir.
«Bardlanın sükutu askeri bakımdan da   çok   ehemmiyetlidir.
Burası, Sldi-Baran i deki italyan kuvvetlerinin üssünü teşkil ediyordu. Binlerce ton harp malze -mesl depo edilmişti.
Bar d Ladan, İtalyanlar da ümidi kesmiş olacaklar kl, meşhur İtalyan askeri muharriri Ansaldo, Bardlanın sükutundan evvel İntişar eden son makalesinde orduya hitaben şöyle diyordu:
«Bugünkü tebliğ, Bardia harbinin devam ettiğini bUdlrlyor. A-caba şimdi şu satırları, okuduğunu/ sırada da müdafaa devnm edl yor ma?
«İhtimal WawePln kuvvetleri bu müstahkem   mevkU   yıkmış,
kahraman müdafllerlni teslim ol-rarya mecbur etmiştir.
«Eğer Bardia düştü ise hunu bir İngiliz muvaffakiyeti saymalıdır. Biz, İtalyanlar İçin dc İlk muvaffakıyetslzllk...»
Filhakika Bardlanın sükutu artık Mısırın İstilasına kati bir set çekmiş olmak ve fazla olarak Llbyadakl İtalyan üslerini tchll keli bir vaziyete sokmuş bulun-ırak İtibar ile de mühimdir.
Yngoslavyada
aşe Meclisinin İhdası Siyasî Bir Meselemi çıkaracak
Bclgrod, 6 (A.A.? — D. N. B. hususî muhabiri bildiriyor:
Yugoslavya Başvekil muavini B. Maçek'ln gazetesi olan Hirvatski Dnevnlk diyor ki:
YUksek iaşe meclisinin ihdası. Hrr-vat ayan meclisinin muhtariyetini ihlâl etmektedir. Bu. üzerinde anlaşılması icap eden bir siyasi mesele orta ya koymaktadır.
İtalyan
lerin,
Yunanlılar tarafından mesi üzerine İtalyanlar
Taarruzunu Püskürttüler
**(Başı 1 incide)
esir ve levazım ele geçiren
zaptedil-Klisura -
Berat yolunu Yunan topçu ateşinin tesirinden kurtarmak üzere bir mukabil taarruza geçmişlerse de muvaffak olamamışlardır.
Yunanlılar, şimal mıntakasın-da mühim bir tepe içgal etmişlerdir.
Atina, 5 (A.A.) — Yunan orduları başkumandanlığı tarafından 4 Kânunusani akşamı neşredilen  70 numaralı resmî tebliğ:
Muvaffakiyetle neticelenen mevziî hareketler yapılmıştır. 204 e-air alınmıştır. Bunların arasında bir kaç zabit te bulunmaktadır. Bundan başka brr çok otomatik silâh ve sahr malzeme igtinam e-d i İmi ş t ir.
Katsomî Denizaltısı   Bir İtalyan Petrol Gemisini Batırdı
Atina, 5 (A.A.) — Yunan Bahriye Nezareti dün akşam aşağıdaki tebliği neşretmiştir:
31 Kânunuevvel tarihinde Grerrvich saati ile saat 6,20 de, Spanidis'in kumandasındaki Kat-somis denizaltısı, Adriyatik denizinde Monoere noktasının on mil şimali garbisinde keşif gezerken, biri önde biri arkada iki topla mücehhez muavin gemiler sınıfından bir düşman silâhlı petrol gemisine raslamıştır. İtalyan bayrağını taşıyan bu gemi,   San-Gio-
vanni di Medusa istikametinde İ-lerlemekteydi. Yunan denizaltısı derhal hücum vaziyetine geçmiş ve biraz sconra iki torpil atmıştır. Petrol gemisi, garba doğru dönerek bu torpillerden kurtulmuştur. D en izalemin kumandanı, hücuma mümkün olan bütün vasıtalarla devama azmetmiş bulunuyordu. Bunun üzerine denizaltı derhal deniz üstüne çıkmış ve yıldırım süratiyle beş yüz metre mesafeden topla hücum etmiştir. Bir kaç ateşi müteakip, petrol gemisi a-teş almış ve benzinin ve mühimmatın yanmasıyle şiddetli infilâklar vukua gelmiştir. Hareketini kontroldan mahrum bir hale gelen petrol gemisi rüzgârla Yugoslav sahiline surüktenmiş ve karaya oturmuştur.
Kumandan Spanidis bu muvaffakiyetinden dolayı bir derece ter fi edilmiştir.
Amerika 25 Seyyar Hastane Levazımı Gönderiyor
Vaşmgton, 5   (A.A.) — Ka-
sandra Luludis vapuru, muhtelif sıhhî yardım malzemesini, ilâçları, tam tertipli sahra hastaneleri tesisatını ve 25 seyyar hastane malzemesini hâmil olarak Kânunusani ortalarına doğru Nevyork-tan Pireye hareket edecektir. Yunan hükümeti tarafından verilen bu vapur, Yuanistana Amerikan kızılhaçı tarafından gönderilmek, tedrr.
