2. cî Kânun
19 4 1
VATAN  EVİ
CAĞALOGLÜ    No.   32
telefon: 24136 telgraf: vatan   İst.
BAŞMUHARRİRİ:
AHMET EMİN   YALMAN
I i
Okuyucularımıza :
Bay ramını z Kutlu Olsun,
Candan Tebrik Ederiz.
( VATAN) Bayramda 3 Oflu Çıbmıyacab, Gazetemizi Pazar Günü Okuyacaksınız.
¦
Fiyatı: 5 Kuruş
Ankaradan Ve
Vaşingtondan
Yükselen Sesler
Yazan: Ahmet Emin yalman'Halkın  Yiyecek, Giyecek ve Sair İht'yaç
Maddelerinin Fiat Yükseklikleri Önlenecek
siyasi sabah gazetesi
#<--
ihtikârla Mücadele Faaliyeti Artıyor
vvelki gün hemen hemen aynı saniyede Ankaradan ve Vaşingtondan iki ses yükseldi ve ayrı ayrı kelimelerle aynı güzel maksadın ifadelerini ortaya koydu.
Türkiye de, Amerika da bugün harp harici bulunuyorlar, fakat her ikisi de bu mücadele karşısında iptidadanberi açık b'r cophe almışlardır. Her ikisinin de alâkası bu harpte filân ve filân devletin değil, filân ve filân fikrin ve sistemin üstün çıkmas' (üzerinde toplanmıştır. Her ikisi de yeni bir nizam istiyorlar, fakat bu nizam bir tek devletin kendi tahakkümü hesabına^ tasavvur ettiği cendere değildir. Öyle bir yeni nizamdır ki bundan sonra silâh kuvvetiie bir devletin diğer bir devleti tehdit edememesini, ona tahakküme kalkışmamasını temin etsin, milletlerin ve insanların emniyet i-çinde yaşamasına, hakka ve söze 6aygı gösterilmesine yol açsın, mıîuetler arasındaki münasebetleri tamamüe medenî bir manada bir beraber çalışma şekline soksun-..
Tecrübeler bütün insanlara göstermiştir ki müşterek emniyet sistemi haricinde bir varlığa dünya yüzünde yer yoktur. Herkesin başının çaresine bakmasını hedef tutan dar görüşlü bir gidiş, neticede herkesin birer birer mütecavizlere kurban olması demektir. Bugün bir çok milletler bu dar görüşlerinin cezasını çok acı bir şekilde çekmekle meşguldürler.
Asayiş imkânlarından mahrum edilmiş bir dünyada günün birinde mütecavizlerle karşı karşıya Kakmak tehlikesini biz daha ilk günden gördük. Dünya yüzünde müşterek emniyet ve hakka saygı esaslarının kurulabilmesi için aynı gayeyi besleyen diğer mılıetıerıe eleie verdik ve böyle bir siyasetin bütün mesuliyetlerini ve risklerini tam bir cesaretle göze aldık.
Amerikayı idare edenler de iptidadanberi aynı kanaatte olmakla bdraber kısmen ecnebi tesirlerüe, kısmen şahsî ve zümre endişelerde aykırı yollar tutan vatandaşlarile mücadele etmek mecburiyetinde kaldılar. Neticede de bu mücadeleden tam bir zaferle çıktılar. Demokrasi cephesi, Afrika ve Amerika meydan muharebelerini aynı dakikada kazanmış bulunuyor.
Biz de kendi masuniyetimize ve yarınki müşterek hak ve emniyet davasına ait vazifelerimizi tam bir surette yaptık. Ufkun pek kara göründüğü dakikalar oldu. Hükümetimiz tuttuğu doğru yoldan bir saniye bil« şaşmadı. Neticeler şunu gösterdi ki milletin hükümete olan geniş itimadı yerindedir ve hükümet te böyle cesur bir gidişi seçerken Türk milletinin anlayışına, olgunluğuna, birlik ve ahengine o-lan itimadında hakhdır. Türk askerinin kendisine verilen her vazifeyi görmek azim ve kudretinde bulunduğuna da sonsuz bir şekilde güvenebiliriz.
Ahengimizi yalnız bir amil bozuyor. O da bir takım hususî menfaat sahiplerinin, diğer vatandaşların sıkıntısını kendi kârları için istismar etmeye yeltenmeleridir. Hiç şüphe yok ki bu buhranda bir kısım Türk tüccarı iyi bir olgunluk imtihanı geçirmiştir. Ne çare ki her koyunun kendi bacağından asıldığı bir zamanda bulunmuyoruz. Bir kaç kişinin ihtikâr yollarını tutması, hükümeti bütün hususî ticaret cephesine karşı halkın menfaatlerini korumaya sevkede. bilir.
Başvekilimiz, bu hususta en rnüsbet yolu tutmuştur: İthalât tüccarlarını Anküraya çağırarak dertlerini dinlemek, işi elbirliğile başarmak için azamî iyi niyeti göstermek, fakat diğer taraf aynı iyi niyeti göstermezse ithalât eşyasına ait bütün ticareti hükümetin eline almak...
Hususî menfaate ancak umum halkın menfaati çerçevesi içinde yer veren esasların Türk millî ticaretinde kurulması zaten yalnız bugünkü buhran için değil, intikal devri için de, yarın için de mı iri» U a lâzımdır.
Ankara, 7 (Hususî muhabirimizden) — Halkın yiyecek, giyecek ve sair ihtiyaç maddelerinin lüzumsuz fiyat yükselişlerini önlemek maksadile alınan kararlar etrafında alâkalı Vekâletler çalışmalarına devam etmektedirler.
Araya bayram girmiş olmakla beraber salâhiyettar kimseler bu arada da tetkiklerine devam edecekler ve kısa bir zamanda faaliyete geçilmesi için lâzım gelen tedbirleri alacaklardır.
Piyasa fiyatlarına müdahale e-debilmek ve onları sabit tutmak
üzere her şeyden evvel elde stok bulunması lüzumlu görüldüğünden, şimdi bütün faaliyet bunun temini etrafında cereyan etmektedir.
İktisat Vekâleti, resmî ve hususî sanayi müesseselerimizin    her şeyden evvel halkın zarurî iKti-yaçlarını en ucuza mal etmek için' azamî randımanla çalışmalarını te
min yolundadır.
Gerek sınaî maddelerin ve gerekse toprak mahsullerinin stokları halkın ihtiyacını karşılayacak ve dolayısile piyasada nâzım rolü oynayacak bir yekûna varınca serbest piyasadaki satış fiyatlarındaki sunî fazlalıklar kendiliğinden zail olacaktır. Aksi halde lüzum görüldükçe maliyeti alâkalı Vekaletlerce tesbit edilmiş olan miktardan fazla fiyat fazlalığı görülen maddeler, külliyetli miktarda piyasaya arzedilerek tabiî fiyat tesis edilecektir.
Diğer taraftan Fiyat Murakabe teşkilâtlarının merkezden idare e-dilmesi hakkındaki karar da murakabe teşkilâtının verimini arttıracaktır. Bu suretle gerek fiilî ve gerekse murakabenin tezyidi sure-tile vuıkubulacak iki taraflı müda-hale az zamanda satış fiyatlarında mevcut sunî yükseklikleri ortadan kaldıracaktır.
Alman İşçilerine
İş C:ph3si Şsf.nin Hıtab3Si
Sabretmesini Bildikleri Takdirde Parlak istikbal Vadedildi
Nevyork, 7 (A..4 > — Mn^r* »q cephesi şefi Dr. Robert Ley Alman işçilerine harbin müşkül anlarmda sabretmesini bildikleri takdirde kapitalist demokrasiler mağlup olunca kendilerine tahsis edilen istikbalin parlak olacağmı vaadetmiştir. İşçiler o zaman ihtiyarlık maaşı alacaklar, daha az çalışacaklar, ücretli mezuniyetlerden istifade edecekler, daha iyi meskenlerde yaşryabileceklerdir. Bu vaadler dolayısile Nevyork Times şöyle yazmaktadır:
cthtiyarlryan işçilere Ingilterede bir nesildenberi maaş verilmektedir. 1918 mütarekeelndenberi İngiltere ahalisinin yansı eski evlerden yeni binalara taşınmıştır. Amer ikada ise bütün memlekete şamil bir İçtimaî emniyet sistemi tatbik edilmektedir.
Arnavutlukta
İngllterenln
Maruf Kadın Tayyarecisi Vazife
Başında Oldii
Londra, 7 (A.A.) — İngilterenin en maruf kadın tayyarecilerinden, birçok dünya rekorlarının kahramanı Miss Amy Johnson vazife başında ölmüştür.
Miss Johson, IngUtereden Avus-tralyaya ve Amerikaya uçan ilk kadın tayyarecidir.
Pazar günü, Times halicinden geçerken tayyaresi, motörde husule gelen bir arıza dolayısile düşmüş ve Amy Johnson paraşütle denize atlamıştır. Derhal yapılan araştırmalar bir netice vermemiştir. Amy Johnson tayyareleri, fabrikalardan hava mey darılarına götürmekle meşguldü. Bu vazifesini yaparken ölmüştür. 32 yaşında İdi.
Mahdut Keş:f Kolu Faaliyeti Oldu
Şim a ide   İta ly an Mevzileri Yavaş Yavaş Sıkıştırılıyor
S.tir,3 7 (A.A.) ,— Yunan ordula-n başkumandanlığı tarafından 6 ikincikânun akşamı neşredilen 72 numaralı tebliğ:
«Mahdut keşif kolları ve topçu faaliyeti olmuştur.»
Memleket Dahilinde   Sükûnet
Hüküm Sürüyor
Atina, 7 (A.A.) — Umumi emniyet nezareti tarafından 6 ikincikânun akşamı neşredilen tebliğde, memleket dahilinde sükûnet hüküm sürdüğü kaydedilmektedir.
f>kumbi Vadisindeki İtalyanlar Sıkıştırılıyor, Lin Köyü Harabeye
Döndü
Manastır, 7 (A.A.) — Reuterin Arnavutluk hududundaki hususî muhabiri bildiriyor:
«Şimaldeki Yunan ordusu, şiddetli soğuğa rağmen, Skumbl vadisindeki İtalyan mevzilerini yavaş yavaş sıkıştırmaktadır. Yunan kıtalarının bu mahirane taktiği çok iyi neticeler vermektedir. Geçen her gün, Yunanlıları, Tirana'nm tam cenubunda (Devamı Sa. S, SU 6 da) »_*
Tas Ajansının Bir Tekzibi
Moskova, Bükreş Elçisini Geri
Çağırmamış
Moskova, 7 (A.A.) — Tasa ajansı bildiriyor:
Yabancı matbuat, Sovyetler Birliğinin Romanya elçisi Lavrentlev'ln Bukreşten geri çağırıldığı hakkında bir haber neçretmİştir.
Tass ajansı, uydurma olan bu haberi tekzibe salâhiyettar d ir.
Milli Piyango
4 üncü Tertibin 3 üncü Keşidesi Dün Eminönü Halkevinde Çekildi
müh Piyangonun dördüncü tertip 3 üncü keşideni dün Eminönü Halkevi konferans salonunda yapılmıştır. Kazanan numaralar şunlardır:
50 bin lira kazanan:
166935
10 bin lira kazananlar:
231380 192783 165351
5 bin lira kazananlar:
8862      275028     215947      250117
260812       48581      134669      299606
2 bin lira kazananlar:
208255 220544 199233 25685
44092 53318 159790 125056
246012 14927 93859 169906
123816 29093 227597
1000 lira kazananlar:
Sonları (5750), (4025), (9294) ve (4747) rakkamlarlle biten 120 bilet 1000 er lira kazanmışlardır.
500 lira kazananlar:
Sonları    (2G«8),    (3107),    (8109), (3195), (5553), (4885) Ue nihayetle-(Devamı Sa. 2, Sü. 1 de) **
Yıl: 1 — Sayı: 141
Si»
¥ T Y\      4'      Lf Birkaç ay evvel ucan kaleler-
llâVH JLJrCvn"^-ÇİTİ den bahsedildiği zaman bütün dünya gözünü dört açmıştı. Kantarın uzun mesafelerde uçarak Almanya-
mu başına neler getireceğini hes&plryanlar çoktu.
Halbuki Amerikanın İnf/::,*-r^ içJn son hazırladığı hava dretnotları karşısında uçan kaleler hafif k\W&z'$r mevkiinde kalmıştır.
Yeni hava dretnotlarının ağ>i4fğr yetmiş tondur. Kanatlarının arasındaki mesafe altmış beş, fUzelâJı kırk buçuk metredir. Depolan bir tank
vagonu kadar benzin alır. Zırhlı top kuleleri vardır. Motörleri her biri İki bin beygir kuvvetinde Rayt motörlcrldlr.
Hava dretnotları uffan kalelerden üç misli, yolcu Fliper tayyarelerinden fit! misil büyüktür. Saatte üç yüz kilometre sUratle on bin kilometrelik hareket sahası vardır. Bütün İstikametlerden gelecek tecavüzlere karşı zırhlarla mücehhezdir. Kallfornlyada Duğlas fabrikasında yapılan bu tayyareler, şimdiye kadar dünya yüzünde yapılan tayyarelerin en büyüğüdür. Bu tipteki ilk tayyarelerin İnşaatı 8 nisanda başlamış, flkteş-rlnde bitmiştir.
İTALYAN
Tobruk
Ordusunu  'Hava Meydim
Ta k d ir
İşgal Edildi
ı -
Nazırlar Meclisi İtal 40 italyan Tayyaresi
yanın Mihvere Sadakatini Teyit Etti
Roma, 7 (A.A.) — Stefani ajansı bildiriyor: |
Nazırlar meclisi, muhtelit cephelerde İngiliz emperyalizmimin kuvvetlerine ve onun peyklerin» karşı kahramanca harp eden ordunun, donanmanın, hava kuvvetlerlpu ve fb şist milislerinin kumandanlanİe kıtalarını takdirle selâmlıyan $o\r emri yevmiyi ittifakla kabul etrrtştir.
Okyanusun bu tarafında ve öte tarafında düşman tarafından yapılan çocukça manevralar ve saçma tehditler karşısında nazırlar meclisi İtal-yanın Mihvere ve üçler paktına karşı sarsılmaz sadakatini ve memlekete yeni Avrupada layık olduğu mevkii verecek ve dünyayı İngilterenin iki yüzlü ve istismarcı zulmünden kurtaracak olan zafere kadar mücadeleye devam hususundaki azmini alenen teyit etmiştir.
Nazırlar meclisi, proleter ve faşist İtalyanm esas kütlelerinin her türlü ahval ve şerait dahilinde hâdiselerin büyüklüğü Ue mütenasip bir tarzı hareket ittihaz edeceklerine tamamüe kani bulunduğunu beyan etmiştir.
Ele Geçirildi
«Londra radyosunun son dakikada bildirdiğine göre, Tobruk civarındaki hava meydanı işgal edilmiş ve İngiliz bombardımanı neticesinde kısmen harap olmuş 40 İtalyan tayyaresi ele geçirilmiştir. İtalyan kuvvetleri hiçbir rnümaneat ve mukavemet göstermemişlerdir-.»
— rtaryo Gazete»! —
Maliye Vekili Fuat Agralı
Ankara, 7 (Telefonla) — Maliye Vekili Fuat Agralı ve Bükreş elçimiz Hamdullah Suphi bu akşamki ekspresle îstanbula hareket etmişler-
Münakalât Vekili Eskişehirde
Eskişehir, 7   (A.A.) — .Dün gece
yarısı Eskişehire gelen Münakalat VekUl Cevdet Kerim İne edayı, bugün teftiş ve ziyaretlerle meşgul olmuştur. Yarın Îstanbula gelecektir.
9 ingiliz 115 kalyanı Esir Etti
İskenderiye, 7 (A.A.) — Noel günü, Bardia yakınlarında italyanlar tarafından esir edilen bir İngiliz çavuşu ile sekiz er, 100 İtalyan askeri Ue beraber; Zingarella adında küçük bir yelkenli Ue Tobruka gönderilmekte idi. İngiliz esirler; cüretkâra-ne bir hareketle gemide, tayfalarla beraber 115 e baliğ olan İtalyanları esir etmişler ve yelkenliyi Solluma getirmişlerdir.
Bu hâdise, bir Avustralya muhribinin süvarisi tarafından dün ifşa edilmiştir. 29 ilkkânun gecesi, Zin-garellanın yolu üzerine çıkan muhrip, bu muhriptir.
Avustralya muhribi, İtalyan gemisini görür görmez ihtar mahiyetinde bir kuru sıkı endaht yapmıştır. İtalyan gemisi derhal durmuştur. Top sesini işiten İngilizler, kendUe-rine imdat gelmekte olduğunu hissetmişler ve İtalyanların bulundukları ambar ve kamara kapılarını sımsıkı kapatmışlardır.
Muhrip süvarisinin talimatı ile hareket eden İngilizler, yelkenliyi Solluma getirmişlerdir. îngüiz askerleri, İtalyanların, esir düşmekten son derece sevindiklerini ve geminin, Bardladan hareketinden evvel, dört İtalyan generalinin, bu sekiz İngiliz esirini görmek için gemiye gelmiş olduklarını söylemişlerdir.
Esirlerin
Sayısı 70 Bini
Buld
u
Graziani, Ordusunun 3 te 7 ini Kc ybetti
Londra, 7 (A.A.) — Bardiya'nın zaptından sonra husule gelen vaziyetin hulâsasını yapan Londra askerî mahfilleri, bu hâdisenin mihverin itibar ve nüfuzuna ağır bir darbe olduğundan ve Şarki Afrika askerî vaziyetinde maddî akisler doğuracağından şüphe etmiyorlar.
Artık Mısırın istilâsı bahis mevzuu olamıyacagma göre General Wav*?ll ordusunun manevra kabiliyeti, eskisine nazaran daha serbest-Lemiştir.
General Wavell, emrinde bulunan bütün vasıtaları kullanarak bir hücum plânı tatbik etmiştir, italyan -esirlerinin sayısı 70,000 dir. Buna, yaralı ve ölüler de ilâve edilirse, Mareşal Graziani'nin, ordusunun üçte birini kaybettiği anlaşılır.
Bu ordunun kuvveti 250 bin tahmin edilmektedir. Bu kadar fazla e-sir alınması, iaşe bakanından bazı zorluklar meydana çıkarıyorsa da bunların, İtalyanların Bardiyada bıraktıkları büyük stoklarla beslenmeleri mümkün olacağı sanılmaktadır.
Muharebenin Müstakbel   İnkişafı
Bu hususta tahminler yürütmekte
tereddüt edilmektedir. Zırhlı kıtaların Tobruk m in takasına kadar ilerlemiş olmasmın mutlaka ve derhal taarruz hareketleri yapılmasını istilzam etmiyeceği işaret edilmektedir.
Mukabil taarruz,  ancak    Tobruk İstikametinden yapılabileceğine göre, (Devamı Sa. 3, Sü. 5 de) =+=
Emniyet
Verici Bir Ses
Londraya
Hava Taarruzu
Londra, 7 (A.A.) — Hava ve dahilî emniyet nezaretlerinin tebliği:
Bugün İngilterenin bazı yerlerine bombalar düşmüştür. Londra bölgesinin muhtelif noktalarile orta Ingll-terenin bir şehrinde ve diğer birkaç yerde evler hasara uğramıştır. Bir miktar ölü vo yaralı vardır.
VATA
Bayramdan Sonra Her Gün
Sayfa
Tafsilâtı 2 nci Sayfamızdadır.
J
Ruzveltin Nutkunun
ingiliz Gazetelerindeki  Akisleri
Amerika, Diktatörlerin Tahayyül Ettiği Bir Sulhu Kabul Etmiyecek
Londra, 7 (A.A.) — Bir hafta içinde ikinci defa olarak İngiltere, Atlantiğin öbür tarafından gelen emniyet verici bir sea işitti. Reisicumhur Rooseveit dün kongrede bir nutuk söyliyepek demokrasinin şampiyonlarına hu. dutsuz bir yardım yapılmasını talep etmiştir. Bu yardım, mihver devletleri tarafından bir hafp ilânını intaç etse bile milyonlarca doları bulacaktır.
Londrada beyan edildiğine göre bu nutuk Amerikanın nazizme ve faşizme nihayet vermek hususundaki azmini gösteren en kati bir işaret mahiyetindedir.
Daily Espress gazetesi başmakalesinde, nutkun tesirlerini şöyle hulâsa etmektedir:
«Her ne olursa olsun Amerikanın muazzam endüstri kuvveti şimdi çnütecavizlere karşı mücadele eden milletlerin emrine verilmiştir. Bütün bu zenginlikler sı lâh şekline inkılâp ederek harp meydanlarına sevkedileceklerdir. Hiç bir kanunî delil, diktatörlerin hiç bir tehdidi buna mâni ola-mıyacaktır. Gemiler, tayareler, tanklar, toplar bize gönderilecektir. Bütün Amerikan siyaseti he-(Devamı Sa. 3, Sü. 1 de) ^
— Baba, Kurban bayramı ne zaman bitecek?
_ Bizimki üç gün sonra. Avrupanınkinin ne zaman
belli değil yavrum!
biteceği
VATAN
8-1-941
.YAZAN: M.SAMİ TCZİ4
Hızırın Vekar ve Heybeti Bir Tacidar
Kızının Yüreciğinde Garip Ürpertiler Yaratmıştı
24
Etrafa yayılan saray casusları çarçabuk ssjt öğrendiler ve hayret kır.ae kaian veziri âzami dehset-\r\e düşüren  neticeyi arzeUiler.
— Bunlar göçüllti kafileaiymiş. Ku'jcaa varıp düşmandan intikam a.uıait dilerlerıniç vc kendilerine millet fedaisi clıye bir de ad tak-rnıtt <ar, dediler.
İbrahim Pasa kurduğu plânlan anüül rdebtroric bir başlangıç oiaiı vc Kd^>4ı sinesinden fışkıran bu laplar* ve dç>diri teşekkülü yüreği ezile ezile bir kere daha seyretti.
O sırada veziri azama sokulan lı.» ancı ağalarından biri Paşanın kuiaçma onan endişesini büsbütün
arttıracak bir haber fısıldadı.
— Bunların başbuğu Hızır adında bir yigitnıiş. ^  9
Devletlûm ben bu adamı tanıdım- Sarayı asafı önünde şirretlik edip bostancı kullarına kötek çeken hûrif bu şerirdir.
O g&ndenbeti Asıtanei saadet-te kenduye bir fcayli saygı ve sev-gi çekmiş ve başına da bir hayli
şerir toplamış.
İbrahim Paaa bir kadın eli kadar nazik ve bir kadın eli gibi zümrüt, yakut, elmas yüzüklerle süslü eliyle ak sakalını karıştırarak ve bulutla^vnış gözlerle bostancı ağasıaı süiterek;
— Tez bu herifler in araşma beş on tebdil karıştırın ve niyeti fasitlerini zahire ihraç; eylen. Hızır dediğini* iti de bîr kenarda $ıkı§tı^ rıp Paşa kapısına ıpUsUrmanm kolayına bakın.
Emrini verdi. Veziri âzam Üçüncü Ahmede öğrendiklerini anlattj ve Hızır adındaki bir şeririn bu işi Önayak olduğunu, bu adamın Saadabad dönüşü saray asafî önünde şamata çıkaran bed mayc bir kı*i bulunduğunu ilâve ederek hükümdarın hiddet ve gazabını Hızır ve tevabri aleyhine tahrike muvaffak oldu. Fakat bu geçip o günkü alayı seyre gelenlerin ayasında yalnız padişahın ve maiyetindeki ricalin alâkasını çekmiş değildi.
Bunların geçişile, daha doğrusu en önde at oynatıp ilerliyen Hızır ile çok yalandan alâkalanan diğer biri daha vardı ki, İbrahim Paşa bunu sezae yüreciğinden ığıl ığıl ateşler akar, kanı kurur, canı çekilirdi.
Başına topladığı fedaileri yetiştirmek için kılıç, ok, yay ve gürz talimleri yaptırırken güneşin karşısında yajııp kavrulmadan çehresi büsbütün yağızlaşan, bakışları sertleşen, pazulan çelikleşen ve bütün mânasile tam bir erkek hüviyetine bürünen Hızırın vekar ve heybeti, bir tacidar kızının yü-reciğinde garip ürpertiler husule getirmiş, onu mahiyetini tahlilden âciz kaldığı bir duruma düşürmüştü. Süsün, zinetin, ihtişamın her türlüsünü, her çeşidini görmüş olan Fatma Sultan, henüz tabiatin bir erkek kudret ve kabiliyetinde şekillenmiş yaman bir trmalile karşılaşmış değildi.
Gerçi önlerinden geçen yeniçeri, sipah, sekban, cebeci, le-vend, ve serdengeçtiler, akağalar ve iç oğlanlar içinde kadın kadar zarif, kadın kadar 0'üzel olanları, iri ve heybetli birer erkek durumunda kollarını kabartıp bıyıklarını buranları pek çoktu, fakat bunlar şevketlû babasının önünden geçerken her bireri öyle mü-raî bir tavır takınıyorlar ve hele
kadınların bulunduğu cihete bakmaktan öyle çekmiyorlardı ki, azamet ve heybetleri bir manken , halini alıyordu. Halbuki o. o kadar pervasız, o kadar kayıtsız ve hattâ o kadar küstah bir tavır taşıyordu ki; Fatma Sultan bu tavrı ve bu bakışı bugüne kadar hiç bir kimsede görmemiş ve bir insanın bakışında ve duruşunda bu mânaları taşıyabileceğini dü. şünememişti.
Nüvaziş tabasbus, müdahene ve ihtimamın bin bir şeklini, bin bir tezahürünü görmüş, tatmış ve kanıksamış olan hanım sultan, bir erkek bakışının pervasız dikilişi karsısında kalmamıştı. I Şevketlû babasının ve onun I azametlû vezirlerinin bulunduğu sedire doğru bakarken istihfaf ve istihza dolu olan gözleri, kendi bulunduğu gerduneyi süzerken de pervasızlık ve lâkaydi taşımıştı.
Biraz merakın sevkile ve biraz da her ne bahasına olursa olsun dikkat nazarlarını kendisine çekmek için süslü gerdunesinin ipekli perdelerini iyice aralayıp hüsnünün şaşaasını onun önüne serdiği halde bile onun nazarlarında ne bir arzu ışığı parlamış ve ne de bir iştiyakın kıvılcımı peyda olmamıştı.
