Başmuharriri :
Ahmet  Emin   YALMAN
VATANEVÎ — Cafcaloğlu, Molla Fenart 8. S2 Telefon: 24136 — Telgraf VATAN înt.
13 N 1 S A N    1941 PAZAR
Fiyatı: 5 Kuruş
SİYASÎ  SABAH  GAZETESİ
Yıl: I — Sayı: 230
Anadoluda Vatan
Yazan: Cemal Bardakçı
Bugün 3 üncü Sayfamızda
Berlin
Ankaranın Hattı Hareketini "Müteyakkız,, "Fakat Bilhassa Kiyasetlî,, Sıfatlarile Tavsif Ediyor
MÜTEKABİL  MESAJLARDAN Süı\RA VOı\ PArtJM i URK   ZİMAMDARLARINA ZlYAKt-İL-LKİiNl Slrvi-A} 1 IKÜl
Berlin, 12 (A. A.) — Yan resmi Alınan ajansı olan Uıensi au> OruiM ıınııJ yazıyor;
«Türkiye Hariciye Vekili Sa-raco£lunun, Ankaranın adenit mudauale siyasetine devam edeceği ve hâdiseleri büyük bir thKJtatle takip eyliyecefi hakkında beyanatta bulunduğu, Alman siyası mahfillerinde alaka \W öğrenilmiştir. Berlin vaziyeti, Ankaranın münhasıran Türk menfaatinden mülhem olmıyan kararlar alımyacağı noktasından hareket ederek mütalâa eylemektedir. Ankaranın hattı hareketi «müteyakkız» «fakat bilhassa kiyasetn» sıfatlarile tavsif e-dami'KU'dır ki, bu vasıflar halihazırdaki vaziyette m üs be t bir myaset mânası taz-ammnn eder.
Bern, 12 ı a.a.j — National Zeltung gazetesinin Berlin muhabiri yazıyor:
Berllnde, Hitlerle İsmet İnönü arasındaki mesajların teatisinden beri von Papen'in fasılasız bir faaliyet sarfettifi bildirilmektedir. Bilhassa son günler zarfında Aliı».m büyük elçisi Türk zimamdarlarına yaptığı ziyaretleri arttırmıştır.
Berlin, 12 ı A. A.» — Alman matbuatı, Türkiyenin bitaraflığını muhafaza arzusuna dair Ste-fani ajansı tarafından verilen bir telgrafı «Türkiyenin sakin hattı hareketi» baslığı altında göze Çarpacak şekilde neşretmektedir.
Harp Bize Gelecek mi ?
Aklen gelmesine sebep yok, fakat gelirse göreceği var.
Yazan: Ahmet Emin YALMATJ
eİz çok mesut bir milletiz, çünkü dünyanm   bir çok
taraflarında göz gözü görmediği ve karanlıkta yol arandığı halde biz iptidadanberi mukadderatımıza sahip kaldık, kendimize şeffaf ve berrak bir pren sip siyaseti çizdik, bu prensipler dairesinde ilk önceden verdiğimiz kararlardan, günlük hâdiseler karşısında kıl kadar ayrılmak ihtiyacmı duymadık.
Mesuduz, çünkü vicdannnız müsterihtir. Verdiğimiz sözlerin ruhuna daima sadık kaldık. Şerefimizi, namusumuzu koruduk. Ayni zamanda da kendi emniyetimizin icaplarını demokrasi cephesinin emniyetine
ait icaplarla âzami derecede telif ettik.
Vakit, vakit bir nevi beşinci kolun telkini altında şöyle fısıltılar duyuluyor: «Türkiye sözünü tutmuş mudur? Harbe çok-tanberi fiilen girmiş olması lâzım gelmez miydi ?
Böyle bir söz sarf edenlere rahat bir vicdanla ceva^ verebilirsiniz: Türkiye daima sözünü tutmuş, taahhütlerinin icabını /erine getirmiştir. Hem de tedbirli siyaseti   sayesinde   bunu
(Devamı Sa. 5, Sü. 1 de) X*X
Bütün cephelerde Yunan nakliye kollan böyle   gayret   ediyorlar
Mihvercilere Göre   Amerikanın
Niyetleri
Groanland Ve Asorda Üsler
Alman - italyan Kuvvetleri
Ohride Birleşmiş Yugoslav Başvekili
"İlk   Muvaffakıyetsizliklere Rağmen Zafer Temin Edilecektir,, Diyor
Bern*. 12 (A. A.) — Of i: Alman Tadyosu, hususî bir emisyonunda Alman resmi tebliğine göre, Aıman ve İtalyan krt'aları-run, I I nisanda Ohri'-de buluştuklarını bildirmektedir.
?
Harekât sahası, 12 (A.A.) — Stefani:
ttaılyan kıtaları dün Ohride gölünün şark sahilinde kâin Oh-rida şehrini işgal etmişlerdir.
Motosikletli Bepsagl'eri kıt'a-larile Alınan alayları arasında Ohrida'da irtibat fceais edilmiştir.
Yugoslav Başvekilinin   Nutku
Yugoslavyada bir mahal, I 2 (A.A.) — Yugoslav Başvekili General Simoviç, umumî karargâhından    radyo ile    aşağıdaki
nutku söylemiştir:
«- ALmanyanın J>iz<"   meşru
hiç bir sebep olmadan tahmil ettiği bu harpte, karşımızda kıyas kabul etmiyecek derecede daha kuvvetli ve adetçe daha faik bir düşman bulunduğunu müdrikiz.
Fakat milletimizin manevî kuv verine, ordumuzun kudretine. Alman tecavüzünün hemen arifesinde akd'olunan hususî bir paktla bağlı bulunduğumuz Sovyetler Birliğinin dostluğuna, İngiltere ve Amerikanın vaderJUği teknik ve madfdî yardnna itimadımız vardır.
Seri suretıte iDk Alman muvaffakiyetleri vukua gelebilir. Fakat bunlar, bizim cesaretimizi kıracak mahiyette değildir. Almanlar, filî adet faikıyeti sayesinde değil, fakat harp ilân etmeden yaptıkları hücumun aniliği sayesinde bazı muvaffakiyetler elde edebilmişlerdir.
Kıt'alanımız, düşmanın ilerlemesini durdurmak için esas muharebe hatları üzerinde şimdiden tahaş/jüt etmektedir.
Vatandaşların vazifesi, soğukkanlılıkları ve cesaretleri ile bütün memlekette nizamın muhafa. zasına yardım ermek ve memleketimizin asil gayretlerinin neticelerini temin eylemektedir. Vatandaşlar, ordunun arkasında karışıklık tevlidi için muhtelif tarzda düşmanın çıkardığı yalan haberlerden çok ihtiraz etmelidirler. Bütün memleketin sakinleri, bu defa da vatanın şerefi ve refahı için ağır darbelere gururla tahammül etmiş olan Belgrat vatandaşlarının kahramanca hattı hareketini, kendileri için imtisal numunesi olara'k almalıdırlar.
Bugünkü vaziyetin güç olmasına rağmen, hakJİı davamızın, or-(Devamı Sa, 5, SİL 6 da) -\-+
Bugün Dünya Vaziyeti
Ajans ve Radyo Gazete
Mühim
sine Göre Günün Hâdiseleri
En
? *
?
Florlna şimalinde İngiliz - Yunan ve Alman kıtaları arasında şiddetli muharebeler olmaktadır. Londra, bu muharebelerin kati mahiyeti hal/ olacağı fikrindedir.
YugoiHİavların 80 Alman tankı tahrip ve bir general esir ettikleri bildirilmektedir.
Birinci ve dördüncü Yugoslav orduları cenuba dotfru çekilmektedirler.
Mlhvercller, AJman ve İtalyan askerlerinin Ohride birleştiklerini bildirmektedirler.
fire limanı dört naat bombardıman edildi.
Yugoslav Başvekili radyoda, Ylıgoslavyanın Honuna kadar harbe devanı edeceğini ve İlk muvaffakıyetslzllklere rağmen zaferden emin olduğunu bildirdi.
Yunan kralı, milletine hitaben bir beyanname neşretti.
Amerika, GrocnJand .ve Asor adalarında Üsler kurmak niyetindedir
RoosevelVin Yeni Bir Kararı
Donavan, Kafilelere Amerika Harp Gemilerinin Refakatini İstiyor
Demokrasiler lehine yeni kararlar alan B. Roosevelt
Vaşington, 12 (A.A.) — B. Roosevelt'irı Amerika gemileri, nin yalanda Mısıra harp malzemesi ihraç edecekleri hakkındaki
beyanatı Balkanlardan gelen ha-(Devamı: Sa. 5, SU. 4 te) ==+
Sovyetler
MACARLARIN
Yugoslavyaya
Tecavüzünü Hoş Görmediler
Modkova, 12 (A.A.) —Tass ajansı bildiriyor:
Macar sefiri B. Kriaboffy bugün Hariciye Komiser muavini B. Viçinıski'yi ziyaret elimıi^ir. Sefir,
hükümeti namına beyanatta bulunarak Macar kıt'atannın Yugoslav topraklarına girmesi sebeplerini anlatmış ve bu hareketin Sovyet hükümeti tarafından haklı görüleceği ümidini izhar ey. lemistir.
B. Viçinski aşağıdaki cevabı vermiştir:
«— Eğer bu beyanatın hedefi Sovyet hükümetinin fikrini öğ-renmekse, Sovyet hükümetinin Macaristanın bu hareketini kabul edemiyeceğini bildirmek mecburiyetindeyim. Sovyet hükümeti üzerinde bilhassa fena in'trba hasıl eden ruokta, Macaristanan Yugoslavyaya, bu memleketle ebedî dostluk paktını imzaladıktan yalnız dört ary sonra harbe başlamış olmasufir. Bizzat Macaristan felâkete düşerek parça parça olsa idi, Macar is/t aran ne vaziyette o-lacağını an'lamak zor bir şey değildir. Zira Macaıristanda da milli  ekalliyetler mevcuttur.»
Sefir, Sovyet hükümetinin bu beyanatını hükümetine bildireceğini vadeylemiştir.
Manastırda
Dahilî Propaganda Ajanlığı Kuruyoruz
Yanlış ve Mcmlekeİ2 Zararlı Haberlerin Yayılması Önlenecek
Ankara, 12    (Telefonla)
Bir Piyade Cüzütamı imha Edildi
Lorrdra, 12 (A.A.) — Saları iyettar bir membadan öğrenildiğine göre Manastır mınfrakcusın. da bulunan keşif müfrezelerimizden biri dün bir düşman piyade cüzü'tarmnı kamyonlaroan inerken yakalayarak tamamen imha etmiştir. Ingjliz müfrezesi hiç bir zayiata uğramamıştır.
Dahiliye Vekâleti dünya vaziyetinin arzetmiş olduğu nezaketi gözönünde bulundurarak bir Dahilî Propaganda Ajanlığı kurmağa karar vermiştir. Bu tedbir efkârı urnumiyede fena tesirler yapacak yanlış ve memleket için zararlı haber ve şayiaların yayılmasını önlemek için alınmaktadır.
Dahiliye Vekâleti tesisine karar verdiği bu ajanflıkla memleketi alâkadar eden her nevi haberleri toplayacak ve ajan* vasıtasi. le efkârı umumiyeye bildirecektir. KuruÎTnasına karar verilmiş o-lan bu ajanlığa Dahiliye Vekâleti Mahallî İdareler Birinci Dairesi reisi Necmettin tayin edilmiştir. Ajanlık pek yakınlarda faaliyete
geçecektir.
Irak Devleti Parlamentosu
Kral Naibini Azlederek Başkasını Getirdi
Bağdat, 12 (A.A.) — Irak Parlâmentosu, dün yaptığı fevkalâde toplantıda. Emir Abdül-llâhı Kral Naipliğinden azletmiş ve yerine genç kralın rüştünü isbatına kadar, Haşimi ailesinin en yaşlı azası olan Şerif Şeref geçmiştir. Karar, ittifakla alınmıştır.
SOVYETLERİN  SOFYA ATAŞEMtLtTERİ
Sofya, 12 (A.A.) — (Ofi): Sovyetlerin   Bulgaristandaki ata-şemlliteri geri çağırılmıştır. Vazifesini muavini yapacaktır.
Makedonya
Komitacıları
Trakyada Müstakil Hükû.net Kurmak İstiyorlarmış
«Makedonya komitacıları bir telgrafla Mareşal Göringe müracaat etmişler ve Trakyada müstakil bir hükümet kurmak
için yardımını istemişler. Gö-ring de muvafık cevap vermiş. Komitacılar bir de beyanname neşretmişlerdir.
Bu beyannamede Almanya-dan bahsederken (büyük müttefik» denildiği halde Italyanın adı bile geçmemesi dikkati çek-miye lâyıktır.,,
— Radyo Gazetesi —
3P
İM
V   ...
mm
ingilizler
AlfnaT\lorty Çarpışırken TayyarAeri de
Düşmaan Mütemadi Hücumda Bulunuyor
Atina, 12 (A.A.) — Yunanistan-daki ingiliz umumi karargâhının teb ligi:
ingiliz hava kuvvetlerinin ağrr bombardıman tayyareleri 10/11 nisan gecesi cenubi Sırbiatanda kâin Köprülü ve Perlepe şehirlerile şimali Yunanistanda kâin Kılkı? köyündeki Alman tecemmülerini bombardıman etmişlerdir. Hava şartlan fevkalâde fena idi. Bu yüzden bombar-drmanlarm tam neticelerini görmek mümkün olmamıştır. Bununla beraber bombaların infilâkını beyaz -yeşilimtrak bir ışık takip etmiştir. Gece karanlıkta şimalden Kılkışa (Devamı Sa. 5, SİL 7 de) *=
Yugoslavya
Bulgarları Korku İçinde vs Müdafaasız Bir Vaziyette Bulunuyor larmış
Sofya, 12 (A.A.) — (Stefa-ni) : Bu sabahki gazetelerin Yugoslav hududundan aldıkları haberlere göre, hududW ötesinde Bulgarlarla meskûn olan topraklarda tam bir karışıklık ve anarşi hüküm sürmektedir. Belediye reisleri ve hükümet memurları Sırp
ordusile birlikte kaçmışlardır. Bu sureble sırp idare memurları tarafından tahliye edıîlen topraklarda
silâhlı sırp askerleri dolaşarak terhis ve yağmalarda bulunuyorlar. Bulgar halkı korku içinde ve müdafaasızdır.
Kahramanlık destanlara yazan Y imanlılar bir topu yerleştiriyorlar
F Orİnadakİ      Florina Şimalinde
Muharebeler
Katı Mah"y3ti Haiz Olacak
Pire Dört Saat Bombalandı
Yunanîstandalci İngiliz Kıtaları Kumandanlığına General Vilson Getirildi
Yunanistanda İngiliz ve Yunan kıt'alan işbirliği yaparak düşman kuvvetlerni   mütemadiyen   hırpalayan ingiliz    pike tayyarelerf
Yunanistandaki İngiliz    kıt'alan kumandanı General Vilson
Lonfcftra, 12 (A.A.) — Bir taraftan İngiliz - Yunan orduları ve diğer taıaftan Alman kuvvetleri arasında Florinanm şimal bölgesinde £ayet şiddetli bir muhare-(Dcva/nı: Sa- 5, SU. 3 te) =*
Harp Vaziyeti
YAZAN:
İhsan BORAN
(Emekli Kurmay Subay)
Libya Cephesinde:
Blngazl ve Deme şehirlerini İşgale muvaffak olan Alman - İtalyan motorlu birlikleri şarka doğru 70 - 80 kilometre daha Derlemişler ve Tobruk nehrine varmışlardır. İngilizler Dogu Airlkadan kuvvet nakline ve oyalama muharebeleri I e Muur hududuna çekilen İngiliz kuvvetlerini takviyeye başlamışlardır. İngUlz donanma», Alman - İtalyan birliklerinin ana vatanla muvasalasını devamlı surette kesmeğe muvaffak olarsa, yeni taarruz kuvvetleri getlreml-yoceklerlnden Alman - İtalyan birlikleri durmağa mecbur olacak ve yeni bir İngiliz taarruzlle garba atılabileceklerdir.
Yugoslav Cephelerinde:
Şimalde Alman ve İtalyan serî birlikleri Lublana - Zagreb hattını cenuptan geçnılştir.Macar kuv vetleri eski Macaristan topraklarını elde etmek için Tlsa - Tuna şehirleri arasındaki mıntakadan Yugoslav hududunu tecavüz etnılşler-(Devamı: Sa, 3, Sü. S te) —
MotöKü Kuvvetler Arasında
Şiddetli Muharebeler
Yugoslav Kıt'alan
Seksen Tank Tahrip Ve Bir General Esir Ettiler
— RADYO   GAZETESİ —
"Florinanm şimalinde İngilizlerle Almanlar arasında şiddetli bir muharebe başlamıştır. Bu muharebe ile Balkanlar harbi ikinci safhasına girmiş oluyor.
cBlr habere göre, General Simo vir hüfrûmeti harbe katiyetle devan> etmiye karar vermiştir.
"üsküp civarında Yugos-lavlar, el bombalarile 80 Alman tankı tahrip etmişlerdir. Üsküp bölgesinde muharebeler artmış olduğundan meşhur Kosova ovasında büyük bir meydan harebesine intizar olunabilir.
cAlman orduları, bütün Yugoslavya cephesinde ileri hareketlerine devam ile Sava nehrine kadar gelmişlerdir. Buradaki 1 inci ve 4 üncv" Yugoslav orduları cenuba doğru çekilmektedir.
«Macaristandan akrp gelen Alman orduları Zagrebi aldıktan sonra ileri harekete devam ediyor. Rumen hudutlarından ilerliyen Alman kuvvetleri Belgradm yakmma gelmiş bulunuyor. Bulgaristandan gelen kuv vetler de Moravayı geçerek Belgradm 160 kilometre mesafesinde bir kasabayı işgal etmişlerdir.
"Alman kıtaları, bu muvaffakiyetten sonra Yugos-
(Devamı: Sa. 5, Sü. 3 te) *=*
Anadol u Okullarına
Gitmek isteyenlere TasdiknameVer ilecek
Ankara, 12 (A.A.) — Maarif Vekilliğinden tebliğ edilmiştir:
İstanbul ve Trakya bölgesinde bulunan orta okul ve liselerdeki talebeden Anadolu o-kullarma gitmek istiyenlere müracaatlarında tasdikname verilmesi ve kendilerine kolaylık gösterilmesi hususunda o-kullara tebligat yapılmıştır.
GÜNÜN  SES
İstiklâl
Muharebelerinin Karakteri
Yazan: REŞAT NURİ
Pim tstlklul Mniı m . i., m malullerinden bir eski askerle konuşuyordum. Yugoslavyadan bahis a-çıldı. tik harp haftasının bu memleket İçin neşesiz gectl£inl söyledim. Galiba benim de neşesiz bir tavrım vardı.
O. Yugoslavyadan ziyade bana a-cır gibi bir acayip gülümseme ile:
— Ne çıkar? dedi. j —Nasıl ne çıkar? tik çarpışmada bozguna uğrayan   bir milletin mânevi kuvveti...
Cümlemi tamamlamağa meydan vermedi. Elile sözümü kesti:
— Alelade muharebelerde belki. Fakat istiklâl muharebesini onlarla karıştırmamak lâzımdır. O, büsbütün ayrı şartlar ve kanunları o-
lan bir harptir. Dört bir tarafı a-teşle çevrilmiş bir varlımın kendi nefsinden ziyade zürrlyetlnl ve müstakbel nesillerini zevalden korumak İçin yerine göre bir cvplak (Lütfen sayfayı çevirinb)
VATAN
13 - 4 - 94T
Av şar oğlu
OÛNIDEN
- Büyük Hikâye -
Yazan: Ertuğrui Şevket
Eşraf, Avşaroğlunun oturduğu odanın kapısında pabuçlarını bc-rayı hürmet vc nezaket çıkarmış »ardı. KenJeleri belirsiz yün çorap iarının topukları yırtık, parmakları çoraplarının ön taraflarını delmişti. iCalın bir kir tabakasıie örtülmüş bulunan bu topuk ve parmaklar, sahiplerinin ayakları nı lüzumundan fazla şişman gösteriyorlardı.
Avşaroğlu, karşısına eşraf diye çıkarılan ou adamaların kır şişmanı ayaklarına baktıkça, ne söyleyeceğini şaşırıyordu. Hepsinin göz lcrı kanlı ve içleri acaip bir aldat ma ışıgıle pırıl pırıl yanmaktaydı. :    -
• — Sizinle, dedi. Kaçakçılık me selefi hakkında konuşmak istıyo-lum. Beyhude yere kan dökülüyor. Ll birliğile bunun önüne geçebiliriz.
Lşraf önlerine bakıyordu. Kay makam sert bir çehreyle tekrar »ordu:
— Bu isi halletmek için ne yap malıyım, aöylesenize?
