1947 etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
1947 etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Kaynak: TÜSTAV - Türkiye Sosyal Tarih Araştırma Vakfı Arşivi

Sene: I — Sayı: 6
Cumartesi
8 —MART — 1947
Sahibi ve Neşriyatı fiilen idare eden:
Mehmet • Ali AYBAR
c
Posta kutusu. 486 İstanbul
J
HÜR
CUMARTESİLERİ ÇIKAR HAFTALIK SİYASİ GAZETE'
Utanılacak şey

Ankara Cnlv*rs1tmlae raenanp bir inip «ifrencJ, Profesörlerdim Mrtaln veret-etl konfcnuMi» UıhUtiertjrie mut olmuylur. Vtancımudan yere ılri/prur
Bu b«lyox yumruklu flkirebı «meler, üniversite tarihlmird* kara bir lekn
olarıık kaİAcnkl&rdır.
t______________________________________________f
FİKRÎ HÜR * ÎRFANI HÜR V VİCDANI HÜR
“Yeni Sabah,,in kapa tılması münasebetile
İşlerine gelince talebenin
Mehmet - Ali AYBAR
S STANBUL Sıkı Yöne-
“ tim komutan! ğından gazetelere gönderilen beş satırlık tamimden öğrendi': ki. -■Yeni Sabahn gazetesi müd-detsiz olarak kapatılmıştır.
Bu tamimi her halde ga zetcierde okumuşsunuzdur Deniliyor ki: e Yeni Sabah • gazetesi Genel Kurmay başkanı Orgeneral Salih Omur * tağın Çorluda söylediği söz -leri tahrif ederek neşretmiş ■ tir. Ve böylelikle orduyu gün lük politika işlerine karışı r-mak gayesini gütmüştür.
«■Yeni Sabah- gazeteci nin bu şekilde kapatılması maalesef matbuatla hiç bir a kis uyandırmadı. Yalnız An-k e. ra d a çıkan («24 Saat» ila ■ Kuvvet- gazeteleri bu ölü sukutu bozdular:
«24 Saat** de Adnan Cem giî. Hüriyet ve Deınckıa i uğrunda daima ön safta mü-t-den «Yeni Sabeh in ©pimünden duyduğu teessürü ifade etti. Hikmet Ba* yur da Kuvvet» de, Oılje-net al Salih Oınu: tağın Çorluda söylediği sözler üzerinde durdu.
Halbuki kanunlar.n çember içinde zaten yok denecek kadar boğulmuş olan yazı hürriyetimize, Sıkı Yönelim ko* mutanlığı bu son karaıı ile öldürücü bir darbe indirmiş tir. Gönül isterdi ki. bu ha':-sız darbe karsısında bütün matbuat âlemimiz şahlans'iı ye «Yeni Sabah» m müdafaasını yapsın.
Sırı Yönelim dilediği gibi hareket eden leri dilediği yok edebilen değildir. Sıkı
nihayet kendisine kanunun tanıdığı bir takım selâhiyet-leri, kanunî şartlar dairesin -de kullanan bir-idare şekli olmak icabeder. Bizim Ana* yasamız Ski Yönetimin ancak « harp halinde, veya har bi icabettirecek bir voziyette. veya isyan zuhurunda, veyahut Vatan ve Cumhuriyet a-leyhinde kuvvetli ve fiili te* şebbüsler olacağını den te# yor.
tını
'cibe lâyiha&nda da, bu ka’ nunun. Sıkı Yönelim ilânı ile istihdaf olunan gayelere uygun bir şekilde vazife görül meşini temin edeceği beyan olunmakmd'.r. Bundan çıkan netice şu oluyor ki: Sıkı Yönetim Komutanlığı kendisine verilen selâhiyctleri, ınün haeıran Sıkı Yönetim ilân:n»
icabettir m 14 olan sebepler çerçevesi dahilinde kullan * mağa mezundur. Yani Sıkı Yönetim Komutanlığı. Türk vatandaşlarca Anayasamı • zın ve diğer kanunların ta -nıdıkları hak vc hürriyetleri ihlâl ve tatil edebilmek için. Sıkı Yönetimin ilân nı ica-bettirmi* olan .sebeplere dayanma’: mecburiyetindedir.
■ i i Jbuki Sıkı Yönelim Kor. anlığının son kar ka on aradığı bu şartlı uy Igörünmiyoı*. Çün! «k Sabah» .n neşrett
ha hakikata uygun ol
sa e Hbrif edilerek yayı
la- . bulunsa bile, hak vc
in «ahibi herkes tesiim tide . ne memleketin asa
yi \ sükûnunu ihlâl edecek m ettedir, ne de
ku bi

ı Vatan
Cumhuriyet aleyhinde ili ve fiili bir teşeb-iür.
t edeUn: Yi. *Y«4i Sa-Ongcneral Salih Omur* sözlerini tahrif etmiş -

ta
tir I de pek şiddetli bir mat
[®ıat tanunu vardır. Ve bu
m at kanununun 34 ün-
ci. adderinde: (• Uydurul-
m ’eya tahrif edilmiş ha
b( » neşreden İerin pâra
v« pis cezalarına çarpılaca
ğı zilidir. Binar.aleh * Ye
ni >ah» Genel Kurmay
B. nım'za söylemediği söz
le
63 >

Tl İn
B. normal yolun h taktla* r₺k Yönetim rr.ekaniz masınm harekete geçirilmesi v( üdafaa imkânı bile ta m n m
J^ıpatılması kanun ruhuna ay jfcjP» ve diktatörce bir muamr U olduğu gibi. Genel Kurmay!
>yletmişse, gerek şah->rgeneru| Salih Omurla erekse resmi makamla-ızeteden davacı olrna-abederdi.
siyaset yapmasını öğüyorlar
Gençliğe ilân-ı aşk •
Gençliğğe bir ilân-! aşktır gidiyor. Üniversitelileri paylaşam yorlar. C. H. P. liler davet ediyor: arkasından r-----------------------------—*—“—■>
Yaşasın Gençlik!
Ankara Caiv(*rsttewlnden 108 gt-netn I önderdi klor! bu mek-
tu bu ıv£»0miir. kıılıanıruk nr(jrcdiyo(nz: l'nlvcrNİteli dedirin büjlo olur: Senelerdir hasretini çektJiltnîr (imelljHn Kür »mini dııynuıklu bnhliyartı. f
Size Komünlntdlr diyenler, »u mvi.tubtınurdu fikir hürriyetinin müdafaaaındnn ve illin cllınlyetllUn ifadeelndrn Uu-luı. tek bir Mtlır. Tek bir kelime lüvlcreblllrlcr a»IS
Ankarcılı 108 Kene. lıorhUdur olun
ve hürriyet-şekilde kıs p bir idare şekli Yönetim dr

teyit e* kati emareler görüldük-ilân edilebileceğini yazt-3832 saydı Sıkı Yöne • kanunumuzun esbabı mu
ta
BıncJİıu-Mc
Çünkü »y
Eğer «Y^R ^Bâlet önüı^H ^Bfaa etrneM^| .■yorsa bunlın ^^£_ol«a gereli
Hür Gazeten Yazı İşleri Müdürlüğüne : ilişik mekt ıbumuzu gazetenizde m retmenızı sangılarımızla ri« ederiz.

Son ay atfında memlekeimiz bı değerli profcSr ve doçentlerimin ad rıştınldığ: tarB.maları teessürle L>krp ctj ti': memleketli*de bu çeşit tartı* nalar ( fakat sözü IgcBcn tartışmaların, ( enüz ıl has'nda bulurla üniversite muhtariyetin r iye t in i ihlâl el neye doğru yön knesi H düşündü* dü. B nunla ■ I
la itham edil* sele hakkında üz söylemeğe di’;. Fakat mâ.ıleket genç-lığiı etli bir iddia He ortaya atılan v.Bayrak», birinci sayısmc ı, 67 gencin bütün Ank^H* tesi öğrencileri adına konuşmak yrtkı^H bularak resmi makamlara öğretmcnlerSRı müracaatlar dâ bulunduğunu okuyunca, Ibu ierin doğrudar îoğm\a öğrencileri m bizler hakikat adına baz: noktalan Türk Halkovtfl önünde belirtmeyi bir «ev bildi' :
1 — öğı .'nenlerimizin Tuı j. • içliğini zehirli dikleri ve men lekrt. z arlı telkinin«:a bulundukları hakkında ileri sürülen iddialar tanTamm asılsız ve uydurmadır Y’llardır onların der«l**rir>i takip etmiş olan bizler. ıncak, b*.ı hususta yetkiyle söj söyliyebi lecek durumdayız. Bu iddiaların tam tersine biz on* lardan, olayları ve şartları ilim anlayışı ile değer-lendirmeyi. gerçeklerden korkmamay*. ilim ve haki-* (at uğrunca teragat ve cesaretle çalışmayı ve bu çalışmalarda hususî ve şahsı menfaatler üstünde daima
bir gençliğe yakış r şekildr-bütün meselelerde yalnız ı "*,“**l>—*“***^-| le (arar verip kendi irademizle hareket etmeyi öğren- | dîlr I
2 — Atatürk'ün, memleketin istikbalini emanet ettiği biz inkılâp gençliği bu öğrendiklerimizi, kendi
| ■.Jfflzihniyellcjiyle hoş görmeyen, dar ve karanlık gö- | ruşlü deı'gı ve guzete yazarlarının ve Türk gençliğinin MpAinBteinMnHiliğin'-rBizlerj^ lanasır^kı
erimizin
as.nında bazı darının da ka-tik. Demokra-laima olabilir, k gelişme saf-M. m.ıv.- nı >ı ırivctı.-ii ve ilim hür-Km(-v( *11105 »izleri bilhassa
K -- d.a =.--t *.—ofec-... fer. makamlar-* H. öğretmenlerimizi ilgi 1 d ir en bu me-a töz söylemeğe kendimizijyetkili sayma-tmek gibi cür‘-derg isinin Üniversi-kendinde aleyhinde öğretmen

anların ■asiliğine J
Binlcdıllcriıniziı^ Rnlıyaciflc il^Baçların faydalıyı kö anlay şlı ve
îinkân v fi be t bir Sakın tahrif edildiği iddia adilen sözler hakikat**! uygun olmasın?!.
Evet böyle düşünebiliriz. Böyle düşünmekten bizi hiç bir diktatörce müdahele men j edemez. Hatta tamamile a'ı- | «ine. itham ettiği kimselere müdafaa hakkı vermeyen diktatörce hareketler bizim böyle düşünmemize sebep olurlar. Bu da mudalyanın tersi vr bizlerirı yegane teselli medarımızd r.
I metot
I verebMtccğinı^^B^edccek. iyiyi v den zararlıdnB^^Bttiedecek kadı i gin g«f vatandâşlofl^B^aençliğe az oluyoı dı bizimAıanııniza telnHİafiplar boşun^Bzülmesinl^ jf— Üniversitede »Kiirsüleıi■ en ızaklaşt mar. fa uKenjcn öğı*Bh|^nl^ğP^ kendi ahaı, \ind________kili
l^^ve bu yetkiyi demokrat memeketlerin ilim âlemine d'-kabul ettiımiş değerli ilim adamlarıdır. Memleket ilminin sesim dünya ilim âlemine-duyurmakla mçmlc-kete ayrıca hizmet etmiş olan kimselerdir.
Atatürk’ün «Hayatta En Hakiki Mürşir llimdiı -şiarını benimsemiş olan Ankara Üniversitesi öğreact ı ler topluluğu arasında, -küçük bir azınlık tarafından da olsâ* ilim hürriyetini baltnlayıc bir teşebbüsün be* lirmesine ne kadar teessüf edilse azdır. Bu arkadaşla' unutmuş olacaklar ki. ilim hürriyeti, memleket davalarının ilim ziyniyeti ve metodu ile hür bir hava içinde halline doğru gidilmesi gerçek millet ve vatanseverli-| ğin ta kendisidir.
, kniar* Üniversitesi Dil ve Tnrih-Coğrafya
Fakültesinden ilişikte isimleri bulunun 108 öğrenci.

D. P. liler. Sualler soruluyor; izahat veriliyor... Bir müddet evvel de. baz: Üniversitelilere elbiselik kumaşlar, paltolar dağıtıldığını duymuştuk-
Yine yapılacak bir iş olsa gerek. Zira son zamanlarda Üniversitelilerin adından faydalanmak adet oldu. «Gençliğin saf ve temiz duyguları.» denildi mi akan sular duruyor. Fakat işin garibi şudur ki. İstanbul Üniversitesinden bir guru* bun Ankaraya gidip C. H. P. den falanla görüşmelerini, oradan çıkıp D. P. den filândan izahat almalarını daha bir hatta evvel: «Talebeye s.yasetle uğraşmak yaraşmaz: on-MU*pıanyıc. ucmhc iyi • meşgul olmalıdır.» diyen feaze-er büyük puntolu ha ı fl( rle ve kol kadar başlıklarla ilân e diJ alkışlıyorlar. Düny hali bu; sırtlarında yumurta küfesi k ya? I..
67 üniversitelinin hükümete mektubu
Üniversitelilere k; gösterilen resmî ve sıcâk aiâka-ı bir neticesi midir leyiz. Fakat. 67 Anka radı gençm - mektupla hükûmeı aş vurduklarını öğreniyoruz. Bu
mektupta diyorlar ki: işleri bakanm n komünist tahrikatı hakkındaki açıkla arı bir dereceye kadar bizlerin
endişelerimizi giderdi. (at «Yurt ve Dünya» ve «Adım*
lar» gibi komünist de :ri ç karmış olan kimseler, bugün
hâlâ Üniversite kürsül den ders vermektedirler. İçimiz
sızlıyor. Kökü dışarda n ve memleketimizi yabancı ellere teslim edecek bu i( in peşinde koşan kimselerin, ço'c
kısa bir zamanda faa ilerine son verilmesini saygılarla
rica eder, ellerinizder »eriz...
Allah afiyet ver . Olgun Üniversitelileri göldünüz
- rnü? o^icrfeL” versin !• >unl«ı «dîylo, »le v«....«.ı. £»«
kişidir. Ya mazallâh mektup Yüksek tahsil gençliğimiz adına gönderilmiş ols !..
Bu mektubun neı iden işe başlamalı bilmem? Eğri, hatalı tarafı bir değil . Bir kere bu delikanlılar «Yurt vc Dünya» ve «Adın dergilerini çkaranlann tekzip
yazılarını okumamış o azlar. Ulus'ta ve daha bir çok gazetelerde çıktı. Bu tel yaz.smda. iç işleri bakanının na-, sil tenakuzlara düştüğ paçık gösterildikten sonra. Ankara Üniversitesinden bı 7 gencin, kendi hocaları hakkında bu tarzda idafe-i kel. etmeleri hüsnü niyetle kabili telif değildir. Dahası var ı gençler mektuplarında malûm basma kalıp tekerlen .i. «kökü dışardan, «memleketimizi yabancılara tealin lecek ideal» gibi sözleri sıralamak tan ve («kökü dışarda dikleri idealin ne olduğunu vc itham ettikleri kimseler özleri ve yazılariyle bu ideal arasında bir münasebet ınup bulunmadığını göstermeden, sadece karşılarındaki! lekelemek istiyorlar. Bu biçareler-el öperek bitirdikleri mektupla alkı başında temiz va -tandaşlannı ne kadaı ksindirdiklerinin acaba farkında mıdırlar?..
Bas Bakanın deme.
IBa-bakan gazetec ler e görüştüler; bir de demeçte bu-.uill-uL... Bu suretle c ndik ki. Moskova konferansında bizi ilgilendiren mesel ir\ dr görüşülmesi muhtemedir ve bîr tetikte ve uvanığır Harp başladı, senelerce sürüp bitli. Biteli de bir hayli zaman oldu, biz hep ve hâlâ teticteyir Bakalım daha ne kadar sürecek?..
I meselelere gelince : Baş'bâkan muhtar seçimlerinden biitabıi ba İletmediler. Gazetecilerden, soıan da olmamı» . I f»kat,
hal
anımızın bugünden daha iyi ola*
H.. ,__RındâbolB K a. larda bulundular. Hele, memleketi gK ı.'ik h.« sapıldıktan, sonra bol miktarda
petrG da buluıy'cağı hMuşundaki sözleri herkesin kalbını i* :ahj«i!i ı □-> : yı .’.ü görmiyen evleri ve arada s ra-. j « ıra da anan : ağara kovuklarını bu sözler nura
‘•’/'-n :? OMl i-
ına mul


