Başmuharriri:
Ahmet   Emin   YALMAN
VATANEVİ — Ca£aJo£ro, Molla Firari 8. 32 Telefon: M188 — Telgraf VATAN isi.
16 N IS AN ÇAFŞA
1941 BA
Fiyatı: 5 Kuruş
Kad
ın ve Ev
Dördüncü Sayfamızda
SİYASÎ  SABAH   GAZETESİ
Yd: I—Sayı: 233
Askeri Tıbbiye mezunları dünkü merasimde bir ağızdan İstiklâl marşını söylerler ve sevgili bayrağımızın önünde and içerlerken
Almanlar Ateş Tecrübesi
Geçirdiler mi ?
Yeni Alman usullerinin para etmiyeceği bir saha varsa o da burasıdır. Günün birinde Almanlar burada talihlerini tecrübe etmek isterlerse Çanakkale kahraman larile ve onların ev-lâdile karşılaşırlar.
Orduya İlli
Eden Doktorlar
Dün Sabah Yapılan Merasimde Yemin Ettiler
Yazan: Ahmet Emin YALMAN
U
ç kişiydiler, etrafımı aldılar, içlerinden biri dedi ki:
— Sen gazetecisin, elbette bilirsin, harp bize gelecek mi?
— Gelecek diye hesaba koymalıyız ve içimize yatırmalıyız. Devlet gibi, her birimiz de hazırlığımızı bu ihtimale göre yapmalıyız. O zaman gelirse sarsıntı yapmaz, hele halk tarafından telâşsızca, olağan bir şey diye karşılanır.
— Amma  gelmesi  ihtimali
kuvvetli mi?
— Hesap gayet açıktır. Bizim bir tecavüz harbine girmi-yeoegimiz muha,kkaktır.. Müdafaa harbine gelince: Varlığımıza, istiklâlimize, şerefimize aykırı bir talep karşısında kalırsak; hiç bir yem, hiç bir vaat, hiç bir tehdit bizi sonuna kadar vuruşmaktan   menedemez.
— Bizim kararımızı iptidadan bildiklerine göre böyle taleplerde bulunurlar mı?
— Bugün bizim yüzümüze gülüyorlar, gönlümüzü hoş etmeğe çalışıyorlar. Fakat şayet Balkan işini kısa bir zamanda bitirebilirlerse ve ister Ukran-ya, ister cenup istikametinde yayılmayı akıllarına koyarlarsa bize baş vurmaları pek âlâ mümkündür. O zaman bizi harpsiz 5»la getirmek için her surette dil dökeceklerdir. înan-mıyacağımıza ve zaaf göstermi-yeceğimize göre harp ihtimali her zaman var demektir.
— Balkan işini kısa zamanda tasfiye edebilirler mi?
— Yeni Alman usulü; ucuzuna harp etmektir. Ya gözlerine kestirdikleri kurbanı beşinci kollarile, içerideki aç ve harislerin ihanetfle bozguncuların telâşile çöktürmeğe çalışırlar veya   iptidadan    hazırlıklarını
(Devamı: Sa. 5, StL 3 te) *=
Askerî Trbbiyeyi bitirerek orduya iltihak eden genç doktorlarımız için eftin sabah saat onda Beyazrtbaki Askerî Tıbbiye oku-hı salonunda büyük merasim yapılmıştır.
Davetliler arasında Örfî İdare Komutam Korgeneral    Ali Rıza
ArtunkaJ, Üniversite Rektörü Cemil Bilsel, istanbul Komutanı Is-hak Avni Akdağ ve daha bir çok askerî ümera ve tanınmış zevat bulunmaidta idL
Merasime İstiklâl marşı jle başlanmış ve İstiklâl marşını müteakip mektep müdür muavini dok-
tor albay Edip Oran bir nutuk söyliyerek yeni ve genç doktorlarımıza muvaffakiyet temenni etimis ve kutöî vazifelerini hatırlatmıştır. ,
Genç doktorlarımız and içtikten sonra merasime nihayet verilmiştir.
Parti Grupu, Hariciye Vekilimizin Siyasi Hâdiselere Ait İzahatını Tasvip Etti
Trakya Ve İstanbuldan Anadoluya Gitmek İsteyenlerin Kira işlerinde Kimse Mağdur Edilmeyecek
Ankara, 15 (A.A.) — C. H. Partisi Meclis Grupu umumî heyeti bugün 15/4/1941 sah günü saat 15 de Reis vekili Seyhan mebusu Hilmi Uran'ın reisliğinde toplandı:
Celsenin açılmasını müteakip kürsüye gelen   Hariciye VekUi   Şükrü
Saraçoğlu bizi uzaktan, yakından alâkadar eden siyasi hâdiselerin son inkişaf safhalarını izah etmiş ve bu meyanda bazı hatipler tarafından sorulan suallere de cevaplar vermiştir.
Grup umumi heyeti hükümetin beyanat ve izahatını tamamiyle tasvip etmiştir.
Sözcümüz Yok
Ankara, 15 (AA.) — Türkiye'nin dahilî veya haricî siyaseti hakkında ecnebi matbuat mümessillerine söz söylemeğe mezun her hangi şekil ve sıfatta sözcü bulunmadığını ve bu yolda söz söylemek hususunda mes'ul devlet adamlarından başka kimsenin salâhiyeti olmadığını beyana Anadolu Ajansı memur edilmiştir.
Bunu müteakrp ruznameye geçilerek Trakya ve İstanbul'dan Anadolu içerisine geçmek istiyen ve bîr kira evinde oturan kimselerle ev sahipleri arasında kira ye konturat yüzünden çıkan meselelerin gittikçe büyümekte olduğuna hükümetin dikkatini çeken takrir okunmuştur.
Hükümet bu mesele etrafında tet-
kikat yapacağını ve kimsenin mağduriyetine meydan vermlyecek kanunî tedbirler ittihaz edeceğini Grup umumi heyetine bildirmiştir.
Ruznamedc başka madde olmadığından riyasetçe celseye nihayet verilmiştir.
Mısır Meclisi
Gizli Celsede
Askerî Vaziyeti Tetkik Etti
Alman zırhlı kuvvetlerine
uka be
e un es
beklenen İngiliz tank lan
Y unanistanda
Florina Ovasında Alman Tankları Çamura Battı
Küsura, Kozan, Liyatistada Alman Tazyikinin Arttığı Bildiriliyor
Almanlar Esas Cepheye Varmamışlar
Atina, 15 (A.A.) — Ofi:
Bildirildiğine göre. Almanlar, daha esas Yunan müdafaa hattına varmamışlardır. Bir çok Alman tankı, Manastırdan Florina'ya giden ovada çamura batarak yerinde kalmış vaziyettedir.
(Devamı: Sa- 5. Sü. 5 te) /§/
Canlı ve Meraklı Bir Hayat Romanı
AVRUPADA YİRMİ SENEM
NASİL GEÇTİ ?
Bayan Rebia Tevfik'in Paris Ve Berlinde Yirmi Senelik Mücadele Ve Heyecan Dolu Hayatı
Bayan Rebia Tovfik Boçokçu, Parlstcn nasd kurtulduğunu, Almanların Paristc neler yaptığını size canlı, tatlı ÜHİûhilc anlattı. F'arlste ve Berlinde geçirdiği yirmi senelik hayatın hikâyesini anlatmağa da yarınki sayımızda bağlıyor.
Bu hakiki romanın size vereceği zevk ve alâkayı hiçbir hakiki roman veremez. Dününün bir kere: En lyl aileden bir Türk kızı, bir yerde Kefaret kâtibi olan nişanlısı İle evlenmek üzere ParİMe gidiyor. Nişanlısını bir ecnebi kadınına bağlanmış buluyor. İHtanhulda ailesi ve eş dostu anısına   dönmeğe   sıkılıyor. Bir
parası da yok. Yabancı bir muhitte mücadele ediyor, muvaffak oluyor, Paris gibi bir şehrin moda hayatında nüfuzlu bir yer sahihi oluyor, altmış işçi kullanan meşhur bir moda atölyesi kuruyor.
Bir taraftan da Paris ve Lon-drada Türklüğün bir İleri kolu KİM çalışmaktan geri durmuyor, ParİH radyosunda konferanslar veriyor, yurda karşı vazifelerini her vesile İle yapıyor.
Bayan Rıhla Tevflk (Telefonda) diye gazetemizde açtığı sütununa da her çarşamba devam edecektir.
-\
Yugoslavyayd
Mihvere İltihak Etmesi İçin
Bütün Bulgaristanı Ve Selânikli Teklif Etmişler
Saraybosna, 15 (A.A.) — Yugoslav hükümeti, muvakkaten yerleştiği Saraybosna'dan neşrettiği bir beyannamede, Yugoslavya'ya, Mihvere iltihak etmesi için, bütUn Bulgaristan'ın ve Selânik'in tcRIlf edilmiş olduğunu ifşa etmektedir.
Beyanname şöyle devam ediyor:
«Ecdadımızın   ananelerine   uygun olarak   Balkan   istiklâlini   mezara gömmedense taarruza uğramağı ter-(Devamı Sa. 5. SU 1 de) * + *
Yugoslavyada
Almanlar Zırhlı Kuvvetlerini
Kullanamıyorlar
Morava Nehrinin
tki Sahilinde Almanlar Ric'aie
Mecbur Edildi
Prakuplu Geri Alındı
Atina. I I (A.A.) — Atina radyosu, pazartesi akşamı emisyonunda. Yunan Harp Nezaretinin tebliğini kaydettikten sonra demiştir ki:
Cenubi  Yugot-lavyadaki vazi-' (Devamı .su. .r>. SU 2 de) + +
Mısır Başvekili Wavelle Görüştü
Mısır Harbinin Hedefi Süveyş Ve Iskenderiyedir
Kahire, 15 (A.A.) — Öğrenildiğine göre Mıerr Mebusan meclisi, bir gizli celse aktederek askerî vaziyeti mütalâa eylemiştir.
Mısır Mebusan »meclisi, aşağıdaki karar suretini kabul etmiştir:
Lıbyada ve garp çölündeki askerî vaziyet hakkında bugünkü vazıyete karşı koymak için alınacak tedbirler b?-hsinde İngiliz ma. kamları üe mutabakatı hakkında hükümetin beyanatım dinledikten sonra, Metbusan meclisi, bugünkü şeraitin hiç bir endişeyi mucip olmadığını hükümetten memnuniyetle ö grenim İgtfir. Metbusan meclisi, hükümetle müttefikimiz arasında tam bir anlaşma mevcu. diyetini kaydcömekle de mes'ut-ttır. • .  ^   y
?
Londra, 15 (A.A.) — Müstakil Fransız ajansı bildiriyor:
Mısır mufhardbesinm esas hedefi, Afrikanın şimal sahilini değil, fak ait Iskenderiyeyi ve Süveyş kanalını müdafaadır.
İskenderiye ve Süveyş. muhakkak surette General Rom-mel'in mümkün olan bütün kuvvet ve süratle zırhlı cüzütarrılarıru ileri sürdüğü hedefleri teşkil etmektedir, j
Iskend-erıye ve Süveyşin İngiliz stratejisi için çok büyük ehemmiyeti vardır ve ge»nel kurmay, bunları her ne pahasına    olursa
otsun kayfcedemez,    İskenderiye (Devamı. Sa. 5, SU. 5 ta) =
Harp Vaziyeti
Yazan
İhsan BORAN
Emekli kurmay subayı
Libya Cephesinde:
Arman - İtalyan motorlu birlikleri, karşılarında mukavemet edecek bir kuvvet olmadığından - fırsattan İstifade ederek - Mısır hududuna kadar İlerlemeğe muvaffak oldular. Nerede ve ne gibi şartlarla tekrar bir Libya seferine başlıyacağını lyl hesap eden General YVavell, en lyl ye en müstahkem deniz UssU olan (Tobruk) limanım tahliye etmedi. Alman -İtalyan motorin birliklerinin elddi bir muharebe vermeden kazandıkları bu muvaffakiyet karşısında General TVavell'In sevk ve idaresini tenkit edenler vardır. Fakat bu tenkitler yersiz ve hesapsızdır. Zira: Malta şarki kumandanı General VVaveH'In yakın ve orta şarkla Afrlkada harbin sevk ve İdaresi İçin İngiliz genel kurmay başkanlığından nasıl bir direktif aldırını hiç birimiz bilmiyoruz. General YVavell, şehirler almak İçin değil, hasım ordularını mağlûp ve imha etmek için dövüşüyor. Harpta şehir kaybeden kumandan değil, aneak ordusunu mağlûbiyete ve mahva sürükleyen kumandan tenkide müstahak olur. Büyük Cengiz kumandanlarına daima şu sözünü hatırlatırmış:
«Bir çivi bir nalı, bir nal bir atı, bir at bir kumandam, bir kumandan bir orduyu mahveder.» Dikkat ediyor musunuz, 12 nel asırda bile harbin sevk ve İdaresi İçin şehir kaybetmenin bir kıymeti yoktu. General VVavell, kaybettiği Deme ve Blngazlyo mukabil doğu Afrlkada epeyce şehir de almıştır. Dört başı mamur İş yalnız Allaha mahsustur; eğer General YVavcîl doğu Afrika harekatını bir an evvel bitirmek İçin Lihyadakl tekmil kuvvetlerinden İstifade ve ya Balkanlara nakletmeseydi, onun bu hareketini yine tenkit edenler olacaktı.
(Devamı Sa. 3, Sü. 1 de) (4c4c)
Harp Vaziyetinde
Yugoslavlar
Lehine İnkişaflar Görülmektedir
Alman Seyyahları Suriyeye Giriyor
Londra. 15 (A.A.) — Evening Standard gazetesinin muhabiri bildiriyor:
İngiltere tarafmdan Suriye limanlar rn a karşı tatbik edilen ablukada küçük değişiklikler yapılırken bir taraftan da İran'ın arka kapısından Alman soyyohhın Suriyeye girmektedir.
(Devamı Sa. 5 , Sü. 3 de) ^
Harp Sahasında AlmanKuvvetleri
Yugoslavyada 30 Yunanistanda 60-65 Tümen Kadardır
Radyo Gazetesi
«Yugoslavyadan gelen haberlere göre, Yugoslav ordusu muntazam gruplara ayrılmıştır ve mücadeleye devam etimektedir. Hattâ, Üsküp'te, Niş'te (mukabil taarruzlarda bulunarak Alman motorize kat'alanna büyük zayiat verdirdiği ve düşmanın ileri hareketlerini durdurduğu anlaşılıyor. .     m
«Almanlar, BuLgaristandan 30 tümenle, yani yarım milyonluk bir kuvvetle Yugoslav arazisine geçmiş oldukları halde gördükleri mukavemet karşısında Ro-manyadan takviye kuvvetleri ge. tirtmek mecburiyetinde katmışlardır.
Yunan Cephesinde:
«Yunanıstana karşı harekette bulunan ikmal kuvvetleri 60 - 65 tümeni geçmektedir. Fakat, bu kuvvet, İngiliz - Yunan kuvvetlerine karşı koymaya kâfi gelme _ diği için yeni yeni kuvvetler gönderilmektedir.
«Yalnız, bir milyon askere Bulgaristan yolile yiyecek, mühimmat temin etmek müşküldür. Harekât ilerledikçe bu müşkülün daha ziyade artacağı muthakfkak-tır. «Enerjik vc ayni zamanda ileriyi görür bir kumandan ora-n Ge. neral Papagos. çok geniş bir cephede harbi kabul ederek kuvvetlerini tehlikeye düşürtmekterTse bunları çekmeğe karar vermekle pek isabetli ve doğru hareket etmiş demektir.
«italyan - Alman kuvvetlerile bundan evvelki cephede harbi kabul etseydi, diğer cephenin büyük bir tehlikeye düzmesi mırh-tefmefdi.
«Arnavutluk cephesindeki kuv vetin vakit ve zamanile çek itmesi tehlikenin önünü almıştır. Asıl büyük kuvvetler arasında muharebe henüz başlamamıştır. Almanların Yunan cephesine taarruz etmemeWinin seibeıbi, kuvvetlerinin büyük bir k ram mı Yu-goslavyaya kanşı sevkettmiş olmalarıdır. Bu kuvvelerin Yuna-nistana doğru kaymaları vakte muhtaçtır...»
GÜNÜN SESİ
Dünya Harp -lerler!
- Girsene, ne bekliyorsun?
İmkânı yok! İçeride basiret, cesaret, mertlik, vekar,  itimat ve birlik var,
Evini Boyayan İhtiyar
Yazan: REŞAT NURİ
Bir lise muallimi arkadaş, sadeliği nlsbetiıni. müessir ve manalı bir vaka anlattı:
— Geçen perşembe   tramvayın
arka sahanlığında mektepten eve dönüyordum.   Durakların birinden
kısa boylu, siyah gözlüklü bir ihtiyar bindi ve elindeki gazete kâğıtlarına sarılı küçük bir tenekeyi münasip bir yere yerleştirmek İçin bizden izin istedi.
— Aman dikkat edelim. İçinde bezir yafcı var, diyordu, gerel sarıp sarmaladılar amma belki sarsıntıdan çalkanır, pantalonnnnzu berbad etmesin.
Yolculardan biri İhtiyarı tanıyordu. Konuşmaca başladılar.
— Sabahtanberl çarşıya dördüncü seferim... Yorgunluktan tabanlarımın altı sızlıyor.
— Bu hamaratlığa sebep? (Lütfen sayfayı çevirin a)
Randevucu Atina Adalet Pençesinde
Genç Kızları Fuhşa Teşvik Eden Atinanın Duruşmaları
Dün Yapıldı
Dün altıncı asliye ecza mahke. mesirede genç kızları fuhşa sev-keden meçhur Madam Atinanın hafi olarak duruşmasına devam edilmiştir.
Madam Atina yıllardan-beridir kurduğu fuhuş yuvasında bir çok aile kızlarını fena yollara sürük-iemekte ve bu çirkin hareketlerine pervasızca devam etmekte idi.
Madam Atinanın fuhuş yuvası ilk defa bir tesadüf eseri olarak bundan üç dört sene evvel Gümrük Muhafaza teşkilâtı tarafından meydana çıkarılmıştı. Bu tesadüf poyle olmuştu:
Atina yalnız genç kızları fuhşa teşvik etmekte kalmıyordu. Kendisinin ayni zamanda kızı Madam Zizi vasıtasilc memleket haricine döviz ve altın da kaçırdığı haber alındı. Gümrük Muhafaza teşkilâtının çalışkan memurları uzun bir incelemeden sonra döviz kaçakçılığını tesbit etmişler ve delâil elde etmek için Beyoğlu Tokatlıyan yanında Balo sokağındaki evinde bir ara. ma yapmışlardır.
Memurlar döviz kaçakçılığını tesbit edecek delâil ararlarken burasının bir fuhuş yuvası olduğunu görmüşlerdir. Ve her odadan genç kızlar ve erkekler çıka.
rılnuçtır. Yapılan tahkikat bu kadının senelerdenbeTi bu   evde
yüzlerce genç kızı ortağı Vasiliki
ile birlikte fuhşa teşvik    ettiğini
göstermiştir.
Bu kadının muhakemesi aylarca devam etti.    Ayni   zamanda
mevkuf bulunuyordu. Nihayet bir gün serbest kalınca Taksimde Sı-raserviterde yeni bir fuhuş yuvası daha kurdu. Fakat bu pek uzun sürmedi. Zabıta haber alarak bu evi bastı. Ve yine genç kızları ve erkekleri meydana çıkardı. Tabi-atile hâdise mahkemeye intikal etti.
Dün altıncı asliye ceza mahkemesinde Madam Atinanın durulmasına hafî olarak devam edilmiş ve bir çok şahitler dinle-nilmiştİT. Dinlenen şahitler arasında Nadir Nadi de bulunuyordu.
Elli Beşlik Bir İhtiyar İple Boğuldu
Firüzağada oturan bir ihtiyar, çamaşırlıktaki iplerden birine takılarak boğulmuştur.
