1943 Kasım etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
1943 Kasım etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster


Sene 26 — No. 9000 — Fiatl her yerde 10 kuruştur
Stalinin nutkundan çıkardığımız bazı mânalar
Moskova konferansının neticeleri hakkında tebliğler, beyannameler neşredildi, türlü tefsirler neşredildi, türlü tefsirler yazıldı. Anlaşmanın tam olduğunu söyleyenler vardı. Esaslı noktalar üzerinde birleşllmediğini ileri sürenler de oldu.
Bizce, Moskova konferansım en iyi anlatan vesika, Stalinin, Sovyet devıtminin yıldönümü münasebetile söylediği nutuktur.
Stalinin nutku, Sovyet Rûsya-nın Moskova konferansından hoşnut kaldığını gösteriyor. Bu, b-’rmci nokta.
Daha ehemmiyetli olan ikinci nokta şudur;
Konferansın, belirsiz kalan ve teb; iğlerden iyice anlaşılmayan bazı ehemmiyetli kararları, Sta-linin nutkunda apaçık okunuyor.
Stalinin nutkunun başlıca vasfı, Sovyet millî bayramının yirmi altıncı yıldönümünde, Sovyet ordularının kazandıkları büyük zaferlere haklı bir destan olmasıdır. 1941, 1942 yıllarının Rusya için ne kadar karanlık olduğu unutulmadı. 1943 sonbaharındaki durum karşısında Stalin ne derece övünse azdır.
Bundan başka, ilk defadır kİ Stalin, nutkunda Müttefikler hakkında çok içten, dostça kelimeler kullanıyor, onlarla silâh arkadaşlığım kabul ediyor, aradaki işbirliğinin iyi tesirlerini an1 atıyor ve bu beraberliğin harbde, zaman geçtikçe, daha verimli olacağım, harbden sonra da Avrupa sulhu ve emniyeti için büvük neticeler doğuracağını söv’.üyor. Bilhassa, ilk defadır ki St?lin Müttefiklerin yardımlarına gerçekten değer veriyor.
Hiç şüphe yok, bu nutuktaki duvgu ve düşüncelerde âmil olan, zaferin neşe ve ümitlerinden ba'-ka, hattâ bunlardan daha fazla ölçüde Moskova konferansının, iki tarafı memnun edici kaıarlaça varmış olmasıdır. Nutuk, bu bakımdan, en inandırıcı ver ikadır.
Gerçe Stalin, Müttefiklerin İtalya hareketini tam ikinci cephe olarak kabul etmiyor. Fakat, bu hareketlerin ikinci cepheye benzer olduğunu söylüyor ve asıl İkinci cephenin yalanda açılaca-ğmdan emin bulunuyor. Hattâ, orduya günlük emrinde Stalin, Sovyet taarruzunun, Müttefiklerin kara ve hava hareketlerde desteklendiğini açıkça bildiriyor. Stalinin Müttefiklere bu inan ve güveninde Moskova konferansının yarattığı anlaşma havasının tesirini görmemek mümkün olmadığı gibi, M. Rooseveltin Sta-line gönderdiği uzun tebrik telgrafında da Amerika Reisicumhurunun yalnız Kızılcrdunun kazandığı zaferlere hayranlığını değil «Moskovada başarılan anlaşma ile daha acık bir şekil alan düşünce ve işbirliğinden, karşılıklı itimat ve anlayıştan'» dolayı derin hoşnutluğunu görüyoruz.
Şahsî duygular ve sözler olduğu için resmî tebliğ kalıplarından daha mânalı, daha ehemmiyetli savdığımız bu vesikalar, harbin bütün ağırlığını yüklenen Sovyet Rusyanın, Moskova konferansından sonra, konferanstan önceye nispetle çok daha memnun olduğunu ve harbin başmdanberi ilk defa bu derece sıcak ve sokulgan. Müttefiklerle İşbirliği politikası güttüğünü gösteriyor.
Stalinin nutkunda sezdiğimiz ikin'*! ehcmmivetü nokta, Sovyet Şiryanın kendi tonrak sınırlarını cörüş ve düşünüş tarzıdır.
Harb ve harb sonrası meseleler nl bes maddede toplayan Stalin «Müttefiklerle birlikte Avrupa milletlini Airran işgalinden kurtarmalıyız» dedikten sonra «Fransa, Feldka, Yugoslavya, Çekoslovakya. Polonya, Yunanistan ve şimdi Alman boyunduruğu altında bulunan başka hü-İûmetler hür ve müstakil olmadırlar» dileğini öne sürüyor, u suretle, Stalin, Polonya da İçinde olmak üzere, bütün Avyu-
^Devlet Nüshası
AKŞAM
SALI 9 Teşrinisani 1943
Hitler dün Münih’te bir nutuk söyledi
Hitler Ingiltereyi tehdit ederek bomba felâketine uğrayan yüz binlerce Almanın intikamı alınacağını söylüyor
«Düşman Doğuda Alman cephesini yıkmağa muvaffak olamıyacaktır, neticeyi tâyin edecek son muharebe burada yapılacaktır* diyor
I Berlin 8 — Nazı partisinin en erki âzası, her sene olduğu gibi bu se-!ne de Münich'te Lövenbrau birahanesinin mahzeninde toplanmışlardır. [Hitler toplantıda bulunmuş ve bir nutuk söylemiştir. Hitler, Almanya-nın çember içine alınması için yapılan teşebbüslerden ve bu yüzden harbin çıktığından bahsettikten sonra, sözlerini doğu cephesine geçirerek demiştir ki:
«Düşman burada da Alman cephesini yıkmağa muvaffak olamıya-cak, bilâkis nihaî neticeyi getirecek olan son meydan muharebesi burada yapılacaktır.
İtalyan izmihlâli bittabi bütün harbin cereyanı hususunda bir takım âkıbetleri mucip olmaktan hâli kalmamıştır. Fakat buna rağmen Almanya düşmanlarının ümitleri boşa çıkmıştır.
1933 tenberi giriştiğimiz muazzam mücadele dünya tarihinde misli görülmemiş bir duruma müncer olmuştur. Şimdi bu en büyük harbin beşinci senesindeyiz. Bugünkü cihan harbi başladığı vakit, düşman Ber-linden 150 kilometre kadar bir mesafede bulunmaktaydı. Batıda düşmanın istihkâmları Ren havzasını tehdidediyor, Sar mıntakası düşman topçusunun ateşine manız bulunuyordu. Belçika - Holanda hudut bölgelerinde, muahedelerle ingiltereye tabi olan kuvvetler büyük sanayi bölgelerimizi tehdidediyor, Norveç demokrat hükümeti düşmanlarımıza iltihak etmek üzere bulunuyordu. Balkanlar daimî sürprizlerle dolu tehlikeleri haiz bulunmaktaydı. İtalya kıral ve etrafındaki zümrenin faaliyetinden dolayı harb harici ve Almanya tamamen yalnız kalmıştı. Nasyonal sosyalis Almanyası bu muazzam çemberi kırmış ve asker-
terinin kahramanlığı sayesinde düşmanlarını Alman hudutlarından binlerce kilometre uzaklara atmıştır.»
Hitler, İtalya hiyanetine temas ederek, Roma'nın cenubunda cereyan eden muharebelerde düşmanın çok büyük kayıplara duçar olduğunu tebarüz ettirmiştir.
Führer, 1918 hatasının bir daha tekerrür etmiyeceğini ve düşmanların buna emin olabileceklerini uzun alkışlar arasında tekrarlamıştır.
Alman milletinin alacağı intikama gelince, Führer şunları söylemiştir:
«Şimdilik Almanyaya karşı hiçbir şey yapamıyorsak da, silâhlarımızın tesiri »hasında olan diğer bir devlet vardır. Yüz binlerce bomba intikamımızın pişdarlarıdır.
Düşmanın hiçbir propagandası Alman milletini nihaî zafer uğrunda fedakârlıktan alıkoyamıyacaktır. Alman milleti şimdiye kadar, o kadar büyük fedakârlıklar yapmıştır ki, zaferin bize teveccüh etmemesi imansızdır.
Führer şiddetli ve sürekli alkışlar arasmda. Alman milletinin nihaî zaferine inançlı ve imanlı olduğunu söyliyerek nutkunu sona erdirmiştir.
Berlin 9 (A.A.) — Hitler dün söylediği nutukta demiştir ki: «Avrupa kıtasını Avrupalı olmıyan bir memleketin müdafaa edebileceğini zannetmek mânevî bir zaıf teşkil eder. Ne Finlândiya Avrupa sulhunu tehdidetmiş, ne Estonya Volga*-ya doğru ilerlemek istemiş, ne de Romanya Kafkasya'yı ve Baku petrollerini ele geçirmeği düşünmüştür. Fakat Rusya bütün Balkan yarımadasını işgal etmek ve bunu yeni gelişmeleri için bir basamak olarak kullanmak istiyor»
Şeker ucuzladı
Toptan fiatler: Kesme şeker 200, toz şeker 180 kuruş
Ankara 8 (A.A.) — Maliye Vekâletinden tebliğ edilmiştir:
1 — 4385 numaralı kanunun 4 üncü maddesine istinaden kesme şekerin toptan satış fiatinin kilosu 200 ve toz şekerin 180 kuruşa indirilmesi hakkında tcra Vekilleri Heyetince kabul olunan 3/1 numaralı kararname Resmî gazetenin 9/11/943 tarihli nüsha, smda neşredilmiştir. Bu suretle kesme şekerin İstihlâk vergisi kiloda 102 ve toz şekerinkl 85 kuruşa lndirilmiş-
pa milletlerinin hürriyet ve istiklâline, harbin ilk işi olarak, verdiği ehemmiyeti belirtiyor.
Nutkun daha aşağısında, düşmanın Sovyet topraklarından tamamile kovulacağım söyleyen Stalin «Ukrayna, Beyaz Rusya, Leningrad, kırım, Litvanya, Le-tonya, Estonya, Moldavya ve Ka-reli’nin kurtulması günü uzak değildir» diyor.
Üç Baltık memleketile Romanya elindeki Moldavya'nın, Fin-lândadaki Kareli’nin İsimlerini kurtarılması 'yakın olan Sovyet topraklan arasında sayan Stalin, ilk defa olarak, Sevyetlerin bazı toprak dileklerini, bu şekilde açıkça söylemiş oluyor.
Toprak ve hudut meselelerinin Moskova konferansında konuşulup konuşulmadığını bilmiyoruz. Fakat Stalinin nutkundaki bu
cümle, eğer anladığımız gibi ise, bu meselede Sovyet Rusyanın görüşünü anlattığı için, Moskova konferansının kararlan bakımından gözönünde tutulacak bir vesika değerinde’’.
Necmeddin Sadak
ADIMLAR: Roman Sayısı
Bu meyanda: «Bugünü Frttnsız edebayatında içtimai Roman», «Harb sonu Alman edebiyatında bir sulh muharriri», «Amerikan romanında yeni İstikametler». «Sovyetlerde roman», «İngiliz romanının sosyal cephesi» makaleleri ye Dr. Muzaffer Şerif Başoğlu’nun «Fikir hayatımızda bir dönme hâdisesi» yazısı vardır.
3ahibi Necmeddin Sadak —» Neşriyat müdürü: Hikmet Feridun Es — AKSAM Matbaası
BU SABAHKİ TELGRAFLAR
Türkiye’nin tarafsızlığı
Harb ve işçi sınıfı mecmuası Türkiye’nin harbe girmesi lehinde yeni bir makale neşretti
Ingiliz gazeteleri “Türkiye harbe girmeden de Müttefiklere mühim yardımlarda bulunabilir,, diyorlar
Mecmua Avrupada Federasyonlar aleyhinde bulunuyor
Moskova 9 (AA) — «Harb ve İşçi sınıfı» mecmuası yazdığı bir makalede diyor ki: «Türkiye gibi tarafsız memleketler alacakları vaziyetle harbi kısaltmak hususunda mühim rol oynıyabllirler. Tarafsızların Hitler’e karşı harekette doğrudan doğruya yardım politikası takibetmMeri çok mühim neticeler verebilir.»
Mecmua harbden aonra Rusya'nın Çekoslovakya'dan yarım milyonluk bir ordu İstediği haberini yalanlamaktadır. Müteakiben diyor ki:
«Finlerin Finlândiya hududunun Mannerheim hattında kurulması hakkmdaki İstekleri kabul edilemez. Bu, Fin tabancasını Leningrad’ın kal. bine tevcih etmek demektir. Finler: «Büyük Petro Leningrad’ı Neva sahilinde kurmuşsa kabahat bizde midir?» diyorlar. Bu tıpkı Nevyork ve Şlkago tehdit edilecek olsa tehdit edenlerin: «Nevyork ve Şikago’yu Avrupa’dan gelen mülteciler bugünkü yerlerinde kurmuşlarsa kabahat bize mİ aittir?» demesine benzer.»
Moskova 8 (AA.) — «Harb ve İşçi sınıfı mecmuası» Orta ve Doğu Avrupa memleketlerinin bir federasyon halinde birleştirilmesi için yapılan tekliflere İtiraz etmekte ve şöyle demektedir:
«Bu teklifler, küçük devletler arasında ltimadsızlık uyandırmak ve Sovyetler Birliğine karşı sıhhî bir kordon teşkili politikasını ihya etmek İçin yapılan teşebbüslerden ibarettir. Beynelmilel bir teşekküle İltihak etmeğe hazır olan hürriyete bağlı bütün devletlere müsavat ve hâkimiyet temin eden Moskova beyannamesi, küçük milletler arasında İtimatsızlık uyandırmağa matuf bütün teşebbüsleri akim bırakmaktadır.»
Mecmua bu teşebbüslerin «Hİtler’cl-lerle onların taraftarları» tarafından yapıldığını kaydetmekte ve şöyle demektedir: «Bu hususta Polonya muhacirleri arasındaki mürteciler bilhassa gayretkeşlik göstermektedirler.»
İngiliz gazetelerinin tefsirleri
Iendra 8 (A.A.) — Eden . Mene-mençloğlu görüşmelerinden sonra Kahirede neşredilmiş olan kısa tebliğ Londra gazetelerinde mahdut tefsirlere mevzu teşkil etmiştir.
Bu tefsirlerin hepsinde görüşmelerin dostluk ve İttifak zihniyeti içinde yapılmış olduğu ve Türklyenln harbe girmeden de Müttefiklere mühim yardımda bulunabileceği bildirilmektedir.
Moskova kararları
Moskova 8 (AA) — «Harb ve İşçi sınıfı» İsmindeki mecmua Moskova konferansının muvaffakiyetlerine te. mas ederek Müttefik askeri harekâtı hakkında şunlan yazmaktadır:
Şimdi hayati ehemmiyeti haiz olan tedbirlerin tatbik edilmesi bahis mevzuudur. Ve bu tedbirlerin kıymeti çok çabuk bir surette tahakkuk ettirilmekle fazlalaşacaktır. Müttefiklerimiz tarafından taahhüt olunan ve şimdi de Moskova konferansçıca te-yld edilen taahhütler istenildiği zaman icra mevkiine konulmalıdır.
Moskova 8 (AA.) — «Harb Ve İşçi sınıfı» ismindeki Rus mecmuası Çekoslovakya Cumhur reisi Beneş’in Sovyet Rusya ile bir ittifak imza etmek üzere pek yakında Moskovada beklenildiğini bildirerek şöyle demektedir:
Sovyet Rusya ile Avrupanın diğer hükümetleri arasındaki münasebetler hakkında denilebilir ki Moskova konferansı ileri atılmış bir adımdır. Son geçen ay İçerisinde İngiliz _ Sovyet muahedesine benziyen bir Rus - Çekoslovakya muahedesinin akdi İçin hazırlıklar yapılmıştır. Bu İtilâfın neticelenmesine man; olan engeller simdi ortadan kaldırılmıştır.
Almanlar Bug nehrine çekiliyorlar Sovyet kıtaları şimalde Baltık istikametinde büyük taarruza geçti
tir. Mezkûr kararnamenin 4 üncü maddesi mucibince ticaretle iştigal eden bütün hakikî ve hükmî şahıslarla ticaret maksadlle nezdlerinde şeker bulunduranlar ve bu maddeyi imalâthanelerinde kullanan bllûmum hakikî ve hükmî şahıslar, ticarethane, mağaza, dükkan, depo, ambar, fabrika ve imalâthanelerde bulunan munzam istihlâk vergisi 2/19843 numaralı kararnamenin 2 ncl maddesi mucibince 135 kuruş üzerinden verilmiş olan şekerlerin nevî ve miktarlarını ve bulundurdukları yerleri ve taallûk ettiği partinin mubayaa tarihini, miktarını ve satıcısını gösteren 2 nüsha beyannameyi 10/11/943 çarşamba günü akşamına kadar mahallin en büyük mal memurlarına makbuz mukabilinde verecekler ve yoklamağa gelecek memurlara ibraz etmek üzere şekerlerini nezdlerinde muhafaza ede. çeklerdir.
Alakadarlarca bilinmek üzere İlân olunur.
Başvekâletin tebliği
Ankara 8 (A.A.) — Başvekâletten tebliğ edilmiştir:
Ticaretle iştigal eden bütün hakikî ve hükmî şahıslarla ticaret maksa-dlle nezdlerinde şeker bulunduran ve şeker İmal ettikleri maddelerle kullanan bllûmum hakikî ve hükmî şahısların, 12 sonteşrln 1943 cuma akşamına kadar şeker satmaları veya herhangi bir suretle İmalâtta kullanmaları ve yahut — daha evvel satıp henüz müşterilerine teslim etmedikleri de dahil olmak üzere — şekerlerini bir yerden diğer bir yere nak-
leylemeleri yasaktır.
3/1 sayılı kararname gereğince rilecek olan beyannamelerin kont lu biten yerlerde mahallin en bü; mülkiye memuru 1 İnci fıkradaki sak müddetini kısaltabilir.
Londra 9 (Radyo) — Moskova-dan gelen haberlere göre Kief'in garbında Almanlar tam ricat halindedirler. Çekilmekte olan Alman kuvvetleri 12 tümendir. Ruslar 3 koldan ilerliyorlar. Bu kollardan biri Jitomire’e doğru hareket etmektedir. Jitomir, Polonyaya giden şimendifer hattı üzerinde çok mühim bir istasyonudur. Ruslar cumartesi gü-nündenberi 80 kilometre ilerlemişlerdir. Almanlar son muharebelerde 15 bin ölü vermişler, 6,200 esir bırakmışlardır. Almanlar Bug nehrine doğru çekiliyorlar. Fakat Doneç ve Dnieper'de tutunamıyan Almanlann daha dar olan bu nehirde tutunmaları ümidedilmîyor.
Ruslar şimalde Nevel kesiminde yeni bir taarruza geçmişlerdir. Bura-
Kahire görüşmesi
Hariciye Vekilimiz Hull ile de görüştü bugün hareket ediyor
Londra 8 (AA.) — Kahirede bulunan Türkiye Hariciye Vekili, Amerika Hariciye Nazın Cordell Hull ve Yunan ve Yugoslav hükümetleri şef-lerile görüşmüştür.
Ankara 9 — Hariciye Vekili B. Nu-man Menemencioğlu’nun bugün Ka-hireden aynlması ve yarın Ankara'ya muvasalatı muhtemeldir.
Kahire 8 (AA) — M. Eden bugün Türkiye Hariciye Vekili Menemenci-oğluna veda etmiş ve günün mûte-Wmi"' İngiliz elçiliğinde her ğÜDİÜ feriyle meşgul olarak geçlr-M Eden’ln Yunan ve Yugoslav BaşMıillyle yapmış olduğu gö-riışaıcleU0 her biri birer saat devam
Amerikada mühim bir görüşme
Londra 9 (Radyo) — Amerika Cumhurreisi M. Roosevelt dün gece Genelkurmay başkanı general Mar. •hali, hava kuvvetleri kumandanı Arnold, donanma kumandanı amiral King ile görüşmüştür.
........... ar,
DİKKATLER:
da çok büyük bir tank muharebesi oluyor. Ruslar fosforlu alev makineleri kullanıyorlar. Rusların hedefi Baltık memleketleridir. Kırım'da da Ruslar, şiddetli Alma«ı mukavemetine rağmen ilerliyorlar.
Almanlar 12 ay içinde 25 bin tank kaybetmişlerdir. Bunlann mürettebatını kolayca yerine koyamazlar.
Eden’in bir telgrafı
Londra 9 (Radyo) — M. Eden, Molotofa çektiği bir telgrafta demiştir ki: «Moskova konferansının başarılan, Sovyet kuvvetlerinin yeni zaferleri, Müttefik orduların her cephede ilerlemesi Hitlere karşı harbe, den bütün müttefiklerin azim ve kararını sağlamıştır.»
Y ugoslavya’da çeteler
Bir kısım çeteler Almanya ile işbirliği yapmışlar
Londra 9 (Radyo) — Orta Şark İngiliz kuvvetleri kumandanı general Wilson dün akşam Kahir* radyosunda, Yugoslav çetecilerine bir mesaj neşretmiştir. Bunda çetelerin başanlanndan sitayişle bahsettikten sonra demiştir ki:
«Bazı mahallerde, bilhassa Dal-maçyada bazı çetelerin Almanyaya yardım ettiklerini haber aldık. Bun. lar, memleketlerinin uğrunda çalış-, tıklan maksada utanç veriyorlar. Ha- [ raketlerinin, İngilterenin tasvibini kazandığını söylüyorlar ki bu yalan- i dır. Bu şahıslan, derhal durumlannı değiştirmeğe davet ederiz. Bunu yapmazlarsa Müttefikler tarafından. düşman sayılacaklardır.»
inhisar müfettişlerini anaları bugün için doğurdu
Kaç gündür İstanbul ahalisi kıvranıyor:
— Aman kibrit...
Dükkâncılar müstağni:
— Yok...
Vermiyorlar...,
Gazeteci arkadaşlarımız ise, şu haberi getiriyor:
— İnhisarlar kibrit vermektedir. Halbuki bayiler, kibrit fiatleri artacak tevatürü üzerine mallan saklamaktadır.
Evvelât
— Her inhisar malının artması bahis mevzu edilince, etiketinde, yahut da ambalajında minimini bir değişiklik yapılabilir. Eski şekil malların satılması yasak edilir. Satanlardan bayi tezkeresi alınır Ellerinde kalacak stok mallar beyannameye tabi tutulur. Yahut buna benzer bir tedbire başvurulur ki şeklini öğretecek biz değiliz.
İkincisi:
— İnhisar müfettişlerini analan bugün için doğmuştur.. Bütün bir şehirde kibrit bulunmaması ne demektir? tnhisarlarca veriliyorsa, dağıtılmadığını, yahut satılmadığını tes-bit pek kolaydır. Bunun için teşkilât bile olmağa ihtiyaç yok. İnhisar bayiliği almak ıstiyenler pek çok olduğuna göre, bu gibi vurgunculuğa kalkanların elinden tezkereleri de alınır, kendileri mahkemeye de verilir.
ŞEYTAHLI ŞİŞE
R. L. Stevenson’dan çeviren ŞEVKET RADO
Bugün 6 ncı sahifemizde
Sahife 2
A 11 A 1.1
9 Teşrinisani 1943
I
SÖZÜM GELİŞİ
Harb sonu otomobili
Mahkemelerde.
Ticaret merakı
Yakın zamanlara kadar çocuk babalarının bir derdi vardı: Evlâtlarının mektep sıralarında şiire heves ettiklerini, edebiyata merak sardıklarını görerek üzülür, dünyadan haberleri olmı-yan bu masumlara tuttukları yolun çıkmaz olduğunu anlatmak için nasihat Üstüne nasihat eder: «Oğlum, derlerdi, bu romanlardan, masallardan, manzumelerden sana hayır gelmez, sen hesaba çalış, ticarete heves et! Manzume karahyacağına darbı, taksimi öğren! Bak el oğullan nasıl kazanıyor, nasıl bey gibi yaşıyorlar? Sen de benim gibi mi olacaksın ?»
Öyle görünüyor ki çocuklannın tüccar olmasını isteyen baba-iann dualan nihayet kabul edllmi ştir. Gerçi hâlâ şiir yazanlara Taslanıyor. Fakat tüccarlığın da kıymeti anlaşılmış, birdenbire açılan kapalı gözler hesapsız kazançlarla dolu ticaret dünyasını seçmeğe başlamış, insanlar ona doğru yürümeye, hattâ yürümeye değil koşmaya başlamışlardır. Tanıdıklardan kimi görsem ya ticaret hayatına atılmış, yahut da atılmak üzeredir. Barem yolunda oldukça mesafe almış, müdür olmuş, maiyet kazanmış genç memurlar arasında İstifa edip komisyonculuğa, manifaturacılığa, ithalât tacirliğine baş-hyan, yahut başlamak üzere olanlar çoktur.
Kıyısında, köşesinde üç beş kuruşu olan tat, mahalle bakkalının p’rinci iki yüz kuruşa sattığını, el altından un dağıtıp para kırdığını görerek hemen bir dükkân açmaya kalkıyoı. Kâtiplikte ihtiyarlamış mütekait «manavlıkta iş var» diyerek sergiyi kurmaya girişiyor. •
Bütün bunlara ne hacet! Cumartesi günü Yalova vapurunda flç çuval ve bir sepetle karşımda oturan biri ticaretin ne demek olduğunu henüz anlıyamıyan arkadaşlarını şu cümlelerle uyandırmaya çalışıyordu:
— Siz ne diyorsunuz yahu? Yalovadan cevizi yirmi kuruşa al, kırk kuruşa getir İstanbulda babana sat!»
Ama hayatın bu derece pahalılaşmasının bir sebebi de şu tüccar bolluğu değil midir? Herkes, fazla kân boğazımıza giden lokmadan çıkarmaya kalkar, herkes ondan zengin olmaya bakarsa hayat nasıl ucuzlar? Şevket Rado
nasıl olacak?
Motor arkaya takılacak, hem karada yürüyecek, hem havada uçacak, tavandan gök yüzü görülecek!..
Amerika otomobil fabrikaları şimdi ordu İçin araba ve tayyare yapıyorlar. Siviller için otomobil imali hemen tamamile durmuştur. Bununla beraber fabrikalar harbden sonrası için hazırlıkla meşguldürler. Bütün fabrikalar harbden sonra yeni tipte, çok modem arabalar yapacaklarını bildiriyorlar. Bunlar arasında Helikopter otomobiller tam mâ-nasile bir harika olacaktır.
Bu otomobillerle istenildiği vakit karada gezilecek ve lüzumu halinde de uçulabilecektir.
Harb sonu için vadedilen yeni otomobilde tasavvurun fevkinde bir şey olacaktır. Otomobil süratini arttırdıkça vitesler otomatik şekilde değişecektir. Bu tertibat sayesinde bugünkü teferruatlı vites usulü ortadan kalkacaktır. Otomobil' tamamen aerodinamik olacağı İçin çamurluk ta tarihe karışacaktır. Kapılar otomatik suretle düğmeye basmakla açıla-
caktır. Motör otomobilin arkasına yerleştirilecektir. Böylece, sisli ve karlı zamanlarda kolaylıkla ilerisini görmek mümkün olacaktır. Otomobillerin tavanları ve pencereleri tamamen plâstikten yapılacağı için gök ve dağlar da oturulan yerden rahat rahat seyredilebilecektir. Otomobilde fazla yer olacağı İçin hava şeraiti de elverişli bir şekle sokulabileceği ihtimal dahilindedir. Harb sonu otomobilinin atlı araba eserini tamamen ortadan kaldıracağına asla şüphe edilemez.
Du Pont lâboratuvan direktörü doktor Charles M. A. Stine otomobil imalâtı durduktan sonra satış mağazalarında kalan modellere en az 20 yıl ihtiyarlamış nazarile bakılacağını söylerken hiç de mübalâğa etmiyor.
Harbden evvel otomobil sanayii pek az terakki etmişti. Harbden sonraki yeniliklerin tam bir harika olacağı muhakkaktır.
Beraet edince sevincinden bayıldı!
Stalin’in günlük emri
Elde edilen zaferle kanaat edilmemesini, düşmana nefes aldınlmamasını bildiriyor
Boşaltma hazırlığı mı?
Londra’ya bomba düştü
Moskova 8 (A.A.) — Mareşal gtelin Sovyet ordularına hitaben bir günlük emir neşretmlş-tir. Bunda kazanılan muvaffakiyetlerden dolayı orduyu tebrik etmekte, Almanların geçen yıl zarfında Sovyet cephesinde 1 milyon 800,000 1 ölü olmak üzere 4 milyondan fazla er ve subay kaybettiklerini bildirmektedir. Stalin bundan sonra diyor kİ:
«Alman ordusunun şimdi de, her mevzide tımaklarile sarılarak inatla döğüştüğü doğrudur. Ancak, Stallngrad önündeki bozgunluklarından sonra Alman kıtaları tarafından uğranılan mağlûbiyetler, Alman ordusunun savaşçılık ruhunu hayli darbele-miştir.
Almanlar, şimdi sarılmaktan, kuşatılmaktan, çevrilmekten, ateşten kaçar gibi korkuyorlar ve kıtalarımız tarafından en küçük bir çevirme tehdidi karşısında, yaralı askerlerile harb malzemelerini savaş yerinde bırakarak kaçıyorlar.
Geçen yılın taarruz savaşlarında, kıtalarımız modem harb hulusunda çok kıymetli tecrübeler edinmişlerdir. Generallerimiz ve subaylarımız kumandaları altındaki birlikleri hâkimiyetle idare ettikleri gibi, kumanda etmek «analında da birer üstat olmuşlardır. K’zılordu, modem orduların en kudretlisi ve en bilgilisi olmuştur.
Kızılordımun zaferleri, Sovyet Birliğinin milletler arasındaki mevkiin! daha çok sağlamlaştırmıştır. Ordumuzun taarruzu, Müttefik kıtaların İtalyan adalarında, îtalyada ve şimal Afri-
kadaki askerî hareketlerile desteklenmiştir. Müttefiklerimizin hava kuvvetleri, Alman endüstri merkezlerini ağır bombardımanlara maruz bırakmıştır. Batıda Müttefik kuvvetlerin esaslı dar-belerile desteklenen doğudaki Kızılordu hareketlerinin, Hitler Almanyasınm askerî kudretini yıkmak ve Hitler aleyhtarı birliğinin tam zaferile bitmek neticesini vereceğine hiç şüphe yoktur. Bütün milletin cephedeki hareketlere tam yardımı olmasaydı, bu sene Kızılordu büyük muvaffakiyetler elde edemlyecekti.
Başarılarımız, gerçekten çok büyüktür. Bununla beraber, elde edilen zaferlerle kanaat etmek safdillik olur. Şimdi Kızılordu, düşmanı Dnleper ötesine atmakta ve memleketimizin batı hudutlarına doğru ilerlemekte bulunurken, kendimizi iyimserliğe, lâkaydiye terketmek ve bizi bekleyen mücadele zorluklarını küçümsemek ‘ *„_** '_ -olur. Şimdi düşman hiç şüphe yok ki, her bir avuç toprak için cok büyük şiddetle çarpışacaktır. Çünkü, ordularımızın önündeki her-adımlık toprak, bizi, Almanların yurdumuzda işledikleri cürümlerin hesabının görülmesi saatine yaklaştırmaktadır.
Nazi müstevlilerine karşı son zaferi elde etmek için yapılacak mücadele, ordudan ve milletten daha büyük gayretler ve başarılar gösterilmesini zaruri kılmaktadır.
StaJin bundan sonra Kızılor-du ve donanmaya düşmanın geride tutunmak fırsatı verilmemesini, gece gündüz nefes aldınl-mamasını emretmektedir.
Hollandadaki Alman komiseri: «Emin olsaydık garptaki kıtalarımızı şarka gönderirdik» diyor
İnsan kayıbmm mühim olduğu bildiriliyor
fevkalâde tehlikeli
Londra 8 (A.A.) — Hilversun radyosu pazar akşamki yayımında Holandadaki nazil erin Utrechte yaptıkları toplantıda Holanda Alman komiseri Seyss !nquart’m söylediği nutku neşretmiştir. Seyss İn-quart demiştir ki:
(Alman milleti ilelebet zulüm gö-remez. Kuvvetini ve istiklâlini ter-ketmeden evvel mukavemet eder ve yok olur. Bu akşam size bir Müttefik istilâsına karşı kendi kendilerini müdafaa edeceklerinden emin olsa İskandinav memleketlerde daha birçok memleketleri tahliye eder diyebilirim. Biz Almanyanm hâkim olduğu bir Avrupa istemiyonız. Eğer Avrupa memleketlerinde garnizon vazifesini gören kıtalarımız serbes olsalardı, onlan şarka gönderirdik. Çünkü Almanyanm tarihî vazifesi şarkta bulunmaktadır.
