ılfgi
AKŞAM
Sene 32 — No. 11376 — Tl ati: her verde 10 kuruştur.
PAZARTESİ 12 Haziran 1950
Millî birlik parti
meselesi
değildir
Tiirkiyedeki seçimler dost memleketlerde hayranlık u-yandırdı, Bütün Batı demokrasi milletleri memnun
oldular. Bu hoşnutluğun sebepleri, bizde duyulan sevinç sebeplerinin aynı de-_ Jîildir. Memleketimizde bir kısım halk kitlesi, uzun yıllar bıktığı insanların iş başından uzaklaşmasına sevindi, bir çok ıstırap ve yoksunluklarının kaynağı saydığı iktidarın yıkılmasından ve onun yerine — daha iyi işler görerek sıkıntılarım gidereceğini beklediği — muhalif partinin hükümete geçmesinden memnun oldu.
Dost memleketlerde beliren hoşnutluk bu çeşitten değildir. Yabancı memleketler işlerimize karışmazlar. Onlar için C. H. Partisini beğenmek, yahut Demokrat Partiyi tercih etmek, birinin düşüp ötekinin iş başına geçmesine sevinmek, yahut acınmak gibi düşünce ve duygu bahis konusu değildir ve olama;. Olsa bile, bu düşüncelerini asla açıklaya-maziar. çünkü milletlerarası münasebetler, bilhassa dostluk münasebetleri böyle şeylere engeldir. Dostlar için şu veya bu parti yoktur. Türkiye ve Türk milleti vardır.
Dost milletlerin hayranlığına tek sebep. Batı zihniyetinde demokratik bir.'Za-renin Türkiyede de yetişmiş olduğunu görmektir. Bir kısım dünyanın otoriter rejimlere geçtiği bir devirde, bunlar m komşusu olan ve coğrafya bakımından daima tehlikeli durumda bulunan Türkiyede. iş başındaki idarenin yıkımı bahasına en Ffflr seçimlerin yapılmış olmasıdır. Bu, bir ideal peşinde koşan Batı âlemi, bir par-*• tinin kaybetmesine, diğer bir partinin kazanmasına değil, bu prensipin, tehdit ve tehlikelerle çevrili, dost ve müttefik bir memlekette de tam tatbik edilmesine elbette cok memnun oldular. Türkiyeyi takdir ettiler. Bu arada, meselâ, yeni iktidarın liberal ekonomi siyaseti güdeceği teminatı, bir kısım Amerikan çevrelerini ayrıca memnun etmiştir.
Herkesin böylçce bildiği bu hâdiseyi izah etmekten maksadımız, yanlış anlaşıldığını sandığımız bir meseleyi düzeltmek değildir. Çok ehemmiyetli başka bir noktaya temas etmek istiyoruz.
Dostlarımızı sevindirmesi tabii olan bu seçim hâdisesi komünist basında da memnuniyet uyandırmıştır. Bunu anlamak güç-
tür. Güçtür, çünkü
bu seçimler neticesinde iş başına geçen Demokrat Parti avnı dış politikayı güt-■fnektedir. İngiltere ve Fransa ile ittifakımıza. Birleşik Amerika ile işbirliğine aynı değeri vermektedir. Amerikanın Türkiye emniyetine ve istiklâline alâkası, Türki-yeye İktisadî ve askerî yardımları devam edecektir. Demokrat Parti iktidarının vatanseverlikte, vatanın İstiklâline ve bütünlüğüne kıskanç olmakta C.H. Partisinden zerre kadar farkı yoktur. Yeni iktidarın Türkiye müdafaasına aynı ehemmiyeti vereceğinde kimsenin şüphesi olamaz. Demokrat Parti hükümetlerinin, herhangi bir tazyik ve tehdit karşısında dahi en küçük bir tâviz ve fedakârlığa gi-t rîşmiyeceğini herkes bilir. Komünistler, Türkiyede tam bir hürriyet rejimi, serbest seçim usulü yerleşiyor, bir parti gidip başka bir parti gelebiliyor diye de sevlne-mezler. Çünkü, Türkiyenin bu durumu, komünistler bakımından, etrafımızdaki tek parti rejimlerine ancak kötü örnek olabilir.
Komünist basının memnun olmasını büsbütün başka sebeplerde aramak lâzımdır.
Beş yıldır memleketimizde, her kılığa giren komünist propagandasının ne derece arttığı kimsenin meçhulü değildir. 1945 tenberi «soğuk harb» bilhassa Tür-kiyeye karşı tatbik edilmektedir. Avrupa Doğusunda, i-çerden yıkılmamış, komü-
Sahibi: Nocmcdclln Sadak — Yazı İşlerin) fiilen İdare eden C. Bildik — Aksam Matbaası.
