C. Bayar D. P. Zaferinden Emin
D. P. Başkanı yeniden mühim nutuklar verdi
İstanbul ve Ankarada bazı
Celâl Bayar, Samsun, Bafra ve Çarşamba’da knmjmkt|pr Uîlk;lhnril konuşarak işçinin himaye edileceğini bildirdi KomumsııerjfaKaıanaı
Celâl Bayar “Memleket İktisadî bir perişanlık içinde yüzüyor. D. Parti Atatürk inkılâbını tamamlamak arzusu ile ortaya atılmıştır,, dedi
Celâl Bayar bundan evvelki nutuklarından birini söylerken
Samsun, 2 (Hususî surette giden kadaşımız Mehmet Sürenkök bil-riyor) — Dün gece yansına doğru I Bafra'ya varan Demokrat Parti | Başkanı Celâl Bayar şehir dışında 150 ye yakın kamyon ve otomobille gelen büyük bir kafile tarafından karşılanmıştır. Bafra'ya girerken halkın büyük tezahüAİerliyle karşılanan Bayar Demokrat Parti binasından halka kısa bir hitabede bulunarak «Demokrat Partinin Samsun zaferini şimdilik ilân edi-
■k (Devamı Sa. 6 Sü: 2 de) ı Muhalefet cephesinde !
------------------------------1 Ali Fuad Cebesoy Eskişehirde
Ankarada tevkif edilenlerin evlerinde
bazı duvar afişleri de bulundu
Polat’ta
Cumhurbaşkanı İnönü dün İzmire hareket etmiştir. Yukardaki resimde İnönü’yü Garda teşyi edilirken görüyorsunuz. Eğilip el öpen zat Maden Tetkik Arama Umum Müdürü İhsan Ruhi Bererit’tir
Dün Erzurum muhabirimize atfen Erzurumda bazı kimselerin evlerinde aramalar yapıldığını bildirmiştik. Ayni surette bu işle ilgili olarak Ankarada da bazı kimselerin evlerinde aramalar yapıldığı ve bazı kimselerin nezaret altına aılndığı öğrenilmiştir.
Yaptığımız tahkikata nazaran polisçe bir takım beyannameler ele geçirilmiştir. Bu beyannameleri
★ (Devamı Sa. 6 Sü: 6 da)
Yurdun birçok yerinde
büyük bir sel felâketi
Evet, biz de basın ahlâkı istiyoruz !
Adviye EhNlk
idari tazyik başladı
Demokrat Partiye gelen şikâyetler içişleri Bakanlığına bildiriliyor
aşbakan İstanbulda gazete-ojlerle yaptığı bir konuşmada muhtelif meseleleri izah ederken, memlekette bir basın ahlâkının teessüs etmesi lüzumuna işaret etti. Bu hususta biz de kendisiyle hemfikir olduğumuzu açıklamaktan büyük bir zevk duyarız. Yalnız şu kadarına işaret edelim ki, matbuat ahlâkından bahsederken evvelâ Halk Partisi organlarım ele almak ve onları doğru yola sevketmek lâzımdır. Bu da bizzat Başbakanın mensup olduğu partinin uhdesine düşen bir vazifedir.
Uzun zamandanberi Halk Partisi organlarının yaptıkları sistemli •«^eşriyatı gözden geçiriniz, orada Demokrat Partiyi kötülepıek içiu akla hayale sığmıyacak şekilde a-sılsız havadisler ve fıkralar göreceksiniz. Demokrat Partinin milis kuvvetleri teşkil ettiğini, bir düşmanlık partisi olduğunu, vatandaşları birbirine katmağa uğraştığı m hep onlar söylemişler ve hiç bir esasa dayanmadan masa başın -da onlar uydurmuşlardır.
Şimdi, son günlerdeki Ulus gazetelerini açınız: D. P. listesinde Bağımsız» aday olarak yer alan Yargıtay Başkanı Sayın Halil Öz-yörük hakkında yapılan tczylfkâr yazı ve karikatürler, her aklı başında vatandaşın tüylerini dehşetten ürpertecek mahiyettedir. Memleketin en yüksek ve en şerefli ka-zai mevkiine ulaşmış muhterem bir hâkim hakkında yapılan bu çeşit neşriyat, hangi matbuat ahlâkına sığar? Başkalarının gözünde çöp aramağa kalkanlar, evvelâ kendi gözlerinde Yargıtay Başkanının karikatürlerini ve eline verdikleri -teber, i görmelidirler.
Daha bunun gibi nice misaller verebiliriz: Bir neşriyat suçundan dolayı sırf siyasi bir tertiple seçim arifesinde hapse tıkılan Başmuharririmiz Mümtaz Faik Fenik hak-kında Ulus’ta çıkan neşriyat ve karikatürler, hangi matbuat ve meslek ahlâkına sığar?
İktidar organının ve onun yavrusu Akşam haberlerinin diğer havadislerine bakınız: «D. P. teşkilâtı kazan kadirdi.», .Genel Ku-#*1 tehdit ediliyor.»
Acaba ne oluyoruz? Patro -na Halil devrinde miyiz? Siya-KCt yerine, etrafımızı Gangsterler mi bastı? Hayır, bunlar. Halk Partisi organlarının sırf seçim ara lığı ortalığı bulandırmak İçin masa başında uydurdukları haberlerdir. Demokrat Parti bugün, her zaman
Seçimlerin yaklaştığı bugünlerde Demokrat Parti teşkilâtından gelen haberlerden yer yer mahallî ta/yik lerin arttığı anlaşılmaktadır. Bingöl teşkilât başkanının bildirdiğine gö re 1946 seçimlerinde, Bolu seçimlerinde şöhret yapmış olan vali Naci Rollansın takip ettiği politikanın nahiye müdürlerine cesaret verdiği tahmin edilmektedir.
Bingölde Sancak bucağında De -mokrat Partili Arif Gündoğdu ağır yaralanmıştır.
Fakran bucağında da Ali Korkmazla kardeşine ağaca bağlanarak .------------------------— _______ meydan dayağı atılmıştır. Ayrıca
zaaf isnat etmek, sade basın ahlâkı- | karakolda da sabaha kader dövüle-★ (Devamı Sa. 6 Sü: 4 de) rek baygın bir halde bırakılmıştır.
ki gibi kuvvetli ve mütesanittir. Fakat onlar, bu partinin demokrasiyi tahakkuk ettirmek gayesiyle kurulduğunun farkında bile değildirler. Böyle bir gaye uğrunda, ihtirasların ve şahsî menfaatlerin yer alamıyacağını dahi bilemiyorlar, iktidarda bulunan bir partinin sözcülerine düşen vazife, parti ve hü kûmetçe yapılan taahhütlerin ve vaidlerin müsbet icraatlarını halkın gözü önüne sermektir; muhalefet partisine, mevcut olmıyan bir
Şavşatta da bitaraf ve dürüst hareket eden gezici baş öğretmenlerden Asım Özbek, Emin Ersoy, Tur an, Orman Bölge Şefi Zekeriya Turan uydurma sebeplerle Hopa ve Artvine nakledilmişlerdir. Bu suretle sandık seçim kurulu âzala-rı ve halk heyecan ve tehdit altın da bulundurulmuştur. Bütün bu hareketlerin ve baskıların vali Cemal
★ (Devamı Sa. 6 Sü. 2 de)
J13 Vatandaş öldü. ı j birçok ev yıkıldı [ ) ve harap oldu '
Doğanşehir, 2 (a.a.) — Bugün ilçemize bağlı 4000 nüfuslu Polat kasabası müthiş bir sel felâketine uğramıştır. Ani bastıran sel, kasabanın 2o . 30 evini tamamen yıkmış, 50 . 60 kadar evi oturulamıyacak hale getirmiştir. 100 den fazla evin de alt katlarını su doldurmuştur. Şu ana kadar 13 vatandaşımız ölmüştür. Hayvan ve mal zayiatı da olmakla beraber kati miktarı henüz tesbit edilememiştir. Felâket haberi alınır alınmaz ilçe ilgili makamları derhal tertibat almışlardır. Evsiz ve yersiz kalanlar camilere ve odalara yerleştirilmiştir. Polat kasa bası, vatandaşların yardımını ve şefkatlerini beklemektedir.
Özel trenden seçim
propagandası
İnönü Eskişehir'de "imtihan günü geldi yardımınızı beklerim,, dedi
Cumhurbaşkanı ve C. H. P. Ge- I aday listelerinin ilânından sonra ilk nelbaşkanı İsmet İnönü, dün saat I seçim nutkunu vermiş ve demiştir 11.30 da Cumhurbaşkanlığı hususî j ki: treniyle İzmire hareket etmiştir. .-Kendisine Bayan İnönü ile C. H. P. him Genelbaşkan vekili Hilmi refakat etmektedir.
Eskişehir, 2 (Hususi) — Bugün zarfında memleketin demokrasi dâ-buraya gelen Cumhurbaşkanı İnönü yasındaki anlayış ve kavrayışının
• — Önümüzde memleket için mü --.m imtihan günü var. Huzur ve Uran şerefle o imtihan gününü geçirece-j ğiz. Eskişehirliler hazır mısınız? I (Hazırız sesleri) Sağ olun beş sene
Komünist oldukları anlaşılan memurlar vazifelerinden çıkarılıyor Londra, 2 (a.a.) — «Lps»: Son za- . işde kulanılmaması çin alınan sıkı manlarda, komünistlerin hükümet tedbirlerin hâlâ meriyette olduğu-daiıelerine sızdıklarına dair. Avam • nu belirtmişlerdir. Şimdiye kadar Kamarasında ileri sürülen bazı mü- ı 688.000 memur arasından 74 kişinir lâhazalar hususunda beyanatta bu- I işine bu sebepten son verilmiştir.

w ♦
ev sahibile beraber
1
Bir küp altını paylaşan amelel
Samanpazarında
bulunan bir
küp altın
Kazıda çıkan bir kiip altın ameleler tarafından
paylaşıldı mı ?
Dün Samanpazarı semtinde Hüseyin Avni isminde bir halıcıya ait inşaat yerinde bir define bulunmuş tur.
Ameleler toprak kazarken yarım metre yüksekliğinde bir küpe tesadüf etmişlerdir.
Sa. () Sü: 1 de)

ne kadar ilerlediğini içeride ve dışarıda bütün âleme göstereceğiz. Yaşasın Eskişehirliler. Şerefli bir imtihan vereceğinizden eminim, sıcak kabulünüz beni hakikaten mütehassis ve minnettar etti. Sağ olunuz Eskişehirliler. Önümüzdeki sent (Devamı Sa. 6 Sü: 4 de.)
Rusya ile
Bir Amerikalı generale göre durum vahim
Wichita. (Kansas), 2 (a.a.) (Reu-ter) — Harp esnasında Pasifikteki müttefik hava kuvvetleri komutanı bulunan Amerikalı General George Kenny, dün akşam verdiği bir demeçte Rusya ile harbin yaklaşmaklar (Devamı Sa. 6 Sü. 4 de)
lunan yetkili mahfiller, komünist Nazarı itibare alınması gereken bir partisine mensup herhangi bir şah- i şey de şudur ki, bu memurlar ara-E*n Ingilterede, devletin emniyetini sında bazıları faşist teşkilâtlarına tehlikeye koyabilecek herhangi bir ' * (Devamı Sa. 6 Sü: 3 de)
D. P. Ankara adayları : 8
Profesör Sadri Maksudi
Aslan Kazan Türklerinden olan l ri bey, İstanbul’da değil, Rus Mec-
Profesör Sadri Maksudi, yüksek tahsilini Moskoya ve Paris Üniversitelerinde yapmıştır. Müteakiben Kazan Türkleri tarafından Rusya-nın Mebusan Meclisi üyesi seçil -miştir. Şadri Maksudi bu Mecliste Türklerın hak ve hukukunu dört sene fasılasız olarak müdafaa etmiştir, o kadar ki, Meclis içti-malanndan bilinde, Meclis Reisi kendisine şöyle ihtar etmiştir: «Sad-
lisinde olduğunuzu unutmayın.. Pro fesör hemen şu karşılığı vermiştir: «Evet, biz Rusya Türkleri, tarihin bu devrinde Rus tebaasıyız, siz Russunuz, fakat ben her şeyden vel Türküm..
1918 de Kozan Türkleri Mecli-Reisi ve daha sonra muhtariyet, milli idarenin reisliğine seçilmiştir Rus ihtilâlini müteakip, Rusyayı ter
* (Devamı Sa. 6 Sü. 1 de)
HKINTIYA
t ındaki evin önünde toplanan kalabalık
Plâstik cerrahi I
ursn’da I). P. mitinginde konuşan Hulusi Köymcn, güzel bir nııtuk söylemiş, ve demiş ki:
-— İktidara geçince. eğilc eği-Ic dalkavukluktan beli bükük kalmış vatandaşların bel kemiğini doğrultacağız!»
Bu olağanüstü bel kemiği düzeltine savaşında bir hayli alçıya ihtiyaç var, demektir.
Fakal bu arada bazı kamburlar da belki doğru dürüst yürümesini öğrenirler! —
Yedekçinin YEDEĞİ