Casusluk
Ankara fen fakültesi
Oün Maarif Vekilinin bir nutku ile açıldı
Ankara 8 — Ankara Üniversitesi Fen fakültesi bugün merasimle açılmıştır. Merasimde Reisicumhur, Meclis reisi, Başvekil, Vekiller, Mebuslar ve bir çok ze-Vat bulünmuştur. Maarif Vekili t>u münasebetle bir nutuk söylemiştir. _____
Amerikan haberler bürosunda kabul resmi Amerikan Haberler bürosu dün şkşam Beyoğlundalri merkezinde Türk gazeteciler şerefine bir Jkabul resmi terribetmiş, bunda Vali ve Belediye reisi Dr. Lûtfi Kırdar la Parti reisi Dr. Behçet Uz, matbuat erkânı frazır bulunmuştur.
Şimalî Afrikanın Ingiliz ve Ame-jikan kuvvetleri tarafından istilâsına ve M. Churchill ile Roosevelt’in Ka-lablanka mülâkatma dair çok enteresan bir filim gösterilmiştir. Filimden sonra misafirler çok zengin bir büfeden izaz ve ikram edilmişlerdir.
Dün akşamki fırtına
Küçükpazarda bir ev yıkıldı
Dün akşama doğru îstanbulda şiddetli bir lodos fırtınası hüküm sürmüştür. Fırtına esnasında makine yağı yüklü bir motör Beşiktaş iskelesine çarpmış, bir salapurya suların cereyanına kapılarak Marmaraya doğru gitmiştir. Nüfusça kayıp yoktur.
Küçükpazarda bir ev yıkılmış, Horhorda telefon teli elektrik teline temas ederek yere düşmüş ve buna dokunan bir kız çocuğu kısmen yanarak hastaneye kaldırılmıştır. Yıkılan evde nüfusça kayıp yoktur.
îzmir su şirketi satın alındı
Ankara 8 — îzmir su şirketi hükümetçe satın alınmıştır. Sar tın alma mukavelesi bugün İmzalanmıştır. Mübayaa bedeli 425 bin Hradır Ru para harbden sonra ödenecektir.
Bir İngiliz yüzbaşısı 7 seneye mahkûm oldu
Londra 8 (A.A.) — Harbiye nezaretinin bildirdiğine göre muayyen bir müddet için yüzbaşı rütbesile tavzif edilmekte bulunan teğmen örmond Layton Üren devlet esrarını açığa vurmak «uçuyla harb divanı tarafından yedi «ene kürek cezasına mahkûm edilmiştir. Teğmen, 9 Nisan ve 24 Eylül 1943 tarihleri arasında, devlet menfaat ve emniyetini bozmak maksadiyle ve resmî vazifesi icabı muttali olduğu, bilvasıta ve bilâvasıta faydalı bulunabilecek çok mühim esrarı Douglas Frank Springhall'e bildirilmiş olmakla suçludur.
öte yandan öğrenildiğine göre de, Springhall, bu yılın Haziran ayına kadar, millî teşkilâtçısı olduğu, İngiliz komünist partisinin merkez ko. mite» âzasından bulunuyordu.
Teğmen Üren, birçok defa Springhall ile buluşmuş ve Springhalle çalıştığı yerin yazı ve kroki ile çizilmiş sarih tarifini ihtiva eden izahatı teğmenden istemiştir. Üren, kendisinden istenilen malûmatı makinede yazılmış olarak verdiği gibi ayrıca, çok mühim esrardan sayılan başka haberleri de Springhalle'e ulaştırmıştır. Springhalle tevkif olunmuş, resmî esrarı açığa vurmakla suçlandırılmış ve geçen Temmuzda 7 sene kürek cezasına mahkûm edilmiştir. Halen cezasını tamamlamak üzere hapishanede bulunmaktadır.
Arap birliği görüşmeleri
Kahire 8 (A. A.) — Arap birliği için Mısır, Suudi Arabistan ve Suriye arasındaki müzakereler bitmiştir. Çıkarılan tebliğ Arap dünyasının refahı için tam bir anlaşma olduğunu gösteriyor. Bu şekil, müzakerelerin siyasî olmaktan ziyade Arap memleketlerinin birbirine yardımı hakkında olduğunu gösteriyor.
Londra 8 (A.A) — Dün akşam kısa »üren bir hava akınında Londra'nın bir mahallesinde ana yolda bulunan bir dans salonuna bomba düşmüştür. Hâdiseye şahit olan birinin anlattığına göre, ölüler ve yaralılar sokakta yatıyordu. Tam isabet aldığı sanılan bir möble mağazasında çıkan yangın, sokağı aydınlatıyordu. Dans salonunda bulunanlardan çoğu asker, bahriyeli ve tayyareci idi.
Londra 8 (A.A) — Dün akşamki akında bir bombanın isabet ettiği dans salonunun enkazı arasında bütün gece pasif korunma ekipleri çalışmışlardır. Askerler ve bahriyeliler bunlara yardım etmişlerdir. Dans salonunun altında bir de bar bulunuyordu. Orası da dolu idi. Pasif korunma müfettişlerinden biri insan bakımından kayıpların ehemmiyetli olduğunu’ söylemiştir.
Uçan kaleler Torino’ya taaruz ettiler
Londra 9 (Radyo) — Orta Şark’ta-kl uçan kaleler dün gündüz İtalya’nın Torino şehrindeki Fiyat fabrikalarının bilyeli yatak yapan, kısmına hücum etmişlerdir. Hedeflere bombalar isabet etmiş, yangınlar çıkmıştır.
Londra’ya akın
Londra 9 (Radyo) — Dün gece Alman uçakları Londra civarına bir akın yapmışlardır. Hasar hafiftir. 3 uçak düşrülmüştür.
Senede 100 bin uçak
Londra 9 (Radyo) — Harb İmalât Nazın Nelson dün gece söylediği bir nutukta Amerika’da şimdi senede 100 bün uçak yapıldığını bildirmiştir.
Zahire nakliyatı
Ticaret Vekili takyidat yapılmadığını söylüyor
Ankara 8 — Ticaret Vekili Sait Siren Anadolu ajansına yaptığı beyanatta demiştir ki: «Şehir ve kasabaların bakliyat ihtıyaçlan Toprak mahsulleri ofisince temin edilmediğine göre, bunların devlet nakil vasıtalarda naklettirilmemesi yolunda bir tedbir de alınmamıştır. Bulgurun nakli de kayde tabi değildir.
Devlet hissesi, çeltikten alındığına göre, pirinç Üzerinde bir kayıt bulunması esasen bahis mevzuu olamaz. Diğer ğida maddeleri üzerinde de hiçbir satış ve nakil yasağı yoktur.»
Tekirdağ şarap fabrikası bu yıl faaliyete başladı
Tekirdağ (Akşam) — Şehrimizdeki inhisarlar idarelinin şarap fabrika», yeni mahsul üzümden şarap ve kanyak imal etmek üzere faaliyete başlamıştır. Bu yıl Trakya bölgesindeki üzüm mahsulünün geçen senelere nazaran gerek kalite ve gerekse rekolte itibarile iyi ve fazla olmasından dolayı fabrikanın 3 milyon kilo şarap ve yarım milyon kilo kanyak istihsal edeceği ümit edilmektedir.
Bayan Fikriye endişeli bakışlarla evvelâ hâkimi, sonra etraftaki dinleyicileri gözden geçirdi, : mübaşirin İşaret ettiği sandalya- * ya oturdu. Yaşının kırk sekiz ol- : duğunu söylüyor. Giyinişi orta : halli. Siyah başörtüsünü kaşla- ( nnın üzerinden sımsıkı sarıp çe- i ne altından düğümlenmiş, uçlan- 1 m manto yakasının altına sok- ; muş. Bir tel saçı bile meydanda j kalmamış. Pembe, geniş manto- ; sunun göğsü de ilikli. Şu halle- ı rinden belli ki müteassıpça bir i şey. Bezgin bakışlannda, derin ı çizgili solgun yüzünde vaktinden ( evvel çökmüş, meyus bir insan ; hali var. Hareketlerinde de faz- ( laca asabiyet göze çarpıyor. İftl- ] ra suçundan maznunen asliye se- ( kizinci ceza mahkemesinde mu- : hakeme ediliyor. Dâvayı da kocası Tahsin açmış... i
Fikriyenin hüviyeti tesbit edilip evrak okunduktan sonra hâ- i kim sordu: :
— Sen, kocan Tahsin’e eftira ı etmişsin. Niçin yaptın bu işi? 1 Anlat bakalım... (
Başı göğsüne düştü, tırnakla- ] nnı avuçlarına saplıyacak gibi j yumruklarını sıkarak mırıldan- ( dı: ]
— Hâşâ efendim!.. (
— Ne demek istiyorsun? Yapmadın mı bu işi?.. ]
— Gökte Allah var, hâkim i bey!.. 1
— en şimdi yerdeki, gökteki Allahı bırak da sorduklarıma ce- j vap ver. ı
Telâşla sözü kesti:
— Hâşâ, hâşâ... Tövbe de hâkim bey! Yerde Allah olur muy- ] muş? Cenabı Allah hep göklerde gezer. Yere inmez ki...
— Lâkırdıyı uzatma! sorduklarıma cevap ver. Kocana iftira ; etmişsin.
— Allah günahkâr kullarını ı affetsin. Hâşâ diyorum hâkim ı bey! Ben böyle şeyler yapmadım. Biz kocamla barıştık da güller gibi geçiniyoruz, kırk bir bucuk 1 maşallah. Eh. sular bulanmadan ! durulmaz derler. İnsanlık hali bu. Ara sıra bir şeyler oluyor iş- ; te. Ben de zaten acayip bir şey oldum hâkim bey! İster sersem 1 deyiniz, İster deli... Bazan ne yaptığımı bilemiyorum. Kahır denilen şey inşam böyle eder işte. 1 Ben de onun elinden az çekmedim ha... Neler etti bana, bilse- ( niz!..
— Kim?..
— Kim olacak? Kocam olacak Tahsin. Amma velâkln, şimdi sanki birimiz gül olduk, birimiz bülbül. Rahat rahat geçinip gidiyoruz. Cenabıhak nazardan saklasın...
Fikriyenin kocası Tahsin dinlendi. Uzun boylu, İri yapılı, gemici kıyafetli bir adam. Yaşı elliyi aşmış fakat dinç görünüyor.
— Bay hâkim! dedi. Size bu işleri başından sonuna kadar anlatayım mı?..
— Lâkırdıyı uzatmadan, kısaca anlat bakalım...
— Efendim! Karım köleniz Fikriye biraz fazlaca sinirlidir. Hani, yüzüne karşı söylemek gibi olmasın amma, cinleri başına toplanınca, zlnclrlik deli olur. Siz ' de bilirsiniz ya bay hâkim haz-ı retleri. Su dünya yüzünde Aç türlü deli vardır. Zır deli, zırzır deli, hınzır deli... Gelgelelim, bizim kan bunların üçüne de benzemez. Kafası döndüğü zamafcı, eşi, menendi bulunmaz bir şey olur. O zaman dünyalar yıkılır... Geçenlerde bir gün kaynar çorbayı önüme getirdi, ben de farkına varmıyarak kasığı daldırıp ağzıma boşaltıverdim. Aman Allahım, aman!.. Ciğerim sökülüyor sandım. Canımın acısından ne yapacağımı şaşırdım: behey kadın! Su çorbayı biraz so-ğutsan da önüme getirsen ellerin mİ kırılırdı? Nedir bana ettiğin su zulum?.. Simdi seni saclarından tutup da duvardan duvara carpsam hakkım yok mu?., de-' dim. Vay hâkim bey vaaaay... Bizim kan birdenbire delirdi mİ delirdi... Bağıra bağıra ortalığı vıkıyor. kendini yerden yere çalıyor. En sonunda da tımaklari-le vüzünü. gözünü yırtıp kanlar içinde bıraktı, saçlarını avuçla-l yıp tutam tutam yoldu. Sonra ne yansa* Jjeğenlrsiniz?.. Kendi kafasından yolduğu saçlar elin-’ de karakola gidİD de: " ' beni döğdü. Yüzümü gözümü ' varalar İçinde bıraktı. .
' basımı yoldu. îşte basımdan vu-' mak yumak kopardığı Radar» 1 dlve beni slkftvet etmez mİ?.. Biraz sonra polisler kanıya gelince ■ şaşırıverdim. Avol! Ren bu kadı-
• na elimi bile sürmedim. Ben ona ı bir tokat vursam nna bn«a gl-
• der. ke*'d,(i d® t°t>t« »-«rv-n gibi ezilir. O kendi kendini tırmala- görecektir.
dı, saçlarını da kendisi yoldu. Şimdi bana iftira ediyor, dedim. Polisler tahkikata giriştiler. Ben de hemen bir arzuhal yazdırdım, mahkemeye koştum. Karım bana iftira etti diye dâvayı açıverdim. En sonunda Fikriyenin iftira ettiği anlaşıldı. Yaptığı işin kötülüğünü kendisi de anladı, gelip elimi öptü, barıştık. Karının fendi, erkeği yendi, derler ya. Az kaldı biz de öyle oluyorduk hâkim bey! Allah cümleyi iftiradan saklasın... Amma, biz şimdi barıştık bay hâkim..." Hem öyle bir barıştık ki, aramızdan sular sızmıyor hâkim bey!.. Kadıncağız kendi kendini paralayıp kanlara katınca aklı başına geldi galiba. Maşallah, şimdi evde süt dökmüş kedi gibi oturuyor.
— Yani şimdi sen dâvandan vazgeçiyorsun öyle mi?..
— Benim dâvam, mâvam yok bay hâkim. Karımı şuradan sağ, salim çıkarıp bana teslim ediniz, başka bir şeyler istemem. Zaten ben evvelce kızgınlıkla şikâyet etmiştim, sonra pişman oldum. Ne de olsa bunca senelik gözümün ağrısıdır. O benim kahrımı çekti, ben onun. Şimdi de ömrümüzün sonuna kadar geçinip gideceğiz.
İddia makamının da isteği veçhile, Fikriyenin beraetine karar verildi, hâkim kararı kendisine İzah etti:
— Fikriye! Bak, kocan dâvasından vazgeçti. Biz de senin beraetine karar verdik.
Telâşla sordu:
— Çok mu yatacağım hâkim bey?..
— Nerede?..
— Hapishanede...
— Hapishaneye gitmiyeceksin. Seni beraet ettirdik. Yani ceza vermed’k sana. Fakat bundan sonra dikkat et, bir daha böyle şeyler yapma!..
Fikriyenin dudaklarında bir tebessüm belirdi. Bir şeyler söylemek istedi, beceremedi. Dudakları titriyerek bir kaç adım attı ve kapıya yaklaşırken birdenb're yere devrillverdl. Kocası Tahsin:
— Gördünüz ya Fikriyenin halini hâkim bey! Beraet edince sevincinden bayıldı. Ya ceza giy-seydl halimiz ne olacaktı? tste bu böyle bir delidir.
Diye söylenerek Fikriyeyi kucakladı. adlive doktorunun odasına götürdüler. Biraz sonra, tedavisi yapılıp ayıltılan Fikrive, kocasının koluna girin doktor odasından çıktı, sen d el1 ve sende-llve uzaklaştılar.
Meğer Tahsin; «Şurada karımı sağ salim bana teslim ederseniz başka bir şey istemem» demekte haklıymış!..
Ce. Re.
Alman tayyareleri Lerosu bombaladılar
Bodrum 8 (A,A .) — Dün saat 16 da Alman tayyareleri Leros adasını bombardıman etmeğe başlamışlardır. Bombardıman devamlı olmuş, bomba ve top sesleri akşama doğru hafiflemiştir.
Adalardan Bodruma mülteci akını devam etmektedir.
Bodrum 8 (A.A.) — Gece limanımıza gelen Türk bandıralı Başarı şilebi
volda bir sal üzerinde rastladığı üç Italyan gediklisiyle dört hava erini Bodruma getirmiştir.
Bunlar Rodostan kaçmışlardır.
Bir İngiliz yelkenlisi karaya oturdu
Bodrum 8 (A.A.) — Sisamdan Kıb-nsa gitmekte olan bir İngiliz yelkenli motörü fırtınadan limanımız* sığınmak isterken yanlış yol takip ettiğinden Bodrum feneri yakınında karaya düşmüş, mürettebatı olan 7 İngiliz kurtarılmıştır.
Sekizinci ve beşinci ordu ilerledi
«Kocam
saçımı,
Londra 9 (Radyo) — îtalyada sekizinci ordu San Gro vâdisine hâkim tepelerde yerleşmiştir. Bu tepeler Ancona’ya giden yola hâkimdir. Bir çok köyler İşgal edilmiştir. Bazı kollar yeni Alman müdafaa hattına 7 kilometre girmişlerdir. Almanlar San Gro’da mühim tahkimat yapmışlardır.
Merkezde Venafro’da Alman mevzilerine hücum edilmiştir. Beşinci ordu Alman hatların» girerek bir çıkıntı yapmıştır. Burası tzemia istikemetinde taarruzda bir sıçrama tahtası vazifesi
S Teşrinisani Y94S
W- -■■■■■
AK ŞAM
Sahife 3
AKŞAMDAN AKŞAMA
Bir «Osmanli tarihi» ne ihtiyaç vardır
Cumhuriyet maarifi, hele şu son devirde, Türkçeye en muhtaç Olduğu ana eserleri kazandırıyor. Bunların başında İnönü ansiklopedisini gösterebiliriz. Birinci fa-sikülü çaktı. Sonra, Maarif Vekilinin geçen Cumhuriyet bayramında neşrettiği 40, bu Cumhuriyet bayramında neşrettiği 60 arsıulusal edebî eserin tercümelerini iftiharla gösterebiliriz. (Bu senenin 60 mdan 34 ü daha şimdiden piyasaya çıkarılmıştır.) Diğer taraftan Türk dil Kurumu vasıtasile Ahmed Cevad Emre’nin başkanlığında hazırlanan Türk gramerini de zikretsek yerinde olur.
Bunlar, en başta göze çarpan ana eserler. Başka çapta olanları da var ki, hepsinden ayn ayn bahsetmek bugünkü mevzuun dışındadır.
Şimdi, irfanımızda büyük bir boşluk duyuluyor. Bu da iyi bir Osmanli tarihidir.
Elbette, kablettarihten başlıya-rak bir de mufassal Türk tarihi yazılmasına ihtiyaç vardır. Fakat Osmanli devleti, ellerinizde öldü. Çoğumuz onun son günlerinde yaşadık. Bu devlet altı yüz küsur sene ömür sürmüş, defterini kapamıştır. Onu, başından sonuna kadar tevsik ederek — başka dillere de tercüme edilmeğe değer — bir kitap serisi meydana getirmek bizim borcumuzdur. Aradan yirmi senelik bir Cumhuriyet devresi geçti. Ondan evvel de «Büyük Millet Meclisi Hükümeti» devresi var. Bu tarihi yazmakta geç bile kaldık.
Atatürk. Türk tarih kurumunu maddeten tesis etmiş, onun devamı için bir de servet bırakmıştır. O kurumun da, dil kurumu gibi, faydalı mesaide bulunduğunu hepimiz biliyoruz. Lâkin bir Osmanli tarihinin de bir an evvel yazılıp basılmasını istemek hepimizin hakkıdır.
Hâlâ elimizde AvusturyalI Baron von Ilammer’in kitabı, «birinci ve en mükemmel kitap» olarak Kaynarca muahedesine kadar olan devTİ aydınlatmaktadır. Bu on sek’z cildi ik eserin on kitabını doktor Galip Ataç’la Nu-rullah Ataç’ın rahmetli bahası Ata bey şerhlerle, tashihlerle Türkçe’ye çevirmiş. Geri kalan sekiz cildin — hele fihrist mesabesinde olan son iki cildin — bulunmaması, vakaları Türkçeden takip etmek istiyenlerin arzularına ket yuruy°r
Bu on kitabın da arap harfle-rile olduğunu unutmamalı.
Ilammer’in eski bir kitap olduğunu da d’kkate almalı. O zaman bu zamandır muhtelif devirlere aid nice nice vesikalar bulunmuştur. Osmanli tarihinin onlarla da bezend rilmesi lâzımdır.
Hele Kaynarcadan sonraki devir için:
— Cevdet paşayı oku!... -derler Falanca mesel* hakkında klâsik olması icap eden malûmat elde etmek irin inc^na:
— Bayezit kütünhanesine bir uğrayıver. Orada tek nüsha bir kitap bulunacak! - derler...
Kısacası: Osmanli tarihi, böyle darmadağın bir halded r. Halbuki, bizde, bir çok maddî ve mâ nevî müesseseler, bâlâ o tarihin devamı halindir."
Atatürkün vefatının yıldönümü arifesinde, onun «intak - ı hakk» ı halinde, bu temenniyi bütün alâkadarlara arzederim. Tabiî, evvelâ tarih kurumuna...
Osmanli devrini başından sonuna kadar bütün vesikalarile, meselâ 20 büyük cild içinde zühde’eşmiş olarak okumak istiyoruz.
♦♦♦
İktisatçı Kari Marx kap’talist nizamı için bazı ilmi düsturlar kovmuştur. Fakat Marksistler’e göre, cemiyetin mihanikiyetine ait bu kaideler, eski devirlerde cari olmavıp. snrf kapitalist ni-zam içindir. Eski tip cemiyetlerde ise, meselâ, birinci plânda olan bir takım totomik âdetlerdi. — Onun mbi. Osmanli tarihini yazarken, illâ «geniş kütlelerim hareketleri — milletin geniş tabakalarımın tarihi» ni yazmak kaygısına düşmemeli ve pek ultra modem düşüncelere kapılmamalı Bunlara dair vesikaları buldukça yazmalı elbette. Saray hayatına, valde sultanın kaprislerine. padişahın odalıklarına ait olan malûmatı. Baron von Ham-mer bizim vakar>ii»-»t'’-»-ann ”1ıp nasıl harf-tmediyse, biz de, öyle yapmalıyız.
O devrin zihniyetin! unutmamalı; o devirde ehemmiyet verilen npktalar neyse, bizim Cum-
Adliye Vekili
İstanbul’da tetkiklerini tamamladı
Şehrimizde bulunan Adliye vekili B. Ali Rıza Türel dün de İsfanbul adliyesinde tetkiklerle meşgul olmuştur. Vekil, kendisile görüşen gazetecilere şu beyanatta bulunmuştur:
— İstanbul d aki tetkiklerimi Top-taşı ceza evinde yaptım. Burası tam istifade edilecek bir hale gelmiş gibidir. İstanbulda ceza evindeki kadın ve çocuk mevkuflardan maada, haklarmdaki hükümler katiyet kes-betmiş olan diğer mahkûmlar yeni ceza evine nakledileceklerdir.
Millî Şefin yıllık nutuklarında temas ettikleri veçhile adlî işlerde icap eden tekâmülü tam mânasile gösterebilmek için çalışmalara devam ediyoruz.
Millî korunma kanunu üzerinde, evvelce de söylediğim gibi bir anket açmıştık. Alman cevaplar Vekâlette toplandı. Bunlar tetkik edildikten sonra millî korunma kanununda icap eden değişikliklerin yapılması düşünülüyor. Fakat kanuna yeniden konulacak maddîlerin mahiyeji hakkında şimdiden bir fikir beyan etmeğe imkân yoktur.
Adliye vekili şehrimizdeki tetkiklerini tamamlamıştır. Bu akşamki trenle Ankara'ya dönecektir.
DEĞİŞEN İSTANBUL..
Tabldotlar, aile mutfakları artık tarihe karıştı...
Londra radyosunda pazar günleri, nüktedan bir İngiliz, Türkçe olarak, oranın hayatından bahsediyor: Geçenlerde bir konuşması esnasında harbden sonra Londrada halkın lokantalara son derecede rağbet ettiğini uzun uzun anlattı.
Bizde de harb, lstanbulun «öğle zamanı manzarası» nı baştan başa değiştirmiştir. Artık öğle paydosu zili çalar çalmaz bütün memurların, bütün çalışanların gurup gurup lo-
şmda yemek meselesi geliyor. Şimdi birçok bekâr vatandaşlartn kendi kendilerine evlerinde yemek pişirmeğe kalktıklarını öğreniyoruz. Karikatürlerde gördüğümüz «tencere başındaki bekâr 1..» yavaş yavaş hakikî hayattan alınmış bir tip oluyor. Fakat bu da kolay bir şey midir?... Kırk yıllık ev kadınlarının «Ne pişireceğim?..», «Nasıl idare edeceğim?..» diye kafa yordukları bugünkü mutfak işinin içinde bu vâdide
omun çatışanların gurup guıup ıu-(— —— -s........-------------------
kantalara gittikleri eski «sulh öğle- , ekzersizi hiç olmıyan bir bekâr nasıl leri» tamamile tarihe karışmıştır, jyüzünün akile çıkabilir?... Bugün Buna mukabil kısacık öğle tatili için-|ucuz yemek pişirmek için kadın ze-de karnını doyurmak maksadile ve I büyük bir acele ile evlerine koşanla-n görüyoruz. Saat on iki ile iki arasında dairelerle, şirketlerle evler arasında mekik dokuyan dokuyana...
Halbuki 940. hattâ 941 e kadar öğle zamanı müesseselerden en küçükten en büyük memura kadar, herkes: «Yemeği nerede yiyoruz?..» diye biribirlerine, arkadaşlarına sorarlardı. Ve bazen de hep birlikte çıkılırdı. Lokantalarda daktilolara, kâtip Şayanlara dahi Taslardınız. Evvelâ bunlar, daktilolar lokantalardan ellerini, eteklerini çektiler. Tramvaylar eskisine nazaran öğle zamanlan çok kalabalık ve nispeten pahalı olduğu için, şimdi onlar gazete kâğıtlanna sarılmış taslarla evlerinden daireye, dairelerinden evlerine gidip geliyorlar.
I Daktilolardan sonra sıra orta de-Kırdann fen V#ri ıecede memurlara geldi. Onlar da
i a maha inrto ... ....
Kapalı çarşı
Yanan dükkânların tamiri için 600 bin lira lâzım
I;
kası bile kâfi gelmiyor. Bekâr neylesin?...
Yeni yeni tipler
Lonkantalarda yemek yemeyi za-
Kapalıçarşıda yanan dükkânların 1 tamirleri için vali ve belediye reisi | doktor Lûtfi Kırdann fen işleri müdürü B. Nuri ile mahallinde tetkikler yaptığını yazmıştık.
Yapılan tahminî hesaplara göre bir dükkânın tamiri için asgarî iki bin - -
liraya ihtiyaç görülmektedir. Yanan ladllar-dükkânlar üç yüze yakın olduğundan; Nihayet iş daha yukarılara da-tamir masrafı için altı yüz bin lira yandı. Şimdi öğle üstleri evlerine ye-lâzımdır. Belediyenin bu parayı der-'meğe giden resmî, hususî, dairelerin hal sarfederek mal sahiplerinden tah- miidürlerine rasgeliyorum. Meselâ ? "o bizim Lâleli taraflarında oturan kemesine bugunku malı takati müsait . D . ,. ..... x , -
görülmemektedir. , daman Belediye ve Vilayet erkanm-
Bunun için evvelâ İmar müdürlüğü dan kimseler de evde yemek yeme tamir için bir plân yapacak ve bu siyasetine ayak uyduruyorlar. Hattâ plâna göre belediye fen heyeti in-1 son zamanlara kadar içlerinde Istan-şîat için keşifname hazırlayacaktır, bulun vali muavinlerinden biri de Çarşıda son senelerde yollardan alm_vardl Saat yanma doğru, onlann mak suretile bir takım ahşap kulü-^tramva dan indiklerini. bir buçuğa S6„r da- bazılarının elinde bir kür-
şmın inşa taranı bozmaktadır, imar . .. w. w. , ...»
müdürlüğü, yapacağı plânda sonra-,dan_- ogk“, rehavcü >Çınde-
dan ilâve edilen bu dükkânlan kal- yen‘ yapılan tramvay istasyonunda dıracaktır. Keşifname yapıldıktan beklediklerini görüyorum, sonra dükkânı yanan mal sahiplerine tebligat yapılacak ve belediyece hazırlanan plâna göre dükkânının tamir edilmesi bildirilecektir.
[öğle vakitleri lokantanın yolunu de-Jğil, evlerinin yolunu tutmağa, bazı-' lan da daktiloları taklidetmeğe bal-
Yeni ekmek karneleri bastırılacak
Şehrimizdeki kaymakamlar, dün
Umumî meclis
Anormal çocuklar talimatnamesi görüşülecek
Umumî meclis dün ikinci reis vekili B. Abdülkadir Karamürselin reisliği altında toplanmıştır. Meclisin ikinciteşrin İçtimama başlaması münasebetle çekilen tazim telgrafına Cumhurreisimiz Milli Şef ismet İn-önünden gelen şu cevabi telgraf okunmuştur:
«Şehir meclisinin temiz duygularına teşekkür eder, hayırlı başarılar dilerim.»
Büyük Millet Meclisi reisi B. Ab-dülhalik Renda, Başvekil B. şükrü Saraçoğlu, Parti genel sekreteri B Memduh Şevket Esendal ve Dahiliye Vekili B. Hilmi Urandan gelen teşekkür telgrafları da okunmuştur.
Bundan sonra merhum B. Avni Ya-, ğızdan inhüâl eden Adalar âzalığına yedek âzadan B. Muhiddin önderoğ-lunun meclise lltikak edildiği bildirildi. Makamdan gelen bazı teklifler, encümenlere havale edildikten sonra ruznamede bulunan anormal çocuklar talimatnamesinin müzakeresi lâzım geliyordu. Reis, talimatnamenin malî akisleri olduğu için evvelâ bütçe encümeninde tetkiki lâzım geldiğini söyledi.
B. Mehmet Sipahloğlu müessesenln devamı lâzım gelip gelmediğinin evvelâ tetkiki icabettiğini ileri sürdü.
ten pek -evmem. Lâkin geçenlerde | mecbur oldum Bunlardan _ birine. ! Ra m uen
Bayezrtte bir lokantaya gırd.m Ça-| Neticede bfitçe encümenine diğer lışanların lokantalardan ayaklarını encümenlerden de birer zatın iltihakı çektiklerini bildiğim için, kendi ken- ne hem talimatname hükümlerinin, dime: «Kim bilir ne kadar tenha- hem de müessesenln vaziyeti hakirindir!...» diyordum. Fakat içeriye gi-1 da bir karar verilmek üzere talimat-rince son derecede şaşırdım. Çünkü I namenin encümende müzakeresi ka-‘boş masa değil, oturacak tek yer, rarlaştmldı Meclis perşembe günü yoktu. Peki bu zevat nereden çık- j tOp anaca _________ mıştı?... | _
Eskisine nazaran n-e ' ’ ”
bir lokanta müşterisi!... salardaki kalabalığı civardaki yerlerde çalışan ve mecbur olduğu için buraya gelenler teşkil ederdi. Şimdi yeni yeni bİT takııfı simalar... Mükellef masaların başında fötr şapkası hiç kırılmadan, tostoparlak kafasında duran, kravatsız kimselere, kasketliler rasgeliniyor. İşin garibi gün ortası olmasına rağmen bir iki riiasa-dan alkol kokusu yükseliyor. I
İşte eskiden bir lokantada hiç ras-. gelinmiyen bir müşteri gurupu. Ço-luklarile, çocuklarile gelmiş bir taşralı aile... İkiz gibi biribirine benzi-yen aynı boyda, kırmızı entariler giymiş iki küçük kız... Annelerde baba-larile istedikleri yemekler hakkında uzun uzun münakaşalar ediyorlar, sonra da iki kardeş kaşık kaşığa dövüşüyorlar. Baba mahçup bakışlarla etrafı süzüyor; onlara sert sert bir şeyler söylüyor... L—« ua ua»a.
Garsonların şehirli kıyafette olan- .^anacaktır. Tevziat, balıkçılar
Bedava balık
Bal:kçilar dün 1000 torik verdiler
İşin zevki nerededir?
Bunlar arasında bir zat:
— Çocukluğumdanberi evde öğle yemeği yediğimi bilmezdim. 30 se-nedenberi evde öğle sofrasına oturmamıştım. Şimdi gidip geliyorum. Hem alıştım da biliyor musunuz?... diyordu.
öğle üstleri tramvayların çok yük-
İstanbul' vali ve belediye reisi B. Lûtfi Kırdar’ın balıkçılar cemiyeti reisi B. Yusuf Yarar'la temas ederek fakir halka paıasız balık dağıtılmasını temin ettiğini yazmıştık. | Dün ilk olarak Üsküdar’da 1800 fakir halka dağıtılmak üzere bin Torik balığı gönderilmiştir. Bu balıklar, Üsküdar parti mensuplarının ve emniyet memurlarının nezareti altında fakir halka dağıtılmıştır. Balıkçılar, fakir halka verilen Torik balıklarının rüsumunu keselerinden ödemek suretile hamiyet göstermişlerdir.
i Bugünden itibaren diğer kazaların i fakir halkına da balık dağıtılmasına lara pek aldırış ettikleri yok. Bir ma- Cemîye“tiUrafından muntazaman de-sanın köşesinde boş bir yer buldum. 1 vam edecektir.