KABİNE, İDARÎ DEĞİŞİKLİKLERİ! AF KANUNİLE MEŞGUL
Dış ticaret rejimimiz serbesticarete dayanıyor
İhracat, geniş ölçüde teşvik ticaret ve sanayi odalarının yeni seki
10-12 vali daha emekliye ayrılacak, Vaşington sefirile Birleşmiş Milletlerdeki murahhasımızın değiştirileceği söyleniyor
aist idare boyunduruğuna girmemiş tek memleket Türlüyedir. Kominfoı-m, bütün gayretiyle buna uğraşmaktadır. İlk hedef, Türkiyede bir idaresizlik, zayıf bir idare kurulması, anarşi çıkması, herhangi şekilde bîr iç harbin nüvesi kurulmasıdır. Komünistlere göre, bu hedefe doğru yürümenin ilk şartı, bir kere mevcudun ve mevcutların yıkılmasıdır. Ondan sonrası, kendi akıllarınca, daha kolay yıkılacaktır, tâ kendi emellerine uygun bir idare kurulup, kendi gayelerine elverişli insanlar - eğer varsa - iş başına' gelinceye kadar... Onların • zehabınca bu ilk değişme,1 cephede gedik açacak bir sarsıntıdır.
Çok zaman geçmedi, fakat aldandıklarını şimdiden anlamış olacaklardır- daha da anlıyacaklardır, İyice anlamaları lâzımdır.
Geçen gün Başbakan Mender.es. yabancı bir gazeteciye beyanatında' «Sovyet tayzikinin artabileceğini» söylemişti. Bu uyanıklığı takdirle karşıladık. Memleket içinde komünist propagandası, dışardan komünist tazyiki yakın bir gelecekte artacaktır. Buna göre hazırlanmak lâzımdır. Onlar, beş yıldır memleketteki hoşnutsuzlukları, ateşli kül eşeler gibi boyuna istismar etmesini bildiler. Şimdi, yeni parti iktidarına karşı aynı yolu tutacaklardır. Bu ikinci merhale onlara belki daha kolay görünmektedir.
Hükümetçe ve milletçe u-yanık olmak, bütün dertlerimizin ve dâvalarımızın, üstünde tek dâvamızın dış tehlike ve bunun öncüsü iç propagandalar. yâni sinirleri gevşeticj, bünyeyi zayıflatıcı sinsi soğuk harb olduğunu bîr an akıldan çıkarmamalıyız. Dost, düşman herkes anlamalı İd, Türk milletinin vatan tehlikesi karşısında birliği parti meselesi değildir.
Necmeddîn SADAK
Ankara 11 — Bugiin pazar olmasına rağmen Bakanlar, Adnan Menderesin başkanlığında toplanarak idari değişiklikler mevzuu üzerinde konuşmuşlardır. Af kanunu tasarısının da bu toplantıda incelendiği tahmin edilmektedir.
İdarî değişiklikler
Ankara 11 — Emekliye sev-kedildlklerinl dün yazdığımız 9 validen başka 10-12 valinin daha emekliye ayrılacakları söylenmektedir. Bazı valiler arasında da nakiller yapılacağı muhakkaktır.
Emniyet umum müdürü Gafur Soylu’nun vazifeden alınması kararlaşmış gibidir. Bu husustaki kararnamenin yarın çıkacağı tahmin edilmektedir.
Diğer taraftan öğrenildiğine göre Kars valiliğine emekli tuğbay Emin Akıncının tâyin edilmesi, ve şimdiki valinin vekâlet emrine alınması muhtemeldir.
Aydın ve Konya valileri
Lzmlr 11 — öğrendiğime göre Aydın valisi Etlıern Yetklne-
Birleşmiş Milletlerde daimî murahhasımız Selini Sarper
Vaşington sefiri Feridun Cemal Erkin
İzmir 11 — Şehrimiz ticaret mahfillerine gelen haberlere göre, Adnan Menderes kabinesi dış ticaret rejimini tesblt etmiştir. Yeni rejim, serbest ticaret esasına ve mümkün olduğu kadar geniş bir ihracat politikasına dayanmaktadır.
Dolar, İsviçre frangı, sterlin ve diğer memleketler paralan dahil, hangi para olursa olsun, yapılacak ihracat muameleleri hükümetin teşvik ve himayesine mazhar olacaktır.
Zeytinyağı İhracı, yeni rekolte belli olmadan, yâni yaz mevsimi geçmeden evvel bahis mevzuu değildir.
Paramızın kıymetinde hlçbir değlşlkllk yapılmıyacaktır. tz-mirdekl sanayi birliğinin sanayi odasına tahvili hususunda teşebbüslerde bulunmak için An kara ya giden heyet avdet
edilecek i etmiştir.