Hürriyet yulu arayanlara!
yorlar...
Aklınızın nurunda yürü • yün genç arkadaşlarım; Si • ze telkin edilen fikirleri ten* kilsiz kabul etmeyin; tahakkümün karşısında boyun eğ meyin ve ne zaman islemeci ğiniz, tasvip etmediğiniz şey leri sizin ad'nıza söylemek küstahlığında bulunanlar çıkana. tekzibinizi tokat gibi yüzlerine çarpın. .
Hüriyet mücadelesinin ilk merhalesi bucl\ır. M. A, A.
_________________________
Bbûkersitcli^fden mek V tuplar aldım. «Bir Ünirj versiteli gençle hasbıhal >M başltğnı taşıyan yazımı oku* muşlar. Söylediklerime işli rak ediyorlar. Düşünmeden hareket edenleri takbih ediyorlar.
Yalnız «Üniversitelilerimiz hüıİyetsizliğı duymuyorlar» demiş olmama gücenmişler. «Kim demiş hürriyetsizliğin ac sini duymadığımızı? Ne yapmamızı istiyoısunuz?» di
3.0.: 2
HÜR
Gazeteleri Okurken
Demokrasi lâfmış...
28 Şubat 947 tarihli «Cunı hüriyet» de Nadir ıNadi: Mil letlerarası münasebetlerde Demokrasi prensiplerinin değil. sadece menfaatin hüküm sürdüğünü anlattıktan sonra, sözü bizdeki Hürriyet mücadelesine getiriyor ve:
«Sakın kendimizi aldatmı-yalım: Moda olan demokra sinin sadece lâfıd r» diyor.
Bu satılarm fikirleri şüphe ile bulandırmak maksadıyla yazıldığı aşikârdır. Tevekkeli: «Dünyada faşizm hortluyor » demiyorlar. Zaten bizde faşizm asla yere serilmcmişti. İki senedir sadece bir az sinmişti. Şimdi tekrar baş kaldırıp konuşmağa başladı...
Gençliği kazanma siyaseti
Ahmet Emin Yalman 28 Şubat 947 tarihli Vatan’da bir başmakale döşenmiş: An karada D. P. merkezinde gördüğü Üniversiteli gençler müspet kanaatlerini kuvvet ' lendirmişler. Gençlerimizi şöyle olgun bulmuşmuş; böy le mes’uliyetli görmüşmüş: hele partiler üstünde rol oynamalarına — Tıpkı kendisi gibi — bayılmışmış...
Biz burada Üniversitelile -rimizin olgunluğu üzerinde söz söyleyecek değiliz.-Bizim durmak istediğimiz nokta başkadır. Şu son günlerde Partilerin güldüğü «gençliği kazanma» politikası içinde. Yalman'ın: «Bizim de tuzumuz bulunsun- demesi pek manalıdır. Malum ya. Cle-veland* dan döndü döneli Ahmet Emin yine Amerikan meddahlığına başladı. Amerikan sermayesi için durma -dan (• plasman» zemini hazır-Lyor. Poypohlarıyla gençliği bu davaya kazanmak istemiş olacak...
Fakat Ahmet Emin’in gay reli beyhudedir. Çünkü bütün milletle beraber, gençlik IC uyanıktır. Bizi İstiklâlimizden mahrum etmeğe mücer ola' cak «Sermaye- dalaverele rine karşı, O. dededen mev-rus hasaslığı ile karşı koyma roı bilir. Hele bu oyun 1919 senesinin, istiklâle ınanmı* yan «Vakit» başyazarının kaleminden çıkmış olursa...
Ingiltere bugün her zamankinden sağlamdır
Bu ad- taşıyan yazı bit Ingiliz gazetesinde ç kmış ta, türkçeye çevrilmiş sanırsınız. Hayır. Bu yazı 22 Şubat tarihli Ulusta çıkmıştır, yazan da Nihat Erimdir. Meğer biz bilmiyormuşuz: İn' gilterenin Yunanislandaki iş gal kuvvetlerini besliyeme-yip Ameıikadan borç iste' mesi, Ameiikaya petrol hissesi devretmesi. Türkiyeye iktisadi yar d mı ve askeri malzeme şevkini kesip bunları Amerikaya yüklemesi, ve nihayet Avrupa kıtasına dön miye doğru gitmesi, halt:» Orta doğudaki menfaatleri •
nin bazısından vazgeçmeğe hazırlanması, İmparatorlu ğun zayıflaması değil, aksine son derece kuvvetli olması demekmiş. Nihat Erim böyle buyuruyor. Türkiyeyı Ingilterenin peşine takanla • rın gerçekten bu mühim hâ' diseyi bizden saklamağa ib tiyaçları vardır. Ne çare ki. Lord Keynes bile Ingiliz İmparatorluğunun çökmekte olduğunu itiraf etmiştir. Bize göre, İmparatorluğu zayıf lıyan İngiltere, kendi adala rında gerçekten kuvvetlene • çektir. Ama, o zaman da İn giltere'nin menfaatleri Fran* sa ile, Sovyet Rusya ile daha sıkı münasebetler kurmağı icap ettirecektir. İngiltere bu yola gidiyor, emperyalist e-mellenen vaz geçmek zorun dadır. Nihat Erim bu acı hakikati öğrendiği zaman, bakalım buna ne kulp bula' »tak?

Çal m atan kim?..
3 Mart tarihli Son r fta Elem İzzet Benice s- lir demokrasi yolu kayc ettiğimiz terakkileri tiı.-. en ve bunu Inönünün iı- ı varl gına borçlu oldu-İ U.u söyledikten sonra i alefetin demokrasi ruhu r. ı nalesef kavrayamadığını v - çok feodal devirlerin na fi/ imalarına hâs bir ruh i-.*■■ sine sahip- olduklarını eşraflık çahmi» sattıkla-yazıyor.
jjelg-iki inda
iv
Gören allah için söylesin: aflık çalım :» satanlar
k.) . > Senelerin senesi dere-eri gibi saltanat süren' ■ni? Yoksa Hürriy etsiz -n boğuluyoruz; işler yü-iiyor; açlıktan, sefaletten anıyoruz, diyenler mi?
• • •
İÇ bir gazete, hiç ’ bir kitap, ve hiç | bir siyâsi lider Türk halkına ' son bir senelik demokrasi devrinin öğrettiği şeyleri öğ-retemezdL Türk halkı de' mokrası için giriştiği mücadeleden. kısa bir zamanda, uzun senelerin öğretemediği muazzam dersler siyaseten eskisine çok olgunlaşmıştı», si mücadelesinden şey elde edilememiş olsa bile bu dahi .bir kazançt r. Ve galiba yegâne kazancımız da bu derslerden ibarettir.
Son zamanlarda cereyan eden hâdiselerin vatandaşla rın kafalarında bıraktığı in -tibalar Türk siyasi tarihinin müteakip devirlerini tayin c decektir. Art k eski şartlar altında bir diktatoryânm devamına imkân yoktur. Tekrar böyle bir devir gelse bile yerinde eskisi kadar rahat oturamıyacak ve daha şiddetli tedbirlere baş vurma : mecburiyetinde 11 kalacaktı. Burgün artık 2 1 {temmuz seçimlerini aynı şaltlâr alt'nda ve aynı şekilde tekrarlama : mümkün değildir. Hal; Pa;’ tisinin malûm velbeylik leke İtrini rast gelenejkürerek hal’ kı aldâtması bira:- zordur.
Bu iftiralar it tik yanını o olmuştur; tutntmo.-. Hükümetin yeni vaadlfrrlr her h e. gi bir tedbir için halkın yar dım'nı temin eqnc:u im .Ansız 'bir hâle girn ’.ı> Halk artık kimin ne yaptığını ve ne için yaptığ nıj! kimin ken' dişi için çalıştığın) ve kimin kendisi için Çal şmadığını
*•
Ankara Mektubu
almış vc nazaran Demokra hiç bir
1 gayet iyi anlamağa başlıyor. ’ Halk hakkını almak için gi -1 riştiği mücadelede bunu biz ; zat tecrübesile anlamıştır. Demokrasi devri ’hâdisele rinden nazari olarak faydalanan yalnız halk kütlelerinden ibaret kalmamıştır. Muh telif partiler ve memleket »i yasetinde büyük bir rol oy nayan aydmlar da halkın siyâsî olgunluğu hakkında bir fikir edinmişler ve samimi demokratların yürümesi devam eden ’ yolu görmüşler-J dir. Bundan başka bu hâdiseler. üzerinde bir sürü mü* nakaşalar edilen Türkiyenin içtimai bünyesinin ortaya çıkmasına yardım etmiş, bu hususta yapılan indî tefsirleri bir miktar önlemiş ve bu suretle Türk halkının ve ay-d nlarının birleşeceği müşterek bir nazârî zemin hazırlamıştır.
Bugün artık yalnız oku ' muş aydınlar değil halk da bu şartlar altında demo ıra -si davasm n nasıl gerçekieşe-bileceğini __________________
Bütün bunlar demokrasi devrinin
hanesine .-taydedilebilirse de bu mücadelenin muvaffak ol mamasından doğân menfi neticeleri vardır. Son zaman larda bazı gazetelerde bazı bedbine yazılara rasgelme -ğe başlad’k. Bu yazılarda bir bezginlik. C. H. P. nin demokrasi davasının etrafını çevirdiği duvar karşısında bir şaşkınlık sezilmektedir.
Demokratik gelişmenin son zar nlarda takib ettiği seyir hakikaten insan: bıktır*»
--------------------------
cak ve bezdirecek bir yal al mıştır. Esasen hükümetin de demokrasi siyasetinde takîb ettiği gaye halkı bıktırmak, yıldırmak, ve onun bütün ü-mitlerini suya düşürmektir. Bu yeni şaşkml-k ve belginlik devrini açanlar C. H. P. nin ekmeğine yağ sürmektedirler.
Bugün için her samimi demokratın vazifesi halkın ı-çinde tutuşmuş olan hürriyet ateşini, her şeye rağmen, söndürmemektir. Eğer bu a teş tekrar sönecek olursa o-nu yeniden yakmak uzun bir zamanâ ihtiyaç gösterecektir. Her muvaffak olamıyan, uzun süren mücadelenin sonunda îherkesî istilâ eden hık kinlik ve yıig nlıkla mücade-:
enerjisine yeni bir kuvvet ve hız vermiş ve bu gibi yılgın aydınları uykularından ve bedbinliklerinden uyandır-mışt-r.
Sayın Mareşalin verdiği cevapta Türk tarihinde u-zun zamandanberi hasret kaı dığımız erkek sesini işittik. Cesur, namuslu, ve hiç bir şeyden korkmayan insanlarla dolu olan Türk tarihi Mareşalin şahsında yeniden canlanmakta ve bir müddet-tenberi bir çok hâdiselerin tesiri ile başı eğik olan Türk milletinin göğsünü iftihar ve ümitle kabartmaktadır.
Remzi GÜRTAN

anlamıştır.
müsbet neticeleri
ir etmek, hüriyet dav.ısının
'.virt.....
tiki)
ma|
Kara Kaplı Kitap
Emperyalizm insanlığın düşmanıdır
Ahmet Emin Yalman, Vr tan ın 26 Şubat sayısındaki yazış nda. her zamanki gibi sırtını Amerikaya dayayıp konuşuyor; Ingiliz liz mini, Sovyet' Hemperyaliz-mini kötülüyor. Emperyalizmi ÜSnmik düşmanlığ' sayı yor. Fransız, Hollanda impa Ç ratorluklarını da unutmuyor. -
Buraya kadar güzel, düşünüş B rjrkî Ç*MUU- -/Yum» /kjllcljfi A . nın^rmprfyaiist pinellerin-gelince, A^Sct Emmin nût -ku tutulu idare. Çil
•ı Orta Doğ!
■ Emniyet M


JaponyaHki eki müdaİMtfi^r. eki faaliy^ur, öseyine raSriçn
Adalarda yAİeşme, AlıffiL yadaki politika. frB lı
hayet Ingiliz imparatorluğunun mirama konma h»kk n-da gık diyemiyor. Demek ki, onca iki zâlimden biri sempatik olunca, yaptıklarının insanca olmayan vasıfları si' liniveriyor. Yani Amerika elinde olunca, en şeni hareketler bile derhal insani olu-ve.iyor. Aman yarabbi. bu muharrir ne kadar çok ak-I fikir ermiyecck şeyler düşünebiliyor?
■FLf^^^^^nmkâfat^pıye^rmİabakası ter*
° tip etti. Bir çok muharrirler musaba .aya i^tırnk eserler» lWtk&in*
den Necip Fazıl’ın «Sabır Taş » adlı eserini birinci saydı. Diğer bazı muharrirlerin eserlerini de rkinej, ü çüncü olarak kabul etti. Birinciye üç bin. İkinciye iki bin, üçüncüye üç bin lira mükâfat vaad olunmuştu.
Eserinin birinci olduğunu gazetelerde haber alan Necip Fazıl soluğu Ankaıada aldı. Üç bin lii'ay al-mak için alâkalılar nezdinde teşebbüste bulundu. Zavallı üç bin lirayı alamadığı gibi, bir çok masraflar da yaptı. Arkasına baka baka, geldiği yere döndü.
' B” l, — 1»L• **#4 — »nİFVtf» nnr* iti» «
heycu^Sabt f dı
hu(yştaki Jntrnatna^H meWb!-H.|.
buiL.
r
dülSa ..
mhBve milcı'afaa ( Hjgteti, (bj^mükâ
I -UU
“^kararlaştırmıştır^
Bu işin iç yüzü hakkında söylenenlere göre, jüıi ^-jficmbtir. Bu eseri vermek d, dirine bırak
mel bir rffijr hassıs İî İdare bulShrrıaktaW^^^.
||Yıllardanr'eri çıkardığı mecujipa
'a görüşür./- byîoBymı
(e mi*" ' içti.
lefet etrfc&aunüj kararlaştırmıştı?^
Bu haberi alan bazı kimseler: «—Can ın, müsabaka ba^ka, ncşıolunan bir mecmuada muhalif bir yol tutmuş olmak daha başka» demektedirler. Herkes ne derse desin. Keyfiyet, bu üç bin lirayı Necip Fazılın alamamış olmastdır. Bazıları da diyorlar ;i: — «•Büyük Doğu» mecmuasında yılla’cn dini mevzuatı nc«re çaİişm ş olan bir adama, lâyikliği prensip ola' rak kabul elmiş olan bir parti tarafından bu mükâfat verilemezdi ve verilmemelidir. Bu fikir bize daha doğru görünüyor.
Ama diyeceksiniz kt. C. H. P. hangi işinde bu kadar hns-.asiyet göstsrmişli' ki. burada bu hassnıi • yet» gösterivor?.. Bu da doğru. Partinin ideoloji mii* dafiiliğîni Pcyami Sefa yaptıktan sonra, piyes müsa-bakas nı N( -ip Fazıl niçin kazanmarın?..
ANKARALI
düı
mi»
Hj
ıdn C. H.
1 e r i l e. C. H. verilme .tertip ç
I > 1 , l I . I
i türlü râfhalardan ç-
li ve geçeceğini, t-
lâzımdır.
Nitekim hakikat |d« bu m rkezdedir. 1946 d«, başın demokrasi hr keti Türk halk nin tâ on dc un cu asrın sonundan beı giriş tiği hürriyet mücade . nin ancak yeni bir safh !ır. Fakat, eskilerin bir t arı değildir. 1946 da b; an hareketin en bariz va:' ır-tık hüriyet mücadelesi: bir
iki aydının malı- oh tan çıkmtş bulunması, el- mı-yetinin bütün’ halk kit tarafından kavranmış , ası, mücadelenin en ücra • ' '-dere kadar girmiş bulu asıdır.
Bundan evvelki ye',
inkilâpları İstanbuldan $ar
çıdamamış ve bu yüzde i bas tmlması gaye,t kolay üş-
tü. Halbuki içinde bı du-ğurnuz demokrasi hr- etinin kökleri o kadâr :1da olmayıp çok derinb tdir ve tesir sahası da çok niştir. Bundan dolay dır G bu sefer diktatoraya ge : mesi biraz güç olacaktır.
l ak.ıt bu. hiç bir zanian hükûıncty şiddetli teribirİe-ic ve daha karışık mu ra-manasına gelmez. Bilâkis hükümet hürriyet mücadelesmin ne kadar kuvvetli olduğunu ■'«JUUIİVC. !") ll'"|
a n Tgffla r m a k v||H j.v iğin rBr 5 t i rayt.yi önl| inek i(™k elindi
ve
Ikoki- ınîş o -I l-!.|.ıde ■
kıl
raz


J
■ Haftaya Gel,, e razıyız
U hafta bir okuyucumuzdan mektup Diyor ki:
Memulların» yarın demesinden biz altık sr etmiyoruz. İşimizin er
gel!» kâyet tesi güne kalmps na çoktan razıyız. Çünkü çok defa -haftaya gell», «Bir ay sonra gel!» diyorlar.
Aylıklara yapılan zamlardan dul ve yetimler daha yeni faydalanıyorlar. Geçen perşembe yetmiş nemle Fatih mal ne gittik: zamm' Evvelâ hademe:
beşlik an ' müdürlüğü* almak için.

— Hanım nafile beklemeyin; veznede parh yok de' di. İnanmadık. Müdüre çıktık. O da ayni şeyleri söyle* di ve:
— Haftaya perşembeye gelin dedi.
Neden parayı dağıtılacak ve yetecek ‘tadar almazlar. Maliye Vekâleti hesapsız kitapsız bir yer olmasa gerek. Fatih Mal Müdürlüğün -den aylık alacakların adedi, ve alacaklar! para malûmdur. Niçin vezne parasız kalır? Zaten elimize geçen üç buçuk kuruştur. Hasta ve yaşlı anamla, bir çok masraf ederek. Fatihe kâdar gitmiş' ken eli boş dönmek ve bir yafta be demek. . Görüyor sunuz ki «yarın gel», e çoktan razıyız.
yol-nalk
e -
ya*
Ikla
h
geleni beri hal
,u/ı akideler ktir.
ta kökleri inlere gitm««HL ve her safha ile beraber ni yeni tecrübeler kazanmak ta olan Türk halkının huri -yet mücadelesi Tiirkiyedc demokrasi kuruluncaya kadar sönmeden, nydınlar bu davada yılg nlık gösterseler .bile, devam edecektir. Çünkü halk demokrasi ve hüri -yet davasını benimsemiştir. Bu d h vatım vagâııe kuvveti de buradan gelmektedir.
Geçenlerde sayın Mareşalin verdiği cevap yavaş ya -va» sönmekte olan mücadele
bi -
y=-
Ne denir sayın okuyucu? Rahmetli Refik Saydam söyleneceği söyleyeli seneler geçtiği halde hep eski tas eski hamam. Haydi A dan Z ye kadar değiştirmek su dört sene içinde kabil olamadı. Fakat hiç değilse A dan baş" layıp C ye; haydi o da olâ -madı B ye: kadar bir değişik kil ve temizlik yap Isaydı... Biliyorum siz diyeceksiniz ki: «B» den vaz geçtik: «A» ııın değişmesine razıyız. Hep razıyız.

