1941 Mart etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
1941 Mart etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster




Başmuharriri:
al^+   pm;n   YALMAN
X Al A NEVİ — Cagaloglu, MoUa Fenari S. 32 Telefon: 241S6 —   Telgraf VATAN îst.
MART   1941
Fiyatı: 5 Kuruş
SİYASÎ  SABAH  GAZETESİ
Yıl: | — Sayı: 214
Birçok Milletlere Efendilik Yapmış Olan Türk. Daima Efendi Olarak Kalacaktır
B. Şemsettin Günaltay ikinci mühim konferansım verdiği sırada yüzlerce kimse Eminönü
Halk evini     doldurmuştu
Büyük Millet Meclisi Reis vekili Şemsettin Günaltay ikinci kon feransını 'bugün saat 17,30 da Eminönü Halkevi konferans salonunda verdi. Büyük bir kalabalığın alâka ve heyecanla dinlediği bu konferansta Vali Lûtfc Kırdar, örfi İdare Komutanı AH Rıza Artunkai, Parti Müfettişi Reşat Mimaroğlu ve daha bir çok zevat hazır bulurvuyord'u. Şemsettin Günaltay sık sık alkışta, kesilen konferansında ezcümle dedi ki:
«— Türkiye Cumhuriyeti dahilî siyasetini muvaffakiyetle tatbik ederken haricî siyasetinde de «dünyada sulh, yurtta sulh» prensipinû gütmüş ve bu maksatla evvelâ Sovyet Rusya ile bir anlaşma akdetmişti. Bunu bir çok dostluk ve ademitecavüz paktları takip etmiştir. Hiç bir kimsenin
toprağında gözü ol miyarı Türki-(Devamı: Sa. 5, SU. % de) +
Kral Petro Yugoslavya
İdaresini Eline Aldı
Svetkoviç ve Arkadaşları Tevkif Edildi
Yeni Kabine
İstiklâle Âşık Kimselerden Teşek
kül Etmektedir
Yugoslavya da
Esaret
e
Karşı isyan
Bir defa daha belli oldu ki Balkanlar tekin değillerdir, her el uzatan çarpılır.
Yugoslavya Krallığı Sabık Krallık Naibi
Kara Jorj Oğullarından Prens Pol'a Açık Mekfup
Mahalli İkameti Meçhul —
O-
Yazan: Nizamett n Nazif
Yazan: Ahmet Emin YALMAN
Ankara, 27 (Başmuharririmizden)    —    Yugoslav
milletinin mihver esaretini reddettiğini ve tam bir istiklâl sevgi-sile galeyana çeldiğini gösteren mühim haberler, Anlkarada sabah, saat 10 dan itibaren kulaktan kulağa duyulmağa başlandı. Bu haberler umumî bir inşirah ve memnuniyet uyandırmakla beraber sürpriz tesiri yapmadı. Yugoslav milletini tanıyan herkes suna kanıdi kî: Bu millet, esaret halkasına boynunu uzatmaz ve bir kısmı devlet adamlannm ınih. vere karşı gösterdiği zâfı kaıt'iy-yen affetmez.
Babası Kral Aleksandr'ın cesur ve şerefli siyasetine devam eflmek üzere Kral Piyer'in tahta çıkması ve yeni bir millî hükümetle elele vererek Yugoslav mukad'dera t ıryı (hâkim olması Viyanadaki menhus imzanın hükmünü 24 saat içinde hiçe indirmiş ve Yugoslavvanın şeref ve itibarını kurtarmıştır.
Yeni hükümetin hedefleri hakkında bu satırları yazdığım dakikaya kadar malûmat olmamakla beraber kabinenin teşekkül tarzı ve diğer hâdiseler tutulan istikameti göstermeğe kâfidir.
Yeni hükûjmet bir millî birlik hükümetidir. Yugoslavyada Sırp, Hırvat, Sloven ve Boşnak olarak ndkadar fırka ve unsur varsa hepsini temsil ediyor. Bunun yegâne istisnası eski Başvekil Svetko-viç'in (Yugoslav Radikal Birliği) adını taş>yan fırkasrd'ır ki zaten mühim bir fırka sayıl'maz. Yeni Başvekil istiklâl ve mukavemet ruhunun kaynağı olan Yugoslav ordusunun şerefli bir mümessilidir. Eski kabinenin kararını protesto makamında istifalarını veren iki nazırın Dahiliye ve Ziraat nazırları sıfatile kabineye girmeği kabul etmeleri yeni hükümetin ne gibi bir yol tutacağına en açık bir alâmettir. Yine Svetkoviç kabinesinin siyasetine karşı protesto makamında istifasını veren Yugoslavyanın Moskova sefiri B. Gambrieviç'in de yeni kabineye girmesi de diğer bir şüphe kafeul etlmez alâmet sayılabilir,.
Ancak bir günlük bir fasıladan (Devamı: Sa. 5, Sü. 1 de) —
Kral Jorj hanedanının banisi
C1 ehâmetmeab;
* Bir büryük ümidi, Balkanlılar (birliği ümidini tereddütlerinizle can çekişen bir yatalak haline sokup iniltilerini (brâe acı acı dinlettikten ve son nefeslerini birer birer saydtrdtk-tan sonra Belgradı tarihe bir çok JbüViik cinayetin sahnesi olarak göstermek dirayetsizliğine ugradigmc şu dakikalarda elime aldığım kalemden bir isyan sadır olursa, tmmın, en az, Bclgrattaki Alman orta elçisi Herren'e gösterilmiş olan uysallık ve müsamaha ile karşılanacağına eminim. Zira bilirim ve bilirsiniz ki acı konuşmak, yabancıdan  çok,
hakikî dostun imtiyazıdır.
(Devamı Sa. S. SU. 4 de)  *
Müteveffa Kral Aleksandr
Babamdan mevrus memleketin idaresini eline almak mecburiyetinde kalan Sa Majeste Yugoslav Kralı İkinci Petro
Keren de Harar da
Düştü
İtalya Elinde Yalnız
Adisababa Kalmış Bulunuyor
Kahire, 27 (A.A.) — Kercn'ln düşmüş olduğu bu akşam resmen bildirilmiştir.
?
Kahire, 27 (A.A.) — Habeşistan'ın Adlsababa'dan sonra İkinci mühim şehri olan Harabın zaptedUdl&l bu akşam resmen bildirilmiştir.
Suriys İle Bir Davamız Yoktur
Avrupada da Hiçbir Eme Beslemiyoruz
Ankara, 27 (Telefonla) — Bıvgun Ankara da çıkan «Ulus» .refikimizde «Türkiye ve komşularım başlığı altında bir başmakale yazmış olan FaUh Rrfkı A-tay Türkiye ile komşularının do9t_ luk ve itimat havasını sarsmak maksadile eskidenben bir takım ecnebi propagandalarının faaliyete geçtiğini işaret etmekte, son zamanlarda bu faaliyetlerin Su-riyeyc teksif edilerek Suriye halikının Türkiyeye olan itimadını sarsmak arz_usunda bulunulduğunu anlatmakta, haıbuki MLsakı Lmilli Türkiyesinin Suriye ile bir .davası olmadığı gibi Avrupa kıtasında da bir emel beslemediğini kat'iyet'le ifade etmektedir.  -
Muharrir fırsat düştükçe Milli Şefimizin Türk milletinin iki yüksek vasfı, dostluklarına vefakârlık ve taahhütlerine sad'akat olduğunu tdbarüz ettirdiğini hatırlatarak şöyle demektedir:
Maalesef huzur ve istikrarı üze. (Devamı: 8a. 5, Sü. 5 to) —
Tam yüz yirmi yıl sonra yiğit dostumuz ve tam müttefikimiz Elen milleti ikinci istiklâl savaşını yapmaktadır. Her bakımdan iliklerine
kadar hak ettiği büyük zafere çabuk ulaşmasını candan dilerim.
Ben Çaldırandan Viyana-ya, Buğdandan Adene kadar her alanda, her Balkanda at oynatmış, pala sallamış asil bir milletin çocuğuyum. Bütün ömrüm   boyunca sürüp
geçtiğim savaşlarda saçlarımı ağarttım. Onun için istiklâl savaşının ne demek olduğunu iyi bilirim. Ve onun i-çin yenilmez, asil Elen milletine yakın ve dört başı mamur zaferler diliyorum.
İkinci İstiklâl
Savaşı
Yazan: AKA GÜNDÜZ
Hürriyet ve istiklâllerini, bir peynirli sandüviçten daha ehemmiyetsiz    imiş gibi
başkalarının ağızlarına verenler bu yoldaki savaşın mânasını anlıyaınazlar.
Efendi   önünde   diz çök-mektense, efendi olarak ölmek sırrını bilenlere ne mutlu!    1
Ne mutlu Elenler! Size ne mutlu!
Eğer bir takım politika engelleri olmasaydı, şu ak başıma çok yaşıma bakmı-yarak döğüş saflarınızın a-rasında bir piyade neferi ol-mıya can atardım. Bununla beraber yine beni bir manevî gönüllü sayarsanız o zaman
bana da ne mutlu!
Harp bir mutlak fazilettir;
eğer vatan, hürriyet ve istiklâl uğruna olursa... Siz bu mutlak faziletin ak tolgalı, artın tuğlu bir timsalisiniz. Hain Mars'ı öldürdünüz, yerine mutlak fazileti yarattınız.
İki yüz kırkıncı istiklâl yıl-dönümünüzü de torunlarım torunlarınıza kutlasınlar.
Bugün Dünya Vaziyeti
Ajans ve Radyo Gazetesine Göre Günün  En
Mühim  Hâdiseleri
rugosluvyadu Kral Petro II tahta geçti.
^-   Kral, yeni kuMııcıılrı tenkilini NlmoYlc'e havale etti.
^   Yeni kahine müfrit milliyetperverlerden mütevekkildir.
^   Kskl başvekil ve eski kahine azası tevkif edildi.
^   Prens Pol hir rivayete göre kaçtı, hlr rivayete göre öldürüldü. B. Çörell bir nutukla, Yugoslavyanın asd yoluna girdiğini söyledi.
<jL   Keren \e llarnır İngilizlerin eline geril.
Ankara, 27 (Telefonla) — Yeni Yugoslavya Kralının tahta cülusu münasebetile buradaki Yugoslav sefaretinde yeni Kralın resmi merasim salonuna çiçeklerle süslenerek talik olunmuştur.
ATLASLARIN ALTINDA:
İngiliz tayyareleri — Vız, vız, vız, vız, vız, vız, vızzz......
Alman   tahtelbahiri — Sivrisineklerden burnumu dışarı çıkarmağa mikan yok!
Londra, 27 (A.A.) — Dün akşam, birdenbire susmuş olaa Yugoslav radyoları, bu sabah mutat emisyonıarı yapmamışlar. Fakat, saat I U a doğru aşağıdaki neşriy atta bu 1 unmuş 1 ard ır:
Evvelâ askerî bir bando, «Hay di zafer bayrakları, ileri!..» marşını ve bunu müteakip «Yugoslav marşı» nı çalmıştır.
Bunlar bittikten sonra Spiker;
— Şiknkii, Kral Piyer'in beyannamesini okuyorum...
Diyerek aşağıdaki beyannameyi jhtızazlı, rakat kuvvetli bir ses. le okumuştur:
«— Sırplar, Hırvatlar, Slovenler, milletimiz için pek nazik olan şu anda iktidarı elime bizzat almaya karar verdim. Bu kararın isabetini takdir eden naibler kendiliklerinden derhal istifa etmiştir. Sadık ordu ve donanma emrime amade olduğunu hemen bildirmiş, ve emirlerimi tatbika başlamıştır. Bütün Sırpları, Hırvatları ve Slovenleri tahtım etrafında birleşmeye davet ederim. Bu vahim zamanlarda dahili nizamı ve haricî sulhu muhafaza etmek için en emin vasıta budur. General Duşan Simoviç'i yeni kabineyi teşkile memur ettim; A İlaha Yugoslavyanm istikbaline güvenerek bütün vatandaşları ve mem leketim idare âmirlerini Kralın ve vatanına karşı olan vazifelerini ifaya davet ederim.»
Bu beyanname, ayni zamanda Belgrat, Zagrep, Zubiana ve Üs-küp radyolarında da okunmuştur.
Londra, 2 7 (A.A.) —Yugoslav radyolarına nazaran Svetkoviç kabinesi istifa etmiştir. Kral, yeni kabineyi tenkile hava kuvvetleri ulmumî kumandam General Du<ın Simoviç'i memur etmiştir. Svet'kovtç ve arkadaşlarının tevkif edildiği rivayetleri var. dır. Prens Pol'ün nerede olduğu belli değildir.
*
Belgrat. 27 (A.A.) — Yeni milh' birlik hükümeti, muazzam vatanperverane nüm ay Lüferle kar-sdanmKştır. Nümayişler sabahtan-beri durmaksızın devam etmektedir.    ; m
Payitaht, emsali görülmemiş bir heyecan içindedir. Şimdiye kadaT 'böyle bir sevinç görülmemiştir. Yugoslavyanın başlıca merkezlerinde olduğu gibi en hücra köşelerinde de sevinç ta-mamile umumîdir. Ahali, vatan-
p erver 1 ik    heyecan mm    k u wet li (Devamı 8a. 5, Sü 6 d»)
Yugoslavyanın yem Başvekili GI.    Duşan Simoviç
Yugoslavyada Hükümet Darbesi
Prens Pol'un Öldürüldüğü Söyleniyor
B. Çörçil • Diyor ki:
Yugoslavya
Nihayet Yolunu Bulmuştur
Belgrat Şehri Bayram Yeri Halindedir
Bütün Yugoslavyaya Kral ASeksandr'ın Ruhu Hâkimdir
cYugoslavya başvekili ve hariciye nazmnın, Viyanada üçlü paktı imzaladıktan sonra Belgrada döndükleri akşamı, belki bu memleketin değil, bütün Avrupanın mukadderatı üzerinde müessir olacak bir hükümet darbesi yapılmıştır.
«Bu sırada Alman radyoları şunu ilân ediyorlardı:
<vYugoslavya! Yeni Avrupanın bu ailesi içine hoş geldiniz!.
«Hatırlardadır ki başvekili Viya-naya götürecek trene makinist bulunamamıştı. Viyanadan harekette ise trenin, hangi istasyondan, hangi saatte hareket edeceği gizli tutuldu. Tren, Belgrada dört saat teahhürle gelebildi.
«Gece saat 2 de genç kral, hükümeti ele aldı. İnkılâp, hiç kan dökülmeden ve askerler tarafından yapılmış ve pek iyi tertip ve idare edilmiştir.
«İnkılâbı, ilk evvel Belgrad radyosu vermiş ve kralın beyannamesini okumuştur.
^Bildiğiniz gibi «İkinci Petro», müteveffa kral Aleksandr'm oğludur. Babası Aleksandr Marsilyada öldürüldüğü zaman tahta çıktı. Hükümet, 18 yaşına kadar, yani gelecek eylüle kadar bir saltanat naibi tarafından İdare edilecekti.
«Saltanat naibi Prens Pol'un, ka-(Devamı: Sa, 5, Sü. S te) JL
GÜNÜN SESİ
Üçler Sofrasında
Yazan: REŞAT NURİ
Dündenhori Bcrlinde mektepler, daireler, fabrikalar urmiisi donanmış sokaklara salıverilmiş Bay Mutsuoka şerefine hazırlanan ziyafet vo senlikler serisi bütün şasaa-slle başlamıştır.
Üç müttefikin sofrasında yen-nıasi kararlaman nimetlerin en ehemmiyetlisi dünyanın bası olsa gerektir.
Yolların uzunluğuna göre dostların her zaman baş boşa konuşup dertlenmeleri    mimiktin    değildir.
Onun İçin mülakat ehemmiyetlidir. Üç müttefik bu sofra başında Mihverin bir çok > ıllık Icraatııun bir revizyonunu yapacaklar ve meydana gelen manzaraya göre ileriye ait projelerini ayar edeceklerdir.
.Şu halde   manzarayı   misafirin çekik gözlerinde   mümkün olduğu kadar   parıldatmak,   yol yorgunu sinirlerinde  hamleler   uyandırmak, çok ehemmiyetlidir. Onun İçin Bay Göbels'ln   bu tesiri temin   edecek, sahne hazırlıkla* mimi hiç birini ihmal etmiş olmasına ihtimal verilemez. Yalnız   dekorun azametini bozan bir şey vur ki Bay Göbels onu misafirin gözünden saklamaki İçin bilmem ne yapacaktır:   Mlh-*
(Lütfen sayfayı çevriniz)
6
74

VAT APT
28 - 3 . 941
^   Casuslar Casusu  J
Trebiç Linkoln'un
9
Toplıyan ve nakleden
keşiş aya£a* kalkarak:
— Üstadım, işte işaret, dedi. Kaıhip Chao Kung gazeteyi bı
rakü vc karkarak:
— Aiâ Tek, dedi, haydi gide-
Hm.
Rahip Chao Kun« üzerine kalın biyaıh bİT manto örttü. Keşiş önde, o aıkada koridorlarda yürümiyc başıadıilar. ikinci ve bir üçüncü kapıdan "atiler. Tekrar bir koridora çıktılar. Bu koridoru da geçerek bahçeye vardılar. Bahçe heyKe.'.erlc dolu bir müzeye ben-z.yoıau Bahçenin ortasında bir havuz vardı. Havuzun etrafında bederlerîc süslenmiş sütunlar yük se.iyordu. Bu sütunlar arasında Buda ağacının yaprakları şeklindeki küçük çatılardan yapılmış bir tak carlanıyor ufak bir rüzgâr do. kunJukça ses çıkarıyordu, iki arkadaş havuzu dolaşarak mabedin büyük kapısına vardılar. Burada iki nöbetçi duruyordu. Rahip Chao Kıuvg'u görünce ikbi de yerlere kapandılar.
Maoetıten çıkınca, rahip ve kılavuzu, bu saaite tenha olan Me-nan suyu şahsine vardılar ve oradan br kavrga birterek ve nehri temked«rek bir karmla saptılar. Bu kanalda ilerlemek güçtü, ötesinde berisinde kazıklar üzerinde duran evier vaıtdu
fiiraz gittikten sonra sahile ya-aaşarak kayıktan indiler vc tekrar süraök yürümiye başladılar. On beş dakaka sonra Vat - Poh mabedine vardrlar ve cenup ka-rssmdfta içeri girdiler. İçerisini pek tyi badikleri için, rahiplerin ve müritlerin dolaştığı koridorlara sapmadan yürüdülier ve gizi* bir yobdan büyük Buda heykelinin bulunduğu yere girdiler. Burada Buda heykeli 49 metre u-zuniugundı idi. Ayaklan sedefle iv.enunjti. Göz berinde yeşil akik taşlan vardı. Nirvana vaziyetinde duruyordu.
HtyKK m önünde bir kerevet yapılmıştı. Üzeri san ipekten b*r kumagNk örtülmüştü. Chao Kung, hevkelin önünde biraz sükûtla dur duiktan sonra kerevetin arkasına ir** t i ve uzun bir Buda duası başladı. Bu dua, ahengi ve makamı muhfteKf bir matem havasma, bir cenaze marsına benziyordu.
Baş rahibin bir işareti üzerine, nerede olduğu görübnıyem bir çan çaMı ve dua birdenbire kesil, di. Son seWıe*r, mabedin içinde yavaş yavaş söndü. Buda sâlikleri topar 1 and û ar, küç ü'k kilimle r in üzerine sıralanarak oturdular.
Rahip Chao Kung, kuvvetli sesile ve gözlerinin nafiz bakış-larile kendisine bağladığı bu mutaassıp insanlara, yorulmadan tam bir saat vaaz verdi Bazan şahit gösteriyorfrrvuş gibi şahadet parmağını rahiplere doğru uzatıyor, sonra Buda gîbi kol'lannı göğ «üne çapraalıyarak vaaza devam ediyordu.
Neden bahsediyordu? Pek karışık gördüğü Asya kıtasından... Onu en çok meşgul eden Siyam değiüdd. Mühim on dokuz vilâye-tile. açık sehirlerile, ecnebi düşmanlığında asırlarca sağır kalmış büyük Cin onu fazla düşündürüyordu. 250 bin Avnroalmın elinde kalan 300 milyon nüfuslu Hin. distan hatırından çıkmıyordu. -
Cenup ve orta Asya yabancıların elinde idi. Burada '00 muhtelif dilden meydan? ~elmiş 222 lehçe vardı. Bütün bu milyonlarca insanları, memur, tüccar, asker ve do*]is sınıflarına mensup 250 bin İngiliz idare ediyordu.
