CUMA 7
ŞUBAT 19 4 1
VATAN EVİ
CAÖALOGLU   No.   32
TELEFON: 24136 TELGRAF: VATAN İst.
BAŞMUHARRİRİ
AHMET EMÎN YALMAN
TC.
UMUMİ
Y7S
OĞLUMUN MEKTEBİ
Yazan: Ahmet Emin YALMAN
Bngfln Üçüncü Sayfamızdadır
Fiyatı: 5 Kuruş
SİYASÎ   SABAH   GAZETES
Yıl: 1
Sayı:
Balkanlarda
eca Hâdiseler
Yazan: Ahmet Emin YALMAN
ulgaristandaki hâdiseler, günün en> ımühım meselesi sayılabilir* öyle görünüyor ki Almanya, Balkanlarda siyasî taarruza geçmiş. Bulgaristan ve Yugoslavyanın kapılarını yokla-mıştır.
Y ugosl avfya, Alîn an ask er m e geçit vermeğe razı olmayacağını i açıktan açığa söylemiştir. Bulga-riatanm cevabı da, nazi bezini es-kıdenberi Bulgar siyasî hayatında temsil eden Ziraat Nazırı B. Bagryareoff'u kabineden çıkarmak olmuştur.
Eğer Bulgaristan bu hâdiseyi örtbas etmeğe taraftar olsaydı Ziraat Nazırının istifasının sıhhî bir sebepten ileri geldiği söylenir, mesele kapanırdı. Halbuki Başvekil bu istifanın şahsî sebeplerden de, ziraat işlerinden de ileri gelmediğini açıkça söylüyor, bir nazırın bir kabineden ayrıldığı sırada böyle bir lisan kullanılması mutat değildir. Demek ki kabine. Ziraat Nazırının, nazi usullerini kabul etmek ve mihvere katılmak hususundaki tekliflerini reddetmiş, tam bitaraflık ve tam Bulgar istiklâli prensiplerine sadık kalmak istemiştir. Bu niyetini açığa vurmak için de göze derhal çarpacak bir şekil aramıştır.
Böyle bir vaziyet karşısında zihinlerde türlü türlü sualler toplanıyor: Almanya şimdi ne yol tu tacak? Balkanlardaki siyasî taarruzu neticesiz kalınca arkasından askerî tecavüze kalkışacak mı? Kalkışırsa Yugoslavya ve Bulgaristan silâhla karşı duracaklar mı? Eğer Almanya, askerî bir tecavüze girişecekse maksadı ne olabilir?
Yugoslavyanm askerî bîr tecavüze silâhla mukabele edeceğini
biliyoruz. Bulgaristan aynı şeyi yapacak mı? Bu suale aynı derecede müsbet bir kanaatle «evet» demek güçtür. Fakat Almanya-nın, Balkanlardaki askeri mukavemete rağlmen burasını bir harp meydanı yapmak istiyeceğine de ihtimal vernte^ kolay değildir. Böyle bir hareket karşısında Almanya bir defa mühim bir ham malzeme ve gıda sahasını «fc'den kaçırmış olacaktır. İkinci olarak, karşısında yeniden milyonlarca düşman peyda olacaktır, hem de hepsi, her türlü mahrumiyete ve zorluğa aksan, öz yurtlarını ne pahasına olursa olsun müdafaa etmeğe azj.Tieden zorlu, cüretli, fedakâr insanlar.*.
Üçüncü olarak ta İngilizlerin Afrikada vazifesini tamam olan kuvvetlerine vc Avustralyanın, Hind ıslanın, cenubi Afrikanın, Yeni Zelândanın ve İngilterenin hazırlayacağı Büyük Britanya İmparatorluğu kuvvetlerine Avrup* kıtası üzerinde dövüş sahası hazırlamış olacaktır. Bu sahada İngilizlerin arkasında deniz gibi bir nakliye yolu, Almanların arkasında ise esas üslerinden çok uzak ve çok mahdut nakliye imkânları bulunacaktır. Sovyet Rusya-nm rve yol tutacağı da daima meçhul bir amil kalacaktır.
Almanya, harbi bitirmek bakımından kati bir netice almışına imkân verecek bir sahada bunu da, bundan kat kat fazla riski de elbette göze alır. Fakat burada İngilizlere «pes» dedirtmeği temin edecek bir imkân buiunlma-dığına ve Ingiltereye karşı kullanılması lâzım gelen kuvvetler ikiye bölüneceğine göre Almanya-nm tâli bir gaye için bu kadar a-
ğır bir yük ödemeği göze alması (Devamı fea. 5, SİL 4 de) XX
A
t ^\
ULA
(
1
9
italya Habeşistan! zaptettiği zaman Yahudi munacırlertn oraya gönderilmesi bahis mevzuu olmuştu. Mvssolini büyük faşist üniformasını lâbis olarak, bu mesele hakkındaki yahudice afişleri tetkik ediyor.
İLK SULH
TEMASI MI?
österdıkleri Büyüklük
Millî Birlik Meselesindeki Hessasiyetlerinin Yüksek Bir Eseri
DÜN PEK LÜHİM BVR HABER GELMİŞTİR
Dün pek mtihlm bir haber gelmiştir. Habeşistandakl italyan kadın ve çocuklarım Haberlilerin azap ve intikamından kurtarmak maksadile İtalyanlar İngilizlere başvurmuşlardır. İngiltere ile İtalya arasmda bu meseleyi müzakere İçin, İspanya veya Por-teklzde temaslar oluyormuş.
Haber doğru çıkarsa ehemmiyeti büyüktür. Bu temaslarda İtalya yi eski maliye nazırlarından Kont Volpi temsil ediyormuş.
Bu takdirde kadra ve çocukların tahliyesi meselesini ancak bir bahane diye karşılamak icap eda-
cektir.
Böyle meselelerin harp zamanında Kont Volpi gibi devlet adamları arasında konuşulması mutat bir şey değildir. Sadece mahallinde askeri kumandanlar arasında halledilecek bir tatbikat işidir.
Avrupada böyle bir temas yapılıyorsa bunu sulh bakımından hazırlanan ilk sondaj diye karşılamak icap eder. öyle olmasa idi Kont Volpi gibi Mussollntaln ancak pek mühim vazifeler İçin kullandığı bir devlet adamı bu İşe memur edilmezdi.
Müzakere mevzuu kadın ve çocukların tahliyesi bile olsa, bir harp zamanında, can kurtarmak gibi bir maksatla siviller arasmda temasa geçilmesi herhalde bir sulh adımıdır.
Eğer haber doğru çıkarsa arkasından diğer haberler beklemek caiz olacaktır.
A. E. T.
RADYO
GAZETESİ
bunun oıyası Vaziyetini Şöyle Anlatıyor
BALKANLAR  VAZÎYETl
«Siyaset dünyasında olup bitenler topluca şunlardır:
«Dün Londradan, Balkanlar vaziyeti hakkında iki mühim haber gelmiştir. Bu haberin birine göre, Al-manyanın Yugoslav topraklarından askerlerini geçirmek talebinin redde-(Devamı: Sa. 5, SU i te) 4-
İtalyanlara   mukavemet   imkânı bulamamış olan .iptidaî silâhlı Habeş    cengâverleri
DUÇE
İKİ YÜZ BİN
italyanı Kurtarmak îçin Kont Volpi'yi Memur Etmiş
Londra, 6 (A.A.) — Müstakil Fransız ajansı bildiriyor:
Daily Telegraph gazetesi şu haberi vermektedir:
Kont Volpi Mussolini'nin murahhası sıfatüe Londraya gelerek Habeşistanın işgalini müteakip bu memlekete yerdeştirilmiş olan 200,000 İtalyanın tahliyesi meselesini müzakere edecektir.
Müzakereler Nerede Yapılıyor?
Londra, 6 (A.A.) — Musso-linî taraı *ian muhtelif vazifelerde kullanılmış olan B. Volpi Nevyork yolu ile Vichy'ye gelmiştir.
j Kont Volpi, Vidhy'de yüksek bir Fransız şahsiyetile yemek yemiştir. Öyle zannediliyor ki, İtalyan müLteoilerinin Fransız Soma-lısinden şevki için Cibuti - Adis-ababa Fransız hattından istifade edümesi görüşülmüştür.
Yine zannedildiğine göre, ispanya veva Portekızdc ingiliz şahsiyetlerile de müzakereler yapılmaktadır.
İngiliz Gazeteleri Ne Diyor?
Londra, 6 (A.A.) — Afrikada orduları dcjrt cephede ricat et. m ekte olan Duçet şimdi Habeşis-tarvdakı 200,000 kolonunu, Habeş vatanperverleri çetelerinin muhtemel intikamlarından kurtarmak için Büyük Britanyaya müracaat etmek üzeredir.
Bütün dünyada nefret ve ihtiras hâkim olduğu bir dakikada Türk iyede rahat bir hava var. İstisnasız surette vatanın bütün eviâdı bir sevgi ve ahentt halkası içinde birleşmiştir. Bu güze! neticeyi her şeyden evvel Millî Şefimizin geniş görüşlerine, asil hislerine borçluyuz. Maziye ait kusuru ve günahı bile olsa hiçbir vatan evlâdının yurda küskün bu halde kalmasına İsmet Inönünün gönlü razı olmuyor. Her ihtirasın, her eşiti kinin erimesini, vatana bağlılığın ve sevginin mutlak ve istisnasız olmasını istiyor.
Bu güzel his, Romanyanın bir köşesinde yirmi senedir çocuk-larile beraber bir sürgün hayatı geçiren seksen iki yaşında bir ihtiyarı da arıyor, buluyor. Derdine alâka gösteriyor, kendisine yurda kavuşmanın yollarını açıyor. , >(
Miralay Sadık, bütün hatal? görüşlerine ve hareketlerine rağmen hiçbir zaman maddî menfaat aramamış bir adamdır. Hattâ menfaat düşkünü fırka arka-daşlarile bu yüzden daima arası açılmıştır. Roananyada açtır. A-sil ruhlu Cumhurreisimiz, bu a-dama kendi tahsilatından yardımda bulunuyor ve maaş bağlıyor.
Miralay Sadık, inatçı bir çıdamdır. Umumî affı kâfi görmüyor, tBen vataiimılrk damgasıle yurda dörvemerft* diye ısrar ediyor. Halbuki kanun yollafile bu işi tetkik ve muhakeme edecek, eski Hürriyet ve İtilâf liderinin kara listeye girmiye lâyık olup olmadığını araştıracak bir merci yoktur. ı
İsmet İnönü, yine pek asîl bir hisle yol gösteriyor. 82 yaşındaki ihtiyara şu tavsiyede bulunu-
Milltt ve memleketin en ufak   işlermi bile müstesna bir dikkat  ve vukuf ûe takıp buyuran
asîl   ruhlu   Milli  Şefimiz
yor: «En yüksek mahkeme, milletin vicdanıdır.  Vatan*    geliniz,
hatıralarınızı    neşrediniz.     Eğer
milleti ikna etmiye muvaffak o-lursanrz, efkârı umumiye hakkınızdaki hüküm ve kanaati tashih eder.»
En yüksek bir düşünce ifade eden bu »özler inatçı politika a-damının bütün küskünlüğümü eri-
Meğer ömrünün sonu gelmiş, ve tecelliye bakınız ki ihtiyar a
dam, son nefesini vatana ayak basacağı dakikaya kadar sürüklüyor. Yurdun toprağını öpüyor, ciğerleri vatan havasını teneffüs ediyor, sonra vatan toprağında gömülmek imkânını buluyor. Millî Şefimizin bu meseledeki
tiyor, derhal vatana koşuyor.       | gösterdikleri    hassasiyet,     millî
birlik idealini ne kadar geniş tuttuklarına güzel bir delildir. Bu asîl hareket, bütün Türk kalplerinde derin izler bırakacak, siyasî hayat için en iyi bir sevgi dersi teşkil edecektir.
(Arkadaşımız Kemal Onan, merhumun yeğeni muharrir ve mebus İbrahim Alâettîn ile görüşmüştür. Bu röportaj 5 inşi say-famızdadır. )
Ingiltereye
Yardım
Mühimmat Do!u Vapurlar On İki Rıhlımı Kaplıyor
Londra, 6 (A.A.) — Nevyork'tan Standard gazetesine gönderdiği bir telgrafta B. F. G. A. Cook Ingiltereye mahsus silâhlarla dolu vapurların 12 rıhtım boyunca sıralanmış olduklarım büdirmektedir. Büyük, küçük bir çok vapurlar gece ve gündüz limanı terketlmekte ve İngilterenin çok muhtaç olduğu tayyareleri, tankları, topları ve mermileri nakletmek üzere uzun Atlantik seferine çıkmaktadırlar. Rıhtım ve iskeleler civarında polis memurları her zamandan ziyade mü.
teyakkrz bir vaziyette nöbet bek-(Devaını: Sa. 5, 8ü. 3 te) * *
1,5 Milyar
Sterlin
Avam Kamarası Yeni Tahsisatı Reye Koymadan Kabul Etti
Londra, 6 (A.A.) — Bugün Avam kamarasında Maliye Nazırı Sir Kingsley Wood, cem'an bir milyar 60U milyon sterlinlik yeni tahsısa* talebinde bulunmuştur.
Nazır, bu münasebetle millî masrafların halen bütün servisler için takriben günde 12,5 milyon sterlince balik olduğunu söylemiştir.
Avam kamarası, nazırın izahatını dinledikten sonra bu tahsisatı reye koymadan kabul etmiştir.
Amerikan Filosu Manevrada
Honolulu, 6 (AjV.J — Amerikanın Pasifik filosu manevra yapmak üzere bugün denize açılmıştır.
MİLLÎ
Doğ-udaki Seyahatlerinden Ankaraya Avdet Buyurdular
Ankara, 6 (A.A. )— Reisicumhur ismet inönü 29/1/1941 tarihinde başladıkları doğu seyahatlerinde Sivas, Erzurum, Erzincan, Diyarbakır, Elâzığ ve Malat-
ya vilâyetlerine uğrayarak tetkiklerde bulunduktan sonra bugün
saat 16 da Ankaraya avdet buyurmuşlardır.
BALKAN
Vatanına kavuşur kavurmaz gözlerini dünyaya kapayan merhum miralay    Sadığın    cenazesi    dün    kaldırılarak Karacaahmede d e fned ilmiktir
HABEŞİSTAN İMPARATORU
HAİLE SELÂSİYE İLE BAŞBAŞA   BİR  SAAT
" ETİ YOPİ YA LEZELÂLEM TENNÛR! „ " HABEŞİSTAN EBEDİYEN YAŞA YACAKTIR„
'A
Son haberlere göre İtalyanlar HabeşHlerin (intikam ate-4 finden ciddi surette korkuyorlar. Habeşistandaki sivil halkı korumak için Ingiltereye başvurmağa ve Kont Volpi vasıta-
YAZAN:
Nlzameddln NAZİF
sile bir müzakere açmağa ihtiyaç duymuşlardır
Habeşistan işini ilk safa çı-
karan bu hâdise karşısında Nizameddin Nazi fin yazısını ile okuyacaksınız. Niza-memleketimizde Habeş ruhunu en iyi kavrayan muharrirdir.
BU NEFİS YAZI BUGÜN ÜÇÜNCÜ SAYFAMIZDA
Alman İtalyan
İçeride ne var, ne yok arkadaş? Gir de sen de görürsün!
-   2
VATAN
Büyük Tarihî Roman
7 . 2 . 941
YA7AN: M.SAMİ TEZİ*
Büyük Meydanı Dolduran İnsan
Seli ibret ve Dehşetle Seyredilecek Mahşerî  Kalabalıktı
OCINIDEN
e İÜ N E
Belediyede:
H
ızır
51
ellerine geçirdikleri    si-1 kiri  mansurei    muhatfnmediyeye
l.'.niarın nasıl tutulacağını bile henüz beceremiyen herifleri kısa bir müddet içinde kaçırdı ve geriye dönerek:
— Heriflere silâh çekmekte hata etmişiz. Biz her eli silâhlının bir yiğit olmadığını bilirdik ama, onu kullantmasını brle »bil-mryenlerin zorbalığa yelteneceklerini ummamıştık, dedi.
Kafile tc4crar yola düzüldüğü zaman bu vaziyeti takdirle seyretmiş kırk elli kişi daha Hızırın ardasına (akıldılar.
Etyemeze yaklaştıkları zaman küçük kafile beş yüzü bulmuştu. Bunların içinde menkafcelerini din leye dinleye ona gıyaben bir muhabbet bekleyip bu defaki hare-ketiie ona büsbütün bağlılığı artan bir hayli esnaf da vardı.
Saraçhane çarşı sı camımın müezzini de minberdeki alemi a-lıp kafilenin önüne geçmiş. Nereden toplandıkları anlasılamı-yan, üç, beş davul, beş çifte nâra ve zurna da müezzinin arkasına düşerek dal kılıç ve serden-geçti (I) havadarı Çoimıya ve Karı.enin önünde yürunuye koyul
muşlardı. EAyemezdeiu isyancılara zorlu bir kafilenin yaklaşmakla olduğunu gözcülerin haber vermem üzerine bidayeten bunun bir yeniçeri ortası olmam ihtimali bir hayli telâşı mucip olmuştu. Fakat az sonra bunların her hangi bir askerî sınıfa mensup olma* yıp kendilerine katışmıya gelen yeni bir kuvvet olduğunu öğrenince, telâşları şeVk ve şad iye mımkaUp ve bilhassa rüesayı isyanın kalplerine ai|rur do anüstü.
Bu kafilenin kar-şılanjması da nayli merasimle yapılmıştı.
Büyük meydanı dolduran insan seli ibret ve dehşetle seyredilecek mahşerî kalabalık İti.
Bunların içinde ordu ile birlik, te karşıya geçmeyip Istan * bul muhafızı olarak kalan yeniçeri, sıpah, ulûfeciyon,   azep, ai-
şeıbeti şahadeti nus ettirip duruyorlardı.
Ve nihayet küçük bir kıvılc birdenbire parlayarak korkunç bir alev halinde yükseliyor, yayılıyor, genişliyor ve her yanı sarabilmek iatridadını gösteriyordu.
Atmeydantnda yükeelen seste kin, nefret, intikam gibi korkunç nişlerle beraber ıstırabın ve sefaletin sesi de vardı ve halk:
— Bid'at vergisi istemezükl Diye bağırarak  sırtına  yüklenen ağır vergiden kurtulmak arzusunu izhar ederken aynî kudret ve kuvvetle bir yandan da:
— Lâle seyranı, Çirağan sa-
fası istemezükl
Feryadile kinini ve nefretini ortaya dökmüş bulunuyordu.
Hızır, meydanı dolduran binlerce halkın kendilerine yol vermek için acıkmaları sırasında gük. rûyen bir deniz gibi dalganlandı-ğını gördü. Bu dalga gittikçe büyüyerek, köpürerek önüne gelen her maniayı yıkıp devirecek kudret ve kabiliyeti iktisap etmekte idi.
(Arkası var)
Bu Sene Yapılacak Yollar
ookak-
(1) Sünufu askeriyenin celâdet ve olvakitler usulünce fenni harpteki maharetleri ve hususile hilâfeti se-mvo ve zabıtana İnklyat ve itaatları 1000 tarihinden sonra mlinsa ve madun olmakla, bunları İdare eden serdarlar muharebeye teşvik ve teşvike bir tarik aradıkları halde ulufelerine zam i»e (Serdengeçtl) ve (Dalkılıç) tâmlrile biraz fedai yazarak bir zamanlar İdare olunmuşlar İse de, 1100 tarihinden sonra bu usul ile dahi 1 ıyıkık- harbe şevkleri kabil lama-iniştir, (Tarihi Ata).