Yavaşlığı nisbetinde tok bir ses Avşaroğlunun kulağını tırmaladı:
— Türki nizarum! Avşaroğlu şaşlkın bir halde ev
velâ na-htye müdürünün, sonra da jandarma kumandanının suratlarına baktı. Onlar atıldılar,
— Bu alçaklar efendim, domuzluklarından yaparlar efendim Türkçeyi âlâsını bilirler, mahsus
Konuşmazlar efendim.
Avşaroğlu, eşrafa döndü:
— öyle mi? Dedi. Bakınız, ben »izinle hakiki bir arkadaş gi bı konuşuyorum. Niçin, beni anla mak inemiyorsunuz?
Ayni tok »e», ayni hâkim tonu ile cevap verdi:
— Nizanun!
Avşaroğlu, yapılacak bîr şey kalmadığını anlatan çaresiz    bir | tavırla omuzlarını kaldırdı, yüzü nü pencereye çevirdi.
Jandarma  kumandanile  nahi-r p.vnüdürü, eşrafı ite kaka Ye söy feİfce söylene dışarı çıkardılar.
Diyardan kayış sesleri ve tokat şakıttılar! gelmeğe başladı. Nahiye müdürü:
— Beni rezil ettiniz, kahr is-müe kahrolsun, ulan niçin konuş muyorounuz, niçin Türkçe cevap vermediniz? Diye ter ter tepmiyor ve suallerin arkasından sert tokat, kayış ve kamçı sesleri duyuluyordu. Fakat bütün bu gürül tülü sesleri bası ıran hâkim ses daha bıçaklanmış, daha ısJrklaşmış bir halde kaymakama verdiği cevabı tekrarlryordu:
— N izanım!
Avşaroğlu, ölü bir insanın üze rinden geçip giden mânâsız sular gibi, kazılmamış ve dikenleş-otjİş sert toprakların arasından u-zanan Dicleye gözlerini dikti.
Dışarda tokat sesleri devam ediyordu. Fakat, o hâkim ses t i t rerneden yalnız kini biraz daha derinleşmiş bir halde, bir kelimelik cevalbını tekrarlıyordu..
t
Avşaroğhı, uğradığı her köyden ayni cevabı almıştı;
— N izanım 1
Fakat, o, tılsımı çözmeğe muvaffak olduğuna kanidi. O, derdin nereden geldiğini öğrenmişti: Halkı kaçakçılığa icbar eden eşraftı. Çünkü* lı.ı ıkın elinde küçük tarlalar vardı: Bu tarlalarda ye-tiştirilebilen darı ile ancak bir ailenin ekmeği temin edilebiliyordu. Satılacak aahire ekmeğe bu küçük tarlalar müsait değildi. Halk, tuz, gaz ve şeker gibi ihti-
hayvan gibi dişile, tırnagile yaptığı bir nihai savaştır. Zaten her İstiklâl muharebesi mağlûbiyet ve İstilâ İle başlar, bunu kırılan hudut I-ç İndeki karaktersizler, zayıflar, menfaatperestler ve korkakların hıyaneti takip eder. O zaman milletin içinden onun öz varlığı, ruhu, çekirdeği denecek bir zümre belirir. Ben belki anlatamıyorum. Fakat bunun tarifini, şayet ezberinizde değilse, Gazinin Türk gençliğine hitabında bütün şartlan ve unsurlarllc bulup tekrar okuyabilirsiniz.
— Şu halde Yugoslavlar...
— Bir kere Yugoslav tâbirini kullanmayın. O bence Osmanlılık gibi bir kelime. Sırplar diyelim ki, şaşırmıyalım. Çünkü istiklâl muharebesinin bir karakteri dc MUHTAÇ OLDUĞU KvJDRETİ bir ayol milletin DAMARLARINDAKİ A8ÎL KANDA aramalıdır.
Yujçofb»" ûttkümetinftn son haftalara kadar devam eden tmhİ ve tereddüdü içinden btaften-
yaçlarım karşılayabilmek iç m kaçakçılık hapmağa medbur kalıyordu. Bu yüzden kazandıkları para'lar da. evvelce, eşraf tarafından gayet pahalı olarak kendilerine veresiye verilen gaz, tuz, şeker gibi maddeler için ellerinden gidiyordu.
Avşaroğlu, bu işe bir çare buJ .mağa karar vermişti. Şehre gelince, memurlar kahvesine girdi. Bir kahve söyledi. Yorulmuştu. Az sonra yanına şer'iye kâtibi geldi. Sol elile sarığını bastırdı. Ve sağ elile yerden kandilliyi çaktı. N
— Müsaade buyurulur mu, e-
fendi hazretleri? Dedi.
Avşaroğlu, isteksiz isteksiz.
— Buyur hocam, dedi. Otur.
— Efendim zatı alinizi tasdi et
medim ya..
— kstağfirullah.
— Galiba tetkikatta idiniz e-
fendim.
— öyle hocam.
Bu sırada yanlarına jandarma neferliğindejı bozma garson geldi. Hocanın kapıdan girerken ısmarladığı sade kahveyi getirdi. Hoca, bir elile garsonu tuttu, dı-ğerile de fincanı kaldırdı, bir yudum çekti.
Sonra, garsonun kolunu bırak madan Avşaroğluna döndü.
— Efendim, dedi. Bunlar da bir nevi madrabaz. Kaç gündür aade kahvemi şekerli cezvesinde pişiriyor, köftenorlar. Halbuki... Lâkırdı, hocanın ağzında kaldı. Jandarma neferliğinden bozma garson elindeki askının djbile hoca efendinin sarığına şiddet'le vurdu. Elindeki kahve fincanı sola sıçramış olan hoca, faltaşı gibi a-çılmış gözlerile nefere bakarken, o belindeki futayı çıkandı ve hocanın suratına fırlatftu
— Bana bak hoca, dedi. Ben, köftehor değilim. Ben askere a-lırrmı$ bir adamım. Ben, kimseye uşak olmak için buraya gelmedim. Gözlerini aç da suratıma bir kere dikkatle bak. Zaten kabahat sende değil, beni aaker olarak köyümden alıp belime bu futayı bajjrlatan tereste.
Hoca, ne yapacağını şaşırmıştı. İmdat arar gibi gözlerini kaymakama çevirdi. Avşaroğlu, hiç sesini çıkarmadı. Ayağa kalktı, bahçeden çıktı.
Ertesi günü, memurlar kahvesi lâğvedildi ve halka açıldı.
?
Avşaroğlu muntazaman halk kahvelerine devam etmeğe başladı. Bu kahvelerden birisine ilk girdiği gün, tavla, iskambil vesa ire oynıyan oyuncular, oyunlarını bıraktılar. Kahveye bir sessizlik çöktü. Avşaroğlu, istifini bozmadı. Bir çay söyledi, içti. Kahveciy le biraz havadan sudan konuştu. ' x f- - •    .
Ertesi gün, oyuncular, tereddütle birbirlerine baktılar. Avşar oğlu, tavla oynryanların yanlarına oturdu.
— Ben, dedi. Tavlaya pek me raklıyım. Hadi bakalım, devam edin. Bir iki gün sonra, kendisi de tavla partilerine başladı.
Avşaroğlu, ilk teşrinde mutasarrıflığa gitti. Vilâyette vali ile görüştü. Bahara ait projelerini an lattı. Her ikisini de ikna etti.
Onlar, yalnız hükümetin yardımını talep etmemesini, çünkü, ilk teklifinin muvaffakiyetsîzliğe uğradığını söylediler. Fakat manevî müzaheretlerini kendisinden esirgcıyniyeceklerini de ilâve ettiler.
(Arkası var)
bire bir millî mukavemet nüvesi fışkırmıştır. Bunu böyle kabul edince başlangıçta fazla neşe kıracak bir şey göremiyorum ben... Düşmanın tasarlanmış hücumu İlk adımda elbette hudutları kıracaktır, memleketin İçindeki karaktersiz vc bilhassa ekleme unsurlar elbette bozgun yapacaklardır. Yirmi gün evvelki hükümet darbesini yapan Sırplarda istiklâl muhcrebe«i yapacak bir ruh yoksa İlk bozgunlar kar HiHinda Fransızlar gibi, bir takım yüksek rlyuziye hesaplarına koyulacaklar ve silahlarını elden bırakarak düşmana boyun bükeceklerdir. Fakat şayet böyle dcğU do yirmi sene evvel İstiklal muharebemizi yaparken bizde yaşamış ruh, onlarda da varsa o vakit bir iki başlangıç mağlûbiyetine aldırnııya-caklar ve henüz sapasağlam ayakta duran ordularüe beraber karış, karış memleketlerini müdafaa edeceklerdir.
REŞAT MJRl
Yeşilay Dün Toplantısını Yaptı
G.Saray Lisesinde Resim Sergisi Açıldı
1,W
v  ı
0.
Is+anbulu Terkedecek Olanlar İçin Tedbirler
DUn vilayette Vali ve Belediye reisi Doktor Lûtfl Kırdann başkanlığı altında bir toplantı yapılarak mütekait vo eytam eramil ile kendi ar-zusilc lstanbulu terkedecek olanlar hakkındaki vaziyetler gözden geçirilmiş ve bu hususta bazı tedbirler alınmak Uzero kararlar verilmiştir.
o-
Ticaret Odasının Ayakkabı
Numuneleri Üzerindeki Tetkikleri
Bugün Eminönü ve Üsküdar-da Hava Denemesi Yapılıyor
Bug-Un Eminönü ile Üsküdar kazalarında hava denemeleri yapılacaktır.
Eminönündeki deneme öğleden evvel saat 10 - 12 orasında vo Üskü-dardaki de öğleden sonra 17 de yapılacaktır.
-o-
Şairiâzam Abdülhak Hâmid'în Ölüm Yılı
Bugün, büyük şair Abdülhak Ha-midin ölümünün dördüncü yıldönümü dür. Maarif Vekaleti Abdülhak Ha-mit ihtifalinin her be.? senede bir yapılmasını kararlaştırmış bulundu-gunden, bu sene üniversite vc mekteplerde resmi merasim yapılmrya-caktır. Yalnız Üsküdar halkevi tarafından bir program hazırlanmıştır. Bu programa göre, bu akşam saat 9 da merasim başlıyacak vc Servet Gürer tarafından Hâmidin hayatını ve eserlerini tahlil eden bir konferans verilecek, müteakiben Hâmidin eserlerinden bazı parçalar o-
kunacaktır.
Ticaret Vekili de Numuneleri Tetkik Ettikten Sonra Alâkadarlara Bazı Direktifler Verdi
Fiyat Murakabe komisyonunun talebile standart tip ayak-kapları hakkında Ticaret Odasının yapmakta olduğu tetkikler devam etmektedir. Odanın en eon yaptırdığı ayakkabı numuneleri, rstanbulda bulunmakta olan Ticaret Vekilimize gösterilmiş ve Vekilden bu hususta bazı direktifler alınmıştır. Bu direktifler dahilinde yaptırılacak numuneler Vekâletin tekrar tetkik ve tasvibine arzcdıldıkten sonra, bu tip-
lerin vasıf ve şekilleri, kullanılacak malzemenin nevi ve cinsleri ilân edilecek ve isteyen kundura imalâthaneleri hemen faaliyete geçeceklerdir.
Ha'ber aldığımıza göre, bu ye-Dİ tip üzerinde çalışmak üzer* Ayakkabıcılar kooperatifine dahil bulunmıyan bir kısım küçük imalâthaneler, aralarında ayrıca birer mesai birliği yapmak kararını vermişlerdir.
Ayakkabıcılar kooperatifi ida-
resinde bulunan 220 atelye de bu tip ayakkaplardan günde bin çifte kadar yapabileceğini alâkadar makamlara bildirmiştir. Beykoz fa'brikası da iş vazıyetinin müsaadesine göre çalıştığı günler iki bin çift ayakkabı vermek taahhüdünde bulunmuştur.
Bu ayakkaplar 660 la 730 kuruş arasında satılacak ve bu suretle halkımızın çok mühim bir ihtiyacı karşılanacaktır.
İki Kesik Kol
Bacak
Mal
Tahkikatı Devam Ediyor
Dün Yapılan incelemede Kol
Ve Bacakların Testere İle Kesildiği Anlaşıldı
Yeşilay Cemiyeti Dün
ândı
Top
Yeşilay cemiyeti, dün Eminönü halkevinde mutat aylık toplantılarını yapmıştır. Toplantıda Yeşilay cemiyeti reisi Profesör Fahrettin Ke rlm Gökay kısa bir hitabe ile cemiyetin faaliyeti hakkında İzahat vermiş ve teşkilâta giren yeni otuz aza yemin etmiştir.
Bundan sonra, cemiyet azalarmın temsil kolu tarafından tertip edilmiş olan Palavracılar ismindeki piyes oynanmış ve Yeşllaycı gençler, büyük bir muvaffakiyet göstermişlerdir.
-o-
Haydarpaşa - Kadıköy Yolu
Genişliyor
Haydarpaşa - Kadıköy arasındaki sahil yolunun genişletilmesi belediyece kararlaştırılmıştır. Yol, deniz doldurulmak suretile genişletilecektir. Bu sahilin esasen sığlık olması dolayısile yapılacak ameliyat için külliyetli para sarfını icap ettirmi-yecektir.
Beşiktaşta Abbasağa parkında bîr çuvala konmuş olarak bulunan kesik iki kol ve iki ayak tahkikatı devam etmektedir. Tahkikatı idare eden Müddeiumumi muavini Tahsin, Morgun vereceği raporu beklenmektedir.
Diğer taraftan el ve ayaklardaki parmak izleri alınmıştır. Şimdiye kadar ayakların bir testere ile    kesildiği    anlaşılmıştır.
Buna rağmen kesik el ve ayakların kime ait olduğu meydana çıkarılamamış ve ceset te bulunamamıştır.
Morgun vereceği rapor hâdisenin gününü tayin edecektir. Zabıtanın iz üzerinde olduğu anlaşılmıştır. Katilin pek yakında meydana çıkarılacağı tahmin t dilmekledir.
Darüşşafdkalılar Bugün 67 uncu i mm Kunuyor ,
Bugün vaıumulana oy uncu yılını kutıuıuyor. Daruşsaiakadan yetişenler, meKteplerinde toplanarak eski hatıraları yaUeUeceklercur.
DarüsşaıaKa, irfan saiıusında mem lekete yüzlerce münevver yetiştirmiştir. Ahmet Rasimlcr, Salih Zekiler ve daha bir çok tanınmış mühim ilim adamlarımız bu nezih yuvadan yetiştiler,    j
Darüşşafakalılar bugün saat 10 da mektepte toplanacaklar vc öğle yemeğini hep beraber yiyerek tatlı dakikalar geçireceklerdir.
Vali ve Belediye reisi Doktor Lûtfl Kırdar başta bulunmak üzere büyük bir davetli kütlesi bu toplantıda hazır bulunacaktır.
Fiyat Murakabe Komisyonu Konrroıorıerı   HaaııyeTîe
Fiyat itıuraıtaue Bürosu laaııyeti-ni genişleterek muhtelif maddeler U-zerındü kontrollerine devanı etmektedir. Büro kontrolörleri, bavul, çanta gibi mamulatı yapan ve satan firmaların delicilerim vc faturalarını tetkike başlamışlardır. Bu tetkikler de fiyatlar dahi ayrı ayrı tesbit e-dllmcktcdir. Hırdavat tetkikleri nihayet bulmuş ise de bir hırdavat tüc carının ihtikar mahiyetinde bazı satışlar yaptığı görüldüğünden evrakı Fiyat Murakabe Komisyonuna verilmiştir, istiklâl caddesinde bir kasap 75 kuruşa narh üzerinden satılması lâzım gelen kıvırcık etini üzerine etiket koyarak 80 kuruşa sattığından dolayr adliyeye verilmiştir.
İsveç ve İsviçreden
İstiyorlar
Dün birdenbire ihracat piyasasında bir hareket belirdi, işlerin yeniden başlryacagı ümitleri kuvvetlendi, isveç ve Isviçrcden yeni yeni talepler geldi. Bu iki memleket muhtelif deriler, hububat ve yağlı tohumlarımızdan istiyorlar. Görülüyor ki, piyasaların durgunluğu veya hareketi harp haberlerinin tesirtle gevşemekte veya artmaktadır. Buğday o-fifiin 9 - 9,10 kuru? m fiyatla yalnrz değirmenlere satılıyor. Susam, arpa, çavdar, mısır satışları gevşektir. Pirinç satıcısı çok, alıcısı azdır. Keten tohumu fiyatları ismen 28 - 28,5 kuruştur. Trakyamn çuvallı kuş yemi 7,20 - 7,30, dökme Bandırma kuru baklası 8 - 8,10 kuruştur. Arpa 6,20 - 6,30, çavdar ismen 6, mısır 8 - 8,05, kum dan çuvallı 10,10 -10,20, ak dan 9,20 - 9,30, anason ismen izmir malı 29 - 30 kuruştur. Keçi kılma talep vardır. Av derüeri az isteklidir.
Sansarların çifti (Karadeniz) 50-52 lira, orta Anadolu nevi 42 - 45' lira, zerdova çifti 60 - 65 lira, tavşan derisi adedi 27 - 30 kuruştur. Kunduz çifti 30 - 35 liraya alıcı bulabilir.   Balmumu   ihracı   için henüz
lisans gelmemiş olduğundan satışlar gevşektir. ;
Fiyat 145 - 150 kuruş arasındadır. Dün yapılan ihracat elli bin liradır. Bunun en mühim kısmı deri ve fındıktır.
Galatasaray Lisesi Resim
Sergisi
Dün Galatasaray lisesinde talebelerin eserlerini gösteren bir sergi a-çılmıştır. Teşhir edilenler arasında nazarı dikkati celbeden eserler bulun maktadır.
G U N E
Akıllılık - Deli'.ik
azetelerimizden bîrinde
gözüme ilişti Fransada,
tımarhanelerde bulunan delilerin meydana .getirdikleri eserlerden ve tablolardan bir sergi a-çılınış, büyük bir alaka celbet-miş. Mühim doktoıtar, eserler üstünde tetkiklerde bulundukları gibi bir çok kimseler de, de. Iıierın tablolarını aKilIı ressamların tablolarından daha üstün buluyorlarmış.
Bir Çm hikâyesi vardır: Çin ekâbirinden biri çılgınlık asan göstermeğe başlayınca bir kaç gardiyanın himayesinde bir konağa kapatmışlar. Gardiyanlar, zır deli nev'inden olmayan bu mecnunu haftada bir, biri bir tedbirle, gezmeğe çıkanrlarmış. Tahtası noksan zat bu $eküd* şehirde dolaştırıiırken birdenbire gardiyanlarına döner ve bir sunu halkı göstererek: «Canım, yine beni bu delilerin içinde ne dolaştırıyorsunuz, haydi evimize gıdeıim» diye çıkılırmış.
Bütün Dunlardan anlasınyor kî deiııık ve lakuınık izan sey. leroır. Akıllı sandığımız kendimizin haKıkı ûcukf olmadığımızı ve oeu oamgasını vurduğumuz tınuarnaneuKierın de asu atunuar oımaaıgını Kim ısoac eoeouir ?
Ounyarıın bugünkü feci ve ehm Haune Daıtıp ta, muyomar. ca oeıımn dit Kaç om veya d ir kaç on o*n atuuiyı tımaraaneıe-re UKUHian sonra orıaugı Kana boyajîictuıKiaıına rjaMi iıu&me-aueouır i
Kadı
Ticaret Veîciü lakas Limited
•£ıı       mu©
Ticaret v ama Murruaz , ökmen, dün Mintana Micaret Mudürlu^unue Dır müddet meşgul olduktan sonra, 'ııcaret oaasma gıaereK tetNtltterUıa devam etmiştir. Vekil, Manifaturacılar Birlıgnnın ithal ctm.eK lajetmeleri maniiatuıfelara açılacak akreditif hakkında takas lımlted Şirketi müdürü öaumen izahat almıştır. Manifaturacıların bazılarını kabul e-den Ticaret Vekili, bunlarm dilekleri üzerinde de tetkik yapmıştır. Manifaturacılar, kendilerine bırakılan azamî kArın azlığını ileri sürerek bu nlsbetin arttırılmasını istemektedirler. Vekil, Ticaret Odasında kunduracılar mümessillerini de kabul ederek halk tipi kunduralar hakkında kendüerüe görüşmüş ve bu kunduraların daha ucuza imali için çalışmalarını tavsiye etmiştir.