Rahip Chao Kung, Büyük harp ten sonra lnoriîiz siyasetinin libe-ra 1 iz-me doğru m e yl etm es ind c n memnun görünüyor, bu Asya kı-
verln İkinci büyük azasının yürekler aciHi vaziyeti ve çehresi—
Almanya İle beraber dünyayı fethe çıkan İtalya attığı ilk kaz ayağı adımından itibaren nereye çarptıyse bocalamıştır. Llbyanrn ha 11 malûm. Negüs başında şemsiyesi, dudağında tcbessümile Habeşistan-da askerlerine geçit resmi yaptırıyor. Kara gömlekli lejyonları Al-manyadan yardım gellnclye kadar bir kazaya uğramamak İçin Elba-ban önünde çukur kazmakla nn --ili. Deniz vo hava kuvvetlerinin munzara*ı pek iyi değildir ve bütün bunları temsil eden insanın - »omun gibi şişmiş yüreğile -misafirin karşınında gülmesi, konulmanı, teminat vermesi lâzımdır. Matauoka zeki bir adamsa, Gö-
Hayat ve Maceraları
İHSAN BORAN
tasında ingiliz siyasi iflâsının baş. langıcıdır. Hindistan dominyon idaresinden hoşnut değndır. CJan dinin sivil itaatsizlik ve boykot tedbirleri tesirsiz kalmamıştır. Fakat İnglız altınlarından mahrum edecek bir siyasete asla taraftar değildirler. Hintlilerle Müslümanlar arasındaki dinî rekabet şiddetini kaybetmemiştir.
I?te rahip Chao Kung, bir saat Ar'a kıtasının bu karışık âleminden bahsetti. Sonra siyasî vaazını aşağıdaki sözlerle tamamladı:
— Hindistanı, Cini, bütün Asya kıtasını yalnız Buda kurtarabilir vc biliyoruz ki, Gotama yal-mz Allahm kelâmını nakleder. Ben size ne öğretiyorum? Ellerim havat ekmeğini dağıtırken ruhum, hafif bir dlıman gibi Nir-vanaya doğru yükseliyor. Gotama artık çocuklarmın cöktiği sefaletlerin nnan zar asından müteessir olmuştur. Nirvana'nın hükümranlığı artık yaklaşıyor. Ben Chao
Kung, size haber veriyorum: Yakında insanlığın tarihinde yeni bir devir bağlıyacaktır. 500 milyon dost ve sadık insanın, bir tek £a-ye uğrunda topluca harekete geç mesi zamanı gelmiştir. Bu bir tek gaye sudur: İngilizlerin Asya kı-tasmdan denize atılması.
İşte Chao Kung size bunu söylüyor. Evlâtlarım, ona inanalım. O hakikattir, şarkı hayata kavuşturmak için ona yajrdım ediniz.
Bütün bu sözler, rahipleri ve müritleri heyecan içinde bıraktı. Fakat Buda mabedind'e bulunduklarını unuibmadılar ve sükût ettiler. Vaazdan sonra, uzun b'.r dinî merasim başladı.
Güneş Bangok şehrine hâkim olan citm 4a,ğın arkasmda batalı çok olmuştu. Şarkın uzun sur. alaca karanlığı hâlâ devaım ediyordu. Menaını nehrinin- bulanık suları pa nidam iv a başlamıştı. Rahip Ghao Kung, ve kılavuzu geldikleri yollardan tekrar gev döndüler.
İşte rahip Chao Kung, veya Macar Yahudliai Trefbiç, buda ma bedınde İngiliz düşmanlığından böyle bahsediyor ve 500 milyon insanı harekete getirmiye, İngilizleri dövmiye hazırlanıyordu.
Ertesi sa'bah baş rahip ve kılavuzu Prai'yc giden trene bindi. Prai İngiliz Malezyasmda ve Pe-nang'ın karşrsmdadır. Fakat o sa. ba'h trenle "bir çok rahipler de hareket etti, hep«i de üzel-.rme si>ah birer manto giymişlerdi,
Bang6k rahiplerinin tren yolculuğu 36 saat sürdü. Yorgunluklarını gidermek üzere Ceorge Aovn'ıdıaki mabette bir gere dinlendiler. Şafakla beraber, (basta baş rahip olmak üzere hepsi Ag-ra isimli 'bir gemiye bindiler. Gemi Saygon, Turan, hanyan ve Makao'ya uğradıktan sonra Kan-ton'da demirleyecekti.
(Arkası var)
Belediyede:
TAKVıM
28 MART 941
CUMA
AY: S - GÜN : 87 - Kasım : 141
RUMÎ: 1357 — MART: 15
111< Kİ: 1360 — SEFER: 29
VAKİT ZAVAU   E ZA2ıi
GÜNEŞ: 6,50 11,21
ÖĞLE: 13,19 5,50
İKİNDİ: 16,51 9,21
AKŞAM; 19,30 12,00
YATSI: 20,02 1,32
İMSAK: 5,08 9,39
bels'ln bütUn mizansenine rağmen bu çehreyi görecek, birledik İngiltere ve Amerlkaya karşı kimlerle ve bahusus kiminle yola çıktığını anlıyacaktır. O vakit bayram ve ziyafetler berisinin sonuna doğru sokaklar tenhalaşacak, muz İkaların sesi, avizelerin ışığı hafifleşc-cek ve sofra âlemi «taraflar arasında tam bir görüş mutabakatı» İfade eden bir beyanname İle sona erecektir.
Maamaflh diktatörlerle oyun olmaz. Milletleri onlara Tanrı sayı İle teslim etmemiştir. Gecenin birinde bir mide fesadından ileri gelme bir rüya da dünyanın butun mantıklarına rağmen onları her hangi bir maceraya atmrya kâfidir.
REŞAT NURİ
BozukAsansörler
Belediye Geniş
Kontrol Yapıyor
İstanbul belediyesi makine .şubesi müdürlüğü şehirdeki bilûmum asansörlerin esaslı bir surette kontrolünü devam etmektedir. Yupılan kontroller netleesindo şehirdeki asansörlerin yüzde altmışının bozuk olduğu görülmüştür. Bu arada bazı ruhsatsız asansörlere de tesadüf edilmiştir.
Belediye makine şubesi müdürlüğü bozuk ve puhsatsız asansörleri mü-hürlemts ve çalınmaktan menetmiş-tir.
Az tehlikeli olan asansörler için de bir tamir müddeti bırakılmıştır. Ve bu müddet zarfında tamir edil-miycnlerln do mühürlenecekleri bildirilmiş, bu hususta kaymakamlıklara da tamim gönderilmiştir.
Ayrıca bir de asansör talimatnamesi hazırlanmaktadır. Bu ikmal edilerek tatbikına geçildikten sonra kontrollar daha sıkı olacaktır.
Vilâyette    Dünkü Toplantı
Kazalar kaymakamlarilo vilayet jandarma kumandanı ve alâkadar daire müdürleri dün vali muavini Ahmet Kınık'ın başkanlığı altında toplanarak pasif korunma işleri üzerinde konuşmuşlardır.
Bu toplantıda bundan sonra kazalarda yapılacak mahaljî tecrübeler tertibatını gözdon geçirmişlerdir.
Tramvayda Aylık Karne
Tramvay, Tünel, Elektrik idareleri umum müdürlüğü tramvaylarda aylık karneler ihdasına karar vermiştir. Bunun için yeni fiyatlar da tesbit edilmiştir. Tesbit edilen fiyatlara göre siviller için birinci mevki 672, ikinci mevki 525, talebeler için de birinci 480. ikinci 210 kuruştur.
Karneler fotoğraflı olacak ve nisandan itibaren bunun tatbikına başlanacaktır.
Sinemalara Sigara Dumanı Girmiyecek
Bazı sinemalarda sigara salonlarının kapısının açık bulundurulması dolayısile, sigara dumanı halkı iz'ac edecek bir vaziyet almaktadrr. İstanbul belediyesi sigara salonlarının kapılarının kapatılması için alâkadarlara kati emirler vermiştir. Ayni zamanda sinemalarda pis havayı değiştirmek için otomatik havalandırma tertibatı bulunması mecburi tutulacaktır.
Mecîdiyeköyü    Stadyomu
Mecidiyeköyünde yapılması düşünülen stad için çalu?malar devam etmektedir. Likör fabrikası yarımdaki bu stada ait arsayı İstanbul belediyesi Beden Terbiyesi Genel Direktörlüğü İstanbul bölgesine parasız olarak vermeyi karar altına almıştır.
İstanbul bölgesi sahalar tahsisatından derhal bu stadın tesviyesine ve inşasına bağlıyacaktır.
Eğlence Yerlerinin   Tarifeleri
Mevsim dolayısile açılacak sayfiye yerlerindeki kahve, gazino ve birahanelerin yeni fiyat tarifeleri önümüzdeki haftadan itibaren belediye iktisat müdürlüğünce tanzimine başlanacaktır. Bu sene tarifelerin geçen yıldan daha farklı olacağı anlaşılmaktadır.
Fecî Bir Cinayet
Metresinin Başkasına Gülüşünü Hoş Görmiyen Kıskanç Aşık
Sevgilisini Bıçakla Delik Deşik Etti
Evvelki gece Cibai'ide çok feci bir cinayet olmuş ve tütün fabrikasında çalışan Hasan isminde bir iççi sevgilisini bıçağı ile delik deşik etmiştir.
Masan bir müddettenberi fabrikada çalışan 26 yaşlarında Azi-me isminde dul bir kadınla metres hayatı yaşamaktadır. Hasan kıskanç bir adam olduğundan evvelki gün Azimenin bir işçi ar-\ iii lif III» gülmesine tahammül edemeyip bundan  şüphe    etmiş
vc hırslanarak bıçağını çekmiştir.
Hasan bıçakla evvelâ Azime-
nin burnunu, sonra sağ kulağını vc ensesini keserek bundan sonra kamasını metresinin vücudüne batırıp çıkarmağa başlamıştır.
Gürültüyü duyanlar derhal hâdise ımabaHine gelmişlerse de Hasan onları elindeki kama ile tehdit ederek yaklaştırmamış, ve kapıdan çıkarak kaybolmuştur.
¦ Ağır yaralı Azime hastaneye kaldırılarak derhal tedavisine başlanTTUştır. Suçlu Hasan henüz
ele geçirilememiştir.
Zalbıta tahkikata cTevaımı etmektedir.
Muallim Muavinliği İmtihanı
İmtihanlar Dün BittiNetice Bugün ilân Edilecek
Maarif Vekâleti tarafından açılan orta mektep muallim muavinliği imtihanı dun neticelenmiştir.
Ayın 24 ünde başlryan imtihana fizik, riyaziye, tabiiye, fransına, almanca vo ingilizce öğretmeni olmak iatiyen 150 kadar genç girmiştir.
İlk imtihanlar tahrirî olarak yapılmıştır. Bu imtihanda kazananlar ertesi günü pedagoji imtihanına girmişler ve bu imtihanda da muvaffak
olanlar dün son olarak şifahi imtihana çekilmişlerdir.
İmtihana   gerenlerden yüzde 70 I-
nin kazandığı tahmin olunmaktadır.
Neticeler bugün saat 3 de Şehza-dcbaşında YUksek öğretmen okulunda    Uân    edilecektir.    Kazanan
gençler Maarif Vekâletince, şehrimiz mekteplerinde ve Anadoluda münhal bulunan muallimliklere tayin edileceklerdir.
Mün:k: at Vekilinin Tetkikleri
Münakalât Vekili Cevdet Kerim Inccdayı dün de Demiryolları ve Liman reisliğinde tetkiklerine devam etmiştir. Incedayı kendisini ziyaret eden bir muharririmize tetücikleri hakkıirda kısaca demiştir ki:
«— Tetkiklerime daha bir İki g'in devam edeceğim. Bugün ve yarının işlerini Vekâletimize taallûk eden hususlarda daha müsmir ve inkişaflı bir şekilde neticeler vermesini temin tnaksadile meşgul olmaktayım. Vekâlete bağlı bütün müesseseleri ayrı ayrı t^tlkük etmekteyim.»
Varamlüer İçin Yeni Tchsisat
Şehrimizdeki hususu sanatoryom-larda tedavi edilecek hastalar için İstanbul belediyesi yeniden 2500"lira tahsisat koymuştur. Bu ilâve tahsisatla sanatoryumlarda muhtaç kimseler tedavi altına alınacaktır.
Hamurişi   Yapanlara Un
Verilecek
Humur işleri yapan esnafa verilecek un hakkında dün murakabe komisyonu yeni bir karar vermiştir. Toprak ofisi değirmenlerden yainız bir toptancı tüccara un verecek ve bu toptancı tüccar âzami yüzde altı kârla hamur işi yapan börekçi, çörekçi, tatlıcı gibi esnafa ortada mutavassıt olmadan un verecektir.
VJiÜküd rH v I sinde Tedkiklerda Bulundu
Vali ve Belediye Reisi Dr. Lûtfi Kırdar dün sabah Üsküdar ve Kadıköy kazaJarmda yol ve inşaat faali-yetlerile, bazı devairdeki çalışmaları teftiş etmiştir.
Üsküdar - Kadıköy Halk Tramvaylarının Meclisi İdare Toplantısı
Üsküdar - Kadıköy Halk tramvaylarının senelik meclisi idare toplantısı dün yapılmıştır.
Toplantıda idarenin bir senelik faaliyeti gözden geçirilmiş ve raporlar okunmuştur.
Müdür B. Feridun Manyas idarenin çalışma tarzı üzerinde alâkadarların sordukları suallere cevap vermiş ve kongre bu senekl faaliyetten memnun olarak dağılmıştır.
Piyasa Haberleri;
Fiyat MüraHaba
10 Muhtekiri Adliyeye Verdi
Fiyat mürakabo komisyonu dün mutad toplantısını yapmıştır. Komisyon ihtikâr yapan on tüccar ve esnafın Adliyeye verilmesini kararlaştırmıştır. Evrakı bugün Müddeiumumiliğe verilecek olanlar şunlardır: Mahmutpaşada 91 numaralı Horozlu Isak Levi, metresi kırk beş kuruşa satüması lâzımgelen pijama-lık kumaşı 85 kuruşa sattığından. Çorapçı harunda beş numarada Havim Toraya dantelâ yumağını fahiş fiyatla verdiğinden, Eminönünde 12 numarada yağcı Luka 180 kuruşa satması icap eden kaymağı 260 kuruşa sattığından, Kapalı çarşıda Kazazlar sokağında 65 numarada ipekçi Ohanes, floşları fahiş olarak sattığından, Eeyazıtta Kavalcılarda Revani Çelebi sokak 16 numarada Taha Bormacı fahiş fiyatla hurda demir, Arpacılarda 11 numarada Mehmet Tan nohutla mahlut kahveyi 190 kuruşa ve Ordu caddesinde 13 numarada fotoğrafçı Nikola oğlu Taşo fillmlerl pahalıya sattıklarından, Tünel caddesinde 82 numarada yedek ziraat aletleri satan Mcmduh Ozantba elli kuruşluk uç demirini 90 kuruşa satarak 50 kuruşluk fatura verdiğinden, Taşçılarda Yağ" iskelesinde Yorgî Yuvanopulos sabunlarını pahalıya sattığından zabıt varakaları tutulmuştur. Krzıltoprakta istasyon caddesinde   bakkal Tevfik
og:lu   Mustafa karışık   kahveyi 190
kuruşa sattığından   hakkında zabıt
yapılmıştır.
GONDEN
G İÜ N l'E
BîletçOere Kurs
Tramvay idaresi aktarma biletleri ile aylık karneler tatbikatı üzerinde biletçilere mahsus bir kurs açılmış vo bütün bilctçller bu kurstan geçirilmişlerdir.
o-
Etıbba Odası Kütüphanen
Genişletiliyor
Etibba odası   kütüphanesi büyük
bir rağbet görmektedir. Yapılan istatistiğe göre dört yılda 58898 kişinin kitap okuduğu tasbit edilmiştir.
Kütüphanenin daha ziyade genişletilmesine karar verilmiştin
Yazı Makinesi
Karaköyde Billur sokakta üç numarada yazı makineleri satan Salaha ve mahdumları mağazasından fiyat murakabe komisyonu için mubayaasına lüzum görülen 180 liralık bir yazı makinesini m ağ; aza sahibinin 350 liraya satmak istemesi üzerine zabıt tutularak evrakı komisyon kararile Müddeiumumiliğe verilmiştir.
Koyunların Kırkımı Başladı
Havaların rsmmrya başlaması ü-zerine cenubu şarki ve Ege mıntaka-lannda koyunların birinci krrkrmı başlamıştır. Bu suretle Mardin mm-takasmda ve Eğenin cenup kısmında ük yapag mahsulü alınmış oluyor. Sümer Bankın eksperleri yapag satrn almak için Konya ve Afyon m m tak alarm a gitmişlerdir.  ^
Bağcılara Göztaşı Verilecek
Bağ; ve diğer ziraate ait nebatat ve mahsulâta arız olan hastalıklara karşı kullanılmak üzere lüzumlu olan göztaşmm (İzmirde Üzüm, incir tarım satış kooperatifleri) birliğince beher kilosu 20 kuruştan dogTudan doğruya müstahsile verilecektir.
Meğer İsteyecekleri Kân
Bilmiyorlarmış
Bazı bakkal ve esnaf, fiyat murakabe komisyonunun eşya ve maddeler üzerinde tesbit ettiği fiyatlarla kâr ve kazanç nisbetlerini bilemediklerini ileri sürmüşlerdir. Fiyat murakabe komisyonu bu kâr ve fi-yatlarmm listelerini tek bir liste halinde bastırılarak esnafa tevziine karar vermiştir.
Kaynayan Millet
izimkiler, Kadıköyde bk-akrabaya     geceyatısına
gittiler. Bu yüzden ben Beyoğ-lundaki apartımanda bekâr kaldım.
Öğleye doğru karnım acıktı. Çıkıp bir lokantaya gitmeğe üşendim de, aklımca, karnımı doyuracak kadar bir yemek pişirmek sevdasına düştüm.
Elimden bu işler gelmez vc, yemek pişirmesini hiç bilmemi ama, «ne olacak, suyu tencere-, nin içine, tencereyi de havagazı ocağının üstüne koyarım. Su kaynayınca içine fasulyayı atarım, biraz da yağ katarım, elbet, te pişer ve pek lezzetli ve ustaca bir yemek olmasa bile karnımı doyuracak kadar bir fasulya olur» dedim.
Havagazını yaktım, su dolu tencereyi üstüne yerleştirdim, suyu ısınma' a bırakarak radyonun başına geçtim ve ajans haberlerini dinlemeğe başladım. Kendimi Yugoslavyadaki hükû. met darbesi haberinin tesirine öyle kaptırmış ve dalmışım ki aradan bir hayli zaman geçmiş. Birdenbire m ut fûttan gelen bîr çangırtı ile kendime geldim ve sesin geldi^ yere koştum. Bir de ne göreyim, tenceredeki su öyle kaynamış ki buharın şiddeti tencerenin sımsıkı kapağını fırlatmış  sular etrafa taşmış.-
?
En küçük yaşta iken mektepte bize bunu öğretmişlerdi. Kaynayan suyun buhar tazyikile, üstüne sımsıkı oturtulan kapağı fırlatıp atacağını neden aklede-memiştim. _
Aklım yine Yugoslavyadaki hâdiselere gitti. Haydi ben kaynayan su buharının üstündeki kapağa tahammül edemiyeceği-ni akledememiştim. Fakat kaynayan bir milletin, üstüne çökertilen kapağa tahammül edemeyeceğini niçin başkaları akle-demediler?
Kör Kadı
Büyük »t Meclisi
Bugün Toplanıyor
Bir İdam Mahkûmu Hakkında Karar Verilecek
Ankara, 27 (Telefonla) — Bugün saat 15 te toplanacak o-lan Büyük Millet Meclisinin ruz-naroesindeki en mühum madde Reşadiyeden İbrahim oğlu    aşç.'
Ali Çağların ölüm cezasına çarp-tınümasına ait    maddedir.    Son günler zarfında hükümetten Mec lise bir çok mühim ve yeni ka pun lâyihaları gönderilmiştir. Buı larm  arasında  Diyar'bakrr istasyonundan Iraık ve İran hududuna kadar yapılacak demiryollarının ikmali için istikraz akdine, işçi sigortaları idare teşkilâtına, memurların tahsil    müesseselerinde
talebe olamıyacaklarına, örfi idare kanununun bazı maddelerinin tadiline ve yüzde beş faizli Hazine tahvilleri ihracına dair kanun lâyihaları vardır. Bunların görüşülmesine önümüzdeki günlerde başlanacaktır.