Amerikanın Roma I firest Limanı Büyük Elçisi Geliyor    Şiddetle
Bombalandı
Londra, 5 (A.A.) — Hava nezareti İstihbarat dairesi, ingiliz hava kuvvetlerinin, son 24 saat zarfındaki hücumlarına dair neşredilen tebliğini tefsiren neşrettiği İzahatta şöyle demektedir:.
Sahil kumandanlığına merbut Blen heim tayyareleri cumartesi günü bütün gün Brest limanı üzerine seri ha Ünde hücumlar yapmışlardır. Rüyet şartlarının son derece fena oLmasına rağmen atılan bombalarm pek çoğu hedof ittihaz olunan sahaya dürmüştür. Bir Blenheim tayyaresi bir muhribe hücum ederek Uç bomba isabet ettirmiştir. Bombalarm patlamasını müteakip infüâklar isitilmiştir. Bunu takiben yapılan ikinci bir hücumda da atılan bombalardan en az btr tanesi geminin arkasında patlamıştır. Hücuma ugrıyan muhrip bütün tayyare dâfi silâhlarını kullanmışsa da daha hücum sona ermeden geminin duman altında örtÜldügü ve topları-nm sustuğu görülmüştür.
-o----
Yeni Finlandiya Hükümeti Prog-.
VVUliam Phillips
Nevyork, 5 (A.A.) — Amerikanın Roma büyük elçisi Phillips, bugün hususî bir Clipper deniz tayyaresiyle Lizbon'a hareket etmiştir.
Phillips, Lizbon'dan    İtalyaya
giderek vazifesine başlayacaktır. —-o-
Almanya Vişi'dsn
Taleplerde
(Ba*.ı 1 İncide)**
değildir...
Amerikanın Vichy Sefiri Fransaya Vardı
Cenevre, 5 (A.A.) — Kler-mon m Ferrandan öğrenildiğine göre, Amerikanın yeni büyük elçisi Amiral Leahy, dün İspanya yolu ile Fransaya gelmiştir.
Alman - Fransız İşbirliğini Istemiyen kuvvetli bir zümre var
Madrit, 5 (A.A.) — Röyter: Madrit gazetelerine Berlinden gelen haberlere göre. Alman Hariciye Nazırı, Vichy'de cereyan e-den mücadelenin, Alman taraftar lariyle aleytarları arasında yapıldığını ihsas etmiş ve Alman -Fransız işbirliğinin bu mücadelenin neticesine bağlı olduğunu bildirmiştir.
Vichy'de, Fransa - Almanya işbirliğini istem yen kuvvetli bir zümre vardır. Bu zümre, bu siyaseti baltalamaktadır.
Fransız Nazırlar Meclisi Toplandı
Cenevre, 5 (A.A.) — Nazırlar mec Üst, dün akşam Vichyde Amiral Dar-
Neşretti
HelslnW, 5 (A.A.) — D. N. B. Yeni Finlandiya hükümeti tarafından kısa bir program neşredilmiştir. Prog ramda denildiğine göre, yeni hükümet, gerek iç gerekse dış siyasetinde eski hükümetin takip ettiği programa uygun Wr surette hareket edecektir. Yeni hükümet dahili müşkül leri yenmek için bazı tedbirler tatbik ve harbin ve umumî İktisadî vaziyetten doğan tntihim birçok icapları tahakkuk ettirmiye gayret edecektir.
Beyanname. Finlandiya milletin -den programın tatbiki için müzahe • ret talebiyle nihayet bulmaktadır.
BARDÎYA
Teslim Oldu
incide) af: Bahriye
(Başı
Londra, 5 (A.A.) lanın riyaseti altında bir   toplantı I Nezaretinin tebliği:
*aPmI?tır- I    Akdeniz   filosu   kumandanlı-
Vichy Hükümeti île Almanya    ğından şu malûmat al inmiştir:
Arasındaki Gerginlik 3 Sonkânunda Bardiyaya kar-
Loridra, 5 (A.A.) —Müstakil W yapılan taarruza deniz kuvvet-Fransrz ajansı bildiriyor: lerimiz de müzaheret etmiş ve sa-
Vichy hükümeti ile Berlin ara- f'harp gemileri tarafından, icap sındaki gerginliğin, son haftalar ettiSİ üzere, bombardıman yapıl-içinde daha ziyade değiştiği mu- | rruştır. Donanma bir buçuk saat
hakkaktir.
Baudoum'in uzaklaştırılması ve bir üçler konseyi teşkili, bir dereceye kadar Almanlara yapılmış şeklî bir tavizden ibaret olsa gerektir.
Yeni Gemilerle Takviye Ediliyor
1 *<Baçı 1 incide) dün «P. M.» gazetesinde yazcbgn bir makalede diyor ki:
Amerika donanmasına mühim mik tarda yardımcı gemiler verilmiş olma sma böyük bir ehemmiyet atfetmek
müddetle düşmanın takviye kıtaatını, otomobil nakliye kollarını mütemerkiz ve şiddetli bir ateş ahma almıştır, rlrinci derecedeki harp gemîrerfrnrzle, zırhlı destroyerlerimiz sarhl müdafaasını bombardıman etmişlerdir. Bu harekât esnasında hiç bir hasar veya zayiata uğramadık. Yalnız Sap his topçekerimizin yanma düşen bir obüsten bazı zayiat olmuştur. Öİenlerm ailelerine haber verilmiştir.