Mutabık mıyız?
vumhuriyet gazetesi Başmuharriri Nadir Nadl, «Mutabık mıyız?, başlıklı yazısında Celâl Bayar’ın Kastamonuda söylediği nutku incelemekte ve şöyle demektedir:
•Bugünkü dünya şartları, milletlere çeşitli dış politika imkânları vermiyor. Şöyle bir kombinezon düşünmek, o yürümezse bir başkasını denemek artık mümkün değil diır. Dış siyaset alanının bir satranç tahtası sayıldığı, devirler uzun zamandır tarihe karışmıştır. Bizim de en nazik bir yerini tuttuğumuz coğrafya bölgesinde milletler iki cepheye ayrılmışlardır. Bulunduğumuz cephe, hürriyetin ve istiklâlin bekçiliğini yapıyor. Burada üzerimize düşen vazife son derece mühim ve ağırdu-. Bir parti İster ik-tldarda, isŞer muhalefette bulunsun, Birleşmiş Milletler cephesindeki rolümüzün büyüklüğünü lâyık olduğu ehemmiyetle benimsıyecek-tlr. Çünkü dâva partilerin çok üstündedir. Türk milletine aittir ve hayatidir.
İnkılâp prensiplerinin muhafazası bahsine gelince, bunları da her hangi bir fanteziye kurban etmek kimsenin hakkı değildir.
Atatürk devrimleri arasında bil
hassa lâiklik prensipile şaka etmek ateşle oynamağa benzer, tehlikelidir. Vicdan hürriyetine sığınarak vicdanlar üzerine baskı yapılmasına hiç bir demokratik nizam müsaade edemez. Böyle bir hareket demokrasiyi inkâr etmekten farksız olur.
Bundan beş yıl öncesine gelinceye kadar sıkı sıkıya riayet edilen bazı yasakları hatırlatarak, din a-lanında daha geniş bir müsamaha-
cılığa geçmemiz lüzumunu söyleyen lere rastlıyoruz. Unutmıyalım ki Atatürk’ün kovduğu yasaklar vicdan hürriyetini kısıcı bir mahiyet
Kimsesiz Çocuklar Yurdu açıldı
Ankara vilâyeti ve Belediyesi bütçelerinden ayrılan tahsisatla Zir kaya bucağında kimsesiz çocuklar için yetiştirme yurdu açılmıştır.
Yurt, Pazar günü Ankara Millî Eğitim Müdürü Muvaffak Uyanık tarafından açılmış ve ilk iş olarak (*5 kimsesiz çocuk yurda alınmıştır.
Kadrosu 120 kişi olan yurda icabında 120 çocuk da alınabilecektir.
Diğer taraftan yurdun su ve bazı tamir işlerinin ihalesi yapılmıştır.
Bu suretle Ankara vilâyeti hu- 1 dutları içinde ikinci kimsesiz çocuklar yurdu açılmış bulunmaktadır.
Yemekten zehirlenmiş
lametpaşa mahallesinde oturan Fatma Can isminde bir kadın yediği yemekten zehirlenmiş ve has-tahaneye kaldırılarak tedavi altına alınmıştır.
Belediyede havadis tekeli!
Öğrendiğimize göre Belediye Başkanı Fuat Börekçi, bütün belediye dairelerine gönderdiği bir tamimle bundan böyle gazetelere intikal etmesi icabeden haberlerin bizzat kendisi tarafından verileceğini bildirmiştir.
Sadeyağ fiyatları düşüyor
Mevsim münasebetiyle sadeyağ fiyatlarında düşüklük göze çarpmaktadır.
Yağ fiyatlarının tstanbulda düşmüş olması Ankaradaki fiyatlara da tesir etmekte ve alâkalılar Haziran ayı ortalarında bir kilo yağın 500 kuruşa satılabileceğini söylemektedirler.
Eskişehir felâketzedeleri yararına temsil
Devlet Konservatuvarı talebeleri tarafından Eskişehir sel felâketzedeleri yararına temsil edilen Ber-nard Chaw*un -Pygmalion. isimli eseri büyük bir muvaffakiyet kazanmıştır.
Temsilden elde edilen hasılât Kızılay eliyle Eskişehire gönderile, çektir.
İlân
Ankara Asliye 3 üncü Hukuk Mahkemesinden: 950/195
Üsküdar lhsaniye mahallesi Sultaniye sokak 15 hane, 28 cilt, 15 sa-hifede kayıtlı ve Ankara Radyoe-vinde teknisiyen Sevim Türkuş tarafından mahkememize açılan so-vadı dâvasında evvelce almış olduğu Türkuş soyadının (HÜRKUŞ) olarak değiştirilmesine 8/4/1950 gününde karar verildiği ilân olunur.
(846)
KAYIP
1 Mayıs 1950 Pazartesi günü öğleden sonra banliyö treninde veyahut Gazi Çiftliği Hayvanat bahçesinde kolye altın bilezik kaybolmuştur.
Bulanın insaniyeti namına Tel-No. 32000 den 93 te tüfek montaj tesviyecisi 7959 No. lu Bayram Ali Arıya haber vermesi rica olunur. Bulan memnun edilecektir.
(852)
taşımıyor, tersine cemiyetimizde vicdan hürriyetini korumayı hedef tutuyordu. İrtica müsteblddir. İnandığı fikirleri zorla etrafa yaymak, bağlandığı kalıpları cemiyetin başına geçirmek ister. Bu gibi cemiyetler de ortaçağ nizamından ebediyen kurtulamazlar. Atatürk İçimizdeki gerilik alâmetlerini tavan arasına kilitlemekle önümüze vic- I dan hürriyetinin, duygu ve düşünce hürriyetinin sonsuz ufuklarını açtı.»
Muharrir bundan sonra Bolşevik tehlikesine karşı dalına uyanık davranmamızın icabetilğini söyleyerek şöyle diyor:
«Bir müddettir bu sahada üzücü ve tehlikeli bir gevşekliğe doğru kaydığımızı saklıyamıyacağız. Din perdesi altında en geri, en uyuşturucu bir propaganda edebiyatı almış yürümüştür. Şeyhler, tarikatlar, müridler gırla gidiyor. Bir takım particilik ihtiraslarının da bunları teşvik ettiğini kabul etmeliyiz.
Bolşevik tehlikesine karşı daima uyanık bulunmasını tabiî saydığımız ilgili makamlar, yazık ki dâvayı her zaman tam ölçülenle ele alamıyorlar. Asıl düşmanı kovalayacak yerde çok defa aldanıyor, bizden olanların peşine takılıp onu ihmal ediyorlar.»
Gene Cumhuriyel’de D. N. imza-sile yazı yazan fıkracı (Bir dakika) sütununda «Tüh, tüh, tüh 41 kere...« başlıklı yazısında şöyle demektedir]
• Hemen tekzibe kalkmayın. Rakamlar belki yanlıştır ama nisbet doğıu.Bir Amerikalı mütehassıs (mü tehassıs olmayan Amerikalı da kalma dı ya...) Ankara-İstanbul telefonlarını tetkik etmiş. On kadar hat mev cut olduğu halde kullanılmıyirmuş. Hayretle sebebini sormuş. Cevab:
— Hepsini kullanırsak mükâleme ler çabuk olur. Kimse -acele» istemez. Ve neticede idare ziyana girer.
Bu zihniyet karşısında, gelin, şu eski teraneyi biraz değiştirerek hay kıralım:
— Devletim çok yaşa!»
*
Seçim baskısı
Son Posta'da «Seçim baskısunn isbatına dair, başlıklı yazısında Selim Ragıp Emeç Bursa valisi Haşim İşcan’ın 1946 da olduğu gibi 1950 de de C.H.P. yi kazandıracağını vaadetmiş olduğunu söyleyenlere hak vermekte ve şöyle demektedir:
• Bundan bir müddet evvel ken dişini ziyaret eden biri gazeteci ve eski hocası, diğeri muteber bir bankacı olan iki dostunun kendisini bu bahiste ikaz yolundaki teşebbüslerinin de, sayın valinin inadiı sükû-tile karşılaşması ve zaman zarnan. esrarlı tegayyüpleri; bana bu malû. matı veren insanları haksız çıkaracak şeyler gibi görünmemektedir.»
Selim Ragıp Emeç Bur şada bulunduğu müddet zarfında vali Haşim f.jcam aradığım fakat bulmak ve görmek imkânım elde edemediğini de ilâve ederek şunları yazmaktadır:
• Sayın Haşim lşcanın nerede bulunabileceğini söyliyebilen bir tek yetkiliye tesadüf edemedim.
Bu bahiste; beni aydınlatmak isteyen «alâhiyetsizjer ise., onun, her hangi bir merkezde, her hangi bir seçim hareketinde bulunabileceğini haber vermek suretile, kendisinin; halk dilinde hararetle dolaşan görünmez idare baskısının ruh ve mer kezi olduğunu belirtmek istediler. Ve bunu teyid için de; hemen bütün Bursa vilâyeti idare âmirlerinin; mevsim dolayisiyle kendisinden i-zin alarak sayım bahanesiyle köylere dağılmış olduklarını anlattılar.. Bursa millî eğitim işleri müdürünün; makamında ve alenen bazı öğretmenlerle baskılı konuşmalar yap tığına işaret ettiler.»
İe birlikte koştuk. Hemen bütün yolcular şimdi bir araya toplanmışlardı. Hepsi, uzakta parıl-dıyan ışıklı bir noktaya bakıyorlardı.
— Neye bakıyorsunuz? diye sormağa hacet yoktu. Bu görünen ışık Amerikanın ilk feneri idi ...ilk ateş... İlk toprak... A-merika!... Yolculardan birinin anlattığına göre, gemilerin hıncahınç dolu sefer ettikleri devirde, bu fenere yaklaşırken bütün yolcular bir tarafa yığıldıklarından, küçük gemiler çok kere devrilme tehlikesi geçirirlermiş. Fakat bizim gemimiz büyük olduğundan, yana yatmadı. Zaten yolcu olarak topu topu yiiz kişi kadar varız. Hepimiz gözlerimizi o ışıklı noktaya dikmiş, susuyoruz. Havada bir heyecan rüzgarı esiyor. Bir çoklarımızın gözleri yaşlı... İhtiyar bir adamın dudakları titremeğe başladı. Ben de boğazıma bir şey tıkandığını hissettim. Ah bilseler Amerikalılar, Amerika bizim i-çln neler ifade eder...
Bir ses, kulağınım dibinde:
— Bu ışık hareket ediyor gibi, değil mi, dedi.
Bir el elime dokunuyordu. Karşımda Pali’yi buldum. Mahcup, solgun bir hali vardı. Ve kendisine has tebessiiıniyle gü-lümsemeğe çalışıyordu. Boğazım
——* Dikkatler “r “
Vatandaşla hasbıhal
— 4 —
Aziz Yurtdaş;
Bu söylediklerimi dikkatle o-ku. Eğer bunları bilmiyecek veya ihmal edecek olursan, elinde tuttuğun mukaddes oy hakkını kaybetmiş olacaksın.
1 — Sandık Başkanı tarafından sana verilecek olan, tek, biçim ve renkteki zarftan başka bir zarfa oy pusulanı koyarsan, oy’un sayılmıyacaktır.
2 — Oy pusulana, imzanı, veya oy pusulasının sana ait olduğunu belli edecek bir işaret koyma. Çünkü bunlardan birini koyarsan, oy'un sayılmıyacaktır.
3 — Seçim sandığına atacağın zarfa imzanı, mühürünü veya her hangi bir işaret koyma. Çünkü işaretli zarftan çıkacak o,v pusulası sayılmıyacaktır.
4 — Kendi el yazınla oy pusulanı yazar ve yazdığın isimlerin hiç biri okunamazsa, oy'un sa-yılamıyacaktır
5 — Seçim sandığına attığın zarfa, başka başka isimleri olan bir oy pusulasından fazla oy pusulası çıkarsa, bu oy pusulala -tından hiç biri sayılmıyacaktır. Zarfından, aynı aday isimleri taşıyan bir kaç oy pusulası çıkarsa, bunlardan yalnız bir tanesi sayılacaktır.
Kanunun bu hükümleri dahilinde oyunu kullanıp, zrfını kendi elinle seçim sandığına attıktan sonra, daha evvel, zarfını a-lırken Sandık Başkanına vermiş olduğun seçmen kartına, Sandık Başkanı mühürünü basacak ve seçmen kartını geri alacaksın. Seçmen kartını ondan sonra da kaybetmiyecek şekilde saklama-' ya unutma, çünkü, bu kartınla vilâyet ve belediye seçimlerine de katılacaksın.
Yarın, sana daha bazı tavsiyelerde bulunacağım, aziz yurt - : daşım.
NUSAT
19 Mayıs bayramı hazırlıkları
19 Mayıs Spor Bayramı için hazırlıklara başlanmıştır.
Millî Eğitim Müdürlüğü kız ve erkek talebelerin 19 Mayıs günü yapacakları spor hareketlerini o-kullara bildirmiş ve öğrenciler bu hareketler üzerinde çalışmalara başlamışlardır.
Kız öğrencilerin spor hareketlerinde bu sene bip? çok değişiklikler bulunmakta ve geçen senelerden daha mükemmel olacağı tahmin edilmektedir.
Belediye buz fabrikası kiraya verildi
Senelerdenberi Ankara Belediyesi tarafından işletilmekte bulunan ve geçen sene zararına çalışmış o-lan buz fabrikası üç sene müddetle ve 43 bin liraya kiraya verilmiştir. Buz fabrikasının kiracısı imâl ettiği buzları hususî kamyonu İle bayilere kadar götürecek ve fiyatlarda değişiklik olmıyacaktlr.
Bu sene geçen senelerde olduğu gibi buz sıkıntısı ve buz karaborsasına meydan verilmiyeceği tahmin ediliyor.
İki satıcı arasında kavga
Samanpazarı semtinde seyyar satıcılık yapan Hüseyin Okkalı isminde bir genç, yine aynı yerde | satıcılık yapan Ihsan Soyerle kavga ederek tokatlamıştır.
Sara hastalığına müptelâ bulu, nan İhsan, yere düşmüş ve başından ağır surette yaralanmıştır.
Yaralı hastahaneye kaldırılarak tedavi altına alınmış, sanık hakkında tahkikata başlanmıştır.
İKRAMİYELi AİLE CÜZDANI
2 Eylülde çekilecek
3 Evli
ve
Para İkramiyeleri
Kuraya girebilmek için cüzdanı olmıyanlar
6 Mayısa kadar
2 Bir cüzdan almalıdırlar.

Cüzdanı olanlar birikmiş paralarını
6 Mayısa kadar
hesaplarına yatırmalıdırlar
Bu Kuradaki
2 Ev için
Her yüz liraya bir kur’a numarası
3 ü.a EV için
Her 1000 liraya bir kur’a numarası
ve
Her 1000 liranın Banka da kaldığı her yıl için
ayrı bir kur’a numarası
*
Tafsiiâth broşürler bütün şubelerimizde emrinize amadedir.
YAPI ve KREDİ BANKASI
hâlâ tıkalı idi. Elini sıktım.
— Nasılsınız? dedim.
— Çok şükür geçti.
İnceden, soğuk bir yağmur yuzlerirrjizi kamçılıyordu. Biz Pali İle el sıkışırken, Editlı bir bahane uydurdu, birdenbire yanımızdan uzaklaşmıştı.
Arkasından seslendim:
— Durun... Nereye gidiyorsu-
— Eşyaları lıazırlıyacağnn...
— Fakat her şey çoktan hazır. •
— Bir iki şey daha var, deyip yürüdü. Tekrar çağırdım, çüııkü, doğrusunu söylemek lâzım gelirse, Pali ile yalnız kalmak istemiyordum. Onuııia bu kadar çabuk barıştığıma pişman olmuştum.
— Editlı, daha çok vakit var. Durun biraz... diye ısrar ettim.
Yüzüme bakarak gülmeğe başladı. Sıkılmış halim, tereddüdüm onu eğlendiriyordu galiba.
— Ne var bıında gülecek? Beni Pali İle yalnız bırakmak için
| Tedkikler J
Din Terbiyesi
Taassubu ancak şuurlu bir din
terbiyesi ile önlemek kabildir
A yn iki zihniyeti temsil eden fakat habasetlerini yapmak istedikleri zaman elele veren iki tehlikeden, son günlerde memleket siyaset adamları ve aydınları bilhassa bu seçim günlerinde yazı ve sözle bahsetmek suretiyle ele aldılar. Bu kokuda memleketin bütün münevver evlâtlarının bir düşüncede oldukları şüphesiz bir hakikattir. Kızıl tehlike dediğimiz komünizm dışarıdan, kara tehlike adını verdiğimiz taassup ve cehalet de içeriden, yurdumuzu zaman zaman huzursuz eden mikroplardır ki bünyemiz kuvvetli kaldıkça bu mikroplar tesirsiz kalmağa ve bilgili bir mücadele ile de yok olmağa mahkûmdur.
Bu iki tehlike, açık düşmanlığını daima münevver zümreye, güler yüzünü ise sinsi bir şekilde avlamak için halkımıza göstermiştir. En çok dikkat edeceğimiz, hassas davranacağımız nokta, parti ve seçim mücadelelerinin humması içinde kendimizi unutup her zehir gibi azı keyif verici bu iki zehri, masum halkın ve işçinin reyini temin gibi hasis bir düşünceye kendimizi kaptırarak kullanmamak ve bu iki tehlikenin gerek beraberce ve gerek ayrı ayrı faaliyetine imkân bırakmamaktır. Bunun vebali çok a-ğıı- hesabını vermek de o nisbette çok zor olur.
Yakın tarihimizde salyalı ağızların «istemezük, şeriat isterük-nâralariyle bizi terakki ve medeni-
kaçtığınızı bilmiyor muyum zannediyorsunuz?
Bunlar çocukça lâflardı. Şimdi ancak, o gÜinüınü hatırladığım zaman ne kadar çocuklaşmış olduğumu anlıyorum. Bir erkek kıskanırsa, ve hele 50 yaşında ise, arasını kırk beş yaş kadar gençleştiği vakidir.
— Doğru, dedi. İkinizi yalnız bırakmak İstiyorum. Hesaplaşınız, diye. Düşünün ki ikiniz de mültecisiniz; birbirinize küsnıe-melisiniz, hele benim gibi bir kız yüzünden...
Bu sözleı-1 söyledikten sonra kamaraların tarafına doğru koştu. Tekrar çağırmak istedim, fakat Pali kolumdan tutup beni bara götürdü ve içki ısmarladı O, yüksek iskemlelerden birine tırmanmıştı, ben alık alık bekliyordum. Bir türlü, bu adamla bu kadar kolay barışmış olmamızı haz medeni iy ordum. Hem de neyin tesiriyle barışmıştık? Amerikan sahillerinin ilk ışığının verdiği heyecanın tesiriyle.
PaJİ, bana, nazikâne hitap edi-
| Ali Hiza Oktay |
yet yolundan nasıl alıkoyduğunu, memleketi anarşiye sürüklediklerini acı tecrübelerle gördük, öğrendik. Hattâ Cumhuriyetin kuruluşundan sonra bile Şeyh Sait isyanları, Kubilây hâdiseleri olmadı mı? «Artık çok seneler geçti. Yeni bir nesil, Cumhuriyet ve medeniyetin göz kamaştıran ışığı içinde gözlerini açtı, köhne kafalar göçtü; bizim için bir kara tehlike kalmamıştır» diye düşünenlere tâ Büyük Millet Meclisimiz içinde şurada burada o-kunan Arapça ezanlar ve Mareşalin ölümü vesile ittihaz edilerek çıkarılan falsolu sesler ne güzel bir ikaz olmuştur.
Ben şahsen mutekit bir insanım; benim neslim, ezan ve tekbir sesleri içinde doğup büyüdü. Din mukaddes bir varlığımızdır. Hele İslâ-miyetin ulvî bir din ve beşeriyet için bir mazhariyet olduğuna inanırız. Fakat bu ancak vicdanlarımızda ruhlarımızda yaşaması icap eden inancımızın dünya ve politika işlerine karıştırılmasına asla tahammül edemeyiz.
Biz de vaktiyle, halkımızın hissiyatını tahrik, tehyiç ve dolayısiv-le Millî Mücadeleye teşvik için Sultanahmet mitinginde tahlil ve tekbir seslerini göklere yükseltmiştik. Fakat bu tamamen ulvî, meşru bir gayeyi istihdaf ediyordu. Yoksa a-
yor, eğlenceli şeyler anlatıyordu. Fakat ben oııu hiç ınl hiç dinlemiyordum. Sonunda bir kaç kelimeyi zaptedebildim... «Nihayet... diyordu, iki aklı başında adamın... Küçük bir orospu 1-çln...»
Nasıl kırıldığımı, nasıl yaralandığımı ben bilirim. Lâkin bel. li etmedim. Artık bu orospu lâfına karşı itiraz etmiyorum. Biliyordum ki Editlı bu adamın bildiği gibi değildir. Elim kolum bağlanmış gibiydi. Zira her şeyden evvel yine bir hâdise çıkararak gülünç olmaktan korkuyordum; sonra da, bu orospu lâfı, aslında bir iftira bile olsa, Pali’uiıı ağzında o kadar tabiileşiyordu ki...
Pali son söz olarak: «Birlik o-lalım, ikimiz de yüz vermiyciim. dedi. Peki mânasına gelen, fakat yalan olduğu sesimden anlaşılan bir şeyler söylediğimi hatırlıyorum. Yine hatırlıyorum ki, hayatta herkesle gerekince birlik oldum, fakat Pali ile asla... O-nunla birlikte geçirdiğim birkaç
I
di bir politika oyunu için değildi. Memleket elden gitmişti, Yunan orduları îzmire girmiş ye mukaddesatımız ayaklar altına alınmıştı. O anda bütün ihtiraslar susmuş, koca bir millet yeis içinde fakat yeni bir imanla birleşerek memleketin kurtarılacağına yemin etmişti.
Hem o zaman ne bir kızıl, ne de bir kara kuvvet te vardı.
Bu vesile ile düşüncelerimizi bir kaç satırla belirtmekten kendimizi alamadık.
Onbeş sene evvel bir Arap harfi ve bir şapka meselesi, mutaassıp çevrelerde münakaşa mevzuu olabiliyordu, o zaman biz bunu bir nesil işi saymıştık. Ve nitekim de öyle de oldu. Fakat tam dinî bir terbiye ve tedrisat işinin ele alınacağı bir mevsimde taassubun kımıldanışını teessürle görüyoruz. Biz bu memlekette şümullü bir irtica hareketini tevehhüm etmiyoruz, öyle bir hareketin de onlara neye mal olacağını pek iyi bilirler. Ancak otuz bin sâliki olduğu rivayet edilen bir Ticanî tarikati mensuplarının Cumhuriyetin kalbi olan Ankara ve havalisinde yaşadıklarını bilmemez-likten gelemeyiz. Buna mukabil de yüz binlerce münevver gençliğin hür riyet meşaleleri gibi kaynaştığını düşünerek teselli buluyoruz.
Her şeye rağmen kara kuvveti küçümsememek ve ona karşı verimli bir kültür mücadelesi yapmak zorunda olduğumuzu kabul etmeliyiz.
Bugüne kadar mütefekkirleri -miz, daima bir irtica tehlikesini i-şaret etmekten başka bir şey yapmadılar ve bununla sistemli bir mücadele tarzım, halkın dinî terbiye ihtiyacına verilecek makul yolu ele almaktan uzak kaldılar. Biz bugünkü durumu, biraz da lâik sistemin bir milletin dini telâkkileri ve yeni nesillerin din terbiyesi işi ile telifteki isabetsizliği ve bu his ve vazifelere alâkasızlığın bir tepkisi olarak kabul ediyoruz. Nasıl bu alâkasızlık, uzun bir taassup devrinin aksülâmeli idiyse bugünkü üzücü kımıldanışlar da az çok bu alâkasızlığın tabiî neticesidir.
Öyle zaman oldu ki lâik siste -mimiz, yurt içinde hattâ başka Müslüman memleketlerde dinsizlik ve dine karşı bir cephe alınmış gibi yanlış telâkkilere bile meydan verdi. Bu, sistemin yanlışlığında değil tatbikindeki görüş hatalarından ileri geliyordu.
Dinî kanaat ve gelenekleri balta lamak ve cepheden hücum etmekle taassubu kaldırmak mümkün değildir. Bu yanlış yolun verdiği neticeyi maalesef bugünkü genç nesillerin dinle alâkasının pek az oluşunda görebiliriz. Münevver gençlik için vicdan, çtimaî bir nâzım o-labilir. Fakat geniş halk tabakaları için korkunç bir boşluktur. İlk devirlerde kilise çanlarını bile eriten dinsiz bolşevikler bııgün kendi elleriyle bu çanları yerlerine asmak mecburiyetinde kalıyorlar.
Yalnız bir İlâhiyat Fakültesinin kurulmaslyle bu meselenin halledilmiş olacağına inanmak güçtür. Kızıl tehlikenin ilâcı nasıl millî bir ruh ve terbiye, İktisadî ve İçtimaî bir düzense, bu işte de realiteye uygun bir yol tutmak, İnandığımız ve bağlandığımız bir dinin esaslarını şuurlu bir şekilde yeni nesillerin kalbinde ve kafasında yerleşmesini temine çalışmak gerektir. Böyle bir netice taassubu da kendili-jğinden yok edecektir.
dakika, bana tahammül edilmi-yecek kadar uzun geldi. Devam edebilecek bir dunun değildi bu. Kendi kendime, onunla asla anlaşamıyacağımızı, 'çünkü benden çok farklı bir tabiata sahip olduğunu tekrarlıyordum. Onun düşünüş tarzı normaldi, halbuki benim mariz bir kafanı vardı. Hayatımda ilk defa, mariz bir tarafım olması ihtimali hatırımdan geçmedi. Hangi maraz, hangi haşatlık? Ben şimdiye kadar kadınlarla olan münasebetimde gayet normal hattâ belki Paliden de normal bir a-damdım, çünkü ona nazaran daha az kadınla alâkadar oluyor -duın. Ben bu hastalığa trende, Domodossola ile Stresa arasında bir gripe yakalanır gibi yakalanmıştım.
Camlı kapıdan, Amerikan sahillerinde yeni yeni ışıkların jpej da olduğu görülüyordu. Dışarıda, barın önünde küçük yolcu grupları toplanmış, konuşmadan, bu ışıkları seyrediyorlardı.
Nihayet Editlı geldi. Kendine bir içki ısmarladı. Yüzünün ifadesini beğenmedim. Bizim barışmış olmamıza memnun’ gibiydi. Bir kadın bu gibi barışmaları teşvik ederse, çok kere, her iki erkeğin aşkını da muhafaza etmek istiyor demektir.
★ (Devamı var)
Vazifeye mukabil minnet istenmez!
C lyası edebiyatta yer alan ke ** İlmelerin başında «minnettarlık. gelmektedir.
Kim ne yapmışsa, mukabilinde ona karşı minnet duymak sanki lâzımmış gibi her lşde, bu kelime öne sürülmektedir.
Vatanı istilâdan kurtarmak, bilmem neredeki zelzele felâketi ne uğrayanlara yardım etmek vesaire gibi hareketlerin mukabili asla minnet olmamalıdır.
Çünkü, biz aşiret halinde değil, devlet olarak idare edilmekteyiz, bir devletin ilk vazifesi, yurdun bütünlüğünü koruVaak, o-nun imarına çalışmak, muhtaç va tandaşı himaye etmek ve herke sin refahına çalışmaktır.
Hal böyle iken, son günlerde seçim propagandası yapacağız diye, bir sürü yeni İmar hareketi ortaya atmanın yersizliği mey dandadır. Hele Eskişehir sel felâ keti dolayisiyle, vatandaşların lın terlerinden ayırıp muztarip kardeşlerine hediye ettikleri paralarla İnşasına başlanan eveletin temelatma merasiminde edilen lâfların çekilen nutukların başlı ca hususiyetini yine bu «minnettarlık. kelimesi teşkil etmiştir Ayrıca Cumhuriyet hükümetlerinin yapıcı vc kurucu karakteri de bahis mevzuu olmuştur.
Mhterem vali de, tabiî fırsatı kaçırmamış, tek parti devrinden kalma olduğunu anlatacak gibi kanıışmuş, hasılı, törene katılan ve ekserisi C. H. P. mensubu olan zevat, bu vaziyette halkın min nettarlığını ifade buyurmuşlardır.
Evet, temelatma törenindeki parlak nutuklar hep bu mevzuda olmuş vc muztarip vatandaşın kederi ve neş’esi istismar edilmek istenmiştir.
Bu vaziyette, denilmek istenmiştir ki: İşte iktidarda olan C. H. P. hükümetlerinin çalışmaları sayesinde ev bark sahibi oluyorsunuz. Buna karşı minnet duymanız ve on beş gün sonra da reylerinizi ona vermeniz lâzımdır.
Fakat, bu propagandayı yapanlar, Erzincan zelzelesinde felâkete uğrayanların ancak bir kısmının sekiz sene sonra ev sahibi olabildiklerini ve bu seçim işi bu kadar yakın olmasaydı, Eskişchlr-deki felâketzedelerin de aynı nkl-bete uğrayacağını herkesin bildiğini düşünememişlerdir.
Erzincan zelzelesi gibi fevkalâde bir felâket karşısında, bütün düny.nın yardıma koşması ve türlü şeyler göndermesine rağmen iş sekiz sene sürüncemede kalmış ve Erzincan için gönderilen keresteler, Saraçoğlu mahallesinin yapılmasına harcanmış ve re çeller, giyecek eşyaları bakkallar da, kârı da üste konarak satılmıştır. Herkes bütün bunlan bilmekte ve seçimler dolayisiyle söylenilen boş lâflara da lâyık olduğu numarayı vermektedir.
O sebeDİe, yapılan veya yapıldığı zannedilen işlerden dolayı Hiç kimsenin kimseye minnet ve duasına lüzum olmadığı kanaatinde yiz. Çünkü, yapılan bir vazifedir. Polis, hırsızı yakaiıyacak, hâkim hükmünü verecek, hükümet âdi lâne bir şekilde vatandaşı himaye edecek ve yurdu imar edecektir Bu onun, aslî vazifeleri meyanın-dadı?.
Hikmet YA2ICIOĞIU
CEMİYETTE
LÜZUMLU TELEFONLAR
gangın ’..................... ou
Sıhhî imdat ................. 91
frenler ................... 12028
lava Yollan................ 14881
Yataklı vagonlar .......... 11566
Su ârıza .................. 21575
Elektrik .................. 24846
davagazı .................. 24846
Başkent Taksi ..............9.2? 27
Yeni Güven Taksi........... 22333
Merkez Taksi ................ tim
SİNEMALAR VI EĞLENCE YERLERİ Büyük (15031) Paylatılmayan güzel Sevgili.
takara (23432) Gangaster Hafiye. ÜİUS (22294) : Kıskanç kedin. Tam. plka.
Yeni fark
■iümer
5ns
(14640) Genç kız kalbi. (11131) : Algden oOnûUcr
Zehir kaçakçıları (14072) : Paraşüt taburu. Ha.
pishanedo isyan. (14071): Bir fakir delikan linin hikâyesi. Günahkâr kalbler
Cebeot (18846) : Bufaiobiı b^.,-Yıldırım.
ECZAHANELER
Hayat. Üniverste, Güray,
_| TAKVİM |
Rıımi: 1368 — Nisan 20
Hicri: 1369 — Recep 15 3 Mayıs 1950 Sah
Vasati Ezani
Sabah 5.56 9.49
öğle 13.11 5.03
İkindi 17.03 8.55
Aksam 30.07 12.00
Yatsı 21.51 1.**
Bayta: I
3.5- 1950
ZAFER
3İİ
^înılnıaıaaıijnı^g.Yjair.vaaEui