Şiddetli bir rüzgar esmejo başlamıştı. Pencere kapanmıyordu. Elimde bir tahta bezi, yerleri «Herken açık camdan dehşetli bir rüzgar esiyordu.
Gece yarım olmuştu. Cesedini kotraya kadar tanıdım, karanlıktı. Fırtına çıkmıştı. Kotranın kamarasına cesedi bıraktım. Sonra demiri kaldırdım ve kotrayı biraz öteye kadar götürdüm. Rüzgar müsait İdi, gemiyi çoktanberl kotra kullanmamış olduğum İçin açığa doğru atıyordu. Yelken açtrm. Fakat acemi İdim. Rebeka denize çıktığı zaman hiç bir vakit beraber gitmezdim. Hava o kadar karanlıktı kl, etrafımı seçemlyordqm. Biraz açıldıktan sonra kamaraya İndim. Pencereleri kapattım ve kotranın emniyet musluklarını açtım. Yavaş yavaş su almağa başladı.. Bir demir parçaslle do tekneye bir delik açtım. Sanki kazaya uğramış gibi bir manzara hasıl olmasını İstedim. Su yükselmlye başlıyordu. Hemen yukarı çıktım. Yedekteki küçük sandala binerek uzaklaştım. Fakat, kotra yavaş yavaş batıyordu. Yelken sakırdayarak rüzgârdan şlşlyordu ve kotrayı sahile doğru atıyordu. Acaba bu batan gemiyi sahilden birisi veya bir balıkçı görmüyor mu diye kalbim çarpıyordu. Bir an sonra direkten başka bir şey meydanda görünmüyordu. Daha sonra o da kayboldu. Denizin üstünde yüzen bir can kurtaran simidinden başka bir şey yoktu. Kürek çHterek sahile yaklaştım. Yağmur başlamıştı.
Maksim sustu. Yüzüme gözlerini dikmiş,
bakıyordu. Bir şey söylemediğimi görünce devam etti:
— tste bu kadar... Sana her şeyi anlattım. Küçük sandalı kenardaki İskeleye bağladım. Ve eve kadar geldim. Yerler daha ıslaktı. Fakat kan lekeleri görünmüyordu, kapıyı kapadım ve şatoya döndüm. Odama çıktığımı, soyunduğuma hatırlıyorum. Yağmur şakır şakır yağıyordu. Esen rüzgâr fırtınaya benzer bir şiddet peyda etmişti.
Yatağımın kenarına oturmuş, şaşkın bir halde İken kapı vuruldu ve Mlsls Danvers, odaya girdi. Rc bek ayı merak ettiğini söyledi. Gidip yatmasını ve merak etmemesini söyllyerek savdım. Kapıyı sımsıkı kapadım. Yağan yağmuru ve esen rüzgarı dinliyordum.
Tekrar sustu. Ellerimin içindeki elleri buz gibi İdi. Frlth te gelip hâlâ cay fincanlarını almıyordu.
— Daha uzağa götürüp batırmak İdim. Sahile çok yakın olduğu İçin buldular.
— Hayır, ondan değil.^ Sebep bugün batan gemi oldu. Eğer o batnıasaydı   kimse
farkına vurrmyacaktı. Maksim kendi kendine tekrar ediyordu:
— Evet, evet sahile yakındı.-
Çok yorgun bir hali vardı. Kesik kesik anlatmaya devanı etti:
— Bir gün bunun böyle olacağını biliyordum. O meçhul kadının cesedini görmeğe gittiğim un.m.i.uiIm , i bunu hissetmiştim. Bu bir zaman meselesi İdi. Rebeka mutlaka bizi yenecekti biliyordum. Seni tanımış olmam, seni sevmiş olmam neye yaradı. Hiç... Yine o kazandı, ölürken sıntan yüzünden belli İdi...
— Evet Rebeka ölmüştür. Bunu dalma ha tırlamak lazım, Rebeka ölmüştür. Aleyhine şahadet edemlyecektir. Artık sana fenalık edemez kl, çünkü öldü...
— Fakat coscdl buldular.. Dalgıç görmüş.
— Buna bir mânâ vermek lâzım... Belki de başka birisine alt bir cesettir demek lâzım. Bilmediğin orada olduğundan haberdar olmadığın birisinin cesedi.. OlabUir ya,.
— Fakat üstünde ona alt eşyalar bulunacaktır. Meselâ parmağındakl yüzükler.. El-
biseleri denizsuyu çürütmüştür. Fakat madeni eşyaya bir şey olmaz ki.. Denirde boğulmuş bir ceset değil kl parçalansın da ta nınmasrn. Kamaranın İçinde bıraktığım yer de yatıy >r. Kimse o zanınndanberl f na dokunmadı.
— Fakat suyun İçinde kalan bir vücut parçalanmaz mi?
— Bilmiyorum bir soy bilmiyorum.
— Pek tabii böyle şeyleri nerede bileceksin.
— Dalgıç yarra sabah beşte tekrar dalacak.
Kaptan Searîe her şeyi tertip etmiş. Beni gelip alacak ben de beraber gideceğim. Yarın sabah beşte olacuk bu Is... Belki de kotrayı denizin dibinden çıkaracaklar.
— Sonra ne olacuk?
— Eğer kotranın tahtaları çürümcmlşse büyük bir vinç İle çıkarmak mümkün olacak. İçindeki sular boşaltılacak. Bir doktor gelip muayene edecek.
— Doktor ne diye gelecek? Muayene niçin oluyor?
— Bilmiyorum..
— Eğer bunun Rebeka olduğunu anlarlar sa yanılmış olduğunu söylemelisin? Eskiden o cesedi görmeğe gittiğin zaman çok heyecan duyduğunu vo belki do yanlış tes- . his ettiğini anlatmalısın. Yanlışlık olma/ mı? Elbette olur. işte böyle söylersin..
_ Peki... Peki.-
(Arkası var)
25 - ö - 941    —
VATAN
Ba bıâliden İnerken
Bal Kutusu, Bir
Alan On Alıyor..
Madde ve Ruh, Muhakkak ki İnsanların Muhtaç Oldukları İki Şey...
Harp Vaziyeti
Yazan: Mitat PERİN
!
Babıâli yokuşunu iniyorum. Bir kltapgmm önünde şimdiye kadar te-3adlif etmediğim bir kalabalık vardı. Hayali bir düşünce ile kendi kendime:
Muhakkak yeni bir eser çıkmış-| tır da bu insanlar onun   için, onu seyretmek için toplanmıştır, dedim, yaklaştım.
Kulağımda hâlâ. kalın sesli bir 'seyyar satıcının:
¦ — Bal kutusu, hadi baylar hediyelik, bir alan on alıyor, diye bağırdığını duyuyordum.
O anda dört yolun portakalı İle ;kim bülr hangi hassas insanın ru-jhumj saran ıstırabın ifadesi olan kitaplar ve bu iki mevcudiyete karşı ,inşanların alâkalını düşündüm.
Portakal sıcak ve gevşetici bir iklimde yetişen, yeşil dallar arasında ,bazan kınmızrya, bazan da sarıya kaçan rengile dünyanın en büyük ressamlarının bile gıpta ile bakacakları bir tablo yaratır. Bodur ağacımın ince dalları üzerinde, koyu nefti yaprakları arasında kendini gösterdiği anda ağzım sulanır. İşte portakal böyle ılık bir havada yeti-•şir ve büyür.
I O bizim dilimize ve midemize, ba-'zan, gözümüze bir güzellik, bir tat vermek için yaratılmıştır. Onu yeriz. Kış gUnlerJ taze bir meyva di->ye blribirimize ikram ederiz, tşte o kadar—
O gün Babıâljden İnerken, kendi kendime madde ile ruh arasında 'bir mukayese yapıyordun^. Tesadüfün gözümün önüne koymuş olduğu yukarda yazdığım hâdise, bana bu tahini yapmak için büyük bir im-,'kâm verdi.
Uzun senelerdenberi Babıâli caddesinin tozlu kltaphane raflarnujaki bir sürü kitapla, o kitaphanenin ö-
¦ nünde içi portakal dolu bir küfenin
•arasındaki farkı aradım. Her ikisin-
de de satılığa çıkarılmış iki şey var-
,di: Kitap ve portakal.
,Fark ta. şu, idR Kıtaphane ezeli misafirperverliğe
, ile kendisine, tozlu raflarına sığınını? kitaplarr, hiç sesini çıkarmadan, onları incitmeden, ilâhi bir sabırla muhafaza ediyor, halbuki küfe yarını saate kadar boşalacaktı.
Madde ve ruh, muhakkak ki jn-ı sanların muhtaç oldukları iki şey.. Fakat bu o kadar düşünülecek bir
[mesele ki...
Bir kitap, (eğer bir insanın p ki-,tabı yasarken bütün ruhunu verdiği kabul edilirse) edebî olsun, igtl-. mal olsun, felsefi olsun, onu   yaza-juın ruhunu taşır. Kitabı yaran, portakal satan kadar cahil değildir. O-; nun kadar zevksiz de değildir. Muhakkak olan tarafı onun kadar tok
I
I
olmamasıdır- Kitabı yazanın tok o-
lan tarafı ruhudur. Çünkü bir insan maddeye kıymet verdiği gün o insanin ruhu, vazifesini yapmıyor demektir.
AgİjyaraU, köprü altında yatarak, yaralı bir kalbe nişter vurarak, içini, ruhunu verorek yandığı kitabı, tozlu raflara bırakan yazıcı ile por-
takalcıyı mukayese, ne feacfer aykırı
bjr şey değil mi?
Ankara caddesini İnerken kitapçıların önündo fındıkçı, portakala,
ara sıra kelepir mal bulan işportacıları görmek bize yabancı gelmez.
Yalnız bu bana aykırı geliyor. İnsanlar madde ve ruh, bugün medeniyet dediğimiz büyük bir mevcudiyet var. Bu mevcudiyetten eskiye nazaran bir de eksiklik var. İşte bu •eksikliğin insanların ruhi bir mahsul olan kitaplara değil de portakala hücumudur.
Bu gibi hücumlara biz de daha çok tesadüf ediyoruz. Bunu izah etmek için uğraşılmaz, ugraşamam da... Çünkü portakal, portakaldır. E-ser, kitap, eserdir, kitaptjr. Bunları izaha kalkmak bir elma ile bir armudu bir insan ile bir hayvanı ce-metmek demek olur.
Geçen gün fransızca bir kitap satın aldım. Kapağının üst köşesinde 360 ma bin yazılı idi. Okudum ve öğrendim ki, o kitap Amerikada milyon satılmış. Bir başka kitabım var. Üzerinde on beşinci bin yazılı. Onu okudum, beğenmedim. Ama o kitap buna rağmen on beş bin basılmış.
Bizim edebiyat ve fikir tarihimize giren kitapların çoğunun ikinci tab'ı yapılmamıştır.
Bunun sebebini s\ze anlatamam. Paha doğrusu anlatmak istemeni. Portakal hâdisesi size bir fikir verc-bUir. piz aç karınlanmc'i» harsımızı doyurmak için maddeye hücum ediyoruz. İnsanlık maddileştiği içindir ki, ruh bugünkü kadar hiç İhına! edilmemiştir. Rıjhu aç olanlar, pek az. İnsanlığın inkişafının ancak ruhun inkişafı ile kabil olabileceğini takdir etmemizin günü gelıpiştir, Hatâ ediyorum.
Bugünkü medeni dünyada ruhun eserine değil, aç karınların arzusuna Jıücum var. Ruha koşalım, maddeye değil, diye düşünüyordum,
— Bal akıyor, bal akıyor, Hadi bitti. Bir dostluk kaldı, diye bağıran kalın bir ses beni bu hayalimden ayırıyor.
Elinde kim bilir hangi lüks mağazadan kitap, evrak konsun diye satın alınmış bir çanta tutan bir a-dam son portakalları satın aldı, çan taya yerleştirdi. Zavallı çanta ki-taphane vitrinine içini çekerek baktı. Ne yapsın tecellisi bu imiş. Portakal taşımak.
Kalkık yakalı, yağlı bir arkadaş avurtları çökük yüzünün ortasında parıldayan gözlerini kitapçının camına dikti. Belki kemeri son deliğine kadar sıkılı idi. Baktı, baktı. Hiç olmazsa ruhunun pasını sildi.
Düşünerek Babıâlinüı son kertesine geldik- Köfteci, lokantacı, kebapçı dükkAnlarma   bakmadı   bile. Yürüyüp gitti.
Madde, diyorum. Ona insan, hayvan, nebat her şey muhtaç.
Ruh, diyorum. Ona yalnız insanlar muhtaç. Onu yalnız insanlar an-lıyabilir.
Kitaphaneler o akşam da, her zamanki gibi tozlu raflarında ruhların eseri olan kitapları kucaklamış yattılar. Portakal ise bir içki sofrasında meze oldu, yendi, bitti.
Mithat PERİN
Afrika Cephelerinde:
Ilabeşlstanda bugünlerde Adl-sababa etrafındaki İngiliz muhasara çemberi hışla daralmaktadır. Garpta mavi Ntl boyunca i-lerliyep İngiliz vo Habeş kuvvetleri Adlsababa'ya 170 kilometre yaklaşmıştır. Bu kuvvetler tahminen 18 bin İtalyan askerinin müdafaa ettiği Dcbra Marcos'u muhasara etmiştir. Bu mevki cenuptan kuşatılmaya müsaittir. Habeş vatanperverleri bu maksatla daha cenuba yönelmiştir.
Cenupta Nlgelli'yl alan İnglUz kuvvetleri, göller mıntakasından İlerlemiş ve Adlsababa'ya 450 kilometre yaklaşmıştır. Bu mınta-ka dağlık ve taşlıktır. Buradaki kuvvetler daha ziyade piyade ve süvari birlikleridir. İleri hareketin ağır olacağı şüphesizdir.
Şarktaki kuvvetlerin büyük kıs mim teşkil eden taarruz kolu Şubeli nehrinin sol ayağı boyunca ilerlemiş ve Ciclga'da Berbcra'dan inen kuvvetlerle kısmen birleştikten sonra Hararfa yönelmiştir, şimdi bu kuvvetler Harar'ın S0 kilometre şarkında İtalyan art^ı kıtalarile muharebeye tutuşmuştur. Habeşistanda bugünlerdo sev-kulceyşi kıymet» fazla olan hareket, bu kolun hareketidir. Zira Habeşistanda İtalyan ordusunun geri irtibatı diye kala kala bir Cibuti - Adlsababa demiryolu kalmıştır. Bu İngiliz taarruz kolunun hedefi Harar - Dlredau istikametinde Uerliycrek Dlredau'da demiryolunu kesmektir. Demiryolu kesilince, Adisababa yaylasına sıkıştırılan İtalyan ordusunun kaçması İçin yalnız bir İstikamet kalıyor. Bu İstikamet Tana gölU ile demiryolu arasında kalan sahadır. Fakat General Vavell bu istikameti Keren'deki İngiliz kuv-vetlerlle kapatmıştır. Asmara -Adua yoluna İngilizler hâkimdir. Bundan başka demiryolu İle Tana gölü arasındaki sahayı Gondar-dan ilerllyep kuvvetlerle Harar -Dlredau istikametinde taarruza geçen kuvvetler kapatmayı unut-"mryacaklardır. O saman, İtelyan ordusu tam bir çember Kinde kalacaktır.
Llbyada, Alman motorlu birliklerinin gittikçe çoğaldığı, fakat piyade kıtalarının henüz gelmediği bildirilmektedir. Almanların maksadı, her halde buradaki İngiliz kuvvetlerinin başka yere nakline mani olmaktır. İngilizlerin bu sahte hureketlore kapılmadıklarına İnanmak lazımdır.
İtalyan Doğu Afrika İmparatorluğu 9 Mayısta kuruldu. Bu tarihe kadar daha 40 - 45 günlük bir zaman vardır. Acaba İngiliz kuvvetleri 0 Mayısa kadar   İtalyan
frlka İmparatorluğunu tamaml-le ortadan kaldıracaklar mı? İngiltere ordusunun muvaffakiyetleri karşısında ben bunu ihtimal dahilinde görüyorum. 30 saatte muharebe ederek 320 kilometre mesafe kateden İngiliz zırhlı vo motorlu birliklerinin en fazla 40-45 gün İçinde Adlsababaya girmeleri çok mümkündür.
Kim Kimle Evlenmeli?
Bay Macîd Yeşil
28 yaşındadır. Kumral yeşil gözlü, yakışıklı bir delikanlıdır. Kazalarımızdan birinde kaymakamdır. Haf ve Cemil bir ahlâkı vardır. İyi bir ev erkimi olabilir. Maaşından başka Marmara sahilinde zeytinlikleri vardır. Auuesi ve evli kız kardeşi vardır.
Bayan Hacer Harcar
30 yaşındadır. Güzeldir. Meşhur müteahhitlerden birinin kızıdır. MütlıU miiHrlMIr. Hattâ öteye beriye lıun; tuntığı da olur. Her «hn aksıtınlaru kadar mağaza mağaza doluşır. İnzibat allına girerek karuk-terde değildir. Zengin bulmsı ve annesi vardır.

- - ¦
Vatanm Müsabaka Kupona
25
Prens Pol'a Açık Mektup
(Başı Birincide) *
Eğenin sima] kıyılarına en yakın olan adasında doğdum. Garfcî Trakyayı şarki Makedonya'dan ayıran noktaları bir zencir farzedereeniz, yaşlı zeytinlerin ve en temiz yapraklı defnelerin vatanı oltan bu ada şu zincirin ucunda Ejgc denizine saHkrtılmış muazzam bir zümrüt gibi tahayyül edilebilir;
Taşoz...
Onuncu yaşıma kadar Kavala ve Dramada yaşadım. On. birinci ya.? beni Selânikie buldu. Iskeçesi, Güimülöinesi, Saruja-Iban ve Praviştasj <ije garbi Trakyayı Dimetokad.ın Nusrathya, Bük'e kadar çok iyi bilirin*. Menlike, Doyrana gittim. Se-rezde kaytdhrak, Dramada çe-likçomak oynadım. Selanigi ile Manastın ve Üskübü ile, Pirlfe-peai ve Ustımımcast ile Make-donyayı karış karış tanıdığımı söyliydbildrim.
O devirde *bu topraklar, sahihi ve hâlkimî olan; İmparatorluk Tülrlkiyesj tarafmdan «Rumelii Şahane» diye ad'İandrrıliTdı ve merkezi Sclânikte oîan bhr «Üç Vilâyet Müfettişi Umumîliği» yabancı devtl'etller ordularından dev.^irilmiş subaylar taraflıdan kumanda ecflılen jandarma taburlarına dayanarak variyeti idareye çalışırdı.
Bu vaziyet, şüphesiz, eiz de (hatırlarsınız ki feham<.imcılj, «Rumelii Şahane» nin yabancı tahrikatı yüzünden bir salhane halini almış bulunması idj ki bir benzerine ancak 918 harbi sonunda ve sınf o kanlı hâdiselerde kanlı roller oynaırnaş olandan bağrına basmağa mecbur kalışı yüzünden Bulgaristan, pah ne ol-(rn ustur ve bir benzeı ınc Yugos-Javyanm sahne olmaması asla bir tali eseri değildir. Şimalî Makedonyanm cenubî Sırbistan oluşunda egeT kan gövdeyi gö-türmemişse bilirsiniz ki Yugoslavya bunu, sadece, büyük Alek sandr Karayorgieviç'in o muhteşem dirayet, cesaret ve kudretine borçludur.
?
G
örüyorsunuz ki fehâ-melmeab sizinle dertleşmek isleyen, Balkanlıların yabancı tahrikâta alet olarak bir-birleriVe boğuştukları günlerin ve çok büyük bir gırtlaklaşmaya hazırlandıkları günlerin şahitlerinden biridir. Belki pek küçüktü. Fakat tesadüf bu ya... Serezli Paniça'nın Varvara'da kahve içtiğini ve Sandaneki'nin Çobançe^me'de gra tüfeği ile nişan attığını görmek fırsatını buldu. E-ger bu bjr tali ise bunu kıdkanmıyacağmızı sanırım, *i-ra bu şahit, Makedonyada büyümüş oO.T.asını bugün bir tek çocukluk arkadaşına malik bulunmamak gibi 'harikuuâde feci bir taHsizlikİc ödemiş »bulunuyor. Balkanlı Ibir Türk çocuğu ki çocukluk aıkadlaşlaruun yüzde doksan dokuzu, elleri kolları bağlanarak kıtır kıiır kesilmiştir. Bir Balkan   harbi   artığı...