Garsona masayı şöyle bir sildirmek | ______________
için dört kere çağırmam lâzım geldi. »-»»•• ir >• t *1
Yemekten sonra bıraktığım bahşişe, Profesör K.azim İsmail garson teşekkür bile etmedi. İçinde Gürkan’in konferansı para olan küçük tabağı alırken öteki Profesör Dr. Kâzım İsmail masaların garsonu olan arkadaşile G Ürk an dün akşam Eminönü ağız dalaşı ediyordu. | Halkevinde «Erkekte ve kadmda
Saat iki buçuk filân olduğu halde kısırlık» mevzulu bir konferans hâlâ lokantanın kapısından şapkala-, vermiştir. Profesör nüfus mese-
Şehrimizdeki kaymakamlar, dun ugıe us'ien tramvayların çok yui-x
belediyede reis muavini B. Lûtfi Ak- lü olmasının bir sebebi de budur r,nln kurdelesi yana kaçmış, kimi leşinden bahsederek erkekte ve .• i--- ı. ı . ı i ______________________i..-: i_______________ton kimi Mmk.r ınlall, erkekler el- kadında kısırlı&a .seben olan has-
soy’un reisliği altında toplanmışlar- zannederim. Çünkü bu zamanlar tıp-dır. Toplantıda son günlerde .halka kı dairelerin akşam paydosu gibi, iş verilen birer kilo una mukabil bazı mmtakalannda bir hareket oluyor, fırınların aldıkları kupon parçalannı, Hem bu öğle kalabalığı gidiş - geliş teslim etmediklerine göre bu fırm- olmak üzere iki fasıldır, lann vaziyeti görüşülmüştür. Bu fı-nnlara verilen ekmeklik un kesilecektir.
Bundan başka iki ay sonra dağıtılacak yeni ekmek karnelerinin bastırılması da kararlaştırılmıştır. Ek- -v - - ,Y...
inek karnesi dağıtımı işlerinde bazı mından biribirlerile dehşetli bir re-birliklerden yapılan şikâyetler de tet- kabete girişmişlerdi. Döner kebabını kik edilmiş ve bu birlikler hakkında ! 10 kuruşa, çorbayı beş kuruşa kadar kanunî takibat yapılması muvafık görülmüştür.
I- Niçin gitmiyorlar?
Çalışanların lokantalardan ellerini çekmelerinin tek sebebi pahalılıktır, i Normal zamanda lokantalar müşteriyi çekmak için âdeta ucuzluk bakı-
veriyorlardı. Pilâv 7 buçuk kuruşa idi. Fakat o derecede dolu bir tabak getirirlerdi ki herkes artık garsona «Yarım pilâvI...» demeğe alışmıştı. Pek ucuz tabldotlar vardı. Bugün bilhassa bunlar tarihe karışmıştır, öğleyin dışarıda yemek o derece ucuza geliyordu ki bunun için daireden çıkıp, telâş içinde eve koşmak, evden daireye yetişmek harcanan paraya değmez bir külfetti. Hele yaz günleri daireye yakın bir lokantada buzlu suyu ile 40 - 58 kuruşa iyi bir yemek imkânı varken...
Vaktile az'kazançlı bir daktilonun dahi yapabileceği bu iş şimdi birçokları için imkânsız bir hale gelmiştir. Çünkü 3-4 liradan aşağı lokantadan çıkılamıyor.
Bu itibarla hallerinden «sultanlık!...» diye bahsolunan «bekârlık» da oldukça zor bir duruma girmiştir. Vâkıa böyle bir zamanda Um kadrolu bir evi geçindirmek mucize gös-_______________________ ____________ L " *‘ *r amma, vislerin anlattıklarını okumak (bekârlık da bir facia haline girmiştir, istiyoruz. İlâveten de yeniden [Harb içinde bekârlık adile bir bekâ-bulunaıı vesikalar.____İr... ’
Karısını bıçakla yaralamış
Aksarayda oturan Kâmil adında biri karısı Zehra ile kavga etmiş, kadını muhtelif yerlerinden bıçakla ağır surette yaralamıştır. Yaralı, Haaeki hastanesine kaldırılmıştır. Kan koca arasındaki bu kavga, kızlarının yüzlerine pudra ve allık sürüp sürmemesi münakaşasından çıkmıştır.
huriyet devrinde hazırlıyacağı-mız tarihte de hepsi bulunmalı. Zira, «Kleopatramn burnu tarihin seyrinde nasıl âmil olmuşsa, bir «valde sultanın inadı» da öyle âmil olmuştur.
Belki de «en yeni tarih telâkkisi». bu noktadan, «en eski tarih telâkkisi» ne benziyor. Zira,
Osmanli devrinin tarihinde bir rolü bir evi geçindirmek muc takım mütalâalar değil, vakanü- ] termek kabilinden bir içtir
r
İrin şikâyetlerinden bahseden ayn bir yazı yazacağım.] Bu güç hayatın b*-
I top, kimi çember sakallı erkekler el-kadında kısırlığa sebep olan has-lerindeki teşbihlerle ve utangaçlıkla- J tallklarla mücadele yollan mü-rını gizlemeğe çalışan tavırlarla içeri nevverlerin vazifeleri olduğunu girmekte idiler. |söylemiş ve kalabalık bir dinle-
Garsonlar onlan büyük iltifatlar-^ Vici kütlesi tarafından alkışlan-la, yerlerden temennahlarla: jmiştir.
«Buyurunuz bayım!...», «Buyuru- f1-nuz paşam!...» sözlerile kapıdan karşılayıp masalarına götürüyorlardı. İstanbulda insan rağbet ve iltifat görmek için katiyen şehirli kıyafetinde gezmemelil...
Bir ay 15 liraya.*.
Demek harb, erkekleri «aile sofrası» na daha ziyade bağlıyor. Vaziyet onu göstermektedir. Halbuki es- , ]
kiden lokantada yemek yemekten 1
başka, dışandan yemek tedarik et- '
mek de o kadar ucuz ve kolay bir 1 halde idi ki İstanbulda birçok aile { ocakları tütmemeğe başlamıştı. Buna ,
mukabil bir takım «aile mutfakları» ,
kurulmuştu. Bunlara birer büyük sefer tası verir ve abone olurdunuz, j 1 öğle üstleri şehirde bir faaliyettir ' görülürdü. Sefer taslarile dolu kam- ( '
yon etler, yahut omuzlarındaki uzun ( sırıklara sefer taslan geçmiş bir ta- j kim adamlar evlere'yemek dağıtırdı. , Sefer tasını alır, size uzatılan ertesi ( günkü listedeki yemeklerden beğen- , diklerinizi çizerek işaret ederdiniz. Meselâ dört porsiyon kadın göbeği, dört porsiyon orman kebabı, dört porsiyon makama böreği...
Bunlar şaşılacak derecede ucuzdu. Meselâ Maçka taraflarında bir aile mutfağı vardı ki bir aylık yemek için 20 - 25 lira verirdiniz... En gü-
• zel lokanta tatlısı ile tuzlusu ile iki ■ kişilik bir ailenin yemeğini 40 liraya
• getirirdi. — H. |V
Birisi mi anlatmıştı, bir yüttJs mi okumuştum... Şimdi hatırlamıyorum. Fakat şu küçük fıkra pek hoşuma gider:
Adamın biri vapurda paketini çıkarmış. Ağzına bir sigara iliştirmiş, Bundan sonra ceplerini araştırmağa başlamış. Kibrit arıyor! „ Ve bir taraftan da ko-t nuşuyor.
Sağ cebine el atmış. Yok. Sol
1 cebine el atmış yine yok. Yelek . ; ceplerine uzanırken karşısında hürmelkârane bir tavırla oturan dalkavuğu kalkmış. Cart bir kib-
; rit çakmış. Ve adamın sigarasını yakmış.
Sigarası yanan zat teşekkür edeceğine elinde kibrit çöpile karşısında duran adama:
— Bırak Allahaşkma birader... Amma da işgüzar herifmişsin!-İşin zevkini berbat ettin. Sigaranın keyfi orada. Ağzına sokacaksın. Bir yandan konuşurken, bir yandan da aranacaksın. Bula-mıyacaksm. Ceplerini karıştıracaksın. Bu esnada hep sigara ağızda. Sonra parmakların kutuya değecek. Onu bulacaksın. Çıkarıp s’garanı yakacaksın. İşte işin keyfi, lezzeti bu... Sanki «cart!.» diye kibriti çakıp sigaramı yakacak ne vardı?.
Kimin hayalinden çıktığım bilmediğim bu minimini fıkracık insan ruhundaki muvaffakiyet uğrunda aksiliklere, ufak tefek yorgunluklara, araştırmalara katlanmanın ve bunu zevk edinmenin güzel bir ifadesidir. Hakikaten kolay muvaffakiyetin, kolay zevkin derecesi de o nispettedir. Fakat bunu anlamak da bir meseledir.
Yukarıdaki fıkrayı dün bana iki kişinin konuşmaları hatırlattı. Akrabamdan iki delikanlı namzedi. Bu sene liseyi bitirecekler. Ve üniversiteye girecekler. Henüz kendilerine bir meslek seçmemişler. Aralarında şöyle konuşuyorlar.
— Doktorluk fena değil... Zevkli, kazançlı bir meslek. Hem de insan’ığa yardımı dokunan bir iş. Yani anlıvacağın her cepheden seni tatmin eder. Fakat gel-gele’im. Zor ve uzun yahu... Tıp fakültesi beş sene mi ne!.. Ondan sonra da üç sene stai. Ftti sekiz sene... Hem de her sınıfta geçer, çakmazsan...
öteki cevap verdi:
— Boş ver... Zor iş!.. İnsan bun»an yapıp çıksa iyi amma... Çıkıncıya kadar da göbeği çat-1ar. Sen şöyle bize ağır gelmiye-cek, kolay, şıpın işi bir meslek düşün...
İki cocuğun bu tarzdaki konuşması bana vapurda, aranma-S’na, ceplerini uzun uzun karıştırmasına mevdan bırakmadan rijrarasını vaktin için karsısm-dc’rme çatan adamı hatırlattı.
; Su çocuklar o adamın ruhun-l dan yüzde birini kendilerinde t hissetmiş olsaydılar her halde . bövle konuşmazlardı. Muhakkak . ki muvaffakiyet ve zevk uğrun-» da sa’-fed’len vomınlıının da bir ; lezz»*i vardır Fakat iş bunun . zevkine varabilmekte...
ı Hikmet Feridun Es
;ari mektupları
Hukuk fakültesi birinci sınıfı
Bu yıl Hukuk fakültesine talip pek fazladır, yeni kaydedilen ta- ( lebe yekûnu 2000 dir. Geçen yıldan 1300 talebe kalmıştır, tik sınıf 3300 kişiliktir. Bunu A ve B gruplarıma ayırdılar. Eski talebe ile (1 - 4)0) e kadar A grupuna 401 den sonrası B grupuna ayrılmıştır.
Fakat en fenası ders programlarının tatbikidir. Zira B grupun-da dersler saat 17 ye kadar devam ediyor.
İçimizde bizim gibi Boğaziçin-den, Kadıköy cihetinden, hattâ Bakırköyden gelenler vardır. Derslerimiz A grupunda olduğu gibi öğleden önce veyahut yalnız öğleden sonra olmalıdır.
Bilhassa öğle tatillerinde arkadaşlarımızdan bir kısmı «yani A grupundakiler» evlerine gidip rahatça o günkü dersi çalışıyorlar. Halbuki bizler saat 17 ye kadar mektepteyiz, evlerimize gitmemiz saat 20 yi buluyor. Ne vakit yemek yiyip ne vakit der» çalışacağız?
Hukuk fakültesinden «7 kişilik bir grup namına Celâl Ferit
Silivri ve Çatalca kazalarındaki sıtma vakaları
Silivri, Çatalca kazalarında son gülerde çıkan sıtmalı vakaların önü alınmıştır. Sıhhiye müdürlüğü. Kızıl-■ ay teşkilâtından aldığı kinini bu köylerin halkına dağıtmıştır.
Bazı gazeteler, halka cibinlik da-ğıtılacağını yazıyorlardı. Resmî makamlarda bu haberi teyid edecek malûmat yoktur.
‘ Şehrin bazı semtlerinde sivrisinek istilâsının ve bu yüzden sıtma vakalarının arttığından şikâyetler vardır. Bu hususta belediyece ne gibi tedbirler alındığı ve sivrisinek, sıtma mücadelesi için ne yapıldığı hakkında umumi meclis azası arasında bir takrir hazırlanmaktadır. Takrir Perşembe günkü toplantıda meclis reisliğine verilecek ve belediye reisliğinden izahat istenecektir.
Kasım yağmur ve fırtına ile girdi
Dün akşam üstü saat 17 sularında hava birdendi™ bozmuş, gök gürlemiş, bir aralık yağmur sağnak halinde yağmıştır. Dün sabahtan akşama kadar hava çok değişiklikler göstermiştir.
Eski takvime göre dün Kasımın birinci günü idi. Bu suretle yaz günleri bitmiş ve kış mevsimi başlamıştır. Eski adamlar, dünkü hava değişikliklerini Kasım fırtınasına atfediyorlar.
O Teşrinisani 1943
Rusya topraklarının kıştan evvel tamamen kurtarılması burada cereyan eden harbin akibetine bağlı görünüyor
Takriben bir aydan beri yaptıkları taarruzlarla Sovyetler Kief şehrinden Azak denizine kadar olan cephe parçasını bir kapı gibi geriye sürdüler ve Kief-Kerson hattına dayadılar. Bu esnada Kief bir mafsal, daha doğrusu bir menteşe vazifesi gördü. Sonra Kızılordu olanca kuvveti-le bu mafsala darbe indirmeğe başladı.
z Yalnız kuvvetli bir dayanak (istinat) noktası olmak ltibarile değil fakat aynı zamanda Dnie-per dirseğindeki bütün Alman kuvvetlerinin yanlarım ve arka-larım tehdit eden coğrafi durumda olması bakımından da Kiefe karşı yöneltilen bu taarruz hakikaten mühimdi ve muvaffak olduktan sonra Karadenizden Bal-tık denizine kadar bütün cephe vaziyetinde sarsıntılar yapacak kadar büyük bir rol oynıyacak-tar.
Şark cephesindeki bütün harekâta dikkat edilirse her iki taraf da büyük taarruzlarında mümkün oldukça nehirlere amut bir cephe ile çatmaktan ziyade iki nehir arasından ve nehirlere muvazi olarak ve daima nehirler boyunca mevzi almak isteyen müdafilerin yanını ve gerisini tehdit eder şekilde bir taarruz tâbiyesi kullanmışlardır. Bu yüzden de muharebeler çok defa bir büyük nehirden diğerine kadar devam eden fasılalarla yapılmaktadır. Kief taarruzu muvaffak olduktan sonra Alman ordusu yalnız Dnieper ve ayaklarında, hattâ nispeten ayrı ve oldukça büyük bir nehir olan Bug boyunda da tutunamaz. Ancak ve o da büyük bir süratle çekilebilirlerse Dniyester sahilinde bir müdafaa kurabilir. Bu ise tekmil cenubî Rusyanın ve hattâ bu vaziyette K eften yukarıdaki cephe kısmı da yerinde duramıyacağmdan, bütün Rus topraklarının Alman işgalinden kurtanlmasile neticelenir.
Stalingrad felâketinden sonra Alman ordusunu Harkofta yaptığı karşı taarruz kurtarmış ve Sovyetleri Doneç boyunda durdurmuştu. Dnieper mevziinde muharebeler başladıktan ve Sovyetler büyük başarılar gösterip nehri aştıktan, Dnieperle Azak denizi arasına girerek Kırım’ı tecrit etmeğe uğraştıkları bütün devre zarfında bu çeşit bir Alman karşı taarruzu görülemedi ve Sovyet taarruzu durdurulamadı. Yahut karşı taarruzlar oldu da böyle önleyici bir vüsat alamadı, İnkişaf edemedi. Nitekim Dnieper kavsi içindeki Alman kuvvetlerinin geriye çekilmesini sağlamak, Dnieper kavsi cenubundaki kuvvetlerin şimale geçerek Man-stein ordular grupile birleşmek için kavis içindeki bir düğüm noktası olan Krivoirog’da yapılan Alman karşı taarruzları bu işi görebildi. Fakat bu da ancak bir tutunmayı ve çekilmeyi temin etti. Yoksa ne elden çıkarılan yerlerin- geri alınmasını sağladı, ne de çok tehlikeli bir vaziyette Dnieperle Azak denizi arasında garba doğru ilerleyen Sovyet kuvvetlerinin yanına tesir ederek onları durdurabildi. Bu vaziyet Alman ordusunun artık büyük karşı taarruzlar yapmak ve müessir surette idame ettirmek imkânlarından mahrum olduğunu gösterir. Yoksa Sovyet ordusunun Dnieper cenubunda ve sağ kanadına hiç bir ehemmiyet vermeden İlerlemesi başka türlü izah edilemez.
Kırımı tahliye edemeden tecridine yol verilmesi de ağlebi ihtimal böyle bir İmkânsızlık yü-zündendlr. Vakıa Kırımın stratejik durumu ve Alman sağ yanının buraya dayanması bakımından muhafazası büyük bir ehemmiyeti haizdir. Fakat şurasını da unutmamak lâzımdır ki bu ehemmiyet ancak bu yarımadanın Alman esas kuvvetlerde irtibat derecesine bağlıdır. Karadan İrtibatı kesilmiş, deniz kuvvetleri ltibarile düşmandan aşağıda bir vaziyette Kırımda Alman ordusunun bulunması ne dereceye kadar İşe yarar? Burası çok şüphelidir ve bu şüpheli vaziyette Alman sağ yanının korunması İçin buradaki büyük birliklerin arzu İle bırakıldığını j zannetmek de güçtür. Bize öyleı
Adana (Akşam) — Memleketin bir çok yerlerinde kış kendini göstermeğe başladığı sırada Adana, henüz bahar havası içindedir. Bu iklimin meşhur (kırk ikindi) yağmurlan da başlamadığı için Adana’nm en güzel mevsimi her halde bu zamandır. Gardan çıkınca okaliptüsler, hurmalar, palmiyeler; cenup Türki-yesinin bu büyük şehrine, göz ve gönül çekici bir güzellik vreiyor. iyi tanzim edilmiş olan büyük gar bina ve muhitini şehre bağ-lıyan asfalt yolun her iki tarafını süsleyen çok güzel binalar ve bahçeler var. Şehrin ağaçlandırma işine o kadar büyük bir ehemmiyet verilmiş ki, beş on sene sonra, Adana, yeşil Bursa’yı gölgede bırakacak bir güzellikte olacak. Belediye şehrin temizliğine azamî ehemmiyet veriyor.
Adana para memleketi demektir. Şehrin ticaret hayatında pek büyük bir canlılık var. Mağaza vitrinleri, Beyoğlunu arat-mıyacak güzelliklerle dolu. Beş, on lira bu memleket İçin bir kıyas! vahit değildir. Sıra, sıra kuyumcu vitrinlerini süsliyen altın ve mücevherat yığınları, Adananın ticaret ve sanayi hayatındaki oturaklı mevkiini derhal meydana koyar. Buna rağmen şehirdeki geçim şeraiti, diğer vilâyetlerimizden farksızdır. İyi bir tereyağını 4 liraya kadar satın almak kabildir. 3 liraya da yemek yağlan vardır. Zeytinyağı 220 -240, beyaz peynir 200, kaşar 260, fasulye 65, nohut 60, patates 30 kuruştur. Buğdayın kilesi 12 liradır. 600 gramlık güzel memur ekmeği 17,5 kuruştur. Belediyece sıkı bir kontrola tâbi olan sebze hâlindeki sebze flatleri de, 20 -40 kuruş arasında tehalüf etmektedir.
Şehirde muntazam bir kasap hâli mevcuttur. Burada 200 e yakın kasap dükkânı vardır. Şehrin başka tarafında et satılmaz. Hâl-deki kasaplar da, koyun, sığır ve keçi eti sattıklarına göre üçe ayrılmışla-'-. Koyun e'i 140, sığır 90, keçi 110 kuruştur.
Yazan:
M. Şevki Yazman
geliyor kİ burada Alman kuvvetlerinin kalması daha ziyade Sovyet ilerlemesinin ve taarruzunun evvelden tahmin edilemiyecek kadar hızlı ve şiddetli olmasından ileri geldi. Yoksa tecrit edilmiş bir Kinm Almanların da pek işine gelmese gerektir.
Bizim kanaatimizce şimdi dâvanın başı Kieftir: Eğer Almanlar Kiefl bırakmakla beraber az geride tutunabilirlerse o vakit sağ yanlarını da Dnlepere dayı-yarak ve Kırımı da güç vaziyetine rağmen muhafaza ederek bu vaziyette durabilirler, yahut biraz daha geri çekilerek ve dirsek içindeki karışık, uzun hatlarını Bug - Kief garbı hattma çekip kısaltarak bir tutunma imkânını bulurlar. Yok Kiefin sukutun-
dan sonra bunu önleyici bir tertip alamazlarsa ne Bug hattında tutunabilirler, ne de Beyaz Rus-yadaki Kiefi Kief şimalindeki müstahkem mevzilerini muhafaza edebilirler. En yakın ve kısa bir zamanda Odesa - Riga hattına çekilmek artık bir mecburiyet olur ki bu da Rusyanın tamamen boşaltılması demektir. Bu hatta ne dereceye kadar hazırlık ve tahkimat yapılmıştır? Bunun için imkân hazırlanmış mıdır? Buralar bilinmedikten başka Finlândiyanın tamamen Alman-yadan ayrılması, belki ayn ve münferit bir sulh yapması, Battık memleketlerinin kısmen Sovyetler eline düşmesi de tabiî ve mukadder âkıbetlerden olur. Havaların İyi gitmesi ve cenubî Rus-yanın en az bir ay daha harekâta müsait olması da harekâtın Sovyetler lehinde cereyanına bir âmil oluyor.
ADANA MEKTUPLARI
Adana az zamanda çok güzelleşti
Paranın çok bol olmasına rağmen geçinme masrafı fazla değildir
Adanadan bir görünüş
Adana’nm pek büyük bir hususiyeti, bütün esnafın gayet terbiyeli, nazik ve hatırşinas kimseler olmasıdır. Maalesef memleketin bazı yerlerinde görülen hûşûnetten burada eser yoktur. Her hangi bir satıcı sizi:
— Buyurunuz efendim., ne emrediyorsunuz?.. Ne taraftan vereyim?.. Şurası daha iyi değil mi?.. Nasıl arzu ederseniz... Baş üstüne., güle güle efendim. İnşallah gene buyurunuz., gibi gönül alıcı sözlerle karşılar ve uğurlar.. faraza bazı şehirlerde olduğu gibi:
— Ne istiyorsun?.. Alıcı mısın yoksa sorucu mu?.. Bunu sen alamazsın..
Bizde bu var işine gelirse... Bana bak istifi bozma hanım., sağlamlarını sana vereyim de çürüklerini babama mı satayım?.. Haydi bass bakalım... gibi nâdan-hklar yok... Bir kasap dükkânında etin, istediğiniz tarafından almakta tamamen serbes bırakılırsınız.. öyle, kasabın keyfine göre, deri parçası, sinir, etin yansı kadar kemik almak mecburiyetleri yok., beğen beğendiğini al. Hem de bin (bereket versin), bin (teşekkür) le..
Adana’nm en büyük sıkıntısı mesken buhranıdır. Adanaya has bir usul ile burada ev kiralannı bir senelik peşin olarak alıyorlar. Bu parayı bittabi hariçten gelen bir çok memurlar verememekte ve'ortada kalmaktadırlar. Devlet demiryolları altıncı işletmesine nakledilmiş bir çok memurlar, ailelerile birlikte, geldikleri vagonlarda oturmaktadırlar. İdare bunlar için bir kat üzerine güzel ve kullanışlı barakalar yaptırmakta ve kendi memuriannın ihtivaçlannı karşılamağa çalışmaktadır. Bu barakalardan şimdiye kadar 30 kadarı ikmal edilmiş ve evsiz ailelere tahsis olunmuştur. Daha 30 baraka inşa halindedir.
Şehrin İçtimaî hayatında büyük bir canlılık vardır. 3 sinema r-ütemadiyçn dolup boşalmaktadır. Eskisi kadar çok olmamakla
AKŞAM
MUSSOLİNİ DAMADINI KURŞUNA DİZDİRECEK Mİ ?
Kont Ciano’ya isnadedilen cürümler — Eski Hariciye Nazırının hayatı
Son günler zarfında Milano’dan gelen telgraflar eski İtalyan Hariciye Nazın kont Ciano’nun tevkif edildiğini ve kurşuna dizilmesi ihtimali ol-, duğunu bildiriyor. Kont Ciano'yu tevkif edenler Badoglio hükümeti memurlan değil, faşistlerdir. Ciano, Mussolini'nin damadıdır. Yakın zamanlara kadar İtalyan dış politikasını bu zat idare etmişti. Bu sebeple faşistler tarafından tevkif «dilmesi ve kurşuna dizilmesi ihtimalinden bahsolunması her tarafta merak ve alâka uyandırmıştır.
Gelen telgraflara bakılırsa Gano-nun kabahati kayınbabasının düşmemesi ve yerine BadogHo’tıun getirilmesi işinde başlıca toIü oynaması imiş. Bu hususta deniliyor ki: «Ciano, Mussolmi’nin damadı olmasına rağmen, Badoglio hükümet darbesi plânının başlıca mürettiplerindendir. Ciano, hükümet değiştikten sonra bir kenara saklanmıştı. Badoglio tarafından kurulacak kabinede Hariciye Nazırlığı kendisine vadedildiğin-den münasip bir zamanda ortaya çıkacaktı.
Gano, Badogli'nun vadi üzerine kaymbabasmı düşürmek için baş rolü oynamağı kabul etmiştir. Ciano, büyük faşist meclisinin toplantısın-da Mussolini’nin bütün salâhiyetleri kirala iade etmesi, yani çekilmesi fikrini müdafa etmiştir. Bu hareket toplantıda bulunan faşist reislerinden çoğunu şaşırtmıştı. Bunlar, Mussoli-ni’nin damadının aldığı vaziyetin bir anlaşma neticesi olduğunu, yani Mussolini*nin de bu fikirde bulunduğunu zannetmişlerdir. Bunun üzerine büyük bir ekseriyet Mussolmi’nin istifa etmesine taraftar olmuştur. Mussolini, bu karar üzerine saraya gitmiştir. Fakat bunda daha İstifasını vermeden kendisi tevkif edil-lerek yerine Badoglio getirilmiştir.»
Ciano hakkında faşistlerin iddiaları budur. Gene bunlara bakılırsa eski Hariciye Nazın Şimalî Italyada bir İngiliz kadının evinde gizlenmiş; Ingiltereye kaçırmış olduğu çok mik-tarda parayı ele geçirmeğe çalışıyormuş. Halbuki Badoglio, Ciano'yu sonradan bıraktığından, eski Hariciye Nazın güç vaziyete düşmüş.
Milâno’dan gelen bu haberlerin ne derece doğru olduğu bilinmiyor. Haberler arasında mantığa uymıyan noktalar vardır. Ciano uzun müddet-tenberi Hariciye Nazın olmakla beraber İtalyanm dış politikasını asıl idare eden Mussolini idi. Damatla kayınbaba arasında bazı noktalarda ihtilâflar olduğu da daima söylenir. Ciano’nun son zamanlarda Almanya ile fazla iş birliği aleyhinde olduğundan bahsedilirdi. Hattâ Hariciye Nezaretinden uzaklaştınlması ve Papalık nezdinde sefirliğe tâyin edilmesinin bundan ileri geldiği iddia edilmekteydi.
Ciano’nun büyük faşist meclisi toplantsmda Mussolini’nin istifa etmesi lehinde rey verdiği de muhakkaktır. Büyük faşist meclisinde başlıca rolü oynıyan Grandi’dir. Mussolini’nin çekilmesi takririni o hazırlamış ve o müdafaa etmiştir. Ciano’nun bu fikre iştirak etmesinin Mus-soliniyi kızdırmış ve damadım tevkif etirmeğe şevketmiş olması muhtemeldir.
Ciano’nun Badoglio ile anlaştığına ve onun Hariciye Nazırlığını kabul ettiğine gelince, bu haber pek mantığa uymuyor. Badoglio’nun G-ano ile anlaşması mümkün olduğu kabul edilse, bu takdirde Gano’nun Şimalî Italyaya faşistlerin elinde bulunan yeTİere gitmiyerek cenupta, Badoglio kuvvetlerinin elindeki yerlerde kalması lâzım gelirdi.
Milâno’dan gelen telgraf Ciano’nun vatana hiyanet cürmile muhakeme edileceğini bildirmektedir. Böyle bir muhakeme başlarsa merakla takibedilecektir.
Ciano, 42 yaşındadır. Mussolini'-nin kızı Edda ile 1930 senesinde evlenmiştir. 19 yaşında iken faşist partisine girmiş, Roma üzerine yapılan
Kont Ciano
Edda Ciano
yürüyüşe iştirak etmiştir. Faşist hükümeti kurulduktan sonra bir müddet gazetecilik yapmış, tiyatro ten-kidlerine dair makaleler yazmıştır. 21 yaşmda Hariciye mesleğine girmiş, birçok sefaretlerde kâtiplikte, Milletler Cemiyeti ve Silâhlan bırakma konferansında İtalyan heyeti âza-
. 1 ' ■ 1
beraber, bir iki bar da vardır. Türkiyenln pek az yerinde Taslanacak, ---------------
Adana _______________________
başka bir mektubumda bahsedeceğim. Şehrin sıhhî durumu mükemmeldir. Valinin ve sıhhî te-şekküllerin sıkı takiplerile tifüsten eser kalmamıştır.
Her gün Adana - Mersin - Adana arasında 7 defa gidip gelen banliyö katarı, güzel Mersin’i Adana’ya bağlamakta ve deniz hastcri duyanların bu zevkini tatmin etmektedir.
Muammer Gözalan
mükemmeliyette olan Halkevi faaliyetinden,
ANKARA RADYOSU Bugünkü program
12.30 Program, 12.33 Şarkı ve türküler, 12.45 Ajans haberleri, 13 Karışık program (Fİ.), 18.03 Salon orkestrası. 19 Ajans haberleri, 19.20 Müzik ? (PL), 19.45 Konuşma, 20 Fasıl, 20.15 Radyo Gazetesi, 20,45 Saksofon soloları. 21 Temsil: Tarihî piyesler, 21,45 Klâsik Türk müziği. 22.30 Konuşma^ 22,35 Ajans haberleri.
Yarın sabahki program
8.45 Program, 8.48 Ajans haberleri, 9 Ebedî Şef Atatürkün ölümünün beşinci yıldönümü münasebetile, Millî Şef İsmet İnönünün o gün bu büyük acı dolayıslle büyük Türk mille tin6 yaptığı beyanatın okunması, 9,05 Tazim sükûtu.
İSTANBUL RADYOSU Bugünkü program
19.15 Swlng müziği f Pl.), 19.30 Ajans haberleri. 19.45 Şarkılar (Pl.), 20.15 Radyo Gazetesi, 20.45 Klâsik eserler. (Pl.), 2L15 Hafif müzik (PL). 22 Ajans haberleri. 22.15 Ertesi günün programı ve kapanış.
★ Toprak mahsulleri ofisi İstanbul şubesi müdürlüğü, denizyolları ile temas ederek Karadeniz vilâyetlerinde yapılacak buğday stokunun nakli için vapur tahsisini kararlaştırmıştır. Denizyolları umum müdürlüğü, Münakalât Vekâletinden müsaade aldıktan sonra bir vapuru ofise verecektir.
VEFAT
Cihan seraskeri merhum. Haşan Riza paşa zade Ferik İbrahim paşa damadı Nasliç eşrafından ve istiklâl harbi mücahitlerinden emekli doktor binbaşı Abdurrahman Nafiz Obay mübtelâ olduğu hastalıktan şifayab olamıyarak dünkü Pazartesi günü rahmeti rahmane kavuşmuştur. Cenazesi bugün saat üçte Kadıköy . Bahariye caddesi Canan sokağı (57) numaradaki hanesinden kaldırılarak Gazi Osmanağa camiinde namazı kılındıktan sonra Karacaah-met aile mezarlığına defnedilecektir.
Dram kısmı
H
saat 20.30 da
OCAK ÇEKİRGESİ
Her Sah talebe gecesi
sı arasında bulunmuştur. Ciano 1933 te Matbuat müdürü, 1934 te de Propaganda Nazın olmuştur.
Habeş harbî başlayınca Ciano derhal gönüllü olarak Habeşistana gitmiştir. Tayyare ihtiyat zabiti oln Nazır burada bir tayyare filosuna kumandalnık etmiştir. Habeşistan-dan dönüşünde Mussolini Hariciye Nazırlığını damadına bırakmıştır. Alman - İtalyan anlaşmasını Ciano imza etmiştir.