Marshall plânı etrafında İttihamlar
II
S.
7
I,

Bu ne savaşıdır?
Batının Güney Doğu Asya’da takip edeceği siyaseti hem ahenk kılmak üzere çeşitli teşebbüslere girişildi, çeşitli raporlar hazırlandı, nihayet iş uzaya uzaya gelip 8 Mayıs Konferansına, yânı üç büyük devlet dışişleri bakanlarının Londra’da yapacakları toplantıya dayandı. Bu toplantıda, diğer mevzular arasında, Fransa Dışişleri Bakanı M. Schuman’ın, Hiıı-diçinideki durumun vehametini belirteceği ve üç devletin Uzak Doğu siyasetlerini biranevvel birleştirmeleri lüzumu üzerinde ısrarla duracağı sanılmaktadır. Filhakika, Fransa, »Siyasetleri hemâhenk kılma» tabiri altında istediği bu yardım için Vaşington nezdinde aylardanberi uğraşmaktadır. Bu yardım, Fransamn üç senedenberı Jlindiçinide atılmış olduğu ve bir neticeye eriştirmekten âciz bulunduğu macerayı Amerikan Dolan ve Amerikan silâhiyle halledecektir.
Amerika, bugüne kadar, Hindi-çinine, doğrudan doğruya iktisadi ve askeri yardımda bulunmağa yanaşmamıştır; zira Fransızların nazarında komünist Ho Şi Minh hükümetine karşı açılmış olan ve Fransa Anavatan ordusunun yansını meşgul eden bu mücadele, Amerikan umumî efkârı ve idarecilerinin büyük bir kısmının indinde bir müs temleke savaşından başka bir şey değildir ve eski bir müstemleke o-lan Amerika, müstemlekeciliğe karşı ananevi bir teneffür duymaktadır. Bundan başka, Amerikanın Güney Doğu Asya’da komünizmi önlemek değil, komünizme karşı istiklâllerini muhafazaya azmetmiş olan devletlere yardım etmek ve demokratik hükümet şekillerini teş vik etmek suretiyle başarmağa niyet ettiği geniş bir plânı vardır. Bu plânın ana hatları, geçen ay Uzak Doğuda bir tetkik gezisi yapan Büyükelçi Jessup’un, 6 maddelik raporunda açıklanmıştır. Jessup, raporunun birinci maddesinde, A-merikanın noktai nazarmı şöyle hülâsa ediyor: Her memleketin istiklâle ve dilediği hükümet şeklini kabule hakkı vardır.» bu prensib, vakıalarla karşılaştırılacak olursa, bugün Fransız’ların Vietnam’da kurmuş oldukları kukla Baodai hükümetine temsilî bir mahiyet kabul olunamıyacağı gibi, sırf bir komü-’^ist tahriki olarak gösterilen isyan hareketlerinin ve komünist kuklası sayılan Ho Si Minh hükümetini destekleyenlerin uzun zamandır baskı altında kalmış, sindirilmiş milliyetçi emel ve ideallerden ilham aldıklarını da hesaba katmak lâzım gelir. Asya memleketlerinde «Asya AsyalIlarındır» parolası ile kuvvetlenen bu milliyetçiliği bugün komünistler istismar ediyorlarsa eğer, bunda kusur yine, bu milletlere diledikleri idareyi seçmek imkânını vermemiş olan sömürgeci Satıhlarındır. Bu, vakıaların desteklediği bir hakikattir. Çünkü geri denen bu memleketlerin hangisinde yeter derecede temsili, muhtar bir hükümet kurulmuş ise orada komünist tali rikleri durmuş veya hükümetçe tenkil edilmiş, ve Endonezyada olduğu gibi, gözü çöplükte kalmış bazı sömürgecilerin tahrikleri olmadıkça, büyük ölçüde isyan ve kargaşalık hareketlerine de rastlanmamıştır. Yeni istiklâllerine kavuşan Hindistan, Pakistan, Birmanya ve talihsiz Endonezyanın millî otorite-^\i kullanmak hususunda, genç ve tecrübesiz idare mekanizmalarlyle umulduğundan çok daha fazla muvaffak olmaları ve harici siyasetlerini yürütmekte nice büyük devletlerden daha basiretli, daha realist hareket edebilmeleri, Uzak Doğuda asıl derdin komünizmden ve komünizmin yayılmasını önlemekten ibaret olmadığını göstermeğe kâfidir.
faydalanıyor ?
İki âyan üyesi, Ingiltere, Fransa ve Be t çitayı itti ham ettiler sattıklarını inandıracak delillere sahip olduğunu söylemiştir.
James Kem'in fikrine iştirak eden cumhuriyetçi üyelerden William Je-ner de Marshall plânının her gün biraz daha fazla kaçakçılığa alet olduğu fikıini ileri sürmüştür.
Vaşington. 2 (axı.) — Cumhuriyetçi âyan üyesi James Kem ayan meclisinde yaptığı beyanatta, bilhassa İngiltere. Belçika. Fransa gibi Marshall plânından faydalanan bazı memleketlerin Sovyptler Birliğine ve peyklerine harp malzemesi
Ürdün ile Arap
Birliği arasında
Amerika’nın yeni denizaltılar ı
Bunlar araeınde gemilerden idore edilen mermilerde var
Londra Radyos, (Basın - Yayın) — Amerikan deniz kuvvetleri ve harekât şubesi şefi amiral Sherman I .9..........dün Vaşington’da verdiği bir de-
gelmiştir. Diğer taraftan, kral Ab- ! meçte, Amerika deniz kuvvetlerinin dulbah'ın oğlu Filistinin «Batı Ür- gemilerden idare edilebilen mer-dün» haline geldiğini resmen ilân milere sahip olduğunu söylemiştir, etmesi de hiç bir Arabi hayrete dü- . ----’ - ’
şürmemiştir ve hiç bir Arap ta bu ağır kruvazörde tadilât yapılaoak-vaziyet karşısında bir şey yapılabi- tır. Amiral Sherman daha fazla leceğine inanmamıştır. Filhakika ' tafsilât vermemiş sadece bu mermi-bazı Arap gruplarının Ürdün'ün lerin bilhassa uçaklara karşı kulla-Arap birliğinden ihracını istemele-I nılnıak üzere yapıldığını söylemiştir, ri üzerine bunun imkânsız olduğu Amiral sözlerine ilâveten atom anlaşılmaktadır. Zira Arap birliği ' kuvveti ile mücehhez bir deniz al-anayasası, bir üye devletin birlik- [ tı gemisinin plânlarının ilerlemiş ten, ancak diğer üyelerin oy birli- olduğunu ve teknenin 3 sene sonra ği ile karar vermeleri halinde ihraç ' tamamalnabileceğini söylemiştir, edilebileceğini tasrih etmektedir. ' Komite amiral Sherman’ı clinledik-I-Ialbuki, bildirildiği üzere, İrak Do- 1 ten sonra deniz kuvvetlerinin mo-ğu Filistin'in Ürdün’e ----- ... . . _
de bulunmaktadır. Binaenaleyh bu 350 milyon dolara mal olacak un meselede oy birliği sağlanmıyaca- ' programı tasvip etmiştir, ğından kral Abdullah’ın birlikten ihraç edilmesi imkânsızdır. İşte bunun içindir ki hiç bir devlet birliğe bu hususta bir önerge vermemiştir. Zira bu hiç bir işe yaramadıktan başka önerge veren devleti gülünç ; bir mevkie düşürecektir. I
Bazı siyasî mahfillerin kanaatine göre, Filistinin ilhakından sonra, Ürdün kralı Abdullah İsrail barış mü-
Kral Abdullah'ın birlikten çıkarılmıyacağı anlaşıldı
Kahire, 2 (a.a.) — Kral Abdullah, Filistin’i ilhak ettiği takdirde Arap birliğinden ihraç edileceğine dair yapılan tehditleri işitmemezlikteıı
uıger iaraitan, Kraı riu- . ineçte, aiuuııs(* utmz. ı\w»»vı oğlu Filistinin «Batı Ür- j gemilerden idare edilebilen ir,o rroi/iiö’ini saçman ilân milere sahip olduğunu söyle---------------a.---
i- I Bu mermilerin kullanılması için bir )u ağır kruvazörde tadilât yapılaoak-
ilhakı lehin- * dernleştirilmesi için aşağı yukarı aenaleyh bu 350 milyon dolara mal olacak bir
E them Tatlıoğlu; Ulus mat-
“ baasmda bastırıp Halk Partisine mühim bir kısmını sattığı broşürün bir vatan hizmeti olduğunu sayıp döküyor’....
Allah böyle vatanseverleri eksik etmesin!
Bugün Tatlıoğlu, yarın Pilav-oğlu, daha öbür gün Hoşafoğlu derken, şu midelerimizi bâri boz-masak!
Aman dikkat! Hoşafın yağı kesilmeden sade bir kahve!
A. P.
Rumen
petrolü ve Sovyetler
1 HER GÜN BİR HÂDİSE
84yılsonra öğrenilen
bir hakikat
Emile Anneron, ancak 84 yaşına gelince kadın olduğunu anladı
Rumanya’nın bütün petrolü Rusya'ya taşınıyor
I Belgrad, 2 (a.a.) — Yetkili mah-fillerde beyan edildiğine göre, bir müddettenberi görünüşe nazaran Rumen basını, Romanya’nın petrol istihsalâtını arttırmasına yardım eden Sovyet mütahassılarının meziyetlerini methetmek hususunda Moskova’dan emir almıştır. Belgrat da dolaşan söylentilere göre, vakı-a laı- Bükreş'te tasvir ve izah edildiği şekilden çok farklıdır. Filhakika Romanya'nın kızılordu tarafından işgalini takip eden 1945 yılında, memleket içinde petrol ve müştaka. tının istihlâki azalarak 1.3 milyon tona inmiştir ki, bu rakam, Almanların Romanyaya girdikleri zaman istihlâk edilenden 700.000 ton daha az istihlâk edildiğini gösterir. Bu azalma Sovyetlerin Rumen petrolünü alelâcele Sovyet Rusyaya göndermelerinden mütevellittir. Petrolsüzlükten Rumen iktisadiyatı tamamen talete düşmüş, bir çok fabrikalar kapılarını kapamak zorunda kalmıştır. Denebilir ki n)a-
• ziler bile, şimdiki halde Rus komü-I nistlerinin yaptıkları gibi Rumen J endüstrisini istismar etmemişlerdir. | Diğer taraftan, Rumen işçileri ve j bilhassa petrol sanayii işçileri acına-
Amerika Kore'yi
bırakocc k mı ? . ......
Vaşington, 2 (a.a) — Haftalık .U. cak şartlar içinde çalışmaktadırlar.
nı mucip oldu. Emile’in doğduğu yer olan Filzerach’da tahkikat yapıldı. Fakat, doğumuna ait en ufak bir iz bile bulunamadı.
Fakat, mazisi ne olursa olsun, hakikat olan şey adamın kadın olmasıydı. Hemen kendisine yeni bir isim bulundu. Emilie! Bayan Ei-mlie!
Château - Landonda, adamcağız —utancından olacak— bu hakikati katiyyen inkâr etti. Adamcağız(!) hasta olduğu sıralarda köyünde yapılan soruşturmada, garip tabiat lı bir insan olduğu anlaşıldı.
Emilie hastahaneden çıktı. Fakat,
tabiî gene erkek elbiseleriyle. Ağzında bir pipo, kalın sesiyle homur dana homurdana işinin başına gitti. Onun için erkek elbiseleriyle gezerek kendisinin erkek olduğunu iddia etmesinde hiç bir zorluk yok. Zira, ağzında pipo ve o kalın sesiyle, onun kadın olduğuna kimse ; inanmak istemez. Kendisi de bu kanaatte.
Artık teselli de olmuştur. Çünkü, bu hususiyetleri haiz iken, kimse onun erkek olmadığı iddiasında bulunamaz. '
| Esasen eski ismi de yenisine benziyor. Biri Emile, diğeri Emilie.
“Nasıl olur? Ben basbayağı erkeğim işte! „ Hasta bakıcı, ikna edici bir sesle cevap verdi: “Maalesef siz bir kadınsınız!,,
Şimdiye kadar gerek memleketimizde ve gerekse yabancı memleketlerde erkek iken kadın, kadın iken erkek olan bir çok insanların başından geçenleri duymuşsunuzdur.
Bir bakıyorsunuz, her hangi bir sebeple bir kadın veya kız hasta-haneye yatıyor, doktorlar onun erkek olduğunu öğrenince hemen bir ameliyat yapıyorlar ve böylece, sanki yeniden dünyaya geliyormuş gibi bu kız vea kadın erkek oluveriyor.
Bunların hepsi, yeni cinsiyetlerinden memnun mu veya değil mi bilemeyiz. Ancak, memleketimizde vukubulan bu gibi hâdiselerde erkek olan kadın veya kızların memnun olduğu anlaşılıyor.
Cinsiyet değiştirme hâdiselerinin en enteresanı Fransa’da olmuştur.
Chateau - Thierry’de işçi olan Emile Anncmn ismindeki bir adamın başından geçen bu hâdise oldukça enteresandır.
Emile Anneron, küçük yaştanbe.-ri Château - Thierryde çalışmaktadır. Gayet sade ve mütevazi bir hayat sürmekteydi. Kimsesi de yoktu. 84 yaşında olmakla beraber sıhhati da gayet yerindeydi.
Bir gün, işinde çalışırken âniden hastalandı. Derhal hastahaneye kal dirildi. Zavallı adamcağız hastanede biraz kendine gelebildi. Muayenesi yapılınca senelerdenberi ihtiyarın hayatını örten esrar perdesi kalktı. Hakikat meydana çıkmıştı ve artık bunun üzerinde münakaşa edilemezdi. 84 senedenberi erkek olduğunu bilen zavallı Emile artık kadın olduğunu öğrenmişti.
Bu, kendisi için ağır bir darbe oldu. Kızdı, bağırdı, çağırdı. Bir türlü buna inanmak istemedi. Hastabakıcılara epey çıkıştı:
— Bunun imkânı yoktur! Nasıl olur, ben basbayağı erkeğim, diye bağırdı.
Fakat, hastabakıcılardan biri, gayet sakin ve ikna edici bir sesle cevap verdi:
— Fakat, M. Emile, hakikat şudur ki siz artık bir kadınsınız. Ü-zülmeyiniz. Emin olunuz, kadınlık fena şey değildir. Bakın, göreceksiniz ne kadar memnun kalacaksınız.
Zavallı kadıncağızın (!) kan beynine sıçradı. Bu sözlere daha çok içerledi. Hastabakıcıların hepsini yanından kovdu.
Kâh ağlıyarak, kâh söylenerek, böyle bir şeyin olamıyacağmı söylüyordu.
Bu hâdise bir çoklarının merakı-
İlgaz'da C. H. P. li erkân dâva edildi
Çankın (Hususî) — Halk Partisinin İlgaz İlçesinde bundan bir ay evvel yaptığı mitingde konuşan hatiplere müdahale iddiasiyle Seçim Kanununun 133 üncü maddesi gereğinde haklarında kamu dâvası açılan D.P. İlgaz İlçe Başkanı Kemal Atakurt ve arkadaşlarının muhakemelerine devam edilmiştir.
Avukat Kaya Atakurt sanıkların müdafaa şahidi olarak gösterdiği Kâzım Kırkpınar ve Kadir Kılmcın dinlenmesinden sonra diğer şahitlerin istimaından feragat ettiğini söylemiş ve bu talep kabul edilmiş tir. Bunu takiben Savcı sanıkların seçim kanunu muvacehesinde durumunu tahlil ettikten sonra duruş manın tâlikini ve sanıkların tahliyelerini istemiştir. Mahkemece bu istek kabul edilerek mevkuf bulunan Demokratlar tahliye edilmişlerdir.
rilerek ilgili makamların nazarı dik katlerine arzedilmişti. Fakat her nedense bir türlü mâna veremediğimiz alâkasızlıkla karşılaşıyorduk. Bingöl'de cereyan eden parti gayretkeşliğiyle ilgili çeşitli olaylar, Başbakan Şemsettin Günaltay’a bir vatandaş tarafından gönderilen açık mektupta mufassalan izah edilmiştir. Sivasta münteşir Hakikat gazetesinin 13 tarihli nüshasında neşredilen bu açık mektup endişelerimizde ne kadar haklı olduğumuzu ispata kâfi bir delildir zannederim. Mütecavizler caniyane tasavvurlarının hesabını adalet huzurunda şüp hesiz vereceklerdir. Fakat şu noktaya da millî tesanüdümüz ve ileri demokrasimizin hayrına temas etmeği vazife sayıyorum.
Parti hayatımızda komitecilik ruhunun uyanmasına ve yerleşmesine asla müsaade etmemeliyiz. Vatandaşlar arasında düşmanlık tohumlarının yaratıcı ve yaşatıcı yegâne unsuru budur. Bu ruhun politika hayatımızda hortlatılmasına göz yumulmasının doğuracağı vahim neticeleri her vatandaş müdriktir ve biz millî tesanüt ve men-faatları müdafaa eden, kanunlara ve insan haklarına hürmetkâr bir parti olarak bu ruhu takip ediyoruz.
Bu kanlı hâdisenin müşevvik ve müsebbipleri en kısa zamanda lâyık oldukları cezayı görmezler ve vatandaşlar arasında Halk Partisinin birer kahramanı edasiyle dolaşmak vaziyetinde bırakılırlarsa Bingölü-müz daha şümullü kanlı hâdiselere gebe bırakılmış olacaktır.
C.H.P. seçim taktiği: İftira
Bilecik, (Hususî) — İlimizde baskı şiddetlendi. Alidayı gazetesinin ilâveleri toplatıldı. Bu yüzden bir kaç Demokrat mahkemeye verildi. Duruşma sonunda hepsi be-raet ettiler.
Seçim Kanununun 49 uncu maddesi hoparlörlerle propagandayı serbest bıraktığı halde Pazartesi gündüzün Demokrat Parti binasında yapılan kapalı toplantı esnasında Balkonda bulunan hoparlörle dışarıya nakil yapıldı diyerek toplantı heyetinden üç Demokrat zabıtaca davet edilmiş ve ifadeleri alınmıştır.
Köy kâtipleri köyleri dolaşarak ■ Demokrat Parti iktidara geldiği takdirde derhal harp ilân edilecektir!. diye propaganda yapmaktadırlar.
Sungurlu'da D.P. mitingi
Çorum (Hususî) — Sungurlu’da Demokrat Partinin tertip ettiği açık hava seçim toplantısı geçen gün yapılmış ve halkın büyük bir alâkası ile karşılanmışır. Toplantıda ilk sözü Demokrat Partinin Çorum Milletvekili Adayı Doktor Sedat Baran almış, sık sık alkışlarla karşılanan konuşmasında Demokrat Partinin vatan ve millet uğrunda nasıl çalıştığını anlatarak vatandaşların reylerini kullanırken kendi dertlerinden anlayan ve içinde bulunduğumuz acı durumdan memleketi kurtarmak için çalışan Demok rat Partiye rey vermeleri lâzımgel-diğini belirtmiştir.
iki bin kadar dinleyici tarafından şiddetle alkışlanan Dr. Sedat Ba-ran’dan sonra Kemal Terzioğlu, Kemal Buharalı, Osman Yaman konuşmuşlardır. Son olarak bir köylü vatandaş kürsüye çıkmış, yıllardır köylüyü hiçe sayan Halk Partisinin şimdi ne yüzle ondan rey istediğini sormuş, köylüden rey alamıyacak-laı-ını söyliyerek alkışlanmıştır.
Harp esnasında daha fazla kazanan ve sosyal avantajlardan istifade eden Rumen işçisi şimdi, Rusların, Romanyadaki petrolü son damlası-
| S. Nevs and Worald report» dergisinin dünkü nüshasında çıkan bir r_ yazıda âyan meclisi dışişleri / misyon başkanı Tom Connally, şöy- . nonıanyuuunı peuuu su» u(umwı-demektedir: | na kadar istihsal etmelerini sağla-
Amerika, belki de Kore’yi terke mak için çok dafa fazla çalışmak mecbur kalacak ve Rusya arzu et- mecburiyetindedir. Bundan dolayı-
—— j.----------------- I dır ki, Rumen işçileri iş başına gel-
Tom Connally’ye, Korenin terki memek veya çalışma disiplinine ria-fikrini Amerika’nın ciddiye alıp al- . yetsizlik ederek derin hoşnutsuzluk-mıyacağı sorulunca, şu demeçte bu. ’ ■ — • ■ • ■-
lunmuştur:
Bu vaziyet gayet ciddî telâkki e-dilmelidir. Çünki Kore, biz istesek te, istemesek te ergeç Ruslar tarafından işgal edilecektir.
Ingiliz hükümeti 1 oy farklı kurtuldu
Londra. 2 (a.a.i — İki aylık isçi raber nazik olmakta devam etmek. hükûmeti, dün akşam avam kama- tedir.
ıasında 1 oy farkla mağlûbiyetten kurtulmuştur. Bu oy, başkan yar-' dımcısının oyudur. |
Muhafazakârların ısrarı üzerine ( çıkan ayrılık neticesi oy verilmiş ve başkan yardımcısı kendi oyu’nu kullanıncıya kadar 278 e karşı 278 oy ile bir çıkmaz hasıl olmuştur.
Hükümetin, millileştirilmemiş bulunan yol, taşıt servislerine karşı ayrı muamele yaptığı yolundaki söylentiler muhafazakârların tenkidine yol açmıştır.
Hükümet oyda kaybetmiş dahi olsaydı bunun bir itimad oyuna müracaatı gerektirdiği zannedilmekteydi.
Dün akşam oy, hükümetin en güç. lükle atlatmış bulunduğu tehlikelerden biridir.
ko-
uun Kiail AOUIU13U »öiciıı uaııj uıu- ■ -
zakerelerine girerek Arap Birliğine le demektedir, meydan okumaya devam edecektir. ı Amerika, be
: mecbur kalacak, ve «uoy« «)z.u «=»-Itnlvn'dn koraosalık I li^ anda Kore’y*istilâ edecektir. I naiya aa Kul guşan* Tom Connally’ye, Korenin terki
Amerikalıların, Hindiçiniye, daha ( diğrusu Bao Dai hükümeti ile Fran- , sız ordusuna doğrudan doğruya yar 1 dım etmemeleri de bir bakıma, bu mücadeleyi bir istiklâl savaşı say-mamalanndandır. Nasıl saysınlar ki, tam raâjıasiyle temsili ve kökü millî duygulara dayanmıyan bir hükümete ne kadar yardım edilse fayda hasıl olmıyacağmı Çinde yaptık lan tecrübe ile öğrenmiş oldukları gibi, müdahalelerinin kardeş kavgasını genişletmekten ve Amerikan silâhlarının müstemlekeciler tarafından istismar edilmesinden başka bir şeye yaramıyacağını da anlamışlardır.
Amerikalılar, Fransızların Hindi-çinide üç senedir, İngilizlerin Ma-lezyada iki yıldanberi girişmiş ol- l dukları harekâtı; sömürgeciliğin | can çekişmesini, sadece komünizm | ile mücadele saymıyorlar ve komünizm ile böyle mücadele edileceğine inanmıyorlar. Onun için, ne B-ukla Baodai’nin arkasına saklanan rFransanın ne de, komünist Çini tanıdığı halde kalay ve kauçuk hâzinesi Malezya’da komünizmle mücadele ettiğini İddia eden İngiltere-nin -Uzak Doğu siyasetini hemâ-henk kılmak, teklifleri Amerikalılar nezdinde pek hararetli bir kabul görmlyecektlr.
Mücahit TOPALAK I
ve grev
Londra Radyosu, 2 (Basın _ Yayın) — Komünist idaresindeki genel işçi konferasyonunun emri üzerine İtalya’nın merkez vilâyetlerinden Aberutki’de dün gece yarısı 24 saat sürerek umumî bir grev ilân edilmiştir. Bu grev dün polisle çıkan çarpışmalar esnasında iki işçinin ölmesine karşı protesto mahiyetindedir.
Bu kargaşalık Çelano kasabasında komünistlerin kendilerini dağıtmak isteyen polis kuvvetlerini taşlamaları ile başlamıştır. Polis evvelâ havaya ateş etmiş, fakat halkı dağıtmaya muvaffak olmayınca bu sefer kalabalığa ateş açmıştır.
Güney Afrika'da kancıklık çıktı
Londra, 2 (a.a.) — Exfhange Te-legraph ajansının bildirdiğine göre, Johnnesburg’da yerli mahallesinde çıkan karışıklık esnasında 8 yerli ölmüş ve dokuzu yaralanmıştır. Polis, kendisine taş atan nümayişçiler üzerine ateş açmıştır.
Orlando’da karışıklıklar çıkmıştır.. Transval'de, Doğu Witwaters-randda’da yerliler arasında ateş teati edilmiştir.
Serbest Fıkra
Bütün Çankırı muhitinde büyük
önem atfedilen bu dâvanın en en-
teresan tarafı Halk Partisinin ter-
larını ifade etmektedirler.
Suriye hükümeti el’an nazik durumda
Şam, 2 (a.a.) — Ekrem Horanı, kendisine yapılan bütün müracaatlara rağmen istifasını geri alma dığmdan, kabinenin durumu henüz bir buhran mahiyetini almamakla be
Ekrem Hirani, istifasına sebep o-( lan âmillerin hâlâ mevcut olduğunu üzerine söylemiştir.
Öte yandan Suriye’nin Arap birliği siyasî komitesinde temsilini . mümkün kılmak için başbakana verilen mühletten dolayı konsey tap-lantısının tehir edildiği sanılmaktadır.
Tarus’un Hikâyeleri
Kâzım Özalp caddesi Sencar Apartmanı 15 No. ya bir lira gönderene yollanır.
3196 No.lı tamim!
Q akındı, hele şu bedhahların, kötü niyetlilerin çıkardığı şayiaya! Ne imiş, Halk Partisi para ile oy satın almağa kalkmış! Köyde para dağıtıyormuş. Bu yüzden ortalıkta bir rey karaborsası başlamış... Evvelâ fiyat 50 liraya kadar yükselmiş! Sonra, 5 liraya düşmüş... Malûm ya, iktisatta -Arz ve talep» kaidesi vardır. Belki seçim aralığı piyasa iki buçuğa kadar da düşer!
— Ver kapalı zarfla reyini, al kapalı zarfla bedelini!
Hayır efendim, yalan! Külli-yen bühtan! Halk Partisi böyle şeye tenezzül etmez! Onun için Başbakan bile İstanbulda gazeteciler toplantısında esaslı, önemli, dört başı mamur bir beyanat vererek bu haberleri tekzip etti; ve -Bu gibi şayiaları çıkaranlar
Yazan
Sarıçizmeli
sekizinci sınıf adamlardır.» dedi.
Fakat şimdi şahadet parmağımızla şakağımızı kaşıyalım: İyi ama, Şemsettin Günaltay'm gazetelerde bu beyanatı çıktığı gün, ayrıca C.II.P. Genel Sekreteri Tevfik Fikret Sılay’m teşkilâta gönderdiği 319G numaralı ve 24 Şubat 1950 tarihli bir tamimin sureli gazetemizde çıktı!
Hay aksi şeytan! Böyle bir tesadüfe bugünlerde lüzum var mıydı?
3196 numaralı tamimi elbette herkes dikkatle okudu; bu tamim iller âmirine gönderilen seçim paralarından bahsetmektedir. O-
lur, bu da mümkün! Fakat gönderilen paraların makbuzsıız sar-fedilmesine ne buyurulur? Paralar gelecek, «gelir» e kaydedi-lemiyecck, paralar gidecek, gi -der» e kaydedilemiyecek. Alandan da makbuz istenmjyecek! Sar-fet, edebildiğin kadar! Yağına Haşanın böreği!
Dünyanın hiç bir tarafında ve. hiç bir nıüessesesinde eski tabiriyle «tahsisatı mesture» den, yeni tâbiriyle «örtülü ödenek» den başka makbuzsıız sarfedilen para yoktur. Nedir acaba, Ilalk Partisinin seçim parası da Cebrail’den hâmile kalan Mehdiye gibi cümleye namahrem oldu?
Bir de paranın kokusu yoktur, derler . Fakat seçim propagandasında öyle bir kokusu çıktı ki kâfirin!...
Iran Amerikâdan
İktisadî yardım istiyor
Vaşingtln, 2 (a.a.) — İran büyük elcisi Hüseyin Alâ, memleketine dönmeden evvel başkan Truman’ı ziyaret etmiştir. Bilindiği gibi, Hüseyin Alâ dişişleri bakanlığına tayin edilmiştir.
Bu konuşmada büyükelçi, başkandan Irana mali yardımda bulunmasını iştemiş ve son iki kışın büyük baş hayvanlar arasında ve İranın
başlıca ihracat maddelerini teşkil-
eden meyva mahsulünde büyük ha-
sarlar ika ettiğini söylemiştin
Büyük elçi İran umumî borçlarının arttığını ve korhünistlerin hükümete hücum için iktisadi durumdan faydalandıklarını ilâve etmiş-
Başkan Trunıan Acheson'la bu-likte İran iktisadiyatını incelemeği vnadetmiştir.
PİRENELERDE PETROL İSTİHSALİ
Pau. 2 (a.a.) — Doğu Pirene’lerdu Lacq’da petrol damarlarında istihsal tecrübeleri devam etmektedir. Geçen Cumartesi günü iki numaralı kuvudan 1. 800.000 litre benzin çıkmıştır. •