TAKV* r.ı
İS NİSAN 941
PAZAR
AY: 4 - GÜN : 103 - Kasım: 151
RUMİ: 1S57 — MART:       31
HİCRÎ: 1360 — RebiUlevvel: 16
VAKİT ZEVALİ EZANI
GÜNEŞ: 6,24 10,38
ÖĞLE: 13,15 5.29
İKİNDİ: 16,58 9.11
AKŞAM: 19,47 12,00
YATSI: 21,22 1.38
İMSAK: 4,38 8,52
— Bu uşak yaman adamdır, dedi. Bir akçam Rebeka İzin verdi, bizimle beraber gezdi. Ne kadar iyi eğlenmesini bilir, tasavvur
edemezsiniz!
En güzel kadınları o seçmişti.
Uşak o sırada viskiyi getirdi. Kızarmış
ve sıkılmıştı. Favcll bardağı alarak ıslık çalmağa başladı. Sonra kllstah bir tavırla sordu: ;.
— Bu şarkı değil mi idi? Hani o gece söy itiyorduk. Sen hû-lâ kırmızı saçlı kadınlardan Jhoşlanıyor musun?
Uşak sıkılıyor, fakat bir şey söylemiyordu. Nihayet odadan çıktı:
— Zavallı adam... O zamandan beri de zannetmiyorum kl pek eğlenmiş olsun. Buradan çıkmak gtiç, İzin vermezler kl...
Bir taraftan viski İçiyor, bir taraftan da küstah küstah gülerek bana bakıyordu:
— Sanki Maks yemeğe gelmese İşime de gelecek.
Ben hiç cevap vermiyordum o devam e-dlyordu:
— Sofradaki bu yeri boş bırakmazsınız ya. Elbette beni davet edersiniz.
Artık dayanamıyurak cevap verdim;
— Mlster Favcll, terbiye haricinde hareket etmekten hiç hoşlanmam fakat size çok yorgun olduğumu söylemeğe beni mecbur ediyorsunuz. Başka zaman geliniz. Burada onu beklemek abes... Çünkü belki de   geç
gelecektir. Yarın sabah gelseniz olmaz mı?
— Hayır, hayır, beyhude yere aksilik etmeyiniz. Ben de yorgunum. Burada dinleniyorum. Benim kimseye zararım dokunmaz. Niye beni kovmak İstiyorsunuz?
Ben yine cevap   vermiyordum. O devam
ediyordu:
— Benden korkmayınız. Maksim benim hakkımda srze kim bilir neler anlatmıştır. Fakat İnanmayınız. Ben zararsız bir adamım. Bütün bu muhakeme esnasında sizi çok beğendim. Cidden cesurdunuz. Sizi tebrik ederim.
Bu son sözleri güçlükle söylüyordu. Her holde daha evvelden do, İçmiş olduğu belli İdi. Frlthe böyle bir adamı İçeri almasını söylediğime pişman oldum.
Serseri,    sözün    arkasını    bırakmıyordu:
— Monderley'e geldiğiniz zaman buranın yabancısı İdiniz. Bu kocaman yerde birçok tanımadığınız insanlar vardı. Muhite uymak davasını İyice başardınız. Kolay İş değildi. Sonra Maksim aksi adamın biridir. Ona da
tahammül ermek epey güç bir şey... Bunu da mükemmel yaptınız, değil mi?
Bu sözleri söylerken âdeta ayakta sendeliyordu. Yine peltek peltek söylenmeğe devam etti:
— Rebeka benim akrabamdı. Kendisini çok severdim, ölümü beni çok müteessir etti,
— Evet, hakkınız var. Yazık oldu.
— Beraber büyümüştük, arkadaştık. Ayni insanlardan hoşlanır, ayni şeyleri severdik. Çok İyi anlaşırdık. O şakadan anlıyan bir kadındı. Dünyada hiç kimse onu benini
kadar sevmemlştir. O da beni çok Severdi. Rehekayı kaybetmek bana pek acı geldi.
— Evet, tabu, hakkınız var.
— Şimdi Maksim ne yapacaktır? Buna pek merak ediyorum. Mahkeme tahkikatı ucalp bir şekil aldı. Bu lşlıı Kinden nasıl çıkacak ? '
Bunu bana anlatır mısıuız? Bu sözleri söylerken bana doğru eğiliyordu. Sesini yükselterek vo gözlerimin   İçine
bakarak dedi kl:
— Rebekanın İntikamını alacağım «İntihar etti» diyorlar. İntihar ha! Bu aptal bunak hâkim de intihanı karar veriyor. Fakat siz dc benim kadar iyi biliyorsunuz kl Rebeka İntihar etmedi.
Bana daha fazla sokularak fısıldadı:
— DeğU ml? İntihar etmediğini siz de biliyorsunuz.
Tam o sırada kapı açıldı içeri Maksim ile Frank girdiler. Maksim kapı eşiğinde durdu. Hiç ses çıkarmadan Favell'e bakıyordu. Nihayet öfkeli bir sesle:
— Burada işiniz ne diye sordu.
Favell ayni küstah tavırla ellerini ceplerine sokarak Maksime doğru bir adım ilerledi:
—- Mahkemenin neticesi hakkında sizi teb rlk etmek istedim, azizim.
Maksimden de şu cevabı aldı:
— Hemen buradan çıkıp gidiniz. Aksi takdirde Frank ile bir olup sizi dışarı atarız.
— Sakin olunuz, sakin olunuz, Maksim! Favell pervasızca "bir   sigara   yaktı   ve
tekrar koltuğa oturdu.
— Kapıyı kapatalım. Uşaklar söylediklerimizi duymasın. İşinize hiç gelmez duyarlarsa,.. ^
Mukslın yerinden kımıldadı. Frank yavaş ça kapıyı kapattı Favell söze devam etti:
(Arkası var)
v-A TJ=£TT
insanlığın Sesi
"Harbin öldürdüğünden Fazla Adam Hayalı Kurtaracağız ! „
1
Harp Vaziyeti
Atlantigin abur tarafından yük selen bir ses:
— Pek yakında, bu harbin öldürdüğünden fazla adamın hayatını kurtaracağız!..
Diyor. Avrupada harp devam eder, şehirler yakılıp yıkılır, binlerce insan top gülleleri, tayyare bombaları, mitralyöz kurşunlari-le ölüp giderken Amerikada başka bir harp var. Labortuarlarda, hastanelerde frengi, kanser, grip, sey!ânı dem ve çocuk felçlerine karşı şiddetli bir mücadele açıl-•mış ve muvaffakiyetle neticelen-*miş.
Igte bu, senelerdertberi devam eden mücadele sonundaki keşifler;
FRENGİ
Birleşik Amerikada 7 milyon frengili vardır.
Frenginin, Fransız Sezary me-todile ve bizmut ve arsenikle tedavisi kabildir. Bu tedavi en aşa.
ğı üç, dört sene sürer.
Fakat, hesurarın çoğu tedaviyi sonuna kadar takip etmez ve yahut tedavi esnasında başka hastalıklar karışır ve yarım kalmasına sebep olur.
Nevyorkta^ «Sinai dağı hasta-•hesi» doktorlarından Harold •Thomas HymansMa Louis Char-'•gin frengiyi beş günde tedavi edebileceklerini iddia ediyorlar.
Tedavi usulleri de pek sade. 'Kullandıkları ilâç: Arsenik. Bunu yavaş yavaş kana şırınga ediyorlar.
Hymans, hastalığı çabuk tedavi etmek için az zamanda kana çok miktarda arsenik şırınga edilmesi lâzım geldiğini keşfetmiş. Fakat, bunun bir mahzuru var: Seri ve çok miktarda yapılan bu arsenik şırıngasının hastayı öldür.nesi tehlikesi.
Doktor bunu, bir tavşan üzerinde yaptığı tecrübelerle isbat etmî§. Kana, yüksek miktarda kimyevî bir ilâç karıştırılabillr. Fakat, yavaş yavaş karıştırmak şartile...
Hymans, Chargin ve arkadaşları hastayı bir yatağa yatırıyorlar. Koluna batırdıkları iğnelerle ilâcı şırınga ediyorlar. Şırıngalar hergün ve 8 „ 10 saat sürüyor. Üapıara, her 3 saniyede 2 damla arsenik şırınga ediliyor. H-asta, •5 günde, 18 ayda alabileceği kadar ilâç alıyor,
Aİtıncı gün, yapılan kan muayenesinde netice menfi çıkıyor, hasta kurtuluyor.
Şüphesiz, bu tedavinin büyük bir dikkat ve itina ile ve bir mütehassıs tarafından ve hastalığın iık devresinde yapılması lâzım...
KANSER
Kanser,  her sene Amerikada i 150.000. Fransada 40.000 kişiyi öldürüyor.  Hastaların  sayısı seneden seneye artıyor.    Kanserin sebebi meçhul olduğu gibi ilâcı
da yok. Başlangıçta, radiyum ve X şuaı ile mikropları bir dereceye
kadar imha ediliyor. Fakat, tama. mile tedavisi henüz kabil değil.
Harvar'lı doktor Piesser'in fa. reler ve tavşanlar üzerinde muvaffakiyetli tecrübeler yaptığı söyleniyor.
Danimarkalı doktor Dam da, uzuvları kanserden koruyacak bir çare bulmuş: K vitamini...
Yapraklı nebatatta ve Soja yağında pek çok bulunan K vitamini almakla kansere tutulmamak kabilmiş.
Hulâsa: Kansere karşı açılan harbin kazanılması zamanı daha çok uzak...
KAN   ZIYAI
Buna karşı yeni bir usul tatbik
EDEBİ   ROMAN
, ediliyor: Kaza veya herhangi bir sebeple kan zayi edenleri ölümden kurtarmak için bir başka a-damın kanı veriliyor. Fakat bu, istenildiği vakit hemen bulunamadığı için bir çokları ölüp gidi-
Yedi sene evvel Rusyalı Judin yeni bir usul keşfetti: İnsan kanını uzun seneler muhafaza etmek...
Bu usul Amerikada büyük bir muvaffakiyetle tatbik ediliyor. Her hafta 1.400 Amerikalı Nev-york kliniklerinden birine gidiyorlar, «Kızılhaç cemiyeti» için kanlarını veriyorlar. Mukabilinde para da almıyorlar. Bu kanlar, harp yaralılarının, kazaya uğrayan sivillerin hayatını kurtarmak için kuşanılıyor. Ve bunlar, bir yabancının «insaniyet namına» verdiği kanile öKimden kurtuluyorlar.
FELÇ
En korkunç hastalıklardan biri de felçtir, kötürürrilüktü*. Bunun binlerce musabı vardır.
Felç nasıl tedavi ediliyor?
Fransız metodu: Serum şırıngası faydalı e mm a hastayı zayıf düşürüyor.
Kolombiyada, doktor Klaue Jungeblut'la Murray Sauders, Pastör'ün metodunu tatbikle hastalığı farelere nakle ve bunlardan aldıkları serumla da felci tedavi tecrübelerine başlamışlar.
Bu sahada da taarruz başlamış deonektir. Zafer henüz kazanılmamıştır. Belki yann, öbür gün kazanılır.
GRİP
Yeni keşiflerden biri de şudur: Grip tedavisi...
Grip, 1918 de, Umumî Harpte ölenlerden fazla insanın ölümüne sebep oldu. Bu hastalık, mikroskopla görülemiyecek derecede küçük bir virüs vasıtasile sirayet eder. Rokf eller enstitüsünden Frank L. Horsfal ile Edwin H. Tenette, uzun çalışmalardan sonra bunun çaresini bulmuşlar: Grip aşısı...
x Üniversitenin profesörlerinden, doktorlarından, talebelerinden ve hastabakıcılarından iki bini, A-merikada müthiş bir grip salgını hüküm sürdüğü bir sırada aşılanmışlar. Hiç biri gripe tutulmamış..
Camilerin Tamirine Bîr Milyon Lira Sarfedildi
Vakıflar Umum Müdürlüğü tarafından ayrılmış olan bir milyon liralık tahsisatta şimdiye kadar memleketimizin muhtelif yerlerinde kırk cami tamir ettirilmiştir. Bunların yirmi dokuzu lstan-bulda, ikisi Ankarada, beşi Edir-nede ve diğerleri Trakyanın muh telif yerlerindedir.
Yine bu bir milyon liralık tahsisattan beş senelik programla ta-mirleri yapılmakta plan yirmi altı camiin de tamirleri bitmek üze. redir. Bunlar arasında lstanbulda Süleymaniye, Azapkapı ve Ka-dirgada Sokullu camileri, Yeni-cami, Sultanahmet ye Şemsipaşa-da Beyazıt camilerile Ankarada Hacıbayram ve Bursada Yeşil ile Yıldırım camileri bulunmaktadır. Bu camilerin tamirlerine sarfedi-len ve edilecek olan paranın mecmuu 681,81 1 liraya baliğ olmaktadır.
Beyazıt, Süleymaniye ve Yeni-camie en çok para sarfedildiği halde muktazi tamirleri bitmiş ol. mıyaca'ktır. Vakıflar Umum Müdürlüğü bunlardan başka daha yeniden kırk camii tamir programına ithal etmiştir.
TEFRtKA No. 13
Yazan
İhsan BORAN
Emekli kurmay subayı
Yazan: Muazzez Tahsin BERKAND
mmm
— Bakmadım bile. En sonunda o bir taşralı, daha doğrusu cahil bir köylü kızıdır. Buradaki mevkii de fa kir bir akraba, bir nevi evlâtlık vazi yeti olacaktır. Ondan bahsetmeğe değmez.
İşittiği bu zalim sözler Kezbanı birdenbire bulunduğu yero mıhlamış-tı. Bir hareket yapamıyor, nefcB a-lamıyordu. Gözlerinin yanından sıyrılan iki iri damla sessizce yanaklarından yuvarlandı, kızıl penbe esvabının üzerinde iki yuvarlak leke bıraktı.
Ayni dakikada müşfik bir elin elini tuttuğunu, tatlı bir sesin şu sözleri söylediğini duydu:
— Gel çocuğum, yorgun olmalısın, seni odana götüreyim.
Bu, Fâzile Hanımın sesi idi. Ne zaman yanına gelmişti? O hain sözleri o da işitmiş mi idi?
Genç kız minnetle ona baktı. Bora ber yürümek için bir adım attı; fakat henüz işkence dakikaları bltme-mişmiş meğer... Alt Bey onu herkese ayrı ayrı tanıtmak arzusunu yenemi yordu.
— Vicdan nerededir? Niçin gelmiyor?
Güzide Hanım etrafına baktı.
— Biraz evvel burada idi. Feritle içeriye gitmiş olacaklar. Vivet, Ferit gelsenlze çocuklar...
Kadife perdeler aralıktandı, san bir elbise içinde esmer bir genç kız zıplaya zıplaya yaklaştı. Güzelden ziyade çirkine yakın olan bu kızın yürüyüşü o kadar lâtif bir manzara İdi ki Kezbnn bir iki saniye gözlerini ondan ayıramadı. Biraz evvelki hain 3özleri söyliyen bu çocuk muydu?
Ali Beyin sesi derin bir sevgi ve
cîfrrRomanya hududunda (Vrsak) dan Hediyen bir Alman taarruz kolu Belgrad istikametinde tlcrle-miyc muvaffak olmuş ve şehre yaklaşmıştır.
Nişi İşgal eden Alman kolu şimale Herliyerek Parasin şehrino girmiştir. Daha cenupta Morava vadisi boyunca garbo llerllyen kol Kruservas şehri şarkında şiddetli Yugoslav mukavemeti karşısında durmağ-a mecbur olmuştur. Üskup ten Kaçanlk istikametinde llerllyen Alman kolu da llerllyemcmlş-tlr. Niş - Üsküp hattından garba ve şimali garbiye İlerlemek Istl-yen bu Uç kolun hedefi, Yugoslav ordularmı cenuptan şimale doğru sürmek ve orta Yugoslavyada muhasara çemberi İçine almaktır. Yugoslavlar bu tehlikeyi sermişler, Üsküp istikametinde mukabil taarruza geçmişlerdir, muharebenin neticesi henüz belli değildir.
Alman orduları şimalde hafif» cenupta kuvvetlidir. Bu kuvvetler Saray - Bosna istikametinde taarruza devam edeceklerdir. Buna mukabil, Yugoslavlar, şimal cephelerinde az kuvvetlerle oyalama yaparak bUyük kısımlarlle cenuba ylirünıell, Üsküp mıntakasında başlıyan taarruzu cenup istikametinde llerletmlye, buradaki Alman kuvvetlerini muglûp etmlye çalışmalıdır. Arnavutluğa llerllyen kuvvetler taarruzlarına devam etmelidir.
Yunan Cephesinde:
Perlepeye giren Alman kuvvet-Ieri cenuba çark ederek Manastıra girmiş, Ohrl civarında italyan kuvvetleri ile temas hasıl etmiş ve Yunan müdafaa mevzilerinin 1-Ierlsinde kalan Florin.im İşgal etmiştir. Selunlkten hareket eden kol da Vardar garbına geçmiş ve Yeniceyi elde etmiştir. Bu suretle Yunan - İngUiz müdafaa mevziinin sağ ve sol cenah m rn tak alarmda Almanlarla temas başlamıştır. Şimdiki halde Almanların müdafaa mevziine seri bir taarruza varit değildir. Bu müdafaa mevziinin İki zayıf noktası vardır)
1— Sağ cenah mıotakaaında İnce Karasu vadisi ve sahil boyunca uzanan Atina demiryot istikameti çok kuvvetli tutulmalıdır. Almanların bu İstikametlerden müdafaa mevziini yarmağa teşebbüs etmeleri muhtemeldir. Böyle bir yarma taarruzlle demiryolunu ele geçirmek, bütün müdafaa mevziini garba doğru cenuptan kuşatmak ve Atina istikametlerine hakim olmak imkânları mevcuttur.
2 — Yeni müdafaa mevzii Arnavutluk mevzille Ohrl gölü civarında birleşiyorsa, bu mıntaka büyük bir çıkıntı teşkil ediyor, cephe fazla uzuyor. Burası da Flo-rina ve Pogradece üzerinden taarruza müsaittir.
Almanlar, İnsan ve malzemeye acımıyorlar. Nerede bir yol bulurlarsa bütün motorlu birliklerde I-lerl atılmakta tereddüt etmiyorlar, yeni mevziin sağ cenahında Ollmp dağı varsa da bu Almanları İnce Karasu istikametinde bir yarmaya teşebbüsten menetmiyecek-tir. Şimalde Beleş Balkanı mâni teşkil etmedi. Müdafaa mevziinde esas, her vasıtaya müracaat e-derek tank taarruzlarına ve motorlu birliklerin hareketlerine müsait şartlan ortadan kaldırmaktır. Tutulan mevzide arazi bu işleri yapmağa müsaittir.
Netice, mevziin işgal, tahkim ve müdafaasında sağ cenah ve merkez mıntakalon kuvvetli tutulmu-bdır.
şefkatle ona hitap etti:
— Vivet, gel çocuğum, Anadolu-dan gelen yolcu asıl aenin misafirin.. Aranızda iki yaş kadar var, onunla asıl sen dost olacaksın. Bundan sonra bir arada iki kardeş gibi yaşıya-caksınız.
Vicdanın burnu havada, ince dudakları kısık, küçük kahve rengi göz lerl istihza ile dolu idi. Ağzının ucunu hafifçe yana bükerek ademi tenezzülle:
— Hoş geldiniz... Dedi ve elini u-zattı. Gülmemek için çenesile tuhaf bir hareket yapıyor, dudağını ısın-yordu.
Kezban kendisini gülünç buluyor, bu küçük kızın bakışlarından kaçmak İçin o dakikada yerin açılıp ken dişini içine çekmesini temenni ediyordu. *
— Birbirinizi öpsenizo çocuklar... İlk günden aranızda bir kardeş yakınlığı teessüs etmesini istiyorum.
Vivet bir adım attı. Kezban olduğu yerde duruyor, düşmemek için kadife perdenin ucunu sıkı sıkı tutuyordu. Bir saniye dikkatle birbirini süzdükten sonra zoraki bir tavırla öpüştüler. Ali Bey memnun, hattâ
Ali Dayının Memleket ve Hayat Hakkında Görüşleri
Bir Yurt ki Dört Mevsimi Bir Arada Bulmak Mümkün
Mersin yolunda yol Arkadaşım Ali Çavuş coşmuştu. Diğer yol arkadaşımız genç elektrik mühendisine kırağı  ve sarmaşık
hikâyesini anlattıktan sonra dedi ki:
— Mühendis arkadaş, bana gü cenme seni sevdim de onun için söylüyorum. Ben işte böyle abuk sabuk konuşurum. Ama bir daha tekrarlıyayım. Her hangi işte olur sa olsun azıdan 'başlıyarak ağır ve sağlam adımlarla çoğa doğru git mek hayırlıdır. Ha, bir de Ankarada tanıd.klarım var, demiştin, değil mi? Sen o tanıdıklarına ku lak asma. Bizim tarafta «İnsana
dayanma ölür, ağaca dayanma çürür, kendine güven kendine» derler.