Harp gemilerimiz ckrfman tayyarelerinin müteaddit taarruzlarına uğramışsa da bu taarruzlar a-kahmstov
italyan
kalyada    bir
Tebliği
Elbasanda Döryol
Bombalandı
Atina, 5 (A.A.) — Yunanis-tandaki İngiliz hava kuvvetleri umumî karargâhının tebliği:
İngiliz hava kuvvetlerine mensup bombardıman tayyareleri Elbasanda yolların iltbak noktalarına vc diğer askerî hedeflere çok muvaffakiyetli bir hücum yapmışlardır. Bütün bombalar şehre düşmüş ve büyük bir yancın çıkararak siyah bir duman sütunu yükselmiştir.
Alınan fotoğraflar, binalar ü-
zerine tam isabetler vaki olduğunu ve müteaddit yangınlar çıktığını göstermektedir.
Bütün bu harekâta iştirak eden tayyarelerimiz üslerine' dönmüşle td ir.
mahal, 5    (A.
lazımdır. Amirallik, Transatlan-1 A.) — İtalyan orduları umumî tikten baalryarak gezinti yatlarına karargahının 212 numaralı tebli-ve motörle müteharrik küçük va - ği:
purlara vanncıya kadar birçok gemi Bardiya cephesinde muharebe satın almış ve bunlar için 74.850.000 | dün bütün ^ artan bir
şiddetle devam etmiştir.    Şimdi Donanma asker taşımak, denizal-1 h&,â dcy&m etmektedir>
tılannı takip etmek, devriye gemile-      Aycı ve bombardlman tayya.
ri yapmak, iaşe ve hastane vapurlar. retrindcn mürekkcp    teşekküller
vuct.de getirmek veya mayn topla -1 muharebeyc iştirak ederek bir çok
mak için bu vapurlara mııhtaçtrr.
B. Ruzvelt'in Kongreden îstiyecekleri
Vaşington, 5 (A.A.) — B. Roose-
velt, pazartesi günü kongrede söyli-yecetfi nutku hazırlarken parlâmento mahfelinde, İngiltereye kiraya vermek veyu iare etmek suretile yapılacak yardım programı tatbik için bir korporasyonun teşkil edileceğine dair çok mühim bir haber dohtşmıyu başlamıştır.
B. Roosevelt, nutkunun yalnız ana hatlarmı bitirmiştir. Bu nutkunda, milli sanayiin fîlen, harp zamanında-1 ^
mahallerde düşman kıtalarını mit-ralyöz ateşine tutmuşlar, bombardıman etmişler ve zırhlı arabaları hareket edemiyecek hale getirmişler ve tahrip etmişlerdir.
Kara vc hava cüzütamlarımızm kahramanca hareketlerine rağmen bir kaç mukavemet noktası düşmanın eline düşmüştür.
Tayyarelerimiz Bardiya açığındaki düşman deniz    kuvvetlerini Jf ve motorlu kollan bombardıman etmişlerdir.
Düşmanın sahalarımıza yaptığı ava akınları neticesinde az zayi-
ki esaslara göre teşkilâtlandırılma -
smx istiyecektir.
Harp Gayelerinin Tayin Etmesi
tsteniyer
Nevyork, 5 (A.A.) — Nevyork Herald Tribün gazetesi, A-merikamn harp gayelerinin şimdiden tayin edilmesini tavsiye etmektedir.
Bu. Birleşik Amerika devletlerinin mücadeleye faal bir surette
at ve malzeme hafif hasar kaydedilmiştir. Hava muharebeleri esnasında avcı tayyarelerimiz şimdiye kadar sekiz düşman tayyaresini alevler içinde düşürmüşlerdir. Tayyarelerimizden üçü dönmemiş
tir.
iştirakinin bir gün zarurî bir hale gelebileceğini düşünerek talep etmektedir.
4199
15
02
692?
41
6 - 1 . 941
" Yeni Adam Olmıya Hiç Karar Verdiniz mi?
Yılbaşı Vesilesiyle Hayatınız Hakkında Yeni Kararlar Verecek iseniz Beni de Dinleyin
Yazan: M. tl. ZAL
v
Yılbaşı olunca eskiden benim bu merakım vardı. Bir hatıra aeftcri alırdım. Başına şuna benler bir ibare yazardım:
«bugünden itibaren yeni bir tda.n temaya karar verdim.»
Altına bir tarih, bir de imza, muamele tamam... O günde i ı-uoaren ben yeni bir adamım, yeni kararlarım var. Hayat sellerinin beni birdenbire atmasına, şeytanın türiü türlü şekillerde karşıma d kı.erek beni kendi istediğim yoıCon ayırmasına meydan v î *-mıye^eğim. İradem \ ok mu? O-nu iren 1 y- kullan -ğım. 1 cc-mueme ^( ıe fena olduğunu anıt- ı şo»eri vı .nuyacagım. Seylan kumar, içki ve saire şeklinde karşıma dikilip beni baştan şımarmak isterse derhal frenlere ı___acağım...