-Bunun içindir ki fehâmetmeab, Balkanlardan bahsederken ben Balkanlıları iyi tanıyan bir mü-dekkik salâhiyeti île konulmak iddiasına malikim. Fakat ne di-yecdk'tim, nerelere saptım fehâ-metmeab,,. Evet, şize diyordum ki «Üç Vilâyet Müfettişi Umu-Imîliği», yabancı subaylar kuman dalındaki jandarma taburlarına dayanarak vaziyeti idareye ça*
lışıyordû...» Derhal ilâve etnje^ liyim ki bu vaziyet büsbütün karışıyordu ve rahmetli Hüseyin Hilmi Paşanın büyük hayreti önünde Balkan dağlarrnı dolduran siyasî çetelerin, şiddet ve vahşeti artan hınçlarına, bu yabancı subayları müşterek bir hedef edindikleri görülüyordu. tVandar Güneşi Apostol» 1ar, «Paniça» 1ar, «Mclâe* 1ar karlı dağlarda yıllarca boğuştukları eski hasımıtarı ile yani Türk subaylar tarafından kumanda edu len taburlarla adota bir mütareke kJetımişe dönmüşlerdi. Gra
kur«unları, bombalar, baskınlar mağdurlarını    yabancı    subay
idarecinde hareket eden j&ndar* ma bölüklerinin mıntakalaıında seçmeğe başlamışlar d ı. Bunun, büyün kimseye meçhul olmıyan
o zamanki sırrını size söyliyebu
lirim:
Balknablann, işlerine karışan yabancılara karşı Balkanlı olmı» yanlara akrşı, sözleşmeden duydukları, insiyaki kin ve nefret...
Evet fehâmetıneab... Ya/ban. cı tahakkümüne isyan. Balkanlıların ezeli şiarıdır. Cenubi Karpatların, Deliormanların, Kocabal'kanların, Rodopların Makedonya dağlarının çocukları, hir bir kir tanımamış karlarla
YAZAN:
Nizameddin
NAZİF
a (çalmaktan daima korkmuş ak bulutların çocuklarıdır. Bu karların bazan bir çığ olup dağın birinden yuvarlandığı ye bir başka dağın patikalarından geçen bir katır (kervanını ezip (gömdüğü görülmüştür. Bu bulutların bazan kararıp, şimşek çakıp gökderJn bütün kinini ken„ di çocuklarının üstüne yağdırdığı da görüîlaıüşiür. Fakat içlerinden birinin bir yabancıya esir oluşuna   bu çocukların   lakayt
kaldıkları yahut hepsinin birden yabancıya boyun eğdikleri görülmemişin.
İlk hicret kafilelerinin ve ilk akınların Balkanlara ulaştığı günden bugüne kadar, dünyanın bu 'bölgesi bu asil karakterini   iııi.lı-ıuı/.ı   ' Mıi' k      I ılurv
tmazhar olmuştur. A*nmn&da bile bir benzerini görmek imkânını bulamadığıma derecede engin bir müsamahanın ve en geniş liberal isme'in desteklediği bir federasyon olan Osmanlı İmparatorluğunun dahi Balkanlarda sadık taba bulamamış olmasının sırrı bundadır. Balkanlı, belki yalınayak, belki yarı tok yarı aç, fakat mutlaka ve daima hür ve müstakil olmak insiyakı ile doğar ve buna hasret çekmeğe tahammülü olmadığı içindir ki bu dağların çocuklarından nice ve nice binler, onbinler, ya harp sahnelerinde, ya bir kanlı ihtilâli taikip eden bjr umumî katliâmda Al 1 ahın tayin ettiği günden evvel ölmüşlerdir. Ya-fhut bir k*şlan,ın sağır duvarları önünde bir kurşun veya yapraklan düşmüş bir çına un kuru bir dalından şarkap bir urgap bir veya bir kaç Balkan hürriyeti kahramanım ademe göndermiştir.
Bugün Türkiyodc iktidarı ellerimde tutan nesiller. 19 uncu «asrın ilk dörtte biri ile yirminci asrın ilk yılları arasında Balkanların Türit ve müalüman ohnı-yan milletlerinin Ostmanh imparatorluğundan nasıl aynimi? olduklarını bilen nesiHerdir. Bu nesiller, 1908 inçl yıls kadar devam eden «suikasd ve siyasî eşkıyalık devrinin acılarını duymuş ve 1923 üncü yıla kadar, kwa fasılalarla gelip çatan çok kani» mücadeleleri gpz kırpmadan kabul etmiş olan nesillerdir.
Kamlarına hmç ve düşmanlık gütmelerini yabancıların, ve sathi görüşlülerin pek tabiî bulabileceklerini bildikleri hakte bu nesiller, hodkâm ihtirasların parlak ve kârlı vaidlerine kapılmamak asaletini göstermiş olan nesillerdir. Yani o nesillerdir ki Balkanlarda ebedî suıh ve kardeşlik idealinin mübe^irleri olmak kararına verdikleri gün dahi, her davada olduğu gibi Ebedî Şeflerinin ve M»Uî Şefkri İnönü'nün arkasmda cevbe ile saf tutmuşlardır. Düşününü? fe-
hâmetmeab, bütün on dokuzuncu asrın ve yirminci asrın ilk dörtJtç birini dolduran bütün o birb'rinden kanlı harplerin düşmanlık verasetinden 'bir anda, ve tereddütsüz sıynLjmşlardır. Şu **nda sahip bulunduğunuz biricik ilişileroe* tarafwu*l kendisine borçlu olduğunuz   haşmct)û
akrabamz, kısa örpürlü Alek-aajıdr Karayorgieviç'in asıl Sırp milletile ba^ardıfr mucizenin bir eşi vç bir aynidir bu. Dikkat ettiniz, değU mi fehâmetmeab... HırvatlancUn ve Stevenlerden baheetmedün. OrtacU bir Yugoslavya yokmuş gibi konu$--tum. Yalnı* Sırp milletini tebcil ettim.
Evet, böyle yaptım. Zira ben cenup Slavları birliğinin ilân edildiği gürtdcnjberi, yan4 19IÛ yılı ilkk&roununuf. birinci güıvün* denberi ne »aman haritaya bak»
mışsam Belgradı daima SırbibU-
nm mcıke^i saymıpfndır.
KarayongioğuUarınm tccı-na ilâve edilen Sloven vc Hin vat pırlantalarının ışıltıları b<* nim gözlerimi nasıl kamaştır** bilirdi ki ben biıbiı-lerile neka-dar yakın akraba olurlarsa olsunlar bir başka ad taşıyan her Balkanlının mutlaka tek bşrna kalmak illetinden tedavi edile-
ınijyeceğini bjlon bir Balkanlı idim,
?
imdi »İ2e burada benim, Sırp mil'letinin, belki de Yugoslavyanm ve mutlaka BaU kan birliğinin bir büyük v« müşterek talisizliğimiz bildireyim: 10 34 uncu yılın eylülümde İs-
tanbul Cezaevinde mahpus bulunuyordum. Ooooo... telâş et* meyiniz fehâmetmeab! ArasiTa h a pis a n ete re g ir iş i md e n te vah -huş eden ve bazı yazılarında bundan bahsetmek lüzumunu duyan bir Selimi İzzet tel&şma tutulup titremeyiniz... Ben ne eli kanlı bir haydut, ne de usta bir gece hırsızıyım- Bazan dille bazan kalemle hakaret etmek iliğine müptelâyım. Fakat bu ülfetin her nüksedîşüıde kabahatli olan taraf mutlaka beraet
karan alan haaırmmdır.
Evet... 1934 eylülünde İatan-
bulun, şimdi yıkıJımiŞ olan eski Cezaevinde kalomle yapılmış bir lı j kar cim kefaretini vermekle meşgul bulunuyordum. Orada gazetecilere mahsus paviyonlar vardı ve ben bunlardan birinde
yapay^ln&dvm*
Bir gece elektriği    söndürüp
yatağıma girdiğim zaman yorganın altında bir canlı cismin kımıldadığını hissettim. İtiraf ederim, ürkerek yataktan fırlamamla elektriği yakmam bir oldu. Zira. siz bilmezsiniz ama fehâmetimeab o eski Cezaevinin sabık misafirîeri bilirler ki Tersane ve Mehterhane kovuşların, dan çıkan fareler pek korkunç şeylerdir. İlk dedeleri Bizans papazlarının ve lbrahîmpaşa sarayının kilerlerinde dolaşmış o-lan bu mahlûklar. Cezaevinde asil midelerini iyice duyuramadıkları için, insanlara saldırırlardı. Bunların içinde koca bir somunu kapıp kaçanlar görülmüştü.
Lambayı yakınca rahat bir nefes aldım. Zira yatakta aç ve »ırmağa, hazır iMr fare değü, belki aç fakat sonderece munis bir minimini kedi vardı. Bununla beraber şu şimdiki insanlığı duymaktan o anda pek uzak bulunuyordum. Kediyi boyroın-daq yakaladığım g^i kapıyı açtım ve... Hayır, fırlatamadım. Dışarıda gökgürültiisü ile şîş-şsiklerle ve bardaktan boyanarak değil    kovalardan    boşanarak
yağanı bir yağmur vardı.
Bir gürleyen göke kulak ver» d im. Bir çakan şimşeklere baktım, bir de kediye... Ve, kapıyı kaıpayıp kedi ile birlikte yatağa girdim,
3u minimini vaik'a sinirlerimi pek bozmuştu. Uyuyamadım. Giinlcrdenberi bandla.rnu çözmediğim gazete yığınlarma el attım. Tesadüf, elime, Eftimoff adlı bir talihsizin, bir zamanlar neşretmekte olduğu «La Mace-doine» dan bir nüshayı geçirdi. Gizli Balkan komitalarından bir çoğunun fikirlerini neşreden bu gazete, Ahi met Cevdet mefhumun «İkdam» ı ile mübadele ederdi. İkdam kapandıktan sonra onun edki bürolarına ben vc arkadaşım Vâlâ Nurettin yerleşip «Hergün» adlı bir gazete çıkarmağa başladığımız zaman, mübadele etmemekte ısrar ettiğimiz halde, Makedonyalılar gazetelerini göndermekte   devam
etim işi erdi.
AğdaU bir doertrine makalesi
bulurum ve bir kaç satır okuyunca uykum tfelir ümidi ile sayfalarına göz gezdirirken birden ırykuırmı büdbütün kaçıran şu satırlarla karşılaştım:
| Kapri adasında «O. R. 1» M* s murahhastarîle Ustaşî mu rahhasları arasında yapılan te maşlar neticesinde, iki teşkilât, hasımlarının müşterek ve emellerinin birbirine muvazi olduğunu kabul ve tasdik etmişlerdir. Karayorgioğullan tacının tazyiki
altında esaretin en fecime mahkûm edilmiş o Un Makedonyalılar ve ayni tazyikle milli inkişaflarına ihanet edilen ihtilâlci H ırvatlar istiklâl hedeflerine doğru yürürken ellerindeki tün vasıtalarla birbirlerine yardım etmeği ve her hareketlerinden birbirlerini haberdar etmeği kabul v« taahhüt etmişlerdir.
Hırvatya ve Makedonya mü-messitteri Sırp tahakkümü altın* da bulunan Makedonya topraklarına bundan böyle «Cenubi Sırbistan» adı verilmesi hakkındaki kararı müştereken protesto ederler ire ihtilâlci Hırvatlar la ihtilâlci Makedonyalılara tatbik edilmekte olan tethîş sistemine müessir bir mukabelede bulunmak lüzumunu duyarak Yugoslavya Kralı «Aleksandr   Kara.
jorjeyiç» i idam* mahkûm ettiklerini beyan ve ilân ederler. İş*
bu karar, imwyı takip eden 31 günlük zaman içinde infaz edilecektir- Bu karar Makedonya ve Hırvatistan ihtilâl teşkilâtla*
rınm Kapri'de bulunan tam salahiyetli mümessilleri tarafından ittifakla imza edilmiştir.»
(Devamı vur)
SİYASÎ İCMALİ
Bir Mukayese
Yazan: I. B.
n dokuzuncu asrın başında Napolyon, kuvvetli orduları sayesinde Avrupa kıtası üzerinde bir (kara hâkimiyeti) kurdu. Denizlere hâkim olan tngiltereyi istilâ edemedi.
Yirminci asrın ortasında Hıt-ler de kuvvetli orduları sayesinde Avrupa kıtası üzerinde bir (kara hâkimiyeti) kurdu. O da
Napolyon gibi, denizlere hâkim olan tngiltereyi istilâ edemedi.
Fakat on dokuzuncu asnn ba. şında Avrupada yagiyan milletlerde maneviyat, vatan ve hürriyet aşkı daha fazla imiş ki, (Napolyon) a karşı daima harp ettiler, (Napolyon) her devlet merkezine bir meyoan muharebe sini kazandıktan son* a girebildi.
Yirminci asnn ortasında ytfiyan bazı Avrupalı milletler,, medeniyetçe dai.a   ileri   gitmelerine
rağmen o maneviyatı, ve o vatan ve hürriyet aşkını gösteremediler. Alman orduları, bir meydan muharebesini kazanmadan, seyahat yürüyüşü ile devlet merkezlerine giriyor. Avru-panın bu feci manzarası, esareti kurşun atmadan kabul eden bazı milletlerin bu hazin akıbeti, bana meşhur tarihçi Michelet'nm şu güzel sözlerini hatırlatıyor:
ı-Ortada bir hakikat var ki, asla örtbas edilemez; her şey büyüyor, her şey ilerliyor; fakat yalnız bir şçy küçülüyor: Ruh*» Romanyanın, Bulgaristanlı ve hele Yugoslavyanın vaziyetlerini düşündükçe kemiklerinden bi. le eser kaimi yan tarihçinin bu ebediyet değeri kazanan sözlerine hak vermemek mümkün değildir.
Fakat Hitlerle Napolyonun mukadderatında başlangıçta ben zerlik vardır. Bu mukadderatın sonunda da benzerlik olacak gibidir. Napolyon, Avrupa kıtasında açık denize hâkim olmıyan bir kara hâkimiyetinin boş olduğunu ancak Sent Elen adasında menfada yaşarken düşünebildi ve Napolyon şarka yürüyüp yanan Moskovayı seyrederken mahvoldu: ondan sonra kazandıklarını kaybetmemek i-çin uğraştı. Fakat mağlûp oldu.
Simdi Hitler de ayni mukadderatın ayni sonuna yaklaşmış* tır. Kazandığı kara hâkimiyetini muhafaza etmek için harbe
devam etmek   mecburiyetindedir. Napolyon harp etti;   fakat sulh yapamadı. Hitler de harp ediyor; fakat sulh    yapamıya-caktır. Zira harp ihtimal   vermediği kadar Avrupa kıtasından taşmış, Okyanuslara yakılmıştır; harp artık Hitlerin irade ve kontrolünden kurtulmuştur. Şimdiye kadar harp Hitlerin arkasından geliyordu. Şimdi Hitler harbin arkasından sürükleniyor. !      Napolyon bu vaziyete düştü ğü zaman mağlûp olmuştu.
Cavlet llûsadî Teşekküllerinde Çal şan Me.nur-tarın Tekaüd Sandıklan
Ankara, 27 (Telefonla) —-Evvelce hazırlanmakta olduğunu bildirdiğimiz devlet iktisadi teşekküllerinde çalışan memurlara ait tekaüt sandıkları hakkındaki kanun lâyihası son şeklini almış ve hükümet tarafından da tasvip edilerek Büyük Millet Meclisine gönderilmiştir.
Bu lâyihaya göre sandrgm sermaye ve geliri memur aylıklarından kesilecek yüzde (beşlerle memurların mensup oldukları idarelerce verilecek paralardır.
Bundan ba^ka hizmete ilk girecek memurların ilk maaşlarından da yüzde yirmi beş kesilecektir.
Ayrıca memur aylıklarından ceza ol'arak kesilecek paralar da sandığa irat kaydolunacaktır. Ka nunun muvakkat bir med'desine göre bu müesseselerde eskiden teşkil edilmiş olan sandıklar lâğvedilmekle ve hissedarlar tarafından yatırılan paralar sahiplerine iade edilmektedir.
Ayıca şimdiye kadar sandık kurmamış olan ve bu kanunun hükümlerine giren bütün idareler kanunun kabul tarihinden sonra bir ay zarfında sandtk kurmağa ve faaliyete geçmeğe mecbur tur
İrttal
ir.
28 - 3 . 941
Sinema Yazıları Okunaklı Olmalıdır
sinemalarda gösterilen filini İr rln türkçeye tercüme edilen yarıları hiç okunamıyarak seklidedir. Hele açık renkli Fonlar ürerine yazılan acık renk yazılar hem jrözlerl bozuyor, hem de okunamıyor. Bazan da o kadar çabuk desisen Franjrmanlar etayor kl, ecnebi bir lisanı bllmlyenler İçin filimden mftna çıkarmak mümkün    olamryor.   Ben stnema
meraklısıymı, hu noktaları hakikaten mütekâmil bir sinema sahnesi İçin büyük bir noksan telâkki ederim. MeselA Sümer'de gösterilen (Bahar Mclefcl) filminin bütün güzelliğini ve fevkalûde zenginliğini yukarıda söylediğini noksanlar hırpalamaktadır. Alâkadarların bu noktalara dlkjtat etmelerini hatırlatmak İstiyorum.
Vakur Arif
UI KAY E
Kay in Pederin Sözleri
Celâl İçli, İstarvbulun asude ve güzel bir semtinde annesile be-ra'ber oturuyordu. Bir şirkette kaç setredenken ınremurdu. Aldığı parslarla çok sevdiği ve saydığı anneciğine bakıyordu. Babası çileli birkaç sene geçmişti. Otuz yaşını geçJtiği halde henüz evlenmemişti, annesini çok sevdiği için alacağı kadının annesile iyi geçinememesi, ihtimalini düşünerek, evlenmeği pek de göze alamı yorduk Oturdukları evin civarında, çok iyi görüştükleri bir komşuları vardı.
Komşularının kızı Lâmia bugün Celâl içlinin valdesini ziyarete geldi, şuradan 'buradan konuştular. Bu konuşkan güzel kız Celâlin vakdesi üzerinde çok iyi tesir bıraktı. Sonra Celâlin annesinin işlerine yardım etti. Lâmia arada sırada Celâl İçlilere geliyor ve;
— Teyzeciğim sen    yorulma, dur ben sana yardım edeyim.
Diye ev işlerine yardan ediyor ve kadıncağızı ihtiyar yaşında bir hayli oyalıyor, eğlendiriyordu.
Celâlin anncM Lamiadan çok hoşlanmış ve memnun kalmıştı. O da her anne gibi biricik oğlumun mürüvvetini görmek, onu evlendirmek isterdi. Böyle nazik, terbiyeli» konuşkan ve her işe eli yatan Lâcmiadan iyi bir kız bulunur muydu? Bunun sevgili Celâline münasip olduğunu düşünüyordu. Bir gün oğluna:
— Celâlciğim artık evlenme zamanın geçiyor. Sana bir ikiz bulayım, evlen, mesut bir yuva kur ben de iftihar edeyim. Dedi. Celâl annesine:
— Anne, evleneceğim kız, her şeyden evvel seni saymalı ve sev melı. Böyle ryi fcir krz bulursan evlenirim. Dedi. Yoksa sana karşı gelir, sen de bana şikâyet e-dersen evimizde rahat olmaz.
— Ben sana münasin ve bana da hüAntet eden ve sözümden cıkmıvacak olan bir kız buldum. İşte hu krz da komşumuzun kızı Lâmia. Sen merak etme bana karşı ^else de, ağzıma açıp sana şikâyet etmem dedi.
Ana oğul arasında bu konuşma dan kısa bir müddet sonra Celâl İçli Lâmia ile nişanlandı. Az bir zaman sonra da evlendiler.