(2) Hoca takımı Etmeydanına bl 1 piçliklerini göstermek için (Meydanı lâhim) derlerdi.   Vaka   nüvisler de bu nu bu suretle kaydetmekte teha- jerdeki lük göstermişlerdir.
(3) Kasrın canlbindeki gûhsarlar, Ayanı hüddamı devlete temlik ve İhsan ve herkese   diihahı üzere birer
Fat!hd3kiYanS lar da Parkelenecek
Vali ve Belediye Reisi Dr. LÛtfl Kırdar bu sone yeni yapılacak yol programı Üzerinde tetkikler yapmaktadır. Belediye Ken mUdürlIlfiU derhal faaliyete geçmek 11/ere plânları hazırlamıştır. Bu sene yapılacak yollar şunlardır.
Karaköy - Mezbaha Yolu
Mezbaha yolu Harbiye, Ebediye tepesi, Darülaceze, Hnlıeıoftlundan gitmekte İdi. Yeni plûnu Röre mezbahaya Karaköyden sahil boyile Kasımpaşa, İla..koydun geçecek yeni bir yol açılacaktır. Bu suretle mezbahaya gidiş ve gelişte 12 kilometre kazanılmış olacaktır.
Sebze Hali
Meyva halinin önü. çok bozuktur.
Burası parke kara sumen tretuvaı olarak yapılacaktır.
Alemdar, Salkrmsögüt, Sultanahmet, Divanyolu, Beyazıt yolu da yeniden tamir edilecek, Ayasofya - Sultanahmet meydanı da asfaltlanacaktır.
Trehı varlar
Koska - Aksaray, Fatih - Edlrne-kapı yolları üzerindeki bozuk tre-tuvarlar da yeniden tamir edilecektir.
Yüksekkaldmm
Karaköyle Tüneli birbirine ba£lı-yan Yüksekkaldırrmın, mozayik ve kara sumen tretuvar olarak yeniden yapılmasına karar verilmiştir. Bu yolun inşaatına da derhal başlanacaktır.
Fatihteki Yollar
Patlh - Edimekapı yolu üzerindeki yan sokaklar evlerle dolu halde toprak bir haldedir. Ayasofya, Sul-tanahmetten çıkacak toklarla bu yollar parkelenecektir.
lnonu   Gezisi
Taksimde eski stadın  bulunduğu
saha üzerinde büyük bir meydan yapılacak ve bundan sonra resmi gün-merasim burada   olacaktır.
kasrı nramgah binasına ruhsat ve-idnlu., cebeci, vt levend gibi M*   rilıp surumu vafire ve esman müs-
berî sınıflardan pok az kimse mire arzetmeleri ferman buyurul-vaadı.  Kalabalığın* k«mı âzami muştu. Az zamanda 170 adet tarz-
nı Istanbulun esnaf zümresi tenkil ediyor ve bunların içine yersiz, yurtsuz, işsiz, güçsüz maku-iesi haşarat ile kapı altmdan sabahleyin ıtlak edilen mahpuslar, hırsız ve çapulcular, sabıkai mükerrere eshamı ve daha bir çokları
lan nadide ve tarhları matbu kasr inşa edilmişti. (Ahmet Asım tarihi)
(4) Kadınların lâtif endamlarını nazara arzeden kıyafetleri o derece israfa sebebiyet verdi ki, neticede bir çok hanımlara zevk ve ziynet yüzünden erkeklerinden ayrıldıkları
Soruyorlar?
Bir okuyucumuz soruyor ve diyor ki:
Galata kttprüaUnttn ortalarına yakın ve dubaların birleşti&i yerlerde tramvay rayları da 20 -30 santim aralıklı olarak birleşiyor. Daha doftrura karşılaşıyor. Aylardaoberl bu kısmın tamirine veya bu noksanın tamamlanmasına itina edilmektedir. Acaba bu gediğin kapatılma*! büyük bir masrafa mı bafclı, yoksa, buradan geçecek vatmanlar da bu zıplamaya alıştılar da alâkadarların nazarı dikkatini mi celbetmlyorlar? Eger öyle İse biz bunu haber verelim.
da karışmış bulunuyordu. Bilhassa görüldü. (Lâle devri. Ahmet Refik) medreselerde kitabı kapayıp so- I
loğu (Meydanı lâhim) (2) de alan talebei ulıim bir hayli yekûn tutuyordu.
Meydanı dolduranlar ayak takımı tezyiflkâr tabiri!e anılan hal. kın fakir ziimresiydi ve bunların içine geçimi yolunda olan orta sınıftan ancak şahsen zulme maruz kalanlar, devlet memurundan da rbrahım Paçanın kendi akraba, ehibba, adamları ve a-damiannın adamlarını iş başına getirmesi dol ay »ile mevki ve mansaptan cüda düsen ve bin-netice narı pareye muhtaç olanlar iştirak etmiş bulunuyordu.
Biraz işi yolunda olanların bile (azıcık as>m var, ne kaytgusuz başım   var)   diyerek  karıd.r.adığı
bu hay huya tıkırı yolunda olanların çak uzak kalması pek tabiî idi. Bu gibiler kafes ardından vukuu hale temasager idiler.
Bu kalabalığı tahrik eden yegâne saik şu îdi: Istan bu'da yüzlerce müdebdeb konak ve müzehhep saray, Boğaziç inden ve Sa-
ddbatta nadide ve gesendide (3) kasırlar ve yalılar yapılırken, âya. ru devleıt ve erkânı memleket, bunların masrafını halkın sırtına yüklemek için yeniden vergiler, ihdas ediyor, bir tarafta fakru zaruret geniş 'bir kitleyi ezerken, diğer tarafta küçük bir zümre, zevkin binazirinden nasibedar olabilmek için biribirile müsabakaya girişmiş buiunyordu. (4) Halk açtı, halik çıplaktı. Haık sefil ve perişandı ve payitahtı saltanatı seniye sokakları bile dilenen, sürünen insanlarla doluydu.
Kaf dağından Sudan çöllerine, Adriyatikken Hint Okyanusuna kadar uzanan geniş ülkede ise zulüm ve gadirle halkı ezen, soyam, dilediğini öldürüp, dilediğini kazığa vuran zorbalar hüküm sürüyordu. Ne yurdun içinde igtişaş, ne sınırlarda cidal eksik oluyordu. İçerde zorbalar, dışarda düşman, tebaaya ve asa-
tnönü gezisi ismini alacak bu sahanın inşaatı en yak m bir zamanda bitirilecek ve ayni zamanda burada hir elektrik muhavvile merkezi de yapılarak saha aydınlatılacaktır.
o
HavagazıZehirlenme VakVarı?
Son günlerde birbirini takip e-den havaga'zinden zehirlenme vak atarının, açılan yollardaki boruların delinmesinden ileri gelmekte olduğu sebep olarak gösterilmekte ıdı.
Belediye Fen işleri müdürü Nuri dün bu hususta kendbile görüşen bir arkadaşımıza şunları söylemiştir:
«— Bu iddia hiç bir suretle
doğru olamaz. Çün*ü hâdiselerin vukua geldiği sokaklarda yol inşaatı yapılmamıştır. Eğer hâdise çıkmak lâzım gelse idi, daha evvel Taksim - Sıraserviler yolunda oBması icap edendi. Çünkü burası deltkdeşik edilmiş vaziyettedir. Binaenaleyh bu iddia varit olamaz. Bu vakalar doğrudan doğruya boruların eskimiş olmasından ileri gelmektedir.
BELEDİYE   MECLİSİ   YARIN TOPLANIYOR
Belediye meclisi şubat devresi ikinci toplantısını yarın öğleden sonra yapacak ve bu toplantıda yine bütçe üzerinde müzakereler yapılacaktır.
Valimiz Tramvay İdaresinde Meşgul Oldu
Rdmanyadan Tramvay Malzemesi Siparişi İçin Yeni Teşebbüsler
AmerikadanMalzemeGetirtebilmek İçin Döviz Müsaadesi Verildi
Vali ve Belediye Reisi doktor Lûtfi Kırdar dün sabah Tramvay, Eİciıtıik, Tünel Umum Müdürlüğüne n.ocrek Umum Müdür ve digrr çube müd*ürlerile tramvay malzcr..c3i tedariki için yapılan teşt^'oUsier üzerinde uzun bir görüşme yapılmış ve bazı tedbirler de alınmıştır.
Bundan bir kaç gün evvel, Ro-manyaya pik kar^ııığı olarak 800 bandaj sipariş edildiğini yazmıştık. Bu siparişin bir an evvel getirilmesi için, yine Romanyadan demir malzemeli ithal etmek üzere Biikresle bu.'unan bir heyetimizin alacağı mallarla beraber getirilmesinin temini için bir teşebbüs yapılacaktır.
Romanya firmaları, bandaj ve. rebilmok için bire üç pik istemek, te idi. Bir Vekâlet namına Ro-manyada bulunan heyetin siparişleri iıte beraber bandajın da gelebilmesi için karşılığın bire beş nisbetinde olması istenmektedir. Bu nidbet çok olmakla beraber bandajların getirilmesi için derhal teşebbüslere girişiJecektir.
MACARİSTANDAN SİPARİŞ
Ayrıca Macaristandan da tram vay malzemesi arpan*! imkân dahilinde görüımentedir. Fakat bu bazı şartlara dayanmaktadır. Bu şartlar da teemmül edilerek tat-brk kabiliyeti olup ottnadığı tetkik edilmektendir.
Dünkü gÖTÜ^mede, sipariş edilecek malzemeler gelinceye kadar halkın ihtiyaçtan ne şekilde telâfi edilebileceği de düşünülmüştür.
DÖVİZ   MÜSAADESİ   GELDİ
Yeniden Amerrkadan    sipariş
ingiltereye Satılan Tiftikler
s
Bugün Tiftik ihracatçılar Birliği senelik heyeti umumiye toplan, tısını yapacaktır.
Tiftik ihracatçıları Birliği İngiltereye satılacak 40 bin balya tiftiğin fiyatları üzerinde İngiliz korporasyonu ile mutabık kalmış ve 18-20 'bin balya tiftiğin şubat ve mart ayları zarfında İngiltereye gönderilmesine karar vermiştir. Bu balyaların gönderil-meşjne standardızaayon nizamnamesine göre memurların kontro-lundan geçirildikten sonra başlanacaktır.
İngilizlerin istedikleri 40 bin balya tiftik nisan ayı nihayetine kadar gönderilmiş olacaktır.
Haber aldığımıza göre İngilizlere karşı giriştiğimiz 40 bin balya tiftik taahhüdü yerine getirilmeden hiç bir yabancı memlekete tiftik Lisansı verilmeyecektir.
MADENİ EŞYA BİRLİĞİNDEKİ
TOPLANTI
Ticaret Vekâletinin vermiş olduğu 800 bin dolarlık akreditifi kullanmak için İstanbul ve İzmir Madenî Eşya Birliği Amerika ile temaslara geçmişlerdir. Dün İstanbul Madenî Eşya İthalâtçılar Birliği sipariş meselesini kararla?, tırmak üzere bir toplantı yapmıştır.^
edilecek tramvay rayları için hükümetimizden döviz müsaadesi istenmişti. Dün İstanbul Vilâyetine döviz müsaadesinin verildiği bildirilmiştir. Bu suretle Amer ikadan ray siparişi kabil olacaktır. Fakat bu siparişlerin gefcmeai yi* ne zamana mütevakkıftır.
YENİ  BİR  HAT İHDASI
Piı/asa Haberleri:
Un Fiyatları Arttırıldı
Ekmeğe Yeniden Narh Konacak
DUn toplanan fiyat murakabe komisyonu değirmencilerin un fiyatlarına zam yapılması hakkındaki tekliflerini tetkik etmiştir.
Fabrikatör ve değirmenciler, Toprak Ofis buğdayları tevzi ctmlyc başladıgmdanberl piyasaya on be? günde bir (2G00) ton normal buğday (2000) ton da cklstra buğday satmaktadırlar. Normal buğdayın fiya-
Tramvay idar«*i yeni bir ted- ü 9'10 kuru'- eklstra buğdayın İse
bir olarak Harbiye - Aksaray a- 930 Değirmenciler ekla-
ratında i9l*yen tramvayların   bir tra buğdayın (500) tonunu fırancala
ı *p ı   •    ı       ı.. ı.....ı      ı unu, mütebaki (1500) tonu da ekmek
kısmının  I aksimden dodurulerek
ıı   -r .1 aj ı unu İçin kullandıklarını    ve evvelce
bir  1 aksım . Aksaray servisi ih-
dasına karar vermiştir.
TRAMVAY  PLÂKALARI
Tramvayların üstündeki hatları gösterir renkli plâkaların yarı yarıya iki renkten müteşekkil olarak yeni renkıerle değiştirilmesine karar verilmiştir.
Maçka - Tünel, Harbiye - Aksaray mavi - kırmızı, Taksim -Skıiceci düz beyaz, Maçka - Emin-önü mavi - beyaz, Mecidiyeköy -Eminönü kırmızı - beyaz, Kurtuluş , Beyazıt sarı - mavi, Kurtuluş - Eminönü sarı - beyaz, Taksim - I vazıt beyaz - sarı, Taksim - Fatih kırmızı, Edimekapı -bırkeci yc^u - beyaz, Ortaköy -Aksaray mavi, beşiKtaj - Fatih sarı - yeçil olacaktır.
TÜNEL DE IŞLEMİYECEK
Tünel için kayış hariçten tedarik edilememektedir. Bu vazıyet dahilinde iki ay sonra Tünelin k a Jd ı n im ası bir m eöbu r iy et olarak görüımeıktedir. Esaaen günlük hasılatı *ki yüz elli lirayı geçmi-yen tünel masraflarını bile karşılayamamaktadır.
Mîllî riyango Çekiliyor
MUİI Piyangonun 5 . ci tertip birinci çekilişi bugün saat 17,30 da Eminönü Halkevinln konferans salonunda yapılacaktır.
Salon istlyenlerin çekilişi takip edebilmesi için saat 16 dan itibaren halka açık bulundurulacaktır.
Bu çekilişte dört tane 10.000 liralık büyük ikramiye vardır. Bin lira ve daha yukarı İkramiye kazanan numaralar altı küre birden çalıştırılarak her birinden ayrı ayn top dü şUrülmek suretUe tayin olunacaktır.
Tevzi edilecek ikramiye yekûnu 357.132 liradır. 430 numaraya 12.132 liralık teselli mükâfatı verilecektir.
•k AK VIM
7 ŞUBAT 1941 CUMA
YIL: 1911 — AY: 2 — GÜN: S8 RUMİ: ı :<-,», — 2ncLkAnan 25 HİCRİ: 1359 — Muharrem: 10
VAkJI
GÜNEŞ: ÖĞLE: İKİNDİ: AKŞAM: YATSI: İMSAK:
ZEVALİ   EZANİ
8,06 13,28 16,14 18,32 20,Q4
6,25
1,34 7,56 9,42
12,00 1.33
11,53
alıcı aleyhine kabul edilmiş olan ytlzde bir firanın şimdi Toprak Ofis tarafından kabul edilmediğini İleri sürmüşlerdir. Fiyat murakabe komisyonu yaptığı tetkikat neticesinde bunun hakikat olduûuna kanaat getirdiğinden un çuvallarının fiyatlarını 1040 kuruştan 1060 kuruşa çıkarılmasına karar vermiştir.
Bu vaziyet Toprak Ofisin eline dalma normal buğday geçmemesinden ve değirmencilere lâzrmgelen buğdayı vermek için arada ekstra buğday da vermek mecburiyetinde bulunmasından ileri gelmektedir.
Eskiden alıcı lehine verilen yüzde bir flra için Ticaret Vekâletin© yazılmıştır. Eğer Vekâlet bu firayı kabul edecek olursa murakabe komisyonu koymuş olduğu fiyattan tenzil ederek yeni bir fiyat koyacaktır.
Bu vaziyet üzerine yakında Belediye ekmeğe yeni bir narh koyacaktır.
Fiyat murakabe komisyonunun meşgul olduğu diğer mesele de kasapların et fiyatlarına zam İstemeleridir.
Kasaplar etin yerinde pahalı olduğunu, bu fiyatla et satamryacaklan-nı söylemektedirler. Komisyon kasapların iddiasmı makul bulmuşsa da da İstedikleri fiyatm çok yüksek olduğunu görmüş ve bir fiyat teklif etmiştir. Kasaplar bu fiyatı kabul etmediğinden her iki fiyat bir rapor şeklinde Ticaret Vekâletine gönderilmiştir. Ticaret Vekâleti tetklkatmı yaptıktan sonra kararını murakabe komisyonuna bildirecektir.
Murakabe komisyonu et fiyatlarına her on beş günde bir narh koymayı düşünmektedS". Buna ancak Vekâletten cevap geldikten sonra karar verilecektir.
Murakabe komisyonu dün yeniden
ayakkabı fiyatlarını tetkik etmiştir.
Komisyonca ihtikâr   yapıldığı iddia
edilen ayakkabıları getirtmiş ve bu
ayakkabılar    üzerinde    tetklkatmı
yapmıştır. Ayni zamanda Sümer Bank ve Ayakkabıcılar birliğinden gelen raporlar okunmuşsa da komisyon bu işi bir karara bağlryamamış-trr. Fiyat murakabe komisyonu ayakkabı fiyatlarına âzami bir fiyat konulmasını düşünmektedir. Komisyon tetklkatmı bitirir bitirmez bu fiyatı ayakkabıcılara bildirecektir.
İTHALÂT  EŞYASI  GELDİ
Dün İstanbul gümrüğüne Bulgaris-tondan 250 bin kilo odun kömürü, Romanyadan demir fıçı, demir levha, kâğıt, CAm, mukavva, sigara kâğıdı, ateş tuğlası, cibre, demir yol levhaları, anilin boya, amonyak, porselen eşya, mekik, kundura lcvazı-matı, gazete kâğıdı, sarğılık kağıt, afiş kâğıdı, karton, demir yolu ray halkaları, eczayi tıbbiye gelmiştir.
Kapının önüne gelmiştik, İçeri girmeden evvel bana:
— Bu şekilde izdivaç hoşunuza gitmedi değil mi?
— Evvelâ İngllterede evleneceğimizi zannetmiştim. Emin olunuz ki ben şaka söyledim. Kilisede düğün, çocuklar, beyaz elbise filân Ibtedlğira yok.
Oda kapısını açtı. Odaya değil de küçük sofaya girmiştik. Gürültü duyan Misi» Van Hopper İçerden şenlendi:
— 8lz misiniz? Üç defadır kapıcıya telefon ediyorum. Görünınemlşainlz. Nerelerde İdiniz?
Ben hem gülmek, hem ağlamak İstiyordum.
Midem ağrıyordu. Şimdiye kadar olan şeylerin yalan olmasını bir an İçin diledim. Zaten bütün bunlar o kadar yalana benzlyorlar-dı ki...
Maksim, odadan U;erl girerken şu sözleri aöyledi:
—Korkarım ki, bütün bu gecikmeye sebep ben oldum.
Kadının hayret ve sevinçle bir şeyler söylediğini duydum. Kapı kapanmıştı. Muhavereyi işitmek mümkün değildi.
Odama gittim. Açık pencerenin önüne o-turdum. Bekliyordum. Bu tıpkı bir hatttahane de, ameliyathane kapısında beklemlye benziyordu. Bir hastabakıcı   gellu: «Boş yere
beklemeyiniz. Daha ameliyat uzun sürecek.» diyecek gibi geliyordu.
Bitişik odada konuşulanları duymak mümkün değildi. Duvarlar çok kalındı. Acaba nasıl söze başlamıştı!
onu görür görmez âşık oldum. Her gün görüştük mü?» diyecekti. Ya Mlsls Van Hopper ne cevap verecekti? Muhakkak: «Ah "mkii ı dö Vinter, hayatımda bundan şairane bir şey tasavvur edemem» diyecekti.