KANUNCU
★ ★
V
HÜR
S.yf.: 3
Kültür ve Sanat Hareketleri
taı—________________ —
Yeni Şiir ve Sosyal meseleler

1

Sosyal mes'elelerden söz açmağa uğraşma şiirimiz için yeni bir geliş me kaynağı olacaktır. Şiire cesaretle bakmasını bilen bütün yeni Türk . ! sesleniyoruz. Kollarımızı sıvayalım.
şairlerine
İR
lar
takım sanatçi-vardtr ki hayat kavgasının en civcivli noktasında göz açtıklar , yetiştik leri için ister istemez sanat -rında da bu kavgayı güder’ ler. Bunlar faydasız bir güzelliğe inandırmanın, al «tırmanın hemen hemen imkânı yoktur.
öyle sanatçılar da vardır ki. ^güzelliğin, güzellikten ay n bir gayesi olabileceğini a-kllarına sığdıramazlar. Bu i-•:inci çeşit sanatçılar arasından meselâ bir şaire, şiirin ne biçim bir şey olduğunu şoracak olursanız, size şiirin bir kelime sanatı olduğunu, bütün hünerin güzel söyleme de, güzel bir bütün kurabilmede toplandığ nı söyliyc-çektir. Belki de Alain’in bir cümlesini tekrarlayarak di -yeccktir ki:
— Sanat bir düşünüş tarz-değil, bir yapış tarzıdır.
Bana kalırsa bu cevabın doğru bir tarafı vardır. Hem yani ş da oba şaire, bu sözlerinin yanlış olduğunu söylemek onu büsbütün çileden çıkarmaktan, küstürmekten başka işe yaramaz.
Amâ şaire bu suali soran adama da susup yüz geri etmek yaraşmaz. Şaire demeli ki:
— Mademki iş güzel söy lemekte. kelimeleri güzel bir çekil kurmak amacile us talıkla istif etmekte, madem ki bütün mesele söylenende değil, söyleyiş tarzında, öyle ise ha aşktan bahsetmiş -sin, ha hüriyetten: ha yanlız lıktan bahsetmişsin, ha adaletsizlikten, haksizi ktan; ha »ç macerandan bahsetmişsin, ha büyük yığınların macera* sandan.
Bu şair eğer aklı başında bir adamsa:
— Doğru aradâ fark yok diye cevap verecektir. Güzel söyle de ne söylersen söyle.
Ama bu çeşit şairlerin hep
l
si bu kadar uysal değildir, içlerinden, söylenecek şeyi, bu söylenir, bu söylenmez di ye ikiye ay racaklar da çıkacaktır.
Bir büyük gerçekler dâvâ rı var. hani şu insan oğlu yer yüzünde durdukça değişme yen gerçekler, aşk gibi, ö-lüm gibi, her çağda ayni ka lan. insanı daima heyecan -landıran konular. Şair bize:
— Sanatçı-ancak bunlardan bahşederse dayanıklı o -lur, za:nan-n yıpratıcı tesir ne kar kor. diyebilir. Ama bizim de b; cevabı hemen suya düşürmek mizdedir.
Öy! sânıyorum ki açlığı:. yüri> e 11 r>, saadete ulaşma uğ:x. . ki sürekli çırpınma-n n, ganin da aşk kadar,
ölür: k '.dhr, hiç olmazsa bun lar ... iar değişmiyen, ayni kalan kır tarafı vardır.
T cası, bu şairle de pek
âlâ şabiliriz. Yalnız bir
nok ar. Her hangi bir me
mes ı bir şair için ele alıp
söyl ermek o kadar kolay b iş değildir. Bütün örn]
rün(■' jktan. yalnızlıktan, ö-
lüm ir bahsetmiş bir şairin bire- ire sosyal dediğimiz
mes (:rden söz açması o
kad :olay olmaz. Bu mese
le!e:in güzellikte [güzellikten baş a !>ir gaye aramayan şai rin »tile uzlaşmayan, hat
tâ l ınatâ aykırı düşen bir
çok afları olabilir.
Mc ela sosyal meselelerden açılması bazen belagat yebilir, daha erkek,
dal -i: bir se», ayr bir c-da. ı bir zevk gerektirebi-
lir.
Halbuki, şair, Verlainc'-uyup jelâğatin çoklan boynum) koparmış, Eluard’a u yup ahengi, musikîyi bir vana bırakmış, sadece göz için $iir yazmağa başlamıştır. A-ma ne zararı var. şiir çitin bir del ' ililiriz bi[ raşt rn

Geçenlerde Fuat Köprülünün bir yazsı çıktı, kuvvet gazetesinde çıkan bu yazıyı. Kuvvet gazetesini göremediğimiz için. Vatan gaze' leşinden o :uduk. Üzerinde durulması, hem de ehemmiyetle durulması [şerçken r bir yaz- idi. Ama hemen he men hiç kimsenin gözüne i lişmedi. Yalnız Son Posta da Ahmet Hamdı Başarın güzel bir mektubunu oku duk. o kadar. Böyle bir hâdiseyi susarak, yahut da «Ha Hain diyerek geçiştirmenin kabil olamıyacağıni düşündüğümüz için bu bahis te biz de bir kaç lâf edelim, dedik.
Sayın profesör, sözü, liselerde okutulan Türkçe ki’ I laplarından açm ş. Bu kitap- ı ların gençlere fena şeyler öğ I rettiğinden dem vuruyor. I • şin. bir edebiyat tarafı var. | bir de politika tarafı. Fuat ı Körülü edebiyat tarafı üze > rinde fazla durmuyor. O ci- ; heti kötü, berbat, iptidai fa* lân gibi doğmatiquc. baştan | sa k^iıâ h-, Jıallettik |
ten sonra politikaya ---oyor. Bu kitaplara koydukları •.
r
zılar Türk idaresinin adaleti-
ni. medeniyetimizin yüksekli
ğini, dinin büyüklüğ ünü an -
latacak yerde bir tak ım meni
leket derdlerini deş iyotmuş.
Bir mahkûmun hây ’atndan.
Biz sosyal mese İçlerden
Çaptığı gibi, di ■“a, kısaca:

hlİNYADAN---
E__HABERLER
söz açmağa uğraşma; rimiz için yeni bir kaynağı olacağına, tırmalar sayesinde y..........
lelef yapılabileceğim lik gönlümüzce itib > miyen yeni şiirin ha diı büyük bir rağbet i. . . cağına inan yoruz.
Yakından tanıdığımız biı |_____
iki şair şimdiden bu çetin, ı ,kU,n ’ çetin olduğu kadar Ha «r «a- 1 Tiirk a ir için zevkli dencuı^t o...v mi? bulunuyor, önce kendi !fta|z(“~ rfî. rf r.Cı rCalKrO kenaı zcvk çevreleri ıçııuiv başlıyan bu denemenin, şahsiyetlerini de top yekûn de I ğiştirme.ri ihtimali vard r.
hapishanelerin pisliğinden, , elbise kuponunu satıp çocuğuna ilâç alan memurun sefaletinden bahsediyormuş. Bunları gençlere okutmak bir nevi solcu propagandası yapmak demekmiş.
Meseleyi her şeyden ev -vel bir edebiyat meselesi ola
rak ele almak lâzımdı. Ama 1 mademki s&yın profesör o tarafa yanaşmamış -çünkü ' yanaşsa iş daha bir sarpa sa lacak-'Biz ıe geçelim. Sarece politika taraf nı düşünelim. Böyle bir söz söyliyebilmek için iki ihtimal vardır. Profesör yh memleketimizin bu türlü deıdleri olmadığını san makta, yahut ta bu derdlerin gençlere duyurulmamağı lâ ■ zina geldiğine inanmaktadır. Birincisi olamaz: çünkü men sup olduğu siyasî parti halkı bu türlü derdlerden kurtarmak için kurulmuş bir parti, hiç değilse öyle olduğunu söyliyen bir partidir. Şu halde ikinci ihtimal doğru. Yani derdlerimizi gençler bilmesin. Ama niçin, diyeceksiniz. Çünkü :ncmie;et meseleleri üzerinde düşünmek herkesin han ı değildir. Bu. ancak. Fuat Köprülü gibi yüksek şah .-etlere verilmiş
T>ir imtiyazdı®-,.®
Biz. Den.okrat Partiyi hü rİyet müc a deresine çıkmış parti olarak tanıyoruz. Acaba Fuat Köprülü bu söz lerinin hiiriyci fikrile taban Ntbana zıd d iiflnhfcelerin ifade si olduğunu 'fark etmiyor mu ?..
Sayın pı( fesörün devirdi ği çam küçük değildir. Bu günkü Türk gençliği yar'nkt Türk milletidir. Onları gözleri bağlı koyunlar gibi yetiş ti-mek milleti ölüme mah -um cııncK demektir. Bir ------avdım bövle bir şey is" ^^mnçz^Üsteh^Bhalkı kalkındırma, refaha ula?t*rma.

Marshall iki Çinden de memnun değil
Birleşik Amerikanın yeni d ş işleri bakanı ıgeneral Mar shall Çin meselelerine vukufu ile tanınmıştır. Bu kere Çinden avdetinde hükümete verdiği raporda hem Chiang Kai-Shek hükümetini, hem de komünistleri tenkide şayan görmüş.
Komünistleri neden ten" kit ettiğini anlamak için çok düşünmeğe lüzum yok. Fa -kat Amerikanın sadık dostu Chiang Kai - Sheki niçin tenkit ettiğini anlamak doğrusu kolay değildir. Sadık dostlar da artık kendi yâğlarile kav rulmak istemiş olmas-nlar...
Aynaya Oâkmışu gtbi
İ.-r-anyada bulunan Tc(i Allan adındaki bir Ameri! zo.teci Franko'nun adi-Cuesta ile bir mülâ!
>aPnı'ğ-,
Al um — İspanyada Bn Kdüai siyası mahkûm var
Cuesth — İspanyada si; sı mahkûm yoktur.
Allan — Ben 50000 100000 arasında zannedj} dum.
Cuesta — Söylediğim bi ispanyada siyasî mahk yoktur. Sadece hârp suçlı n var. Bunlar eski halk c heri mensuplardır. Bilin; gibi bu teşekkül kanun d
ka-iye tat
ıe
a-
ile
R>-lûm
e.!.’'!
I : dır. Binaenaleyh mensup harp mücrimidirler. Bun] rın yekûnu da 61 I6dır.' Allan O kadarcık r Cuesta — 30000 kiş ■ serbest bıraktırdım. Yeri, ne 40000 kişi alındı ar bunlar harp suçlusu bile ğil. Bunlar alelade ca niteldir; yani, komünistdirle Bu satırları okuyunca
san aynaya bakmış gibi oluyor.
Cteevland'a davet edilen yabancı delegelerin ittifak ettikleri notta
>• Timc i mecmuasının Cle veland da tertip İttiği konfe-ranst’a. yabanc- delegeleı: Amerikanın Dünya liderliği rolünü elden bırakmaması noktamda ittifak etmişler...
Amerikalılar bu konferan sı dünyanın istediğini öğrenmek için toplam alardı. Top lantıya verdikleri irim bunu açıkça gösteriye.: « Dünya ne istiyor? » Biz re yapacağız...»
Koca Amerika kendi seçip davet ettiği delegelerin arzularından dünyanın ne istediğini öğrenmiş bulunuyor. Şimdi sıra bu isteği yerine getirmeğe gelmiştir.
Amerika demek at bir memlekettir. Mademki, dün ya onun liderliğini istiyor, çarnaçar liderlik vazifesinin mesuliyetini omuzlar na yüklenecektir.
Amil siz diyeceksiniz kt: ıı kendilerinin seçip davet le tikleri bu on bir kişiye, dün* ya adına konuşmak yakkmı tim vermiş,,.» Orasını sizin, benim gibi konferansa davet li olmayanlar düşünsün.
Byrnes’in sözleri
Ayni Clcvelfind konferan sında Byrnes de şöyle bir hi tabede bulunmuştur:
« Dünyan n bize verdiği liderliği muhafaza edeceğiz. Ve ister »veto» lu, ister »ve to» suz olsun, kuvvet kulla -nılmasına asla müsaade etmi yeceğiz. Anchk hakkı ve ka nunu müdafaa etmek için kuvvete baş vuracağız.»
İnsan düşünüyor: Birle ’ •ik Amerikanın Birleşmiş milletler nezdinde'ti sözcüsü: ı( Konsey kabul etmese-He biz Pasifikteki adalardan çıkm yacağız» derken, Hak ve Kanun adına mı konuşu • yor? Ha': ve Kanun ya Birleşmiş milletlerin taralındadır: yahut Birleşik Amerika* nın ..
Fakat her halde Pasifikteki adalar n aciz sakinleri tabında olmasa gerek...
Basın hüıiyeti. fikir riyeti için bar bar bağ; bir partinin. Halk Partisi kûmetlerini hüriyeti zin, ruçland'ian I !>•. par!inin bu mühim a®mı. yazısının .«onunda, bu işin t kibini lçi»leri bakanlığına ha vale etmiş.
Eğilim işlerimizi de poli se, yahut jandarmaya dev* re isek bari... |
| adamı olursa...
Bilmem ki anlıyorlar m ’
Bu işe bir gaf demekle ne ı kadar insaflı, ne kadar nazik I davranıyorum! Yoksa o ya- | zıyı en aşağıdan bir irtica be- [ yannamesi saymak, bir gerilik, bir softalık, bir yobazl'k | hâ mi
Şiire cesaretle bakması- | nı bilen bütün yem Türk «a I irlerine sesleniyorum: Bu skimiz için kaçırılma kadar büyük ve güzel I İ£- Koll^uyui. >-vamuiıyu i
'yTt»y Jp
[•»i !-MW* I LU
andırmak, j

Ali Osman Çimen, düşünceye daldığı lerinin arasında bıyıklarını çiğnedi, hesap etti, .onr
Olmaz! dedi.
Bu sefer Palabıyık ısrarla ve inandırıcı bir dili başladı:
— Neden olmazmış? Beni beğenmedin mı yok hazır param var. Günlük kazancım da yolundu-. Öyle; mazmış? Sonra düşün bir-kere: Ben elliyi aştım gayrı, şurada hepsi hepsi birkaç senelik ömrüm kaldı demektir. Halbuki Bahriye şimdi on yedisinde, önünde yaşayac«»« daha bh çok sencai vur. öldüm müydü her şeyim ona kalacak. Eğer genç koca istiyorsa, öylesini de ben öldükten sonra bulur. Hem o zaman istediğinden âlâsını bulur. Başında böyle bir evi, cebinde de bol parası olduktan sonra!., öyle değil mi ya?..
Ie konuşma ğ®
Palnbfl
ılsnfir kaj
mL Bahı^Bsj •'■'Jr’f
«m
Cevdet Kudret SOLOK
— Daha ne düşünüyorsun yahu? Bir defa, ben Rukiyc için bin lira isliyorum, halbuki sen Bahriye’ye yedi yüz istiyorsun, öyle değil mi? Aslım ararsan, bu işte sen değil, ben zararlıyım. Üç yüz lira az para ını? Ama arkadaş lirasında bunun ne ehemmiyeti var! Beş aşağı, on yukarı. Adam sen de! Ben o kadar ince hesap yapan insanlardan değilim.
— İyi diyorsun ama, senin kızı ben kendime almıyorum ki!.
- Hana! Bak ben orasına karışmam! İster kendine al, isler başkasına ver, orası senin bileceğin iş. Ben kiminle konuşuyorsam onu bilirim, başkasını tanımam. Sonra şunu da düşün ki, bana ge-
lecek kadın evde oturur, öyle her gün sabahtan akşama kadar fabrikada, şurada burada çalışmaz: ivin hanımı olur, rahat eder, toplanır. Hem de belediye nikâhı yapacağım ha! öyle imam nikâhı filân değil. Bizde çürük iş yok! Öldüm müydü, karım hemen mirasıma konmalı; sonradan kavga gürültü filan olmamalı. Ru-kiye'yi de öyle veririm; onun da çalıştırılmasına razı değilim, ben kızımı nazlı büyüttüm; onu alacak adam, eğer evde oturup bakacağına söz veriyorsa çıksın karşıma. Yoksa vermem!
Demindenbcri kafasının içinde bir hal çaresi ariyan Ali Osman Çimen, nihayet, aradığım bulmuş gibi, birdenbire kalktı:
Hele bizimkilerle bir görüşeyim, dedi.
anlaşmış oldukları mânasına aldı, yumuşak bîr sesle:
rum. dedi. Kız her gün çalışıyor, • u ı nedir? Gelecek pazar tıen ona şöyle
b-.ı da ı\ı flOk-nı
'^ra; öteİM i. -m, t .(■, yemiş lân götüreyim; yesin de, biraz top-I -nsuı o zam; adar da s.jn düşünmüş olursun! Haydi güld â® -
Ali Ospıan Çimen eve dm düğünde vakit Öğleyi bulmuştu. Yemekten sonra baba oğul, hiç kimseye bir şey söylemeden, evden çıktımı. Kil« Üugıu iuiuiUfci: haşladılar Konuştııklaımın başkaları tarafından duyıılınıyııcağına »nivondikleri zaman, delikanlı sordu:
Ne haller?
İhtiyar adam bir Inşın üstüne oturdu, yumuşak kabartılarla ufka kadar uzanan lx»s toprağa kayıtsızca bakarak:
Olmuyor.
Dedi, öbürü hemen atıldı:
Neden? Parasiyle değil mi? Para islemiyor mu? Hayır, Hayriye'yi istiyor.
Sustular. Sonra, delikanlı yine sordu:
— Peki, sen ne dedin?
Ben buraya kız verniğe değil, kız almağa geldim, dedim. Versen ne çıkar sanki?
lA
(Devamı var)
r
Amerika mecburi

