Başmuharriri:
Ahmet   Emin   YALMAN
VATANEM — Cağaloğlu, Molla Fenarl S. 32 Telefon: 24186 — Telgraf VATAN t*t.
14 NİSAN    1941 PAZARTESİ
'JT
Fiyatı: 5 Kuruş
SİYASI   SABAH   GAZETESİ
Yıl: I — Sayı: 231
Izmırde Ağaç Bayramı
tamir, 13 (A.A.) — Cumhuriyet koruluğunda ağaç bayramı yapılmıştır. Koruluk geniş bir saha ü-zerlnde vlieıırle getirilmektedir.. Hazırlanmış ilan çukura İlk ağacı vali dikmiş, bunu diğerleri takip eylemiştir. Rııgiinkü ağaç bayramında Cumhuriyet koruluğuna dikilen fidanlar arasında yUzleree çam fidanı var idi.
Cumhurreisimiz
ingiliz Büyük Elçisini Kabul Buyurdular
Ingüiz tayyarelerin in son derece şiddetli akınına maruz kalan
Kıcl m  gorunuşu
Bizde Berline Kiel'e Yapılan Basiret Tavsiye
Edsri
z
Küçük milletler neden Alman tecavüzü karşısında a-teşe atılır gibi silâha sarılıyorlar? Almanlar bunun cevabını kendi meşhur hürriyet şairlerinin eşsiz sayfalarında bulabilirler.
Yazan: Ahmet Emin YALMAN
erlinden gelen ve dünkü gazetelerde   çıkan    yarı
| resmî bir habere göre Alman gazeteleri, Ankaranm basiretinden, kiyasetinden, kanşma-
I mazlık siyasetine taraftar olduğundan, Türk menfaatlerinden başka bir membadan ilham al-
'mağı kabul etmediğinden bah sediyorlarmış.
Alman gazetelerinin bu hakikatleri ancak şimdi keşfetmelerinden dolayı hayret duyuyoruz. Çünkü Türkiye, bu bahsettikleri esaslardan hiç bir zaman ayrılmamıştır. Dünya kasırgası karşısında esaslı kararlar verirken, yalnız kendi var-lıgıaa ve istiklâline ait düşünceleri hareket noktası yapmış ve başkalarının kör bir âleti gi-
I bi hareket etmeğe hiçbir zaman razı olmamıştır. Türkiyenin ilk gündenberi tuttuğu milli siyaset, başka milletlere tecavüzde bulunmamak, fakat kendi tecavüze uğrarsa ne bahaya olursa olsun sonuna kadar vuruşmak yolundadır.
Biz geçen harpte Almanlarla beraber kan dökütük. çünkü karşımızda Çarlık Rusyanm müşterek tehdidi vardı.
Bugün onlarla yol arkadaşlığı etmiyoruz, çünkü onlar (Yeni nizam) adı altında bir istilâ harbine çıkmışlardır. Bütün milletleri hürriyet ve istiklâllerinden mahrum ederek kendi köleleri haline indirmiye ve bir
(Devamı: Sa. 5, SİL 3 te) *=*
Makineye Verirken
Churchill'in
Yugoslav Milletine Hıtab
I
Hava Akını
Başlıca üç Mıntaka Çok Zarar Gördü
Tersaneler, Kızaklar Atölyeler, Depolar Tahrip Edildi
Londra, 13 (A.A.) — Hava nezaretinin istihbarat dairesi bugün yapılan keşif neticesinde geçen pazartesi günü Kiel limanına karşı hava kuvvetleri tarafından yapılmış olan taarruzun vücude getirdiği büyük ha sarlarm şüpheye mahal bırakmaz bir surette tesbit edilmiş olduğunu indirmektedir. Bu deniz üssüne karşı yapılan taarruz şimdiye kadar Aî-manyada bulunan her hangi bir hedefe karşı yapılmış olan taarruzların hiç birinde kullanılmamış derecede mühim bir kuvvetle yapılarak daha evvelki hücumların tesirleri tes bit edilmiş olduğundan bu sefer gelen ve büyük itina ile tetkik ve tahlil olunan raporlar, münhasıraT. son ht&CUTnun eserlerini ortaya dökmiye hizmet etmiştir.
Taarruzdan en çok zarar gören ballıca Uç mıntakadır.
Deutsche Verke tersanesi, deniz cüzütamlarını ihtiva eden üstü kapalı tersaneye civar bölge ve limanın garp sahili.
Bahri tersanede zuhura gelen yancın pek büyük tahribat yapmıştır. Bftblh rıhtım tamamile yanmış, kabloların muayenesine tahsis edilmiş olan salonlar ciddi hasara uğramış ve hangarlarla atölyeler harap olmuş tur. Dok amelesinin ikamet etmekte olduğu balıkçılar mahallesinde evler yıkılarak tamamile tahrip edilmiş veya yanmış ve bir çok sokaklar (Devamı Sa. 5. SIL 4 te) X
Borkum Adası
Sovyet-Japon Bitaraflık Pakt
Moskovada mzalandı
Biri Harbe Maruz
Kalırsa Diğeri Bitaraf Kalacak
Mülakatta Hariciye Vekilimiz/^ Bulundu
B. Stalin de B. Matsuoka'yı Teşyi Edenler Arasında Bulundu
Moskova, 13 (A.A.) —Sovyetler Birliği ile Japonya arasında bir bîtaraflık (muahedesi alete, dıldiğine dair bugün öğleden sonra resmî bir tdbliğ neşredilmiştir. Tebliğde Mosloovada B. Molo-iofla B. Matsuoka arasında cereyan eden müzakerelerden sonra 13 nisanda Sovyetler Birliği ile Japonya arasında bir bitaraflık muahedesi ile Mongolistan cumhuriyetinin arazi bütünlüğüne karşılıklı olarak riayet edileceğini bildiren bir beyanname imza edil. diği bildrlmektedir.
B. Stalin ile Japonyanın Mos-(Devamı: Sa. 5. SU. 6 da) **
r-\
SundeyTimesm
ı
ir Başmakales
İngilterenin Ankara büyük elçisi Sir Knatchbull - Hugessen
Ankara. 13 (A.A.) — Reisicumhur İsmet İnönü, İngiliz Büyük Elçisi Sir Hughe Knatchbull - Hııgessen'i Çankaya köşklerinde kabul buyurmuşlar dır. Mülakatta Hariciye Vekili Şükrü Saraçoğlu da hazır bulunmuştur.
Alman - İtalyan Kuvvetleri Topruku Geçerek
Bardiaya Girdi
Sollum Civarında Ve Topruk'ta Muharebeler Oluyor
Kahire, 13 (A.A-) — Reuter ajansı bildiriyor:
İyi malûmat alan mahfillerde be-(Devamı Sa. 5, Sü. 7 de) *=
I "Manidar,, Bir
Vaziyet
I
' 'Kırmızı Yıldız „ın Yazısı Hangi Manaya Gelebilir
Belki de Sovyetlerin İngiltere, Türkiye
Ve Amerika île Sıkı Bir Anlaşması..
Londra, 13 (A.A.) —Sunday Times gazetesi 'baş makalesinde, Almanların Balkan işlerini süratle tasfiye ettikten sonra Mısır'ı istilâ ebmek ve İngiliz donanmasını Akdenizden dışarıya tardet-mek hususundaki ümitlerinin gün geçtikçe daha müşküllerle karşılaşmakta olduğunu kaydetmektedir.    ,
Ayni gazete, ıbundan soma ne. den çekinmek ve buna rağmen neden dolayı ümitsizliğe düzmemek icap ettiğini 'tahlil ederek şunları yazmaktadır:
«Yugoslavyanın her tarafında (Devamı: Sa. 5, Su. 4 te) =+
Darüşşalakanın 68 inci Yıldönümü Dün Kufland
ı
İNGİLİZ
Tayyarelerinin
Bir Baskınına Uğradı
Londra, 13/14 (Radyo S. 2,45) — Yugoslav milletine; Sırplar, Hırvatlar, Slovenler »İzlere selâmlarımı, takdirlerimi gönderiyorum. Zaferlnıi-
' ze emin olduğumuz kadar zaferinize de eminiz. Üstün bir düşmana karsı gösterdiğiniz mukavemetle    ecdadı-
• niza lâyık olduğunuzu isbat ediyorsunuz.
«Sırplar, Hırvatlar, Sk>vemVr în-I giltere de »İzin yanrnızda dövüşüyor. Arkanızda büyük demokrasi devleti Amerika var. Nihai zafer bizimdir.»
Londra. 13 (A.A.) — Ingüiz hava Nezareti istihbarat servisinin Bor-kırma yapılan hücum hakkında resmen bildirdiğine göre, evvelki   gün öğleden sonra bombardıman servislerine mensup Blenheim tayyareleri teşekkülleri, Borkum adasını gafil avlamışlardır.  Bombardıman tayyareleri Borkum üzerinde göründüğü zaman, adadaki kışlalarda deniz tay yareleri üssünde tam bîr sükûn htt-küm sürüyordu.   ...
Ada müdafilerinin İngiliz tayyarelerinin ada üzerinde bulunduğundan tamamile gafil oldukları sarih surette gözüküyordu. Ingrfliz tayyareleri, damları yalayacak derecede alçaktan uçmuşlar, hiç bir muhalefetle karşılaşmamnjlar ve bütün hom balarını tam isabetle atmışlardır. Bazı binalar tamamile tahrip edilmiş, bunlarm enkazı havalara kalkmış ve (Devamı: Sa. 5, SİL 5 te) /§/
Dun bu irfan ocağında kutlamaya iştirak edenler — Yazısı üçüncü sayfamızdadır
Fenerbahçe : 1 Beşiktaş : 1 Galatasaray : 3    ist. Spor : 1
Maçların Tafsilâtı 4 üncü Sayfamızdadır
J
Bugün Dünya Vaziyeti
* ?
* *
Ajans ve Radyo Gazetesine Göre Günün En
Mühim Hâdiseleri
Curoburrcislmiz İngiltere Büyük Elcisini kabul buyurdular. Sovyetler Birliği İle Japonya arasında beş sene müddetle bir bitaraflık muahedesi imzalandı. İmzadau sonra B. Stulln, Japon Hariciye Nazırını Tokyoya hareketinde teşyi etti.
Mihver kuvvetleri   Tobruk'u geçerek Bardlyayı işgal ettiler. Tob-ruk ve Sellom civarında muharebeler olmakladır. Almanlar Belgrada girdiler.
Yugoslavlar Morava nehrinin iki tarafmda mukavemet etmektedirler. Kaçanlk'e doğru yürüyorlar. Başvekil Slmovlç kumandanlara, müstakil hareket ermek emrini verdi.
Almanların işgal ettiklerini bildirdikleri Belgrad şehrnden
Meclîs  binası
Hükümetimizin eli bir deliği daha ka pattı.
Almanlar Belğrad'da
Şehire Önce
KüçükBirS.S. Müfrezesi Girdi
Almanlar Zagreb Civarıada 12000 Esir Almışlar
Berlin, 13 (A.A.) — Alman orduları başkumandanlığının 13 nisan tebliği:
General von Kleist'in kumandası altındaki Alman kıtaları cenuptan gelerek bu sabah erkenden Sırp hükümet merkezi olan Belgrad kalesine girmişlerdir. Daha 12 nisan öğleden sonra Alman S. S. tümenine mensup küçük bir müfreze şimalden hareketle Tunayı geçmiş ve Belgrada gederek Alman elçiliğine Alman bayrağını çekmişti.
Liubliyana havzasının tathiri çerçevesi İçinde Alman kıtaları Liubliyana şehrini işgal etmişlerdir. Alman kıtalar: plân mucibince ZagTeb mın-takaaında ileri yürüyüşlerine devam etmişlerdir. Karlovci civarında Alman kıtaları İtalyan kıtalarile birleşmişlerdir.
Şimdiye kadar alınan haberlere gö re Zagreb civarında alman esirlerin adedi İkisi ordu komutanı olmak U-zere 22 general. 300 subay ve 12 bin askerdir. Bundan başka kıtaatımız, düşmandan 100 top, 10 tayyare, bir çok cephane ve mahrukat depolan ve henüz miktarı tesbit edilemiyen piyade silâhları ve harp malzemesi ele geçirmişlerdir.
Macar kıtaları Dsijek'in şimalinde ve keza Tuna ile Theiss arasmda düşmanın hudut istihkâmlarını varmışlardır, tleri yürüyüşlerine devam (Devamı: Sa. 3. SU. 5 te) —
Harp Vaziyeti
Alman Haricîye   Nezareti Sözcüsü Diyor ki:
İstanbul Hakkında
Türk Hükümetince Alman Kararın
Almanya İle Hiçbir Alâkası Yoktur
Berlin, 13 (A.A.) — D. N. B bildiriyor:
Alman hariciye nezaretinin sözcüsü, 'bir yabancı gazeteci tarafından sorulan suale cevaben, İstanbul'un tahliyesine Türk hükümeti tarafından haklı bir sebeple karar verilmiş olduğunu bildirmiş ve bu tedbirin hiçbir suretle Almanya ile alâkası bulunmadığını ve binnetice Almanya-nın bundan endişe duymamakta olduğunu ilâve etmiştir.
YAZAN:
İhsan BORAN
(Emekli Kurmay Subay)
I) Libyâdd:
Amerika İngiltcrcye yardım 1-çln şimdiye kadar yalnız Atlas deniz yollarını kullanıyordu. Fukat, harp Balkanlarda bağlayınca yardım için Pasifik - Hint - Kızılde-nlz yolunu da kullanmıya başladı, bu İtibarla Süveyş kanalının ehem miyetl büsbütün arttı. Garp çölünde ilerllyen Alman - İtalyan motorlu birlikleri Blngazi ve Demeyi aldıktan sonra Tobruk garbına kadar ilerlediler. Bu kuvvetler, Mı. (Devamı: Sa. S, SU. 3 te) —
Bir Tekzip
Vrchy, 13 — Utartbuldaki Fransız baş konsolosluğunun orada ve civarda ikamet eden Fransızlara tahliye emri verdiğine ecnebi kaynaklardan bazı haberler çıkmaktadır.
Resmen beyan olnnduğun-a göre, Fransız konsoloshanesi tarafından bu yolda hiçbir talimat verilmemiştir.
Yugoslavlar
Kaçanik Üzerine Yürüyorlar
Kumandanlara Müstakil Hareket Etmeleri Emri verildi
Londra, 13 (A.A.) — Londraya gelen emin haberlere göre, bu sabah saat I 7 de şimali garbi Yugoslavyada vaziyet müphemdi. Yugoslavlar Morava ırmağının iki tarafında mukavemet ediyorlardı. Belgrad'dan 3ü kilometre kadar mesafede bulunan Topolo köyünde Alman zırhlı kuvvetlerile karşılaşılmıştır. Bv köty şimdi münferit bir vaziyette bulunmaktadır. Kragujevac Vt* Krusevac mıntakasında Yugoslavlar çok iyi dayanıyorlar ve Pro-
kupliji'yi geri almışlardır.
Cenubİ Sırbistanda    Almanlar Suha Reak'a kadar tardedilmiş-lerdir.    Yugoslav   kıtaları şimdi Kaçanik üzerine yürüyorlar. Al man radyosunun  General Simo-viç  tarafından  müstakil  hareket etmeleri için Yugoslav komutanlarına emir verilmiş olduğunu bildirmiştir. Bu komutanların böyl' hareket ettikleri ve bunlardan ba zırların    vazifelerini iyi yaparak dağ   yamaçlarında   kahra mancı dövüştükleri anlaşılıyor.
GÜNÜN SESİ
Bir Vicdan ve insaf Sesi
Yazan: REŞAT NURİ
Tas ajanlının dünkü gazetelerde çıkan tebliğinde Sovyet Hariciye Komiser ' «ııavlni VI-çenskl Yoldasın Macar gelirinin müracaatına verdiği cevap, bir mânevi idam hükmü glbldftru «Eğer, bu beyanatın hedcil Sovyet hükümetinin fikrini öğrennıekse Macaristunın bu hareketini kabul etmlyeceginl blldlrnıok mecburiye-
tindeyim. Sovyet hükümeti üzerinde bilhassa fena intiba hasıl eden nokta, Macarlstamn Yugoslavyaya bu memleketle ebedi dostluk paktını Imzuladıktan yalnız dört ay .sonra harbe başlamış olmasıdır.
Bizzat Macaristan felâkete düşerek parça parça olsa İdi, Macaris-tanın ne vaziyette olacağını anlamak zor bir şey değildir. Zira Ma-carlstanda da milli ekalliyetle' mevcuttur.»
(Şurasını not etmeden geçmlye-lim ki, Vlçlnskl yoldaş sözlerinin son kısmımla Macar elçisine ufak bir söz İltiması yapmıştır. Haki-katte Macaristan da parça parçadır; yarasının furkında olmıyan bir yaralıdır, hattâ başka*ınm Üzerine 1
(Lütfen sayfayı çevirini*^
V A T A M
-I-4_
14 . 4 - 941
M.
vşarog
- Büyük H kâye -
Yazan: Lrtuğıul Ştvktt
8
Kış gelince, «kaçakçılık vakala. •"i yüzde i>ir nimetine düşerdi. Avşaroğlu, bundan istifade etti. L^Uii kış geoeierini yerlilerle, *vdfi tavla, domino oynamakla, \ah omlara âşrk Garip ve Zaloğ-m Küöteâm hikâyelerini okumakla, .eh evlerde helva sohbeti yapmakla geçirdi.
Bir iki ay içersinde kendisine yerlilerden birçok ahpap edinmiş tı. Ve onlara kabu*l ettirmişti ki. Kend.si devletin kanunlarını tat-biKcbmekte olan zavallı bir insan dır.
Avşaroğlu, yerlilere hissettirmeden, lâf aralarında, kaçakçılık yapmamak suretile para kazanmanın kabil olduğunu anlattı. I îula işfierin'dcn bahsettti.
Uzun kı§ -geceleri patıdısız, gü rültüeüe geçerken Avşaroğlu da eski bir <£erebeği olan babasınr dan kalan bütün mallarını satmış iki 'bin altuvdan fazla para elde (etmişti.
Yerlilerin içinde en çok on yedi   kişiy«e   güveniyordu.  Bahara doğru bir gün bunları evinde top 'adı. yemek arasında fikrini an-»Utı ve dodi ki:
— Faraza, her biriniz senede
caç lira kazanıyorsunuz?
Yerlilerden biri cevap verdi:
*— Ben dokuz altm kazamıyorum.
— Ya, sen AWü?
— Aşağı yukarı ben de o kadar.
Avşaroğlu odanın bir köşesin-leki sandığını açtı. Avucuna bir. kaç ufak torba aldı.
— Çocuklar, dedi. Benim size
bir teklifim var. GeJecek seneki kazançlarınızı, birer altın da faz laaüe şimdiden vereceğim. Yalnız tarlalarınıza» bu sene, benim söyleştiklerimi, tohumîannı vere. ceğim adbzeleri ekeceksiniz, Herifini bana bırakın.
Küçük bir münakaşadan sonra, Avşaroğlu yerlileri ikna etltL
?
O sene, bu on yedi adam, tarlalarına, lahana, pırasa, patlıcan, fasulye vesaire ektiler.
Av$arogly, sabah erkenden bu on y«ii taTİayı dolaşıyor, tarlada çalışanlara yardım ediyor, Dicle kenarında yaptırdığı kanallarla tarlaları sulatıyordu.
Ayni  zamanda,  vilâyet mer-
, kezind'en attı çift hayvanla altı da yük arabası getirtmişti.
Avşaroğlunun plânı basitti. Vi lâyet ve mutasarrıflığın etrafında sebze (bostanları azdı.   Buraların
İhtiyacı, diğer, uzak vilâyetlerden temin edilivordü.
Halbuki, Avsaroğlunun kazası, vilâyete yakın oıduğu gibi a-razi -ayet münlbjtti. Dlfcİe, kazaya hayat veriyordu. Avşarog.u, i IX mahsulü vilâyete ve muıaoar rıflığa sevlkettiğı gün, bir çocuk gibi seviniyordu, buralarda temin ettiği adamalara küçük bir kâr ve-• .ek sebzeleri sattırıyordu, ^c-riştırttiği sebzeler, diğer vilâyetlerden «elen emsalinden daha nc fis ve daha ucuz olduğu için rekabet ~avet kolaylıkla temin e-dılmişti. Fakat kazanın yetiştirdiği sebzeler, vilâyet ve mutasar rıflığa kâfi gelmiyor, mütebakisi eski menbalardan ve daha pahalıya alınabiliyordu.