Evet, bu ânl evlenme kararı şairane Idl. Kendi kendime bıı başıma gelen şeyleri düşünüyor ve Hevlnçteri gülüyordum.
Pek yaman bir saadete sahip olmuştum. Sevdiğim adamla evlenecektim. Mlsls dö Vinter olacaktım.
Midem de hâlâ ağrıyordu. İnsan böyle mesut İken midesinin ağrıması mânası/, bir şey.. Her lıulde sinirden olacak. Bu beklemek beni sinirlendiriyordu. Odaya beraberce elele girsek daha tabii olacaktı. Kadına gülerek:
— Biz blrihirîmizı seviyoruz. Evleneceğiz.
Demiş olsaydık, ne kadar daha İyi olurdu.
-¦»ur,i.. Fakat bana o sevgiden hiç bahsetmemişti ki... Vakit te olmamıştı. Kahvaltı sofrasında hem yiyor, hem de konuşuyordu. Aşık olduğunu söylememişti. Sade evlenmeği teklif etmişti. Kısa, kati ve orijinal bir tarzda...
Böyle olması daha kıymetli Idl. Çünkü hiç olmazsa doğru Idl. Genç adamlar gibi bir sürü yalan söz söylememişti. Gençler sevgiden, aşktan, ebediyetten bahsederler, sonra kendileri de buna İnanmazlar. Nafile yeminler etmek niye yarar. Onları tutmıyacok olduktun sonra...
Bununla beraber İlk evlendiği zaman böyle hareket etmemişti. Rebekn>u bir ç»k güzel sözler söylemiş olacaktı.
Fakat bunları düşünmemeliyim. Bu his ve fikirleri bana şeytan   hatırlatıyor. Haydi şeytan git buradan, beni rahat bırak...
Hiçbir zaman ama hiç. hiç böyle şeyler düşünmemeliyim.   Beni seviyor, beni Mander-
ley'e götürmek İstiyor. Lâzım olan bu...
Ne kadar uzun konuştular... *   Beni ne zaman çağıracaklar?
Yatağımın başucunda duran şUr kitabı gözüme iişıı. Bana vermiş olduğunu unutmuştu. Demek kl, bu kitaba çok ehemmiyet vermiyordu. Şeytan yine kulağıma bir şeyler fısıldadı:
— Haydi.. İlk sayfayı aç, canın istiyor ya. Haydi aç.
Verimden fırladım. Kitabı aldım. İlk sayfayı yırttım. Kitap sanki yepyeni imiş gibi oldu.
Sayfayı küçük parçalara ayırdım. Kâğıt sepetine attım. Tekrar geftdkn. Pencerenin önüne oturdum.
Fakat zihnim de, gözlerim de kağıt sepetin d eki yırtık kağıt parçalarına takılmıştı. Verimden kalkıp gidip sepete baktım. Mürekkep İzleri, yazı hâlâ görünüyordu Bir kibrit çakarak kâğıtları ateşledim. Alev evvelâ kâğıtları sararttı, sonra simsiyah bir hale getirdi. Kurşuni bir kul oldular. Kâğıt yanarken yazılar kıvrıla Invrıla görünüyordu. En son olarak büyük R harfi yandı. A-lev onu da yuttu, yok etti. Küller sepetin i-çlndo duruyordu.
Ellerimi yıkadım. Adeta etrafta bir yenilik ve temizlik havası vardı. Sene başında yepyeni hiç koparılmamış bir takvime bakar
(Arkası vnr)
Maarif Vekilliğinin Hayırlı Bir Teşebbüsü
Yazan: ÜC YILDIZ
azetelerde okuduğumuza göre Anlcarada salahiyetli bir heyet imlâmız ve bıL-hasaa yabancı ismi haslar imlâsı meselesine el koymuş. Tam zamanıdır. Maarif Vekilliği İnönü A nsik I opod isi ehemim ryetind e bir esere başlarken yabancı ismi haklardaki Jmlâ anarşisini ihmal edemezdi. Uzun seneler elde kalacak, resmî ve ilmî bir o-toriteye sahip olacak ve üstelik te beynelmilel bir mahiyet taşıyacak bulunan bu büyük kitapta dünya şöhretleri istisnasız o-larak geçit resmi yapacaklardır. Bunların isimlerinin Ansiklopedide de şimdiye kadar gazete ve kitaplarımızda gördüğümüz hırpanî kılıklarda ortaya çıkmaları garip olacak ve hakkımızda hiç iyi bir fikir vermiyecekti.
Teşebbüsün tam zamanıdır derken düşündüğümüz başka bir nokta da vardır. Yeni harflerin kabulü üzerinden epeyce zaman geçmiştir; ağzımızın hangi taraflarından yandığımızı kâfi derecede fark etmiş izdir; kâh ciddi, kâh alay şeklinde bu meseleleri konuşa konuşa doğru ve çıkar yolun nerede olduğunu mutlak bir vuzuh ile anlamamış-eak bile yartm,y_amalak sezmj-ç izdir.
Meselenin resmî komisyondan çı'kolctan sonra bir kere de efkârı umurrriyeye arzedilmesi fena olmryacaktır. Gerçi davaları kül halinde ve bir mazbut usule göre tetkik edenlerin görüşleri başkadır. Fakat dışarıdaki münevverlerin de, bilhassa tatbikat noktasından bazı faydalı kritikleri ve ilâveleri olması mümkündür.
Ceçenki bir fıkramda da söylediğim gibi ismi hasları Lâtin harfi kullanan başka    milletler
nasıl yazıyorlarsa biz de öyle yazmalıyız. (Lâtin harf ile yazanlar arasında imlâsı fonetik o-lan tek müstesna millet biz olmamıza rağmen)
Yine aynı esasa uyarak iami hasları şöyje bir kaç sınıfa ayırmamız iyi olacaktır.
1. — Lâtin   harfi   kullanan
milletlerin   imza  mahiyetindeki
has isimleri: Churchül,  Roose-
velt, Times,  Temps,  Giornala
d'ltalia gibi)   (etimolojik   imlâ
terbiyesi görmemiş kafalarımıza
arzedeceği pratik güçlüklere rağmen Damarın aynen kabulü.)
2. — Yunan, Lâun ve saire
alfabeaile yazan milletlerin ism.
haşlan:   Kalenin,   Turgeniyef,
Venizeloc, Metaksas gibi (bunlar için bir transcrıpUon esası kabul etmek ve ismi has.an h:ç olmazsa Ansiklopediye o esasa göre geçirmek lâzımdır. Her ya. zıcının bu isimleri ingilizce bili yorea ingilizce, fransızca biliyorsa franaızca şekillerinden a-larak yahut kulağına gaipten gelen sese uyuraK yazmağa devam etmesi asıa çıkar yol değildir.)
3. — Tarihî ismi haslar: Lâtin alfabesi kullanan bazı milletler imlâ aynılığı esasından ayrılmamakla beraıber bazı harfler için kısmi bir transeription kabulünü faydalı görmüşlerdir. Meeelâ ph lan F ye, K sesi veren C leri K ya tebdil etmek gibi. Fikrimce bu esas bizim için de faydalı olur. O zaman meselâ Caton'u Katon, Aphrodite'i Afrodite seklinde daha kolay yazıp okuruz ve kimsenin bize bir diyeceği olmaz.
4. — Coğrafya isimleri: Avrupa milletlerinin yaptıkları g*bi bizon yapacağınız şey de coğrafya isimlerinin bizce meşhur olmayanlarını aynen kopya etmek, senelerle dilimizde bir farklı şekli meydana gelmiş o-lanlarını o şe^le göre yazmakta devam etmekten ibarettir. Meselâ İngüizlerin London'unu, Fran sızların da yapdığı grbi Londra, Fransızların Marseille'ni bizdeki meşhur şeklile Marsilya diye yazmağa devam etmek.
İlâve edeyim ki yazdıklarım bir dilcinin değil bir muharririn bir kaç pratik ve perakende dü. şüncesinden ibarettir ve vuka-rıki numaralarda bir tasnif iddi, ası yoktur.
— 7.2-
CIMIAL
FRANSANIN
Mukavemet Silâhları
OĞLUMUN
— VATAN
MEKTEBİ
Imanyanın
Yazan: Vahdet GÜLTEKİN
İngütereye
karşı    büyük bir  btilâ
hareketi hazırladığı. Balkanlarda bir maceraya girişeceği veya kalyaya yardım tarikile Aknenizde Jngilterc ile (muharebeyi kabul edeceği gibi muhtelif ihtimallerin çaıpıştığı bugünkü siyaset havasında hâkim olan mevzu yine Fransa meselesidir.
Bugün Fransa i?gal akında ve işgal haricînde o fan ak üzere hakikatteki iki kısımdan ibaret değildir, üç parça halini almıştır ki bu üçüncü parçayı da Pierre Laval siyasete temsil etmektedir.
Fransamn. Mareşal Petain idaresi altında Almanya ile mütareke akdetmesi üzerine, «Almanya ile iş birliği» tabirinin Vlohy hükümeti erkânının ağzında da dolaştığını hatırlıyoruz. H a İh uk i, hâd »ele rin ce rey anı Fransaya daha mukavim bir çehre göstermek cesaretini vermekte gecikmedi. Filhakika, Fransamn silâhlan bıraktığı ve Almanya ile mütarekeye talip olduğu sırada Fransız hükümet
erkânı İngikerendn de yakında aynı akıbete uğrayacağını düşünüyorlardı.
Halbuki ingiltere Almanya ile olan muharebelerinde üetünlüğü temine muvaffak oldu ve bıl-ha'ssa kalyaya karşı kazandığı muvaffakiyetlerle harbin muvazenesini kendi lehine çevirdi.
Bunun üzerine Berlin de Viohy'nin kendinle tiş birliği» nden vazgeçmesi tehlikesini görmüş ve Fransa ile gayet cömert bir sulh muahedesi yapmaya hazırlanmıştı. Fakat Viclvy şeraitti mümkün olduğu kadar kendi lehine temin etmeğe imkân görüyordu.
Bir taraftan bazı   Fransızlar
«-.Fransa için harp henüz bitmemiştir» derken, L* Temps gazetesi de «Fransanın aşın taleplere karşı mukavemete arzusu ve bunun için de elinde vasıtaları olduğunu» ilâve ediyordu.
Fransız mukavemetini Vichy hükümeti ve bu mukavemetin kuvvetini de Cezair (yani Fransız müstemleke kaynakları ve donanma) temsil ederken Mareşal Petain* in eökri muavini, bilâkis, Aiman taleplerini teşvik edecek bir amil rolünü alıyordu. Denebilir ki, Vichy hükümetinin mukavemetine karşı Almanya-nın daha yumuşak değil, daha sert bir vazıyet takınmasında Pîerre Lavai'in büyük bir tesiri olmuştur. Bugün Laval Berline, Berlin ise Laval*e dayanarak Fransız istiklâline karşı yeni bir suikasd hazırlar vaziyet almış bulmuyorlar.
Fransa meslesinde son hâdise, Hcrr Hıtler'in son taleplerine Mareşal Petam'in cevabını vermiş ve bunu Amiral Darlan va-sıtasile Pariee göndermiştir. Pa-risLe artık adeta Almanyayı temsil etmekte olan M. Lavai'in Vichry hükümetine tekrar alınman için Almanyanın tazyikleri de devam etmektedir.
Fakat, Viohy'nin mukavemetine karşı Berlinin tehditlerini niabeten azaltmış olması da dikkate şayandır. Bu da Alman siyaseti karşısında mukavemetin en müessir silâh olacağını gösteren yeni bir misaldir.
Hakikî Maarif Inkilâbımızın
Hedefleri Çocuğun Canlı Merak
ve Alâkasını Boğmamak, İnkişaf
Ettirmek Olmalıdır
Yazan: Ahmet Emin *ÂLML»N
Oğlumu Nevyorkta meşhur Profesör Dcvvey'nm terbiye ideallerini gcrçe'jtıeştıren Lancoın mektebine koyduğumu dünkü yazımda anlatmıştım.
Çocuk ii'k günü mektepten e-ve isyankar içinde geldi:
— Sızı aıdatımışıar, dedi, burası mektep değu, eğlence yeri.. Herkes canının istediğini yapıyor.. Evde hazırlanmak üzere ders venmıyorlar. Hocalarla talebe arkadaş gibi.. Bıribirterile âdeta senLi benli    konuşuyorlar.
sını mukayese yollu yazılar hazırladılar.
iıen mdktebyı dereleri ana ve babalara açrktı. Bir gün gittim, dersnanede bar arka sıraya oturarak sabahtan akşama kadar ders dınıeoim.
İngilizce dersinde, hoca mevzu vermemiş, herkes kendi seçtiği bir mevzu haxxında özenerek, uğraşarak yaz» yazmıştı. U-mumî seviye hayret ediıecek kadar yüksekti, Her talebe, yazısını okuduktan sonra serbest ten-
Beni buradan çıkarıp adamakiilı kıd başlıyordu.     laıebe,    gayet
bir mektebe verin...
Çocuk, yeni mektebini kendi zevlkine uygun buımakla beraber dürüstlük gösteriyor, buranın badiğimiz şekilde bir meiotep olmadığı hakkında bizi ikaz ediyordu.     .
— Hele bir sabret, dedim. Oğlum, bir kaç gün sonra evde kendi kendine bir şeyler yazıp çizımriye, türlü türlü kitaplar
karıştırmaya  başladı.
— Hayrola? dedim. Hani mdktepte ders vermiyorlardı.
— Yır. e vermiyorlar. Ama ben merak ediyorum da yapıyorum. Bugün fen dersinde hoca: «Bu sınrf fen namına neleri öğrenmı-ye meraık ediyor?» diye rey topladı. Kapı tokmağından, anahtardan başlıyaraik elektriğe, telefona, radyoya ve frijadere kadar evde bulunan eşyanın ne vazife gördüğüne, neden ve nasıl işlediğine merak ettiğimizi söyledik. Fikrim 124 pek beğendi. Şomdi her birimiz bu bahsin bir tarafını kendi kendimize teükik edeceğiz, o-Jouyacağız, kavrayacağız, an-lıyacağız. Sonra diğer çocuklara sıraaile öğreteceğiz. Hoca da bizi dinhyecek ve yardım edecek.
Bu fikre bayıldım. Çocuğun imftahatt zoru ile ve ezbercilik yoluyla öğrenmiye mecbur edildiği türlü türlü şeyler var ki, bir mağdur hıssile »ter istemez beller, fakat sonra bunlar geride hiç bir iz bırakmadan dağııır, gider.
«İleri mektep» için bu tehlike yoktu. Çünlkü çocuk, hoca takrir [ ettiği ve kitap yazdığı ıçm değil, ı kendi  merak   edere'*   araştırdığı ve kavradığı için bir şeyi hazmediyor, zihnine mal ediyordu.
Bir müddet sonra oğlum, resimli bir rapor hazırlamıya başladı. Yurt bilgisi dersinde birkaç
zengin evini, sefil sınıflara ait bir , takım kötü evleri, bir de fakirler için belediyenin yaptırdığı modern apartmanları gezmişlerdi. Bir insanın asgarî sağlık, rahat, zevk ihtiyaçlarını karşılamak bakımından birer resimli rapor ha-zrrlıyojlarf-dı. Mevzua uygun resimleri gazetelerden, mecmualar-dan kesiyorlardı.
Bu tarzda bir çalışma, çocuğu görüşte ve düşüncede istiklâle kavuşturuyor, pek çok defalar bir üniversite tahsilinin bile temin edemediği zihin olgunluğuna ve tenkit kabiliyetine yol a-
çıyordu.
Arada bir tatil oldu. Bunu köylerde geçirdiler. Orada tarlada çalıştılar, süt sağdılar, yağ yaptılar, ağaç budadHar. Sonra Nevyork sergisini ziyaret eOtiler. Dünün dünyaöile, yarının dünya-
nazık ve oLgun bir tavına ve tam bir bıtaralıiKia okunan yazının i-yi ve kusurlu taraflarını söylüyorlardı, lenkıt ruhu böylece i-yıce kuruluyor, pusuyordu, muallim numara vermiyor. Onunan yazıların en iyisini taıebe. seçiyor, bu yazı mektöDm her harta şa-pıroğratta bastığı mecmuada çıkıyordu, ULKKâu değen şu nokta ıdı ki, bir yazı hazmama*, ço-cuık için bir angarya halinden çir kıyor, haftanın bir hadisesi, bir zevk şekline giriyordu.
Bir gün ingilizce muallimesine yolda raatgeıaim. O harta oğlumun yazısına sınılın birinci aıye rey verdiğini ve yazısının mecmuada çlK/tığını söyıedı. Çocuk, evde bundan hiç bahsetmemişti. Hayretler etJton. bir 1 ürk çocuğunun, ana dıu ingilizce olan çocuklar arasında, ingilizce bir yazı müsabakasında birinci cuması iftihar edinecek bir şeydi. Akşam kendisine dedim ki:
— Bu haftaki yazın birinci gel. miş. Evde ne diye haber vermedin?
— Aldırma, baba, benim okuduğum yazıdan çok iyileri vardı. Lcnebi olduğum ıçm arkadaşlarım bana hatır yaptı, rey verdi. Ben bu haksızlığı haber venmi-ye lüzum görmedim.
Mektebin uyandırdığı tenkit hissimi çocuk kendi hakkında bile kiDılanıyordu. Sistemin iyiliğine, bundan iyi Ölçü olamazdı.
Sıra tatillere geldi. Dağ başında muallimlerin arasında öyıe bir kamp hayatı kurdular ki, bunun iki ayı çocuğun yetişmesi bakımından butun bir seneuk mektep tahcu'.me bedeldi
Mektep müdürüne bu sistemden ne kadar memnun olduğumu eoşgun bir dille anlatmıştım. O da «İleri terbiye» mecmuasının başmuharririne söylemiş, Benden intibalarıni hakkında bir yazı istediler. Yazdım. Mecmuada çıka.
Bu yazıda ileri terbiye usullerini ne kadar beğendiğimi anlatmakla beraber bu usullerin bize yabancı gelmediğini ileri sürdüm. Çünkü Süleyman Paşanın vakti-le Tüı'kiyede yarattığı askerî rüştiyesi tam mânasile bir ileri mek-fcejpttir. Talebe arasındaki müzakere ve münakaşa saatlerine mühim bir yer ayırmış ve bunu bir zaman israfı saymamıştır. Süleyman Paşanın Türk inkılâpçıları arasında hiç şüphesiz birinci safta brr yeri vardır.
Ne yazık ki, Süleyman Paşanın tohumlarmı serpmek istediği güzel ruh, maarifimizde kök tutamamıştır. Bugün, ancak rMcmefk-
O sabah çok erken uyarvcHm. Dikkatle yakandım. Dikkatle traş oldum ve itina île giyinmeğe çalıktım. KaıhvaLtı için yemek salonuna indiğim zaman saate baktım: Dokuza yaklaşıyordu. Ve o anda farkebtim ki koskoca yemek salonunda tek temiz masa yoktur. Her masanın ü«tünde kullanılmış peçetalar, ekmek parçaları, bisküvi kırıntıları ve çay, süt, şokola artıklı fincanlar...
— Tuhai... -dedim- Dün gece ben > atmağa gittikten sonra burada bir çay mı verildi?
Zira bu salona, bu kadar erken, bütün masaları kaplayacak derecede çok müşteri gelebileceğini bir türlü aklım almıyordu, bu saatlerde Montreuac Palas en sakin dakikalarını yaşardı. Uyanık bin varsa mutlaka Menemenci-oğiu idi. Zira o ne zaman oyur du, uyumağa vakit buıabilir miydi, uyur muydu? Bilmem... Fakat diğerleri? Oteli dolduran, Aayalı ve Avrupalı ekselanslar, güzel kadınlar ve gazetecilerle a-jansçıiar bu saatte kulaklarında top patlasa uyanamazlaıdı.