Ankarada yetkili makamlarla yapılan .temaslarda vardan neticeler şunlardır:
Sabık hükümetin kurulmasını muvafık gördüğü sanayi odaları kunılmıyacak. bunun yerine adı esasen ticaret ve sanayi odası olan müessese aynı çatı altında bütçe, kadro ve muhasebece birbirine bağlı bir halde bulundurulacaktır Ancak ticaret ve sanayi odasının ayrı, meslek kurulları, meclisleri, l-diare kurulları ve umumi kâtipleri bulunacak ve bunlar miıa-taldlen. kendilerine ait muameleleri yürütecektir. Bu suretle hem sanayici hem de ithalâtçı veya İhracatçı olan tüccar munzam aldat ödemeden her İki branşta çalışabilecektir. Bu hususta yeni odalar talimatnamesi bazırlanmaktadır.
Yazan; A. Adnan-Adıvar (Bugün üçüncü sahifemizde)
rln. vazifesinden uzaklaştırılacağı ve yerine vali muavini Dündarın getirileceği anlaşıl-ıSaktadlır. E? emrin bugünlerde tebliğ edilmesi kuvvetle muh
temeldir.
Konya 11 — Vali Şefik Soyer bugün şunları söylemiştir:
«— Tekaüde sevkcdlldlğlm (Arkası sabife 2; sütun " de)
Beşiktaş mağlûp
Şehrimize gelen Millî Eğitim Bahanı Avni Başmanın demeci
Dün şehrimize gelen Milli Eğitini Bakanı Avni Başman, gazetecilere şu beyanatta bulunmuştur:
*— Liselerin dört seneye çıkarılması artık katîleşmiştlr. Biz bu dört yılın dalla faydalı olabilmesi için 9 uncu sınıftan sonra İÛ, 11 ve 12 inci sınıflardaki dersleri edebiyat ve fen kısımları olarak ikiye ayırdık. Bildiğiniz gibi eskiden bu bölüm ancak liselerin son sınıfında yapılırdı;
Mekteplerdeki kitap meselesine gelince, okul kitapları şimdilik kısmen serbes bırakılmıştır. Gelecek yıl okul kitaplarının hepsi serbes bırakılacaktır.
Köy enstitüleri, üzerinde duracağımız esas mevzulardan biridir. Biz. köy enstitülerinin yeni şartlara göre ıslah edil-1
Türkiye Başpehlivanı Hayra bol ulu
Siyahbeyazlılar Manchester United takımına 2-1 yenildi
mesi İçin bir program hazırlıyoruz. Bu programa göre enstitüler artık yalnız köy öğretmeni yetiştiren birer meslek okulları olacaktır. Bir köylü çocuğunun hem öğretmen,
hem nalbant ve hem de hasta-' bakıcı yahut müzisyen olarak yellştirimesi çok ideal bir iştir. | yun an
Bunun için de köy enstitüsü -■ programlarında esaslı tadilâtın' yapılmasına başlanmıştır. Kısaca yeni hükümet, bütün milli eğitim teşkilâtı İçin bir kanun hazırlamağa karar vermiştir.»
Müteakiben Milli Eğitim Ba-|
Londra 12 (Radyo) — Birleşik Amer İkada turneye çıkmış olan , ve şimdiye kadar yaptığı maçları kazanmış olan İstanbul lig birincisi Beşiktaş takımı dün ı son maçını Nevv-York'ta İngiliz Manchester United takımına karşı oynamış ve çetin bir o-sonra 2-1 yenilmiştir.
Anadolu Ajansı ve coğrafya
İkisi arasında nc münase-
kanı 152 öğretmen meselesine beti var diyeceksiniz, bu mii-de temas etmiş ve şunları soy- nasebeti izah etmek için ilk lemi.ştlr: | önce şunu hatırlatalım ki,
Bu karar bidayette İsa- bizde coğrafya dersleri son betli bir karardı. Fakat tatbi- >bnî kanaatlere göre tensik kat çok fena ve bozuk olrnuş-l (Arkası sahife Z; sütun 4 te)
Süleyman ile İkincisi Sındırgılı Şerif
(.Yazısı 2 nci dahlfetiel

ve ıslah edilmiş olduğu için, artık dersler bir isimler listesi olmaktan çıktığından dağların yamaçları, nehirlerin yatakları, rüzgârların istikameti, nüfusu gibi pek İlmî mevzularla meşgul o-larak, nenin nerede olduğu hakkında bir şeyler öğretmek yolunda değildir. Onun için dünyanın muhtelif memleketlerindeki şehirlerin nerede olduğunu bilmek şöyle dursun kendi memleketimizin biraz ücra kasabalarını bile öğrenemiyoruz.
Halbuki Anadolu A-jansı ismi asla duyulmamış bir nahiye merkezinden bir telgraf alıyor. (Oradan mı alıyor o da şüpheli ya) ve öylece bültenlerine geçiriyor. O ismin yanına hiç olmazsa vilâyetini yazmak zahmetini ihtiyar etmiyor. Okuyanlarda bir merak ve eğer telgraf bir kazaya, bir hâdiseye ait ise bir telâş hâsıl oluyor. Elbet Anadolu A-jansı memurları arasında eski usûlde coğrafya öğrenmiş birisi elbette vardır. O zat himmet else uıisıl olur?