Kaçakçılıkla mücadelede katiyen hızını kaybetmemişti. Avşaroğlu, meyyiten istihsal edilen kaçakçıları, kazaya ffctirüyor, günlerce teşhir ettıriyodu. Sonra, a-
flelerine teslim etmeden, gizlice gömdürüyordu.
Sene sonund'a, on yedi yerli ortağile hesap başına oturdular ve ortakların her birine, on altışar altından fazla düştüğünü hay retle gördüler. Avşaroğlu. bu ilk neticeden son derece memnundu.
On yedi aile, âdeta bayram e-diyordu. Evlerine senelik ihtiyaç larını peşin parayla vilâyetten temin etmişlerdi. Çoluk çocuklarının üstleri başları düzelmişti. Seb_ zecilikte meleke sahibi olmuşlardı.
Kısa doğru, Avşaroğluna birkaç aile daha müracaat etti. Onlar da sebzecilik yapmak istiyorlar ve Avşaroğlundan yalnız tohum verrrfesini rica ediyorlardı.
?
Üç sene sonra, kazanın umumî manzarası tamamile değişmiş ti. TaTİalar, muntazam tarhlara bölünmüş, Diclenin estrafmda ka. nallar vücude getiriIjmLşJti.
Halkv çoluğu çocuğile, bu tehlikesiz ye çok kazançlı mesleğe sü I ûk ebm yâ e r d i.
Artrk evlerdeki mavzerler, yer Ierini çiftelere terketmişlerdi. Bunlar da geceleri tarlalarda nöbet bekliyenlerin ellerinde görülüyor, ve kurşun, dbmuz, kurt gibi yabani hayvanlara sıkılıyordu. Aşağı yukarı, her tarlanın bir akrabası vardı.
Bundan altı ay evvel yakalanan aon kaçakçı şu ifadeyi vermişti:
— Ne yapayım, param yoktu. Kimseye gidip, yardım dilenmeği kendime yediremedim. Kaçırdığım tütünleri satacak, bir araba
alarak sebzeciliğe başlıyacaktım.
(Arkası var)
Tütün Mıntakalarına Heyetler Gönderiliyor
Ticaret Vekâleti, müstahsiller elinde bukman tütün stoklarının mubayaa edilmesi kararını vermiş ve bu işe toprak mahsulleri ofisini memur etmiştir. Tütünlerimizin değer fiyatlarla satılmasını ve müstahsilin daha fazla menfaat görmesini temin edecek olan bu kararın tatbiki için. Vekâlet daha evvelce bir milyon lira tahsis etmiştir. Ofis pek yakında tütün mıntakalarına heyetler gönde rerek müstahsil elindeki fazla stok lan aatın almağa başlıyacak ve bu suretle tütün fiyatlarının düşmesi tehlikesine mâni olacaktır.
zorla atılmış bir ölüdür de demek yanlış değildir.)
Eski bir hükme göre elçiye zeval yoktur. Fakat mesuliyetsiz de olsa bir parça iz'an ve vicdan sahibi bir insan için bu işin bazan ne ateşten gömlek olduğunu gösterml-ye Mohkova Macar elçisinin bu vazifesinden daha güzel bir misal gösterilemez.
Senelerce bir komşu devin a-yakları altında ezilip çiğnenmek korkusile titremiş ve kâh ona kâh yardağına kavuk sallamak mecburiyetinde kalmış bir millet tasavvur edin. Hiçbir şey mukadder felâkete mâni olamıyor. Büyük elemi İçinde yalnız ve rahat bırakılmak tesellisi bile yok. İçi kan ağlarken mesut bir İnsan rolü oynamak ve gülmek mecburiyetinde... Fakat bu da ona kâfi görülmüyor. Bir kav ay evvel bir ebedi dostluk yeminini çlğnemeğef istiklâlini muhafaza için kefenini boynuna takarak ortaya atılmış bir yaralı komşuyu arkasından vurmağa sevke-dlllyor. Bir sene evvel Fransaya ya
Alıyoı
Sümerbank Yapağı Satın
r
Ticaret Vekâletinin işlenmemiş yapağı satın almağa karar verdiğini, cinslerine göre yapağılara ayrı ayrı fiyatlar tayin ettiğini evvelce yazmıştık, öğrendiğimize göre, Sümerbank kendi fabrikalarının ihtiyacı olan yapağıları tedarik etmek üzere faaliyete geçmiş ve yapağı mıntakalarına ve bilhassa Mersin ve Diyarbakır taraflarına mubayaa ekipleri gön dermiş bulunmaktadır. Alım işlerinde kabul olunacak Tolerans hadleri de birkaç güne kadar tayin edilecek ve alâkalılara bildirilecektir.
puan zulmü bu sene Yugoslavyaya tekrar etmek o kadar fecidir ki, bir BaşvekU bunu bir türlü havsalasına sığdınumyarak vazife başında beynini parçalıyor.
Evet elçiye zeval yoktur. Fakat, bir parça etle kemik ve ne mertebede olursa olsun bir parça duygudan İbaret bir insan için, güneş veya elektrik ışığı altında, bu davanın avukatlığını yapmak hangi zevalden daha az korkunçtur.
Dünya o hale gelmiştir ki, bütün iyi ve doğru bilinen şeylerin, bütün İnanılan mefhumların iflâsı karşı-sında İnsan bazan İnsanlıktan ümidini kesecek gibi oluyor. Fakat yine beklenmlycn bir zamanda gelen temiz bir vicdan ve mantık sesi - çok gecikmiş bile olsa - yeniden teselli ve kuvvet veriyor. Bahusus kl, bu ses bir ferdin değil, engin bir ruha sahip bir büyük milletin sesi olursa...
İşin nihayetinde bu kâbusun sonunu, bu seslerin yekûnu tayin e-decek değil midir?
REŞAT NUPJ
OIUNDIEN
eıüNE
Mı.
Dün Eminönü mıntakasında yapılar
ec
rübelerındf  ekipler çalışırlarken
Eminönü ve Usküdarda Pasif Korunma Tecrübeleri Muvaffakiyetle Yapıldı
Kasapların Kontrolü Devam
Ediyor
Belediye iktisat işleri müdürlüğü murakipleri tarafından kasap d ü klkân la r ı n/d a yapı 1 ma kta olan teftişler devam etmektedir. Bazı yerlerde bir kısım kasupların kıvırcık eti fiyatında yapılması icap eden tenzilâtı yapmadıkları görülmüş, keyfiyet belediye tarafın dan fiyat murakabe komisyonuna bildirilmiş ve komisyon kontrolörlerinin de teftişe iştiraki istenilmiştir.
Beyoğlunda İstiklâl caddesinde yapılan teftişler esnasında üç kasap dükkânında kıvırcık etinin seksen kuruşa satıldığı görülmüş ve dükkân sahipleri ihtikâr suçu ile Adliyeye verilmiştir. -o
Yalova Kaplıcalarında Tadilât
Yalova kaplıcalarının vaziyetini tetkik ve ihtiyaçlarını tesbit et mek üzere Yalovaya gitmiş olan
Belediye Emlâk, Fen ve yollar müdürlerinden müteşekkil bulunan heyet vazifesini bitirerek Is-tanbula dönmüştür. Evvelce lüzum gösterilen ve bu heyet tarafından teticik ve tensip olunan ta dilât çak kısa bir zamanda yapılacak ve kaplıcalar zamanında
umuma açılacaktır.
-o-
Leyleklerle Kartallar Arasında Yaman Bir Savaş
Bursa ile Abolyond ve Manyas taraflarından gelen haberlere nazaran bir kaç sene evvel olduğu gibi, bu sene de leylekler ile kartallar arasında bir muharebe başlamıştır. Çok kanlı olan ve iki taraftan da bir çok ölü ve yaralı bırakan bu yaman ea-v^ş Abolyond ve Manyas taraflarında başladıktan sonra, Bursa civarında Aglaşan, Dcmirtaş ve Silihtar köy lerl arasındaki sahaya İntikal etmiştir. Civar halkı, bu kanatlı mahlûkların havada çarpışmalarını büyük bir heyecan ve ibretle seyretmekte imişler. Leyleklerin Uludağ- istikametinden sürülerle geldikleri ve arkadaşlarının hücum saflarına girdikleri görülmekte imiş. Harp sahnesine yakın bulunan, köylere bir çok yaralı leylekler iltica etmekte ve mülteciler köylüler tarafından merhamet ve şefkatle kabul edilerek bes lenmekte ve yaraları tedavi edilmekte Imls.
Dün sabah Usküdarda pasif korunma ve paraşütçülere ıkarşı müdafaa denemeleri yapılmıştır. Saat ondu baslıyan denemeler on bin elli altı geçe nihayet bulmuştur.
Saat onda canavar düdükleri ile verilen alarm işaretleri üzerine, ÜsKÜdar kazası dahilinde bulunan yollardaki bütün nakliye vasıtaları ve »tramvaylar oldukla, rı yerde duTmuş ve o esnada Harem, Salacak ve Üsküdar iskelelerine yanaşan vapurlardan çıkan yolcular iskelelerde ahkonu.muş-tur. Sokaklarda bulunanlar evlerine kokmuşlar ve bilhassa deneme mıntakasında oturanlar sığınaklarına sokulmuşlardır.
O «ırada, mefruz düşman tayyarelerinin cenubu garbi istikametinden geldikleri, biraz sonra da tayyarelerin Beylerbeyinde Küplüce ve Çamlıca caddesi üze. rindeki evlere yangın bombaları attığı bildirildi, itfaiye ekipleri çok az bir zaman içinde bildirilen yerlere yetişti ve yangınları söndürdüler. Bu esnada IcaJiye taraflarına da yangın bombaları atıldığı ve sırasile Üsküdar iskele camü önündeki elektrik tellerinin tahrip edildiği, İmrahor eczaha-nesinin önün* oir tahrip bombası düşerek su i^rttıunu patlaVtıgı, Kumrulu mescitte, bir yangın çıktığı, Ahmediye caddesine bir zehirli gaz bombası atıldığı haberleri alındı. Alâkadar ekipler derhal harekete geçtiler, mahallerine yetiştiler ve on dakika zarfında tahrip edildiği farzolunan tellerle su borusu tamir edildi, yangınlar söndürüldü, zehirli yer. ler temizlendi, yaralılar ve bayılanlar kısmen oldukları yerde tedavi edildi ve kısmen de hastaha-nelere gönderildi.
Bir tahrip tanesi düştüğü farzolunan Tunusbağındaki 64 üncü ilk okuL». ankazı kaldırmağa vX yaralıları kurtarmağa memur edilen ekibin yedi dakikada hâdise mahalline yetiştiği memnunlukla görüldü. Numune hastahanesi önünde, Yenimahallede dört yol ağzında da tel tamiri ve zehirli gaz tecrübeleri muvaffakiyetle yapıldı.
Saat on biri beş geçe, Büyük Çamlıca tepesinin sarkındaki Tan-tavi çiftliği ile dağın etekleri arasındaki sahaya düşman tayyareleri tarafından paraşütçüler indirildiği farzedildi. O civarda tesis edilen kamplardaki mücadele e-kipleri derhal harekete geçtiler. Cok az bir zamanda muhtelif is-
tikametlerden jlerliyerek, para-şütçülcıi indikleri farzedılcn yerlerde esir ettiler.
Vali muavini Ahmet Kınık. Seferberlk müdürü Ekrem, Pasif korunmasından binbaşı Niyazi, Üsküdar jandarma kumandanı ve emniyet âmiri tecrübeleri takip ve tetkik etmişler, gördükleri intizam ve süratten dolayı alâkalı ekipleri ve idarecilerini takdir ve tebrik eylemişlerdir.
?
Dün öğleden sonra lstanbuida ikinci pasif korunma denemesi Eminönü kaymakamlığı dahilinde yapılmıştır. Saat üçü teş geçt alarm işereti verilmiş ve bu işaret üzerine halk sığınaklara iltica etmiştir. Alarm şar eti verildikten sonra her mıntakada pasif korunma ekipleri faaliyete geçmişlerdir. Vali muavini Ahmet Kınık ve Eminönü kaymakamı ekipleri teftiş etmişlerdir.
Saat üçü beş geçe Köprüye düşen mefruz bir tahrip bombasının ika ettiği mefruz zararları kapamak için köprüde bir ekip faaliyete geçmiştir. Şahinpaşa oteli I önünde mefruz bombanın lâğım. lan patlatması üzerine buradaki [ ekip de faaliyete geçmiştir. Bundan başka Sultanahmette çıkan mefruz kir yangın söndürülmüş ve Sultanahmet parkının kenarına düşen bir bombanın bıraktığı mefruz iperit gazı gaz temizleme ekibi tarafından evvelâ kireç sonra su ile temizlenmiştir.
Bundan baçka Eminönü kaymakamlığı dahilinde Sirkeci istasyonunda gaz ekrbl, Tıbbı Adlî »binasında vukuagelen çöküntü için üç ekip, Eminönünde Baht gişesi önünde tramvay teline ve rayına isabet eden mefruz bir bombanın tahribatını tamir etmek için -bir ekip, Kum'kapı istasyonunda demiryol köprüsünü tamir etmek için bir ekip, Kadırgadaki yangın ye 16 mart şehitlerindeki yangın söndürme için birer ekip faaliyete geçmişler ve verilen plân dahilinde çalışmışlardır.
-o-
On İki Kadın Biletçi Alındı
Üsküdar Halk ramvayları ida resi, yaptığı ilân üzerine müracaat eden kadınlardan, istenilen ev. saf ve martları haiz olduğunu gör. düğü on ikisini hizmete almıştır. Mem.eketİTnizde ilk defa olarak biletçilik yapacak olan bu kadınlar, (birkaç gün staj yaptıktan sonra, bilfiil işe başlıyacak ve servis lere çıkacaklardır.
Üniversitede İmtihan Güneri Tesbit Edildi
Üniversitede yapılan imtihan hazırlıkları bitmiş ve imtihan gün leri tamamıie taayyün etmiştir. Yapılan programlara göre, eleme imtihanları hukuk fakültesinde nisanın 24 ünde, İktisat fakültesinde de nisanın 25 ve 28 inde başlanacaktır.
Edebiyat ve Fen fakültelerinin umumi ruhiyat imtihanları nisanın on sekiiinde, pedagoji 21 ve 22 sinde, ruhiyat tecrübeleri 23 ve 24 ünde, yapılacaktır. Edebi yat fakültesinin pısikoloji ;ertifika sını verecek olanlar, 2, 3 mayısta imtihan edileceklerdir. Sos3ro-loji ve ahlâk sertifikası 5 ve 6 mayısta, umumî fiziyoloji ve mantık 8 mayısta, Kekst imtihanı 9 mayısta yapılacak, mayısın on ikinci ve on üçüncü günleri de felsefe tarihi sertifikasına tahsis olunacaktır.
Edebiyat fakültesinin yüksek ehliyet alacak olan üçüncü yıl dersleri talebesinin nazarî askerlik imtihanları 24 nisanda üniver site talim taburu bahçesinde yapılacaktır. Fen fakültesinin yüksek ehliyet alacak olan talebesinin askerlik imtihanları da nisa- I nın otuzu ile mayısın ikisinde ola-j çaktır.
Coğrafya kolunun birinci ve i-kinci sınıf yazılı imtihanları 23 ve 24 nisanda yapılacak, birinci sınıf imtihanları 5 mayısta bitmiş olacaktır. İkinci sınıf imtihanları da I I mayısta nihayetlenecektir. Geçen senenin mezun olmıyan tö lebesi için 14 mayısta bir imtihan hakkı verilecektir.
Güzel sanatler mektebinin kız talebelerinin askerlik dersleri imtihanları  3 mayısta yapılacaktır.
Yabancı diller enstitüsü profe. sörleri ayni zamanda Romanoloji enstitüsünde de ders verdikleri i-çin yabancı diller enstitüsü imtihanları 8 mayıstan sonra yapılacaktır. Edebiyat fakültesinin coğrafya kısmı ikinci sınıf talebe, sinin sözlü imtihanları da mayısta başhyacaktır.
İSTİKLAL SAVAŞIMIZDA SA-KARYADAN ı mi iki DÜNYA TARİHİNE HARİKALAR YAZAN ÇOCUK ve AN ASIDIR*
Çocufcu sevelim ve Yurt yavrularını koruyalım.
Nizameddin
Nazif in Mektupları
u hafta imzasının atılması nasılsa unutulmuş Şevket
ıvUcJo, «Hatta sonu notları» n-uu, Nizamcadın nazır'ın yaşı-yan ve yaşamıyan meşhurlara yazdığı mentuplaı»n çokluğun, dan alaylı bir üılıe bahsederek. «iNızameddtn Hazu'in kendisine mektup yazmadığı çok şükür Kimse kalmadı» diyor.
Şevket Kado haklıdır, fakat Nizameddin Nazif onun serzenişinden ziyade posta idaresinir şikâyetine müstehaktır. Doğrusu da, Nizamın gazeteleri posta kutusu haline getirirken biraz da posta idaresini düşünmesi ve hiç olmazsa meselâ napolyona vey* büyük Fredrike yazdığı bir mektubu gazeteye değil, postaya vermesi lâzımgelir.
Bunun dışında Şevket Radonun aklına getirmediği bir nokta daha var: Ya Nizameddin Nazif, mektuplarına aldığı bütün cevapları da neşre kalkarsa...
Ağız ve Dü Hikmet Feridun Es yeni bir şey bulmuş gibi Abraham Lincoln'un:
— Dünyada kullanılması en güç olan alet nedir bilir misiniz: Ağız!.. Lğer bu dehşetli komplike aleti iyi kullanırsanız dün. yanm en büyük istifadelerini edersiniz. Fena kullanırsanız dünyanın en büyük zararlarını görürsünüz.»
Demiş olduğunu hatırlıyor ve Lincoine hak veriyor.
A Hikmet Feriduncuğum, vaktile, tâ kadim Yunanistanda bir Esope vardı.
Bir gün efendisi Esope'e de di kî: «Bugün misafirlerim var. Öyle yemek hazırla ki dünyanın en iyi nesnesinden yapılmış olsun». Esope çarşıdan dil aldı vr bütün yemekleri dilden hazırladı. Efendisi buna hayret edinci dilin en makbul şey olduğuna bütün iyiliklerin ondan çıktığına ve saire ve saire,..
Ertesi gün efendisi Esope'e yine misafirleri bulunduğunu söyleyerek bu sefer de yemeğin dünyanın en fena nesnesinde* hazırlanmasını istedi. Esope yine dil aldı ve bütün yemekleri dilden hazırladı. Efendisi buna hayret edince dilin en mezmurr şey olduğunu, bütün fenalıkla rın ondan çıktığını ve saire ve saire...
Fransızlar, «bu semanın altında yeni bir şey yoktur» derler. Fakat kim bilir, belki de b'r gün başkası çıkacak, Esope'i de Lincoln'i de unutarak: «Hikmet Feridun şöyle demişti» diyecek! KÖR KADI
TA K V İM
14 NİSAN 941
PAZARTESt
AY: 4 - GÜN : 104 - Kasım: 158
RUMÎ: 1337 — NİSAN:        1
III, RI: 1360 — RebiUlevvel: 17
VAKİT ZEVALİ   EZANİ
GÜNEŞ 6,24        10,38
ÖĞLE: 13,15         5.29
İKİNDİ: 16,58         9,11
AKŞAM * 19,47        12,00
YATSI: 21,22          1.38
İMSAK: 4,38          8.52
— Şimdi beni dinleyiniz, Maksim. İşin 1-çlnden İyi bir şekilde sıyrıldınız. Buna ben de şaştım. Hattıl bu kadar kolaylıkla kurtulacağınızı muit etmiyordunuz ya.. Sizi bugün mahkeme esnasında orada gördüm. Siz de beni gördünüz, değil ml? Tam karar verileceği zaman karınızın da nasıl bayıldığını gördüm. Fakat bu mahkeme sizin fleyhi-nlze do olabilirdi. Talllulz yaver gitti, kazandınız. Fakat İşin asıl hakikat tarafına gelelim. Enayi hakimlere yalanı yutturdunuz bu muhakkak.. Fakat...
Maksim Favein »tutturmak İçin bir hareket yaptı. O hiç aldırmıyarak devam etti:
— Bir dakika daha müsaade ediniz. Henüz sözüm bitmedi. Sizin başınıza hiç de hoş olmıyan İşler açabilirim. Bunun farkında mısınız? Ben İsteseydim başınıza epey aksilikler çıkarabilirdim, hattâ yalnız aksilik değil, bela da kesilebilirdim.