Öte yandan Lacq‘a birkaç kilometre mesafede Artiguelouton'da yapılan sondajlar neticesinde 1200 metre derinliğinde petrol tabakasına »esadüf edilmiştir.
resmî kaynaklardan
gelen
haberlere göjre bu yeni kuyudan
dakikada 60 litre petrol elde edilmektedir.
tip ettiği bu mitingin kanunsuz o-luşu ve seçim kanunu hükümlerine aykırı olarak yapılmış olmasıdır. Mağdurlar bir kaç gün evvel kanun hilâfına tertip edilen ve İlçe Seçim Kuruluna haber verilmeden yapılan, aynı zamanda idari makama-tın himayesine bürünerek kanunsuz dahi olsa haklarında takibat icra edilmesine imkân olmadığını sanan bazı zevatın bu miting münasebetiyle mevkufen muhakemelerini icabettirecek bir adlî takibata sebebiyet verdiklerinden ve gayri nizamî yapılan miting yüzünden yirmi günden fazla haksız yere hür riyetlerinin tahdit edilmesinden bahisle Halk Partisi İlgaz İlçe Başkanı Hüseyin Yazıcı, Belediye Başkanı Ali Erarslan, Çankırı Milletvekili Dr. Akif Arkan, Denizli Milletvekili ve Halk Partisi bölge müfettişi Abidin Ege, Halk Partisi Çankırı İl Başkanı Hamit Şehirli-oğlu ve İlgaz kaymakamı Fahri Ahıskalı aleyhlerine dâva açmışlar ve sekiz tutuklu beşer bin lira maddi ve mânevi tazminat talebinde bulunmuşlardır.
Savcılık aralarında milletvekili bulunan yukarıda isimleri yazılı sanıklar hakkmdaki dosyayı Adalet Bakanlığına sunmuştur.
Bu dâva Halk Partisinin kanun dışı hareketlerinde bile masum vatandaşlara karşı nasıl bir baskı ic-
ra edebildiklerini isbat edecek mahiyette telâkki edildiğinden vilâyet çevresinde daha şimdiden büyük bir alâka ve merak toplamaktaır.
Bingöl'de bir Demokratı sooa ile yaraladılar
Bingöl, (Hususi) — Geçen gün sabahın erken saatlerinde merkeze
bağlı Sancak nahiyesinde Demokrat Partiye mensup bir vatandaşın ağır yaralanmasıyla neticelenen ı müessif bir hâdise olmuştur.
Kitle halinde Demokrat Parti [ saflarına iltihak etmek isti.ven San- j •akliları .Sen kışkırtıyorsun ve iğ- ■ fal ediyorsun» diye Sancak Halk ' Partisi Başkanı Ahmet Bakşi'nin ı
Kardeşi Emin Bakşi vc üç akrabası sabah namazı için abdest almakla meşgul Demokrat Arif Gündoğdu-vu bir ucu çivili sopalar, bıçak ve
taşlarla başından, göğsünden ve sır-
tından yaralamışlardır.
Demokrat Parti Başkanı Avukat Zihni Taşkının demiştir ki
— Hc 'i - ./ı teessüre sevkeden bu kanlı hâdise bizim için sürpriz değildir. Çünkü, çeşitli baskı usullerinin vutanda d r ırasında arzu edil ■niyen anlaşmazlıklar doğurabilece-
ği barız vaka ve misaller göste-
E A F K *
3 - 5 -1950
Vatandaşlar adayların sicillerini biliyor mu, bilmiyor mu ?
Yazan: Bir Dohiliyeci
İKTİBASLAR
Ulus gazetesinde, D.P. adayla- I rından iki kimse hakkında bir hariciyecinin düşündük- | leri yazılmakta ve vatandaşların dikkatleri takdir edilmektedir. Şayet, yaptıkları kabahatlardan dolayı işlerinden çıkartılması gereken bazı insanlara yol verilseydi, bugün yalnız hâriciyeden kaç insan çıkarılabilirdi? Kaçakçılar, hâdise çıkaranlar ve temsil ettikleri memleketin haysiyet ve şerefiyle oynıyan bazı kimseler sadece yerleri değiştirilmekle iktifa olunmakta, hesap bile sorulmamaktadır. Bunlar kimler diye bize sormayın, mademki hariciyeci arkadaş şahısları tanıyor, bunları da pekâlâ bilir.
Filhakika vatandaşlar bütün partilerin gösterdikleri adayları ince- | den inceye elemekte ve kıyaslar yapmaktadır. Şimdi size soruyorum, seçilen yüzde yetmişler, yerlerindeki parti mensuplarıdır; bunların hakiki değerleri yarın meydana çıkacaktır. Yüzde otuz olarak gösterilenlere gelince, insan gayri ihtiyari meraka düşüyor ve C.H. I Partisinin kendi kendisini tasfiye- I ye kadar verip vermed.ğinde tereddüt ediyor. Yıllardanberi milletvekilliği yapmış, adaylığını koyduğu yerlerde yakın arkadaşlarının bile itimadını kazanamadıkları halde, ; zorla veya şuradan buradan aday |
lerine muhtaç insanlar varsa hepsi yeni namzetler arasında. Bakanların bir türlü uzaklaştıramadıklan müsteşarlar ve umum müdürler milletvekili oluyor. îşte size bir müsteşar ki, dillere destan olmuş, kayın biraderine kendi bakanlığın-da değerli bir yer vermiş, karısıyla pek çok defa Avrupalara seyahat ettiği halde, yanı başında kendi müessesesini görmemiş, yanında hizmet ettiği bakanın her an kendisini atmasından endişe ederek, araya milletvekillerini koymuş ve 65 yaşından önce ayrılmamak için ahdetmiştir. Son senesinde bir de milletvekili olursa artık karada ö-lüm yok, demektir!
İşte bir müsteşar muavini ki, has talıktan yatmaktadır, bir türlü işine son verilememekedir, en iyi çare onu bir milletvekili yaparak u-zaklaştırmaktır! Bunun gibi daha niceleri vardır.
gösterilmek suretiyle, illâ siz bun. ları seçeceksiniz, der gibi milletle
alay edilmesi cidden düşündürücü
bir haldir. Geçenlerde Advıye Fe-
nik bir yazı yazarak, C.H. Partisinde bir değişiklik olmadığını söylüyordu. Doğrusu bu yazıda C.H. Partisine büyük iltimas yapılmış demektir. Hangi değişiklik yok? Görmüyor musunuz, ne kadar tekaütlüğü gelmiş, artık, kaplıca tedavi-
DİLEKLER
Demokratlara Işık yok!
• Mahallemiz olan Şehitlikte bu sene bir Demokrat Parti ocağı faaliyete geçmiştir. Sem timize gelen bir çok müfritler bizi tuttuğumuz bu iman yo-lundan çevirmek için çok çabaladılar ise de bir iş becere-me vince partili arkadaşları haklarından mahrum etmeye çabaladılar. Meselâ parti ve partili arkadaşların evi önündeki elektrikler yakılmamak-tadır. C.H.P. ye mensup Mehmet Yenihançerin evi önündeki elektrik direği bir istisna teşkil ederek elektriği yanmaktadır. Bu vatandaş diğer mahalle sakinlerine «siz de C.H.P. ye girin sizin evinizin önündeki elektrikler de yansın» diye propaganda yapmak tadır.
Yeni Belediye Başkanına siyasetin elektrik gibi türlü şekillere girdiğini gösterdiğinden dolayı mahalle halkı namına gazeteniz vasıtasıyle teşekkürlerimin duyurulmasını rica ederim.
Cebeci Şehitlik D.P. ocağı idare kurulu üyelerinden Mukadder Çığ.
skilip Belediye Başkanının cevabı
18 Nisan tarihli sayımızda 1 İskilip'de ekme.: fiyatların- | dan bahseden bir okuyucu mektubunu neşretmiştık. İskilip belediyesi başkanı Hilmi Kopkop gazetemize gönderdiği bir mektupta bu hususu cevaplandırarak şöyle demektedir:
1 — Belediyemiz (949 son baharındaki hububat kifayetsizliğini ve ileride halkın ekmek sıkıntısına girmemesini düşünmüş ve en önemli imar işlerini durdurarak belediye meclisi karariyle tezelden en yüksek evsafı haiz yüz ton buğday satın alıp stok yapmış ve bu suretle ekmekçilerin İskilip pazarındaki fiyat yük seltme tesirini şimdiye kadar önlemiş bulunmaktadır.
Havaların müsait bir vaziyet alması dolay isiyle halkın menfaatini düşünerek 14.4.1950 tarihinden itibaren ekmeğin kilosunu otuz üç kuruşa indir miştir. Binaenaleyh belediye, nin kilosunu 41 kuruş 25 santime mal ettiği buğday bir ticaret kasdiyle olmayıp halkın kendi paralariyle kendi ihtiyaçları için alınmış bir tedbirdir. Belediye stok buğday işinde bir santim bile kâr yapmağı hatırından geçememiştir.
2 — 948 yılında yine aynı şekilde beş yüz ton buğday stok etmiş ve kilosunu 28 kuruşa mal ettiği buğdayı piyasa 39-40 kuruşa yükseldiği halde yine bu buğdayı halka maliyet fiyatı olan 28 kuruştan yedirmekle en büyük bir hizmet yapmış ve ticaret kas-dinde bulunmamıştıır.»
Seçim kabiliyetleri olup olmadığına kim bakacak? Eş, dost ve yakın akrabalar, kendi öz memleketlerinden seçilmeseler bile herhalde uzaktan seçilmelidir! Neden efendim? İllâ bu bayların milletvekili olması lâzım mı? Bunlara milletvekilliği gökten mi ihsan olunmuştur? İşte size bir milletvekili ki, Bursanın ve Ankaranın mühim yerleri onun servetidir, dehşetli bir hatip olduğuna yalnız kendisi inan mıştır. Söylese bülbüller susar, in sanlar mebhut kalır! Artık piri fâni olmuştur, fakat herhalde milletvekili olarak ölmesi lâzımdır! İşte size başka bir milletvekili ki, yıl lardanberi doğu vilâyetlerinden birisinin gediklisidir, ne saç, ne sakal kalmış, gözleri görmez, kulakları duymaz, fakat ne yapalım ki gediklidir, herhalde milletvekili olması farzdır! Bir insan ki, doğduğu, büyüdüğü yerde artık kendisine itibar olunmaz, milletvekilliğine kabul edilmez, fakat parti merkezi o rey verecek insanlardan yine onların milletvekili seçilmesini ister.
Hangi devirde yaşıyoruz ve kimler kimleri temsil etmektedir? Listeler önümüzdedir; seçim zamanı gelsin, herkes yapacağım biliyor, o takdir hakkını kullanacaktır. Şayet, köylü vatandaşları bin bir va-ad ile kandırıp reylerin sayılarım çoğaltmazlarsa, netice bugünden belli olmaktadır. Münevver kimseler hakikaten bu seçim işleriyle yakından ilgilenmektedir. Hattâ size daha garip bir şey söyliyelim: Niçin hep iş başındaki yüksek memurlar milletvekili namzedi gösterilmiştir? Bunun ne olduğunu şimdiden söylemek mümkündür. Bu muhterem zevat, kendilerinin namzet gösterilmiş olmasından dolayı, seçimin Halk Partisi adına kazanılması için ellerinden geleni yapacak lardır. Fakat, parti oyunlariyle netice yine partinin istediği gibi tecelli edecek, sadece namzet gösterilmiş olanlara diyecekler ki: Ne yapalım, talihinize küsünüz, biz sizi namzet gösterdik, seçmediler, inşallah gelecek sefere hazır olunuz ve partimiz için elinizden geldiği kadar çalışınız!
Bir hariciyeciye karşı bunu da bir | dahiliyeci yazmaktadır. Mademki Ulus gazetesi bir parti için bir okuyucunun düşüncelerini neşretti, umarım ki, Zafer gazetesi de bizim bu düşüncemizi aynen yazar. Namzetler ortada, reyi verecekler de buradadır, artık neticeyi bekliye-liml
Bir Dahiliyeci
Türk Reuter
Bellamy Cinayeti
ZAFERİN POLİS TEFRİKASI «—
Yazanı Frances Noyeı Har! Çevireni S. Yazıcıoğlu
Batı Berlini Komünistlere karşı müdafaa eden Belediye başkanı Ernst Reuter'e niçin "Türk" ismi verilmiştir ?
Ooğu Almanyanm komünist gazeteleri, Ernst Reuter’e •Türk Reuter» ismini verirler ve yaptıkları karikatürlerde başına bir de muazzam fes oturturlar. Hakikatte ise Reuter'in Türklerle alâkası, yalnız Türkiyede bulunmasından ve Türkçeyi bilmesinden başka bir şeyle değildir. Kendisi ticaret gemilerinde kaptanlık eden bir bahriyelinin oğludur ve kuzey Schlesvvig’de doğmuştur. Esmer, kahverengi gözlü, uzun çehre-li, ince dudaklı, iri vücutlü bir insandır. Görünüş itibariyle de bir Asyalıyı hatırlatmaz. Kulağa hoş gelmiyen bir sesi vardır, konuşmasını burnundan yaparak tesirlendi-rir. Bununla beraber komünist gazetelerin karikatürleri, daimî olarak ona -Türk» lâkabını vururlar. Reuter on sene müddetle Türkiyede Tarım ve Ulaştırma Bakanlıklarında müşavir olarak çalışmıştır. 1938 den sonra da Mülkiye mektebinde profesörlük yapmıştır. Bundan dolayı Türklerle pek sıkı bağ. lar krmuş ve bu milletin, Rusyanın Akdenize inmek emellerine sed çekmek hususundaki gayretlerini yakından görmüştür.
Reuter hakikaten iyi bir Türk dostudur. Bu dostluk yalnız, orayı ikinci bir vatan olarak saymasından değil -filhakika Reuter bir Alman muhaciri olarak Türkiyeye gelmişti. Türkiyede geçirdiği hayattan ve göstermiş olduğu faaliyetten dolayı da sıkılaşmıştır. Gerçekten Reuter harp içinde, bir bozkırda, 50 kilometre uzunluğunda ve 15 kilometre genişliğinde bir sahada ziraat yapmamış mıydı? Erzurum ile Kars a-rasmdaki çorak bir yerde âletlerle topraktan mahsul almaya uğraşmamış mıydı? Vatanı müdafaaya hazırlanan orduya yardım etmemiş miydi? O bütün bu faliyetlere işti, rak etmekle bir Türk olmuştu. Yahut da bir Türk sayılabilirdi. Komünist gazetelerin, Reutere fes giydirerek onunla alay etmesi, hakikatte, Amerikan yardımından dolayı, Türkiyeyi muahhaze etmelerinden ileri gelmektedir.
Diğer taraftan Reuteri fesli olarak gösteren komünist gazeteleri, bu suretle onun hakikî bir Alman olmadığını, hariçten gelen bir muhacir olduğunu iddia etmek istemişler ve bu suretle onun prestijini kırmaya uğraşmışlardır. Zaten mil. letler arasnda böyle ayrılıklar çıkarmak komünistlerin bir plânıdır Fakat Berlinde herkes bilmektedir ki, 1946 yılında Reuter Almanyaya geri dönmeğe karar verdiği zaman buradaki açlık ve sefaletten haberi vardı. Onu buraya her şeyden evvel iki şey çekmişti: Karşılaşacağı bütün güçlüklere rağmen ondaki vatan sevgisi ve vatandaşlarına bilgi ve tecrübesiyle yardım etmek arzusu....
Eğer Reuter, bir «Rus - Reuter» olarak kalsaydı yahut da Sosyalist
partileri birliği yerine, Sosyal -Demokrat par:inne karşı cephe alsaydı, e.bette ki .Türk Reuter» olmazdı. Bugün Moskovada bile bu günahkâr eski komünist hakkında bir çok müzakereler cereyan etmiştir. Zira bolşevikliği pek iyi bilen Reuter, bütün kuvvet ve vasıtalarla ona karşı mücadeleye girişmiştir. Bundan dolayı Reuteı bir numaralı komünist düşmanı olarak ilân edilmiş, bolşeviklerin bütün nefret ve hınçları üzerine teksif olunmuştur.
Hakikaten Reuter bir zamanlar komünistti Bugün Altmış yaşında bulunan bu enerjik insan, 1917 yi-lında, esir bulunduğu Rus kampından vatanına dönmüş, Berlinde Alman komünist partisinin sekreteri, daha sonra da genel sekreteri olmuştu. Alman komünist şeflerinden Klara Zetkin’in, Reuter hakkında Lenine yazmış olduğu şu satırlar çok enteresandır:
«Reuter bir pırlanta ve kafası iş-liyen bir insandır. Yalnız biraz kendi başına buyruktur. Bundan istifade edebiliriz ve bu bağımsızlığını da hudutlandırabiliriz.»
İki üç sene zarfında komünist partisindeki çalışmaları iyi gitmişti. Fakat sonradan bu partiden ayrılan Reuter Serbest SSosyalistler »artisine (USPD) girdi. 1922 den i-tibaren bu partide büyük bir faaliyet gösterdi ve az zamanda parti genel sekreterliğinin redaktörü oldu. Bu arada bilhassa şehircilik mevzulariyle meşgul oldu. Berlinin seyriseferini düzenledi. Bundan sonra Magdeburg belediye başkanı vazifesine getirildi; nihayet 1932 yılında Reichstaga girdi.
Yine komünist karikatürlerinde Reuter, Amerikalıların uşağı, yahut da Amerikan mutfağında bir çırak olarak gösterildi. Bütün bunlar Rusların, batı Berlin belediye baş-kanından ne kadar nefret ettiklerini gösteren şayanı dikkat delilerdir. Reuter bugünkü siyasî durumda Berlinin arzettiği ehemmiyeti çok iyi kavramıştır. Doğudan gelecek olan herhangi bir tecavüze karşı, şehrin bu kesimini çok iyi teş-kilâtlandırmıştır. Reuter, Rusların doğrudan doğruya batı Berline yürüyeceklerine pek de ihtimal vermemektedir. Komünistlerin ancak diğer vasıtalarla bu bölgeyi ellerine geçirmeyi arzu ettiklerini söylemektedir. Meselâ Sovyetlerin Berlini abluka etmeleri ve şehri açlıktan düşürme plânı, hava yoluyla gerçekleşememiştir. Batı Berlinin işgali, pek o kadar kolay olmıya-caktır.
Reuter, Berlin belediye başkam seçildiği zaman, şehirde yepyeni bir idare cihazı kurmuştur. İmkân nisbetinde bürokrasiyi ortadan kaldırmıştır. Bilhassa partiler arasm-I da, bu mevzuda meydana getirdiği işbirliği, Batı Berlini, bir komünist istilâsma karşı koruyacak en
büyük mesnet olmuştur. Şehrin bütün İdarî mesuliyeti belediye baş-kanımn omuzlarına yüklenmiştir. -Reuter şehrin idaresinde de (her ne pahasına olursa olsun sosyalist idare» tarzına ehemmiyet vermiş tir. Reuter, fevkalâde zamanlara has bir cihaz meydana getirerek, şehir işlerinin yürümesini temin etmiştir. Bir taraftan bu işlerle meş gul olurken diğer taraftan diplomatik faaliyetlerde de bulunmuştur Batılıların, yüksek komiserleriyle, askerî şefleriyle, bir Bakan, bir mebus, bir müsteşar gibi konuşmuş I onlarla münasebet kurmuştur. E-konomik, sosyal, malî ve teknik sahalarda görüşmeler yapmıştır. Ba-tılılardan Batı Berlin için pek çok faydalar sağlıyan Reuter, bu bölgenin, bir hürriyet mmtakası olduğunu ve buranın muhakkak surette müdafaa edilmesi lâzımgeldi-ğini medenî âleme izah eylemiştir. Bu hususta şehrin müttefik komu-taniar.'ndan General Maxwell D. Taylor şöyle demiştir:
«Güç işleri başarmak için bir belediye başkanı olmalı. Onun vazifeleri o kadar ağır ki.»
bugün Batı Berlinde 330 bin işsiz vardır. Bunların çoğu ümitsizdir. Komünistler tabiidir ki, bundan pek çok faydalanmaktadırlar. Şehrin idaresine karşı sık sık muhalefet sesleri yükselmektedir. Fakat Reuter bu nevi tezahürata metelik vermemektedir. O mütemadiyen şehrin kalkınması için çalışmaktadır. Herkesin iş bulacağına kanidir. Nikbinliğini elden bırakmıyor. «Biz şimdi dağın üzerindeyiz» diyor.
Acaba komünitsler ve Ruslar Batı Berlin üzerine yürüyecekler midir?. Bu hususta şimdiden bir şey söylenemez. Bu mıntakada, ekonomik hayat zorluktan kurtulmadığı ve sefalet devam ettiği müddetçe, Doğuluların bu cihetten şansları o-lacaktır. Reuter bunu biliyor. Bunun için daima uyanık duruyor. Doğulu komünist gençlerinin bir yürüyüşü karşısında ne yapacağı sualine Reuter şöyle demiştir:
«Onlar bizim silâhlanmış olduğumuzu biliyorlar. Ve böyle yürüyüşlerle Batı Berlinin işgal edile-miyeceğini anlamışlardır. Bununla beraber daima tetikte bulunuyo-yoruz. Batı Berlini, doğululara bı-rakmıyacaği2.»
Acaba Reutere, zamanımızın «Büyük adamı» sıfatı verilebilir mi? Şimdiye kadar yapmış olduğu orijinal işlerle ihtimal bu ismi haket-miştir. Kendisi başında beresiyle Loııdranın, Parisin ve Vaşingtonun devlet adamlarına pek benzemezse dc, nevi şahsına münhasır enerıık ve kabiliyetli bir insan olduğunu belli etmiştir. Bat' Berlinde yapılan son Amerikan askerî manevralarında Reuterin de hazır bulunması, komünistlere karşı alınmış o-lan savunma tedbirlerinde, Batı Berlin belediye başkanına verilen ehemiyeti de göstermiştir.
(Die Weltwoche) den
— Bay Thorne’ın anahtarları oraya koyacağından ne suretle haberdar olmuştunuz, Bay Cor-ney?
— Telefonla.
— Bay Thorne mi size telefon etti.
— Hayır, ben kendisine telefon ettim.
— Saat kaçta telefon ettiniz?
— Haziranın on dokuzuncu günü takriben altı buçukta.
— Lütfen telefonda konuştuklarınızı hulasaten söyler misiniz?
— O gün bir kaç defa Bay Tlıome ile telefonda görüşmeğe çalıştım. Hem Lakedole’deki e-vine, hem de yazıhanesine telefon ettim.
— Bay Thorne, Rosemont’da oturmaz mı?
— Hayır; Nevyorka yirmi mil kadar mesafede Lakedole’de oturur. Kendisine telefon ettiğim zaman akşam üzeri olftern dönmüştü. Ertesi sabah köşkü mümkün olduğu kadar erken gezmek istediğimizi söyledim ve mümkünse gece otomobille oraya kadar gidip anahtarı bırakmasını rica ettim. Kendisine zahmet ettiğimden dolayı da özür diledim, fakat zahmet olmadığını söyliyerek nezaket gösterdiler.
— Bay Thorne’in söylediklerinden lütfen sarfınazar ediniz; yalnız kendi sözlerinizi tekrar e-diniz.
— Şayanı ehemmiyet addedilecek başka bir söz söylediğimi hatırlamıyorum.
— Bay Thorne’in akşam yemeklerini saat kaçta yediğini biliyor musunuz?
— Hayır, bilmiyorum?
— Acaba Thome’lerin evinden meyva bahçelerine kadar ne zamanda gidilir, tahmin edebilir misiniz?
— Aşağı yukarı on dört mil kadar bir yoldur. Müddet giden o-tomobilin süratine bağlı bir şeydir.
— Orta bir süratle gidilirse, o-tuz beş, kırk dakikada gidilirini?
— Mümkündür.
— Demek ki, Bay Thorne yemeğini saat sekizde bitirmiş olduğu takdirde, köşke dokuzdan biraz evvel varması icabeder, değil mi?
— Bu hususta bir şey söylemi-yeceğim efenim, siz de benim kadar tahmin edebilirsiniz.
Conroy’un perişan, bedbaht, küçücük yüzü bir anda meydan okur bir mânâ almıştı. Sonra, savcının pek nadir vaki olan tebessümlerinden birine şahit olunca sükûnet buldu.
— Hakkınız var Bay Conray.
Sonra, derhal mübaşire döndü, Bay Douglas Thorne acaba burada mı? diye sordu.
Mübaşir, yüksek sesle:
— Bay Douglas Thorne! diye haykırınca, güneşten yanmış, kibar, zayıf, uzun boylu, bir adam dördüncü sıradaki yerinden kalktı ve:
— Buradayım, efendim, diye cevap verdi.
— Bay Thorne, celse tatil edildikten sonra, lütfen beni görür müsünüz?... Teşekkür ederim. Size dc teşekkür ederim, Bay Corney. Karşı taraf suallerini sorabilir.
Lombert, garip bir ihtiyatkâr-lıkla şahit bölmesine yaklaştı:
— Bay Thorne anahtarları siz istediğiniz için getirmişti, değil mi?
— Evet, tamamiyle.
— Saat sekizde de, on birde de bırakmış olması mümkün değil midir?
— Elbet, ikisi de mümkündür.
— Teşekkür ederim, Bay Con-roy, bu kadar.
— Soracak başka sual yok. Lütfen Doktor Stanleyi çağırınız.
— Doktor Paul Stanley!
Şahit bölmesinde Ilerbert Conroy’un yerini alan adam babacan, kır saçlı, güler yüzlü, zeki bir a-damdı.
— Doktor Stanley lütfen mesleğinizdeki ihtisasınız nedir, söyler misiniz?
— Operatörüm efendim. Gençliğimde pratisiyen hekimdim. Bugün artık tarihe kanşan bir iş.
Tatlı bir tebessümle savcıya gülümsedi. Mahkeme salonunun havası birdenbire hafiflemiş gibi oldu. Uğradığı dehşetten muvazenesini kaybetmiş bir adam olan emlâk tellâlından sonra, bu sakin, insanın içine huzur veren adam hoşa gitmişti.
— Evvelce de otopsi ameliye-leri yapmıştınız, değil mi Doktor Stanley?
— Bir çok defalar.
— Bu defa da Bayan Madeleine Bellamynin cesedi üzerinde otopsi ameliyesini yapan sizsiniz, değil
— Evet efendim.
— Cesedi ilk defa nerede gördünüz?
— Thorne malikânesinin bahçıvan köşkünün ön odasında.
— Bay Conroy’un şahadetini dinlediniz mi?
— Dinledim.
— Kendisi gördüğü zaman ceset ne vaziyette ise siz de o vaziyette mi gördünüz?
— Evet tamamiyle, aynı vaziyette. Daha sonra otopsi yapılmak üzere karşıki odaya, yemek odasına nakledildi.
— Cesedi ilk defa hangi şartlar altında gördüğünüzü lütfen anlatır mısınız?
— Anlatayım efendim.
★ (Devamı var)
RADYO-BULMACA
Nehri geçmek ve buraya kadar gelmek ancak on dakika sürmüştü. Fakat, Fiyorenda’yı aramak için hayli vakit kaybetmiş olduğundan yapmak istediği iş için pek geç kalmış olmaktan korkuyordu. Rıhtımla lâ Rondel sokağı arasımdaki mesafeyi koşarak katetmesinin sebebi de bu idi.
Konağın kapışma bir kaç adım kala durunca, göze görünmiyen hangi delikten çıktıkları anlaşıl-mıyan Trenkmay’la Burakan hemen yanına gelivermişlerdi.
Şövalye, yavaş sesle ve üzüntülü bir eda ile sordu:
— Henüz konağa giren olmadı, değil mi?
Trenkmay:
— Hayır, kimse girmedi oraya... dedi.
Burakan da rahat bir nefes a-larak:
— Her şey yolunda gidiyor, diye mırıldandı.
Boröver, bir söz söylemeksizin Battuar sokağına doğru gitmek üzere iken Trenkmay onu durdurarak:
— Gerçi içeri giren olmadı ama, çıkan oldu, Mösyö... dedi.
— Kendilerine izin verilmiş o-lan uşaklar mı bu çıkanlar?
Trenkmayı
— Evet, tâ kendileri... Bunu bildiğinize hakikaten şaştım kaldım... diye hayretini beyan etti.
Boröver gülümseyerek:
— Peki, atçı şaş kel, dedi, ben biliyorum ya, ona bak sen, bence esas budur.
Tekrar koşarak gitti; lâ Rondel sokağındaki büyük kapınrn önünde nasıl durduysa burada da rıhtıma açılan basık kapının önünde öyle durdu. Orada da, birdenbire karşısına Straplar ile Korpodi. bak çıktı. Daha kendisine bir şey sorulmadan evvel Strapafer he-