}.k iîcnı fcimde K/tİ\i adam olmak» hakkında kararlar verdi-guiı zaman kontrol teşkilâtı da vurmayı unutmazdım, ri&t hafta hatıra defterimi elime alırdım. vBu hafta içinde yeni adam olmak hakkındaki kararlara şu dereceye kadar riayet ettim. Frenler ancak şu kadara kadar işliye-bıidı» diyerek gayet bitaraf hükümler verirdim.
Sonra hatıra defterini, yeni a-damlığı, o yıla mahsus kararları gelecek yılbaşına kadar mükemmel surette unuturdum.
Vakit vakit kâğıtlarımı elden geçirirken, eski hatıra defterlerini gördükçe saflığıma güler, fakat yeni yıl başında yeni bir hatıra defteri almadıkça rahat edemezdim.
itiraf edeyim ki frenlerim daima pek iyi işlemezdi. En iyi kararlarımdan kaçamaklar eksik ol-nazdı. Fakat yavaş yavaş keşfet-um ki prensip yolundan pek fazla şaşmamak şartiyle iradeden uiıaz kaçamak yapmak insana lâzım...
Diyelim ki demir gibi bir iradeniz var. Bunu adeta bir deli gömleği gibi üstünüze geçirmişsiniz. Her iş hakkında hazır kaideleriniz var. «Şu yapılır, şu yapılmaz» filân diye... Emin olunuz Ki iyi yapayım, derken bu darlık içinde şahsiyetinizi boğar, dünyayı kendinize de, muhitinize de zindan edersiniz.
Dünyada güzel ve fena hava olduğu gibi insanın hayatında da | irade sertlikleriyle gevşeklikleri birbirini makul bir had içinde takip etmelidir. Sıhhatte olmanın zevkini duymak için bazan başımızın ağrıması, midemizin bozulması da lâzımdır. Vücut da, dimağ da düşe kalka nasırlaaır. Kupkuru bir iradenin serleri içinde vücudumuzu ve dimağımızı mahdut, ölçülü bir hayata mahkûm edersek hiç bir i$e yaramaz bir insan oluruz.
Yıllar geçti. Artık hatıra defterleri tutmuyorum. «Yeni adam olmak» kararları vermiyorum. Ama bunun hasretini duymuyor değilim. Yılbaşında herhalde geriye ve ileriye doğru bakarak şöyle bir bilanço yapıyorum ve akıp giden hayat tecrübelerinin geride bıraktığı tortuları gözden geçiriyorum.
Bunların bir ikisini size de kısaca anlatayım. Kendi bilançonu, zu yaparken içinde bundan da bir kaç hatıra karıştırırsanız belki de işinize yarar.
Bir defa dar bir itiyat adamı olmamaya bakınız. Mahdut itiyatlara esir olursanız sağken ö-lürsünüz, zevk duygusuna yabancı kalırsınız.
Gazetecilerin şeyhi denilen eşsiz Mahmut Sadık, tam manasiyle ve canlı surette yaşamak azmine ve hazzına sahip olduğu zamanlarda itiyadın amansız bir düşmanıydı. Hayatında öyle bir devir ojdu ki itiyat adamı olmayayım diye yatakta yatmaz, nerede olsa kıvrılıp kalıbı biraz dinlendirir, cebinde taşıdığı traş takımiy-le nerede ve ne vakit oİ9a traş olur, yemek ve içki saati diye bir z;. man tanımaz, azadeliğin zevkini her şeyden yüksek bulurdu. Zavallı Mahmut Sadık, son senelerinde kendini bıraktı. Düşman tanıdığı (itiyat) derhal yakasına sarıldı. Demiryolları matbaasının müdürü sıfatiyle saati saatine dar itiyatlar içinde yaşadığını görünce kendi kendime hükmümü vermiştim: «Mahmut Sadık sağken ö dü.» *
Mahmut Sadığın hakkı vardı, itiyat her zevki öldürür. Mutlaka arasıra itiyatlarınıza karşı bir isyan çıkarıp    Nasrettin    Hocanın
saadet hakkındaki tarifini gerçekleşiriniz. Malûm a, Hocaya göre yegâne saadet imkânı, eşeği kaybedip tekrar bulmaktan ibarettir.
Rınd ruhlu bir arkadaşım var. Do..torlar kendisine: «Katıyyen içki içme. Katresi sana haramdır.» demişler. Bir akşam Ankarada arkadaşımı kadehi önünde buldum:
— Haniya, içmemeyi âdet etmiştin, dedim.
— Gene öyle, dedi, fakat bir itiyadı iyi tutabilmek için arasıra bozmak lâzımdır. Sonra bu doktorların da hesabı bir noktada çok yanlıştır. Yalnız içkinin vücu-de yapacağı kimyevî tesiri hesaplarlar. Halbuki arasıra biraz içki içmek sayesinde insan her vakit-ki muhitinden uzaklaşır, ferahlar, görüş ufku genişler. Bu ruhî iyiliklerin vücude yapacağı tesir, içkinin kimyevî tesirine kat kat üstündür.
Arkadaşım neticede haklı çıktı. Doktorların sözünü umumiyetle tutmak, fakat arasıra itidal dairesinde kaçamak yapmak suretiyle sıhhatini pekâlâ düzeltti.