Ocağın başındaki koltuğa oturdum. Koltuğun kenarlarını sun sıkı tutuyordum. Frank'da arkama geçti, durdu... Maksim kımıldanmıyordu. Fakat gözlerini Favell-den ayırmıyordu.
— Ya öyle ml? Ne gibi bir belü kesilebilirdiniz?
— Beni dinleyiniz, Maks: Zannedersem karınızla sizin aranızda hiç gizil bir şey yoktur. Görünüşte öyle gibi... FrankMa sizinle beraber... Onun İçin açıkça konuşabilirim: Rebeka ile aramızda ciddî bir münasebet vardı. Sevişiyorduk. Ben bunu hiç bir
zaman inkâr etmedim, şimdiden sonra da hiç edemem. Bu zamana kadar Robekanın koyda boğulduğuna ve cesedinin de bulunarak buraya getirildiğine inanmıştım sado ben değil, birçok enayiler de buna İnanmıştı. Çok üzüldüm, keder ettim. Fakat kendi kendime şöyle dedmı: «Tanı Rebekaya lâyık bir ölüm. Yaşadığı gibi mücadele ederek öldü.»
Bir de birkaç gün evvel gazetelerde gördüm: Bir dalgıç, Rcbekanın kotrasını denizin dibinde bulmuş. Kotranın kamarasında da bir ceset varmış. Bundan bir şey anlamadım. Rebeka kotraya kimi almıştı? Merak etlim. Gelip burada civarda bir küçük otelde yerleştim. Mlsls Danvers ile konuştum. Kamaradaki cescdlıı Rebekaya alt olduğunu o söyledi. İlk buldukları o değilmiş, başka birinin ölüsü İmiş. Rebeka kamaraya bir şey almağa İnmiş de kapı kapanmış, içer de kalmış... Bugün mahkeme esnasında her şey tabii seyrini takip ediyordu. Fakat... O Mlster Tabb gelip de kotranın alt tarafında açılan deliklerden, vo emniyet muslukların-
dan filân bahsedince iş değişti...
Serseri herif, bu sözleri söyleyip sustu. Hepimizin yüzüne ayrı ayrı bakıyordu. Maksim ağır ağır şu cevabı verdi:
— Zannedfyormusunuz kl bu kadar uzun ve yorucu bir mahkemeden sonra oturup da sizinle ayni meseleleri münakaşa edeceğim. Mahkemede söylenen sözleri duydunuz. Hâkim bunlarla İktifa etti de siz niye etmiyorsunuz ?
— İntihar etti, diyorlar. Rebeka İntihar eder miydi? Bu onun yapacağı bir işe benziyor mu hiç? Bakınız, bende bir mektup var. Bunu sakladım. Çünkü bana yazmış olduğu son mektuptu. Size okuyacağını, her halde alâka ile dinlersiniz.
Cebinden bir kâğıt çıkardı. O ince ve yana doğru yatık yazıyı derhal tanıdım.
«Apartmanına telefon ettim. Cevap alamadım. Hemen Mandorlcy'o dönüyorum. Bu akşam deniz kenarındaki evde olacağım. Bu mektubumu alır almaz otomobile atla, ve gel. Geceyi orada geçireceğim, kapıyı da açık bırakacağını. Sana söyllyecek mühim
bir şey var. Hemen seni görmek istiyorum
Rebeka
Kâğıdı yine cebine koydu. Ve sözüne devamla:
— Bu mektuptaki sözler, intihara hazırlanan bir kadının lisanı mı? Eve döner dönmez bunu buldum. Rcbekanın Londraya gelmiş olduğunu v© beni aradığını anladım. Fakat aksilik şu kl eve sabaha karsı dönmüştüm. O gece bir yere davetli İdim, sabahın dördü idi. Londradan Manderley'e varmak için altı saatlik bir otomobil seyahati var. Ancak öğleye doğru varabilirdim. Ertesi günü telefon edip meseleyi anlatmak istedim. Öğleye doğru idi bana Rebekanm o gece denizde boğulmuş olduğunu söylediler.
Sustu. Maksime bakıyordu.   Hlg   kimse
bir tek söz söylemiyordu. Adam devam etti:
— Bu mektubu hakime göstermiş olsaydım işler biraz karışırdı ya.~
— O halde niçin göstermediniz?    '
— Sakin olunuz azizim, Maks. Telâş etmeyiniz. Ben slzo fenalık etmek istemiyorum. Bana hiç bir zamuıı dostluk göstermediniz, fakat bunu tabii görüyorum. Güzel karıları olan kocalar dalına kıskanç olurlar, dalma Otello rolü oynamak İsterler. Bu tabiî bîr haldir.    Bunlara   kızmam,    sadece
acırım. Fakat anlamadığını bir nokta var.
(Arkası var)
14 . 4 - 941
VATAN
I arp Vaziyeti
(Başı 1 incide) — ¦m İstilaya yetecek kadar büyük bir onlu değildir, ingiliz donanması bıınJurın italya ile denir İrtibatını devamlı   surette   keemlye muvaffak oldukça Libya - Mısır hudı^hından daha İleri atılamaz-lar. İngilizler Doğu Airikadan tak viye Kuvvetleri getirmeğe ve Alman* - İtalyan   ileri   hareketine karsı eiddî bir mukavemete başlamışlardır. Yalnız Süveyş kanalını ve bu kanaldan geçerek Ak-denîze geçen ticaret gemi kafilelerini Alman hava bombardımanlarına kuı-M himaye ve müdafaa nıüç kül olacaktır. Bu sebeple ingilizlere üç büyük İş düşüyor:
1 — Libya - Mısır hududunda mukavemet eden İngiliz kıtalarını Doğu Afrika kuvvetlerile süratle takviye etmek ve Alman - İtalyan birliklerinin takviyesine meydan vermeden mukabil taarruza geçmek»
2 — Asıl Üslerinden pek fazla u-vaklaçmış olan Alman - İtalyan motorlu birliklerin donanma İle deniz yolu irtibatını tamamile kes mek, bu surette ikmal ve takviyesine mâni olmak,
S — Balkanlardaki harbi beslemek İçin Süveyş kanalı üzerinde ve Karkf Akdenizde hava hakimiyeti tesis etmek, bu sayede kanal yoluna açık bulundurmak ve gemi kafilelerini himaye etmek mum kün olacaktır.
2) Yugoslav Cephelerinde:
Yugoslav orduları artık iyi hazırlanmış bir harekat planına göre harp etmeğe başladılar. Şimalde 8 inci ve 4 üncü ordular Sava nehri cenubuna çekiliyorlar.
Şarkta 5 İnci, 3 üncü ordularla 2 inci ordunun bazı kısımları (Nc-gotin - Krusevaç - Preçtlne - Per-zen hattını tutmuş ve Almanların Saray - Bosna umumî İstikametindeki taarruzlarını durdurmağa muvaffak olmuştur. Yugoslavlar, Üskübün şimal garbmda Kaçanik boğamda ve Rosova m in takasında Atanan taarruzuna kırdıktan »onra mukabil taarruza geçtiler. Bu taarruzu yeni kuvvetlerle beslemeğe ve l'sküp istikametinde 1-lerlemiye muvaffak olurlarsa» cenubi Yugoslavyada bulunan Alman ordusu fena vaziyete düşecektir. Fakat bu taarruzun iyi netice ver mesl için şimalde Belgrad - leni pazar ve yine Belgrad - Saray Bos na istikametlerinin şimalden cenuba doğru muhtemel Alman taarruzlarına karşı kuvvetle kapa -fi İması lâzımdır. Eğer bu fetika-metler kuvvetle tutulmazsa cenupta taarruz eden Yugoslav kuvvetlerinin gerisi İhata edilmiş o-lur. YugoRİavlan bir torba İçine düşürmemek için cenupta Yugoslav taarruzuna uğrayan Alman or duşu böyle bir maksat önünde belki de mahsus şarka çekilecek vc müşterek taarruz için şimaldeki Alman kuvvetlerinin garba u-zanan Morava vadisine varmasını bekllyerektlr. Vakit varken teşebbüsü elden bırakmamak lâzımdır.
5) Yunan Cephelerinde:
>_ . — -     - — -
Arnavutluk cephesinde İtalyan taarruzları süngü hücumlarlle tar-dedilmiştir. İtalyan taarruzlarının hedefi kuvveti tesblt etmek, yani Yunanlıların şarkta yeni tutulan mevzie kuvvet kaydırmalarına mâ nl olmaktır. Selanik garp sahili ile Ohrl gölü arasmdaki yeni mevziin asıl muharebe hattı henüz malûm değüdir. Fakat bu hat tın umumi olarak Sahil - Ollmp dağı şimal etekleri İnce Karasu vadisi - Florina cenuba - Prespa ve Ohri gölleri cenup sahilleri -Pogradeceden geçtiğini kabul edebiliriz.
Manastırdan inen Alman motorlu birlikleri Florina mıntakasında İngiliz - Yunan kuvvetlerile muharebeye tutuşmuştur. Büytlk bir ordu müdafaa maksadile yerleş -mi- bir orduya karşı bir İki gün içinde büyük bir taarruza glrlşe-mcz. Böyle büyük bir taarruzun keşif, hazrrlık, yaklaşma ve hücum safhaları vardır, bundan başka hakiki taarruz istikametini giz lemek ve kuvvet tesblt etmek I-çln cephenin diğer kısımlarında da ciddi taarruzlar yapılır. Bu sebeple Florina mıntakasmda başlryan muharebe, zayıf bir Alman yarmasının başlangıcı değildir. Böyle bir yarmayı mevziin sağ ve merkez mıntakalarından beklemek lâzrmdır, bu mıntakalarda sev-kulceyşi giriş istikametleri vardır. Ana vatanla biricik demiryol muva«ala*ı safc cenah gerisindedir. Dağ harbinde büyük vadiler en nıühün harekât İstikametleridir, bu itibarla İnce Karasu vadisi mühimdir. Sağ cenah ve merkezden yapılacak yarma taarruzlarının inkişafı halinde müdafaa mevzilerini garba doğru cenuptan kuşatmak vc gerisini kesmek imkânı vardır. Almanlar sevkuleeyş faydalarını tabiye zorluklarına feda etmezler, İnsan ve malzeme za-yiatrnı dünürümden harp ediyorlar. Bu noktalara daima ehemmiyet vermek lazımdır.
İHSAN BORAN
Atatürk Anıtı
Dünyanın En Güzel Anıtını Meksikada Gördüm
Meksika, Bütün San'at İşlerini Yerli Sanatkârlara Yaptırmağı Usul Edinmiştir
Büyük Türk Inkİlâ'bının ulu başarıcısı» ölmez Türk milletinin ebedî şefi, Türic büyüklüğünün asîl t/imsali Atatürk'e anıt yapılacak.
Gazetelerle, mimarlar ve heykel, tıraşlar müsabaîkaya çağırıldı. Bu müsabakaya yabancı san'afkâr-lar aa iştirak edebilecek. Müsabakaya yabancı sanatkârların iş. tiraki Türk sanatkârlarını şevk ve gayretlerinde millî izzeti nefsin doğurduğu yaratıcı bir azim de ilâve edecek. Müsabakayı bir Türk san'atkârının kazanacağına emin bulunuyorum. Çünkü Atatürk âbidesini yapabilmek için Atatürikü, Türk İnkılâbını anlamak lâzım. Bunu ise ancak damarlarında Türk kanı taşıyan, Türk İnkilâbını yaşayan, bu lâbın heyecanı göğsünde çarpan bir Türk san'atkârı anlayabilir. Türklüğün büyük yarınının man-zarasiyle gözleri parlayan, göğsü kabaran 'bir Turk aan'atkân bu anlayışı en iyti ifade edebilir.
Abide yapmak tahmin edersiniz ki, lâalettayin ıbir "bina veya heykel yapmaktan çok farklı bir içlbir. Abidte her şeyden evvel bir büyük manânın ifadesidir. Manâ gibi ifadenin de çok uzun bir istikbale şamil olması lâzımdır. Yani, neaiHerce sonra gelecek insanlar da â/bidenin ifade ettiği derin manâyı aıkmtıaızca aezebil-medi ve anlayalbirmelidir. Abide büyük bir hâdisenin; bir heykel, mimarî, resin* ve yazı terkibiyle ebediyete yazılmış toplu ve veciz bir k'ta'bıdrr. Bu kitapta hem ta-4ih vardır, hem telkin. İyi bir aba. denin en mühim vasfı telkin kıtidretirrin yüksek olmasıdır.
Bir âbidenin diğer mühim bir vaflfı da muhitine tam bir aherrk içinde intibak etmesidir. Abide bir muhitin merkezini teşkil eder. Etrafındaki ağaç, meydan, bahçe, bina gibi unsurlarla gayet iyi imtizaç etmesi ve ifade ettiği manânın büyüklüğüne göre bu muhite hakim olması lâzımdır.
Bütün bu bakımlardan çok muvaffakiyetti! zannettiğim bir âbideden bu münasebetle bah-setmrıek istiyo um. Meksikada gördüğüm bu âbide şimdiye kadar gördüğüm âbidelerin en muvaffak iyetLaidir, diyebilirim. A-bkfe gayet güzel bir gölgede bir ddanm üzerine yapılmıştır. Ada ufak bir ada olup, üzerindeki tabii düzlükle, âbidenin kaidesini tögkil ediyor. Abide bu düzlük üzerine inga edilmiş çok büyük bir heykeldir. Heykel, Meksika inkilâfbmın önderi olan Morelos-un sfctlleştirilmiş bir heykelidir. Modern san'at telâkkilerine göre yapılmış olan heykel sağ kolunu drnudi olarak kaldırmış vaziyettedir; üzerindeki bo\ pardesü kaideye kadar iner ve ayaklar gözükmez. Heykelin içi kamilen boktur.   Dönen   bir   merdivenle
yukarı kalkmış kolun ucuna kadar çıkılır. Bilek çevresine yapılmış pencerelerden etrafın bütün manzarası görülür.
Heykelin en güzel bir hususiyeti merdivenle çıkılırken görülen dıvarlara Meksika in'kalâbını anlatan resimler yapılmış olmasıdır. Doğumundan ölümüne kadar Morelos'un hayatına ait tabiî büyüklüğe yakın boyalı divar re. simlerryle bütün Meksika tarihi gösterilmiştir. Resimler ifade kudreti yüksek modern bir üslûpta gayet sıcak renklerle yapıl-mıhtır. Hemen hemen Meksikaya has diyebileceğim bu divar re-ftimciliği mektebi Meksikada halk terbiyesi sahasında geniş mikyasta kullanılır. Meksikanın birçok resmî binalarının divalları okuması yazması kıt vatandaşlara Meksika tatrithirvi, inkılâbını ve kültürünü kolayca öğretecek, tel. kin edecek resimlerle doludur. Bu suretle drvarlar boş kalacak yerde, büyük bir terbiye işine hizmet ediyor. Bu resimlerdeki yüksek ifade kudretini başka hiç bir yerde görmedim.
Meksika, parası devlet kesesinden çıkan bütün sanat işlerinde ve yapılarmda baştan aşağı yerli sanatkârlar ve işçiler kullanmağı usul edinmiştir. Bu sayededir ki Meksika bina ve âbideleri ileri Amerika tekniği ile Meksika kültürünü mezcetmekte çok muvaffak oluyor. Hükümetin bu usulü ve her yapıda bir millî   rüh bulunan atını   isteme ti
Meksikada millî sanatın inkişafında, büyük sanatkârların yetişmesin/de en mühim amil olmuştur.
Meksikadan çok daha eaki ve zengin bir tarihi, çok daha derin ve geniş bir kni'bürü, çok daha canlı ve manâlı bir inkilâbı olan Türkiye Ataltürk Abidesinin içinde ve dışında çok güzel san'at ifadeleri vücuda getirebilir.
İstibdatta doğan. Meşrutiyette yetişen. Cumhuriyeti kuran Mu», tafa Kemâl'in hayatı, "hasta adam,, adî verilen bir imparatorluğun enkazı altından Türk milletini dip diri kaldıran, "Türk mucizesi, adı verilen İstiklâl savaşı ile Türklüğü dünyada lâyık olduğu yere çıkaran, "Şark,, denince ilk akla gelen bir memlekette müstakbel garp medeniyetinin sıhhatli fidanını diken Atatürk'ün ömrü bütün beşeriyetin ömründekilerden» daha büyük ha. dizelerle, oluşlarla, hamlelerle doludur.
Atatürk Abidesi Türk Inkilâ-bının âbidesi olacaktır. Abideyi süsliyecek ve Türk lrikilâbım anlatacak levhalarda Türk İnkılâbım başaran iki Türk büyüğünün Atatürkle İnönünün, geçirdikleri en çetin ırrrtıhanlarda yan yana, baş başa nasıl çalıştıklarını göstererek Türk nesillerine tarihin en büyük ülkü arkadaşlığının misali, ve bu arkadaşlığın eşsiz başarıları anlatılabilecek, en değerli vatandaşlık dersi verilebilecektir.
Âbidenin güzel bir şekilde sızan bir ışıkla loşluk içinde nur-lanan bi# yerine Atatürk'ün gençliğe hitabesi yazılmalıdır.
Türklüğe çalma ilham ve heyecan menbaı olacak olan bu heybetli hitabenin Büyük Atanın ileriyi nacıl sezdiğim gösteren bazı parçalarını beraberce okuyalım.
cEy Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cüm huriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
Bir gün istiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşün,miyeceksinl.. İstik lâl ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dunyudj emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilir...
Ey Türk istikbalinin evlâdı!... Vazifen Türk İstiklâl ve cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki a-sîl kanda mevcuitJtur!»
Bu hitabı okuyup arud içen bir çok başlar ağaracak ve bu hitap bütün heyecan ve zindeliğiyle Türklüğü uyanrk ve tetik tutmak-ta devam edecektir.
Atam, sana and olsun, dün nasıl senin etrafında toplanarak Türklüğü kurtardıksa; bugün de öylece inönünün etrafında toplu olarak, icap ederse, Türklüğü yine kurtaracağız!
EDEBİ   ROMAN
Altmış Sekiz Senedir Tüten İrfan Ocağ
I
Dün Ananevi Fasulya Ve Pilâvlarını Büyük Küçük Hep Bir Arada Yiyen Darüşşaf akalıîar Altmış Sekiz Sene'ik Hatıraları Tazelediler
Arif Karagümrük Merhum Zeker'ıya Efendinin Meşhur Sopası İçin "A.iâh Ondan Razı Olsun, Yeri CennA Olsun!'„ Diye Bağırdı
Yazan: A. E. Y.
SİYASÎ İCMAL
Altmış sekiz aenedenberi tüten bir ocağıp sıcaklığı ile dün ruhum ısındı. Kökü, dalı, ananeleri, sayısız bağları olan ıbir müessesenin ne demek olduğunu çok yakından gördüm, duydum.
Düne kadar Darüşşafaka benim için ancak güzel bir isimdi. Utanarak söylüyorum: Buraya her nasılsa hiç yolum düşmemişti. Dün bu (kıymetli terbiye ocağının altmış sekizinci yıl dönümü merasimine gidince, 'başlı başına bir âlem 'keşfettim. Memleket hesabına (bir zenginlik, hissi duydum.
Başlarında Yusuf Ziya Paşa, Paris sefiri Esat Paşa, büyük inkılâpçı Süleyman Paşa olmak üzere kir çok kıymetli ve şefkatli adamlar altmış sekiz sene evvel «Cemiyeti tedrisiyei islâmiye» y: kurmuşlar, Süleyman Paşa işin okutma tarafını üzerine almış mektebe a*ker nizamı vermiş, Süleyman Paşa o zaman askerî mektepler nazırı olduğu için en ikti-darlı askeri muallimleri fahrî olarak »buraya -getirmiş, ders verdirmiş, öyle sağlam köklü bir ocak kurmuşlar 'ki a'kmış sekiz senedir zamanın türlü türlü kasırgaları bunu yıkamamış.