.(Arkası var)


HM m -1
i ++( +. t
ât   *     *¦ < ******
Piyasada:
(Vatan)
BAYRAMDAN
Sonra Her Gün Altı Sayfa
Bir karilmizden aldığımız mektupta şöyle deniliyor:
Bazan   dört,   bazan   sekiz   sayfa
çıkmakla bize diğer gazeteler kadar vasati sayfa ve yazı veriyorsunuz. Sekiz sayfalı sayılarınız da pek iyi ohıyor. Fakat bu suretle (Vatan) karşımıza iki ayrı sima ile çıkıyor ve tiryakilik itiyatları bakımından karii şaşırtıyor.
Yazdıklarınızdan anladığımıza göre bu yolu tercih etmenizin sebebi, makinenizin altı sayfa basarken, başlığı kırmızı olarak basa-mamasıdır.
Biz Vatan karileri allığa pulluğa değil gazetenin öz'ûvc bakarız. Bunun için renk meselesi üzerinde   durmıy-ırak her gün altı sayfa
çıkmanızı vt tiryakı okuyucularınıza   istikrar   bulmuş   bir   gazete
vermenjzi dilerim.
Evde ve muhiiimurie bir anket
yapUm, herkesi   bu fikre te-aftav
buldum Hattâ siyah bj*fjf&ı tercih
edenler bile var lir >
Diğer buna benzer mektuplar da aldık. Karilerimin arzusuna uyarak Ük bavra.71 ertesf sayımızdan itibaren altı sahife  olarak çıkmağa
başlıyoruz.   Şimdilik    ballığımızın
siyah basılması zarurî olmakla beraber makinemize lâzım gcien tertibatın   ilâvesi  hakkında da  tedbir
aldık. Bir aya varmadan gazetenin başlığı    kurulu    itiyatlara    uygun
olarak kırmızı çıkmağa başlıyacak-tır.
Gazetede her şeyin yerli yerinde olması münderecatta tenevvü bakımından akı sahifelik sayılarımızın okuyucularımızı memnun c-deceğini kuvvetle ümit ediyoruz.
İaşe Teşki'âtı Genişletiliyor
¦
Ticaret Vekâletine bağlı iaşe Müsteşarlığı teşkilâtı genişlemek -tedir. Bu hususu nazarı itibaar alan Ticaret Vekâleti Müfettişlik kadrosunu genişletecektir. 15-16 kişiden müteşekkil müfettişlik heyeti iki misline çıkarılacaktır. Bu tasavvurun meydana gelmesi için Ticaret Vekâleti diğer Vekâletlerden de müfettişler alarak kadrosunu genişletecektir.
Arızî Mutavassıtlar Uzaklaştırılacak
Birçok maddelerde ihtikâr ya ¦ pılmasında mutavassıtların büyük rolü olduğu kanaatine varan Ticaret Vekâleti Fiyat Murakabe Büroları, evelce başka maddelerin ti-ca re t ile meşgul iken şimdi ihtikâra müsait maddelerin mutavassıtlığını vapan birçok tüccarın mutavassıt ~
bktan uzaklaştırılmalarını kararlaştırılmıştır.
Fiyat Murakabe Teşkilâtı bu hususta tetkikatta bulunmaktadır.
Tütün Piyasası
Tüccara Avans Verilecek
Uzun zamandanberi açılması bek lenen tütün piyayası ayın on dördünde Izmirde açılacaktır.
Hükümet tüccarların piyasa esnasında maddî imkânsızlıklarla karşılaşabileceğini düşünerek Ziraat Bankası Umum Müdürlüğü va-sıtasile şubelerine tütün tüccarlarına avans vermeleri için talimat ve emir vermiştir.
Ayrıca Ziraat Bankası da tntim mubayaasında bulunacaktır.
İhracat Malları Fiyattan
Millî mahsulâtımızın fiyatla " rından daha aşağı bir fiyatla satılmamalını ve piyasanın düşmemesini nazarı itibara alan Ticaret Odası ihraç    edilen    malların    fiyatlarım
murakabe işine başlamıştır.
Bundan sonra Ticaret Odası ihraç mallarmın fiyatlarını kontrol edecektir.
Anadolunnn Yapağı Mevcuda
Yapağı kararnamesinin çıkması üzerine Anadoluda Istanbuldan daha çok yapağı mevcut olduğu anlaşılmıştır.
Yapağı tüccarları şimdi hükümetin yapağı fiyatlarını tesbrt etmesini beklemektedirler.
Fiyatlarm tesbitinden sonra Ana doluya siparişte bulunacaklardır.
v-*•
Gazi Bulvarında İstimlâkler
Yenikapı ile Azapkapı arasındaki Gazi Bulvarı'mn   açılma karan
dolayısile seyrüseferi tazyik eden iki taraf mm acele olarak temizlenerek Bulvarın tanzimi için istimlâklere hız verilmiş ve muameleleri biterek paraları ödenen on iki binanın enkazı Encümence satılmıştır.
Bu enkaz bu bayram içinde muhakkak kaldırılacaktır.
Millî Piyango
Dün Eminönü Halkevinde Meraklılar Önünde Çekildi
Büyük Edebiyat Lügati
Maarif Vekâleti büyük bir e-debiyat lügati vücude g^tırmeve karar vermiş ve alâkadarlara bu kararı bildirmiştir.   Cniversitede
divan ve eski edebî eserler taranmaktadır. Lügat, talebelerin eski
eserleri okumasını kola\laştıraca-ğı .çin bir an evvel çıkartılacaktır.
'iyan/go keşidesinde   otomatik
(Başı 1 incide) ** nen 180 bilet 500 er Ura kazanmışlardır.
100 lira kazananlar:
Sonlan (406) rakkamlartte nihayet! enen 800 bilet 100 er lira kazan-rorşlardrr.
50 lira kazananlar:
Sonları (359) vo (658) ile niha-yetlencn 600 bilet 50 şer lira kazanmışlardır.
10 lira kazananlar:
Son rakkaraları (15) ve (€8)  Ue
nihayetlenen 6 bin bilet 10 ar lira kazanmışlardır.
Amorti kazananlar:
Sonlan (S) ve (9)    rakkanalarile
dolaplardan numaralar düşerken
nlhavetlcnen 60 bin bilet 4 der Ura amorti kazanmıştır.
120 lira teselli mükafatı:
166980 166931 166932 166985
160984 166986 166937 166938
160939 166905 166915 166025
166945 166955 166965 166975
166985 166995 166035 166135
166235 166885 166435 100585
1666SJ5 166785 166885 176935
189985 196935 156985 146935
136935 126985 116985      106935
160935 161935 162935      163935
164985 165935 167985      168935
169935 266935 366935
Teselli mükâfatı kazanmışlardır.
Asker
Yardım Tahakkukları
Komisyon, Dün /kinci Defa Toplanarak : Bazı Mühim Kararlar Verdi
Asker ailelerine yapılacak yardım tahakkuklarında bir yanlışlığa* meydan yermemek üzere bir talimatname l^azırhyacak ı olan komisyon ikinci toplantısını dün Vali Muavini ^Vhmet Kımgın başkanlığı altında 'toplanmış ve bu toplantıda Eminönü, Fatih, Beşiktaş ve Beyoğlu kaymakamlarile Belediye Hesap İşleri Müdürü bulunmuştur. Dün yapılan şikâyetler tetkik edilmiş ve şu kararlar verilmiştir:
Muhtelif kazalarda şubeleri bulunan müesseseler için merkezlerinin bulunduğu yerlerde tahakkuk yapılacak. Yalnız bütün kaymakamlıkların, mıntakalan dahilinde bulunan şubeler hakkında o müessese merkezinin    bulunduğu   kay-
makamlığa    malûmat    verilecektir.
Ve bu suretle merkezinde yapılacak tahakkuk sırasında bütün şubelerin de nazarı itibara alınması temin e-dilmiş olacaktır.
Müesseselerde çalışanlardan maaşları yüz liradan aşağı bulunanlardan yardım parası kesilmiyecek-tir, fakat müessesenin kendisinden de ayrıca bir tahakkuk yapılacaktır.
Ecnebi tafralılardan asker ailelerine yardım parası alınmıyacak-ür. Ve tahakkuk yaplımaması için kazalara emir verilmiştir.
Tahakkuklarda yanlışlık olursa kaymakamlıklar itirazları tetkik edebileceği gibi kaymakamlara tashih salâhiyeti de verilmiştir.
Hayvan Cesetleri Ziyan Edilmiyecek
Bu işe Mahsus Bina Münakaşaya Konacak
Hayvan leşlerinden istifade edilmesi  için bir teştithane  kurulması
hakkında Umumî Meclisin verdiği
karardan sonra, bundan 12 sene evvel Istanbula getirilen    makineler
Vali ve Belediye Reisinin verdiği edilmiş ve bunların sağlam bir va-
edilmesi ve bunların saölam bir vaziyette oldukları görülmüştür.
Bundan on sene evvelden beri bu işi yapmak üzere iki defa teklifte bulunup sarfı nazar eden müteahhit,   teştlthaneyi   kurmak   İçin
üçüncü bir müracaat yapmış    ve
on senelik bir mukavele istemiştir.
Daim! Encümen ancak üç senelik mukavele   yapabilmek   salahiyetini
haiz   olduğundan   Umumi   Meclis,
Encümene on senelik   mukavele sa-
lâhiyetini de vermiştir.
Bin anin inşası için Fen Heyeti Müdürlüğü teklif yapanların münakaşaya iştirakleri hakkında bir şartname hazırlamaktadır.
ÖLÜM
Merhum Müşir Abdullah Paşa mahdumu İhsan Atçı ve Mediha Atçının kızı, tş Bankası müfettişi Ab-dürrahman Atçının kardeşi, Roma sefareti birinci kâtibi Haydar Gör-k'Un refikası Bayan
RUKlYE GÖRK
müptelâ olduğu hastalıktan kurtula-mıyarak Yakacık'da vefat etmiş ve dün defnedilmiştir. Allah rahmet eylesin
Ankaradan Gelenler
Dün sabahki ekspresle Millî Şef Reisicumhurumuz İsmet İnönünün validelerde refikaları bayan İnönü, Dahiliye Vekili Faik Öztrak bayramı geçirmek üzere İstanbula gelmişlerdir, istasyonda Vali ve Belediye Reisi Doktor   Lûtfi Kırdar,
Emniyet Müdürü Muzaffer Akalın Vali     Muavini     Ahmet,     Belediye
Reis Muavini Lûtfi Aksoyla vilâyet ve Belediye erkânı tarafından karşılanmışlardır.
Dünkü trenle eski Başvekü İzmir meb'usu Celâl Bayarla beraber mebuslarımızın bir çoğu da İstanbula gelmişlerdir.
Benzin ve Gaz Fiatların: Murakaba Hıyetleri Tayin Edec?k
Ankara, 7 (Hususî muhabirimizden) — Mülhakatta benzin, petrol ve motorin fiyatlarının satış fiyatını tesbit işi bundan sonra Fiyat Murakabe heyetleri tarafın, dan yapılacaktır. Ticaret Vekâlet; mülhakatta fiyat murakabelerine azamî dikkat edilmesini ve memurların hergün satıcıları dolaşa. rak ihtikâra meydan verilmemesini alâkadarlara bildirmiştir.
Gr.zino Tarifeleri
Belediye İktisat Müdürlüğü bundan evvel yaptığı tarifelerde gazinolarda yüzde on bir tenzilât yapmıştı. Şimdiki vaziyet dolayısile bu yüzde on tenzilâta kaldırılması kararlaştırılmış ve tarifelere ilâve edilmiştir.
•-o-—
Nazillide
Nazilli (Vatan) — Kışlak o-larak Nazillinin Dursallı köyüne
giden bir miktar koyunda çiçek hastalığı görüldüğü Aydın vilâyetinden İzmir veteriner müdürlüğüne bildirilmiştir.
•JC İzmir (Vatan) — İhracat ve ithalâtçılar birliği umumî kâtibi  B.   Atıf  İnanın    reisliğinde
toplanan şehrimiz ihracat ve ithalâtçılar birliği idare heyetleri,
kadro ve yeni yıl bütçesinin tanzimi hususunda müzakerelerde bulunmuşlardır.
* izmir'(Vatan) — Evvelce inşaat tahsisatından gönderilmiş olan beş yüz liranın vilâyetimiz dahilindeki göçmenlerin iaşesine sarf olunması hususunda Sıhhat ve İçtimaî eauavenet Vekâletinden  vilâyete emredilmiştir.
İRTİHAL
İstanbul meb'usu Abidin Daverin annesi Bayan Ravan Daver d Un İrti-hal etmiştir. Cenazesi, yarınki per-şmmbe günü saat on bir buçukta, Bomonti Tramvay istasyonunda, îz-zetpaşa sokağında SUrel apartıma-rundan kaldırılarak namazı öğleyin Beyazıd camisinde kılındıktan sonra, Edirnekapıdaki Şehitliğe defnedilecektir.
Merhume, hüsnü tabiati, manevî kıymetleri ve birçok meziyetlerile kendisini herkese sevdirmiş, muhitinin hürmetini kazanmış, eski tabiri-le bir hanımefendi idi. Türk matbu-tına, aziz arkadaşımız Abidin Daver gibi, 30 senedir her branşta hizmet etmiş güzide bir evlâd da armağan etmiştir.
Cenabı Haktan ona rahmetler dilerken muhterem   arkadaşımızın ve
kederli ailesinin elemlerini paylaşırız.
çfi*
24
Bir anda oraaı bir anafor gibi karışmıştı. Sandalyeler, masalar devrildi, kadehler, tabaklar, sürahiler kı rıldı, tavandaki kristal avize, havada uçan bir İskemle ile tuzla buz olda* 1
MtUademe bej dakika kadar sürmüştü. Nihayet bar sahlbile birkaç garson araya girdiler ve mübarlzlerl ayırdılar.
Zarar ziyan «ekiz ylkg liradan fazla tahmin olunmuştu. Bu parayı iki kavgacı ödemek mecburiyetinde idiler. Takat her iklıl de ttuço birbirinin Üstüne atıyor ve tazminata yanaşmıyordu. Sarışın erkek hırçın bir
tavırl»!
— Bana İlk hakarette bulunan Şeklptlr. Bu rezalete o sebebiyet ver dl£i İçin tazminat ona aittir, diyordu .
Diğeri, ayağını yere vurarak:
— Hayır, rezaletin âmili tama -men Saffettir. Zira yüzüme çanı -panya kadehini fırlatarak asıl Uk hakarette o bulundu? Diye bağırıyordu.
Bar sahibi, iki gencin, toz İçinde kalan, ötesi berisi yırtılan elbiseleri ne, kopan düğmelerine ve dağılan saçlarına bakarak kat'î bir Beslet
— Yetişir, dedi. Fazla gürültüye iti/um yok.. Bu parayı yan yarıya ödJyecekfclni*? İşte o kadar!..
Fazla ısrarın beyhude olacağını hisseden suçluları sustular ve bar sahibini takip ederek salondan çıktılar.
Biraz sonra yerdeki döküntüler toplanmış, caz yeniden ahenge başlamış ve herkes eski neşesini bulmuştu.
Vakayll alaka İle takip eden kıranta adam arkadaşının kalagma c-gildl;
— Biliyor musun, dedi; esasen a-subl olmasaydı bu mesele çıkmazdı..
— Ben de öyl© tahmin ediyorum.. Zaten çatacak yer arıyordu.
— Fakat tazminat ta tuzluoa!. Zavallı milyoner bu gece hakikaten İflas edeceğe benzer..
— Evet!. Buralarda bir daha görünmez sanırım.
— Klmblllr?. Belki de milyonların kökü sudadır...
— Bu güneşe kar mı dayanır yahu?- Her gece yüzlerce lira yiyor. Hem daha bu salonlarda gtt-UncIl ne kadar oldu!.. Dir aya kalmadan barın kapıları ona kapanacağına dair yemin etsem bayım ağrımaz...
Ba sırada, üstünü basım düzelt -
mlş olan Saffet karşıdan görünmüştü. Hiçbir tarafa bakmadan onların masalarına yaklaştı:
— Affedersiniz Necati Beyefendi, dedi. Sizden bir ricada bulunacağım. Yarın iade etmek üzere bana yüz lira kadar ödünç verir misiniz?.
İki arkadaş manidar bir nazarin bakıştılar. Sonra Necati Boy tereddütle cüzdanını çıkardı. ITzun uzun bir şeyler hesap ettikten sonra kırk Ura uzattı t
— Fazla çıkmıyor oğlum... Emin Beyde varsa UstüuU lütfen tamamlasın.
ihtiyar adam dudağn bükmüştü. Sonra:
— Bakayım, dedi.
Ve o da, bir hayh cüzdanını eşelo dikten sonra, kırk liraya ancak on lira ckllyeblldl.
Saffet boynunu, bükmüş, razı olmuştu. Onları basile selâmladı ve teşekkür ederek uzaklaştı.
Genç adam, ancak bir hafta sonra barda görünebllmlştl. Bu   sefer
büsbütün neşesiz duruyor, soluk yüzü büyük bir kederi olduğunu anlatıyordu.
Kendi kendine bir masaya oturdu. Dirseğini masanın kenarına, çenesini de bileğine dayryarak düşünmlye başladı.
Evet ba gece, kenarında birkaç gündenberl sendelediği sefalet uçuru m una, muvazenesini kaybederek yuvarlanmıştı, tki saat evvel, elinde kolon son birkaç yüz lirayı da kumarda bırakarak   kollarını   sallıya
sallıya sokağa çıktığını hatırladıkça çıldıracak gibi oluyordu.
Nihayet bugünü de görecek miydi? Yarım milyona varan koskoca bir serveti birkaç ay içinde nasıl yiyip bitirdiğine şaşıyordu. Neden bu ku -m ar İlletine bu derece müptelâ olmuştu?.. Horkeslnkiuln fevkinde gör düğü zekftoi ouu niçiıf bu lptiladan menedenıenılştl?.. Bundan uonra yapılacak tek bir şoy kalıyordu: Çalışmak!..
Huzır yiyip içmiye alışmış olan bir İnsan için bundan daha müşkül ne vardır?. Fakat mecburiyet, her müş
külü yenmek İçin insanı tahrik eden, her zorluğu boşarmıya gayret veren bir keyfiyettir.
İşte Saffet bu keyfiyeti gözönün-de tutarak hayatım kazanmıya katlanacaktı. Fakat iki yüz liraya yakın dağınık borçları vardı. Bunlardan kurtulabilmek için yediğinden bir miktar da arttirmiya mecburdu. Bü tün ba ihtiyaçları koruyacak olan p: rayı ona temin edecek esaslı bir I; sahibi olması imkân harlcindo sayılırdı. Zira ne ticarete girişmek İçin sermayesi, ne de herhangi bir memuriyete alınması için dürüst hüviyeti mevcuttu!. Onu Beyoğlu muhiti büyük bir kumarbaz ve sefih bir mira. yodi tanıyordu.
Kâbusu andıran bir sıkıntılı rüya içinde imiş gibi bütün bu feci haki -katlerl düşündü. Artık bu muhltteı ayağını çekecek, bu kibar alemleri, kapılan ona bu geceden itibaren ka panacaktı.
İşaret ederek garsonu çağırdı y< bir viski ısmarladı. Havasmda, ya' nız ona alt dedikodular uçuşan bu
(Arkası var)
GIÛ N İDE N
GÜNE
Okuma Hastalığı
Yazan: ÜC YILDIZ
/fa krabamdan kitap merak-
lısı bir genç çocuk vardır
ki her uğrayışında kütüphanemden bir iki kitap alıp gider. Güzel bir üzüm salkımı yer gibi hırsla, iştahla okuduğunu bildiğim için ses çıkarmam; hatta teşvik te ederim.
Okuma merakı cüzzam illeti »gibi mikrobu gitgide zayıflayan ve musapları seneden seneye a-i zalan bir hastalıktır. |
Bu hastalrk bahsettiğim çocuğa bir başka hastalığın yadigârıdır. Beş artı sene evvel kaza ile ayağını kırarak uzun zaman alçıda kalmış, resimlerine baka. rak eğlensin diye önüne konan bir kaç kitap ve mecmua vücudunun ataletine mukabil kafasında garip bir hareket uyandırmış ve çocuk bir daha bu hastalıktan kurtulamamıştır.
(Antrparantez söyliyeyim. Hepsinde aynı neticeyi meydana getireceğini bilsem gül ile dokunmaya kıyılmayacak nekadar vatan çocuğunun ayağını bir kaç ay için kendi elimle kırmak isterdim.)
Akrabam geçen gün gene uğramıştı. Âdeti üzere raflardakj kitapları karıştırdı. Bazılarından bir kaç satır okuyarak dalacak gibi oldu. Fakat sonra hepsini yerli yerine bıraktı.
— Bir şey almıyor musun? dedim.
— Hayır hayır, dedi. Sesinde ve ellerini acele aceie
geri çekişinde iğfale kapılarak fena bir şey yapmaktan korkar gibi bir hal vardı. Sebebini sordum. •
— Geçen sene kitap yüzünden çok hırpalandım, dedi, az kaldı sınıf dönüyordum. Bu sene lise ondayım. Dersler gittikçe sıkışıyor, ağırlaşıyor. Senenin ilk aylarında biraz okumuştum. Fakat artık ders kitabından başka kitaba el sürmemek lâzım. Geceleri gene boşuboşuna saatlerce dalacağım. Dersler kalacak, sene sonunda kimbilir başıma neler gelecek?
Çocuğun bu sözleri bana bir zaman evvel bir maarif müfettişinden işittiğim bir sözü hatırlattı:
— Bazı meraklı müdürler mektep kütüphanesinde kitap o-kumaya gelen çocukların bir istatistiğini tutarlar. Bu istatistiklere göre ders senesinin ilk aylarında bir miktar kitap okuyan bulunuyor. Fakat sene ortası yaklaşıp dersler sıkışınca bir daha kütüphaneye uğrayan kalmaz.
Program müfredatlarımız fazla yüklüdür. Bu bir parça liselerde on iki senelik işi on bire sıkıştırmamızdan, bir parça kitapların, usullerin, talim elemanlarının henüz kıvamlarını bulamamış olmalarından, birer parça da burada sayılması uzun sürecek şu ve bu sebeplerden ileri gelmektedir.
Benim çocuk için netice şu olacaktır ki okumaktan hoşlandığı kitaplarla bellemeye mecbur bulunduğu dersler arasında bir muvazene ve irtibat teminini imkânsız görecek, birincisini u-tanılacak bir lüks ve sefahet gibi zorla kalbinden söküp atarak kafasını hazır hükümler ve formüller; etsiz, kansız ve hareketsiz hakikat iskeletlerile dolduracak.
İç hayat denilen şeyin, büsbütün ayrı renkler, fikirler ve heyecanlarla dolu o bambaşka â-lemin nasılsa zavallıya açılan kapıları yavaş yavaş kapanacak.
Çocuk artık okumayan, arasıra eline geçen kitaplara şöyle bir baktıktan sonra ezbere mütalea-lar beyan eden, bütün hayatınca mektepten aldığı müstehaseleri birbirine çarpıp çıkardıkları kuru sesle yaşayan ve etrafındaki dünyayı izah eden kemal sahibi bir kâhil ve münevverimiz olacak.
TAKVİM
8 ÎKİN CtKANUN 1941 ÇARŞAMBA
VAKİT \ «oATl EZ£Kİ
¥1X: 1941 — AY: 1 — GÜN: 8 RUMİ: 1856 — 1 Incikâuun: 26 ilk Ki:   1859 — ZİLHİCCE:   10
OÜNEŞ: 8,26 2,31
ÖĞLE   : 13,19 7,24
İKİNDİ: 15,43 9,47
AKŞAM: 17,56 12,00
YATSI: 19,32 l.SS
İMSAK: 6,40 12,41
6664
8-1-941
VATAN
İCMAL
Son Hâdiseler ve Almanya
Yazan: Vahdet GÜLTEKİN
Amerika Cümhurrcim Mr. Roosevclt bir hafta evvelki nutku île. Amerika Birleşik devletlerinin Ingütereye bütün iktidar ve imkânlarile yardımının bir vazife, bir zaruret olduğunu anlatmıştı Evvelki gün, bu yardımın tatbikim temin edecek bütçeyi mebuslar meclisine verirken söylediği nutukta Amerikanın bu harpte İngilterenin yanında çok mukim bir yer aldığını bir kere daha teyit ediyordu.
Dün Vichy'ye gelen, Amerikalım yeni Fransa elçisi Kontra-miral Leahy da, bulunduğu beyanatta, Amerika Birleşik devletlerinin, bütün dünya meselenle yakından alâkadar olduğunu, binaenaleyh, bir kaç memleket çerçevesini aşarak bütün dünyaya şamil bir demokrasi -diktatörlük mücadelesi halini a-lan bugünkü harbe bitaraf ve seyirci kalamryacağını bilhassa tebarüz ettiriyordu.
ALMANYA VİCHY'DEN MEMNUN DEĞİL...
Amerikanın, büyük bir demokrasi memleketinin mümessili olarak, tarihte hürriyetin beşimi sayılan Fransaya yeni bir el-i göndermesi, Almanya il© Vichy hükümeti arasında gergin-üğin başgösterdigi bir sıraya tesadüf etti. Filhakika, Alman taleplerinin Mareşal Petain hükümeti tarafından kabul edilmeyişi bir kaç zamandanken Berlinle Vichy*nin arasım açmıştır. Almanya, bilhasa Fransa - Kalya demiryolunun kendi kontrolü altına verilmesini ihtiva eden yeni taleplerinin, Petain hükümetinde müstakil siyaset taraftan o-lanlar tarafından itiraza uğradığını ileri sürüyor ve, dün Berlin-de neşredilen bir telgrafta bildirildiği gibi, Petain hükümetinde yeniden ıslahat yapılmasını istiyor.
Fakat, kabinesinden müfrit Alman taraftarı olan Pierre La-val'i henüz bir müddet evvel çıkarmış olan Mareşal Petain in, nazırları arasında Almanya lehine bir değişiklik yapacağını ü-mit etmeye imkân yoktur.
ALMANYA NÜFUZUNU KURTARMAK İSTİYOR
Bütün bu hâdiseler, Almanya-
nın siyaset sahasında büyük bir nüfuzsuzluğa uğradığını gösteriyor. Bulgaristanla giriştiği son temaslar da siyasî sahada nüfuzunu arttırmayı istihdaf eden yeni bir teşebbüs mahiyetini haiz bulunmaktadır. Zira, geçenlerde işaret ettiğimiz gibi, Almanyada askerî kumandanlar, şimalden cenuba ve garptan şarka kadar pek yayılmış olan ordunun, yeni bir harekâta girişemiyecek    vaziyette
olduğu kanaatindedir ve böyle bir teşebbüse katiyyen muhaliftir.