Ayni semtte bakkallık eden 55 yaşında Haralambo. dün evinde çamaşır yıkamıştır. İşini bitirdikten sonra evin damına çıkan bakkal bir ara çamaşırları asarken alçak bir sandalyenin üzerine çıkmrş ve yıka dıklannı asmağa başlamıştır. Fakat ihtiyar adam bu sırada muvazenesi-.! kaybederek geriye doğru gitmiş ve gerideki ipe başı dolaşmış, bu sefer de kendini kıutarmak isterken önündeki ip te baş.na dolaşmıştır. Nihayet aya£ı altındaki sandalye de kayarak Haralambos ipler arasında kalarak bozulmuştur.
Adliye doktoru Enver Karan muayene neticesinde cesedin defnine ruhsat vermütT.
Haliç Vapur idaresi Münakalât
Vekâletine Devredi
yor
Alacak Doîayısile Konulan 112 Bin Liralık Haczin
Kaldırtması Münakaşalara Sebep Oldu
Haliç vapurlarının Münakalât Vekâletine devri ve Devlet Denizyollarına bağlanması esas iti-barile karar altına alınmıştır.
Haliç vapurlarını 1935 sene-sindenberi şirketin infisahından sonra Belediye isletmektedir. Yedi senedenberi yapılan tecrübe, lerden sonra bu işletmenin mütemadiyen zarar görmekte olduğu anlaşılmış ve istanbul Belediyesi Münakalât Vekâletine müracaat ederek bu işletmenin Vekâlete devrini istemiştir.
İdarenin şimdiki halde İstanbul Belediyesine I I 2 bin lira borcu vardır. Ve Belediye de bu alacaktan dolayı idarenin emvaline haciz vazetmiştir.   Münakalât
Vali vc Belediye Reisi Lûtfi Kırdar Belediye meclisi kürsüsünde
Vekâleti Haliç vapurlarını pürüz, süz olarak üzerine alabileceğin" binaenaleyh alacak dolayısüe konan haczin kaldırılmasını İstanbul Belediyesinden istemiştir.
Dün Belediye Umumî meclisinde bu mesele büyük münakaşalara sebep oLnug ve azanın mühim
bir kısmı Belediyenin alacağından vazgeçmesine kanuni imkân olmadığını ileri sürmüşlerdir. N:-hayet şirketin infisahile cojsen haczin mündefi olacağına, Belediyenin alacağı için İflas Masası na müracaatına karar verilmiştir. Bu suretle idarenin Münakûıât Vekâletine devri kabul olunmuştur.
Amerikadan Porfisaide
Ayda En Az Yirmi Vapur İşleyecek
Istanbula Panama Bayrağile Bir Sefer
Tertibi de Düşünülüyor
Amerikanın KıztHeniz! harp sahasından hariç bırakması üzerine Araerikada Basra yerine PortoakLe vapur işletilmesi için büyük hazırlıklara başlanılmıştır.
Ot aport Layn dahil okfoğ-u halde muhtelif Amerikan vapurlarının bu hatta ayda en az yirmi va_ pur tahets e<feceklerı, yani her-zün aşağı yukarı bir vapur kalkacağı söylenmektedir.
Akdeniz siradiiJk harp tmınta-Itası sayılmakla beraber Amerika hükümetinin şark sahilleri için brr
istisna yapması ve vapurların bize ait yükler Portaaitte çıkarmayarak Meraine kadar gelemeleri ve oradan Amerikaya yük almaları da ümit edilmektedir.
Bugün Panama bayrağile işleyen bir Amerikan vapur şirketi, Portsaitten sonra Hayfa, Mersin, İzmire uğrayarak Istanbula kadar bir hat kurmak niyetinde olduğunu Amerikada ilân. etmiştir,
Jstanbuldaki Eksport Layn a-centalığı Portsaide işleyecek vapurlar hakkında henüz kat'î malûmat aftmamıştır.
Halkevleri Arasındaki Spor Müsabakaları
Pazar Günü Mükâfat Tevzii Yapılacak
İstaobul Halkevleri arasında yapılan muhtelif spor müsabaka. Wı bu pazar tamamlanacaktır. , Basketbol, voleybol, halat çekme ımisabakalarile erkek ve kız .akimlarımn ayrı ayrı müzikli ve müziksiz j imnastik hareketleri yapılmıştır. Pazar sabahı Beşiktaş Şeref stadının atış yerinde a-tış müsabakaları tertip edilecektir.
_ Hükümetin bu sabah gazetelerle neşrettiği beyanname. Çoluk çocuğu Anadoluya götüreceğim. Oğullarım askerde olduğu İçin İş başa düştü. Yol hazırlığı; sonra hareketten evvel burada bitirilmesi lâzım İşler.
— Yolculuk zaruri ml?
— Hükümetin tavsiye ettiği her şey bence zaruridir. Böyle zamanlarda hükümet kumandan, halk neferdir. Onun dediğine elifi elifine riayet etmezsek olur mu? Çocuklarla bizim gibi çocuktan pek farkı '.inin .m ihtiyarlar böyle nazik zamanlarda ayak altında dolaşmama-Iı ki büyükler ne yapacaklarını bilsinler;   kafa dineliğlle   çalışsınlar.
I ı
Onun İçin ben ilanı okur okumaz bizim Karaman semtine sefere karar verdim. Orada akrabalarımız var. Çocuklar dedelerinin çıktığı yeri görmüş olurlar.
— Fena fikir değil. Fakat o tenekedeki bezir yağı niçin?
— Efendim bir ucuz boyacı buldum. Kendim de yardım ederek yavaş yavaş evin içini boyatıyordum. Vakit daralınca sıkıştrk. Boyayı tamamlamadan   gitmek   İstemedim.
Kanını»   önuode   duraç   biletel
Ayni gün öğleden sonra Eminönü Halkevindc bir toplantı yapılacak ve Parti Genel Sekreterliğinin akı müsabakanın birinci ve »kincisine tahsis ettiği   on iki
kupa İstanbul Parti reisi Reşat Mimaroğlu tarafından kazananlara dağıtılacaktır. Bu kupalar, takımları üstün çıkan Halkevleri tarafından muhafaza edilecektir.
de dahil olduğu halde bütün sahanlık halkı gülmeğe başladık.
İhtiyar, bu gülüşün manasını anlamıştı. Kendi de gülerek izah etti:
— Bana siz galiba İçinizden bunak diyorsunuz çocuklar... Bir yandan yangın ve bombadan korkarak kaçmak, bir yandan da ev boyatmayı düşünmek size bunaklık gibi ml görünüyor aeaba! Hayır çocuklar. Ben sadece İhtiyarım, bunak değilim. Çok yaş yaşadım. Hükümetlerin hangisine İnanmak, hangisine İnanmamak lâzım geldiğini öğrendim. Hükümet «git» dedi. İtaat ediyorum. Fakat hem hükümet vc milletime, hem hakkımıza o kadar emniyetim var kl evimi dönüşte, gıcır gıcır yağlı boyaslle bıraktığım gibi bulacağımdan hiç şüphe etmiyorum. Delili şu tenekedeki bezir yağı. tnanmıyan parmağını sokabilir.
Lise muallimi arkadaş sözünü şöyle bağladı:
— Aramızdan bir kaç bozuk sinirli zevzeğin telaşlandığını görürsek aldanmaınalıyız. Bu disiplin ve bu emniyet bizini umumumuzun şiarıdır.
REŞAT NURİ
Belediye Meclisi Dün Toplandı
İçtima Devresi On Beş Gün Daha Uzayacak
Belediye Umumî meclisi dün öğleden sonra Vali ve Belediye Reisi doktor Lûtfi Kırdarın başkanlığı altında toplanarak müzakerelerine devam etmiştir.
Dünkü toplantıda bilhassa Haliç vapur idaresinin Münakalât Vekâletine devri hakkındaki encümen mazîbatası münakaşa mevzuu olmuştur. Ve diğer mazbata ve teklifler de müzakere edilerek celseye nihayet verilmiştir.
Elde mevcut islere göre, içtima devresinin 15 gün daha uzatılması 'kuvvetle muhtemeldir.
Taksim - Yenimahalle Otobüslerine Yüzde On Zam Yapıldı
Taksim - Yenimahalle arasındaki otobüs tarifelerine yüzde on zam yapılmasına karar verilmiştir. Ve bu kararın tatbikına da geçilmiştir.
Taksim - Yenimahalle otobüsleri yaz münaeebetile geç vakte kadar işliyeceklerdır.
Vali Muavini Silîvride
Vali muavini Ahmet Kınık teftişlerde bulunmak üzere dün sabah Silivriye gitmiş ve akşam dönmüştür.
Fatihteki Pazar Yeri Edirnekapıda Kurulacak
Fatihte Arpazarında kurulmakta olan pazarm bundan sonra buradan kaldırılarak Edirnekapı haricindeki mısır tarlasında kurulmasına karar verilmiştir.
Yeni Gazino Tarifeleri
I
(Gazino tarifeleri içîn kayma. İcamrrklardan tetlkik raporları istenmişti. Beyoğlu kaymakamlığı hariç olmak üzere bütün kazalar cevap vermişlerdir. Beyoğlu kazasının da cevabı geldikten son* ra bu raporlar tetkik edilecek ve bir karar verilecektir.
r
istanbulu Terkedecek
Olanların Verdikleri Beyannameler Bugünkü Toplantıda Tetkik Edilecek
Kendi arzuslle İstanbulu terkedecek olan mütekait, İtam, Era-mfl İle halkın verecekleri beyanname müddeti dün sona ermiştir.
Bu sabah vilayette kaza kaymakamlarının lştlraklle bir toplantı yapılarak bu beyannameler Üzerinde tetkiklerde bulunulacak-
tır ve kaymakamlar da bu İşler etrafında İzahat vereceklerdir. , Hükümet kendi arzuslle Istan-buldan çıkmak Istlyenlerl yalnız iskele ve İstasyonlara kadar mec-canen nakledecektir. Ve bunun haricindeki bütün masraflar gidecek bulunanlara alt olacaktır.
Mekteplerde Dersler Bugün Kesiliyor
Bugün ög leye kadar bütün lise ve orta mekteplerde dersler devam edecek ve öğleden sonra mekteplerde bu senenin mesâisi nihayete ermi? bulunacaktır. Bazı mekteplerde dün ak?am derslere Nihayet verilerek talebenin kanaat notları üzerinde cetveller hazırlanmış vd muallimler meclisi toplanarak lise ve ortaların son sınıf talebesinin vaziyetlerini tea-1 bit etmişlerdir. Bir kısım lise ve orta mektepler dahi bu akşam ve yarm muallimler meclisini toplıya-rak mezun olacak talebenin durumunu tesbit edeceklerdir.
Romanyaya Kepek Gönderiyoruz
Romanyaya verilmekte olan lisans üzerine külliyetli miktarda kepek gönderilmektedir. Romen piyasaları çiroz ve nohut isteklerini tekrarlamışlardır. Bu iki maddenin lisans alınmak üzere Ticaret Vekâletine müracaat edilmiştir. Orta Avrupa memleketlerinden siparişler devam etmektedir. İthalât malları için de teklifler gelmiştir.
Sesim Ömer Paşa Caddesi
Beyazıttaki eski Maliye ve yeni Askerî Tıbbiye binası ile Üniversite arasındaki yola Besimö-merpaşa caddesi isminin verilmesine istanbul Belediyesince karar verilmiştir.
Askerî Kamplar
r
Bu Sene Yapılmayacak
Ankaradan gelen haberlere göre. Maarif Vekâleti II*e ve yüksek okullar talebesinin hu sene kampa çıkmamalarını münasip görmüştür. Buna alt karar bir kav gün İçinde alâkalı mekteplere bildirilecektir.
+ Yeniden kurulacak Erzincan şehri yerinin IstimlAJcIne dair kanuna İlave olarak hazırlanan lâyiha Meclise verilmiştir. Bu lâyiha llo zelzele, seylâp, heyelan vesaire gibi âfetler doîayısile -nak-
line lüzum ve zaruret görülen şehir ve kasabaların kurulmaları İçin hükümete salâhiyet verilmektedir. Bu lâyiha, kanun şeklini aldıktan sonra, İlk olaruk heyelan neticesi kısmen harap olan Gördes kalabasına tatbik edilecektir.
+ Hava birliklerinde genç pilot vo subay ihtiyacını temin için bundan sonra askeri liselerden başka sivil liselerden de Harp okuluna talebe kabul edilmesi kararlaştırılmıştır.
Puro, Sigaril!os!ar Satışa Çıkıyor
Puroların Adı: Toros, Sigarîllosların:  Esmerdir.
inhisarlar idaresi bir müddetten-beri hazırlatmakta olduğu yeni puro ve sigarllloaları on güne kadar piyasaya çıkaracaktır. Yüzde yüz yerli tütünden yapılan bu mamulât çok nefistir. Purolar eski Florya purosu kalmlıgmdadır. Beş tanesi bir çantalı kutuda bulunmaktadır. Her çantalı kutu elli kuruşa satılacaktır. Bu puroların ismi (Toros) dur. Siga-rilloslar ise (Esmer) adile satılacaktır. Sürmeli kutular içinde bulunmaktadır. Her kutuda on tane bulunacak ve kırk kuruşa satılacaktır.
Almanyaya Tütün ve Ham Bakır İhraç Edeceğiz
Almanların piyasalarımızdan alacakları mallar için hususi anlaşmalar yapılmaktadır. Almanyaya iki milyon liralık tütün ve bir miktar ham bakır satışı için yapılan teklifler üzerinde görüşmeler devam etmektedir. Bu görüşmelerin yalçında biteceği haber alınmıştır.
Dün 400 Bin Liralık Tütün, I 10 Bin Liralık Pamuk İhraç Et+ik
Dün piyasalarımızdan yapılan ihracat sekiz yüz bin lirayı bulmuştur. Satışlar arasında îsviçreye gönderilen kepek, deri, barsak, afyondan başka dört yüz bin liralık tütün, Ma-caristana da 110 bin liralık pamuk, Amerikaya av derileri ve kitre, Af-rikaya fındık, Almanyaya kum dan. deri ve kuş yemi, Filistine fındık vardır.
Bavul ve Çanta Fi+ayları Tesbit Edildi
Fiyat murakabe bürosu bavul ve çanta satışlarmdakı fiyatları tesbit etmiş ve bu işin kontrolünü tamam-lıyarak bazı numuneler almıştır. Büro bu numuneleri fiyat murakabe komisyonuna vererek fiyatlarının vc âzami nisbetlerinin tayinini istiye-cektir.
16.4.941  =
GÜNDEN
GÜNE
Çetin Iş Karşısında
apurda konuşuyorlardı-
Hemen yanlarında otur*
muş olduğum için ister istemez kulak misafiri oldum. Muhavereyi dikkate değer bulduğum için buraya naklediyorum:
— Fransadaki Alman asker terinin alınarak yerine    İtalyan askerlerinin    konulmasına    n# mana vermeli?
— Azizim, buna verilecek mana için uzun uzadıya kara yormağa lüzum yok. bana soracaklarıma sırasıic cevap verirsen bu işin mahiyeti kendi kencıme meydana çıkar.
— bor bakalım.
— Farzcdelim ki sen bir tüccarsın. GaiatacJa bir yazıhanen var. Katibini Asmaaıtında bir yere uçuncû, beşinci derecede bu- içe göndermişsin. Katibinin bulunduğu yere civar bir tıca-retnaneaen bir teleion alıyorsun; diyorlar ki: «Mühim, yüz bin liralık bir i* var, fakat çetin bir iş. Karşımızdakiler kuvvetli, hem de katakulliye gelir cinsten değil. Uğraşmak lazım, birini gönderi». Hemen katibinin bulunduğu yere telefonu açıyoı ve emrediyorsun: «I nan yert git, çetin bir i§ var...
Yo, yoo, yoo!
bL-
işe kâtibi nasıl gönderirim?
— O halde kendin gidersin
— Tabiî kendim giderim... Evet, kendim giderim... Giderim amma yazıhane yalnız kalır.
— O halde ne yaparsın?
— Ne yapacağım? Kâtibe telefonu açarım: «Çabuk gel» emrini veririm. Gelince de: «Çok mühim bir iş çıktı. Burada o kadar mühim bir şey yok. Sen yazıhanede otur, göz kulak ol da ben gidip o işi hailede yim» derim.
— İşte azizim, senin Galata-daki yazıhanende yaptığın işi Almanya Fransada yapıyor.
— Hah, hah. hah... Doğrusı ben işin bu kadar basit olduğu
nu düşünememiştim!
KÖR KADI
Eyüpteki Hava Denemesi Muvaffakiyetli Oldu
Dün Eyüpte yapılan hava deneme si muvaffakiyetli geçmiştir. Silâh-taragaya paraşütçüler indirilmiş ve bunlar zararsız bir hale sokulmuşlardır. Muhtelif yerlerde de yangmlaı çıkarılacak pasif korunma ekipleri tarafından söndürülmüştür.
Tecrübeler    umumiyet    itibari)*
müsbet neticeler vermiştir.
T AK VI
16 NİSAN 941 ÇARŞAMBA AT: - GÜN: 10*3 - Kasım: 160 RUMÎ: 1357 — NİSAN: S
HİCRÎ: 1360 — Reblülevvel: 19
VAKİT ZEVALİ   EZANİ
GÜNEŞ:
ÖÛLE:
İKİNDİ:
AKŞAM:
YATSI:
İMSAK:
6,21 10.33
13,14 5.27
16.53 9.10
19,49 12.00
21,25 1.37
4.34 8,46
Onun İçin hemen geldim. Ne fena hava.. Favell'e dikkatle baktı,  sonra gelip benim elimi sıktı:
— İyi ki böyle yağmur yağıyor. Hava çok sıkıntılı MI. Siz nasılsınız?
Ben bir şeyler mırıldandım. Albay hepimize ayrı ayrı bakıyor, hiç bir şey anlamı-yordu. Nihayet Maksim »öze başladı:
— Her halde M/l İriyle bir havada boş yere rahatsız etmediğime emin olunuz. Size Jak FavcU'l takdim edeyim, tik zevcemin akrabasıdır. Bilmem kendİHİnl tanıyor muttunuz?
Albay .fulyan basile »elam vererek su sözleri söyledi:
— Çehreniz bana yabancı gelmiyor her halde burada sizi görmüş olacağım.
Maksim Favell'e hitap etti:
— Haydi.. Buyurunuz söze bağlayınız.
Favell oturduğu yerden kalktı, elinde tuttuğu gazeteyi buruşturuyordu. Artık gülmüyordu, vaziyetinden pek memnun görünmüyordu. Albay Jıılyan'ın bu kadar çabuk geleceğine inanmamıstj. Nihayet yüksek ve küstah bir sesle söze haşladı:
— Beni dinleyiniz, Albay dedi. Beyhude sözlere lüzum yok. Size sadece buraya niçin gelmiş olduğumu söyllyeylm. Bugün mahkemenin vermiş olduğu kararı doğru bulmuyorum.
— Fakat buna kimsenin İtiraz etmeğe hakkı yoktur.
— Kınım hakkım vardır, Albay.   ÇUnkU
ben hem Rcbekanın akrobasiyim. Hem do eğer o ölmemiş olsaydı kocası olacaktım.
Albay Julyan şaşırmıştı. Maksime dönerek sordu:
— Doğru mu söylüyor?
Maksim omuz sllkerek cevap verdi:
— Bunu İlk defa olarak İşitiyorum.
— O halde Mı (er Favell, mahkeme hakkındaki şikayetleriniz nedir?
Favell bir an durdu. Zihninde bir plân kurmak istediği belli İdi. Fakat tamamile ayık değildi. İçtiği içkilerin tesiri altında itil. Cebinden mektubu çıkardı, dedi kl:
— Bu mektup bana Rebekadan gelmişti, ölmeden birkaç* saat evvel yazmış, alınız, okuyunuz, ölmeğe karar vermiş olan    bir
insan böyle ml yazar?
— Bu mektup neden bahsediyor? Siz bana bunu anlatır mısınız?