GENÇ KIZLAR!..;
ŞARK SİNEMASI
Pek yakında: Kalbinizi heyecanla çarptıracak bir filim seyret-ineğe davet edecektir. ■■■nasaHB.
Perşembe günü matinelerden itibaren
İPEK SİNEMASINDA
Muazzam bir aşk ve macera şaheseri
AŞK KAHRAMANI
Baş Rollerde: CLARK GABLE — LANA TURNER
j
1 ■■■■>
Bugün Sümer sinemasında
Bütün İstanbul halkını teshir eden ve Deanna Darbın — Charles Laughton tarafından pek parlak bir tarzda yaratılan SERBEST İZDİVAÇ Eşsiz filminin 3 üncü zafer haftası başlıyor.
Musiki, şarkı, neş’e, dans ve gençlik görmek fırsatını kaçırmamanız tavsiye olunur.
ıkşam: BEŞİKTAŞ SUAT PARK’da Radyo Yıldızı, Ses Sanatkârı
NEVZAT AKAY
KONSERİ
İSMAİL DÜMBÜLLÜ
Temsil heyeti birlikte ŞİRİN TEYZE 3 perde Zengin
Varyete ve Dueto
HER TELDEN
iflâs eden eski sözler
İSTANBUL HAYATI
İnsanlar gibi bazen meşhur sözler, asırlarca yaşamış darbımeseller de birdenbire iflâs ediveriyorlar, ölüp gidiyorlar. İşte şu son dört sene içinde İstanbulda tam mânasile tarihe karışan bazı meşhur sözler:
«Ev sahibinin 1 evi, kiracının 1000 evi var!.»
Vaktile ne doğru, ne büyük, ne parlak bir vecize idi bu... Herkes onu dilinden düşürmezdi. Herkes onu tasdik ederdi.Her kiracı onu iftiharla mırıldanırdı. En gözde sözlerdendi. Halbuki artık bu sözün ağıza alınacak bir tarafı kalmamıştır. Artık ona kimse rağbet etmiyor. Eski «doğru vecize» bugünün en büyük, en inanılmaz, en gülünç yalanıdır. Bugünkü kiracının 1000 evi olmak şöyle dursun, 1 evde bile diken üstünde oturmaktadır.
İflâs eden vecizelerden biri de şudur: «Amasyanın bardağı, biri Mmazsa biri daha!.» Bu zavallı söz de artık tekaüde çıkarılmıştır. fAnıasyanm bardağı, biri olmazsa biri daha..» sözü bolluk ve sulh ^inlerinde, insanlar için «seçme zevki» bulunduğu zamanlara aittir.
Bir şeyi beğenmezseniz, başkasını seçer ve Amasyanın bardağından da bahsedebilirdiniz.
«öp bahanın elini!.» diye meşhur bir sözü belki hatırlarsınız. Galiba bu bir vakitler yalnız erkeklerin elinin öpüldüğü günlere aitti. Şimdi genç kadın eli, öpülmek balonundan erkek elini gölgede Bırakmıştır Bıı itibarla «öp babanın elini!.» değil, «öp kızının elini!» sözü zamana daha uygun geliyor. — H.
Holivut’ta sadelik müsabakası
Eminönü Halkevi ve kahvehaneler
Telefonun insanı
sinirlendiren tarafları
Aranan numara yerine başkasının çıkmasında, muhatabın sesinin hafif gelmesinde ve santral memurlarının biraz geç cevap vermelerinde kabahati telefon idaresine yüklemekte haklı mıyız?
Yalnız her acele işte değil, acele olmıyan işlerde de vakitten kazanmak için İstifade ettiğimiz yegâne vasıta telefondur. Fakat işimizi dakikasında halleden bu âlete sinirlendiğimiz, bu sinirli zamanlarımızda bütün kabahati telefon idaresine . yüklediğimiz vaki olmıyan hallerden değildir.
Meselâ, bir hastanız var. Derhal bir doktor çağırmak istiyorsunuz. Telefon numarasını çevirdiğiniz zaman o doktorun karşınıza çıkmasını beklerken, bir de bakıyorsunuz bilmem ne nakliye ambarı, yahut bir lokanta!-
Bazan, ahizeyi elimize aldığımız zaman uzun müddet çevir sesi gelmediğini de görürüz. Bir abonemanı sinirlendiren şeyler yalnız bunlardan ibaret değildir. Muhatabımızın sesinin çok hafif gelmesinde de kabahati doğrudan doğruya Telefon İdaresine yüklemekte tereddüt etmeyiz.
Ankara, İzmir. Bursa gibi vilâyetlerde çok müstacel bir işimiz okluğu zamanlarda da (03) şehirler arası santralından bir müddet cevap alamadığımız oluyor. Büyükada, Erenköy. Yeşilköy, Büyükdere, Bakırköy... Şehir dahili santrallarmda da bu gibi şeylere arasıra tesadüf ederiz; kabahat yine Telefon İdaresinde... Bu gibi ahvalde kabahati Telefon idaresine yüklemekte haklı mıyız? Bu mevzu etrafında alâkadarlar nezdin-de yaptığım tetkikatta şu neticeye vardım ki kabahatin yüzde doksanı, hattâ doksan beşi halktadır.
Aranan numara yerine niçin başkası çıkar?
Bunun iki sebebi vardır: Ya telefon makinesinin üzerindeki kadran (numaralı daire) de bir bozukluk vardır. Yahut da o abone acele etmiş, İstediği yerin telefon numarasını usulü dairesinde çevirmemlştlr. Telefon numarasını çevirmenin de usulü mü olur, parmağımızı numaranın üstüne koyup sonuna kadar çevirmek değil mi diyeceksiniz. Evet, parmağı siyah yuvarlaktaki daireciklere sokup İstediğiniz numarayı çevireceksiniz. Fakat bunda en fazla dikkate alınacak nok. ta, kenardaki istinat noktasına dayanır dayanmaz parmağı numara üstünden kaldırmak ve o siyah dairenin kendi halinde geri dönmesini beklemektir. Ttlefon İdaresinden salahiyetli bir zat diyor ki:
— Aradığım numara çıkmıyor diye bize şikâyette bulunurlar. Belki makinesinin kadranında bir bozukluk vardır diye hemen muayene ettiririz. Görürüz ki kadran sağlamdır. Kabahat o numarayı çevirendedir. Çünkü ya numarayı döndürünce parmağı İstinat demirine gelmeden evvel kaldırmıştır, yahut da parmağını numara üstünden kaldırmadan daireyi el kuvve tile geri çevirerek kadranın kendi halinde geri riönnrumine mâni olmuştur. Bu iki ahvalde de tablattie aranan numara yerine başkasının çıktığı görülür. Parmak, İstinat demirine dayanmadan kadran üstünden kaldırılırsa bir eksik numara çevrilmiş olur kİ yine aranan yer bulunamaz.
Ahize ele alınınca niçin çevir sesi gelmez?
Telefon konuşması deyip geçmeyiniz. Günde kaç muhavere oluyor biliyor musunuz? Tam »5000 muhavere!. Bu, muhaveresi temin edilen rakamdır. Bir de arandığı halde meşgul çıkıp da konusulamıyan aramalar vardır ki bununla birlikte rakam 150,0001 buluyor.
1 — Harb dolayıslle malzeme ek-•»kllği var.
2 — Abone adedi, şirket zamanm-dakinden pek çok fazladır ve santralar kaldırabileceğinden fazla abone De yüklü bulunmaktadır.
İşte bu iki sebep tahtında fthlzeden çevir «esi alınamamaktadır. Oörüştü-
ğüm salâhlyettar zat bu hususta da şunu söyledi;
— Bu. her saat devam eden bir olay değildir. Yalnız günün 10 - 10,30, ve 2 _ 3 arası saatlerinde vaki olur ki bu, abonelerin en fazla muhavereye giriştikleri saat olması itibarile san-trallann âzami derecede yüklü olduğunu teyit eder.
öğrendiğime göre, yakında Şişli munzam ve Aksaray santrallan faaliyete geçince bunun önüne geçilecektir.
Muhatabınızın sesi hafif mi geliyor?
Bu hususta yalnız. Telefon idaresinde görüştüğüm salâhlyettar zatın teahatmı kaydetmekle iktifa edeceğim. Diyor kİ:
— Tecrübelerimiz, tetkiklerimiz bize çtmu İspat etmiştir kİ halktan bir çoğu ağızlarının ahizeye ne kadar yaklaşması lâzım geldiği noktasına hiç ehemmiyet vermezler. Verici ve alıcısı ayrı olan uzun eski model telefonlarda konuşanın makineye kırk, elli santim uzakta durduğu çok görülmüştür. Vericisi ve alicisi ayrı olmıyan masa telefonlarında konuşanların bazılarının da ağızlarını verici yerine yaktaştırmıyarak gayet lâkayıt bir tarzda ahize tuttukları tesbit edilmiştir. Bu iki türlü konuşmada ses gayet hafif duyulur. Ağzın ses veren yere en aşağı 4-5 santim yalanlaşması lâzımdır. Buna dikkat edilirse sesin gayet normal geldiği görülür.
03 ve 01 niçin geç cevap verir?
Bu ve bunlara benzer diğer santralarda çalışanların makine başında oturmadıkları için arayana geç cevap verdiklerini sanırsınız. Halbuki hiç de böyle değildir. On hat üzerinde çalışan bu santrallann başında üç klsşl bulunmakta ve onların san-dalyalanndan kalkmadan nöbet değiştirdikleri görülmektedir. Çünkü çok defa 10 hattın onunun da arandığı sık sık vaki olmaktadır. Santralin geç cevap verdiğini iddia edenler bu on hat üzerine gelmiş ya 11, 12, 13 üncü arayanlardır, yahut da çok defa görüldüğü gibi 14, 15, llh... arayanlardır. Santral memurunun daha evvelkilerin muhavereleini temin etmeden diğerlerine cevap veremlye-ceğinin tabii görülmesi icabeder.
Belki de bu yazıyı okuyanlar, telefon idaresinin avukatlığını yaptığıma hükmedeceklerdir. Fakat yaptığım esaslı tetkik arasında santral memurlarının hakikaten feragati nefs İle çalıştıklarını yatandan görmemiş olsaydım ben de okuyucular gibi düşünecektim. — Cemaleddin Bildik
Bir tepti börek çalmış
Eyüpte CamUkebir karşısındaki fırından bir tepsi börek çalınmıştır. Börek tepsisi elinde olduğu halde kaçan Dlvrikli Halil yakalanmıştır.
BUGÜN HER TÜRK
ATATÜRK t
şifler
Kitabını okuyor.
i Bütün Kitapçılardan arayınız.
NEBİOĞLU YAYINEVİ
|Posta kutusu 644, İstanbul^
Birinciliği kazanan Ann Sothern barlardan nefret eder. Başlıca zevki çiçek yetiştirmek, sevdiklerile briç oynamaktır Hollivut’ta sahne vazılan ile reji.
sörlerden mürekkep bir jüri heyeti, son zamanlarda çevrilen Alimleri gözden geçirmiş ve muhtelif artistler arasında sadelik bakımından Ann Sothem’i en çok beğenerek kendisine bir madalya verilmesini kararlaştırmıştır,
Ann Sothem 1909 senesinde Velley City*de doğmuştur. Asıl ismi Harrlet Lake’dir. Annesi sesinin güzelliği ile meşhur bir artistti. Babasına gelince, Minneapolis şehrinde bir porselen eşya fabrikasının sahibi idi.
Harriet ilk tahsilini yapmak için mektebe giderken annesinden şarta dersi almağa başlamıştır. Küçük kızın sesi çok güzeldi. Aldığı derslerden de İstifade ederek az zaman içinde mutekide çofc llerilemlştir. Bunu gören annesi tazını artist olmağa teşvik etmiştir. .
Harriet bir parça büyüdükten sonra evinin arkasındaki bahçede konserler vermeğe başlamıştır. Konsere mahalle halkından çoğu geliyordu. Annesinden güzel sese tevarüs eden Harriet babasından da ticaret fikri almıştır. Bu sebeple konsere gelenlerden, pek küçük olsa da, bir ücret alıyordu. Bu para ile musikiye daha fazla çalışmak imkânını eide etmiştir. Orta mektebi bitirdikten sonra kon-servatuvara girerek iki sene de burada okumuştur.
Harriet musikişinas doğmuştu. Bir taraftan şarkı dersi alırken diğer taraftan piyanoda çok ilerilemiş, konser verecek kadar mükemmel piyano çalmağa başlamıştır. Genç kız bir seyahatinde annesine refakat ederken Hollivut’a uğramıştır. Burada annesinin verdiği konserde piyano çalmıştır. Konserde bulunan sahne vazıı Paul Bern kızın istidadını görmüş, kendisine fitim çevirmesini teklif etmiştir. Harriet bu teklifi büyük sevinçle kabul ederek Hollivut’ta kalmıştır.
Genç kız Harriet Lake adile birkaç filimde rol almıştır. Fakat bunlar kendisine beklediği muvaffakiyeti temin edememiştir. Artist daha ziyade reklâ miçln çekilen resimlerden para kazanıyordu. Fakat bu kendisini tatmin etmediğinden Hollivut’u bırakarak Nevyork’a gitmiş, Ziegfieid tiyatrosuna dansöz olarak girmiştir. Harriefin dans komşusu Virginia Bruce İdi. İki genç kız çabuk dost olmuş, birçok hayaller kurmuştur.
Harriet bir müddet sonra sahnede "hfak tefek roller yapmağa başlamış(-tır. Yavaş yavaş lleriiyerefe nihayet baş rollero çıkmıştır. Bu esnada Virginia Bruce Hollivut’a gitmiş, orada çabuk llerliyerek yıldızlar sırasına geçmişti. Virginia eski arkadaşını unutmamıştı. İlk fırsatta ona da bir iş bulmuş, kendisini Hollivut’a davet etmiştir. Harriet İlk tecrübeden sonra biraz tereddüt etmiş, fakat neticede tekrar Hollivut’a gitmiştir.
Bu defa Harriet büsbütün başka bir şekilde çalışmağa başlamıştır. Yapılan makiyajla çehresi tamamen değiştlğ gibi adı da Ann Sothern’e çevrilmiştir,
Ann’m İlk filimi iyi karşılannuştır. Bundan cesaret alarak büyük şevkle çalışmağa başlamış, birbiri arkası sıra beş filim çevirmiştir. Ann İyi bir mevki yaptığını anladıktan sonra kendisine beğendiği roller verilmesini istemiştir. Bunu temin edemeyince ortadan çekilmiş, bir kenarda sessizce yaşamağa başlamıştır. Bu sırada Frederic March’m çevirdiği bir filimde kendisine baş rol teklif edilmiştir. Bu rol Ann’m arzusuna uymakta idi. Fakat artist ikinci kadın rolünü daha ziyade beğenerek bunda ısrar etmiştir. Bu rol bir kadm sivil polis memuru rolü idi. Ann’m ısrarı karşısında baş rol Joan Bennet’e verilmiş, genç taz ikinci rolü yapmıştır. Filim bittikten sonra münekkitlere ve gazetecilere gösterildiği zaman bunların hepsi Ann Sothem’i en çok beğenmişlerdir.
İşte bundan sonra genç artistin yıldızı parlamıştır. Ann birkaç sene İçinde 15 filim çevirmiştir.
Ann Sothem tok sözlü, iyi kalbll, dostluğuna güvenilen bir kadındır 1936 da bir caz şefi Roger Pryorila evlenmiş, fakat 3 sene sonra kocasından ayrılmıştı. Artist o zaman-danberi yalnız başına sakin bir hayat geçirmektedir. En büyük zevk! bahçesile uğraşmaktır. Evinde büyük bir bahçesi, bu bahçede Hoillvut’nn en güzel çiçekleri bulunuyor. Artist kulüplerden, barlardan nefret eder. Bahçeden sonra ikinci bir zevki de briçtir. Sık sık Virginia Bruc, Ann Sheridan ve İren Dunn ile blrlcşerek briç oynarlar.
Ann Sothem iyi yemekleri de çok sever. Birçok artistler gibi perhiz yapmıyarak hoşuna giden yemeklerden bol bol yer.
Ann Sothem
KİEF ŞEHRİ
Sovyet kuvvetleri tarafından zapte-dilen bu büyük şehir çok eskidir
Ukraynanîn hükümet merkezi olan Kief şehri kanlı muharebelerden sonra Sovyet kıtaları tarafından zapte-dildi.
Kief, Ukrayna Sovyet cumhuriyetinin merkezi ve aynı zamanda Rus ortodoks kilisesinin kâbesidir. Bazı Rus kesişleri tarafından bırakılan hâtıralara inanmak lâzım gelirse, bu şehir Dnieper nehrinin bu bölgesinde vaktile yaşamış olan Polian kabilesinin şefi Kiy tarafından inşa edilmiştir.
Şehir, onuncu asrın sonundan 1246 senesine kadar, Bal tık denirinden Karadenize v» Karpatlardan Volgaya kadar uzanan ilk Rus hükümetinin merkezi olmuştur. Binaenaleyh Rus milletinin beşiği addedilebilir. Güneş prens namile anılan Vlâdimir bu şehirde paganizmi lâğvederek milletini hiristiyan dinine sülük ettirmiştir.
Prens Vlâdimir Kırımda BizanslIlara karşı giriştiği muharebeler esnasında Allahın ismini zikrederek dudaklarında tebessüm bulunduğu halde idam sehpasına çıkan bir haıb esirinin idamında hazır bulunmuştur. Esirin bu durumu, prens üzerinde derin bir tesir yapmış va kendisini, putların yerine, insanların maneviyatı üzerine bu derece derin bâr süratte kök salmış olan Allaha inanmağa sevketmiştir.
Prensin bu karan süratle ecnebi memleketlere yayılmış ve Avrupanm muhtelif memleketlerinden Rusyaya misyoner heyetleri akın etmeğe başlamıştır. Fakat Vlâdimir misyonerlerin bu tehacümünden kuşkulandığı için bütün civar memleketlere oralarda inanılan dinler hakkında incelemeler yapmak üzere murahhaslar göndermiştir. Bizanslılar bu din tecrübesinden muzaffer çıkmışlardır.
Tetkikler yapmak için istanbula gönderilen Rus murahhası, patrik tarafından Ayasofyada yapılan bir
Kiyef şehrinden bir görünüş intihabından alıkoymakta idi. Fakat hiMİ bazı sebepler, vukuatı tacil et-
hısst bazı »ebepler, vukuatı tacil etmiştir. Prens Vlâdimir, Bizans imparatorlarından Vasil ile Kostantinin kız kardeşi Güzel Helen’e çıldırasıya âşık olmuş, evlenmek teklif etmiştir. kuvvetli Rus prensi tarafından Kırımda mağlûbedilmiş olan Bizanslılar, onunla düşman kalacaklarına, hiristiyanlığı kabul etmesi şartile Güzel Helen’i kendisine Vermeği kabul etmişlerdir. 958 senesin» de Vlâdimirle bütün ordusu Ortodoks mezhebini kabul etmiştir. Prens Kief e dönünce bütün putların Dnie-per nehrine atılmaları emrini vermiş-
Bir müddet »oma Tatarlar, Kief Rusryasını imha etmişlerdir. Bu yıkılan «îevletin yerine biri Mo»kovi, diğeri Calici olmak üzere iki devlet kurulmuştur. Bu müddet zarfında Kief, yeniden inşa edilmiş, 1 659 ae-nesinde bir Polonya eyaletinin mer-
Bayezitten Türbeye doğru yfl-' rüyorum. Kısacık yol üzer ndtf yanyana sıralanmış bir •sürü* kahvehanelerin hoparlörlerinden fışkıran zınltıh radyo yaygaraları kulaklarına tırım tınm tırmalıyor. Acaba içeride oturanlar bu müz’iç gürültülere nasıl tahammül ediyorlar?..
Bir kahvehanenin kapı aralığından başımı uzattım. Sigara, j nargile dumanı bulutlarile puslanmış hava, genzimi gıdıklamağa, gözlerimi sulandırmağa başladı. Masa başlarında omuz omuza sıralanmış kalabalığın ekserisi çarpık omuzlu, sarkık bıyıklı, sinema artisti mukallidi gençler’.. Bazı masalarda ak saçlılarla tüysüz delikanlıların da karşı karşıya, yanyana oturdukları görülüyor. Tavla şakırtıları, bilardo takırtıları, iskambil hışırtıları, bağınşmalar, çirkin gülüşmeler, radyo hırıltılarını kat kat bastırıyor. Her grup kendi âlemine dalmış. Oyun, oyun, oyun!« Ve, ahlâk törpüsü oyunlarla heba olan ömürler... Memleket, cemiyet, gençlik namına yürekler acJsı bir manzara!..
İçim sızlıyarak Türbeden Ca-ğaloğluna saptım. Ankara caddesinin başındaki muhteşem binanın önünde durakladım. Tertemiz mermer basamaklarda, antre sütunları arasında elleri çantalı, koltuklan kitaplı, tertemiz delikanlıları, genç kızlar neşe içinde cıvıldaşıyorlar. Bu ağızlardan; dört cihar, maça beyi, karambol kelimeleri duyulmuyor: mektep dersleri, bilgi mevzulan üzerinde görüşülüyor.
Her geçişimde dakikalarca önünde durup zevkle içerisini seyrettiğim pencereye bir daha göz attım. Bu geniş salona sıralanmış masaların etrafı, kahve-hanedekilerden daha kalabalık-Burada oturanların hepsi genç. Masalardan tavla, iskambil şakırtıları değil; ağır ağır, itina ile çevrilen kitap yapraklarının lâtif nâğmeleH andıran hışırtıları duyuluyor. Haşlar eğilmiş, gözler, sahifelere dikilmiş. Kimisi okuyor, kimisi yazıyor, bazılan satırlar üzerinde derin düşünceye dalmış... İşte; memleket, cemiyet, gençlik namına gururla göğüslerimizi kabartan, içimizi ferahlatan bir manzara... Ve, ahlâk yükseltici bir çalışma ile. yarınki memleket mukadderatına büyük müjdeler vadederek hazu-Iık neşesi içinde geçen ömürler... Anlatmaya çalıştığım bu kutsi mabedi siz de bildiniz ya! Eminönü Halkevi... Orada da sık sık eğlenceler, oyunlar yapılır. Fakat ömür törpüleyici kahvehane oyunları değil; ahlâk yükseltici, bilgi aşılayıcı, nezih temsiller, konserler, millî oyunlar, millî şarkılar, danslar, sergiler, kon-feranslsar...
Eminönü Halkevi sosyal yardım komitesinin zarif bir kapak içinde güzel bir baskı ile neşrettiği 1943 yılı çalışmalarına ait broşürü gözden geçirdim. Muhtaç hastaların tedavilerini temin, yoksullara yardım, işsizlere iş bulmak, talebeye türlü muavenetler, kimsesiz yavrulan sevindirmek. hastalıklarla mücadele; muhtelif sergiler, konserler, konferanslar, temsiller, festivaller tertibi gibi içtimai hareketler uğruna sarfedilen gayretler, fedakârlıklar karşısında haklı bir gurur ve şükranla göğsüm kabardı. Ve, lâtif nağmeler halinde kitap hışırtılan duyulan o mukaddes mabet penceresi yine gözlerimde canlandı. Kendi kendime; «işte, dedim, memleket, cemiyet uğruna sarfedilen hayırlı gayretler, fedakârlıklar etrafında bir fikir edilebilmek için şu pencereden içeriye bir göz atmak, gençliği kitap basma toplayan şu mukaddes mabedin içlpe bir defacık bakmak da kft-j fidir.»
Fakat, saym yurddaşlanm!.. i Sadece bakıp geçmemek; her vatandaş için bu hayırlı çalışmalara maddî ve mânevi yardımı eni büyük borç bilip koşmak gerek.^
Cemal Refik
A . ı , 7 , ı * i « nesınae dit roıonya eyaletinin mer-
ajnnde harfr bulunmu». ortodpka oımu9tuT Fakat |68&
' mezhebinin ihtişamından ve okunan ' İlâhîlerden çok mütehassis olmuş, ( Kief e dönünce Rum ortodok» mez-: hebini övmüş, prens Vlâdimifes
«Kendimi gökte, Allahın huzu-
- randa bulunuyorum sandım...» de-5 miştir.
• Bu sözlerden sonra Vlâdimiri ancak siyasî mülâhazalar, yeni bir din
de Polonyalılar, bu şehri Ruslara bırakmışlardır. Büyük Petro, Kiefte muazzam bİT kale inşa etmiştir. Moa-kovi devleti genışliye genişliye Büyük Rusya olmuştur.
1917 senesinde, büyük Rus ihtilâlinden evvel Kief, aynı namdaki vilâyetin merkezi idi. Dnieper’in sağ sahili üzerine inşa edilmiş olan Kief,
Moskovadan 100 kilometre uzaktan dır.-Şehir, birçok tepeler üzerine iı₺»: şa edilmiştir. Bu tepelerden akan küçük dereler, şehir caddelerinin açılgl masına yaramıştır. Şehrin içindeni birçok dereler geçmektedir. Dnie», per nehri taştıkça şehrin çukur yere 1 erini sular basar. Kief şehri, 50 kilometre muhitinde olup Ukrayn( bölgesinin idare, din ve hars merke* zıdir. Kiefin kiliseleri hem çok ve ! hem de pe‘; meşhurdur. Bunlardan! > çoğunun kubbeleri altın yaldızlıdır*
Sahîfe 6
AKŞAM
9 Teşrinisani 1943
his açıldı. Bu uzak memleketin şere-
Üç zenci erkeğin ortasında sahneye çıkan yan çıplak kadın, turuncu bir ışığın İçinde uzak memleketlerin şarkılarını söyledikten ve uzak memleketlerin danslarını ettikten sonra ortadan kayboldu. Renkli projektörler söndü, beyaz elektrikler yandı. Yanımda oturan Macit garsonu çağırdı: •
— Bize bir şişe şampanya!., dedi.
Bizim Maddin kara borsa ile hiç bir alâkası olmadığını bildiğim için yüzüne baktım:
— Para yiyorsun görüyorum;., dedim.
Cevap vermedi. Tatlı tatlı gülümsedi Şampanya şişesi geldiği zaman bana sordu:
— Fakat üç zebellâ gibi zencinin ortasında dans eden güzel vücutlu ka. dm nasıldı?..
— Güzel kadın!,.
— Güzel kadın demek kâfi mi azizim?.. Yüzünü görmedin mi? Ne bambaşka, ne değişik bir güzellik. İşte ben bu çeşit güzellere bayılırım azizim...
Biz böyle konuşurken tekrar beyaz »şıklar söndü. Bu sefer yine aynı kadın sahnede göründü. Acayip bir elbise giymişti. Bu bir fraktı. Fakat pantalonun bir paçası vardı, öteki paçası yoktu. Kollarından biri kopmuştu. öteki yerinde duruyordu. Çıplak sol kolu, çıplak sağ ayağı yaldızla parlatılmıştı. Sırtındaki frak ise saıı canfestendi.
İnsanı şaşırtacak derecede sert, hızlı ve çabuk hareketlerle dans ediyordu.
Sahnede işini bitirdikten sonra genç kadın en öndeki masalardan birine geldi, oturdu.
Macit:
Onunla yakından tanışmak istiyorum. Masamıza davet edeceğim, dedi.
Ve bundan sonra gidip onu evvelâ dansa, sonra da masaya davet etti.
Yakından o derecede güzel mİ idi?.. Buna birdenbire «evet'..» cevabı verilemezdi. Fakat Mecidin dediği gibi çok değişik bir sima idi. Bu gözler, bu ağız, gülümserken dudakların bükülüşü, yüzdeki çizgiler kimsede ol-mıyan bir tarzda idi. Sanki bu dudaklar hattıüstüvanın öteki tarafındaki memleketlere mahsustu. Ve bu gözler insana iklimlerinden, Okyanusların, arz ve tul dairelerinin ardından bakıyordu.
Sahnedekinin aksine olarak neşesiz görünüyordu. Sigarasını yakarken Macit ona nereli olduğunu sordu. Kadın:
— Ectıadorluyum!. dedi.
Macit mesafenin uzaklığına hayret etmiş gibi ıslık çaldı. Sonra da sözlerine şöyle devam etti:
— Tevekkeli sizde bir ananas lezzeti yok!.. Hattâ ananas kokuyorsunuz!..
Ecuadorlu kadın ananasları ve memleketindeki Hindistan cevizi ağaçlarına dalmış gibi bir müddet sustu. Sonra birdenbire neşelendi. Macit onun şerefine bir şişe şampanya daha ısmarladı. Hayretler içinde yüzüne baktım. Yoksa bu oğlan benden gizli kara borsada iş mi yapıyordu?.. Şampanyalar geldi. İçilmeğe başlandı. Ecouadorlu kadın bülbül kesilmişti Konuşmasından anlaşılıyordu ki dünya mikyasında beynelmilel bir serseri idi. Gidip gezmediği yer kalmamıştı. Dünyadan, beyaz taşlı gece çantasının içinden bahseder gibi konuşuyordu. Çinde dört sene kalmış. Oradan Avus-tralyaya gitmiş, Sidneyde bir barda çalışırken genç bir kaptanla sevişmiş ve evlenmiş... Hem de gemide evlenmişler... Gemide balayım geçirmişler. Bu. Çınle cenubi Amerika arasında seferler yapan bir şilebin kaptanı imiş. Evlilikleri üç buçuk ay sürmüş. Hiç karaya ayak basmamışlar. Genç kaptan Okyanus adalarına mahsus bir hastalığa tutularak ölmüş. Yine gemide duı kalmış. Sonra cenup Af-rikasında bir barda çalışmış. Oradan Amerikaya geçmiş.
— Bütün dünya barlarını bilirim!.. diyordu.
Ondan sonra yine Ecuardordan ba-
tine kadehler kaldırıldı. Ve Macit bir şampanya daha ısmarladı.
Hesap pusulası pek fazla kabarıktı. Fakat arkadaşım memnun bir tavırla paralan ödedi. Bol bahşiş verdi. Hattâ Ecuadorlu kadını, vakit geciktiği için otomobille oteline bıraktık. Ayrıldık. Dönüşte Macide:
— Maşallah, dedim, kesenin ağzını açmışsın... Bu ne zenginlik .. Yoksa benden habersiz terziliğe, kunduracılığa mı başladın?-
Güldü:
— Hayır, azizim, ne o, ne de öteki... Sadece şu sağ avucumu görüyor musun?.. İşte o müthiş surette kaşınıyor.
— Ne çıkatf..
— Ne mi çıkar?.. Bir kaç gün sonra görürsün. Bendeki bu avuç kaşındı mı kaşınmadı mı?.. Bana müthiş bir para var. Hem de yolda... Yolda... Aman ne kaşınıyor birader!.. Ne kaşınıyor!.. Ben yoksa öyle boşe yere para harcar mıyım?.. Hem de o kadar çok para!.. Elbette bir şeye, sağlam bir şeye güveniyorum ki böyle yapıyorum... Sen beni bir kaç gün sonra gör. Belki de zengin olacağım... Şoför dur burada... Nasıl 680 kuruş mu yazmış?.. Al oğlum sana yedi buçuk lira... 70 kuruş da bahşiş... »Yarının zenginli şerefine...
***
Bir ay sonra yeniden kendisini görünce Macide ilk sualim şu oldu:
— Merhaba yeni milyoner?... Zengin oldun mu?..
Yüzünü buruşturdu:
— Ne münasebet?..
— Hani avucun, kaşınıyordu... Avucun sana yalan söylemezdi. Zengin olmadın mı yoksa?..
— Zengin olmadım... Fakat uyuz olmuşum... O el kaşıntıları da ondan-mış.-
(Bir yıldız)
Bulmaca
183458789 19
Tiitiin Eksper Kursuna Talebe Alınacak
İnhisarlar Umum Müdürlüğünden:
1 — Tütün eksperi yetiştirmek üze re idaremizde bu yıl tekrar «Tütün eksperi kursu» açılacaktır.
2 — Kursun devamı iki yıl kurs ve üç yılı staj olmak üzere beş yıldır. Bu müddet sonunda bütün devreleri iyi geçirenlere «Tütün eksper diploması» ile bir ehliyetname verilir.
3 — Kursa aşağıdaki şartlan haiz olanlar arasında yapılacak seçme imtihanım en iyi bir şekilde başaranlar alınacaktır,
a — Türk olmak
b — Yaşı 30 dan yukarı olmamak
c — Medeni haklara sahip ve iyi ahlâklı olmak, mahkûmiyeti bulul unamak
d — Tütün eksperi olmağa mâni her hangi bir hastalığı bulunmadığı idaremiz sağlık heyetince tesbit edilmiş bulunmak
e — En az lise veya muadili bir ziraat mektebi mezunu bulunmak «Yüksek mektlp mezunlarile yabancı dil bilenler tercih edilir.»
f — Askerlik fiili hizmetini bitirmiş bulunmak ve halen bu hususta bir ilişiği bulunmamak.
g — Kurs ve staj devreleri esnasında vazifeden aynlmıyacağma ve tahsil sonunda idaremizin göstereceği yerlerde beş yıl hizmet edeceğine dair örneğine uygun bir tehahhüt ve kefalet senedini vermiş bulunmak «Kendi veya tütün tüccarı hesaplarına kurs ve staj devrelerine devam edenler buna tâbi değildir.»
4 — Seçme imtihanı 20 Birincikânun 943 pazartesi günü aşağıdaki mevzulardan yapılacaktır.
a — Yazılı »Umumî bilgiler hakkında bir mevzu, hesap, yazı kabiliyetleri, yabancı dil»
b — Sözlü «Koku, renk, nesic ayırma kabiliyetleri ile görüşte dikkatin tesblti»
5 — Kursa kabul edilen namzetlere
Kursun ilk yılında günde 2,5 ve ikinci yılında günde 3 Hra gündelik ve ayrıca % 50 pahalılık zammı verilecektir. Üçüncü yıl namzetlere bareme tekabül edilen dereceye göre idaremiz maaşlı kadrosuna geçirilecektir.
Kendi veya tüccar hesaplarına kurs ve stajlara iştirak edenlere hiç bir maddî yardımda bulunulmıyacaktır.
6 — Kursa idaremiz hesabına 15 kendi veyatütün tüccarları hesaplarına okuyacaklardan da 10 namzet alınacaktır.
7 — Kurs 3. lkincikönun 944 pazartesi günü başlıyacaktır.
8 — İstekliler 11. Birincikânun 943 cumartesi günü saat 12 ye kadar gerekli evrak, fotoğraf ve dilekçe ile birlikte Galatada Veli Alemdar hanında umum müdürlüğümüzün «ziraat ve fen şubesi» müdürlüğüne müracaat ve bir sıra numarası almaları lâzımdır.
9 — Evvelce yapılan müracaatlar sayılmıyacağmdan isteklilerin yenide nmüracaat etmeleri lâzımdır. 10584
Tashih: 25/10/943 tarihli nüshamızda çıkan ilk ilânda seçme imtlıhanı tarihi 2 birinci kânun olarak yanlış neşredilmiştir. Doğrusu 20 birinci kâ-nun 943 tür. Düzeltilir ve pzür dileriz.
DOKTOR ALINACAK
Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü Genel Direktörlüğünden
Kastamonu vilâyetinin Daday kazası dahilinde söğütözü mevkiinde kâin maden arama kampımız için bir doktor alınacaktır.
Doktora ayda 30 iş günü üzerinden 10 liraya kadar yevmiye verilecektir.
Ayrıca ibatesi de temin edilecektir.
İsteklilerin hal tercümelerini gösterir belgelerini veya bunların örneklerini bir dilekçeye bağlıyarak Ankarada maden tetkik ve arama enstitüsü genel Direktörlüğüne müracaatları lüzumu ilân olunur.
! (11508)
Soldan sağa ve yukarıdan sşağı:
1 — Tanzifat vasıtalarından.
2 — Bir erkek ismi - Üfleyince ses
çıkaran bir çocuk oyuncağı.
3 — Veresiye değil . Ceriha.
4 — Bayramdan bir gün evvel.
5 — Çok lâtifeci.
6 — İsim _ Savaş - Merkez.
7 — İstanbulun en lüks sayfiyesi.
8 — Bir vilâyetimiz - Kuduran.
9 — Yürüyen hayvanı idare eden -
Kaba bir kumaş.
10 — Başına «T» konursa seddet de-
mektir - Harareti yükselen. Geçen bulmacamızın halli Soldan sağa vc yukarıdan sşağı:
1 — Kısaltılan, 2 — Isınaısma, 3 — Sıcaklık, 3 — A ıa, Nırapa, 5 — Lak-nes, 6 — Tılısımlar. 7 — Işır, Maişe, 8 — Lika. Lider, 9 — An. Praşe, 10 — Naça, Rerig,
Fatih Askerlik şubesinden:
Şubemiz malûl subay defterinin 126 sırasında, kayıtlı olup 20/1/943 tarihinde vefat eden 11. sınıf Müezzin Hüseyin Uncukurun vasisi bulunan eşi bayan Mahmure Samatya-daki adresinde aranmış ise de bulunamamış ve gittiği yer de meçhul bulunmuştur.
Bu bayana İkramiye verileceğinden şubeye müracaatı.
Afyon Nafia Müdürlüğünden:
Afyon Şühut yolunun 5 4- 700 züncü kilometresi ile Afyon - Konya yolunun 9 + 200 kilometresini bağlamak üzere yapılacak (150836) lira keşif bedelli 4400 metre tul toprak tesviyesi, Blükaj ihzan ve menfezler inşaatı 16/11/943 salı günü saat 15 de Vilâyet Nafia binasındaki Nafıa kom'syonunda ihale edilmek üzere kapalı zarf usulile eksiltmeye konulmuştur. Muvakkat teminat 8791 lira 80 kuruştur. Keşifname. plân, umumi, hususî, fennî şartname, mukavele projesi, eksiltme şartnamesi Vilâyet Nafia müdürlüğünde görülebilir veya 754 kuruş mukabilinde alınabilir. İstekli olanlar bu İşe girmek üzere alacakları ehliyet ves’kalan için İhale gününden en az üç gün evveline kadar vilâyete istida ile müracaat edeceklerdir. İsteklilerin eksiltmeye iştirâk için alacakları ehliyet vesikası ve muvakkat teminatı havi teklif zarflarım yukanda yazılı ihale saatindep bir saat evvele kadar komisyon reisliğine vermeleri İlân olunur. «10990»
Başvekâlet basın ve yayın umum müdürlüğünden:
Ankara radyosu Müzik kolu kadrosundaki açıklara imtihanla erkek ses stajiyerleri alınacaktır. Bu imtihana bulunursa yüksek vasıfta soprano sese sahip kadın stajiyeri de alınabilir.
İmtihanlara Ankarada 25 ikinciteşrin 1943 perşembe günü saat 10 da Ankarada Radyo evinde başlanacaktır. Bu hususta her türlü izahat ve namzetlerin imtihana girmeden önce alâkadar makama vermekle mükellef oldukları vesikaların mahiyeti hakkında malûmat Ankarada Basın ve Yayın umum müdürlüğü Radyo dairesinden, İstanbulda Çemberlitaştak’ Basın ve Yayın umum müdürlüğü Mıntaka müdürlüğünden alınabilir. __________________________________________________(11312)
Basın ve Yayın Umum Müdürlüğünden:
1 — 50X100X200 ebadında 20 adet çelik dolap kapalı zarf usulile satın alınacaktır.
2 — Muhammen bedeli 5400 lira Muvakkat teminatı % 7,5 dur.
3 — 18. II. 943 tarihine müsadif perşenbe günü saat 1 1 de ihalesi yapılacaktır.
4 — Daha fazla izahat ve parasız şartnamesini almak istiyenlerin
umum müdürlük levazım bürosuna ve taliplerin muayyen gün ve saatte satmalma komisyonuna müracaatları. (11103)
Tefrika No. 32
En iyi Dost
Yazan:
Rene Boylesve
Tercüme eden: (Vâ - Nû)
ŞEYTANLI
ŞİŞE I
Hawai adasında bir adam vardı, adı Keawe olsun; çünkü kendisi hayattadır ve adı da gizli kalmalıdır; yalnız şu kadarını söyliyebilirim ki doğduğu yer Keavve dedenin yattığı Honaunau’dan pek de uzak değildir.
Bu Keawe, fakir olmakla beraber, cesur ve çalışkan bir adamdı; bir ilkmektep öğretmeni kadar okur yazardı; üstelik adanın buharla işliyen gemilerinde bir müddet çalışmış, Hamakua kıyılarında avlanan bir balina gemisine kaptanlık etmiş, birinci sınıf denizcilerdendi. Bir gün Keavve, şu koca dünyayı dolaşmak, yabancı şehirleri görmek sevdasına kapılarak San Francisco'-ya giden bir gemiye atladı.
San Francisco güzel limanı ve sayısız zenginlerde hoş bir şehirdir; hele üzerinde sıra sıra köşkler dizili olan tepesi... Bir gün Keavve cebi para dolu olduğu halde bu tepede geziniyor; sıra sıra dizilmiş koca binaları imrenerek seyrediyordu. «Ne güzel evler var, diye düşündü, yarını akıllarına bile getirmeden bu evlerde oturanlar kim bilir ne kadar bahtiyardırlar!» Yanındakilerden daha ufak, fakat kusursuz, mücevher gibi süslü bir evin önüne geldiği zaman Keavve böyle düşünüyordu; evin merdivenleri gümüş gibi parlıyor, bahçenin kenarlarından çiçekler çe-lenkler halinde sarkıyor, camlar pırlantalar gibi ışıldıyordu. Keawe bu fevkalâde manzara karşısında dura-kaldı. Durunca da, kayalıktan su içindeki bir balığı seyreder gibi, berrak bir pencerenin arkasından bir adamın kendisine bakmakta olduğunu farloetti. Bu, orta yaşlı, kabak kafalı bir adamdı, siyah sakallı idi; suratından keder akıyor, ikide bir derin derin göğüs geçiriyordu. İşin aslına bakarsanız Keawe evdeki adamın, evdeki adam da sokaktaki Keavve’in haline imrenmekte idi.
Birdenbire adam gülümsedi, başını eğerek Keawe’e içeri girmesi için işaret etti ve onu evinin kapısında karşıladı. Adam:
«Bu güzel ev benimdir, diyerek göğüs geçirdi, odaları görmek istemez misiniz?»
Adam, bodrumdan tavan arasına kadar bütün evi Keawe’e gezdirdi. Kusurlu bİT tek şeye raslamamaktan hayrete düşen Keavve:
— Hakikaten bu harikulade bir ev, dedi; eğer ben böyle bir evde otursaydım, bütün günüm neşe içinde geçerdi. Nasıl oluyor da siz bu kadar dertlisiniz?».
Adam:
— Bunun kadar, hattâ isterseniz bundan daha da güzel bir eve sahip olmak sizin elinizdedir, dedi, paranız vardır her halde?
Keavve:
— Elli dolarım var, dedi, fakat böyle bir evi insana elli dolara vermezler.
Adam bir hesap yaptı:
— Daha fazla paranız olmadığına müteessifim, dedi, çünkü bu, ileride, sizin de başınızı ağrıtabilir; bununla beraber elli dolara d f alırsınız.
Keavve:
— Evi mi? - diye sordu.
Adam:
— Hayır, evi değil, şişeyi! diye cevap verdi, her ne kadar zengin ve' bahtiyar görünüyorsam da size şunu söylemeliyim ki bütün servetim, ve bahçesile beraber bu ev de ufak bir şişeden gelmedir. İşte şu şişeden!
Ve anahtarla kilitli bir dolabı aça-
Yazan;
R. L. STEVENSON
Çeviren:
ŞEVKET RADO
rak oradan yuvarlak karınlı, uzun boyunlu bir şişe çıkardı. Şişenin camı süt gibi beyazdı; üzerinde alâ-imi sema renkleri dalgalanıyor, içinde ateş ve gölgeyi andıran bir şey belli belirsiz kımıldıyordu.
Adam:
— işte şişe!
Dedi ve Keawe’in güldüğünü görünce:
— Yoksa bana inanmıyor musunuz? diye devam etti, bir tecrübe edin bakalım, kırabilecek misiniz?
Keavve şişeyi aldı ve yoruluncıya kadar yerden yere çarptı. Fakat şişeye bir şey olmuyor, her yere vuruluşunda bir lâstik top gibi havaya sıçrıyordu.
Keavve:
— Garip şey, dedi, insan onu görünce, hattâ dokunduğu zaman bile cam sanıyor.
i Adam, her zamankinden daha derin bir göğüs geçirerek:
— Evet, camdır, dedi, fakat Cehennemin alevlerinde tavlanmış bir cam. içinde küçük bir Şeytan yaşıyor. Şu kımıldadığını gördüğünüz gölge her halde odur. Bu şişeyi kim satın alırsa küçük Şeytan onun emrine girerse ne isterse, aşk, şöhret, para, böyle bir ev, hattâ bu şehir gibi bir şehir, her şey onun emrine âma-dedir. Bu şişe Napoleon’un da eline geçmişti. Onun sayesinde dünyaya hâkim oldu; fakat nihayet şişeyi sattı ve yıkıldı. Meşhur denizci Cook da bir zamanlar bu şişeyi eline geçirdiği için birçok meçhul adalara giden yollan bulmuştu. Sonunda şişeyi o da sattı ve Havvai adasında öldürüldü. Çünkü şişe bir kere satıldı mı ne kudret kalıyor, ne de Şeytan» himayesi! insan elindekiierle kanmadı mı başına felâket iniyor.
Keavve:
— Bununla beraber siz de onu satmaktan bahsediyorsunuz!
Dedi. Adam:
— Bütün istediklerimi elde ettim, yaşım da ilerliyor, diye cevap verdi, ı küçük Şeytanın yapamıyacağı tek şey hayatı uzatmaktır; sonra, şişenin bir mahzuru da vardır ki sizden saklamam doğru olmaz: Bir adam bunu satmadan ölecek olursa ebediyen Cehennemde yanmaya mahkûm olur.
Keavve:
— Sahiden bu berbat bir şey! diye bağırdı. Böyle işlere bulaşmak istemem. Çok şükür, evim olmasa da olur; fakat hiç yapamıyacağım bir şey varsa o da Cehennemi boylamaktır.
I Adam:
■ — Her şeyi böyle fena görmeyin,
dedi, sizin yapacağınız şey küçük Şeytanın kudretinden mutedil şekilde faydalanmak, sonra benim size yaptığım gibi şişeyi başkasına satıp kalan ömrünüzü rahatça geçirmektir.
Keavve:
— iyi amma, dedi, şimdi benim anlamadığım iki nokta var: Birincisi, durmadan oflayıp puflamanız; İkincisi, şikeyi çok ucuza sa 'manız I
Adam hemen cevap verdi:
— Neden oflayıp pufladığımın sebebini demin size söylemiştim: Sıhhatimin bozulmasından korkuyorum.
(Arkası var)
Beşiktaş As. Şb. Bsşk. mdan:
2 nci sınıf hesap memuru Halit oğlu Muzaffer İstanbul 316 acele şubeye müracaatı ilâ nolunur.
tahriplerden ayırdetmiyordu. Esasen bana, annelik felsefesini anlattı:
— Kızımı çok seviyorum! — dedi. — Allah onu benden almasın!
Güneşin, çiçeklerin, balkondan görünen güzel manzaranın karşısında coşuyordu. Portakalların üzerinden koy görünüyordu. Burnun üzerinden de denizin geniş ufukları gözü okşuyordu.
Bay Chanclos da bu memleketin güzelliğine meftun olmuş meğer... Monte - Carlo’ya giden biri çeyrek vapuruna binmiş. Onu kızı hakkında nikbinliğe sevkeden cihet, doktorların cenuba yollamış olmalarıydı. Sıhhatleri cidden fena olan hastalar cenuba yollanmazmış. öyle söylüyordu.
Bernerette ise, bambaşka türlü düşünüyordu; fikirlerini çabucak farkettim. Kendine dair muhakemeleri, bana, annesile babasının ihtiyat-kârlığmdan daha acıklı göründü.
Bu hastalığ» aheste bir intihar olduğu hissine kapıldım.
Yavaş yavaş, evin içinde, bu öksürüğün ve bu sönüşün ilk sebeplerini öğrendim.
(Arkası var)
Villânın ismini okudum. Kapıyı açkılar.
Joe havladı. Derhal, on adım ötemde, küçük bir bahçede, hurma ağaçları altında, örtülere sarılı Ber-nerette’i gördüm. Başının üzerinde kamış bir şemsiye açılmıştı; dizlerinin üzerinde bir şey yazıyordu.
Gayet kızarmış bir halde olduğunu gördüm. Sıhhatinin iyi olduğunu söyliyerek tebrik ettim.
Cevap verdi:
— Tabiî, tabiî... Geçecektir... Yakalanıverdim işte...
Yazdığı mektubu minimini bir çekmeye sokuvererek çekmeyi de anahtarla kapattı.
Az sonra, görünüşünün aldatıcı olduğu dikkatime çarptı.
Köpeğin havlaması üzerine, madam Chanclos eşikte belirdi. Şemsiyesini açarak önüme çıktı.
Bana derhal kızın» sıhhatinden bahsetmeğe başladı. Fikrince Berne-rette iyileşiyormuş.
Bu nikbin sözlerile, her halde şöyle bir sıhhî tavsiyeye riayet ediyordu: Her şeyden evvel hastanın maneviyatını yükseltmek!
Fakat, baş başa kaldığımız vakit, sonradan da aynı şeyleri söyledi: {Aşktan •andığı tahripleri, maddî j
se. Nice de Beaulieu’ye nazaran oydu.
Geçen seneyi hatırladım.
Aynı tecrübelerden geçmem, yeni yeni tecrübelere uğramam lâzım geldi.
Ah şu aşkın zavallı şaşkınlıkları!
Cynthia villâsına doğru yürüyordum. Avare bir çocuğun baba evi yürdüğü gibi: Suçlu suçlu... Tramvay» yokuş aşağı, zeytinlikler ve duvarlar arasında indiği bir yerdeydim; tâ ötede, zavallı Bernerette’çiğimin öksürdüğünü düşünüyordum; halbuki ben onu asabiyetim yüzünden terketmiştim.
Kendi kendime tekrarlayıp duruyordum:
«— Şayet onun yanında yaşasay-drm, kendisini korurdum, elbet korurdum! Korurdum da bu derece dertlenmezdi-»
Zira, uğradığı mânevi bir azap, eminim, onu bütün büyük fenalıklara maruz bırakmıştı.
Hava iyiydi. Semanın bulutlu olmasına rağmen, şubat havası değildi. Bahçelerin duvarları üzerinden güller taşıyordu. Hoş havada titT*k, sıcak, sağlam fair uy, acılatılmaz bir neş« vardı.
nerette «ciddî surette hasta» bir hale gelmişti.
Tekrar teshir edilmiştim; tekraT uysallaşmıştım. öte tarafta, «Küçük Afrika» ile Saint - iean burnu ara-smda bulnan Beanlin'de verilen her kararı körü körüne tatbik ederdim.
Orada da «karar» verilmekte gecikmedi. Bana mütemadiyen «en iyi , dost» deniyordu. Ve Bernerette'in , canı sıkılıyordu.
Lâkin Paristen aynlamıyordum:
Bir ma A keme işinde, haylaz bir . çocuğa vasi seçildim.
Cynthia vallâsile aramda gittikçe daha muntazam bir hal alan bir mektuplaşma başladı. Bazen annesi, ba-zen kızı yazıyordu. Yahut da bir kartpostalın altına imzalarım müştereken atıyorlardı. Burada da, Beme-rette mümkün mertebe yazısını sıklaştırarak âzami gevezelik yapmağa savaşıyordu.
Yavaş yavaş, mektuplaşmamız öyle sıklaştı ki, öyle samimt bir hal aldı ki, Bernerette için sahiden de «en iyi dört» olduğum kanaatine vardım.
Paskalya yortularında artık yerimde duramadım. Niee’e hareket ettim.
AŞK ROMANI
Nasıl olmuştu da Chanclos’lar cenuba gitmişlerdi? Böyle bir âdetleri yoktu. Cenuptan da hoşlanmazlardı.
Giyinir giyinmez doğruca Rane-lagh'a gittim. Binanın kapalı olduğunu gördüm.
Emniyet hasıl etmek için kapıyı çaldım, tekrar çaldım. Civar malikânenin sahibi, havlıyan bir köpeğin arkasından yaklaştı; bütün Chanclos ailesinin altı hafta evvel buradan ha-yaket ettiğini, hizmetçilerin de dün arkalan sıra gittiğini söyledi. Ailenin Beaulieu’de bir villâ tuttuğunu ida ilâve etti.
Verilen adrese bir kartpostal yolladım. Hemen öteki postadan cevap çıktı. Beaulieu’den bir kart geliyordu. Bunda Bernerette’in, annesinin İmzaları ve gönül alıcı birkaç cümle yardı.
Artık kendimi zaptedemiyerek’, oh beş gün içinde mânâsız bir mektup_____________o____ ________ ___¥________________________
«öpderdün. Buharı. «Adliye gjbi «eşip» vankmrtı. Bar-LŞalmt • M»!»» Dinaçd a pazara» n(y-
ve «Saint - Micbel çeşmesi kartlarının arkasına yazdım.
Lâkin aradan on beş gün geçmemişti ki, bayan Chanclos'dan bir mektup aldım. Bu sefer mektup pek de telâşlı görünmemeğe gayret ederek Bernerette’in «pek ciddî şekilde rahatsız olduğunu bildiriyordu. Paristen bu sebeple ayrılmışlar; buraya, bu «muhteşem, fakat berbat» eve gelip yerlerşmişler. Fakat ne yapılırsa yapılsm, «öksüren bir insan» *ın öksürüğünün önüne geçile-miyormuş.
Bu son sözler, omuzlarımdan doğru bir ürpermeye sebebiyet verdi Bütün o kötü macerayı bir anda unuttum.
Hattâ Chanclos ailesine karşı vahim bir suç işlemiş bulunduğuma kanaat getirdim. Onları, upuzun iki ay zarfında «taıketmiş» dim. Ben orada değilken cenuba taşınmak