Müderris Mehmet - Sonu «Alla-ha dayan Allaha olacak.
Ali Çavuş — Canım hoca efen di, (Allah) gelip de insanın tarlasını sürüvermez ya. Kafaya kola kuvvet çalışırsın, sonra da Allaha tevekkül olursun vessel'âm...
Mühendis — Sözlerinde gücenecek bir şey yok, Ali dayı, sen filoeof gibi konuşuyorsun, çok istifade ediyorum.
— Filosof ne demek?
— Her şeyi olduğu gibi gören, her servin iç vüzüne, özüne göz a-tabilen -.dam demek...
— Evlât ben bir köylüyüm. Okumuşluğum da yoktur. Bundan ötürü pek de öyle derinlere memem. Biz yalnız babalarımızın, dedelerimizin, bildiklerimizin gör gülerinden, öğütlerinden faydalanırız. İşte o kadar..,
— Sizin köyde    mektep var
mı? ° jv
-r- Bc> aenccUalmi var. Cumhuriyet kurulalı ftiillet;   mektep,
öğretmen diye kırılıyor.
— Daha evvelleri çocuklarını zı okutmaz mıydınız?
— Okutmak istemezdik doğrusu. Ama bu cahilliği iyi bir şey saydığımız için değil, biz okumanın kadrini, kıymetini biliriz, ev-lâjtl Nidelrm ki okuyan çocuklar elimimden* kaçıyordu. Vilâyette, lstanbulda okuyanlar köye dönün ce kimseyi beğenmezler, tarla, sa pan, davar sığır bir tarafa dursun analarını, babalarını bile hor görürlerdi. İlle memur olacağız diye tepinirlerdi. Halbuki bizler ço cuklarımızı bizden daha iyi çiftçi olsunlar, hayvan yetiştirmesini bizden daha iyi bilsinler, öğrensinler diye mektebe yollardık. So nu dediğim gibi olunca ne diye okutacaktık.
— Çocuklarınızı medreseye de göndermez miydiniz?
— Medreseler daha berbattı oğul: Oralarda okuyanların söz lerinden, konuşmalarından da bir şey anlamazdık. Sonra bizi türlü kılığa, kıyafete sokmak isterler, «o günahtır. Bu haramdır» diyerek elimizi kolumuzu bağlarlardı. Bizi eski âdetlerimizden vaz geçirmeğe çalışırlardı. Kadınları-u-nız, kızlarımız sımsıkı örtünecek lermiş, evden   çıkmıyacaklarmış,
mes'uttu.
— Şimdi sıra Feride geldi. Yaklaş bakalım delikanlı... Kezban, müstakbel doktorlarımızdan Ferit Scrtka-yayı sana takdim ediyorum. Hem a-ileco dost hem de komşuyuz. Sık sık birbirinizi göreceğiniz cihetle tanışmanız lâzımdır. \
Ferit Kczbana yaklaştı. Hafif bir tebessümle elini uzattı. Bir an göz göze geldiler fakat genç kız bunu görmezlikten geldi. Parmaklarlle ba şını sıkarak Fazilo Hanıma döndü.
— Başım dönüyor. Çok rica ederim beni odama götürür müsünüz? Kendimi pek yorgun   hissediyorum.
Ferit kıpkırmızı olmuşta, Fâzile Hanıma gelince, biraz evvel perde arkasında geçen mükâlcmeyi işitmiş olduğundan genç kızın bu hareketlno
için için hak vermekten kendisini menedemcmiştl.
— Enişte, müsaade ederseniz Kez banı odasına götüreceğim. Bakınız ayakta duracak kuvveti yok. Biraz istirahat etmesi lazım.
Bu sözlerllo hem onu mazur göstermiş hem do Feridin bu ufak hadiseyi muhimsemesinc mâni olmak istemişti.
Yazan: Cemal Bardakçı
Eski Konya Valisi
erkeklerin bulundukları yerlere girmiycceklermiş, peki iyi efendim ama, sığırı, davarı kim sağacak, tarlada bağda bize kim yardım edecek? Gündelikle adam anı tutayım? Tutmak istesem bile bulamazdım ku Daha neler, neler, bakın hatırıma bir vaka geldi Biraz kabacadır amma söyliye ceğim. Müderris arkadaş kusara bakmasın: Bizim köyde bir Me-miş dayı vardı. Oğlunu îstanbu-la bir medreseye göndermişti. Ço cuk bir ramazan köye geldi, baba sile birlikte bağlarını görmeğe git misler. Olur ya, Memiş dayının küçük su dökeceği gelmiş. Geriden oğlu bağırmış:
«Baba kıbleye karşı durdun. Günahtır» demiş. Memiş dayı ya rım 9ol etmiş, bu defa da çocuk «baba güneşin doğduğu tarafa durmak da caiz değildir» demiş. Hasılı çocuk o taraf poyraz, o taraf ta batı olmaz deyince Memiş dayı bakmış ki dönecek cihet kalmamış, sırtüstü yatmış, yü zÜ gözü, üstü başı kirlenirken oğ luna seslenerek (kabahat sende değil, seni medreseye gönderen (ke.. ta) da demiş. O günden sonra kimse çocuğunu medreseye yollamadı. Nihayet temelli kapadılar da biz de kurtulduk.
Bir de meşrutiyetin ilk yılların da bizim kasabadan bir çocuğu
Avrupaya göndermişlerdi. Ne der
¦
siniz, bu çocuk Türk gitti, üç sene
sonra frenk olarak geldi. Bizim
memlekette kız yokmuş gibi peşi ne Frengistandan bir de kokona takıp getirmiş. Kasabayı beğenmediler, orada görüşecek konuşacak kimse, eğlenecek yer yokmuş. Bir iki gün kaldıktan sonra defolup gittüerdi. Gidiş o gidiş bir daha gelmediler. Bu haller karşısında o çocuğun anasının ba basının acı acı ağlayıp doğumduk-
lerini hâlâ hatırlarım. Aman mühendis, bu sözlerimden alınma sa kın, sen Avrupada okumuşsun ama bak değişmemişsin, bizi yadırgamıyorsun, yanımızda oturuyor. Konuşuyorsun.
— Okuma işleri şimdi nasıl Ali dayı? I
— Çok şükür şimdi bu işler düzeldi. Bunun için bütün köyler: «Mektep isteriz muallim isteriz diye bar baz? bağırıyorlar» vaktile (çocuklarınızı mektebe yollayın) diye hükümet bizi zorla, cezalandırırdı. Şrmdi iş tersine döndü. Biz hükümeti (Mektep yaptır, hoca gönder) diye zorluyoruz, sıkıştırıyoruz. Avrupaya gidenler de Türk olarak geri dönüyorlar ve memlekete faydalı oluyorlar mış. Demiryollarımızı yapanlar, fabrikalarımızı kurup işletenler arasında onlar da varmış. Cumhuriyetin çok iyiliklerini gördük. Görüyoruz. Bu idareyi kuran, Türklüğün şerefini itibarını yükselten büyük Atamızın mekânı cennet olsun.
Bu sırada katarımız Eskişehir istasyonuna girdi. Mühendis Ankara trenine geçmek üzere veda etti, indi. Ertesi gün arkadaşlarla konuşmalarımıza devam ettik. Yoldaşlarımın orijinal fikirlerini sırası geldikçe sayın okuyucularıma bildireceğim.
Akşama doğru Hacı kırından aşağıya, Çukurovaya iniyorduk.. Her taraf zümrüt gîbi yeşildi. As malar yapraklanmış, arpalar başak çıkarmıştı.
İzmir taraflarından olan arkadaşımız Bay Nihat Okumuş dedi
ki:
— Arkadaşlar, bakın, biraz ev
vel karlar içinden, kıştan geçtik.
Şimdi bahara gird'k. Şu bizim memlekette dört mevsimi bir ara da görmek kabil oluyor. (Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?)
Müderris ikmal etti:
— (Şüheda fışkıracak toprağı sıksan .şüheda)
Ali Çavug yine gürledi:
— Hakkınız var. Bir de bu va tanın her köşesinde, her çalının dibinde bir arslan yatar, güzel yurdumuzda gözü olanlar bu ars lanları hatırlarından çıkarmazlar sa iyi ederler.
Yenice istasyonunda arkadaşlara veda ettim. Ben Mersine gidecek katara taşınırken onlar pen cereden sesleniyorlardı:
— Gazeteci arkadaş, bizim kö ye de gel de bir fıkara çorbası içelim:
Cemal BARDAKÇI
SİYASI İCMAL
Çör çil Amerikaya mı Hitap Ediyor ?
Ydzan; M. H. ZAL
Çörçil'in son nutku zi-° binlerde ukdeler bıraktı. Kör kadı gîbi doğruyu söylemek ve her tehlikeyi iptidadan bildirmek elbette iyi bir şeydir. E un un ingiliz milletinin mukavemeti bakımından ve tngiltere-ye emniyet uyandırmak cihetinden faydalı tesirleri vardır. Bunu tecrübe ile gördük.
Fakat B. Çörçil, son nutkun* da bu maksatları temin edecek haddi de aşmıştır. Gerek Balkan milletlerine gösterilebilecek, yardımın mahdut olacağım ve, gerek deniz zayiatı böyle gider, se tngiltereyi sarsacağını sÖyli-yerek iki noktada oeüoın bir hava yaratmaktan çekinmemiştir. Kara haber İngiliz milletinin mukavemeti için bir şırınga tesiri yapmakla beraber diğer tarafa otan tesiri de unutmamak lâzımdır. Almanya ve İtalya propaganda mekanizmaları, ken di milletlerinin maneviyatını tn-gilterede sarf edilen bedbince sözlerle beslemeği âdet edin. mistir.
B. Çörçil, ne maksatla bu kadar ileri gitmiştir ? Bunun bir tek izahı vardır ki o da nutkun A-merikaya hitap edilmiş olmasıdır.
Amerika milleti, ingiltereyi demokrasi cephesinin ve bizzat. Amerikanın ön müdafaa hattı diye kabul etmiştir. Ön hatlarda sarsıntı peyda olursa elbette arkadaki hatlar harekete geçer. İşte B. Çörçil böyle bir hareketin sırası geldiğini herhalde A-merikaya anlatmak istemiştir.
İngiltere kışın iyi hamleler yapmış, Afrikayı temizlemiştir. Fakat ilkbahar Almanyanın kuv vetli hamlelerile başlamıştır. Şi_' malî Afrîkada yeniden tehlike işaretleri belirmiştir. Balkanlarda Almanlar çok cüretli bir kumar oynamışlar ve ilk safhasını kazanmışlardır. Vapur zayiatının İngiltereye ağır geldiğini bizzat Çörçil söylüyor.
Bu vaziyet karşısında İngiltere n m teşebbüsü ele alarak yeni hamleler hazırlaması lâzım geliyor. Bunun da başheasî Amerikanın daha fili bir şekilde har. be girmesidir. Meselâ Amerika, kend i se vkiyahna İngiltereye kadar bekçilik etmeği üzerine alırsa ve İrlanda sahillerinden sevkiyat için istifade edilmesi hakkında İrlandalıları yola getirirse Atlantik muharebesini İngiltereye kazandırmak bakımından epeyce bir himmet göstermiş olur.
Amerika ileriye doğru o kadar kuvvetli adımlar atmıştır kî artık gerileyemez, ön siperlerde, vuruşanlar için herhalde daha, fazla bir ölçüde harekete geçmesi beklenir. t
M. H. ZAL
Serbest Sütun
Radyo Kanununda Değişiklik Lâzım Vatandaşlara Lüzumsuz Külfetler Yüklenmiştir
Osman Besim Aler imzasile şu mektubu aldık. Pek çok vatandaşları bizar eden bir derde dokunduğu için aynile yazıyoruz:
Yeni bir radyo makinesi aldım. Çocuklarım askerde, kendim de hastayım. Makinenin ihbar muamelesini meşru mazeretler dola-yısile yirmi bir gün geç yaptım.
Gonç kız herkesin yanmda bayılmamak, hıçkırmamak için cidden ha rikulâde bir İrade kuvveti sarfetmlş tl ama odasına gelir gelmez sinirleri birdenbire kopuverdi, kendisini ya tağı üzerine attı, sarsıla sarsıla ağlamağa başladı.
Bir aydan beri çektiği üzllntü ve helecan kafi gelmemiş gibi, bu cvo ayak basar basmaz da, velev kl ken di gıyabında olsun, böyle müthiş ha karet sözleri işitmek felâketine maruz kalmıştı. Bu sözler onun bundan sonraki ömrünü zehirlemeğe kâfi idi. -
Bunları düşünerek hnjkırıyor, bedbaht hayatının bütün acısını gözle rinden dışarıya akıtmak istiyormuş gibi hırsla, heyecanla ağlıyordu.
Fâzile Hanım bir iki dakika kadar onu kendi haline bıraktıktan sonra büyük bir şefkat vc merhametle yatağa yaklaştı, saçlarını   okşamağa,
bileklerini oğuşturmağa başladu Ayni zamanda, tatlı sesile onu teselliye çalışıyordu.
(Arkası var)
Bu gecikmeden dolayı iptidadan bir ceza tayin edilseydi ye bunu senelik reeimle beraber ödemeğe davet edikeydîim «eyvallah» der, bu bir iki liralık cezayı öderdim.
Hayır, iş bir, iki lira ödemekle bitmiyor. Ortada bir cezaî suç bulunduğunu kanun bir defa kabul etmiş. Sulh mahkemesinde a-leyhrme takibat açıldı. İfade almak üzere eve polis gelip gidiyor. İhtiyar halimle bana mahkemelerde sürünmek düşüyor. Ben bütün uzun ömründe polis ve mahkeme ile hiç temasa gelmemiş bir adamım. Polis ifade almağa gelince oturdum» çocuk gibi ağladım. Bumm suç olmadığını, muamele icabı ifade alındığını anlatıp ve ellerimi öpüp bana teselli verinceye kadar polis memurunun babına hal geldi. Şimdi de ¦mahkemelere gidip geleceğim.
Vatandaşlara hiç yoktan böyle külfetler yükleıpA reva mı? Polis, memTdkctin emniyetine ait kimbilir nekadar amibini işleri aıasında benim radyo ifademle moşfgui oluyor». Mahkemeler zaten yüklü... Hiç yoktan benim radyo aldığımı yirmi bir gün geç ihbar etmemle meşgul olacak lar.
Masa başında kanun yazanlar için Tnesele bir satır yazı yazmaktan ibarettir: «Radyo alındığını geç haber verenler ve seneliğini vaktinde ödemeyenler aleyhine cezaî takibat yakılır...»
Bu bir satır yazının kaç bin vatandaşı mahkemelere sevkedece-
ğini, sulh mahkemelerinin ve zabıtanın netkodar vaktini yiyeceğini hiç düşünmezler. Radyo taksitini bir seyahat, bir hastalık veya diğer bir mazeret yüzünden geç öd/emek her vatandaşın başına hergün geFebilecek bir hâdisedir. Kanun bu takdirde taksitin yüzde kırk ceza ile ödeneceğini söylüyor. Taksitini biraz teahh-ur-
la ye c/c 40 ceza ile ödeyen iyi niyet sahibi bir vatandaşı işinden [gücünden etmenin ve ayrıca mahkemeye yollamanın ne faydası, ne manası var? Sulh mahkemelerinde radyo davalarının nekadar yer tuttuğunu tahkik ederseniz hayret edersiniz.
Bu işin çok basit bir çıkar yolu
var: ihbarı geç yapanların ve tak öiti geç ödeyenlerin para cezası iptidadan teslbit edilsin. Yalnız bunu kendi rızasile ödemek istemeyenler mahkemeye s-evkolun-sun. O zaman cezaî takibatın manası oFduğu gibi bu yüzden açılan davalar hemen hemen sıfıra inerek sulh mahkemeleri biraz nefes alır.
Memleketin her köşesinde bu dert yüzünden fuzulî zahmetler çeken binlerce vatandaş vardır. Radyo kanununda tadil lüzumu hakkında alâkalıların dikkatini uyandırmağa muvaffak olursanız bütün bu vatandaşların hayır duasını kazanırsınız.
Pangaltı, 9 nİ9an
Osman Besim Aler
#*# KAV
O Kadar Güzelsiniz ki...
Çeviren: Bedt GÜNDÜZ
Doktor Ferdi, izdivacmm ikinci senesi, feci bir otomobil kazası yüzünden zevcesinden ayrılmış, bekâr kalmıştı. Biricik oğlu Mecdi büyüdü, al-ıtı yaşına gelmişti. Ciddî, malûmatlı bir mürebbiyc tutmak lAzım geliyordu. Leylî mektebe girmezden evvel biraz malûmatını artırmak istiyordu.
Bunu, halası Bayan Güzideye yazdı. Münasip bir mürebbiye bulmasını rica etti. .Dört gün sonra şu cevabı aldı:
Sevgili yeğenim,
clyi bir mürebbiyc bulmak çok mühim ve çok nazik bir meseledir. Hususile senin gibi meraklı ve bekar bir adamın çocuğuna bakacak faziletleri haiz bir mürebbiye bulmak pek güçtür. Bununla beraber, birçok tanıdıklarıma müracaat et-¦ tim. itimada şayan İki mürebbiye (tavsiye ettiler: Biri Bayan Huriye, diğeri Bayan Vahide... Bunlardan biri genç, biri de yaslıcaymış. Her ikisinin adresini gönderiyorum. Elbet birini intihap edersin. Hakkmda hangisi hayırlı ise o olsun. Seni muhabbetle kucaklarım...>
Doktor Ferdi, bu fici adresten birine hemen bir mektup yazdı. Müreb-blyelerin hangisinin taze, hangisinin yaşlıca oldufunu bilmiyordu.
Ertesi günü, hastahaneye gideceği ¦ırada hizmetçi, bir kadınm kendisini görmek istediğini haber verdi. Fer di kendi kendine:
— Mürebbiye geldi. Bakalım, yaş-\mı mı? Yoksa tazesi mi?... Hangisi olursa olsun hayali gözümün önüne geliyor. Arkasmda, rengi solmuş ve modası geçmiş bir rop. elinde, par
, maJc uçlan yırtık bir    eldiven, bir f gözlük, halim ve sakin sîmah fakir I bir kn. Mutlaka böyle birisi olacak.. Dedi. Aynada boyun bagmın ucunu düzelttikten sonra   salona   indi. Yirmi yaşlarında kadar bir kız, ka-ı pmın yanmda&i sandalyede   oturuyordu. Gayet sade giyinmişti. Benzi solgun, fakat heyeti   umumiyesi gayet sevimli, cazibeli idi. Koyu yeşil gözleri, kıvırcık kumral saçları, ayni renkte kirpikleri ve kasları çok güzeldi. O kadar tatlı bakışları var
di ki... İnsanın ruhuna kadar nüfuz ediyordu. -Doktora görür görmez solgun ben
*i penbeleştL Ayağa   kalktı.   Ferdi kendi kendine:
— Ne güzel kız bu!... Dedi. Sonra mürebbiyeye hitaben
üâve etti:
— Sisi. halam Güzide gönderdi dc-Jü mi?
— Evet, Bay...
— Niçin ayakta duruyorsunuz? O turunuz, görüşelim. Halam sizin itimada sayan olduğunuzu yazmıştı. Şimdiye kadar çocuk* terbiyesile hiç meşgul oldunuz mu?..
— Evet...
— Alâ... Oğlum Mecdi biraz okumak ve yazmak bilir. Biraz da hesaptan anlar. Vakit buldukça öğretmiştim. Pek halim, munis, muti bir çocuktur. Eminim ki kendisinden pek memnun olacaksınız. Ders için hangi saatleriniz müsait?...
— Siz hangi saatleri münasip görürseniz... Bunu siz tayin ediniz...
— Başka bir yerde dersiniz yok mu?...
Hayır... Üç talebem vardı. Artık büyüdükleri İçin leyli mektebe girdiler. Bu sebeple biraz sıkıntrya düştük. Annem pek yaşlıdır. Eskiden hayatmı müreffeh geçirdiği için onu, bundan mahrum etmemek için çalışryorum. Zavallının dünyada ben den başka kimsesi yoktur. Bunu söylemekle büyük bir ücret talep e-deceğim zannetmeyiniz.
— Para meselesinin    ehemmiyeti yok.
Doktor, bu sözü bllâteemmül söy-'emisti. Genç kızın glizelliğl karşısında mağlûbiyet hissettiğini anladı, nadim oldu:
— Fakat, Mecdiyi görmelisiniz?.. Diye mırıldandr.
Biraz sonra küçük Mecdi, dodisile birlikte salona girdi. Bu, hakikaten pek sevimli, pek şirin bir   çocuktu.
Lüle lüle lepiska saçları. aç?k mavi görU'ri. masum si'nası, geniş na-sıyesile insanın, bir sevimli cici bici gibi öpüp okşıyacağı geliyordu.