askerliği kaldırıyor
Ka*kju\ Trunıun kongreye Könder-dUi bir mmajda 31 Mürit* »omı ere-
cek «Ua/ı mecburi askerlik kanunu-
nun uratUttDUUasını Utcmiştlr.
Kura, deniş ve hava ordusunun
mevcudu iki rolljMn kadar olacak vo
rdnUllÜlarle doldurulacaktır:
J
HUR
CUMARTESİLERİ ÇIKAR HAFTALIK SİYASİ GAZETE
r
Fiyatı: 10 kuruttur
ABONE ŞARTLARI:
Seneliği : 500 kuruş
Altı aylığı: 250 kuruş
Üç aylığı; 125 kuru?
İlan: (Başlık kenarı) 20 lira
FİKRÎ HÜR « İRFANI HÜR * VİCDANI HÜR
Orta Şark Efendi değiştiriyor
Mehmef-Ali AYBAR
OSKOVA konferansına tekaddüm eden şu günlerde fevklâde büyk ehemmiyette bir hâdise oldu. Gelen haberlere gö-re. Birleşik Amerikanın Yakın Şarkta İrigikcreyi istih lâf etmesi için görüşmeler yapılmaktadır.
Hattâ Amerika ayanın -dan bir zat lngilterenin Is -koçya, Gal ve İrlanda ile bir likte Birleşik Amerika Fede rasy onuna iltihak etmesini teklif etmiştir.
lngilterenin imparatorluk siyasetinde karşılaştığı güç ' lü :1er, I- »• c'istaı dan ve Mı -sırdan çekilmeği kabul etmiş ı v; Filistin işinde aczi-ı:* .er ı . ederek meseleyi Birleşim»; Milletlere havale kararını vermiş bulunma* . bu «on habere eklenecek o-lursa İngiiterenin imparatorlu': siyasetinde bir gerileme ve çözülme olduğu meydanı çıkar.
Halbuki bundan bit*-kaç gün evvel çıkan «Ulus» gaze t esinde Prof. Nihat Erimin, »Ingiltere Bugün Her zaman kinden sağlamdır, » başlıklı bir baş yazış nı okuduk.
mayrp hâlâ tahakküm politikası gütmektedir. Ve Türki -yeyi bu oyunda kullanmak i.* temekte veya kullanmakta -’ dır. Türkiye hiç kimseye bağ
1' olmayan müstakil bir poli tika gütmelidir.
Bu görüsün, ne kadar ba-sit ve zavallı bir politika anlat â yol açacağı meydi da » ■
I ekiyenin. cvlâtlaun ka ayasına, elde ettiği i tik A her ne pahasına olu olsun muhafaza edelim d m- mi, yoksa ince siyahı ar yapıyoruz diye bu i İngiliz emellerine â-ı nenin mi «zavallı bir a anlayışı» olduğunu ketini seven her Tür* olayca Anlayacağına e-
m» r. in
hesapl|j ıstı fa
poiitil
nv kü m
::ı
hat Erimin «basit» vej illi» lıkla vasflandırdı-; «Moskova radyosu ağ-, konuştuklarını söyle -mselerin, l.âkikatı gör*

...
gl
71
di.
m Iduklar' bu gün tebey-
yi miştir. lngilterenin Ya

m.
Hata etmek insanlık halıdır. Fakat hükümetin sözcü lüğünü eden bir gazete ba$ yazarının, hâdiselerin üç gün sonraki inkişafını tahmin e -demiyecek '-adar aldanması veyahut okuyucularını aldat-m₺ğa çalışması eşine nadi -ren tesadüf edilen bir gaflet numunesidir. Bu makalede, imprt.atorluk siyasetinde lngilterenin gösterdiği yeni şartla) a intibak kabiliyeti ö viildükten ve İmparatorlu ğun bugün her zamandan daha «ağlâm olduğu iddia edildikten sonra, »öz Irğilte-renin Türkiye halkmdak-politikasına getiriliyor ve deniyor ki:
vBu arada, batit görüş lüle:in yântnda, muayyen bir hedef güdenler de. Inkiltere yi çürük göstermeğe gayret ediyorlar. Bu gayretleri harayanlar orasında Moskova radyosu ve seslerini ondan a leord eden radyolar gelmektedir. Memleketimizde liberal geçinenler ile kızıla ka çanlar da aynı taktiği kulla.ı maktadrlar.
Bunların iddialarına göre Ingiltere imparatorluğu gaflet içindedir. Her yantndan parça parça dökülmeğe başlamıştır. Bu haline hiç bak ’
Dört Büyüklerden herbirinin Moskovada istiyecekleri Moskova Konferansı
iki gün sonra Moskova konferansı başlamış bulunacaktır. Şimdiye kadar büyük devletlerin hallettikleri sulh meseleleri Moskovada karşılaşacakları meselelere nispetle pek basit kalır. Şimdiye kadarki konferanslarda Almanya meselesi en sonraya bırakılmış, diğer meseleler üzerinde de anlaşmaya mani olur korkusu ile bu mesele daima en son-raya bırak™,t,r.
Harpten sonraki Almanyanm muvakkat durumu Post dam konferansında kararlaşmıştı. Bu anlaşma mucibince Almanya dört bölgeye ayrılara : her bölge büyük '’evlclleı-den birinin idaresine verildi. Büyük devletlerden her biri sulh konferans! başlayıncaya kadar kendi bölgelerinde na-zi faaliyetlerine nihayet verecek, askerlikten tecrit edece';, o bölge halkının iktisadi ve siyasî hayatlar nı idare edeceklerdi.
Potsdamdanbcıi geçen müddet zarfında büyük devlet loWcı^ıc^bir^jCndi bölgelerinde bir takın^Uskilâlla^çu^ dular. tecrübelere edindiler ve istikbaldi Almanyaya teklif edilmesi lâzımğöen sulh şartları üzerin ıs kendilerine göre bir takım fikiı1 r edindiler. Şimdi Moskova konferasm* da bu tecrübelerin neticeleri uörüler :• ti-.p »■
Geçen bir M- e ıçindr hrı kendi müstakbel
maksadına göre I endi bölgesin (• bir t kim emri vakiler vücude getirmeğe -alıştı. Rusiar nazi/n temizlediler, harp işine yarayan SMayiin hemen hepsini sökiip taşıdılar, siya-ai partilerin teşekkülüne imk uı vrrni'-kle beraber bunlar.ıı Sosyal demokrat e K«^ş»ünist birliği h - nde bir müşterek cephe halinde »leşrneh•:mi temine çalıştın^ Toprağı halka dağıttılar ve kar.ayii millileştirdiler. H
Ingiliz ve A : - kaiılaı ise nazizmin temizlenmesine
ehemmiyet vernu- iler Bilâkis dahiVr .pılacak tc-kilât n başına eMeriyeth nazileri getirdiler. -.ndi bölgelerinin sanayiini kalkınd nak için bunların büyint Amerikan sermaye sahiplerine eçın-.sini temine çalıştılar. Diğer bir tâbir ile hususi aajıayiin yeniden cardan: aşna ehemmiyet, verdiler. Halkı b lemek için ' ülliyr-t! ikrarda masraflara katlandılar. İp*-ilterr nihayet bu masrafların alt ndan kal kamıyarak kendi jesinin M. Igesilc birleşme-
sine muvafakat e:1
Siyasi partilerden *e daha «ziyade sosyalist ve sağcı partilerin kux veT‘Tîr:T^^^^^^enen?nTÎv-'’—\-'-”dliler.
Anglo-Amerrkan ve Sovyet görüşü
Potsdam ânlaşmasıntn bu tatbik şekli Almanyanm müstakbel şekil ve rejimi hakkında iki bariz görüşün meydana gelmesine sebep oldu. Filvaki Almanyanm tecavüzüne uğramış diğer milletlerin de Almanya ha'&ın-da istekleri ve plânlan vardır. Meselât ikide bil* Alman istilâs na uğrayan Belçika bazı hudut tashihleri yapılmasını. Ruhr havzasından kend'sine de istifade hakkı verilmesini istemektedir. 1 follar. Ja. hattâ Lüksen * urg bile tazminat talcbindedir. Fa'.at .Almanya hakkında belli başlı iki plân vardır. Biri vyet plânı, diğeri A > - Amerikan plânıdtr. Bunların
mda bir de Fransız üşü vardır ki. o da ayr ca müna-
ka ta mevzuu olmağa r.
Fransa ne istiyor?
.Almanyaya veril» >şekil ile birinci derecede ilgili n devlet hiç şüphe* Fransadır. Yanın asırdanberi üç
a Alman istilâsı gö ş olan bu memleket, bası ucundaki bu belânın artı’a defa olarak tamamen ortadan
kalkması için hepsinde ıha sert ve daha insafsız olmak* ta haklıdır.
Fransa Almanyayı ıf düşüınıek ve bir daha bir tehlike olarak baş.nı kak asma imkân vermemek için bu
memleketin tamamen i rlikten tecridini, nazizmin temizlenmesini. Alman sana in üçüncü dereceye indirilmesini
ve bu sanayiin temelini kil eden Ruhr havzasının Almanyaya bırakılmamasını mektedir.
Fransanın bu gÖrı daha ziyade Rusyan n görüşüne
yakın olduğu için. Jngi - onunla »on dakikada bir ittifak
muahedesi imza edere’ >u Alman tehlikesine karşı sigor-
ta etmek ihtiyacını du ıştur.
Sovyetler ne istiyorlar?
Alman militarizmi n Fransa kadar ıstırap çekmiş olan Rusya da Alman? ı karşı insafsızbkta Fransızlardan geri kalmaz. Çünkü on için Alman demek harabe, sefa
let ve felâket demekti lele nazizmi Rusiar için korkunç
bir kâbus halini almıştı manya hakkındaki göl ve Amerikal'lar Faşizn lirler. Fakat Rusiar iç: olmak isterler. Be n.azi tahammül edemediler.
Artık intikbal için ortadan kaldırmak için sına taraftardırlar.
Rusların bu nokt? rar edecekleri, fakat b ları muhtemeldir.
ı ırkdan çekilmesi ve Yj
in ve Türk iyeye karşı i fi taahhütleri Birleşik
i’caya devre kalkınman: imparatorluğunun«paı' rça» döküldüğüne ve mik zorluklar içinde! dığına inkâr götürmez i delil olsa gere’:.
u»" ıı Nihat Erimi ve P. nin İngiltcreâeıı | uman zimar. ’nrTarS * ıtalatile baş baş» b raka ■ ı Siz geçelim Birleşik (A Yakın Şarka yeı çmesi meselesine:
C m ha
ra
m
le

H
a? İteri birer üa haline gctiı
mesi pek az muhtemeldir. ■Senm- -efe - w —
ki. Yakın Şark ingille:eye
A-l *4-‘yn«c,(, Birleşik Amictmc^i-rer*| Ç»n daha az. ehemmiyetlidir.
Bugün açtğa .vurulan bu kühim hâdise aylarca
tur | ierhJresidir J
İz dokuz a Lrabistanda umpanyalat rini Ameri hnyalar. na aşlar. Dr
Jfogilterenîn
rr b rr. k-A ’« lc.
p.ı b.ı
evvel ■
«on i
se
! hareketi: ı _
■vvel İran ve 1
Ingiliz petr^H ı hisse M-njH petrol retmeleli iJ€| > zamandı malardaki men finallerini koruyacak s&ğlam bir İMtnuyu muhl«*v olduğu anlatıl'.yordu.
Demek ki, bütün Yakın Şarkin yeni efendisj, bundan böyle Birleşik Amerika olacaktır. Bu değişikliğin insan lığın atisi için hayırlı olabileceğine ve şimdiden vaziyette nisbi bir salâh görüleceğine inananlardan /. Çünkü, şa yet bir üçüncü dünya harbini, kendisi hazıi lamıyoraa. Birle |
hıun için Rusya nin müstakbel Al’ biraz sert ve çetindir, lngilizler artık ölmü? olduğuna kani olabi-anaat
i karşı
yetmez. Onar buna emin müsamaha gösterilmesine
nazi ve Alman tehlikesini
buun^r ^m^îr’h
Ciirk «an'at dünvası ■ buyuK !•:: ıııkr.umi kai-
mi? tarzına rağmen takli-
Yakın Şark bilindiği gibi lngilterenin Hindiatana ve laki ülkelerine gi , w. ÜTerindcGir[)cnıch Rr 1c-
tan JBdilik vida
1 a n ac a k -■
ürürü ^yasciui?e.
erinej anca'
den yol ürer oluyor
Yakın Şa$ nız iki İsa tır. Bu sö
Birleşik e İtk prensi millet içi
f*l inanmış ı’:1’,; umhuriyS ı k-ldıl
tatbik ^^fl^ilir ve ergeç terk edilmeğe mah kûmdur.
lngilterenin yerini birleşi': Amerikamn alınası, Yakın Şark Milletlerinin istiklâle bi raz daha yaklaştıracak, çetin mücadelelerini birâzict': ol • sun kolaylaştıracak», r. Ama her halde, ehveni şer olduğu için tutar göründüğümüz bu istilâcı siyaset, Amerika tarihinin altın yaz lı sah i f elerin * den birisi olmıyacaktır.
j-
de kaçmıyan ve icat etme sini bilen bir san’atkârdı. Ağaçları ve hayvanlarıyla bütün • tabiat insanların ortak ett«esi; e ı hHli bizl^|-e uydu ması Cent'l Nadirin simlerin - babayani sempati klg veril ne yazıl® ki. şu nelerin Hu riyet m lcsindc^Epmal N nur: ıfdpfrraST’bi dan beklediğimiz işi gör* uıtdı. -Lku* bit-atuhls £.. H. P. nin fikirlerine tercüman bile ojdu: «Amca Bey’dcn gayri hiç bir karikatürünün mes uliyetini taşmam. Mevzu’u verirler; ben ben çizerinin demi? olması cidden acıdır. Halbuki Cemal Nadir bu mücadelede neler yapmaz. ne roller oynaya"
i mazdı...


türlü
vyetîer radikal tedbirler alınma-
üzerinde son dereceye kadar îs-noktalarda uzlaşmaya yanaşma-
Ameri ahların istepilderi
n görüşü birbirine çok yakın olların görüşünü tahlil etmek ye" nin müstakil veya muhtar küçük jonra bu devletler arasında fede-taraftardnlar. Nkziçmin tnsfiye-
irdi-
o-

Ingiltere ile AmBikm duğu için yâlnız Ameri ıal: ter. Ameriknhlar .Almanya! devletlere ayrılmasına ve a ratif bir rejim kurumasına^
>ı işinde Huşlar kadar n:utam«hasız değildirler. Alman sa* na^ujıind^ha ger k e ndlBftnd ilerini
Ruha- 'havzasının k
tara fdıHkeğildirle
, ağır binHü: sanayiinuBrıüsi layi halinşe n
ıkişaf imkânına mazhar olarak etmelerini tercih etmektedirler, ta Rusya yı iştiıak ettirmeğe pek Azmnvat mrselesinde Almanyaya vûl.i(:ıiı-nc~ e şiddetle muhaliftirler. Alman
■etine gelince; bunun husuaî sa-Jtnrd rlar. Yalnız bu noktada in-
ilizicrin affid'ltfl.ırı göıüldr. Çünkü Ingilizler sanayiin mil"
Vfetirilmesi
er.
bva kontrt.msı bu muhtelif görüşler arasın-..... anl.ışffiA zemini atamakla meşgul olacaktı-.
Bu plâıılrın arkasında gizli maksatlar olmasa belki müşterek bir anla-ma zemini bulmak o kadar güç olmayacaktır. Fakat, hcı- bir devletin kendine göre takip ettiği gizli emelleri vardır. Amerika .Alman sanayiini Rûıb iktisa-riyhtına ayarlamak ve bu suretle Avrupayı gaip demokrasilerine bağlamak emelindedir. Rusyaya karşı, her ihtimale karşı elinde bir koz olarak kullanacağ bir Almanya bulunması onun menfaati icabıdır.
Fakat bunların üstünde Almanya meselesinde çarpışacak olan muhtelif ideolojilerdir. Amerikalılar Alınanynda bir kapitalist sis', t m kurmak. Ingilizler bir sosyalist nizam vücude getirme':. Rusiar da Alm&nyayı komünizme müsait bir tarla haline getirmek isterler. İşte bütün bunlar'n arkasında bu gizli maksatları aramak ve süslü kelimelere «I-danmıyarak Moskova müzakerelerini bu gözlükle takip etmek daha doğru olur fikrindeyiz.