Lâmia, hem kocasını hem ka-vvrı validesini seviyor, kocası vazifeye gittikten sonra kayın val-desine yardım ediyor onunla konuşup onu neşelendiriyor, âdeta kaym valdesini köşede oturtuyor ve hiç bir işe elini sürdürmüyordu. Hizmetçinin yaptığı işlere dikkatle nezaret ediyordu. Kayın valde gelininden memnun ve m e suttu. Günler böylece geçmeğe başlamıştı. Celâl İçli ile Lâmia İç li evleneli on on beş gün olmuştu. Lâmia sabahları kocası gittikten sonra odasına çekiliyor. Yemek vaktine kadar odasından çıkmıyor, ev işlerile hiç alâkadar olmuyordu. Celâlin annesi geli-nındeki bu değişikliğe hayret ediyordu ve üzülüyordu. Kendisine ne zaman kaym valdesi bir şey söylese ters cevap veriyor itiraz ediyordu.
Bir gün kaym valde Lâmiaya:
— Hadi kızım hazırlan komşuları ziyarete gidelim, dedi.
Lâmia: — iGidersem kocamla giderim seninle gidip ne yapayım. Diye ceva-> verdi.
Bundan çok müteessir olan kaym valde odasına çekildi ve teessüründen âdeta hastalandı. Akşam Celâl İçli eve geldiği zaman her zamanki gibi annesinin hatırını sormak ve kendisini görmek için odasına gitti.
— Ne var anneciğim, seni bugün biraz neşesiz ve keyifsiz görüyorum. Yoksa bir şeye mi canın sıkıldı?
Kadın içini çekti ve temjkinli bir eda ile oğ
— Yok oğlum bir şeye canım .sıkılmadı. Biraiz rahatsızım da belki onun için sana öyle geldi, dedi.
Celâl aşağıya indi. bugün işler, le epey yorulmuştu. Elbiselerini çıkardı. Pijamasını giydi. Odadaki kanepelerden 'birine uzandı. Gazetesini aldı. Fakat gazetede gözlerini dolaştırırken annesinin halini düşünüyordu. Acaba anne min neye oanı sıkıldı, ben yokken evde ne oklu diye birebir arkasından bir sürü sualler kafasında zincirleniyordu. Odaya Lâmi-a gînmiş ve kocasmın yakrnına o-turmuştu. Celâl Içîi:
— Lâmia bu akşam annemi •biraz neşesiz ve kederli buldum. Acaba neden?  Diye sordu.
Lâmia tereddüt etmeden:
— Bana bugün beraber komşulara gidelim dedi, ben de gitsem kocamla giderim seninle gidemem diye söyledim. Belki ona canı sıkılmıştır, dedi.
Akşam _y emeğine oturdular. Yelmekte Celâl İçli annesine:
— Anneciğim arzu edersen bu gece kayın pederlere gidelim.. De
di _ > •
Annesi şu cevabı verdi:
— Celâlciğim ben biraz rahatsızım, sen istiyorsan kannı al git.
D iverek annesi gitmek istemedi 2W.j»;4**a *İta$f
Celâl İçli yemekten sonra karı. sını alarak kaym pederine götürdü.
Oturdular. Neşeli neşeli konuş tular. Kaym peder bir asker mütekaidi idi. Vaıktile birçok harplerde bulunmuş bir hayli yararlık lar göstermiş bir o kadar da nişanlar almıştı. Miralay rütbesinde tekaüt olmuş. Görgülü, şen ve ayni zamanda mütefekkir ve konuşkan bir zattı. Damadını da çok seviyordu. Onu gördüğü zaman karşısına alır, kâh eskilerden kâh kendi mazisinden, kâh hali hazır dünyanın siyasî vaziyetinden bol bol konuşur, bunlara dair hikâyeler anlatırdı. Bu akşam mevzu; içtimaî »bir safhaya dökülmüştü, karı koca hayatından, evlenmek nişanlanmak bahislerinden konuşuluyordu. Bîr aralık Celâl İçli kayın pederine:
— Siz bir yerden bir kız alsanız. Karınız da annenize fena mu amele etse ve anneniz (hadi kızım komşulara ziyarete gidelim) dese, karınrz aksi bîr cevapla ((ben seninle öyle yerlere gidemem, hem gidecek olsam kocamla giderim) diye ceva-r» verse, siz de bunu duysanız ne yaparsınız sayın kayın pederim diye sordu:
— O kadını tutunep doğru a-nasının balbasının evine götürürüm ve bir daha karım olarak evime sok/mam dedi.
Celâl İçli bir an düşündükten sonra:
— İşte sayın kayın pederim Iben de sizin kızınızı sîze teslim ediyorum. Artık kendisüe beraber, vaşamama imkân kalmadı.
Dedi ve kaym pederin evinden çıkarak gece evine doğru gitmek üzere yalrwz başına karanlık sokaklara karıştı.
Efdal AR1KOL
IMVJIMIK
SİNGAPUR --k-rtt
Uzak Şarkın En Mühim Deniz Geçidi
F
OQbirincitcşrin 1940 ta Bay Httler ile Bay Mus. solini kurmay heyetlerile birlikte (Brenner) /mülakatında bir 'harp plânı hazırlamışlardı. Bu plânın en mühim hedeflerinden birisi de İngiîberenn* Akdeniz hâkimiyetini imha etmek/ti. Bu maksatla iki Başvekil, (Cebelitarık - Malta - Süveyş kanalı) deniz geçitlerini zaptetmeğe karar verdiler. O gündemberi beş ay geçti, ingiltere iki başvekilin maksadını vaktinde sezerek harbin sıklet merkezini Norveç ve Fransadan Akdenize ve Afrika-ya kaydırdı. İngiliz deniz, hava ve kara kuvvetlerinin beş ay zarfında Akdenizde ve Afrika* da kazandığı    muvaffakiyetleri
hatırlarsak, İngilterenin* Brenner 'harp plânını tamamile baltaladığına hükmetmek lâzım gelir.
akat Brenner harp plânının bir de Asya cephesi vardır. Japonya, Asya kıtasında hayati saha siyaseti -*ü bmektedir. İngil t erenin Asya kıtasrnda biricik mühim deniz geçidi Smgapurdur. Japonya da oraya göz dikmiştir. Hayat sahası elde eiLmek için Japonya hesabına iki istikamet vardır: Garp ve cenup.
Garp istikametinde 400 milyonluk geniş Çin ülkesi vardır. Japonya, Çinin harabe dayana-mryacağını sandı. Halbuki Çin orduları Başkumandanı Mareşal Şankayşek, Japon ordulari-le döğüçrniye devam ediyor. Japonlar, Çin ordularını cepheden veya Mançuriden taarruzla mağ. lûp edemiyeceklerini anladılar; şimdi merkezi ^ungkin-g'te olan Çin ordularını cenuptan kuşatarak imha etmeyi düşünüyorlar. Faka t bunun için cenupta bulunan Fransız müstemlekesi Hindi, çiniye sahip olmak lâzrmdrr.
aponların Hindiçiniye _ göz dilemelerinin birinci sebebi budur; diğer sebebe ge linçe, cenup istikametinde hayat sahası elde etmek için Hint denizine çıkmak lâzımdır. Fakat Singapur, İngilizlerin elindedir. Singapur a inmek için iki yol vardır:
1 — Deniz yolu: Bu yol ü-zerinde Singapoıra varmadan önce Japonya, cenubî Çin denizine hâkim olmak mecburiyetindedir, Amerika ve İngiltere donan, malarile büyük bir deniz harbini göze almadan, Japonya, deniz yolunda ilerliyemez. Böyle bir deniz harbini göze alacak kudrette değildir.
2 — Kara yolu: Bu yol üzerinde Hindicini ve Tayland müs temlekeileri vardır. En kestirme
İKİ Paris
Uzaksar kın   mühim   bir   üssü:   Singapur yol, Tayland üzerinden Malağa
yarım adasına inmek ve Singapur deniz geçidini kara cephesinden zorlamaktır,
l?te Japonya, Uzak şarkta, şimdilik deniz yolundan ziyade kara yohına ehemmiyet vermiş ve 'bu yolda ilertemiye başlamıştır. Bu sayede, hem Çin ordu-larmı oenuptan kuşatmıya imkân bulacak ve hem de Singapur geçidine kara cephesinden taarruza fırsat bulacaktır. Bu maksatla Fransamn zaafından istifade ederek Tayland'a Hindi çiniden bazı üsler verdirmiye muvaffak oldu.
FaJcat Cebelitarık, Malta, Süveyş kanalı geçitlerini müdafaada geç kalmıyan İngiltere, U-zak şarkta Singapurun müdafaasını da vaktinde temin etmiştir. İngilterenin hâkim olduğu deniz yollarının uzunluğu 85 bin mildir. Denizlere hâkim olmanın iki büyük seJbeJbi vardır: Kuvvetli donanmaya sahip olması ve en mühim deniz geçitlerini elinde bulundurması.
Cebelitarık, Süveyş kanalı, Singapur, Uzak şarkın deniz yo. lu üzerinde üç mühim, müstahkem mevkidir.
H
J
ava kuvvetlerinin ehemmiyetini takdir eden İngiltere, 1923 senesinde on miîyondan fazla, İngiliz altını sarfederek Singapuru takviye et
ti. Dünyanın en kuvvetli bir deniz ve hava üssü haline getirdi. Singapurun bulunduğa Ma laka 600 bin kilometre murab-bamdad'jr, Singapur bu adanın ve dünyanın en kuvvetli, en asrî kalelerinden birisidir,  Sin-
gapurda 1500 kilogram ağırlığında mermi savuran 45U milimetrelik ağır ve uzun toplar vardır. Bu toplar, tayyare bombardımanlarına karşı tamamüe mahfuz mevzilere yerleştirilmiştir. En büyük zırhlıları tamir e-decek deniz tezgâhlan, hava meydanları, büyük petrol ve kauçuk depolan vardır.
Singapurun sevkulceyşî kıymeti çok büyüktür. Şimalden gelecek bir taarruza karşı    A-
DOKTOR
DİYOR Kİ
İnsan Kanı
— 2
Eskiden yapılan kan nakillerinden bazüarmın ölüme sebep olmaları İnsanların gözünü çok korkutmuş. Hatta bu yüzden geçen asırlarda kan naklinden vazgeçilerek bu tedavi u-zun müddet terkedilmişti. Fakat son raları kan üzerinde yapılan tetkikler göstermiştir kl her İnsanın kanı her insana yarayıp şifa verecek bir kabiliyette değildir. Bazılarının kan se romu, diğerlerinin kanındaki kırmızı yuvarlakcıkları bir araya toplayıp çöktürmek gibi bir tesir gösterir. Birbirine uygun olmıyan kanların naklilerinden çıkan fena neticelerin bu çöküntü hâdisesinin vücut İçinde ceryan etmesinden dolayı husule geldiği anlaşılmıştır.
Bu tetkikler İlerleyince İnsanları, kan bakımından, belli başlı dört guruba ayırmak mümkün olmuştur. Bugünkü hekimlikte (A. B. AB. O) harflerile gösterilen bu grupların ayrı ayrı hususiyetleri vardır ve bunlar bugün kan naklinde en mühim bir esas teşkil ederler.
Şu halde kan naklinden fena bir netice almamak İçin, her şeyden evvel, gerek kan alıcı ve gerek   kan
İnsana İlâç
vericinin gruplarını dikkatle tayin etmek Utana gelir.
Lûboratuvarlarda insanların kanını alıp blrblrlerlle karşılaştırarak gruplarını tayin etmek, pek alû, mümkündür.
Böylece yapılan tetkiklere göre (O) grubundan olan İnsanlar, herkese kan verebilirler, bunlara (umumi vericiler) derler. Lâkin bunlar kendi gruplarından başka hiç bir gruptan kan alamazlar. (AB) grubundan olanlar İse herkesten kan alabilirler. Fakat kendi gruplunndan başkasına kan veremezler kl bunlara da (umumi alıcılar) deriz.
(A) ve (B) gruplunndan olanlar,
hem kendi gruplarından hem de (O)
grubundan kan alabilirler.
Kan nakillerini ynpmazdan önce kuniann, grup bakımından olan, bu uygunluklarına çok dikkat etmek iktiza eder. Bu şartlara titiz bir İtina göstermek suretile yapılan kan nakilleri, süratle hayat: kurtaran pek faydalı bir netice hasıl ederler.*       & j
Dr. Nuri ERGENE
vustralyayı korur, şarktan gelecek bir taarruza karşı da Hin diktanı örter. Singapur düşürülmeden H olunda Hındıstanı elde edilemez. ümgapur garp ve cenup istiJtame ilerinde genişlemek istiyen Japon3'anın karşısına da-kilen mühim bir ençeldır. Japon ticaretinin büyük, kısmı, Avru-paya. Afrikaya ve Hint denizine geçilen Maıaka kanalını kullanmaktadır. Maıaka kananndan geçen gemı'I'ertn yansı, Japon bayrağını taşımaktadır. Japonya Singapuru ele geçirmedikçe ticarî, üüüeadî ve siyasî darlıktan kurtulamaz.
J
aporrya, Çin harbine başlamazdan önce, Singapur, Yokohama'dan 50U0 kilometre uzaktı. Fakat Çin harbinden sonra yavaş yavaş Sin-gapura yaklaştı. Hajıyan adasını aldı, Fransız Hındiçinisine a-yalk 'basarak orada hava meydanları tesis etti. Bundan sonra Singapura, kara yoluyla inmek için (Tayland) a ginmiye çalışacaktır.
Singapur üssünü denizden taarruzla zaptetmek çok güçtür. Fakat kara cephesinden ele geçirmek o kadar zor değüdir. Malaka yarrm adasından cenuba doğru iLerleyip müstahkem «mevkie hücum etmek nihayet bir kara harbidir. Japonyanın kara harbi yapmak için ordu ve malzemesi çoktur.
Faika t İngiltere bu tehlikeyi vaktinde sezmiş, Singapurun Malaka yarım adasına düşen şimal cephesini Avustralya kı-talarile işgal ve takviye eümiş-tir. Amerika da Singapurun denizden ve karadan müdafaası için İngikercye yardım etmektedir.
HuÜâsa, İngiltere, hayatî e-!h emmiye ti haiz olan Cebelitarık, Malta, Süveyş kanalı, Singapur deniz geçitlerini elinde bulundurmağa karar vermiş ve şimdiye kadar harp gayelerinin en mühimrmleri olan bu geçitlerden birisini olsun kaybetmemiştir. Şimdiden sonra da bu geçitleri ayni azim ve cesaretle müdafaa edeceği şüphesizdir.
PİYASA HAREKETLERİ:
Almanyaya Hal
ı
th
raç
Edil
.ec
k
Dün allı yüz bin liralık ihracat yapılmıştır. Isviçreye satrlan susamlar yüklenmektedir. Küçükbaş hayvan derilerinin satış faaliyeti artmakta devam ediyor. Yeni sene mahsulü 'looyun derilerinin postlarındaki yapağıların üç santimden uzun olmamak sartile ihracına müsaade edileceği ve daha uzun yapağılı olanlara müsaade edilmiyeceği piyasada söylenmektedir. Almanya için D hesabından  satışlara dair    yapılan
tevziat listeleri birliklerden alâkadar  tüccarlara  gönderilmiştir.
Bu listelere göre tüccarların lisans akmak üzere Vekâlete müracaatları bildirilmiştir. Almanya ve Macaristana küçükbaş hayvan d er il e r i,  Am e r ik aya  av d erileri.
Mısıra tütün, Isviçreye susam, Yunanistan, Bulgaristan ve Filis-tine tuzlu baltfk, Çekyaya tuzlu barsak ihraç olunmuştur. Almanya için kırk bin lira tak yerli halılar ihracı içjn Ticaret Vekâletinden müsaade edildiği için dün ilk parti on beş bin liralık halı satılmış ve muamelesi tamamlanmıştır. Hububat ve yağlı tohumlar piyasasında yeni bir değişiklik olmamıştır.
Fransız Parisi
Alman Parisi
Yazan. Rebia Tevîik BAŞOKÇU
28
"Eğer Yüz On Milyon Nüfuslu Bir Fransa, Meram Etmiş Olsaydı... „
Demek kl Alman G es tap osun un pençeleri Parisin bin üd yüz senelik bu irfan kapısını da kapamıştı. Gün geçtikçe halk tabakasının lıislerl tamamile Almanların aleyhine dönerken, diğer tarafta btr ki srm büyük sanayi erbabı ve iş ve menfaat peşinde koşan dalavereci sınıflar da bütün kuvvetlerile* Almanlara asılmışlardı.
İkinci teşrin sonlarına doğru bir gün; Fransamn büyük tayyare fabrikalarından blrkaçmm birden sahi bl olan Müsyü (A) nm çok sevimli eşi Madam (A) nm kapımdan içeri girdiğini görünce şaşırdım ve sevindim. Madam (A) ile aramızda uzun senelerdenberi kurulmuş bir dostluk ve sevgi vardı. Kendisi ve kocası Alman istilasından evvel Pa risten kaçan İlk kafileye dahUdiler. Ben:
— A, nihayet sizi Pariste görüyorum, dedim. Siz ki o kadar Parisi seversiniz, niçin şimdiye kadar avdet etmediniz. Herkes geliyor? Şimdi tabii fabrikalar da kapanmıştır. Yoksa hür Fransada mı o-turmayı tercih ettiniz?
— Hayır, azizem dedi. Düşündük lcrlnlzin hiç bfri değil, fabrikalar eskisinden daha çok işliyor. Benim kocam hiç çalışmadan durabilir mi? Fabrikaların hesap defterlerini. Pariste bulundurmak istemiyor. Hesaplar Almanların eline geç meşin diye bu kış ortalarmda (X) daki sayfiyemizde oturuyoruz. Ben yalnızlıg-a tahammül edemedim, I-zin aldık, on beş gün için Parise geldim. Parlsten gittiniz diye çok korkuyordum.
— Benim talihsiz vize işleri daha tamam olmadı. Belki bir aya kadar giderim. Fakat sizin fabrika larm çalışmasına aklım ermiyor. Böyle bir zamanda ne gibi bir iş yapıl rr ?
— Hep ayni işler... Tayyare yapıyoruz, hem gece, gündüz çalışıyoruz.
— Acaip, dedim. Tayyareleri yok sa Almanlar hesabına mı yapıyorlar?     [ \    ' ,  .
— öyle ya, bizim fabrikalar şimdi hep Almanlar hesabına çalışıyor, Almanlar çok iyi fiyatlarla mallarımızı alıyorlar. Şu aralık onlar İçin de ne büyük bir İstifade...
— Demek siz açıktan açığa Alman İdaresini tercih ediyorsunuz?
— Şüphe mi var? Şimdiye kadar İngiliz taraftarlığından ne kazandık?
— Aman rica ederim, «Şimdiye kadar IngUiz taraftarlığından ne kazanmadık!» Demeniz lâzım... E-ğer arkanızda ingiliz ittifakı olmasaydı sizi Almanlar çoktan yutmuş hazmetmişlerdi bile...
— Almanlar o kadar kuvvetli ki İngilizleri de mahvedecekler.
— Bu sözlerinizden ben Almanların kuvvetinden ziyade sizin zaafınızı anlıyorum. Eğer yüz on mil yon nüfuslu bir Fransa, meram etmiş olsaydı, seksen milyon, nüfuslu bir Almanyaya mukavemet edemez miydi?
— Bizi hep aldattılar.. Hükümetimiz, baştakiler herkes, herkes aldattı. Bizi yola getirecek ancak Al manlardır. Şimdiden memlekete birçok para döküyorlar, harpte sarsılan iktisadi hayatımız bu sayede tamir edilecek, sefalete düşmekten kurtulacağız.
— Fakat düşünmüyorsunuz ki o gelen paraların bir karşılığı yoktur. Almanların harbi kazanması imkânsızdır, elinize geçen kıymetsiz paralara inanmanız yüzünden sizin de bütün servetinizi kaybetmek tehlikeleri vardır.
Madam (A), bu sözüm üzerine bir sarsıntı geçirdi:
— Böyle bir ihtimali hatıra getirmek istemem, dedi.   Çünkü bu
harbi İngiltere kazanamaz.
— Ne gibi bir noktalan   buna
hükmediyorsunuz? Amerikanın în-giltertr.Jn mutlaka yardımına koşa cağına inanmıyor musunuz?
— Hayır, dedi. Amerikanın İngü tereye yardım edeceğine inanmıyoruz. *fiç
İşte Fransamn ileri gelenlerinin bir çoğu hep böyle düşünüyorlardı. Ne çare ki Almanların Parise bol bol getirdikleri marklar halkı ne açlıktan, ne de soluktan muhafaza edemiyordu. Bu sene kış zaten çok şiddetli idi. Sabahleyin oda camlarının dışı gibi içini de buz tutmuş
olduğunu yeisle görüyorduk. Ellerimiz soğuktan bir şey tutmuyor, e-vln İçinde yün eldivenle dolaşıyorduk.