Çocuk kapıdan g«:or g'.rnez birdenbire hayretle mürebbiyeye baktı. Genç kızın güzel siması çocuğu da teshir etmişti. Mecdi, masumane bir tavırla ellerini çırparak:
— Oh! Baba... Baba... Bayanın ne güzel gözleri var değil ml? Gördün mü bu gözleri...
Dedi ve ona doğru koştu. Hemen boynuna sarıldı. Vahide, çocuğun gtfs terdiğl bu takdirden mütevellit bir hicapla büsbütün kızardı. Yüzünü, ço cugoın kıvırcık 6açları arasına gizlemeye çalışıyordu. Salonda derin bir sükûn hüküm sürüyordu. i
Vahide, titreyerek çocuğun defterlerini karıştırıyor ve bununla ken dini meşgul göstermek istiyordu.
Doktor Ferdi, bugüne kadar hiç vaki olmıyan bir teessürle genç kıza bakıyor ve kendisine karşı derin bir mcczııbiyct, meftuniyet hissediyordu. Korkmaya başladı. Acaba bu in cizap neden ileri geliyordu?..
Ferdi, henüz kırkına varmamış bir adamdı. Zevcesinin vefatından beri her türlü zevkten, eğlenceden, heveslerden uzak bir hayat geçiriyor du. O güne kadar evine, ailesinden başka hiç bir kadın ayak atmamıştı. Çocuğu rahatsız olmasın diye misafir de kabul etmiyordu. Şimdi tesadüfen, evine taze, güzel, emsalsiz bir kız girmiş bulunuyordu.
Sevgili evlûdmın mürebbiyesi olmak sıfatile ona karşı takdirden başka bir his beslememesi lâzım gel dlgini biliyordu. Fakat mihnet der-dile kocamı? kalbinin temayülâtmı mcncdebilecok miydi? Onu, saf bir muhabbetle sevmekten kendini alabilecek miydi?
Onunla bir evde beraber bulundukça, bir sofrada oturdukça bu muhab bet artmıyacak mıydı? Nihayet, kendini zaptetmekten büsbütün aciz kalmryacak mıydı?..
Doktor Ferdi, bu münasebetten doğacak tehlikeleri, neticenin veha-metini düşünüyordu.    f
Mürebbiye, defterleri gözden geçirdikten sonra başını kaldırdı. Her İkisinin nazarları karşılaştı.
Ferdi; çocuğa bu kadar güzel gel miş olan yeşil gözlerin karşısında titremekten kendini alamadı. Birden bire:
— Bayan, dedi. Size zahmet verdi ğim için kusurumu affediniz. Lütfen bu sözlerimi bir hakaret veya memnuniyetsizlik telâkki etmeyiniz. Şim di pek ümitsiz bir haldeyim. Düşündüm ve anladım ki aramızdaki mü-nasebatın devamı hayırlı olmıyacak.. Burada kalmanız hiç iyi bir şey de-
Vahide, perişan ve meyus nazarlarla doktora baktı. Ferdi, titrek ve ümitsizliğe delâlet eder bir sesle ilâve etti:
— Beni iyi dinleyiniz. Eğer bu evde bir valde olsaydı sizi derhal kabul ederdim. Bunda hiç bir mahzur yoktu. Emin olunuz, düşünmeden: «Almız, bu çocuk benim değil, sizindir..» derdim. Fakat, şimdi mümkün değü. Siz o kadar, o kadar güzelsiniz ki... Affediniz beni... Affediniz... Mecdiyi pek iyi talim ve terbiyeye muvaffak olacağınızı bildiğim halde sizi kabul etmekte mazurum.
Zavallı Vahido, benzi sapsarı olduğu halde ayatfa kalktı. Küçük Mecdiyi kucaklıyarak saçlarından öptü. Eteğine sarılarak onu bırakmak istemiyen yavrunun saçlarını okşadı, doktoru selâmladı. Mahcup, mustarip ve ümitsiz bir halde çıktı, gitti. Kim bilir, bu kadar güzel olmak belâsile kaç defalar şu hale du çar olmuş ve belki de alışmış idi.
Aşağı indikten, kapıyı kapayıp so kaga çıktıktan sonra ağlamaya baş lamıştı.
Doktor Ferdi alnındaki iri ve so-ğ-uk ter tanelerini müteessirane bir tavırla siliyor. Söyleniyordu:
— Şimdi ötekine, ya^lıcasma bir mektup göndermeli...
Bcdi GÜNDÜZ
V
P A Z A K
Radyo Programı
13.4.941
9 Memleket saat ayarı, 9.03 A-jans haberleri, 9.18 Marşlar ve hafif parçular, 9.45/10 Ev kadını -Yemek listesi.
12.30 Memleket saat ayan, 12.33 Karışık şarkılar 12.50 Ajans haberleri, 13.05 Radyo ince saz   heyeti.
13.25/14.30 Radyo salon orkestrası.
18 Memleket saat ayarı, 1803 Radyon caz orkestrası, 18.50 Radyo fasıl heyeti, 19.30 Saat ayan ve Ajans haberleri 19.45 Ziraat takvimi, 19.50 Hulk türküleri, 20 Solo şarkılar, 20.15 Konuşma 20.30 Karışık şarkılar ve türküler, 21 Oda musikisi 21.30 Temsil, 22.30 Saat ayan Ajans haberleri, Ajans spor servisi. 22.50 Dans müziği (Pl.) 23.25/23.30 Yarınki program ve ka pamş.
PAZARTESİ   14.4.941
8 Program. Saat ayarı, 8.03 A-jans haberleri 8.18 Hafif Program (Fİ.), 8.45 9 Ev kadını - Komışmu
12.30 Program, Saat ayarı, 12.33 Kurı.yk şarkılar. 12.50 Ajans haber leri. 13.05 Karışık şarkılar Programının devamı, 13.20/14 Karışık program (Pl.)
18 Program, Saat ayarı, 18.03 Radyo caz orkestrası (İbrahim özgür idaresinde), 18.40 Kadınlar fasıl heyeti, 19.15 Çigan Romans-lan (Pl.), 19.30 Saat ayarı, Ajans haberleri. 19.45 Ziraat takvimi. 19.50 Radyo ince saz heyeti, 20.15 Radyo gazetesi 20.45 Piano soloları, 21.05 Dinleyici istekleri 21.30 Konuşma, 21.45 Radyo orkestrası, 22.30 Saat ayan. Ajans haberleri, Borsa, 22.45 Cazband (Pl.) 23 25/ 23.30 Program, ve kapanış.
SALI     15..4.941
8 Program, Saat ayarı 8.03 A-jans haberleri 8.18 Hafif parçalar (Pl.) 8.45/9 Ev kadını - Yemek listesi.
12.30 Program, Saat ayarı. 12.33 Türkçe plâklar. 12.50 Ajans haberleri 13.05 Türkçe plâklar   progra-
mının devamı, 13.20/14 Karışık program (Pl.)
18 Program ve saat ayarı. 18.03 Cazband (Pl.) 18.30 Konuşma Çift çinin sauti 18.45 Çiftçinin saati -Köy sazı, 19 Violonsel soloları, 19.20 Film müziği (Pl) 19.30 Saat ayan ve Ajans haberleri, 19.45 Ko nuşma Ziraat takvimi 19.50 Radyo fasıl heyeti, 20.15 Ra^yo gazetesi, 20.45 Radyo salon orkestrası 21.30 Konuşma, 21.45 Klasik Türk müziği korosu 22.30 Saat ayaâı, Ajans haberleri, Borsa. 22.15 Dans müziği (Pl.) 23.25 Yarınki program ve kapanış.
ÇARŞAMBA   J 6.-1.0 fl
8 Proprom, 8.03 Ajans haberleri, 8.18 Hafif program (Pl.) 8.45/9 Ev kadını - Yemek listesi.
12.30 Propram ve saat ayan 12.33 Karışık şarkılar, 12.50 Ajans haberleri 13.05 Halk türküleri, 13.20 14 Radyo salon orkestrası.
18 Program ve Saat ayarı, 18.03 Konçerto (Pl.), 18.30 Konuşma (Dış politika hadiseleri) 18.45 Çocuk saati, 19.15 Çocuklar için musiki, 19.30 Saat uyarı, Ajans haber lorl. 19.15 Konuşma Ziraat takvimi, 19.50 Geçit programı. 20.15 Radyo gazetesi, 20.45 Saz eserleri, 21.10 Konuşma. 21.25 Koşma ve semailer. 21.45 Riyaseti cumhur bandosu. 22.30 Saat ayarı, Ajans haberleri, Borsa, 22.15 Cazband (Pl.) 23.25/23.30 Yarınki program ve ka panış.
PERŞEMBE   17.4.941
8 Program ve saat ayarı. 8,03 A-jans haberleri. 8.18 Hafif parçalar (Pl.). 8.45 9 Ev kadını - Konuşma
18 Program ve saat ayan. 18.03 Radyo caz orkestrasr, 18.40 Radyo İnce saz heyeti 19.10 Konuşma (Se yahat reportajları), 19.30 Saat a-yan, ve Ajans haberleri, 19.45 Konuşma, Ziraat takvimi. 19.50 Beste, Semai ve şarkılar 20.15 Radyo gazetesi 20.45 Tlno Rosslnin plak-lan, 21 Dinleyici istekleri. 21.30 Konuşma (Sıhhat saati) 21.45 Rad yo orkestrası, 22.30 Saat ayan, A-jans haberleri, Borsa, 22.45   Dans
müziği (Pl.) 23.25/23.30 Yarınki program, Kapamış.
CUMA   18.4.941
8 Program ve saat ayan, 8.03 Ajans haberleri, 8.18 Hafif program (Pl.) 8.45/9 Ev kadını - Yemek listesi,
12.30 Program ve saat ayan, 12.33 Karışık şarkı ve türküler, 12.50 Ajans haberleri, 1300 Karışık şarkı ve türküler programının devamı, 13.20/14 Müzik karışık program   (Pl.)
18 Program ve saat ayan, 18.03 Radyo Svlng kuarteti {t. Özgür ve Ateş böcekleri) 18.30 Çifte fasıl programı 19.30 Memleket saat a-yan, Ajans haberleri, 19.45 Konuş ma Ziraat takvimi, 19.i>0 JSolo eserler, 20.15 Radyo gazetesi, 20.15 Temsil, 21.30 Konuşma (İktisat saati) 21.45 Radyo salon orkestrası, 22.30 Saat ayan Ajans haberleri, Borsa, 22.45 Radyo salon orkestrası programının devamı, 23 Dana müziği (Pl.) 23.25/23.30 Yarınki program, ve kapanış.
0 V M A R T E S 1   19.4.0 11
Maziden Cani
asa
8 ProgTam ve saat ayan. 8.03 Ajans haberleri, 8.18 Hafif parçalar, (Pl.) 8.45/9 Ev kadını - Yemek listesi.
13.30 Program ve saat ayarı, 13.33 Türkçe plaklar, 13.50 Ajans haberleri, 14.05 Türkçe plâklar pro gramının devamı, 14.20 Riyaseti eümhur bandosu, 15 Hafif sololar (Pl.) 15.30 Konser - Devlet konser vatuvanndan naklen neşriyat.
18 Program, saat ayarı, 18.03 Radyo caz orkestrası. 18.40 Mızrap lı sazlar saz eserleri. 19 Konuşma (Günün meseleleri). 19.15 Halk tür küleri. 19.30 Saat ayarı. Ajans haberleri, 19.45 Konuşma, Ziraat takvimi 19.50 Müzik Karışık şarkı ve türküler, 20.15 Radyo gazetesi, 20.45 Fasıl heyeti 21.15 Konuşma (Kitap saati) 21.30 Radyo salon orkestrası 22.30 Saat ayan. Ajans haberleri, Borsa, 22.50 Cazband (Pl.). 23.25 23.30 Yarınki program ve kapanış.
Mendiller Niçin Dört Köşe?
SARAY Sineması
BUGÜN   YILDIZLAR  YILDIZI
GRETA GARB Oyu
Rejisör; ERNEST LUBtTSCH'ln şaheseri ve MELWYN DOUGLAS
ile beraber yarattığı
GÜLMEYEN KADIN
Mevsimin en parlak Türkçe sözlü filminde takdim ediyor. Suareler
için yerlerinizi evvelden aldırınız. Bugün »aat 11 de tenzilâtlı matlue
Mendillerin niçin dört köşe yapıldığını biliyor musunuz? Söyllyeytm: On Altıncı Lüi, 21 haziran 1785 te, bir İrade Ue cep mendillerinin boy ve enlerinin bir olmasını emretti.
Bu emir, dört köşe şeyleri pek çok fteven Kraliçe Marl Antuanet'l memnun etmek İçin verilmiştir.
Göz Yaşları Çeşmesi
Sovyetler Blrllfel hükümeti, meşhur «Bağ Sarayı» çekmesini, tarihi abideler arasında muhafazaya karar vermiş.
Bu çeşme, sekiz yüz sene evvel bir Tatar prensi tarafından, karısının hatırasını İhya İçin yaptırılmıştır. Çeşme, tıpkı bir saat gibi, her
iki dakikada bir, bir göz yaşı büyüklüğünde bir damla su akıtır. Bu, prennten çok vefasızlık gören prensesinin döktüğü göz yaşlarmın sembolü imiş... F. S.
Garip Bir Meslek
Dünyada, mesleklerin en garibi, hiç şüphe yok kl, Nevyork limanı rıhtımından kalkan vapurlardaki yolculara mendil sallıyan ve bu suretle hayatını kazanan John adlı bir Amerikalıdır. Kıyafeti düzgün, tavırları kibardır. Her gün rıhtıma gelir, kalkan vapurlardan birinin ö-nünde durur, güverteslndekl yolculardan birine, vapur kalkıp uzakla-şıncaya kadar mütemadiyen mendil sallar.
Müşterileri pek çoktur. Bunlar, İş ve güç nahlbl, dostlarını teşyi edecek vakitleri bulunmryan kimselerdir. John'a muayyen bir para verirler, dostlarını selomlattırırlar.
Altın Lahit
Escural kilisesinde altından kocaman bir lahit vardı. Bu boş lahit, tamam kırk senedenberl orada durmakta idi.
İspanyada, bir ananeye göre, kral larm l&hitlerl, tahta çıktıklarının haftasında yapılır ve kilisede hazır bulundurulur.
Cumhuriyet idaresi bu lâhtl par-çalatamşto. General Franko yeniden yaptırdı, yerine koydurdu.
Geçenlerde Rom ad a vefat eden sabık İspanya kralı On Üçüncü Al-fonsun naşı, ceviz bir tabut İçinde İspanyaya götürülmüş ve büyük bir merasimle altın lahite konularak Es cural kilisesi türbesine defnedllmiş-ti. Türbede ancak bir kişilik    boş
yer vardr. Onu da, İspanyanın son kralı doldurmuştur.
Olü Bu!..
Napolyonun kumandanlarından Mareşal Augeranu yaverlerinden birinin Mısıra gideceğini haber alınca kendisini çağırır ve:
— Mısıra mı gidiyorsunuz? Tebrik ederim. Sizden bir ricam var. Son günlerde mumyalardan pek çok bahsediliyor. Şimdiye kadar gördüğüm şey değil. Pek merak ediyorum. Gelirken buna bir mumya getirebilir misiniz?
— Hay hay! Emredersiniz kumandanım
Bir sene sonra zabit Parlse döner. Ve kumandanı ziyarete gider. Aıı-gerau sorar:
— Hani ya bizim mumya?
— Aşağıda kumandanım!.
rlrler, salonun ortasına bırakırlar. Kapağı açılır. Sonra İkinci kapak kaldırılır. Mareşal heyecan ve merakla soluyarak bakar. Nihayet, sargılara sarılmış mumya meydana çıkar, s     «'
Augerau merakla eğilir, bakar. Sonra doğrulur ve hışımla yavere ba kar ve bağırır:
— Fakat bu ölü!..
Umumî Harp Kaça Ma
Oldu?
Umumi Harpte sarfolunan paranın 080 milyar frank olduğu tahakkuk etmiştir.
1040 harbi masrafı, her halde bundan daha aşağı olmıyacaktır. Zira, Avrupa hükümetlerinin» hattA bitarafların bile. yalnız pasif korunma İçin sarfrtllklerl    paranın   yekûnu
Askerler, kocaman bir lahit cetl- I milyarları çoktan geçmiştir.
BUGÜN
BÜYÜK BtR AŞKIN KAHRAMANI...
KUDSt BtR VAZtFENİN KURBANI...
Hatırası asla unutulmıyacak bir şaheser
Melek
Sinemasında
Mukaddes Vazife
Baş Rollcrdo
LEW AYRES — LYNN HARVEY— LIONEL   BARRYMORE
İlâve olarak: En son gelen FOX DÜNYA ve HARB havadisleri
Bugün saat 11 de tonzilâtlı matine.
Bugün L^^LI™ S'^nemasın(^a
Fransız Stüdyolarında çevrilen son film Harftin yıktığı... ŞUphonin çıldırttığı... Istırabın öldürdüğü
bir hayatın hakiki romanı
Rumelihisarı
Istanbu
Aşk
Aşk tılsımı taşıdığı Evliya Çelebi tarafından rivayet edilen
Rumeli hisarı
ve
son mütereddi nesilierı adaleti,  medeniyeti,  par-
On asır kadar muhteşem debdebeli  bir  hayat  süren zansın sanatı,
lak maziyi, mahkemeyi ve hâkimi inkâr ediyorlardı, işleri tılsıma kalmıştı. Tılsımlar umumi hayatı ve hattâ gönülleri bile dizgin lemislerdi.
Tılsım Bizanslı gençlerin aşklarına bile hâkimdi.
Asilzade bir Bizans genci bir gün imparatorun sefir kabulü merasiminde bulunmuştu. İmparator  duvarları  ve  kubbeleri  a-
sonra ayağa kalktı ve bu mes'u» Bi- j cifleri kucakladı. «Tiz işiten Mer. yem*  den merasimde    gördüğü kızı istedi.
kıllara   durgunluk   veren   moza-   Mumusönmez Dedenin genç kalp
lerdeki a$k ateşini yaktığına ina-
SAADET
CHARLES  VANEL —JULES  BERRY —
TANIA  FEDOR ve  SUZY  PRİM
Gibi 4 büyük Fransız yıldızının yarattığı şaheser... Aşktan kudret.. Esrardan heyecan toplıyan senenin en mükemmel Fransız filmi İlâveten: En son gelen dünya haberleri. Türkçe Britiş Paramunt Jurna!
Bugün saat 11 de tenzilatlı matine.
iklarla süslü bir divanhanedeki altın tahtına oturmuş, bir elçiyi kabule hazırlanmıştı. Tahtın üstünde yine al tınd'an yap11 mış, renkli mücevheratla süslenmiş makine kuşlar cıvıldaşıyorlardı. Tuhtın iki tarafında yer alan makineli ars!anlar ortalığa dehşet vermek için homurdanıvor-lardı. Saray erkânı, devlet adam lan, erkek, kadın bütün genç a-sılzadeler divanhanede hususî yerlerini almışlardı. Artık elçi gelecekti. Bu sırada Lkı hassa askeri imparatorluk kuvvetlerinin mağlûp ettikleri bir komşu devlet hükümdarını içeriye getirdiler. Bu yarı çıplak mağlûp hükümdarın elleri kalın bir zincirle arkasından bağlanmıştı. Esir hükümdarı tahtın önüne kadar sürüklediler. Sonra bir asker emir verdi:
— Yere çok!
Zavallı esir altın tahtın önünde dizçökmüştü. Hajssa askerinin  ikinci emri şu oldu:
— Başını tahtın eşiğine koy!
Eski tacidar alnını altın tahtın eşiğine koydu. Mağrur ve galip Bizans hükümdarı ayağını bu başa bastı. Elindeki altın garbisini da mağlûbun gırtlağına dayadı.
Hazırlığın birinci safhası böylece bitmişti. Bundan sonra mağ lûplardan alınan bütün bayraklar, gargılar, kalkanlar salona serpildi. Binferce e«ir de dehlizlere yüzüstü yatırıldılar. Misafir elçi bu esirlerin sırtlarına basarak salona gelecek, sonra mağlûp bayrakları çiğneyerek hükümdarın önüne varacak ve tazimlerini arzedeceltti.
Elçi işte böyFe müheyyiç bir merasimle İmparatorun huzuruna alınmıştı. Konuşma esnasında sarayın dış revoklarını dolduran bağları çiçeklerle süslü on-binlerce halit alkışlarla heı tarafı çınlatıyorlardı.
Bu dehşet ve heyecan veren merasim esnasında asilzade localarında yer alan 21 yaşlarında genç 'bir erkek Bizans kadınlığının bütün cazibesini, bütün hususiyetlerini taşıyan 19 yaşlarında bir kız görmüş ve sevmişti. Onu gözlerinden yakalamak istiyordu. Fakat kız a-saletine ciddiyetini de ilâve etmişti. Nazarlarını delikanlının kıvılcımlı ve büyüleyici bakış ağına kaptırmadı.