Binaenaleyh, siyasî sahadaki nüfuzu ile kolay «zafer» 1er kazanmaya alışmış olan Almanya-nın, sarsılan bu nüfuzunu kuvvetlendirecek yeni siyasî plânlar tasavvuru ile meşgul olduğu görülmektedir.
Büyük
Facianın Hikâyesi
Reynaud'nun Açtığı
Uçurum
Harp Zamanında Milletle Hükümetin Arası Tamamiyle Bozulmuştu
I Hâdiselerin
Peşinde
V- e
YAZAN:
Mecbur Fran«z Muharriri
ANDRE MAUROİS
General Gamlen
bulunuyor, ordunun onu sevmediğini söylüyordu.
Şurası doğru idi ki Gamlen, 1939 Eylülünde Almanların Le-histanda meşgul olmasından istifade ederek şiddetli bir hücum teşebbüsünde bulunacak yerde aksine olarak Sar havzasında fazla ihtiyatlı ve ikinci derecede hareketlerde bulunmakla iktifa etmişti. Buna itiraz edenler vardı. Gam len bu gibilere şu cevabı veriyor, du: §
— Harbin başmda İngiltere ile Fransanın taarruza geçmeye kâfi tayyaresi, ağır topu ve diğer malzemesi yoktu. Bunlar olmadan yapılacak hücum bize çok ağır zayiata mal olabilirdi. Bunu ve Fransanın doğumu az bîr memleket olduğunu düşünerek harbe Verdun muharebeleri şeklinde bir hareketle başlamak istemedim. Böyle bir harbi kaybetiğimiz takdirde Fransanın yaşamasına imkân kalmazdı.»
Gamlen Marn muharebesinde General cjoffre» un yanında idi. Fransızların oradaki meşhur manevrasını kendisi hazırlamış, bu sayede parlak bir zafer temin etmişti. Gamlen, Fransız umumî er-kânıharbiyesinin örnek sayılacak bir zabiti idi. Fakat ne Foch gibi canlılık fışkıran bir hali, ne de Joffre'un ince feraset ve dehası vardı. Bundan sükûtî bir adam o-lamazdı. Bir defa bir ziyafette be-
— Eğer yeni kabineyi teşkile raber bulunduk. Yemeğin başının e mu r edilirseniz Daladier taraf- dan sonuna kadar ağzını açmadı, tadarının yardımını temin etmeli. Bununla beraber nazik ve musir*;: Şahsını memlekette çok se- tavazı bir adamdı. Umumî erkanı-viyorlar. harbiyemizin bütün subayları ken~
— Evet, çünkü memleket bu a-  dişine sevgi ve bağlılık beslerler-
Vaktimin çoğu cephede geçi-yordu. Arasıra Parise geldikçe Paul Reynaud'yu görmeyi iş edinmiştim.
1940 Martının on dokuzuncu günüydü. Reynaud mebusan meclisinin iki celsesi arasındaki rasıla-da akşam yemeğini beraber yemek üzere yalnız olarak bana gelmişti.
O gün Daladier kabinesi mecliste çok sıkıştırılmıştı. Finlandiya bozgunu karşısında mebuslar: «Neden vakit ve zamanile Finlere yardım etmediniz?» diye hükümete çıkışıyorlardı. Böyle bir yardım imkânsız gibi bir şeydi. 1 in-landiyaya bir imdat kuvveti gön-derilseydi felâkete uğraması ihtimali çok kuvvetliydi. Böyle oldu. ğu halde hücum celsesi sabahtan başlayarak akşamlara kadar devam etmişti. Gece ondan sonrı meclis yeniden toplanacaktı.
Reynaud dedi ki:
— Bu gece Daladier'yi düşü-riirlerse hiç şaşmıyacağım.
Zevcem sordu:
— Düşerse yerine kim gelir? Yoksa siz mi?
— Kimin geleceği düşmesine sebep olan hallere ve Cümhurre-isiriin kararına bağlıdır.
Ben de söze karıştım:
Hiç Telâşlanma Çocuğum
Talan bir havadis doiayısile başmuJıarrlrlmlzin yazdığı bir makaleyi kendisine mevzu yapan A. Müntekim, Başmuharririmizin «Çok yalancı bir dünyada yaşıyoruz» diye içli İçli hayıflandığım kaydederek yazısını şu satırlarla bitiriyor:
«... Bu teessür maazallah, bir İki Babıâli başmuharririnin belki de bir tarafına indirt ver tr. Sonra gazetelerimiz başrauharrirsiz kalırlarsa halimiz ntoe olar?»
Amer ikada muazzam bir otelin direktörü bir gün otelini gezerken merdivenleri »ilen birini görmüş, fakat bu adamın neşesizliği dikkatini çekmiş: *~
— Arkadaş, demiş, neye böyle somurtarak çalışıyorsan?
Direktörü tun mu yan adam cevap vermiş:
— Bıktım bu hayattan, ben de bir otele direktör olamryacak mıyım?
Direktör ada m m sırtını oksa-nu?;
— Üzülme, burası Ameri kadir, başka hiçbir memlekete benzemez. Çalışa çal ısa belki bir gün direktör lorsun.
*
A. Müntekim hiç üzülmesin. Burası Babıâlldir. lstanbulun başka hiçbir caddesine benzemez. Çalışa çalışa belki bir gün başmuharrir olur ve boş kalacak diye korktuğu yerleri doldurur.
Atinataaianndaı ücretli ve Maaşlı iki Sınıf
Memur Bırakılmayacak
Gösterilen
Türk
damı henüz iyi bilmiyor.
— Belki de hakkınız var. Fakat memleketin Daladier'yi sevdiği bir hakikattir. Sonra radikaller kendisine sadrk kalacaklardır. Sizin ise arkanızda bir parti yoktur.
di. ----     ---------     '
General Gort ile beraber Gam. len'i ziyaret ettiğimiz zaman benim mülâzım olduğuma hayret etti, yüzbaşılığımın Harbiye Nezaretine yazılması için emir verdi. I-Eğer yeni kabineyi teşkile kinci görüşümüzde beni hâlâ mü-beni memur ederlerse Daladier'yi lâzim görünce bu işe memur etti-harbiye Nezaretinde muhafazaya ğj albaydan sebebini sordu. Ter-çalışacağrra. 'fi için iki kursa gitmek lâzım gel-
C gece Daladier düşürüldü. ! diğini, benim ise yalnız bir kursu Yeni kabinenin teşkili vazifesi gördüğümü anlayınca General Reynaud'ya verildi. Bunu kabule Gort'a dönerek dedi ki:
Emıiyat Verici Bir Ses
(Başı 1 incide)  +
men münhasıran bu maksada teveccüh edecektir.
Daily Telegrapb gazetesi bu be yanat hakkında şu tefsirlerde bulunmaktadır:
Roosevelt Amerika Cümhur-reisinin haiz olduğu bütün otoriteyi kullanarak memleketinin istikbali en katî surette nizama ve faşizme karşı girişilen mücadele, ye bağlı bulunduğunu söylemiştir. Reisicumhur Amerikan siyaseti-n.n üç prensip ile tarif edilebileceğini kaydetmiştir. | — Millî müdafaa,
2 — Diktatörlerle mücadele halinde bulunan milletlere tam bir yardımda bulunmak,
3 — Hitler ve Musaolini'ye karşı sarih ve katî surette cephe almak.
Amerika hiç bir zaman diktatörlerin tahayyül ettiği bir sulhu kabul etmivecektir. Roosevelt ingiltere İmparatorluğu ile müttefik, lerine harp meydanlarında Amerikan kıtalarına değil Amerikan fabrikalarının muazzam imalâtına ve malî yardımına ihtiyaçları olduğunu bilmektedir. Reisicumhurun bir tabiri veçhile bu malî yar-
dünden hazırdı. Harp halinin i-caplannı ve memleketin duygularını, bütün zekâsına rağmen kavrayamadı. İhtiraslarına kapılarak inanılrnıyacak kadar anlayış ve ^uur noksanı gösterdi. Kabinesi ancak tek bir reyle ekseriyet kazandı.
Meclis bu hareketile Daladier-3"i düşürdüğüne pişman olduğunu, yerine geçen adamı sevmediğini ortaya koyuyordu. Reynaud meclisin düşmanca havasım duydu. Kendine olan güveni ilk 4efa olarak sarsıldı. Berbat bir nutuk soy.
MI
Ertesi gün cepheye dönünce gördüm ki yeni Başvekilin kabinesine aldığı unsurlar yüzünden ortada derin bir ıstırap havası vardı. Şiddetli bir harp devam ederken milletle hükümetin arasında böyle derin bir uçurum peyda olması çok ağır ve tehlikeli bir şeydi v
Başvekâleti üzerine aldığı dakikadan sonra Reynaud'yu bir daha görmedim. Kendisine çektiğim telgrafta tebrik sözünü ağzıma almadım, Barres'in şu vecizesini tekrarladım: «Sulh zamanında milleti parlamento temsil eder. Fakat harp zamanında milletin mümessili ordudur. 1 Kendi tarafımdan şu tavsiyeyi ilâve ettim: «Ordu ile teması kaybetmeyiniz!..
Harbin başındanberi Reynaud General 'Gamlen'in hep aleyhinde
dım milyarlarca dolara baliğ ola. çaktır. Bu itibarla Roosevelt böyle bir siyasetin tatbiki için kongreden çok miktarda tahsisat kabul edilmesini milletine emniyeti olan bir şefin ifadesile istemiştr.
Tecavüze karşı yapılan bir muharebe münasebetile Amerikanın taahhütlerine son derecede sadık kaldığını tecrübe ile öğrenmiş bu. lunuyoruz Simdi olduğu gibi mazide de Almanya hürriyetleri için çarpışan milletlere karşı gösterilen en ufak bir sempati karşısında tehditler savurmuştu. Bu sefer Reisicumhur, Reich'ın kalesini temellerinden sarsacak ve askerlerinin cesaretini kıracak olan bir cevapla bu tehditleri istihfaf etmiştir.
— Görüyorsunuz ya, en küçük
bir işte bile karşımıza mutlaka bir zorluk çrkarırlar.
Nihayet yüzbaşı olduğum zaman Gamlen'den bir kart aldım. Şöyle diyordu: «Bu kadar geç bir terfiden dolayı sizi tebrik etmeye cesaret edemem.»
Amiral Leahy itimatnamesi ıı Verdi
Vichy, 7 (A.A.) — Amerika devletinin Fransadaki yeni büyük elçisi Amiral Leahy, dün öğleden sonra. Hariciye Nazırı Flandin'i ziyaret etmiş ve kendisine itimatnamesinin bir suretini tevdi eylemiştir.
-o-
Jandarma Kumandanla-j rının Tayinleri Hakkında Yeni Bir Karar
Ankara. 7 (Telefonla) — Şimdiye kadar vilâyetlere tayin edilmekjte olan jandarma kumandanları için valilerin mütalâasına müracaat edilmekte idi. Dahiliye Vekâleti bu usulü ilga etmiştir. Bundan sonra tayin edilecek jandarma kumandanları Jandarma Umum Kumandanlığımı inhası ve Dahiliye Vekilinin tasvibi ile vazifeye bağlıyacaklardır. -o--
Fransız Mesai Nazırı
Cenevre, 7 (A.A.) — D. N. B. ajansının hususi muhabiri bildiriyor:
Vichyde iyi haber alan mahfillerde öğrenildiğine göre, mesai ve imalât nazın B. Belin Mareşal Petain'e istifasını vermiştir.
Ayni mahfiller B. Belln'in istifası meselesinin birkaç gün muallâkta kalacağı fikrindedirler.
Halk Millî Şefimizi
ve Askerlerimizi Hararetle Aik.şhyo:
Atina, 7 (A.A.) — Atma a-jansı bildiriyor:
Bütün Atina sinemalarında, Türkiyenin Cumhuriyet bayramı şenliklerine ait filirn gösterilmekte ve bu filim, halkın heyecanlı tezahürlerine vesile teşkil etmektedir.
Halk, Reisicumhur ismet İnö-nünü ve canlı Türk askerlerini hararetle alkışlamaktadır.
Hazırlanacak Yeni Kanun Projesi Meclisin İlk  Top antısında Görüşülecek
—— -o
SORUNUZ
SÖYLİ YELİM
Harp 1941 de Biter mi ?
Mehmet Arif Fen-er Irazasüe — Bir arkadaşımla bahse tutuktuk. Ben harbin gelecek hazirandan evvel biteceğini iddia ediyorum. O, 1912   senesine   kadar   süreceğini
söylüyor.  Hangimize hak verirsiniz?
Cevap — 1914 harbinde en nikbinler harbin bir hafta süreceğini ve o günkü muğlâk hayatın daha fazla fasılaya tahammülü olmadığını söylüyorlardı, senelerce süreceğine iptidadan İhtimal veren Dr. CelAl Muhtar gibi ihtiyatlılar pek azdı. Bu harpte de insan 1941 de biteceği hakkında da, 1942 ye kudar süreceğine dair de sebepler bulup söyllycbllir. İçin doğrusu uzun süreceğini İçinize yatırmamadır. Tahminimizden evvel biterse yanımıza kar kalrr.
AMERİKANIN ADI
1. N. Görür   ImzasUe — Bugünlerde     Amerlkadan     bahsediliyor,  dnnoz. Dil öğrenmek zahmetli bir
atolleri bu kitaba bakarak yeni kıtaya Amerika admı vermişlerdir.
GURUR   YARASI
t 8. E. imza»ile — Sevdiğim kn benden yüz çevirdi. Kalbim ona çok bağlı olmamakla beraber gururum yaralanmıştır. Budala yerine konulduğuma da kızıyorum. Kıza bir, İki hediye vermiştim. Geri istesem ayıp olur mu T
Cevap — Elbette ayıp ve çirkin olur. Bu kızı zaten sevmediğinize göre kendisini yok farzetmek en dogTU bir hareket olur.
DİL ÖĞRENMEK USULÜ
MeJuoet Servet InızaaUe — Ecnebi dili öftroumlye merakım var. Birkaç dil tecrübe ettim. Hiçbirinde İleri gidemedim. Nasıl bir usul tavsiye edersiniz?
Cevap — Darılmayım/ ama siz bir kaç dil değiştirmekle ne yaptığınızı bilmediğinizi göstermiş ol-
Amerikayı Krlstof Kolomb keşfettiğine göre adının Kolumbia olraa-61 lâzımgclirdl. Amerika adı nereden çıktı?
Cevap — 1500 senesinde Ame-rigo Vespuccl adında bir seyyah, bütün Cenubi Amerika dediğimiz kıtanın Sahillerine bir seyahat etmiş, dönüşte bir kitap yazan, ti. Bu kitap her dile tercüme edilmiş ve bu münasebetle muharririn ismi her tarafa Kristof kolombun adından ziyade yayılmıştır. Alman
I
şeydir. Bir dile İyice sahip olmadan ikinci bir dille uğraşmak hatıra gelemez. Size tavsiye edebileceğimiz yegâne usul, azim ve I-rade İle İşe sarılmaktır. En İyi bildiğiniz dil hangisi ise o dilde hafif bir roman, bir de iyi lügat bulunuz. Gramer kltahınrzı gözden geçirdikten sonra lügatin yardı -raile romanı okumıya başlayınız. Yer yer tercüme ediniz. Bu usulle ne kadar çabuk yol alacağınıza kendiniz de hayret edeceksiniz.
Ankara, 7 (Hususi muhabirimizden) — Cemal Yeşilin reisliğinde toplanan ücretli memurların vaziyetini tesbit edecek olan komisyon bugün de çalışmalarına devam etmiştir. Komisyonun bugüne kadar olan mesaisi Vekâletlere ait ücretli memurların kadrolarına memuriyete geçtikleri takdirde kendi barem derecelerinde çalışabileceklerini tesbit etmekle geçmiştir.    Bundan sonra
bu memur la rm maaşa geçtikleri takdirde Hazinenin yapacağı mad di fedakârlık tetkik ve tesbit edilecektir.
Alâkadar makamların söylediğine göre, komisyonun mesaisi müstahdemler hariç, devlet memuriyetleri arasındaki ücretli ve maaşlı olarak iki sınıf memur bırakmamaya matuftur.
Hazırlanacak yeni kanun pro-I jesi Meclisin ilk toplantısında gö„ rüşülecektir.
Esirlerin Sayısı 70 Bini Buİdu
(Başı 1 incide) =^-=
General VVaveU'in böyle bir hareketin muvaffak olmaması için lazım gelen tedbirleri alacağı tabjidir General vVavell, düşmana sürpriz yapabileceğini de ispat etmiştir.
İtalyanların Yeni Cephesi
Londra, 7 (A.A.) - Hardıya'nın temizlenmesinden sonra, İtalyan cep hesi, şimdi Libya'nın 150 kilometre içerisinde kâin büyük deniz ve hava üssü olan Tobruk'lan geçmektedir.
Bardia üe Tobruk arasındaki mın-takada hiçbir İtalyan kuvveti yoktur. İngiliz keşif kolları bülün bu m m tak ayı kaplamaktadır.
Tobruk   istihkâmları
Tobruk   müdafaaları   iki   hattan
mürekkeptir. Bardiada yalnız bir müdafaa hattı vardı. Tobruktaki harici müdafaa hattı 40 kilometre kadar uzunlukta bir kavis şeklindedir. Dahüî müdafaa hattı ise 17 kilometre uzunluğundadır.
Libyadaki harekâtın müstakbel inkişafı her ne olursa olsun, Graziani-nin çok fena vaziyette bulunduğa muhakkaktır. Esirleri hesaba katmadan, Grazlani, ordusunun emrinde bulunan topların, kamyonların, mühimmatın ve diğer birçok harp malzemesinin hemen hemen yarısını kaybetmiştir
Bir İngiliz Zabiti ne diyor?
Bir   yüksek ingiliz   subayı, garp
ÇÖlündeki seferden almacak neticeleri şu suretle hulâsa etmiştir:
«Grazianl, ya çok fena bir generaldir ve yahut, ihtiyatsız hareketlere faşist partisi tarafından sevke-
dümiştir.
italyan askeri istihbarat servisinin de fena olduğu sanılmaktadır, italyanlar, harekâta iştirak eden ingiliz kıtalarmm adedi üzerinde daima yanlış malûmat sahibi bulunmuşlardır. Baz an bunların adedini çok fazla tahmin etmişler, bazan da mevcudiyetlerinden bUe haberdar olmamışlardır
italyan Tebliği
Italyada bir mahal, 7 (A. A.) — İtalyan orduları umumî karargâhının 214 numaralı tebli-
gı:
Bardiyada henüz mukavemet etmekte olan son mevziler ayın beşinci günü akşamı düşmüştür. Kıtalarımız, yirmi beş gündenberi yüksek cesaret sahrfeleri yazmışlar ve düşmana pek a&ır zayiat verdirmişlerdir. Malzeme, insan, ölü, yaralı ve kayıp itibarüe zayiatımız ağırdır.
Düşmanın Tobruk üzerine yaptığı bir hava akını esnasında Bahriyenin tayyare defi bataryaları iki düşman tayyaresi düşürmüşlerdir.
Yanan Cephesinde
Yunan cephesinde tarafımızdan
yaDilan muvaffakiyetli bir baskın neticesinde mühim bir mevzi zap-tedilmiştir. Düşman tarafından terkedilen otomatik silâhlar ve cepane elimize geçmiştir. Müsait bir tarzda cereyan eden bîr keşif kolu muharebesi esnasında bir kaç esir alınmıştır. Düşman tayyareleri üslerimizden birine hücum etmişlerdir. Bir Blenheim, tayyare defi bataryaları tarafından düşürülmüştür.
Harekât Tobruk   Bölgesine
Nakletti
Kahire, 7 (A.A.) — İngiliz Orta Şark kuvvetleri umumî karargâhının tebliğinde Tobruk böl. gesinde harekâtın memnuniyet verici bir tarzda devam ettiği kay dedilmektedir.
Tapu Müdürlüğünde Bir Tayin
Ankara, 7 (Telefonla) — Tapu ve Kadastro Umum MUdUrlUfcü zat İşleri ve levazım mUdUrlttftUne bu müdürlük muavini Kemalin tayini ka-Irarl artırılmışta.
Türkiye Ticaret Miiınsssüleri
Peşîeye Vardı
Budapeşte, 7 (A.A.) — Macar ajansı bildiriyor:
Türk - Macar ticaret müzakerelerinde bulunmak üzere, Türkiye Hariciye Vekâleti ve İktisat Umum Mü-dürü Bedri Tahir aŞmanin riyasetinde Türk heyeti pazartesi sabahı Bu-dapeşteye varmıştır.
Arnavutlukta
Kc şif Kolu
Faaüyli Oldu
(Başı 1 İncide)
bulunan Elbaaan üssüne biraz daha yaklaştırmaktadır. Baskın şeklindeki hücumlarla birçok esir ve büyük miktarda otomatik silâhlar almmak-tadrr.
«Son haftalar içinde, ıddetli bir muharebeye sahne olan Lin köyü harabe halindedir. Yunanlılar, aşağı Şkumbi vadisine vardıkları zaman italyanların, Yugoslavya Ue bir harp ihtimalini dikkat nazara alarak tahkim ettikleri Librazda müstahkem mevki ile karşılaşacaklardır. Bu mevzi dikenli tel Ue mahduttur. Yunanlılar, her ileri harekette, İtalyanlara karar aleyhtar olan dag kabilelerine biraz daha yaklaşmaktadırlar. Bu kabileler halkı çok cesurdur ve İtalyanların cenahlarını ve arkalarını iz'aç için fırsat ve silâh beklemektedir.
219 Esir Alındı
Atina, 7 (A.A.) — B. B. L. — Yunan resmi tebliği:
Cephenin üç noktasında yeni mevziler işgal ettik ve 219 esir aldık.
Tobrukta ve Avlonyada 4 Düşman Tayyaresi Düşürüldü
Kahire, 7 (A.A.) — Orta Şark hava kuvvetlerinin umumî karar, gâhının tebliğinde. Deme ve Martubanın muvaffakiyetle bombardıman edildiği, Tobruk üzerine taarruzlar yapıldığı, iki düşman tayyaresinin düşürüldüğü, bir düşman avcısının da muhtemel olarak tahrip edildiği, bazı düşman tayyarelerinin de hasara uğratıldığı bildirilmektedir.
Düşman Tobruk bölgesindeki Eladem hava meydanı, İtalyanlar tarafından tahliye edilmiş ve İngilizler kıtaatı, İngiliz hava kuv-
Doktor Diyor ki:
Köyiiiülln Giyeceğini Kendi Yapabilmesi Temin Edilecek
Ankara, 7 (Hususî muhabirimizden) — Köylünün kendi giyecek eşyasını yapabilmesi için İktisat Vekâletinin temin ettiği tez gâh ve çıkınklann tevziine pek yakında başlanacaktır.
Tezgâh ve çıkınklar şimdilik yirmi bir vilâyete tevzi edilecek diğer vilâyetlere de ihtiyaç nöbetinde numune dağıtılacaktır.
Köylümüzün bu makineleri kolayca kullanabiİTO«leri için kurslar açılması da kararlaştırılmıştır. Bu suretle köylü kendi giyecek eşyasmı teminden başka fırsat buldukça tezgâh ve çıkınklarla meşgul olarak daha fazla iş çıkarmak sayesinde şehirlere sevkıyat yapacak, kendine ayrı bir kazanç yolu bulmuş olacaktır.
Köylünün iplik bükmesine yarayan çıkınklann da bütün köylere sevk edilmesine çalışılmaktadır.
İnflilterenS Bin, Mihverin 41 Bin
Tayyaresi Var
Vaşington, 7 (A.A.) — «Havacılık mecmuası», neşrettiği makalede diyor ki:
«Ingilterenin    elinde    25,000
harp tayyaresi bulunduğu tahmin
edilmektedir. Mihverin ise 41,000
tavvaresi vardır.  Amerrkada da
6000 tayyare bulunmaktadır.
«Bir sene sonra İngilterenin 45,0000, mihveri* 49,000 tayyaresi bulunacak, ingiferre, 1942 de hava müsavatını temin etmiş olacaktır...»
vetlerinin bombardrmanı neticesinde kullanılmaz bir hale gelmiş olan 40 tayyare zaptetmişlerdir.
Arnavutlukta Avlonya tekrar borobardrman edilmiştir. Binalara limandaki depolara bombalar düşmüş, şiddetli yangınlar çıkmıştır.
İki düşman tayyaresi düşürülmüş, bir İngiliz tayyaresi üssüne dönmemiştir.
iyi Çekmiyen Sobalar
Hasta olmamak için vücudti harici havanın şiddetinden ve tkltmtn değişikliklerinden, İtina Ue, karamak İcap eder. Soğuktan korunmak, bll-haaea kış mevsimlerimle, büyük bir İhtiyaç şeklinde kendisini gösterir. Çünkü tabu halde vtkcudtrn muhtelif yerlerinde zararsız bir vasiyette n -yaldı yan mikroplar, hiçbir hastalık yapmak kadre tini göster em ederken, herhangi bir Üşüme dolayısUe, bedenin mukavemeti kmlmca derhal az-gınlaşara* türlü türlü hastalıklara
kapı açabilirler.
Kış mevsiminde meskenlerin ısıtılması o kadar basit bir mesele değildir. Bilakis bn İş sıhhati alakalan dıran ehemmiyetli bir mevzu teşkil eder.
Elektrik sobaları ve kaloriferler. İdeal ısınma vasıtaları olmakla beraber, masraflı ve külfetli olmaları bunların her yerde tatbikine İmkan bırakmaz.
En çok kullanılan ısıtma vasıtaları sobalardır. Fakat odun veya kömürlerin yanması esnasında, sobaların hava cereyanını İyi temin etmesi ve husule gelen birçok zehirli gaz -laxı meskenler içine sızdırmaması lk-J
rtza eder. Aksi halde hu mnzir gazlan teneffüs etmek mecburiyetinde kalanlar da, garJarm cinsine ve tesir derecesine göre, türlü türlü arızalar ve hastalıklar hasnle gelmesi pek ta ı»ıidir. Çünkü karbon gazları koku vermeden, kcndüerinl hissettirme -den insanı zehlrilyen cisimlerdir. Bu zehirlenmeler müzmin bir şekilde ve yavaş yavaş vukua gelebilir.
Hele yatak odalarında, bütün gece, yanacak olan sobaların böyle mu zlr gazlar çıkarmamasına bühassa dikkat etmek gerektir.