O Teşrinisani 1943
AKŞAM SÜ
Abone bedeli
SaMfr 7
İstanbul deftİTrd^ J
Mükellefin adı_ Mevkii, mahallesi ve sokalı
| - İŞ ARIYANLAR
BİR DOKTOR — Askerliğini yapmış. Müsait şeraitle harice gider. Ar-su eden müessese veşirketleıln Akşam gazetesi H. E. rümuzuna müracaattan. —
ÇEKİSİ 9 LİRAYA KURU ODUN 40 çeki kadar 1 metre boylarında odun toptan satılıktır. Kadıköy - Haydarpaşa yolu üzerinde Yoğurtçu Şükrü sokağında 7 numaralı arpacıya müracaat________________________________ — 2
İYİ FRANSIZCA BİLEN — Genç bir matmazel mürebbiyelik İşi anyor. S. H. Küçük Hendek No. 15 Galata mektupla müracaat. — 1
İNGİLTEREDE TAHSİL ETMİŞ — Bir Türk bayan İngilizceden Fransız-cadan Türkçeye tercüme yapar. Akşamda (Tercüme) rümuzuna mektupla müracaat. ________1
KİMSESİZ BİR BAYAN ACELE İŞ ARIYOR — İyi tahsil görmüş, «kİ ve yeni Türkçeye blhakkin vakıf, çalışkan ve kuvvetli bir daktilo bayan ticarethahe veya her hangi bir yerde acele İş arıyor. Akşam’da B. S. riimuzuna mektupla. ______________—
— Kiralık — Satılık
13000 LİRA — Pangaltı Hamam tramvaya yakın 5 odalı banyolu manzaralı ev.
Taksim Abdülhak Hâmit caddesi No, 23 Bozkurt Emlâk Telefon: 43532
14000 LİRA — Şişil tramvaya 4 dakika 2 kat üzerine 5 odalı banyolu modem ev.
Taksim Abdülhak Hâmit caddesi No. 23 Bozkurt Emlâk Telefon: 43632
SATILIK ARSA — Aksaray, Yusuf-paşa. tramvay caddesinde köşe başı 122 M2 arsa acele satılıktır. Müracaat Alemdar Zeynep sultan sok. No. 9 _________________________________________— 2
KİRALIK KONFORLU VİLLA — Her türlü konforu havi moble villâ kiralıktır. Yalnız bir bay için de olabilir. Muhtelif lisanlar konuşulur. Şişli İşgüzar^lu sokak No. 34 Telefon: 80,049 — 2
Türkiye Ecnebi
Kap» No. Cinsi
Kadıköy - Erenköy Sahrayı Cedit ma-hailesinin Bağlarbaşı caddesinde Tamamının
Hisse»? mukayyet kıymeti
2800 kuruş 5400 kuruş
1500 > 2900 »
800 » 1600 »
300 >
Senelik
6 Aylık
3 Aylık
1 Aylık
Adres tebdili için elli kuruşluk pul gönderilmelidir. Aksi takdirde adres değiştirilmez.
Pey akçesi
2 - İŞÇİ ARIYANLAR
BİR TÜRK DAKTİLO BAYAN ARA-NIYOR — Almanca, İngilizce, Fransızca lisanlarına vakıf veya bunlardan ikisini bilen, Türkçeye tercüme edebilen ticari müesseselerde çalışmış daktilo, stenografi yazabilen. Şahsen, Karaköy palas 6 kat 22 numaraya müracaat. — 1
17000 LİRA — Kurtuluş tramvaya bir dakika. 3 odalı hol banyolu 3 katlı muhteşem apartıman.
Taksim Abdülhak Hâmit caddesi No. 23 Bozkurt Emlâk Telefon: 43532 ______________________________— 2
[j —MÜTEFERRİK
BERLİNLİ BAYAN ÖĞRETMEN — Tecrübe edilmiş, kolay metodla iyi Almanca ders verir. Pazaı-dan başka her gün saat 4 - 7 ye kadar İstiklâl caddesi apartıman 133 de 8 No. ya müracaat.__ — 4
22000 LİRA — Cihangirde deniz görür üçer oda hol banyolu 3 katlı lüks apartıman.
Taksim Abdülhak Hâmit caddesi No, 23 Bozkurt Emlâk Telefon: 43532
ALMANCA DERSLERİ — Alman bayan öğretmen talebelere, büyüklere gramer muhabere dersleri verir. Kolay metodla 6 ay zarfında Almanca öğretir. Her yere gider. Madam 8ittar Taksim Hocazade sokak No. 11 kat 3 — 2
35000 LİRA — Beyoğlu civarında beşer odalı 7 katlı varidattı sağlam bir aprtıman.
Taksim Abdülhak Hâmit caddesi No. 23 Bozkurt Emlâk Telefon: 43532
KİMYA DERSLERİ — Avrupada tahsil görmüş tecrübeli bir öğretmen orta mektep ve İlse kız talebelerine seri metodlarla kimya dersi verir. 2-4 ayda bütün bir sınıfın kimyası öğretilir. Akşam’a «K.» rümuzuna yazılması. —
DAKTİLO BAYAN ARANIYOR — S at 5,30 He 6 arası 20546 telefona müracaat. — 2
Telefonlarımız Başmuharrir: 20565
Yan işleri: 20765 — idare: 20881 Müdür: 20497
Zilkade 11 — Kasım 2
S. İni. Gü. Öğ. İki. Ak. Yat.
E. 12.02 1.44 7.01 9.43 12.00 1.34
V. 6.00 7.41 12.58 15.40 17.57 19.31
İdarehane BabıâU elvan
Acımusluk sokak No, 13
38 - 40 Hane Tamamı 5600 420
Fuat Baban’ın Ankara emvaline olan varlık vergisi borcundan dolayı mülkiyetinde bulunan yukanda mevkii, cinsi ve evsafı yazılı G. menkulü Tahsili Emval kanunu hükümleri dairesinde satılacaktır.
İlk müzayedesi 26/11/943 cuma günü saat 14 de ve kat’i ihalesi de 7/12/943 salı günü saat 14 de yapılacaktır.
İsteklilerin pey akçelerini muhtevi makbuzlarla birlikte Kadıköy kazası İdare Hey’etlne müracaattan ilân olunur. «11320»