Merasim bitmişti. Delikanlı sarayın önünde bekleyen arabasına atfadı. Yirmi dakika sonra araba Altımermerddki «Çaıbuk-isîten Meryem» kilisesinin önünde durdu. Genç incili harmani-yesini omuzundan atarak derin bir tevazu ve huşu içinde ilerledi ve bir heykelin önünde diz-çölktü.
Tunç heykel dudak dudağa gelmiş ve kucaklaşmış bir kızla oğlanı tasvir ediyordu. Bu; Bizanslıların gönül" tılsımı idi. Delikanlı bir müddet heykelin ö-ıv'uıdc    vecd    içinde    kaldıktan
Bizanslı İstanbul bu aşk ve gö nül tılsımını da Türk İstanbul, miras bırakmıştı. Türklerin «Mu. musönmez Dede» si de sevişen gençleri birleştiren bir dede idi! Bu dedenin açık türbesi Yenikapı Mevlevihanesınin mezarlığında bu lunuyordu. En şiddetli rüzgârlarda bile mezarı başında yakılan mumun    sönmediği    söylenirdi!
nılırdı.
İstanbulluların bundan başka iki «Mumusönmez Dede» leri da-ha vardı. Birisi Rumelihisannda Ahmet Vefik Paşa kütüphanesinin arkasında Fenarî mahallesin de, birisi de RumelİhUarımn H kulesinin yedinci katında idi.
On brinci hicret asrının ilk yarısında İstanbullular Altımermer-deki Bizanslıların aşk ve izdivaç tılsımına inanırlardı. Gönül çekenler, kısmeti çıkmayanlar bu radaki mermer ve souk bir taş» kucaklarlar ve muratları olunca kurban keserlerdi!
Şen seyyahımız   Evliya Çeleb. bu tılsımı şöyle anlatıyor:
«Dokuzuncu tılsım yine Altı-mermerde bir amud üzere tunçtan bir civan ve bir mahbubei za. man birbirini derâguş etmek vaziyetinde inşa olunmuşlardı. Her kaçan ki şehir halkından karı ve koca cidal ve niza etseler birinder birisi gelip ol sureti derâguş ettik-te derhal barışırlardu»
Bizanslılar boşanma davaları için mahkemeye gitmezlerdi. B.ı tılsım sevişmiyen ve geçiamiyen çiftleri derhal ayırablırdi. Bu tılsım da Altımermerde idi. Burada bir mermer sütunun üstünde iki kurşun heykel vardı. Bu heykeller Calinosa nisbet ediliyordu.
Birisi beli bükülmüş, yüz su>u dökülmüş ihtiyar bir erkekti. Ö-teiki de çok çirkin, deve dudaklı, kanbur bir cadı kadındı. Ayrı!, mak isteyen çiftlerden birisi br heykelleri kucaklayınca derha. muradına ererdi!
Evliya Çelei>i Seyahatnamesi, nin birinci cildinde bu tılsımı tasvir ederken der ki:
«Onuncu tılsımı acip Altımermerde bir amud zenbûrî    üzere hakim Calinos   resası   ebyazdan iki suret İhdas edip bİTİ bir piri fanı beli bükülmüş ve âbı  rûyi dökülmüş durur. Anın mukabelesinde bir fertutei zamane şütür leb ve abusülveclh bir    pir    zer, kadi duta olup durur. Er ile av-ratın hüsnü imtizaçları olmasa biri ol sanemleri derâguş eylese der hal  müfarekat  ederlermiş!.
Bu mermer zelzele ile münhe dim olup yerde metfundurlar.»
İbrahim Hakkı KONYALI
Macaristan*  200  Bin Kilo Pamuk İhracatı
Macaristandan son gelen ithalât eş yası arasında manifatura dahi bulunmaktadır. Bu suretle ithalata mukabil bu memlekete mal ihracı i-çin müsaade verilmiştir. Macar piyasaları hesabına toplanan mallardan 200 bin kiloluk bir parti pamuk ihraç edilmek üzere yüklenmiştir. Romanya hesaplarının tasfiye e-dilmcsl üzerine bu memlekete dc susam satışları başlamıştır. Son satış vaziyetin© göre mevcut susam stoku yeni mahsulün idrakinden evvel tamamen elden çıknnlmı$ bulunacaktır.
13.4.941
VATAN
DîyeİCTİHAİ
tıacliseem
EVLENENLER:
Midillili Bay Ahmet Paşalı-nın kızı ve Cumhuriyet Kız Ens-Utüsü sabıfk çîçdk öğretmeni Bayan Belkıs Paşalı ile sabık İstanbul Şehremini operatör Bay iı/minin nikâhları İzmirde Belediye reisi doktor Behçet Uz tarafından yapıLmışUr.
.kevlerlütb:
Eminönü Halkevinden:
1*4/4/1941 pazartesi günü saat 17,30 da Evimiz salonunda Yüksek İktisat ve Ticaret mektebi müdürü sayın Nihat Sayar tarafından (Meslekî tahsilin mahiyeti ve Türkiyede  ehemmiye-
ti) mevzulu bir konferans verilecektir.
Herkes  gelebilir. Çivrile Kınlayın Yardımı
Ankara, 12 (A.A.) — Kızılay umumî merkezinden:
Denizli vilâyetinin Çivril kazasında su baskınına maruz ka'an-ların muvakkaten iskânları için Çivril Kızılay şubesine 50 çadır vc mahallinde tetkıkatta bulunmak üzere bir müfettiş gönderilmiştir.
TERFİ EDENLER:
Hatay vilâyeti idare heyeti kâübi Sait Akçay bir derece terfi ettirilmek suretilc taltif edilmiştir.
Başmakaleden Devam
Harp Bize Gelecek mi?
(Bası 1 incide) X*X
bizzat harbe girmiye lüzum bırakmadan, kimseye yük olmadan yapmış, ayni zamand i yarının her türlü ihtimallerini kar şılayabilmek üzere sağlam ve kuvvetli kalmıştır.
Düşünün bir kere; Fransa yıkılırken tek başımıza işe karışmamız hakkındaki ısrarlara ka-pılsaydık bizim ve demokrasi cephesinin hali ne olurdu? ingiltere için her şey kaybolmuş gibi görünürken, Amerika bile her şeyden ümidi kesmiş iken, bütün dünyada yalnız biz In-giltereye en kara gününde müttefik ve sadık kaldık ve İngilizlerin can damarına giden yollan • tıkadık. Harp bu sayede bir müddet sonra ümitli bir dönüm ooktasma varabildi.
Yunanistan harbe girince Bul gar tecavüzüne mâni olarak arka emniyetini temin ettik ve Arnavutluk muvaffakiyetlerini, netice olarak ta şimalî Afrika hareketlerini mümkün kıldık.
Harbin Balkanlara sıçrama-•ması için birleşik bir emniyet cephesi kurmağa daima hazırdık. Ne çare ki, sesimizi vakit ve zamanında işiten olmadı. Evlenmek için birden fazla kim senin bir araya gelmesine ihtiyaç vardır. İş işten geçmeden evvel karşımızda hiçbir muhatap bulamadık.
Bugün münakaşasında fayda olmıyan hatalar yüzünden Balkanlarda fırsatlar kaçırıldıktan, oldukça karanlık bir manzara peyda olduktan sonra |da siyasetimiz değişmemiştir. *Biz, tecavüz harbinin hiç bir gekline girmiyeceğiraizi ve bizzat kendimiz harpte olmadıkça topraklarımızdan hiç bir tarafın üs diye istifade etmesine meydan birakmıyacağımızı iptidadan açık açık söyledik. Bu sözü bugün de ayni kuvvetle tekrar edebiliriz:
Bu vaziyete göre, mesele şu şekli alrr: Bizzat tecavüze uğramadıkça biz harbe gitmiyece-ğimize göre harp acaba bize gelecek mi?
Biz daima <rbelki gelir» diye tedafüi tedbirlerimizi alıyoruz. Tecavüze uğrarsak her ne pahasına olursa olsun, istiklâlimizi ve varlığımızı korumak hususunda değişmez bir azmimiz var. Bütün millet bunun için söz ve karar birliği etmiştir.
Fakat aklen düşünülürse harbin bize gelmesi için sebep te yoktur. Almanya pek âlâ bilir ki, bizim tarafımızdan bir tehdide maruz değildir ve olamaz. Şuna da emindir ki memleketimi bankalarının hesabına bir âlet diye kullanılamaz. Bu iki noktı en nazik zamanlarda fiilî
tecrübelerden geçmiş bulunuyor.
Mısıra gitmek için bizim topraklarımız en sa/pa ve çetin bir yoldur. Bu yol üstünde geçilmesi imkânsız bir engel teşkil ett:ğimiz bir an için hesap harici bırakılsa bile mevcut nakliye imkânları kısa bir zaman-
da Mısır istikametinde bir sefer tertip edilmesine mânidir. Halbuki Almanyanın elinde Mısır istikametinde pek âlâ kısa ve uygun bir münakale hattı vardır. Bunun Avrupadaki kısmı kesilmesi güç ve geniş bir demiryolu şebekesine dayanır. Deniz kısmı pek kısadır, ingiliz deniz hâkimivetine rağmen bunu aşmanın imkânsız olmadığını Almanların yaptığı tecrübe göstermiştir.
Mısıra gitmek gibi bir maksat ta olmadan bize yapılacak bir tecavüz, sayısız mahzur ve zararlarına karşı hiçbir müsbet askerî fayda temin edemiyecek bir harekettir.
Almanların, Bulgar ve Alman askerini hudutlarımızdan uzak ça tutmak kararında olduklarına ve bizde bir emniyet hissi uyandırmak istediklerine dair haberler geliyor.
Böyle yaparlar ve sözlerini tutarlarsa emniyetin karşılıklı bir hale gelmesine hizmet etmiş olurlar. Çünkü bizim tarafımız-daki tedbirler  tecavüze   karşı
müdafaa ve ihtiyat tedbirleri olduğu için bunların karşı tarafa emniyetsizlik hissi verecek bir tarafı yoktur. Bu tedbirlerimizde herhangi bir tadili istemek ve beklemek fena bir niyetin alâmeti sayılabilir.
Almanlar, aklın icabına uy-mayıp ta açık veya kapalı bir tecavüz niyeti beslerlerse ve harbi bize getirecek tarzda ta-iep ve hareketlerde bulunurlarsa böyle bir harp için: «Geleceği varsa göreceği de var» demekten başka bir şev kalmaz. İstiklâl namına icabında, bile bile, seve seve ölmeği göze al-mıyacak bir tek Türk tasavvur edemeyiz.
Ahmet Emin YALMAN
İngiltere Üstünde 12 Tayyare
Düşürüldü
Londra, 12 (A.A.) — Tebliğ: Bugün gündüz doğu - cenup sahili üzerinde düşmanın hafif faaliyeti kaydedilmiştir. Bomba atılmamıştır.
Çarşamba akşamı tahrip edilen tayyare adedi 12 yc baliğ- olmuştur.
Manastır - Florina Muharebeleri
Bern, 12 (A.A.) — Ofi:
İsviçreye gelen haberlere göre hâlen Manastırla Florina arasındaki vadide İngiliz ve Alman zırhlı kuvvetleri arasında çok şiddetli bir muharebe cereyan etmektedir.
Alman zırhlı kıtalarının şu iki e-sas m Ih ver üzerine kuvvetli hücum ettikleri bildiriliyor: Birincisi şimal-cenup mihveri, yani Manastrrdan Florinaya doğru, ikincisi şimal - dogu şimal mihveri.
Yeni Irak Kabinesi
Bağdat, 12 (A.A.) — Raşid Ali yeni hükümet teşkil eylemiştir:
Başvekil ve Dahiliye Nazın: Raşid Ali, Maliye: Naci Süeydi, MİM Müdafaa: Naci Şevket. »
Florinadaki Muharebeler
(Başı 1 incide) =*
benin dün akşam başlamış oWu-ğu havadisi bugün öğleden sonra burada yayılmıştır. Bu haber hakkında eidc edilebilen az fakat ciddî malûmata nazaran bu muharebenin kat'î bir mahiyeti haiz olacağı anlaşılmaktadır. Çünkü bir taraftan Yunanlılarla İngilizler Ma'kecfonyadaki Alman kuvve tlerile ltaly_an kuvvetleri arasındaki muvasalayı kesmeğe çalışacaklar, bir taraftan da Almanlar, cenuba doğru ricat etmekte olan ve ancak Yugoslav-yanın cenubu garbisinde bazı bölgelerde kendi iaşe ve ihtiyaçlarını temin etmeleri kabil bulunan Yugoslav kuvvetlerile müttefik kuvvetlerin birleşmelerine manii olmağa uğraşacaklardır. Bu askerî hareketlerin ehemmiyeti kolayca ve çok sarîh bir surette anlaşılabilir. Yalnız iki taraftan bu hareketlere işhraik etmekte o-lan kuvvetler hakkında bittabi hiç bir malûmat verilmemektedir.
Londraya Yugoslavyanın vaziyeti hakkında gelen diğer haberlere göre General Simoviç hükümeti, Almanların Hrrvatiatan-da istiklâl ilân ettirmek ve Macarlar! harbe sokmak gibi vücu-de getird.kleri ihtilâUİara rağmen, harbe devam etmeğe en kat'î bir surette azmetmiş bulunmaktadır. Almanların, elde bulunan delâil-den de anlaşılacağı üzere, geçen ilkbahardaki Flandres muharebesi manevralarını Balkanlarda da tekrar etmek istedikleri anlaşılmakta ise de, bu manevralar mu. vaffakiyetsizliğe mahkûm görünmektedir,
Pire'ye Hava Akını
Atina, 12 (A.A.) — Umumî Emniyet Nezareti tarafından I I nisan aksamı neşredilen resmî tebliğ:
Bir çok Alman tayyareleri 16 müteakip dalga halinde bu gece Pire'ye taarruz etmişlerdir. Akın dört saat devam etmiştir. Tayyareler, bombalar atmışlar ve mutu telif yerlere mayinler dökmüşlerdir. Çtkan iki küçük yangın, der. hal söndürülmüştür.
Bir kaç tayyare, projektör mev
zilerine ve sair hava müdafaa vesaitine mitralyözle hücum etmişlerse de htç bir netice oİBrmrrnrş-
lardır. -t**p-
Diğer pike tayyareleri Glifa-da'ya bİT buçuk mil mesafede bur lunan küçük bir gemiye taarruz etmişlerdir. Kazazedeler kurtarılmıştır.
Hava dâfi bataryalarımızın a-te-şile yaralanan iki Alman tayyaresi alevler içinde düşmüjtür. Ü-çüncü bir tayyarenin denize düşürüldüğüne dair emareler mevcuttur. Korent'te bir bomba patla-mışsa da insanca zayiat ve hasar yoktur.
General Vîlson
Londra, 12 (A.A.) — Lon-dTanın salahiyetli mahfillerinde bildirildiğine göre, Yunanitftan-daki Britanya ordusunun kumandanlığımı Yunan orduları başkumandanı General Papagosun idaresinde General Henry Maitland Wilson ifa etmektedir.
Telgraf, Telefon ve Ajans Haberleri
Florin
a
ütün Muahedeler
Budapeşte, 12 (A.A.) — Ya-rıresmî kaynaktan bildirilmiştir:
Yugoslavyanın dağılması üzerine, kendısile akdedilmiş    olan
bütün muahedeler mcr'tyetini kay betmektedir.
Şimalinde
(Başı 1 incide) *=*
lavların şiddetli mukavemetine maruz kaldığından ileri hareketine devam edememiştir.
"Bu hareket esnasında Yugoslavlar, bir Alman generali dahil olmak şartile bir çok esir almışlardır.
«Alman kuvvetlerinin îtalyan kı-Ularile birleşmek için sarfettiklerl gayret boşa çıkmıştır.
YUNAN CEPHESİNDE
HerGün
On Sattr
S. G. SAVCI
1
'¦¦i
2 3 4
5
6
7
8
9
Adteababadaıı alınan bir ajana telgrafında Röytcr muhabirinin bildirdiklerine göre İtalyanlar, Hubeş yerlilerinin intikam hırslle vuku bulan hücumlarından zor kurtarılıyorlarmış.
Habeşistan ben »ene Ifjgal altında kaldıktan sonra kurtarılan bir memlekettir.
If>gal allında bulunan ve bîr gün kurtulmak ümidini besllyen bir çok memleketler vardır.
Eğer bu memleketlerin halkı da Habeşler   gibi   intikam   hin* ile
tutuşuyorlarsa bu harp sonu sonrası da bir hengâme olarak demektir.
"Şimalî Yunanistanda, Florinada temasa gelen İngiliz ve Alman kuvvetleri a-rasında gayet şiddetli bîr muharebe başlamıştır. Bu mu!,-rebe hakkında mufassal haberler alınamamış olmasına rağmen, çarpışmaların ileri kıtalar arasında olduğu, asıl mühim muharebelerin bir kac gün sonra vuku bulacağı muhakkaktır..,
Elenler Kralı
Majeste Jorjun Beyannamesi
Atina, 12 (A.A.) — Atina radyosu, Yunan kralı Jorjun Yunan milletine hitaben neşrettiği aşağıdaki beyannameyi neşretmiştlr.
Yunanlılar,
Yunan ordusu, memleket tarihinin en ulvî sayfasını kanı İle yazarken cesurane ve yiğitçe durumunuzdan, yüksek ve eğilmez ruhunuzdan, hiç bir şeyle kıyas kabul etmez şecaatinizden, mücadelemizin haklı ve mukaddes neticesinin mutlak surette lehimizde olacağı hakkındaki sarsılmaz imanınızdan dolayı size derin minncttarlığrmı heyecanla İfade etmek isterim.
Milletim, %   .
Orduma lâyık olduğunu göster, geridekiler, cephedekllerle şeref yarışma çıkınız.
Yunanlılar,
Kalblerimiz gibi kalb taşıdıktan, demir gibi sağlam bir iradeye, azme, mukavemete, feragati nefse malik olduktan sonra on binlerce düşmana ve düşman tanklarına mukavemet ve vatanımıza karşı vazifemizi ifa edeceğiz.
Kral, ordu ve millet... Hepimiz birlikte öyle müsbet ve hayranlığa değer bir bütünüz. Müşterek irademiz bu varlığı sarsılmaz kılmaktadır.
Milletimiz için ulvi olan bu saatte, dindarane bir huşu ile bir çok Yunan nesillerini himaye eden Al-laha, Hazretl Meryeme ve ebedi Yu-nanistanın şan ve şerefini halatları bahasına müdafaa edenlere teveccüh edelim. "Düşüncelerimiz vatanımızın mukaddes topraklarının müdafaa destanı yazılan yere bağlansın. Yaşasın Yunan ordusu.
Amerikanın Niyefleri
'Kim 1 İncide) rrz-f
berler üzerine endişeye düşen Va-şington mahfillerine pek ziyade cesaret vermiştir. Ve bu mahfiller buna benzer diğer iyi haberlerin ilânı gecikmeyeceğini ümit etmek, tedirler.
B. Roosevelt'in Kızıldenizi harp bötgelerj listesinden çıkar-
ffcîftı? RttMetitortai'dfl rfrtlTnktin üi-~
duğu hallerde korrgreye müracaat etmeden ve süratle hareket arzusunda olduğunu göstermektedir.
Matbuatın ileri sürdüğü ihtimallerden 'biri Groenland'da Ameri-kan hava üsleri teessüsünü Asor adalarında da buna benzer tedbirlerin takip edeceğidir.
Filhakika, Reisicumhur kânunuevvelde söylediği nutukta dinleyicilerine «'bir Alman zaferi halinde Asor adalarının hürriyetlerini muhafaza edeceği kanatinde misiniz?» sualini sormuştu. Reisicumhur Asor adalarının Ameri-kaya, Pasifikte bir müdafaa ileri karakolu olan Havai adalarından da daha yakın olduğunu ilâve eylemiştir.
Chicago, 12 (A.A.) — Roo-sevelt'in hususî mümessili olarak Avrupada bir tetkik seyahati yapmış olan Albay Dono-vanf Chicago'da beyanatta bulunarak Ingiltereye yapılan yar dimin daha müessir olması için deniz münakalelerine Amerikan harp gemilerinin refakat etmesini teklif etmiştir.
Ford Fabt&kaları    Yeniden
Açılıyor
Nevyork, 12 (A.A.) — Mi-chigan valisi Rivcr-Rougc'dak. Ford fabrikalarının büyük bir kıamının pazartesi günü açılacağını bildirmiştir. Bu fabrikaların bir hafta evvel grev münasebeti-le kapatıldığı hatırlardadır. Dünyanın en büyüğü olan bu fabrika, da 86 bin işçi çalışmaktadır.