Halle Muhtaç Bir Muamma
Darüşşefaka memlekete Salih Zeki, İ9mail Safa, Ahmet Rasim, beynelmilel bir şöhret sahibi riyaziyeci Mebmet Emin, Ziraat Vekili Sabrı kıratında pek çok »kıymetli adamlar yetiştirmiştir. Umu. mî hayatta wmi geçen, hizmetleri görüden adamlasın mektep itiba-rile'bir istatistikle Yi yapılsa Darüş-şefatkanın en önce gittiğine şüphe yoktur. '
Umumî hayabta mevki ve şöhret kazanan Darüşşcfaikalıların çoğu buradan başka mektep de görmemişlerdir. Eski Darüşşefa-ka aekiz sene içimde yüksek riya. zryeyi memlekette her mektepten iyi öğretmek şartile nasıl âli mektep mezunu yetiştiriyordu? Arabi, farisî ve fransızcayı, fen derslerini neden her mektepten iyi öğretiyordu? Buradan yetişenler neden feragat aa'hibi, ciddî, çalrş-kan, gösterişten nefret eder adamlardır? Ben Maarif Vekâletinin yerinde olaam bu mevzuu adamakıllı inceletirdim. İşin içinde halle muhtaç bir muamma vardır.
Eskiden Darüşşefakanın tahsil müddeti elifbeden başlamak üzere iki «ene iptidaî, iki sene rüştî, iki «ene idadi ve ki sene âliden jbaretmiş. Bugün sekiz senede ancak orta mektep 'tahsili yapılıyor. Aleyhte olarak bu kadar büyük bir farkın sebebi, talebenin mev. cut imkânlara göre çokluğu ve usullerin fenalığı ise bu derde kalite bakımından esaslı çare ara-
TEFRİKA NO. 14'
Darüşşafaka yer yer gönüllerde titredi Bu ııanı sesim ufuklar Desteledi Yurdumun her yanından uzandı ona eller Çırpındı yetimlerin kalblerinde emeller Şetkat sızan göğsünde göz yaşları hep dindi babasız kalmış olan yavrular ona sindi Hıçkıran kalblerinde ümitleri solmuşken Sinesinde güldüler, gözleri yaş dolmuşken Bağrına atılanın kalbinde hasret vardı Bu tutuşan hicranı onun şefkati sardı Acısını içerek göğsü binbir yaranın
ile yarınını vatanın Bilmiyorum küçükken benim de ölmüş babam Büyütmeye çalışmış beni zavallı anam Sefaletle çalışmış açlığa göğüs germiş Iztıraplı günlerde göz yaşları dökermiş Günlerce beslediğim içimdeki hevesle Bir gün sormuştum ona kalbimden kopan sesle Anne baba hasreti her yanımı yakıyor Bu hicran ne acıymış göz yaşı akıtıyor Gönlüm kf perişandır sızlıyor için için Baba.derken gözlerim yaşlanıyor bu niçin? ÖLDU deyip hıçkırdı beni göğsünde sıktı Sanki bu söz içimde bir şeyi tutup yıktı Böyle acı hasretle hep yanarken içerim Büyüdüm okutacak yoktu kimsem bir yerim Ümitsizlik içinde mektep diye ağladım Okumak hevesini ben kalbime bağlardım İçimden dertli sesler yükselirken âfaka Kollarını uzattı bana Darüşşafaka Atıldım o kollara şefkatli yüzü gördüm Yaralı bu kalbime onun sesini ördüm Sinesine barınıp hicranımı uyuttum Onun nurlu yolunu sevinç yaşile tuttum Darüşşafaka benim bir velinimetimdir Her bayrına atılan boynu bükük yetimdiı Büyük âbidedir o şefkati eder temsil Ona sığınmaktadır babasız kalan nesil
Darüşşafaka son Afirfından
I. ESAT OZAN
Yazan: Muazzez Tahsin BERKAND
— Sus kızzm. Artık ağlama, yetişir. ÜzüIdUğUnü, hırpalandığını anlıyorum ama bunlar geçer yavrum. Yarın her şeyi unutursun. Kalk soyun, yatağına gir, biraz uyur, dinlenirsin. Yol yorgunluğu seni pek sarsmış. Belki do acıktın. Sana sıcak bir çorba getirtirim, burada içer sonra da uyumağa çalışınım.
Onun başını okşuyor, ellerini tutuyordu. KeZbanın hıçkırıkları yavaş yavaş durdu, Solgun dudakların çrrpırrması bitti, kırık sesilo bir şey ler anlatmak istedi. Fâzilo   Hanım
mâni oldu.
— Yemekten sonra seninle konuşuruz. Şimdi bir şey söyleme, gözlerini kapa, düşünmeden uyumağa çalış.
Müşfik vc mütehekkim tavırlarla onu teskine çalışırken ayni zamanda soyunmasına, yatağına girmeline yar dım ediyordu.
örtüsünü çenesinin altına sıkıştır diktan sonra bir defa daha Kczba-nın yanaklarını okşadı.
_ Şimdi ben yomeğo   iniyorum.
yavrum. Sen uslu uslu yatar, dinlenirsin. Birazdan kendi elimle sana çorbanı getireceğim. O vakto kadar sen göz yaşlarını kurutmağa çalış, olmaz mı?
VI
îstanbulda geçirdiği ilk geceyi Kczban ömrünün sonuna kadar unu-tamıyacaktı. Bu saatlerin müthiş a-cılığı içinde garip bir tatlılığı olmuştu. Vivetın müstehzi sözlerilc yaralanan kalbi Fâzile Hanımın dost elilo tedavi edilmiş vc göğsünde büyük bir şefkat kaynağı yaşatan bu yaşlı kızla anasını yeni kaybetmiş, doğduğu yerlerden uzaklara düşmüş olan bu kimsesiz çocuk a-rasmda sıkı bir muhabbet örgüsü örülmüştü.
Kezban büyük bir heyecan ve yor gunluktan sonra beyaz çarşaflar a-rasında dinlenirken yumuşak bir el alnını, saçlarını okşamış, sıcak bir ses ona tatlı sözler söylemişti:
— Sakın üzülme, sakın ağlama Kezban! Vivct şımarık bir kızdır, ne söylediğini bılmoz. Sen onun söz-
mak herhalde za'hme-te değer.
Darüşşefakada gördüğüm manzara 'benim üzerimde o kadar tesir bıraktı ki asıl bahse girişmez-den evvel sözü uzattım, durdum.
Dünkü Merasim
Şimdi dünkü merasime ait intibaları anlatayım:
Saat on buçukta merasime İstiklâl marşile başlandı. Sonra mezunlar cemiyeti reisi. Gümrük umumî müfettişliğinden emekli Vefik Palmir Darüşşefakanın nasıl kurulduğunu, ne demek oldu-
lerine ehemmiyet veriyormuş görü-nürsen daha çok şımarır, hırçınlığı artar. Hem ben sana bir şey söyü-yoyim mi? Vicdanın hareketlerinde biraz da kıskançlık var. Bir aydan beri, yani eniştem seni buraya getirt mege karar verdiği zamandan beri büsbütün değişti.
Babasının bir tanecik kızı olduğu için onun yalnız kendisini sevmesini, kendlsilo meşgul olmasını istiyor. Doğrusunu söylemek lazım gelirse kabahat daha ziyade onnesüe baba-sındadır. Onu fevkalâde şımarttılar. Henüz on beş yaşjnda olduğu halde ona büyük bir kız muamelesi ediyor lar. Hal böyle iken birdenbire ortaya sen çıktın. Eniştem, bir dostunun kızı sıfatile seninle yakından meşgul olmağa başladı. Senin oda takımını bizzat aldı, sana alt eşyalarla kendisi uğraştı. îşto onun bu hareketi, esasen kıskanç olan Vicdanın büsbütün hırçınlaşmasına bir vesile oldu.
Anlıyorsun ya çocuğum? Sakın kendini üzmo! Görüyorum ki sen zeki olduğun kadar içil bir kızsın. Vi-vetin evdeki mevkiini ve vaziyetini olduğu gibi kabul etmeğe çalışmalı, onun şımarıklıklarına ehemmiyet vermemelisin. Dediğimi yaparsan ra hat edersin, yoksa bu evdeki hayatın daim! bir azap olur.
Başka bir şoy daha var Kezban:
ğunu «amimî bir 'hitabe ile ortaya koydu.
72 sene evvel Darüşşefakanın bugünkü binasını yapmağa baş. lamışrar. Parasızlık yüzünden bina dört «ene sürmüş. Oruz bin altının mühim bir Ikıamı iane ile toplanmış. 1289 haziranında yetimlere, öksüzlere veya <p4k fakirlere mahsus olmak üzere »mektep açılmış.
15 Temmuz 1297 de ilk mezunlar yetişmiş bu sınıfın biı;nci-(Devamı: Sa. 6, Sü. 1 de)
Kabaran İştihalar
Yazan: M. K ZAL
acarlar,     Yugoslavlarla '
"bir dostluk muahedesi im.
za ettikten dört ay sonra, en kara günlerinde Yugoslavya üzerine arkadan saldırdılar, özürleri kabahatlerinden büyüktür: , Meğer o dostluk muahedesi Almanların tesiri altında yapılmış, maksat Yugoslavyayı rVJıhvere avlamakmı$. Uostruk iddiası ta. mamile yalancı imr...
Macar başvekili Teleki ı*te böyle sözler işitmemek, böyle • haller görememek için intihar etmiştir. Macar mîlleti mert bir milict olarak tanınmıştır. Onun | namına bu gibi hareketlerde bu- , lunanlar Macaristaron ştref ve namusuna ebedî bir leke sürüyorlar. Nitekim Macar sefirinin müracaatı üzerine Sovyet hariciye komiser muavini, bunu yüzüne karşı söylemiş, sefir de: «Peki, hükümetime biidu'irim» demiştir.
Dünkü gazetelerde Bulgar ajjnsntui da garip bir telgrafı vardı: Güya Yugoslavya t>-ılgarlan perişan bir halde imişler. Yugoslav askerleri kendilerini rahatsız ediyormuş. Bulgarista- , nın bu manzara karşısında kalbi parça parça oluyormuş, filân falan...
Görülüyor ki Macarların misali karşısında Buigarâtamm da iştihası pek fazla kabarmıştır. Bütün taahhütlere, bütün dostluklara, bütün barış teminatına rağmen bir şeyler yapmak için bahane arıyor ve ortalığı yokluyor.
Bulgaristan, Yugoslavlara karşı vakit vakit pek aa muamelelerde buhmrrmjtasr. Sonra da bunu unutturup iyi komşuluk ve bir Slav kardeşliği hissi uyandırmak için senelerce uğraş, mıştır.
Bulgarlar şunu hatırlamalıdırlar ki bugünün bir yarmı da var. dır. Bir komfiımm kara gününde yapılan bir tecavüzün bundan sonra ne bu Yugoslavya tarafından nede başka komşular tarafından unutulması ihtimali yoktur.
^^m
Köylüye Toprak Tevzii İçin
Hazırlık
Maliye Vekâleti, köylülere toprak tevzii kanununu tatbik için teçkil e-dilecek komisyonlara dahil olabilecek reia, aza ve fen memurlukları i-
çin yapılacak müracaatları yarın akşama kadar kabul edecektir. Bu vazifelere talip ezanların evrakları süratle tetkik edilecek ve alınacak elemanlarla teşkil edilecek komisyon lar hemen faaliyete geçirilecektir. Bu vazifelere lüzumu kadar istekli zuhur etmediği takdirde lAzım g:elen elemanların alınması için b^şkn bir ted bir düşünülecektir.
Komisyonlarda çalışacak kâfi derecede fen memuru btılunamryacağr muhakkak görüldüğünden bunların süratle yetiştirilmesi için tapu vc kadastro mektebinde lise mezunu o-lan taliplere mahsus bir kurs açılacaktır.
Vekâlet bu komisyonların bir an evvel teşekkülünü temin için başkaca tedbirler almakta ve komis -yonlara lüzumu olan mesafa âletlerini hazırlamaktadır. Bu komisyonların adedi, ihtiyacı karşılıyamadıgı takdirde tezyidi çareleri de araştırılacaktır.
Seni giydirmek, bir İstanbullu küçük hanrm yapmak lâzım. Bu bugünde olacak kadar kolay bir iş değilse do uzun boylu, ince ve biçimli olduğun için pek de güç olmayacaktır sanırım. Her halde el ele verip çalşacaftız, bu mühim işi de başaracağız. Sen ümitsizliğe kapılma. Ben seninle meşgul olmağa karar verdim yavrum. Kendini burada yalnız ve kimsesiz hissctmemcllsin. Ben senin ablan olacağım. Bunu İstiyor musun? İstiyorsun öyle mi? Peki, öyle ise gözlerini Bil ve biraz uyumağa çalış. Yarın sabah bir şeyin kalmaz, bütün bu geçenleri unutursun.
Evet, Îstanbulda geçirdiği ilk gecenin bu hatırası, her düşündükço Kezbanın kalbine bir sıcaklık, bir ra hatlık veriyordu.
O geco kendisi ne yapmıştı? Fa-ziloye neler söylemişti? Bunlar u-zak bir rüya gibi silik kalmışlardı. Ağladığını, ona öksüz kalbinin acılarını anlattığını, o akşam maruz kaldıjfı zalim muamelenin izzeti nef sl üzerinde açtığı yaradan bahsettiğini biliyordu. Ama neler söylemişti? Bunu tamamile hatırbyamı-yordu.
Fâzile Hanım müşfik sesile onu teskine muvaffak olmuştu:
— Uyu Kezban, uyu yavrum. Yarın sabah yine görüşeceğiz, odalarımız arasındaki kapıyı aralık bıraka-
cağım, bir şey istersen beni çağırırsın.
Kezban gözlerini açtığı zaman etrafına hayretle baktı.
— Neredeyim?
Yavaş yavaş hatırladı, kaşlarını çattı. Maddi bir ıstırap duyuyor gibiydi. Fakat perde aralarından içeri yo sızan güneş parçası birden bire kalbini ısıttı. Hemen yatağından fır ladı, pencereye koştu.
Dışarıda ağaçlar ve deniz, bol bir rşık içinde yıkanıyordu, ömründe ilk defa, oturduğu evden denizi seyreden Kezban, bu manzara karşısında gözlerinin kamaştığını hissetti.
— Ne güzel yerler!
Kendini okuduğu romanlardan birinin kahramanı zannediyordu. Etrafındaki fevkalâdeliklerin hakikat olması kabil değildi. Bu bahçe, bu çiçekler, bu ağaçlar bile onun Kas-tamonuda gördüklerine benzemiyordu, ya odası!
Yatağının kenarına oturdu, gözlerini kapadı, orasını düşündü: Tertemiz, tahta bir oda... Bir köşede annesinin evde dokuduğu bez çarşaflar} la örtülü bir yatak.. Bir tahta masaj üstünde birkaç kitap, bir petrol lâm bası.. Masanın yanında bir tahta iskemle.. Yerde bir keçe parçası.. Pen cerede yine muhacir bezinden perdeler... (Arkası var)
VATAN
14 . 4 - 941
Dantelâ Nasıl icat Edildi
Felemenkin rrveşlhur tüccarlarından «N&ola Foçer»,    »masasının -önünde,   rrvüHlhiş  yefcurüar  teşkil 'eden rakamiarı tetJkrk ile meşgul idi. Titrek ve tatlı bir ses:
— Sent Orsul gemisi batmış-Bu rivayet doğru mu Müsyü?...
Nikola  Foçer,   taaccupla  sordu:
— Bundan sana ne kızım?...
— Rica ederim, Müsyü... Genç kız bu sözü öyle hazin
bıı tavırla söyledi ki zengin tüc-.car  muleessır  olmaktan  kendini alam-adı.
Güzel kıza. geminin    fırtınaya tu'talanası ve bu sebepten gecık-!mesi ıhitLmaü olduğunu    söyledi. Ve bu gibi rivayetlere  inanmamak lâzım geldiğini ilâve etti.
Zavallı kızcağız, bu sözleri büyük bir dıkikatle dinliyordu. Ni-(İBOİfl Foçer sordu:
— Fakat sen, niçin bunu merak ediyorsun? Gemide ailenden
| biri mi var?...
— Haykcn nişanlımdır.
— Merak etime kızını, gemiden malûmat abr akmaz size bildiririm, isminiz, a-erresirviz?...
— ismim Mart Vengel, Rozer rıhtumırKİa, Tcrktür sokağında ika met ediyorum.
?
Mart, tüccarın yanından çıktıktan aonra rıhtımın bir köşesinde durdu. Halamların üzerine otur du. Elim şakağına dayadı. Derin derin düşünmeye başladı.
Sevgilisi Haçken'le seJuz ay evvel, rıhtımın bu kö^e-simie ayrılmışlardı. Mart, onu bu yolculuktan vazgeçirmek için pak çok uğraşmış, fakat muvaffak olama, misti. «Sent OrauJ> ka-ücarÖcen nişanlısı meotfrl saUıy ara/k:
— Allaha ıcraarladık! Yakında çöruşm^k üzere...
Diye haykınruçU.
?
Mart'la Haykcn birbirlerini ço cukluilotan boci seviyorlardı. Her ikisi de yetim bulundukları için brr yende büyümüşler, küçük ya$ ta birfcirlerıru tanırm^iarch. Hayken, gemicilere fceve* eHmiş, zekâsı savtesinde kaptan oimuçtu. Sdtiz •eacdtertben, ticareft âlemin de büyük bir şöhreti olan Foçer Lumpanyasmda çalışıyordu.
O jüne kadar ç>6k uzA aeferler de bırfurtmuş ve sarım et* dönmüştü.
kâr: derecede parra kazanmış tı. Artık gemicilikten vazgeçmek.
nişanlısı ile evlenip rahatına baic. m ak istiyordu. Faka<t, Nikola Foçer, mühim bir ticaret işi için, zeki kaptana bir defa d'a'ha Hindis-tana g*m esini teklif ve büyük bir
mükâfat  vadetmiflti.
Nişanlısını bundan vazgeçmesi
için çok İsrar eMİ. Fakat o:
— Bu son seyahatim olacak. Bıı daha gitmiyeceğim. Sana, gelirken eşaiz inciler, kıymetli elmaslar retııcccğ.ın...
Demiş ve fritaliştl Bu, zaval-| linin son seyahati oimuştu.
?
Zavallı kız! ağhyarak ev;nc d'ondü. Mahzun ve perişan idi. Nişanlısının onda tek bir yadigârı vardı.
İki ay evvel, Hmdısvandan gelen bir yoku, Hayken tarafından yazıJmış son mektubu    get-ırmiş-
Bu mektubun içinde, itina ile kurutulmuş zarrf bir yosun parça-sı vardı. Gemicileıin ^muhabbet timsali» olan bu yosun bir çiçekten daha güzeldi. Etrafı ince ince oyurmuj, iğne ile çiçekler islenmiş gibi görünüyordu Heyeti umumi-yesi kıymetli bir dantelâya benzi, yordu.
Mart, bu yosunu, beyaz yastığının üzerine iliştirmiçtL Güzel ktz! ŞeKrin en iyi bir dikişçi ve işlemecisi idi. Bütün kibar aileler, gelinlik ve suvarelik roplarmı ona yaptırıyorlardı.
(Geceleri bazan iğnem elinden düşüyordu, kumalı bir tarafa atıyor, yastığın üzerinddki yosuna bakarak ağlıyordu. Az sonra, göz yaşlartle uslanan bu yosun parçası arftık dağılıyor, toz haline geliyordu.
Mart, teeasürle dükündü. Bu ha tırayu ilânîhaye muhafaza için ha tırına bir çar© gekfi.
Yosun parçasını ipekli bir kumaş üzerine koydu, şeklini çiz?dL Sonra aynen işledi.
Sonra, zengin kadınlara yaptı, ğı roplara, harç olarak kullanıma, yı düşündü, başka örnekler çıkardı. Bunlarla süslediği roplar o ka dar rağbet görüyordu ki...
Şimdi görüp güzeHiğmc hayran oMuğumuz d a nke laların, seven bîr kalbin elîm hislerinden vücude geldiği, unutulmaz bir yadigâr Muhabbetin timsali olarak icat ve imat ecffkfiğîni ve bütün mâ-nâsîle dantefcyı a«kın tevlit ettiğini söylersek kim inanır?...