Bana kalırsa gideceğiniz yolun geniş hudutlarını prensip ve akıl bakımından çiziniz, fakat bu hudut içinde kendinize kımıldanacak biraz yer bırakınız.
ların, göğüsleri açık bluzlar giymeleri hoş görülmez, resimlerde (soldan itibaren) 18, 20 ve ondan sonraki
Hâdiselerin
Peşinde
Çifte Çörçil
Avam Kamarası; 27 Sonteşrinde, azaları arasında iki Churchlll bulunduğuna hayretle gördü.
Hakikaten, nazırlar sırasında yaşlı Churchlll ve «Back beneh» de, yani arka sıraların birinde de, ahiren mebus seçilen genç Rudolf < hur* İnli oturuyordu.
Bir an'aneye göre, yeni İngiliz mebusları, Avam Kamarasında söz söylemek için aylarca, bazan sene -lerce beklerler.
Halbuki Rudolf Churchlll «Mal den Speecb» nl, yani İlk nutkunu, bu an'aneye riayet etmeden söyledi. Rudolf Churchlll, yeni intihap olunmakla beraber çok eski bir namzettir. Son iki intihapta namzetliğini koymuş, fakat kazanamamıştı.
Baba ile oğul arasında veçhen büyük bir müşabehet vardır. Rudolf ta, babası gibi yüksek bir hatiptir.
Yeni mebus, ilk nutkunda, babasının takip ettiği siyasetin bazı noktalarını tenkit etmekten kendini alanı azmış, ve:
«Biz gençler, demiştir. Hükümetin bizi nereye sevkettlğlni, harp ve sulh gayelerinin ne olduğunu öğrenmek İstiyoruz—»
Tabu babası, akşam yemek sofrasında bn sualin cevabım vermiştir.
İngilterede, siyasi adamların o -ğullan ekseriyetle babalarının aksi bir siyaset takip ederler. Bu, âdeta bir an'anedir.
Oltver Baldvln halılarda olsa gerek. Bu delikanlı - sinema sahne vâzli olmazdan evvel - mesai partisi tarafından mebus İntihap edilmişti. Daim av babasının riyaseti altında bulunan muhafazakâr kabine aleyhine rey veriyordu.
JAPONYADA   DUDAK BOYASÎYLE MÜCADELE
Japonya geçenlerde, İmparatorluğun kuruluşunun 2,600 üncü senesini kutladı.
Bu münasebetle yapılan merasim-eskl âdetler ve an'anelere göre yapıl-mıhtır. Ve aynı zamanda yabancı â-detlere karsı da büyük bir mücadele açılmıştır.
Bunda, en ileri gidenler kadınlardır. Sinema yıldızları kırmızı du -dak boyalarını kullanmamıya ahdetmiştir. Opera artİHtlerl de saçlarm ondüle yapmaktan vazgeçmişlerdir. Dudaklarını boyamak, Kaçları ondüle yaptırmak vatan sevmezlik savılıyor.
FENA HAVALARIN TESlRl
Clnclnnati Tıp Fakültesinden Dr. C. A. Mills, hava değişikliklerinin vücudu beşer üzerinde husule getirdiği tesirleri tetkik etmiş. Bu tetkiklere İstinaden diyor ki:
— Barometre düştü mü, İnHan vücudunun ağırlığı artar. Bizzat yaptığını tocrUbeler neticesinde, güzel hava yi fırtına anısında bacağın kut runun 12 milimetre arttığını gördüm.
«Aynı zamanda karakter de değişiyor. İnsan asablleşiyor. Aile kavgaları ve asabiyetten ileri gelen kazalar çoğalıyor...»
Genç kı Yukarıdaki yaşlarda, bluzların nekadar açık gösterilmiştir.
Kızarının
Koca Bnlmak
Usûlleri
Amerikalı bekarların en inatçıları, otomobil volanında güzel bir kadın gördüler mi gevşiyorlurmış.
Bu, genç kızların ve otomobil satıcılarının dikkat nazarını çekmiş. Bundan istifade çaresini düşünmüşler ve bulmuşlar. Genç kızlarla anlaşmışlar. Bakınız nasıl:
Amerikanın büyük şehirlerinde bîr çok kızların drahuma verecek paralan yoktur. Biricik sermayeleri genç likleri ve güzellikleridir.
Bunlar, bir kumpanyaya müracaat ediyorlar. Son model bir otomobil alıyorlar. Bir şartla: Bütün boş zamanlarını otomobil gezintisine hasredecekler ve bizzat kendileri kullanacaklar...
Eğer talileri yardım eder, bir koca bulurlarsa otomobili ona satın aldırıyorlar. Aksi halde, yani altı ay içinde koca bulamadılar mı, otomobi li fabrikaya iade ediyorlar. Yalnız, bu müddet içinde sarfettikleri benzin masrafını öderler. Fabrikalar için kârlı bir iş değil mi diyorsunuz?..
Aldanıyorsunuz. Bu suretle otomobil kiralıyan kızların yüzde doksanı, ilk ayda koca buluyor ve otomobillerini kocalarına satın aldmyorlar-mtş...
bulundurulması muvafık olduğu
Yapılmaması Doğru Olan
Şeyler
Umumi yerlerde tarağını çıkarıp saçlarını taramak caiz rai?..