Kış mevsiminde, soğuktan korunmak İhtiyacı baş gösterdiği zaman, İlk düşünülecek tedbir, ısıtma vasıtası olan sobaların iyi çekmesi, şiddetli rüzgârlardan ve hava cereyanla nadan miiteeshlr olarak dumanlar, gazlar çıkarmak vo tütmek gibi mah zurları olnıamuMdır.
Bu fikirler belki bawlt ve herkesçe bilinen kaidelerdir anıma bunlara hi zımgeldlgl kadar ehemmiyet verU -mcdl&lni görüyoruz. İyi çekmiyen bir sobanın sıhhat İçin çok tehlikeli olabileceğini, hiçbir zurnan, unutmamak İcap eder.
Dr. NURÎ ERGENE
24
4481
VATAN
8-1-941
M E VSIM
AVLARI
hakemlerin Kararı Muhteremdir
Futbolun Beşiği Ingilterede Dahi Bu Düstura Riayet Ederler
AN KARAN İN AĞAÇLANMASI
Yakında Ankara Etrafında Büyük Çam Ormanları Görebileceğiz
Al"?
Mevsimin başta gelen    avı:    Çulluk
Kış eıvıan yurdun her tarafında başlamıştır. Bu sene kışın erken gelmesi Anadolunun muhtelif mıntıkalarında postlarının kıymetli olmasından dolayı yabani hayvan avcılarını daha geniş faaliyete sevketmiştic Sansar,
şa ancak süzülmeye yani topraka muvazi bir istikamette uçmaya başladığı zaman ateş ederler. Çünkü bu istikamet kuşun daha kolaylıkla vurulması için en müsait bir vaziyettir. Şehrimizde çulluğu bol olan yerler    Boğazın
tilki, porsuk, kurt, çakal, yabani Karadeniz sahilleridir. Çulluk kışı kedi, vaşak gibi derileri piyasa- memleketimizde geçiren ve Rus-larda kolaylıkla ve iyi fiyatlarla yadan gelen göçmen bir kuştur, satılan hayvanların avlanmalarına Rumeli tarafında Terkostan baş-bşlanmışbr. Bu hayvanların vu- layarak, Belgrat ormanı, Uskum-rulması için köylü avcılar ilk ka- i ru köyü, Bahçeköy, Büyükdere, nn yağmasını beklemişlerdir. Vu- | Yeniköy sırtları ve bilhassa    Ke.
> rulacak bu gibi hayvanlar için bir çok köylerde tuzaklar dahi kurulmuştur.
Postları para eden hayvanların derileri için    İkincikânun içinde
merburgaz. Cendere boğazıdır. Anadolu cihetinde Poyrazköy, Kumçiftlik, Rive, Beylikmandıra, Paşarnandıra, Alibahar, Yazla çiftliği Mahmutşevketpaşa,  Dre-
derileri piyasası açılacaktır. Bu seki,   Akbaba,   Arpacı    çiftliği,
Elmalı civarındaki bütün çalılık sahaları ve su kenarlarında bol çulluk bulunur. Anadoluhisarının sırtlarında, Pa^abahçe, Hekimbaşı çiftliği sırtlan da çulluk yeridir.
Ö--?DEKve
YABANİ KAZ.
İstanbulini bu kuşlar için üç mühim sahası vardır. Çekmece, Terkos göllerile Anadolu cihetin-
av
sene yalnız Amerikaya ve kısmen lngiltereye av derisi satılabilecektir. Amerika ve İngilterenin tercihen aldığı deriler daha ziyade sansar derişidir. Diğer derilerin a-hcısı Almanya ve kalyadır. Fakat bu iki memleketin harp halinde bulunması hasebile bu derilere bu sene talip olmıyacakları anlaşılmaktadır. Bu itibarla bu sene yabani hayvan derilerine geniş talepler bulunamıyacaktır. Maamafih bu derilerin iyi bir şe-küde sepe edilmelerine itina edilecek olursa bu sene saülamadık-ları takdirde gelecek seneye bırakılmış olmasile daha büyük istifadeler temin edilmesi imkânı vardır. Zira harp biter bitmez Avrupada bugün azçok metruk bir vaziyete düşmüş olan av dericiliği sanayii yeniden inkişaf edecek ve av derisi ihtiyacı    artmış
bulunacağı  için bütün stoklar pa- I C^erli. Alemdağ. Buzhane, Hu-ra edecektir. Harp dolayısile Av-1 !upada büyük ve yabani av hay-
İ
Dünyanın her tarafında, Futbolun icat edildiği, Ingilterede bile hakemlerin verdiği kararlar hiç oır suretle değişmez. Kendilerinden ne hesap sorulur ve ne de yaptıkları en büyük hatadan dolayı mesul tutulurlar.
Bu işin içine vazife dolayısile yeni girmiş idareciler hariç, bütün sporcular iyi hatırlarlar:
Bundan üç dört sene evvel Ingilterede Kraı kupası finalinde bir hâdise olmuştu. Her iki takım be. rabere vazıyette iken avuttan çevrilen top kaleye girmiş ve hakem de bunu gol addetmişti.
Vaziyet yetmiş seksen bini a-şan bir seyirci kütlesi taralından görüldüğü, yan hakemler de işaret ettiği ve sinema ile de tesbit olunduğu halde hakem kararında ısrar etmiş, ingiltere futbol federasyonu, beynelmilel federas. yon hakem kararının her ne suretle olursa olsun değ.ştırilemiye-
ceğine karar vererek kupayı da komitesinden Nuri Bosutu çagırt-galip takıma vermişti.
mm
Hak emici u------_ 4».
Bunun gibi daha bir çok misaller de zikretmek kabildir.
Bu bütün dünyada böyle olduğu gibi, Türk Spor kurumu Beden Terbiyesine inkılâp edinceye kadar bizde de aynı şekilde idi. Fakat şimdi sık sık teşkilâtın hakemlerin vazifesine aaha içindeki Kararlara müdahale ettiğini, ken-dnerini hareketlerinden mesul tutarak cezalar bile verdiğini görüyoruz.
Bir arkadaşımız bundan iki gün evvel eşine nadir tesadüf    edilir
mış ve kendisine:
— Ben itimat ettiğim birisinden dinledim. Dün Perayı, Sü-leymaniyeye  hakem    yendirmiş.
— Bunlar baştan mı oynayacaklar?
Diye soran birisi, hakem kararlarının değişmez olduğunu nereden bilsin?
Hiç şaşmıyahm. öyle kararlar veriliyor, öyle müdahaleler yapılıyor ki, bu hâdise onların yanında hiç kalır.
Yalnız bilmiyen insanlar, bilmediklerini kabul ederek çalışırlarsa, böyle gülünç vaziyete düşmezler. Hiç olmazsa acizlerini itiraf etseler...
Galatasaray Ankara ya Gidiyor
Galatasaray birinci butbol takımı iki maç yapmak üzere bu akşam Ankaraya hareket edecektir.
Galatasaray takımı tam kadro-sile gitmektedir. Kafileye muhasebeci Adnan riyaset edecektir.
Güreş Ajanlığı
Güreş ajanı Hikmetin noktainazar ihtilâfı yüzünden istifasile yerine eski Güreş ajanı ismail Hakkı Vefa inha edilmiş ve An-
Bunun hakkında derhal tahkikat karaya yazılmıştır.
de Rrve deresi ve Yazla çiftliği' bir müdahale hâdisesini    anlattı, bataklıklarıdır. Çok soğuk ve ti- | [stanbul Bölgesinin başında bulu. püi günlerde Karadeniz    sahille- j nan bir mcrnunın akıllara hayret rinden başlayarak Rive deresine kadar ve Kilyos sahillerinde   ördek ve nadiren kazlara rasgelinir. Sürü halinde gelen kazlar Yazla çayırlarına inerler.
Keklik: Keklik sahası pek dardır. Kısa çalıbk ve kayalık   olan
veren müdahale keyfiyeti şöyle olmuştur:
Bundan iki hafta evvel Fenerbahçe stadında Süleymaniye - Pe-
yapacaksınız. emrini vermiş.
Bu hâdiseyi yukarıda da kaydettiğimiz gibi birinci sınıf kulüplerimizde senelerce reislik yapmış eski bir idareciden dınledik-Hakikaten garip değil mi? Türk sporunun  neden    düzelmediğıne
bundan daha açık bir misal zikretmeye lüzum yoktur sanıyoruz. Bir maç bittikten sonra hakem hakkında tahkikat açtırmaya kadar varan ve kendisinde müdahale salâhiyeti gören bu gibi idare çilerle, Türk sporu nasıl kurtulma yoluna girsin?
Uludağa   Akın
Bayram münasebetüe kayakçılar UJudağa akın etmişlerdir. İs-tanbuldan da büyük bir kafile gitmiştir. Bunların arasında İstanbul direktörü Feridun Dirim-tekin de ük defa olarak böyle bir
spor hareketine iştirak etmektedir.
İstanbul Voleybol Ajanlısından:
Pek yakında voleybol müsabakalarına başlanacağından   alâka-
vanlarının avlanması tam amil e terkedilmiş bir vaziyettedir. Bundan dolayı av derilerinin bilhassa Fransa, Almanya Belçika, Holanda ve Danimarka ile italya ve isviçre piyasalarında yüksek fiyatla satılacağına şüphe edilemez. Av dericiliği memleketimizde henüz lâykı veçhile inkişaf edememiştir. Halbuki bu sanayi sayesinde Almanyada büyük ticarî işler yapılmakta ve dünyanın her tarafına Alman fabrikalarının sepajı ve boyalanması mükemmelen yapılmış kürkler ihraç edilmektedir. Tabu derilerin renklerini değiştirmek ve iste nilen renkte kürkler yapmak için Alman sanayü çok ileri gitmiştir. Arjante ve beyaz tilkiler, renkli sansarlar, kılları yumuşatılmış muhtelif postlar Alman ihracatının en kıymetli mallarından birini teşkil etmektedir.
Postlarından başka etinden istifade için yapılan kış avcılığı memleketin her tarafında inkişaf etmiştir. Mevsim itibarile başlamış olan av devresi her yerde artmaktadır. Çulluk (benanea), ördek, yabani kaz, keklik, sülün, yabani güvercin ve acemi avcılar için ağaçlıklı bağ ve bahçelerde, orman ve çalılıklarda (karatavuk) avlayanlar sabahları erkenden av sahalarına akın etmekte-dir'er. Büyük hayvan olarak karaca, yaban domuzu, tavşan için sürek veya küme avcı-ığı başlanıştır. Avcılarımız av mıntakala-rını pek iyi bilirler. Amatörlük eden. ava merak eden yeni avcılar için İstanbulun en yakın av mıntakaiarı şunlardır:
ÇULLUK
Köpeksiz avlayabilmek için akşamlan mehtaplı gecelerde veya akşam karanlık basmak üzereyken önünde ve yakınındı, durgun su, bataklık, akıntısı ağır o-lan dere ve kenarlarında ağaçlıklar arasında bekleyerek çulluğu kunara durmak veya karlı günlerin sabahları çalılıklar kenarında yürüyerek gürültüden kalkacak kuşu uçara vurmak mümkündür. Köpek varsa ve kuşu iyi tanıyan kuvvetli koku alan cins bir kö-pekse kuşu görür görmez Fermaya durur ve verilecek emir üzerine kuşu yerinden kaldırtarak u-çurtur. Çulluk uçmak için yerden kalkarken bir iki adım ilerledikten sonra gayet sert ve seri olarak uçar. İlk uçuşunda dikine havaya kalktığı için vurulması güçtür. Avcılar dikine havalanan ku-
seyinli. Kılıçlı, Şüe Yeniköyü sırtlarında ve vadilerinde, Rumeli yakasında da yalnız Kemerburgaz civarında az miktarda keklik bulunmaktadır.
SÜĞLÜN
İstanbul raıntakasında süğlün azdır. Sık çalılık ve kömür yapılacak kadar sarp yerlerde büyümüş genç ağaçlıklar arasında yaşayan süğlün ancak Paşamandıra-nın yüksek yerlerinde ve Beylikmandıra sırtlarındaki sarp ağaçlıklar arasında raslarımaktadır. | Yabani güvercin be ormanlık yerlerde veya münferit ağaçlı ça- | yırların ağaçlarına konan geçici kuşlardır.
ra karşılaştılar. Süleymaniyeliler evvej bu işin içine girmiş ve ilk bu müsabakayı 4 - 2 kazanmak f^bol maçına geldiği gün oyna-muvaffakiyetini gösterdiler. n9L maçın birinci devresi biftik-
. Her şeyde kendini salâhiyettar ter? sonra takımların tekrar saha-sanan bu zat ertesi günü hakem ya. çıktıklarını görünce,
Daha bundan bir buçuk   sene dar kulüplerin bu husus hakkında
görüşmek üzere salahiyetli birer murahhaslarını 14/1/1941 tarL hine müsadif salı günü akşamı saat 18 de Bölge merkezine göndermeleri rica olunur.
BUYUK AVLAR
İstanbulun ormanlık, fundalık, çalılık ve kocayemişliği bulunan Beykoz, Ömerli, Kartal, Üsküdar, kazalarının sırtlarında ve bilhassa sarp yerlerde yaban domuzu, karaca ve aynı kazaların ova kısım-larile kısa çalılık yerlerinde Şile mıntakasında, Terkoe mıntaka-sında tavşan bulunmaktadır, ö-merli kazası Ormanlı dağlarında karaca bolken son senelerde buralarda karaca azalmıştır. Bilâkis bütün bu mıntaaklarda yaban do muzu fzlalaşmıştır. Büyük hayvanların avlanması için sürek avlan tertip edenler azalmış olduğu için domuzların teksirinin önüne geçüememektedir.
TAKSİ
SİNEMASI
Bayram  mllnasebetile Bugün Matinelerden itibaren BUyük ve
Muhteşem program Milyonlar sarfile vücude getirilen bir şaheser. Türkçe sözlü ve Şark
Danslarile süslü
BEYAZ-
SİR
(HALİME)
Firavunlar devrinden sonra Mısır tarihinin en müthiş safhaları, Nilin kuruması, Kıtlık ve açlık devri, Mısır Saraylarında geçen Maceralar, Aşk - Kıskançlık Memluk i Orduları, Binlerce Asker, Harp ve mücadele Sahneleri, Saray âlemleri.
Bayram günleri Matineler Saat İlde başlar Bu fHm ayni zamanda
izmir'de   TAYYARE  sinemasında gösterilecektir.
Bugün  Matinelerden itibaren:    BAYRAM    ŞEREFİNE
IS UM ER Sinemasında
Müthiş,  emsalsiz ve Fevkalâde bir Film
AL
Tarihde Londranın eararL.. Saltanat Kin Hırslan... Aşk ve Kıskançlık Sahneleri... Dehşet Saçan Teşkilât...
aş Rolde : BORIS KARLOFF
Her gün saat 11 den itibaren devamlı matineler.
Uıman umum müdürlüğü tarafından yapılan Ankara civarındaki agaçianaırma sahaıarının genişletilmesinden ziyade bu sene, Akas-va ormanları altında 3-4 yaşında ve bir dera repikaja tâbi tutulmuş Karaçam, Sarıçam, ve Kızılcam fideleri dikı.mesine başlanılmıştır.
Bu ameliyenin mü^bet neticeler vereceğ.ni; ve Ankara köylerinde Karaçamların tabii olarak yetişmekte olması itibarile ağaçlandırma sahalarımızda da çabuk büyü-yeceğıni kuvvetle ümit edebiliriz.
Her ne kadar karaçamların yetiştiği sahalar daha derin topr aklı ve daha rutubetli ise de, ağaçlandırma sahalarımızda 5-10 sene evvel dikilmiş Akasyalar sayesinde toprağın kısmen azotlandı-ğını, hava ve toprak rutubetlerinin kurak mevsimde az miktarda olsun mevcudiyetini kabul edersek bu akasyalar altına dikilecek çamların muvaffakiyetle yetişeceği ta-u goruiur.
Bugün tecrübe mahiyetinde baş livan ve neticesinden emin olduğu muz bu ağaçlandırma ile Ankara civarının teşcirini daimî ve zarurî olan: Sulama, budama, çapa mas raflarından kurtarabiliriz. Bu suret le az masrafla, ilerde elde edilecek bediî güzelliği nihayetsiz olan çam ormanlarının, büyük ve yeni kurulan şehrin hava, manzara ve sair mühim hayatî varlıklarında çok büyük ve faydah değişiklikler vücuda getireceği tabiîdir. Bugün, sırf bedü güzellik ve şehrin ağaç ve orman ihtiyacını temin için yapılan yeşil çamlıklardan belki zamanla bir semere ve bir varidat te min edilebilmesi de mümkün olabilir.
önümüzdeki senelerde, bilhassa geçen sene ve bu sene yapılan tecrübelerden cesaret alarak, daha büyük mikyasta bu çam dikimine ehemmiyet verilerek yakın bir zamanda akasya altlarının çam la doldurulmasına çalışılacaktır.
Bununla beraber artık Ankara -da Akasya dikilmiyecek değildir. Bilâkis akasyanın dikilmesi lâzım dır. Ankara civarının ağaçlandırılmasında akasyanın kuraklığa mütehammil ve bakliye fasilesinden olup havanın azotunu tesbit ile toprağı   azotça   zenginleştirmesi.
yani gübrelemesi ve aynı zamanda a.çak bir meşçere teşkil ederek gerek toprak ve gerekse hava rutubetini muhafaza etmesi bakımın dan yardımcı ve faydalı bir «İlk teşcir ağacı» olarak kullanılması zarurîdir.
Bu zaruret, bilhassa, Ankara -nın kurak ve çorak iklimde normal bir teşçire yaklaşmak için, katidir. Bu suretle yardımcı a-ğaçla yapılan teşçirde, meselâ a-kasya ile teşçir edilen bir sahaya 3-5 sene sonra esas teşçir ağacımızı korkmadan dikebiliriz.
Ankara civan için esas ağacımızın intihabında, senelerdenberi ya pılan ağaçlama tecrübelerinden ve Ankara civarındaki tek tük kalmış ağaçlardan bir fikir alarak birinci derecede karaçam, sarıçam ve kızılcamın yaz kış yeşil kalması bakımından esas teşçir ağacı olarak kabulü lâzım gelir.
Yalnız bu çamlardan sonuncusu olan Kızılcamın diğer çamlardan daha iyi yetiştiği görülüyorsa da şiddetli kış soğuklarından müteessir olacağını düşünerek ihtiyat h hareket etmek ve kuytu yerlerde kullanmak icabeder.
Bu suretle az masraflı olacak o. lan bu teşçirden az çok uzun zamanla iyi ve yüz ağartıcı neticeleı beklenebileceğini şimdiden   kat' olarak söylivebiliriz.
BOBS \
7 İKİNCİ KANUN li>41
Kapanış
Sterlin 5.24
Dolar 132,20
isviçre Frç, 29,6875
Drahmi 0,9975
Leva 1.6225
Peçeta 12,9375
Dinar 3,175
Yen »,1375
İsveç Krona 31,005
ESHAM ve TAHVİLÂT
Ergani 19,79
1938 % 5 ftramiyeli 19,55
Sivas - Erzurum 2 19,19
Türk Ticaret Bankası
A tertibi nama ı —
'  Bize olum ve ateş dünyasından gelen Ok elçi Torpillerin cehenneme çevirdiği Bombaların kasırgalar kopardığı Okyanuslarda
YÜZEN KALELER
" C C N V O Y
CLİVE BROOK-j^hN CLEMENTS
-türkçe -
Mevzuunu hakikatten.. Heyecanım harpten - Ateşini sonsuz bir aşktan - Azametini zaferden alan haftaların - senelerin
en büyük harp ve aşk filmi
Bugün
Sinemasında
t mmm
SARAY ve İPEK
TÜRK FİÜMCİLİĞİNIN ZAFER TACI
15 seneden beri memleketimizde yapılan  Filmlerin  en güzel, en muhteşemi
KAHVECİ GÜZELİ
REJİ :ERTUĞRUL   MUHSİN
BAŞ  ROLLERDE: -BEHZAT ve MÜNİH NUREDDİN
Bugün
son gelen türkçe Paramunt dünya haberleri Bayramda hergün saat 11 de matine.
Bayram Haftalarında Daima EN GÜZEL FÎLMtNl sunan
HAZIM
TALAT - y
ÎYET - NEVİN - PERİHAN - SABAHAT - nADÎ - AVNİ - KANİ -
YAŞAR - NECİP   HAKKİ - MÜMTAZ
Zengin ve muhteşem sahneler - Büyük Saz  Heyeti - Yeni aŞrkılar
Müzik : S A D E T T İ N  KAYNAK
Seanslar: 11 - 12,45 - 2,30 - 4,30 - 6,30 ve 9 da
Bu Film ayni zamanda İzmir'de ELHAMRA slnemasnda da   gösterilecektir.
Sineması
Bugün Matinelerden başlayarak Müzik - Dans   ve   Güzellik   Senf< NEFİS   ve  ŞAHANE   BÎR TAKDıM edecektir.
BRODVAY MELODIE1940
Harikulade güzel bir mevzuu olan bu filmin Yıldızları
ELANOR POWEL - FRED ASTAIRE
llııve olarak: EN SON FOX DÜNYA HAVADİSLERİ
Ak denizde harp gemileri ile tayyareler arasında müthiş bir muharebı Seanslar: 12,45 - 2,30 - 430 - 6,30 ve 9 da
Suare için numaralı koltuklar şimdiden satılacaktır. Tel. 4086S
0014
8-1-941
VATAN
Bir Kitabın Düşündürdükleri
debiyatımız
Klâsik Edebiyatımızda
ı
Kapısı açılmadık hazl.
1
: uır
Halide Edibin son günlerde çl. tan, İngiliz edebiyatı tarihi, ingiliz e bümiyen karileri de derinden lâkadar edecek bir eserdir. Onu kurken hep kendi edebiyatımızı {düşündüm. Kafamda birçok mese eler belirdi. Bizim edebiyatımız üzerinde de, böyle içten, her şahsiyetin ruhunu meydana çıkaran ve bizi kaynağa gitmiye sevkede-cek bir tetkike ne kadar ihtiyacımız var.
Bilmediğimiz için, inkâr ediyo.
ruz. Bazı kimseler «Kütüphanelerimiz tam takır» diye bağırıyorlar. Filhakika edebiyat tetkiklerimiz, eskisine nazaran kat kat ilerdedir. Fakat bunların en iyisi âl iman e ve dışa ehemmiyet veriyor. Diğer kıs mı ise, boş lâflarla doludur.
Biz, kıymetler keyfeden ve yeniden tesis eden bir edebiyat tarihine muhtacız. Bu, malûmattan zL yade, güzellik duygusu istiyen bir iştir. Asıl benliğimizi tanıyış yoluna, bu hassa ile girebüeceğiz. Yahya Kemalin divan edebiyatını. Burhan Ümidin Yunus Emreyi, Sa bahaddin Eyüpoğlunun halk bü-mecelerini görüş tarzını düşünüyorum. Daha benliğimizin birçok tarafları karanlıklar içinde.
Türk milletinin uzun bir tarihî var, her devri beşeriyetin bir hayat safhasına tekabül ediyor; step hayatı, kahramanlık, Budizm, Ma-niheizm, İslâmlık, bu vasıta ile eski Yunan kültürile temas, Sâsânî
kültünle temas, halk arasında ya-şıyan cereyanlar, yüksek tabakanın hayatı, derebeylik, Avrupa tesirleri üâh. ilâh.
Dünya kültürünü yapan kuv -vetler, doğrudan doğruya veya bü vasıta bizim hayatımıza karışmış * tır, bunun için dünya kültürünün her bir unsuru bizzat bizim hayatımızı aydınlatacak elzem bir şeydir. Kendi hayatımızı dünya kültürü çerçevesinde görmemiz ve kendi kültürümüzde insana ait hakikat ve güzellikleri seçmemiz lâzım. «Uygurlar Budistti» deyip geçmek bir şey öğretmez. Bu ma- ' lûmatla ne Uygurları, ne Budizmi
öğrenebiliriz. Tedrisatta, kültür i-çin, her şey bir vesile olmalıdır. Ve Türk tarihi kadar, dünya kül -türünü öğrenmiye lüzum gösteren ve vesile veren bir tarih yoktur. Oldukça geniş bir Uygur edebiyatı var; bunun çoğu ister tercüme olsun; esas bizim kültürümüze giren şevdedir. Zaten dünya fikirlerinin çoğu mütercimi belli olmıyan fikir lerden ibaret değil midir?
Bizim harikulade bir kahramanlık edebiyatımız var, bizim daha tasdik olunmamış harikulade bir evliya edebiyatımız var. Bunlar da, insan, tabiat, cemiyet canlı c^nlı yaşamaktadırlar. Fatihin yüzüne karşı, tethiş ve zulmünü hay. kıran ve ölümü göze alan üç velinin hayatını kimbilir? Sultan Be-vazıdın kızını kaçıran Veliyullah Emir Sultanın harikalı macerasın -dan kaç kişi haberdardır? Genç Osmanın padişaha söylediği «Bağ dat atlarımızın ayaklan altında -dır» sözü Napolyonun vecizelerine değmez mi? Daha tedvin edilmemiş, çok geniş, Dantenin cehen neminden korkunç ve bir taraftan cennetler cenneti bir mitolojimiz
Divan Edebiyatının Son Nefesinde Gözlerini Kapamak,Hüsnü Aşk Mübdii Şeyh Galip Gibi içli Bir Şaire Nasip Olmuştur
Bn.
Edip
mısraını görmüyor
Halide Edibin İngüiz edebiyatı tarihinde görülen ve bizim    için
ruh olacak nokta, mazinin yuğurul maşıdır, bizim edebiyatımız kapısı açılmadık bir hazinedir. Onu ilk
açan ve yol gösteren Yahya Kemal oldu. Bu cereyan, bugünkü e-debiyatın pek satıhta olan köklerini asıl ancak aşılayacak, onu kendi toprağımızın derinliğinden gelen usarelerle besliyecekti. Ni -çin, bu hakikat, yıllardan beri, herkesin ağzında dolaştığı halde, tat. bik edilmiyor veya edilemiyor ? Bu sualin cevabmı ne Halide E-dlbin kitabında, ne başka bir yerde bulabildim.
Mehmet Kaplan
Türk şiiri; ağızdan kaleme geçince: İslâmi Kültür münasebetile Fars tekniğinin ve Arap belâğati-ain çerçevesi içinde devir devir - mâna ve lisan itibarile - olgunlaş mıya başladığını biliyoruz.