Bedi Gündüz
Millî Küme Maçları
Fenerbahçe Beşiktaşla 1-1 Berabere Kaldı, Galatasaray İstanbuîsporu 3 -1 Yendi
idamı istenilerek Mahkemeye gönderilen katilin muhakemesi
Suçlu İki Şişe Kırk Dokuzluk Rakıyı Çekince Kabadayılaşmış Ve Şile Yolunda Bir Sattcıyı Balta l!e Yaralamış
Geçen kânunuevvelin 22 inci pazar günü Şile civarında çak â-ctklı bir cinayet içlenmiytL Şileye bağlı Ulupeiit köyünde öteberi sattıktan sonra Darlrk köyüne gL den seyyar saıtıcılardan Mehmet oğlu Gürcü ismail adında biri, Uiupelit koyülülerinden on yedi, yaşlarında terzi Necat tarafından yolu kesilerek baha ile vurulup ağır surette yaralanmış ve kaldırıldığı Haydarpaşa Nürmıne has-tahanesinde, kendisinin parasına tamaen Necati tarafından vurulduğunu söyledikten sonra ötortüs-tü\
Türk ceza kanununun 450 inci maddesinin sekizinci fıkrasına gö re ida-m ceza»ı talebi ile mahkemeye scvkedilen terzi Necat in in mahkemesi birinci ağır ceza mahkemesinde yapılmıştır, ilk tah kikat esnasında işlediği cinayeti itiraf eden suçlu mahkemede:
O gün Uiupelit köyündeki bir düğünde iki şişe kırk dokuzluk ralkı içtikten sonra yolda giderken aralarında eskiden beri mev cul bir alacak meselesinden İs-mailin kavga çıkardığım, beygiri ni üzerine doğru sürerek bıçakla ve öldürmek, çıaksadı ile kendine hücum ettiğini ve bu sırada nef-
sini müdafaa için bakasile başın dan yaraladığım, söylemiştir.
Mahkdme şahitlerin dinlenilme si için mahkemeyi ba^ka bir güne bırakmadır.
Hîlekâr Bir Tüccarın Ruhsatnamesi  Elinden Alındı
Palamut ihracatmrn murakabesi hakkındaki nizamnameye muhali/ o-larak ihraç edeceği palamutların a-rasma a^agı kalitedo mal karıştırdığı anlaşılan Simon Bcneuya admda bir Musevi tUccarrnır^.4hracat ruhsatnamesi almmıştır. Simon, bundan sonra ihracat işleri yapamrya-caktır.
Mahlut Çay ve Kahvelere Etiket Konacak
İçlerinde mahlut kahve ve çay bulunan kapların üzerine muhteviyatlarının mahlut olduğunu bildiren birer etiket konulması hakkındaki kararın tatfbrkine yannk-ı pazartesi gününden itibaren baş* -.'nacaktır. Etiketsiz mahlut çay ve kahve satanlar hakkında kanu nî takibat yapılacak ve şiddetle cezalankhrılacalklardır.
nemasında
YarınAkşamSUMER5
STELLA DALLAS ve ATLAS EKSPRESİ
filmlerinde alkışlanan
BARBARA   STANVVYCK
HENRY FONDA ile beraber yarattığı
ZÜPPE KIZLAR
Fransızca sözlü büyük MONDEN ve Zabıta Filminin
kahramanı olacaktır.
Asri gene kızlar ve Aşıkları... Esrar ve ihtiras dolu bir film
Maziden Canlı Masallar
Istanbulda
Kaybolan Abı Hayatı Buldum
Dünkü Fenerbahçe - Beşikte-, ve  Galatasaray . Istanbubpor krr ıloçmalanndan bir en^t->nt*ne
Millî küme maçlarına dün, Şeref stadında yedi sekiz bini aşan bir seyirci kütlesi önünde devam edildi. Günün en mühim maçında Fenerbahçe - Beşiktaş berabere kaldılar. Galatasaray da îstanbulaporu 3 - 1 mağlûp etti.
Maçların tafsilâtına girmeden evvel bir nokta üstünde durmak isteriz.
Dün şahit olduğumuz bu hâdise, istanbul bölgesinde otori-tesizliğin en kuvvetli bir delili olarak gösterilebilir.
İstanbul bölgesi hakem komitesi Fenerbahçe - Beşiktaş maçına Adnan Akını, Galatasaray - Istanbulspor karşılaşmasına da Tank Ozerengini intihap etmiş ve ilân etmişti.
Dün îstanbulspor - Galatasaray maçının muayyen saati geldi. Beş dakika bekledik, görünen yok. On dakika bekledik yok, on beş dakika bekledik, yok. Yirmi, yirmi beş dakika bekledik yok. Sonra öğrendik ki, hakem gelmemiş. Komite başkanı bu işi Ahmet Ademe teklif etmiş, o da hastayım, demiş, gitmiş. Sağa baş vurmuşlar, sola baş vurmuşlar hakem bulunamamış. Nihayet bugüne kadar bövle mühim bir maç idare etmemiş birisini bulmuşlar ve ortaya çıkardılar. Kabahat hakemde değil. Yapabildiği kadar yaptı, fakat futbol sahası zaman zaman bir harp meydanına döndü.
Fenerbahçe - Beşiktaş maçında da ayni vaziyetle karşılaştık. Adnan Akın, üç gün evvel maçı idare edemiyecfiğini bildirdiği halde Futbol Ajanı, ha kem komitesi başkanı aldırma mış ve bir tedbir almak yoluna da gitmemiş ve tabiatile sahada da bir hakem derdidir başladı. Klüpler hüsnü niyet göstererek Samrh üzerinde mutabık kaldılar.
Bu vaziyetler İstanbul spo-rundaki otoritesizliğin ve lâubaliliğin bariz bir nümunesidir. Evvelâ vazifede arkadaşlık hâkim olmamalıdır. Hakemlerimiz ajanm otoritesizliğinden ve arkadaşlığından cesaret alarak böyle hâdiselerin doğmasına sebep oluyorlar.
Şu veya bu düşünce ile son dakikada hiçbir sebep yokken, herhangi bir m^zgret gösterenlere düdük vererek sahaya çıkarmak teşkilâtın otoritesizliği ni ortaya koymaktır.
Şunu da kabul etmelidir ki, kabahat hakemlerde değil, doğrudan doğruya bunların üzerinde otorite tesis eden ajanda ve hakem komitesindedir.
Dün günün en mühim maçında Fenerbahçe - Beşiktaş berabere kaldılar. Belki bir çok kimseler Beşiktaşlıların galibiyetini muhakkak gibi görüyordu. Fakat biz bunun tamamen aksini iddia etmekte idik. Şunu kabul etmelidir ki, Fenerbahçelilerin Beşiktaş karşısındaki 7 - 1 lik mağlûbiyeti tabiî bir netice değildi. Dünkü oyun o maçm gayri tabiî olduğunu ortaya koymuş oldu ve sırası gelmişken şunu da ilâve edelim ki, Beşiktaş takımı günden güne düşmektedir.
Fenerbahçeye gelince, dün ta kımlannda yaptığı tadilât ve kurdukları taktikle bilgili bir antrenörün nezareti altında çalışmanın ne demek olduğunu gösterdiler.
Maçın başından sonuna kadar hiç bir oyuncu vazifesini bir an olsun unutmadı ve her hangi oyuncu kendisine düşen oyuncuyu hatasız bir   şekilde
marke ederek kımıldanmasına bile imkân bırakmadılar. Bozulmuş ve yeni yeni düzelmiyc başlıyan bir takım için bundan daha iyi bir hareket olamazdı.
Takım teşkilâtında evvelâ cesaret lâzımdır. Bugün Fenerbahçe B takımında çok kıymetli oyuncular gözükmektedir.
Bunlardan herhangi birisini başta Beşiktaş olmak üzere bir takrma verirseniz derhal birinci takımda yer alabilirler. Fakat her nedense san lacivertliler bu noktada cesaret gösterememişlerdir.
Dün Fenerbahçe müdafaasında Zeyneli gördük. Bu hat san lacivertlilerin en zayıf tarafı ve kimi koysanız orada bulunanlar kadar oynıyabileceği mu -hakkak iken tecrübe etmek düşüncesine bile yanaşmadılar ve tabiatile bu hattı düzeltmek ve buraya yeni bir oyuncu bulmak kabil olmadı. Nihayet dün bu hatta Zeynele yer verdiler. Kurulan taktikle sol açığı mar ke etmesi icap eden bu genç oyuncu vazifesini hakkile yaptı. Besiktaşın entehlikeli oyuncusu Şükrüye tara bir buçuk saat göz açtrrmadı ve hiç şüphe yok ki, bu çocuk kAzanrlmış oldu. Eğer antrenör bu gencin üzerinde işliyecek olursa Fenerbah ce müdafaası bij yeri doldurabilecek bir oyuncu bulmuş demektir.
Günün en mühim maçından başlıvarak bu müsabakalann tafsilâtını vermive bashvalım:
FENERBAHÇE - BEŞİKTAŞ
Stadı dolduran binlerce meraklının alkışlan arasmda her iki takım sahada göründüler.
Hakem: Samîh Duransoy.
Beşiktaş taraftarlan 7 - 1 lik neticenin verdiği gururla maçı kazanacaklanndan emin bulunu yorlar. Fenerbahçelilerin mühim bir kısmı da korku içinde acaba bugün ne olacak diye mü tereddit bir'vaziyette düşünüyorlar.
Fenerbahçe takımında uzun zamandanberi hastalığı dolayı-sile sahada göremediğimiz Esat var. Takımdaki yerini almış bulunuyor. Müdafaada da genç lerden Zeynele yer verilmiş ve şu kadro ile ortada dizildiler.
Cihat — Zeynel, Lebib — Ömer , Esat, Fikret — Küçük Fikret, Naci, Naim, Niyazi, Rebii.
"Buna mukabil Beşiktaş takımı tam kadrosunu muhafaza e-diyor ve emektar Hüsnü de oynuyor. Kadro şu şekilde:
M. Ali —' Yavuz, Hüsnü — Rifat, Halil, Feyzi — Sabri, Hakkı, Şakir, Şeref, Şükrü.
Oyun başladı. Hücumlar karşılıklı oluyor. Fakat Beşiktaş, hücum hattı göz açamıyor. Hepsi marke edilmiş. Fenerbah çe muavin hattı ise hücum hattını mütemadiyen destekliyor. Sağ açık Küçük Fikretin her inişi, Beşiktaş müdafaası için tehlike oluyor.
Dakikalar ilerledikçe san lacivertlilerin daha şuurlu oynadıklarını ve oyuna hâkim olmak yolunu tuttuklanm görüyoruz. Nitekim bu arada iki gol fırsatı da kaçırdılar.
40 mcı dakikada soldan açılan bir Beşiktaş hücumunda top ortaya geldi ve kalenin ö-nü karıştı. Hatalı bir hareket penaltı cezasına sebep oldu. Hakkı bunu gole çevirdi.
Bu gol sarı lacivertlilere bir kamçı tesiri yaptı. Derhal Beşiktaş kalesine indi. Küçük Fik retin korner çizgisine kadar sürüklediği top, Naime geçti. Naimin   futbol   sahalarımızda
ender tesadüf edilir bir hareketi ile top, Mehmet Aliyi aştı ve Niyazi yetişerek ağlara taktı. Bu suretle beraberlik temin edildi ve devre de 1 - 1 berabere nihayetlendi.
îkinci devre baştan nihayete kadar canlı geçti ve taraftarları heyecandan bunalttı. San lacivertliler birinci devredeki gibi hareket ettiler ve Beşiktaş muhacim hattını felce uğrattılar. Hücum hattı muavin hattının yardımından istifade etmesini bilmiş olsaydı, bu maç kolaylıklı kazanılabilirdi. Re-biinin çekingen hareketleri. Niyazının daha henüz antrene olmamış bulunması gol kaydına mâni oluvordu.
Beşiktaş ta bu devrede tehlikeli hücumlar yaptı. Fakat gerek muavin ve müdafaanın iyi marke edişi ve gerekse Fenerbahçe takımının kurtarıcısı Cihadın müdahaleleri Beşiktaşlılara gol yapmak imkânını bırakmıyordu. Bu devrede her iki taraf ta gol kaydedemediler. Maç ta bu suretle 1 - 1 beraberlikle neticelendi.
Hakem Samîh. dünkü idare-sile buçîin için en iyi hakemimiz olduğunu göstermiş oldu ve ma çı bastan nihayete kadar hiçbir sızıltıya meydan vermeden tam bir bitaraflıkla idare etti.
GALATASARAY - İS. SPOR
Yanm saat süren bir teah-hurdan sonra her iki takım sahada göründüler. Tam kadrolarını muhafaza ediyorlar. Ta-rıgın hastalığını ileri sürerek gelmemesi ve Ahmet Ademin sahadan çıkıp gidişi Şazi Tez-canın bir günde üç maç idare etmekten mütevellit yorgulu-ğu bahane ile hakemliği kabul etmemesi üzerine iş Bülende düşmüş, pek çetin olacağı evvelden tahmin edilen maçm bitirilememek ve her hangi bir hâdise çıkması korkusu çok haklı olarak etrafta belirmişti, misti.
tik hücum Galatasarayda. Soldan indiler ve bariz bir penaltı oldu. Fakat hakem bunu vermedi. Kale önünde dolaşan top nihayet Salâhaddine geçti, ve sıkı bir şüt golle neticelendi. Bu suretle hakemin .penaltıyı vermemesine rağmen hak yerini bulmuş oldu.
Bunu Galatasarayın yaptığı ikinci gol takip etti. îstanbul-şporlular bundan sonra toparlandılar ve güzel bir oyun oynamağa başladılar. Oyun mü-tevazin bir şekil aldı. Dakikalar ilerledikçe de îstanbulsporun a-ğır bastığı görüldü. Nitekim bu arada bir de gol kaydettiler ve devre 2-1 Galatasarayın lehine neticelendi.
îkinci devre daha canlı geçti. Ve îstanbulspor daha güzel bir oyun çıkardı. Fakat gelen bir çok fırsatlardan istifade edemediler.
Hakemin fena idaresi, oyunu da bir aralık çığınndan çıkardı ve bir sertlik havası esmeğe başladı. Saha yukarda da kaydettiğimiz gibi bir harp meydanına döndü Kaçan müteaddit fırsatlardan sonra Galatasaraylılar bir de gol kaydettiler ve maç ta 3 - 1 san kırmızılılann galibiyeti ile neticelendi.
Kemal ONAN
HASILAT BİLANÇOSU
Dünkü müsabakada elde edilen hasılat 2052 lira idi. Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş klüplerimiz 327 şer lira aldılar, îstanbulsporun hissesine de 230 lira düştü.
İHc Adam oğlu ökJOgu gün-denberi insanlar hayatı ebedî-leştiıecek 'bir ilosir aradılar. Diri-ligip menşei olan suyun bir ebedilik ilâcı olacağına da inandılar. Abıhayatı araTnıya başladılar. (Hızır) aranan ebedilik suyunun 'bir scrrjboiü oldu. Abıhayat bu eeraıpilı. Ya-kla^ır gibi iken uza'klaş^yopdu. N-hay e t bu suyun «arzı sul-üma-t» da ye-cüc v« Tnecüc şeddinin arkasında olduğuna inandırılmak istendi. İlim ı^ğı arzı zulüm atı aydın-rûitı. Yecüc ve mecüc şeddi sanılan demir kapı vc Çin eedleri-nin arkalarında da bu zindelik ve eıbediiük suyu bulunamadı. Fakat Faüh Tkınci Sultan Meh-me t âo *h a y a 11 simi djicî Is t a rtb u I Üniversitesinin yerinde fculunan koyu ormanlığın içinde fculdu. Bübün eüki ve ana tarih kitapları Fatihin ^ibilıay a tından ittifakla bahsediyorlar. Fatih ve ondan sonraki bütâîn padişahlar bu; dünyanın err* iyi suyunu içtiler. Her saıbah kıiârcıbaşı ve dış saka başı toraıfmdam gönderilen altı memur Fatihin yeni âbnha-yat çaşrne>3İne gelirler. Su nazırının önMnde yirmişer okkalık srünvüş güğümlere su doyururlar ve ağızlarına kırmızı mumla muh üttJ eter e'k sa r ay a gö tü rür-lerdi.
Fatih İstanbulu aldıktan sonra, îchrın en hâkim nokitasınd<ı ve orman içinde bulunan Manastırın yerine bir saray yaptırılmasını erruetamini, inşaat H. 858 yılında otlandı ve dört senede ikmal edildi.
Fatih 'bir g^in mütehassıslara Istartbulun en iyi suyunu aordu. Bizanslı mütehassıslar grbi Türk kimyagerleri de sarayın yapılacağı sahadaki suyun en iyi su olduğunu söylediler. Fatih bu iddiayı tevsiic için bütün İstanbul sularını tahlil erttirdi. Tahlil şekli çok enteresandır. Fatih l^tanlbuJun büron sularından temiz Laplara ayni miktarda koydurdu. Bunlarm içme de beşer mâakaiJk pamutk rsl a t tirdi. Sonra bu pamıiklan çıkarttırdıktan ve kurutturduktan sonra terazilerde tarttırdı. Abıhayat çenesinin suyuna »laftılan pamuk hepsinden hafifti. Diget suların pçlerrndeflci ecıtefbi maddeler pamukların sıkletlerini arttırmıştı.
Evliya Çelebimiz Uanın havarilerinden Şemun tarafından bulunduğu için «Şemun suyu» adı da verilen bu membaı anlatırken der ki:
«Hâlâ ol çeçmei hivan eski sarayın şarka nazır kapısı önündedir. Bbü-lfeth sarayı atikten taşra icra edip bu aynihayatı bina eylemiştir.»
Kitapların katiyet ifade eden sözlerine göre bu; es4ti Harbiye nezaretinin ve belki de Beyazıt kulesinin yerinde ve yahut yakınlarında kayuıyan bir menx-badı. Sonra Harbiye nezaretinin Mercan kapısmın yanlarından sokağa çdcarılmış ve umumî bir çeşme halinde akıtılmıştı.
Şimdi bu civarda ne öyle bir çeşme ve ayazma, ne efe bir pınar vardır. Ben yedi senedenberi Istartbulun bu en güzel suyunu arryıordurm. Bizans imparatorlarının ve sonra da Osrman oğullan haneda-nının fevkalâde ehemmiyet verdikleri bu su tne olmuştu? Acaba bir zelzeleden sonra yerin çatlaklarına karışarak kayıp mı olmuştu?
Eski saray çok geniş bir sahayı iş^al ediyordu. Süleymarıiye camii ve ertrafındaki manzume, eski Ağafkapuı — Meşihat dairesi ve Askerî matlbaanm solundaki Sryavüş Paşa sarayı hep bu sarayın yarine yapılmıştı. Saray bir (taraftan da Taihfta'kalenin üstündeki şedde kadar uzanıyordu.
Mimar Sinan, Siileymaniye mabedinin derin temellerini açanken bir çok <su gözleri bulmuş ve bunları 'temellerin altına yaptığı hususî fmecralarfa drşarı-ya vermişti l^te abıhayatın da bu sırada yahut daha sonra mabedim açılan (temellerine sızmış olması ihtifali vardır. Evliya Çelebinin bu sudan görmüş gibi baT»eUiğirte göre çeşme Sülley-maniye mabedi yapıldıktan sonra da İstanbullulara soğuk ve berrak suyunu dağıtıtyordu. II. nci hicret asrından sonra bu çeşmeden thah«edilmemekstedİT. İstanbul   bundan «sonra belki de
bir zelzele  neticesinde  âıbıhaya tını kaybetmiştir.
Ben camilerimizi tetkik ederken bu abıhayatı buldum. Ş.md. Kerestecilerde  9ebzc  halinin  sağındaki   sergilerin   önünde denize KarıçmaK'tadır. Abıhayat son-I radan   Süleymaniye   'temellerinden ç.*an suya karışmış ve şım dj arsası serei yeri Oıan zeytinc-ler   mescidinin içindeki   çr^meye akmıştı.  [Yjesçit yandıktan sonra serserileşen su temiz ve billur bir I cereyan halinde denize karışmış-¦ tır. Keresteciler yanmadan evve. haJk bu sudan istifade ediyorlar dı. Şimdi de yazın sıcak günle rinde   sergiciler   testilerini denizin    içine     daldırarak    Fatihin , abıhayatını    çiyorlar.    Ben dün bu su-^-u verinde tekrar tetkik ettim.  Şimdi buraya  çpp  dökül-j mektedir.   Buma   rağmen  abıhayatın    bulanık    Haliç    suyunun
içinden bir cam berraklığile »kaynadığı görülüyor. Şimdi kıymetli Belediye reisimiz Dr. Lût-
fi Kırdara şöyle bir teklif yapıyorum:
Asırların dilinde destan olan abıhayatı    ben buldum.    Sız öt
tahlil ettiriniz.  Eğer    Fatihlerin,
Yavuzların ve Bizans imparatorlarının içtikleri su bu ise biz niçin istifade etmiyelim?