Mahallesi___________Sokağı
Osmanağa Nakil
Mukayyet kıymeti ____________________ Hissesi I K _________________________
Ahşap hane Tam 2760 00 207 00
Gasbar Demirciyan’m Kadıköy şubesine olan varlık vergisi borcundan dolayı satılması kararlaştırılan (yeri ve cinsi yukanda yazılı) mülkün ilk ihalesi 20/11/943 cumartesi günü saat 14 de kati ihalesi de 30/11/943 salı günü saat 14 de yapılacağından talip olanların pey akçelerini havi makbuzlarla mzekûr günlerde Kadıköy Kazası İdare Hey’etlne müracaattan ilân olunur. «10969»
Kazası Kadıköy
Ka»ı No.
Cinsi
1
Pey akçesi L. K

Mükellefin ismi Semt veya kazası ______'Tahallesj
Kiryako oğlu Yorgl Yenikapı Yalı Çorbacıbaşı
'■ Cinsi____________Kıymeti Teminatı____________Hissesi
Kâgir ev 1920 ’ 144 ' Tamamı
Alemdar maliye şubesine borçlu Kiryako oğlu Yorginln V4 birlikte ikamet eylediği babası Kiryakonun 3/4 hissesinin mutasarrıfı olduğu yukarıda vazılı emlâkin 26/11/943 cuma günü saat 14,30 dal birinci müzayedesi 6/12/943 pazartesi günü saat 14,30 da kati ihalesi yapılacağından taliplerin pey akçelerini yatırarak makbuzlarile birlikte Fatih Kazası Kaymakamlığı idare Heyetine müracaattan Hân olunur. «11409»