Kaynak: TÜSTAV - Türkiye Sosyal Tarih Araştırma Vakfı Arşivi

Sene: 1 — Sayı: 5 Cumartesi | — MART — 1947 Sahibi ve Neşriyat Müdürü: Mehmet • Ali AYBAR Posta kutusu. 486 İstanbul HUR CUMARTESİLERİ ÇIKAR HAFTALIK SİYASİ GAZETE' r Değerli Okuyuculara Okuyucularımız bize bir çok şiir gönderiyorlar. Sayfa sayısını attırır attırmaz bu şiirleri neşredeceğimizi özür dileyerek bildiririz. HÜR
1 riKRî HÜR * İRFANI KÜR VİCDANI KÜR
Bir Üniversiteli genç ile hasbıhal
Mehmet - Ali AYBAR
İESfflgniRI Çalışma Bakanı bugünkü
LRRİYET davîrnu cidden müşkül günler y&ştyor. Ne tarafa bakılsa. bu günlük çıkar bir yol görünmüyor. Gençlerimiz, hürriyetsizliğin çeki taşı gibi bağra basan ağırlığını duy muyorlar. Eski nesle mensub olup, hürriyet mücadelesine girişmiş • olanların çoğunda (da. taıalesef ümit yok.
Geçen gün Üniversiteli bir gençle karşılaştım. Amerika -dan gönderilen malum beyan name hakkında konuştuk. Mc ger muhatabım Türk Talebe Birliğinin protoslosunu kaleme alan genç imiş
»Niçin protesto ettiniz; beyannamenin neresi hoşunuza gitmedi » diye sordum. Bana >u cevabı verdi: «Bu beyanname düşman ağzı ile konuşuyor. Memlekete zarar?,- ol d tık lan için, a «âletin pençesine verilen bîr lakım neidH-ğü bellisizlerin müdafaasını yapıyor.»
Dedim ki: «Bu beyanna -me falan veya filanın değil demokratik hürriyetlerin mü dafaasnı yap,yor: iki sene" dir hepimizin şikâyet ettiği -mrz şeyleri tekrarlıyor. İki senedir Anayasaya aykın ka ■nunUrdan şikâyet ettik; hürriyet isteyen ağızların susturulduğundan şikâyet ettik; muhaliflere türlü eziyetler -yapıldığından, çelmeler takıldığından şikâyet ettik; Sı-^1 Yönetimden şikâyet ettik... bu şikâyetlerimize siz etmez misiniz? Ame • okuyan arkadaşları -beyannamesinde başka
bu n e
mu-hiç-
•a-
nevver inşân, sağdan soldan ve belâdûn esen rüzgârlara kapılmaksızn, hâdiseler kar-şıs-nda yalnız kafasının nuru ile cephe afabilen insandır. Ama emin olunuz, siz kardeşlerimi takbih etmiyorum. Çünkü sizler, kabahatsiz si* niz. Sizi ilk tahsil cağınızdan ben hep baskı altında yetiş-tirdiler Dünyavh kiiçücu bir zav ı yed en bakamayı öğ rettiler Şimd ikendi başınız düşünü ■ karar vermek mev ki in d e bulunduğunuz haldf yine c ki alaşkanlıkla hare ket ca -orsunuz. Tıpkı des teki kil verilerek yetişti-'
rilm danlar gibi...
D( nlı! hürriyet olan yer
de. beğenilmeyen fikir * ler : -nir; ve beğenilmeyen
fikirleri söyleyenler, bu fikir leri «usuz söylerler. Bu fı
kirli-ir
.kabr'-mlq değil.
lı t e
ver gen çlik bujıaldedir. Hür riye yrakdarlığı eden a-ğabeyiefl ise. her halde bun* lara ııek olamaz. Meselâ D. P. özcüsü Fuat Köprülü hen ofesördür. hem de hür ( c mücahidi. Fakat yirmi iki yaşındaki bu delikanlıda o dâ fatrksız konuşu -yor > -ri halinde son yazdığı ı deler, onun da. ancak bey iği fikirler için hürri yet -d iğin i gösteriyor. O da. b.i- yirmi rki ya^ndaki toy d likanh gibi, beğenmediği fikirleri ne için ncgen me.üğirfi söylemiyor. Ve on parma ;ında on kara, muanz, Hanm kirleterek işi kestirme-1 den hal ediyor.
ö Hayır, bize hürriyet geti -• recektir diye beklediğimiz Demokrat Partinij^öj ne Fu.
yor lf:-:ıypt
yet .
ge( inesi değil
beğenilen fikirle mu* dilir. yoksa Vatan ha-lamgas.ni vurmakla
ımidimiz olan münev
Bana;
vereni r bulun
nedir?
Bütün iştirak ri tada mrzın
■şikâyetlerden var? ı>
Anlaşılıyordu ki, genç hatabım bu noktalardan birini düşünmemişti. O.
dece «Cumhuriyet» vo ben * zeri gazetelerin gayretkeşli -ğini far’cedememek ve hürriyetin manasını ve yüksek tahsil gençliğinin hürriyet da vasmdaki rolünü kavrayama maktan müztaripti. «Y'kıcı tenkide yer yrz,» mukabelesinde du.
Tenkidin yıkıcısı
yapıcısı nedir? Delikanl-, tıp kı C. H. P. li vekiller gibi gö rüşüyor sunuz. Memleket i-çin zararlı gördüğünüz fikirlere. faydalı gördüğünüz fi* kirlerle mukabele ediniz. Hal buki kaleme aldığrmz protestoda, Amerikada okuyan kar deflerinizi yalnız kötülemekle iktifa ettiniz. İleri sürdükleri müsbet isteklere temas etmediniz. Biz sizlerden başka veyleT bekliyorduk. Mii
Rejimimizin Totaliter vasfını belirtti
Faşist usulü Sendika
Bundan bir müddet evvel Sendikalar kapatılmıştı. Şimdi yeniden kurulacaktır. Ama bunlar kapatılanlara benze-miyecek: Onları işçiler kendi ihtiyaçlarını karşılamak için, kendi teşebbüsleriyle kurmuşlardı; ve hükümetin bunlar üzerinde ancak Cemiyetler kanunu çerçevesi dahilinde bir göz hak'cı var(b. Yeni sendikalar ise -görünüşte yine içşiler tarafından kurul araktır Ttpkt hük(h*WHn - r^riinüstr- d-’ mokrat olduğu gibi... Fakat hacikatta bunlar hükümetin eli altında -bulunacaktır. Çalışma Bakanlğmın Sendikalar üzerinde hudutsuz bir kontrol hakkı vardır. Ve işçiyle iş veren arasında çıkacak ihtilâflar. Devlet eliyle hal edileceği
r-----------------------------------------1
Okuyucu Mektubu
Hürriyet mücadelesine seyirci kalan m ıcvvrı terimiz, virgülülni dahi değiştirmeden aflkğıya der

Sayın N’eyriya
Bir kundura I fcinı bayat «urtlurn iMdr yasımı ınUnu»! dolum l(ln «önderi »enle ditreJtmenizı ısyıdunutnuk »urtı buluyorum.
cettiğimıg bu işçi mektubunu. a. aba yüzleri kızarmadan o uyabilecekler mi?
'ludUru,
• ıhının ilk ı* > uiı, içinde jmsimİi-
'i..Tk.-s ,-. .ı m. .(Iıi)üa!:: Benim su t,ir > rrinJ» ,,lıır~ı, »( f.lı. ilnlae emin ol-"rııııı l :. .* ı l.ı r ı ıı iti. ı t>.Kİ!>l ■ŞİTSBnllk sdrtir-p. ■> rd.-ı-in:. I «İniz v,- mh balitınındnıı
inw.il, rkmtmtnt muvafık
21 Şübat 1947 .-..ihınde gazetelerefe Sendjkâlar • kanununun kabı edildiği ilân edildi.
23 Şubat 1947 (■.,- aralara yapılacak zamlar hak-kındaki kanun kabul edildi ve ertesi gün her kanun gibi (Sendikala ianunu müstesna) n nlekette yaptığı akisler neşr ildi, okudum ve dı ndüm ki: Bu kanun çok ehen iyeniz bir ’.-.anun muydu ki, memlekette hiç akis yhpmadı ? Yoksa yaptıda aksettirilmedi mi?.. Ehemnîy-tHiz bir kanun ise ne için müştacelen kabul edildi? B müstaceliyrt sebebi ne idi?.. Acaba •bu sebepler üz( • ( j nadir? Yok...
hayır ben o fikirde değilim; benim işçi anlayışıma göre, bu ka: ^ın Vok n^ınnîyethbırK.ınijntlur, anlatayım:
Biz Türeler Sanfransisko Birleşmiş Milletler Ana-
taassubu
Ama hürriyMmücadelesi nîrt kolay ve *ri" olduğunu kim^^jnı
24 SAAT’İ
SELAMLARIZ
Yu
ttrr nn7n koymm? bir fh-m~ T
sinin ifade ettiği mana ise (kim ne gibi tevillerle kendi istediği sekle sokmak isterse istesin) bir ^ndAett-söz - yâ2i- tek dereceli .intihap - siyasî partilerin ser bes^algmg|^!m^^ümrelerir^gAnî|l^^ çilere Şendi :a kurma - vicdan ve din hüriyetinin tanın • m» bulunması içtimai müesseseler» buhmmR«ı«br
Bu cümleden olan Sendika kanunu elbette ehem-niyetÜdir. Ve şunu da kaydetmek lâzım ki Sendikayı jhdj^rnet değil işçiler kurar. Bu bütün dünyada böyle-dir. Aksi tâkdirdc Sendikalıktan çıcar Nazizt bir toplam
B
sebep Eskiş mızda
korun
nin yıl lan bir
mınlıkala
Şün«L kadar hiç sahip olmayan i$dU|r denize dii jjhmiyetler kJRınund; ld( n Sendilç^Ekurdu Wden sonraJKpatıld lyük bir -kay
__ ir zan», _ __ gelişmeyi hazmedemeyen (Halk partisi hükümeti her şeyi 23 senedir kendini yapmaya al şmıştır.
C
DurUM. bUclll. korku»»* vr ateşli. ludankr" rn c(ık muhtaç oldutumur. tu müşkül RÜn lerde: «t4 Haal. bil*i. dürün-lük. korkunu/.İlık ve »tekillik orndl "olarak Hürriyet mtica drleulne uUImi» bulunuyor. (»kuyucul«»nmı*u humrrtlr tavnlys ederi*. .14 Suat ömrün tının yolun nc«k olaun.
J
L
için, yeni kanun «grev» mes'elesini de tatlıya bağlamış o-hıyor. Halbuki Sendikacılık iş şartları ve ücret mes’elele* rinde işçinin öz menfaatlannı bizzat korumasını sağlıyan, ve işçiye grev hakkı tanınmadıkça manasını tamamiyle kaybeden 'bir müessesedir. Hiç değilse Sendikacılığın Demokrasilerdeki manası budur. Çünkü Demokrasinin mantığında. herkes kendi menfaatini başkasından daha iyi düşü* nür... Gerçi Sendikacılığı yeni kanunumuz şeklinde anlıyan memleketler de vardır ve -lmuştur.
k solini kalyasında, H id;. Franko italyasnda ta hi ısken oligarşiye day ıai l.ıruıi tepeden bizzat faallerine göre dı lar... Bittabi ne 1
rneıkezde olan hakikati „ , _
milli menfaatlar» falan ı gibi sözler, bu istismarcı «isteme daima maskelik edeı ederler ama hakikati da değiş* ' tirmezler .'
Çalışma Bakanı baklayı ağzından çıkardı
Sendikalar kanunu insinin Mecliste müzakeresi C. H. P. lilerle D. P. liler t nda tartışmalara vesile oldu. D. P. liler yine birden bir( iberal» bir parti olduklarını hatırladılar ve işçiye fcrev kanın tanınmamasına şiddetle hücum ettiler. D. P. si lerinden Fuad Köprülü: »Grev hakkrnır. kabul edihnes: ıtlaka lâzımdır. Hem demokra-
si icabı olarak bir şendi kanunu getiriyoruz demek, hem de grev hakkını tanıma ( işe gösteriş mahiyeti verim diyecek kadar D. P. ye aşan sözler etti.
Bunun üzerine kür . •: gelen Çalışma Bakanı Sadi Irmak da nihayet baklayı çından çıkardı. Bakan söze «biz liberal değil, devletçiyi diye başladıktan sonra hızını alamıyarak: «Grev sabi Almanya, Sab’k İtalya, sabık Japonya ve bugünkü Rus ı şiddetle yasak edilmiştir; bunlardan başka Yunanista ’ortekiz ve Urugv ayda da grev yasaktır» dedi...
Hay Allah razı olsu ı sayın bakandan : Apaçık, düpedüz totaliter olduğumu diktatörlükle idare edildiğimizi hele şükür resmi bir ağ esmi bir beyanat sırasında düpe düz, apacak olarak söy .. Bundan sonra, «grev hakkı»
ve daha «bilmem ne bAkı» üzerindeki tartışmalar manalarını kaybetmiş oldula:
Haşan Ali'ye cevap verilmelidir.
Haşan Âli Yücel e laktan usanmadı. Bilmem hâlâ hatırlıyor musunuz? M- al son beyanatında: Şefaat etti* "7 muv: Takiyetsiz kun ndantardan, hesabı verilmiyen silâh paralarından bahsederken; arada Komünistleri himaye cdc*> luı de Millî Eğitim Bakanından söz açmıştı. Haşan Âli Yücel bu sözleri üz- nne alındı. Mareşalden durmadan «rmıyof- hah*rttî$ni.' bakan ben miyim?» diye. Bu «Ulus»ta Mareşala hitaben neşrettiği üçüncü açık mektup oluyor. Hem iş Ulus'la da kalmıyor. Ankara Radyosu da bu som mektupları nı yayınlıyor.
«Ne münasebet, Ankara Radyosuna ne oluyor» diye-* iniz. TTnkİ sini/, ififta . nyınhyor-işte Fakat işin Haslın Âli KİnScötü tarafı Af) ki Mareşal’den bir türlü cevap çık-
.umayalbilir pek âlâ... Ankara lenecek tarafı yoktur.
M?
i l.ı Âı. « bu mektuplara Târih için yazıyorum» de* nr Kor,L '
ler ■ t kabilli hL_
ittıhîtm eden için de cevap vermek bir insanlık borcudur.
O değilmiş, Bu değilmiş!
Celâl Bayar ile Fuat ( larından başka siyasî akide yo»ktur. Halbuki siyasi ' bir partinin mutlaka bir ı şey olması ve ne olduğunu | bilip söylemesi kızımdır, ı Bari bunu biz söyleyelim:
Demokrasi demiyorlar. Meselâ litl r Almanyasında vaziyet böyle âlâ böyledîr ... Sermayedarlara n hükümet, iş ve ücret ihtilâf-er ve Sendika hareketlerini işçi ’i zümre menfaatine göre ne Mussolini. ne de Franko bu *. «Yüksek
t ha irdi
değ. -endi
Hitl'-r. ne Mussolini, ne de 1 ı söylemiş değillerdir.
ildi ki
k
Bl mıyor.
işçi sınıfın n bu feyizli çalışması sayesindeki semereyi kıskandı, bilindiği gibi sudan bıdıanclerle kapattı.
Sendikaların kapanmasıyla memleketten bu ihti-yacn sökülüp ahlamadığını bilen hassas Halk partisi hükümeti bu işi müştacelen ele aldı. Hayrını görsün. Ve şvj unutulmamalıdır ‘ki, işçi kendi işlerini kendisi yapabilecek kadar olgunlaşmıştır. Artık işçinin de bir vatandaş olduğu kabul edilip onun da kendine göre aranacak haklar- bulunduğunu kabul etmek asâleti göstermelidir. Memleketimizde işçi davası o kadar nazik bir davadır ki, onun, gani ziyafetlere - çeşitli pozlarâ bol vaitlere tahammülü kklmamıştır.
işçi
J