— Evet anlatayım: Rebeka beni çağırıyordu, Manderloy'o gelmemi İstiyordu. Bana sövllyerck bir şeyi varmış. Bunun ne olduğunu artık öğrenmek mümkün değil tabii... Fakat bu noktanın ehemmiyeti yok.
Beni deniz kenarındaki evde o gece beklediğini yazıyor. O Londrada kalıp da yorulduğu zamanlar, şatoya dönünce, deniz kenarındaki evde kalır, dinlenirdi. Fakat Rebeka intihar edecek kadın değildi,.Albay. Hayatı pek severdi. Kotranın emniyet musluklarının açılmış olduğunu da unutmıya-lım. Hem de ayrıca geminin dibinde delikler de açılmış.
Bu sözleri söylerken kıpkırmızı kesilmiş, sesi olduğu kadar bağırıyordu. Bu halin Albay Julyan'ın hoşuna gitmediği belli idi. Her halde bu tavır ve sözler Favell'in aleyhinde tesir bırakmıştı. Albay söze başladı:
— Böyle sinirlenmeğe lüzum yok, azizim, asıl mahkemede ne hâkimim, ne de jüri-tontnt. Ben sadece bu civarın sulh hakimiyim Gerek size ve gerek Mlster de Vintere hizmet etmek İsterim. Demek ki siz akrabanızın intihar etmediğine kanisiniz. Sonra kotran/n teknesinde delikler olduğu.»*, emniyet musluklarının açık kaldığını söylediler. Şu >. İne ili ne>. hükmediyorsunuz?
Favell Maksime bakarak ağır ağır cevap
verdi.
— Refceka emniyet musluklarını açmamıştır. Tekneye delik de delmemistir. Rebeka intihar da etmemiştir. Mademki ba^ira fikrimi soruyorsunuz, bence Reneka katledilmiştir. Katilin de kim oldueunu bilmek İster misiniz: İşte pencerenin önünde dura* mağrur tavırlı adam.. Bir sene bile geçmeden önüne gelen İlk krzla evlendi, işte katil.. İsmi de de Vinterdir. Kendisine iyi bakınız. Yakında darağacınn gidecektir. Evet, dara-ğacına...
Bu sözlerden sonra tekrar gülmeğe başladı, acı bir sarhoş gülüşü İle etrafı çınlattı.
Allahtan Favell böyle güldü, kızarmış yüzü. kanlı gözleri, arsız haille güldü de no kadar sarhoş olduğu belli oldu. Albay Jul yan derhal işi anladı, YîW.tim1e İğrenmiş bir tavır, dudaklarında İBtthfafll bir tebessüm vardı. Oh, £Ok şükür. Albav Julyan, Favell İn söylediklerine inanmamıştı. Bi/.lııı tarafımızda idi. Maksime dönerek:
— Bu adam sarhoş.. Ne söylediğini bilmiyor, dedi.
— Sarhoş mu* IIuv ır, hayır, azizim, ben sarhoş cu-ğilhfi. İstediğiniz kadar sulh hakim* üstelik de Albay olunuz, beni ylm korkutamazsınız. Bu defa hak ve katma benim ta raiu.nl..ıhı-. Bu pis memlekette sanki sizden
(Arkası var)
16-4. 941
VATAN
Harp Vaziyeti
(Baçı l incide) (** > 4*«!*|i - îtajyan motorlu birlilerinin hareketi, General Wavcirin Libya seferlle mukayese edilemez. General \Vavell adedce üstün olan Ora» i.mm ordusunu mağlûp ve perişan etmek ivin Bingazjye yürüdü. Bu hareket tam askerce bir zaferdir. Fakat Mısır hududuna varan Alman - İtalyan motorlu birlikleri, kuvvetle müdafaa edilen değil, tahliye edilen şehirlere girdiler ve henüz bir meydan muharebesi vererek b|r lngH|z ordusunu mağlûp ve perişan   .......Mor
General Wavell'in kurmay subayları, harita üzerinde perger hesabını elbette iyi bilirler; (Tob-ruk) un tahliye edilmemesi ve oradaki kuvvetlere müdafaa vazifesi verilmesi bu perger hesabının gürel bir delilidir. Bundan sonra üsleri rd m/ aşırı bulunan ve 1500 kilometre ileri atılmış olan Alman - İtalyan kuvvetlerine karsı taarruz için nerede üstün kuvvet toplamak mümkün olduğunu iyi ölçmüşlerdir. İngiliz taarruz plânına yakında şatait olacağız; iyi %|r imandan, karsısında yenilmece değer çapta bir hasım gördükçe haz duyar ve harp talihine itimadı artar. Başlamak üzere olan yeni meydan muharebesini General Wavell kaybederse, o zaman belki tenkit edilebilir. Fakat o ana mağlûp kumandan» kalmağa azmetmiş görünüyor. Mısın da harbe iştirak ettirmeye çalışraasr, Balkanlarda ve Libyada ayni zamanda harp ederek muzaffer olmak niyetinde olduğunu gösterl-> or.
Yugoslav Cephelerinde:
şimalde 4. cü ve 1. ci ordular Sava cenubunda, zırhlı ve motorlu birliklerinin taarruzlarına müsait o İni ry an dağlık araziye doğru çekiliyorlar; , şarkta 5. ci, S. cü ve 2. cl ordunun bazı birlikleri Alman taarruzlarını durdurmuş ve Üsküp umumî istikametinde mukabil taarruza devam etmiştir. 2. ci ordunun şimali Arnavutlukta llerilyen birlikleri (Draç) a girmeğe muvaffak olmuştur. Yugoslav orduları netice iübarile üç türlü muharebe veriye a
1 — Şimalde oyalama muharebelerle dağlık araziye doğru İhtiyari ricat,
1 — Şarkta Morava vadisi mın-takasmda muannldane müdafaa,
3 — Cenupta İki istikamette taarruz: Birisi cenubi Yugoslavya-da Uskur» istikametinde, diğeri Arnavutlukta Draç - Elbasan İstikametinde. m
Üsküp istikametinde taarruz eden Yugoslavlar, Almanların İyi bir tümenini mağlûp ederek rica-te mecbur etmişlerdir. Alman piyade kıtaları, ileri atılan motorlu birliklere henüz yanaşamamışlar-dır. Yugoslav'ların bu vaziyetten istifade ederek daha büyük muvaffakiyetler kazanmaları mümkündür. (Draç) a giren Yugoslav kıtaları, durmadan Tiran ve Elbasan istikametlerinde İleri harekete devam etmelidir. Yugoslav ordularının, cenuba doğru yaptıkları bu İki taarruzla Yunan ve İngiliz kuvvctlerlle birleşmeleri ihtimali henüz mevruttur. Buna mâni olmak için Almanların Debre - Tiran İstikametinde de bir taarruza girişmeleri çok muhtemeldir. Yugoslav'ların bu ihtimali düşünerek tedbir alacaklarını kabul etmeliyiz-   . \
Yunan Cephesinde:
Yunan ve İngUlz müdafaa taarruzuna dair arazi mütalâası yaparken, Trespa - Ohrl gölleri mıntıkasında mevziin taarruza müsait bir Çıkıntı yaptığını ve bunun düzeltileceğini yazmıştık. Bu düşünce ile Yunan - İngiliz cephe kumandanlığı arnavutluktakl Yunan sağ cenahını geri aldı; ve yeni mevziin sol cenalılle dağlık araziye çekerek kısalttı. İleride kalan (Görlce) tahliye edildiğinden İtalyanlar İşgal ettiler. Florlna İle lla-mara arasında hü.VUk bir yarma için zırhlı ve motorlu birliklerin hareketine müsait sevkulceyşi İstikametler yoktur; arazi de çok datiu.hr. M ikim 11 dağlardan istifade ederek adım adlin müdafaa yapabilir. Fakat Selanik körfezi garp *ahilllc İnce Karasu vadisi arasında kalan nııntaka büyük bir yarmaya daha müsaittir. İtalyan ordularına yardım İçin Alınan ordusunun Arnavutluk cephesine kaymasına lüzum yoktur. Sağda dehilr yolu ve İnce Karasu vadisi istikametlerinde mevzii yarımya çalışmak daha doğrudur. Fakat Üsküp mmtakasında cereyan eden muharebeyi kazanmadıkça, Alman ordusunun cenupta Yunan -İngiliz cephesine taarruza girişmesi muhtemel değildir.
İtalyanlar (Orac) ı kaybettiler t Yugoslavlar Tiran - Elbasan istikametinde taarruza devam ettikleri takdirde Yunanlıların Avlonya-ya taarruza geçmeleri muvafık bir hareket olur.
»ucam POP A N
Harp İhtimalleri Karşısında:
Şehir Ve Köy
Bir Köy Felsefesi : " Evim Şehir
Olsun da Köyüm Şehir Olmasın „
Anadoluya Gidebilecek Vaziyette Olan ların Gitmeleri Bir Yurt Borcudur. Istan bulda Kalacakların da Vazifeleri Vardır
Yazan: Nusret KÖYMEN
Geçenlerde bir köyde bir köylü dostum ile konuşuyordum-Dostum köyünün en zeki, en çalışkan adamıdır. Yalnız köyünün değil bütün o mıntıkanın... Bu sebepledir ki o mıntıka köylüleri kendisini Parti Nahiye İdare heyeti Reisliğine senelerdenbeTİ tekrar tekrar seçerler. Söz; köy ve şehir münasebetlerine ve meselelerine intikal etti. Dostum ismail söyle dedi;
— Hani, Nusret bey, bir söz vardır; evim şehir olsun da, köyüm şehir olmasın, derler.
Ço"k hoşuma giden bu köylü felsefenin derin manasını o gün*-denfberi düşünüyorum ve son günlerde ibiraz değiştirerek kendi kendime »ık sık tekrar ediyorum:
—Evim şehir olsun da, ym-dum şeihir olmasın I
Dünyaya göz gezdirdiğim zaman gördüğüm manzara nedir?
Birbirini yiyen, birbirini tahrip eden şehirlerin mücadelesi. Bütün dünyaya Hâkim olmaya kalkışan bir şehir kan yedikçe acıkan bir canavar gibi, başta en korktuğu rakiplerinden biri, Londra, olmak üzere, dünyanın bütün şehirlerini tahribe çalışıyor. Paris bitkin bir halde yatıyor. Belgrad kana ve küle boyandı. Fakat dişlenmiş ve kundaklanmış Londra, mücadelesine artan bir azim ve imanla devam ediyor ve gitgide şiddetlenen mukabil darbeler indiriyor. Nevy.ork ise tehlikeyi gördü, uzun kollariyle kuvvetli yumruklarını savurmağa bağladı.
Istaribul da yaklaşan, alazası semasını kızıl la şt ırmağa başlıyan bir yangına karşı ihtiyat tedbirleri alıyor.
İstanbul denince derhâl "yangın,, atria gelir. Her şehir bir şeyi ile meşhurdur, lstanbulun da en meşhur şeyi yangınlarıdır. Ancak Cumhuriyet devrinde vü-cude getirilen itfaiye teşkilâtından sonradır ki İstanbul şöhretinin bu kremini 'kaybetmeğe başladı.
İstibdat devrinde Türkiyede yaşamış bir yabancı yazdığı bir kitapta istanbul ve yangınlarından bahsederken şöyle diyor:
lstanbulun "Keresteciler,, denen yerinde pek çok kereste daima depo edilmiş hfclde bulunur. Bundan maksat sık sık olan ve lstanbulun mühim kısımlarını tahrip eden yangınlardan sonra harap olan kısmı hemen yapabil? mektir.
Filhakika, istanbulda doğup büyümüş, ve bugün otuzbeşi geçmiş olanlarımız öyle yangınlar hatırlarlar ki Kerestecilerde ki bütün kereste, bıraktığı boşluğun imarına kifayet etmez. Bir İstanbul yangınının yaptığını bütün Alman  hava   kuvveti yapamaz!
"Yangın Yeri,,, "itfaiye Meydanı,, eski istanbul haritasında en çok görülen boşluklardır.
Ben çocukken Kadıköyündeki itfaiye meydanında "İtfailer,, bodur bir ağaçtan, altına gerilmiş bir beze dut silkilir gibi atlayarak talim yaparlardı.
EDEBÎ   ROMAN
Her mahallenin de bir tulumbası vardı. Vaktiyle, Avrupada ki mer^ezleştirilmiş itfaiye teşkilatlarından daıha iyi iş gören İstanibul mahalle tulumbacıları teşkilâtı İstan'bul mahallesinin bo-fcultmasiyle beraber verimliliğini kaylbetrnişti' Fakat Londrada bu-*ün tekrar mahalle teşkilâtına dti nülmesi gösteriyor ki mahalle yangın söndürme teşkilâtlan merkezî teşkilât kadar, hattâ bazan daha mühim ve faydalıdır.
Bilhassa hava hücumlarında yangın bir yerde değil, ayni zamanda birçok noktalarda çıkıyor. Merkezleştirilmiş mıntıka teşekküllerinin, bilhassa Utanbul gibi tabiat arrzalariyle birbirinden ayrılmış çok yaygın ve-dağınık bir şehirde her tarafa birden yetişmesi güçtür.   Halbuki    mahalle
teşkilâtı yangın başlangıçlarını söndürmek suretiyle merkezî teşkilâtın yükünü çok hafifletecektir.
İstanbuldan istiyenlerin Anadoluya nakli tedbiri İstanbulun nüfus yükünü hafifletecek ve bir çok korurunda tedbirlerini kolaylaştıracaktır.    Fakat    istiyenlerin
¦
anadoluya geçmesi demek lstanbulun boşalması demek değildir.
tahmin ederim ki İstanbulu terk edenler, istanbulda kalanlardan az olacaktır. Türkün canı okadar tatlı değildirl Bunun için. dır ki İatan<bul Vilâyeti ve Belediyesi yalnız itfaiye teşkilâtını genişletmekle kaynamakta, aynı zamanda mektep ve mahallelerde de yan^m «öndünme teşkilâtı vücuda getirilmesine çalışmaktadır.
Fakat her"-vi Devletten ve Belediyeden beklemek doğru de. ğildir. Mahallelilerin kendi aralarında yapmaları bildirilen teşkilâtı dikkat, itina ve sür'atle yakmaları lâzımdır. Pasif Koruma ve bilhassa yangın söndürme işlerinde istanbuldaki bütün vatandaşların kendilerini bilgi ve veaartiyle hazırlamaları en mühim vatandaşlık ve insanlık vazifeleridir.
Anadoluda gidebilecek yeri olanların istanbulu terk ebmesi, gidebilecek yeri olmıyanların kalması ve bir tehlikenin kalanları tehdit etmekte bulunması istan-buldaki eski mahalle ruhunun yeniden canlanmasında mühim bir âmil olacaktır. Dargınların barışması ve her kesin birebirini severek birbirine yardım etmeğe şimdiden alışması lâzımdır. Hât-ttâ eski komşuluk ve gece ziyaretleri ananelerinin ihyası bile çok faydalıdır. Mahallelerde birbirini tanımayan, birbirine karşı komşuluk hissi duymayan kimse kalmamalıdır.
Diğer taraftan Anadoluda gidebilecek yeri, bilhassa köylerde tanıdıkları ve akrabaları olanların da buralara gitmeleri bir vatan borcudur. Bu yalnız kendilerin' emniyet altına almak bakımından değil, türlü müdafaa tedbirleri bakımından da faydalıdır. İs. tanbulda nüfus kesafetinin azal-
TEFRİKA No. 16
KEZBAH
Yazan: Muazzez Tahsin BERKAND
— Peki, dediğinizi yapacağım. Haklı olduğunuzu anlıyorum. Onlara kendilerinden eprimediğimi ispat e-deccğlm. Fakat ayakkabı için ne yapalrm? O kaba saba kunduraları giyebilir miyim1?
— Onları yUHlyüş için saklarsın bugUn beyaz sandallarını giyersin.
— Fikrinlzce, beyaz bezden entarim ve beyaz sandallarımla onların yanma bilâ tereddüt gidebilir miyim?
— Evet yavrum. Emin ol kl seni ne kadar çok görürlerse o kadar çabuk alışırlar. Hem sen zeki bir kızsın, gülüm, vaziyetlere düşmemek için hareketlerini kontrol edersin. Ort reyim seni onlardan farklı olmadığını göster!
— Hakkınız var... Burada yaşıya-cak olduktan sonra her seye alışmalıyım. Bu nasihatlerinizden dolayı size ömrüm oldukça minnettar kala-
cağım. Bana cesaret ve kuvvet verdiniz.
— Bu süslere hacet yek Kezban.
Seni sevdim ben, bundan sonra seninle alâkadar olacağım. Yalnız senden şunu bekliyorum: Herhungi bir güçlükle karşılaşırsan hemen bana gel, derdini söyle, ben çaresini bulurum. Ümitsizliğe, göz yaşlarına kendini bırakma!
— Teşekkür ederün efendim. Siz ne iyi kalpli bir insansınız!
Bunu söylerken koşmuş, FAzile hanımın boynuna atılmıştı. Bir İki dakika birbirlerine sarılmış durdıılnr. Anne olmaktan ebediyen ümidini kesmiş bu yaşlı kızla öksüz Kezban bu dakikada hayatlarmdaki boşlukları doldurmuş kadar mes'ut ve mü-teheyyiçtiler.
Kapıdan çıkarken Fâzile   Hanım
geri döndü. Yan şaka, yarı ciddi bir
tavırla vc bu hassas kızı incitmek-
Mihverin Başlıca Müttefiki:
__uj
" Bunu Yenersek Harbi Mutlaka Kazanırız „
Hitler'in yabancı milletleri esir etenek için 'kullandığı başlıca vasıta 'korkudur. Hür yaşamak isteyen milletlerin kapanmaları lâzım gelen en 'büyük zafer de korkuyu yenmektir.
Bu harpte Almanlar yeni bir yıldırma sltratejisi ic<*t etmişlerdir. Bu sayede bugüne kadar bîr çok gayelerine zahmetsizce varmışlardır. Henüz harbe girmiyen milletlere söyle diyorlar:
— Biz korkunç adamlarız. Yere serdiğimiz milletlerin halinden ibret alın, sakın düşman sı-fa.tilc karsımıza çıkmayın. Yoksa sizi ezer, mahvederi*.
Bup, Alrnerikalılara da   ayni
şeyi söylüyorlar. Halbuki bi? çoktanberi düşman sıfatile karşılarına dikilimi§ bulunuyoruz. ln-giltereye ve Çine    gösterdiğimiz
yardım, Almanyaya karşı doğrudan doğruya düşmanca bir harekettir. Kendilerine his ve ideal bakımından şiddetle düşman olduğumuzu Almanlardan hiç gizlemiyoruz;
Biz Amerikalı kaldıkça Almanlara karşı düşmandan başka bir şey olamayız. Sistemlerimiz, hayat telâkkilerimiz, gayetlerimiz taban tabana zıttır.
His Değil, Menfaat
Sakm yanlış bir düşünceye sapmayınız: Totaliter memleketlerin siyasetine his ve nefret hâkim değildir, ancak menfaat ve ihtiras hâkimdir. Sırası greHnce Rusyaya karşı olan o meşhur ve derin nefretlerini bir saniye içinde unutmuşlardır.
Lehistanla on senelik bîr ade-mitecavüz paktı imza ektikten biraz sonra Lehi&ban arazisini istilâ etmekte hiç tereddüt duymamışlardır.
Totaliter memleketlerin bize karşı olan tavır ve siyasetlerine de bizim kendileri hakkında söy-liyeceğimiz sözlerin ve yapacağımız hareketlerin hiç bir tesiri olmayacaktır. Muayyen bir dakikada işlerine ne gelirse onu yapacaklardır.
Almanyaya karşı giileryüz göstermenin ve Almanları yuimu-şatmağa çalışmanın hiç faydası yoktur. Eğer bize diş geçiremiye-
ması iaşe meselesini de kolaylaştıracaktır. Köyde hiç kimsenin yiyecek sıkıntısı çekmesine ihtimal yoktur. Elinden ufak tefek işler gelen insanlar köylerde büyük bir şevkle karşılanır ve memnuniyet, le beslenir. Hele bu sene o kadar çok yer ekilmiştir ve yağmurlar okadar zamanlı yağmaktadır ki köylerimizde görülmemiş bir bol. luk olacaktır.