1 2 ci asırdan, I 8 ci aara; Mevlâ nadan, Şeyh Galibe kadar.. 600 küsur yıllık bir belagat saltanatı süren divan edebiyatını dar ve bir az sübjektif adeselerden tetkik e-den şuara tezkerecüeri, tarihçiler ve münekkitlerin verdikleri malûmat; şüphesizdir ki, bizi o kadar tatmin etmiş değildir.
Edebiyat davamız hakkında muhtelif devirlerde pek çok şeyler söylemiş ve yazılmıştır, fakat kat'î bir hüküm verilmemiştir.
Müslümanlıktan önceki edebiyatımız, hâlâ (anıt) (destan) ve (menkibe) mefhumlarından bir adım üeriye götürülmemiştir. Or tada cüt cilt çıkmış edebiyat tarihleri, çeşit çeşit antolojiler, kucak kucak makale ve tomar tomar konferanslar var... Bunlar da bize fazla bir şey öğretmemiş olduğunu itiraf etmek istiyenleri niçin susturuyoruz?
Yazılsın, tenkit edilsin; fakat dava etrafından söz söyliyenler değil, davanın mevzuu tenkit edilsin. Bizde halâ eser değil, müessir tenkit ediliyor. Görüyoruz: Çıkan herhangi bir kitabın kıymeti muh tevası değil, müellif veya muhar -
Halk Şiirlerinde
V
atan Duygusu
Şeyh Galip
ririnin imzası itibarı ile ölçülüyor.. — Bu satırlarımdan her hangi bir münekkidi taşlamak istediğim rutrı çiKarnmasın —
Bizim anladığımıza göre; divan edebiyatının menşelerındeki ka -ianlıklar hâlâ aydınlatılmamıştır. Gerçi şürinin ilhamını ruhunun cez beli raksından alan büyük Türk mütefekkiri Meviâna; Uztürk olan ruhunun heyecanından doğan şiir .efjıi harsça mânaiaştırmak sureti le onlara bam başka bir irtifa ver mistir. Ve onu izah etmek istiyen Yunus tasavvufî düğümlerini çözerek halka açmak ve yaymıya ça lışmıştır. Dünkü edebiyatımızda mühim birer kutup olan bu iki müstesna kudretten birisinin halk tasavvufî edebiyatının başına geçtiğini mütalâa ederken diğerini, he nüz klâsikleşmemiş olan divan ede biyatının başında olarak kabul e-dersek, acaba divan edebiyatının menşelerindeki karanlıkları gidermek mümkün olabilir mi?..
1 3 cü asrın mümessilleri sayılan Hoca Dehanı ve Gülşehri'de epey ce vuzuhlaşan divan   edebiyatının
!
Muhamr  t» son yazuile halk Bir büyük Plevne   kar. amanı
ÎT^J^^,^0"^^   kÖtS düşününüz ki. edebiyat tarihimi*
tefahurdenuzak; orijinal ve asü bu kahramanın büyüklüğüne hiç
bir ruhun ifadesi olduğunu   izah bir mısraile hayran olmamıştır. Ve
ile ve Fars belâğatinin tasavvuf motifleri içinde örnekler ibda e-den göz hekimi Yusuf Ahmet Paşadan evvel yaşamıştır, hâkim Sinan'dan daha evvelki zaman eser lerinde de az çok fars tesiri görülmekte olduğunu tabiî biliyoruz.
16 cı asırda; artık kemâl devre sini idrak etmiş olan Osmanlı divan edebiyatının imtiyazını iki bü yük şahsiyete vermiş olanlar pek çoktur... Istanbulda Bakî, İrak'ta Fuzulî. Bahusus bu mühim asrın (Hamasiyatını) tek bir mersiye ile yazmak şerefi Bakîye nasip olmuş, bu telâkki belki yerindedir fakat Bakîye muasır olan Hayalî muhtelif dasitanî kasidelerinde Ba kiyi imrendirecek kadar değerli ne bedialar vermiştir. Yazımızın hacmi müsait olsa idi Bakînin meş hur mersiyesinden ve Hayalînin Hamasiyatından bazı parçaları karşılaştırmak isterdim. Fakat bu bahsi daha fazla uzatmak için her ikisinden gelişi güzel birer beyit alarak takdirini değerli okuyucula rımıza bırakıyorum:
Baki'nin mersiyesinden:
Saldın demir kuşaklı cihan pehli
vanları
Nakûs yerlerinde okuttun ezanlar; Hayali'nin hamaslyat'mdan: Şehpert Clbrildlr   çarûbu meydanı
gazâ
Her şehidin başı düştükçe o meydanı öper.
Bu kısa mukayeseden sonra bah-ımıza dönelim: Umumî telâk kiye göre Bakî ve Fuzulî: Klâsik edebiyatımızda iki kutuptur. Birisi yüksek, ötekisi derin.
Diyorlar ki, 16 cı asır Türk edebiyatının şiir dili Bakî ile baş-
Çarşıda Pazarda Dolaşırken
Ufak Birşey Satın Alabilmek İçin
Tavsiye Mektubu
Belki de Paradan Fazla İş Görebilecek
etmektedir:
Padişahlar devri.. Zaferlerin birbirlerini takip ettiği, fakat felâketlere de ölçü olmıyan devir.. Tek insan arzusunun putlaştırıldı-ğı asırlar.. Git gide sükuta başlı -
ya onun Ölümüne mersiye okumamıştır. Fakat halk bir şairinin ağ-zile sızlar:
«İstanbuldan tel vuruldu Yedi bin çadır kuruldu
Gelin asker a£uyalım
yan, düşen kırılan imparatorluğun d~
, il 11       . .   . B.      Osman Pahamız vuruldtr»
haysiyeti..  Halk şairi,  bazan  bu
vatan üstünde geçen hâdiseleri ne Vatanın, hayatla alâkasını kes-yaman tesbit eder. Şair mağlûbi- myS* hareketsiz bir köyünde, bir yetli muharebe yıllarına şahit ol- nevi ^ayri içtimaî hale getirilen muştur. Kimbilir hangi korkak ve- ^ **er fesatta bu vatanla olan ya mütecennin hükümdar sarayı- alâkasını isbat etmiştir. Bütün buna kapanmış, hâdiselere karşı göz. , Oflrnanl» tarihini, hattâ Türk tarihini asırlarca bir beşik gibi sallı-
leri kör, pineklemededir. İlk fırsat ta halk şiiri vatandan kopan ülke, lerle hükümdar arasındaki alâkasızlığı hicveder:
«Ne çeker kulların ser had İlinde Bilinmez Hünkârım görülmeyince Bunca memleketin kâfir elinde Kaldı, inanmft/ln) aynlmayinca» «Gaziler başına takıp çelengi Kırardı Nemseyi, Macar, Frenk*i Neylesin kulların edemez cengi Hal hatırlan sorulmayınca»
(Aşık Hasan)
Bir dostum bana bir gün gülmüştü: «Halk şiirinde, vatan duy-
gusundan daha mütebariz mezi -var. Bugün, garpten, Hugonun si- i yetler ve vasıflar arasana» yah atlarını türkçeye çeviren şair,      Halk şiiri.. Kinden, hücumdan, Karacaoğlanın aynı mevzuda (O- kötü tefahurden uzak, sahte teva-Iüm) : kara deve kapımıza çökün- zua yanaşmamış olan bu âlem. her
ce
neden bahsetmişse sessiz, gösterişsiz, belli etmeden anlatmış değil
yan Tuna nehri için edebiyat tarihimizin hangi köjesinde yanrk bir sayfa gösterebiliriz.
Fakat halk şairi, vatandan bahsetmek niyeti yokmuş gibi müte-vazi bir eda ile Tuna nehrinin şiirini söyler. Halbuki bu şür,   cenk tarihimizin büyük bir safhasıdır. «Misali cennettir evvel baharı Açılır kırmızı gülü Tunanın öter bülbülleri leylü ne han Eser badı saba yeli Tunannr» «Hiç kimseler bilmez kandedlr başı Tazelenip akar yeylndlr cuşu Eksik değil yalısının savaşı Leş ile doludur gölü Tunanın»
Alaman dağından biri geçmiştir Engerus elinden yollar açmıştır Analar ağlatmış kanlar İçmiştir Söylemi ye yoktur dili Tunanın»
(öksüz Dede)
Sosyal imkânsızlığın, bir tezahürü de halk şiirinin, «Vatan» k<
Ortamektep ve Liselerin P.ütçesi midir? Büyük ve orijinal teşbible-
Istanbuldaki ortamektep ve li- rini zavıf vc hataİ1 kompozisyon seler yeni sene bütçe tekliflerini  lar ^mdc °- ne kadar ehemmiyet.
ve yeni isteklerini İstanbul   Maa- a^Çtirir Her temiz duyguyu, na- | Hme Ve mânaaıniı mahallîiikf mev rif müdürlüğü vasıtasilc    Maarif 8l1 ba8It bl' *ey söylüyormuş gibi zü yerler( dog<ju^u mernlekct mâ-Vekâletine büdirmeye   başlamış-   lfadc eder- «Vatan» da, halk sulardır. Bu tekliflerde, bir knç or- | r'min' dahf ba9ka münasebetlerle
temas ettiği veya bümediği, esası-
tamektebin lise haline getirilmesi,
talebeye fizik ve kimya derslerin.
de fazla tatbikat yaptırabilmek i-
çin aletler alınması istenmektedir. -—o
Yatı Mektepleri   Genişletiliyor
İstanbul Maarif müdüriyetine tâbi üçü köy, üçü de Kir yatı olmak üzere altı yatı mektebinin mualhm ve talebe kadrosu genişletilecektir. Bu mekteplerde halen İstanbul    Vilâyeti    hesabına
yüz otuz fakir talebe okutulmak" iHO)r Parasız okuyan taleoe miktarı önümüzdeki sene iki yıize çı-
Lu.ıiacaktu.
nı kavramadığı bir mevzu gibi görünebilir. Fakat bu mevzuun içerisinde şair neler duyurmamıştır ? Şikâyetlerini, izharına set çekilmiş zavallı ıztıraplarını anlatacak koskoca vatanda kimse bulamayıp dağlara, yaylalara ve derelere inli yen, köyünün, sevgUi köyünün bü
nasına kullanışıdır. Meselâ şair: «Ela gözlerini sevdiğim dilber, yurtlarınız çayır çınar, pınar mı» deken yurt kelimesile ihtimal sevgilisinin yaşadığı şehri, hattâ köyü ve mahalleyi kasteder. Bir yerde o eğer:
«Sıla derdi, vatan derdi, yar derdi
demişse «Vatan» dan kasdi, doğup büyüdüğü memleketidir. Ve.
tün dekorasyonunu   mısralarında ya zihni, uzun bir ayrılışın sonun-
aksettiren, harp felâketlerinin sebeplerini bir iki kelime içinde bazan ne sihirli bir eda ile anlatıve-ren şair vatan topraklarının yalnız güzelliklerini değil, bu yurt insan, larının çeşitli nasibini de çizmiş değü midir?
da yurduna, yani bütün gençlisini içinde geçirdiği memlekete dön muştur. Gördüğü manzarayı cı acı anlatır:
«Vardım ki, yurdumdan ayak gütür-
¦ müş
Yazının muharriri Sıtkı Ak o zarı
dilile geniş bir sırrî tekâmüle girdiğini inkâr edemeyiz. 15 ci asrın şiir ve sanat âleminde l irer otorite olan Şeyhî ve Ahmet Paşa Türk şiirini sıkı bir divan disiplini altına almışlardır. İşte divan edebi
•atında İran zevkinin inkişafı ve klâaizmin tahakkuku ve Türk şüri nin Osmanlılaşması bu merhale -
den başladığını mütalâa edenlere hak vermek lâzımdır.
Ahmet Paşadan sonra Necati -nin de klâsik Osmanlı divan şiirinin güzelleşmesinde büyük rolü ol duğunu elbette unutmuyoruz.
Diyorlar ki, Osmanlı divan edebiyatına İran hâkimiyetini sokan Ahmet Paşadır... Fakat ondan ön
ce Türk şiirinde İran tesiri yok muydu?
Yüksek tahsilini İran memle -ketinde tamamladıktan sonra memleketine dönünce (Şeyhî)adı
Yavru gitmiş ıssız kalmış otağ? Camlar şlkest olmuş, meyler dökülmüş
Sakiler meclisten çekmiş ayağı»
Nakü vasıtalarından mahrum köy.. Bugün bir saatte gidilen yerleri bir günde katedebilen insanların devri.. Sair elbette «Vatan» deyince helâllaşarak ayrıldığı bir daha döneceği şüpheli olan yerleri de hatırlıyacaktır. Halk şiirinin büyük gurbet şikâyetleri ve gur1 et edebiyatı hep bu zaruretlerin neti-cesi değil midir?
Halk şürinin vatanî, çeşitli şartlara dayanarak çeşitli anlaşıla gelmiştir. Fakat o, bu anlayışların her birini, içtimaî hayatın akışına bel bağlıyarak güzel, temiz ve samimî mısralar içinde ifade etmiştir.
14 cü asırda (Ahmedi) \\Sklâsik- Ur/Fikat Türk ^ine gönül di-
!?S?.13;e .9!"kc? "T v* ferağa/ i lini da Fuzulî getirmiştir. U lürk şairi Nesımı nin heyecanlı ı      n ı *       ı   j
Kazasker Bakı, ne kadar san -
atkâr ise; Bağdatlı Fuzulî ondan daha yüksek bir âşıktır. Bakî belki ince gazeller yazmıştır, lâkin coşkun ve samimî gazellerinde ağ. lıyan ve bizi ağlatan Fuzulî değil midir?
Bahis buraya kadar geldikten sonra Nefî'den bahsetmemek elbette bir nankörlük olur: Şiirlerin deki satvetli ve azametli beyanına hâlâ meclûbiyetten kendimizi alamadığımız bu heybetli ve celâdetlî kudret bütün klâsik edebiyatımızın başlı başına bir abidesidir.
Ne yazık ki, fikir kahramanlığının en büyük bir kurbanı olan bu büyük Türk şairi için bir anıt dı-kilemem iştir.
O, maşerileşmiş bir fikir kahra, manı ve kurbanı olarak ebediyetlere ün salmıştır.
18 inci asra gelince; kırkından sonra azan bir âşık gibi, yedi yüz yaşına geımış ak sakallı edebiyatın çapkınlıktan karşısında hayretlere düşmemek kabı] mi?
Bu kocalmış edebiyatın şuh mümessili olan Nedimi okuyoruz: Her şürinde beşerî aşkının fiziyo. lojik ihtirasları kaynaşan, her mısraında ne kadar samimî bir gönül n.c^nnın tekrarlandığını gördükçe; insan bu yedi yüz yıllık edebiyatın tekrar, yeni baştan gençleştiğini zannetmek istiyor.
Çok eskimiş bir edebiyatı ruhundaki lirizminin kıvrak ve şakrak seslerile musikîleştiren Nedim: Hem Osmanlı şiirinde halis bir İstanbul    türkçesile    konuşmuş,
hem de her tarafı taassup kokan, çatık kaşlı divan edebiyatının yüzünü güldürmüş ve ona neş'eler vermiştir.
Yukarıdanberi gayet kısa olarak anlatmak istediğimiz bu divan edebiyatının son nefesinde gözlerini kapamak. Hüsnü Aşk mübdii Şeyh Galip gibi içli bir şaire nasip olmuştur.
Güzel bir tesadüf değü midir ki: Bir Mevlevi Şeyhile başlıyan koca bir edebiyat devri yine bir Mevlevi Şeyhile bitiyor.
Bizim edebiyat tarihçilerimizden ricamız şudur: Onların şahi-kalaştırmış oldukları bu kıymetler, artık mütearifeleşmiştir, bunlardan başka, kıyıda köşede kalmış, kütüphanelerimizin rafların, da örümcekleşmiş kim bilir nice hazinelerimiz var, araştırmalar bir az daha derinleşirse şüphesiz sanat ve edebiyat tarihimiz daha zenginleşecektir. I Sıtkı Akozan
— Buyrun efendim, buyrun hanımefendi Her istediğiniz bizde var efendim. Siz yabancı değilsiniz. Fiyatta uyuşuruz efendim- Her renkten, her çeşitten var efendim. Buyrun efendim, buyrun efendim. Avrupadan, Ameri, kadan, dünyanın dört tarafından gelmiş mallarımız var...
Bir başkası:
— Hangisinden istiyorsunuz beyefendi?.. Fiyattan korkmayı-nız. Size bir iskonto yaparız. Bu fiyatı her yerde bulamazsınız. Size ayağınız alışsın diye bırakıyoruz, t
Hepiniz bu günleri hatırlıyorsunuz değil mi?.. Geçti o günler. «Artık, hayal oldu o demler» diye bir şakı vardır. Gelin hep birlikte onu söyliyelim.
Şimdi Çarşıya çıkanlar, eskiden Mahmutpaşa yokuşunda kulakların duyma hassasını azıtacak kadar bangır bangır bağıran işportacıların sesini âdeta arıyorlar.
Dikkat ettim: Sesleri yine çıkı. yor, eski alışkanlıkla yine bağrışıyorlar. Fakat onların bu bağrış-larında şimdi bir azamet, bir istiğna seziliyor.
Birine sokuldum:
— Kaça şu havlular?..
— Otuz beşe.
— Hadi canım sen de, mendil kadar havlu otuz beşi olur mu? dedim ve her an arkadan:
— Gel bakalım, hatırın kırıl-masın., diye çağrılmak ihtimalini düşünerek yavaş yavaş yürüdüm. Beş adrm, on adım, ses yok. Allah, Allah bu adam bildiğimiz esnaftan değil, diye içimden söylendim.
Dükkânların önünden geçerken baktım, içerüeri dolu. Kapıdaki çığırtkanlar âdeti bozmamak için pes sesle bağrıyorlar. Hele birinin söylediği dikkatimi çekti:
— Haydi baylar, bayanlar; kalmadı, bitiyor. Bugün bir lira, yarın bir buçuk, üç lira, öbürsü gün hiç bulamıyacaksınız.
Çaresiz bu dükkânlardan birine girdim:
— Havlu satın almak istiyorum.
Dükkâncı sert bir sesle cevap verdi:
— Dur, biraz işim var.
Hay Allah, benim mi tersim döndü, yoksa âdetler mi değişti. Eskiden dükkâna girince içeride-kiler ayağa kalkar, bin bir dereden su getirir, dü dökerlerdi Herhalde ben buralan unutmuş olacağrm. Alıcı ile satıcı yer değiştirmişler.
Dükkâncıların, müşterilerini bir
haşlayışı var, şaşırdım, kaldım.
Geçen sene Ankarada iken, oradaki dükkâncılardan bu yüzden şikâyet eder dururdum. Meğerse biz Istanbuldan uzakta iken İstanbullu dükkâncılar almış yürümüş.
Bur dükkâna girdim:
— Şu ayakkabılar kaça>..
— 22 lira.
Birdenbire     ayaklarınım    altı
Bir çorap almak için belki de bi» tavsiye mektubu lâzım gelecek
yanmış gibi bir şey    oldu. Dilin dolandı:
— Acaba...
Daha sözümü bitiremeden dük. kâncı gayet ciddî:
— Olmaz beyim, olmaz. Siz galiba piyasanın cahilisiniz.
Arkama bakmadan yallah dı-yip kaçtım. Bir diğerine:
— Filân kumaş var mı?
— Yok...
— Neden yok? Halbuki gazeteler geldiğini yazıyorlar.
Kaşlar çatıldı:
— Size izahat vermek mecburiyetinde değilim.
— Yok hani malûmat kabilinden sordum da. Kızmayın, tehev. vür buyurmayın efendim.
Caddeye, âdeta garip şeyler görmüş de şaşırmış insanlar gibi çıktım ve her an dükkânlardan birinden bir baş çıkıp beni haşiı-yacak diye bir müddet ürkek, ürkek dolaştım. v
Istanbulda müşteriler âdeta satıcıların minnettarı vaziyetine gir miş. Eğer bu böyle devam ederse yakında bir çorapçının, bir terzinin önünde diz çökmek, yalvarıp yakarmak, sonra da avuç dolusu para vererek alacağımızı almak lâzımgelecek.
Evvelce pazara çıkarken, çarşıya giderken serbest yürür, göğsümüzü gerer, dükkâncı biraz canımızı sıksa ona yüksekten:
— Bedava almıyoruz ya. Parayı veren düdüğü çalar, diye çıkışır ve beğendiğimiz malı alırdık. Üstelik karşımızda ellerini uğuş-turan, kendi ifadelerine göre ya hatır için ve yahut da ayağımız alışsın diye tenzilât yapan dükkâncılar bulurduk. Hey gidi dünya, nasıl da tersi döndü?!..
Şimdi malı olan düdüğü çalıyor.
Bir gün İstanbulda halkın; çarşıda, pazarda dükkâncıların önünde dize gelmesi pek uzak bir ihtimal olarak görünmüyor. Belki pek yakın bir istikbalde b*r çift çorap, ufak bir mendü, yahut bîr kıravat alabilmek için yanımızda her ihtimale karşı bir tavsiye mektubu bulundurmak lâzım
gelecek.
EL.. Ne yapalnn şimdi de onların borusu ötüyor. Meğer bu iş hiç de para üe değil, sıra ile imiş.
KARI
MEKTUPLARI
Bir dertlinin adalet hakkında düşünceleri!
ı . ¦ l ı ı
Bugünkü (Vatan) gazetesinde şrli masuniyet hakkında yazdı-yazryı büyük bir zevkle Ben kendim kazaya nfrramm bir zavallıyım. Bir yaralamak suçundan, bir takdtrslzllktOT dolayı on İki seneye mahkûm oldum. Hicranlar arasmda ömrümü sürüklerken zihnim hep hakka ve adalete alt meselelerle meşguldür. Adaletin herkes r»friHrm/ift müsavi surette infaz edilmesi benim İçin cn büyük idealdir. Gazetelerde hakka ve adalete dair ne kadar yan çıkarsa hepsini merakla okuyorum. Diyebilirim İd hak nazariyelerinde bir nevi ameli İhtisas peyda ettim.
Kanun yapanlar, daima pek güzel fikirlerle hareket ediyorlar. Fakat tatbik ve tefsir şeklinde bazan haksızlıklar oluyor. İçtimai yaralar tedavi edilecek yerde yeni yaralar açılıyor.
Doktorlar   hastalıktan   elbette
anlarlar. Fakat bazan bir hastalığı çeken adanı, kendi derdini doktordan iyi kavrar. Ah, ne olurdu, kanun yapanlar, bizim gibi dertll-lori dinlemiyo kıymet versclerdl! O zaman kanunun ve adaletin yerine gelmesi İçin koruyucu tedbirler alınır, benim gibi birçok zavallılar suçlu mevkiine düşmekten kurtulurlardı. Bir anlık bir gaflet yüzünden burada çürüttüğüm ha-
yat ailemin ve memleketin işine yarardı.
Teşrii mesonîyet hal drğmız güzel makale dolayısile bu suretle derdimi dökmekten kendimi nifrFTuniım. Lütfen mazur görünür. 5/1/1941 İstanbul Tevkifhanesinde Şevket oğlu Refet
Teşriî Masuniyet Mesele»
Teşrii masuniyet meselesi hakkındaki yazmrzia mühim bir derde parmak bastmrz. Adalet duygusunun tam yerini bulması İçin hftklrm herkes haklan da müsavi surette İnfazı lazımdır. Demokrasinin en büyük düşmanı, her ne şekilde olursa olsun, şahsi imtiyazı andıran vaziyetlerdir. Zaten doğrusu aranırsa, bir davanm senelerce muallâkta kalması ve zan vasiyetinin devanı edip gitmesi hiçbir İnsan İçin brr menfaat değildir, uykusunu kaçırması İftzım-golen bir gayrltabiiliktlr. Benim şu noktaya İtimadım vardır ki Büyük Millet Meclisi taşrii masuniyet meselesini İlk fırsatta esaslı bir surette tetkik edecek ve mebuslarının sbz ve düşünce hürriyetine taallûku olmıyan her davada masuniyetini refetmek yolunu tutacaktır.
Bursa, 6 ikincikânun 941
D. R. S.
VATAN
8-1-941
Meşhur Tayyareci Lindbergh Romanının Son Payları
En Bağırgran Kaynana, Damat Kavgası
Cayan Lindbergh, Kocasının Hatalnrırit Tamir için Bir Kitap Yazıyor
arımız
Yazan s   Wt. H. Zal
insanların hayatı içinde yer a-an öyle romanlar vardır ki hiç bir romancı bunun benzerim düşünemez, bulamaz.
Hakiki hayat roman-la nndan bazıları yalnız kendi muhitlerinde çalkanan dedikoduUr şeklinde duvulur. Barıları da bütün hudut-lan ve Okyanusları aşar, butun insanların malı olur.
Bu hakikî cihan romanları a-ratında Lindbergh romanı belki dc en başta gelir.
Posta tayyarelerinde pilotluk eden sıkılgan tavırlı, meçhul bir genç günün birinde Amerikan tayyare şirketlerine birer birer başvuruyor, ^bana bir tayyare verin. Okyanusu geçeceğim. Size dc reklâm olur.-» diyor. O zaman
Lindberg çıkıyor. Kocasının bü-tUn uçuşlarına iştirak eden, cesur, atılgan, ince ruhlu bir genç kadın* ¦ ¦
Bu seyahatlerine dair «Şimul yoliyle şarka* ve «Ay, dinleyiniz: Rüzgâr!» serlevhalariyle yazdığı iki kitap çok okunmuş. Kocasının kırdığı potlar karşısında bir aralık karı kocanın arası bozulduğu, ayrılacakları rivayetleri ortaya çıkıyor.
Son zamanlarda bu rivayetler iki şekilde tekzibe uğruyor; Ba-
ftj
Genç Argo mu Konuşuyor
Bir Mektepli Genç Kızımız Dedi ki:
Şüküf e Nihal'ın İddiası Yersiz Bir Endişedir
Hattâ Bu Tabirlerde Eskimiş ve Küı 1 en m iş Bir Argonun İzleri Var
Yazan: nerîman Hikmet    ,
Bir istilâ teşebbüsü karşısında Alman üslerine bütün rr
İrlanda adalarının vaziyeti
Alman orduları boş komutanı olan Mareşal (Bravşıç) Noel gecesini Manş denizi sahillerindeki Alman askerleri arasında geçirir -ken ordularına «Geçen Noelde Majıno hattının önünde idik. No-
İni A Vjr\ A \f0 kü. vazıyeti itibarile Ingilterenin llXU</AlNlyrJk  ya   şimalî Irlândada her zaman İçin
A sker
yan    Lindbergh,    bir    Nevyork | elden sonra Majinoyu ve karşımız hastanesinde dördüncü çocuğunu dakı kuvvetli Fransayı yıktık. Bu dünyaya getiriyor. Aynı dakikada jgün Manş sahillerindeyiz. Noelden da yem bu kitabı   çıkıyor.    Adı FOnra (Führer) in vereceği   emir şu: «İstikbalin dalgası...» gününde Manş denizi şeddini aşa-
¦ Çıkarılabilirini
Bayan Lindbergh bu    kitapta
Amerika tayyareciliğinde paranın ' kocasının yaptığı hataları    tamir
cağız. Ve jngiltereyi yıkacağız. İngiltere adalarında İngilizlerin otur.