halde cevabını da tarihten beklesin» diyenim unutmamak lâzım ki. ittiham edilen her P -oınıak en sarih hakkı olduğu gibi.
Köprülü Üniversitelilerle görüşmüşler. Ve demişler ki: D. P. ne liberaldir, ne sosyalisti!', ne komünistir ne mütaarnz milliyetçidir, ne de dincidir...
O değil, bu değil, şu değil. Peki o halde ne? Çün-ki «değiliz» diye sıraladık*
D. P. beceriksiz ellere düşmüş, yakışıksız sÖzcülıi 1 bahtsız bir 'cemiyettir.
J
S. yi.: 2
HÜR
HAFTANIN VÂZI/I
Son yıllarda Türkiyedu «Yabancı ideolojiler», «zararlı fikirler» gibi bir takım sözler moda oldu. T anzimat-tan beri Batı medeniyeti çevresine girmeğe çalışan Türkiye, şalvar yerine pantalonu. fes yerine şapkayı*, çiftetelli yerine tangoyu, ortaoyunu ye rine tiyatroyu, minyatür yerine resmi Mirken. istibdat yerine hürriyeti. mutlakıyet yerine Meşrutiyeti, ümmet ye
Kara Kaplı Kitabın dediği
İR ecnebi dostum de de ki: Türkiyede cn çok duyduğum söz «Yarın gel!» dir. Ne zaman bir resmî daireye baş vursam, m e’ mur mutlaka bana: «Yarın gel!» der. Bu memlekette bu gün yapılan iş yok mudur? Yoksa bu «Yann'â bırak ■ ma>( yalnız yabahc’tar için midir? »
Bu yabancı dostuma, biz de de her işin günü gününe yapılması gerektiğini, resmi dairelerin talepleri derhal karşılamak ve neticelendir -metle mükellef olduklarını; yabancıyla yerli arasında bu bakından bir fark gözetile ’ miyeceğini anlatmağa çalış -tim. Ve dedim ki: «Size yarın gel» diyen memuru niçin şikâyet etmiyor sunuz?..
— Bu taktirde: Vaktimizi ş? kâyetle geçirmek icap ede -cek; bir de şikâyetlerin sonu nu almak için «Yarın gel» diyecekler cevabını verdi...
Doğru söze ne denir? Dos tum en rahat taraflarımızdan birine dokunmuştur. Vatan -daşlan usand-.racak bir idare mekanizmamız var. Memur olan zatlar, vatandaşlarına hizmet etımck ve derhal hız" met etmek için, yalnız bunun için hâzineden, yani sizin benim. «ski tabiriyle «eshab mesaiih» denilen vatandaşla’ nn kesesinden para aldıkla ' Tini unutuyorlar.
Böylelerine haddlcrini bildirmek gerektir. Ama nasıl? Bu husustaki mevzuat mız o kadar sakat ki...
Memuru bir üstüne şikâyet ■etmek var. Fakat bundan bir netice alınamaması çok muh temeldir. Unutmamak lâzımdır ki. mes’ele «Yann gel» denmiş olmasından ibaret' tir...
Mahkemeye gitmek var. Fakat bilir misiniz ki. bir mc muru mahkemeye getirebil -mele için evvelâ idareden izin almnak lâzımdır. Yani şu sizin şikâyetinizi hhsır alt* e-den makamdan...
Bu yolu tutmayıp ta. ida’ reyi dâva edecek olsanız; bu taktirde de istidânız hasır altı edildikten sonra dört av ‘beklemeniz lâzımdır. Devlet Şûrası kanunu: «İdarenin sükûtu ancak dört ay sürerse, red manas na gelir» diyor... Görüyorrunuz ki. «'Yarın gel» diyen memura yûnn gitmekten başka çare yok tur.
KANUNCU
Gazeteleri Okurken
Son yıllımla nıodıı olan sUzlcn — Fikirlerin tAbltyeti ajur | mu? — .Medeniyetler parçalanma/, bir bütündür: — TtıruH'ılıın I çelen demokrasi: — a.Madnin «ermuny. damcaaını taşıyan bir I »ibniyet: — İnkılâptan dondurup tusla-jtırmak uıUllert: — Klfkll | difardıı. dalı içerde bir cemiyet: J
rutiyet kurmamış, saltanatı devirip Cumhuriyeti getirmemiş ve şapka, yazı, lâiklik v.s, gibi inkılâpların hiç birini henüz yapmamış olacaktık. Bütün kanunlarımızın yabancı kanunların tesiriyle hazırlandığını. hele medenî kanunu muzun İsviçre kanunundan, ceza kanunumuzun ise faşisj İtalya kanunundan çevirme yoluyla memlekete mal edildiğini unutuyor muyuz? Ec nebi mütahassıslan lâf olsun diye mi davet edip kendile -rinden raporlar istiyoruz?
Türkiye için Avrupas z bif
b«î-da im
Ihtilâ-

Fikirlere Pasaport Sorulmaz
r
I L
rine millet fikrini de onlarla beraber almak istiyccektir. Hiç biri yerli olmıyan bu ve buna benzer fikirler eğer memleket içine yayılıyor ve halk tarafından da beğenilip benimseniyorlarsa, şahsi men faatlan bozulan küçük bir zümre tarafından zararlı sa-y.lsalar bile, geniş hal; kitleleri için faydalı demektir: e-ğer halk onları beğenip nimsemiyorsa. o zaman zararlı olmalanna zaten kân yoktur.
Anlaşılıyor ki, bizim memlekette her şeyden evvel hal
«»frn 1 İAİt. ttr ilimi biR’î'n. fıAttS
bir gazete, kısacası, bir medeniyet tasavvur edemiyo nım. Medeniyetlerse, parça lanmaz bir bütündür- onun yalnız bir kısmını alıp bir k’.s ____________ mini b rakamayız. Başını a-__JŞİ^Bâ^riniu [ Irp basın hürriyetini içbri sok lür; iptidaî cenr mçr^ı^^^c^gn^^ıyetî alıp de mokrasiyi bırakr hürriyetini kabul edip söz hürriyetini kalj ıl etmemek olmaz. Bat- mâieniyetine gireceğiz. girince de onu tüniyle alacağız, tiyen hiç bir men dişini dört duva ssdemez. Büyük tilâl ve inkılâbuu hazırl yan fikir adamlan İngiltere meşrutiyetini örnek idare diye gösterdiler; Cumhuriyet reji-

K?a^^deolon^abanc'. fikir - zararlı ideoloji, zı fi '» meselesidir. Yex®zûn de iıiç bir fikrin hususi -ah-bi ve tabiiyeti yo Medgniyetlcr, cemiyetler ara aki fikir sulüdüı e bile hiçbir içtimai hare kc kendi kendine doğma-ır; şu halde, radyonun, tenin, kitabın bütün iniği süratle biıbirine bağ ğı bir asırda fikirlerden »port sormak, eğer tâbii-başka ise onu zararlı sa-hudutları kapamak nasıl nkün olur? Eğer bu zih -t Türkiyede tutunmuş ol-d-, bugün hâlâ Tanzimat! etmemiş, i si defa Meş-
r
|
I
Ankara Mektubu
vicdan
bü-İlerlemek is-mfeket ken -■ iğinde hap-F^hTI^IZ İA

R ÇİŞLERİ Bakanı, bakân olmadan i ;i gün ev-
■ ve! Hatayda söylediği bir nutukt leri Kızıl faşistlikle ittiham etmiş, bunlanr bir alet olduğunu, arkalarında başkaların.n bulundu mu söylemiş. Ayni bakan. Büyük Millet Meclisi kürsüsünde Demokrat Parti mensuplarına sempati gö-tr’-rriıe On ların Komünistlere uymadığını ifade niyetini sitâyi;xâr sözlerle beytin etmiştir.
Bu meselenin geçenle: d#- neşrolunan I Parti Beyannamesinde bahis mevzuu olmaş- üzerine. Bakan Hatayda böyle bir şey söylemediğini bildirmişti. Mesele mâlûm. Daha fazlâ sözü uzatarak basınızı Bakan. vesikalar neşreden bir gazeteye bazı isnajlardâ bulunmuş, o gazete de, eğer iddia' eındu ’srar ediyorsa. Bakanı mahkemeye davet etmişti.
Bu hâdiseler gazetelerde yayınlandığı sırada, her kes aceba Btkan bu davete icabet edecek mi. etmiye-cek mi, diye söylenip duruyordu. Bir iki gün geçti, bir kaç gün geçti. Bugün. yAp derken cevap filân veri! medi. Bu suretle Hatayda söylenen sözlerin doğru
mi Avj-upada Fransız Ünden sonra benimsendi; mil let fikri, ondokuzuncu asırda, bilhassa 1848 ayaklanma lariyle bir memleketten öbür memlc :cte ve nihayet bütün dünyaya yayıldt.
Deıpek oluyor ki, bugün faydalı dediğimiz fikirler de bizim kendi malımız değildir, öyleyse, muayyen bir züm renin işine Igelmiyen fikirler niçin «yabancı ve zârarlı» di ye lekelenmek isteniyor? Bu gün pek moda olan demokrasi fikrinin acaba Turan'dan mı geldiği zannediliyor?
Şu noktaya da işaret etmek yerinde olur ki, cemiyet lerin birbirlerine tesirlerini inkâr edip her şeyi mutlaka bir millî s:fatiy)e huduttan -dırmak, her nedense, yalnız faşist memleketlerde beslenip geliştirilmiş bir zihniyettir: yani bu zihniyet dahi yerli değildir. Geniş bir demokrasi yoluna girdiğini bütün dünyayh ilân eden bir Türkiyede bu ölü zihniyeti, hem de .milyonlarca insanın kanı pahasına öldürülen ve "Madein Gcrmany» damgasını taşıyâı^bı^ili^zihniyeri hâlâ bir tak m suni teneffüs usulleriyle yaşatmak istiyen umsrl.’ :ı bulunabilmesi ba na hazin geliyor.
Dünya ile bundan sonra fikir alışı erişine kapılarımızı kapamak demek, inkılâplarımız n zr i işmelerine ve zamanın ıh:.-, çlarina göre istihaleler ujeç ırm derine engel olmak. onl(B oldukları yerde dondurur taşlaştırmak demek tir. Bunu yapmak istiyenler olsa bile tatbik edebileceklerine ır .ramıyorum. Bu Tür-kiyeyi âz «■ bulunduğu Birleşmiş Milletler topluluğun -dan .. . nâ/k, bir tecrit siyasetine do ğru sürüklemek, iın zalamı >ulunduğu milletler arası anlaşmaları hiçe say-ir. Dahîı 1945 E-Ktmınde Londrada toplanan Birleşmiş Milletler Terbiye ve Kültür Konferansın® kuş ğitim Bakanı Haşan Ali Yü-cel'in Türkiye adına attığı rumadı. Azası bulunduğumuz biye ve Kültür Teşkilâtı» nın maksatlarını izah eden pro’ jede şunlar yazılıydı:
iç bir l jftjdi-

ır insan ıı yahut bu : ısrar et mel ik Millet M görülmüşte tün bakanla C. jJB^jjözcüleri gi en iddialı beyanları ken sarfetmişlerdir.
Geçen gun Laçka Lir hâdise daha olmuş, hâkimlere makam tazminatı verilmesi hakkındaki takarının Büyük Millet Meclisinde müzakeresi s rasınd® »öz alan Adalet Bakanı, tasarının aleyhinde bulunan Tekirdağ Milletvekili Faik öztraka cevap veritken, bu memlc’ ket mevzuatında Gaston Jesy ve Barthelemy'nin fikirlerinin hâkim olamıyacağını, bizim dahâ çok «kan ’ mızla yazdığımız Anayasam za bağlı bulunduğumuzu • söylemişti.
Bu sözleri işiten herkes sayın Adalet Bakanına şunu söylemek istiyor:
"— Kanım zla yazdığımız Anayasamıza bağlılığı yalnız burada değil, hemen her mevjudh bu kadar düşünseniz ne olur? » ANKARALI
fikir ı erişi (t-n(left teralta|
kiye rm edecejffkMMM^Lrnn stara
emniyeti koruyacaktır.
Yedi aylık hesabı verirken..
Falih Rıfk- A'tay. Ulus ga zetesinin 22. 2. 1947 tarihli sayısındaki »İç ve dış durum» adlı baş yazısında 21 temmuzdan bugüne kadar ge çen yedi ayl k müddet zar-fında C. H. P. karşısında muhalefetin aldığı vaziyeti gösteriyor.
Muhalefetin bu vaziyetine karşı, demokrasi gelişmesi için yapılmş faydalı teşebbüsleri göz önüne serere»: partisini müdafaa edemiyen âciz bir sözcünün yapacağı iş. elbetteki karşısındakini «şuursuzlukla, ahlâksızlarda ■> ittiham etmek olacaktır. O-rası Falih R fkıyı ve partisini alâkadar eder. Yalnız üze -rinde durulacak noktalar şunlar: I. Muharrir, memlekette 24 yıl hükümran olan diktatorya rejimine karşı, süsten* de ibaret olsa, bir hü-rıyet ınkıîaoina gırışneı eğini
:i bu bir süs değil. Lı erktir. 2. Muhalefet y( ap-etrai na doyum ma
mücadelesine gİrîşmişn Dc
tik ki, C. H. P. nn ırşı icadelesi, 24 yıldır ilde tuzlan yeri, doyumu /.aptır -mamak içindir; 3. 2 :m-
muzdan beri iktidar . '. tisi gibide itibarlanmakta ma
nevi kayıplarını geri ak-
tym ş. Demek ki. 24 idır
elden giden bir itibar na-
nevi kayıp var. Geı teri
var. ama muharririn A m
tuşunun aksine, geri d,.
ğı bir hayalden ibare
Falih Rıfkının bu sini
okuyunca, her kes gi ben
de inandım: Ç. H. P. ba-
tırmak için Türk mil . ain muhalefetin uğraşmas hacet yok. Her fırsatta ıradan bu partinin kirli ç şırlarım ortaya döken bı «teoriksiz ve acemi C. H? P. sözcüleri, bu işi büyük b ıu -
vaffakiyetle başaracal dır.
Ingiltere meğer dönekmiş
İngiltere bugünkü gar
hükümetini tanımağa d*
vermiş. Bunun iki sebt h ola-biTır: RÎri İngiliz hu ûmeti-ni demokrat memleke eti ta n mağa zorlayan İÇÇİ Partisi ^vetffcırlermıil^ıe^a ra s ı n d a | serbest bi.- sürette yayılmâ İlidir.
★ Her memlekette, terbiye |vc- kültir? proğr ö em
niyet^M milletler ligi jıhliyctinc u tanzim edilir elidir.
Bi" vlffian.
W-
içindeki hükümete muhalif zünırenini tazyiki; ötekisi B.» riş andla^malarmın imzalan • |
mağa başladığı şu -ırada ortaya çıkan siyasi zaruret. Bunların her i sisi de İn-giltcreyi alâkadar eder. Ger. çi İngiltere bu tan ma için Bul garistana bazı şartlar da koş miyor değil: memlekette söz, matbuat, din. fikir ve içtima hüriyetine riayet edilmeliymiş. Sanki böyle bir şart ko? mağa hakkı varmış gibi.
Gel gelelim, bu işe Hüsc- . yin Cahit, hattâ In^iltei’ede-ki muhafazakârlardan daha da fazla köpürmüş. Açmış, ağzını, yummuş göztinü. Ma demiri döneklik edecekmiş, neye vaktile haber vermemiş. Ne yapacak, ne yazacakmış u şimdi. İster misiniz Hüseyin Cahit ingiltereye kızıp orucu, bozsun, Moskova radyosu i-le ağız birliği etsin, «Demok rasi gelişmesinde Bulgarrsta-nı taklit edelim, hüriyetrmizi zincire vuran kanunları derhal kaldıralım» diye feryat etmeğe, yapar m-, yapar. Korkulur doğrusu.
İşçinin grev hakkı
B. M. M. nde -Sendikalar kanunu görüşülürken bir kaç milletvekili işçiye grev ha : -kı tanınması lehinde konuşmuşlardı. Bu meseleyi 22 Şubat tarihli Cumhuriyette e~ 1c alan Nadir Nadi irçiye grev hakkı tar.- nmasının şiddetle aleyhinde bulunuyor, işçiye bu hak verildiği man doğacak mahzurları bir sayıyor.
Memleketimizdeki son
caddelerde demokrasi safında yer almadığını gördüğü ” müz. Faşist Almanyanın bu eski dostu Nadir Naci’nin g-rev hakkı aleyhinde söz söylemesini esasen tabiî karcılarız. Ancak, unutmamak lâzımdır ki, bütün demokrat memleketler, ekonomik hakların- müdafaa hususunda bir teminat olarak işçinin grev hakkını tanımışlardır. Ona bu hakkı tanımamak, işçiyi hak" lannı arayamıyacak. rr.üda -faa edemiyecek hale getir -me;, haklarını garantisiz kılmak demektir. Ş f-|
----------------------
Allah razı olsun ya..
NE şefkatli idarecilerimiz vkr. Bık’ madan usanmadan bizlerle. bizim her nıizle uğraşmayı iş
nıişler. B. M. Meclisindeki aon tartışmalarda buna bir kere daha şâhit olduk. Hatipler söz aldılar î «Tünk şçisinin hor «derdi bizim öz dertlerimizdir. Onlar biz. biz onlarz. Bi' naenaleyh bizde, hükümeti vatandaşlarıyla yek vücut olmıyân memleketler" de olduğu gibi, isçinin ayrıca sendika kurmasına, hele grev yapmasın® hiç lüzum yoktur», dediler..
Allah razı olsurf idarecilerimizden. Allah ran olsun ya. fâknt insanın aklı tek liyor: $u milleti bir de kendi haline bıraksalar. acaba kendi kendi ni koruyamaz mı diye...
L
zahir