Şehirlilerin köye gitmesi şehir evini köye götürecek ve köy evinin şehirleşmesine hizmet edecektir.
Ordumuz ve tahkimatımız kadar güvendiğimiz bir şeyimiz de köyler imizdir. Türkiye nüfusunun 5 tc 4 ünden fazlası esasen köyde yaşar. Geri 'kalan beşte birden de pek azı tehlikeye maruz şehirlerdedir. Bunlardan mühim bir kifmı da, »ayet tehlike gelirse, buraları terk etmiş bulunacaktır.
Bu  vaziyet  karşısında  Türki-
yeye gelebilecek tehlike ancak eceline susadıktan sonra gelecek, ve eceline kavuşacaktır!.
Evim şehir olsun da, yurdum şehir olmasınI.
ten çekinerek yavaşça şu sözleri söy
ledi: *
— Biraz sonra Kahvaltı etmek için seni aşağıya çağıracaklar, Hof-rada hiç bir şeyden sıkılma, başkalarının hareketlerini taklide çalış, nnzaridlkkati celbotmemek Kin elinden geleni yap. Tavsiyelerimi dinler sen bir ay sonra dogma büyme bir istanbullu küçük hanıma benBersin.
VII
Geniş gölgeli çam ağaçlarının altına masalar yerleştirilmiş, misafirler İkişer, üçer, beşer kişilik gruplar halinde hasır koltuklara, şeelonglara
uzanmışlardı. Akşamın altısı olduğu halde hava hala sıcak, güneş hala kızgındı.
Makbule Hanım - Feridln annesi -elile yütUnÜ yelpazeliyerck şikâyet
etti;
— Deniz kenarında olduğumuz halde sıcaktan hunulıyoruz.
Yanında oturan vc bir saatten beri kendisine Suadlyıye ait bütün havadisleri vermekle meşgul ot&n Mefharet Hanlın - saçları oksijenli, elli yaşlarında şişman bir kadın - uzak bir hülyaya dahin gözlerini çevirdi, gülümsedi.
— Anlaşılan otururken İnsan sıcağı daha çok hissediyor. Gençlere bak
Yazan:
Bnb. 0. r. Eliot
Amerikanın Eski Ankara Askeri Ataşesi
çeklerine akılları keserse parmak bile oynatmazlar. Yok biz birbirimizle kapışarak bir tefrika man, zarası arzedersek, evvelce kendilerine karşı nekadar dostluk vc nezaket göstermiş olursak olalım, başımıza binmekte bir saniye tereddüt etmezler. Berrak ve dıoğru bir haricî ve askeri siyaset takip edebilmemiz için bu noktayı zihnimize iyice yerleştirmş ol-majmız lâzımdı?.
Bunu yalnız hü'kûmet değl, biL tün halk kavramaUdır. Amerika Cürphıırreisi, halkın çokluğunun benimsemediği bir yolda ilerilc-yemez. Eğer hepimi? birden hakikati görerek hükümete destek olmazsak milli siyasetimiz zayıf ve köksüz kalır.
Hükümetimize kuvvetli bir destek olabilmemiz için de ilk işu miz korkuya karşı zafer kazanmaktır. Almerika halkının ruhuna ve kalbine Almanyanın yıldırma stratejisi el uzatamamalıdır.
Diktatörler, demokrasiyi hiçe saydıklarını söylerler, fakat bir taraftan da demokrat memleketlerde hükümet memurlarını elde etmenin hükmü olmadığını, doğ. rudan doğruya halkı tesir altında bulundurmak lâzım geleceğini şeytan gibi 'bilirler.
İstilâ etmek istedikleri metmle-ketlerin halkına bir taraftan harbin 'korkunç neticelerini duyururlar, diğer taraftan da kendilerine bol bol doatlu'k ve iyi muamele vad-ederler. Bu suretle bir kısım halikta korku, emniyet, tereddüt uyandırırlarsa gözlerine kestirdikleri kurbanın birliğini sarsmış, miUî siyasetinin temelini gevşetmiş olurlar. Halk ikiye bölünür bölünmez bir memleketin mukavemet kudreti zâfa uğramı? demektir.
Tıpkı Napolyon Gibi...
Evet, Almanların bir ordusu var. Fakat askerî kuvvetleri, manş'ı aşamamış, hava kuvvetleri adetçe üstünlüklerine rağmen ingiliz hava kuvvetleri tarafından mağlûp edilmiştir.
Napolyon da tıpkı Almanların yaptığı gibi Manş sahilinde Bo-lonya'ya gelmiş, denizi aşamamış, kendi kendini avutmak için geriye dönerek şurada burada neticesiz kara zaferleri aramıştı. Ulm ve Auaterlitz zaferlerinden sonra Isparoya, Rusya, Lâypzig ve Vatcrlo yol ile Sen Helen a-dasını boylamıştır.
Deniz kuvveti Almanyanın bo. gazına sarılmıştır, kendisini gittikçe fazla sıkıyor ve sıkacaktır. Almanlar ne yaparlarsa yapsınlar, Avrupa kıtası kendileri için bir zindan kalacaktır. Bunun haricine çıkamayacaklardır ve orada boğulacaklardır.
Gelelim Italyaya;.. İtalyanların bizi korkutacak hiç bir tarafları yoktur. Akdenize «'bizflm denizimiz* diyorlardı. Bu denizde d'onanmalarını saklayacak yer bulamadılar. Afrîkada bu kadar zahmetle kurdukları imparatorluk yıkıldı. Almanların yardımına muhtaç bir hale düşmeleri, askeri itibarlarını her vakit için yıkmıştır. Gemilerinin sür'atine ve adedine rağmen bir deniz kuv-
sanıza hava ile alâkadar bile olmuyorlar. Kimisi tenis oynuyor, kimisi dans ediyor, kimisi de kulaktan kulağa fısıldamıyor.
— İş oturmakta veya dolaşmakta dcftll, penç olmakta... Vaktile biz dc onlar gibiydik, soğuğa sıcağa bakmazdık.
— Bir pasta alma» mısınız Hanım
efendi?
Bunu, elinde bir tabakla yaklaşan Fâzile söylemişti.
— TeşekkUr ederim güzelim, zahmet ettiniz. Ha, size sormağa vakit bulanındım. Kaatahıonudau gelen kız cağız nasıl? Hastalanmadı ya?
— Hayır efendim. Siz    kendisini
görmediniz mi? Biraz evvel buralarda dolaşıyordu.
Mefharet Hanım rnUtcccssis göz-lerilc etrafı taradıktan sonra sordu;
— Kimden bahsediyorsunuz?
— Eniştemin ölen bir arkadaşının kızından.
s— Burada mı?
— HVet efendim, eniştem onu himayesine aldı.
— Nasıl bir kız? Güzel mi? Zengin ml?
— Kimneal yok. Zencin olup olmadığını bilmiyorum ama sevimli ve
zeki.
veti  sayılamayacakları  meydana
çıkrnıstır.
(Japonlar Elimize Bakarlar)
Mihverin üçüncü ortağı olan Japonya, dostlarından coğrafi bakımdan bamajmile ayrı ve uzaktır. Üç aenedenberi harpte olduğu için çok zâfa uğramı^T, Ticaret ye para bakımından daima Amerikanın vc Ingilterenin eline bakmağa mahlkûmdur. Donanmalarının bizim donanmamızla boy ölçüşebileceğini   hiç bir   zaman
iddia edemezler. Orduları Çmdc carı çekişiyor.
Sonra kendimize bakalım: İki büyük Okya,nusun> ortasındayız* Dünyanın en ileri sanayi sistemi bizdedir. Her türlü ham 'maddelere hâkemiz. Halkımız uyanıktır. Bir davayı bir defa benimsedi mi, bütün kuvvetilc buna sarı-I.r.
Dünyanın en kudretli donan-' mnaı bizim donanmamızdır. Talim ve terbiye ve teçhizat bakımından kimseden geri değiliz. Donanmamızın kendisine verilecek her vazifenin hakkından geleceğini ümit edebiliriz. Ordumuz henüz denizaşırı bir harbe hazır değildir. Fakat sahillerimizi ve deniz üslerimizin emniyetini korumağa şimdiden kâfidir.
Dünyanın, deniz tayyarelerinden mürekkep en kuvvetli hava kuvveti bize aittir. Ordumuzun hava ku-vvetleri adetçe çok fazla olmamakla beraber bize ait her vazifenin altından kalkar. Talim ve teribiyesi mükemmeldir.
I§ Halkın Elindedir
İngiltere ayakta durdukça bizim emniyetimiz tam&rnile yerin, eledir. Japonya kımhkfayamaz. Çünkü Japonlar, Hitler'in emrüe intihar edecek kadar budala de-ğitdirler.
ingiltere ile beraber hareket cllmefk şartile en son zafer vasıtalarının hepsi bizim elimizdedir. Hürriyet ve toraıkkiyi diktatörlüğe ve barbarlığa kenşı koruyacak yeni bir nizam kurmağa tamaımile iktidarımız vardır. Bu nizamı kurmanın mesuliyetini efcbe-tıte üzerimize alacağız ve vaziyetin icap ettirdiği her fedakârlığı yapacağız. Çünkü pek iyi biliriz ki müşterek demokrasi cjsphesi yıkılırsa ve dünyada tek başımıza totaliterlerin karsısında kalırsak köpek gibi sürünmeğe ve ölmeğe mahkûmuz.
İşte bütün bunları soğukkanla, isabetle ve muvaffakiyetle yapabilmemiz için milletimizin korku hissini ko'künıden mağlûp etmesi ve Alman yıldırma stratejisini hiçe çıkarması lâzımdır. Bizim için ve hürriyeti seven her millet içir. hakikî tehlike, harpte ezilmekte değildir; iptidadan yılmakta ve mücadeleden çekinip kaçmaktadır. Dünya tarihinin en büyük buhranmın içinden ancak İngilizlerin örneğini gösterdiği birlik, cesaret ve mycadcl-e sevkilc çıka. biliriz. İete bunıjn jc,in her birimiz kalbimizi ve ruhumuzu iyice araştırmalı, korkunun ve telâşın en küçük bir izini bulunsak bunu Almanların millerimize aşılamak istedikleri öldürücü hastalığın bir alâmeti sayarak elbirligile bu mikropJarı temizlemeliyiz.
Birliğini ve cesaretini sonuna kadar muhafaza eden ve korku mikroplarından kendini korumağı bilen bir mitletin mağlûp olduğu tarihte görülmemiştir.
— Yok Fâzile Hanım, Keaban a-dam akıllı güzel; siz onun zayrflıgı-na, renksizliğine bakmayın. Bir seno sonra göreceksiniz ne harikulade bir kız olacak. Gözleri, ağzı, endamı, boyu, her şeyi birbirinden lâtif...
Mefharet Hanım gülümsedi. Biraz sonra diğer bir grupa yaklaşıp dedikodu yapmak içm yeni bir mevzu yakalamıştı.
— Oğlunuzun da naaan dikkatini çekti ml?
Makbule Hanım kaşlarını çattı.
— Ne münasebet? Ferit kim, Kas-tamonudun gelen kız kim? Aklınıza neler geliyor kardeş?
— Onu hararetle methettiğinle© baktım da... Hem unutmuştum, Ferit Bey galiba Ali Beyin kerimesi Vicdanla...
— Yok, buna kızarım Mefharet Hanım, böyle mânâsız dedikoduları niçin ortaya atıyorsunuz? Ferit hı»-nllz tahsilini bltirmedi. Vicdana gelince, daha   on beş yaşında...
— Ben de size onların nişanlı olduklarını söylemedim ya Hanrm efen di! Fakat iki ailenin böyle bir emel besledikleri herkesçe malûmdur. Hat tâ Ferit Beyle Vicdan da bunu biliyorlar sanırım.
Makbule Hanrm   asabi bir hare-
SİYASÎ İCMAL
Japonlar Ameri-kaya Meydan Okuyacaklar mı?
J
Yazan: M. H. ZAL
aponya ile Sovyetler ara. I
sında   imzalanan   pakta
dair tefsirler devam etmektedir. İleri sürülen fikirler arasında dağlar kadar farklar vardır. Bu da pek tabiidir. Zamanımızda bazı devletler için bir vesika I imza etmek buz üzerine yazı yazmak gibidir. Böyle bir yazının ancak o güne mahsus bir propaganda kıymeti vardjr. Yok, »a filân ve filân vebaya imza batmış olmak; bazı devletlerin
hâdiselerin şöyle veya böyle gidişi karşısındaki hareket serbestisini değiştirmez.
Meselâ Sovyetler Avrupada taarruza uğrarsa J nya uzak şarkta imzasına tı kalarak bitaraflığı muhafaza edecek mi? İşine gelirce eder, gelmezse ve Rusyayı Uzakşarkta zorlu bul-| mazsa bir bahane icat ederek tecavüze geçer.
En mühim nokta, Japonyanm' Sovyetlerin bitaraflık teminatından kuvvet alarak Asyada İngiliz ve Amerikan menfaatlerine karşı taarruza geçip geçmi-yeceğindedir. Böyle bir taarruzun Avrupa hâdiseleri üzerine pek tabii akisleri olur. Amerika Büyük Okyanusta bizzat harbe tutulursa Avrupada lngiltereye yardım etmez bir hale gelir. Almanyanın aradığı da zaten budur.
Denizcilerin fikrince Japonya, daha önce yaotığı gibi, belki de kılıç şakırdatacak, fakat Ame-rikaya karşı harbi göze alamıya. çaktır. Amerikan donanması üstündür. İki tarafın müsavi zayiat vereceği kabul edilse bile A-merika, zenginliği sayesinde bunların yerini doldurur, Japon ya bunu yapamaz ve ikinci derecede bir deniz kuvveti haline
iner.
Bundan başka Naza nüfuzu Japonyada henüz ortalıca hâkir^ değildir. Amerikaya karşı bir harp açmak için Mikadonun yo muhitinin mukavemetini kırmak lâzımdır ki bu da pek zorlu bir istir. ı
Su halde en doğru hareket, imza edilen paktı bir propaganda nümayişi diye karşılamak ve 'unun Asya hâdiseleri üzerine büyük bîr tesiri olacağını şimdilik kabul etmemektir.
Sinek ve Sivrisineklerle Mücadele
Mevsim itibarüe çoğalması tabi! olan sinek ve Sivrisineklerle mücadele İçin Üsküdar kazası kaymakamlığı şimdiden müessir tcdbü'ler almağa başlamıştır. Bu arada şurada burada tesadüf edilmekte olan içleri su dolu hendek vc çukurlar kapattı-rılmakta ve Çamlıca cihetlerinde bulunan inek ahırları ve koyıuı ağılları ile nalbant dükkânlarının müna-, sip yerlere kaldırılmaları çareleri teemmül olunmaktadır.
Konservecilerin Toplantısı
Konserve sebzelerden bir çoğunun bayat ve bozuk çıktığını yapılan müracaat ve şikayetlerden öğrenen şehrimiz konserve fabrikaları sahipleri dün aralarında bir toplantı yapmışlardır. Bu toplantıda, bozuk konservelerin piyasadan toplattırılmak suretile firmaları şerefüıin muhafazası ve umumî sıhhatin korunması hususunda aralarında bir ittifak hasıl olmuştur. Haber aldığımıza £öre şikâyeti mucip olan baniye konserveleridir.
ketle doğruldu. Bu saygısız kadına fena bir cevap vermeğe hazırlanıyordu; fakat ayni saniyede arkalarından gelen hafif ayak sesine başını çevirdi, Keebanm ağaçlar arasındaki yola doğru yürüdüğünü gördü.
— Keeban, kızım, sen burada miydin? Gelsene bakayım. Dün akşamki yorgunluğun geçti mi? i
Genç kız suç üstünde yakalanan bir lnaan gibi kulaklarına kadar kızardığını hissetti. İki Hanım efendi arasında geçen muhaverenin son cüm lesl oradan geçmekte İken kulağına kadar gelmişti. Yüksek sesle konuşan ıkl kişinin söylediklerini işitmek le bir kabahat   işlemediğini   bildiği
halde bu mükalemenin gizli kulması icap ettiğini takdir ettiği için kızarmıştı.
— TeşekkUr ederim Hanım efendi, tamamlle dinlendim. (
Söylerken ma6aya yaklaşmıştı. Mefharet Hanımın yuvarlak müte-cessis gözleri onu tepeden tırnağa kadar süzdü.
— Bir bisküi almaz mısın yavrum?
— Biraz evvel yedim efendim.
— Nereye gidiyordun Keaban?
(Arkası var)
T* - 494T
Shsrt Nasıl Aldı Yürüdü
Örf vc âdetlerde küçücük bir değişiklik yapmak için büyük biı 'cesaret ister. İlk inkrlâbı yapanlar-her zan>an güçlülerle karşı-'laşmışlardır.
Giyün hususunda bir değisrk-lik yapmak ta iolay i§ delildir. İşte bisiklete binenken ffle defa pantalon giyen kadının etrafta uyandırdığı hayret:
1885 senesinde Holandanın hudut şehirlerinden birinde.. Bir jandarma bir bisikletli gördü. A. •man Allahım bu gördüğü hakikat mi idi yoksa yorgunluktan gözleri mi bulanryordu. Yıpmruk-larile gözlerini uguşturdu, iyice baktı. Evet gördüğü 'tamamüe hakikatti. Bir kadın bluzu ve bir erkek pantaionu.. Evet bir pantalon.. Aman Aflahım bu olacak şey miydi?. Bir kaç gün evvel gazetelerde bundan bahsedildiğini isitmişti de inanmamıştı. İçte çimdi gözlerde görüyordu.
Derhal jandarma merkezini Haberdar etti. Jartdarma merkezi ?akit geçirmeden belediye reisine vak'ayı bildirdi. Belediye re-fef tfaiyeye haber görrderdi... Fa. kat aradan epeyce bir zafman geç. misti ve panltalon giyerek bisiklete binmek cesaretini gösteren kadın ortadan yok olmuştu. Fakat bu vale*adan sonra küçük hu. dut şehrine giren yo fa bir levha asıkh. Bu levhada şunlar yazılı idi: «Bisiklete binerken pantalon giymek isteyen hanımların bu şeh. re girmemeleri rica olunur. Girenler, dahilî asayişi ihlâl ettiklerinden cezalandırılacaklardır.»
İlk defa kısa mayoyu giyen kaİın az kaldı linç edilecekti. 1914 senesinde Dinard'da denize giren bütün kadınlar uzun eteklik şeklinde kollu mayo giyor-larda. Birden ortada, etekliği hazfederek dizkapaklarinm üstünde bir mayo giymiş bir münasebetsiz peyda olmuş. Hay utanmaz hay.. Bu ne hal?. Herkes ona bakmış, herkes ondan bahsetmiş.. Valk'a koskocaman bir skandal halini almış... Buna rağmen Keı*kea bu yeni modaya uymakta gecikmemiş.
Short ta bir mesele olmuştu. 1933 te Amerika Birleşik d«v. letlerinin     Seabright     cehrinde La\Vn-Tenis Clu'b'da    sompiyon
luk müsabakaları yapmıyordu. Mis Dorothy Barclctt maca kısacık bir pantolona (hattâ dona) benzeyen alelâcaip bir kıyafetle çıkmaz nıı>. Bu hâdisenin uyan-I dırdığı heyecanı tahmin edersi-I niz. Komite federasyona şikâyet letlti... Vak'a belki de Mis Doro-thy'n-in federasyondan ayrılması kararile neticelenecekti fakat. Hâdisenin üzerinden bir hafta geçmemişti ki Amerika Birleşik devletlerinin bütün kadın tenis oyuncuları Short giymiş bulunuyordu. Emrivakii kabulden başka çare kalmıyordu. Ve bu suretle Short aldı yürüdü.