Eczahaneler ve eczacılık kanunu değiştiriliyor Yurdun muhtelif yerlerinden gelen eczacılar, eczane tahdidinin kaldırılmasını istiyorlar
[Yazısı 2 nel sahLfede]
Tarsus’la Amerika’na seyahat
Dört buçuk saat öğle tatili
En uzun öğle uykusu — Resmî dairelerde öğleye kadar iş, öğleden sonra komisyon — Akropolün etrafında ebedî miting — Hakikî güzelin tefsire ihtayacı yoktur
Akropolün uzak tan görünüşü
Thucydl.de dermiş kİ: «Atmalılar daima hareket halindedirler. Zenginliklerini arttırmak için mütemadiyen, dolaşırlar. Daima yeni kazançlar peşinde koştuklarından kendilerini re-
havete kaptırdıkları hemen hiç görülmez.»
Eski AtinalIlar için söylenmiş olan bu söz yeni AtinalIlar için de doğru mudur, bilmem. Ati-naya saat 12 de girdik. Dük-(Arkası 4 iincû saiıifede»
Öğretmen okullarının 102 nci yıldönümü
Kandilli Lisesi bahçesinde ananevi pilâvı beraber yiyen öğretmenler (Kazısı 2 nci sahifemizde».

Bahtfe 3

32 Haziran J&50
F. Bahçe Hapoeli
3-1 mağlûp etti
Sabah Gazeteleri Ne Diyor?
İsrail kalecisi, misafir takımı daha ağır bir mağlûbiyete uğramaktan kurtardı
Dün İnönü stadında yine çok az bir seyirci kalabalığı önünde İsrailin Hapoel takımı dördüncü Ve son maçını Fenerbahçe Ue yapmıştır.
Mevsimin hayli ilerlemiş olması ve Sunderland gibi bir İngiliz takımının maçlarından sonra stadın dünkü bayii boş hali, normal olarak karşılanmayı İcap eder.
Sanıih Duransoyun hakemliğinde İki takım sahaya şu kadrolarla çıkıp yer aldılar:
Hapoel: Hodorov - Pulman, Vays - Gambaş. Melamet, Gant-baş - Klapnan, Hegedlş, Yolofski Çaçılt. Razgin.
Fenerbahçe: Cihat - Mıijdad, Hilmi - Mehmet Ali. Kâmil. Süleyman - Fikret, Erol, Cemal, Lefter. Halît.
Oyuna Hapoelliler başladılar. İlk anlar karşılıklı hücumlar arasında geçiyordu.
3 üncü dakikada eliyle alıp hakemin görmediği topu Fikret yakın mesafeden ve İsrailin kalecisi ile karşı karşıya İken avu-ta attı.
Fenerbahçeliler nispeten hâkim oynadıkları İlk on dakikanın sonunda Cemal muhakkak bir gol fırsatını havadan avuta atarak kaçırdı.
12 nci dakikada İsrailin sağ açığı Cihat ile karşı karşıya kaldığı halde topu Fenerbahçe kalesinin üstünden aşırdı.
14 üncü dakikada santradan topu kapıp sûren İsrailin sol açığının ânî şütünü Cihat yumrukla kornere alabildi. Korner neticesiz kaldı.
16 nci dakikada Fikretln İsrail on sekizi üstünden çektiği frikikten gelen topu Hapoel kalecisi ancak kornere atabildi. Soldan çekilen korneri İsrail sağ beki tekrar kornere çıkardı. Sağdan çekilen korneri de bu sefer santrhafiarı kornere çıkardı. Üstüste olan kornerlerden Fenerbahçeliler bir türlü istifade edemediler. Karşılıklı hücumlar arasında geçen ilk devrenin 30 uncu dakikasında Fenerbahçeliler soldan hücuma geçtiler. Halidden Cemale, Cemalden Fikrete gelen top Fikre-tin ortasiyle Halidin önüne geldi. Hallt yakın mesafeden çektiği şiltle Fenerbahçeye İlk golü kazandırdı.
34 üncü dakikada Halidin önü bombaş olduğu halde çektiği çok kuvvetli şütü tsrall kalecisi fevkalâde bir atlayışla ve -iki harekette tuttu.
İlk devre böylece Fenerbah-çenin Hapoele 1-0 galibiyeti ile bitti.
İkinci devre
tkinel devreye Fenerbahçeliler başladılar. İlk anlarda Sarı -Lâcivert takımın hücumlarını İsrail kalecisi çok güzel oynayarak bertaraf ediyordu. Hapoel takımı kalecisi Hodorov İki gündür gerek Vefa, gerek Fenerbahçe karşısında cidden takdire şayan bir oyun çıkararak takımını pek müşkül durumlardan kurtarmıştır.