ı iş birci tarak
»ndrada bu
kzırlanan bir
rek ihtiyaçlarına yararlı kılmak, dünya milletlerinin îk • tisadî iîtikra-, siyasi emniyet ve umumi refahına hizmet ettirmek için bunları her tara fa yaymak ve herkes için istifadeye elverişli bir hale getirmece yok-nda elbirliğrylc çab» malıdır.
★ Okullar-, üniversiteler, kütüphaneler, basın, radyo, sinema, milletler arası kon feranstar, öğretmem ve «talebe müV ade’esı vaırtas^yio bilgi
or, bir yîffl »lekele yabanc’ Kcağız» diye ba giriyoruz’, bir yandan »kökü dinarda cemiyet iştemıyo ruz, bir yandân da Ankara’ d®, «Birleşmiş Milletler İnsan Haklarını ve Ana Hürriyet -leri Sağlama ve Koruma Türk Grupu" adlı bir dernek kuruyoruz.
Birbirini nakzeden Ibu hareketlerle bu sözlerden hhn ’ gifii gerçek, hangisi değil; hangisi samimi, harbisi sahte, ani ayam y oruz.
BEŞER
hep şeyi-edin-
J
HÜR
Sayfa: 3
---------------------------------------------—
KüO^üır ve Sa o ât MaııreketlleırS
-----—----------------------------------------j
Birleşi; Amerika devletlerinin müteveffa cumhur başkan' Roosvell’in oğiu El-liot Roosvclt, ikinci cihan harbi esnasında babasını bir çok seyahaterinde yakından takip etmiş, hattâ baba oğluna siyasi bir sırdaş muamelesi etmiştir.
Bu bakımdan Elliot Roose velt’in Atlantik. Kasablanka. Kahire. Tahran. Yalla gibi, ikinci cihan harbisin talihini didiştiren İki veya Üç Büyük lcrin yaptıkları siyasî buluşmalara ait hatıralarının büyük bir kıymeti vardır.
Nitekim bu hatıralar Ame' rîkada basıldığı zaman bü -yük bir fırtına kopard-, ifşa Ediyorum «idile türkçeye çev rilen bu eser memleketimizde de büyük bir rağbet gör-müşttür. Amerikan meseele leri göz Önünde tutulara’; ya zılan bu kitabın, bilhassa memleketimizi yakından ilgilendiren harp esnasındaki İn giliz politikasının iç yüzüne ait k sımlan üzerinde dura -cağız ve bugünkü politi tasile bazı karşılaştırmalar yapacağız-
Bu hatıralar kitabına göre İngiltere ikinci cihan harbinde üçüz bir politika takip et m iştir.
I. Faşizmin ezilmesi için bütün Birleşmiş milletleri bir araya toplamak: 2. Sovyet Rusyanın hem iyice kuvvet • ten düşmesini, hem de zafer mümkün olunca Avrupada Polonya hududunu aşmama*' nı sağlamak; 3. Almanya ve balyanın kaybettiği iktisadı nufiiz mıntakalrını ele geçirmek. Orta doğunun stratejik mıntakalmı elde tutmak, U-zak Doğuda Amerikanın Japon nüfuz nrntakasına ve Çine girmesine mani olmak.
I. Faşizmi ezmek. İngiltere bu hususta bütün milletleri istismardan, bilhassa Sov yet Rusyayı istismardan çekinmemiştir. Lâkin, bu me -selede daima Roosevclt vfl Slalinin mukavemetlerde kar şılaşmıştır. İngiltere mümkün olduğu re’:. az içinden de. bu
tamamen muvaffak olamu-
kadar az kan düke zayiat vererek işin sıyrılmak istemişse harpte bu arzusuna
İfşa Ediyorum "
C
ikinci Cihan Harbinde Ingil-terenin güttüğü Politikanın i ç g ii z ii
mıştır. Sovyet Rusya kendi cephesinden başka yere k’ta-lar göndermediği gibi, Amerika da ancak Avrupada ikinci cephenin açılması için asker göndermeğe razı olmuştur.
2. Sax*yet Rusyayı kuvvetten düşürmek. Ingiltere harpten önceki Almanyayı Sovyet Rusya üzerine çullandırmak politi’ıasma. Doğu cephesinde Sovyet - Alman harbi başladığı zâman da devam etmiştir. Bunu Al-manyaya vardım ederek de ğil. lâkin kiralama, ve ödünç verme kanunu gereğince Sov rikan malzemesi yardımmı gecik ek veya oyalamak.
İkine jhenin mümkün ol
duğu kadar Igcç açılmasına çalısı ak suretile yapmıştır. Lâk i t .ıı politikayı idare e-
den ( '(■ il bu teşebbüslerin -
de h' zaman Rooseveltin
buna arız olân fikirlerile
kaışla: şiir. Roosevclte gö
re. bir müttefike böyle bit muaı de bulunmak insanca bir ıreket değildir; son
ra di. Sovyet Rusyayı yen mis ı J memleketin tükenmez n&klarını ele geçir
mis Almanyayı yenme '
mümkün olmayacaktır. Bu şartlı ıltında, yenilecek A! man; gelecekte, dâima
Rusy.ı karşıs nda sap sağlam ayak1 ı (!uracâk bir nizam vef me , : eleri hazırlamaktan başk • ıTe yoktu. Bugün bu politik . a son derece büyük bir eh( r.ımiyet veriliyor.
Sovy(t Rusyayı Polonya hududi.--.da durdurmak meselesin- yelince, Çörçil ikinci ceph-niu Balkanlarda açılmasın* Sovyet Rusyanın muh temel i -demelerini düşüne re’: ort. ya atmıştı. Galip bir Rusyanın, yenilmiş ve muz-tarip -â bir presi



Almanya| tamamen 1 bulundu-n Alman] kanadın ' I
miıı ediyordu. Oysaki Bal kanlarda İkinci cephe açmaz., askerî bakımdan hemen hemen imkânsızdı.
Doğu Akdcnizi kontrolü altında ruyordu. E s a s e ordularına sağ
dan kuvvetli bir tesir yapılamazdı. En doğru hareket ta: zı, Alman ordularının gerisi-■ ne yâni Fransaya asker, çı-karmakf. Amerikan Kurmayının ve Rooseveltin teklifi buydu. Buna Çörçil. şiddetle itiraz etti. Bu. Sovyetleri la Avrupanın göbeğine kadar getirmek olurdu, ikinci cephenin İtalyada açılması, ikisi ortâsı bir hal tarzı bulman'n] icaplanndandır. Stalinin kalya cephesini ikinci cephe telekti etmemesi, 'bu hareket tarzının o zaman Sovyetler -cc nasıl karş-lândığını gayet
mukavemetlerine rSmen ü-çüncü bi*: cephe araftak zarureti hasıl oldu, ve Sovyet Rusyanın Avrupanın gö'be ğine kadar ilerlemesii in önü' ne geçilemedi.
3. iktisadi politika vc ü.'-ler politikası. I ^Hilterenm Londrada bir Polomla hükû ıneti kurması, Yv^UIav ve Yunan kırallârnı. Hollanda I kraliçesini tutması, nihayet General De Gaulle'ü besle • , mesi beyhude değildi. Henıl Ingîltereye, hem de müstakbel ve sağlam bir Almanya-, ya müttefik olârakj mutlaka | antikomünist bir Fransa lâzımdı. Bu Fransa x»üstem:c-kelerile Uzak doğuda İngil -
terenin Çine vaki olacak bir Amerika müdahâi(-«ini önle -mette can yoldaşı olacak tı. Kurtuluştan sonra. De tabı bize bu dersleri verdi vc


Kemal’in cevap vermediğini görünce ordu: bu -vi?
kabul etmeyince. Batı Bloku bir türlü gerçekleşemedi. İn-gilterenin Uza ; doğlı hülyaları da suyîı düştü.
Londradaki Polonya hükümetine .gelince, bu hükümetin kimlerden mürekkep ol duğunu, harp içinde nelere alet olduklarını gördük. Gecen sayımızda Polonyadaki İngiliz sefirinin faâliyctlerine dair neşrettiğimiz bir haber. Ingiltercnin bu memleketi ne sürfede elde etmeğe çalıştığını »*e halâ da ümit b:slediğj-ni gösterir.
Balkanlardaki faaliyet, j hdm buralara rktisaden hâ-ki)n olma ;. hem de Sovyet nüfuz sahasını daraltmak için di. Yugoslavyada millî kuvvetlere karşı Mihailoviçi vc I Londradaki kralı. Yunanistan | da mücadeleci kuvvetlere kar şı Kahircdeki mürteci Yunan hükümetini ve Londradaki 1 kralın' tutması hep bundan-aTv ugoslavyada muvaîtat olamadı, lâkin Yunanistanı askerî işgal altında bulundu- ; ruyor. Romanyada, Bulgaris-t^nda. Macaristanda ve Çe- I koslovakyada ise faaliyet im kânını bulamadı. Balkan memleketleri hakk:nda İn- ı gilterenin neşriyatı, hep 0 memleketlere iktisaden hâkim olamamanın verdiği in ialı'n mahsulü | dür. F.ndonezyiîda da vaziyet YunlmistanBakinin ayni • dir. , i
İrk; il tere, Balkanlarda, U- j «ak doğuda vA Batı blokon-di» muvaffak »lamavınca, bii tün kuvvetini Hindistan yo- 1 lunu muhafazaca verdi: Mı- ' s:rda. Filistindft Basrada ordular1 vardır ve üsler sahibi- ' dir. Yunanisthffia ve İranın | bir kısmında işgal 'kuvvetlen vardır. Türıiye ile Türkiye'] yi sömüren b r dostluk kurmuştur. Sovy« t Rusyaya kar- | şı bir Orta Doğu bloku ha - I zırlamaktadır, bu memleket ' I lerde kendine yonttuğu bir i ‘.tı'sadî giitmekte^^^H
İşte Elliot Rooseveltin ki- I 2aBr vc I
Gaui le'ün Fransaya ihanet ı
edenlerin çoğunu kurtarması, diktatör olmak istemesi heol bu politikanın devam!
bunlar düşündürdü.
>•1________^Şerif HULUS!
□ I 11 KlUol lta>Mrrrlt. İr» BJlya-jnım, İstanbul: Nrblofclıı, I94«, 197
UIKAVL
çulunun parasını almağa
V
çıkarmak
sonra ciü-
— Peki, niçin tutmak istiyorsun
— Evlenmek istiyorum da!
İhtiyar adam birdenbire değişti, kat i şekilde karar vermiş bir halde:
— Ha! öyleyse 1$ değişti. Bak. bun ciı sordu:
Kimi almak istiyorsun?
- Sünnelçi Palabıyık'ın kızını.
— Rukiye'yi mi? Onu almak için bin lirayı m» lâzım. Herif daha aşağıya vermiyor.
— Hele Een bir görüş. Pazarlığını • ' de. geri şünürüz.
Ali Osman bıyığını dişleri arasında çiğnedi:
- Hımm! dedi. Anlaşıldı, senin paran fa; r artık!
Pekâlâ! Gider, görüşürüm. Ama ev için söylediklerimi «aka zan netmiyesin ha! Anlıyorsun ya, ben görümü kapıyorum, paranın kimden geldiğini bilmek istemiyorum!.
Pazar gününe kadar bu konu üzerinde bir daha konuşmadılar. Pazar sabahı Ali Osman kimseye bir şey söylemeden evden ayrıldı.
Palabıyık, Altındağ mahallesinin Bentderesi’ne bakan yüzünde otururdu. Tepe ile dere arasından yol geçiyordu. Bcntderesi. buraya gelinceye kadar şehrin bütün pisliğini, çöpleri, çamaşır çir-keflerini, lâğımları toplar ve burada artık, içine fıçılarla mürekkep dökülmüş gibi, kapkara bir halde kıvrıla kıvrıla akar giderdi; ortasındaki büyükçe taşlara çarptıkça hâsıl olan köpükler bile bey 67. değildi. Palabıyık, evinin yol üstünde olması Ve önünden dere geçmesile övünürdü.
Ali Osman oraya vardığı zaman, saat dokuz buçuk, on sularında idi. Yoldan sık sık arabalar, kamyonlar geçiyor, insanlar
İOLOK •'
Utalıie aalkr
eya gezmçg? gidiyordu
Kapının üstündeki tabelâda, büyük harflerle:
FENNİ SÜNNETÇİ PALABIYIK HAŞAN DEMİR
hlİNYADAN “
____HABERLER

bitirmiştir: bilmelidir türlü cina-katiller, iş-
General Kikitzas'ın sözleri
Makedonyadaki Yunan va tanseverlerinin kumandan} General Kikitzas kendisin Ziyarete gelen Marsail ■ laise gazetesi muharrirlerin den J. Durkheim'e vatanseverlerin Yunan istiklâli vc demokratik hürriyetler için çarpıştıklarını anlattıktan son ra sözlerini şöyle
«İngiliz milleti
ki. Yunanistanda yctlcr, yağmalar.
kenceler ve yangınlar hep o-nun ad na yapılmaktadır.
«Ve eğer Alman milleti bugün Hitlerin işlediği günahların müşterek mcs'uliye tini taşıyorsa: İngiliz milleti de bir gün (gelip tarih önünde ve flünya efkârı karşısr. da halen Yunanistanda yap lan işleln hesabı sorulacağı asla u utmamalıdır.»
Mac Arthur = Safi
İrmak
Bundan bir müddet evi -I
Pasifik işgal kuvvetleri K .mandanı General Mac Art hur Japon amelesinin gr j yapmalarını men etmişi | Filhakika Japon amelesi ç | lışma şartlarının iyileştiril | mesi ve ücretlerin arttınln I s- için arada sırada grev ha larınt da kullanıyorlardı . General M'.tc Arthur istih. 1 le bu suretle sekte vurulrr j sini münasip görmemiş. İ san bu satırlar* okurken 1>ı zim çalışma ‘bakanımızı 1 irrlryor. O da Mac Arthı Fakat şu farkla ki. Mac A hur Japonyanin fatihi ve J-> pon amelelerinin de yabân sidir.
Derisi başımıza
Finlandiyada faşist kanuı lar kaldırılıyor. 1930 danl | ri iktidara gelen hükümetle rin ilân ettirdiği totaliter k > nunlar ile 1918 de dahili h be iştirak edenler hakkın a tertip edilen cefaların ilgâsı-.... mahkûmlarınca-
lıverilmesine karar verilmiştir.
Dansı dostlar ba«.*na demekten gayri elden ne gelir ?
Ingiltere Irandaki petrol hissesinin bir kısmını Amerikaya verdi
Londrada ve V’âşjngtonda neşredilen bir habere göre. Anglo - Iraniart adlı petrol şirketi bir kısım hissesini Standard Oil of New Yersey ve Socony Vacom adlı Amerikan petrol şirketlerine devretmiştir.
Anglo - Iranian petrol şir keti İran petrollerini işleten bir kumpânya olup hisseleri nin % de 49 u Iran hükümetine, *4 de 5 I i de İngiltere-ye aitti. Iranda hususî polis teşkilâtına bile sahip olan bu şirketin son İran hâdiselerin de oynadığı rol pek mühimdir. Lâkin Ingilterer.in Amerikan şirketlerine bir kısmı hissesini devretmesi. İranda Anglo - Sakson hâkimiyetini kuvvetlendirmek mak^âdiie" yapılmış olsa gerek. Demek ki. Amerikaya da Orta doğunun ekonomi ve politika kapıları âçılmış oluyor.
Prenses Elizabet Yunan Prensi!» evleniyor
İngiliz tahtının varmi prenses Elizabeth’in Yunan Prensi Philip ile evlenmesi kimse için artı'; bir sır değilcir. Bu birleşmenin Britanya impa ratorluğu çevrelerinde, hususiyle muhafazakçr ve anane perest muhitlerde büyük bir memnunluk uyandırdığı kayt ediliyor. Ancak İşçi Partisi nin bazı mensupları, bu su retle Ingilterenin Yunanistan hakkında göstermekte oldu -ğu alâkayı arttıracağını ve hâttâ iııgilterenin, silâhlı kuv vetlerinT çekse bile. Yunanis-tandaki ikâmetini uzatacağını söylüyorlar. Ve diyorlar ki: Bu izdivaç Ingiltere demokrasisinin suratına atılan biz tokat olacaktır...
nkara
diye yazılıydı. Soyadı «Demir, ise de, soyndile değil, l&kabiylc meşhurdu; işte bunun içindir ki, tabelâsına bu lâkabı da yazdırmak zorunda kalmıştı. Altındağ mahallesinin tek sünnetçisi idi; burada onu, «Haşan Demir deyince hiç kimse tanımaz, fakat «Palabıyık »■ deyince herkes tanırdı.
Palabıyık'ın evi İki katlı ve üç odalıydı; pencerelerine, parmaklık yerine, inceli kalınlı bir takım demir çubuklar takılmıştı. Bu, Altındağ mahallesinin en «lüks» evi sayılıyordu. Palabıyık, orada kızı Rukiye ile yalnız yaşıyordu; Rukiye’nin anasını, «ihtiyarladı- diye boşamıştı.
Ali Osman Çimen umduğundan çok daha iyi "karşılandı. Palabıyık, her zaman gözlerinin üstüne kadar düşen siyah ve gür kaşlarını eliyle yukarıya doğru sıvazlamış, bu kaş ve bıyık yığını arasında kaybolan kapkara gözleri aydınlanmış, ışıl ışıl parlama-
^TNafirîîır-rvvelâ şeker, sonra kahve, daha sonra da limonata ikram etti ki. bunu değme kimselere yapmazdı. Ru-kiyeye tistüste emirler veriyor, kızı bir aşağı bir yukarı koşturuyordu. A)i ( )smanla yalnız kaldıkları zaman, kızını överek: Görüyorsun ya. çalışkan \*e itaatlidir, dedi.
çok güzel!
verdi. Soıffa sordu:
^le bakal
Palabıyıkjğjjliç ses nüyordu. 1®Lru d
Ne dus&Hb o
ırttırdın ıfet rı yükseliWhF
|jS(-ninkis!/» I unu değiş tokuş yapsak nasıl olu kP diye orunı.
Bnhrıyeylv mi?
Ya! Ya! Görüyorsun ki benim de bir kadına ihtiyacım var. Evde yalnız başıma kalınca bana kim bakacak?
Ben buraya kız almak İçin gelmiştim, kız vermek değili.
Onu da kendin bilirsin!.. Bende satılık kız yok!
Neden yok? üç senedir, Rukiye'ye bin. lira istediğini hailede duymıyan kalmadı. O kadarını veren çıkmadığı için yaşı yirmiye vardı. Gel, vazgeç bu inattan; bir kaç yıl daha geçerse, kız kartlaşır, bu sefer istediğinin yansını da bulamazsın!
Dedim ya, başka türlü vermiyorum
Eğer başkası bin kâğıdı getirseydi verir miydin vwmre miydin?
Başkasına verirdim, sana vermem. Kız benim değil mi? Keyfim nasıl isterse öyle yapanın. Verirsin Bahriye*»*!, alırsın Rukiye'yi. tst« o kadar! (Devamı var)
. ne kadar istiyorsun?
karı .. ılı, «söze nereden başlasam? • diye am etti:
n? Ortalı -t pahalandı diye sen de kızın fi-? öyle bir şey varsa söyle de, ben de bi-
içln
ma-bak
t---------------------------------
ELLEN W1LK1NSON ÖLDÜ
tnjrill* L»cl parti «i hükûmrtftıltı Erillin BaJotnı Kilen >VlUdn»on .1 Xu buttu öldü. Bu det er 11 kndının nlnndlc tn riltern SrndUaıcıhjh *e küftür Alemi vok mühim bir tryki-tnlçiMnı fcnybetmly oldu.
(___________________________________>
HUR
CUMARTESİLERİ ÇIKAR HAFTALIK SİYASİ GAZETE
r