Hem Muaşeret Hem Sıhhat Bakımından İyi ve Fenalar
iyi        fen*    | M        r*MA>
m •      •
iri   _   fcn* M             FENA
•     • * u*f> Kanepede •••

•   • %%
tVİ              FEIİA
m ELaStKMAİC
[Sak
ınAlmayınız
Mutfak için alınacak şeylerde, her şeyde olduğu gibi, en iyi malı seçmek esastır! «Böbrek yahnisi nefis olmuş» dersiniz, fakat böbreğin iyisini almanın yemeği hazırlamak kadar marifet olduğunu düşünür müsünüz? Satın alacağınız şeylerin iyisini seçmek üzere aiz* bugünlük bazı pratik tavsiyelerde bulunacağrz.
BEYİN — Çok beyaz, parlak manzaralı olmalı, etrafında çok kırmızı kanlı iplikçikler bulunma, iı. Eğer beyinin görünüşü soluk ve iplikçiklerdeki kan esmerimsi ise sakın almayınız.
BÖBREK — Sathı kaygan, kendisi çok siku açık kırmızı renkli ve bol ve sedef gibi yağla muhat olmalıdır. İyi bir et g>bi kokmahdır. Eğer böbreğin rengi soluk, esmer, etrafı yağsız ve kokusu ağırsa sakın almayınız.
CİĞER — Sıkı, toplu, kırmızı,
pek az sinirli ve kat'iyyen kokusuz ohmalıdır. Eğer yumuşak ve sünger gibi, koyu renkK, üstü kırışık ise sakın aBmayınrz.
DİL — Sıkı, kalın, beyaz veya pek hafif sarı, kanh bir kütle olan dibi açık kırmızı olmalıdır. Eğer alt kısmı ufak ve sert kabarcıklarla dolu, kendisi de yumuşak ve çizîkli ise sakın almayı. nız.
PAÇA — Kaynar suda yıkandıktan sonra açık beyaz ve yahut hafif pembe renkte olmalıdır. Kesik yerlerdeki adaleler sıkı, dolu ve sedef gibi olmalıdır. Eğer bu adaleler porsumuş veya kırış-mışsa sakın almayınız.
BAŞ — Kaynar suda yıkandıktan sonra mümkün olduğu kadar beyaz, sıkı ve gergin olmalıdır. Eğer gözler şişmiş gibi ise, çukura batmışsa ve kırışık gi_ bi ise sakın almayınız.
Mide Yarası Tehlikeli midir?
Eski hekimler mldo yaralarını çok tehlikeli görürler, mide yarasına duçar olan haftaların yüzde ellisinin -yani yarısının - bu illetten kurtııta-mayıp öldüğünü İddia ederleri. Sonradan yapılan tetkikler bu İddianın doğru olmadığını, mübalâğalı bulunduğunu göstermiştir. Her mide yarası, mutlaka, büyük ve öldürücü bir tesir göstermez. Hastalığın farkına varıldıktan sonra yapılacak münasip bir perhiz vc verilecek tesirli Haclar sayesinde, mide yaralarının az zamanda kapanıp şifa bulduğu her vakit görülmektedir.
Başka hastalıklardan ölüp dc otopsileri yapılan İnsanların bir çoğunda
eskiden husule gelip kapanmış bazı mide yaralarının görülmesi bu hastalığın kendi kendine bile şifa bulabileceği hakkındaki fikirleri teyit edecek mahiyettedir.
Mide yaralarının en korkulu tarafı
bunların tedavisiz kalıp müzminleş-
ijBUMtf vc günün birJnde midede   bir
delinme husule gelmesidir. Mide delinmesi, şüphe yoktur kl, tehlikeli vc öldürücü bir ihtilât teşkil eder. Fakat bu hale bakıp da korku ve evhama düşmek hiç de doğru değildir.
Çünkü ağızdan verilecek veya şırınga edilecek bazı ilâçların mide yaralarının tedavisinde büyük faydaları vardır.
Böyle hastalar, hekimin tayin ve tatbik edeceği güze! bir tedavi vc perhiz programı içinde, az zamanda, mldelerlndekl yaralardan kurtulabilirler.
Bu dahili tedaviye rağmen bir türlü İyi obrııyaıı, şiddetli ağrılar vc kan kusmaları İle hastanın beklenmesine mAııl olup onun vücudunu zayıflatan ve midede darlıklar, fena şekiller yapmak İstidadını gösteren yaraları ise derhal ameliyata sevket-mek NurcNIc, onların da çabucak çarecini bulup, hastanın hayat vc sıhhatini kurtarmak, pek âla, mümkündür.
Dr. Nuri ERGENE
TELEF©
İçtimaî Mikrop Bahsi - Ankara Davetleri -
Kokteyl Partileri - Toska -Otelci Güzeli - Şemsiyeme Söz Atıyorlar.
— Alo alo, Leylâcığım beni mazur görün. Biraz gc<; kaldım.
— Lvct merak etmeğe başlamıştım. Bir işiniz mi vardı?
— işim yoktu, fakat bir kitap okuyordiUm. Bitirmeden telefonu açmadım.
— Meraklı bir şey olacak, mevzu nedir?
— Mevzu içtimaî dertlerimiz ve onları tedavi çareleri.
— Tam zamana uygun... Bunu kim yazmış?
— Bay Vedat Nedim Tor. Radyo Umum Müdürü.
— Kitabın ismi?
— Kitabın ismi (dinimiz)... Yani yeni Türkiycnin içtimai akidelerinin ne gibi esaslar üze. rine kurulması lâzım geldiğini öyle dinamik bir ifade ile yazını? ki insan bu küçük kitabı heyecan içinde okuyor, yanan yüreğine şifa verecek bir limonata giSbi bîr anda içivermek istyor Bir çoklarımızın duygularını, acılarını, keskin bir kılıçla kesip biçip ortaya atmış, Osmanlı devrinin içtimaî hastalıklarını numaralarla dizmiş. Meselâ, aşağılık duygusu, mcs'uHyet korkusu, dedikodu, içki, kumar, ahi-rctçilik; güzellik düşmanlığı, maymun ist ihal ılık, ve saire... ve saire... den sonra namus meselesi, ahlâk inkılâbı, yeni insan - yeni mektep, ve yarının Türkiyesini, bize açık olarak eöstermL*. Ben kabil olsa bu kü_ çük kitabı bütün vatandaşlarımla beraber okumak isterdim. Muharririn kendi tabir ince (içimizde kıvıl kıvıl yaşayan) Osmanlı devri mikroplarını da hep beraber ezmek vc yok etmek lâzım...
— Fakat kardeşim, bir çokları o mikropları besleyip yaşatıyor ve kendini çok beğeniyor. •       ""**• " ": ' ™
— Hayır, Leylâ, hayır... Bun-da haksızsınız. O zavallılar itiyadın kurbanlarıdır. Osmanlı hasta lığının en azılı mikrobu, zevklerden fedakârlık ettirmemektir. Fedakârdık hazzını ta-nısalar bütün çirkinliklerden kendilerini kurtarmağa imkân bulurlar. Hiç olmazsa o çirkinlikleri çocuklarının da benrm-semdme'erine çalışırlar. Ne çare ki fedakârlık hazzının yüksekliğini tanımıyorlar. Kirli olmağı, karşılarındakileri küçük gö*rme-ği, birinin kendilerine işi düştü mü, zorluk göstermeği manevî bir zev4c sayarlar. Büfün bu hareketleri acizlerini örten bir yaldızlı üniformadan ba^ka bir şey değildir.
— Evet, fakat....
— Evet, fakat, bütün bu sahte üniformaları üzerinden kopa. rıp atarsak, içinden: «Beni şu hastalıktan 4emize çıkarın» diye yalvaran bir biçare zuhur eder.
— Acaba, bu eski mikroplardan kurtulacak mıyız, erersiniz?
— Ona z«rre kadar şüphe et-mıyelim, Leylâcığım. Kanımızın kaynakları o kadar temizdir
ki Türklük aslından doğmayan bu yabancı mikroplar yine o kaynakların ateşinde kavrulup yok olacaklardır. Yeni ,miUî iman;    geçmişin    çirkinliklerini
öldürecek, yalnız güzellikleri yaşatacak amillere destek olacaktır. Aman saat kaç, bana çok konuştuk grbi geldi...
— Hayır, canım, daha on bi_ ri çeyrek geçiyor. Neden o kadar acele ediyorsunuz?
— Acele «irmiyorum. Fakat öğle yemeğine davetliyim de geç kalkmaktan korkuyorum.
— A, anladım. Ankaranın yemek daveti hastalığına siz de tutuldunuz galiba ?
— Hem bütün nöbetlerile... İnanır mısınız bu bir hafta içinde yalnız bir defa tek basıma yemek yiyebildim. Her tarafta eski ve yeni bir çok dostlara ras-geliyorum.. Derhal davet, yine davet, Ankaralıların bu misafirperverliklerini herkes söylerdi. İşte şimdi ben de bol bol şahit oluyorum.
— Biz İstanbullular misafirperver değil miyiz?
— Aman Leylâcığım, o nok tadan, söylemiyorum. Türkün en fakir köylüsü bile misafirine ekmeğinin dörtte üçünü ikram eder. Benim söylemek istediğim Ankara nekadar olsa lstanbula nisbetle daha küçük bir şehir... Buradakiler bir büyük aile efradı g.bi herkes birbirini tanıyor ve aralarında eksiksiz yemek davetleri oluyor. Çayın yerini de kokteyl almış. Poker-de var. ımış, amma benden paso.
— Gazetelerde Toska'dan çok bahsediyorlar. Ankarada Halkevinde oynanıyormuş. Gördünüz mü?
— Elbette... Hiç görmez olur muyum? J
— Nasıl buldunuz?
— Kardeşim, nasıl söyliye-yim, kelimenin bütün şiddetile (hayran oldum). Geçenlerde demiştim ya, bir kaç sene sonra dünyanın en iyi operalarına malik olursak hiç şaşmamalıyız. Yazık ki Toska'nın yalnız bir perdesi oynanıyor. Halkın coşkun alkışları arasında perde kapanırken, içimizden sanki «daha isteriz» diye bağıran bir ses de taşıyor. Torka hakkında gazeteler çok yazdıkları için ben fazla bir şey söylemiyorum. Fakat Tos'ka'dan evvel (Otelci Kadın) isminde bir perdelik bir de komedi var. Otelci rolünü yapan Bayan Muazzez, kendi cazibesini bir kat daha yükselten sanat aşkile, yalnız otelindeki müşterileri değil, bütün tiyatroyu da neticede kendine âşık etti. Kendimi Paris tiyatrolarında, sözleri türkçe bir piyes seyrediyorum zannettim. 1 ürk inkılâbının attığı dev adımların Ankara bir abidesi olmuş vc.....
— Srze Ankaranın sıcağı pek geçmiş gibi görüyorum.
— A, orası öyle... itiraf ede. yim ki Anlkara ile pek kaynaş-
tım. Her şeyde yenilik ve dfttthfl ileri atılan adamlarla karşılaşıyoruz. Buranın rüzgârı lodos ve poyraz gibi bir ilen bir geriye esmiyor. Dağların tepelerinden kopan bir tek rüzgâr herkesi ileri sürüklüyor. Burada sokaktaki halk, dük(kâr>lardaki satıcılar ve alıcılar, otobüslerdekı biletçiler birbirine daha nazik, daha terbiyeli... Fakat geçen gün bunları hiç anlamamış tuhaf bir a-
daıma rasgeldim.
— Gördünüz mü, demek An. karada da tuhaf adamlar eksik
— Leylâcığım, onlar yalnız Ankarada değil, dünyanın    her
tarafında vardır.
— Anıkaradaki    tuhaf adam
hangi cihetten tuhaflığın* gösterdi?
— Geçen gün otobüsle Yeni. şehirden Ulus meydanına geliyordum. Otobüs çok kalabalıktı. Bir durak yerinden üstü başı gayet temiz, kır saçlı, kurşunî kostümlü bir efendi bizim otobüse bindi. Tabiî kalabalrktan çok sıkışmıştı. Hele bıletçı yanına ya'klaşrp bilet istediği zaman bu sıkışmanın örkes.ni bı-letçidcn almak istedi. Bağıra bağıra: «Senin beni rahatsız etmek haddın değildir.» dedi. «Sen satıcısın, ben müşteriyim, sen rahatsız olacaksın, ben rahat edeceğim.»
— Vah zavallı... Bu da sizin biraz evvel tavsiye ettiğiniz kitabın bahsebtıği mikroplar arasında yaşayanlardan biri olmalı.
— Hem de mikrop yuvası, şu satırları okumasını çok isterdim. Fakat sonra büyük bir a-zametle hem biietçiyi, hem de yolcuları dirsekler ile ite kaka otobüsten inince bütün yolcular arkasından yuha çağırdılar. Leylâ, Arrkaranın bir tuhaflığı daha var. İnsana sokakta söz atıyorlar.
— A, bunu hiç işitmemiştim. size mi söz attılar?
— Hayır, şemsiyeme..
— Neden, şemsiyeniz o kadar göze çarpar bir şey mi?
— Yok efendim, uzun saplı kahverenkli koca bir şemsiye, ne vakit kostümle koluma takıp çıksam genç çocuklar (Çem-berlayn) diye söz atıyor.
— A, şimdi anladım, mutlak (ÇemberlajTi) in tarihî şemsiyesi Pariste moda olmuş olacak değil mi?
— Evet, Fransızlar kadın modası çıkarmadan duramazlar. Son zamanlarda tayyörlerle bu uçları kıvrık uzun saplı şemsiyeleri kullanıyorlardı. Hem pek te rahat, yağmurda insanı daha iyi muhafaza ediyor. Ben de zaten....
— Şüphesiz ki siz de zaten rahatlığı için aldınızdı değil mi. kardeşe iğim ?...
— öyle ise gün aj'dın. Leylâ bakın sız de Ankaranın çocukları gibi şemsiyemle alay ediyorsunuz.
Rebia T. BAŞOKÇU
VAH ZAVALLI
Dün Ceza Görenler
Dün de belediye zabıtası istanbul
dahilinde belediye Kanunlarına aykırı   hareket eden şoför,   otobüsçü,
esnaf vc bir çok tramvaya atlryanı
cezalandırm ıştır.
Eyüp - Keresteciler hattında İşlt-yen 3014 numaralı otobüsçü on yolcuya bilet kesmediğinden, dokuz şoför muhtelif suçlardan, Eminönü kazasında 16 esnaf belediye nizamnamelerine aykırı hareketten, 7 kiş! tramvaya atladıklarından, 6 seyyar satıcı caddeyi kapadıklarından haklarında zabıt varakası tutulmuştur.
Bundan başka ÜSküdarda altı dükkândan gıda maddelerinden numune alınarak tahliîhaneye gönderilmiş, 60 kilo ekmek eksik nğrrlrkta olduğundan müsadere edilerek dükkâncılar yakalanmıştır.
Tramvaydan Atlarken Düştü ve Yaralandı
Fındıklıda, Mebus an caddesinde oturan 14 yaşındaki Ahmet Yılmaz, dün sabah saat 7,30 da Fındıklı tramvay durağında 817 numaralı Or-taköy - Aksaray tramvay arabasından atlamıştır. Çocuk muvazenesini kaybederek düşmüş vo bayılmıştır. Muhtelif yerlerinden yaralanan Ahmet Yılmaz Beyoğlu belediye hasta-haneslne kaldırılmıştır.
Bîr Rüşvet Davası
Bundan bir müddet evvel, Galata-da Necatibcy caddesinde sucu ve tütüncü Mehmetten 20 lira rüşvet alırken cürmü meşhut halinde yakalanan Adilin mahkemesine dün altıncı cezada bakılmıştır.
Mahkeme suçlunun rüşvet aldığını sabit gördüğünden kendisini busene hapse mahkûm etmiş ve bir sene de devlet memuriyetinde kullanılmamasına karar vermiştir.
ASÎ KAZAK
Mevsimin En Heyecanlı ve Meraklı Filmi
TÜRKÇE  SÖZLÜ
Senenin En Büyük Muvaffakiyeti
KIVIRCIK PAŞA
^Yalnız TAKSİM Sinemasında Gösterilmektedir.^
— Nasıl adam bu?.,.
— Söyle-dim ya... Biraz yaşlıca. Kır saçları, bıyıkları var. U-zun bctylu, güçlü ve kuvvetli, sağlam vücutlu bir adam. Her halde elliyi geçicin...
— Peçinc mı takıldı?..
— Evet, istasyondan Eminö-nüfie kadar geldi. Sonra bırdervbi re kayboldu.
— Söz filân atıyor mu?..
— Hayır!.. Söz attığı yok. Yalnız uzaktan bakıyor, gözlerini ayırmıyor, işte o kadar. Bu hali beni sinirlendiriyor, meraktan çıldırtıyor. Kun bu adam? Niçin böyle yiyecek gjbı bakıyor?... İlk tesadüfümüz, hatırımda kaldığı- [ na göre, bir ay evvel oldu. I ey-zeme gitmek için sekiz trenini al-mışUm. Kompartımanda (karşımda oturuyordu. Beni görmemişti.
— Y ahud da görmemiş gibi davranıyordu, kurnaz çapkınlar daima böyle yapaılar. klâsik u-sul bu...
— Hayır! Hayırl... Yanlış düşünüyorsun. Gazete okuyordu. Bir aralık başını kaldırdı. Beni | görünce çehresinde öyle bir hayret alâımı belirdi kı şaşırdım, doğ rusu... Başımı çevirmeye mecbur oldum. O kadar heyecan içindeydi ki...
— Şüphesiz, buna da sebep sensin... Herifi çileden çıkardın. Bu ondüle saçlar, bu şık tuvalet hanıgi erkeğin dikkat nazarını çekmez, aklını babından almaz. Ben de olsam ayni hâle uğrardun.
— Alay etme, Macit!.. Bu -i-damda başka, büsbütün başka bir hal vardı. Güzel bir kadın görünce kendini kaybeden erkek lere hiç. benzemiyordu. Oyle olmuş olsaydı sana bahis bile etmezdim....   .
— Peki, o halde sana dikkatle bakmasının, sonra peşinden gelmesinin stfbebi ne?.. Hem bir defa değü, her zaman...
— Bilmem... Fakat, o günden beri, ne zaman sokağa çıksam, nereye gitsem mutlaka ona tesadüf ediyorum. Ya giderken, ya da gelirken mutlaka karşıma çıkıyor. Fakat ciddiyetten ayrılmıyor. Ne bir söz söylüyor, ne bir yolsuz harekette bulunuyor. Ba-zan trende veya vapurda karşılaşıyoruz. Dikkat ettim, gazete o-kuyormuş gibi görünüyor, fakat gözleri bende. Bir saniye bile a-
)1
yirmiyor, bakıyor, dalgın dalgı bakıyor. Bir ~*'in, nasılsa eldiven lerim yere düştü. Hemen eğildi, aldı. Büyük bir nezaketle uzattı. Ellerinin titrediğini hissettim. Söyle Macit, ne dersin buna.?...
— Ne diyeceğim... Başını çevirir, seçersin. S- 1 söz söylemi ¦••e filân kalkışırsa bana haber verirsin, haddini bildiririm terbiye-sizin...
— Yok canım, öyles Cok ter'biveli bir adam. Manyak... İ«-te o kadar...
değ» Biraz
— Ey senin ıhtivar ne oldu: Artık hiç bahsettiğin yok!..
— Bilmem... Bir aydır görmü-vorum.
— Ve canın sıkılıyor    değil
mi?.. * *        "
— Amma tuhaf söylüyorsun Macit... Son tesadüfümüzde Ba-
?tl Nuriye ile beraberdik, Meğeı o, kendisini tanryormuş. Zengin bir adam olduğunu söyledi. Kim sesi yokmu* hi«- evlenmemiş. E-meictar bacısı ile beraber sade, sakin bir hayat geçiriyormuş.
— Nur'--e nereden tanıyor?..
— Köşkleri yanyana  imiş. .
— Demek maceracı Nuriyeye anlattın?
— Hayır! O kendiliğinden söy lcdi.
— Şaşılacak şery bu doğrusu!.
— Düşünüyorum, düşünüyorum, bütün servetini bize bırakmasının sebebini bir türlü anlıya-mryorum.