Kanunî zamanında Pîri reisin Baisra 'körfezinde bıra-ktrğı  donanmayı  Süveyşe  getirmiye me mur olan büyük Türk denizcisi Galatah    Şeydi Ali reis H. 96'
yılında Portekizlilerin ve şiddetli  fırtınaların    savleti karşısında donanmanın mühim bir kısmını kaybettikten  sonra   Hindin   Kü çerat sahillerine düşmüş ve döv' sene içinde Smd. Pencap,  Efga nistan, Maverayünnehir, Horasan Azerbaycan ve İrandan geçere* Istanbula gelmişti.    Bu uzun ve
hazin seyahatini de «Mira tül memalik»  isimli bir kitapla tc
bit ederek padişaha vermişti. İşte Şeydi Ali reis bu kkabmd. Bahreynde denizin dibinden çıkan çok tatlı ve soğuk bir sudan bahsediyor. Baıhreynlıier yazın ellerinde tulumlar olduğu halde denizin dibine inerler ve çrkaı-drkları berrak, tatlı ve buz g'b; suyu içerlerdi. Reisleri Murat Bey de bu sudan içermiş. Sevdi Ali reise de bu 6udan ikram edilmiştir. Bu şehir de adını «İki deniz* mânasına gelen «Bahreyn -den almıştır. Çünkü denizde ayni zamanda tatlı ve tuzlu su vardır. " "
Bizim Haliç de abıhayat karıştıktan sonra bir «Bahreyn^ olmuştur.
İbrahim Hakkı Konyalı
Yalova Hükümet Tabibi Hakkında Tahkikat Yapılıyor
Yalovanın çiftlik köyünde otu ran Hüseyin tarafımfan yapılan bir şikâyet üzerine Yalova hükû met tabibi hakkında tahkikat yapılmaktadır. Şikâyetin mevzuu şu-dur. Şikayetçi Hüseyin, hastalanan çocuğunu muayene ettirmek üzere tabibe götürdüigünü ve yap tıgı mükerrer müracaat ve ricala. ra rağmen sabahın saat dokuzun dan öğle vaktine kadar muayene hane kapısı önünde bekletildiğini ve hastanm muayene edilmi-yerek ansızın ölümüne sebebiyet verildiğini iddia etmektedir.
Zehir Kaçakçıları Sürülecek
Ankaradan alınan hususi haberlere göre esrar, morfin, kokain ve saire gibi uyuşturucu maddeleri izinsiz o-larak yurda sokanlarla bunları alıp satanlar ve imal edenler hakkında
ağır para ve hapis cezalarmdan başka sürgün cezası tatbiki hakkında bazı hükümler ilâvesi takarrür etmiştir. Bu hususta meclise bir lâyiha verilmiştir^ Lâyihada. Türk ceza kanununun 18 ve 403 üncü maddelerinin tadili İstenilmektedir.
Bursada Tek Tip Ekmek
Bursa, 12 iHususl) — Bugrün, vilâyet fiyat murakabe komisyonu, muhterem valimiz Refik Koraltanın riyasetinde toplanmış ve önümüzdeki salı gününden itibaren Bursada da tek tip ekmek imal edilmesine ve fiyatının 13 kuruş olmasına karar ve rilmiştir. Ekmek fiyatları birinci 16, ikinci 11,5 kuruş idi. Tek tip unun çuvalı da 11,05 liraya satılacaktır.
14 . 4 - 941
VATAN
5
J
'ER Dîye İC Ti HA i
hadi
CONGRE:
Utanbul öğretmenleri yardım cemiyetinin yıllık kongresi nisanın on sekizinci günü Eminönü . Ialkcvinde yapılacaktır. Öğretmen ve Maarif mensuplarından iki bin beş yüze yakın âzası bulu. nan cemiyetin bu kongresinde nizamname maddelerinden bazılarının, mensuplarla yeniden inti-sar t -iccekler lehine dcğiştirilme-t . : Li ecek mevzuların başın-c - okunacaktır.
GELENLER:
i\iaarıf Vekâleti tedris heyeti re.si Ankara dan Ist&nbula gelmiştir^ _     '   . £
MELÜPÜ ŞERİF;
Diyanet işleri reisi merhum Rıfat Börekçinin ruhuna ithaf füiimek üzere nisanın on sekizin, c: ^unû akşamı Ankarada Samanla azarında Musabey camiinde meviûdü nebevi okutturulacaktır.
EVLENENLER:
Kars mebusu Esat Özoguz'un cğ.u Divanı muhasebat müddeiu. mumî muavinlerinden Nebil öz-oguz ile emekli General Adil Türlkdoğanın kızı Melâhat Türk-doğan Ankarada evlenmişlerdir.
ÖLENLER:
Eski   Urfa mdbusu   Ali Fuat
Bucak, Ankara Numune hastaha-nesinde ölmüş, asrî mezarlığa gömülmüştür.
23 Nisan Gürbüz Çocuk Müsabakası
Şişli Çocuk Esirgeme Kurumundan:
23 Nisan çocuk bayramı müna-sebetile Şîfli Çocuk Esirgeme Ku. rumumuz hedıyelı gocuk eğlenceleri ve gürbüz çocuk müsabakası hazırlamıştır. Bu müsabakaya çocuklarım iştirak ettirmek isteyenlerin pazartesi ve perşembe günleri saat 1 I den I 3 c kadar Os-manbey Şair Nigâr sokak Kitapçı apartıman birinci katta Kurumumuza müracaatları rica olunur.
Üsküdar Halkevinden:
Evimiz Dil, Edebiyat kolu (Türk kahramanlığı) mevzuu ü-zerinde bir müsabaka açmıştır. Müsabakaya Şiirler, Hikâyeler, Piyesler ve Türk Kahramanlığını belirten her nevi yazı kabul edilmektedir.
Birinci, ikinci, üçüncülüğü kazanan yazı sahipleri^ neşir ve temsil haklarını Halkevine vermelerine mukabil kıymetli hediyeler kazanacaklardır.
Yazıların en geç 1 haziran 1941 pazar günü akşamına kadar Üsküdar Halkevi Dil. Edebiyat kolu başkanlığına göndermeleri lâzımdır.
eşhur Mahmut Saim Yine Sahnede
Tabiatin düzenci yarattığı ve Jolandırıcı yaşattığı bu açık gözü bütün istanbullular tanır. Yıllar-danberi İstanbul piyasasında nice gafil ve cahilleri ağına düşüren ve varlıklarını sömüren bu -bedbaht birkaç zaman evvel (Fenerbahçe . Galatasaray broşürü) adında bir yazıhane açmış, yurdun her tarafına dağıttığı reklâmlarla bir hayli para vurarak yüzlerce vatandaşın canını yakmıştı. Bu suçundan dolayı son günlerde asliye ikinci ceza ahkemesinde mevkuf en duruşması yapılıyordu. Kurnaz dolandırıcı on gün evvel bu işten de yakayı sıyırmış, mev-kufıyetten kurtulmuştu.
Bütün hayatı, alışmış kudurmuştan beterdir, sözünün doğru luğunu göstermek ile geçen Mahmut Saim ceza evinden çıkar çıkmaz, soluğu Galatada almış, İz-mirlioğlu hanında tuttuğu 21 numaralı odayı mükellef surette dö. «emiş dayamış, 'kalantor bir iş adamının yazıhanesi haline »koymuş. Bazı gazetelere:
«Üniversite telif müdürlüğünde münhal bulunan seyyar tahsildarlıklar için münasip miktarda memvr alınacaktır. Her türlü ver. gi ve teklifler ımüessesemize ait olmak üzere maaş kırk liradır.»
Amerika, Danimarka Sefirinin Geri Çağırılırlasın* Tanımıyor
NevyoTk, 13 (A-A.) — Amerika radyosunun Kopenhag dan alarak neşrettiği malûmata göre, Danimarka hariciye nezareti, Grocnland'ın Amerika himayesi altına konulmasına dair Vasing-ton'daki Danimarka elcisile. Birleşik Amerika hükümetleri arasında aktedilmiş olan itilâfın gay-ri mevcut addolunduğunu dün bildirmiştir.
Danimarka hariciye nezareti, avnı zamanda, elci de Kauff-man'ın geri çağrıldığını da tebliğ
etmiştir.
Amerika radyosu,   Vasington-
dan ha'ber aldığına göre elçi de Kauffmann''n beyanatta bulunarak tesir altında bulunan Danimarka hükümetinin emrine itaat etmek mi, voksa bunu gayri vand addetmek mi icap ettiği hakkında karar vermek 'hakkını Amerika hariciye nazırı B. Cordcll Hull'c bıraktığını söylemiştir.
Amerika hariciye nezareti ma-
İlânını yollıyarak muhteşem yazıhanesine kurulmuş ve kurduğu yeni ağına düşecek avları bek. lemiye koyulmuş.
Bu ilânın cazibesine tutulan gafiller, vadolunan maaşın tatlı hülyalarını kurarak birer birer yazıhaneye koşmuşlar. Kendisine müdür süsü veren bu usta dolandın. cıya baş vurmuşlar. Mahmut Saim, hakikî miktarının kaça baliğ olduğu henüz anlaşılamıyan bu müracaatlerden hepsinin de dileklerini kabul etmiş, ellerine birer sahte vesika ile 'birer de senet vererek mevhum birer tahsildarlığa tayin eylemiş, "Bu arada htfr birinden otuzar lira kefalet akçesi koparmak suretile ağına düşürdüğü bu gafilleri sömürmek fırsatını da tabiî kaçırmamış. Fakat, bu sinsi faaliyeti tâ iptidasından-beri takip ile yerinde bir müdaha. le fırsatı gözleyen zabıtamız, Mahmut Saime para kaptıranlardan Beyazıtta Emin'bey sokağın* da 44 numaralı evde erturan Fethi Bozoğiu ile Ferüköyünde Erge-nekon caddesinde 225 numaralı evde oturan Nejad Şimşek adlarındaki gençlerin şikâyetleri üzerine, kurulan bu iğfal yuvasını derhal bozmuş, dolandırıcının fo. yasını yüzüne vurmuştur.
Amerikadan 30 Gem>
Harp Levazımı Geliyor
Vaşington, 13 (A.A.) — U-mumryetle iyi haber alan mahfillere göre, Amerika Birleşik devletleri limanlarında son zamanlarda müsadere olunan 30 kadar Danimarka vapuru, Ingiltereye ve Kızıldeniz yolu ile Balkan memleketlerine harp levazımı gönderilmesinde kullanılacaktır.
Bu gemiler hemen yola çıkacaklardır. Halen Afrikanın şark sahili ile ticaret yapmakta olan Amerikan gemilerinden bir kısmının yolu uzatılacak ve bu suretle bu gemiler, Port-Said'in ce_ nubundaki Mısır limanlarına gidecektir.
afili, Almanların Danimarkada ulunmaları hususî bir vaziyet ihdas etmiş olduğu için Amerika Biri evi khükûmetl erinin, de Ka-uffmann ı Danimarka elçisi olarak tanımakta devam edeceklerini söylemektedirler.
Her Gün
On Satır
S. G. SAVCI
1
2
3
4
S
6
7
8
9
Dünyada Ski «mıf alim var: Bir kısım insanları haftalıklardan, felâketlerden kurtarıp daha fa/la yaşatmak ncvdasmda, bir kısmı da harplerde mümkün olduğa kadar fazla felâket doğurup kabil olduğu kadar çok İnsan öldürecek İratlar peşinde... Ne olar şu İki smıf el blrllfcl etseler de; Ya sırf birinci tarz icatlarla meşgul olarak Mı t mı insanları rahata erlştlrseler, yahat ta ı-ı. ikinci tarz Ihtiralarla bütün lııtmnlunn kökünü kazıyarak şu zavallı dünyayı rahata kavuşturmalar!.,
Voksa bugünün, bir tarafın: «Kurtarayım,,, öbür larufııı «Öldüreyim» gayretleri ue İnsanlara hayır ediyor, ne dünyaya....
Bizde Berline BasiretTavsiye
Ederiz
(Başı 1 İncide) *=*
Avrupa imparatorluğu, hattâ cihan imparatorluğu kurmıya yelteniyorlar.
Onların bu kadar iştîha ile gitmek istedikleri yollardan biz yeni kurtulduk, geldik. O taraflardan Almanlara haber verebiliriz. Bütün bir imparatorluk feda etmek bahasına çok olgun tec rübelere sahip olduk- Bize bukadar pahalıya mal olan dersleri Almanlara bedavasına bildirebiliriz.
Başka milletleri hürriyetlerinden mahrum ederek zincire vurmak ve onların başına za-brta memuru ve zindancı diye dikilmek, hiçbir milletin uzun müddet taşıyamıyacağı bir yüktür. Böyle bir yükü sırtına a-lan ve esir milletlerin nefretine maruz kalan millet, bütün güzel meziyetlerini kaybeder, terakkinin bütün yollarını kendi elile tıkar, başkalarını esir edeyim, derken, kendisi büvüklük rüyalarının ve debdebenin esiri olur, yıpranır, çürür, gider.
Bugün küçücük Yugoslavya, Alman kuvvetinin ne kadar kahir olduğunu ve kendi hazırlığının ve vasıtalarının azlığını bilmiyor muydu? Pek âlâ biliyordu. Bildiği halde kendini a-teşe atar gibi silâha sarılmıştır. Acaba niçin?
Kendinden sekiz defa büvük olan îtalyanın tecavüzünü defet mekle meşgul olan Yunanistan, Alman tehditlerine meydan o-kumaktan çekinmemiş, bile bile ölüme doğru koşmuştur. Bu da niçin?
Almanya, yeni bîr propaganda dîlile bu "Niçin,, le-re "İngiliz entrikası,, diye cevap veriyor. Aldanıyor, kendi kendini aldatıyor Çok cefa gören, gözleri dört a-çılan Balkan milletleri kimsenin entrikasına âlet olmazlar.
Almanlar, bu hâdiselerin hakikî cevabını anlamak isterlerse kendi edebiyat tarihlerini biraz karıştırsınlar, Napolyonun «Yeni Nizam» adlı istibdadından Alman milletini kurtarmak dakikası geldiği zaman Alman hürriyet şairlerinin hürriyet hasretile ne ahlar çektiklerini, ne sayhalar bastırdıklarını hele bir okusunlar. Hiçbir insan, hürriyet ve istiklâlin nimetlerini on dokuzuncu asrın başlarındaki Alman şairleri kadar asîl ve coşkun bir lisanla terennüm etmemiştir. Alman hürriyet ve kurtuluş edebiyatı, hürriyeti seven bütün milletler için en güzel ve asıl bir ilham membaı o-larak kalmıştır.
Almanlar bu nefîs sayfalan biraz kanştınrlarsa ne gibi çıkmazlara saptıklarını, milletlere ne kadar elem dağıttıklarını, hürriyeti seven bir millet için bu elemi çekmenin ölümü göze almaktan ne kadar ağır olduğunu pek kolay anlarlar.
Almanlar bizim kiyasetimizden, basiretimizden, kendi menfaatlerimizden başka ilham membaı kabul etmememizden hoşnut imişler. Teşekkür ederiz. Biz de kendilerinin ayni basiret ve kiyaseti gösterebilmelerini, Alman olmıyan milletlerin yeni nizam kılıcı karşısında duydukları tabiî hisleri anlamaca çalışmalarını isteriz. Bunu anlarlarsa onlar da hakikî Alman menfaatlerini bir ilham membaı haline koymak im kânına varırlar.
Berlin, nefret musluklarnıı hele biraz daha trkasın, Alman olmıyanlarm varlık hakkını tanısın, dünyanın bütün manzarası değişir, bütün dünya bu manasız, barbarca kör dövüşünden kurtulur,
Tekrar ediyoruz: Almanların gitmek istedikleri yollardan biz geldik, oralarını biliyoruz. Oraları en istidatlı, en canlı milletlere mezar olan yerlerdir. Biz safra ata ata canımızı dar kurtardık.  .
H ,
Telgraf, Telefon ve Ajans Haberleri
Donavan Diyor ki
Hitler Belki Bu Sene İçinde Mağlubiyete Sürüklenecektir
Londra, 13 (A.A.) — Şikagodan gazetelere çekilen bir telgrafa nazaran, Avrupada uzun bir seyahatten avdet etmiş olan Albay Donavan, dün Şikngoda bir nutuk söylemiş ve şöyle demiştir:
«Eğer harp ilânı bizim lehimize i-se, onu ilân etmeliyiz. Bütün dünyaya hükmetmek istiyen Alman efendisinin arabası çabuk koşmaktadır. Fakat harp kaybedilmemlştir. Hitler belki bu sene içerisinde mağlûbiyete sürüklenecektir. Almanyamn bugünkü kuvveti ne kadar fevkalâde görülüyorsa yıkılması da o derece tam ve âni olacaktır. Almanya askeri ve totaliter bir hükümettir ki, en zayıf noktasını kendi kuvveti teşkil eder. Çünkü Alman milletinde kendi ordusundan başka ne bir kuvvet, nc de bir ruh mevcut değildir.   .       1 r '
Kiel'e Yapılan Hava Akını
(Başı 1 incide) X
ağır hasara uğramıştır. Caddelerde bombaların patlayışından büyük delikler açılmış ve bir yol üzerinde bulunan evlerden iki tanesi müstesna olmak üzere üst tarafı tamamile yanmıştır.
Denizaltılann inşa edilmekte olduğu Deutsche Verkc'de husule gelen muazzam haşarat şu suretle telhis olunabilir:
İnşaat kızaklarının bir ucunda bulunan depo hasara uğramıştır. Kızak üzerinde İnşa edilmekte olan gemilere doğru vuruşlar elde edilmiştir. Büyük bir levazrm deposu yangınla kısmen harap olmuş ve muhtelif madenî mcvaddı ihtiva eden hangarlar tamamen yanmıştır. Kazanların bulunduğu büyük salon yıkılmış, bitişik bulunan büyük havuz çok zarar görmüş ve bu depoların içlerinde haşarat vukua getirilmiştir. Memurin daireleri, yalnız damı henüz Vıkıljjjamış olan merkezi kısrm müstesna ularak, hemen tamamen tan-rip edilmiştir. Bir tamirat atölyesi kısmen kömüre inkılâp etmiş, iki u-zun levazım ambarı tamamen yanmıştır.
İç liman ve inşaat havuzunda torpidolar deposunun damı ciddi surette hasara uğratılmış, ağlebi ihtimal yangınla iç tarafta da hasarlar husule getirilmiştir. Makine inşaat a-tölyelerinin büyük bir kısmı tahrip edilmiş ve geri kalan kısmının da damı yangınla ve gözle görünür bir surette harap olmuştur.
Almanya, insanlığın müşterek medenî hazinelerine düne kadar bu kadar yüksek kıymetler katan Almanya! Kendi hürriyet şartlarını oku, onlardan ilham ve İbret al! Karşına dikilen milletlerin
SundeyTimes'ın Başmakalesi
(Ba^ı 1 İncide) =+
Alman kuvvetleri, bilhassa Alman piyadesi Yugoslav ordusunun tahdidatına mâni olmağa çalışmak <medburiyetindedir.
«Almanların canını sıkacak diğer bir nokta da Rusların takındıkları vaziyettir. Bu vaziyet cn hafif mânası ile «manidar» telâkki olunabilir. Bu cümleden olarak Sovyet ordusunun neşir vasıtası olan «Kırmızı yıldız» gazetesi Sovyetlerin Simoviç hükümeti 'tarafından takip olunan haricî siyaseti iyi 'bir siyaset olarak telâkki ettiğini ve son hâdiselerin Alman, ya tarafından yapılan tecavüz sabahı imza edilmiş olan Sovyet -Yugoslav dostluk paktının mânasını kuvvetlendirdiğini yazmakta ve Rusların daima vaidlerini tutmuş olduklarını kaydetmektedir. Bu yazıdan fazla mâna çıkartmağa çalışmadan Rusların Yugos-lavları kabil olduğu kadar uzun müddet dayanmağa teşvik etmek, te oldukları sarih bir surette anlaşılabilir. Ayni zamanda bu yazılar belki de Churchill'in eon nutkundan mülhem olan Rusların İngiltere, Türkiye ve <belki de Birledik Amerika ile sıkı bir anlaşma ihtimalini iyi surette telâkki edecekleri ımânasına da gelebilir. Rusyanın daima büyük bir ihtiyatla hareket etmesine rağmen bu noktaya varmak için bazı teşebbüsler yapılacağına muhakkak nazarile bakılabilir.
halinden anla, muhakkak u-çurumlardan yalnız insanlığı değil, kendini de kurtar!