Bir defa on beş gün kasap dükkânları açılmamıştı. Sebebi araştırıldığı zaman şunlar duyuldu: Almanlar salhaneye hücum etmişler, ve bütün mevcut etleri almaya kal kısmışlar. Bunun üzerine kavga çıkmış, baş kasap elindeki uzun et bıçağını bir Almanm kalbine saplamış. Almanlar derhal kasabı öldürmüşler ve.bu cezadan halkı da mahrum etmemek için on beş gün Parisi etsiz bırakmışlar.. Eğer boy le bir vaka daha olursa Fransrzla-n kırk gün açlığa mahkûm edecek lerinl de ilân ettiler.
Vişi hükümeti    Fransadaki Almanların iaşesi için her gün dört yüz milyon frank verdiği halde yine Almanların hal km   nafakasını kapmak için bir düzüye her yere hücum etmesi, bu gibi kanlı vaka-larm sık sık tekerrürüne sebep olu yordu. Son zamanlarda Almanlar, umumî hislerin kendi aleyhlerind* olduğunu görünce, işsiz kalan ka dm, erkek bütün işçileri Parister uzaklaştırmayı ve Almanyaya çek meyi düşündüler. Gazetelerin    ilk sayfalarında büyük ilânlar neşret tiler, bol paralar ve bol gıdalar va dettiler, İşçilere Alman bürolarma kendilerini kaydettirip mesut   Al manyaya gidip çalışırlarsa Alman lar derecesinde rahat bir hayat geçireceklerini ilân ettiler.
Parisin bir zamanlar şen, güzel zarif, meşhur mağaza kızları şimdi kendi varlıklarını bile düşüne-miyecek bir boşluk içinde, gıdasızlıktan sararmış yüzleri, yaşlı göz-lerile Alman bürolarma hücum ettiler, binlerce ve binlercesi Almanyaya gönderildi. Bunlar bir daha dönecekler mi, memleketlerini görecekler mi?
Almanların insan değiş tokuşun da acaip bir usulleri var. Bir taraf tan Fransız işçilerini Almanyaya çekerken, Alsas Loreni resmen Almanyaya ilhak ettikten sonra orada binlerce senedenberi yerleşmiş yüz elli bin Fransızm bütün mallarını mülklerini zaptettiler, ellerine bizim Türk parasile ancak elli lira kadar bir para vererek memleketlerinden tehcir ettiler, çıkardılar Fransamn iç taraflarına gönderdiler.
Almanlar para ticaretinde daha birçok yollar buldular. Meselâ Pa-risten çıkanlara çıkış müsaadesi vermek için yedi bin frank alıyorlardı. Ve bir Fransız esirini hüı bırakmak vadini elli bin franga sa tıyorlardı.
Açlık, soğuk, sefalet, ümitsizlik ve kan, işte Alman işgali altındaki Parisin iç yüzü...
Polonyalardan, Çekoslovakyalar-dan, Avusturyadan, Norveçler den, Holandalardan, Belçlkalardan Lüksenburglardan, Alsaslardan ser ra gelen son kurban, Paris! Misten getin şarkılarmdaki gözlerinin iç', gülen sanşm güzeli, bütün dünyanın hevesini alamadığı bu sihlrkâr kadın, Gestaponun haşin pençelerin de solmuş sararmış, bütün sihrini cazibesini kaybetmiş... Yeni nizam denilen boyalar yüzüne hiç gitmemiş, Llon kumaşlarile sardığı ince vücudunu ısıtacak bir çuval kömüı iki metre yünlü bulamamış, küçük ayaklarına giydiği ince ipek çoraplar, zarif iskarpinler kalmamış. Bunca yıllardır ecdat yadigârı eşyaları, tabloları, halıları, tabağı, çanağı, parası her şeyi gitmiş. Ve
nihayet bugün gaddar âşıklarıt tazyikinden vakitsiz çöken bu talih
siz kadın, yaşlı gözlerini kurşuni göklere dikmiş, dermansız kollarını tarihe uzatmış, feryat ediyor:
— Ne olur, ey tarih, beni bir ke re daha kurtar! Vatanımızı seviyoruz diye benimle öğünenler, fakat kara gün gelince benim için döğüş mekten çekinenler, sana bakükça benden utansınlar!
Rebia Tevfik BAŞOKÇU — BİTTİ —
[Paris cehenneminden nasıl kur-tuldum'dan sonra -ilki Paris» burada bitmektedir. Bayan Rebia Tevfik, bu yazıların yirmi sene Pa ris ve Beıilnde geçirdiği kendi hayatına alt üçüncü kısmını hazırlamaktadır. Bu kısım hazırla-nmerya kadar tefrikamıza bir müddet fasıla vereceğiz.]
FER Di iC TİM A i
TAYİNLER:
Ankara. 27 (Telefonla) — Ticaret Vekâleti İaşe teşdtuâtı Ticaret Oı ai Umum Müdür muavinliklerinden birine Nevyork ee-ki ticaret ataşesi Muzafferi, diğerine de Hakkı Meciıki tayin etmiştir. Petrol Otiai Umum Müdür muavinliğine de eski fetrol Limitet müdürü B. Sedat Ziya getirilmiştir.
Anikara, 27 (Telefonla) — Dahiliye Vekâleti Müsteşarı htem Aykut Samsun vaiuıgıne, Lmni-yet Umum Müdürü Ati Kıza Dahiliye Müsteşarlığına, Tokat valisi Cafer İzzettin, Emniyet U-mum Müdüriuğüne tayin edilmişlerdir.
TERFİLER:
c Edirne (Husueî) — Vilâyetimiz Cumhuriyet ivıuddeıuj.Ti<Uimisi Aşır Aksu, sualtı 'fuuumi Kemal m maaşları altı bine çUtariıünıştrr.
t-aırnemızin vücudute iftihar et/meUte oıicruğuıbu guzıcic aduye-ciıerimizi teoruc ederiz.
Vali Eski Sporcuları Dinledi
Vali ve Belediye Reisi doktor Lûtfi Kırdar dün  akşam  Bölge
merkezinde verilen ziyafette eski sporcular ve klüplerimizin başında bulunan idfcrecüerle hasbıhalde bulunarak idarecilerin dertlerini dinlemiş, eski sporcuların da fikirlerin almıştır.
Türk Hava Kurumunun Filmleri
Türk Hava Kurumu genel merkezî tarafından * gönderilen ve kurumun havacılık kampla rmd a -ki çalışmaların? te'barüz ettiren 6e6İi filmler Eminönü Halkevi sa-
lonunda tettanfarida mevcut lise ve ortamektep talebelerile sanat ve muallim mektepleri talebeleri» ne (gösterilmiştir.
Bundan başka Eminönü, Fatih, Beyoğlu ve Beşiktaş kazaları dahilindeki «okulların son sınıf ta-İ'ebeleri de filmleri seyretmelerdir. Diğer kazalara bağlı ilk okul taldbeleTİne dahi gösterilecek o-lan fi'fimi er şehirde mevcut muhtelif «ulemalarda halkımıza gösterilecektir. Fiümlerin gösterilmesinden/ ve istanbul Hava Kurumu tarafından mekteplere tevzi edilen "binlerce karneden sonra mektepterdeki havacılık hareketleri çok bariz şekilde ilerlemiştir. Bilhassa lise ve orta okul talebesi arasrnda Ibu mevzua karşı uyanan yüksek alâka ve heyecan hergün ve höla artmaktadır. Bu suretle mekteplerdeki havacılrk dernekleri faaliyetinin gelecek ders yılı içinde daha feyizli neti-oeler vereceği ve 'bu hareket mütekabil tayyareciliğimizin geniş mikyasta inkişafına veaifc olacağı muhakkaktır. Bundan başka or-tamektep mezunlarından hergün yüklerce genç kurutma müracaatla tayyareciliğe kaydedilmelerini istemektedirler. Bu ateşli -gençlere ait miram eleler ikmal edildikten sonra havacılık kamplarına sev-kedileceklerdir.
Şehir
inkılâp Müzesinin   kütüphane! salonunda, İstanbul Beîediyesinin son seneler zarfındaki faaliyetlerini; neşriyatın* teşhir eden    bir sergi tertip ddihmsrtir.
Ser^i 28/3/941 cuma günü saat 1 2 den itibaren halka açık bulundurulacaktır.
Yugoslavyada | Şemsettin Esarcb Karşı
!
syan
(Başı 1 İncide) —
sonra istiklâline kavuşan Yugoslav milleti hem 'bu hâdiseyi, hem de Kral Piyer'in tahta çıkmasını kutlulamak üzere düğün bayram etaıek ve halk şarkıları söylemekle meşguldür.      _
Almanya, Yuıgoslavyayı pakta sokmak cin kendi bakımından pek büyük fedakârlıklar yarmış, bu hâdiseye nekadar büvük kıymet verdiğini her halile göstermiştir. Kahraman Yugoslav milletinin galeyana gelmesi ve kötü gidişi derhal değiştirmesi Allman-lar için pek ağır bir siyasî hezimettir.
Almanların Balkanlara ait bütün pıânları altüst olmuş bulunuyor. Almanya İtalyanın yaptığı hatayı tekrar ederek istiklâli için ölmeğe karar vermiş bir Balkan milletine taarruz etmeğe cesaret edecek midir? Ederse çok aldandığını göreceksiniz. Bu misal bir defa daha isbat ediyor ki Balkanlar tekin değüdir, her el uzatan mutlaka çarpılır.
Yugoslavyanın Ankara sefareti bugün Kral Piyer'in tahta cülusu münasebet il e bayrak çekmiştin. Sefaret Belgrattan henüz re^mî malûmat almış olmamakla beraber sefaret erkânı radyoların verdiği güzel haberler karşısında seyirci kalkmamışlar ve ıbayrak çekmişlerdir.
Memleketimizde bir ticaret işi için bulunan bir Yugpslav valtan-daşilc tesadüfen konuştum. Dedi ki: «Eski hükümetin çirkin gidişi karşısında insan yüzüne çıkmaktan utanıyordum. Şimdi şerefli ve müstakil bir milletin evlâdı sıfatile yeniden açık alınla insanların arasına karışıyorum.»
Ahmet Emin YALMAN
Japon Hariciye   Nazın
Roma, 27 (A.A.) — D. N. B.: Japon Hariciye Nazın B. Matsuo. ka 3 I martta Romaya muvasalat edecektir. Nazır Romada üç gün kalacaktır.
Günalfay'ın Konferansı
(Başı 1 incede) +
ye herkesle iyi geçinmek istemiştir.
Biz bu siyasefti her zaman takip ettik ve ediyoruz.
Fakat dün sesini duyduğumuz harp nihayet hu&ütlârsmıza dayandı. Bulgaristan kendini teslim etmiştir.
Haksız bir tecavüze uğrayan Yunanistan ise ecdadına lâyık bir şekilde kendini kahramanca müdafaa etmektedir.
Görüyorsunuz ki tehlike kapımıza dayanmıştır. Bunun bir huzursuzluk yaratması tabüdir.
Parti dünya vaziyetini ve bu vaziyet karşısında Türkiyenin durumunu vatandaşlara bildirmekte çok isafbet etmiştir.
Yakmda tarühin çok acıklı bir trajedisine şahit olacağız.
Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki, dün mukaddes sayılan prensipler bugün hiç mesabesindedir. Verifcn sözlerin, teminatların ve hattâ muahedelerin hiçe sayıldığı bir devirde yaşıyoruz.
Biz memleketimizi harbe sok-mak istemiyoruz, fakat bir şartla: Bizim hürriyet ve istiklâlimize riayet edilmelidir. Buna riayet edilmewe Yakınşark bir harp sahası olacaktır. Bunun mes'ulü asla biz olmıyacağız. Tarihin ba-şmdaniberi bir çok milletlere efendilik yapmış olan Türk, daima efendi olarak kalacaktır. Türk ordusu icabında babalan ve dedeleri gibi şeref ve şanla dövüşecektir. Ordumuz mükemmel, dir. Millî Mücadeledeki heyecanı duyalım ve Millî Şefin etrafında, kaya gibi dimdik durakta.»
Panama Kanalının 'Tadili
Nevyork, 27 (A.A.) — Va-şingtondan Nevyork Herald Tribün gazetesine bildirildiğine göre, Panama kanalı eklüzlerinin 65 bin tonluk zırhlıların geçmesi mümkün olacak şekilde tadili tasavvur edilmektedir.
Her Gün
On Satır
S. 6. SAVCI
1
2 I
3
4
S 6 7
M
9
Bizim unta Boüostan pastırma alıyordum Lâtife ettim:
— tyl değil bu pastırma...
— Ne dlyon BcğLm. Usta Bodos bunu zat unuz içun hususi sipa-rlşlemlştür. Dünyamın Mlhverü bir araya geUe bu gadar çlfc eti böyle sıkıştırıp bu nefatetllkte pusturma edemez. Agzınun tadunu hUUrsen hele bl İki yüz elli gram alrver, memnun galu-hun. Halis 10) gönüdür!
Dünkü yazımda «Lâfa güzaf», «lâfı bl güzaf» şeklinde çıkmıştıı Düzeltirim.
Yugoslavyada Hükümet Darbesi
(Başı 1 incide)
nsı ile beraber Yugoslavyadan kaçtığı bildirilmektedir. Bir rivayete göre de öldürülmüştür.
«İnkılâp karşısında derhal akla gelen şudur: Başvekil tarafından imzalanan üçlü paktın akıbeti ne olacak?..
^Berlin radyoları, hâdiseden hiç bahsetmemişlerdir. Bundan, hadisenin pek iyi karşılanmadığı anlatılır.
«ingiliz Başvekili B. Çörçil irad ettlgl bir nutukta şöyle demiştir:
Şu anda size ve bütün memlekete verecek mühim haberlerim vardır. Bu sabah Yugoslav milleti kendi ruhunu tekrar bulmuştur. Bclgrad'da bir ihtilâl olmuş ve dün imzaladıkları mukavele ile memleketlerinin şeref ve hürriyetini satan nazırlar tevkif edilmiştir.
Bu vatanperverane hareketi mücadeleci ve cesur bir milletin feveranı doğurmuştur. Bu milletin zimamdarlarının zafı Mihver devletlerinin entrikaları kendilerini memleketlerine ihanete sürüklemiştir.
Yugoslav vatanının tamamiyet ve hürriyetini müdafaa edecek bir Yugoslav hükümetinin kurulmasını ümit edebiliriz. Bu ümidimi aldığım haberlere istinat ettiriyorum. Böyle bir hükümet büyük Britanya imparatorluğunun bütün yardımına mazhar olacağı gibi Amerikadan da mümkün olan bütün müzahereti görecektir.
İngiliz imparatorluğu ile müttefikleri Yugoslav milletinin davasını da kendi müşterek davaları yapacaklardır. KatS zafere kadar beraber yürüyüp beraber mücadeleye devam edeceğiz.
BULGAR     RADYOSU NE   DlYOR ?
Bulgaristan radyosu bugün saat 14/15 de hâdiseyi haber vermiştir. Bulgar radyosunun neşriyatı aynen şudur:
«Komşumuz Yugoslavyada bugün çok mühim bir hâdise olmuştur. Saltanat naibi Prens Pol vazifesinden uzaklaştırılmış, genç kral İkinci Petro hükümet İdaresini ele almıştır.
«Biz, bu hâdiseyi sükûnetle karşı-lryacağız. Komşularımıza karşı yi hisler beslemekteyiz. Hâdisenin* Yugoslavya İçin sarsıntılı/, geçmesini temenni ederiz.
«Bulgaristan, Balkanlar sulhunun idamesinde çok mühim bir rol oyna-miflfcr, bundan sonra da oylayacaktır.»
HALK, KRALA BAĞLI
«Rumen radyosu da bu haberi verdikten sonra yeni hükümet âzalarının isimlerini bildirmiştir.
<Belgraddan gelen haberler, şehrin bayram halini arzettiği-ni bildirmektedir. Payitaht halkı, krala karşı bağlılığını isbat etmiştir.
ÇETECİLER CEMİYETİ
Çeteciler cemiyeti, 'Hazır olun çeteciler! Korkunç mücadeleler olacak..» marşını söyleyerek tezahüratta bulunmuşlardır.
«Çeteciler cemiyeti, neşrettiği beyannamede şöyle demektedir:
«Yeni vaziyeti tamamile kabul ediniz. Ordunun emrine tâbi olalım, Yugoslavyayı koruyalım...»
«Bu son söz, Kral Aleksnndr'ın ölmezden evvel söylediği sözdür. Anlaşılıyor ki Yugoslavyada Alek-sandr'ın ruhu hâkim olmuştur.
BA5METROPOLİTİN BEYANNAMESİ
«Başmetropolit tarafından neşrolunan bir beyannamede de şöyle denilmektedir:
«Martir kralın oğlu başımıza gelmiştir. Düne kadar büyük bir leke içinde idik. Bugün her lekeden temizlendik. Başımızda martir kralın oğlu bulunduktan ve Allah bizimle beraber olduktan sonra insanlar ne yapar? Hür yaşamak için kralımıza bağlanalım. Cenabıhak bizi muhafaza etsin. Hepinizi takdis ederim.»
YUGOSLAV   ORDUSU
«-Bugün, bu vesile ile Yugoslav ordusundan kısaca bahsedelim:
«Yugoslavya, tam bir seferberlik yaptığı takdirde 32 tümen çıkarabilecek kabiliyettedir. Balkanlarda çok İyi teohiz edilmiş bir ordu olduğu gibi çok muharip ve cesurdur.
«Bugün Yugoslavyanın silâh altında 800,000 kişi tuttuğu muhakkaktır. Bunun büyük kısmı Manastır mın-takasında bulunmaktadır. Yugoslav-lar, çok geniş olan hudutlarının müdafaası kabil olamıyacağını anlamış-'ar ve lüzumunda Yunan orudusu ile birlikte hareketi düşünmüşlerdir.
YUGOSLAVYA   HARBE GİRERSE?
«Şayet Yugoslavlar harbe giror-Tae ilk İşleri, Yunanlılarla beraber ttalyanları Arnavutluktan atmak olnraktrr.   İtnlvnnlarm   Arnavutluk-
Telgraf, Telefon ve Ajans Haberleri
Donavan
Yakın Şark Seyahat İntibalarıni Anla'.ıy r
Vaşington, 27 (A.A.) — B. B. C: Allpay Donavan,   dün aksam radyoda   Avrupada   ve yakın şarkta yaptığı seyahatin intibalarıni anlatmış vo ezcümle şöyle demiştir:
<Ziyaret ettiğim her memlekette şu suali sordum: Bir Alman zaferinin neticesi ne olacak?... Bütün memleketlerde, hattâ Almanyadan korkanlarda bile aldığım cevap şu cîdu: Almanya, Avrupayı bir kale haline getirecek, Amerikayı iktisadin tecrit edecektir. Bu Almanyalın bütün dünyaya hâkimiyeti demektir.
Albay Donavan'rn, ziyaret ettiği memleketler hakkındaki intihalarından bir kısmı:
Türkler: Türkler, ingiltere üe müttefik olmaktan müftehirdirler.
Yunanistan: Gönce ile Küsura arasındaki mıntakada bir hafta geçirdim. Hakikaten Yunanlılar pek mühim bir vazife gördüler.
Yugoslavya: Bir çok Sırp askerleri Yunanlıların yanında harp etmek istiyorlar.
Malta: İtalyanlara göre Malta iki haftada düşecekti. Halbuki 120 bombardımana rağmen hâlâ mukavemet ediyor.»
taki bu müşkül vaziyetleridir ki VI-yanada bazı imtiyazlar verilmesine sebep olmuştur. Yugoslavya, cenubî Sırbistanda bir Alman taarruzuna karşı koymıya hazırlanırken şimal hudutlarını da ihmal etmediği söylenebilir. Yugoslavya - Bulgar hududu da mühim dağlarla kapalıdır...»
— Radyo Gazetesi —
PRENS POL KAÇTI MI?
Belgrat, 27 (A.A.) — Prens Pol'un, Kent Düşesinin hemşiresi olan zevcesile birlikte memleketi terkettiği zannedilmektedir.
Vilâyetlere!eJci vaziyet hakkında henüz malûmat yoktur.
YEDEK SUBAYLAR   DAVET
EDİLDİ
Belgrat, 27 (A.A.) — D. N.