Kadınlar için evet. Fakat erkekler için hayır...
Bir kadın, tanıdığı bir erkeğe sokakta tesadüf ederse elini, eldivenini çıkarmadan, uzatabilir. Fakat bir erkek asla...
^ Kadınlar, sokağa çıkarken faz laca lavanta sürünebilirler. Fakat, erkeklerin, «Seyyar lâvantacı» ya benzemeleri doğru değildir.
^ Sokakta sigara İçmek kadınlara pek yakışmaz.
Kahkaha ile gülmek te pek hoş görülmez. Mağaza önlerinde durup aynaya bakmakta öyle...
Papağanlara Nasıl Bakılır?
Bu güzel, sevimli kuşlara bakmak çok kolaydır. Yalnız kafeslerini çok temiz tutmalı ve her gün sularını değiştirmelidir.
Papağanlar, «Papağ-an   yemi» ile
beslenir. Ara sıra İnce bir dilim elma
ve armut verilebilir. Haftada bir, bir salata yaprağı... Maydanoz, papağanlar için müthiş bir zehirdir. Bu
nu yememesine dikkat etmelidir. Papağanların sıhhatine itina lâ -
zımdır. Burunları akarsa, bir pamuk parçasına biraz gliserin sürerek siliniz. Kabız olursa elma veya muz vermeli, tahal oldu mu, içtiği suyun
İçerisine birkaç damla konyak damlatınız. Zayıflamıya başladı mı yulaf ve şeker vermeli. Günde iki defa da, Moru balık yağma batırılmış bir bisküvi parçası...
Faydalı Bilgiler:
^^^^^^^^^^^^^^^^^^^
Deri Eldivenler Nasıl Temizlenir ?
Ilık ve sabunlu bir suya batırmız. Uzun müddet sıkmadan çalkayınız. Sonra suyu değiştiriniz. Yeniden ba-tınp çıkarmız. Bunu, kirler tamaml-le çıkıncıya kadar tekrar ediniz. Son suya, eldivenin yumuşaklığını muhafazası İçin, birkaç damla gliserin damlatınız.
Marmer veya Taşlar Üstündeki Delikleri Kapamak İçin Ne Yapmalı?
Silicate de Potass'ia çimento ka-rajtınlır ve biraz ince deniz kumu 1-lAve olunarak yumuşak bir hamur haline getirilir. Ve delikler kapanır ve bir sıcak boru ile düzeltfflr. Daha evvel, delikleri Silicate de Potaase'la ıslatmak lâzımdır. Birkaç saatte kurur.     * ,* ,v\*" *'
Elbise Üzerindeki Katran vsya Boya Lekeleri
Evvelâ şu sabunu hazırlamalı: Ren delenmiş 85 gram beyaz sabunu 15 gram ardıç (Genivere) ruhu ve 31 gram saf potasse'i bir havana koyup iyice karıştırıp hamur haline gelinci-ye kadar döğ-ünüz. Sonra bu hamuru 2 santimetre mik'abında parçalara ayırınız ve birkaç saat brrakınız, iyi ce kuruduktan sonra mukavva bir kutuya koyup saklayınız.
Boya veya katran lekelerini bu sabunla ug^ışturunuz. Sonra ılık su ve ya alkol ile çalkayınız.
Bayram İçin Bisküi
Birkaç gün sonra bayram. Tabii birçok misafiriniz gelecek. Bunlara çay ikram edeceksiniz. Çayla be \ -ber, kendi elinizle yaptığınız bh* iki bisküvi verirseniz tabii hoşlarını gider değil mi?.. Bu bisküvüer çok çabuk ve çok kolay hazırlanır.
Evdeki Eski Nhlon Erkek Şapkalarından İstifade
Eskiden her erkeğin bir melon şapkası vardı. Şimdi pek giyilmiyor. Bunun için Amerika kadınları eski melon şapkalardan istifade için bu yolu bulmuşlardır. Yalnız bn şapkayı giymek kolay     değil     vakarlı     bir
du ruş ve hususi bir bakış lâ:
4111
Ame
rikaJı kadınlar saatlerce ayna karçı-smda bunun talimini yapıyorlarmış.
Elleri Güzel Tutmak San'atı
Elleri güzel tutmak için mev- . lâzımdır. Yıkadıktan sonra el, iyî-cut en esaslı çare: Elleri hiçbir za- ' ce kurulanırken, tırnaklara doğru
Fındıklı Bisküi
250 gram dögülmüş fmdık, 250 gram toz şeker, büyük veya küçük İki yumurta, bir limonun suyu ve kabuğu. Bunlarrn hepsini karıştırınız, hamur yapınız. Sonra, 4 santimetre \kutrunda bir üstüvane şekli veriniz. l'Daha sonra birer santimetre kalınlı-Vgında parçalara ayırınız. Tepsiye sıralayınız, üzerine, beş kaşık toz şekerle karıştırılmış ve doğulmuş yumurta akı sürünüz. 15 dakika ka -[ dar (vasat derecede ısıtılmış) frrm-j da pişiriniz. Bisküviler, tepsinin üs-l tünden, soğuduktan sonra alınır, talaklara konulur.