— Ben, bunu öğrendim. Seni meraktan kurtarmak için söyliye. yim: Bu zat, on dokuz yaşında iken annene gönül vermiş, kend1. sile evlenmek istemiş, red cevabı veümişler. Büyük bir yese kapılmış.. Istan/bulu terketmiş. Bir IrvgiKz vapur kumpanyasının şileplerinden birine kaptan olmuş. Tam kırk sene dünya denizlerini
dolanmış. Büyük bir servet kazan mış Istanbula gelmiş, anlaşıran, anneni bir türlü unutamamtş. Seni görünce o sevgisi tazelendi. Sonra, onun kızı olduğunu anladı,ölünce servetini sana bıraktı. Anladın mı şimdi?..
Maddenin gözleri yaşardı, de rm bir teessürle mırıldandı:
— Vah! Zavallı!...
Mükerrem CEMAL
I
Şundan - Bundan
ı
Londra Şehri Bir Âlemdi
r..
Alnıao radyoları, gazeteleri Lon-dranrn bir «Yığın enkaz» haline geldiğini iddia ediyorlar.
I Londrsyı görmiyenler, bilmiyenter belki buna inanırlar. Bu sebeple, Lon ¦ ir.t hakkında biraz malûmat vermeyi faideli buluyoruz.
Evvelâ sunu söyliyellm: Ekser tebliğlerde Kent ve Esesks kontluklarından bahsolunuyor. Bunlar birer «eyalet» dir. Londra, bir çehlr değil birçok kontluklardan mütevekkildir, mesahası, şimalden cenuba 10, şarktan garba kadar da 40 kilometredir. Yani K iradeniz Boğazından Yeşllkö-yc, Küçnkeekmeoeden Maltepeye kadar olan mesafe...
Londranm umumi mesahası 1,000 kilometre murabbamı geçtiği gibi nü fusu da 8,000,000 milyondan fazladır. Londranın kalbi mesabesinde olan «City», bir Belediye Lordu, 25 kıdem 11 aza ve 2?6 müşavir tarafından idare edilir. v
«City» in daimi nüfusu 15,000 dir. Fakat, gündüzleri 500,000 I bulur. Harp dolayıslle bankalar, hususî müesseseler, resmi daireler Londra haricine nakledilmiştir.
Londra d a 50 den fazla tiyatro vardır. Sinemalar dahil değil. 30 da müze vardır. Londra da 10 büyük istasyon mevcuttur. Waterlo istasyonunda 20 plâtform vardır. Londrada 123 umumi hastahane Ue 16 akıl has t »hanesi bulunmaktadır.
«City» deki bankaların sayısı 216, sigorta şirketlerinin de 171 dir. Sulh zamanında 62 İtfaiye İstasyonu ile 3 deniz itfaiye grupa vardı. Şimdi bunların sayısı bir kaç misli arttırılmıştır. Londrada polislerin   miktarı
22,000 dir.
şehri ve belediyesi çok zarara uğradı.
Eskiden süıemacüık bu derece müterakki değildi. Kaliforniyanın güneşine ihtiyaçları vardı. Son zamanlarda buna ihtiyaç kalmamıştır. Filmler, açık havada değil, stüdyolarda yapdıyor. Ziya ihtiyacı elektrikle temin ediliyor. Sinema kasaları, Şi-kago belediyesinin teklifini kabul * derlerse Hollvudnn az zamanda boşalacağına, «Sinema paytahtı> un-vanmı kaybedeceğine ne şüphe...
Şikago Holivudu Öldürmek
İstiyor
Şikago Belediye Reisi; büyük sinema firmalarına bir teklifte bulunmuş stüdyolarını nakletmek şartUe parasız arazi vereceğini söylemiş.
Vaktile bütün sinema stüdyoları şikago civarında idi. Bilâhare Hol-llvuda göç etti.   Bu yüzden   Şikago
2 Erkeğe 8 Kadın
Nevyorkun biraz ilerisinde büyük bir şehir vardır: Troy... Bu şehrin hususiyeti şu: 48.000 erkeğe mukabil 195.000 kadm bulunması...
Trole şehrinde, tek bir kadın, güzel Helen, iki milletin birbirine girmesine sebep oldu. Pek uzun süren Trole muharebelerinde binlerce erkek öldü.
Troy erkekleri bu kadın bolluğundan şikâyetçi değil. Kadınlar da öy-le... Çünkü kendilerine bir çiçek ile olsun dokunan yok. Troy kadınları erkek gömleği, çamaşırları yapaı fabrikalarda çalışıyorlar...
En Çok Radyo Dinleyen Memleket
Daııimarkadır. 1,000 Danimarkalıdan 221 İnin radyo makinesi vardır.'
1939 da yapılan bir İstatistiğe göre Dantmarkadan sonra Birleşik Amerika gelmektedir.
Amerlkada binde 218, Norveçde 215, Hm ui.t Brltanyada 197, Hollan-dada 179, Almanyada 171, Avustral-yada 168, Norveçto 155, İzlanda ve îsviçrede 141, Belçikada 137 kişide radyo makinesi vardır. Fransa, 125 makine Oe 12 nel gelmektedir.
Kanadada   110,   Flnlandiyada 89,
Arjantindes   66,   Macarlstanda   46, Kalyada 26, Romanya ve İspanyada 16, Portckizde 13, Vugoslavyada 10, Yunanl&tanda 9, nihayet bizde, bln-< de 1 kişi radyo makinesine sahiptir. )
16.4.941
VATAN
'RDîveÎÇTİMAî
'¦hadisean
EVLENENLER:
Deniz albaylığından emekli Osman Zühtü Başderdcnin kızı Semihd Basderde ile yağ tüccarlarından Ömer Hilmi Kızıltunç evlenmişlerdir.
İC Sivil    eczacılardan    Hüsnü
Şakir Tuncanın kızı    Mihriban
I unca ile genç hekimlerimizden
Mehmet Necati Kayabaşı evlenmişlerdir.
GELENLER:
Bazı tetkikler yapmak üzere Ankaraya giden Denizyolları U-mum Müdürü İbrahim Kemal ile Tekirdağına giden Mıntaka Liman reisi Rehk Ayantur şehrimize avdet eümişlerdir.
ir U Bankası Umum Müdürü
Sadettin Erda Ankaıadan şehrimize gelmiş ve idare meclisi iç-timaına riyaset etmiştir.
ÖLENLER:
Avukat Orhan Milhatın vah-desi Bayan Ayşe Şaziye ölmüş, aile kabristanına gömülmüştür.
* Posta ve Telgraf müdürlüğünden emekli Hadi Tansever ölmüş. Karacaahmette aile kabristanına gömülmüştür.
+ Tüccardan Mustafa Zeki Gökçenin validesi Bayan Nazikler Bursada ölmüş ve Çekirge kabristanına gömülmüştür.
t* Tüccardan ve Kesriye eşrafından Selim Kâzım Kesriye ölmüş, Mcıkezefendide aile kabristanına gömülmüştür.
Türkiye - İtalya
Ticaret Tediye ve Se;yri Sefain Muahedesi
Ankara, 15 (Telefonla) — İtalya ile aramızda imzalanan ticaret tediye ve aeyrisefain muahedesinin müddeti 31/1 2/940 tarihinde nihayete ermiş olduğun dan iki hükümet arasında teati edilen notalardan sonra bu anlatmalar bir sene müddetle uza-tnmış ve Vekiller Heyetinin tas-djkına iktiran etmiştir.
Emniyet Tayinleri
Ankara, 15 (Telefonla) — Muğla vilâyeti birinci sınıf emniyet müdürü Mehtmet Ali Aydın-cının Tunceli birinci sınıf emniyet müdürlüğüne, Kayseri ikinci sınıf emniyet müdürü Mehmet Ali Orkusun Çanakkale ikinci sınıf emniyet müdürlüğüne, Çanakkale ikinci sınıf emniyet müdürü Kenan Erolun Antalya ikinci sınıf emniyet müdürlüğüne, Antalya üçüncü sınıf emniyet müdürü Niyazi Ardanın Malatya üçüncü sıruf emniyet müdürlüğüne, Tunceli dördüncü sınıf emniyet müdürü Şükrü Ahmet ' Ak-yorun Urfa dördüncü sınıf ©rr.ni- I yet müdürlüğüne, Mardin dördüncü sınıf emniyet müdürü Av-ni Umerin Çankırı dördüncü sınıf emniyet müdürlüğüne, Trakya Umumî Müfettişliği emniyet müşavir muavini Kemal Kayalının Kayseri üçüncü sınıf emniyet müdürlüğüne, Çankırı birinci sınıf emniyet âmiri Sabri Mohacin emniyet müdür muav/nuğinde istihdam edlmek üzere Van birinci sınıf emniyet amirliğine, iNusaybin kazası ikinci sınıf emniyet âmri İbrahim Etem Mal-ku un Mardin vilâyeti ikinci sınıf emniyet amirliğine naklen, Tarsus kaymakamı Hüsnü Arinin Em-n.yet müdürlüğü I 7U lira maaşlı Arşiv memurluğuna terfian ve Diyarbakır emniyet müdürlüğünden Vekâlet emrine alınan Ekrem Sanavarın Muğla üçüncü sınıf -emniyet müdürlüğüne tayinleri tensjp kılınmıştır.
o
Propaganda Servisi Kurulacağı Doğru   Değil
Ankara, 15 (A.A.) — Dahiliye Vekaletine bağlı bir propaganda servisi ihdas edilmek üzere bulunulduğuna dair îstanbulda münteşir Vatan, Yenisabah, Haber ve Sontelgraf gazetelerinde intişar eden haberin asılsız olduğu yapılan tahkikat neticesinde anlaşılmıştır.
Yugoslavyaya
Edil
en
Vaatl
er
(Başı 1 İncide) *+*
clh ettik. Harbi arzu etmiyorduk ve Yugoslavya'da hiçbir kimse Almanya'ya karşı muhtemel bir harbin neticesi hakkında hayale kapılmamakta idi. Mukavemet etmekle hedefimiz Yunan ve İngiliz müttefiklerimiz üzerindeki Alman tazyikini azaltmaktır.
Her Gün
Yugoslavyada
(Başı 1 incide) ++
yet, son 48 saat zarfında hissedilir derecede iyileşmiştir. Yugoslav kuvvetlerinin Alman münakalâtına hücum ettıkieri. bu münakalâtı bozdukları ve düşmana büyük zayiat verdirdikleri teey-yüt etmişür. Almanlar, bu dağlık mıntakada motorlu ve zırhlı' cü-zütamlarını kullanamamaktadır.
Yugoslavlar bir noktada, Mo-rava nehrinin her iki sahilinde büyük bir hızla bir mukabil taarruza geçmişler ve Almanları ricate mecbur bırakmışlardır. Niş'in cenubunda Yugoslavlar, Prokuplue şehrini geri almışlardır.
Sanıldığına göre, esas Yugoslav kuvvetleri, İngiliz ve Yunan ordularile irtibat tesisi maksadüe cenırba doğru bir ilerleyiş gayreti üzerinde tahaşşüt etmektedir.
Arnavutlukta, Yugoslavlar mu vaffakiyeıtli bir surette harekâtta bulunura benzemektedir. Yugoslavlar in Draç'ı işgal ettikleri hakkındaki haberler musırrane devam eylemektedir.
Atina radyosu, bundan sonra, Matbuat Nezaretinin neşrettiği bir tebliği kaydettikten sonra sözlerine şöyle devam etmiştir:
Sanıldığına göre Yugoslav ordusunun kuvvayı külliyesi, tam olarak kalmakta ve dağlrk mın-takalarda vaziyet almış bulunmaktadır. Bu dağlık mıntakalar-da müdafaayı idame kolaydır ve buradan Yugoslav ordusu, mütecavizlerin cenahlarına daimi bir tehdit teşkil edecektir.
Şimali Yugoslavyadaki vaziyet sarih değildir. Fakat Yugoslav kuvvetlerinin geniş Hırvatistan, Slovenya ve Banat ovaların, dan çekilerek cenuba, Bosna-Her-sek dağlık mıntakalarına doğru gelmiş oldukları muKtemel telâkki olunmaktadır. Bu kuvvetler, Sırbistana yaklaşmaktadır ve Sır. bîstanda güçlüksüz olarak kuvvetli bir müdafaa idame edilebilecektir.
Macar   Kuvvetleri   Eski
Toprakları   Almış
Eudapeşte, 15 (A.A.) — Macar genelkurmay başkanlığının 11 nisan saat 12 de neşrettiği tebliğ:
Kıtalarımız her tarafta, Tuna ile Tisza arasındaki araziyi l.şgal etmiştir. Bu suretle Macaristandan ayrılmış olan Bacska arazisinin geri ulın-ması bitmiştir.
Sırp komitacı çeteleri, duha hala, şurada burada kıtalarımıza vc Macar, Alman ahaliye karşı şehirlerde ve köylerde suikastlerde bulunmaktadır. Bunların İmhası enerjik surette devam etmektedir.
Amerika Tehlikede mi ?
Vaşington, 15 (A.A.) — Harbiye nazırı B. Stimson yeni müdafaa komitesinde yaptığı beyanatta Birleşik Amerikanın Istinsnal ve tehlikeli bir vaziyet karşısında olduğunu bildirmiştir. Komite önünde beyanatta bulunacak zevatm ilki olan harbiye nazırı Birleşik Amerikanın «rbir manevra harbi yapmak İçin tamamen talim görmüş kuvvetlorv teşkili lüzumunu anlatmıştır.
On Satır
S. G. SAVCI
ı
2 3
4
* ¦
5
0    § %
6
7
ft
9
Afrikaııın göbeğinde İki yamyam konuşuyorlardı:
— Kapakorlko, radyoyu dinledin mlf mühim bir şey var mı?
— Dinledim Korikopaka. Papanın medeni dünyaya Paskalya hitabesi var; Muhariplerin çoluk çocuk, kadın, İhtiyar, hasta, sakat tanımadığından şikâyet ediyor.
— Medeni insanlar birbirlerini yiyorlar demek Kupukorlko.
— öyle unlanılıyor Korikopaka.
— Çok fena Kapakorlko... Yamyamlık hususiyetini kaybedecek, memleketimizin turizmi zarar görecek, medeni seyyah gelmlyeoek.
pTİf Mrdeni seyyah cHm^vlme hl/ ne yiyerrfcl/?!...
Almanlar Ateş
Tecrübesi Geçirdiler mi?
(Başı 1 incide) *=*
yaparak cüretli bir baskınla dağıtmağa teşebbüs ederler. Balkanlarda birinci usul para etmemiştir, ikinci usulü, Yugos-" lav ordusu seferberliğini ve hazırlığını tamamlamadan ve müt tefiklerle beraber müşterek bir plânla hareket etmek imkânı hasıl olmadan tatbik etmişlerdir, öyle görülüyor ki eski Yugoslav hükümeti ihanet etmeyip tehlike karşısında el altından müdafaa tedbirleri alsaydı Almanların yıldırım usulleri Balkanda bir para etmiyecekti ve başlarını kayaya çarpacaklardı. Şimdi bile bütün hazırlıksızlıklara ve noksanlara rağmen Balkanlar Alman kuvvetlerini lâyık olduğu şekilde karşılamıştır. Devamlı bir Balkan cephesi kurulması pek âlâ mümkündür.,
— Ya Libya harbi?
— Waven bekliydim ve Wa-vele inanalım.
— Almanlar bize tecavüz e-derse sonuna kadar karşı durabilir miyiz?
— Hem de nasıl... Böyle bir sualin hatırınıza gelmesi bile gariptir. Bizim için baskın ve sürpriz âmilleri iptidadan tasfiye olunmuştur. Bütün tecavüz ihtimal ve şekillerini hesaplıya-rak bekliyoruz. Türk kumanda heyeti dünyanın en tecrübeli, en olgun, işine en sahip kumanda heyetidir. Trablus, Balkan harbi, cihan harbi, İstiklâl harbi gibi amelî mekteplerde mükemmel tecrübe görmüştür. Onlarda tank varsa bizde de buna karşı korunma silâhı vardır. Türk topçusu dünyanın nişancılıkta en kuvvetli topçusu-dur. Göğüs göğüse, süngü süngüye çarpışmayı göze almadan kimse bizim müdafaa hatlarımızı söktürmeği ümit edemez. Böyle bir çarpışmada da evvel Allah herkesin hakkından geliriz. Çanakkaleyi unutmıyalım. Orada zırhlıya karşı süngü ile doğuştuk ve muvaffak olduk. Bugünkü Türk askeri Çanakka lede döğüşen askerimizden talim ve terbiye ve teçhizat bakı-
fmından cok üstündür.
— îvi amma bu harpte Alman askeri «karşısında durulmaz» diye bir şöhret kazanmıştır. .   ..;'../.   t     ,;•
— Tamamile efsane ve propaganda... Alman askeri hiç bir ciddî ateş tecrübesi geçir-memiştir. Geçen harpteki mükemmel Alman askerinden birçok vasıflarca geri olduğu muhakkaktır. Bütün fark, tabansız düşmanlara karşı kolaylıkla tatbik edilen baskın usullerin-dedir. Bu usuller bir harp sahasında boşa gitti mi, bütün efsaneler dağılır, Almanlar da herkes gibi etten, kemikten birer insan haline inerler. Kolay zafer mamasile beslendikleri için ciddî mukavemet karşısında şaşalarlar, o zaman onlar baskına uğrarlar.
— Bu söyledikleriniz akla pek yakın geliyor, imanı tam olmıyan birkaç tanıdığım var. Dur onlara tekrar edeyim. - — imanında en küçük bir sarsıntı olana bozguncu erözile bakmalıyız. Hastalığı hafif o-lan iyi niyetlilerin ruhlarını tedaviye çalışmalıyız. F*cna niyet izi görürsek gözünün yaşma bakmadan ele vermek her biri-
miz için borçtur: Unutmamalıyız ki harbin telkin, yıldırma ve zehirleme silâhları şimdiden işliyor. Bunlara karşı koyacak ordu, Cindeki erler değildir, biziz, hepimiziz. Sinir harbinin erleri sıfatile her birimim her saniye vazife başında, gözü acık, u-yanık bir halde beklemeli ve bozgunculara, kozmopolit ruhlulara göz açtırmamalıyız.
Ahmet Emin YALMAN
Suriye Vaz:yıti
(Başı 1 İncide) ^
Bir kaç hafta evvelino kadar abluka sıkı bir surette tatbik ediliyor ve Suriyede hububat ve seker sıkıntını olduğu haber veriliyordu. Şimdi bir miktar hamulenin Suriye limanlarına gitmesine İngiliz deniz kuvvetleri tarafından mlisaade edilmiştir.
Suriye milliyetperverlerinin çıkardıkları kargaşalıklar halen fevkalâde komiser general Dcntz'ln ellerim tamamlyle bağlamıştır. Bazılarına göre bu vaziyetin sonu ayık bir is--an şeklini alabilecektir. Binaena-eyh İngiliz noktal nazarına göre General Dentz büyük müşkülât için-
Telgraf, Telefon ve Ajans Haberleri
Papanın
Paskalya Nutku
Harbin Vahşet Haline Sokulma sından Şikâyet Eden Papa Dedi ki:
"Ben Şimdi Sulh için Dua Ediyorum. Fakat İstediğim Sulh Milletleri Mahvedecek Cebir ve Zulüm Mahsulü Bir Sulh Değildir,,
Vatikan, 15 (A..A.) — «Gecikmiştir»
Papa paskalya mUnasebetlle radyo ile bütün cihana yaydığı bir hitapta ezcümle şöyle demiştir:
«Herkes gibi birer insan kalbi ta-siyan muhariplerin ıstırap çeken sivil halka, silâhsız kadınlarla çocuklara vo bunlarla beraber ekseriya cephedeki askerlerden ziyade harp tehlikelerine maruz bulunan hastalara ve ihtiyarlara karşı bir merhamet hissi duymalarını temenni eyler ve bütün muharipleri gittikçe daha mütekâmil ve daha öldürücü harp aletleri kullanmaktan içtinaba davet ederim. Her yeni silâh gayri kabili içtinap bir surette daima hasmın daha müessir diğer bir silâhla mukabelesini intaç etmektedir. Haklı bir harpte kabulü mümkün olabilecek mücadele şekilleri hududunun daha şimdiden aşılmış bulunduğunu görmekle müteessirim. Mütemadiyen artan yeni ve çok tahripkâr hücum vasıtaları kullanılmasile harp, gittikçe, havsalanın kabul edemiye-ceği bir vahşet haline sokulmakta değil midir?