Mükellefin ismi Semt veya kazası
Yorgl oğlu Yani Fatih
No Cinsi Kıymeti
Sokağı
Mahallesi______________________
Abdiçelebi Sanı? t caddesi ____________ Teminatı H:ssesi
316 Bahçeli maa oda dükkân 900 ~ 68 Tamamı
Samatya maliye şubesine borçlu Yorgl oğlu Yaniııin mutasarrıf olduğu yukanda yazılı emlâkin 26/11/943 cuma günü saat 14,30 da birinci müzayedesi 6/12/943 pazartesi günü saat 14,30 da kati ihalesi yapılacağından taliplerin pey akçelerini yatırarak makbuzlarile birlikte Fatih Kazası Kaymakamlığı İdare Heyetine müracaattan ilân olunur. «11410»

Mükellefin ismi Semt veya kasası Mahaneşj Sokağı
Klrkor oğlu Oskan Fatih
Tamamının
~~ _________Kıymeti
Garajı müş. 3784
temil iki dükkânh bir apartman
Sokağı
75000 LİRA — Beyoğlu merkezde 5 . oda hol 4 kat bir dükkân değerli 1 apartıman nısfı dahi satılabilir.
Taksim Abdülhak Hâmit caddesi No. 23 Bozkurt Emlâk Telefon: 43532 ___________________________________—2