10 ncu dakikadaki ânı bir tsrall hücumunda santrforlarının çektiği sütü Cihat ancak kornere çıkarabildi. Sağdan çekilen kornerden gelen topu Cihat giizei kurtardı.
11 inci dakikada Hal İt ile Cemal yer değiştirdiler.
14 üncü dakikada Halidin bir şutunu İsrail kalecisi ancak kornere çıkarabildi. Fikretln «ağdan çektiği kornerden gelen topu Cemal Hapoel kalesine a-tarak Fenerbahçeye ikinci golü de kazandırdı.
Bu golden sonra İsrailliler santrforlarını değiştirdiler. Hapoel takımı 2-0 mağlûp duruma düştükten sonra bütün enerjileriyle oynamağa başladılar Fakat buna rağmen oyunda bir hâkimiyet kuramadılar. Fenerbahçe müdafaasının ve bilhassa Kâmil İle Müjdaduı canlı ve akıllı oyunları, İsraillilerin gol pozisyonuna bile girmelerine engel oluyordu.
27 nci dakikada ânı bir Fener bahçe hücumunda Cemalin santrfor mevkiine kayarak çektiği sıkı şuttan birincisi kaleciden geri geJdl, Ilc-men. akabinde çek-ti’ji ikinci şut da Sar» - Lâel-VeriHierln üçüncü golü oldu. ,
Her yedikleri golden sonra o-,
yuncu değiştirmeğe başlayan İsrailliler bir türlü Fenerbahçe on sekizine yaklaşamıyorlardr. bile.
35 inci dakikada ânl bir İsrail hücumunda sol açıklarının şan-dell. Cihada şarj yapan sağ içlerinin sayesLnde Fenerbahçe kalesine girerek Hapollllere şeref golünü kazandırdı.
40 nci dakikada İsrail santrforunun çektiği şütün Cihat fevkalâde bir şekilde kurtardı.
Son dakikalarda İsrailliler a-çıldılar ve Fenerbahçe kalesini sıkıştırmağa başladılarsa da neticeyi değiştiremediler. Böylece revanş maçında Fenerbahçcnln Hapoele 3-1 galip gelmesile sona erdi.
Nasıl oynadılar?
Dün Fenerbahçeliler rahat bir oyundan sonra, maçı 3-1 kazandılar. Fenerbahçelilerin en akıllı hareketleri golleri kâfi görerek müdafaaya çekilmeleri idi.
Müdafaada Cihat, Kâmil, Müjdat iyi bir günlerinde olduklarından Hapoel hücum hattına aman vermediler-. Hücum hattında da FJkret, Erol, Hali t. Cemal vazifelerini yaptılar. Lefter durgun bir oyun çıkardığından. Fenerbahçeliler gollerini ziyadeleştlremedıiler.
Hapoel takımında ise yalnız ve yalnız kalecileri oynadı. Eğer bu kaleci olmasaydı, Fenerbah-çenin karşısında çok bol gollü bir mağlûbiyete uğrarlardı. Kaleci altı, yedi muhakkak golü kur tardı.
Halûk SAN
İstanbul tenis birincilikleri
İstanbul tenis birinciliklerine dün Dağcılık kulübünde devam edilmiştir.
çift erkek dönıl final:
Fehmi - Kris, Enis - Suzan çiftini 6/2, 2/8. 2/6, 6/4, 6/4 yenmiştir.
Çift erkek final:
Behbut - Andon çifti, Fehmi -Kris çiftini 6/4, 6/2, 8/6 yenerek İstanbul çift erkek birinci olmuşlardır.
Bugün Behbut - Suzan arasında tek erkek. Muallâ - Bean arasında tek kadın final müsabakaları yapılacaktır.
Politika havası zehirleniyor
Ahmet Emin Yalman VA-TAN'da yazdığı başmakalede diyor ki:
«Dün Devlet Reisinin parti başkanı olmasının bu makamın millî birlik ve Ahenk zaviyesinden oynıyacağı rolü muattal bıraktığından acı acı şikâyet ediyorduk. Bugün Demokrat Parti sözünü tutmuş. Devlet Reisi partiden ayrılmış bulunuyor. Devlet Reisinin particLllk husumetinin, azması İstidadına karşı faaliyete geçmesi ve ara bulacak bir rol oynaması, elbette çok hayırlı bir şey olur. Hal çaresi bekleyen sayısız müsbet İşlerimiz karşısında buna şiddetle ihtiyaç olduğunu ve milletimizin geçirdiği yüksek İmtihandan ve dünya yüzünde kazandığı müşterek iti* bardan sonra böyle bir hareketin mümkün, kolay ve tesiri olacağını kimse İnkâr edemez.»