«Ben şimdi sulh için dua ediyorum. Fakat istediğim sulh milletleri mahvedecek cebir ve zulüm mahsulü bir sulh değildir. Bütün milletlerin şerefini, hayati ihtiyaçlarını ve herkesin meşru hakkını temin eden bir sulh istiyorum. Allaha yaptığım dualara muvazi olarak bu hususta var kuvvetimle çalışıyorum.>
Ecnebi memleketleri işgal altına almış olan devletlere hitaben papa şunları söylemiştir:
«Namus ve vicdanınızın sizi işgal altındaki halka karşı insani duygularla vc adaletle harekete sevket-mesini temenni ederim. Bu insanlara karşı, size tahmil edildiği takdirde haksız olduğunu ileri süreceğiniz yükü tahmil etmeyiniz. Meşgul arazideki esirlere ve sivil ahaliye yapılan muamele milletlerin ve fertlerin medeniyet derecesini en emin bir surette ölçmeğe yanyan bir miyardır. Şunu da unutmayınız ki harp talihinin sizin elinize düşürdüğü esirlere yapacağınız muameleye göre Allah da sizin vatanınızı takdis veya telin edecektir.
Bütün tezahürlerile insana ıstırap veren bu harp ve kiliseye mensup evlâtlarımızın' çektiği meşakkatler, hıristiyanlığın en ziyade tazyik gördüğü yerlerde rahipler ve müritleri için dudaklarımızın ucuna cesaret verici sözler getirmektedir. Bugün kiliseye karşı sadakatle hıristlyanlık akidelerinin açıkça ilân olunmasının nıenedil<hği yerler vardır. Bu yerlerde hıristiyan kanunlarının tatbikine mâni olunduğu gibi hıristlyanlıktan uzaklaştırmayı istihdaf eden bütün hareketler teşvik edilmekte veya mUsumahaya mazhar olmaktadır. Bundan başka bu* hareketlere karşı mânevi bir mukavemete bile müsaade edilmemektedir. Hıristiyanlar açık ve kapalı bir şekilde muhtelif tecavüzlere uğramakta ve din! vazifelerini güçlükle yapabilmektedirler.
Dünyayı serian sulha kavuşturması İçin Allaha dua ediyorum. Vatikan bu harbe mâni olmak için her şeye teşebbüs etmiş olduğu gibi har-bi kısaltmak veya sebebiyet verd'ğl ıstırapları tahfif etmek için de elinden geleni yapmıştır. Vatikan bütün bu teşebbüslerinde müteyakkız bir bitaraflık hissi ile hareket etmiştir.»
Papa, milletlerde, karşılıklı fedakârlıklar yapılarak iş birliği yapılmasını temin edecek yeni bir zihniyetin dogması hususunda da temenniler izhar etmiştir. Ancak bu sayededir kl bugünkü harabeler üzerinde milletler arasında bir kardeşlik tesanüdü teessüs edebilir. Böyle bir tesanüt kurulduğu tukdirdedir ki büyüklerle küçükler ve zayıflarla kaviler müsavi haklara kavuşabileceklerdir.
İrlanda Denîz ve Hava Üsleri
Nevyork, 15 (AA.) —Tasa: «Pt>st Meridian» ın bildirdiğine »öre Amerika, Dublin hükümeti 'nr'îtereye deniz ve hava üsleri verdiği takdirde Irlandaya yiyenle ve e*1:hn "^^erpıeklf a'Aka-
Yunanlılar   I  Japonyada
Arnavutluğun Şimal Bölgesini Tahliye Ettiler
Atina, 15 (A.A.) — Arnavutluktaki Yunan şimal bölgesinin tahliyesi hakkında bu sabah verilen tafsilât bu tahliyenin sükûnet ve sıhhatle vc çok gizli bir şekilde yapıldığını göstermektedir. Yunan kuvvetleri bütün malzeme ve toplarını birlikte nakledebilmiş ve büyük, küçük bütün köprüleri tahrip eylemişlerdir.
Görlcc bölgesinin tahliyesi esnasında, küçük Yunan kuvvetleri esas ordunun çekilmesini setretmiş ve nihayet bu kuvvetler de dün bir tek kişi kaybetmeden çekilmişlerdir. Bu çekilme hareketi Yunan - İngiliz müdafaa hattını tevhid eylemiştir. Yeni hat makineli kıtalar için nüfuz edilemez telâkki edilen araziden müteşekkildir.
Proya gazetesi, İtalyan tayyarelerinin dün Prcveze limanına yaptıkları akının hiç bir hasar ve zayiata sebep olmadığını yazmaktadır.
Vapur Zayiatı    Ayda    Bir Bildirilecek
Londra,  15 (A.A.) — İngiliz
hükümeti harp başladığındanberi
ticaret vapurları zayiatı hakkında
haftada bir neşredilen rakamlar
yerine aylık istatistik neşretmeğe
karar vermiştir.  Bugün,  haftalık
zayiat listesi çıkmamasının sebebi
budur.
Yunanistanda
(Başı 1 İncide) /§/ ingiliz hava kuvvetleri, bu mıntakada Alman tahaşşütlerinde çok büyük tahribat yapmıştır.
* r;
. Atina, 15 (A.A.) — Yunan orduları başkumandanlığı pazartesi / salı gecesi geç vakit neşrettiği bir tebliğde Almanların Küsura, Kozanl ve Llatlsta İstikametinde tazyik ettiklerini bildirmektedir.
?
Atına, 15 (A.A.) — Yunanistanda-ki Britanya kuvvetleri umumi karargâhından bugün tebliğ edilmiştir: -
Britanya imparatorluk kuvvetleri hattının sağ tarafında düşman makineli kıtaları tarafından yapılan hücumlar tardedılmiştir. Başka yerlerde düşmanla temas vaki olmamıştır.
?
Atina, 15 (A.A.) — Dün akşam neşrolunan 172 numaralı Yunan tebliği: •'' '
Garbi Makedonyada Ptolemais mıntakasında zırhlı kuvvet muharebeleri olmaktadır.
Cenubi Yugoslavyanın Alman kuvvetleri tarafından işgali ve bunun neticesinde Yugoslav topraklarından ordumuzun yan vc gerilerine giden geçitlerin açılması üzerine şimali Arnavutluk cephesindeki kuvvetlerimize geri çekilmek ve Görice mmtaka-smı tahliye etmek emri verilmiştir. Düşman bu çekilme hareketini başladığından ancak 21 saat sonra hissetmiş ve ileriye motosikletli kuvvetler göndererek İz.aç etmeğe beyhude yere uğraşmıştır. Bunlardan bir miktarını esir aldık.
Arnavutluk cephesinin diğer kısımlarında düşman muhtelif noktalarda taarruz hareketine girişmiş ise de her tarafta pUskürtUlmüştür. Yüz kadar esir aldık.
Mısır Kabinesi
(Başı 1 incide) =
deniz üsaü,    İngiliz    bahriyesine
şarkî Akdcnizde hâkimiyet temi-
nini murrJkün kılmıştır ve ayni zamanda   Balkanlarda   müttefikler
kudretinin de kilit noktasını teşkil eylemektedir.
Bundan dolayı Alman ve italyanların ileri hare'ketlerini Mısır hududunda durdurmamaları, fakat, Capurzo kalesi ile Seli um'un alındığını bildiren dünkü Alman tebliğinin şimdiden telmih ettiği gibi ellerinde bulunan bütün kuvvetleri, Mısır sahilinin heyeti umumiyesini ele geçirmekte ve Süveyş kanalı üzerine yerleşmekte kullanmaları beklenebilir.
Ayni zamanda General Wa-vell'in zamanı geldiğine hükmet, tiği zaman dü*vjnan ilerleyişinin önüne, herkesin geçilmez olacağını ümit eötiği bir sed koyacağı da beklenebilir. Muhakkak ki büyük bir muharebenin cereyan edeceği bir mahal vardır ve bu yer şimdiden tesbit edilmiş bulunmaktadır. İngilizlerin, bu kadar yakın bir zamanda kazandık-lan bir araziyi bu kadar çabuk terketmeleri ağır gibi gözükebilir. Fakat şu cihet kabul edilmelidir ki bîr mukavemet teşebbüsü, nn-
Sovyet - Japon Paktı Tasdik Edildi
Tokio, 15 (A.A.) — D.N.B.;
Bugün toplanan kabine Sovyetler Birliği ile aktolunan bitaraflık paktını tasdik etmiş ve Devlet »Şûrası tarafından tasdiki lâyihasını da hazırlamıştır. Devlet Şûrası bu hafta içinde toplanarak bu lâyihayı tasdik edecektir.
Başvekil Prens Konoye, kabine içtimaında paktın muhtelif noktaları hakkında izahat vermiş ve paktın son dakikada imzasını mucip olan sebepleri anlatmıştır. Izvestia'ya    Göre
Moskova, 15 t A-A.) — Rus -Japon paktını mevzuu bahseden Izvestia gazetesi diyo/ ki:
Bu pakJt Rus - Japon münasebetlerinin pek çok oian meselele. rini kamilen halletmiyor, fakat bu meselelerin doğrudan doğruya halline yol açıyor. Bu münasebetler şimdi yeni bir safhaya girmiştir ve bu sal'hanın feyizli olması beklenebilir.
E. Matsuoka ile B. Molotof Arasında
Moskova, 15 (A.A.) —DN. B.: Bugünlkü gazeteler Japon Hariciye iNazırı B. Matsuoka ile Haik Hariciye Komiseri B. Molotof arasında teati edilen telgrafları neşrcümişlerdir.
B. Matsuoka' nın gönderdiği telgraf sudur:
Bugün imza edilen paktla mil. letıer*mizi yeni bir dostluk yoluna soktuk. Bu vesikanın münasebetlerimizde bir meşale vazifesini göreceğini ümit ediyorum. Paktın süratle imzasının tahakkuku hususunda gösterdiğiniz mahırarve yardımdan dolayı ekselansınıza çok minnettarım.
Hükümetinizin bana karşı gös. terdiği şeref verici dostane hüs-nükabuiden dolayı size teşekkür etımeklığime de müsaade ediniz. Kısa bir müddet ikamet ettiğim büyük memleketinizi güzel hatıralarla terkediyorum.
Lkselânsınıza sıhhat ve saadet temenni ederim.
B. Molotof şu cevabı vermiştir:
f Sovyetler Birliği ile Japonya arasında bitaraflık paktı imza edilmesi münasebetile ifade ettiğiniz hararetli hissiyattan dolayı ekselansınıza teşekkür ederim. Bu pakt faal ve verimli işbirliğiniz sayesinde tahakkuk etmiştir.
Bu paktın yeni Sovyet - Japon münasebetlerinin iniKİşafına da bir meıhalc olacağı ve sulh men. faatlcrine hizmet edeceği kanaatindeyim.
Ekselansınıza iyi sıhhatler ve mesainizde muvaffakiyetler temenni ederim.
B. Matsuoka Radyoda Bir Nutuk Söyliyecek
Tokyo, 15 (A.A.) — Haber alındığına göre. B. Matsuoka, Ja-ponyaya  dönerken  Mançurfden radyo ile bir nutuk söyliyecektir. -     o--
Amerika   İcabında   Hususî Gemileri Silâhlayacak
Nevyork, 15 (A.A.) —American gazetesinin bildirdiğine göre, Amerika Birleşik devletleri bahriyesi, lüzumu takdirinde hususî şahıslara ait gemileri teslîh etmeğe hazırlanmaktadır.
Tobrukta Alman Esirleri Alındı, 12 Tayyare Düşürüldü
Kahire, 15 (A.A.) — Mısır Başvekili Hüseyin Sırrı Paşa Or-tasarktaki İngiliz kuvvetleri başkumandanı General VVaveM'Ie görüşmüştür.
Tobruk'ta
Londra, 15 (A.A.) — Tob-ruk'ta bulunan İngiliz İmparatorluk kuvvetleri tarafından yapılan mukabil hücum esnasında iki üç yüz kadar Alman harp esiri alındığı salâhiyedtar bir kaynaktan öğrenilmiştir. Tobruk üzerine ya. pılan hava akınımda 12 düşman tayyareci düşürülmüştür,
Eritre'de   4000 Esir Alındı
Kahire, 15 (A.A.) — Kahİ-rede bildirildiğine göre, hür Fransız kuvvetleri Eritre'de dört bin esir almışlardır.
Kahire, 15 (A.A.) — Kahi-redeki umumi karargâh tarafından bu akşam neşredilen harp teibliği:
Sollum bölgesinde devriye ve topçu faaliyetimizle düşmana za. yiat verdirdik.
Habeşistan'da: Dessie'ye doğru ileri hareketimize tekrar başla-dik. Cenup bölgesinde de    düş-
Breşte
Yeni BirHücum
Yüzlerce Ağır Bomba Atıldı
Londra, 15 (A.A.) — İngiliz hava nezaretinin tebliği:
Bomburdıman servisimize mensup büyük bir teşekkül, gece Breat deniz üssüne hücum etmiştir. Takriben dört saat kadar süren hücum, bu lutlu bir havada başlamış fakat bilâhare hava daha ziyade açılmrştnr. Neticelerin müşahedesi karanlık do-layısile güçleşmiş ise de. Scharn-horst ve Gnelsenau muharebe kruvazörlerinin hâlâ yerlerinde bulunduğu görülmüştür. Doklar ımntaka-sına ağır çapta yüzlerce bomba atılmıştır. Bombaların gemilerin üzerinde veya yakınlarında patladığı görülmüştür. Fakat isabetlerin tam olup olmadığını tesbit etmek mümkün olamamıştır.
Londrada Alârmsiz Dördüncü
Gece
Londra. 15 (A.A.) — Manş'ta havalar gene pek fena «itmeğe başlamıştır. Dün gece İngiltere üzerinde ancak birkaç Alman tayyaresi uça-bilmiştir. îngilterenin şimali şarki ve garp sahillerine bir kaç bomba atılmıştır. Bir kaç kişi ölmüştür. Haşarat ehemmiyetsizdir.
Şimali şarki sahilinde birkaç yangın başlangıcı söndürülmüştür. Tay yare defi bataryaları düşman tayyarelerini kolaylıkla uzaklaştırın ıştır. Dün Londranın alarmsız geçirdiği dördüncü gece idi.
-o-.
Bir Yunan Gazetesine Göre:
Türkler ve Ruslar  İsteseler de istemeseler de Harbe Girecekler
Atina, 15 (A.A.) — Atina ajansı bildiriyor:
Bugünkü Yunan basınından bazı parçalar veriyoruz.
Katımerini gazetesi Türkiyenin ve Sovyetler Birliğinin vaziyetinden bahsederek ezcümle diyor ki:
Mesut bir sulh içinde bulunan milletlerin harp haline geçmeğe karar vermeleri güçtür. Fakat, maalesef milletlerin harbe girip girmemeleri kendi ellerinde değildir. Türkler, Ruslar. İran. Efganlstan ve Irak. dağlar ve çöller har biri sırası gelince harbe gireceklerdir. Çünkü Almanya cebren dünyaya bir yeni nizam kabul ettirmek istiyor. Bunun mânası bütün dünyanın Alman ç.z-mesini diliyle parlatması demektir.
Binaenaleyh Türkler ve Ruslar isteseler de istemeseler de harbe gireceklerdir. Arada şu farkla ki şimdi girerlerse kendi istedikleri gibi harp edecekler, sonra girerlerse Almanya-nın istediği gibi harp edeceklerdir. Niçin daha bir kaç saat. bir kaç gün veya bir kaç hafta beklemeli? Müşterek düşman evimize girmiştir. Seferberliğin cihanşümul olduğunu an-lryanlar düşmanın evlerine girmesini beklemeden harekete geçmelidirler. Biz onu bekliyoruz. Her ne olursa olsun bilinmelidir ki biz iyi dayanıyoruz.
Amerika Limanlarındaki    Bütün Ecnebi Gemiler   Müsadere Olunacak
Londra, 15 (A.A.) — Daily Mail gazetesinin Nevyork muhar. riri yazıyor:
Parlamentonun millî müdafaa kanunlarrnı genişletmek için süratle yeni kararlar ittihaz etmesine intizar olunmaktadır. Zannedildiğine göre B. Roosevelt'e A-merika limanlarında bulunan bütün ecnebi gemilerin müsaderesi için önümüzdeki hafta mezuniyet verilecektir.
İtalya büyük elçisi Prens Co-lonna 28 İtalyan gemisinin müsaderesine karşı yeni bir protesto notası daha vermiştir. Amerika Hariciye Nezaretinin bu protestolara aldırış etmiyecegini gösteren alâmetler vardır.
müfrezelerinin «'drUtV ta^
Almanya ve İtalya Yeni Hırvat Hükümetini Tanıdılar
Berlin. 15 (A.A.) — D.N.B.; Zagreb'de yeni teşekkül eden millî Hırvat hükümeti, devlet reisi B. Paveliç'Ie hükümet reisi General Kvaternik'in imzalarını taşıyan iki telgrafla B. Hıtler'e ve B. Mussolini'yc müracaat etmiş ve Hırvatistanın ilânı istiklâl ettiğini bildirerek bu istiklâlin rt£ manrya ve İtalya tarafından ta-nılmasmı istemiştir.
B. Hitler ve B. Mussolıni verdikleri cevaplarda yeni Hırvat hüküm*t;nî tanıdıklarım    bıid,.-
Bir Süt Kuzusuna Göz Koymuş
Kuzuyu Arsada Otlarken Kucakladığı Gibi Kaçarken Yakayı Ele Vermiş
Hayâsızca hareketten ve üzerinde eroin bulundurmaktan sa-tbtfkah Koço Bakırcılarda Dök-rn-ecıleırreki arsalardan birinin önünden geçerken bir süt kuzusu görmüş. O civarda oturan Hasan adında biri o gün havanm güzelliğini görerek kuzusunu arsada otlamaca bırakmış ve kendi de bir duvarı siper alarak oturmuş.
Fakat meydanda bulunan bir kuzu, helnı de sahipsiz bir kuzu sabıkalı Koçonun içini gıcıklamış, evvelâ kuzuya ot vermiş, okşa-mıştu. Koço bunun üzerine etrafta kimsenin bulunmadığını görünce yükte hatif ve pahada ağır olan kuzuyu bir müddet elindeki bir demet otla peşinden koştur-tmuş ve kaçabilecek bir yere ge-ilince dc kuzuyu kapınca koşmağa başlamışUr.
Fakat bu sırada kendine duvarı siper eden kuzunun sahibi de ¦ Koçonun peşine düşmüştür.   Fa-!kat kendi ihtiyar olduğundan Koço kaçmıştır.
O sırada Alemdar bekçilerinden Dursun, sokaklardan birinden çıkarak hırsızla karşılaşmış ve Koçoyu elinde kuzu ile beraber yakalamıştır.
Dün Sultanahmet ikinci    sulh
ceza mahkemesinde Koçonun sorgusu yapılmıştır. Koço sorgu esnasında:
— Ben kuzuya ot verd4/m. Peşimden geldi demişse de bir türlü kuzunun kendi kucağına nasıl çıktığını rzah edememiştir.
Mahkeme bu sabıkalı kurdun
tevkifine karar vermiştir.
Alacalc Yüzünden Kavga
Etmişler
Dün de alacak yüzünden çıkan bir kavga neticesinde iki kişi birbirlerini dövmüşler ve bunlardan biri, bıçakla diğerini yaralamıştır.