YAZIHANEDE ÇALIŞMAK ÜZERE — 18 _ 20 yaşlarında yazısı düzgün hesabı fcuvvetll bir bay veya bayan alınacaktır. İsteklilerin kısa tercümeyi hal ve resimle birlikte 419 numaralı posta kutusuna mektupla.—
ÇOK KUVVETLİ — İngilizce muhaberata vakıf ve daktilo bilen bir bayana ihtiyaç vardır. Müracaat: Sultanhamam Balcı han 4 numara. Saat 4 ile 5 arası.— 2
YÜKSEK MAAŞLA — diplomalı ebe, ameliyathanede çalışmış iki hastabakıcı bayan a,ranıyor. Cagaloğlu Sıhhat yurduna müracaat. —
BAYAN ARANIYOR — Bir yazıhanenin yazı işlerinde çalışacaktır. Dolgun maaş verilecektir. Taksim Kristal arkası Müli Emlâkiş telefon 42277 —
SİRKECİDE — 40 odalı muhteşem otel 100 bin, Nesatibey caddesinde 39. yataklı otel 29 bin, Galatada deniz kenarında namlı bir han 100 bin lira. Muratlıda 15 bin dönümlü senevi 40 bin lira lradlı büyük orman ve çiftlik 100 bin lira kelepir satışlarımızdandır.
Taksim Abdülhak Hâmit caddesi No. 23 Bozkurt Emlâk Telefon: 43532,
ACELE SATILIK NATAMAM APAR-TIMAN — Maçka - Teşvikiye Ömer Rüştü paşa sokak 46/1 numara 3 katlı 5 er oda 2 şer hol banyolu manzarası fevkalâde içindekilere müracaat. — 5
TALİMHANEDE KİRALIK APAR-TIMAN — İki oda bir hol güneşli ve konforlu 1 No. lu daire mobilyalı,
HUSUSÎ DERS — öğretmenlik yapmış yüksek mektep talebesi Lise ve Orta okul talebelerine hususi dersler veımektedlr. şerait ehvendir, her yere gidebilir. Görüşmek için her gün saat 18 - 19 arasında Taksim Gümüş-dere tütüncüsü Mehmet Başarıra, müracaat edilmesi. — 1
MEKTUPLARINIZI ALDIRINIZ
Gazetemiz idarehanesini adres olaa»k göstermiş olan karilerimizden
R. A
Genç Bayan — K.E.H —
L.F — M.R — Ortak — Klara — Y.n — A.LE — M.Ş namlarına gelen mektuptan İdarehanemizden aldırmaları rica olunur.
. C. H. P. Küçükpacar nahiyesinde»: I Kongremiz 10/11/943 çarşamba günü saat 20 de icra edileceğinden âzamn gelmeleri rica olunur.
B Şükrü Mehmet ■
(Sekban) hastanesi cilt ve zühre-stalıklan sabık bekimi, gün 10 dan 4 e kadar, âl Cad. Ankara Apt. 99 Telefon: 40916. ohhm
No.
Cinsi
Hissesi
94
26/120
3CATII IV FQVA mobilyasız kiralıktır. Valide çeşme jA I İLlr^. I A ca(idesi 115 Yeni İnci apartıman
—;----------------------------------1 üçüncü daireye müracaat. —
SATILIK BİTONYER — Dinamo-i lu her şeyi tamam işler halde 375 litrelik bir Bitonyer acele satılıktır. Telefon 69070 . 44011. — 4 j
BÜYÜKADADA SATILIK ARSA —
Nizam cihetinde çamlık içinde fev-ı kalâde manzaralı geniş cepheli 2300 _____________________________| metre murabbaı muntazam duvarla SATILIK MOTOSİKLET — 8epetli çevrilmiş bir arsa satılıktır İçinde ve sepetsiz Sultanahmet Tamirhane h»*» mfttenddit vemta ataçları sok. 12 ye müracaat.— 1
MOTOR ARANIYOR — 4 İlâ 5 beygir kuvvetinde ellerinde satılık mo-törü olanla nn her gün saat 9 dan sonra 20840 No. ya telefonla müracaatları.
bağı ve müteaddit yemiş ağaçlan vardır. «Akşam» ilân memurluğuna müracaat. Telefon 20681. — 1
SATILIK KÖŞK — Kızıltoprakta Hat boyunda yeni İnşa edilmiş ve bütün konforu haiz modem bir köşk satılıktır. İçinde kalorifer tesisatı ve
__________________________ - ıji >garajı da vardır. Görmek arzu eden-
İKİ ADET BASKÜL ALINACAK — 1er her gün öğleden evvel 60922 nu-Sıhhî müesseselerde kullanılan İki maraya telefonla müracaat edebllir-adet İnsan tartan basküle ihtiyaç 1er. — 6
vardır. Vermeğe isteklilerin Meydancık Yeni Valde han 65 numaradaki İstanbul Verem Mücadelesi cemiyeti merkezine müracaattan. — 1
İstanbul dördüncü İcra memurlu-1 ğundan: 943/1130
Dairemizin 943/1130 sayılı dosyası ile mahcuz olup bu kerre paraya çevrilmesine karar verilen Haliç Feneri Kiremitçi mahallesi Kazancı Selim sokak 2/3 numaralı evde masa, konsol, pencere perdeleri, dolap, fotoğraf çerçevesi, ceviz karyola, etajer, sandık, yorgan, yastık ve sairenin açık arttırması 13/11/943 cumartesi saat 12 den 13 e kadar ifa edilecektir. Bu arttırmada mahcuz eşya muham-' men değerinin % 75 şini bulmadığı takdirde ikinci açık arttırması 16/11/ 943 salı günü 11 den 12 ye kadar ifa edilecektir. Alıcı olanlar muayyen gün ve saatte mahallinde hazır bulunacak memuruna müracaat etmeleri ilân olunur.
prof Dr.
KEMAL CENAP
Kalb, damar, mide, ;erem bünyeyi şişmanlık, zayıflık, şeker hastalığı ve iç ifraz hastalıkları.
Her gün saat 15 - 19,
Pazar günü öğleden evvel muhtaçlar fahriyen kabul ve ihtimamla muayene edilir
Gece davetleri kabul edilir Taksim. Doğu Palas No 14. Tel: 43963
Sokağı Kehalbağı
Hissesi
Tamamı
Zayi diploma — 938 - 939 dere yılında İst. erkek lisesinin orta kısmın -dan aldığım okul diplomamı kaybettiğimden yenisini alacağımdan hükmü yoktur. 178/74 Bahri fiayram
| İstanbul Vakıfl^r_2^reklörIüğü^İlânları^^|
_____________________1
SATILIK (LEİCA) FOTOĞRAF, MAKİNESİ — 1.3,5 objektif yeni bir şekilde (Leica) fotoğraf makinesi satılıktır. Akşamda S. D. rümuzuna mektupla müracaat. — 4
SATILIK EV — Kabataş vapur İskelesi ve tramvay durağına çok yakın nezareti kâmlleyi havi altında 2 dükkân ile gene müştemilâtından yaranda diğer küçük bir evi bulunan kâgir hane sariliktir. İçindekilere müracaat. Adres: Kabataş Sedüstü No. 1 _______________________________— 1
Muhammen kıymeti Pey akçesi Lira K. Lira K.
544
160
00
40
80
10
12
50
250 LİRAYA — Acele 6 bisiklet. Ta-knnlarlle beraber. Hepsi Balondur. 8a-matyada bisikletçi Mustafaya müracaat.________________________________—
BULUNMAZ FIRSAT — KopmJe deniz makine. 60 beygir Doyç Dizel çift silindir yağdanlıklı Şaft pervane 2 çapa zincirler hava tüpler ma-aot depolarile satılıktır. Hasır lske-le 45 numaraya telefonla 20392 — 4
YER ARANIYOR — Çemberlitaş, YeşHdlrek, Tavukpazan, Cağaloğlu semtlerinde marangoz atelyeslne elverişli bir depo aranıyor. Her gün saat 9 dan sonra 20840 numaraya te-j lefcnla müracaat olunması,________—
I
ASKERLİK DOLAYISİLE — Acele! satılık komple makara atelyesl (Dikiş ipliği) Çakmakçılar yokuşu Ticaret' han 3/1. _ ı
258
55
19
40
SATILIK TRİKOTAJ MAKİNESİ — Ayaklı 8A0 işler halde. Fiat! 350 lira. Kadıköy Bahariye Cad. Ali Buavi sokak No. 4,—
«500 LİRAYA SATILIK KÂGİR EV — Fatih tramvay durağına yarım dakika Karaman yokuşu 32 No. lı beton her katta birer oda ve teferru-alı havi.________________________ ı
SATILIK — Süt fabrika makine ve âletleri. Kondanse Süt ve Süt tozu imâline mahsus fabrikaya alt makine tesisat ve teferrüatile Otoklav, Dondurma. Krema maklnelerfle acele satılıktır. Alıcüann Süt rümuzuna müracaattan. — 2
SATILIK MOTÖR — Teknesi iki •ene evvel yapılmış oturaklı açık denizlere elverişli çalışır İyi bir vaziyet, teki 50 tonluk motörlü çektirme bütün takımları, sandalile acele satılıktır. Görmek, İzahat İçin Akşam'da (Motör) remzine müracaat. — 2
SATILIK — Kelvtaatör Buz dolabı ve Bankolar. Yedi ayak tek kapulu Kelvlnatör marka buz dolablle üç •det camlı mermer Lake boyalı bronz te kristal raflı elektrik tesisattı Bankolar acele satılıktır. Alıcıların Banko rümuzuna müracaatları. — 2
SATILIK PİYANO — Skiller markalı. Kord Kruaze iyi bir piyano satılıyor. Adres: Pangeltı, garaj. Turna sokak No. 23 e müracaat. —
TAHTA TALAŞ TOZU — acele satılıktır. 21592 ye telelfon edilmesi.
— 2
327
389
331
333
Samatya maliye şubesine borçlu Oskanın yukarıda yazılı emlâteö his-
sesinin 26/11/943 cuma günü saat 14,30 da birinci müzayedesi 6/12/943 pazartesi günü saat 14,30 da kat’i ihalesi yapılacağından taliplerin pey akçelerini yatırarak makbuzlarile birlikte Fatih kazası kaymakamlığı idare Heyetine müracaattan ilân olunur. «11411»

Mükellefin ismi Semt veya kazası
Kamik Zilciyan Topkapı
No.______Cinsi Kıymeti
63 Bahçeli ev 575
Eminönü maliye şubesine borçlu Kamik Zlldyanın yukarıda yaıılı emlâkinin 26/11/943 cuma günü saat 14,30 da birinci müzayedesi 6/12/943 pazartesi günü saat 14,30 da kati ihalesi yapılacağından taliplerin pey akçelerini yatırarak makbuzlarile birlikte Fatih Kazası Kaymakamlığı idare Heyetine müracaattan ilân olunur. «11412»

1 — Eminönü maliye şubesine vergi borcunu ödemiyen Mustafa Lebip Mısırhyanın Yeşil direk Tarakçı Cafer sokağında 8 numaralı ticarethanesinde haciz edilen fanilâ. sargı, lâstik makinelerile Simens marka motor pamuk İpliği makara ve sair eşya,
2 — Eminönü maliye şubesine vergi borcunu ödemiyen Sami Hisarlınm R üstem paça Asmaaltı 52 numaralı ticarethanesinde haciz edilen kara boya, nlşadır, kostik, demir kasa ve yazıhane eşyası ile Vali konağı caddesi 20/1 numralı Birlik apartmanındaki ikametgâhında haciz edilen kanepe, koltuk, büfe, radyo gibi sair ev eşyası.
3 — Yenicaml maliye şubesine vergi borcunu ödemiyen Zojef Amerio-nun Tozkoparan Refik Saydam caddesi 65/71 numaralı daire altı ikametgâhında haciz edilen 28 kalem kıymetli ev eşyası.
13/11/943 cumartesi günü saat 10,30 da mahallerinde tahsili emval kanunu mucibince aleni müzayede ile satılacağı ilân olunur. «11408*
Fatih eski Slhanağa yeni Haydar mahallesinin Si-nanağa camii sokağında eski 14 yeni 26 sayıh 136 metre murabbaında bulunan arsanın tamamı. 1323 Büyük Çarşı Kazazlar sokağında 40 sayıh dükkânın tamamı. 7298
Eyüpde Takkeci mahallesinin Alacaçeşme caddesin de eski 4 yeni 4/1 saydı iki odadan ibaret maa bahçe ahşap hanenin tamamı. 7157 sokak ve kapı No. lan yazdı gayri menkullerin mül on beş gün müddetle açık arttırmaya çıkarılmıştı, tarihine müsadif pazartesi günü saat on beşte icra
Yukarıda mahalle, kiyeti satılmak üzere
İhalesi 22/11/943 ----------------üu üeşve lcrE
edileceğinden taliplerin muayyen gün ve saatten evvel pey akçelerde blr-ükde Çemberlitaşda İstanbul Vakıflar Başmüdürlüğü binasında Maldûlât kalemine müracaatları. «11248»
[
İstanbul Belediyesi ilânları
İstanbul Belediyesinden.

TEMİZ BİR AİLE NEZDİNDE KONFORLU ODA ARANIYOR - Ayrıca 2-3 odalı apartıman dairesi eşyaslle kiralanacak veya devren satın alınacaktır, 20096 Vn telefon edilmesi.
İKİ ACEI.E SATILIK EV — Kasım-paşada 4 oda, diğeri 2 oda birisi elektrikli diğeri elektriksiz bahçeli ve kuyusu müracaat Tophanede askeri fabrikalar yollamasında muhasip Kemal Es, __________________1
KİRALIK APARTTMAN — Şişli tram vay durağında üç oda, hol kalorifer sıcak su mobilyalı. ŞUH Koca Mansut sokak özden ap. kapıcısına müracaat____________________________________ ı
DEVREN SATILIK DÜKKÂN -Bira ve snrapevl namlle küşadlycm olan dükkânım devren satılıktır. Üsküdar Hâkimiyeti Milliye caddesi 170 numara hergtin beşten sonra, müracaat. — 2
’l
MODADA — Satılık kâgir büyük I villâ. 10 odalı, aynca su yolu olan bü-j yük bahçeli, denize nazır köşe başında! çok sağlam yapılı güzel bir villâ satılıktır. 81654 Telefon numarasında bay Tevfik’e müracaat. — |
İnkılâp müzesine memur alınıyor
İnkılâp müze ve kütüphanesinde münhal bulunan memuriyetler için belediye memur ve müstahdemleri nizamnamesinin 3 cü maddesinde muharrer evsafı haiz lise mezunlan arasında bi. müsabaka imtihanı yapılacaktır :
Bu imtihana iştirak edeceklerin,
I — 30 yaşından yukarı olmamaları. Askerliğini ifa etmiş bulunmaları,
3 Yabancı bir dili iyi bilmeleri,
“ Yüksek tahsile devam etmemeleri şarttır.
Taliplerin mektep diploması, askerlik terhis vesikası ve evvelce çalıştıkları yerden aldıklan bonservisleriyle birlikte Belediye Zat işleri Müdürlüğü Muamelât Bürosuna 1 1/1943 Perşembe akşamına kadar müracaat etmeleri lâzımdır.
imtihan 12/11/1943 Cuma günü saat 14 de Belediye Umumî Meclis salonuftda icra edilecek ve imtihanda muvaffak olanlara 3656 sayılı kanuna göre ücret verilecektir. (11422)

Beyoğlunda Hüseylnağa mahallesinin istiklâl caddesinde kâin Beledi ye malı 8ERKİLDORYAN binası Asansör tesisatının tamiri açık eksiltmeye
Keşif bedeli 887 lira 22 kuruş ve Uk teminatı 66 lira 54 kuruştur. Keşif konulmuştur.
ve şartname Zabıt ve Muamelât Müdürlüöü kaleminde görülebilir.
İhalesi 22/11/943 pazartesi günü saat 14 de Daimî Encümende yapılacaktır.
Taliplerin İlk teminat makbuz veya mektuptan, İhale tarihinden 3 gün evvel Belediye Fen İşleri Müdürlüğüne müracaatta alacaktan fenni ehliyet ve kanunen ibrazı lâzım gelen diğer veslkalarlle ihale günü muayyen ‘ a atta Daimi Encümende bulunmalar «11319»
Fen Fakültesi Dekanlığından:
Fakültemiz ispençiyari botanik enstitüsüne asistan alı-, aktjr. Ta-liplerin dekanlığa müracaatla». (11 386)
9 Teşrinisani 1943
SâHtfeT
TT S=S=-=
*«.wl
Her unda olduğu gibi Haşan özlü Unları *
Bayatlıyabilir ve evsafını kaybedebilir. Bu gibi unlan çocuklarınıza yedirmeyiniz. Ve HAŞAN deposu ve Şubelerinde tazesile değiştiriniz. Değiştirilmeyen bu gibi unlardan mesuliyet kabul edilmez. Hasarı Yulaf, pirinç patates, mısır, bezelye, mercimek unlarının tazesini çocuklarınıza yedirin!».
* Ankara Elektrik ve Havagazı İşletme Müessssesinden: MEMUR ARANIYOR
1 — 260,— lira ücretli Barem dışı, haricî sipariş memurluğu. İsteklilerin en az bir yabancı dil ve ticaret usul vekai-delerine vakıf olmaları şarttır.
2 —80,— lira ücretli Barem dışı, açıp kapama memurluğu. Sanat mektebi mezunu veya elektrik işlerinde bilgili olacağı gibi 250,— lira teminat verecektir.
3 — Barem dahili 170,— 140,— 85,— lira aylık ücretli 3 memuriyet, isteklilerin en az orta mektep mezunu olmaları şarttır. İmtihanda muvaffak olanlardan yabancı dil bilenler tercih olunacaktır. Muvaffak olanlara 3659 sayılı kanun hükümlerine göre ücret verilecektir.
4 — İsteklilerin, muvazzaf askerliklerini yapmış olmaları ve 35 yaşından yukarı bulunmamaları şarttır.
5 — İsteklilerin, ieabeden vesikaları ibraz ve fazla malûmat için imtihan gününden evvel müessesemiz Personel şefliğine müracaat etmeleri lâzımdır.
6 — Müsabaka imtihanının,17/11/943 çarşamba günü
^î^ş^^n^kezind^vapılacaihjlâr^olunur^^^^^^^^^^

NAKLİYE İŞLERİ
SÜMERBANK UMUM MÜDÜRLÜĞÜNDEN!
inebolu'ya 30 kilometre mesafede Küre mevkiinden Karabük'e Mart 1944 sonuna kadar 2000 ton maden cevheri naklettirilecek tir. KaTa ve deniz nakliye» bir müteahhide verileceği gibi zaruret halinde ayrı ayn müteahhidlere de verilebilir. Mart 1944 den sonra da her ay 500 - 1000 ton devamlı nakliyat yapılacaktır.
isteklilerin 15.11.1943 akşamına kadar şartlarını Sümerbank Etüd ve Tesis heyeti Müdürlüğüne bildirmeleri ilân olunur.
, BULANA BÜYÜK MÜKÂFAT -
24 Teşrinievvel Pazar gecesi Taksim Belediye Gazinosundaki I I hususî bir düğünde kıymettar bir Pırlanta Bilezik kaybolmuştur. I Bulana veya bu hususta malûmat verene büyük mükâfat verilecek- | tir. Taksim Topçular caddesi Uygun app. No. 12
fstanbul Liseler Satmalma Komisyonu Reisliğinden
Cinsi

İSMAİL HAKKI BALTACIOÛLU BATAK
ROMAN
İÇİNDEKİLERİ
Bir San'atkânn Sırlı Oluşu. İnsan Denilen Garib Varlık. Ahmed’in İlk Aşk Denemesi Yunan Profilli Kadın. Tarla Kıyısındaki Çiçek. Kendini Seven Kadın. Köpekler Gibi!
Bir Et ve Kemik Yığını.
Şehvet Nedir. Çözülmiyen Düğüm.
Düğüm Nasıl çözüldü. Bir Sevici Kızm İtirafları. Ahmed’in İçindeki. Piraye’nrn anlayışı.
İlk Görüşme. Bir Evin tçl Çamlıca’nın Büyük Sırlan. Sahici ve Sürekli Aşk Nasıl Başlar.
Ne Olur, Şu Kadınla Arkadaş Olsam.
Kalesi Yıkılmış Kumandanlar Gibi
Batağa Düşen Bir Genç Kız. Saadet Bütün İnsanların Hakkı. Ana Yüreği.
Bir Vicdan Çekişmesi
Bir Cinayet İşlemek Gerekince. Bir Erkek Leşinin öldürdüğü. Dişilik.
Bir Garib Âdem, ölüp Dirildikten Zehra’nın Rüyası. Hayat Sürprizlerle Doludur. Aşk Benliğimizin Dışında Değildir.
Bu Yurdun Ağaçlan. Âdem ve Havva Efsanesi 2LİRA
GRİPİN
Baş, diş, nezle, grip, romatizma
Nevralji, Kırıklık ve Bütün ağrılarınızı derhal keser İcabında günde 3 kaşe alınabilir. Taklitlerinden sakınınız. Her yerde ısrarla GRÎPÎN isteyiniz.
İnhisarlar U. Müdürlüğünden.
I
Hüdaverdl Beyoğlu Kalyoncu Kul-Ahengerl luk Şebek sokağında 5 numaralı Apartman.
* * Beyoğlu Dere mahallesi
Dereönü sokağında ev.
Hüdaverdl Ahengerln İstanbul İnhisalar Başmüdürlüğüne olan 19410 lira borcundan dolayı yukanda mevki, cinsi, ve evsafı yazılı gayri menkulü Tahsili Emval kanunu hükümleri dairesinde satılacaktır.
tik müzayedesi 15/11/943 pazartesi günü saat 14 de ve kati İhalesi de 25/11/943 perşembe günü saat 14,30 de İcra kılınacaktır. İsteklilerin pey akçelerini muhtevi makbuzlarla birlikte Beyoğlu Kazası İdare Heyetine müracaatları İlân olunur. (11117*
Eski 81, Yeni 18 k&rgir Tamamı
1080
7,50
Ekmek (Belediye narhı üzerinden)
Üzüm (Çavuş) Kavun (Kırkağaç) Karpuz
Komisyonumuza bağlı altı yatılı lisenin 1943 mail yılı İhtiyaçları olan
yukanda müfredatı yazılı yiyeceklerin 2490 sayılı kanunun 46 ncı maddesinin R fıkralarına göre 18/11/1943 perşembe günü saat 15,30 da piyasa' fiyatlan göz önünde tutularak Beyoğlunda Liseler Satın Alma komisyonu! binasında pazarlıkla eksiltmeleri yapılacağından isteklilerin % 15 kat’iı teminatı ve 1943 yılı Ticaret odası veslkaslle birlikte komisyona gelmeleri.' Şartnameler Galatasaray Llsesindedlr. «10757» i
12 Beygirlik Dizel 450 devir yapar Doc Verk marka Motor satılıktır
Adres: Kürekçilerde 38/40 No. ya müracaat.
Gölcük deniz fabrikaları genel müdürlğünden :
Fabrikalarımız için altı motorcu, tesviyeci ustasına lüzum vardır. Ehliyetlerine göre saatlik yevmiye verilecek ve ibateleri fabrikalarımız tarafından temin edilecektir, isteklilerin aşağıda yazılı evrakı müsbitelerile müdürlüğümüze müracaatları.
1 —- Hüsnühal vesikası,
2 — Bonservis
3 — Askerliğini yapmış olduğuna dair vesika.
dilil)

r DERMOJEN I
Yanık, Çatlak. Ekzama ve Cild yaralarına fevkalâde iyi gelir. Derinin tazelenmesine ve |
gayi — Teşvikiye yabancı askerlik şubesinde mukayyet askerlik tezkeremi kaybettim. Yenisini alacağımdan eskisinin hükmü yoktur.
322 doğumlu Ahmet oğlu Şerif Varan
--------------------------
FRENGİ ve BELSOĞUKLUĞUNA Tutulmamak İçin ’ PROTEJİN ■i Kullanmalıdır. ■
İstanbul jandarma sat ınalma komisyonundan:
Beher kilosuna 150 kuruş fiyat tahmin edilen 52.500 kilo sığır etinin ihalesi 17/11/943 çarşamba günü saat 15 de İstanbul _ Taksimde jandarma Satınalma Komisyonunda kapalı zarf eksiltmesile yapılacaktır. Muvakkat teminat 5187 lira 50 kuruştur. Şartname 394 kuruş bedel karşılığında her gün Komisyonumuzdan verilir. İsteklilerin kanunen ibrazı lcabeden vesaik ve teminat mektup veya makbuzlarını muhtevi kapalı zarf teklif mektuplarını eksiltme vaktinden bir saat evveline kadar Komisyonumuza vermeleri. «10766»
Siimerbank iplik ve dokuma fabrikaları müesse-sesesi Bakırköy bez fabrikası müdürlüğünden:
Fabrikamız ihtiyacı için şartnamesinde yazılı evsafı haiz 26169 kilo soğan ve 22128 kilo patates açık eksiltme ile satın alınacaktır.
Taliplerin 15. 11. 943 Pazartesi günü saat 15 de fabrikamıza müracaatları ilân olunur. (11384)
Fazla şişmanlığa karşı
Konservatuar
Türk musikisi konseri Bu akşam saat 21 de
Şehir tiyatrosu komedi kısmında. (11154)
Daktilo alınacak
Malî büyük bir müessese için Türkçe ve Fransızcayı sür’atle yazabilecek umumî malûmatı kuvvetli bir Türk Daktiloya ihtiyaç vardır. Başka lisan da bilen ve muhasebe bilgisi olanlar tercih olunacaktır.
Taliplerin tercümel halleri bonservis suretleri ve istedikleri maaş mlkdarını bildiren mektuplarını posta kutusu 2070 Beyoğlu adresine yollamaları.
Teknik Okulu Müdürlüğünden:
20 ve 21 Birinci Teşrin 1943 tarihlerinde, okulumuz mühendis kısmına hazırlanmak üzere Ankara Erkek Sanat Enstitüsü île Yapı Usta okuluna yatılı olarak alınacak öğrenciler için, yapılan müsabakada kazananlar okulda ilân edilmiştir.
İlgililerden kazanmış olasıların vermekle mükellef oldukları taahhütname suretini almak üzere okulumuz tedrisat bürosuna müracaatları.
(11414)
Adalar Mal Müdürlüğünden: Sahibinin adı
Kıymeti No. Cinsi sokağı Mahallesi
JJra K. Has yunus H. ada Vasil kızı Ka-
1300 10 Bahçeli ahşap evin terina Serina
yarısı
Hiristo Sarınanın varlık vergisi’ borcundan dolayı, yukarda yazılı gayri menkulü arttırmaya çıkarılmıştır. 17. II. 943 Çarşamba günü saat 14 de birinci ihalesi yapılacaktır. İsteklilerin adalar idare heyetin» müracaatları ilân olunur. ( 11242)
KEŞİDELER: 28 İk.kâııun, 2 Mayıs, 25 Ağustos, 1 İk.teşrin tarihlerinde yi pılır.
*"1944 İkramiyeleri
1 adet ARSA (Ankarada Ka. vaklıderede 1024 M2 - İmar ada No. 254 - Parsel

Şişe ve Cam Kırığı Alınır. Muhtelif kutu ve tüpler içerisinde sülüsyonlanmız gelmiştir. Adres: Galata Kemeraltı caddesi İzmirli oğlu Han altında ■■■■■■■iAli Rıza Gebzell. Tel: 49194 ■■■■mmupi
RADYOKARBON
Tabletleri
Mide ve Barsaklann muntazam çalışmasını temin eder. Bütün eczanelerde bulunur.
Kutusu 70 kuruştur.
KIZILAY CEMİYETİ
Umumî Merkezinden:
Etimesut Ambarlarımızda çalıştırılmak üzere
İki Eczacı Kalfasına ihtiyaç vardır
Şerait hakkında bilgi edinmek üzere îstanbulda, Sirkecide Yenipostane civarında Kızılay Hanmda satış depomuz direktörlüğüne müracaatları ilân olunur.
BAŞ, DIŞ, NEZLE, ROMATİZMA r Kırıklık ve Soğuk Algınlığını Keser 1 20 adetlik tüpleri her eczanede 20 kuruştur.
Taklitlerinden sakınınız, her yerden İsrarla Tablet 80YER isteyiniz