Yazan :
Hüsamettin ÜLSEL
Eski   Bahriye   Müsteşarı
cenubi Irlândayı işgal edecek kadar kuvvetin mevcudiyetini şüphe »iz kabul etmek mantıki bir muhakemedir.
İngiltere Irlândanın her dakika, dakı vazıyetine bütün inceliği ile | günü sordum. Benden evvel ken-
Bayan Şükûfe Nihal, evvelki gün bir gazetede çıkan «Notlar» fıkra sütununda, tramvayda tesadüf ettiği iki mektepli genç kız hakkındaki kanaatlerini söyliyerek bütün yurt kızlarımız için çok muhtemel bir endişeden bahsediyor.
Ben daha ziyade bu fıkrayı nazarı itibara alarak bu hususta genç bir kızımızın ne fikirde olduğunu anlamak istedim ve Hukuk fakültesi ikinci sınıfında bulunan ve isminin yazılmasını istemiyen bir genç kıza bu yazıda ileri sürülen kanaatler hakkında ne düşündü-
bol olduğu zamanlar... Fakat her] etmeye ve ortaya koyduğu fikir- ması bizim müsaade ettiğimiz müd
iracaate Das
ne ise kimse bu müracaate Daş çevirmiyor. Genç pilot azminden şaşmıyor, yok pahasına eski biri tayyare buluyor, tamir ediyor, günün birinde cıtbine iki aandoviç koyarak tayyaresine biniyor, denizlere açılıyor. Hava yüzüne gülüyor, talih arkasından okşuyor. Tayyare Fransız sahillerinde yere iniyor.
Eğer hava fena gitseydi, benzin tükenaeydi de Lindbergh sahilden bir kaç kilometre uzakta de/ıize düşseydi, «boyundan büyük işlere karışan, akılsızca çilene bir zavallı olacaktı. Fakat diğer sahilde yere inmeye ilk o-larak muvaffak olunca meçhul posta pilotu bir an içinde günün en rpeşhur adamı oluyor. Bütün Amerikan milleti, en sevgili evlâdı d,iye bu sıkılgan çenci bağrına basıyor, bir kaç hafta evvel kendini istiskal eden tayyare şirketleri adeta ayaklarına kapanarak binlerce dolar maaşlı idare meclisi azahkları teklif ediyorlar. Ameri kanın en kibar ve zengin ailelerin, den Morron ailesi dünün meçhul pilotuna güzel kızını veriyor. Türk Tayyare cemiyeti de kendisine muraesa madalyalar    yollu-
ı  mazur göstermeye çalışıyor,  detçedir» demiştir.
Bayan Ann Lindbergh
Bunun için bakınız nasıl bir yol tutuyor: Genç kadına göre Fransa, İngiltere ve Amerika mazi sis-
Alman yüksek komutanlığının hedefi hakkında bir şey öğrenmen tabii çok güçtür fakat hâdiselerin meydana koyduğu vaziyetten mâ nalar çıkarmak, hedefi muayyen bir şekilde (göz erimine) alarak incelemek mümkündür.
Alman baş komutanlığı Manşı aşarak İngiltere adalarına varmak olan gayesini söylemekle gözönü-ne koyduğu mevzuları tetkik etmek fırsatını veriyor. Bu gaye: j
| — Doğrudan doğruya İngiltere adasına denizden bir taarruz
ve işgal,
2 — Irlândayı işgal ve bura -dan İngiltereye taarruz
3 >— Tayyareler ile Ingiltereyi bugünkü gibi tahrip Şekilleri dahilinde dolaşabilir.
Alman yüksek komutanlığı, e-ğer elinde mebzul vesait varsa, bu
vakıftır. Denizaltı tahrip gemileri bu adanın pek çok uzaklarına ka. dar karakol vazifesini durmadan yapmaktadır.
Ve en nihayet İngiliz tayyareleri Fransanın, Hollandanın, Belçika nın. zaman zaman Norveçin asker irkâbına müsait bütün limanlarını sistematik bir programla bombalamakta ve deniz kuvvetleri de bu sahillerin açıklarında karakol yap. maktadır. Bombalanan limanların kullanılamaz bir hale getirilmesi ne çalışılmaktadır. Bu taarruzla-
disi de bu yazıyı okumuş; dedi ki: — Şükûfe Nihal lüzumsuz yere tasalanıyor!.. O âdeta genç kızların ahlâk ve terbiyelerinden ehemmiyetli bir surette kaybettiklerini kuruntu ederek, kâbuslu bir rüya görmüş... Hayır, hayır, ortada böyle bir şey ve böyle bir endişeye mahal yoktur. Bunu kendilerine her suretle ispat edebili-
Çünkü Şükûfe Nihalin söylediğine göre, tramvayda konuşan o iki meçhul kızın kullandıkları ke-
rın hedefi, her ne şekilde ve her | Jîmelcr hiçbir genç kızın, hem de nereden olursa olsun İngiltereye j bir talebenin sarfedeceği kelime-karşı asker gönderme vasıtalarını j ]er değildir. Bunlar belki cemiyet.
Alman   Başkumandanı Brauchitsch
tahrip etmektir. Aynı maksadı takiben Almanya tersanelerinin bu işe yarıyacak olan inşaatını imha etmek için zaman zaman, lüzum gördüğü bahalar üzerinde tayyare taaruzıarını yapmaktadır.
İngiltere istihbaratının zayıflığı nı kabul ederek A manyanın Irlân da ile yapmış olacağı anlaşmayı
te ve düşük bir seviyede bulunan kadınların ağzından çıkabilir ki, galiba onlar da bu gibi lâfları tramvaylarda konuşmazlar.
— Mektepli kızlar hiç argo kullanmazlar mı diyorsunuz?
— Hayır!.. Şükûfe Nihal Hanımın argolarını kullanmazlar! Ken-
öğrenemediğini düşündüğümüz za ' dilerine mahsus    çok ince, güzel
kuvvetin miktarı, kullanılacak tay man bittabi İngiltere bu vaziyete
yor
Lindbergh bir müddet bu büyük şöhreti hazmeder gibi görü-
temini müdafaa    ediyorlar.    Al- üç   tararuz şeklinin üçünü de bir
manya, İtalya ve Rusya ise yeni leştirerek asıl hedefini diğer ikisi-
bir istikbal arayorlar. Ortaya çı-, nin aldatıcı ve yalancı hareketi hi-
kardıkları fena eserler karşısında mayesinde saklamak niyetini de ta
kimse buna inanmıyor ve kendi- kip edebilir ve yahut doğrudan
'erini hor görüyor. Fakat bu eser- doğruya asıl gayesi üzerinde şid-
lere göre hüküm  vermemek lâ- detli hareketlere geçebilir.
zımdır, çünkü üç totaliter memleketin bütün yapnkları şeyler, hazırlayabilecekleri istikbalin kendi, si değildir, bugünden üste çıkan
nüyor. yalnız tayyarecilik aahMin-   ™ köpükleridir.» da çalışıyor ve ciddi bir adam te-      İyi ama, «istikbal   kuvvetleri-sirini yapıyor.
Fakat gitgide şöhret başına vuruyor. Kendisini siyasî bir deha zannetmeye başlıyor. Sun'î bir kalp yapmak için de doktor Ka-rol'le beraber bir takım tecrübelere girişiyor. *
Lindbergh kimsenin yapamam dığı bir şeyi yapıyor. Hergüngü sevgililerini değiştiren Amerikan halkının senelerce sevgilisi    kah
nin» bütün dünyayı yumruk tehdidi....   almalarına  ve  tahakkü.
mün en geri şekillerim canlandır, malarına ne demeli? Bayan Lind. bergh bahsin bu tarafına hiç ili** iniyor.
Fakat aile içinde ilişen biri var: Genç kadının annesi Bayan Mor-rov...
Bu azimli, atılgan kadın tehli-
ı .   kcyı görüyor, Amenkada yer yer vor. Nereye gitse halk sonsuz brr   . ,        ,    .        , ,    9
dolaşarak damadının ve    kızının
sevgi içinde ayaklanarak Amerikanın bir numaralı millî kahramanını selâmlıyor. Yabancı merru leketlerde de Lindbergh bir hükümdar gibi kabul olunuyor.
Günün birinde basit bir zabıta
hâdisesi... Lindbergh "m çocuğu şakiler tarafından kaçırılıyor, bir çok arandıktan sonra ölü bulunuyor. Halkın, mili! kahramanlarının bu kederine iştirak etmesi beklenir, değil mi? Usta bir avukat katili o kadar    açıkgözlükle
müdafaa ediyor, onun lehine o kadar umum! bir hareket uyandırıyor ki elektrik sandalyesinde can verdiği zaman adeta mağdur
mevkiine düşüyor, Liödbergh hakkında sevgi de hiç beklenmez bir şekilde gevşiyor. Gelin de insanları, hele Amerikalıları   anla.
yınl
Bunun üzerine eski posta pilotu memleketine küsüyor, orada emniyet ve asayiş olmadığını, böyle bir memlekette yaşanamı-yacağını söyLiyerek İngiltereye gidiyor, bir müddet orada yaşıyor. Sonra yolu Almanyaya düşüyor. Alman tayyareciliğini beğeniyor vç Hrtler'e gönül veriyor. Bunun üzerine Amerikaya dönüyor, nazi taraftarı sıfatile propagandalara girişerek Amerikanın kendi yağında kavrulması, katiyyen Avrupa işlerine karışmaması fikrini müdafaa ediyor.
Bunun üzerine halk fena rıalde kızıyor, eski kahraman tahtından indiriliyor, bilmediği işlere karıştığı söyleniyor ve adeta hakaretle
muamele görüyor.
Bu arada sahneye Bayan Ann
fikirlerine karşı bayrak eyçıyor, her şeyimizi İngiltereye verelim, «açan kaleleri, harp gemilerini, İngiltere mağlûp olursa bu silâhlar bizi tek başımıza koruyamaz!» diye haykırıyor.
Damat - kaynana kavgasının bu kadar bağırgan şeklini dünya görmemiştir.
Amerika gazetelerime bakılırsa Bayan Morrov hastaneye giderek
loğusa yatağındaki kızını öpmüş, kızının kızını okşarruştır.    Fakat
damadına kızgınlığını gizlemiye-rek derhal bir konferans salonuna koşmuş, damadından hıncım çıkarmak için, İngiltereye yardım lehinde en şiddetti nutuklarından birini söylemiştir.
Üniversite Bütçe ve Kadrosu
istanbul Ünivc sitesi yeni kod-ro bütçesini haz*'lemistir. Yeni bütçede bilbas><4 talebe kitapları-r j ehemmiy-'. verildiğinden ter-c me işine tV-c'a para ayrılmıştır. Ücretli a*is'a> miktarı d arttırı-1" jktır. Bir ka*; kütüphane memurluğu da ka'1. »ya konmuştur. -~—o-—
Eâgıthanede Büyük Bir Eöprtt Yapılaaok
Kâğıthanedeki eski köprünün yerine büyük bir köprü   inşasına
Bundan evvel neşrettiğimiz bir yazıda İngiltereye karşı askeri ihraç hareketinin îftikar edeceği mu azzam vesaiti ve bunların muvaffakiyeti için aşılması lâzım gelen güçlüğü izah ederek bugün için Al manvanın elinde kâfi vesaitin bulunmaması yüzünden bu işi başar-mıva muktedir olamıyacağıoı göstermiştik.
Bu yazımızda Mandaya asker •evki imkânları incelemeyi faydalı görmekteyiz. Alman baş komu -tanlığımn Majino hattını Belçika ve Hollandaya tecavüz ve bitaraf araziden geçmek suretile arkadan zaptetmesi ve sözlerinde Majino -dan   müftehirane   bahsetmesi   ln-
filtereyı d* arkadan vurmak için rlânda üzerine bir hareket yapma sı imkânını düşünmiye de meylet, tirmiş olabilir.
Almanyanın jrlânda adasına as ker göndermesi ve çıkarması ancak serbest İrlanda Cümhuriye-t.ntn muvafakat ve müsamahası ı-le kabil olabilir. İrlanda Cümhun. yetinin yalnız müsamahasını değil, yardımını da temin etmek icap e-der. İrlanda serbest Cumhuriyeti, nin böyle bir yardımı ne dereceye kadar kabul edeceği dikkate değer bir meseledir. İrlanda her şey den evel İngiliz lisanile konuşan İngiliz terbiyesi taşıyan, ingiliz ırkına mensuptur. Irl&ndad a beşin ci kolun bulunması da hiçbir zaman düşünülemez.
itiândanın istiklâli ancak Ingilterenin mevcudiyetine bağlıdır. İn friltereyi istilâ edecek kuvvetin In-gilterenin yanında sevkulceyşj mü him bir vaziyeti olan İrlanda gibi bir adayı kendi haline terketmesı-ni düşünmek çocukça bir muhakeme olur. Bunu İrlanda hükümeti-
yare ve denizaltı adedine göre de. ğişir. Ihr^ç kuvvetinin mühim olabilmesi için denizaltı gemilerinin pek çok miktarda olması zarurîdir. Almanyanın elinde bu tipte çok denizaltı gemisinin bulunduğunu Zannetmiyoruz. Ayni zaman Ha bu sevkiyatın çok gizli olarak yapılmasını temin etmek gerektir. Dünya istihbarat teşkilâtının karşısında bu mahremiyetin ne derece muhafaza edileceği de düşünüle-
cek bir noktadır.
İrlanda adasına denizaltı gemi-leri çok az miktarda yalnız silâhlı asker çıkarılabilir. Bu asker bidayette hiçbir zaman müessir bir kuv vet olamaz. Bunun mühim bir dereceye kadar yükselebilmesi için uzun bir zaman denizaltı gemilerinin mütemadiyen çalışması ve bu uzun sürecek çalışma esnasında İngiliz deniz ve hava kuvvetlerinin takip ve tahribine maruz kalma -ması lâzımdır.
Büyük ALman tankları ile ağır topların şevki ne tayyare ve ne dr denizaltı gemileri ile yapıla » maz. İrlanda ile gerek Fransanın garbindeki limanlar ve gerek Nor-veçteki deniz yuvaları arasındaki mesafede o kadar kolaylıkla ve zararsız asılacak kadar kısa ve â-rızasız değildir*
Farzı muhal Irlândada yerleşe. cek olan Alman kuvvetleri için yine asılması lâzım ve çok güç bir deniz vardır. Bu denizi geçebil -mek için Almanyanın tıpkı Manş denizini geçebilmesini temin ede- 1 cek kadar deniz kuvvetlerine sahip olması iktiza edecektir.
Almanyanın bu vesaiti evvelâ irlanda denizine getirmesi ve yahut İrlanda hükümetinden temin etmesi lâzımdır. Ve sonra İngiliz donanmasının İrlanda sahilindeki faaliyetine nihayet vermesi mecburiyeti vardır. Ve en nihayet İngiltere adasının İrlanda denizine bakan garp sahilindeki tahkimatını tahrip etmesi icap eder. Bunların hepsi ayrı ayrı birer mühim askeri ve bahrî harekettir. Tatbik sahasındaki zorlukları burada müh
ilk Alman müfrezesinin irlanda topraklarına ayak bastığı anda ve süratle vakıf olacaktır. Derhal de.
bir argoları vardır. Bunu veciz bir şekilde kullanırlar. Bir bakıma göre de edebî bir çeşni taşır. Me-
nin gözü önündeki acı misaller ile etmek mümkün değildir.
anlamış olduğuna itimat edilebilir.
Almanyanın İrlanda muvafakatini istihsal etmiş olduğunu biran için kabul ederek vaziyeti tetkik edersek İrlanda adası limanlarına Alman komutanlığı ancak asker nefi için bilhassa inşa edilmiş denizaltı gemileri ve tayyareler ile1
Mandaya çıkacak olan Alman kuvvetleri için şimalî Irlândayı istilâ ederek bütün adaya sahip olması ilk düşünülecek meseledir. Halbuki ilk adımda Mandaya bu vazifeyi ifa edecek kadar kuvvetin çıkarılması kabil olamaz.
Ingilterenin İrlanda adasıle çok yakından alâkadar olduğu tabiî-
liyete geçerek Irlândayı işgal edecektir. Fazla asker şevkine mâni olacaktır. Irlândaya çıkmış olan küçük kuvveti ilk hamlede imha eyliyecektir. İngiltere, İrlanda ada sı üzerinden geçerek, gelecek olan tehlikeyi zararsız bir hale koyacak ve buradaki yangını hemen söndü recektir. Tabiî İrlanda Cümhuriye tinin hayatına da harp müddetin-ce nihayet verecektir. Ingilterenin elindeki kuvvetler bunu süratle bi tirecek derecededir.
Mandaya asker çıkarmak ve bu askeri oradan İngiltere adasına geçirerek kullanmak imkânları da mâadanın müsamaha ve muva -takatine rağmen, Alman denizaltı gemilerinin azlığı, bu gemilerin ve tayyarelerin büyük top ve tank ve malzeme nakline kifayet edemiye-ceği ve en nihayet İngiliz askerlerinin aüratle adayı istilâ etmek kud deti karşısında A.manya için muvaffakiyet verecek bir teşebbüs ol mıyacağını tabiî görmekteyiz.
Bu halde Almanyanın İngiltereye karşı tek taaruz hareketi bugü ne kadar yapmakta olduğu gibi yalnız tayyare akınları olacaktır. Bu tayyare taarruzlarının Ingiltereyi istilâyı temin edeceğini dü -şiinmiye bile değmez. Bundan evvelki yazılarımızın birinde de bildirdiğimiz veçhile (yalnız tayyare) hiçbir zaman istilâ silâhı olamaz.
Bu sene içinde Ingilterenin eline geçecek muazzam tayyare kuvveti Ingiltereyi tahrip maksadile yapılan bu taarruzlarına mukabele ve cevabının Ingilterenin Almanyaya, daha acı ve daha sinirleri bo zucu olarak vereceğini bütün dünya kabul ve itiraf etmektedir. Bunun için yakın bir yarını beklemek uzun bir iş olmıyacaktır.
«Almanyanın istikbali havalardadır.» Diyen havaî bir dimağın netice itibarile eline geçecek şey de hayat sahası nâmına havadan başka bir şey olmıyacaktır. BekÜ-yeceğiz ve göreceğiz.
HUsaraeddin Ulsel
asker göndermek fırsatını bulabilir. Denizaltı gemileri için Atlan - jTT'T/* u i^j       u l
karar verilmUrir ı    rr r       ı        ı    m       d,r- Vc bu meselede pek hassas
Karar verilmiştir.    Neşıt    bedeli tikteki rranaız limanları ile Nor-   ¦ - ı  ı ...
12720 lir* nlan kn kKnvMtıHM :« ı j l    davranacağını, muhakemeye lu -
i4/^*J ura olan bu köprünün m- veç lımanlajı en müsait ve daha
şaatı bu ayın yirmi üçünde baş- az tehlikeli vaziyettedir.
layacaktır. Ve Kâğıthanedeki A-      Tayayreler ile de gece karanlı-
lıbeyköyü üzerindeki köprü de e. ğından istifade ederek asker yolla-
saslı bir şekilde tamir edilecektir.  ma imkânlarını araştırabilir.    Bu
zum göstermeden, kabul etmek icap eder bu adanın bütün muhiti, ni deniz ve havadan daima kontrol etmektedir, lrlândanın mev-
niz, hava ve kara kuvvetlerile faa- »cl& talebe argosundan bir «çakmak» kelimesini ele alırsak bunun ne derin, ne acıklı bir manası var. Sınıf vaziyetini yani imtihan neticesini ilk öğrenen bir talebenin dudaklarından dökülen: «Oi çaktım!!..> sözünü zannedersem başka türlü tundan daha açık ifade etmek zor olur.
— Tramvayda konudan kızların argosunu nasıl buluyorsunuz?
— Bir defa şunu iddia edebilirim ki böyle iki genç kız tramvayda konulmamıştır... Onları Bayan Şükûfe Nihal kendi hayalinde yaratıp konuşturmuş.
— Bunu nasıl ispat edebilirsiniz?
— A-.. Gayet basit,.. cKırk yılda bir kafama kokoroz yapayım dedim» diyor. Bu ne demek, tir?.. Yani yeni tarz saç modasından mı bahsediyor. Halbuki buna genç kızlar kuş ismini vermişlerdir. Hem sanki ne diye moruğun biri geliyor da kızın kafasına bir yumruk aşkediyor?.. Tramvayda konuşmak için hazırlanmış ne güzel bir vesilel..
— Ya bir evvelki tramvaydan kaçırılan fırsat hakkındaki sözleri?
— Evet onu da bu neslin kızları yapmaz. A, efem diye bu nc viden jestler yaparak en akılsız-Ları bile böyle kötü bir şekilde kendisini teşhir etmeyi bir hoşluk farzetmez.
Bu sırada da ne tesadüf o iki
kızın tanıdığı biri geçiyor. Pencereden bakıp da «bizim keleş bugün tabanvayla gidiyor, hele yürüyüşe de bak., dalgaya tutulmuş gibi iki tarafa yalpa vuruyor» dıyip birbirlerile işaretlesip kahkahalar atıyorlar. Bu arada da dersleri astıklarından hocalarının hastalığının verdiği memnuniyet-ten. yan gelip oturacakları zamanın keyfinden, hocalarını atlatmalarının saadetinden dem vurup duruyorlar.
Sonra da biletçıye seslenerek paralarının ellerinde kaldığını beyan ediyorlar ve arkasından eğer çabuk bilet vermezse atlatılacağı. nı tehditkâr bir tavırla ima ediyorlar...
Ve nihayet Taksimde tramvay-dakilerin hayredi bakışlarına aldırmadan akisli kahkahalar koyuvererek iniyorlar.
Ne kadar hafif de olsa bir parça aklı başında olan bir genç kız bu derece soğuk nüktelerle argo konuşmaz. Hem zeki bir talebe kalabalık bir muhitte antipatf de ğil, sempati yaratır. Onun bulun-
duğu yerde dudaklar büzülmez, bükülmez... Yalnız gülümser...
Ben Şükûfe Nihal Hanımın şiirlerini çok severim. Fakat bu şe--cilde bir ienadda bulunmasını, bir tek Türk kızına da olsa yine kabul edemem. Hem keleş, ko-
;oz, paralar, efem gibi tabirler hiçbir Türk kızının,    talebesinin
ûgatine girmemiştir ve batta bunlarda eskimiş, küflenmiş bir argonun izleri var...
Biz analarımızdan aldığımız ah.
âk ve faziletleri torunlarımıza hiç bozmadan tevdi etmiye and içmiş Türk kızlarıyız. Çünkü biz de biliriz ki bir millet ancak ahlâk ve • azileti ile yükselir ve bundan dolayı bize emanet edilen bu yüksek kıymetleri nesilden nesle ulaştırmayı ideal edinmiş bulunuyoruz.
Hiç endişe etmeyiniz Şükûfe Nihal; sizin içiniz, analarımızın, babalarımızın gönlü rahat olsun.. kızlarınızla övünebilir ve bununla bahtiyarlık duyabilirsiniz...
Ona teşekkür ettim, yanından ayrıldım. Şimdi onun bu itiraz ve reddini aynen naklederken ben de düşünüyorum da o tramvaydaki mevhum apaş kızların hele bir talebe olacaklarını hiç zannetmiyorum.
Bu genç kızl? konuştuktan sonra içimde o yazıyı okuduktan sonra doğar gibi olan endişenin izleri tamamen dağılmıştı ve hattâ
şimdi bir ferahlık bile duymakta, yrm.
Neriman Hikmet
Askerlik işleri
VATAN Gazetesi
ÎULN Fİ YA TL AKI     Koru:'
Baştık maktu olarak 1 idd Sayfa Santim*
2 S 4
5 6
v »
» »
»
v
» »
»
7G0 600 S50
S00
100
İfi

Yoklamaya Davet
1 — Beşiktaş kazası nüfuslarında yerli kayıtlı 337 doğumlu mükelleflerin ilk yokUnmlarile 312 ilâ 335 doğumlu ruhsatlı ve ihtiyat eratın her sene olduğu gibi senelik ihtiyat yoklamaları yapılacaktır.
2 — Yoklama 13/1/941 poaartesi gününden itibaren şube merkezinde yapılacaktır. 312 Uâ 336 doğumlu ruhsatlı ve ihtiyat eratm pazartesi, çarşamba ve cuma g-ünleri ve henüz askerlfk çağma girmiş 337 doğumluların İse salı ve perşembe günleri sabahleyin saat 9 dan 12 ye kadar devam edecektir.'
3 — Yoklamaya gelenler nüfus cüzdanı ile iki adet vesika fotoğrafı, m usaddak ikametgûh vesikası ve sanatkâr olanların sanatlarım gösterir Maliye ve Ticaret Odasmdan aldıkları resmî vesaik ile ihtiyat erat da askerlik vesikalarım beraber getireceklerdir.
4 — İstanbul haricinde (taşrada) bulunan mezkûr yoklamalara tâbi eratm bulundukları mahallin As, şubelerine müracaat ederek tik ve ihtiyat yoklamalarını yaptırmaları» veya bir mektupla şubeye bildirmeleri lâzımdır.
5 — Yoklamaya zamanında gel-miyenler ve bunları gttndermiyerek istihdam edenler hakkında askerlik mükellefiyet kanununun (18, 83 ve 94 cü) maddeleri tatbik edileceği, ilân olunur.
ŞUBEYE DAVET Fatih Askerlik Şubesinden:
S. 6 Muamele Me. Mustafa oğlu Mehmet Şükrünün (39 - 319) acele
şubeye müracaatı.
Tayyaresi, tayyarecisi bol olmıyan milletlerin bayatını ergeç   tehlike saracaktır. Tehlikeyi önlemek için Hava Kurumuna yardım ediniz.