Taviz vermiyoruz
SON POSTA başmakalesinde D. Partinin inkılâp bahsinde hiç bir tavizde bulunmıyaca-ğından bahisle diyor ki:
«Yalnız şu kadarını kaydedelim kİ, vatandaşa dilediği şekilde ezan okuması İçin serbesti tanımak ne İrticai tasviptir; ne de lüzumsuz bir tâvizdir. Doğrudan doğruya Anayasanın kabul etmiş olduğu blı hürriyeti iade etmekten İbarettir.
Bunu böylece kabul etmlyc-rek, vicdan hürriyeti çerçevesi içinde mütalâa edilmek İcap eden bir İbadet davetini kayıtlandırması mâkul bulanları bugünün hürriyet telâkkisini kavramamış ve demokrasi âleminin din cpeheslni tetkike cesaret bulamamış saymak ve blnnctice bunların yaygaralarına da aldırmamak lâzımdır.»

Ne olsun isteniyordu?
YENİ SABAH, başmakalesinde yeni hükümetin idare kadrosunda yaptığı değişiklikler-
den bahisle diyor ki:
«Valiler arasındaki tebeddülat da üzerinde durulan mevzular arasına girmiştir. Bu hareketlerde ve emekliye ayırmalarda, hayreti mucip ne noktanın bulunduğu merak edilecek bir keyfiyettir. Halk Partisinin baskı yapan valilere malik olduğu ve geçen 1946 intihabında muhalefete karşı, ne kadar insafsız hareketlerde bulunduğu, henüz, hiç kimsenin hatırından çıkacak kadar eskimemiştir. Şimdi, nimetin lrade.tile. Cumhurbaşkanlığı yüksek makamını işgal eden zat, muhalif parti lideri olarak. Matbuatta ve Mecliste baskılardan şikâyet ve feryat edip durmadı, hattâ bir kaç defa "baskıcıların adlarını vermeğe hazırım, hükümetin işaretine muntazırun» demedi miydi?. İktidar değişikliği o-lunca bu baskıcı vali, jandarma ve kaymakamlar ne oldu? Göklere uruç etmediler a... Bunları, yeni İktidar, yaptıklarını bile bile, makamlarında muhafaza mı etmeliydi?»
Hayrabolulu Süleyman
Türkiye baş pehlivanı
Kırkpınar güreşlerinde derece alan pehlivanların isimleri
İnönü şehitleri
Heyecanlı bir törenle aziz hâtıraları anıldı
Eskişehir 11 (A.A.) — Bugün saat 10 da İnönü şehitliğinde yılın mûtad ihtifali yapılmış, İstiklâl uğruna can veren kahramanlarımızın hâtıraları hürmet ve minnetle anılmıştır.
Şehitliğe BM. M. ; D.P, ; C.H. P. ; İş Bankası, komşu vilâyetler ve diğer müesseselerden gönderilen çelenkler konduktan sonra bir ihtiram duruşu ile tören açılmıştır.
B.M.M. ve ordu namına heyecanlı birer konuşma yapan hatipler hürriyet ve istiklâli i-çin her fedakârlığı İhtiyardan çekinmeyen Türk milletinin asla esir olamıyacağını belirtmişlerdir.
Binlerce köylü ve şehirlinin katıldığı ihtifale BMM. : Ankara vilâyet ve belediyesi, Bilecik, Eskişehir vilâyetleri, siyasî partiler ve tş Bankasını temsil eden zevat da iştirak etmiştir.
Göztepe Türkiye futbol birincisi oldu
İzmir 11 — Bugün 1950 Türkiye futbol birinciliklerinin son karşılaşması yapılmış ve Göztepe ’rûrkjye futbol şampiyonu olmuştur. Yapılan karşılaşmanın sonunda İzmir bölgesi futbol birinciliği ve Türkiye birinciliği şildi, törenle Vali Osman Sabrl Adal tarafından Göztepe takımına verilmiştir. Vali gençleri tebrik etmiştir.
İlk karşılaşma Göztepe He Kâğıtspor arasında olmuş, Göz tepenin 3-Q galibiyeti ile sona ermiştir. İkinci maç Beşiktaş ile Gençlerbirliği arasında yapılmış ve Gençlerbirliği bu maçı 2-1 kazanmıştır.
Başbakanlık kupası maçı
Millî Eğitim kupası şampiyonu Fenerbahçe takımı Türkiye şampiyonu Göztepe İle. 18 haziranda Başbakanlık Kupası maçını oynamak üzere perşembe akşamı ekspresle Ankaraya gidecektir.
Feci tren kazası
Ankara 12 (Akşam) — Dün saat 15 te Ankara garında feci bir tren kazası oldu. Konyak olup şehrimizde terzilik yapan Ahmet Ekmekçi adında bir şahıs yolcu uğurlamak üzere istasyona gitmiş, trenin kalkmak üzere olduğunu görerek rayların üzerinden koşmuş ve birinci perondan İkinciye geçmek İstemiştir. Tam bu sırada Kayaş İstikametinden gelen banliyö katarı, terzi Ahmetli çiğnemiştir. Ahmedin bir kolu ve iki bacağı tekerlekler altında ke-sllmişlir. Yaralı Numune hastanesine kaldırılmıştır. Fakat hayatından pek ümit yoktur.