Bana hizmete geıen garsona sordum:
— kümlere servis yaptınız?
Gülümsedi;
— bız/aen başka nekadar gazeteci varsa hepsine.
— Bir davet mı vardı?
— Hayır bir seferberlik vardı. Hepsi erkenden Jöne ve gittiler, i erasaya çıkıp yola bakarsanız, ıcapı onunde (ok otomobil kalmadığını görürsünüz...
Bu cevap beni tena halde iş-Kİıiendıımıştı. Heyecanla haykırdılar:
— Neye?
— Gauba Negüs gazetecileri kabul edecekmiş.
Hay Allah cezasını versin I Gördünüz mü ışı? ben herkesten evvel davranıp Habeş İmparatoru tararından kabul edileceğimi, yanı dostıarın topunu birden atlatacağımı sanırken mıııet beni atıatmaıK için sözıeşmış gibi yola düzüıımuş... Dünyanın, dört bir taralında çıkan her düden binlerce gazeteyi Milletler Cemiyetinde ve boğazıar konferansında temsil eden zov mesttfercmşifl bu hareuce-ti ile ben adeta bütün milletleri içine almış bir ıDtıraKia karşılaşmışa dönmüş omyordum.
Kahvaltı etmekten vazgeçtim. Şapıkaitfvı kapınca soıuğu istasyonda aidim. İsvıçrede herKes üçüncü mevkide seyahat etmek itiyadında Oiduğu için daima ya bomboş yahut bir ıkı yaşlı İngiliz kadını ile benekli olan birinci mevki kompartımanlardan bırtne dalınca; ¦ I
— Vazgeçtim atlatmaktan... -diye düşünüyordum- Bari atla-masak bu işi...
Ve... Kilometreleri sabırsızlıkla sağarak, can sıkıntısından ne
tep ve köy enstitüleri çocuktaki tabii merak ve tecessüsü inl&ışaf ettırmıye kıymet veriyor.
Orta mektebin, lisenin, üniversitenin oynadığı rol, bu canlı merak ve tooessüsü boğmaktan, öğrenmeği bir taraftan angarya, bir tara kan. da hazır bir gelir vasıtası  haline  koymaktan  ibarettir.
Bu suretle israf ebtığımiz ve öldürdüğümüz canlı alâkalara ve enerjilere acımamak elde de-ğ ldir.
' Hakikî bir maarif inkılâbının gayesi, dar bir kalıba vurulan, hayabta ileri gitmek, için destek ve pıaton arayan âciz, sathi, alâkasız adam değ*I, şahsiyet sahibi idealist, iradeli, kendine hak'kile güvenir yeni bir Türk nesli yetiştirmek oLmalrdırl
ile Bir Saat Konuştum
ETIYOPIYA LEZELÂLEM TENNÛR!
Yukarıda: Cenevrede Milletler Cemiyeti   sarayı    (Karlton buradan beş on adım mesafededir.) Solda Negüs'im
damadı Ras   Kassa
oteli
yapacağımı bilemiyerek Joneve vardım.
işte o zaman, beni götüren elektrikli tren o büyük İsviçre beldesinin tertemiz garma girip durduğu zaman gazetecilik hayatimin en tatlı heyecanlarından birini duydum:
Peron üzerine ayak bastığım anda istasyonu dolduranlar, m ağdın Haibeşbtanın üç ze*ki münevveri tarafından selâmlandığımı gördüler. Başlarında Negüs'ün Ankara elçisi S. E. Dr, Markus bulunan bu heyet Decazmaç (#) Nasîbu ile Protokol şefi S. E. Lo. renzo dan terekküp ediyordu.
Elçi arkadaşlarını bana takdim ettikten sonra,
— Majeste, sizinle konuşmaktan çok memnun olacaklarını söylediler, -dedi- Tam saat I 1,5 te huzura çıkacaksınız.
Bundan çok mütehassis olduğumu söyledim ve, sanki Adis-ababa istasyonunda, Habeşista-nın mesut günlerinde sevilen bir miaafiri karşılıyorlarmış gibi me* rasü.Ti'ii bir yürüyüşle beni gardan çıkarırlarken sordum:
— Diğer gazetecilerle aynı zamanda mı kabul   edileceğim?
— Ne münasebeti -diye cevap verdi. Siz bu şerefe nail olan ilk gazetecisiniz ve sizden başka hiç bir meslekdaşınızın, hükümdarımız tarafından kabulü mütesavver değildir.
İstasyondan çıkınca bir gün evvel iNegus ün bindiği büyük otomobilin bizi beklediğini gördüm. Şarkî Afrikanm mağdur Prensi bana çok büyük bir nezaket göstermiş ve hususi otomobilini de tahsis etmişti. Az sonra, bu araba ön tekerleklerinden birinde Habeş hükümdarlık bayrağını dalgalandırarak Milletler Cemiyeti sarayı önüne vardığı zaman, sabah sabah Montreuz'den uzaklaşmış olan yüzlerce gazeteciye ait yetmiş «eksen otomobilin, Karlton oteline çıkan yokuşun iki yanında sebilhane bardağı gibi dizilmiş olduğunu gördüm. Gazeteciler, fotoğrafçılar, ajansçılar ve sinemacılar otomobil içinde beni görünce sinirli sinirli bağırıştılar... Ve ta'biî bizim kervan «menzili mak-sud» una ulaştı.
Fakat asıl görülecek şey bir gün evvel benimle üst perdeden konuşmuş olan Skotlandyard memurunun suratı idi. Bedbaht! O-tomobilin  açılan kapısından  be-
YAZAN
Nlzameddln
NAZlF
(*) Korgeneral.
nim çiktığımı ve îzzetü ikbal ile otele girdiğimi görünce başına bir yumruk vurdu ve o mahut melon şapkası yarorı yılmru oldu.
*
Habeşistan imparatoru Sama-jeste Haile Selâsiye beni, otelin ilk katındaki apartrmanın küçük fakat mükellef döşeli saJonunda kabul ettiği zaman yanında damadı Prens. Kassa vardı ve kapıdan girdiğim zaman koltuğundan kalkmak, bir iki adım ilerlemek ve elini uzatmak nezaketini gösterdi Sonra oturmama müsaade ederken güzel ve pürüzsüz bir ' fransızca ile;
— Türk matbuatının milletim ve şahsım hakkında, bütün mücahedemiz esnasında göstermiş olduğu asil alâka bizim ötedenberi milletinize karşı duymakta olduğumuz muhabbeti arttırmakla kalmamıştır, aynı zamanda bize bir de ödenmesi müşkül bir minnet yüklemiştir.
Bu sözlerine derin bir rükû ile mukabele ederken imparator, Ras Kassa'ya ahenkli bir habeşçe ile bir şeyler söyledi. Ras boyun eğerek odadan çıktı. Bir dakika sonra gözlüklü bir Avrupalı ile, yani bir gün evvel parkta gazete okuduğunu gördüğüm hâs müşavir Profesör Jess ile birlikte döndü. O zaman ilk sualimi sordum:
— Majeste... Şu anda Hafee-
şisftanda İtalya tarafından    işgal
edilmemiş bir toprak parçası var mıdır?
Salonda kısa bir sükûn oldu. Ras Kassa hafifçe öksürdü. Profesör Jess gözlükler inli düzeltti. Negüs hulyalı bir bakışı tavanda dolaştırdıktan sonra gözlerini bana dikerek şu cevabı verdi:
— Vardır.    Habeş    halkının
gönlü,
— italyan ordusunun, memleketimde hiç omu İmaya n böyle bir muvaffakiyetini nasıl bir keramete haimlettiklerini majesteleri bana söylemek isterler mi? i
— Bunu Harrar'daki ordularıma kumanda etmiş olan eski Generaliniz Vehip Paşaya sorunuz. Sanırım ki işlenen haftanın bir kısmı, çok tecrübeli ve kıymetli bar as(ker olduğundan asla şüphe etmediğim bu zata ait addedilebi-lr. Bizim bellibaşb bir hatamız
ve bir de taKsizligimiz oldu. Hatamız, birdenbire bir milyon askeri silâh altına almamızdır. Menzil teşkilâtı yoktu. İaşe işleri pek bozuk gitti. Cephedeki asker aç kalınca cephe gerisindeki köyleri talana başladı. Halk bundan mustarip oldu şüphesiz. Bir dahili m ©.t. nuniyetsizlik türedi. Fakat a-oıl felâketimiz talisizliğimızde oldu. Buna bir suikasd de diyebiliriniz. Medeni devletler taahhütlerini yapmadrlar. Paramızı aldılar, sattrkları silâhlan teslim etmedi-
jBT, İ
— Majesteleri, şahsan Milletler Cemiyetinin a^arpj}leşine iştirak edecekler mi?
— Evet.
— Majesteleri söz almak ar-zusunda mıdırlar?
I — Evet... Bir nutuk söyliye-ceğim.
| — Tecessüsümü bu nutkun esaslarına Kadar uzatmaktan sekmiyorum. Fak ait Milletler Cemiyeti üzerinde bu nutkun nasıl bir tesnn olabulecei/nî1 tarımın ettiğinizi öğrenebilir miyim;?
— Size nutkun bazı parçalarını okuyabilirim. Sualinizin ikinci kısmına vereceğim cevap ise şudur: Habeşistan hükümdarı bu nutkun akabinde bir mucize bek-lememelUedir.Maksadıtmz sadece tarihe bir vesika vermektir. Biz 53 milletin verdiği söze inanarak harbe girdik. 53 millet, bütün bir insanlık demektir. Eğer insanlık âlemi verdiği söze inanılmaması doğru olacağım tarihe kaydettirmekten utanmayacak ja biz aldan, mış olmaktan doğan azaba katlanırız.
Burada Profesör Jess ateşli bir sesle söze karıştı:
— Gazeteci efendi... -dedf Majestenin sözlerine muhatap o lacak asamble, gelip çatması mukadder büyük yangından tedeh-hüş etmiş bir takım bedbahtlardan mürekkeptir. Onlar kendi başlarının derdine düşmüşlerdir. Fakat sizi temin ederim ki bir harbi intaç etmesi mukadder olan ikftısadî ve siyasî tezatlar uyuşturucu «injection» larla nihayet bir yıl, iki yıl had devreyi geciktirebilirler... Ondan sonra... Sonra ne olacak? Mutlaka ateş başlaya, cak. işte o zaman Habeş bayrağı tekrar şeref direğinde görülecektir, kalyanın şar'kî Afrikaya İpe-rit atamryacağı gün, Habeş çocukları müstevlinin tayyarelerim' sinek gibi avlayabilirler.
Negüs bu sözleri sakin bir ta-(Devamı Sa. 6, StL 1 de) * +
m ı kav
m.
7
ÇÖl GELİNİ
Bu -gece toplanma sırası albaylarda idi. Oda sıcacık, soba gürül gürül yanıyor, odun kokusu etrafı sarmış. Sobanın üzerinde sarı bir tas var, kaynıyor. 1-çıne okaliptüs at.İmiş . Oda ne güzel. Bu oda ih:ijar kokuyor, 8ihha:l, şen bir ihti/ar    kokusu.
I'ıyı pınl parlıyan Lak »I mangala çobanın korları ahnıp içeri-bine iki üç odun daha atıldıktan son/a   albay   anlatmı>a   başladı:
— Haritaya bakacak olursanız Mardin vilâyetinin «Cizre» diye bir kasabasını görürsünüz. Bu kasaba Dicle nehrinin hemen yanında, kumluklar içinde kurulmuştur. Kasabada meşhur hikâye olan «Nuh Peygamber» in ca-
misi ve mezarı bulunur. Araziye dikkat edilecek olurea bilhassa «Şrnak» yolunda, buralarda tufanın mevcudiyetine delâlet e-decefle i^eolojEk eserler bariz bir surette farflcedilhr. Kasaba muhakkak ki, bir zamanlar bir medeniyete yuva olmuştur. Etrafında harap surlar, içerisinde büyük ve güzel bir çarşı vardır. Zaten Cizrdiler burası insanlığın beşiğidir, diye söyler ve şimdi harabesi bile bulunmıyan medreseleri ve bir zamanlar buradan bütün İslâm âlemine yayılan kültürü üe övünürler.
Bölüğüm, Dicle ndhrinin karşı sahilinde cenuba doğru uzanıp  giden çöllerde    ağaçsız bir
köyde bulunuyordu.
O zamanlar yirmi beş yaşlarında, kanı fakrr fıkır kaynayan bir İstanbul çocuğu idim. İhtiyar AKbay içini çjflcti:
— Zaten, dedi. ömrümün en güzel yıllarını, at sırtında eşkiya ve gülmrük kaçalkçıları takibi ile rakı şişelerâ arasında, babasından kalan serveti eğlence uğrunda yiyen 'mirasyediler gibi har vurup harman  sa vurdum ya...
AKbay, kemdi hikâyesinin anlatılmayan rüyaları ile mest, devam etti:
— Bölükte nazarı dikkatimi celbeden pek genç, henüz yirmi yaşlarında kadar bir gedikli olmuştu. Bursalı bü çocuktu. Kimse ile konuşmaz, daima dalgın, ciddi bir tipti. Akşamlan kaybolur, ancak üç dört saat sonra odasına döndüğünü yanan lâmbasından anlardım. Bir hudut bölüğünde bu vaziyetler tuhaf ve haıütâ tehlikeli idi. DerhaJ kaMfcİ" kata başladım. Günü, gecesine, gecesi gündüzlerine benziyen bu yerlerde  insan  neler  öğrenmez.
Hangi  gneçhulün  sırrını  çözmez
ki...
Ben de öğrendilm. Bölük merkezine bir saat mesafede bir köyün muht ar ıran kızına vurulmuş. Her aksam kızı görmiye gider, ve köyün etrafındaki bataklıkta buluşur konuşuriarmış.
Kız da Bursalıyı severmiş, fakat babası bütün ısrarlara rağmen bir izdivaca aleyhtanmış.
Bu macera bidayette hoşuma gitmişti. Zaten o zamanlar bizimkine nişanlı idim. Sevmek ve acı çekmek nedir bilmiyordum. Bu hia beraberliği ile iki gence yakından alâkadar oldum.
Sonbaharın kısa dönen günlerinden birisi idi. Kızı görmek niyeti ile muhtara haber gönderdim Yuzıbaşının muhtarın evini ziyareti o mulııUe âdeta bir heyecan uyandırdı ve muhtar civar köy ihtiyarlarının da bulunduğu bir Öğle ziyafetinde bızı ağırıamıya çalıştı. Kuzular yendi, ayranlar içildi, gideceğimize yakın bizim başçavuşun sevdalısı kahveleri getirdi. Bu, on dört, on beş yaş- |
laımda esmer kara kaşlh, kara gözlü güzel bir kızdı. Akşam, birim köye îhtiyarlarla beraber döldük. Onları yemeğe alıkoydum. Mevzuumuz hep bu iki çocuğun üzerinde döndü dolaştı.
Zaman geçtikçe bizim başçavuş solup aararmıya başladı. Muhitten biraz uzaklaştırmak, düşün cesile kendisine uzun bir vazife vererek kasabaya gönderdim.
Bir akşam sürüler köye dönerken, etrafı seyreümiye çıktığım vakit köylü kızın askerlerle konuştuğunu gördüm. Beni görür görmez, ürkek bir ceylân korkusu ile derhal uzaklaşarak kendi köylerine doğru koşup gitti. Neferlere sordum. Başçavuşun kasa. badan ne vakit döneceğini öğrenmiye gelmiş. Bunları birbirinden ayırmak olan basit tedbirimin de fayda venmediğini görünce işi daha başka türlü düşündüm ve katı kararımı verdim. Çünkü ben de ounlara artık kendimi ya. bancı saymıyordum.
Bü geceydil Yağmur sinai sin-
si yağıyordu. Kafayı çekmiştim. Bölükten kendilerine etmniyet ettiğim üç kişiyi de beraberime alarak atlara atladdc. Çamurlar içerisinde dört nala giden dört at sanki köyün köpeklerini bile korkutmuş ve susturmuştu.
Muhtarın kapısının önünde dunduk ve bir tahkikat baha nesil e muhtarı ve ailesini kaldırarak bizim bölük merkezine getirdik. Kakbim heyecandan çat-lıyacak gibi. Yanımdaki erler, bu temiz Anadolu çocukları maksadımı bildikleri için memnundular.
Beni çok seven bizim köyün muhtarı ile kansına da hafcer gön. dererek çağırttım. Erkekleri ayrı, kadınları ayrı birer odaya koy duk. Ben yanıma kızı ve bizim muhtarı alarak drsan çıktım ve doğruca başçavuşun köyde yattı- , ğı odaya gıütlk. Kapıyı çaldım. Çocukcağız dışarıya çıkıp ta bizi karşısında görünce şaşırdı. Kendisine «acele hazırlan» sana vazife vereceğim, dedim. Delikanlı hazırlanarak karşıma    di-
kildi: Emret yüzlbaşun, dedi. Hep beraber eve girdik.
Biz heyecandan sapsarı, karşılaşan îki sevdalı da heyecandan kıptkrrmızı olmuşlardı.
— Başçavuş, dedim. Başka bir şey ilâve etmeden gözlerim yaşlarla doldu. Al nigâhlın olsun* diyebildim. Acene borazanı çoğırttam. İnsanı melale sürük-liyen bir yat borusu gecenin kim bilir hangi saatinde karanlrklara karıştı. Yağmur devam ediyordu. Bir pencerede perdeler kapandı ve biz iki gölge sıcak ve aydınlık odama döndük.
Saikın bir çöl gerdeği yapılmıştı.
Dinliyenler:
— E.. Sonra, dediler. İhtiyar albay geniş, geniş güldü.
— Sonrası olur mu? Başçavuş öğleye doğru çöl gelini ile beraber gelip ekr*.i öptüler. Öğleden sonra iki genci kalabaya göndererek nikâhlarını kıydırdım^
S. S ar gut
VATA PT
7 . 2 . 941
OKUYUCU
MEKTUPLARI
Dişi Medeniyet ve Piston
4 Şnhat ta r inli sayınızda Amerikalı muharrir Roy Hllton'un medeniyet kaduılasıyor diyo bir makalesi çıkmıştı. Bu makaleyi nereden bulup ta neşredersiniz. Bizim evde bir münakaşadır bağladı. Gfı-ya biz erkekler hepimi/ haksız, hanımefendiler haklı n.ıinler. Böyle de gülüne iddia olur mu imN? Ken
di  iddialarını medeniyet  kadınla-
çıp. dişileşmekten ziyade erkeklo-
çlyor. canlıja*ıynr, barharlaşıyor-
nm- ve bayanlar da bu barbarlığa
gem vurarak onu daha feri neticeler doğurmaktan alı koy uy o Ha t ima.
Biz erkekler, zavallılar 3 gun saatlerce yol yürüyerek kırk para kâr etmek İçin çalışıyor, birimi mevki yerine İkincilere binerek, hanımefendilerimizin kürk manto paralarını biriktiriyoruz.
Ondan sonra hanımefendiler de medeniyetin d isli esmediğini İddia
e<liyorlar. Evde ekmek ııarası bulunmasa, allık pudra İçin para var dır.
Her Rün tuttururlar: «Ayol filimin kocası, karışma neler almış, neler... Senin de bu kadar tanıdığın var. Git te bir baltaya sap
ol.» i
«— Ayol hanım, pistonla Is rö-
remem, alnının terlle ne kazanırsam alır, evime getiririm» diyorsam da bana: «Aptal» beceriksiz» diyorlar... |
Medeniyeti pistonun ve kadınların elinden kurtarmak lazımdır. Makale sahibinin hele piston meselesinde çok hakkı vardır. Bugünün bir kısım gençleri her memlekette kendi meriyetlerine güvenecek yerde piston, iltimas, dayı, arka dtyip duruyorlar, bu yüzden nefsine güvenen, bir İsi kendine dert eden fedakâr, Idaeallst adamlar gitgkte azalıyor.