I
8 . 1 - 941
VATAN
IZMIRDE Ucuz
r
Ek
me
1 ıpı
îzmlı- (Vatan) — Belediyece halka ucuz c\mek yedirmek hususunda bazı tecrübeler yapılmaktadır. Hazırlanan birkaç nevi ekmekten bilhassa kilosu 10 veya 11 kuruca satılabilecek bir nevi üzerinde fazla durul muştur. Bu ekmek numunesi, rnüte-hassıs fırıncılara gösterilmiş, onların da mütalâası alınmış ve Ticaret Vekâletine gönderilmiştir. Bu ekmek, yuvarlak ve bir kiloluktur. Pişkin olduğu takdirde kabuk ve iç itibariyle çok mugaddi ve güzel renklidir. Ticaret Vekâleti de muvafık görürse bu nevi ekmek tamim edilecek ve her sınıf halkın ihtiyacına cevap verilmiş olacaktır. Şimdi kilosu 12 kuruşa satılan ikinci nevi ekmek yerine de işçiler ve esnaf bu ekmeği tercih edecektir.
Şoselerde  Tamirat   Başlıyor
İzmir (Vatan) — Gediz ve Bakır-çay nehirlerinin feyezanından Menemen ve Bergama şoselerinde 135 metrelik kısımda bozukluk olmuştu. Sular tamamen çekildiği için bu hafta içinde şoselerin ve bozulan köprülerin derhal tamiri için Nafia fen heyetleri tarafından keşifler yapılacakta-. Bu heyetler, bayram günlerinde de çalışacaklardır.
Et Fiyatı  Yükselecek mî?
izmir (Vatan) — Şehrimizdeki celepler namına bir heyet Belediye re-iıliglne müracaat ederek son zamanda Istanbulda satılan etlerin, îzmire nazaran fiyatlarmm daha yüksek olduğunu ileri sürmüşler, îzmirde de et fiyatmm arttırılmasını istemişlerdir.
Belediye reisliği, bu müracaat üzerine tetklkata başlamıştır. Şimdüik et fiyatmı yükseltmek için bir sebep görülmemekte ise de bazı kasaplar son zamanda koyun etinin kilosunu 55 - 60 kuruşa satmrya başlamışlardır.
Kültürparkta Koşular
İzmir (Vntan) — Külıurpark içinde 3000 ve 6000 metre mesafeli (Çukurova) koşusu yapılmıştır. Müsabakaya birçok atlet girmiştir.
3000 metrelik koşuyu Ali Türksoy 9,42 dakikada birincilikle. Hasan Bomir 10.25 dakikada ikincilikle ve Vefik Şurup 11,7 dakikada üçüncülükle bitirmişlerdir.
6000 metre mesafeli koşuda Rasim Çetiner 21,4 dakikada birinci, Haindi önayak ikinci ve Yakup Koşan üçüncü gelmişlerdir.
Nehrin Getirdiği Ceset
îrmir (Vatan) — Menemenin E-miralem nahiyesi içinde Kayıkbaşı mevkiinde Gediz nehri kenarında 35 - 40 yaşlarında tahmin edilen bir kadına ait bir ceset bulunmuştur.
Cesedin baş ve kolu yoksa da ya-nıbaşmda uzunca bir saç demeti de bulunmuştur. Menemen Müddeiumumiliği, hâdiseye el koymuş, ve doktor tarafından yapılan muayenesinde 5 - 6 ay evvel eceliyle ölen bir kadının bir köy mezarlığına gömülmüş olduğu ve Gediz nehrinin son feyeza-nmda suların bu cesedi sürükleyip Kayıkbaşı mevkiine kadar getirdiği neticesine varılmıştır. Bununla beraber her ihtimale karşı tahkikat yapılmak tadır.
Bîr Mağazayı Soydular
izmir (Vatan) — Kemalpaşa kazasında Parsa köyünde Mustafa oğlu Mehmet Keskinin dükkânına kilidine anahtar uydurarak giren hırsız, 92 çift kadın iskarpini, 8 çift erkek kundurası, 30 çift çocuk botu, 18 çift çocuk ayakkabısı, 3 kilo çorap ipliği, 10 paket çorap ipliği, 15 ipekli mendil, 15 peşkir, 1 top Manisa bezi, 21 çift erkek, 50 çift kadm çorabı, 35 çift terlik ve bir miktar kumaş çalmıştır. Hırsızlar zabıtaca ararım alî tadır.
Allah
Arttırsın
Edirne Elektrik Fabrikası Temizleniyor
Silifke (Hususi) — SUİflunİP Uznnçburç köyünden olup hu KÜn Ovacık nahiyeafndp olurun KücUk Kâhya adındaki bir çiftçinin hepsi de hayatta olmak üzere kızlı o £1 anlı elli İki çocuğu vardır.
Bunlardan Kazısını ©vlendlr-miştlr. Buna  rağmen   kenrii*lni
şahsen gören bir yabancı kabil
değil altmışından yukarıya çıkar tamaz.
Elli İki çorak babası elan bu adam evinin bütün iaşesini hiç bir yerden yardım beklemeksizin bizzat kendisi çalışmak suretiyle temin eden orta halli bir zattır. , I
Adana
Kurtuluş Bayramı
Kutland
ı
Anfakyada
Antakya (Vatan) — Son yapılan Vilâyet Parti idare heyeti intihabında Halkevi reisliğine Maarif müdürü Rifat Necdet Evrimer seçümiştir. Yeni Halkevi reisimiz işe baladığı günden itibaren büyük bir faaliyet sarfetmiye balamıştrr. tik defa olarak temsil kolu yeniden tanzim edüerek (Yanık Efe) piyesi sahneye konmuştur. Bu eserin temsili için hazırlıklar hızla ilerlemektedir.
ihtiyaca kâfi gelemiyecek derecede küçük olan Halkevi sahnesi de genişletilecek ve salona yeni mobil-ye konacaktır. Piyes bu ayuı yirmi beşinci günü temsil edilecek ve müteakiben her ay bir yeni eser temeli edilecektir.
Evvelce imtiyazı alınmış bulunan Halkevimiz mecmuası «Güzel Hatay* da yakında intişara başlıya-caktır.
Antakya (Vatan) — Şehrimizde ilk defa açılacak olan Akşam Kız Sanat okulunun bütün hazırlıkları İkmal edilmiştir. Okulun kuşat resmi J 2/1/941 pazar günü saat 17 de yapılacak ve tedrisata 13/1/941 pazartesi günü başlanacaktır. Kayıt ve kabul devam etmektedir.
Dersler   her gün   saat 9-12 13,30 - 16,30 da verilecektir. Ayrıca gündüz işi veya vazifesi olan bayanlar için de   her gün 16,30 Ue 19,30 arasmda ders verilecektir.
Tarsus Parti Reisliği
Tarsus (Vatan) — C. H. Partisi relaliğine Ziya Uygur seçilmiştir. Halkevi reisliğine yapılan seçimde de Fikri Ünlü intihap olunmuştur. Kâtipliğe A. Cevat, muhasipliğe Ku-dusi Işın seçümlşlerdlr.
ITrakya Şehirlerinde
Kırklareli (Hususî) — Vilâyetimiz C. H. Partisi kongresi kaza murahhaslarının iştirakile Parti müfettişimiz Kocaeli mebusu Ragrp Akça, Valimiz ihsan Aksoyun huzurlarile yapılmıştır. Parti vilâyet idare heyeti reisliğine Avukat Tahir Taneri Halkevi reisliğine de eczacı Feridun Ci-cioğlu seçilmişlerdir.
Babaeski (Hususî) — Bir müd-dettenberi esaslı olarak tamir edilmekte olan kazamız hükümet kona-ğmm tamiri sona ermiş ve bütün deva! r yerlerine yerleşmişlerdir.
Lüleburgaz (Hususi) — Pek harap bir halde bulunan şehir ile istasyon arasındaki yolun tamirine ve Turgutbey yolunun da bir kısmının Inşasma yakında başlanılacakta*.
Uzunköprü (Hususi) — Evvelki gün Trakya Umumi Müfettişliği Maarif müşaviri Fakir Erdem, Edirne Maarif Müdürü Yusuf Cemil huzurlarile corta okul kurma ve korurna> heyetinde bir toplantı yapılmıştır.
Kaymakamımızın da bulunduğu bu toplantıda orta okulun bir an evvel kurulması için icap eden tedbirler almmış ve bunun için de 5500 lira taahhüt edilmiştir.
«Orta okul kurma ve koruma> heyeti dünden itibaren hummalı bir faaliyetle işe sarılmıştır. A/ni zamanda 5000 liralık bir piyango tertip edilmesine karar verilmiş ve derhal teşebbüslere girişilmiştir.
Trakya Umumî Müfetti?! Oeneral Kâzım Dirik'in büyük himmet ve ir-şatlarile Uzunköprü bu sene içinde en önde gelen İhtiyaçlarından birinin ortadan kalkmasını görerek hudutsuz bir sevince garkolacaktrr.
Ermenileri Kimler
NİÇİN
ve Nasıl Aldattılar ?
Çıban Başları
O D
evrin Fesat
Bucağı Erivandı
Anlatan: Fantikyan — Yazan: M. Sıfır
[Tercüme ve iktibas  hakkı mahfuzdur]
Edirne elek Edime (Vatan) — Eloklrik tenviratı 25 güne yakm bir zamandan be-ri kesilmiş bulunmaktadır. Şehir elektrik cereyanmm temini için fabrika motor ve dinamolarında yapılmakta olan temizleme ameliyesine geceli gündüzlü devam etmektedir.
Şimdiki halde, elektriğe tekrar ka-vuşabümek için bu ameliyenin hitamına intizar zaruridir.
+ Edime (Vatan) — Şehrimiz okulları arasmda yapılmakta olan kır koşularım müteakip yine, mektepler arasında voleybol müsabakalarına başlanacakta*. Voleybol maçlarını, basketbol maçları takip edecektir.
^ Edirne (Vatan) — Bir hafta-danberi Trakya ve havalisini kasıp kavuran şiddetli soğuklarla kar tipisi kesilmiş ve hava lodosladığı cihetle cadde ve sokaklardaki karlar erimiştir.
Soğukrnu "ddetlenmesile beraber, piyasada odun ve kömür sıkıntısı da
trik fabrikası
kendini hissettirmiştir. Kömürcülerin hal*n satmakta oldukları kömürler ıslak olduğu gibi kilosu da sekiz kuruştan aşağı değildir.   Zonguldak
kömürü mevcutsa da tedariki pek o kadar kolay değildir. Uzunköprt' Linyit kömürü ise yolların çamur olması dolayısile hemen hemen hiç gelmemektedir.
^ Edirne (Hususî) — Samsun inhisarlar başmüdürlüğüne tayin edilen vilâyetimiz inhisarlar başmüdürü Hüsnü Dereoğlu bu sabahki trenle şehrimizden ayrılmışlardır.
İstasyonda başta inhisarlar müdürü ve memurları olduğu halde bir çok zevat tarafından uğurlanmıştır.
-4- Edirne (Hususî) — Umumi müfettişimiz Oeneral Kâzım Dirik bugün yanlarında Maarif müşaviri Fakir Erdem olduğu halde bölge sanatlar okulunu ziyaret ve teftiş etmişler ve bazı tetkiklerde bulunmuşlardır.
Adananın Zafer abidesi
Adana (Vatan) — Adananın kurtuluş bayramının on dokuzuncu yıldönümü büyük tezahüratla kutlandı. Törene istiklâl marşı ile başlandı ve marştan sonra Atatürk'ün ve kurtuluş savaşında şehit düşen kahramanların aziz hatıralarına saygı susması yapıldı. Müteakiben Adananrn kurtuluş savaşma ait nutuklar söylendi. Şair Zihni'nin «Kurtuluş> manzumesinden şu kıt'ayı alıyorum:
Ey kalbinde   ırkımın   aşkı yanan
Adana...
Değil canım,   bir zerrem kaldıkça
bence- sana
Yabancı bir   rüzgârın değmesi de
haramdır
Coştum and   içiyorum   ADANA,
İnan bana...
Gece fener alayları tertip edildi ve Halkevi! gençler Mahmut Yesari'nin Sancağın Şerefi piyesile ismail Hakkı Baltacıoğlu'nun Kafa Tamircisi isimli far s komedisini oynadılar. Kurtuluş bayramı çok neşeli ve heyecanlı geçti.
Sporcular Uludağa Çıkıyorlar
Bursa (Vatan) — Her »ene olduğu gibi bu sene de kış sporlarını seven gençler kafileler halinde Bursaya gelmektedirler.
İstanbuldan,    Ankaradan    ve
memleketin muhtelif yerberinden gelen Türk ve yabancılar Uludağı doldurmuşlardır. Bursa ve Uludağ bayram günlerinden birini yaşamaktadır. Bursa-nın Dağcılık kulübü gelen sporcuların yerleştirilmesi için çalışmaktadır.
Mardinde Bir Kız Kaçırma Vak'ası
Mardin (Vatan) — Dört ay evvel Şeyh Musa oğlu Hasan adında birisi, bir gece, kardeşi Fars, Davut, hemşiresi Emine, akrabalarından Şeyh-momi ve Hayriyenln iştirakile Savur-kapı mahallesinden Hızrrm evini mü-
sellehan basarak kızı Suphlyeyi cebren kaçrrmrya teşebbüs etmiş, hane halkrnın  feryadına zabıtanın yetiş-
meei üzerine kızı şehir haricinde bırakarak firara mecbur olmuş, cürü^n şerikleri yakalanmıştı. Hasan o gUn-denberi zabıta tarafından şiddetle aranmakta idi. geçen gün şüphe Uze rine Savurkapı karakolu birkaç evde araştırmalar yapmış, bu sırada suçlu aranmakta olduğunu hissedince saklı bulunduğu evden dışarı firlamış elindeki silâhüe kapı önünde beklemekte olan bekçiye ateş açmıştır. Za ortanın yetişmesi üzerine Hasan kaç mrya teşebbüs etmişse de komiser muavini ihsan Lüleci ve maiyetindeki polis müfrezesi peşine takılarak kendisini kovalamıya başlamışlar ve şehrin dört kilometre mesafesindeki dereler içinde yapılan yarım saatlik bir müsademeden sonra suçluyu silâhüe beraber yakalamışlardır.
Suçlu Hasan Suphiyeyi kaçırmak için evlerini bastığı zaman kızın annelini ve babasını hançerle yaralamıştı ve kızm annesi Hayriye aldığı yaradan müteesslren bir müddet sonra ölmüştü.
Mersin Ziraat İşleri
Mersin (Vatan) — Vilâyetimizin bütün nahiyelerinde imar, ziraat işlerinin arttırılması için mühim faaliyetler   görülmektedir.   Bir   mesai
programı hazırlamak ve her nahiyede ayni sistem dairesinde faaliyeti arttırmak için vilâyette bir toplantı yapılmıştır. Valinin reisliğinde toplanan bütün nahiye müdürlerine beş senelik bir programın tatbikatı için yeni direktifler verilmiştir.
Edirnede Bir Ev Yıkıldı
Edirne (Vatan) — Bugün şehrimizde hükümet civarı semtini büyük bir heyecan ve telâşa düşüren bir ev yıkılmış, hamdolsun nüfusça bir zayiata yol açmamıştır. Hükümet karşısında Bayan Melâhatin tahtı tasarrufunda bulunan iki katlı olan ve müthiş bir gürültü ile çöken bu evin alt katında berber Yusuf Olguner ve üstünde de Bayan Melâhat oturmakta ve evin altındaki pulcu dükkânı da pazar olmak müna-sebetile kapalı bulunmakta idi.
Evin çöktüğü sırada içinde o-turanlardan hiç biri bulunmuyor du. Bu binaya muttasıl evlerin duvarları da çatlamış olduğundan  derhal  tahliye edilmiştir.
Edirnede Yangın
Edirne (Vatan) — Dün akşam şehrimizde postane karşısında saat 21 raddelerinde iki dükkânın tamamen ve birinin dc kısmen yanmasile neticelenen bir yangın vakası oldu. Yangın zabıtaca vaktinde görül|erek itfaiye haberdar edilmiş, ve derhal vaka mahalline yetişilerek tevessüüne mahal bırakılmadan yangının söndürülmesine çalışılmıştır.
Yangının tuhafiyeci Ali Balkanın mağazasından çıktığı anlaşılmaktadır.   Tamamen   yanan
diŞer bir dükkân da berber Ali kalfaya ait bulunmaktadır.
Yangın haklpnda zabıtaca tahkikata   devam   olunmaktadır.
Maarifte Tayinler
Ankara, 7 (Vatan) — Maarif Vekâleti îzmir ilk tedrisat müfettişi Naşidi Elâzığ Maarif müdürlüğüne, Elâzığ Maarif müdürü Şevketi Tunceli Maarif mü dürlüğüne naklen tayin etmiştir.
Yeni Djrik Kaymakamı
Ankara, 7 (Vatan) — Yavaş kaymakamı Lûtfi açık bulunan Derik kaymakamlığına tayin e-dilmiştir.
Gecen yazıda Türk dostu Agop Tasayı anlatan Pantlkyan bu yazıda o devrin feeat memba-lan ve çlban başlarını anlattıktan sonra gelecek yazıda da yine bu çlban başlarının en mü -hini» inden bahsedecektir.
Kafkas ermenilerl, Ararat dağı ile Aras vadisini ötedenberi kendilerine 6z vatan tanımış, kendilerinin Türki-yedeki ermenllerden daima yüksek ve daha asaletll olduklarına inanmış lardrr.
Esasen (Armenya) kelimesi de yük sek havali manasınadır. Araratın civarındaki alçak ve basık dağ silsilelerine, vaktile ermeniler böyle isim vermişler. Eski, zamanlarda, ermeni-lerln bu havalide kurulmuş bir hü • kûmetlerl, bugün ekserisi birer aziz gibi tanılan ve anılan Carlan varmış. Fakat, gerek o Çarların bilgisizliklerinden ve gerekse ermeni milletinin hükümet idaresindeki liyakat sizliklerinden, zaman zaman Moğollar, Araplar, Acemler, Türkler bu havaliyi istilâ etmişlerdir. Bu istilâlar esnasında, oralarda bulunan er-menilerde grup grup kaçmışlar, dün yanın her tarafına dağlımışlardır.
îşte, kürrenin hemen hemen her tarafında, büyük şehirlerde Ermenile rin bulunmaları ve üremeleri sebebi budur. Fakat, yurtlarını muhafaza kabiliyetini gösteremiyen o ermeniler, gittikleri yerlerde ticareti ele almakta, el ele verip muntazam bir kütle halinde yaşamakta gerçekten büyük bir istidat ve gayret göster -mislerdir. Bu da, isbat eder ki, tabiat, ermenilerl devlet kurmak, yurt korumak, cenk adamı olmaktan daha ziyade şirket kurmak, para kazanmak, ticaret adamı olmak istidat ve kabiliyetinde yaratmıştır. Ne yazık ki, tabiat ve hilkatin bu hükmünü ne o zamanki ermeniler ve ne
de bizim zamanımızdakUer anlıya -mamış, neticeleri ayn ayrı zarar ve hüsranlarla dolu sergüzeştlere atılmışlardır.
O devrin fesat bucağı «Erivan> idi. En büyük fesat ocağı da, Erivandan şose ile on sekiz verset mesafede bu lunan Vağarşapat köyü yakinindeki büyük ve tarih! m an astır d t Burada, ermenüerin en büyük ruhani adamı ile Gregoryan papası akademisi bulunurdu. Manastırın matbaa ve kü -tüphanesi, seyahat veya ziyaret mak sadile gelenler için de mükemmel bir yatakhanesi vardı. Bu binalarm hep sl eski ve yüksek bir kale divan ile çevrilmişti, bu binalarm tam ortasın da da, inşaatı o sıralarda bitmiş ayrıca bir ibadethane vardı. Bu manas tır, Biç im yarin a cimi taşırdı.
Bu köyün eski adı (Ari um et) idi. Ermeni Çarlarından (Vağarşak), etrafına bir kale drvan yaptırdığı için bu köye, kendi nâmma izafetle Vağarşapat) ismini verdlrmişti.
1880 yılında, (Erivan) da birbirine zıt iki ermeni grupu vardı. Bu gruplardan biri (Aleksan Koçakyan) adında Tiflisli bir erraeninin idare -sinde idi. Bu grup mensupları ve taraftarları tamamile Rus aleyhtarla -nndandı. Bunlar, Osmanlı hükümetini. Türk milletini hiç sevmemekle beraber, Rusları da ermenillğin hal ve istikbali için tehlikeli bir düşman addediyorlardı. Çünkü, o zamanki Rus idaresi Kafkasyada bulunan müslüman ve hıristiyan diğer mü -lotlere olduğu gribi ermenllere de hiç itimadı yoktu. O tarihlerden biraz ev vel, Tiflis ermenilerlnl   fena   halde
hırpalamış, gazete ve mekteplerini kapatmış, (Markar) adında Rus ben desi bir papas, ahalinin arzusuna mu halif olarak zorla Katoglgos yaptırmıştı. Birçok ermenilerl, Rus idaresi ne hiyanet ve ihanetle ittiham ederek ördürtmüş, astırtmışrj. Birçoklarını da yurtlarını terkle Van ve Er-zuruma firar ve iltica mecburiyetinde bırakmıştı.
Bu suretle, (Aleksan Koçakyan) grupu mensuplarından bir kısmı A-nadoluya dağılmış ve zehirli fikirleri o havalideki cahil ermenüere de bulaşmıştı. Bu grupun o eenalardaki hedef ve gayeleri, Türkiyede müstakil bir ermenistan teşkiline, çalış -mak, bilahare da Kafkas ermenUeri-nj yavaş yavaş kendilerine ilhak İle nüfuslarını çoğaltmaktan ibaretti.
Bu grupun Van, Erzurum, Trabzon, Zeytin, Adana havalisinde şubeleri olduğu gibi Londrada da (Nasip Çakrryan) m reisliği altmda on kişüik bir temsü heyeti bulunuyordu.
(Erivan) daki ikinci grup ta (Nişan Kameryan) admda Adanalı bir ermeninin idaresinde idi. Bu grup, a-zılı Türk düşmanlarından müteşek -
kil bulunuyor ve Rus hükümetinden kuvvet alıyordu. Bunların gayesi de, ermenilerle meskûn olan şarkt Anadolu vilâyetlerinde, o gün için Rus-yanm nüfuz ve müdahalesi altmda u-mırmî bir ıslahat yaptırmak, bilâhaı a da Rus İdaresine katılmaktan ibare' bulunuyordu.
Rusya hükümeti, Türkiye De olan hududunu İngiliz taraftarı ve Alek -san Koçakyan grupu mensubu ermenüere karşı kapamak için bu ikin ci grup mensuplarından gizli bir hafiye teşküâtı yapmış ve bütün hu -dut üzerine yaymıştı. Her ikisinin de netice İtibarile gayeleri Türk düşman lrğmdan İbaret bulunan bu gruplar/ Kafkasyada, şarki Anadolu vilâyetlerinde, hattâ Istanbulda büttm kuvvetleri De çalışıyor, ermeniler arasmda taraftar kazanmrya uğraşıyor -lardı.
Maarif Haberleri
Üniversite
Dışındaki Âlimlerden de İstif ad e   Ed ilecek
Maarif Vekâleti Tıp, Hukuk, Fen, İktisat Fakültelerini alâkadar eden yeni bir karar vermiştir Bu karara göre. Üniversite haricinde bulunan kuvvetli üim a-damlarından da istifade edilecek, bu gibiler ücretle Üniversitede ders verebileceklerdir.
Ehliyet şartlarını tesbit etmek üzere komisyonlar teşkil edilmiştir. Komisyonların tespit edecekleri esaslar Maarif Vekâletince tasdik edildikten sonra, kendilerinden istifade edilecek kimselere Üniversitede iş verilecektr.
Rasathane Nasıl Genişliyecek
Son günlerde Ankaradan gelen haberlere göre Maarif Vekâleti Kandilli Rasathanesinin .rçki. lâtını genişletmeye karar vermiştir. Yaptığımız tahkikata g"re, Rasathanenin bilhassa astronıetri ve astrofizik kısımların.n kari:- su ve teçhizatı genişletilecektir. Bu sahalarda kuvvetli mütehassıslar yetiştirilecektir.
ftflEUEÇâü
W?
iv.:,
Zabıta ve Aşk Romanı J
———_—__——— ^
Yazan: Martin Porlobe — Çeviren: Rezzan A. E. Yalman
30
daha iri, hem de daha kuvvetliydim. Kolları arasından kurtulma, ya çalıştım ve hemen bu gibi vaziyetlerde yapılmanı lâzım gelen
usullerden birisine müracaat ettim. Evvelâ sanki kollarının taz-yikından kurtulamıyormuş    gibi
hareketler yaptıktan sonra birdenbire başımla midesine şiddetli bir darbe vurarak onu ensesinden yakaladım. Hızla geriye iterek duvara doğru fırlattım. Bası duvara çarptı. Joe dediği adam der hal arkadaşının yardımına koçmak istedi. Elindeki düdüğü çalarak imdat istiyecekti. Buna   meydan I
bırakmadan hem elindeki düdüğü kaptım, hem dc çenesine İki yumruk atarak herifi sersemlettim.
Bunları yapmak için bütün kuv vetimi sarfetmiştim. Kulübeden dışarı çıktığım zaman geniş bir nefes aldım. İngiliz polisinin iki kuvvetli rüknünü yere seren a-damın ben olduğumu adeta unuttum.
XVII
Orada durmak mı, yoksa kaçmak mı lâzımdı? Bunu derhal kavrayamadım. Herhalde bir tek dakika bile kaybetmemek lâzım
geldiğini hissediyordum. Sık dallı
çam ağaçlariyle dolu olan ormana daldım. Burada saklanmak mümkündü. Dinlenmek üzere bir ağacın altında oturdum. Fakat bu sükûn hissi uzun sürmedi. Pek u-zaktan gelmiyen bir düdük sesi duydum. Herhalde polislerden birisi kendine gelmiş ve imdat istiyordu. Koşmak, oradan kaçıp uzaklaşmayı düşündüm fakat hatırıma Frans geldi. Bu son hâdiseler beni o kadar meşgul etmişti
ki Frans'ın kulübeye gelmeyigi-nin sebebini düşünmeye vakit kalmamıştı. Hakikat bütün açıklığıy-le o anda gözümün önüne geldi. Mademki polis beni tuzağa düşürmüştü.  Demek ki daha evvel
Frans'ı da yakalamış olmaları lâzımdı, ilk düşüncem şu oldu: Teslim olayım da artık bu kaçmaktan kurtulayım... Mademki Frans da yakalanmıştı, benim de onun akıbetine uğramaktan başka çarem kalmıyordu.