B.: Radyo bütün ihtiyat subaylarını bugün saat I 6 da Orduevın-de yapılacak bir toplantıya davet
>(raİ|UlWı r m rn r-rr t. <
YEDEK SUBAYLARIN SADAKAT   TELGRAFI
Londra, 27 (A.A.) —Belgrat radyosu yedek subaylar cemiyetinin Kral Hier'e bir sadakat telgrafı gönderdiğini bildirmiştir. Bu telgrafta şöyle denilmektedir:
«Bütün yedek subaylar büyük bir heyecanla emirlerinizi bekliyoruz. Yaşasın Kral.»
İNGİLTEREDE    HEYECAN
Londra, 27 (A.A.) — Afi: Yugoslavyadaki devlet darbesi burada geçen ilkbaharda yaptığı sürprizlere benzer Ibir heyecan hasıl etmiştir. Şu farkla ki bu de-faki sürpriz Almanlar için gayri-müsait oldu. Bununla beraber şurası teslim edilmektedir ki vaziyet oldukça müphem görünüyor. Herkes Kral Pier'in arkasında bu işi idare eden şahsiyetin kim olduğunu merak ediyor. Bu suale bu sabah verilen tabu cevap, dar'beyi bizzat General Simoviç'in yaptığı merkezinde olmuştur. Fakat bu şahsiyet şimdiye kadar ikinci plânda gözüktüğü için bu cevap tamamen tatmin edici gözükmemekte idi. Bununla beraber
bu husustaki İngiliz aksülâmeli esaslı bir vakıa idi ve bu aksüla-nveli bizzat GhuTchill ifade etmiştir. B. Churohill Belgrat hâdisesini, vatanlarının şeref ve hürriyetini feda eden nazırların kovulması peklinde tefsir etmiş ve yeni hükümetin memleket hürriyet ve tamamryetini müdafaa edeceği ümidini veren bir hâdise olarak telâkki eylemiştir.
Had is ey i mü t eajcı p be rk esin merak ettiği diğer bir şey de haberin Berlinde nasıl karşılanacağıdır. Zira Berlinde Matsuoka'nın bu yeni Alman diplomatik muvaffakiyeti karcısında hayran kalacağı ümit edilmökte idi.
Bcrlindeki ilk akaülâmeHer prestijini kurtarmak arzusunda olduğunu ve yediği daı1>enîn tesirini inkâr etimek istediğini göstermektedir.
Londra diplomatik mahfillerinde bu hal Almanyanın hiç şüphesiz Belgratta nizamı iade için bir karar almakta tereddüt ettiği şeklinde tefsir ediliyor.
Şiddet kullanılması Yugoslavyayı İngilterenin kucağına atmak gibi anî bir netice verebilecektir ?e öyle anlaşılıyor ki vuku bulan l>u inkişaf Berlinde hiç beklenmedik bir şev olmuştur.
Bankası Hissedarlar Meclisi Dün Toplandı
Bankadaki Mevduaf Hesapları
51.645.575 Lirayı Buldu
Arnavutlukta
Ankara, 27 (A.A.) — Türkiye Iş Bankasının hissedarlar alelftdc ve fevkalade umumî heyetleri bugün öğleden sonra sıra ile toplanmışlardır. Alelade umumi heyet toplantısında idare meclisi, mürakiplcr raporları, 31 birincikânun blânçosu, Kâr ve zarar hesabı okunarak tasvip olunmuştur. C. H. Partisini tem-silen toplantıya İştirak eden Tevfik Fikret Sılay söz alarak müessesenin 1940 yılı faaliyetinden ve elde ettiği neticeden hissedarların iftihar duyduklarını söyliyerek takdirlerini ifade eylemiştir.
1940 yılında Türkiye İş Bankasın-, daki mevduat hesapları 51,645,575.50 liraya, tasarruf 18,717,643.03 liraya yükselmiştir. Bu suretle bankadaki tevdiat hesaplarının umum! yekûnu 1940 yılı sonunda 70,363,218.53 lira-
Suriye Üe Bir Devamız Yoktur
(Başı 1 İncide) —
rinde bu kadar kıskanç bir itina ile titrediğim'iz bu coğrafî bölgede milletleri birbirinden endişeye düşünmekten istifade etmek isti-yen-ler her zaman olmuştur. Bugün vardır ve yarın da olabilir. \Gerck bizim gerek sınırdaşlarımızın bu nevi tahriklere karşı en müessir müdafaa silâhımız yabancı propagandanın ancak yabancı ihtiraslar menfaatine çalıştığından emin olmak ve bizzat kendi menfaatlerimizin aramızdaki dostluk ve itimat bağlarını mütemadiyen daha fazla takdir etmek olduğu kanaatile hareket etmekten ibarettir.
Müst k- Fransız Aj_.nsınu Bir Mü a-âası
Londra, 27 (A.A.) — Müstakil Fransız ajansı bildiriyor:
Türk - Sovyet   -deklârasyonunun şıumuiü hakkında emin Sovyet kaynaık»arından aşağıdaki malûmat aıınmıştır. Bu dejcıâıasyon:
1 — '1 ürkıyoye karşı doğrudan doğruya bir taarruza yeni topraklarına düşmanın girmesine,
2 — Tünuyeyi kendini müdafaa için harekete geçmeğe mecbur edecek doğrudan doğruya bir tehdit hallerine şamildir.
İşte Türkiye Hariciye Vekili Saraçoğıunun bahsettiği «hayatî menfaat sahaları» tabirine bu ikinci nokta dahil bulunmaktadır. Şayet Almanlar Meriç vadisi boyunca Tüık Trakyasına doğru inecek okurlarsa deklârasyon mün hasıran toprak tecavüzüne taallûk etmekle beraber düşman te-cemmülerinc karşı Türkiyenin yapacağı bir müda'hale muhakkak ki bu deklârasyonun çerçevesi içindedir. Fakat Türkiyenin bizzat kendisi tehdit edilmeksizin Yunanistaıta yardım için olan müdahalesi bu çerçeveye girmez. Böyle bir halde Sovyetlerin nasıl bir hareket takip edecekleri meçhuldür. Açık olan bir şey varsa o da mezkûr deklârasyonun hedefi Almanları Boğazlara karşı tehdkte bulunabilecek bir müdahaleden vazgeçirmek ve Sovyet teveccühünün bitaraf bir memleketin diğer bir devleti iaşesi tarzında faal bir safbaya girebileceğini Almanlara anlatmaktır. Hulâsa bu deklârasyon 18 aydanberi ileri sürülen faraziyeleri aydmlat-im-ıştır. Münhasıran bu bakımdandır ki Alman tehlikesinin bilhassa Yunanirftana ait olan kı»mile iştigal edilmektedir.
Afrikada ttalyanm yıkılması ve Tüdc müdafaasının sağlamlaşması İngilizlere daha müessir bir tarzda fikir rahatlığı ile Yunanistan m yardımına koşmak imkânmı vermektedir.
yi bulmuştur. Hissedarlar umumî heyetinin verdiği karara göre 16 numaralı kuponlar mukabilinde tamamı ödenmiş beher on liralık hisseye net olarak bir lira tevzi edilecektir. Tevziata 15 nisan 1941 tarihinde başlanacaktır. 1940 yılı kârından ayrılan miktar İle bankanın ihtiyat akçesi 4,164,580 lirayı bulmuştur.
Fevkalâde umumî heyet toplantısında ise Banka esas nizamnamesinin bazı maddelerinin tadili hakkında idare meclisi raporu ve bu rapora ilişik tadil teklifleri okunarak müzakere edilmiştir. Bankalar ve devlet müesseseleri memurları barem kanunu mucibince esas nizamnamede yapılması icap eden bu tadiller umumi heyet tarafından tasvip olunmuştur-
ı Kral Petro İdareyi
Eıine Aldı
Izmirde Zelzele
izmir, 27 (A.A.) — Dün şehrimizde saat 5,14 de 4 saniye devam eden hafif bir zelzele olmuştur. Yine dün Dcglrmendcre nahiyesinde saat 16.35 dc 8 suniye ve saat 18,20 de de 3 saniye süren bir zelzele olmuştur. Bayındırda da saat 5 1 be? geçe ve Torbalıda boşl on boş geçe beşer saniye devam eden birer yer sarsıntısı olmuştur. Hnsar yoktur. ,
(Başı 1 incide) *=*
raşeler içindedir. Devamlı surette Krala sadakatini ve vatana mesuliyetini teyit eden tezahüratta bulunmaktadır. Her tarafta önlerimde bayraklar çekilmiş o-lan alaylar görülmektedir. Alayların önümde Kral Piyerre'in portresini taşıyan kimseler ilerlemektedir. Memlekette tam bir sükûn hüUüm sürmektedir.
YENİ   KABiiNE   ERKÂNI
Belgrat, 27 (A.A.) — Yeni teşekkül ed'en kalbine erkânı hakkında muhtasar malûma-t:
Kolordu kuman/danı olan General Douohan Simovıtclı, geçen harbe jştirak etmiş ve bir müddet 6onra hava kuvvetleri kumandan muavinuiğine 'tayin edilmiştir. Buâ'hare bu kuvvetlerin kumandanlığına getirilmiş olan mumaileyh, Yugoslav havacılığının bel-libaşlı organizatörlerindendir.
Birinci Başvekil muavini olan B. Vlatko Matdhek'in şefidir. Stepan Raditoh'in ölümünden sonra bu partinin reisliğine geçmiştir.
B. Sk>bodan Souvanovitdh, ikinci Başvekil muavinliğini deruhte etmiş olup meşhur Vladümir Souvanovitch'in oğludur. Yugos, lavyanm en yüksek simalarından olup fevkalâde şolvreti haiz bir hukuk âlimi ve tarihçidir. Mumaileyh, .Ulûm Akademisi azasından ve Üniversite    profesörlerinden-
dir.
B. Momtohilo Nitchich, Hariciye nazırlığım deruhte etmiştir. Radikal partisinin şeflerinden biri olup müteveffa Patchioh'in bel-libaşlı mesai arkadaşlarından idi. Radikal partisi icra komitesi aza-sındandır. Bir çok defalar Maliye ve Hariciye nezaretlerinde bulunmuştur.
B. Jean Boudissavligrvitch, Da.
hiliye nazırlığını deruhte etmiş o-lup müstakil demokrat partisinin şefidir. Harpten evvel Sırp - Hırvat koalisyonunun şeflerinden biri idi. Uzun seneler müteveffa Svetozar Pirsitchevitcih'in samimi mesai arkadaşlarından îdi.
General Bogol Joübilitch, Harbiye ve Bahriye nazırlıklarına getirilmiştir. Mumaileyh, ikinci orduya kumandanlık etmiş ve müteakiben ordu müfettişi umumî muavini olmuştur.
B. Bojo Markovitch, Adliye nazırı olmuştur. Mumaileyh, demokrat partisinin en parlak simalarından biridir. Uzun seneler. denberi Belgrat Üniversitesinde profesörlük etmiştir.
B. Midha Trifoumovitch, Maarif nezaretini deruhte etmiştir. Mumaileyh müteveffa Patchi-toh'in samimî mesai arkadaşlanar dan idi. Radikal partinin reis muavini olup bir çok defalar nazırlıklarda bulunmuştur.
B. lvan Andress,   Ticaret   ve
Sanayi    nazırlığına    getirilmiştir.
Hırvat köylü fırkası azasından ve
B.  Matchek'in mesai arkadaşla-
rındandır.
Kabineye dahil olanlardan B.
Jouiay Choutey, kendisi B. Matchek'in fiTİcasındandır.
B. Bogoljoub Yevtioh, Hariciye nazırlığında ve Başvekâlette bulunmuştur. Evvelce Tiran ve müteakiben Viyana elçiliklerinde bulunmuş ve son zamanlarda Sa-rav nazırlığına tayin edümiştir. Halen de millî Yugoslavya partisinin ikinicî reisi bulunmaktadır.
Sloven  ^arlisi lifleri 8.     M'hi
Piyade ve Topçu Muharebeleri Oldu
Atina. 27 (A.A.) — Dün akşam neşredilen I 5 I numaralı Yunan resmî tefbliği:
Mevziî piyade ve topçu muharebeleri olmuştur.
Atina, 27 (A.A.) — Yunan Umumî Emniyet Nezaretinin tebliği:
Düişman hava kuvvetleri Pre-v ez ey i borrrbardrman ederek bir kadının yaralanmasına ve ziraî tesisatta pek az hasar olmasına sebebiyet vermişlerdir.
Garbî Poloponez'de bir köy de bomlb ardım an ediJmiş. fakat hasar ve zayiat olmamıştır.
Ege adalarından birinin sahil' İeri civarında sandallar üzerine de bomtfbalar atılmışsa da zararı mucip olmamıştır.
Atina, 27 (A.A.) — Atina radyosu tarafından verilen harp haberlerine göre bütün Arnavutlukta sükûn hüküm sürmektedir.
Atina radyosu spikeri   şunları
seslem iştir: *
Küçük mikyasta topçu faaliye-tile bazı keşif hareketleri olmuştur. Bütün Yunan keşif müfrezeleri kendilerine verilen vazifeleri yaptıktan sonra üslerine dönmüş^ 1 erdir.
B r İtalyan Livasının Bütün Kurmay Heyeti Esir Düştü
Kahire, 27 (A.A.) — Orta şark İngiliz kuvvetleri umumî karargâhının tebliği;
Libya'da kayda değer mühim bir şey olmamıştır.
Keren'de vaziyet memnuniyet ve-' ricl bir şekilde inkişafta berdevamdır. Kıtaatımız yeni kazançlar kaydetmiş ve bir kaç mukabil hücumu tardederek bir miktar esir almışlardır. Esirler arasmda bir livanın bütün bir kurmay heyeti de mevcut* tur. Düşman m son 48 saat zarfın-daki zayiatı evvelkilerden fazladır.
Habeş is tanda, Afrikalı ve Belçikalı kıtalar birlikte olarak Gambelâ'yı zaptederek Baro çıkıntısını düşman kuvvetlerinden temizlemiştir.
Cenubî HabeşisUnda/'TjütÜrt böl gelerde ricat etmekte olan italya» kuvvetlerini takibe devam ediyoruz
CENUBİ   HABEŞİSTANDA 100 EStR   ALINDI
Nairobi, 27 (A.A.) — Dogu Afri kasındaki   imparatorluk kuvvetleri*
nın tebliği;
Habeş kuvvetleri cenubi Habeşis-tanda Yaycllo'nun şarkında ve gar bında bazı mevzileri işgal etmişlerdir. Bir yerde 100 kadar düşman mukavemet göstermeden teslim olmuştur.
Dogu bölgesinde her tarafta tesadüf edilen düşman kıtalarının maneviyatı çok bozuktur.
Ciciga ve Harrar arasındaki harekât plan mucibince devam etmektedir. Marda bofazmda bir düşman mevzii batı Afrikası kıtaları tarafından zaptedilmiştir.
MÜHtM  BİR YOL KESİLDİ
Hartum, 27 (A.A.) — «Daily Te-legraph» muhabirine göre, Habeş vatanperverleri Asm ara ile Godar arasında hayatî ehemmiyeti haiz bir yolu kesmişlerdir. Bu mmtakalarda bulunan italyan kuvvetlerinin iaşesi mezkûr yoldan yapılmakta idi.
Krek. yeni kabineye Devlet nazırı olarak eirmektedir.
YENİ KABİNENİN   YEMİNİ
Belgrat, 27 (A.A.) — Avala ajansı bildiriyor: «Vazifeye baş-j layan yeni kabine, Kral iPyer'inj önünde yemin etmiştir.»
MEKTEPLER TATİL OLUNDU
Belgrat. 27 (A.A.) — 27.000 talebenin okuduğu müteaddit mektepler dün tatil edilmiştir. Talebenin bir çoğu esasen grev ilân etmişti Taleibeler aokaklarda Tipperari İngiliz marşını söyliyerek dolaşmışlardır.
Talebe reislerinden büyük bir kısmı tevkif edilmiştir.
SOVYET SEFARETİ ÖNÜNDE
Belgrat, 27 (A.A.) — Röyter
bildiriyor:
Dünkü günün en büyük nümayişi Sovyet elçiliğinin önünde olmuştur. Halk «yaşasın İngiltere, yaşasın Rusya, kahrolsun Hitler, kahrolsun Mussolini» diye bağır* mışlardır..
KAVGALAR ÇIKTI,   YARALANANLAR OLDU
Belgrat. 27 (A.A.) — Röyter ajansı bildiriyor:
Bugün Belgradın büyük caddesinde muazzam bir nümayiş olmuş ve Yugoslavyanın üçler pak-t?«-* iltihakı protesto edilmiştir. Kavgalar çıkmış, bir çok kimseleı ölmüş ve yaralanmıştır. Bu
e sn ;ı
6885
10
VATAN
-  28 - 3 . 941
Orman Mahsulleri ihtiyacı
Dahiliye Vekâleti Bir Tamim Göndererek Kereste ve Tomruk İhtiyacını Sordu
İzmir (Hususî) — Ormanı mahsulatı ihtiyacı hakkında Dahiliye Vekâletinden vilâyete bir tamim gelmiştir. Bumla deniliyor ki:
Memleketin muhtelif yerlerinde faaliyette bulunan devlet orman işletme servislerimizin devlet dairelerinin kereste, tomruk vesaire gibi orman mahsulâtı ihtiyacından bir kısmının ve Kızılaym ihtiyacı olan hareketzede kerestelerini karşılamak suretiyle müfit okluğu kanaatindeyiz.
011 senesindeki istekleri daha mun ta zam ve günü gününe karşılamak ve bunları halkın saruri  İhtiyaçla-1
riyle ahenkli kılabilmek için ihtiyaç miktarının muhtelif işletmelere tevziine zaruret hasıl olacağından önümüzdeki iş yılı zarfında kereste, tomruk vesaire orman mahsulatı İhtiyacımızın ne miktar vc ne cins olacağını ve tercihnn nerelerde temin edilmesi matlup bulundurulduğunun bildirilmesi muvafık görülmüştür.
İzmir vilâyetinin belediye ve hususi muhasebe ihtiyaçlariyle zelzele vc su baskını gibi âfetler dolayısiyle baş gösteren ihtiyaçları tetkik vc tesbit edilerek Dahiliye Vekâletinin emri mucibince doğrudan doğruya Ziraat Vekâletine bildirilecektir.
13 x ı
avlu Satış Kooperatifi
Bursa, (Hususi) — Havlu Satış Kooperatifi kuruidugundan.be-
ri çalışarak havlu rmal eden sanatkârlara lâzım olan ipliği temin etmiştir. Haber aldığımızı çare, 300 »ket iplik Karaköy istasyonuna çıkmıştır. Müteakip partiler de pevderpey gelecektir. Bu durum karsısında havlucular
çak memnun olmuşlardır, -o-
Eursada Bir Konferans
Bursa (Hususi) — Memleketin her tarafmda yer yer verilmekte olan millî konferanslardan biri de cehrimizde verilecektir. Bu konferansı kıymetli ve hatip mebusumuz Muhittin Baha Pars verecektir.
Halkevinde Cuma günü akşamı için bir müzik gecesi tertip edilmiştir. Müzik koluna müdavim amatör gençler tarafından yerli ve yabancı seçkin parçalar çalınacaktır. Ayrıca halk sazı da konser verecektir.
Bursada Koza Fiyatları
Bursa, (Hususî) — Bir müddet evvel ortaya atrlan koza ve teferruatının Hsansa tâbi tutulma, «ı meselesi şehrim izdeki fabrikatörler tarafından memnuniyetle karşılanmıştır. Hâlen elde mevcut eski kozanın, mahsulün dokum zajmanına kadar yetmiyeceği kanaatinin uyanmış olması piyasada satışlar üzerinde hararetlen-dirici bir tesir yapmaktadır. Bu suretle yüksei'mekte olan rpek fiyatla» normal vaziyete gelmiş ve son günlerde 18 3e 18,5 lira arasında muamele olmuştur.
-o-
Bursada Tütün
Bursa, (Hususî) — Son hafta içinde İstan/buldan şehrimize gelen bir çoik tütün tüccar ve eksperleri piyasamızdan mühim mik tarda tütün mubayaa etmektedirler. Bunlar, şehir tüccarları elindeki 939 stoklarını kamilen satın almışlardır.
Müstahsiller fiyatların diğer eşyaya rcisbetle düşük olduğunu söylemektedir. Bu seneki 50-60 kuruş tütün, 10-20 kuruş görmez vasatî fiyatlarının geçen seneye nazaran daha düşük olduğunu söylemektedirler. Fiyatların ancak yerli ürünler şirketile Türk Tütün Limite d şirketinin piyasamıza geldikten sonra oldukça yükseleceği tahmin edilmektedir. Şimdiki düşük fiyata rağmen malını rpivasaya çıkaran müstahsillerin süratle paraya ihtiyacı olan müstahsil olduğu anlaşılmaktadır.