îçi Kazak bir Kılıbık
Adliyede:
Beş Parasız Belçikadan Dönen Bir Talebemiz
Tren Bileti Almadığı İçin Para Cezasına Mahkûm Oldu
Sultanahmet sulh birinci ceza mahkemesi dün Belçikadan Istan-bula yeni dönen bir talebeyi 2031 kuruş bilet bedeli ödentiye mahkûm etti. Davacı Devlet Demiryolları dokuzuncu işletme müdürlüğü idi. Hakim suçlunun hüviyetini şöyle teshil etmişti:
Galatada Necatibey caddesinde 313 numaralı evde oturan Memişin mahdumu 1334 doğumlu İktisat fakültesi ikinci sınıf talebesinden Murat Aka.
Dokuzuncu işletme müdürlüğü Se-vüingraddan Sirkeciye kadar ikinci mevkile gelen Murat Akadan 20 lira bilet parası istiyordu. Suçlu kendisini müdafaa ederken şunları söyledi:
— Ben kendi hesabıma tahsil için Belçlkaya gitmiştim. Belçika Almanların istilâsına uğradıktan sonra parasız ve sonra da aç kaldım. Bu açlığımız günler sürdü. Nihayet Alman httkûmetile bir anlaşma olmuş, beni ve benim Igibi iki Türk talebeyi Alman hükümeti kendi trenlerile Bul-paristana kadar getirdi. Bulgaristan-dan Türk hududuna geçince şimendifer idaresi benden ve diğer arkadaşlarımdan bilet parası istedi. Beş paramız yoktu.
Hâkim burada şöyle bir sual sordu: , ,     ¦ ;
— Edirnede trenden iner, vilâyete veyahut belediyeye müracaat ederek bir yardım temin edemez miydiniz?
Suçlu talebe cevaben:
— Şimendifer idaresine Edirneye kadar borçlandığımız için bizi serbest de bırakmadılar. Çaresiz tstan-bula kadar geldik.
Hâkim bu müdafaayı kabul etmi-yerek Murat Akayı bilet parasını ödemiye mahkûm etti.
Bundan sonra ayni suçla mahkemeye verilen iki talebe daha vardı. Bunlar gelmemişlerdi. Hakim bunlar
; hakkında da ayni mahkûmiyet kararını verdi.
Şüpheli Bir ölüm
Müddeiumumilik dün feci ve şüpheli bir ölüm tahkikatile meşgul ol-mıya başlamıştır. Kalyoncuda oturan Hilmi oğlu Mehmet Ziya isminde 44 yaşlarında bir zat dün mangalın üstünde elleri, yanakları ve kafasının üst krsnu beynine kadar yanmak sretile ölmüştür. Tabibi Adlî cesedin Morga kaldırılmasına lüzum göstermiştir. Rapor geldikten sonra tahkikata devam edilecektir.
^ Müddeiumumilik Havagazı şirketi aleyhindeki tahkikatına dün de devam etmiştir. Tahkikatı idare eden müddeiumumi muavini Kemal ile Sultanahmet birinci ceza hâkimi Reşit dün öğleden sonra birkaç gün I evvel havagazından zehirlenerek ölen Eleninin evine kadar gitmişler, tahkikat yerinde keşifler yapmışlardır, ı Keşif esnasında fen adamları da bulundurulmuştur.
Bebekte oturan BUrhaneddin isminde beç yaşında bir çocuk sıcak ' suda haşlanarak, Kasımpaada oturan 6 yaşında SUnral, Şehrcmininde Mehmet Ali Yılmaz yanarak ve Aydın isminde beş yaşında bir çocuk da tramvay altında kalarak ölmüşlerdir.
ASKER AİLELERİNE YARDIM
Asker ailelerine yapılan yardımlar ve kazalardaki tahakkuklar devam etmektedir. Bugüne kadar tahakkukların bir buçuk milyon lirayı bulduğu söylenmektedir.
YENİ   KÖMÜR  PROJESİ
istanbul Belediyesi İktisat mü-! dürlüğü şehir dahilindeki kömür , eatıçları içm yeni bir proje hazır-İ lamaktadır. \
IRTIHAL
Muallim Mustafa Namık ve Muharrir Kemal Salih'in biraderi olup mezunen tstanbulda bulunan Göynük Kaymakamı
CEVDET SALİH
dün sa^ah hayata gözlerini yummuştur. Hukuk fakültesinin eski mezunlarından olup meşrutiyet iptidalarında merhum Tevfik Fikretin müzare-retile neşrettiği (Aşiyan) mecmua-Kile matbuata da intisap etmiş ve
bilahare memuriyet hayatına geçmiş olan CEVDET SALİH, muhitinin mu habbe t ve hürmetini celbe muvaffak olmuş kâmil bir insandı. Cenazesi dün Beyoğlu Zükûr hastanesinden kaldırılarak ihtifalâtı lâyıka ile Feriköy mezarlığına defnedilmiştir. Allanın rahmetini diler, ailesine taziyet-lerimlzı beyan eyleriz.
BUGÜNKÜ PROGRAM
8,00 Program, 8,03 Ajans haberleri, 8,18 Hafif program   (Pl.), 8,45 9,00 Ev kadını - Yemek listesi.
12,30 Program, 12,33 Karışık şarkı ve türküler, 12,50 Ajans haberleri, 13,05 Karışık şarkı ve türküler programının devamı. 13,20/14,00 Karışık program (Pl.)
18,00 Program, 18,03 Radyo Sving kuarteti, 18,30 Meydan faslı, 19.3C Ajans haberleri, 19,45 Muhtelif solıs okuyucular, 29,15 Radyo gazetesi, 20,45 Temsil, 21,30 Konuşma, 21,45 Radyo salon orkestrası, 22,30 Ajans haberleri, 22,45 Radyo salon orkestrası programının devamı, 23,0') Dans müziği (Pl.) 23,25/23,30 Kapanış.
50,000   Seyirci ¦¦¦¦¦i^
HEİNRİCH GEORGE ve HİDA KHAHL'ın
Harikulade bîr sanat kudretile oynadıktan
ARABACININ KIZI
AŞKA
nın   sinemanın en büyük bir muvaffakiyeti
olduğunda müttefiktirler.
K
Sineması (Eski Ekler)
Anlaşılması Kolay
Olmıyan
Mektup
Fakat Zabıta Muharririmiz Bir Bakışta
Lâzımgelen Hükümleri Verdi
Ermenileri Kimler
NİÇİN
ve Nasıl Aldattılar? J
Zeytun'daki
Bu müstesna filmi, bir  4 üncü   vc   Son   Hafta
daha gösterecektir.
Beden Terbiyesi Genel Direktörlüğü İstanbul Bölgesi Başkanlığından direktör Feridun DİTim-tekin imzalı, 4 şubat tarihli, 415 sayılı, 210 M. S. işaretli,    aceıe
kayıtlı ve taahhütlü bir mektup aldım. Mektup almak mühim bir şey değil, günde binlerce vatandaş binlerce mektup alır. Isın, benim için değil, bir gazetenin spor sütununa geçirilmesi için mühim tarafı mektubun muhteviyatıdır. Bakınız bana yazılan bu mektupta neler var:
cBir mesele hakkında görülen lüzum üzerine şifahi sorgunuz yapılıp müdafaanız dinlenilmek için 8/2/1941 tarihine müsadif cumartesi günü saat 16 da Taksimde Sıraserviler caddesinde kâm 5 7 numaralı Bölge binasında toplanacak olan ceza heyetine müracaatınız tebliğ olunur.»
Bu mektuba hayret ettiğim ve doğrusu hiç brr şey anlamadığım için muamma dolu işler üzerinde haber almak ve toplamakta hususi meharet sahibi otan    zabıta
muharririmize verdim ve beni tenvir etmesini rica ettim. Bu arkadaş beş dakika mektubu tahlil
ettikten sonra şu kararı verdi: — Çocuğum,    bu mektuptan
anlaşılan şu kı ortada bir «mesele» var. Esasen ben kendimi bildim bileli spor teşkilâtında «mesele» eiosrk olmaz. Bu sahada, görülen içten ziyade, dosyalar tenkil eden cmesele» ler vardır.
İkincisi, benem anladığıma göre, seni sorguya çekecekler. Bun-
Zabıta Haberleri:
Yeni Bir Havagazı Faciası
Evvelki gece Beyoğlunda yeni bir havagazı faciası daha olmuş ve bir adam patlıyan havagazının alev al-masıle diri diri yanarak ölmüştür.
Hadise şu şekilde cereyan etmiştir:
Beyoglunda Hamalbaşında Çatık-kaş sokanında Saffet Bey apartıma-nrnda oturan 40 yadlarında Ziya Ay-gün. evvelki gece geç vakit apartı-mana gelmiş ve yemek ısıtmak üzere gaz ocağını açmıştır. Ocak patlamış ve Ziya muhtelif yerinden tehlikeli surette yanmıştır.
Beyoğlu hastahanesine kaldınlna Ziya, biraz sonra aldığı yaraların tesirine dayanamıyarak ölmüştür. Adliye doktoru cesedi muayene etmiş ve gömülmesine izin vermiştir.
Zabıta şehrin muhtelif semtlerinde Mustafa, Kadri, îhsan, Kemal ve Hulusi    admda beş beyaz zehir
kaçakçısını yakalamrtır. Bunların üzerlerinde bir miktar eroin ve esrar bulunmutur.
+ Beşiktaş Çöplük iskelesinde bulunan (Alsancak) motörü tayfalarından tnebolulu Salih Karabudak iskeleye kalas uzatırken düşerek başından ağır surette yaralanmıştır/- 1 ¦
—— .----f\—-
35   BİN   ÇUVAL   KAHVE
YOLDA
Dün de yazdığımız gibi memleketimize hariçten getirtilecek olan kahveler peyderpey yola çıkmaktadır. On bin çuval kahve Portsaitten yakında sevkedilecektir. 25 bin çuval kahve Brezilyadan yola çıkmıştır.
DÜNKÜ İHRACAT
Dün yabancı memleketlere yapılan ihracatımız 350 bin lirayı bulmuştur. Bilhassa Almanyaya yaprak tütün. Bulgarlstana tiftik, portakal, Ro-manyaya kestane ve iç fındık ihracı göze çarpmaktadır.
Şlmeodllercllerlıı Teşokkflrft
1200 şimendifere! namına eski Şark şimendiferleri memurlarınm davasını takibe memur edilen heyetten bir mektup aldık. Heyet, bu davayı bîta-rafanc olarak naklettiğimiz için gazetemize teşekkür etmektedir. Her hadiseyi olduğu gibi sütunJanna aksettirmek bir gazetenin esas vazife sidir. Okuyucularımızın bizden beklediği bu vazifeyi daima hakiki çeh-rcslle göstermemiz kadar tabii bir şey olamaz.
da, bana kalırsa, tamamıle haklıdırlar. Hop sen onları gazete sütunlarında sorguya çekecek değilsin a, elbette ortlar da böyle bir gün seni bir odaya kapatıp sorguya çekmek ıstıyecekler.
Üçüncü nokta: Yine benim anladığıma göre, sorgunu tahriri değil, sh<*n i yapmak istiyorlar, ı Çünkü ne olur olmaz, malûm a, Fransızların bir sözü vardır: tSöz uçar. yazı kalır*. Senin sorgundan bir eser kalmasını istemiyorlar demektir.
Dördüncü nokta: Mektuptan 8 sub.ıtın cumartesiye tesadüf ettiğini öğreniyoruz . ki benoe bu en mühim meseledir - Böyle bir davet har/ta tatili kanununa mugayirdir. Cumartesi öğleden son-« ra mahkemeler bile kapalıdır.
Besinci nokta: Yine mektuptan I anladığıma göre seni ceza heyetinin huzuruna çıkmağa ve müdafaanı yapmağa davet ediyorlar. Demek ki sen bir suç işlemişsin ve onlar da sana ceza vermeği evvelden tasarlamışlar, öyle ise bu noktayı tahlil edelim. Sen faal bir sporcu değildin,    hakem
değilsin, şu değüejn, bu değilsin, sadece bir spor yazıcıyısın. Şu hal. de tevehhüm ettikleri suçu ancak tenıkit yazılarında işletmiş olabilir, sin. Tenikitlerın doğru ise buna tahammül edip üslerini düzeltsinler. YanLıs. mc cevap vermek cesaretini göstersinler. Eğer bunların haricinde matbuat usul ve âdarbına ve matibuat kanununa aykırı bir iş yaparsan esasen ışın
Maarifte:
Türkçe Istılahlar Tesbit Edilecek
Bazı profesörler tarafından Türk lisanı, imlâsı ve ıstılahlar hakkında Türk Dili Tetkik Kurumuna altı muhtıra verilmiştir.
Bu muhtıralarda bilhassa şunlar yazılıdır: Türk lisanında ön»ckten ziyade, son-eklerc ehemmiyet verilmelidir. Lisanın bünyesine uymıyan bir takım ön-ekler kabul ederek lisanımızı garip bir şekle sokmakta manâ yoktur. Lisanımızın zenginleşmesi için biihassa son-eklere ehemmiyet verilmeli, bu sahadaki tetkikleri Selçuk ve Osmanlı türkçesinden baslıyarak gök türkçeye kadar ileri-letmeli ve bulunacak yeni son-ekleri lisanımıza sokmalıdır.
İmlâ meselesine   gelince:   Iştikal* şeklini bozacak imlâdan bir an evve1 vazgeçmemelidir;  bir misal olarak İçtimai kelimesindeki «ç» nin yerine «c> kullanılmalı ve kelime «içtimai olurak yazılmalıdır. Fransızcadan il ml dile alman abstre kelimesi, hale apstr6 şeklinde yazılmaktadır ki, bu da, doğru delildir. Kelime: Abstrt olarak yazılmalıdır.
İstılahlar hakkında da şu fikirler ileri sürülüyor: Birçok milletler tarafından müştereken kabul edilerek kullanılmakta olan İlmi İstılahların yerine yenisini icat etmiye kalkmaktan ziyade bunları oldufru gibi almalıdır. Bilhassa müsbet ilimlerde büyük bir zarurettir. Lisanımıza geçmiş olan arapça ıstılahlardan yaygın ve İmlâsı türkçeye gelenleri olduğu gibi bırakmak, diğerlerinin yerlerine eski ve yeni türkçeden bulunacak kelimeleri kabul etmek doğru olur.
Bu meseleler üzerinde çalışılmaktadır. İşin lisanımız üzerinde müessir kararlarla neticelenmesi kuvvetle muhtemeldir.
TALEBE VELİLERİ   RAHATSIZ EDİLMİYECEK
İlk    mektep    başmuallimlenııdon mürekkep bir komisyon dün, İstanbul birinci ilk okulda Maarif müdür muavini Mansur Tekinin riyaseti altında toplanarak mekteplerce çocuk velilerine yapılacak tebligat, onlar için tertip edilecek müsamere ve muşa habelor    hakkında    görüşmüşlerdii Kati bir lüzum olmadıkça talebe velileri mektebe davet edilerek rahatsız edtlmiyecek, İkinci derecede meselelerde velilere    tebligatla malûmat verilecektir. Ayda bir tertip edilecek musahabe ve   müsamerelerde umu ml terbiye meseleleri üzerinde konu Bulacaktır.
onlara değil, Müddeiumumiye düşer. '
— Peki netice?
— Netice: Cumartesi günü daha mühim olan gazetenin iğlerini bitirdikten sonra randevuların varsa onları yerine getir, rahatına bade. Onların cumartesi ne yap-
I tıklan pazar günü meydana çıkar, biz de tekrar bu «mesele» ye avdet ederiz.
Kemal ONAN
Yüz Numaralı biçil Talimatnamesi Yine Değişti
Bedel Terbiyesi Genel Direktörlüğü idmancıların ancak seneden seneye krüp değiştirebilecekleri hususundaki 99 numaralı talimatnamesinden sonra 100 numaralı bir kararla her hususta ser. beşti vermişti. I Bu defa yeni bir emirle yüz numaralı karar tebdil edilerek 99 numaraya rücu edilmiştir. Yine tesciller ağustostan ağustosa yapılacak ve klüp değiştirenler busene bekleyecektir.
Bu emir kombinezonlarla yek-diğerinden oyuncu alan klüpleri müşkül bir vazıyete sokmuştur. Serbesti hakkındaki kararla klüp değiştirenler bu mevsim içinde yine eski klüplerine karşı oynaya-mıyacaklardır.
Hatayı anlayıp dönmek neka-dar iyi ise, yeni bir talimatname ya/pamıyarak eskiye rücu da hay-, ret edilecek brr hâdisedir.
İhtilâller
Zeytun Şehrinin Tam Dört
Asır Süren Kanlı Bir ihtilâl Tarihi Vardır
Anlatan: Pantikyan — Yazan: M. Sılır
[Tercüme ve iktibas hakla mahfuzdur]
ILLMACA
g t S 2 j
Soldan nağa: 1 — Sovyet Cumhuriyetlerinin merkezi - Bir uzvumuz, 2 — Alaturka musikide bir parça -Köyün büyüğü. 3 — Sert - Pertavsız, 4 — Hareket etme - Bir kaza merkezi, 5 — Ceylân - Haliçte bir 6emt. 6 — Kese (hastalık tâbiri) -Put, 7 — Zaman - Büyükler. 8 — İstırap - Eklet, 9 — Bir gramer tâbiri - Pencerelere takılan seffat şey,
10 — Kulak ver - Peynir, 11 — Yarı - Pek az mikdar.
YuKa.dm Algıya: 1 — Vefakârlık - Mağara, 2 — Meşhur bir keman artisti - Meşguliyet, 3 — Meşhur ve eski bir Yunan şairi - İrade. 4 — Temiz - Zıddiyet, 5 — Rabıto edatı - Son, nihayet - Eski alfa-I bede bir harf, 6 — Yerini bulmak,
7 — Taahhüt - Kapı - İfrazat. 8 — Ezana göre - Nota, 9 — İsyan edenler - Toplama, 10 — Bükelim - En
11 _ Nota - Balık.
DÜNKÜ BULMACAMIZIN HALLİ
Soldan Sağa: 1 — Erzincan - Ak, 2 — Miat - Arasta, 3 — Ecvet -Sim, 4 — Kâin - Çık. 5 — Semaver, 6 — Acemi - Reha, 7 — Re - Araka,
8 — Rekâket - Ez, 9 — Rehayab -Ana, 10 — Emirc - Ani, 11 — Selât-
Batak.
Yukardan Aşağıya: 1 — Emektar-
Res, 2 — Rica - Cereme, 3 — Zaviye - Ehil, 4 — İten - Makara, 5 — Sirayet, 6 — Ca - Çe - Aka, 7 — Artrm - Kebab, 8 — Na - Karat -Na, 9 — SS - Ve - Ait. 10 — Ati -Ehven, 11 — Kamara - Zamk.
DOĞUM
Gazetemiz Kozan muhabiri v© belediye encümen âzasından Emin Kurtoglu arkadaşımızın dün bir erkek evlâdı dünyaya gelmiştir.
Osman Tufan Kurtoglu adını alan yavruya uzun ömürler diler, babasını ve anasını kutlularız.
ZAYt — Evanglliya N. Ksantaki merkez Rum kız orta okulundan aldığı şehadetnamesini zı yi etmiştir. Bulanın insaniyet namına matbaamıza göndermesi rica olunur.