Amerikanın Roma Askeri Ataşesi
Vaşirvgton, I2 (A.A.) —Hariciye Nazırı B. Hull, dün beyanatta bulunarak Amerikanın Ro-madaki askerî ataşesi yüzbaşı Rentley'in geri çağınlmasını talep eden italyan- hükümetinin bu hususta hiç bir sebep göstermediğini, bu hareketin Amerikadaki kalyan deniz aıtaşesiniin geri çağırılması -hakkında Amerikan hü. kûmeti tarafından yapılan talebe karşılık olması muhtemel bulunduğunu söylemiştir. B. Roosevelt'in Yeni Bir Kararı
Vaşingtor* 12 (A.A.)—Roo-sevelt bir taraftan Almanya ve İtalya ve diğer taraftan Yugoslavya arasında harp hali mevcut olduğunu dün ilân etmiştir. İlân, Amerika Birleşik devletleri bita-raflrk kanununun tahdidatını i'eri sürmek için lüzumlu bir başlangıcı teşkil eylemektedir. Almanya, İtalya ve Yunanistana karşı esasen tatbik edilmekte olan bu tahditler, şimdi Yu^oslavyaya da tarbik rdilmr1 *rdir.
Maarif Matbaası
Ankaraya Gidiyor, Irakla Veteriner MukaveUsi Yapıldı
Ankara. 12 (Telefonla) — Senelerdenberi nakli tasavvur edilmekte olan eski Devlet ve şimdiki Maarif matbaasının önümüzdeki hafta içinde An<karaya getirilmesi kararlaştırılmıştır. Mat baanın kurulacağı bina hazırlanmış ve her türlü vesaiti temin edilmiştir.
Ankara, 12 (Telefonla) — Harp vaziyeti dolayısile haricî ticaret münasebetimizin sık sık sek teye uğraması dolayısile memleketimize kâğıt ve kâğıt imalinde kurYamlan sellüloz gelememekte-dir. Bu ciheti gözönünde bulunduran Maarif Vekâleti önümüzdeki sene zarfında ders kitabı sıkıntısı çekilmemesi için alâkadarlara emirler vermiş, bu sene tedrisatında takip edilen kitapların ziyan edilmiyerek saklanması esbabının teminini istemiş ve talebelerin birbirine devrederek iru tiyacın mühim bir kısmını bu suretle kapatmanın mümkün olacağını bildirmiştir. Ayrıca öğrendiğimize göre bu kitaplarla birlikte henüz mektep kooperatiflerinin elinde bulunan ve Maarif Vekâletinin ambarlarında mevcut olan fazla tabılı kitaplar önümüzdeki ders senesinde talebenin ihtiyacına yetişecek miktardadır.
Ankara, 12 (Telefonla) — 19 36 senesinde Harp okulundan hava subayı olarak çakanlardan bazıları piyade kıt'asında stajlarını görürlerken sıhhî halleri dolayısile Hava okuluna iştirak edemeden piyade sınıfına nakledil, misler ve terfileri gecikmiştir. Kendilerile beraber nasıplı olan arkadaşlarından iki sene daha geç terfi edeceklerini ve bu yüzden mağdur olacaklarını gören hükümet svhhî hallerinden dolayı sınrf değiştiren hava subaylarının kanunî şartlan tamamlamalarını müteakip derhal terfi ermelerini icap et'tirecek bir kanun projes hazırlayarak Meclise vermiştir. Mîîlî Müdafaa encümeninin tas-^îtoaftfT^eTîe'fFfcorlâynSa' "MWlis ruznamesin'e alınmıştır. Lâyihanın önümüzdeki pazartesi günü müzakeresine başlanacaktır.
Ankara, 12 (Telefonla) — Türkiye ve İrak hükümetleri a-rasında akdedilen veteriner mukavelesi tasdik edilmek üzere Meclise verilmiştir. Mukavelenameye bağlı Ziraat encümeni mazbatasında memleket iktisadiyatında mühim yer tutan hayvan ve maddelerinin ticaretini kolaylaştırmak, bunların bulaşrk hastalıklarını önlemek üzere beynelmilel kabul edilmiş teknik esaslar dairesinde bu mukavelenin hazırlandığı yazılmaktadır.
Sovyetlerin Çinlilere Yardımı
Şunıg-King, 12 (A.A.) —Sov yetler Birliğinden Çine külliyeMı malzeme gelmiştir. Bu, B. Mat-suoka ile Sovyet'ler Birliği arasında cereyan eden müzakerelerin Sovyetler Birliğinin Çine yardım siyasetine müessir olmıyacağını göstermekıtedir.
Macar Kıtaları
Budapeşte, 12 (A.A.) — Ofi: Akşamlan çrkan Magyar Orsag gazetesi, Macar kıtaatının Subo-viç'in önüne vardıklarını bildirmektedir.
Yugoslavyanın Sofya Elçisi
Sofya. 12 (A.A.) — Stefani: Yug^sl'avyanın Sofyadaki elçisinin Türkiyeye gitmek üzere hazırlandığı bildirilmektedir.
Tobruk'ta
Habeşistanda İtalyanlar Şiddetle
Takip Olunuyor
Nairobi, 12 (A.A.) — Resmi tebliğ:        .<      < - *
Habeşistanda ricat etmekte olan İtalyan kuvvetleri bütün bölgelerde şiddetle takip edilmektedir. Yeniden esir alınmış ve malzeme igtlnam e-dUmlştir. Memleketlerini eski fatihlerinden bir an evvel kurtarmağı şld detle istiyen bir çok Habeşliler Habeş vatanperver kuvvetlerinin miktarını arttırmışlardır.
Beş Bombardıman   Tayyaresi
Düşürüldü
Nairobi, 12 (A.A.) — İngiliz hava kuvvetleri tebliği:
Sclasciamanna civarında yapılan bir akm esnasında cenubi Afrika birliği hava kuvvetleri düşmana ağır bir darbe indirmişlerdir. Bir iniş sahasında 5 düşman bombardıman tayyaresi görülmüş bunlardan dördü ya kılınış, beşincisi hasara uğratılmıştır.
Muharebeler Baş'ıyor Diğer Taraftan Eritrede 41.000 Esir Alındı
Londra, 12 (A.A.) — Harbiye Nezaretinin tebliği:
Libya'da: Kuvvetlerimiz Tob-ruk'un garbında düşman kuvvetlerile temastadır.
Eritrede: Musavvanın zaptına kadar alınan esir adedi 41x000 dir. Bunun 1000 i subay, 14,000i italyan, 26,000 i de müstemleke askeridir.
Habeşistanda: Adisababa'dan hareket eden kuvvetlerimiz ricat etmekte olan düşmanı mütemadiyen hırpalamaktadır. Adis-ababada 500 esir alınmıştır.
Habeşistanda:
İtalyanlar İntikamdan    Zor Kurtarılıyor
Adisababa, 12 (A.A.) — Reuter ajansının hususî muhabiri bildiriyor:
Jngiı'.z ve İmparatorluk kuvvetleri Habeş vatanperverleri tarafından işgal edilen şehirlerin dışı nida kalan bütün mmtakalar-daki İtalyanlar yerlilerin intikam teşebbüslerine karşı kendilerini müdafaa etmektedirler. Cenubî Afrika kuvvetlerine mensup zırhlı otomobiller Adisababa'ya   | 00
kilometre mesafede bulunan Am-bo'daki İtalyanları kurtarmağa gitmiş, paniğe uğrayan 140 kalyanı himayelerine alarak dönmüşlerdir. Bunlar arasında 9 kadın ve 6 çocuk vardır. Çocuklar esasen dolu bulunan zırhlı otomobil-lcıe konulmuştur. Erkekler 16 1-talyan kamyonuna yerleştirilmişlerdir. Bu kamyonlardan bir kaçı yolda bozufduğundan bunları terketırnek mecburiyeti hasıl ol-muftuT. O zaman italyanlar büyük bir korkuya kapılarak zırhlı otomobillere cebren binmek istemişlerdir. Mürettdbat tabancala-nil'e italyanları tehdit mecburiyetimde kalmıştır. Bazı yerlerde yerli halkın intikam tezahüratı arasından himaye edilerek geçirilen îtalvanlar ve zırhlı otomobiller nihayet- Adtsababa'ya varmışlardır. ;
Bir müfreze de Debra Ber-han'a girerek alelacele inşa edilmiş bir kalede yerliler tarafından
muhasara edilen ve ellerinde külliyetli mühimmat bulunan 400 1-talyanı kurtarmıştır.
İngilizler Adisababa'ya girdikten sonra şehrin her tarafı Habeş, Yunan, İngiliz ve müttefik devletlerin bayralklaTİle donatılmıştır. Şehre hâkim dağın tepesinde imparator Haile Selâsiye-nin bayrağı yükselmektedir. Habeşliler mes'ut çehrelerle bayrağı seyrediyorlar.
Mih
vercılere
Gc
ore
(Ba>ı 1 İncide)   > +
dumuzun kahramanlığının, kudretli müttefiklerimizin yardımının ve milletimizin maneviyatının sağlamlığının zaferi temin edeceğine ümidim kat'îdir.*
Yugoslav   Tebliği
Yugoslavyada bir mahal, 12  (A.
A.) 11 Nisan tarihli Yugoslav resmî tebliği:
Şimal bölgesinde, faik düşman, Dnrııvar yolu ile Savaya gelmiştir.
Daha garpta, Almanlar, mukavemetle karşılaşmadan Zagrebe girmişlerdir. Düşman müfrezeleri Kragu-jevaç'a doğru ilerlemişlerdir. Burası da İşgal edilmiştir.
Merkezi Sırbistanda, düşman ileri hareketine devam etmektedir.
Atina, 12 (A.A.) — Atina radyosunun blldirdlftlne göre. Üskübün şimali garbisinde şiddetli muharebe e-den Yugoslav kıtaları, Almanların Arnavutluk hududunda İtalyanlarla iltisak peyda etmesine mâni olmuştur.
Kolombiya Radyosuna
Nevyork, 12 (A.A.) — Reuter: Colombia radyosunun Yugoslavyada bir mahaldeki muhabirinin bildirdiğine göre, Bulgaristan hududundan hareketle orta Yugoslavya istikametinde ilerllyen Alman kuvvetleri Bel-gradın 60 mil cenubu şarkisinde kûln Krusevaç'da durdurulmuşlardır.
Ayni muhabire göre Üskübün cenubu garbisinde müthiş bir muharebe cereyan etmektedir. Bu mıntaka-daki Yugoslavlar, Arnavutluktaki 1-talyanlarla irtibatı temin için garba doğru sarkan büyük Alman kuvvetlerini durdurmağa uğraşmaktadırlar. ÜskÜp clvnrmdnki el bonbaîarı İle
Ingilterenin
İstilâsı Sonraya Bırakılmış
Londra. 12 (A.A.) — Nazı partisinin resmî yüksek şahsiyet leri Balkanlardaki vaziyetin kendilerini Büyük Britanyanm istilâ* için yenmiş olan p'lârtiarı tebdile mecbur ettiğini şimdi aşağı yukarı resmî bir surette açıkça bildirmektedirler. Roma radyosu bu istflâyı pek yakın olarak göstermişti. Ezcümle, bugün Berlinıden bildirildiğine göre, ancak İngihz ordusu Yunanistanda vc Afrika-da mağlûp edildikten sonradır ki Ingiltereye doğrudan doğruya taarruz meselesi yeniden tetkik cdî lebilecektir.
İngilizler
(Başı 1 İncide)
doğru ilerlemekte olan büyük bir o-tomobil kafilesi mitralyöz ateşine tutulmuştur. Kafilede büyük bir karma karışıklık husule gelmiş ve otomobillerden bir kısmr ateş almıştır.
Galıkos bölgesindeki münakalât ta bombardıman edilmiştir.
Dün havanın fenalığı devam etmesine rağmen tayyarelerimizden bir grup alçaktan uçarak Manastır 1U Perlepe arasındaki motorlu nakliye vasıtalarını ve tankları bombardıman etmiştir. İki tankın infilâk ettiği ve kamyonların ateş aldığı görülmüştür.
Bir çok düşman avcılartle karşılaşan başka bombardıman tayyarelerimiz Pollkastron'da mühim bir köprüyü havaya atmışlardır.
10 nisanda avcrlarrmızdan mürekkep bir grup evvelce bildirilen harekâttan başka olarak Manastırla Per lepe arasında nakliye kafilelerini bombardıman etmiştir. Kamyonların terkedildlği ve bir çoklarının çukur lara yuvarlandığı ve bir kısmının dp ateş aldığı görülmüştür. Ayni bölgede, diğer bir grup bir motorlu kolu bombardıman ederek beş tanl tahrip etmiş, 6 kamyona ateş vermiştir. Diğer kamyonlar arasmds da bombalar patlamıştır. Bir demir yoluna iki defa isabet kaydedilmiştir.
Bütün bu harekâttan iki tayyare, üslerine dönmemişse de bunlardan biri sağ salim batlarımıza -yfefrîrîş
tır.
Atina, 12 (A.A.) — Reuter ajansının hususi muhabiri bildiriyor:
İngiliz hava kuvvetleri, Yugoslav hududu civarında Yunan hattını yarmağa uğraşan Alman kıtalarına ağır zayiat verdiriyorlar.
îyi haber alan bir membadan öğrenildiğine göre. Almanlar cenubi Yugoslavyada Manastırı işgal ettikleri zaman alçaktan uçan İngUiz bom bardıman tayyareleri tank ve zırhlı otomobil kollarını tahrip etmişler ve bir çok askeri öldürmüşler veya yaralamışlardır.
Manastırın cenubunda Florina mm takasında münakalât şiddetle bombardıman edilmiştir. İngiliz tayyareleri Arnavutluk İstikametinde İler-üyen Alman kıtalarını da bombardıman etmişlerdir. :
İngiliz tayyarelerinin benzin veya yeni bomba almak üzere uğradıkları Yunan tayyare meydanlarında hummalı bir faaliyet vardır. Yunan avcı tayyareleri İngiliz tayyarelertyle iş birliği yaparak cephenin dağlık mın-takaları üzerinde mütemadiyen devriye gezmektedir.
Müttefik tayyareler Alman pike bombardıman tayyarelerine büyük zayiat verdirmekte ve durmadan Alman kıtaatını bombardıman ederek düşman kıtaatının bulundukları mev kiler hakkmda faydalı malûmat ge tirmektedirler.
Yağmura, sulu kara ve bulutlara rağmen İngiliz avcıları kabil olduğu kadar az bir irtifada pikeler yaparak Alman yürüyüş kollarına hücum etmektedirler. Bazan tayyare lerin kanadı kayalara çarpacak kadar az irtifalara İnilmektedir.
Yunan halkı sakinliğini muhafaza etmektedir. İngiliz hava kuvvetleri faaliyetinin halkın üzerinde mâ nevlyatı yükseltici bir âmil tesiri yaptığı aşikârdır.
80 Alman tankının tahrip edildiği söylenmektedir.
Nazilerin şiddetli bombardımanına rağmen, Yugoslavlar. İngiliz takviye kıtalarının geçmesini temin için Manastır civarında açık bir koridor bulundurmağa gayret etmektedirler.
Hâlen don dolayısile münakalât güçlükle yapılmaktadır.
Ayni muhabir, Yugoslavlarm ge Iccek Amerikan ve İngUiz yardımı na çok güvendiklerini ilâve etmektedir.
Diğer cihetten Yugoslav cenup ordusu Arnavutlukta ileri hareketi ne devam etmektedir. Tceyyüt et miyen bir habere göro, Yugoslavlaı
Arnavutlukta mühim bir liman olm

idlr.
10
On Yedi Maznunlu
Bir Dava
-
Kasım Suçunu İtiraf Etti Fakat 370 Metreyi Birden Çalmadığını Söyledi
Dün Sultanahmet birinci sulh ceza mahkemesinde 1 7 maznunlu bir davaya bakılmıştır. Suçluların bu kadar çok olması zaten pek ufak olan mahkeme salonunu doldurmuştur.
Bundan bir müddet evvel Sirkecide Yeni Sebat ambarında A. nadoluya sevkedihnek üzere bekleyen kolilerden parça parça mal çıkarıp çalan, ayni binadaki Şen izmir ambannın kantarcısı Kasım Demircan, bu malları ambarın kapalı bulunduğu pazar günleri eline bir endaze alıp seyyar satıcı gibi satan Kasım yapılan takip neticesinde yakalanmıştı. Kasımın, çalınma ma'lan Arnavut-köyde on bes kadına ve ıkı erke-
ğe sattığı testi t edilmiştir. Dün bu on beş kadın ve bir erkek ça-lırtmıs mal satın aldıklarından maznun olarak mahkeme huzuruna getirilmelerdir. Erkeklerden diğeri iddianameye göre Ar-navutköy komiser muavini Nihat Sözerdir.
Muhakeme esnasında suçlu Kasım suçunu itiraf etmiştir. Yalnız iddia edildiği gibi 370 liralık bir top kumaşın kendisi tarafından çalınmadığı. çünkü kendisinin topla değJI bir kaç metre kumaş çaldığını, bu işin kendi işi olmadığını söylemiştir.
Muhakeme komiser muavini Ni hat Sözerin mahkemeye celbi içm 19 nisan tarihine talik edilmiştir.
Anahtarı Eline Geçirince Kasada Ne Varsa Boşaltmış
Suçlunun Evinde Yapılan Araştırmada
Çaldığı Paralar Bulundu
iooÜan bir müddet evvel Fin-ncılara, baharat ve kimyevi maadeıcı tüccarı Raşit Sevilin mağazasında esrarengiz bir hırsızlık olmuştur.
Bir gün mağaza müdürü Nesim kasanın anahtarını kaybetmiş ve evde bıraktığı zehabına kapılarak hamal Hasımı evine göndermiştir. Hasım eve geldiği zaman i\eaımın haııne acıdığını söylemiş ve anahtarı bulmalarını rica etmiştir. Anahtar kaybolduktan ¦oma kasa ancak bir iki gün geçince başka bir anahtarla açılabilmiştir. Kasayı açan müdür içe-ı.de mevcut olan 955 iıra üe iki ırtının çalındığını görmüştür.
Hâdise zabıtaya haber verilmiş ve ikinci Şube derhal tahkikata başlamıştır.
Tahlyjkat ne t ic osind e ş üphe 1 e -
rin Hasmı üzerinde toplanması üzerine,  Tahtakalede    Kumrulu
Romanya İle İlgisi Olanların Dikkatine
Hariç iye V ekâllet ind e a   t«efel iğ
edilmiştir:
Romanyada ahiren neşredilen bir korarname mucibince, ecnebilerin Millî iktisat Nezaretinden verilmiş bir müsaade ormadıkça Komanyadaki emlâk, hukuk ve menafiine ait tasarruf muamelelerinde bulunamıyacakları; böyle bir müsaade istihsal edilmeksizin yapılacak tasarruf muameleleri ile normaf idare muameleleri ve bankalarda mevdu kıymetlere müteallik tasarruf muamelelinin hukukan batıl addedileceği; Ro-manyada rfcamet etmemekle beraber orada bu gibi emlâk, hukuk ve menafie malik bulunan ecnebilerin ise, Romanya arazisinde tedavüle çıkartılmış bulunan bilûmum tahvillerle nama muharrer olmıyan kıymetli senetleri hâmil Oldukları takdirde bun-iar hakkında nisan 1941 nihayetine kadar, Romanya sefareti ile konsolosluklarına bir beyanname vermekle mükellef oldukları; ayni mükellefiyetin bu gibi esham, tahvilât ve senetleri mevduat o-larak kabul etmiş bulunan bankalara da şamil olduğu Ankara-daki Romanya sefareti tarafından bildirilmiştir.
Keyfiyet alâkadar Türk vatandaşlarının ıttnaına vazoıunur.
VAT 7tvr-
13-4-941
handaki odasında araştırma yapılmış ve odada asılı eski bir elbisenin cebinde 140 lira bulunmuştur. Bunun üzerine şüpheler iüs'bütün artmış ve kasadan çalınan iki altının paralar arasınd^ bulunuşu suçluyu her şeyi iürat etmek mecburiyetinde bırakmıştır.
Haşim paraların  saklı  bulunduğu tavanarasından 45ü lira çı. karmış ve bakiye kalan 200 lira-I yı da ayni   mağazada   hamallık yapan Mustafaya    borç    olarak ı verdiğini söylemiştir.
Yapılan tahkikat neticesinde Haşimte Mustafanın yalnız para değil ayni zamanda dükkândan mal da çaldıkları anlaşılmıştır.
Zabıta bu karışık hırsızlığı 24 saat içerisinde meydana çıkarmak gibi bir çabukluk göstermiştir. Suçlular Adliyeye verilmişlerdir.