Milan Bisküisi
250 gram tereyağı, dört yumurta, 250 gram toz şeker, 200 gram un, bir tutam tuz, bir limon...
Tereyağını eritiniz ve şekeri, yavaş yavaş unu içerisine dökünüz. Ev velâ yumurtaları, sonra, rendelenmiş limon kabuğunu ilâve ediniz, yoguru-nuz, hamur yapmrz. Biraz bırakmız. Sonra 1 santimetre kutrunda bir üstüvane yapınız. Kesiniz. Üzerlerine yumurta sarısı sürünüz. Hafif bir fırmda 15 dakika kadar pişiriniz. Kızarınca çıkarmız...
man üşütmemektir. El yıkamak, herkesin bilemediği ince bir sanattır. El yıkamak için ya kullanıla, cak suyun bir litresine bir çay kaşığı Boraks atmalı veyahut en iyi«i isterlize edilmiş, su kullanmalıdır.
Bu suyun içerisine bir parça sabun atıp birkaç dakika bıraktıktan sonra elinizi sokup yıkayınız.
taşan derileri de yerlerine atmalıdır. O suretle ki tırnak üzerinde hiçbir deri kalmamalıdır.
Bundan maada tırnaklar, sabunlu suya batırılmış fırça ile uğu-larak da temizlenir.
Eğer bu tertipler temizlemiye v
kifayet etmiyecek olur ise o'zd-ljhfflPÇ man ince bir çubuğun   ucuna bir ^
Paraşütçülüğün Ehemmiyeti
İstanbul Gençleri, Bu Yıl Hem
Paraşüt Talim Kulesine, Hem de ' Kültür „ Tayyaresine Kavuşacaklar
Yazan : Rıza ORAN
Japonyada paraşütçülüğe pek ehemmiyet verilmektedir. Resmîmiz bir Japon kızının paraşütle talimini göstermektedir.
İkinci dünya harbi mahiyetini lan ücretlerine onar para zam su-almakta olan son harp vakalarile retile temini çaresini düşünerek kıymet ve ehemmiyeti bir kat da- Vilâyet makamına teklif etmiş, ha artan tayyare ve tayyareciliğin Vilâyet umumî meclisince hara-bil-hassa paraşütle atlama sanatı- retle kabul edilen bu teklif Dahinin Japonyada da ne kadar iler- Üye Vekâletine de arzedilmiştir. lediği ve buna ne derece ehemmi- Ayni zamanda memleket müda-yet verildiği elime geçen son Av- faasile sıkı alâkası olan bu tekli-
rupa mecmualarından birindeki üç resimle anlaşılmaktadır. Bu fotoğraflardan:
Birincisi — Tokyoda (Tama-gava) parkında mevcut «50» metre yüksekliğindeki paraşüt talim kulesini ve bu talim kulesinden tayyareciliğe hevesli gençlerin, evvelâ sabit tellere bağlı paraşütle ve bilâhare serbest paraşütlerle yaptıkları atlama talimlerini göstermektedir.
İkincisi — Sinir denemelerini ve paraşütle aşağı uçuşun ilk tecrübesini göstermektedir.
Bu tecrübeye kulenin tellere bağlı paraşütlerile inme talimlerinde melekç kazanan Japon kızı, artık serbest paraşütle talimler yapmakta ve sonra fütursuz tayyareye binmekte ve nihayet tayyareci olmaktadır.
fin Vekaletlerce de terviç edileceği muhakkak görülmektedir. . Esasen yeri bile Prost tarafından] tesbit edilmiş olan bu paraşüt talim kulesi, sevimli Istanbulumuza ayrıca mimarî bakımdan bir süs de olacaktır.
Son İstanbul kongresinde mektep talebelerinin tayyarecilik şevk ve hevesini ve Hava Kurumun** karşı alâkalarını kuvvetlendirmek için ilk mekteplerden en yüksek mekteplere kadar, hattâ Üniversitemizde de her ayın ilk pazartesi gününün bir (Havacılık günü) sayılması hususunda faaliyete ge çümiş ve İstanbul Vilâyeti dahilinde mevcut 720 mektebin hemen yarısından fazlasında dernekler kurulmuş, nakdî yardımlar temin edilmıye başlanmıştır.
Bu teşkilâtın ne kadar yerinde ve hızla    ilerlemekte    olduğuna
Üçüncüsü    —    Paraşütçülüğe
hevesli Japon kızının, aşağı düş- ^"JT mİ8&1. Burgaz adası Rum
memesi için bir tayyareci Japon ak mektebile Beyoğlu Ermeni ka-
kızı tarafından nasıl tokalandıgını ^ mektepleri bebelerinin ilk
ve bir salıncağa biner gibi otur- (Havac|hk günunde) topladıkları
duğunu gösteriyor. b       yÜ2 kuruşu Hava Kurumu.