İsin iç yüzü böyle olmakla bera-oer Rusya hükümeti, Ermenileri ken llsine İlticaya mecbur etmek, aman Jiletmek için Osmanlı idaresinde bu-unan Ermenilerin daima aleyhine hareket ediyordu. O güne kadar yapılan bütün ihtilâl ve katillerde, Ermeniler daima Rus siyasi memurlarnı aksi muamelelerine maruz kalmışlardı. Hattâ, Ermenilere karsı yapılan şiddetli muamelelerde Rus konsolosları Osmanlı hükümetine yardım etmişlerdi. Ermenilerle Kürtler arasında vuku bulan mücadele ve müsademelerde, Rusya hükümeti Ermeni milliyetçilerine hudutlarını kapamış ti.
ingiltere hükümeti, ihtilâlin sebeplerini, kendi noktai nazarlarına göre, meydana çıkarrnca Abdülhamidi ve Babıâliyl ithama kalkışmıştı. Bu Ittihama Fransa da iştirak eyliyor, Ermenilerin emniyetini muhafaza i-çin İngilizlerin taleplerini Fransız- ] lar da Utizam ediyorlardı.
Abdülhamit, istenilen bu İslâhatı geriye bıraktırmak, Avrupa müdahalesine karşı koymak ve bilhassa İngilterenin Ermeniler üzerindeki nü fuzunu kırmak için boş durmuyordu. Bir taraftan bu İslâhatı yapmak İçin kendilisinden tedbirler almış gibi gö rünüyor, diğer taraftan da Kürdls-tandaki Hamidiye süvari alaylarını tAnzim ve son sistem silâhlarla teçhiz ediyordu. Açıkçası. Ermeni komitalarına göz açtrrmamaga uğraşıyor, fesatçılara tam bir komitacı gibi mukabele ediyor ve onlara ibretli ve tesirli dersler veriyordu.
AbdUlhamidin bu dolaşık siyaseti karşısında patrikhane ve komitalar da boş durmuyorlardı. Patrikhane, Istanbulda ecnebi devletleri şiddetle müdahaleye mecbur edecek bir hareket hazrrlryor, komitalar da Anado-lunun muhtelif yerlerinde yeni yeni isyanlar çıkarmrya, ortalığı yine kana boyamrya ugTasryorlardı.
Zeytun İhtilâlleri
Ermeni ihtilâllerinde, Zeytun kasa-bfismm ve bu kasabanın yetiştirdiği kanlı fesatçıların büyük rolleri olmuştur. Bu sebepler, takip ettiğimiz 1895 yılı esnasında Zeytindeki hareket hakkında malûmat vermeden evvel bu fesat diyarında daha evvel vu-kubulan hâdiselerden kısaca bahsetmek her halde faydah olacaktır.
Zeytun şehrinin tam dört asır süren kanlı bir ihtilâl tarihi vardrr 1545 tarihinde Zeytin şehri dört büyük mahalleden ibaretti. Bu mahal-! lelerden her biri (İş Han) adı verilen nüfuzlu abalar tarafmdan idare edilirdi. Zeytun civarmda sakin bulunan Türk köylüleri, o zamanın birer pren sı addolunan bu ağalara vergi verirler, âdeta birer muti köle gibi onlara hizmet ederlerdi. Osmanlı hükû meti, 1895 senesinde bu ağaların hüküm ve saltanatlarına nihaye* verdi ve o tarihten itibaren de, o havalide esasen hiç eksik olmıyan is-van hareketleri büsbütün şiddetlendi.
Bu tarihe kadar yapılan isyanlarda rol oynıyanlar arasında papas (Arzaron Melekyan) ve Galatadaki büvük Ermeni mektebinin yetiştirdiği fesatçılardan (Harut Çakn-yan) ön safta bulunan fesatçılardandrr. Zevtun Ermcnilerine istiklâl fikrini ilk olarak aşılayanlar bunlardır. Ke-fcork Apartiyan, papas Karabet Şahnazarvan, Babik Paşa da, biri-birinl  takiben Zeytun  ve havalisini
kana boyayan elo basılardandır.
Zeytun fesatçıları, 1861 senesinde Fransız imparatoru üçüncü Napolyo na bir IsUrhamname takdim etmek süretkârlıgmı göstermeleri de, ihtilâl tarihinde kendüerine kara bir şöhret yapmışlardır. Bu istirhamname-de 70 bin Zeytinli kahraman Ermeni narama Zeytinin istiklâli iatenümiş, Napolyonun müdahale ve muaveneti dllenllmiştL Bu işte ön ayak olanlar Mısır, İzmir, Adana, Trabzon, Erzurum havalisindeki Ermenilerden külliyetli miktarda para toplamışlar, ps ra sahiplerini meşhur Ermeni sairlerinden (Beşiktaşyan) m, içinde ihtilâl ve istiklâl şiirleri bulunan bir risale ile aldatıp oyalamışlardı. Bu paraların bir kısırımı Istanbula gönderdikleri heyetlerle Parise yolladıkları Kegork Apartiyan ve papas Karabet Şahenzaryan.m seyahatleri uğruna harcamışlar, geriye kalan miktarını da, emsalleri gibi, deve yapmışlardı.
Napolyon, bazı siyasi icaplarla, kendisine takdim edilen bu istirham-nameyi, fesatçıları ümide düşürecek tarzda kabul etti. Hattâ gayelerine kavuşturacağını vadeylemekten çekinmedi. Fakat, pek az bir zaman sonra, yapılan dileğin manasızlığını dilek sahiplerinin hakiki maksatlarını öğrendi ve dileklerinin tervicine zaman ve siyasetin müsait olmadığı mazeretini ileri sürüyordu.
1895 yılında yapılan ihtilâlde de. başta yine Babik admda bir serseri olmak üzere sayılı zorbalardan meşhur Agas, Nişan, Karabet, Hrraçya, adlarındaki Hınçaklar ön ayak oldular. Bunlar, patrik İzmiriiyandan aldıkları dört yüz lira üe Zeytine gel-düor. İlkönce kasabada sonra da köy lerdeki zenginlerin kasalarını, keselerini didiklediler, fikirlerini de şöyle zehirlediler:
— Bu defaki hareketimizden eli boş olarak dönecek değiliz. Çünkü, Avrupanm bütün siyasileri, nüfuzlu münevverleri bizimle birliktir.
Dediler ve ihtilâl esnasında kendilerine muavenet için İskenderun limanında büyük bir devlete ait muazzam bir filonun bulundurulacağı yalanını da söylediler. Zeytinliler, bu yalanlara da inandılar, baş eğdiler ve silâhlarını kapıp dağ; köylerinden şehre indiler, thtüâl tam kırk beş gün devam etti. Alman netice Zeytinlilerin akıllarını başlarına getirdi Ne çare ki, atı alanlar da Üsküdarı geçmişti. Çünkü, istiklâl taklan tahayyül edenler karşılarında kurulmuş dar ağaçlarından başka bir şey görememişlerdi. Ihtüâli körükliyen-ler, idare edenler hep savuşup kaçmışlar, toplanılan altınları da, her vakitki gibi. beraberlerinde uçurmağı unutmamışlardı.
Bu büyük ihtilâlde Partoğum. Baron Agasyan, Avak Çarık yan, Naza-ret Çavuş, Yeni Dünya Agyazar. Batog:lu Serkis. Haci Artin Tersme-kisyan, Aşık Nişan. Baron Hraçya. gibi başı dönük Hmçak ve Troşak fedaileri, yaptıkları zulümler, gösterdikleri vahşetlerle beşeriyetin yüzünü kızarttılar ve Ermeniliğin de istikbalini büsbütün kararttılar.
Samsunda da ayni veçhile ihtilâ harekeleri devam ederken Avrupada-ki Hmçak, Troşak ve Amerikads neşrolunan diğer ermenice gazeteler de, her nüshasmda Osmanlı hükümetine, Türk milletine ateşler püskürü yor, Avrupa efkârmı Türkiye aleyhine çevirmek İçin bütün kuvvetler ile körüklüyor, körüklüyor!ardı.
¦3
SORUNUZ
ÖYLİYELIM
Vücudumuzda Kaç Kemik Vardır
Fatih orta okulundan bir talebe Koruyor: İnsanın vücudunu Uşı-s. ıı lakelerin üzerinde kıkırdak kemiği var mıdır? Bu İskelet ka$ kemikten yapılmıştır, bu kemikler rin hangi tarafında kıkırdak komiği bulunur? Lütfen covap verir misiniz?
Cevap: İnsanın vücudunu taşıyan iskelet adlanmış olarak iki yüz sekiz kemikten yapılmıştır. Bu kemiklerden başka küçük parçacık olarak 12 kadar kemikçik vardır, iskeletin kemiklerini teçkü c-
den bu kemikler üç kısımdır. Bunlardan bir kısmı uzun. bir kısmı kısa ve bir kısmı yassı kemiklerdir. Kemiklerin uçları kıkırdak kemiği ile örtülmüştür. Bu suretle biıibirlerile bağlanmış olurlar. Kıkırdak kemifLnde diğer kemiklerin terkiplerinde toplanan kireçli tozlardan pek az bulunmakta olduğu için kemikler sert kemikten daha yumuşak ve sünger gibi bir depoya maliktir. Sıcak suyun içinde yumuşar ve lâstik gibi bir hal alır.
MERHUM
MİRALAY
SADIĞIN YEGENi
f TELGRAF, TEL
N HA
RL
ibrahim Alâeddin
NL
Tl YOR
Y azan:
Kemal ONAN
1
Tam yirmi yıl vatan hasretini çektikten sonra, büyük bir sevinç içinde memıeketc dönen fakat havasını bue doya doya tenetKis. eümeden gözlerim hayata yuman afbay badiğin yeğeni B. ibrahim . Aiâettm ile konuşmağa gidiyorum.
Hayatının en az 50 yılını fırka mücadeıeierilc geçirmiş, ömrünü bu yolda çürütmüş bir adamın hatıralarını en yakın bir tanıdığından dinlemek merakındayım.
Ortalıktan el ayak çekilmiş, gecenin saat tam birinde, Sirkecide Ozıpekpaiasın merdivenlerini üp manıyorum. Otelin gece nöbetçisi bir köleden çıkıyor ve gözlerim uğuşturarak bana:
— İNereyc beyim? diye soruyor.
B. ibrahim Alâettini göreceğimi söyıedıgım zaman bana yirmi yedi numarayı gösteriyor.
Oldukça iyi döşenmiş otel odasının bir kösesinde Bay İbrahim Aaâettinı bir dosyayı tetkikle meşgul buıdum.
bir baba kardeşini kaybetmekten mütevellit ıstırabı yüzünden okunuyordu. Beni görünce boğuk ve titrek bir sesle:
— Buyurun, oğlum.
Diye yer gosteroı. Karşı karşıya konuşuyoruz. Amcasının Meşrutiyetin ııanı için yaptığı büyük hizmetleri anlatıyor, ve sonra ilâve ediyor:
— Miralay Sadık basit ve orta derecece ve bazı gazetelerin yazdığı grbi kalender mizaçlı bir adaım değildi. Me*rn seciyesinin yanında kuvvetli bir zekası ve etraflı bilgilen vardı. Arapça, ban. sızca bilir ve bu diüerdfcn esaslı kitaplar okur, Arapm tasavvuf metinlerini, garp ruûr âleminin yu'Ksek feıseîı kanaatlerile uğraşırdı.
Pek iyi yazı yazar, mükemmel resim yapardı. Bunların hepsinin üstünde de zekâsı, psuuoiojık ve metafizik meseleler üzerinde  bir
auzıye ışıerdL
iki hatası vardı: Birisi inatçı ıdı. Koiıtiaanın icap eUardıği intı-bak kaouıyeÜnden mahrumdu. Luzumunaan tazıa dürüsttü. İkincisi de; Halveti denilen tarükate mensuptu- Bu tarikatın verdiği htsıerı poııiıka hayatında da tat-Ouc eımek sevdasına düşmesi idi. oıyası hayatının en parıak günlerinde buc yaınız tekaüt maaşı ile
geçinirdi.
masanın üstünde bir mektubu
gözüme ıiışıı. benim o tarata doğru diK^atu duucatn baKtıgımı görünce:
— Amcamın yazdığı son bir mektup, oedı. Ve bana uzatarak:
— Yazabilirsiniz, diye ilâve etti
lş*ıek bir yazı ile yazılmış şu yedi sdkız satirlik mektubu aynen şuraya arıyorum:
«Azizim AJaettinim: Mesuliyet muz tç ve bilhassa buhranlı zamanlarda ıstırapaverdir. Bir meatup alıncaya Kadar sizden bir şey sormamağı muvank buluyor, meşguliyetleriniz arasında tasdi etmekten ihtiraz duyuyorum. Fakat Reisicumhura takdim edilecek anzanın süratle tebyiz ve irsalinde gotterıimış olan isticale nazaran, arada geçen hemen iki aylık bir fasılaj muhaberenin mucibi endişe olacak derecede uzunca görünmüş olması beni endişeye düşürdü.
Ziyade değil, yalnız bîr iki satırlık if'arınızla beni sıhhatinizden haberdar etmenizi rica eder. Çözlerinizden öperek devamı atıyet ve selametinizi temenni ederim yavrum.
Amcanız Sadık
ibrahim Alâettin, gözleri dola-
İTİZAR
Evvelki günkü havımızda yanlışlıkla muharririnin lınza*ı unutulan «Türk hayatiyetinin yüksek sırrı» başlıklı yazının Nunret Köymen tarafından yazıldığını kaydeder, özür dileriz.
Merhum miralay Sadığın cenazesi musalla ta>ında.
rak,
im Ve Karacaahrnette toprağa    bırakıldıktan    sonra
uk bir tekaüt maaşı verileceğini de emir buyurdular.
Konuştukça en yakın bir adamını, bir baba kardeşini ebediyen kaybett.Tiekte ileri acılarını dahi çok derinleştirdi J mi anlıyordum. Kendisine teşekkür ederek ayrıldım.
Gecenin saat ikisinde Ankara caddesi yokuşunu tırmanarak matbaanın yolunu tuttum.
Albay Sadığın cenezesi dün öğlede   Numune    hastanesinden
saldırılarak Karacaahmetteki mak beresine gömülmüştür.
yine anlatmağa başladı:
— Bu mektubu aldım. 2 I kânunuevvelde onun arızası Reisicumhur hazretlerine takdim edü-di. Eski tanıdıkları, karakterinde-ki metaneti, ahlakındaki dürüstlüğü ve 1908 inkılâbındaki hizmetlerini takdir ettikleri bu ihtiyar vatan ve inkılâp adamının yabancı illerde büyük bir ihtiyaç içinde yaşamasına çok üzüldüler, büyük yaratıjrmş insanların bu türlü teessürleri de büyük eserler meydana getirir. Millî Şefin her turlu insanirk ve kahramanlık meziyetleri gibi ahlâkı ve ulüvvüce-aabı hakkında bu jestleri bir men-kibe teştkU edecek derecede kuvvetlidir. Bülkreş büyük elçiliği vasbtaeile merhum miralaya tebliğ ettikleri emir, onu hem yıllar-danfberi ezildiği manevî ezadan Kurtarmış, hem maddi refah içinde çok sevdiği memleketine dönmesini mümkün kılmıştır.
Biçarenin vapurda kendisini karşılayan oğluna Uk sözü; o büyük adaıma. Reisicumhur hazretlerine minnet ve şükranlarını ar-zelmek üzere derhal Ankaraya gideceğini soyıemesi oldu. Bir kemik küıçesi halinde zayıf olmasına rağmen bu azimde idi.
— Sız kendisııe hiç görüşemediniz mi?
— Kendisinden telgraf aldım. Daha geçen hatta gelecekti. Ro-manyadaki vaziyetler dolayısile vapura yetişememışler. Köstence-
de rutubetli bir yerde kalmak meobunyetinde kalmışlar. Anjin daha ziyade artmış. Dün sabah kendisini karşılamak üzere İstanbul^ geliyordum. Tren geç kaldı. Vapur gedmiş, kendisini Kadıkö-yündekı eve götürmüşler. Ben de gittim. Beni görünce ilk sözü şu oldu:
— İ.şte istedin, geldim. Ne bekliyordun, ne buıdun: Bir kemik külçesi.
Hakikaten bir kemik külçesâ haline gelmişti. L>ok'toru getirdim. Derhal hastaneye kaldırılmasını söylediler. Hiç itiraz etmedi. Hastaneye yatırdrk. Ve o-rada yirmi yııdır hasretini çektiği vatanının havasını bile doya doya teneffüs edemeden 82 yaşında olduğu halde bu dünyadan göçtü gitti.
— Yüzellılikler hakkındaki af kararı çıkınca neden derhal gelmedi?
— O mücrim olduğunu kabul etmiyordu. Hattâ bana yazdığı bir yazıda: «Memlekete affedilmiş bir mücrim sıfatile gel/melk» vatan haini damgasını taşımak ve bu şekilde vatana dönmek istemiyorum. » diyordu.
— Millî Şefimiz merhumun gelmesi için de büyük yardımlarda bulunmuşlar.
— Evet evvelâ, beş yüz lira gönderildi. Daha sonra iki bin i-r<ı yollamak lûtfunda bulundular. Hayatının son günlerini refah içinde geçirmek için yüz eJli lira-
mgi.ter.yj
(Başı 1 İncide) **
lemdktedirler. Hangarlar Ingiltereye gönderilecek muhtelif emtia yığınlarile dopdoludur. Bunlar arasında üstleri katranlı ve kalın bezlerle örtüıü dağlar gibi yükselen harp malzemesi vapurların ambarlarına yüklenme saatini bek içmektedir. Mouörieri çıkarılış tayyareler, tüfekler, mitraiyözier, mermiler, infilâk maddeleri ve kimyevî maddeler başlıca malzeme yığınlarını teşkil etmektedir.
Kooseveıt Acele Ediyor
Vaşington, 6 (A.A.) — Reisicumhur Hoosevelt, harp malzemesinin kiralanması hakkındaki kanun lâyihasında gösterilen yar. dimin Ingiltereye süratle yapılması için dün tedbirler almıştır. Yardımın yeni saı'rvası, Hariciye Nazırı B, Cordell Huil, Harbiye Nazın B. Stümson, Balhriye Nazırı albay Knox, Generkuıfmay reisi General George Mar^haıi ve Deniz harekâtı seti Amiral Stark'ın iştirak ettiği ve Reisicumhurun riyaset eylediği uzun ve gizli toplantıda mValKcrc edıvmıştir. Beyaz saray mahfillerinde söylendiğine göre, Reisicumhur Roose-vefct'in askerî müşavirlerini bu gizili toplantıya davet etmesinin sebebi şudur: Reisicumhur, istilâ tehditleri tahakkuk ettirilmeden evvel Ingiltereye harp malzemesi gönderilmesini temin için kanun lâyihası parlamento tarafından kabul e^jlir edilmez tatbik mevkiine konuimasi.ni arzu etmek tedir.
ıB. Roose* elt, mebusan meclisinde iki gündenken müzakere e-dilmekte olan kanun lâyihasının cuma akşamı katiyyep reye konulması hususunda ısrar etmektedir.
ALBAY DONAHAN KUDÜSE
VARDI I
Kudüs, 6 (A.A.) — A/merika Cumhırrreisi B. RooseveU'in hususi murahhası B. Donahan bugün Kudüse gelmiştir.
B. Donahaj), İngiliz fevkalâde komiseri Mac Michael ile görüşmüştür. I
Radyo gazetesi
(Başı 1 inolde) +
dildiğine dair Londraya btr rapor gelmiş. îkinel haboro göre Almanya, asker geçirmek İçin Bulgaristanı sıkıştırmaktadır.
Bundan sonra, Reutcr ajansınm havadisten ziyade bir mütalâası gelmiştir ki bunda, Bulgarlstana, Ro-manyanın akıbetine bakarak ibret alması tavsiye olunmaktadır.
«Almanların,   Bulgarlstana bUyül-mikyasta nüfuz   ettiklerine dair bl* çok emareler vardır. Seyyah kıyafV tinde   bir çok   Almanların   geldif malûmdur.