^ Beyaz Peynir Geldi ve Tevzi Edildi
•on günlerde Trakya, Bursa ve ^.alıkesir havalisinden şehrimize -ülliyetli miktarda beyaz peynir gelmiş ve piyasaya tevzi edilmiştir. Bu •şlerle çok yakından alâkası olanların ifadelerine g^re yeni mahsul peynirlerin mahallerindekl bugünkü stok an, geçen yıl mahsulünün stok miktarlarına nazaran biraz eksik olmakla beraber imalâta devam edildiği takdirde bu noksanın ikmal edileceği ve hattâ mevsim sonunda geçen senekinden biraz daha fazla stok 'ar vücude getirileceği muhakkak görülmektedir. Ancak, bazı mandıra rahiplerinin bu yıl imalâtında sütlerden fazlaca krema çıkarmak gibi ailelerle bir kısım tam yağlı peynirlerin mutat vasıflarını bozmak su-retile ihtikâr yoluna sapmaları peynir tüccarlarının pek haklı olarak itirazlarını mucip olmuştur. Bu TÜzden bazı imalcilerle tüccarlar a-rasmda fiyat üzerinde ihtilâflar zu-^ur eylemiş ve bu ihtilâflar piyasaya daha çok miktarda peynir   sevk
dilememesi neticesini vermiştir.
-o-
Bir Otobüs Bir Duvarı Yıktı
Dün   Eyüp - Keresteciler araş nida işUyen şoför Rasımin idaresindeki 75 numaralı otobüs bir Keresteci Ideposunun duvarına çarparak yıkmış trr.
Saat 12 de sefere çıkan otobüs Mürselpaşa caddesine geldiği zaman 278 numaralı deponun duvarına hızla çarpmıştır. Sademe neticesinde duvar yıkılmış ve otobüsün önü depodan içeriye girmiştir. Otobüsün i-I cindeki yolculara bir şey olmamış 1-
ı
se de otobüsün ön tarafı hasara uğramıştır. Suçlu şoför yakalanmıştır.
Bisküvicîlerin Un İhtiyacı Ve Dilekleri
Bisküviciler, bisküvi imaline yarayacak evsafta kendilerine un | temini için dün aralarında bir toplantı yapmışlar ve uzun konuşmalardan sonra, un ihtiyaçlarının doğrudan doğruya Ofisten tedarik edilmesi imkânlarını araş. tırmağı kararlaştırmışlardır. Bu hususu temin için de alâkadar makamlara müracaat etmek üzere aralarından bir heyet seçmişlerdir.
Bisküvi amitlerinin dilek ve noktai nazarları, Ofisten toplu o-rarak un almak ve bu unu aralarında taksim suretile mutavassıtlardan kurtulmaktır. Fakat, bıs-küvicilerden ufak sermayelerle iş yapanlar alınacak unun kendi a-
ralannda taksim ve tevzii şeklinin müsavat dairesinde yapılmasını istemekte ve ihtiyaç listelerinin bu müsavatı temin edecek tarzda tanzim edilmesi hususunda ısrar eylemektedirler.
o--
Mimar Prost'un Mukavelesi
Uzatılacak
Şehircilik mütehassısı Prostun mu kavelo müddetinin bitmesine pek az zaman kalmıştır. Halbuki, şehrimizin bazı semtlerine ait tafsilâtlı plân ların bir çoğu henüz tanzim ve ikmal edilmiş değildir. Bu ciheti gözö-nüne alan belediyemiz. Prostun bir müddet daha memlekette kalıp çalışmasını lüzumlu görmekte ve mukaveleyi temdit etmek fikrindedir. Belediye reisliği bu lüzumu Şehir Meclisine bildirmiş, mütehassısm bir müddet daha istihdamına karar verilmesini istemiştir. Meclis kararını bugünlerde verecektir.
Et Fiyatları Düşecek mi?
Et fiyatlarını tetkik etmekte olan Fiyat Murakabe Komisyonu, şehir civarında mevcut bulunan kasaplık hayvan miktarı hakkında vilâyetten bazı malûmat istemiştir. Komisyonun edindiği kanaate göre bugünkü perakende fiyatların biraz daha u-cuzlatılması imkânlarının mevcut olduğu anlaşılmakta ve önümüzdeki pazartesi günü yapılacak toplantıda bu hususun temin edileceği muhakkak addedilmektedir.
Alınan haberlere göre, İzmir, Bursa, Balıkesir havalisinde elyevm muhitlerinin ihtiyaçlarından çok fazla miktarda kasaplık hayvan sürüleri bulunduğu gibi iç Anadoludan bu havaliye getirilmek üzere yollarda da külliyetli miktarda kesim hayvanları bulunmaktadır. Binaenaleyh bu vaziyetin toptan ve perakende fiyatlarda birer miktar tenzilât icrasını İcap ettireceği kuvvetle ümit olunmaktadrr.
o
Tabanca İle Yaralamış
Muratlı, (Hususi) — Muratlının Aşagısırt köyünden Emin oğlu E-mlni ağır surette tabanca İle yaralayıp ve 330 lira parasmı aldıktan sonra firar eden Malkaralı Ahmet Tekirdağm Barbaros nahiyesinde yu kalanarak adliyeye teslim edilmiş ve tevkif edilmiştir.
İthalât ve İhracat İçin Bir Broşür Tanzim Ediliyor
Ticaret Vekaleti, ithalât ve ihracat birliklerinin kuruluşların-dartberi yaptıkları işlere dair bir broşür tabettirmek üzeredir. Bu hususta aıâkalı vilâyetlerden, bilhassa istanbul ve lzmirden malûmat istenilmiştir. Broşürün, harpten evvel ve sonraki yıllara ait olmak üzere dört senelik iktisadi ve ticarî vaziyetleri mukayeseli bir tarzda göstereceği öğrenilmiştir. Broşürün tanzimine memur edilecek heyette İstanbul ve İzmir ihracat birlikleri tarafından seçilecek birer mümessilin de bulundurulacağı söylenilmektedir.
o-
144 Kuruşluk Çiviyi 360 Kuruşa Satmış
Dün ihtikâr mahkemeleri başhyalı danberi altıncı yalancı şahit muhakeme esnasında tevkif edilmiştir.
Bundan bir müddet evvel nalbur Nlko Vaskalos oğlu adında bir dükkâncı Maarif Matbaasına 1-14 kuruşluk çiviyi 360 kuruşa sattığından ihtikâr suçu ile ikinci asliye mahkemesinde sevkedilmlş ve muhakemesine başlanmıştır.
Suçlu muhakeme esnasında:
— Ben 8 kiloluk paketlerle 2,5 kiloluk paketler hazırlamıştım. Maarif matbaasına 8 kiloluk olanlar gideceği yerde 2,5 kiloluklar gitmiştir, demiş ve şahit olarak ta çırağı Yor-giyi göstermiştir.
Yorgi de muhakeme esnasında ustasının müdafaasını teyit eder mahiyette ifade verdiğinden ve bu ifadesi diğer şahitlerin ifadelerine uymadığından şahadeti yalan telâkki edilerek muhakeme esnasında tevkif edilmiştir.
Halbuki suçlu Nlko, hakikatte satmış olduğu çiviler için fazla fiyat İstemiş ve hem de verdiği faturada kilo dercetmediği halde paket adedi göstermiştir.
Muhakeme, müdafaa şahitlerinin dinlenmesi için başka bir güne bırakılmıştır. Yalan yere şahadet eden Nlko hakkında da kanunî takibatın yapılmasına başlanmıştır.
Son günlerde ihtikâr vakalarında yalan yere şahit tedariki fazlalaşmıştır. Buna rağmen yalancı şahitler pek çabuk meydana çıkarılmaktadır.
o-
Temyizin Yeni Bir Kararı
Ankaradan bildirildiğine göre, tem yiz mahkemesi tevhidi içtihat umumi heyeti, terekenin iflâs kaidesine tevfikan borçlunun ölümü ile faizin munkali nlınıyacağı hakkında bir karar vermiştir.
Krağöz'ün Mezarının Etrafı Park Haline Konuldu
Haliç Vapur İdaresine Konulan Haciz
Haliç vapurları idaresinin Mü. nakalât Vekâleti tarafından idare edilmesi hususundaki hazırlıklara devam edilmektedir. Sabık idarenin borcundan doıayı vapurlarla bazı bınaıara konulan haczin kaıdırnması hakkında Münakalât Vekâletinin yaptığı teşebbüsler musibet neticeler vermiştir. Dahnıye Veîkâieti bu haczin huiam.masını b.r kaç gün ev. vel İstanbul Beıe.-.j ^sıne bildirmiştir, keyhyet Ştnj meclisinde görüşülmüş ve keyhyetın tetkılo kavanın encümenine havale edilmiştir. Meclis önümüzdeki toplantısında bu hususu nvüzakere edecek ve haczin kaldırılması ka- | rarını verecektir.
Bursa, (Vatan) — Çekirge yolunda eskiden Karngöztln mezarı diye anılan nokta, belediye tarafından gü zel bir şekle sokulmuş, etrafı bir park halino konulmuştur. Parkın ortasına Karagöz namına mütevazı bir Abide de yapılmaktadır.
* Koza Tarım Satış Kooperatifleri Birliği geçeu senek! rekoltenin elde rtttlği, kilo basına on beş kuruşu, kârı ortaklarına dağıtmağa başlamıştır. 1/iıiki. te yakında tevziat başlıyacnk ve bu, o havalideki tevziatın ilki olacaktır. Kooperatife ortak knydı muamelesi devam etmektedir. Ortak adedi on bine yaklaşmıştır.
* Demir ve Madeni Eşya İthalâtçıları tarafından getirtilip Uç tonu vilâyetimize tahsis edilen çiviler alâkadarlar tarafından beklenilmektedir Gerçi bu miktar az gibi görünmekte ise de, ahşap İnşaata müsaade edilmemekte olduğundan, bugünün İhtiyacını karşılıyacağı ümit edilmektedir.
* Uzunçarşıda bezzazlık yapan Davit Kohcn, metresi otuz kuruştan satılması icap eden kaput bezini köy lülere otuz yedi buçuk kuruşa satmak suretile ihtikâr yaptığından Murakabe komisyonunca mahkemeye verilmiştir.
Bursada Konferanslar
Bursa, (Hususi) — Bugünkü dünya ahvali karşısında Türkiyenin durumu mevzulu bir seri konferansa başlanmıştır. Bu konferanslar halk hatipleri tarafından verilmektedir ve ayni zamanda köklere de teşmil e-dilmlştir.
Bıçaklandığını İddia Etmiş
Emlnöntlnde Gedlkpaşada oturan Yervant İsminde birisi polise müracaat ederek çarşıda Çivlcilerde kuyumcu çıraklığı yapan Muharrem tarafından bıçaklandığını söylemiştir. Yapılan muayenesinde Yervan-tın sağ kolunun yaralandığı görülmüştür. Kendisi Cerrahpaşa hasta-hanesine kaldırılmış ve suçlu yakalanmıştır.
-o-¦-
Unu Yüzde üçten  Fazla Karla Satmışlar
Toprak Ofisin yüzde Uç kârla satmak şartilc börekçi ve perakendecilere un tevzii İşini kendilerine bıraktığı yarı toptancıların bir çuval unu 16 liraya sattıkları tesbit edilmiştir. Bu fiyat yüzde altıdan fazla bir kâr temin etmektedir. Fiyat Murakabe Bürosu bu satışları tesbit etmiş ve tahkikat evrakını Fiyat Murakabe Komisyonuna göndermiştir. Bu yolda satış tahakkuk edecek olursa yarı toptancılar müddeiumumiliğe verilecektir.
LDLMACA
/o  //
Soldan safta: 1 — îs - Akrtfcıa, 2 — Kısa zaman - Çok kara, 3 — Noksan. 4 — Bilgi İle, 5 — Damızlık koyun - Elektrik levazımatrndan. 6 — Kara parçası - Sayı - Zeybeğin büyüğü. 7 — Takma ad - Nota -Bir hayvan, 8 — Pus - Bir nevi kömür, 9 — Duvarcı âleti - Kısır, 10— Köylü pantalonu, 11 — Bir kazamız-Aleyhte söyleme.
Yukardan usağıyu: 1 — Bir resim tarzı, 2 — öğüdUlmüş hububat - E-vln taksimatından - Soda. 3 — Firari, 4 — Yaramazın zıddı - Sinirli,
5 — Uzun bir nehir, 6 — Aydınlatma vasıtalarından - Çapraşık, 7 — Suru öttürecek melftike - Yanmış kömür, 8 — Nota - Nikâh, 9 — Çocuk dilinde ay - Vücudun bir kısmı, 10 — Nota - Küçük - Nota, 11 — Yapabilirlik.
EVVELKİ BULMACANIN HALLİ Soldun sağa: 1 — Gülistan, 2 — Keten - Acemi, 3 — Lüfer . Isın, 1 — Mi - Kalbi, 5 — inme - Ari,
6 — Aç - Rakid, 7 — Dik . Fare -Ta, 8 — Ki - İmam - ît, 9 — Bey -Eri, 10 — İdame - Bay, 11 Şerit -Leke.
Yukardan uşuğıya: 1 — Miad -Fiş, 2 — Gelincik - De, 3 — Ütü -Kibar, 4 — Lef - Er - Emi, 5 — I-nek - Afiyet, 6 — Rakkam, 7 — Ta-trade, 8 — Acıbadem, 9 — Nesir -Ebe. 10 — Mi - İftlrak, 11 — Mine-Atlye.
Bursada Buğday Stoku
Bursa, (Hususi) — Alâkadar makamların Ticaret Vekâleti nezdlnde yaptıkları teşebbüsler neticesinde. Vekâlet, şehrin ihtiyaçlarına surfcdll-mek üzere ofisçe her ay 250 ton buğday ve 120 ton çavdar verilmesini emretmiştir.
Belediyemiz, şehrin âcil ihtiyaçlarını karşılamak üzere 1000 ton miktarında buğday stoku tesisine başlamıştır.
Yeni tip ekmeği Bursada da tatbik İçin 120 ton çavdar getirilerek tecrübelere başlanmıştır.
12 NbA.N U41
Kupanı}
Sterlin 5,22
Doıar 13^,40
İsviçre Frc.
Dra/ıml 0,ütf5
Peçeıa 12,*»
Dinar o.iuj.j
Yen 31,010
Kron BUM
i.-iı l.ıi ve Tahvil*t
DOKTOR-HİMYAGEB
-ÛvVJ) TAHSİN
İDRAR - KAN - KAZURAT
vesairenin tahinlerini *-apar. Di-varvolu ortasında Tel. 23334
KÜÇÜK  İLA
Okuyucu! arım iz arasmda
EN SERİ, EN EMİN EN UCUZ
vasıtadır. Airm, satım, kira işlerinde iş ve işçi içtn istifade ecUniz.
___Dr. İHSAN SAMİ
Gonokok Aşısı
Belsoğukluğu ve ihtilâtlanna karşı pek tesirli ve taze aşıdır. Dlvanyolu Sultanahmed türbesi
No. 113
İnhisarlar Umum Müdürlüğünden
<    iuki
Miktarı   Muhammen Be.   % 7,5 teminatı     Eksiltmenin
Lira K. Lira Kr    Şekil Günü Saati
Mühür kur. 1000 Kg. şunu
Şişe amb. 30000 Kg. kâğıdı
Çadır 15 Adet
15.000.00
1.185.00
Müteahhidi na-mına
1125,00
89.00
Pazarlık 16/4/941        14
Kapalı zarf
16/4/941 15 Açık ek.
16/4/941        16
1 — Şartname ve numuneleri mucibince yukarda cins ve miktarları yazılı 3 kalem malzeme hizalarında gösterilen usullerle satın alınacaktır.
2 — Muhammen bedelleri muvakkat teminatları, eksiltme gün ve saatleri hizalarında yazılıdır. ,
8 — Eksiltme tayin günlerde Kabataşta Levazım ve Mübayaat şu besindeki Alrm komisyonunda yapılacaktır.
4 — Şartnameler sözü geçen şubeden parasız alınabileceği gibi numuneler d© görülebilir.
5 — Kâğıt münakaşasına girecekler mühürlü teklif mektuplarını kanunî vesaikle yüzde 7,5 güvenme parası makbuzu veya banka teminat mektubunu ihtiva edecek kapalı zarflarını ihale günü eksiltme saatinden bir saat evveline kadar mezkûr komisyon başkanlığına makbuz mukabilinde vermeleri lâzımdır.
6 — Diğer eksiltmelere gireceklerin yüzde 7,5 güvenme paralarüd birlikte yukarda adı gecen komisyona müracaatları. (2584*
Devlet Demiryolları İlânları
h.
1933 Türk borcu I 18 60
1918 İstikrazı ûalüll 21 10
1938 lkramiyeli 19 bu
1933 İkramıyeli Ergaru 20 00
ıw34 bivaa - Ununun 19 Uo
İ.-ÖS       >           » 51
\b6$ Hazine Tahvilleri 61 gJ
1934      >          > 15 50
>         > 2*
1838      >         > 51 50
Anadolu Demiryolu Tahvili 40 30
Demiryolu Mümessil Senet F3 00
T. C. Merkez Bankası 107 50
Osmanlı Bankası 26 00
T. İş Bankası (Nama muhar.) 10 10
Aslan - Eskihisar Çimento Ş. 7 50
>         >    Müessis Hissesi 9 50
Şirketi Hayriye 26 00
Türk Altını (Reşat) 28 30
Türk Altrnı (Hamit) 27 40
Türk Altını küçük (Hamit) 27 25
Türk Altını küçük (Aziz) 26 40
Muhammen bedeli (400) lira olan 200 kilo kırmızı model verniği 30.4.941 çarşamba günü saat (11) on birde Haydarpaşada Gar binası dahilindeki komisyon tarafından pazarlıkla satın alınacaktır.
Bu işe girmek istiyenlerin (60) liralık kati teminat ve kanunun tayin ettiği vesaikle birlikte pazarlık günü saatine kadar komisyon müracaatları lâzımdır.
Bu tşe ait şartnameler komisyondan parasız olarak dağıtılmaktadır. (2901)
B0KT03
LGKH0R0N
Eminönü   Nimet   Abla  gişesi önündeki      muayenehanesinde her grün hastalan kabul eder Tel. 24131
DOKTOB
Ç İ P R U T
Cildiye ve Zühreviye Mütehassısı Beyoğlu Terli Mallar Pazarı  karşısında  Posta  sokağı ı<İnde Meymenet apartrmanı TeJ: 43353 ~
Türkiye CumlmrljdU
Ziraat Bankası
o:w:r»
Türk Uran
Kuruluş tarihi: 188&— Sermayesi: 10
frıbe ve ajana adedi: 260. vs ticari har nevi banka muatnâtaiof. Lrlktlrenlcre 28,000 Ura İkramiye veriyor
AA
•w
Ziraat Hanayımla kumbaralı ve ihbarsız tasarruf hesaplarında en U 60 Uran bulunanlara senede 4 defa çekilecek kur'a üe &şafı* aakı plâna göre ikramiye dağıtılacaktır. 4 astt 1,000 ttratak 4*000 Ura   || İl      000     »      2,003   » la      150     »      LW   s 100     »      4.000   *
LA Ti Hesaplarındaki paralar Ur »ene içinde fi OUşrnlyerüere ikramiye cıkt^ takdirdo % 20 fazlasUe verilecektir. ™  '      ¦•¦ede 4 defa. U mart, 11 haziran, U eylül, 11 Büinclk&oaoda çekilecektir.
Orauk X000 Ora »      4*00   >
s
İDARESİNİ BİIEN 1$ BANKASINDA
İKRAMİYEÜ    HESAP    AÇAR
T. IŞ BANKASI
Tasarruf Hesaplan
1941 İKRAMİYE PLÂNI
KEŞİDELER: 4 Şubat, 2 Mayıs, 1 A&ustos, 3 İkinclteşrin tarihlerinde yapılır.
1941 ikramiyeleri
1 adet 2000 liralık =2
3 >   1000    >     =3<
2 >    760    >
4 > 500 » 8   >     250     >
S5   >     100     > 80   >      60     > 300   >      20     »
ı:ı:ı.
ı:ı:ı
um
= 2( = 2000. = 35i = 41
= 6000.—
ııı
Abone Ücreti
Türkiye dahilinde:
Senelik   6 aylık   8 aylık   Aylık
1400 760 400 150 Kş. Hariç memleketler:
Senelik    0 aylık    3 aylık    Aylık
VATAN Gazetesi
tLAN FİYATLARI Kuruş
Başlık maktu olarak 150
1 İnci Sayfa Santimi 500
2   »      » » 350
S   »     a 300
4   »      v a 100
6   »      » a 75
6   »      » » 50
2700
1410      800 Ks.    yoktur
J
Şahit: ve Neşr'ya* MUdOril' ¦sjtfi VALMAJI ¦ Sasıldıfr fm VATAN MATBAASİ
789877