İş işten geçmek üzeredir! Ahmet Emin YALMAN
Japon
Başvekili
Amerika - Japonya Vaziyetinin Gittikçe FenataştığınıSöyliyor
Tokio, 13 (A.A.) — Domel ajansına göre, Japonya Başvekili Kono-ye, dün akşam gazetecilere beyanatta bulunarak demiştir ki:
Japonya mihvere iltihak etmiş o-larak kaldıkça vc Cinde muhasema-ta devam ettikçe, Amerika birleşik devletleri belki de Japonya üzerine ekonomik tazyik icrasına devam ey-liyecektir. Halbuki şurası anlaşılmalıdır ki, üçlü paktın hakiki hedeflerinden birisi, açıkça, Amerika Birleşik devletlerinin harbe girmesine mâni olmaktır. Buna rağmen, Ja-ponyanın Amerika Birleşik devletleri nezdlndeki büyük elçisi Amiral Nomura, bu husus üzerinde gayretlerini sarfctmektedlr. Bununla beraber, Japonya ile Amerika Eirleşik devletleri arasındaki vaziyetin gittikçe fenalaştığını sanmıyorum.
Diplomasi dili ile, Amerika birleşik devletlerinin, üçlü paktın akdinden evvel ve sonra yaptıkları arasında pek az fark mevcuttur.
Matsuoka, Avrııpaya yaptığı ziyaretten dönünce, Japonyanın haricî siyasetinde hiçbir değişiklik olmıya-caktır. Bugün mevcut şerait içinde Japon diplomasisinin yeni bir veçhe alması düşünülemez.
Almanlar Belgrad'da
(Başı 1 incide) —
ediyorlar.
Srrbistanın cenubunda, Sırp kuvvetleri bakiyelerinin mevziî mukavemeti kırıldıktan sonra ileri hareketi devam etmektedir.
Budapeşte, 13 (A.A.) — Hava mü dafaa kumandanlığının 12 nisan tarihli tebliği:
Sırp keşif tayyareleri bütün gün tekmil cenup hududu boyunca faaliyette bulunmuşlardrr. Szcged mınta-kasında bir çok Sırp bombardıman tayyaresi bombalar atmıştır. Bris-tol - Blenheim tipinde bir Sırp bom-bardırnaruta.yyacefii Tıma civarındaki bir nahiye dahiline mecburî iniş yapmıştır. Bu tayyarenin mürettebatı tevkif edilmiştir.
Cumartesi günü cenubi Macaristan da Szeged ile Pecs'de vc diğer bazı kalabalarda hava tehlikesi işareti verilmiştir.
MACARLARIN    YUGOSLAVYA'YA GİRİŞİ ROMANYADA HAYRET UYANDIRMAMIŞ
Bükreş, 13 (A.A.) — Macar kıtalarının Yugoslavyaya girişi Bükreş mahfillerinde hiçbir hayret uyandır-mamıştır. Bunun sebebi bir kaç gün denberi Macarların şimdiki muharebeye iştirak etmelerine intizar edilmekte olmasıdır.
Macar hareketinin Romanya tarafından takip olunan hattı hareket üzerinde bir tesir yapacağı tahmin edilmemektedir. Yugoslavya aleyhinde gazeteler tarafından yapılmakta o lan şiddetli neşriyata rağmen Romanya hükümeti çok ihtiyatkâr bir hareket takip etmektedir. Bütün Ro-manyada ve bilhassa Yugoslavyaya mücavir olan bölgelerde tam bir sü-k*   hüküm sürmektedir.
Rumen makamntı, memlekette neş redilmekte olan sahte haberler hakkında ahalinin nazarı dikkatini cel-betmcktcdirlcr. Bu gibi haber neş-redenler tevkif edilerek bir seneden beş seneye kadar hapis cezasına mııh kûm edileceklerdir.
¦o-
Borkum Adas
ı
(Başı 1 incide) /§/
bir çok diğer binalar alevler içinde bırakılmıştır. Kışlalar üzerine yapılan alçaktan hücumda, bir tayyarenin bütün bombalarının binalar üzerinde infilâk ettiği görülmüştür. Askerler, kışlalardan koşarak çıkmışlar, fakat bir sığınağa ilticaya vakit bulamadan, bir bombardıman tayyarosi bu askerlerin üzerine, piko yapmış ve bir kaç metreden açılan şiddetli ateş bir çok telefatı mucip olmuştur.
Bunu müteakip, ayni bombardı -man tayyaresi, rıhtım civarında demirli bir torpil hücumbotuna hücum etmiş ve hücumbotun mürettebatı, mltralyöz ateşine tutulmuştur. Limana girmekte olan motorlu vapur-lur görülmüş ve topçularrmız bunlar üzerine de ateş açmıştır. Mürettebat hücumdan dönerken, Borku-mıın bir kaç yüz metreye kadar yükselen bir duman bulutu ile kapalı ol-ıhıtfunu görmüştür Adadaki hava dafi bataryaları, nurnk tahmin ohııı-mıyan bu serî hücum bittikten ve bütün bombalar atıldıktan sonra faaliyete geçmiştir.
Irak
Başvekili
İngiliz - Irak Muahedes'ne Riayet Edileceğini SöyLyor
Bağdad, 13 (A.A.) — Yeni Başvekil Raşid Ali, dün mecliste beyanatta bulunarak, hareketinin hedefi tamamen dahilî mahiyette olduğunu ve hiçbir yabancı devletle olan mü* nasebatı bozmıyacağını söylemiştir: Raşid Ali şunları ilâve etmiştir: «Irakın komşu memleketlerle olan münasebatı dostane kalmaktadır. I-rak bütün beynelmilel taahhütlerine ve bilhassa harfiyen tatbik edecek olduğu İngiliz - Irak muahedesine riayet edecektir.»
Japon Başvekilinin Beyannamesi
Tokyo, 13 (A.A.) — Japon Başvekili Prens Konoye bir beyanname neşretmiştlr. Beyannamede, Japonya Ue Sovyetler birliği arasında bir bitaraflık paktının aktedildiği bildirildikten sonra şöyle denilmektedir:
Kanaatimiz şudur ki, bu pakt Japonya ile Sovyetler birliği arasındaki münasebetlerde yeni bir devre a-çacaktır vc dünya sulhunun kurulma sının taciline pek ziyade yardım e-decektir. Paktın iki memleket arasında muallâkta bulunan muhtelif, meselelerin müsbet ve serî bir tarzda halline esas teşkil edeceğinde hiçbir şüphemiz yoktur.
Sovyet - Japon
General Smuts Diyor ki:
''Balkanlara.Şimdiye' Kadar Emsali Görülmemiş Bir Ordu Çıkaracağız,,
•    Benoni, (Transival), 13 (A.A.) -| Cenubî Afrika    Başvekili    General Smuts, cumartesi günü söylediği bir nutukta ezcümle demiştir ki:
Büyük Britanya yıkılmaz, teshir edilmez bir ruha maliktir. Bu ruh taliin darbeleri ne kadar ağır olursa olsun o nisbette kuvvet kesbeder Smuts, Büyük Britanyanm vc müt tefiklerinin müdafaa ettikleri dava nm neticede   muzaffer   çıkacağına karşı olan sarsılmaz İmanını söyledikten sonra 1941 senesinin ağır im tihanlarla geçeceğini, fakat ümitsiz lige düşmek için ortada hiçbir sebep mevcut olmadıkını ve bu işin sonuna varılıncaya kadar bir çok İnişler ve çıkışlara intizar etmek icap ettiğini ilâve etmiştir.
Sözünü Yunanistana nakleden Smuts, Yunanistanla Yugoslavyanın arkalarında Büyük Britanya ve bütün dominyonlar mevcut olduğu halde Balkan hudutlarında şimdiye kadar emsaline tesadüf edilmemiş derecede büyük bir ordu çıkaracakla rını söyledikten sonra şunları ilâve etmiştir:
Almanya bu sefer de Balkan harbine iyi bir tarzda başlamıştır. Fa kat işirr neticesini bekleyiniz. BUtüi mesele yıkılmadan devam edebilmek tedir. Bu suretle insana hayretler vı recek daha bir çok şeylere şahit olacağız.
Paktı
(Başı 1 incide) **
kova büyük elçisi B. Tatekava da bu husustaki müzakerelere iştirak etmişlerdir.
Bîtaraflık muahedesinin birinci maddesinde şöyle denilmekte, d ir: "   " ,
Alcid taraflardan biri di-sulh ve dostluk münâsebetleri idâme etmeği ve diğer tarafın ârâii bütünlüğünün masuniyetine riâyet eyleme ği mütekâbilen tâahhüt e-derler.
İkinci madde şu hükmü ihtiva etmektedir:
Akîd târâftlârdân biri diğer bir devletin veya devletlerin harp hareketlerine mâruz kalacak olurlarsa, diğer taraf ihtilâfın devamı müddetince bitaraflığı muhafaza edecektir.
Üçüncü maddede de şöyle denilmektedir:
Bu pakt iki âkid tarafın tasdikine iktiran ettiği anda meriyete girecek ve beş sene muteber olacaktır.
Eğer âkid taraflardan biri bu müddetin inkîzasından bir sene evvel muahedeyi feshettiğini bildirmezse, pakt yeni bir beş senelik devre için kendiliğinden uzatılmış olacaktır.
Dördüncü madde şudur:
Ubu pakt mümkün olduğu kadar çabuk tasdik edilecektir. Mu. saddak nüshalar, kezalik en yakın bir zamanda, Tokyoda teati edilecektir.
Muahede B. Molotof la B. Matsuoka ve Japonyanın Moskova büvük elçisi B. Tetakava tarafından imzalanmıştır.
*
Moskova, 13 (A.A.) — Sovyetler Birliği ile Japonya arasında aktolunan bîtaraflık muahede, si in metni ile beraber neşredilen müşterek bir Sovyet - Japon be-v--»namesinde Sovyetler Birliği-n-, Ma^uko imparatorluğunun arazi bütünlüğünün de masunive. tini, Japonyanın da Mongolistan halk cümhurivetinin mülkî tama-miyetinin masunlueu^M tanıya, cakları tasrih edilmektedir.
?    '
STALİN, MATSUOKAYI İSTASYONDA TEŞYİ ETTİ
Moskova,  13 (A.A.) — D.
N. B: Japon hariciye nazırı B. Matsuoîca'nın Moskovadan hare. ketinde istasyonda B. Stalin, Molotof, Alman *büyük elçisi Von Schulenburg ile diğer üçlü pakt devletlerinin mümessilleri hazıı bulunmuşlardır.
B. Matsuoka çok samimî olarak müteaddit defalar B. Stalin ve B. Molotof'un elini sıkarak ve. dalaşmıştır. Tren saat 18 de ha-rrket etmiştir.
Amerikada 400 Bin Madencinin Grevi
Nevyork. 13 (A.A.) — Kömür sanayiindeki ihtilâfın halli için iyi bir neticeye doğru lerle« mekte olan müzakereler dün ak-şamdanberi kesilmiştir. Sanayi merkezlerinin bildirdiğine göre 400 bin madencinin grevi bir hafta daha devam ederse Amerika çelik sanayii kapılarım kapamak mecburiyetinde kalacaktır. Bunun ise millî silâtılanma programının icrasını mühim surette tea-hhüre uğranacağı şüphesizdir.
Alman - İtalyan
K
uvvetlerı
i'- ı-ı 1 incide) yan olunduğuna göre, bir düşman zırhlı kolu Tobruk etrafmda dolaşarak dün Bardiayı işgal etmiştir. Bar-diayı daha evvelden İngiliz kıtaları tahliye etmişlerdir. Muharebeler Mısır hududunda kâin bir liman olan Sollum civarında devam etmektedir. Sollumdan 120 kilometre garpta bulunan Tobrukda da muharebeler olmaktadır.
Garp çölünde kullanılmak üzere her gün daha ziyade ingiliz kıtalarının serbest kalmakta olduğu ve vaziyetin bu bakımdan bir hafta evveline nisbetle fevkalâde iyileşmiş oldugTi öğrenilmiştir.
Burada beyan olunduğuna nazara* Tobruk civarındaki İngiliz kuvvetleri ne çevrilmiştir, ne de münferit blr vaziyette kahnıştır ve çölün ortasında bir zırhlı kolun temas tesis etmesi imkânsızdır. İngilizlerin Tob-rukta İtalyanlar tarafından yapılmış olan kuvvetli kaleleri ve bilhassa çifte müdafaa hattını tutup tutmadıkları ifşa edilmiyor. Fakat İngilizlerin tardeftiği Alman taarruzunun bu müdafaa hatlarına tevcih edildiği tahmin olunmaktadır. Tobrukta kuvvetli İngiliz kıtalarının bulunduğu Alman münakalâtı için büyük bir tehlike teşkil edecek ve Alman kuvvetlerinin bir kısmını burada hareketsiz bırakacaktır.
Zannedildiğine göre. Alman zırhlı cUzUtamları benzin ihtiyaçlarını mah dut miktarda olmakla beraber hava yolu ile temin ediyorlar.
Alman ilerleyişinde süratin    her halde Alman arabalarını   fevkalade yıpratmış olduğu sajulıyor. Alınan bütün haberlere göre, çöl harbinde Almanların zayiatı oldukça ağırdır.
Şimali Yunanistanda, imparatorluk kuvvetleri, dün müttefik cephenin şark mıntakasında Alman tank-larile ve ptyadesile temasa gelmiştir. Bunun neticesinde bazı muharebeler olmuş ve Almanlar tardedllmiş* tir. Bunun haricinde cephede hiçbir değişiklik yoktur.
Habeşistanda,   Dcsslc   ve Gondar-yolu boyunca yapılmakta olan baş-< lıca İki İngiliz ilerleyişi yapılan tah-j ribat neticesinde muvakkaten dur- j muştur. İtalyanlara gelince.   Habeş vatanperverlerinin her an artan kuvvetleri karşısında kendilerini müdafaa için daima daha fazla kuvvete muhtaç bulunuyorlar.
10
VATAN
Altmış Senedenberi Tüten irfan Ocağı
(Başı S üncüde)
Sİ, e sık i posta ve telgraf umum mudurü ve «Jıkago sevgisinde Tür. Kiye komiseri merhum Fahri Bey imiş.
İ>alıh Zeki 1298 de çıkmış. Bu uJk iki eınıttan thayatta kalan kimse yok.
99 mezunlarından bir tek kişi hayattadır ki posta umum müdür, lüğünden mütekait Cerrahpaşa!. B. İhsan*dır.
I 30 I mezunlarından Erzurum valiliğinden mütekait Ahmet Reşit Faşa, ^02» sınıfından riyaziyeci Mehmet Lmın, I 303 den eski Hukuk müdürü B. Refik yaşıyor.
Cemiyeti tedrisıyei îslâmiye cumhuriyetten sonra Türk Okutma Kurumu adını almıştır. Başvekilin cemiyetin reisi olması ananesi devam etmiştir. Mektep şimdi Maarifin müfredat programla. tim aynen tat'bik eder bir lise halindedir.
Vcfik PaLmir'in hitabesinden sonra ımektcbc daima büyük bir alâka gösteren Milli Şef İsmet lnönüne, Meclis Reisine, Başvekile. Maarif Vekiline telgraflar çekilmesine karar verilmiştir. ı Her seneki anane mucibince talebeden biri İsmail Satanın (Da rügşefa'ka) adlı manzumesini okumuştur. Bundan sonra son sınıf talebesinden tsat Ozan, mektebin hâlâ İsmail Saralar, Ahmet Ra-simier yetiştirmekte olduğunu is. pad ederek yine (Darü^şefaka) adile bir manzume yazmış ve bizzat pek canlı bir şekilde okumuştur. Lsat Ozanın manzumesini aynen neşrediyoruz. İstidatlı genç şair bu sene Ldebiyat fakültesine girecektir.
Eski Günlerden Hatıralar
Darüşşefaka mar§ı da okunduktan sonra (evamir defteri) küravye geldi, meğer Darüçşefa-kanın askerî nizamla idare edildiği »ırada bu evamir defterinin talebenin (hayaftmda mühim yeri vanmış. Cezalar buraya yazılır. Talebe haftada hır defa divan olur. bütün cezalar okunulmuş. Cezalar hem zaten ağır, hem de fazla olarak tesjhir ide var.
Fakat »ki mezunlardan ve 1 325 sim finde n muallim kara. gümrüklü Arif bu cezalardan hiç şikâyetçi değildir. Aksine olarak. difti|>lın namına ceza verenlere. Guydk atanlara «Allah razı olsun I», cMeioanlan cennet olsun!» diye dualar ediyor.
Sıra eski hatıraları anlatmış o gelince muallim Arif 'kürsiye çıktı, dedi ki:
— Biz mektepte iken pedagoji kelimesini duymamıştık. Bizim pedagogumuz, Zekeriyya Efendi merhumun eopaaı idi.
Ben de azlardan değildim. Zekeriyya Efendi ile sık sık (karşılaşırdım. Acı haşlamalarla beraber güzel nasihatler verir, vecizeler öğretirdi. Başlıca sözü Şu idi:
«Oğıum, vazife müsavi namustur.»
Ne dersiniz, bu söz kulağıma öyle 1küpe oıdu ki 3 1 senelik mu. allimiık hayalımda hiçbir zaman bir dakika geç kalmadım, hiçbir ceza almadım. Bugün ayni vazife telâkkisine tesadüf edemiyorum. Biz Tni kusurluyuz, yoksa talebemiz mi alâkasızdır, bunu keat iremedim.
Dayak Nasıl Yenir ?
Eski Darüşşefakada cezaya lâyık olmak kolaydı. Disiplin demir gübi sJkı îdi. Her inhirafın cezası yardı. Cezaya lâyık olduğumuz zaonan Zekeriyya Efendinin kargısına çıkardıl^-Çok tatlı ve temiz kalpli adamdı. Ciüler yüzle karşılar, «Ah, evlâdım, bunu niçin yaptın?» derdi. Bir (kaç beyit falan o kadar, nasihatler ederdi İnsan «iş tatlıya bağlandı, cezadan kurtuldum» diye sevineceği sırada birdenbire: «Ahmet!» diye bağırırdı. Bizde derhal şafak atardı. Ahmet, falaka ve değnekle gelir, Zekeriyya Efendi yine tatlı tatlı:
— Yat, eVİâdım, derdi. Başkalarından  dayak  yerken,
biraz dişimizi sıktıktan sonra: «Padişah 'başı içini» diye bağırırdık. Fakat Ztfkerryya Efendiye padişah başı falan para etmezdi. Kaç sopaya lâyık görülmüşsek sonuna kadar yerdik. Bir gün on beş sopadan sonra musluğa nasıl koştuğumu ve ayaklarımı suya soktuğumu ben bilirim. Kabahatim büyüktü. Yemekhanede ar-kadtogmun hoşafını yemiştim.»
Bu Zekeriyya Efendi dayağın cennetten çıktığına cidden inanmış bir adamdı. Başlıca düşmanı Cemal adında bir arkadaşımızdı. Sekiz sene içinde Cemal, disipline o kadar riayet etmiş, o kadar uslu davranmıştı ki bir tek defa bile dayak yememişti. Tam mektebi bitireceğimiz sırada bir gün Zekeriyya Efendi kendisini kara dut ağacında yakaladı, mektepten ayjjlnıadaa evvel bir defacık
olsun dayağının tadını tattırdı.
Bundan sonra avukat Mustafa Arif kürsiye çıktı. Dedi ki: «Darüşşefakada hırsızlık yok-tu. Kitap, çamaşır dolapları hep açıktı. Herkes birbirini himaye eder, kardeş gozılc bakardı. Bütün bu yetimler çok samimi bir aile man. zaıası [gösterirlerdi.»
B. Uogu'nun Bir Hatırası Yüksek I icaret mektebi müdür muavini B. Doğu Umumi har. bin başında, dokuz yaşında iken mektebe girmiştir. ^?u hatıraları anlattı: «Mektebin meşhur fasulye pilâvından bahsederler, rakat Umumi harpte fasulyenin yüzünü iki ayda bir görürdük. Fasulye günü yaklaşınca sevinirdik. Bir gün 2Öİ Bürhaneddinc nasılsa bir çelme taktım. Düştü, dişi kırıldı. Canının acrsını, dişini düşünmek hatırına bile gelmedi. Şu şekilde şikâyet etti: «Bu oldu mu ya, tam bugün fasulye günü idi. Fasulye yiyeceğim, diye seviniyordum. Kırık dişle fasulyemi na_ sil yiyeceğim^»
Bir gün sınıfta fazla gürültü olur. Nöbetçi muallim: «Kim yaptı?» diye sorar Talebe: «Hepimiz yaptık» diyince muallim ses çıkarmaz. Fa"kat akşam yatma zamanından evvel hepsini sıraya dizer. Gürültü yapıp yapmadıklarını sorar. B. Doğu nasılsa başa rasbgelmiş, gündüzkü umumî itirafı hatıriıyarak «evet» demeyi tabiî görür. İkinci gelen «hayır» der, diğerleri de: «Hayır, yapmadım» diye aynen tekrar ederler. Bunun üzerine hoca der ki:
— Bugün «hep beraber yaptık» diye kabahati üzerinize almış, arkadaşlarınızı ele vermemiştiniz, ben de sizi pek beğenmiştim. Şimdi bir daha tecrübeden geçirmek istedim, gürültüye en az yarınızın iştirak ettiği muhakkak olduğu hakle yalnız Doğu itirafta bulundu. Şimdi doğruyu söylediği için Doğu yatacak, siz hepiniz geceyi ayakta geçireceksiniz.»