«Dikkate lâyıktır ki Londra rad" GU, her   neşriyatında   Bulgarlfltn-her türlü tazyika boyun ejmlyec ni tekrar etmektedir.
«Dlfcer taraftan Bulgar radyos»' ziraat nazırının çekilmesinin hark politika ile alâkası olduğunu redde* mektedir. Hattâ ziraat meselesi' alâkası olmadığı söylenmekte^' Bulgaristanm bir ziraat siyaseti w-dır. her nazır bunu takibe mccbur
¦İtoft ¦ v  i,    'iK.y    r.,; -     a
«Kudüs radyosu ise, ziraat nazr-Baprriyanofun İstifasını. Alman taz yrkr Ue alâkadar görüyor.
«Yine bir habere göre, hükûme* Dartisine mensup 17 mebus, başvek'1 den istifanın sebebini sormuşlar. r da. bunun sebeplerini anlatmış. Bu1 gar radvosıı. başvekil tarafından V* HJâtf izahatın neden ibaret olduğu*-bitirmemiştir.
¦tste, Balkanlar   vozWeti hakk^ da söylenecek söz ve haberlerin İtaUÎ... Bunun inkişafı için bir !»•' ptîn beklemek lâzımdır...
Sövlemlye lüzum yoktur ki bür**-Ba'kan devletleri   vazivetl pek v» kından ve büyük bir dikkat ile tabetmektedir.
D»*er taraftan. Londrada bulun»-Romanvalılnr bir beyanname neşret-
mislerdir:
1 — Romanva kralı Miselin irade
sine hâkim olmasının temini,
2 — Tabiî hudutların temini,
3 — Kanatsız ve şartsız istiklâl.
4 — Milletlerin   hakkını tanıya bir Avrnna niramr İrinde İş birli** Londra radvosıı. bu haberi verirken Buleartstanm dikkat nazarmı çekmektedir.. .»
M^-oo^-, . Fransa «Vichv hükrlmetl ile Almanya arasındaki   müzakereleri   örten   esrar henüz eözll'memlstir.
«Amiral Darlan VIcJıv fle Paris wrnc.-hn rneklk cîMo»m*kt*dır. Mn« ılfIh, Mnr(»Mİ PAfoin'in rivaseti altında tonlr\nmı«trr. rtfmdlı Amiral Darlan. PAtain'in tekliflerini Parise götürecektir:
1 — Lavai'in    Vlchy    hükümeti
içersine aim«ea*f,
2 — LavaHn. ka^*nov6 aİTnropQİle Intfmr   n^Mtlkasında   bir değişiklik
olmTvaca*r.
Bunlar hon ta>>r/.i"rf*n    Ihar^ttlr
VpIhtz. Lava! k^Hineve almmca F^^^don II» d***»* nazrr çekilecektir ve Mareşal Pötain tarafmdan 4 narrrdan m!lr^^ bir direktuvar ksb»«»«>1 knnılarftkffr:
nQhii(vp: T,»vaV h«r|cive: Budtıan-bobHv^r Amiral Darlan ve harbiye-Çeneral.
«VlohVde müzakereler devar^ edefkerl Almaninr. radvo nesrlvn*-' ile P«*tnln üz»Hnd» t»«lr icrasına ça-İT«nrt«ktRdrr. Frnn«7»«rR, frnnsızc« fcTtoT> Ad*n Stııt»jart radyosu şunlar*
sö"i"ml«Mr:
«FVanfl»7iar unutmamalıdırlar V Fransa Ue Almanva arasında sııl^ yoktur, mütareke vard'r. Fransa. Ai-manvava emnlvet ve itimat telki^ etmelidir. Alm«nva, Franaava kar«-merhamet poM*lkası takin ediyor Fak«t. Fransa buna elverişli hareke*
otmlvor...»
«Rır Aim^nvanm. n>morAke nart-
ı----, M*jMfi*<«-*-*«ir -'",*J-ı ima ediyor.        İngiltere - İtalya
«İngiltere ile İtalva aracında boz»
temaslar başlamıstrr. Eski maliye nazırlarından Kont Volpi pûya. 200 bin kadar ttalyan muhacirinin Ha-bcşlstandan memleketlerine dönmelerini temin için İngiltere ile temasa çalışmaktadır.
«Bir habere RÖre Volpi Vlch^de-dlr. Dlger bir habere göre de. İspanyada veya Portekiz'le İngiliz şahsi yetlerlle müzakereler yapmaktadır.»
— Radyo Gazetesi —
H^caıiı Hadiseler
* (Ba.71 1 incide)  XX
delilik olur. Bu itibarla kuvvetli ihltimal. A'lmanyanın yıldırmak yolile ve ağır bir yük ödemeğe meydan kalmadan nc koparıısa koparmağa çalınacağıdır.
Bununla beraber biz îplidadan-beri en uzak ihtimalleri de hesaba kalmış, ona göre tedbir almış bulunuyoruz. Balkan kapıları yoklanırken,  gözlerimizi    en  büyük
Nehirlerin Taşmas
Felâket Halini Alıyor
Gediz, Akçapınar, Kumçayı, Küçük Menderes, Porsuk, Meriç Suları Birçok Zarar Yaptı
Ege Ovalarından Bazıları Sular Altında
mm
Eskişehir m
gönderdiği   yuKarıdaKı   resimler   Porsuğun   taşmasile   Eskifehirin   imar altında kalan evlerini gösteriyor
Jrmir, 6 (A.A.) — Bir kaç fcOİnderv'öeri Lge mıntakasının muh ıcıır yerlerine yağan şiddetli yağmur ve sellerden Dazı tahribat oı-muş ve tren seyrüseleri durmuştur.
Bu yüzden dün lzmire gelmesi oekıenen Amtara ve Arypn postası ManısaOa ve İzmırden tvare-a.et eden bandırma postası da E-miraıem - IViuraoıye ısta^yonıarı arasında suıar içinde beKiemek-tedir. Manisa dagıarındaKi kana. rın erimeğe başıaması yüzünden seylâ'p tenıı'Kesınden endişe edıl-•nekLedır.
Geci'iZ nehri yükselmiş ve bütün çaylar t a janttır. Kutanın ^e-yıtali mahaılesı z*t &aaıtenaen sular içindedir. J3ır, pv çöi&mü|a bir çocuk <¦!,,..»/ altında kaıaralc ölmüştür. Alaşehir - is.u*a arasında muvasala k esi. m ıştır. Miaşenır-den tarvnK eotlen bir imdat eıtıpi ovayı kapııyan suıarın ıxi metreye yükselmiş olmasından ucrıemeğe muvartak olamıyarak geri dönmüştür. Seylâp tehdidine maruz bulunan Alaşehirin Balcıköy halkı jandan.Tvalar vaeıtasiıe tahliye edilmiştir. Sular Manisa . Alaşehir şroaesini müteaddit noktaların, dan tahrip etmiştir. Turgutlunun Alkçapınar payının suları sedieri yr'karak ve yeni mecra bularak Urganlı köyünü tehdide başlamıştır. Sular şimdi Manisa ovası- j
na gelmektedir. Kumçayı Akhisa-rnı deyoba köyünü basmışsa da zayiat "oktur. Sazo'ba ve İ>elenci ovası tamamen bu altındadır. Ma. nisa vaiıaı alınan tedbirleri yakın, dan idMp etmoKtedir.
Manasa - M'kh ar arasında 19, 20, l I inci kuornetreıerde Kum-çayının su*arı şoseyi 25 - 40 santim yufAâ-e'ıCiiğınae aşmağa başla-a.ğmûan bu yoı üzerınae otoi.no-oia munakaıâtı da durmuştur, bu. lana örtUiü yo»u geçmeğe teşebbüs eden bir olobus suıarın içinde kaldığından yolcu.a rın kurtarılması için ımdai e^ıpı gönaerıl-mı^tir.
iorbalıda 24 saattenberi durmadan yağan sürekli yağımuriar-dan bazı zararlar o.imuh, tırtuğrul mahallesinde bir evin duvarları yr*wi»mış ve içindekiler diğer evlere ıs^an ednrrwşıtir. Bayındırda ı-vuçuAjmenderes ntnn üzerindeki Kuprunun cenup kıarrunı sular yıkmış ve yoı bozulmuştur. Bayındır ovası ta m amu t suıar aitmdadır. 1 ue de şiddetli yağan yağmur ve sellerden ^u^>aşı köyü ile torbalının Arpacı koyu arasında bulunan köpıünün ayağı tehlikeli vaziyete düştü$und*eTi seyrüsefer mened/ilmıştir.
Ödemişte 24 saatteriberi devam eden yağmurlardan Bozdağ-daki karlar erimiş, Birgi nahiyesi
ve bütün çarşıyı sular kaplamıştır. Ertuğrul köyünden Ova mahallesini de Küçükmenderesten taşan sular basmıştır, ödemiş ovasının bir luamı sular altındadır.
*
Edirne, 6 (A.A.) — Edirne-den 4 kilometre mesafede ve Meriç nehrinin sağ sahuınde ku-ruLmuş olan Bosna köyü, muhtelif zamanlar nehrin taşması yüzünden suıar altında kaı«rak zarar görmekte idi. Son zamanlarda hükM.rvetin köyü seylâptan kurtarmak gaye*ue 30 bin tîrv sarhie inşa ettualği sed suların tazyikine dayanamryarak yıkılmış \ r köyü »ular »tilâ etmiştir. Bu dera köyün yerinin değişN.ıııl-mesıne karar verilerek nehrin sol sathılinde ve köyün karşısındaki Uayakadm ciltliği hükümet tarafından ıstoniâık edııerek köylüye taksimi kararlaştırılmıştır. Bu şekilde köy Çit t s. araz»inde kurulacak ve köyiü eski topraklarını işletebilecek tir.
?
Eskişehir, 6 (A.A.) — Porsuk çafyı ve Sarıeu karların erimesi ü-zerine taşmış, cehrin mühimdir kısmını istilâ etmiştir. Bir çok evlerin bodrum katları ile bazı dük. kânlara* su girmiştir. Kerpiç bir ev yıkılmıştır. Nüfusça ve malca za
içinden geçen Birgi deresi taşmış | yiat yoktur.
İstatistik İşleri
Memleketin Yüz Bölgesindeki Geçim Şartlarını Rakamlarla
ı
öğrenmek  Kabil  Olacak
İstatistik Umum Müdürlüğünde bundan bir sene evvel tenkil edrJmiş olan Fiyait istatistikleri dairesi öteden'beri hazırlanan bu ista/tıatikleri daha mükemmel bir hale getirmek için konuşmalarına devam etmöK/tedir. Bu daire mcoıueketin yüz kadar mahallinde başlıca gıda ve giyecek mad-delerınan topıtan ve perakende fiyatlarını e»asıı bir şekilde takip, bunıarı tasnıi ve tanz/un etmektedir. Yakında- basılacak olan bu istatistikler sayesmde memle-kehmızıın yüz mıntakasırıdaki geçim şartlarını rakamlarla öğrenmek kabil olacaktır.
Umum Müdürlük diğer mesa-
Mihverciler
BİR GÜNDE 41 TAYYARE KAYBETTİLER
Londra, 6 (A.A.) — Dün Mihver devletlerinin ytnd 41 tayyare kaybetmiş olduklarına dair bir haber alınmıştır. Bunlar Libyada düşürülen veya yakalanan 24 İtalyan tayyaresi ile Kenya ve Fransız Soma-list huclııtlunnda tahrip edilmiş olan diğer 9 İtalyan tayyaresi ve İngiltere üzerinde düşürülmüş olan 5 Alman bombardıman tayyaresi ile Malta üzerinde düşürülen üç Junkers tayyaresidir.
.. .1.
bır t-eya~-u.il-. \   • or.'izın ufuklarına uı^ecegiinız peK
tabiidir. Ahmet
YALMAN
AMERİKANIN   LONDRA BÜYÜK   ELÇİSİ
Vaşington. 6 (A.A.) — B. John Winan* Londra büyük elçiliğine tayin edilmiştir. Karar bu idbah senatonun tasvibine arzo-]unn.u/-ur. B. \Vin\nt evvelce Cenevredeki beynelmilel lg büro. aunun reisi idi.
isine de devam ertmektodir. öğrendiğimize göre umumî yıllık bir
aya 'kadar irvtaşar edecektir. Fransızca ve türkçe   cep yıllıklarının
da hazırlanması işi bitmiş ve ba-sılmak üzere ma'Lba»ya verilmiştir. Bir aya kadar intişar sahasına çrkacaktır. Keza sanayi ve adliye yıllıkları da basılmaktadır.
Lhğer taraftan yeni bir iş olarak ilk defa an»onim şirketler ha'KJkında bir btatiati'k hazırlanmıştır. Bu ist artistikte anonim şirket sermayeleri, meım-ur kadroları, 'kârları ve saire görülecektir. Bu istatistikin bundan sonra da neşrine muntazaman devam olunacaktır.
Kral Zoğo
YUNAN ORDUSUNA MI YAZILIYOR
Bern, 6 (A.A.) — Havas: Gazette de Lausanne muhabirinin Yunan mahfillerinden aldığı bir hat>ere göre, eski Arnavutluk
Kralı Zogo Yunan ordusuna yazılmak arzusunu göstermiştir.
Wilkie Diyoriti:
«ASLIM ALMAN AMA, CEBİRDEN NEFRET EDEKİI\
Londra, 6 (A.A.) — Inguu reyi terkebmeden evvel, B. Vvai* deli \Vilfkie, İngiliz radyolarının Alman düiile yaptığı neşriyat c-nasında okunmak üzere ln^>... radyo idaresine bir mesaj bira*, m ıştır,
B. Willkie, Alman milletin^ hirtap eden bu mesajında dıyoı ki:
«Hakikatte benim isimim WiİL kie değil luvat WıUıate dır. Ben, Alman ırkındantm. Büyük babam, hürriyet bahsindeki hukukunu muhafaza için otokrasi rejiminden kaçmak üzere Alman-yayı terketmiştir. Ben, damarlarımda Alınan kanı bulunmasın dan dolayı müftehiıim.
Fakat Alman milletine deyine ki ben, cebu ve tazyikten nefret ederim.»
VVıilkie Amer ikaya Hareket Etti
Lizbon, 6 (A^\.) —Amerıka. ya dönmekte olan B. Wandeı \Vıllkıe, dün öğleden sonra tayyare ile Lizbon'a varmıştır. B-Wjllkie'nin bindiği tayyare, Cin-tra tayyare meydanııja, bir Yün-kers Alman tayyaresinin yanına yere inmiştir.
B. WiUkie, gece Clipper transatlantik tayyaresüe Ameukaya hareket etmiştir.
Ingiltereye Hava Alanı
Londra, 6 (A.A.) — İngiliz hava ve dahilî emniyet nezaretlerinin bu sabahki tebliği:
Çarşambayı perşembeye baftlıyan gecenin Uk kısmmda, düşman tayyareleri, îngilterenin şarkına ve cenubu şarkisine ve Londra mıntaka-sına bombalar atmıştır. Bu hücumlar küçük mikyaslarda yapılmıştır Bir veya iki noktada hasar vuku-gelmiş, fakat heyeti umumiyeti ile hasar ağır olmamıştır. Bildirilen telefat miktarı İdlçüktür.
Portekiz'in
İnsanî Teşebbüsü
Lizbon, 6 (A.A.) — Salazar kabinesi aşağıdaki    resmî    notu
neşretmektir:
Bugünkü harbe iştirak eden Avrupa memleketleri çocukları lehindeki gayretlerin telif ve tanziminin ve bu işin Portekizde merkezileştiriimesinin aşikâr bir surette faydalı olacağına kani bulunan Portekiz hükümeti, bu tasavvurun tatbikini kolaylaştırmak işine iştirak edebilecek hükümet ve şajısiyetler nezdinde teşebbüste hııluuacafciır.
48
829102
VATAN
7 . 2 . 941
Negüsle Başbaşa
(Banı 9 üncüde)   **
vırla dinliyordu. Je»s susunca Ras Kassa Kalbe^çe bir Itaç kelime »öyledi ki Ne^rüo'im muztarap yü-zünd'e bembeyaz dhjlerini gösteren bir töbeöoüm belirdi;
— Bakınız Ptcto ne diyor... -dedi. «Bir tek İtalyan, bir te4c İtalyan  katliâmdan kurtukrtmy»-
catk-tu.»
Bu sırada Ras Kasoa, dev ciw-sesini iki yana sallaya sallaya;
— Adova! Adova! -diye söylen iyordu-
Bu pek heyecan verici mandara, bir an sonra İmparatorun a-yağa ka+kmasile Habeş tarihinin, belki de en ulvî sahneleıândcn birine inkılâp etti. Mücahit hükümdar yavaş yavaş bana yaldae-tı. Ayağa kalktım. Sol elmi oımu-zuma koydu, aklan pek ak ve bebekleri kor gibi kapkara olan gözlerini gözlerime dikerek sağ elini gösterdi:
— Şuraya bakınız. Bu, ilk ha*-ta bir damlası da bize isabert etmiş olan Iperit'in bize yadigârıdır.
Bu elin baş parmağı ile şeha-, d et parmağı arasmda demi bir yara vardı.
— Kurtulabilecek miyim? Bilmem... -dedu Doktorlar benim kurtulabileceğimi söylediler. Çünkü sıhhî müdahale zatmanmda yapılabilmiş. Fakat sizn karşılayan-lardan kahraman Generai Nasî-bu'yu maatteessüf kaybetmeğe mahkûm olduğumuzu söylüyorlar. Zira İpe m* onun ciğerlerine
işlemiştir.
Ve bir eski zaman kâhini gibi kollarını havaya kaldırarak sesini yükseltti:
— Bütün bunlar, bu seytene*-
ler bir miPetî ezmeğe kâfi lerdir.  Habesler,  otuz kırk a* lık tarihle ıu*uc çok felâketti ler geçirdiler. Bu da geçecek İtalya kahrolacaktır.
Sonra sesini hafifletti ve bir âyet okur gibi cezbeye tutulmuş gibi ana dili ile şu cümleyi söyledi:
lezelâlem   ten-
Emlâk ve Eytam Bankasından
nur...
Bunu bir dakika sonra, derîn bİT sükûta dalan salonda Ras Kassa'mn çok kalın sesi tekrarlıyordu:
— Ebyopiya lezelâlem    te«-nûr...
Majeste» burada mülakatın bittiğini ihsas eden bir tavırla elmi bana uzattı. Asma çubuğuna bett-ziyen parmaklarını sıkarak önünde eğ'idim.
Dışarıya çıktığım zaman Protokol şefi S. E. Lorenzo;
— öğle yemeğinde m»aftri-mizsiniz... -diyerek- beoi yemek salonuna götürdü.
İngiltere Hariciye Nazırı Elden'in yemek yediği maşacım yanında büyük bir masada General Naeibu ile Jeas'dn arasında yer a-lınca amhari dilinde söylenmiş olan cümleyi ölüme mahkûm olduğunu öğrendiğim Naslbu şöyle tercüme etti:
— Habeşistan ebediyen yayacaktır!
*
O akşam Karhon'un barmda doktor Tevfik Rüştü Aras tarafından takdim edildiğim Lehistan Hariciye Nazın kolonel    Bek m.
bana ilk sözü bu olmuştu:
— Negüs'le neye konuştunuz? Bırakınız efendim şu vahşi zenciyi! Onun yüzünden dünya aküst mü olsun?
Hey gidi kolonel Bek hey! Dip lomasi hünerlerike dünyanın harbe girmesine mâni olabileceğini sanmış olan hey gidi talisiz adam hey!