Zabıta Haberleri:
Mangala Düşen
Merinoscluğu Teşvik Müsabakası
Bursa, (Hususi) — Memleket, tc Merinosçuluğu teşvik mahiyetin de olmak üzere devlet her sene müsabakalar tertip eder. Bu müsabakalardan Merinos koç ve koyun sergisi şehrimizin atıcılar adı verilen yerinde açılmıştır. Serginin açılış merasimimde muhterem valimiz Refik Koraltan, C. H. P. müfettişimiz. Merinos vetiştirme müfettişi ve erkânı, ziraatçiter ve baytarlarile mühim bir yetiştirici kalabalığı hazır bulunuyordu.
Valimizle Parti müfettişimiz ye tiştiricilere tavsiyelerde bulunmuş lar ve kendilerini dinleyerek izahat almışlardır. Bu yebiştiriciiJerin verdikleri izahattan anlaşıldığına göre, köylümüz Merinos koyununun diğerine nisbetle biraz daha zahmetli olduğunu, fakat umulduğundan fazla istifade temin ettiğini çok iyi anlamışlardır.
Bu sergi merkez kazasına feağ'ı yetiştiricilerden en iyi koç ve koyun yetiştirmiş olan 30 çiftçi iştirak etmiş ve bunlara (derece sı-rasile) 100 liradan 15 liraya kadar değişen para mükâfatı veruV
miştir. •
-.—o-
Türk Hava Kurumunun Yıllık
Toplantısı
Eskişehir, (Hususî) — Türk Hava Kurumu Eskişehir şubesi. Cuma günü senelik toplantısını vali vekili Recai Türelinin reisliği altında aktetinvistir.
Geçen senelik tahmin eddlrms olan 12 bin liralık muhammen bütçeye karşılık 35 bin küsur liralık tahsilat yapılmıştır.
Yeni bütçe tanzim edilmiş, kurumun gelirini arttırmak için icap eden tedbirler görülmüştür.
Yeni idare heyeti seçimi yapılmış ve ittifakla reisliğe eski idare heyeti reisi Sadri Şayian, ikinci reisliğe Derviş Teksöz ve fahrî murakıplığa da Dr. Nusret Tuncay seçilmişlerdir.
Çocuk
Kumbaracı yokuşunda, Sabri çıkmazında 1 numarada oturan 3 yaşındaki Canan dün evin içinde yürürken birdenbire mangala düşmüş ve bir çok yerlerinden yanmıştır. Canan, yetişen annesi tarafından derhal Etfal hastahanesine kaldırılmıştır.
J^- Dün Alemdarda oturan bir kadın dokuz aylık bir çocuğu ölü olarak doğurmuştur.
Cankurtaran mahallesinde oturan Tatmanın bu suretle doğurması üze-»¦nc Adliye doktoru Enver Karan çocuğu ve kadını muayene etmiş ve ölü çocuğun Morga vc kadmm da Haseki hastahanesine kaldırılmasına lüzum görmüştür.
Verilecek raporlardan çocuğun düşürülüp düşürülmediği anlaşılacaktır*
Tarsus İdman Yurdu
Tarsus (Hususi) — idman Yurdu gençlik kulübü senelik kongresini 23/3/941 Cumartesi günü Halkevi salonunda yapmıştır. Halkevi reisi Bay Fikri Ünlünün riyaset ettiği toplantıda yurdun bir senelik çalışma ve hesap raporları umumi heyetçe kabul edilerek yeni idare heyetine: Reisliğe Sait Topur, müdafaa amirliğine Üsteğmen Kemal Ateş, Dr. âzalığa Ramiz Erdem, umumî kâtipliğe Kadri özgen, spor amirliğine Nevzat Aşkmar ve idare amirliğine Niyazi özyiğit seçilmişlerdir.
Ruam Kurbanı Veteriner-
lerimiz İçin
Adliyede :
Ruam kurbanı veterinerlerimiz için 2 nisan çarşamba günü saat 14,30 da Haydarpaşadaki askerî baytar mektebinde bir ihtilal yapılacaktır. O gün bütün veterinerler mektepte toplanacaklar ve diğer veteriner, bakteriyolog fen şehitlerimizi hürmetle anacaklardır.
Halkevlerinde:
Beyoğlu Halkevinden:
29/3/941 cumartesi günü saat 15,30 da Evimizin Tepebaşın-daki merkez binasında, maruf İngiliz Organist Prof. Korgenvin tarafından «1500 „ 1940 İngiliz musikisi» hakkında mühim bir konferans verilecek ve geçen 440 sene içinde plâklarla tesbit edilmiş olan parçalar çalınacaktır. Konferansa 'herkes gelebilir*
Zincirleme Ticaret
İhtikâr Yapan İki Muhtekirin Dükânları Birer Hafta Kapatıldı
Dün ikinci asliyo ceza mahkemesinde bir çok muhtekirin duruşmaları yapılmıştır.   •
Bunlardan belediye mezarlıklarına köşe menteşelerini fahiş fiyatla satan Galatada Şarap sokağında demir tüccarı Baki Tczcan kendisine isnat edilen suçun doğru olmadığını, 40 kuruşa sattığını iddia ettikleri demiri kendisi 18 kuruşa sattığını söylemiştir.
Şahit olarak dinlenen mezarlıklar memuru Rifat:
— Ben demirin kilosunu 40 kuruşa aldım, kendisinin iddia ettiği gibi biz fazla demir almadık. Bunu memurlara haber verdim, cürmü meşhut yaptık, demiştir.
Suçlu Baki Teze anın bundan başka fatura vermemekten mütevellit bir muhakemesi de bu muhakeme İle birleştirilmiştir. Muhakeme diğer şahitlerin celbi için diğer bir güne bırakılmıştır.
Yine millî korunma kanununa muhalif olarak zincirleme satış yaparak malın fiyatını yükselttikleri meydana çıkan ve muhakemeye suçlu olarak sevkedilen Samuel Sapor-ta ve Mısır çarşısında baharatçı Sıtkı ve Cemalin duruşması dün 2 nci asliye cezada bakılmıştır.
Baharatçı Samuel Saportanın zincirleme satışta kabahati olmadığı görüldüğünden beraetine, iki kardeş Sıtkı ve Cemalin zincirleme satış yaparak fiyatları yükselttikleri sabit olduğundan 25 şer lira ağır para cezasına vo dUkkânlarmm birer hafta kapatılmasına karar verilmiştir.
Yine millî korunma kanununa muhalif hareket ederek 75 kuruşluk komple güneş cep fenerini 80 kuruşa satan Beyoğlunda tütüncü Iranî Mehmet Hüseyin vc çırağı Rızanın duruşması yapılmıştır.
Dükkâna gelen memurlara 80 kuruşa cep feneri satan çırak Rıza 25 lira para cezasına çarptırılmış ve o esnada dükkânda bulunmadığı sabit olan Mehmet Hüseyin beraet etmiştir.
Yunan Zaferini Kutluyorlarmış
— Efendim biz Yunan tebaalıyız. O gün Yunan zaferinin haberini aldık İtalyanların yaptıkları hücumların hezimete uğraması üzerine biz de büyük zaferi kutluladık.
Evvelki gece Beyoğlundaki Kibar lokantasına giderek Yunan zaferini kutlulamak için biraz içki İçmiş olan altmış yaşındaki Niko ile 24 yaşındaki Friski bir aralık coşmuşlar ve bunlardan Friski bir müddet ortadan kaybolmuş ve birdenbire elinde bir akordeonla lokantaya gelmiştir.
Bunun üzerine şarkı söylemeğe başlıyan Niko ile Friskinin şarkıdan sonra parsa toplryacaklannı zanneden lokanta sahibi mevcut küçük sanatlar kanununun müeyyidelerinden korkarak polise ihbarda bulunmuştur. Dün Beyoğlu sulh ceza mahkemesinde Niko ve Friskinin duruşmasında Niko yukarıdaki sözleri söylemiştir.
Yapılan muhakemeleri neticesinde Niko yalnız şarkı söylediğinden kabahatli görülmemiş, beraetine karar verilmiştir. Friski ekordeon çaldığı sabit olduğundan küçük sanatlar kanununa göre 10 lira para cezasına çarptrrılmış ise de kendisinin gerek muhakeme esnasında gerekse halinden anlaşıldığı üzere bu suçu bir daha yapmıyacağı tesbit edildiğinden cezası tecil edilmiştir.
Eline Eldiven Giyip Ayağına Paçavra Sarıp Evleri Soyan Bir
Kadın Yakalandı
Şehrin muhtelif semtlerindeki a-partıman ve evlerden geceleri, şayanı hayret bir cesaretle yükte hafif bahada ağır zinet eşyası çalan Ad-vlye adında genç bir kadın hırsız yakalanmıştır.
Bu kadın girdiği evlerden büyük bir meharetle eşyaları çalmakta ve ellerine ayaklarına sardığı paçavralar sayesinde hiç iz bırakmadan ortadan kaybolmaktadır.
Fakat bütün bu marifetlerine.rağmen kurnaz hırsız Advlye Has&y-de hırsızlık yapmak üzere girdiği evde zabıta tarafından cürmü meşhut halinde yakalanmıştır.
Şimdiye kadar bu tarzda ona yakın ev soyan cüretkâr kadın yaptığı bütün hırsızlıkları itiraf etmiş ve:
— Hırsızlık yapmadan duramıyorum. Bu bir hastalık, demiştir.
Eşyalar sahiplerine iade olunmuş, suçlu hakkında takibata başlanmıştır.
Gence Musallat Olan Kevork
9 Aya Mahkûm Oldu
Hem musallat olmuş, musallat olduğu Anastas ismindeki genç bağırınca ne diye bağırıyorsun diye bı-
çağı çekmiş, bu yetmiyormuş gibi bir de kendisini yakalıyan polis Ha-lllin Allanma, Peygamberine, cinsine, her şeyine sövüp saymış.
Dün 7 tu i asliye ceza mahkemesinde duruşması yapılan, yaşlı yırtık pırtık kılıklı bir adam, Kevork'un bundan evvel de bir sürü suçu ve bu suçlardan bir çok sabıkası vardır.
Kevork muhakeme esnasında suçunu inkâr etmiş ise de dinlenen şahitlerin ifadelerile Kcvorkun polis Halili vazife halinde tahkir ettiği sabit olduğundan kendisinin bir ay hapsine ve 30 lira ağır para cezasına çarptırılmasına, eskiden .sabıkalarının çokluğu hasebile bu cezanın altıda bir nisbetinde arttırılmasına ve Tıbbı Adlinin vermiş olduğu raporda Kevorkun Dejenere bir insan olduğu bildirildiğinden tasallut hâdisesinden kendisine ceza terettüp etmemesine ve bıçak çekmekten de yedi gün hapsine karar verilmiştir. Kevork kararı •inledikten sonra:
— Efendim ben neden ceza yedim, demiş ve benim kusurum yok, diye itiraz ettikten sonra koridora çıktığı zaman:
— Ben dokuz sene yattım, bana ceza vız gelir, diye söylene söylene kalabalık arasında kaybolmuştur.
Çaldığı Lâstiği Satarken
Yakalandı
Sirkeci rıhtımına yanaşan Yıldırım motörüne ben de denizciyim, size yardım edeyim, dlyip atlıyan İsa motorun rampa lâstiğini çalmış. Isa çaldığı lâstiği 6 liraya satarken yakalanmıştır. Dün birinci sulh cezada yapılan duruşmasında hâkim, îsa-nm muhakemesinin mevkufen devamına karar vermiş ve İsa tevkif edilmiştir.
Muhtekir Baba Oğul Adliyeye
Verildi
Sultanhamammda, Emin Bey hanında 2 numaralı dairede ticaretle meşgul manifaturacı Kirkor Papaz-yan ile oğlu Arşavlr Papazyan ihtikâr suçundan Adliyeye verilmişlerdir. Suçlular aleyhindeki iddia şudur: />.
Kirkor Papazyan ve oğlu evvelce sadece murabahacılık işleri yaptıkları halde, harbin ilânı üzerine piyasadan 12 bin lira kıymetinde manifatura eşyası alarak, depo etmişler, bilâhare bunları fahiş fiyatlarla ve
el altından gizlice satmıya başlamışlardır. Fakat, nihayet iş meydana çıkmış ve hâdise Adliyeye intikal etmiştir. Müddeiumumilik suçluları haklarında ilk tahkikat açılmak üzere sorgu hâkimliğine vermiştir.
DOKTOR
SfORHORONİ
Eminönü   Nimet  Abla  gişesi önündeki      muayenehanesinde her gün hastaları kabul eder. Tel. 24131
ANAPtTOJEN
DR. İHSAN SAMÎ
Istreptokok, Istafilokok, pnö-mokok, koli, piyosiyaniklerin yaptığı çıban, yara akıntı ve cilt hastalıklarına karşı çok
tesirli taze aşıdır.
Abone iicrau
Türkiye dahiline*:
Senelik    t aylık    S
\ Uk
1400 750 400 160 K.\
Hariç m amleketiar m m
Senelik 6 aylık 5 aylık Aylık
2700 1410 800 Kr. yoku.
EGRSA
27 MART 041
Kapanış
Sterlin Dolar
İsveç Frangt Drahmi
Peçcta
Dinar
Yen
İsveç Kronu
5.22 129,20 20,98
0,9950 12,89
3,1625 31,0175 30,8875
Esham ve Tahvilât
1933 Türk Borcu I 18
1918 İstikrazı dahil! 21
1938 İkramiyeli 19
1933 İkramiyeli Ergani 20
1934 Sivas - Erzurum 19 1932 Hazine Tahvilleri 60
1934 >          > 15
1935 > > 29 1838 > » 52 Anadolu Demiryolu Tahvili 42 Demiryolu Mümessil Senet 38 T. C. Merkez Bankası 109 Osmanlı Bankası 26 T. İş Bankası (Nama muhar.) 10 Aslan - Eskihisar Çimento Ş. 7 Türk Altını (Reşat) 24 Türk Altını (Hamit) 23 Türk Altını küçük (Hamit) 23 Türk Altını küçük (Aziz) 22
HB DOKTOR-bİMYAGER
İDRAR - KAN - KAZURAT
vesairenin tahlillerini yapar. Di vanvolu ortasmda Tel. 23334
EN BÜYÜK SRf)DE T
Perakende satış yen: ODEON mağazası. İstanbul, Beyoğlu, İstiklâl caddesi. No. 48/1. Toptan satış yeri: Sultanhamam Hamdibcy
Geçidi No. 48/56     .
IOABESİNİ BİLEN 1$ BANKASINDA
ikramiyeli    hesap   açar
/~T. TŞ BANK ASI -\
Küçük Tasarruf Hesapları
1941 İKRAMİYE PLÂNI
KEŞfDELER: 4 Şubat, 2 Mayıs, 1 Ağustos, 3 İkinciteşrin tarihlerinde yapılır.    ^
941 ikramiyeleri
1 adet 2000 liralık = 2000.— L.
3 »   1000     >     = 3000.— >
2 5.     750     >      =1500.— >
4 > 500 > =2000.— > 8   >     250     2>      =2000.— »
35   >     100     »      =3500.— > 80   >      50     »      =4000.— » 300   >      20     »      = 6000.— >.
DOKTOR
Ç İ P R U T
Cildiye ve Zühreviye Mütehassısı Beyoğlu Yerli Mallar Pazarı karşısında Posta sokağı köşesinde Meymenet apartımam Tel: 48353
1 LİRA ¦
İDRAR TAM TAHLİLİ
Beyoğlunda Agacamii karşısmd?| Bursa sokak No. 1. yeni açılan \imya laboratuarında halka kolaylık olmak üzere yalnız (Pazartesi) genleri BİR LİRA ücretle idrar tam tahlüi yapılmaktadır.
VATAN Gazete»!
İLAN I İYATLARI     Kur *
750
•Tl.'
.ânen Tebliğ
istanbul Dördüncü İcra Memurluğundan:
Çapada Mollagürani mahallesinin Fen al caddesinde 17 No. lı evde oturmakta iken adresi bulunmryan Ahmet ve Fethiye'ye:
1 — Tevliyeti mülga fetva emanetinden 11 ikraz No. sile mukavelenamesinde yazılı şartlarla 8/1/929 tarihinde borç alınan ve bu kerre Vakıf Paralar idaresine devrolunan (54) lira (40) kuruşa mukabil birinci derecede ipotek gösterilen Mollagürani mahallesinin Fena! caddesinde 17 No. lı bir bap natamam hane borç ödenmemesinden dolayı Vakıf Paralar idaresi tarafından rehnin paraya çevrilmesi yolüe satışı İstenmiştir.
2 — 22/11/940 tarihinde borcun baliğ olduğu mikdar (78) lira (77) kuruş olup bilûmum icra masrafları ve bunlarm faizleri ve takdir olunacak avukatlık ücreti tarafınıza ait olacaktır.
3 — Bu ilânm neşri tarihinden itibaren 30 gün zarfmda bu borcun tamamma veya bir kısmına veya yapılan takibe karşı bir itirazınız var* sa dairemizin 940/5078 No. lı dosyasına yazı ile ve yahut şifahen bildirmeniz ve yahut yine bu müddet zarfmda borcu tamamen ödemeniz lâzımdır. Aksi takdirde birinci fıkrada adçesi yazılı merhun gayrimenkulun dairemiz marifetile paraya çevrileceği ödeme emri ve senet sureti tebliği makamına kaim olmak üzere 14/3/941 tarihli icra hâkimliği kararma tevfikan 30 gün müddetle ilân olunur. (2395)
Türkiye Cumfcnriydtt
iraat Bankası
ı:ı:ı
Türk lirası
Kuruluş tarihi: 1888.— Sermayesi: 100,000
Şube ve ajana adedi: 266. Zirai ve ticari har nevi banka muameleleri Para biriktirenlere 38,000 lira ikramiye veriyor
Kadıköy Vakıflar
İlânları
Semti
NunıaruM
Cinsi
Muhammen  Pey akçesi
kıymeti L.   K. L. K.
181   50 13.62      Üsküdar Atikvaldc Osman
Paşa sokak
Yukarıda yazılı hane açık arttnma ile satılacaktır. Taliplerin 14/4/ 941 pazartesi günü saat 14 de müdüriyet akarat kalemine lüzumu müracaatları. (2402)
37    Bir bap hane
İstanbul Erkek Lisesi  Satınalma
Komisyonundan:
24/3/941 pazartesi günü saat 14 de İstanbul liseler muhascbecili-ğindeki komisyonda ihule edileceği ilân olunan 999 lira 14 kuruşluk keşif bedelli tamirata talip çıkmadığından ihale 3/4/941 perşembe günü saat on dörde talik edilmiştir. İsteklilerin % 15 teminatlarile pazarlıktan Uç gün evvel İstanbul vilâyetinden alınmış ehliyet ve Ticaret Odası vesikasile komisyona müracaatları ilân olunur. (2398)
--•w
Ziraat Bankasında kumbaralı ve ihbarsız tasarruf hesaplarında cn az 50 lirası bulunanlara senede 4 defa çeküecek kura Uo aşağıdaki plana göre ikramiye dağıtılacaktır. 4 adet 1,000 liralık 4,000 Ura
4    *       5W     »       2.000
100 adet   50   liralık 5,000 lira 120   »        40     v      4,800   » 160   »       20    »      3,200  a
Sahibi ve Neşriyat Müdürü: AHMET EMİN YALMAN Basıldığı Yer: VATAN MATBAASİ
g » 250 » 1,000 ^0   9      100     »      4,000
DİKKAT: Hesaplarındaki paralar bir sene içinde 50 liradan aşa-fi düşnıiy*ntere ikramiye çıktığı takdirde % 20 fazlaaüe verilecektir. Kurcalar senede 4 defa, 11 mart, 11 haziran, 11 eylül, 11 Blrinclkânunda çekilecektir.
U   TEMSİLLERİ
İSTİKLAL, CADDESİNDE aOMEDİ KISMI
BU AKŞAM
ŞEHİR   TÎYATP
TEPEBAŞINDA OBAM   KISM
Bü AKŞAB^
^Saat 20,30 d m^m Saat 20.30 da
Hürriyet Apartm^ ^mm d a o i
Her gün gişede çocuk temsiller: İçin bilet vardır Beyazıt, Lâleli, Aksaray, Şehremini ve Topkapıya otobüs teinin olundu.
85
192