Küçükpazarda oturan simitçi Fikret. Vefada oturan Kemalden alacaklı olduğundan dün kendisinden bu alacağını istemiştir. Kemal vermeyince iş kavgaya binmiş ve Fikret bıçag-ını çekerek Kemali yaralamıştır. Yaralı hastahaneye kaldırılmış suçlu  Fikret yakalanmıştır.
Çengelköyünde Yangın
Dün gece Çengelköyünde, Taşlıba-yır sokağında Fevzinin sahip olduğu gayri meskûn kulübeden yangın çıkmıştır.
Yangın, kulübe tamamen yandıktan sonra söndürülebilmiştir.
rTJBN
Urfa Kurtuluşunun Yıldönümü
Urfa (Hususî) — Urfalılar kurtuluşlarının yıldönümünü bu sene de büyük tezahürlerle kutlamışlardır. Bu vesile ile şehir baştanbaşa bayraklar ve tefne daJJarile donatılmıştır. Sabah erkenden halk ve civar köylüler şehrin cadde ve sok aklarından geçerek merasim meydanını doldurmuşlardır. Tören saat 10 da başlamış, mutat nutuklardan sonra askerî kıtaat, mektepliler, atlı köylüler, hayır cemiyetleri ve esnaf 'birlikleri tribünlerde bulunan askerî ve mülkî erkânla binlerce halk önünde geçit resmi yapmışlardır. Bu vesile ile Urfa cidden büyük bir bayram günü yaşamıştır.
İr Muş (Hususî) — Muş. ili,
göbeğinden hayvan fışkıran bir memlekettir. Senede bir milyon kilodan fazla yağ ve onbinlerle koyun ihraç eden bu memleket, geçen sene bu (mevsimlerde tuz kıtlığı yüzünden bir çok sıkıntılar çektiğini yine geçen sene yazmıştım. Bu sene kıtlık d"eğifcse bile yine mütihiş bir tuz buhranı vardır. Bugün için İnhisar ambarında kalmış olan 4-5 ton tuz ti emi ok etin ihtiyacını karşılamadığından haftada bir gün beşer yüz kiro tuz, satılmak için piyasaya çıkarılıyor. Bugünde ise halkın tehacümü ve köylünün işlerini terkederek şehre akın yapmaları yüzünden tuz satılan mahalde görülen izdiham dikkate değer bir duruma giriyor. Bunun başlıca sebebi tuz nakliyatı eksiltme muamelesinin vaktile yapılmayıp, ağustos nihayetlerine kadar sürülmeyidir. Burası kış memleketi olduğu için eylül ayından sonra nakliyat meselesi güçleşiyor. Ve bu yüzden memleketin
iktisadî durumu sarsılıyor. Bu vaziyetin önüne geçilmesi için nakliyata ait eksiltme muamelesinin nisan ve mayıs aylarında bitirilmesine emir verilmesini İnhisarlar miidiriyeti umumiyesinden bekleriz.
İT Kartal (Hususî) — Tapu ve Kadastro Umum Müdürü Ha-lit Ziya Kartaldaki kadastro işlerini tetkik ve teftiş etmiştir.
İT Kartal (Hususî) — Kartal belediyesi vapur iskelesi meydanının tesviyesile istimlâki yapılmış olan meydanın ortasındaki kahveyi yıktırmağa başlamıştır.
Bu suretle isfkele meydanı genişlemiş olacak ve güzel bir hale konulacaktır.
İT Konya (Hususî) — Vilâyetimize bağlı Sille yolunun tamiri senelerdenberi tehir edilmektedir. Silleliler ve Silleye bağlı köylüler yaz ve kış bu yolun bozukluğu yüzünden çok zorluk çekmek ve bir çok mahkumiyetlere göğüs germek mecburiyetinde bulunmaktadırlar. Nahiye yakınındaki taş ocaklarından çıkarılan taşlar köylüler tarafından taşınmakta ve yol üzerine dökülmektedir. Yolun bir an evvel yaptırılmasını bütün Silleliler beklemektedir.
Bursada Haşeratla Mücadele
Bursa, (Hususi) — Şehirde ve mülhakatta dut ağaçlarına musallat olan diyaspis adındaki haşere ile açılmış olan mücadele nihayetlendi-rilmiştir.
Bu mücadele esnasında 464097 a-ğaç ilaçlanmış, 4378 ağaca da anti-parazitli dal asılmıştır.
Bursa ipekçiliğinin esasını teşkiJ eden dut ağaçları bu suretle tahripten kurtarılmış oluyor.
Kayseride Tek Tip Ekmek
Kayseri, 15 (A.A.) — Kayseride bugünden itibaren tek tip ekmek usulü tatbikine başlanmışta*. Birinci ve ikinci nevi fabrika unlan kalitesinden yapılan bu ekmeklerin kilosu 12 kuruştur.
Ayrıca değirmen unlarından yapılan halk için bir nevi ekmek daha çıkarılmaktadır. Bunların kilosu da on kuruşa verümektedir.
ztnirde Bir Yangın
İzmir, 15 (A.A.) — İzmir İnhisarlar başmüdürlüğünün İşgal etmekte olduğu Gümrük anbarları it-tisalindeki kimya lâboratuvarında dün gece saat 20,20 de soba borusunun ateş alması yüzünden bir yangın çıkmış ise de yetişen itfaiye tarafından saat 22,30 da etrafa sirayet ettirilmeden yalnız lâboratuva-rın tavanı yanmış olduğu halde söndürülmüştür. Başkaca maddî hiçbir hasar yoktur.
Antalyada
Antalya, 15 (A.A) — Burada dün gündüz ve gece ani olarak korunma ve ışık söndürme tecrübeleri yapılmış, mefruz yangınlar ve yangın bombaları itfaiyemiz tarafından muvaffakiyetle söndürülmüştür.
Tıbbî Müsamere
Haydarpaşa Askeri hastahanesi altıncı tıbbi müflameresi 16/4/941 sah günü baştabip albay Dr. Zahit Tolunun reisliğinde toplanmıştır.
1 — «Serumla iyi olmuş hat bir tetanos vakası» (Bakteriyolog Dr. Razi Maner).
2 — «Ürolojide temaruz» (Ürolog Dr. Sadettin Tosun)
3 — «Kalb adalesi cerhası> (Dr. Ziya Göğem).
Toplantıda Dr. Naci Bengisu; Dr. Raif; Dr. Rüştü; Dr. Şükrü; Dr. Hamdi; Dr. Sedat; Dr. Sadettin; Dr. Razi Maner; Dr. Salâhattin; Dr. Mustafa; Dr. Ziya; Dr. İsmail; ve diş tabibi Muhlis bulunmuşlarda-.
KÜÇÜK  İLÂN
Okuyucularımız arasında
EN SERİ, EN EMİN EN UCUZ
vasıtadır. Alım, satım, kira işlerinde iş ve işçi için istifade ecriniz.
Sayfîyelerdeki Kira İhtikârı Aldı Yürüdü
Bu sene büWin Anadolu köylerine v« bilihaasa Acıbadem ve Çamlıca taraftarına çok frazla rağbet gösteritmeJkteclİT. Hergun bir çak Katkımızın Akunizade, Top-hanelıoğJu, KüçülocamJıca, 5ckcr-kaya, Liba-de, BuJgurlu, Namazgah taraflarında takım takım ev ve köşk aradıklar* -görülmekte ve bu rag'beti ve biraz da ahvali ha-zrra dolayısile hasıl olan mecburiyeti gören ev ve köşk sahiplerinin kiraları hatır ve hayale sığmayacak nisbette arttırdıkları hayretle işitilmektedir.
Bir kaç gündenlberi Acıbadem ve Çamlıca havalisinde kendine münasip bir yer aradıktan ve istenilen kira bedellerinin yüksekliği karşısında hayal su!kutuna uğradıktan sonra evvelki gün matbaamıza uğrayan bir vatandaş, ev ve köşk sahiplerinin is-tiğnalı vaziyetlerinden ve bilhassa istedikleri kira bedellerinin yüksekliğinden acı acı şikâyet ettikten sonra geçen sene yazlığı iki yüz liraya verilen bir köşke bu sene 650 lira istenildiğini bir misal olarak söylemiştir.
Dün bu havalide yaptırdığımız tetkikler, bu vatandaşımızın şikâyetlerini maalesef teyit eylemiş ve bu havalide dehşetli bir kira ihtikârı başladığı görüUmüş-tür. Keyfiyeti alâkadarların dikkat nazarlarına ehemmiyetle vazeder ve fırsattan istifade ile bir nevi soygunculuğa kalkışan bu gibi mülk -sahipleri 'hakkında muamele yapılmasını bekleriz.
Beşiktaş Cinayetinin Tahkikatı
| Beşiktaşta Şenlikdedede bulunan iki kesik kol ve bacak hakkında yapılan tahkikat ve tetkikat henüz müsbet bir netice vermemiştir. Emniyet müdürlüğü cinayet kısmı memurlarının elinde halen yegâne iz olarak kesik bacaklardan çıkarılan bir çift çorap bulunmaktadır. Alelade bir cinsten olan bu çoraplar, kesik kol ve bacak sahibinin hüviyetinin tayini için kullanılmakta ve kayıp bazı eşhasın aile ve akrabalarına gösterilmek suretlle esaslı bir iz elde edilmeğe çalışılmaktadır. Bu araştırmalar alâkadarlarda iki kayıp şahıs hakkında bazı şüpheler uyandırmıştır. Tahkikata bu noktalar üzerinde devam edilmekte ve tahkikatın mUsbet bir netice vermesi ümitleri kuvvetlenmektedir.
Yoğurt Neden 40 Kuruş?.
Fiyat murakabe komisyonu yoğurt fiyatlarını tetkik ettirmektedir. Yoğurdun perakende olarak Trakyada kilosu 12,50 - 15, Bursada 12.50, Balıkesirde 15 kuruş olduğu halde tstanbulda kırk kuruşa satılması ihtikâra hamledilmektedir. Yoğurt toptancıları, bu ihtikâr isnadını kabul etmemekte, fiyatların bu derece yükselmesinde yoğurt teneke ve çanaklarının pahalılığını, nakliye ve imaliye ücretlerinin geçen ve evvelki senelere nazaran yüzde otuz ve kırk derecesinde artmasını, süt sahiplerinin daha fazla kazanç temini kastile kremacılara fazla miktarda süt satmalarını sebep olarak göstermektedirler. Toptancılar, komisyona davet edildikleri zaman haklarını müdafaa ve ispat için şimdiden vesikalar hazırlamaktadırlar.
Bu Sene Armutluya Fazla Rağbet Gösteriliyor
Armutlu (Hususi) — Kaplı-calarile meşbu-r ve maruf olan nahiyemize 'bu sene daha fazla rağbet gösterileceği yapılan müracaatlardan anlaşılmaktadır. Da-f    "
ha şimdiden bir çok evler tutulmuş, katlar kiralanmıştır. Ev lora layanlar arasında istanbulun tanımmış Musevî tüccarlarından bazılarının aileleri de bulunduğu anlaşılmıştır. Misafirlerin rahatlarını ve her türlü ihtiyaçlarım temin için bakkallarımız tedbir almakta, tutulmıyan evler sahipleri tarafından temizlenip badanalanmaktadır.
IÜLMACA
Elînî Makineye Kaptırd
ı
Dün Ortaköyde oturan şoför Şe-vas bozulmuş olan otomobilini tamir ederken elini makinenin dişlisine kaptırmıştır. Bu kaza neticesinde Şevas'ın parmakları kesilmiş ve yaralı şoför Beyoğlu hastahanesine kaldırılmıştır.
Küçük Haberler :
Romanya ile klermg hesaplarında muvazene hasıl olmuştur. Bu sebeple yeni mübadeleler yapılması mümkün olduğundan ihracata müsaade edilmiştir.
İT Ziraat Vekâletti tarafından yaptırılan tetkiklerden, bu sene pamuk ekiminin, çok fazla olduğu ve mahsul bakımından bu sene büyük bir rekor elde edileceği anlaşılmaktadır.
İT Pamuk mubayaa fiyatının arttırılması için teşebbüslerde bu. lunmak üzere Ankaraya giden İzmir heyeti şehrimize gelmişler ve Ticaret Vekili ile bu mevzu üzerinde temasta bulunmuşlardır.
* Kahve ve Çay ithalât Birliği Mısırdan kahve getirtmek için
teşebbüslerde bulunmaktadır. Bir lige 60 bir\ sterlinlik akreditif a-çılmıştır,.
İT Çiftçi ve amele ile patronlar arasındaki ihtilâfları sulhan halletmek üzere Vilâyette bir komisyon teşkil' edilecektir. Komisyonda Jandarma -kumandanlığı ile Emniyet müdürlüğünden de birer mümessil bulunacaktır.
İT Şehrimiz ingiliz ticaret mümessili Miater Krab ithalât ve ihracatçılarla temasta bulunmak üzere İzmire gitmiştir. Yakında şehrimize dönecektir.
Soldun Hafta- 1 — Bir kümes hayvanı; Müsabaka. 2 — İnsan yuvası; Bir nevi ekmek; İstifham edatı. 3 — Temizlik vasıtalarından. 4 — Kabuklu bir hayvan; İki ayni harf; Nota. 5 — Ziraat aletlerinden; Zarf edatı; Nefer. 6 — Kuru batarya; Sürü Amiri. 8 — Şaibeli; Birinci. 9 — Stadın yarısı; Yunanistanda bir liman. 10 — MUz'iç bir böcek. 11 — Yama; Oburlar; Karı.
Yukarıdan asafcıya: 1 — Tarihte yer tutan bir kahramanlık geçidi; Üç. 2 — Şikâr: BUyUk; Bir meyva.
3 — Müstefrişe. 4 — Tayaran et; Yakanın iki harfi; Arapçanm harekelerinden biri. 5 — Sakalı bitmez; Kabukla pirinç. 6 — Eski bir mabut, Bir nota; tavla sayılarından. T — Kavrulmuş nohut; Susuz batarya. 8 — Köle; Kuyruksuz inek. 9 — A-teş. 10 — Kısa zaman; Şart edatının kısaltılmışı; Şaibe. 11 — Meyva tohumu.
DÜNKÜ BULMACANIN HALLt
Soldan safra: 1 — Darüşşafaka. 2 — Emine; Dal. 3 — Ras; Ka; Zayi.
4 — Aheste. 5 — Eller yukarı. 6 — Palas. 7 — Al; Bal; Isı. 8 — Sanlık. 9 — Maide. 10 — Anne: Zamk. 11 — Demokrasi.
Yukarıdan aşağıya: 1 — Derme-çatma. 2 — Ama; And. 3 — Risale; Sine. 4 — Ün; He; Badem. 5 — Şekerpare. 6 — Asyalı; Ok. 7 — Ay; Tul. 8 — Zeka; Za. 9 — Ada; Asık; As. 10 — Kayar; Mi. 11 — Ali; Isırık.
13 NİSAN 941
Kap^nii
Sterlin 5,24
Dolar 132,20
İsviçre Frc. 29,98
Drahmi 0,9975
Peçeta 12,9375
Dinar 3,175
Yen 31,1375
isveç Kron 31,0975
Esham ve Tahvilât
1933 Türk borcu I 1918 İstikrazı dahil! 1938 İkramiyeli
1933 İkramiyeli Ergani
1931 Sivas . Erzurum 1238      E» »
1932 Hazine Tahvilleri
1934 » »
1935 > >
1838      » >
Anadolu Demiryolu Tahvül
Demiryolu Mümessil Senet T. C. Merkez Bankası Osmanlı Bankası T. İş Bankası (Nama muhar.) Aslan - Eskihisar Çimento Ş.
» »    Müessis Hissesi
Şirketi Hayriye Türk Altını (Reşat) Türk Altını (Hamit) Türk Altını küçük (Hamit) Türk Altını küçük (Aziz)
I*  K
18 50 21 40
19 75
20 20 19 00 51 50 61 00
15 50
29 50
51 50
40 30
*3 00 107 50
26 00 10 10 7 50 9 50
26 00
27 75 26 80 26 70 25 90
IphiupsI
X
W: yC
x
X
İDARESİNİ [ HEM |$ BANKASINDA
İKRAMİYELİ     HESAP    AÇAR
T. IŞ BANKASI
Küçük Tasarruf Hesaplan
1941 İKRAMİYE PLÂNI
KEŞİDELER: 4 Şubat, 2 Mayo, 1 Ağustos, 3 tkincitaşrin tarihlerinde yapılır.
1941 ikramiyeleri
1 adet 2000 liralık = 2000.— L.
ı:ı:ı
ISA
Abone Ücreti
Türkiye dahilinde:
Senelik   6 aylık   3 aylık   Aylık
1400 760 400 Hariç memleketler:
150 Kş.
Senelik    6 aylık    3 aylık    Aylık
2700
1410
800 Kş.    yoktur
VATAN Gazetesi
ti,AN FİYATLARI Kuruş
Başlık maktu olarak 750
1 inci Sayû t Saatini 600
2   »      » » 860
S   »      » 300
4   »      » 91 100
5   »      » » 76
6    »        » İ 50
Sahibi ve Neşriyat MDdOrO: Ahmet Emin YALMAN ¦ Basıldığı yer VATAN MATBAASI
DOKTOR
I 0RH0R0N'i
Eminönü Nimet Abla gişemi önündeki muayenehanesinde her gün has talan kabul eder. TeL 24131
DOKTOR-KİMYAGER
CEVAD TA
Romanya İle İlgisi Olanların Dikkatine
Hariciye Vekâletinden tebliğ edilmiştir:
Romanyada ahiren neşredilen bir kararname mucibince,  ecnebilerin MiHî İktisat Nezaretinden verilmiş bir müsaade olmadıkça Rorrtanyadaki emlâk, hukuk vc mendiline ait tasarruf muamelelerinde bulunamayacakları;  böyle bir müsaade istihsal edilmeksizin yapılacak tasarruf muameleleri ile normal idare muameleleri ve bankalarda mevdu kıymetlere müteallik tasarruf muamelelerinin hukukan batıl addedileceği; Romanyada ikamet etmemekle beraber orada bu gibi emlâk,   hukuk ve menafie malik    bulunan ecnebilerin ise,  Romanya arazisinde  tedavüle çıkartılmış bulunan bilûmum tahvillerle    nama muharrer olmıyan kıymetli senetleri hâmil oldukları takdirde bunlar hakkında nisan 1941 nihayetine kadar, Romanya sefareti ile konsolosluklarına bir beyanname vermekle mükellef oldukları; ayni mükellefiyetin bu gibi esham, tahvilât v>e senetleri mevduat o-Larak kabul etmiş bulunan bankalara da şamil olduğu Ankara-daki  Romanya  sefareti  tarafından bildirilmiştir.
Keyfiyet alâkadar Türk vatandaşlarının ıttılaına vazolunur.
Türkiye Cumhu?ly3li
Ziraat Bankası
Kuruluş tarihi: 1888. — Sermayesi: 100,000,000 Türk lira»
Şube ve ajans adedi: 265, Zirai ve ticarî her nevi banka muameleleri. Para biriktirenlere 28,000 lira ikramiye veriyof
100 adet 50 liralık 6,000 lira 120   »       m       »      4,800
Ziraat Bankasında kumbaralj ve ıhbarsız tasarruf hesaplarında en az 50 lirası bulunanlara senede 4 defa çekilecek kur'a üe aşağıdaki plâna göre ikramiye dağıtılacaktır.
4 adet 1.000 liralık 4,000 Ura
4     » 500 » 2,000   »
4     » 250 » 1-000   »
40     » 100 » 4.000   »   || 160   »      20      »      8,200   »
DİKKAT: Hesaplarındaki paralar bir sene içinde 50 liradan aşağı düşmiyenlere ikramiye çıktığı takdirde % 20 fazle^ile verilecektir. Kukalar senede 4 defa, 11 mart, 11 haziran, 11 eylül, 11 Birine ikânun da çekilecektir.
İstanbul Fiyat Murakabe Komisyonundan:
61 No. lu ilân — Hazır erkek ve çocuk gömleklerine bütün perakende tuhafiye mağazaları için maliyet üzerinden azamı % 30 kâr haddi tesbit edilmiş olduğu ilân olunur. «2093»
?359