Ü Güzel Fİ YOREND A
Yazan. Ml$EL ZEVAKO
Çeviren: RAGIP RIFKI
— 19 —
men söze başlıyarak:
— Henüz bir kaç dakika oldu; geldi ve içeri girdi, dedi.
Borövere sordu:
— Kapıyı ona açan kimdi? Korpodibal:
— Kimse açmadı... Kendisinde bir anahtar vardı.
Tamahiyle müsterih olan Boröver kendi kendine:
«Her şey yolunda gidiyor ve ben de tam vaktinde gelmişim» diye mırıldandı. Ferriyerin bahçe kapısına yaklaştı ve Korpodi-bale ile Strapafar’a kendisini takip etmeleri için işaret yerdi.
Yanm dakika sonra, iki arkadaşının yardımiyle evvelce de bir defa yaptığım gördüğümüz şekilde, duvara tırmandı ve Vikontun bahçesine gürültüsüzce atladı.
Zaten bahçenin her tarafını, en ücra köşelerine kadaT gayet iyi biliyordu. Bu bahçeden hemen Vi-dam’ın bahçesine geçti.
Taş merdivene itti, beyaz mermer başarmaklardan çıktı, kapıya yaklaştı... Bu, bir camlı kapı idi ve kurşunla yerlerine tesbit edilen renkli camların arasından salonun içine bir göz attı. Burası, sayısız mumlarla pek ziyade aydınlanmıştı. İçeride Rospinyak ile konuşan Vidam’ı tanımakta hiç zahmet çekmedi.
Fakat, kapının kapalı olmasından dolayı içeride söylenen söz-
lerden hiç biri onun kulağı pek hassas olmasına rağmen dışarıdan işitilmiyordu.
Tereddüde mahal yoktu artık: Gayet ihtiyat ve itina ile kapı mandalım tutup gürültüsüzce kaldırdı. Kapı açılacak hale gelmişti; fakat, açılmadı onu, yalnız araladı. Şimdilik bu kadarı kâfi idi.
Sabırla bekledi. Bir kaç dakika sonra ayakta duran Rospinyak birdenbire ortadan kayboldu.
Sevinen Boröver:
— Ben de bunu ümit ediyordum, diye mırıldandı. Baron cenapları, kapıcılık yapacak ve şanlı misafirleri bizzat içeri getirecek... Monsenyör Vidam cenaplarına gelince o da, böyle mühim misafirler için yapacağı şeyin gidip onları taş merdivende karşılamak olacağım anlayacaktır... Böylece, ben de rahatça içeri girerim...
Zan ve düşüncesinde aklanmamıştı. Bu geceki toplantı dolayı-siyle kapıcı ve diğer hizmetçiler konaktan uzaklaştırılmış olduklarından Rospinyak, Giz’lere bizzat kapıyı açmak işini üstüne almıştı.
Vidam, yalnız kalınca, her şeyin yerli yerinde ve muntazam olduğuna tamamiyle emin olmak için etrafına bakındı ve vaktin gel diğine hükmederek odadan çıktı ve gidip büyük taş merdivenin başında durdu.
Şüphesiz, onun bu gaybubeti
uzun süremezdi.
Boröver bir saniye bile kaybet-miyerek kapıyı yavaşça açtı ve içeri girdi. Bir kapı perdesine doğ ru yürüdü ve bunun arkasında bulunan kapıyı açtı. Küçük bir karanlık odanın eşiği üstünde idî şimdi. Salonun ışıklan bu karanlık odayı biraz aydınlatması için perdeyi aralık etti ve içerisini göz den geçirdi. Çabucak kararım verdi:
Kendi kendine:
— İçeriden her şeyi iyice görür ve işitirim, dedi.
Odaya girdi, perdeyi kapadı, karanlıklar içinde kaldı. Kapıyı biraz itti, perdeyi azıcık araladı ve böylece orada bulunduğunu belli etmeksizin görmek ve işitmek için bir aralık bıraktı.
Gayet sakin bir tavırla ve soğukkanlılıkla, kulağı kirişte olarak bekledi.
Vidam ile misafirleri, birkaç dakika sonra salona geldiler. Misafirler üç kişi idiler: Dük Fran-sua dö Giz, Kardinal Şarl dö Lo-ren ve Dük dö Nömur.
Vidam, sağma Dük’ü alarak önde yürüyor ve süvari elbisesi giyen Kardinal ile Dük dö Nömur arkadan geliyorlardı. Bunların ikisi de zarafette birbirine rekabet ediyorlardı.
Rospinyak da tek başına geriden geliyor, elinden geldiği kadar tevazu ve mahviyet gösteriyordu. Fakat, önünde giden o kudretli ve nüfuzlu senyörleı-e atfettiği mahzun nazarlarda, kendisine âdi, değersiz, silik bir rol verilmiş olmasından dolayı hissettiği kıskançlık tan mütevellit hiddeti, hakir gö-rülmüş olmaktan doğan gazabı ı beliriyordu.
Bu zatlar, evvelce hazırlanan ’ koltuklara kuruldular. ı
(Devamı var) I
ANKARA RADYOSU1 ÇARŞAMBA — 3/5/1950
7.30 M. S. Ayan.
7.31 Müzik: Harry Harllck Orkestrası Çalıyor (Pl.)
7.45 Haberler.
8.00 -Müzik: Hafif Müzik (Pl.)
8.25 Günün Programı ve Hava Raporu.
8.30 Müzik: Schubert . 8 inci bitmemiş Senfoni (Sol minör) (Pl.) Erlclı Klayber İdaresinde Berlin Filftrmonik Orkestrası.
9.00 Kapama.
12.28 Açılış ve Program. 02ı30 M. S. Ayarı.
12.30 Müzik: Şarkılar.
13.00 Haberler.
13.15 Müzik: Salon Orkestrasından Mc. lodiler (Pl.)
13.30 öğle Gazetesi.
13.45 Müzik: Hafif Şarkılar (Pl.)
14.00 Akşam Programı. Hava Raporu ve Kapanış.
17.58 Açılış ve Program.
18.00 M. S. Ayan.
18.00 Müzik: Şarkılar.
18.30 Konuşma: (Çiftçilerle Başbaşa.)
18.45 Müzik: Caz Orkestralarından: Duke Ellington (Pl.)
19.00 M. S. Ayan ve Haberler.
19.15 Geçmişte Bugün.
19.20 Müzik: Haydin - Re Majör Vlo-lonsel Konçertosu (Pi.) Çalan: Gulllhermlno Suggla.
19.45 Konuşma: (Maliye Bakanlığı A-dına) «Gelir Vergisi».
20.00 Müzik: Halk Türküleri.
20.15 Radyo Gazetesi.
20.30 Serbest Saat.
20.35 Müzik: (Tarihi Türk Müziği.)
21.15 Konuşma: (Kanun Konulan.)
21.30 Müzik: Caz Müziği (Pl.)
22.00 Konuşma
22.15 Müzik: Varyete Müzikleri (Pl.)
22.30 Müzik: Klllsik Saz Eserleri.
22.15 M. S. Ayarı ve Haberler. 23.00 Program ve Kapanış.
İSTANBUL RADYOSU ÇARŞAMBA — 3/5/1950
12.57 Açılış ve Programlar. 13.00 Haberler.
13.15 Orkestra Eserleri (Pl.)
W. A. Mozart.. "Küçük Akşnın Müziği» Sereııad.
Çalan: Bruna Walter İd. Viyana Fil. Ork.
W. A. Mozart.. "Küçük Şeyler”
Bale süiti.
13.45
14.20
14.30
14.50
15.00
17.57
18.00
18.20
18.30
19 00
19.15
19.20
Çalan: Leo Blech id. Londra Filârmonik Orkestrası.
Şarkı ve Türküler.
Serbest Saat.
Şarkı ve Türküler (Pl.) Hafif Valsler (Pl.) Programlar ve Kapanış Açılış ve Programlar. Radyo Tango Orkestrası, idare eden: Orhan Avşar. Serbest Saat.
(Konuşma veya Müzik) Türküler Geçidi . Haberler.
İstanbul Haberleri.
İstanbul Konservatuvan Türk Musikisi İcra Heyeti Konseri.
îdare eden: Eyyubt AH Rıza Şen-
"MUHAYYER" 1 — Peşrev "Neyzen Salim Bey 2 — Gönül düşüp Nâzım Ef. 3 — Deva yokmuş ‘Hacı Arif bey' 4 — Gönülde dağı
hicranından eser var ‘Şevki Bey' 5 — İltimas etmeye ‘Hacı Arif Bey' 6 — Şebl yeldayı hicran •Şevki Bey’ 7 — Taksim 8 — Bir elif çekti yine ‘Hacı Sadullah
Aga' 9 — Saz semaisi “Tambur!
Cemil Bey'.