Biz bu resimlerden    ikincisini i . . ,     . ,
na getirmişler ve makbuzlarını al-ıktıbas ediyoruz. .     .. ,      • , ı
-t- ,     .        /t \ mis ardır. Mekteplerin yapacakla-
Tokro nun   (Tamagava)   par- ını9*«" 11 f        J **
.     .   ; i, T       n bu gibi nakdi yardımlarla bir
kında hava    almak için gezineni1, .. x •    ı        ı
, ,   . . .ıı      u   ide  (Kültür)    tayyaresi alınacak
Japon gençlerinin    yaptıkları bu        v i-     ı   ı   • j
J "y .    e   Y ı i «« ve paraşüt talim kulesinde yetı-
ası hava sporuna her sene, inonu T ı u ı * ı -r ™„L-arr**r n . z. l ili ı 1 şeceK talebeler, teşkili mukarrer Etımesut havacılık kamplarına *       ....       ,    , ı   j
paraşütçü taburlarının esas kadrosunu teşkil eyliyecektir.
İstanbul  mekteplerinin alacağı
ve
yüzlerce talebe yollıyan İstanbul j pa/^f" gençliğinin de, dayanılmaz ve yenilmez bir ihtiyacı var.
Genç Türk neslinin bu derin ve asîl ihtiyacını anlıyan Hava Kurumu zaten Ankara ve İzmirde birer paraşüt talim kulesi yaptır-mıştır. Fakat istanbul gençliği bu nimetten mahrumdur.
Bu mahrumiyeti gören İstanbul Hava Kurumu, icap eden teşebbüsleri yapmıya kaıar vermiştir. Istanbulda da bir paraşüt kulesinin yapılması işinin, nakil vasıta-
(Kültür) tayyaresinin İstanbul paraşütçüleri için (talim tayyaresi) olarak Istanbulda alıkonulması, hevesli ve müstait talebelerin uçmalarına tahsis edilmesi esasları da düşünülmüş ve kararlaştırılmıştır.
1941 yılında, hem (paraşüt talim kulesine) hem de (Kültür tayyaresine) kavuşacak olan İstanbul gençlerine ne mutlu!
Sonra iyice kurulayıp sade veya! pamuk parçası sararak oksijenli kokulu bir gliserin sürünüz. Beş suya batırmak ve bununla tırnağı dakika kadar da böylece bekledikten sonra güzelce kurutunuz. Ellerinizin güzelleştiğini hayretle görürsünüz.
Ellerin yumuşaklığını muhafaza etmek için yatarken kauçuk eldiven giymek lâzımdır.
Ya Tırnakl rımız ?..
Tırnaklar, güzel bir elin tabiî süsleridir. Onun için, parmağın büyüklüğü ile mütenasip bir surette ve muntazam bir badem şeklinde kesilmeli, hafif gül pembesi renginde boyanmalıdır. Tırnakların dip tarafı, hilâl şeklinde olmalıdır. Tırnağı kaplıyan deri de, dikkatle tırnaktan ayrı'malıdır.
Tırnakların bu halde muhafazası için hemen her gün onlarlı meşgul olmak lâzımdır. Tırnakları sabahları, çok sabunlu suda,
Kir olma7fla  b(*s dakika  vıkamak
ayıran hattı uğuşturmak iktiza eder.
Bunun için katiyen madenî veya fildişi hilâl kullanmamalıdır.
Tırnaklar, pek ziyade kuru kalmaktan çatlar. Buna ancak zeytinyağlı maddeler sürmekle karşı konulabilir. Her akşam tırnakları krem ile uğuşturmak faydalıdır.
Zaman zaman tırnakların üzerinde beyaz lekeler hasıl olur. Bunları defetmek için limonla uğuşturmalıdır. Bazan tırnakların cilalarını kaybederek pek çirkin bir şekil aldıkları olur. Onlara edalarını, parlaklığını iade etmek icap eder. Bunun için aşağıdaki tertibi kullanmak faydadan hali değildir:
Ceviz yağı 1 5 gram
Beyaz balmumu 10 gram.
Reçine 5 gram.
Tırnakları    cüze!    tutmak îcîn
Portakal Şsrbati
Portakal şerbeti, iyi yapılırsa çok hoştur.
Bunun nasıl yapıldığını kısaca tarif edelim:
^ç portakal ve bir limonu iyice sıkınız. 125 gram kesme şeker alınız Birer birer, portakal ve limonu sıkmadan kabuklarının üstüne sürünüz. Sonra suya koyunuz. Şekerler eriyin ce portakal suyunu ilâve ediniz, karıştırınız.
mükemel bir tırnak takımına ihtiyaç yoktur. 1 büyük, 1 küçük iki fırça, gayet ince bir hilâl, cilâ vermek için bir güderi, bir çift iğri makas, 1 kutu tırnak tozu ayni vazifeyi yapar.
F. tlcK*!
4
Hasılatım Sütdamlasına ve yeni bir çocuk dispanserine tahsis etmek üzere Çocukları Koruma Yurdunun Taksimde tertip ettiği eşya piyangosu büyük bir rağbet
görmektedir.
Eşyadan bir çoğu ikramiye o-l- trvnlanrlırrı için pivanrro nu-
maralarına isabet eden hediyeler, umumiyetle, numara bedrU olan
bir liradan fazla kıymet göstermektedir. Bu itibarla piyangoya rağbet edenler hem kendileri için kârlı, hem de çocuklar için hayırlı bir is görmektedirler.
01
?5D