İşte istilâ hırsı Lehistanı da yuttu ve işte Lehistan mukadderattan henüz bir teselli aramakla meşgul iken vahşi zenci dediği Majeste imparator Haile Selâsiye yeniden topraklarına dönmüş bulunuyor ve hergün Ad isa baba" ya bir parça daha yaklaşıyor.
?
Gece... Montreuz'ys dönünce ilk işim, gazeteci arkadaşlara o sabah Jönev yolunu tutturan sebebi öğrenmek oldu. Meğer palasın santral memuresî bizimkilerden bazı sevgililer peydahLamış-mış... Benim telefonla yaptığım muhavereyi onlara bildirmiş.
Bütün lsviçne otel lervı in san-trallarındaki kızlar Karlton'daki Favkenem g2bi bana âşrft olacak değiller ya? II
ZAYİ
Harbi umumide Bandırmada nokta kumandanı bulunan B. Hafime evlâdı mânevi verilen Mustafa kızı ablam ŞUkriyenin o tarihtenberl hayat ve mematmdan haberdar olamadım. Ablam olmuş ise B. Haaimin veya efradı ailesinin adresini bilenlerin bana bildirmenizi İnsaniyet namına aziz vatandaşlarımdan dilerim.
Gönen kazasının BUyUktoklar köyünden Mustafa oğlu Recep Çelik
No.
Kmnet!     C7n*I
341.—
174.—
273i Beyogta, Tnvfen*ht MMı. Tn tavla Cad. Eski 21
2160 Eminönü, Şehstrvar mah. Bostan So. Eî*ki
7. yeni   21 Ada   156, Parsel 18, Pafta 78
2190 Eminönü. Büyük Çarnı
Karamanlı Sok.   Eski, yeni 29
2198 Aksaray. Eski Kfttip Kasım, yeni Yalı Mah. Eski Yalı bostanı dc-
runu, yeni Kumsal So. Eski 106. yeni 207 A-da 840, parsel 66
2200 Aksaray, eski KAtip Kasım, yeni Yalı Mah. Eski Yalı Bostanı de-
nmu, yeni Kumsal So. eski 124, yeni 189 A-da 840, parsel 56
2201 Aksaray, Yalı Mah. Kumsal Sok. Eski 192,
yeni 127 Ada 840, parsel 25 pafta 210
2211 Beyoğlu, Galata, Kemankeş Kara Mustafa Paşa Mah. Karaköy Cad. eski, yeni 9 1873.—
2213 Beyoğlu, Galata, A-rapcanri Mah. Mahmudiye Cad. eski 159       392S.—
2217 Beyoğlu. Hüseyin a£a Mah. Serdarı Ekrem ve Mektep Sok. (Küçük Yazıcı) eski 13-13 Mükerrer,   yeni 2-4
Ada   341,   parsel 12, Pafta 5 4246.—
2244 Beyoğlu,        Kocatepe
Mah.    Kuzu    Kula£r   , (Hayriye)   sok.   eski, yeni 2 — 14 Ada 535 parsel 4, pafta 52
2246 Beyoğlu. Kocatepe Mah.   eski   Ferağiye,
yeni Çarık Sok. eski 16 Ada 538, parsel 11, pafta 52
2260 Beyazıt LAtfırtiah E-fendi Sok. eski, yeni 29 Ada 641, parsel 21, pafta 141
2288 Eminönü,   Şeyh   M«h-
metgeyfanl Mah. eski Bahçekapı İskele Cad.
ve Kömürcü Sok. yeni Arpacılar Caddesi eski
1—15—15A yeni 43— 45—«7—5 Ada 412, panel 1 1791.—
2298 Beyoğlu,       Kalyoncu Kulluğu   Mah.    Ömer Hayyam Cad. ve Tevfik Sok.   eski 21.   yeni
1   Ada 455,   parsel 3, pafta 19
2299 Beyoğlu, Kalyoncu Kulluğu Mah. Kordett. ve Kahya Bey sokakları eski, yeni 1 Ada 446, parsel 24, pafta 18
2301 Üsküdar, Yeni Mah. Yeni Mahalle Cad. (Allame Cad.) Eski 55, yeni 51
2302 Üsküdar, Murat Reis Mah. Süâhdar Bahçesi Sokak    eski    62—64,
yeni 64—66 2304 Üsküdar,   Setâmi   AH
*  Mah.   Selâmsız   Cad.
Eski 308, yeni 272      1043.—
2314 Beyoğlu, Kulofrlu Mah. Altı Patlar Sok. eski,
yeni 11 Ada 488, parsel 27, pafta 24 2318 Beyoğlu, Kuloglu Mah.
eski Cuma, yeni Çukur Cuma   Sok.   eski
1—3, yeni 5—7 Ada 488, parsel 17, pafta 24 1200.-
2327 Beyoğlu, Pangaltr Mah. Bayır sokak Eski 104 707.-
2329 Beyoğlu, Kalyoncu Kulluğu Mah. Ömer Hayyam   ve   Fes Uyan
Sok. eski 35—37 yeni 37—39 Ada 455, parsel 6, pafta 19 348.—
2339 Kasımpaşa, Hacı Ah met    Mah.    Ebürnza-
Dergâhı  Sok. eski  29,
yeni 27/1, 72/2, Taj 27 156.—
2340 Kasımpaşa, Küçük Pi-yale Mah. Değirmen Sok. eski 16, yeni 19
2344 Fatrh, Edîmekapr, Tekfur  Sarayı,  Çakır
ağa Mah, eski Hançeri! Kilise, yeni Ulu-
batlı Hasan  Sok. eski 41, yeni 39
2371 Eminönü, Zindankapı Mah.    Zindan    kapısı
Sok. eski 363, yeni 71, Taj 71 Ada 366, parsel 54, pafta 128 1823.—
2372 Eminönü, Zindankapı Mah.    Zindan    kapısı
Sok. eski 865, yeni 73 Ada 356, parsel 23, pafte 128
287.—    A»a
ŞT4M M2     T%46
Rrtbçen arışın*
Hanenin 1 2 Ms   Tî'2 W2     «M0
Kâfir Dükkân
1/3 His. 5.W M2     aMI
38.—    Arsa
19 M2      7.60
60.—    Arsa
m M-    12.—
38.—    Arsa
7*0
0ttkkfenm 1?*
Hts. 14,79 M 2 374.60 Fırmm 40/120
His. 73.65 M2 785.60
İki Ev
82.50 M2   »49.20
845.—    Arsa
281.75 M2   169.—
87.—    Arsa
86.75 M2     17.40
60.—    \rsa
20 M2     12.—
Dükkanlı Anadohi
Han m m 8*12000
His. 246,50 M2   356.20
78.—    Arsa
30 M2     15.60
143-
ArsA
47,90 M2    28.60
609 —    K. Dükkân
27,67 M2   121.80
4.—
arsanın 1/3 His.
W2
080
K. Dükkân
2548 M2   208.60
938.—    Arsa
62,50 M2   187.60
Aras»
120 M2   240.—
Ev
63,1> M2   141.40
Arsa
r74 M2     69.60
Hane
Takriben 1«7 M2    31.60
48.—
Hanenin 73/384
His. 78 M2       9.6u
126.—
Hanenin 15/100
His. 87,34 M2      26 —
DUkkânm 5/12
Hlfl- 31 M2   36440
DUkkânm 19079580
69.
422686080 HİS.
23 M2     13.80
Şarktan Garptan Seçme Eserler
attuw*a Mr terettme hülHja4ı tatil* ffftnd* bîr kitap çıkacaktır.
AfvvtfA Flsftt Kftariwrl, bo ¦! AirfımiNşlıı. ffler rfkft M kuran «tap i^ih^q^e> Intdvr çıkBmlaT nu
ADSIZ
Vrmnmr nratmırfal: Afat* Fumaieı. Terctoae ertem: NuruHah ATAÇ Mj
VESTA   RAHİBESİ
Macar mohHirtıl Lazar İftvam, Tercüme eden: Necml »EBEff.
BALIK TUTAN KEDİ SOKAĞI
Macar kadın muharriri: FeMes Jfrtan. Tercüme eden:
NaanM BAYDAR
Z I M ve AŞKIM
Macar kadın nauharrlri: M İkinci tl«nıa. Tercüme eden: Necml SEREN
OKUL ve AİLE ANSİKLOPEDİSİ
Her ailenin, her okulun kitap dolabımla bal onacak en mühim enerdir. Hayat bilginine ve İlimlere dair bir çocngıın Norabllece£l her noaltn cevabı bu enerde v acılıdır. 566 büyük sayfaya yakın ve nefhı cildi
250 Kuruş.
Kadını Bilgileri
Bir ev kadınının bilmeni lâzrm olan her şey ba kitapta toplanmıştır. İçimle 590 renim vardır. Men'ut olmak Istlyen her aile bir tane edinmelidir. Yazan: CAV AD YÜCESOY. Tanesi ciltli olarak 100 karantnr.|
EŞSİZ KADIN MEYHANESİ
Macera ve polN romanları nerinlnln birinci kitabım tenkil eden bu rsrr İngiliz Folls hafiyesi 8ekston Bleyk'ln maceralarındandır. 20 Kn.
AHMET HALİT KİTABEVİ
Askerî Fabrikalar Satmama Komisyonu İlânları
Müteahhit nam ve hesabına 60 ton demir hurdası satın alınacaktır.
Mahreç istasyonlarında vagon dahilinde teslim şartile - beher tonuna 17 lira tahmin edilen 60 ton demir hurdası askeri fabrikalar umum mlldUrlU£ü merkez satın alma komisyonunca 20.2.941 perşembe grünll saat 15,30 da ihale edilecektir. Şartname parasızdır. Muvakkat teminat c76> lira «50» kuruştur. Taliplerin mezkûr gün ve saatte komisyona müracaatları, <658>
?
800 metre mikabı karaağaç kalası almacak
Tahmin edilen bedeli 18000 lira olan 300 metre mlkabr karaağaç kalası askeri fabrikalar umum mUdUrlUğ-U merkez satrn alma komisyonunca 12/2/941 çarşamba günü saat 14.30 da pazarlıkla ihale edilecektir. Şartname parasızdır. Muvakkat teminat «1350» liradrr.   «870>
117 kalem muhtelif zımpara taşlan almacak
Tahmin edilen bedeli 18.000 lira olan 117 kalem muhtelif zımpara taşlan Askeri fabrikalar umum müdürlüğü merkez satın alma komisyonunca 13/2/941 perşembe günü saat 15,30 da pazarlıkla ihale edilecektir. Şartname parasızdır. Muvakkat teminat 1350 liradır.      «871»
İstanbul  Belediyesi  ilânları
Kartal - Yakacık yolu tamiratında kullanılmak ve yol boyunda teslim edilmek üzere satın almacak 100 metre mikâbı mıcır açık eksiltmeye konulmuştur. Mecmuunun tahmin bedeli 964 lira ve Uk teminatı 72 lira 30 kuruştur. Şartname Zabıt ve Muamelât müdürlüğü kaleminde görülebilir, ihale 24/2/941 pazartesi günü saat 14 de daimi encümende yapılacaktır. Taliplerin Uk teminat makbuz veya mektupları ve 940 yılma ait Ticaret Odası vesikalarlle ihale günü muayyen saatte daimi encümende bulunmaları.       (894)
Devlet Demiryolları İlânları
Muhammen bedeli (4166) lira (50) kuruş olan 50000 adet (takriben 2777 kilo) ispermeçet mumu (10/2/1941) Pazartesi günü saat (11) on birde Haydarpaşada Gar binası dahilindeki komisyon tarafından açık eksiltme usulile satrn alınacaktır.
Bu işe girmek isteyenlerin (312) lira (49) kuruşluk muvakkat teminat ve kanunun tayin ettiği vesaikle birlikte eksiltme günü saatine kadar komisyona müracaatları lâzımdır.
Bu işe ait şartnameler komisyondan parasız olarak dağıtılmaktadır.      (494)
BORSA
6 ŞUBAT 1941
Kupamın
Sterlin Dolar
İsviçre Frac. Drahmi Leva Peçeta Dinar  -Yen
isveç Kronu
Esrnm ve Tahvilât Sivas - Erzurum 7 19.60
Aslan ve Esklhisar Türk anonim şirketi 7.70
5.24
132,20
29,6875 0.9975 1,6225
12,9375 3,175
31,1375
31,005
İstanbul Hava Mıntaka Depo Amirliğinden:
1 — Hava birlikleri için 150 çift demir er karyolası satın alınacaktır.
2 — Pazarlıkla ihalesi 8/2/941 cumartesi günü saat 11 de Yeşilköy hava mmtaka depo amirliği satrn alma
komisyonunda yapılacaktır.
3 — isteklilerin şartname ve numuneyi görmek üzere her gün, pazarlığa gireceklerin belli gün ve saatte 570 liralık muvakkat teminat makbuzlarlle birlikte mezkûr günde komisyona müracaatları.     «830»
2423 Beyoğlu, Bereket zade Mah. Yüksek Kaldırım sokak eski, yeni 70    1529.—
2456 Beyoğlu, Çukur Mah. Sakızağacı sokak eski 135, yeni 155 Ada 376,
parsel 13, pafta 7       2025.-
2457 Beyoğlu, Çukur Mah. Halepli Bekir Sok. eski, yeni 21 Ada 362, parsel 38, pafta 7        3642.-
Mağaza
47,64 M2   305.80
Evin 3/4 His.     57,50 M2   405.—
Ev
57 H2   728.40
Hukarıda adresi ve tafsilâtı yazılr gayrlmenkuller açık arttırma usuliyle ve peşin para ile satılacaktır.
ihale, 13/2/1941 Perşembe günü saat ondadır. Müzayede sırasında verilen bedel mukadder kıymeti geçtiği takdirde taliplerin depozitolarını yüzde yirmi nısbetinde tezyid eylemeleri ve mühür kullunanlarm mühürlerini Noterden tasdik ettirmeleri lâzrmdır.
isteklilerin pey akçesi, nüfus tezkeresi ve Uç kıt'a fotoğrafla birlikte bildirilen gün ve saate kadar Şubemiz Emlâk Servisine gelmeleri.
(850)        ı.Oüj
Sabah; Öğle ve Akşam Her Yemekten Sonra Dişleri Niçin Fırçalamak Lâzımdır?
Çttokfi geceleri ağrz guddelerinin İfrazatlle> dişler ve diş etleri dolmuştur; çftnkfl yemekler, sigara ve kahve gene ayni tesiri yapmıştır. Binaenaleyh dişler hergto 8 kere bilhas-
sa yemeklerden sonra ve her halde bol bol «BADYOLtN» İle fırçalamak ve temizlemek şarttır. Bu sayede dişlerin de, ağzın da sağlığı ve sağlamlığı; gUzeDlği garanti edilmiş olur.
Sabah, ögh ve Akşam Har Yemektan Sonra
İLE DİŞLERİNİZİ FIRÇALAYINIZ.
Diniz Levazım Satmalına Komisyonu İlânları
Marmara Üssü bahrî K. Satınalma
Komisyonundan:
Toz Şeker İl
ânı
1 — Bir kilosuna tahmin edilen fiyat 38 kuruş olan 10.000 kilo toz şeker, pazarlıkla satın alınacaktır.
2 — Pazarlığı 8 şubat 941 cumartesi günü saat 12 de izm itte tersane kapısındaki komisyon binasında yapılacaktır.
3 — Teminat pazarlık günü takarrür edecek İhale bedeli üzerinden yüzde 15 niabetinde derhal alınacaktır.
4 — İsteklilerin bu işle ilgili ticaret vesikaafle birlikte muayyen gün ve saatte komisyona müracaatları, (746)
Marmara Üssübahri K. satın alma Komisyonunda*
Un İlânı
1 — Kilosuna tahmin edilen fiyat 19,25 kuruş olan 100 ton un, pazarlıkla satrn alınacaktır.
2 — Pazarlığı 10/Şubat/941 pazartesi günü saat 15 de îzmitte Tersane kapısındaki komisyon binasında yapılacaktır. Şartnamesi bedelsiz olarak alınabileceği gibi her gün komisyonda görülebilir.
3 — isteklilerin bu isle ilgili olduklarına dair Ticaret vesikalarını ve 1443.75 liradan ibaret ilk teminatlarile birlikte muayyen gün ve saatte komisyona müracaatları.      c74^
?
Marmara Üssttbahrî K. satrn ahım Komtey onu adan
Sadeyağ İlânı
1 — Bir kilosuna tahmin edüen fiyat 170 kuruş olan ve yukarda cinsi yazılı bulunan 20.000 kilo sadeyağı, pazarlıkla satrn alınacaktır.
2 — Pazarlığı 10/Şubat/941 pazartesi günü saat 14 de îzmitte Ter sane kapısındaki komisyon binasında yapılacakta:. Bu işe ait şartname her gün komisyonda görülebilir.
3 — isteklilerin bu işlerle ilgili olduklarına dair Ticaret vesikalarını ve 2550 liradan ibaret muvakkat teminatlarile birlikte muayyen gün ve saatte komisyona müracaatları.      <747>
İstanbul Komutan' ğı Satınalma Komisyonundan
Komutanlık m intak ası dahilinde yapılacak altı bin liralık nakliyat işi 11/2/941 günü saat 11,30 da pazarlıkla bir müteahhide ihale edile çektir. Kati teminatı 900 liradır. Şartnamesi her gün komisyonda görülebilir. IsteklUerin belli gün ve saatte Fındıklıda komutanlık satrn alma komisyonuna gelmeleri        <863>
Beher kilosuna 69 kuruş fiyat tahmin edüen 10 ton zeytin yağı 12.2.941 günü saat 11 de pazarlıkla satrn alınacaktır. Muhammen bedeli 6900 lira olup kati teminatı 1035 liradır. Şartnamesi her gün komisyonda görülebüir. IsteklUerin belli gün ve saatte Fındıklıda komutanlık satınalma komisyonuna gelmeleri. (822)
?
Ciheti askeriyece aşağıda yazılı iki bina pazarlıkla tamir ettirilecektir. Pazarlıkları 10.2.941 günü hizalarında gösterilen saatlerde yapılacaktır. Şartname ve keşif evrakları her gün komisyonda görülebilir, isteklilerin belli gün ve saatlerde Fındıklıda komutanlık satın alma komisyonuna gelmeleri. (785) Taptırılacak bina Keşif B.      Kati T.
Lira Kr.     Lira Kr.
Erzak ambarı Üsküdar As. Şubesi binası tamiri
3501.11
63C.48
525.15
94,87
11
11,30
Askerî ihtiyaç için 14/2/941 günü aşağıda cinsleri gösterilen ip ve sicimler hizalarında gösterilen saatlerde pazarlıkla satın alınacaktır. Şartnameleri her gün komisyonda görülebUlr. isteklilerin belli gün ve saatlerde Fındıklıda komutanlık satın alma komisyonuna gelmeleri,
«891»
Miktarı Kat'î teminatı
2058      liralık 308   70
Cinsi
1 santimlik ip 2milimetrelik Ingüiz sicimi
1 santimlik ip
2 milimetrelik
ingiliz sicimi
Pazarlık Sa 10
3087 800
1200
> >
463 120
180
05
10 10
30
10   30
Yıldızda bulunan 100 araba gübre 12/2/941 günü saat 11,30 da pazarlıkla satılacaktır, isteklilerin belli gün ve saatte Fındıklıda komutanlık satın alma komisyonuna gelmeleri.      «892»
ŞEHİR   TİYATROSU
TEPEBAŞINDA dram    kIS M BU    AKŞAM Saat 20,30 da EMÎLİAGALOTTI
TEMSİLLERİ
İstiklâl, caddesinde komedi kısmı
bu akşam
Saat 20,30 da kirali odalar
Her gün gişede çocuk temsilleri için bilet ve-Mr.
Sahibi ve Neşriyat Müdürü:  AHMET EMİN  YALMAN
Basıldığı Yer: VATAN MATBAASI
I