Salon
Orkestrası Konseri.
1 — Beethoven, 'Gecenin karan, lıgmda' 2 — Leo Delobes, 'Cape-lia' balesinden vals 3 — Lande-roin 'Tsiarosanın dansı' Vals 4 — Ll. Siede. ‘Küçük kedi' lnter-mezzo 5 — A. Wintcr. 'Çaykovs-klden hâtıralar.
22.30
22.45
23.00
23.30
Plano ve Keman Soloları (Pl.) Maurlce Rayel 'Sonatine' Çalan: Alferd Cortot 2 — Berlloz, •Reverie et caprlce' Çalan: Szi-gotl ve Flârmonia Ork. 3 — F. Chopiıı. 'Etüdler' Çalan: Piya. nlst A. Cortot.
Şarkı ve Türküler.
Pcloas Et Mellsande - Radyofo.
Yazan: M. Maeterlinck. Tükçe-sl: Ekrem R. Bey Müzik: Claude Debussy Oynıyanlar: İstanbul Şehir Tiyatrosu San'atkârları. Dans Müziği (Pl.) Haberler.
Dans Müziği (Pl.) Programlar ve Kapanış.
Sayfa: 5
Mimoza Emprimeler Vistra Emprime Jorjet Krep Emprime tual Keten Emprime Emprime Çamaşırlık ORTAÇ
450 krş.
875 krş.
MÜJDE
VIM
İNŞAAT SAHİPLERİNE
DOĞRAMACI ve MOBİLYACILARA
171 ua//â 771 uAadder
MÜJDE
Euıre Kıraathanesinin nefis çay ve kahvelerini bir defa tecrübeniz kâfidir.
Her 9eyl
Çabuk ve Kotııu Temizler !
Anafartalar Cad. Adliye karşım Köşe Mağazası, No. 224.
Tel: 11135 Ankara
PINAUSPO#
* »Z—:/A Ses Sanaffrâr.
(10087)
ACKERGERATE
(10085)
E^S3
BÜYÜK SİNEMADA
PELİKAN ÇEŞİTLERİMİZ GELDİ
TIP LZ22SO
BÜYÜK MUSAMERE
Kumlu kâğıtlar muhtelif başlıklı
Mual’a Mukadder
Mürekkepli kalem Vidalı kurşun kalem Karbunlar
Uyoğlu İstiklâl cad. 392 / 394, İstanbul Tel.; 492+4- 49245, Telgraf ı TDrkmotör.
ORTAÇ’ta
Mevsimin Kumaj Flatlafı
7maya Pazar alşamı 2! ıot.
YENİ SİNEMfi DA
Tarrnr Ktyafef/er/e:
ORTA OYUNU hSMfUL DUMBüLLu
VE ŞEVKİ ŞfiK/MK
TeAm// Afadrosi/e
Bıı Müsamereye iki meşhur Ses yıldızımızda iştirak edecektir PERİHAN ALTINDAĞ SÖZERİ SABİTE TUR Biletler Sebat Eczanesi, Şark Kundura pazarı, Sinema gişesinde satılmaktadır
ASLAN MARKA
AĞIR ALMAN PULLUĞU

i Toprak Cinıl SOrme Derinliği «örme Genljliği Afiırlığ) Gbvde Yülueldlğl
2 R Ağır 22 / 28 santim 75 santim (2x14 inç) 335/350 Kgr. 52 santim
İSTANBULDA DEPOMUZDA TESLİM PERAKENDE SATIŞ FİAT1 T. I. 710
Ankara Belediye Başkanlığından
Milletvekilleri Seçimi Kanununun 53 üncü maddesi gereğince propaganda için duvar ilânlarına muktezi yerleri, belediyemizce a-şeğıda isimleri yazılı mahaller olarak tesbıt edilmiştir.
Afiş suretile seçim propagandası yapmak arzusunda olan siyasî partilerle bağımsız adayların belediyemize müracaatları lüzumu ilân olunur.
Kapalı otobüs duraklarında
1 — Çankırı caddesi, Etlik - Keçiören durağı,
2 — Sağlık Bakanlığı durağı (Ulusa gidiş istikametindeki),
3 — Bahçelievler (Karakol durağı),
4 — . (İş Bankası durağı),
5 — . (Son durak)
6 — Maltepe son durak,
7 — Kurtuluş durağı,
8 — Cebeci Dikimevi durağı.
9 — Samanpazarı durağı,
10 — Keçiören, (Gazino karşısındaki durak),
11 — Kızılay. 1
Dıvarlarda ayrılan afiş yerleri:
1 Gazi Mustafa Kemal Bulvan (Nokta durağında benzin deposunun yanında)
2 — Kızılay . Kâzım Özalp caddesinde Sular İdaresinin istinat
duvarı,
3 — Hamamönü otobüs durağında saç tahta perde,
4 — Samanpazarı (Hamamönü istikametinde) Sokoni Benzin İstasyonu karşısındaki duvar. (2828)
IIII ■ ■ ı ,ı ■■■■■■n — .... a