Devlet
Süvari
Eczahaneler ve
eczacılık kanunu
Bakanlığı
Fethi Çelikbaşm tâyin edilmesi muhtemel
Ankara 12 (Akşam) — Dışişleri Bakanı Fuat Köprülü bu sabah İstanbuldan şehrimize gelmiştir.
Marshall yardımı İle meşgul olan Devlet Bakanlığına bir şahsın tâyini ve Dışişleri Bakanlığı teşkilâtında yapılacak değişikliklere dair kararnamenin çıkması. Dışişleri Bakanı Fuat Köprülünün şehrimize gelmesini beklemekte İdi. Bu kararnamenin bugünlerde çıkması muhtemeldir.
Devlet Bakanlığına Fethi Çe-likbaşin tâyin edilmesi muhtemeldir.
Bir aile faciası
Hikmet kendisinden kaçan karısını satırla yaraladı
müsabakaları
Edime 12 (Akşam) — Tarihi Kırkpınar güreşleri dün yirmi bine yakın seyirci önünde geç vakte kadar devam ettikten sonra nihayete erdi. Î950 Türlüye Başpehlivanlığı için hay-raboluiu Süleyman He Sındır-gılı Şerif arasındaki güreş dört saat sürdü. İki pehlivan yenl-şemediklerinden hakem, heyeti kararile ayırd edildiler. Aralarında kur'a neticesinde Hay-reboluiu Süleyman Türkiye Başpehlivanı, Sındırgılı Şerif ikinci oldu.
Kırkpınar güreşlerinde derece alan diğer pehlivanların isimlerini bildiriyorum:
Deste küçük boyda Kemal Demirsüren birinci. İbrahim Caner ikinci. Arif Özdemir ü-çüncüdür.
Deste orta boyda Ahmet A-kan birinci, Adli Atakaıı ikinci, İbrahim Çetin üçüncü.
Deste büyük boyda Ali Büğe, birinci, Ali Yıldırım ikinci,
Ahmet Filiz üçüncü.
Küçük ortanın küçük boyunda İbrahim Güler birinci, Mehmet Gamsız ikinci. Şefik Yurtsever üçüncü.
Küçük ortanın büyük boyunda Burhap Gfirkan birinci, Ahmet Topçuoğlu ikinci, İhsan Yıldırım üçüncü.
Büyük ortada Orhan Sakar birinci, B&ndırmalı Haşan ikinci, ManisalI İbraliim üçüncü.
Başaltıda İrfan Akan birin-, ci, Abdullah Eker ikinci, Ha-“t san Yener üçüncü. Hüseyin^ Tosun dördüncü, İbrahim beşinci.
Başpehlivan! ık t a Sındırgılı Şerif, üçüncülüğü de Lüleburgazlı Ali Ahmet kazan- C muşlardır. O
Güreşler sonunda derece a- (/) lanlara mükâfatlan verildi, Jjr 1950 Kırkpınar Ağalığı Edirne® bölgesi çalışma müdürü Ekrem Demıray’ın uhtesinde kalmış- ®
E
îstanbulluû-
(m
ikinciliği^g
p
Dün süvari okulu sahasında yapıldı
Devri sabıka
Grev
Dün Süvari Okulu sahasında yapılan müsabakalarda kalabalık bir davetli kütlesi bulunmuştur. Bu arada Korgeneral Şükrü Kanatlı, bir çok yüksek rütbeli subaylar ve ecnebi misafirler göze çarpmaktaydı. Belediyenin geniş ölçüdeki yardı-mıyle yapılan hazırlıklar müsabakaların intizam İçinde cereyan etmesini sağlamıştır.
Birinci müsabaka kırbaç yarışması İdi. Yarışma sonunda elde edilen dereceler şunlardır:
Binbaşı Eyüp Öncü ve yüzbaşı Salih Koç müştereken birinci, Yüzbaşı Bedri Böke ve yüzbaşı Eyüp Yiğitkök müştereken ikinci, Yüzbaşı Tevflk Yücel ve yüzbaşı Cevdet Sümer müştereken üçüncü olmuşlardır.
«Hata üzerine tasnif» ve (B£r defa baraj» müsabakasında, neticede:
Yüzbaşı Eyüp Yiğitkök, Battal adlı atiyle birinci, üstteğ-men Tahsin Engin Romansla ikinci, binbaşı Saim Polatkan Bahar'la üçüncü olmuşlardır.
dair takrir
Hükümet çarşamba günü takrire cevap verecek
Ankara 12 (Akşam) — Bir haftalık dinlenme tatilinden sonra Büyük Millet Meclisi bugün saat 15 te toplanacaktır.