Fiyatı: 10 kuruştur
ABONE ŞARTLARI:
Seneliği : 500 kuru?
Altı aylığı: • 250 kuru? üç aylığı: 125 kuruş
İlan: (Başlık kenarı) 20 lira
Basıldığı yer: STAD Matbaası
FÎKRÎ KÜR * ÎRFANI HÜR * VİCDANI HÜR
Nazi ayaklanmaları ve Dört büyükler
Mehmet-Ali AYBAR
İııgiltcrenin Sovyet görüşüne iştirak etmesi beklenilobi-lir.
Birleşik Amerikanın bu mc selede nasıl bir yol tutacağı henüz belli değildir. Fakat Sovyet notasmâ vermiş olduğu sert cevaba rağmen. Marshall'in Moskovaya variı varmaz Statüde hususi bir g-a üşme yapmak aTzus isiı; etmiş olması1 ümit verici bir hâdisedir. Zira Ma h I Stalın görüşmesi ' d Aiuuınya meselesindeki »hti leflı ve pürüzlü noktalara bill. (sîı Nazilikten temizle ’ n.- ine temas edilmesi kuv-Vrt muhtemeldir.
I insanın ise Alman sanayiinin canlandırılmasına hiç taraftar olmadığı ve hele Nazilikten temizleme işinde Sov yrtlerle aynı fikirde olduğu n ulumdur.
Diğer taraftan yapılmakta o İngiliz Sovyet görüşme İrrinin Moskova Konferans--,-n.i üsait bir zemin hazırla nıası (beklenebilir.
MotB büyül hiç d) ÜS ak "u——
Aimilâyîı meselesinin r >kt ısıdır. Eğer tahmin edildi/: kibi, Amerikalılar ve I zler Almanyanın Nazi likten temizlenmesinde ciddi-j ( hareket edecek olurlar-s ı Sovyetler ve Fransızlarla, i:, -ma ihtimalleri artacak ■ t . Çünkü bu yoldan Alman l> r, ü|c endüstrisinin t >rilnie«ine dahi gidilebilir k». İ.U HM Sovyet Rusy(». 1 *«».«•* ve \nglo-Amerikanlar ara -b ndaki badıca ihtilâf mrv-fularından birinin çözülmesi demek olur.
(----------------------
Sende mi "r'.ltlıs
LM.ANY.ADAKI A- 1 merikan ve İngiliz ı işgal bölgelerinde bir Nazi . I ayaklanması olduğunu ve yüz lerce kişinin tevkif edildiğini :
bu haftanın ajansları bildir • I
di. Anglo Sakson siyasetinin î
Almanyada’ci Nazizmi yaşa (
tacaY bir siyaset takip ettiği 1
zaten biliniyordu. Son gele.ı haberler bunu teyit etmiş olu ş
yor. i
Filhakika. İngiliz ve Ame- '
rikan sermayesi. Almanya •
yere serildikten sonra, bu mağlûp memlekette bir aplâs man zemini aramış ve Al ’ man sanayiinin kalkınmasını hedef tutmuştur. Halbuki, bi rinej Cihan Harbini mütea k:p İktisadî siyaseti ta-
kip 'en Angio Saksonlann, bunun tehlikeli neticesini bil miş ve öğrenmiş olmaları İn zımdu Çun’-.ü herkes hatırlar ki. Almanyada Nazizmin iktidara gelmesine büyük sermayedir grupları yardım etmişte-.
Bu güne kadar İngiliz ve Amcrikahlann Almanyada takip ettikleri siyaset, bize Birinci Dünyâ harbinden son ra ta tip edilen siyasetin bit tekrar gibi göründü. öyle ümtd ederiz ki. Nazizmin ölmediğini ne fırsat kolladığını artık anlamış bulunan İn giliz ve Amerikalılar, bu sh* kat siyasette İsrar etmiyecek lerdir.
Evet, sermayeci bir iktisat sistemine dayanan siyasetle • rin. harp sonunda mağlûp memleketlerde kârlı işler a-ramalan ve bunun için dc, buralardaki sermaye grupla • riie iş birliği etmeleri İktisadî bir zarurettir. Lâkin Al-min serm edarlar. nın. m ağ lubiyeti takip eden ilk müş • I kül anları Angio Sakson sermayesinin yardımı île atlat tıklan sonra, onlara yüz çevirdikleri ve memleketlerin deki militarist zümrelerle iş birliği ettikleri de târihi bi 1 hakikattir.
Son Nazi ayaklanması i? zerine Bevinin Almanya hak kında takip ettiği siyaset yeniden gözden geçireceği ve eskslı bir şekilde değiştireceği söylenmektedir. Eğer bu haber doğru çıkarsa Mosko vn konferananın müsbet neticeler vermesi ihtimali artar. Çünkü bilindiği gibi Sov yet Rusya ile İngiliz ve Amerikanlar arasındaki başlıca ihtilâf noktalarından biri de, Almanyanın Nazilikten tema mile temizlenmesi meselesi -dir. Son ayaklanmalhr üzerine tehlikeyi sezmiş olan
Binanaleh ova Konferansında dört klerin ittifak ettikleri eğilse bir nokta buluna-Jemektir. Ve bu nokta can
jr
Birleşik H ıı
: venlik korna
delegesi. HMpon
ı sındaki âcaEırı rekr «Kc^ly muvaffıB kat etm«Apr.
bu adüla^^ı'kı
' dâdi...
ııerikanın CHil H nezdindcM mand^H kastcdHT
Ameri •..(£
salacaktır >■'
Meydan okuyan bu »öz leri, ne yazıktır ki. bugüne kadar genişleme ve ilhak siyasetine karşı cephe alm'ş bir milletin delegesi söylüyor. Halbuki ay nı milletin başka bir sözcüsü dahâ iki gün evvel, Sovyctleri istilâcı bir siyaset takibetmekle itti-ham etmişti. Bu vaziyette bilmeyiz kimin kimdcıı şikâyete hakkı kalır?
L

görüşmesi mümkün olabilecek mi?
Moskovadâ hazırlık
Hariciye nazırları Moskovada toplanmak üzere New • Yorktan ayrıldıkları zâman hava iyi ve kendileri iyimser idiler. Neiv-Yorkta küçük Avrupa devletlerde imzalanacak sulh muahedelerini muvaffakiyetle bitirmiş obuaları onları istikbal için de ümide düşürmüştü.
Molotof New~Yorktan döner dönmez Stalin İngiltere
1^ , ' \
Efendimiz dayak yiyor
----o-----
Rüya değil bu, aynile vâki
AZEHLLERDE okuduk: isp'ar ta’mn Ulubor- I lu ilçesinin Senırkent bucağ n«^nüdü^vekâ^^
Ietiyle göndferü n komiser Halı! AltınJğ ile oradaki jandarma teşk L.tı mensuplan el ve ; birliği etmişler, iki aydır halkı apmadı Jannı > .amışlar. Resmî bayramlarda s ü... K. izdir» diye lev-
halar asarız; I :;uzrl x.z rfp-r hay. a geçirilseydi. kim bilir ne l >\ük dj. Halbuki hiç
de öyle olmuyor, eğer gazetelerin yaz ğ. oğru ise. | köşede bucakl (ın . tpıhy. auş : '
Senirkent ma karakollarına tıkılıyor, . H1ı,- ına geçirilip tabanları patlay a, sop., ,]c ( vülüyormuş. bu
asri Falaka im: ou das.r . ııırunu bozacak
kadar âğır ne ileri varmış.
Efendileri ../ r; ağıziaıma vu/uluyor, sırtlarına jandarma!. (•> Innız cöylüler çeşme
yalaklarma su
Efendiler -.ıpk. l.a ndan çıkarılıp
içleri küçük v püyük abtcslr doldur luyor. sonra bu şapkalar zork .nna gr.-u iliyo!. ,‘ıttâ şapka için-
dekiler içiriliy -ırmus. M >
Efendiler • ; u. k,, .. dolu havuzlara
Iarına geçmeji '-keniyorlarm . bu uretle korku ve dehşet verme.. ■ /alarm en zararsızı miş.
Efendiler^...^... ^(uMc.c*«ı«e nazaran, bu cezala-
( nn en hafifi. ıslak ve karanlık bodrumlara hapsedilip 20. 25 ga , e ıslatılmak-
mış.
Senirkentli vatandaşların bu hâdiseleri «ınlatan

ueluğu m zaman ilk ekili Nâzım Foroy, Kocaeli Millet Vekili PtoL Nihat Erim, İstanbul Üniversite»; rektörü S-dHrk Onar.
huzuku Ord. Prof Baha Kantar. Ankarâ Hukuk Fa-
1 -1 '-îu^l^uL zYlîuii, -D^ışkiii Bakcuıliğı Umumi Kâtibi Feridun Cemal Erkin, Dışişleri Bakanlığı umumî kâtın ibiriiB>r mnsvrn? Fnft» Cnr?m*ın Anks-rada kurdukları -Birleşmiş Milletler İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Koruma Türk Grupu» oldu. Bu Ayniyetin kurucuları, yaynnlad klan beyannamede: •fTnsana insan olmak haysiyetiyle değer verdiklerini.
-liflinin âyrdmaz bir R bif :;k'aşaymı .-«ürmel İbaşka bir olan"ı>
ı Sül'induklarınt- söylemişi 'rtlanhkdemecinde ifade M il! et leı^H| iz, vicdan. ym( etleri’ a yol
(ir unsurı klenmeâ olanııyacağı iler ve Gru edilmiş ve ııası'nda iş^St olunmuş
.... ^-^Uuktan ve âRkudan ku ifcibi anh ^Uyctlere ^yeti sağlar
_ >^^dakj ! ( diyetlere Tür|^Re içerisin^* önayak olmak» feuıuudu$uiu va/dn^laJMlr^-
Seniıkent tefi hâdisenin gazetelerde yayımlandığı gündenberi bu tn.*an Hâklarım Koruma Cemiyeti’nin harekete gcçmcaüıi bckicdmı; gerçi beklememem İn zımdı, çünlkü Prof. Nihat Erim. Ulus gazetesinde ya-yunlanan demecinde: «Türk Grupu’nun kurucuları lirasında yer almış bulunan sayın ârkadaşlarn şahsiyet ve hüviyetleri, insan haklarının ve ana hürriyetlerin memleketimizde np ölçüde anlayışla karşılhndığ-nı ve bu uğurdaki çalınmaların ne derecede müessir ve verimli olacağını göstermeğe kâfidir sanırun» demişti. Fakat ben bu sözlere rağmen yine bekledim ve o za-mandanberi bu C. H. P. li Milletvekili ve Prof, ların yapa yapa sadece «İnsan Haklan» diye bir dergi çıkarabildiklerini gördüm. Talbiî, dergi çıkarmak, Anado-ladaki bu Dâhau kampının cellâtları açmaktan daha kolay, daha kârlı ve daha tehlikesiz-bir iştir.
V
süri
J
ile hususî bir konuşma zemini bulmak ümidile diplomatik bir hareket yaptı, ingilterenin Rusyaya karşı takip ettiği siyasette samimî 'olmadığına kani olduğunu ihsas etti. Bevin Stalinin verdiği bu işareti derhal anladı ve karşılık verdi. İ.ci tarafın Moskova konferansından evvel arada mevcut ihtilaflı meseleleri hal ederek aydınlığa çıkmak için bu fırsattan azamî nispette istifade ettikleri görüldü. Şimdi artık • teeyyût etmiş bulunan haberlere göre iki memleket müzakere halindedir, ye bütün :içseleler masa üzerine konarak tkik edilmektedir. 1 taraf ta bu fikir teatisinden mem" m görünmektedir. B ıa Moskovaya varır varmaz bu me-lelerdcn bir çoğunuı i bir neticeye bağlanması ihtimali ak kuvvetlidir.
Stalin Bevine ver a işaretin müspet netice verdiğini ürünce ayni zemin yo-; ma işini bir defa dâ Wa$hingtona memek istedi. Amer Hariciye Nezareti müsteşarlann-
d J birinin Rus siyasa lakkmdaki bir beyanatını vesile
ittihaz ederek Waşhin >aa bir nota gönderdi. Maksadı bu vesile ile General Ma ıll’i konuşmağa sevk etmekti. Fakat Marshall bu işare ı anlamadı, çünkü politika işlerinde Beyin .;adar tccrü’ı ve uyanık değildi, veyahut anlamak istemedi, çünkü A: rikadaki hava onun da sert mukabele etmesini icap etli rdu. Bu sebeple Staline bütün konuşma yollarını kapav bir cevap verdi,
Halbu :i \Vaşhing dan gelen haberlere göre General Marshall Moskovadak firi vasıta sile Moskovaya gittiği zaman önce Stalinle g ş m ek arzusunu izhar etmişti. Moskova da 'bu arzuyu mt uniyetle karşılaşmıştı. Ameri ta gazetelerine göre Genci vlarshall Rusya ile Amerika arasında itimatsızlık ve > iyetsizlik doğuran bütün meseleleri Stalinle baş başa p konuşmak niyetindedir.
Eğer üç büyük Jetler hariciye nazırları önceden böyle sıcak bir hava rlar. ve bir itimat ve emniyet telkin eden şartlar içine- onuşmağa başlarlarsa Moskova konferansının da nw ık olmaması için hiç bir sebep kalmaz.
aleyhine dâva
BEŞER

Irıgilferede İmparatorluk buhranı
İngiltere dahili v ırkî buhranlar içinde kıvranıp duruyor. Daha kömür b ınmın sıkıntılar.- bitmeden bu defa da bir imparatorluk H> 'anı ile karşılaşmıştır.
Mısırdan vonra F m meselesi de nihayet hal edilemi-yerek Birleşmiş Mille : teşkilâtına gönderiliyor. Bcvin ki yüzlü ve tereddüdlü s eti neticesi olarak bu çetin meseleyi halledememiş. ne ' adileri ve ne de Arapları memnun edebilmiş. Ve kendisi m bir aciz ifadesinden başka bir şey olmayan yeni bir çaresi aramağa mecbur olmuştur: Meseleyi Birleşmiş M :1er teşkilâtına havale etmiştir. Mandater olarak bulı ıuğu bir memleketi idareden aciz ğunu itiraf et: i Ingilterenin bu memleket üzerin-
de rn.ı da idaresini d m ettirmeğe lâyik olmadığını ispat eder.
Ingiliz hükümetli in karşılaştığı ikinci imparatorluk meselesi Hindistandan on sekiz ay sonra çekilmeğe mecbur kalmasıdır.
Hindistan Ingiltrrenin en geniş istismar sahası, en zengin servet kaynağ dır. Başvekil Atleenin geçen gün' Parla-Ingiltc
bd( yada®ü hayret ve dıM®nıe!e bir (j‘k nnıhiın
But. tının kııV .smda istil dilmemi -lı birdir stıkTıle kavyHp^-..-.-.--.~..... ...——.... — ------—------
kutup kurmamak mes elesinde toplanmaktadır.
ijuııdi verilen kaıaia göre İngiltere 948 senesi Haziranında Hindistandan çekilecek ve Hindistanı kendi sakinlerine terk edecektir. Bu müddet zarfında Hindular ve Müslümanlar müstakil Hindîsthn için bir Anayasa hazırlayacak ve on sekiz ay sonra idareyi tamamen ellerine almak üzere hazırlanacaklardır. O vakte kadar Kral Naibi Hindistanda vazifesine devam edecektir. Hindistanla işi olan bütün ticarî ve İktisadî müesseseler de bu on sekiz ay içinde kendilerini yeni rejime göre hazırlayacaklardır.
Şüphesiz ki. İngiltere Hindistandan çekilmekle bu müstemlekesini tamamen kaybedecek değildir. Bilâkis onu yeni şartlara görâ istismar yollarını arıyacâkvr. Meselâ Mısırla olduğu gibi burası ile dc bir ittifak ve ticaret anlaşması yapacak, kendisine bir takım imtiyazlı vaziyetler temin e-dec ektir.
Fakat ne de olsa bu hâdise İngilterelim İmparatorluk hayatında mühim bir dönüm nokta». teşkil edecektir
adan çekilmeğe karar verdiğini .»i r arhsında olduğu gibi bütün dün-niştir. Fakat bu karar uzun tetkik -.onı . verilmiş olduğuna (çore bunun beplrı: olmak gerektir.
icn bi: incisi Hindistandaki istiklâl harekene (>lnı. ıdır. Hindular!şL Müs^ümanlar uıa-e . >• idar(- (istemine ait ihtilâflar henüz hal pakla beraber istiklâl davasında hepisinin lindıılari.ı Müslümanlar hras ndaki ihtilâf isli tan son t ayrıca müstakil bir Pakistan devleti
[esi muhafa