ORTAÇ’ta
Pijamalar
Fiatlarımız
çok ucuzdur
Kr.
1050 Kr. 1390 Kr. 1680 Kr. 2950 Kr.
NOT: ikramiyelerin çekiliş tarihi II M*yu 1900 dedir.
Ikramiyeli Sürpriz Marka gömleklerin Spor Açık yakalı
Yeni ve yazlık çeşitleri gelmiştir
PANAMA ŞAPKALAR 12,70 Kr».
840 Kr. 900
1075 Kr.
1100 Kr.
Ortaç:
An af art al ar Cad. Adliye karsısı Köşe Mağazası, No. 224.
Tel: 11185 Ankara
260 krş. 290 krş.
18 Renk hakiki İrlanda Keteni 900 krş. Gandi 340 krş
Prese edilmiş, su geçmez, kabarmaz, her türlü dlâya fevkalâde elverişli KAPI, TAVAN, DÖŞEME, BÖLME, LAMBRİ, MASA, DOLAP, haricî reklâm tabelâlarile her türlü imalâtta kullanılan:
DÜ RO
Marka kontrplâklarımız gelmiştir. Fiyatı tahtadan ucuzdur.
Alman malı taze Portlant ithalât
ÇİMENTO satışımız serbesttir. Her çeşit İn-jant malzememiz mevcuttur.
Tel: 12789 İNAN TİCARETHANESİ
Portı Caddesi No. 12
İlân
Bâlâ Nüfus memurluğundan aldığım ve 8 inci cildin 109 uncu sahife-sinde Suyugüzel köyü 24 No.luhene ile kayıtlı nüfus kâğıdımı 23/24 - Nisan - 1950 günü Karamürsel ile İznik arasında Yalakdere köyünün Şe-kerdeğirmeni mevkiinde kaybettim.
Yenisini alacağımdan eskisinin hükmü yoktur. (835)
Suyugüzel Köyünden Tahsin Oğlu Turan Erdem.
Dikkat:
Koşu meraklılarına
7 Mayısta bavlıyacak olan At Yarışları tafsilâtı her Cumartesi Emre Kıraathanesinde verilir.
ADRES: Denizciler Cad. No. 7
Kiralık oda
Bayan İçin bir veya iki oda möbleli. Bakanlıklar ka 12 arası Telefon: 21434.
PELİKAN PELİKAN PELİKAN PELİKAN
İlân
Ankara Asliye 5 inci Hukuk Yargıçlığından: |
| Esas: 950/152. I
| Muharrem Küçükarpacı: (Ankara Aktaş mahallesi eski mezarlık yolu No. 92 de).
| Karınız Firdevs Küçükarpacı tarafından aleyhjinize açıLan boşanma dâvasının yapılmakta olan yar. gılamasında:
| Adresinizin meçhuliyetine binaen davetiye ve dâva arzuhalinin ilâ nen tebliğine ve yargılamanın 15/ 5/1950 Pazartesi günü saat 11 e bırakılmasına karar verilmiştir.
■ Belli gün ve saatte yargılamaya gelmeniz veya bir vekil göndermeniz aksi takdirde duruşmaya gıyabınızda bakılacağı davetiye yerine kaim olmak üzere ilân olunur. (845)
Satılık iki ev
Özbeyler mahallesi İnce sokak No. 8, iki katlı, su ve elektrik mevcut, müstakil ev çok kullanışlı.
Yine ayni adreste, 4/6 No. ev 300 metre bahçeli, iki katlı, dört hane oturmakta.
Müracaat: Koyun Pazarı Çelil ilanı No. 5 de Satılmış Beycnn.
(849) 1
Pek yakında diğer çeşitleri de geliyor
NORVEÇ BORREGAARD Fabrikasından getirdiğimiz birinci hamur matbaa kâğıtları, yazı kâğıtları. SİMİLİ, İKİNCİ HAMUR, KİTAPLIK, MECMUALIK ve Gazete kâğıtları
Her nevi arnbalâj kâğıtları
Avrupa ve yerli taze Naftalin AVERY Baskül
Ankara acenteli bulunduğumuz OSTERTAG para kasalarımız da yakında gelecektir.
Çeşitlerimizi doğrudan fabrikalarından getirdiğimiz için FİYATLARIMIZ müşterilerimizi her halde memnun edecektir. Her gün ucuzluğa doğru gidildiğinden sık sık yeni fiyatlarımızı lütfen sorunuz.
Si
t'
Hal No. 1 — Tolelon: 128»9


Motosiklet ve Bıskliet Sahiplerinin Nazarı Dikkatine
Belediyemizde kayıtlı motosiklet ve bisiklet plâkalarının yıl-lardanberi laıllanılmnsı neticesinde bir çoklarının okunamıyacak derecede bozulduğu anlaşıldığından plâkaların değiştirilmesine karo r veriliniştir. Bu itibarla:
1 — Değiştirme işlemi 2/5/1950 tarihinde başlayıp 31/5/1950 akşamı sona erecektir. Bu müddet zarfında değiştirilmeyen eski plâkalar hükümsüz kalacağından yeni plâkaları taşımayan mosotiklet ve bisikletler bu tarihten sonra seferden menedileceklerdir.
2 — Bu müddet zarfında motosiklet ve bisiklet sahiplerinin yeni plâkalarını almak üzere Belediyemize müracaatları. (2800)
HER AKŞAM
Tanınmış Paris Revü Heyeti
BALLET kellenroc
Harlkulâde İr anlı Akrobatlar
Trio ftıaffi görülmemiş bir rağbete mazhar olan
Meşhur virtüöz AOOLFO VENTAS idaresinde atraksion tipik orkestrası
Heı- Pazar saat 17 de matine bütün program iştirakile
Pek yakında hayretle seyredeceğiniz büyük akrobatik etraksionu
5 aKEF
Türkiyede İlk defa)
GRİPİN
BAŞ.DİŞ. NEZLE.ADALE.SİNİR
ROMATİZMA ve bütün ağrılara karşı
GÜNDE 3 KAŞE ALINABİLİR. ..

Sabite Tur
Lütfi Güneri ve Sürpriz? NACİ TEKTEL, SALİH ORAK, KADRİ ŞENÇALAR, İSMAİL ŞENÇALAR, MEŞHUR PİYANİST??? in İştirakiyle Biletler numaralıdır.: Büyük Sinema gişelerinden
temin olunur. (851)
Bir adet 3 tonluk kamyon alınacaktır
Ankara Elektrik, Havagazı ve Otobüs İşletme Müessesesinden
1 — v. 8 tipinde bir adet 3 tonluk Ford kamyonu teklif verme u-sulü ile satın alınacaktır.
2 — Ellerinde mevcut veyahut en geç 30/6/1950 tarihine kadar teslim edebilecek durumda bulunanların tekliflerini 15/5/1950 tarihine kadar Müessese Umum Müdürlüğüne vermeleri ilân olunur. (2799)
Etibank Genel Müdürlüğünden
Ticaret şubemiz haricî anlaşmalar servisi için İngilizce ve Fran-sızcayı iyi bilen bir ekspere ihtiyaç vardır.
Ehliyetine göre, 625 liraya kadar ücret verilecektir. Taliplerin 15 Mayıs 1950 akşamına kadar bir dilekçe ile Personel İşleri Müdürlüğüne müracaatları. (2866)
Sayfa:*
ZAFER
3 - 5 -1950
Şikâyetler
Biraz daha İnsanî
davranamaz mıyız ?(
Dün matbaamıza temiz pâk giyinmiş, fakat çorapla yürüyen bir adam geldi. «Halime bakın!» dedi. I
Adalet Bakanlığında Ceza İşleri Müdürlüğünde odacı Şakir Özbek | isminde olan bu adam, hasta oldu-
ğu ve direye biraz geç geldiğinden, işinden çıkarılmış ve ayağından ayakkabılar beylik malı oldu- I ğu için orada elinden alınmış ve a-damcağız yalınayak sokağa bırakılmıştır.
Geçen gün de buna benzer bir vak’a da Saraçoğlu mahallesinde olmuştu. Bazı amelelerin üzerlerindeki elbiseler çıkarılarak don gömlek sokağa terkedilmişti.
Çok üzücü olan bu hâdiseyi sütunlarımıza geçirirken alâkalıların
biraz daha İnsanî
rica etmekteyiz!
devranmalannı
D. P. Ankara
adayları
★ (Baştarafı 1 incide) ke mecbur olan Sadrı Maksudi, Ka-zan’a yerleşmiş ve yeni açılan Türk Ocaklan’nın daveti üzerine konfe -ranslar vermek üzere yurda gelmiştir. Bu konferanslarını dikkat ile takip eden Atatürk’ün tensibi üzerine ve hususî bir kararla tabiiyet değiştir dikten sonra, Üniversite hocalığına geçmiştir.
1930 da Şebinkarahisar ve 1934 de Giresun mebusu seçilen Sadri
Maksudi, Atatürk’ün ölümünden
sonra bir daha mebusluğa namzet
gösterilmemiştir. Ondan sonra fasılasız olarak binlerce talebe yetiştirmiş olan değerli profesör hem An kara hem İstanbul Üniversitelerin-
de hocalık etmiştir. Sadri Maksudi, eserlerinde ve konferanslarında, a-
C. Bayar D. P. zaferinden emin
★ (Baştarafı 1 incide) yorum» demiştir. Bundan sonra D. P. ileri gelenleri ile şehir kulübü binasına giden Bayar burada partililerle hususî bir konuşma yapmıştır. Bayar yemekten sonra derhal Samsuna doğru yola çıkmış ve gittikçe artan kalabalık bir kütle tarafından takip edilerek Samsuna girmiştir.
yanı başında işleyen İdarî cihazda da artık bu aksaklıklara nihayet ve
rilsin, seçim partinin kazanması i-çin yapılamaz. Seçimlerde şu veya
bu zata sandalye temini için uğra-
şılamaz. Biz seçimde milletin hakiki iradesinin dürüst olarak tecelli-
Samsunda
daleti, insan haklarım ve demok-, rasiyi daima müdafaa etmiştir.
Demokrat Partinin seçimlerde ka zanma şansını çok yüksek bulan profesör, memleketin siyasî haya ■ | tında bir istikrarsızlık ve içtimai ve millet bunların izalesini ancak D. P. nin iktidara gelmesile müm kün görmektedir, demiştir.
Dürüst bir seçimin yapılması hak
Geceyi Samsunda geçiren Bayar bu sabah D. P. binasının önünde toplanan binlerce halka bir hitabede bulunmuş ve bilhassa işçi meseleleri üzerinde durarak D. P. nin bu husustaki görüşlerini izah etmiştir. Bayar işçinin bugünkü vaziyetinde iktidarın vesayeti altında bulunduğunu, halbuki bütün medenî memleketlerde işçilerin kendi mukadderatlarını ellerine aldıklarını belirterek D. P. nin işçiye grev hakkı nı tanıdığını bildirmiş, Türk işçisinin bu hakkı hiç bir zaman kötüye kullanmıyacağma emin olduğunu söylemiştir.
Çarşambada
Buradan Çarşambaya hareket e-den Bayar oradaki D. P. mitingine iştirak ederek kalabalık bir halk kütlesi karşısında ezcümle şunları söylemiştir: I
— D. P. nin Atatürk inkılâbını tamamlamak iddiasiyle ortaya atıl mış tamamiyle ve millî bir teşekkül dür. D. P. «Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir» düsturunu kendisine şiar ediniş bir partidir. ı
Bayar 1946 seçimlerinde yapılan yolsuzluklardan bahsederek bugün memlekette 1946 seçimlerinde hâkim olan zihniyetin büyük bir değişiklik arzettiğini, fakat o zaman kullanılan metodların başka türlüsünün bazı yerlerde açık ve kapalı o-larak devam ettiğini söylemiştir. Bayarın bu seçimlerde D. P. nin yolsuzluklara boyun eğmiyeceğini söyliyerek şöyle demiştir:
.— Başvekil benimle görüştüğünde ve açık olarak halka hitabelerin de emniyetli bir seçim yaptıracağını katiyetle beyan etmiş bulunmaktadır. Ben buna inanırım, inanmak isterim. Fakat halk da bunun fiiliyatta tahakkukunu görmek istemektedir. Başbakanın bu teminatının bazı yerlerde şeklini değiştirmiş hareket- I ler olduğunu işitmekteyim ve bunlar için vesikalar toplamaktayım. Ümit ediyorum ki, seçim cihazının
sinin âdet haline gelmesini istiyoruz. Hükümeti bu yolda da tayak-kuza davet etmek vazifesi karşısındayız. D. P. yalnız milletin irade-
sine ve arzusuna boyun eğen bir
partidir.»
Bugün bir Senirkent, bir Arslan-köy hâdidesine tesadüf edilmediğini söyleyen Bayar karşı partinin vatandaşları şimdi de vaidlerle kandırmak yoluna girdiğini ifade etmiştir. Bütçenin, mâliyenin, memleket iktisadının bir perişanlık içinde yüzdüğünü belirten Bayar D. P. nin bu meseleleri halletmek üzere
ele alacağını söylemiştir. Bayar hiç bir zaman vatandaşlara bedbinlik telkin etmek ve iktidarı hırpalamak istemediğini belirterek D. P. nin sadece memleket menfaatlerini ko-
rumak üzere ileri atıldığını ve Demokrat Partinin bu meseleleri orta-
ya atmakla kenisine teveccüh eden mesuliyetlerden teberri etmek istediğini belirtmiştir.
Bayar seçimlerde her vatandaşa mesuliyet düştüğünü, vatandaşların 14 Mayısta vereceği reylerle memleketin mukadderatının tecelli ede ceğini söyliyerek sözlerine son vermiştir.
Bayar nutkunu söylerken mey -dana bitişik C. H. P. binasında bir kaç Halk Partilinin nutku merakla takip ettiği göze çarpıyordu. Bu a-rada C. H. P. nin Samsun adaylarından Cemil Cahit Toydemir de gayrı memnun bir tavırla mitingi takip ediyordu.
Çerkezce propaganda!
Celâl Bayar’dan önce konuşan D. P. Samsun adaylarından Tevfik İleri iktidar partisi Samsun adaylarından birinin Çerkez köylerine giderek köylülere Çerkezce hitap ettiğini ve bu anada D. P. ye rey ver meleri neticesinde D. P. iktidara geçtiği takdirde Çerkezleri memleketten kovacaklarını söylediğini i-fade etmiştir. Tevfik İleri şahsi men faatleri için milleti kardeş kavka-sına sürüklemek isteyenleri tel’in etmiş ve halkın coşkun tezahüra -tiyle karşılanmıştır.
Boş-nokaleden devam :
Evet bizde basın ahlâkı istiyoruz!
na sığnuyan bir kusur değil, aynı zamanda kendi partilerine karşı da işlenmiş büyiik bir hatadır. Demek milletin gözü önüne serecek hiç bir kıymetleri ve icraatları yoktur ki muvaffakiyetin sırrını sadece karşı-larındakini zayıf göstermekte buluyorlar.
Matbuat ahlâkı, hele şuurlu bir basın ahlâkı bu mudur? İşin tuhafı, bu mesnedi olmıyan yersiz ve uydurma haberlerle kendi prestij lerlni kırdıklarını da farkedemiye-cek durumdadırlar. Halkın sağduyusu iç buhranın hangi tarafta olduğunu pekâlâ farketmektedir. İSA Milletvekilini listeden tasfiyeye mecbur kalmak, Halk Partisi hesabına bir tesanüt eseri midir?
Evet, biz de Başbakanla beraber memlekette kuvvetli bir basın ahlâkının teessüsüne candan taraftarız. Ancak kendilerine halisane tavsiye ederiz; evvelâ kendi organlarını bir hale yola koysunlar. Çünkü bu gazetelerde yapılan neşriyat, matbuat ahlâkının hudutları dışına da çıkarak, vatandaşları birbiri aleyhine kışkırtıcı bir mahiyet almaktadır...
Biz, seçimlerin huzur ve sükûn içinde yapılmasını ve herkesin reyini yeni kanunun gösterdiği hükümler çerçevesinde rahatça kullanmasını istiyoruz; bunun için çalışıyoruz. Fakat esefle söyliyellm ki, iktidar organları, bir yığın uydurma ve küçük neşriyatla bu havayı bozmağa çalışmaktadırlar.
Unutmasınlar ki, en son söz, yine bu milletindir; yüksek hakem odur. Hâdiseleri yakinen gören ve bilen bu millet, tezvir ve iftira sistemini daima mahkûm edecektir.
Adviye FENİK
Özel trenden
propaganda
İstanbul’da yakalanan
Komünistler
Vali FahrettinKerimGökay “ Türk polisi uyumuyor „dedi
İstanbul, 2 (Telefonla) — Emni- I lisi Dr. Fahrettin Kerim Gökay yet teşkilâtı muhtelif illerimizde şunları söylemiştir: bulunan ve birbirleriyle ilgili olan «— Ankaradaki komünist teşki-mühim bir komünist şebekesini lâtı ile ilgili olduğu anlaşılan attı meydana çıkarmış ve altı kişi tev- ‘ ’
kif eldilmiştir.
Bunlar, Pertev Varlı, Fuat İğde-belli, Haşan Öztürk, Avni Öztürk, Necmettin Ekesen ve Salâhattin Tarba isimli kimseler olup, bunlardan dördü talebe, biri memur, biri de ameledir.
Uzun zamandanberi Emniyet Müdürlüğü birinci şube memurlarının kontrolü altında bulunan bu altı kişinin evinde 30 Nisan gecesi anî olarak bir arama yapılmış ve neticede Sovyet Rusya lehine hazırlanmış beyannameler ve bir takım evrak ile kitaplar çıkmıştır. Haklarında tevkif müzekkeresi kesilen sanıklar derhal muhafaza altında Ankaraya sevkedilmiştir. Bu şebekenin bir hayli genç olduğu, Erzurum, Adana, Edirne ve Ankarada ki bazı kimselerle fikir ve mesai ' birliği yaptıkları tesbit edilmiş ve i buralarca emniyet makamlarınca hareket geçilerek bazı kimselerin evlerinde aramalar yapılmıştır.
| Aldığımız malûmata göre şehrimizde yakalanan 6 komünistin bir Mayıs günü muhtelif yerlere beyannameler asacakları tesbit edilmiştir. Alâkadar makamlar bu husustaki tahkikatlarına önemle devam etmektedirler.
Bugün bu hususta İstanbul Va-
kında da şu kanaatini izhar etmiş tir:
Hükümetin yüksek mehafilinin dürüst bir seçim istediğine kaniim. Fakat bazı idare âmirlerinin eski itiyatlarından inhiraf etmemeleri mümkündür, mamaafih bu mahzur lan hükümet isterse bertaraf edebilir.
Demokrat Parti iktidara geldiği takdirde hangi mevzuları daha evvel ele alması lâzım geldiğini sordum. Profesör, bunların arasında şimdilik bir tasnif yapmanın mümkün olmadığım çünkü henüz halledilmemiş bütün memleket dâvalarının aynı ehemmiyette olduğunu belirterek, köylünün ve fakir halkın durumlarını ıslah etmenin en mühim işler meyanmda olduğunu söylemiştir.
Hayat pahalılığı üzerinde de duran Sadri Maksudi, hayat standardının çok yüksek olduğunu ve iktisadi durumun ıslahı ile yaşama şart larının vatandaşlara tahmil ettiği yükü kısmen hafifletmek mümkün olacağını ifade etmiştir.
Konuşmayı yapanı NUSAT
Sim npızaıında i bu unan bir küp altın
★ (Baştarafı 1 incide)
Küp kazma ile kırılınca içinin gü müş ve altın para ile dolu olduğu görülmüş ve bütün amele kazmayı küreği bırakarak küpten çıkan defineyi aralarında taksim etmiş ve sonra inşaat yerinden kaçmışlardır.
Biraz sonra inşaat sahibi durumu öğrenmiş ve amelelerin beğenme-yip bıraktıkları 328 gümüş lira, 2 altın lira ve bir İngiliz yarım lira-1 sini küp kırıklarının yanında bulmuştur. Hüseyin Avni derhal Emniyet İkinci Şubeye müracaat ederek kendisine ait inşaat yerinde bulunan definenin ameleler tarafından yağma edildiğini bildirmiş ve bunun üzerine zabıta hâdiseye el koymuştur.
İnşaat yerinde çalışan ve küp i-çinde bulunduğu tahmin edilen altın ve gümüş paralan aldıkları zan nedilen ameleler aranmış, neticede aynı inşaat yerinin ustabaşısımn e-vinde 500 den fazla gümüş pana bulunmuş ve diğer amelelerin aran masına başlanmıştır.
Bulunan küpün bir kısmı altınla dolu olduğu ve ameleler paylaşma sırasında uyuşamaıdıklanndan işin zabıtaya aksettiği iddia edilmekte dir. Tahkikat sonunda hâdise aydınlanacaktır.
Yurdun bir çok yerinde ıdarî tazyik
★ (Baştarafı 1 incide)
Babaçın direktifi ile yapıldığı anla-
| şılmaktadır.
I Halk Partisi tarafından milletvekili namzedi gösterilen Konya valisi Şefik Soyer, iktidar partisini ka zandırmak için elinden gelen her gayreti sarfetmektedir. Konyadan verilen malûmata göre vali, bütün kazalara tamim yapmış, yol parası borcunu ödemeyenlere bedenî mükellefiyet tatbik edilmesini ve bu mükelleflerin bu ayın 12 nci günü yeni seçimden iki gün evvel yollara sevkedilmesini emretmiştir. Bu suretle demokratları sandık başından uzaklaştırmağı kitabına uydurarak temine çalışmıştır.
Kiği ilçesinden gelen bir telgrafta da valinin Halk Partisi namzetlerle birlikte bütün vilâyeti dolaşmakta ve propaganda yapmakta olduğu bildirilmektedir. Burada da yol ver gisi için bedenî mükellefiyet tatbik olunmakta vatandaşlar yollara sev-kedilmektedir.
Edirneden bildirildiğine göre, bu rada başka bir tabiye kullanılmaktadır. Bazı bölgelerde, seçim kütük lerine vatandaşların bir kısmının adları veya soyadları yanlış yazılmakta veya tahrif olunmakta veya ellerine nüfus kaydına uymayan seçim kartları verilmektedir.
Yapılan İtirazlar ^karşısında da tashih müddetinin geçtiği bildirilmektedir.
Bütün bu şikâyetler Demokrat Parti tarafından İçişleri Bakanlığına günü gününe bildirilmektedir. Bursada Kemalpaşa kaymakamı da
şikâyet edildi
Bursa, 2 (Telefonla) — D. Parti il idare kurulu, Kemalpaşa kaymakamını Seçim Kanununa aykırı harekette bulunduğu iddiasiyle hakkında hazırlık soruşturması yapılması ve kamu dâvası açılması için bugün C. Savcılığına müracaatta bulunmuştur. Buna sebep şudur:
İddiaya göre Kemalpaşa kaymakamı Devecikonağı bucağına giderek, Demokrat Parti bucak başkanı Halil Çotay’ı bucak müdürlüğü bi nasına çağırmış ve orada kendisine: «Sen harp malûlü bir vatanseversin, eğer vatanını seviyorsan Demokrat Partiden ayrılmalısın, vatan elden gidecek, bu partiden vaz geç...» gibi sözler sarfetmiş olmasıdır.
Kaymakamın yanında bu sırada jandarma kumandanı ile, kendisini oraya getiren jipi idare eden şoför bulunmakta idi.
Ingiltere'de kızıl tehlike
★ (Baştarafı! incide) mensup oldukları için işlerinden çıkarılmışlardır.
îngilteredeki hayat üzerinde komünistlerin yapabilecekleri tesir meselesine gelince, aynı mahfiller, son seçimlerdeki neticeler üzerine dikkati çekmektedirler. Komünistlerin ileri sürdükleri 100 adaydan hiçbiri seçilmemiştir. Bunlardan 93 ü seçim bölgelerinde oyların sekizde birini sağlıyamadıkları için üstelik depozitolarını da kaybetmişlerdir. Ingilterede komünist par ti üyesi olan 40.000 kişi vardır. Son seçimlerde komünistlerin 97.000 oy kazanmalarına rağmen bu rakam seçmenlerin ancak 1000*— de üçünü teşkil etmektedir.
Atom casusluğu meselesi
Ottawa, 2 (a.a.) — «Lps»: Kanada Dışişleri Bakanı parlâmentoda verdiği bir demeçte, memleketinin Dr. Fuchs hakkında Ingilterenin nazarı dikkatini celbettiği zaman dört kişinin daha ismini verdiğini bildirmiştir. Bilindiği gibi Dr. Fuchs, atom üzernde araştırmalar yapan bir Ingiliz âlimi idi ve atom sırlarını ifşa ettiği için 14 seneye mahkûm edilmiştir.
Bakan, Dr. Fuchs isminin, Kanada tâbiiyetinde bulunan 14 kişinin tevkifleri esnasında ele geçen ve üzerinde daha 400 kişinin ismi bulunan bir liste de mevcut olduğunu ilâve etmiştir. Tevkif edilenlerin hepsi casuslukla suçlandırılmışlar-dır. Yapılan tahkikat neticesinde bu listede bulunanlardan 163 ünün Birleşik Amerikada, 150 sinin Ka-nadada ve 5 inin de Ingilterede ikamet ettikleri meydana çıkmıştır.
Savcı ve Yaraıclar arasında tayinler
Adalet Bakanlığınca Savcı ve Yargıçlar arasında yeniden bazı tayin ve nakiler yapılmıştır.
Bu arada Ankara Yargıcı Selim Demirelli C. Başsavcı yardımcılığına, Ankara C. Savcı yardımcısı Mahmut Alicanoğlu Bilecik Ceza Yargıçlığına, Ankara C. Savcı yardımcısı Cemalettin Pehlivanlı C. Başsavcı yardımcılığına, Ankara Yargıç yardımcısı Nadire Gülçür C. Başsavcı yardımcılığına, Ankara C. Savcı yardımcısı Niyazi Bayiç C. Başsavcı yardımcılığına, Andirin C. Savcı yardımcısı Aydın Saraçoğlu Ankara C. Savcı yardımcılığı na tayin edilmişlerdir.
★ (Baştarafı 1 incide) nelerde memleket, millet bizden büyük hizmetler beklemektedir. Bunları hep birlikte başaracağız. Yardı mınızı isterim. Çok teşekkür ederim Eskişehirliler.»
İnönü İzmirde C. H. P. için mi çalışacak
İzmir, 2 (Telefonla) — Bundan bir müddet evvel Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün Eğeye geleceğini ve C. H. Partisi teşkilâtının hazırlık yaptığını bildirmiştim. Bugün de Ankara Radyosu bu haberi teyid e-derök İnönü’nün İrmire müteveccihen hareket ettiğini yayınlamıştır. Ankara Radyosunun haberi derhal şehre yayılmış ve türlü tefsirlere yol açmıştır. Bu tefsirlerin başında bilhassa C. H. Partisinin îzmirdeki zayıf durumunu İnönü'nün takviye ye çalışacağı, diğeri de hatırlarda ol ı duğu gibiAtıf İnanın İzmir listesnde yer almadığından taraftarlarının i-1 kiye ayrılması ve İnönü’nün mesa-1 jından sonra büyüyen ihtilâfın giderilmesi düşüncesiyle davet edildiğidir. Yarın saat 13 de hususî bir trenle Alsancak istasyonuna gelecek olan İnönü’yü karşılamak için C. H. P. taşra teşkilâtının otobüslerle İzmire üyelerini gönderdikleri ve karşılamanın bir miting şeklinde olacağı söylenmektedir.
Diğer taraftan bugün Alsancak istasyonunda hummalı bir faaliyet göze çarpmakta ve geçen sefer gelişinde kontak (!) eden elektrik tesisatı inceden inceye kontrol edilmektedir. Sızan haberlere göre ,İ-nönü İzmirde üç nutuk söyliyecek ve bu nutuklarında C. H. Partisinin
Motorlu tren seferleri başladı
Kış münasebetiyle seferlerine a-ra verilmiş bulunan motorlu tren dün saat 8.10 dan itibaren yaz servisine başlamıştır.
İstanbul . Ankara arasında haf-I tada iki gün yapılacak olan motor-ı lu tren seferlerinin hareket saatleri şöyledir:
Salı ve Cumartesi günleri saat 8.10 da Ankaradan İstanbula, Çarşamba ve Pazar günleri saat 8.10 da Istanbuldan Ankaraya hareket edilecektir. Varış saatleri 16.30 dur.
MÜJDE TÜRK İMALİ
Bitmez mürekkepli kalemleri bir defa görmeniz menfaatiniz icabıdır.
NOT:
1 — Mürekkepleri bir sene bit-
mez,
2 — Bittiğinde 50 kuruşa dolusu
temin edilir,
3 — Uçlan bilyalıdır, bastırıl -
ma kİ a bozulmaz,
4 — Düştüğünde kırılmaz.
Fiatı 150 kuruştur
Toptan - Perakende satış yeri Aslan Ankara Kuyumcusu PARUNAK ASLIGÜL Anafartalar Cad. No. 204 Tel: 11S75 (Sark Kundura Pazarının yanında)
(842)
DİŞ TABİBİ H ALİT SUNGUR