İkinci bir düdük eesı beni eak-lanmıya teşvik edercesine bu de-
fa daha yakında çınladı. Arkasına saklandığım ağacın dalları arasından ikiyüz metre kadaröteden bir polisin geldiğini gördüm. Bu beni yakalıyan adam idi. Yanında iki de köylü kıyafetli adam vardı.
Birisinin elinde bir sopa. ötekinin elinde bir kürek vardı. Anlaşılan üçü de benim peşimden geliyordu. Fakat henüz izimi bulamamışlardı. Ben savuşmıya karar vererek ağaçları siper alıyor ve ilerliyordum. Frans'ı kurtarmak için serbest olmam lâzımdı. Al-rait'i bulup ondan yardım istemeyi düşündüm. Fakat tanımadığım bu adama ne kadar emniyet edebilirdim!
Ağaçlar gittikçe seyrekleçiyor. du. Artık saklanmak mümkün ola. mıyacaktı.Arkamdan gelenler ne rede ise beni göreceklerdi. Uzaktan Alrait'in küçük evini ve bahçe duvarını gördüm. Oraya kadar görünmeden gidebilsem ne iyi olacaktı? Yeı^ânc ümidim orada idi. Koşarak bahçe duvarına kadar geldim. Kapıya doğru gittim.
Kilitli olduğunu gördüm. Belki 1er yapıyordu. Kendim bunu evin arka kapısı    açıktır diyerek duyduğum gibi    başkalarının da
arkadan dolaştım. Talihim yardım etti. Mutfak kapısı acıkmış. Hemen içeri girdim ve ev sahibine seslendim. Kimseler cevap vermedi.
ışıtmesındt.ı âdeta korkuyordum. Kendi kendime sualler soruyordum:
— İçeri girecekler mi? Hama. ma bakacaklar mı? Kapağı aça-
Polisler herhalde bu evi dt caklar mı? Şunu veya bunu yapa-arıyacaklardı. Fakat belki de evin  caklar mı?
içinde saklanacak bir yer bulabi-      Ben bunlarla meşgulken uzak
lirdim. Üst kata çıktım. Hamamın tavanında tavanarasına giden bir kapak gözüme ilişmişti. Sandalye getirdim. Üzerine çıktım ve o kapağı açarak içeriye daldım. Bu. rası tavanarası idi. Eski sandıklar, kitap dolu sepetler vardı. Küçük,    yuvarlak bir    pencereden
evin tam kapısının önünü dc görmek mümkün idi. Sürünerek bu
tan bir otomobil göründü. Şoförün yanında bir polis, arkada 00.
lis hafiyesi olduğu anlaşılan bir adam, bir de kadın vardı. Gözlerime inanamıyordum: Bu kadın... Frans idi. Elleri ve dizleri bir örtü ile örtülü olduğu için elleri kelepçeli olduğunu sandım. Yerimden fırlamak ve ona doğru koşmak istedim. Fakat aklım derhal
pencereye kadar gittim ve dışa- başıma geldi ve olduğum yerde
rısını tetkike başladım. Bana asır- kaldım.
lar kadar uzun süren bir müddet      Benden ilk yumruğu "'iyen po-
sonra evin önü kalabalıklaştı. Dü- lis otomobildeki âmiri ile konu-
dük sesleri de yaklaşmıştı.Polisle şuyordu. Anlaşılan âmiri onu tek-
köylüler göründü. Yorgun ve me- dir ediyordu.
yus bir halleri vardı.    Kalbim o      Gözlerile de bir    taraftan her
derece çarpıyordu ki âdeta akis- yere   bakıyor,   sanki   bir şeyler
| araştırıyordu, ikinci bir otomobil daha göründü. Şoför yerinde bi-I zim eski dost Alrait oturuyordu. Acaba onun burada olması bizim için hayırlı mı idi?
Gözlerimi Frans'dan ayırmıyordum. Acaba Alrait onu görünce ne yapacaktı? Polislerin Alrait'e karşı muameleleri beni hayrete düşürdü. Sanki kırk yıllık ahbap imişler gibi konuşuyorlardı.
Alrait arabadan indi. Fakat Frans'a hiç bakmadı. Sanki onu tammıyormuş gibi davranıyordu.
Polisler aralarında epey münakaşa ettikten sonra garip bir şey daha oldu. Aİrait onların yanına yaklaşarak eliyle evini gösterdi ve güldü. Polisler de gülmiye başladılar ve başlarını sallıyarak evden uzaklaştılar. Köylüler de başka bir istikamete doğru yürüyüp gittiler.
Polis hafiyesile Frans'ın olduğu,
otomobil dc hareket etti. Bu haj
den    hiçbir şey    anlamıyordum,
(Arkası var)
VATAN

8 -  A  - b41
Adsız Kahraman
Gülsüm oyalı yazmasını başına doladı, ipek saçaklı peştamalını beline sardı, arkadaki tahta kapıdan yavaşça çıkarak çitlerin kapattığı kıyıyı atladı, içinde sebepsiz bir korku vardı. Küçük Ahmet, emmisinin oğlu Ömerin aşağı yazıda onu beklediğini haber getirdiği zaman birdenbire karar vermişti, gidecekti. Küçüktcnberi beraber oynıyarak büyümüşlerdi. Fakat Gülsüm boylanıp erkekten kaçmıya başlayınca Ömer ona âdeta yabancı gibi muamele ediyordu.
Yüzüne bile dikkatli bakmıyordu. Genç adam aylarca evvel aske re gitmişti Onun bu kadar azametli dururken nasıl olup ta haber sizce gelip kendisini çağırttığına şaşıyordu. Demek ne zamandan-beri gizli gizli beslediği hisler biraz sonra hakikat olacaktı. Dikenli alçak bir çitten daha atladı. Tarlanın sonuna gelmişti Etrafa bakındı, kimse yoktu. Çalıların ara. sından birkaç ağustos böceği sesi geliyor. Karşı taraftan acı çakal bağırtıları aksediyordu. Birdenbire karşısında iki gölge belir, di. Bunlar köyün oldukça ileri gelenlerinden Kara Yusuf ile Ha. sandı. Elleri mavzerli, ağızlan çubuklu, palabıyıklı korkunç bakışlı insanlardı. Genç kız:
— Bırakın beni. Ne istiyorsunuz? diye bağırdı. Adamlardan biri altın dişlerini gösteren vahşi bir sırıtışla:
— Kes sesini; dedi. Seni buraya yarenliğe çağırmadık. Ömer bu gece buralarda, onunla konuşmak istemez misin?
Gülsüm heyecanla:
— isterim, dedi.
— Hah öyle ise o şimdi ya bu-radan, ya ileriden geçecek. Biraz yolundan eyle gizlice neden geldiğini öğren. Biz burada dinhye-ceğiz. Anlıyon mu?
Gülsüm   biraz   tereddüt   etti
Sonra öfke ile:
— Bundan size ne dedi İster gelir, isleT gelemez.
Kara Yusuf   uzun bir kahkaha
attı:
— Başlarından büyük işe kalkanlar cezalarını görürler, dedi.
— Ömer askerdir, ona bir şey
yapamazsınız.
Adam iri parmaklı eliyle Gül-sümün omuzunu kavradı ve bütün kuvvetile sarstı:
— Sana ne dedimse onu yap, yoksa defol buradan. Arkalarında hafif bir ayak pıtırdıs*. işiterek döndüler. Gelen hakikaten ömer-di
Elleri mavzerli, ağızları çubuklu adamlar bir lâhzada    kıyıdan
atlıyarak kayboldular. Ömer çitlerin arasında saklana saklana yol alıyor, mütemadiyen dönüp arka. sına bakıyordu. Gülsüm büyük bir tereddüt altında idi. Eğer bu adamların söyledikleri şey zararsız ise boşu boşuna Ömerlc baş-başa konuşmak fırsatını kaçırmış olacaktı. Büyük bir heyecanla ona doğru atıldı ve seslendi:
— Ömerl
— Gülsüm ne anyon burada?
— Senin geldiğini duydum da ondan.
Ömer iki adım yaklaştı, elini genç kızın omuzuna koyarak:
— Gülsüm, dedi. iyi etmedin, iyi etmedin. Geldiğimi kimse duy-mıyacak anlıyon mu?
Genç kız tıkanacak gibi olmuştu:
— Neden, dedi. Gizli mi geldin?
Sonra yalnız olmadıklarını ve elleri mavzerli adamların dik bakışlı gözlerini hatırlıyarak vazgeçti.
Telâşla:
— Biliyorum, biliyorum, diye söylendi.
— Biliyor musun? Nereden emmim mi söyledi? Gülsüm sakın kimseye deme ben cevap almıya iki gün sonra geleceğim kâğıdı... Gülsüm birdenbire atıldı:
— Yeter, su, diye bağırdı. Sus duyuyorlar, dinliyorlar bizi.
Sözlerini bitirmiye vakit kalmamıştı. Büyük bir çatırdı oldu ve genç kız kanlar içinde topraklara yuvarlandı.
Silâh seeine alışık köylüler dışarı bile çıkmadılar. Gürültüye kulak veren olmadı. Ömer de anide ortadan kaybolmuştu. Elleri mavzerli.ağızları çubuklu adamlar gizlendikleri yerden çıkarak genç kızın cansız vücudunu ayaklarüe dürttüler:
— Kahbe bizi    ele   vereekti,
az daha.
Diye söylenerek gecenin karanlığında kayboldular. Ömer Gülsü-mü bir anda yere seren silâh sesi le fırlamış ve kaçmıştı... Ertesi gün kumandana götürmesi için emmisine tenbih edip samanlığa sakladığı, iki gün sonra o tarafa doğru yapılacak olan taarruzun tafsilâtîle dolu olan mektubu aldı ve geldiği yollardan hızla koşarak uzaklaştı.
O gecenin üstünden yalnız üç gün geçti Türk ordusunun gür top sesleri ufukları doldurduğu zaman, bu zaferin adsız kahrama. nı Gülsümün kanlarını ekin tarlasının kıyısında bir avuç toprak içmişti.
N. Mavaş
Adliyede:
Beynelmilel Eşhaslı Dava
Suçlu Avusturyalı, Davacı Yugoslav, Tercüman italyan, Şahit de Türk..
Meşhut suçlara bakan asiye dördüncü ceza mahkemesi dün davacısı Yugoslav, maznunu A-vusturyalı ve şahidi İtalyan olan bir bomba ve iftira da-asını tetkike başladı. Suçlu Alnan tebaasından Aleksandr O. Muller, davacı Yugoslav tebaasından Ogüst Vamberk isminde bir gençtir. Suçlu yalnız almanca biliyordu. İtalyan tebaasından Jorj kendisine tercümanlık yapıyordu. Suçlu hüviyeti tesbit edilirken:
— Ben Almanlığı kabul etmiyorum. Ben Avusturyalıyım, diyor ve bu ifadesinde ısrar ediyordu. Suçlu hakkında tahkikat esnasında sorgu hâkimliği tarafından tevkif kararı alındığı için mahkemeye bir jandarmanın mu-hafızasında gelmişti. İddiaya göre hâdise şöyle olmuştur:
Aleksandr O. Muller bir gün Fahri isminde birisi vasıtasile Emniyet müdürlüğüne müracaat ederek:
— Yugoslav tebaasından O-güst Vamberk'in evinde bomba ve patlayıcı maddeler imal edilmektedir. Evi bir lâboratuva" halindedir  demiş ve  ihbar  edilen
ev derhal basılmıştır.
Evde kimyevî maddelerin tahliline mahsus bir çok malzeme bulunmuş ve fakat ihbar edildiği gibi bomba ve bomba yapmaya mahsus patlayıcı maddeler elde edilememiştir.
Tahkikat neticesinde Ogüöt Vamberk serbest bnakıltr.ıştır. Henüz liseyi ikmal eden Ogüst Vamberk kendisine iftira edildi-ğini ileri sürerek muhbir aleyhine bir iftira davası açmıştır. İşte dün tu davaya bakıldı. Suçlu diyordu ki:
— Ben davacıyı tan.rım. Kâ-ğıthanede balık avlamaya gidiyorduk. Ağla balık tutuluyordu. O bana bomba yaparak avlanmamızı teklif etti. Bir gün kendisi benden kükürt, fosfor ve saire istedi Bunlardan da ancak me-vaddı infilâkiye yapılabilir.
Hâkim Celâl dosyayı tetkik etti. Suçlunun sorgu hâkimliğinde ilk tahkikat sırasında ve poliste ayrı ayrı ifadeler verdiği anlaşılıyordu. Hâkim hâdisenin yegâne şahidi Fahrinin çağırılmasına ve tevkif kararının şimdilik bir ay daha uzatılmasına karar verdi.
Tabancısını Korkutmak Kastih Patlamış
BULMACA
Soldan sağa: 1 — Bulaşma 2 — Reziller - İskambilde bir cins 3 — Ateş tutan alet. - içine ateş konan şey 4 — Birdenbire - Erkek ismi 5 — Ucu burgulu çivi - Vakti gösterir 6 — Nota - Nota 7 — Ruha ait - Oturmak 8 — Yumurta pişirme tarzı - Nota 9 — Keçi yavrusu -Bir bahar 10 — Hiyanet eden - Kıymeti olmryan rakkam 11 — Nüzul -Yumuşak toprak
Yukarıdan aşağıya: 1 — İçinde çay kaynatılır - Rumca bir kelime -2 — İranlı - İplik 3 — Erkek ismi -Yumuşak huylu 4 — Uzuvlar - Müşterek olarak 5 — Başına (i) ilâve edince (iyi) olur - Renk 6 — Mücevher - Urgan - Nota 7 — Papuç 8 — Bende değil, sende de degl! - öfkeli
9 — Esir - Usan 10 — Sevgili - Sefere çıkan 11 — Keşif istikbal - Çalgı-
DÜNKÜ BULMACANIN HALLİ
Soldan sa£u: 1 — Kabadayı - İş 2 — Alâmet - Hala 3 — Ratip - Alçak 4 — Abanoz - Na 5 — Kuk -Oyma 6 — Ur - Nur - Ulus 7 — Lahana - Rıza 8 — Oluk - Şua 9 — Kuş eti - İkna 10 — Ara 11 — Zurna - Çinli.
Yukarıdan a*afcıya: 1 — Karakulak 2 — Alabura - Ulu 3 — Batak -Hoş 4 — Amin - Nale 6 — Depo -Unutma 6 — At - Zoraki 7 — Aç 8 — İhlamur - İri 9 — Aç - Alışkan
10 — ilân - Uzun 11 — Şaka - Saha
Poliste:
Noksan Ekmekler
Zabıta tarafından dün yapılan teftiş neticesinde Beyazıt Ordu caddesinde 1 I numaralı Mehmet Nuri Girgirin fırınında tartısı noksan 98 ekmek bulunarak müsadere edilmiştir. Bundan başka aynı caddede 75 numarada fırıncı Şevki Kocaer, Uzunçarşıda fırıncı Ali Rıza, aynı caddede fırıncı Petro talimatnameye aykırı harekette bulunduklarından tecziye edilmişlerdir.
Randevu Evleri
Sabıkalı randevücülerden Nazire namı diğer Parusun Kadıköy, de Yoğurtçu sokağında 3 numaralı evde yapılan arama neticesinde üç kadınla iki erkek bulunmuşlardır. Kadınlar muayeneye sevkedilmişler, ev kapatılmış Nazire de mahkemeye verilmiştir.
-JC Kumkapıda Hilâl apartı-manında 2 numaralı dairesinde oturan İsmail oğlu Rıfkı Özbasar dün Beyazıtta tramvay durak ye-rinde tramvay beklemekte iken üzerine fenalık gelerek düşmüş, biraz sonra da ölmüştür. Yapılan muayene neticesinde Rıf kının kalp sektesinden öldüğü anlaşılarak gömülmesine izin verilmiştir.
•fa Kuşdilinde Hacınecip sokağında oturan Ömer kızı Nermin Gülter hasta olarak yatmakta olduğu karyolasından mangalın üzerine düşerek muhtelif yerlerinden yanmıştır.
¦jt Anadoluhisannda halat fabrikasında çalışan Bedri oğlu Fuat üzerine kaynar su dökülerek muh telif yerlerinden  haşlanmıştır.
•jç Hasıriskelesinde Ankara mo
törü sahibi Bekir Eyrümaz işinden çıkardığı motor tayfasından Ali yıldırımı aralarında çıkan kavga neticesinde ucu sivri bir demirle kalçasından yaralamıştır.
Beşiktaşta Şerbethane soka. ğında I 1 numaralı evde oturan Artinin I 2 yaşındaki kızı Emaye
Bir şeker fabrikasında memur olan Avni isminde bir genç Mü-beccel isminde bir kadının üstüne öldürme kasdiyle tabancasını bo-şalltığı için meşhut suçlar kanununa göre dün geç vakit İkinci Ağırceza mahkemesinde sorguya çekildi.
Mübeccel altı sene evvel Avni-den boşanmıştır, iki çocukları var. Avni cumartesi günü Istanbula gelmiş. Şehzadebaşından geçerken eski karısının bir gençle kol-kola Ferah sinemasına girdiğini görmüş ve biraz sonra kendisi de sinemaya girmiş ve elektrik lâm-basile rehberlik yapan kızla beraber Mübecceli bütün localarda a-ramış ve aradıklarını yukarıda bir locada yanyana görünce de tabancasına sarılarak iki el patlatmıştır.
Suçlu kendisini müdafaa ederken:
— Ben kanmdan ayrıldım. Fa-kot çocuklarıma nafaka veriyorum. Onun bir başkaaile görünmesi çocuklarımın terbiyesi üzerinde tesir yapabilir. Ben onu korkutmak için tabancamı patlat, tim. Tabancamda kurşun yoktu. Kurusıkı idi, diyordu. Mahkeme elde edilen tabancayı mütehassıs
bir ehlivukufa muayene ettirmeye karar verdi. Bu heyet tabanca namlusunu tetkik edecek, yalnız barut mu, yoksa kurşun mu atıldığını teabit edecektir.
Alb Lira İçin
Meşhur sabıkalılardan Mustafa dün sabah ikinci sulh ceza mahkemesinden jandarma ile beraber çıkarken yüksek sesle    kendisini
bugünkü  Frogram
8 Progyam, 8,03 Ajans haberleri, 8,18 Hafif program (PL), 8.45 Ev kadını - Yemek listesi.
12,30 Program, 12,33 Rumeli türküleri, 12,50 Ajans haberleri. 13,05 Şarkılar, 13,20 Radyo salon orkestrası.
18 Program, 18,03 Oda musikisi (PL), 18.30 Konuşma, 18,45 Çocuk saati, 19,15 Çocuklar için müzik. 19.30 Ajans haberleri 19.45 Fasıl heyeti. 20,15 Radyo gazetesi, 20,45 Muh telif şarkılar, 21,10 Konuşma, 21.25 Saz eserleri, 21,45 RlyascticUmhur bandosu, 22,30 Ajans haberleri, 22,45 Cazbant (PL)   23,25 Kapanış.
takip eden karısına ve arkadaşlarına anlatıyordu:
— Mübarek arife günü altı lira için yedi aylık gediksiz bir mahkûmiyet yedim. Artık çoluk çucuk yarın tevkifhanede elimi öpsünler.
Mustafa kömürcü Ahmedin altı lirasını aşırmıştı. Mahkeme suçunu sabit gördüğü için kendisine yedi ay ceza vermiş ve derhal tevkif etmiştir.
Katmerli   Bayram   Yapacakmış
Muhacirhaneden arkadaşı ve hemşerisi Ismailin ceketini ça-lart Romanya muhacirlerinden A-kif dün Sultanahmet sulh birinci ceia mahkemesi tarafından bir ayihapse mahkûm oldu. Halbuki 40 gündenberi mevkuf bulunuyordu. Mahkûmiyet müddetini bitirdiği için derhal serbest bırakıldı. Salondan çıkarken mübaşire dert yanıyordu:
—Allah fakiri sevindireceği zaman evvelâ eşeğini kaybettirir sonra da buldururmuş.    Ben de
kırk gün evvel hürriyetimi kaybettim. Arife günü serbest kalınca her şeyi unuttum. Ben katmerli bayram yapacağım.
Maliye veznedarlarından Suphi Oztan ihtilas yaptığı için tevkif edilmiş ve Ağırceza mahkemesine verilmişti.
İhtilas   ve Suiistimal
Müfettişler Üsküdar eytam ve eramil maaşlarında mühim miktarda suiistimal yapıldığını da tesbit etmişlerdir. Eski Malmüdürü île .eski muhasebeci de suçlular a-rasmdadır. Tahkikat dosyası yakında mahkemeye intikal edecektir.
Bayan E. F. 50 yaşında olmasına r a ğ-men nasıl genç görünmiye muvaffak olduğunu anlatıyor.
«Ben 51 yaşındayım, dört defa evlenmiş, kızım ve 3 adet çocuğum vardır. Buna rağmen ten ve cildimin 30 yaşlarında bir kadınınkl gibi taze ve nermin olduğunu aöylüyorlar ve bunun sırrını öğrenmek istiyorlar. Tatbik ettiğim usul budur.
Ben her akşam terkibinde meşhur bir cilt mütehassısı tarafmdan keşfedilen ve cildi gençleştiren kıymetli «Biocel> cevheri bulunan pembe renkteki TOKALON kremini kullanıyorum. Uyurken cildi, besleyip gençleştirmekte ve her 6abah daha genç göstermektedir. Gündüzleri de beyaz (yağsız) TOKALON kremini kullanırım. Esmer ve sert ciltlerle çirkin tenler üzerinde şayanı hayret bir tesiri vardır. Mesamelerin dahiline nüfuz ettiğinden toz ve gayrisaf maddeleri ihraç ve siyah benleri izale eder ve açık mesameleri sıkıştım-. Bu suretle cildimizi yumuşatır ve güzelleştirir.>
Siz de bugünden itibaren TOKALON kremini kullanmız; neticesinden son derece memnun kalacaksınız. Her yerde satılır.
Abone Ücreti
Türkiye dahilinde:
l .v
///¦
A ftT Iflftft K A
Sebze ve Hububat komprimesile 24 saatlik
KALORİNİZİ TEMİN EDEBİLİRSİNİZ.
Her büyük Bakkaliye mağazasında bulunur.
ŞEHİR   TİYATROfiü
TEPEBAŞINDA ORAM   KISMI
BU AKŞAM Saat 20,30 da ABDAL
Yazan: Dotcyevskl
TEMSİLLERİ
İSTİKLAL CADDESİNDE KOMEDİ   KISMİ
BU AKŞAM Saat 20,30 da
PAŞA    HAZRETLERİ
Devlet Demiryolları ilânları
Muhterem halkımıza bir kolaylık olmak üzere bayram münasebetüe vuku bul an izdihamın önlenmesi için 12/1/941 pazar günü Haydarpaşa -Ankara arasında mevcut yolcu trenlerinden başka Haydarpaşadan 14.25 de hareket etmek ve Ankaraya saat 6,55 de varmak üzere 14 numaralı katarında <blr güne mahsus olarak* sefere konulacağı ilân orunur. cl60>
DİŞLERİN TEMİZLENMESİ MİHANİKİ OLARAK FIRÇA İLE,KORUNMAS( DA FIRÇA AKABINDaRİDAViŞSUY.UGARGARASİLE KABİLDİR
Yüksek Mühendis Mektebi Satınalma
Komisyonundan:
Senelik    6 aylık 3 aylık Aylık
1400        750 400 156 Kr.
Hariç memleketler:
Senelik    6 aylık S aylık Aylık
2700
1410
800 Kr.   yoktur
HALKEVLERİNDE
Eminönü Halkevinden:
İkinci amatör resim ve fotoğraf sergisi 8/1/1941 Çarşamba günü Evimiz   sergi   yerinde   açılacaktır.
Sergi her gün saat (14) den (20) ye kadar açıktır ve giriş serbesttir.
Eminönü Halkevinden:
Motorculuk kursunun ameli kısmı her hafta Cumartesi günleri saat (14) vo Çarşamba günleri saat (20) de Halkevlnin arkasında Tasvir sokağında Turan garajında yapılmaktadır. Derslere devam etmiş kayıtlı talebenin bu kurslara devamı ilan olunur.
Beyoğlu Halkevinden:
Halkcvlmlzin konferans listesinde yazılı bulunan ve 9/1/19-11 Perşembe günü İzmir mebusu Prof. Mahmut Esad Bozkurt tarafından c Atatürk İhtilâlinin anlamı> mevzuunda verUecek olan konferans, konferansçının mazeretine binaen 31/1/1941 Cuma günü saat 17,30 a talik edilmiştir.
ile oğlu Kalonun üzerlerine mangalın üzerinde kaynamakta olan su dökülerek muhtelif yerlerinden haşlanmışlardır. Her ilcisi de hastaneye kaldırılarak tedavi altına alınmışlardır.
RADYOLİN
370 elbise dlktirilecektir. Muhammen bedeli 15, İlk teminatı 417 liradır. Kapalı zarf usulü e yapılacak olan bu eksiltme 15/1/941 saat 11,30 dadrr. Fazla malûmat için mektebe müracaat       (12080)
KÜÇÜK TASARRUF HfiSAPL
İKRAMİYE
let Liralık
Lira
•   w
SABAH, OGLE VE AKŞAM
Aer yemekten sonra günde Öç defa muntazaman
dişlerinizi fırçalayınız.
Gişesi Sahib": CEMAL GÜVENJ
Daima yüksek teveccüh ve iltifatlarını esirgemiyen meslek-daşlarının, İstanbul ve taşradaki say m müşterilerinin Kurban bayramlarını candan kutlular.
Yeni 1 ertip hilelerimiz Gelmiştir.
Bayr;m Günleri Cifemiz açıktır.
Ann T C #    latanbul, Bahçekapı caddesi No.  27 YJ I\ IL O .        Emekli subaylardan harp malûlü
TEKKOLLU C£M*L
Türkiye Iş Bankasına para yatırmakla riktirmiş olmaz, aynı zamanda
olursunuz.
yalnız para oi-de denemiş
Keşideler:   4 Şubat, 2 Mayı», 1 A£ustos, S İkinci teşrin tarihlerinde   yapılır.
Kınn buralı re kmubarara hesaplarında en az elli lirası bulunanlar kuraya daJül edilirler
Sahibi ve Neşriyat Müdürü:   Ahmet   Knıln   Yaknaa Basıldı*! Yar: VATAN MATBAASI