Reşat Nuri Meğer Ne Yavuzmuş!
Üstat Reşat Nurinin de meğer bir aralık Darüşşefakada fransızca muallimliği varmış. O tatlı Rfcşat Nuri meğer muallim sıfatrle ne sert adammış. Bir gün fransızca ders yermiş. O kadar çok imiş ki talebe ertesi güne yetiştirememiş-ler ve hep birden «yapamadık» demeğe karar vermişler. Bütün sınıf bunu muallime söyleyince Reşat Nuri: «Ben de size ders veremem» diye çrkmış, arkasından müdür Fuat Şemsi gelmiş. Haydi dönt izinsiz, yani ayda bir mekîtepten çıkıldığına göre dört
ay çıkmak, yok..
Gazetede yer olsa bu hatıraların taftlı tarafından daha sütun-larca yazacak şey var. Çünkü sınıf ve yaş sırasile hatıralarını tekrar edenler, memleketin başka bir devrinin hal ve şartlarını göz. önünde canlandırıyorlar.
Meşhur Fasulye ve Pilâv
Mektebin ananevi ve meşhur fasulye, pilâv ve üzüm hoşafını yemek üzere yemekhaneye çağırdılar. Fasulye, pilâv ve hoşaf cicL den şöhretlerine lâyık...
Yemekten sonra mektebi gezdik. (Muallimlerden çoğu eski mezunlardan... Mektebin vasıtası, kitabı bol, talebe dört yüzden ibaret, muallimler ocağa bağlı ve çok hevesdi... Bugün memlekette en iyi lise tahsilinin Darüşşefakada görüldüğünü söylemek mübalâğa olmaz. Burada yapılan resimler derecesinde de başka liselerde resim yapılacağına ihtimal veremiyorum. Mezunlardan bir kısmı herhalde resimle hayatlarını kazanabilecekler...
Yemekten soma da manzumelerden, müzik parçalarından, Münir Nureddin ve Necip Celâlin konserinden, zeybek oyunlarından, Karamanlı Veli Hazretleri piyesinden mürekkep zengin bir program vardı.
Böyle merasime gelmeği ajv-garya tanıyanlar çoktur. Fakat Darüşşefakalılar arasında mekteplerine bağlılık o şekildedir ki aralarında dört, beş mebus da bulunmak üzere eski mezunlardan lsitanıbulda bulunanların hemen hepsi dünkü merasimde bulunmuşlardır.
Darüçşefaka    merasiminden o
kanaatle aynldum ki memlekette yaşar anane diye ne kalmışsa bunlara dönt elle sarılmalıyız. Düne ait fena şeyleri yıkanken pek çok iyi şeyleri de ımânasız yere beraberce yıktık- Darügşefaka bile eski Ziraat Vekili Şabri Toprak, Beyazıt mebusu thsan gibi eski mezunlarının candan gayret ve alâkalarile, eski kökü az, çok yaşatmak şeklinde baki kalabilmiştir. Yanlış ve bir (taraflı ölçülerden kurtularak her içtimaî kıymew te hakkını vermek ve normal şekilde yürümek zamanı gelmiştir.
A. E. Y.
Konya Halkevi Köycülük
Kolu
Konya: (Husu«i) — Konya Halkevinin köycülük kolu ile içti mai yardım komitesi ve diğer kol ların mümessilleri, Hulusi Karagül! en in ba<skanlığı altında civar köylerde bir geeinri yapmışlardır Bu gezinti çok faydalı olmuş, köylülerle muhtelif mevzular ü-zerinde konuşulmuştur. Köylerde voksul talebelere okul levazımı dağıtılmış, hastalara bakılmış, ve rılen konferans ve konserlerle köylülere zevk ve bilgi sunulmuş tur.
Yapılması evvelce kararlaştırılmış bulunan asrı ceza evinin inşaatına başlanılmıştır. Bunun için 46,830 Kra sarfolunacak, bû na   320 suçluyu barındırabilecek
derecede geniş ve 22 odadan i-:>aret bulunacaktır.
'O   //
—o-
Bedava Sinema
İzmit (Vatan)— Halk sinema sının pazar günleri köylülere göstermekte olduğu bedava sinema umulduğundan çok fazla rağlbet görmektedir. Pazar münesebetile şehre gelen civar köylüler sinema salonunu doldurmakta ve gösterilen filimleri büyük bir merak ve heyecanla seyrehmek'tedirler. Sinema sahibi Nazmi Oğuzun bu hayırlı teşebbüsüne belediyemi, zin yardım edeceği ve yardım şeklinin tesbit edilmek üzere bulunduğu söylen ilmektedir.
^ İstanbuldan gelen tavuk ve hindi toplayacılarile izmit pazarcıları arasında köylüden mal almak yüzünden şiddetli bir rekabet başlamıştır. Pazarcılar, köylere adam çıkararak İstanbul toplayıcılarından daha fazla fiyatla kümes hayvanlarını satın almakta ve piliçleri de bilâhare almak üzere pek altına koymaktadırlar. Bu yüzden tavuk ve hindi fiyatları burada bile hissedilecek kadar yükselmiştir. Fakat halkımız bu yükselişi köylünün menfaati namına hoş görmekte ve şikâyet, ten çekinmektedir.
t
3
*t
5
6
7 S
9 il
Soldan safca: 1 — Arsrulusal, 2— Merkez - llgri, 3 — Sada aksi - Temizleme mânasına bir emir, 4 — Umma - Mühim bir gıda maddesi -
5 — Bir maden suyu - Bir oyun vasıtası, 6 — Bir nota - Bir hayvan, 7 _ VUcudümüzUn bir kısmı - Denizci dilinde kazan ateşlerini arttırma, 8 — Pratik - Bir nota, 9 — Garbi Trakyada bir kasaba - Bir nota, 10 — Bir nota - Eski tarz bir araba - Kuzu feryadı, 11 — Bir hayvan - Nefer - Bir sayı.
Yukardan aşağıya: 1 — lstanbu-lun jrüzel bir yazlığı - Bir nota, 2— Adlar - Yardım. 3 — Fransada bir şehir - Altın. 4 — Eski bir bira mar-hosı - Bir çiçek. 5 — Bir nota - O-narma, 6 — Genişlik - Kısa zaman,
7 _ Soytarı - Bir nota, 8 — Bilgi -Nihayet, 9 — Bir çiçeğin tarlası, 10 Yama - Tren - Bir nota, 11 — Söz -Baba.
EVVELKİ BULMACANIN HALLİ
Soldan safca; 1 — Kurum - Isale, 2 — An - Simsiyah. 3 — Kusur, 4— Alimane. 5 — Koç - Duy, fc— Ada-îki - Efe. 7 — Lakap - La - At, 8— Sis - Kok, 9 — Mola - Akim, 10 — Potur, 11 — Akhisar - Zem.
s
Yukardan aşağıya: 1 — Karaka-îeni( 2 — Un - Oda - Aşk, 3 — Kaçak. 4 — Uslu - Asabî, 5 — Misisipi.
6 — Mum - Sopa. 7 — İsrafil - Kor,
8 _ Si - Akit, 9 — Aydcde - Omuz, 10 — La - Ufak - Re, 11 — Ehliyet.
ERGANİ BAKIRI
TÜRK ANONİM ŞİRKETİNDEN:
Şirketimizin hissedarlar umumî heyeti 31 mart 1941 tarihine müsadif pazartesi günü saat 15 te alelade içtimaa davet edilmiş-idl. Bu toplantıda ekseriyet hasıl olmadığından hissedarlarrmızı aşağıda yazılı hususatı müzakere için 30 Nisan 1941 tarihine müsadif çarşamba günü saat 15 te tekrar içtimaa davet ediyoruz.
Şirket hissedarlarının içtimada hazır bulunmak ' üzere o jrun gösterilen saatte şirketin Ankarada Bankalar caddesinde Eti Bank binasında kâin idarehanelerine gelmeleri ve hisse senetlerini içtima gününden bir hafta evveline kadar Eü Bank veya Türkiye İş Bankası yahut şirketin veznesine tevdi etmeleri rica olunur.
ÎDARE MECLİSİ
MÛZARERAT   RUZNAMESİ:
1 — Şirketin 1940 senesine alt idare meclisi raporunun okunması» -
2 — Murakıplar tarafından verilen raporun okunması,
3 — 1940 senesi bilanço ve kârü zarar hesabının tasdiki ile İdare Meclisinin ibrası,
4 — Müddetlen biten idare meclisi azalarının yerine yenilerinin intihabı,
5 — 1941 senesi için murakipler tayini ilo ücretlerinin tesbiti.
Devlet Denizyolları İşletmesi İlânları
14 NİSANDAN 21 Nisana Kadar
Muhtelif Hatlara Kalkacak Vapurların İsimleri Kalkış Gün ve Saatleri ve Kalkacakları Rıhtımlar
Karadeniz hattına   —
Bartm hattına        —
Mudanya tartıma    —
Bandırma hattına    —
Karablga hattat*    —
İmroz hattma      —
Ayvalık hc'tına      —
l«nir sürat hattma — İzmir aralık postası —
Çanakkale İlâve postası —
Salı 12 de (Tan), Perşembe 12 de (Ankara) ve Pazar 16 da (Güneysu). Galata rıhtımından.
Salı 18 de (Çanakkale), Cumartesi 18 de (An af arta), Sirkeci rıhtımından.
Pazartesi, Salı 9,50 de, Çarşamba, Perşembe, Cuma 16 da (Sus), Cumartesi 14. te (Trak) ve Pazar 9,50 de (Sus). Galata rıhtımından.
Pazartesi, Çarşamba ve Cuma 8,15 te (Trak). Galata nhtrmmdan. Ayrıca Çar* samba 20 de (Anafarta), Cumartesi 20 de (Çanakkale). Tophane rrhtımından. Salı ve Cuma 19 da (Seyyar). Tophane rıhtımından.
Pazar 9 da (Bartm). Tophane rrhtrmmdan.
Çarşamba 15 de (Bursa), Cumartesi 15 te
(Mersin). Sirkeci rıhtımından.
Pazar 11 de (İzmir). Galata rrhtımındun.
Perşembe 13 te (Kadeş). Galata tıhtımm-
dan.
17 Nisan tarihinden itibaren Perşembe günleri saat 9 da Tophane rıhtımından gidiş ve dönüşte Tekirdağ" ve Geliboluya uğramak ve Çanakkaledcn dönmek üzere ilâve bir posta kaldırılacaktır.
Romanya İle İlgisi Olanların Dikkatine
Hariciye VekâUetınfdcn    toblig
ed il mistir; p
Ronoanyacla ahiren neşredilen bir kararname mucibince, ecnebilerin Mü'li iktisat Nezaretinden verilmiş bir müsaade olmadıkça Romanyadaki emlâk, hukuk ve menafime ait tasarruf muamelelerinde bulunamıyacakları; böyle bir mûaa-adc isAıhaal cdilmCkaı-zin yapılacak tasarruf muameleleri ile normal idare muameleleri ve bankalarda mevdu kıymetlere müteallik tasarruf muamelelerinin hukukan batıl addedileceği; Ro-manyada ikamet etmemekle beraber orada bu gibi emlâk, hukuk ve mcnafK- malik bulunan ecnebilerin be, Romanya arazisinde tedavüle çıkartılmış bulunan bilûmum tairvıllerle nama muharrer olmıyan kıymetüi senetleri hâmil oBduJkJan takdirde bunlar haıkkında nisan 1941 nihayetine kadar, Roorvanya sefareti ile konsolosluklarına bir beyanname vermakle mükeElef orduMan; ayni mükellefiyetin bu gibi esham, tahvilât ve senetleri mevduat o-larak kabul etmiş bulunan bankalara da şamil olduğu Ankara-daki Romanya sefareti tarafından baldirirm iştir.
Keyfiyet alâkadar Türk vatandaşlarının ıttılaına vazolunur-Bursada Buğday Stoku
o--
imıt Kağıt Fabrikası Muduru
İstifa Etti
İzmit, (Hususî) — Kâğıt fabrikası müdürü Mehmet Ali Kâğıtçı vazifesinden çekilmiştir. Mehmet Ali Kâğıtçı, fabrikanın kurulduğu grün-denberi bu vazifede bulunmakta idi. TUrkiyenin ilk kâğıt mühendisi ve mütehassısı idi. Uzun seneler Avru-pada tahsilde bulunmuş, İzmittekl birinci, lkinvi ve sellüloz fabrikalarının kuruluşlarında başlıca âmil olmuştur. Fabrika müdürlüğüne Sümerbank umum müdürlüğü idare meclisi azasından Adnan Derkey tayin edilmiştir.
o
D iyasp is  Mücadelesi
Bursa, (Hususi) — Dut ağaçlarına musallat olarak Bursa ipekçiliğini J tehdit eden diyaspis kaseresüe açılmış olan mücadele nihayetlendiril -mistir. Bu mücadelede 464097 ağaç ilaçlanmış, 4378 ağaca da anti parazitli dal asılmıştır.
14 . 4 - 941
SIHHİ OLARAK AĞIZ BOŞLUĞU ve DİŞLERİN BAKIMI
SABAH ve GECE YATARKEN ANTİSEPTİK n MAHLULUNUN FIRÇA İLE İSTİMALİ MİHANİKİ OLARAK DİŞLERİNDİL/MtEMİZLENMESİNİveFIRCAAKABINDA DİL.YANAK MUHATİ GIDALARI İLE BOĞAZ, DİŞ ve DİS ETLERİNİN İŞBU MAHLUL İLE ÇALKALANMASI DE BUNLARIN KORUNMASINI TEMİNEDER
Harp Okuluna Havacı Subay Yetiştirilmek Üzere Sivil Liseden Mezun Olanların
Kayıt ve Kabul Şartları
1 — Lise olgunluk imtihanını vermiş bulunmak.
2 — Aldıkları mezuniyet diplomaianndaki kanaat notu iyi veya çofc iyi bulunmak.
3 — Olgunluk diploma tarihinden bir seneden fazla müddet geçmemiş bulunmak. t
4 — Sağlık durumu pilotluk hizmetine müsait olmak.
5 — Yaşlan en yukarı 21 olmak.
Bilâhare hava muayene heyeti tarafından yapılacak muayenede sağlık durumları pilotluk sınıfına müsait görülmiyenler isterlerse harp okulunun diğer .sınıflarına verilmek gibi hiçbir mecburiyete tâbi tutulmazlar. Tam serbesttirler. Kendilerinin arzularına göre muameleye tâbi tutulurlar.
Okul tedrisatı 15/Mayıs/941 de ba-şlıyacag^ndan talip olanların, bulundukları askerlik şubelerine müracaat edeceklerdir. Askerlik çube-lcri, yaptıracakları sıhhi muayenede m üs bet netice alanlar evrakları ile harp okuluna sevkcdfleceklerdir. (2822)
İye Cvafcsrlydtl
Ziraat Bankası
Kuruluş tarihi: 1888. — Sermayesi: 100.000,000 Türk lirası
Şube ve ajans adedi: 265. Zirai ve ticari her nevi banka muameleleri, Para biriktirenlere 28,000 lira ikramiye veriyor
Ziraat Bankasında kumbara]; ve ihbarsız tasarruf hesaplarında en az 50 lirası bulunanlara senede 4 defa çekilecek kur'a ile aşağıdaki plâna göre ikramiye dagrtrlacaktrr.
Bursa   (ıHususî)
İpekbö-
celcçiligi istasyonu bu seneki kursunu İpek'böce'kçiHği Enstitüsü bi-naanula açarak 18,4/1941 den itibaren tedrisata başlayacaktır. Dersler amelî ve nazarî olmak üzere günde iki saat olacaktır. Kursa dafril olmak arzusunda bulunan istekliler müracaata başlamışlardır,
^ Şethrimizin bazı yancıları bir kısım Istartbul tüccarlarının yend teklif ve taleplerile karşılaşmışlardır. İstanbulun iki sermayedar firması, Bursa yağcılarından tere. yağı yerine krema isrtemekte ve yüksek fiyatlar tek/Uf etmektedir-, ler. Fakat, bu tekliflere muhatap
olan yağcılarımrz, krema istihsal ve itasını ka'bul etmemiş ve verilen kaparoları iade etmek dürüstlüğünü göstermişlerdir.
YAŞAMAK İSTEYEN MİLLETLER ÇOK ve FAKAT SAĞLAM ÇOCUK SAHİBİ OLMAKLA EMELLERİNE NAİL OLURLAR.
Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Merkezi
4 adet 1,1
4    » 600
4    » 2Ö0
40     » 100
liralık 4,000 Ura
» 2,000   »
» 1,000   » »        4.000   »
100 adet 50 liralık 5,000 120   »      40      »      4,800
100   »      20      »      8^00
DİKKAT: Hesaplarındaki paralar bir sene içinde 50 liradan gı düşm i yenlere ikramiye çıktığı takdirde % 20 fazlasile verflecekttr. Kur" al ar senede 4 defa, 11 mart, 11 haziran, 11 eyKu,
11 Birinetkânun da çekilecektir.
KÜÇÜK  İLÂN
Okuyucularımız arasında
ENSERİ, EN EMİN EN UCUZ
vasıtadır. Alm, satım, kira işlerinde is ve işçi için istifade ediniz.
CEVAD TAHSİN
Dr. İHSAN SAMİ
Gonokok Aşısı
Belsoguklugu ve ihtüâtlarma karşı pek tesirli ve taze aşıdır.
Divanyolu Sultanahmed türbesi
No. 113
DOSTOH
H0RH0H0Mİ
Eminönü   Nimet  Abla  gjşajj
önündeki mu&yenehanesindft her gün hastalan kabul eder. TaL 24131
vesalraftn tahluVrini yapar. Di vanvolu ortasında TeL 23334
DOKTOR
Ç İ P R U T
Cildiye ve Zühreviye sn Beyoğlu Yeril
Tol; 433Ö3
rOABCSINI BİLEH 15 BANKASINDA
IKRAMİYEUİ    HESAP    AÇAR
NOT:
Vapur seferleri hakkında her türlü malûmat aşağıda telefon numaralan yczılı acente]erimliden öğrenilebilir. Galata Baş Acenteliği —   Galata   r ılı timi,    Limanlar
Umum   Müdürlümü    binas* altmda. 4236ü
— Galata rıhtımı, Mmtaka Liman Reisliği binası   altmda   40133
— Sirkeci, Yolcu e*>'<nu. 227 1
(2008)
Galata Şube Acenteliği
Sirkeci Şube Acente !lği
f T. IŞ BANKASI
Küçük Tasarruf Hesaplan
1941 İKRAMİYE PLANİ
KEŞİDELER: 4 Şubat, 2 Maya, 1 A&ustos, 3 İkinciUşrin tarihlerinde yapılır.
1941 ikramiyeleri
1 adet 2000 liralık = 2000.
8 >
2 •
4 *
c >
35 >
80 > »
300
1000 750 500 250 100 50 20
> = 3000.-
ar =ü
> =21
= »
> =3500,
> =41
> =61
ı;ı>
ı:ın
irin
1x1
L >
>
i > >
9
Abone Ücreti
Türkiye dahilinde:
VATAN Gazetesi
Senelik   6 aylık   S aylık   Aylık
1400 750 400 150 Kş. Hariç memleketler;
Senelik    6 aylık    S aylık    Aylık
2700
1410      800 Kş.    yoktur
ÎLAN FİYATLARI Kuruş
Başlık maktu olarak 750
1 İnci Sayfa Santimi 50u
2 '»      » > 350
S   v      > Bt< 1 il
4   »      » 100
5   »      » > 75
6   »      s a 50
Sahibi ve Neşriyat Müdürü: Emin YALMAN - Basıldığı y«n VATAN MATBAASI
40?0