beyannamesinin bir izahını
yapacaktır. Aynı haberlere göre,
tnönü en mühim konuşmasını C.
H. Partisi içindeki ihtilâfın merkezi Ödemişte yapacaktır.
Seçim propagandasına çıkan
Bakanlar
Dışişleri Bakanı Necmettin Sadak ta seçim propagandası için dün sabah hususî kalem müdürü ile
beraber ve otomobille Sivasa ha-
reket etmiştir. Orada bir nutuk söyliyecektir.
Çalışma Bakanı Reşat Şemsettin Sirer de Sivas Milletvekili Abdül-muttalip Öker ile birlikte yine seçim propagandası için Sivasa gitmiştir.
Sağlık Bakanı da propaganda gezisinden dün uçakla şehrimize dönmüştür.
Rusya ile harp yakın
★ (Baştarafı 1 İncide)
ta olduğu kanaatini izhar etmiştir. Kenn’ye göre ilk taarruzu Sovyet Rusya yapacaktır.
Kenny, Rus liderlerinin belki de hücum senesini tayin çdecek kadar ileri gitmiş bulunduklarını ilâve etmiştir.
General Kenny'ye göre milletlerarası durum halen o kadar naziktir ki, harb bir diplomatik gaf ile her an patlayabilir.
Anafartalar Vakıf İş Han kat 1 No. 115 - Tel: 16345.
Satılık han
Ve altında dört tane dükkânı ve önünde 150 metre arsası. Koyun Pazarı Çelil Hanı No. 5. Müracaat: İçindekilere. (848)
DOKTOR
Aziz Tevfik Yeginsoy DAHİLİYE MÜTEHASSISI
Hastalarını her gün saat 18 ten itibaren kabul eder
Hamamönü Halk Eczanesi kar «ında, Nirameddin apartmanı No 1 — Tel- 18343
kişi bugün emniyet memurları tara» fından yakalanmış ve adalete tes lim edilmiştir. Bu hâdise de gösteriyor ki, Türk zabıtası ve bu arada İstanbul polisi daima uyanıktır.» Diğer taraftan İstanbul Emniyet Müdürü Cemal Göktan da ezcümle demiştir ki:
«— Mevzuubahs kimseleri müdüriyete celbettikten sonra adlî makamlara teslim etmiş bulunuyoruz. Kendileri tevkif edilmişlerdir.»

İstanbul ve Ankara da bazı komünisler yakalandı
★ (Baştarafı 1 incide) şehrimizin bazı yerlerine 1 Mayıs günü asılmak üzere Ankarada hazırlandığı, fakat mütecasirin bu çeşit arzusuna muvaffak olamadan ele geçirildiği anlaşılmıştır. Tahkikatımızın neticesine göre şehrin yabancısı olduğu anlaşılan bu genç, Ankaraya gelir gelmez yabancı elçiliklerden birisiyle temasa geçmiş ve sanıldığına göre aldığı direktif üzerine bu beyannameleri hazırlamıştır. Ve yine tahmin edildiğine göre sırf zabıtayı şaşırtmak için bu işin tahakkuku kısa bir müddet evvel uzak bir vilâyetten gelen ve An-karanın yabancısı olan bir gence tevdi edilmiştir. Bu beyannameleri hazırlıyan gencin üzerinde durulmaktadır. Dış siyasetimiz hakkında tereddütler uyandırmak ve halkı memleket savunmasından uzaklaştırmak gayeleriyle hazırlanmış bu beyannameler bir bakıma saçma ise de bu gencin temayülleri ve yabancı bir devlete mensup bir kimse ile teması müteakip bu işi yapması üzerinde durulmaktadır.
Alınan mütemmim malûmata na zaran iş aramak için fakat daha doğru ve kuvvetli bir tahmine göre yabancı bir memlekete gitmek gayesiyle Ankaraya geldiği anlaşılan genç, bu bulaşık işe âlet edilmiştir. Fakat Arslan Kumbaracıda olduğu gibi nazarı dikkati celbet-memesi için bu sefer, silik bir kimse intihap edilmiş ve kimbilir ne gibi vaidler altında bu bedbaht gence bir takım cümleler dikte ettirilmiştir.
Ankaraya geldiği gündenberi şeh. rimizin çok mütevazi bir otelinde bir hayat geçirmekte olan gencin nasıl bir tesir altında bu işe teşebbüs ettiği tahkik edilmektedir. Genç, beyannameleri kendisi yazdığını itiraf etmiştir. Alâkalılar mutlak ketumiyeti muhafaza etmektedirler.
İstanbul muhabirimizden aldığımız bir habere göre bu işle ilgili olarak orada da vasi mikyasta aramalar ve tevkifler yapılmıştır. Sanık elebaşılarından mühim bir kısmının Güzel Sanatlar Akademisi talebelerinden ve mezunlar olmaları zihinlerde gayri ihtiyarî olarak Güzel Sanatlar Akademisi yangınının bir komünist komplosu olması ihtimali yaratmaktadır.
İstanbulda yapılan tevkiflerin sayısı 6 yı bulmuş ve hâdise Adliyeye intikal etmiştir.
Diğer taraftan Adanada da araştır malar yapılmış ve bazı ipuçları elde edilmiştir.
Ankarada bundan bir müddet evvel Tekel müdürlüğü duvarlarına yazılan yazının da bu şebekeye mensup kimseler tarafından yazıldığı ve son olarak bir kahvede komünist propagandası yapan eski Birinci Erkek Sanat Okulu talebelerinden Kemal Üser’in de bu şebekeye mensup olduğu tahmin edilmektedir.
Ankarada ele geçen afişlerde Trumana ve Marshall plânına hücum eden bazı cümlelere de tesadüf edilmiştir.
Tahkikata devam olunmaktadır.
H.P. toplantıları fiyasko ile neticeleniyor
Bartın (Telefonla) — C. H. Partisinin bugün Bartın’da yapdığı a-çık hava toplantısı tam bir fiyasko ile nihayetlenmiş ve söz alan Halk partililer artık Zonguldak’ta seçimi tamamen kaybedeceklerini anlamış olduklarından çok bedbin ve neşesiz olarak dönmüşlerdir.
Sabahtanberi yer yer çalınan davul zuma ile ve kamyonlarla halkı toplamak istemelerine rağmen açık yer toplantısında ancak 200 kişi bulunuyordu.
Resmî hizmet elbisesi ile konuşan Çatalağzı gar şefi Mehmet Er-tugay bu konuşmasında şahıslara hakaret ettiği iddiasiyle mahkemeye verilmiş ve meşhut suçlar kanununa göre gece geç vakte kadar devam eden yargılanmasından sonra bazı hususların tetkiki için duru^ ma 16 Mayısa bırakılmıştır.
Bu arada çok müessif bir hâdise olmuş. Halk Partililerin bir kamyona tıka basa doldurdukları köylü vatandaşlardan biri yolda kamyondan düşerek ölmüşiir.
Hâdiseye savcılık el koymuş ve tahkikata başlamıştır.
Mudanyada C. H. P. nin hezimeti
Bursa, 2 (Telefonla) — Mudan-yanın Bademli köyüne 1945 seçimleri sırasında giden C. H. Partililer o köye ne istediklerini sormuşlar ve köylü de kendi ihtiyaçları arasında bulunan öküz istemiştir. Ö-kiizleri teslim almak için giden köylülere Halk Partisinde birer kahve ikram ettikleri için, boş dönen •
----- elleri
... köylüler bu defa 1950 seçimleri münasebetiyle tekrar köye gelen Halk Partilileri gülerek karşılamış ve yine, ne istedikleri sualine köylüler: «Geçen seçimlerde gönderdiğiniz öküzler iyi çıktı, onlardan bir miktar daha gönderiniz» demişlerdir.
Bu cevap üzerine Halk Partililer verecek hiç bir cevap bulamamışlar ve hiç bir konuşma yapmadan köyden ayrılmışlardır.
Bursa’daki mitingler
Bursa, 2 (Telefonla) — Bugün Yenişehir kazasında her iki parti propaganda toplantıları yaptılar.
Saat U de Demokrat Parti toplantısı yapıldı. Bu toplantıda iki bin kişi bulunuyordu.
Öğleden sonra yapılan C. H. Partisi toplantısına ancak 300 kişi iştirak etmiştir.
Bu toplantıda C. H. P. Bursa a-dayı Muammer Eriş propaganda nutkunun bir kısmında şunları söy. lemiştir:
«— Şeker fabrikası yaptırdır. si ze bol bol şeker yedirdik-»
Eskişehir felâketzedeleri için yapılacak evler
Eskişehir 1 (Hususî) — Eskişehir sel felâketinde evleri yıkılan vatandaşlardan 42 aile için yapılacak evlerin temeli bugün atılmıştır.
10 Mayısta daha 250 evin temeli atılacaktır. Beş ayda bin evin tamamlanacağı bildiriliyor.
İzmir Şoförler Cemiyeti Reisinin cenaze töreni
İzmir, 2 (Telefonla) — Tirede yapılan Demokrat Parti mitinginde nutuk söyledikten sonra kalp sektesinden öldüğünü bildirdiğim İzmir Şoförler Cemiyeti Başkanı Ahmet Özdoruk’un cenazesi büyük törenle kaldırılmıştır. Törene vali, milletvekili adayları, kalabalık bir halk kitlesi, yüzlerce otomobil iştirak etmiştir. Bu yüzden izmirde iki saat kadar taksi bulmak imkânı olama-
r

■Necati Mağazasından..
Sayın Müfterilerimize
İthalimiz olan dünyaca meşhur buruşmaz
İngiliz Tootal Ketenlerini
25 renk olmak üzere kısa bir zaman sonra satışa çıkaracağız. Mağazamızdaki nümuneler üzerinden sipariş veriniz.
Necati Mağazası
Anafartalar Caddesi No. 144 — Tel: 14404
(836)

Yugoslavya’ya borç verilecek
Vaşington. 2 (a.a.) — Milletlerarası banka, Fransa ile mutabık kalarak Yugoslavyaya Fransız frangı ile ikrazat yapacaktır. Bu ikrazot milletlerarası bankanın, Avrupa memleketleri arasında ticari mübadeleleri teşvik için, dolardan başka paralarla ödünç vermesini derpiş eden, ikinci safha faaliyeti çerçevesine dahildir. Fransız hükümeti ile anlaştıktan sonra Fransadan mal satın almak üzere başka memleketlere de frank hesabı ile ödünç verilecektir. Yugoslav hükümeti Fransız malları satın almak üzere Fransız frangı ile kredi açılmasını isteyen memleketlerden ilkidir. İyi haber alan kaynaklardan bildirildiğine göre, Fransız hükümeti, Yu-ı goslavyadaki Fransız mallarının korunması bahsinde Yugoslav hükümeti nezdinde bazı güçlüklere maruz kalmaktadır. Ve ancak bu mesele halledildikten sonradır ki frank ile ödünç verilmesine müsaade edilecektir.
R. PAKER
Yıldırım Elektrik Pazan, Anafartalar Kooperatif arkası, Ali Nazml
Ad- al Unda No. 3 Telefon: 15189
Bir çok müşterilerimizin arzularına uyarak yalnız Mayıs ayına mahsus olmak üzere
Avize
satışlarımız taksitle yapılmakta olduğunu arzederiz.
Buz Dolapları
ve her keseye uygun muhtelif Radyo ve Otomatik Pikap satışlarında azami kolaylıklar yapılır.

Comments (0)