Demokrat Parti programında-daki devri sabık yaratmıyaca-ğız, taahhüdüne rağmen Halk Partisinin «Mesul varsa meydana çıkmalıdır» yolundaki cevabının akisleri, devam etmektedir.
öğrendiğime göre. Demokrat Parti milletvekillerinden bîri bu hususla Meclise bir sual takriri vermiş ve «Devri sabık nedir?» diye sormuştur.
Bu takrire Meclisin bugünkü toplantısında değil, ancak çarşamba günkü celsesinde hükümet tarafından cevap verilecektir.
hakkı
"O (D ro P
Çalışma Bakanlığın-^ da tetkikler devam ediyor
Ankara 11 = İşçiye grev hakkının tanınması mevzuu üzerinde tetkiklere devam olunmaktadır. Diğer taraftan sendikalar kanununda dâ tatbikattan alınan tecrübelerle tadiller yapi-lacağT"anlaşılmaktadır. Sendikaların işçUeri, fikren ve bede-denen yükseltecek vasıla ve imkânlara sahip olması düşünülüyor.
Çalışma Bakanı Haşan Polat-kan muhtemel olarak Meclisin tatilinden sonra işçHerln toplu bulundukları merkezlere giderek tetkikler yapacak, gerek grev . ve gerek sendika mevzuların-daki ihtiyaçlar mahalli olarak tesbit edilecek, İşçilerin görüşleri de alındıktan sonra, tasarılara son şekli verilecektir.
Öğretmetmen okulunun 102nci yıldönümü i Öğretmen ok alların m kuruluşunun 102 nci yıldönümü dün Kandilli lisesinde yapılan top-' ı Jantı He kutlanmıştır. Geç vakte kadar devam eden ve öğretmenlerin güzel bir gün geçirmelerine vesile olan toplantıya 290 den fazla öğretmen İştirak etmiştir. Öğretmenler bu toplantıda ananevi pilâvlarını yedikten sonra eski hâtıraları i- ■ . , , . , , . . . ' anmışlar ve Milli Eğitim Baka-
■-|« bulmdusu lçM-|nma blr moa|.
* la lnlrontavn no aıHûrnV nnlnrfl
Kadıköyde Yeld eğ irmen inde Duatepe sokağında bir içkili lokantanın sahibinin evlâtlığı ’ Melâhat sekiz sene evvel Kas-tamonuda bulunan Hikmet Al-tuıkal isminde birile evlenmiş ve oraya gitmiştir.
İki çocuk sahibi olan bu karı koca arasına geçen ay geçimsizlik girmiş ve bundan bir kaç gün evvel Melâhat. kocasının yanından kaçarak İstan.-bula gelmiş. Kadıköyde Yelde-ğlrmeninde Üzunhafız sokağında 92 numaralı evde bir o-da kiralayarak oturmuştur.
| Melâhat, bu arada analığının
Ankara 12 (Akşam) — Eczane ve eczacılığa alt kanunda bazı tâdiller yapılmak için Sağlık Bakanlığınca incelemelere başlanmıştır, Bu münasebetle yurdun muhtelit bölgelerinden gelen eczacılar. Sağlık Bakanı Nihat Reşat Belger'i ziyaret e-derek eczane açmak tahdidinin kaldırılmasını istemişlerdir.
Hâlen yürürlükte bulunan kanuna göre ancak bulundukları yerlerde beş sene müddetle süresiz olarak blr eczanede çalışanlara Sağlık Bakanlığı eczane açmak müsaadesi verebilir, j Ancak bu müsaadeler eczanesiz[ şehir ve kasalabalar İçin Ba-Bakanlıkça kolaylıkla «rtlmelt- mûÜTk'ısleîtoiie^nt^r’ıms-l le beraber büyük şehirlerde ec- - 1
zane açmak çok müşkül olmakta ve mevcut eczaneler de bir nevi şahısların İmtiyazı altın- i da bulunmakta idi.
Sağlık Bakanı, eczane açmak eline geçen tahta saplı satırla tahdidinin kaldırılması hak- karısını başından yaralayarak kındaki müracaatları müsait r karşılamış ve: «Âmme menfaati ; esas olarak vaziyeti etraflıca tetkik edeceğim.» demiştir. t
Eczane açmak tahdidinin kaldırılmasına mâni yegâne se- ı bep tahdit dolayısiyle küçük şehir ve kasabalarda İcrayı sanat • denlerin büyük şehirlere gide- I rek memleket sağlığına menfi tesirler yapacak bir durum ya- ı ratmaları ihtimalidir. Mevcut kanun incelenirken eczane tahditlerinin kaldırılması hususunda bu mühim nokta da nazarı dikkate alınacaktır.
li lokantaya da giderek onlara
Isınıştır. 1
Hikmet, karısının kaçtığını .görünce doğru îstanbula gel-ımiş ve dün karısı He babalığı-' | nın lokantasında karşılaşınca
kanlar İçinde yere yıkmıştır. Hikmet, bu İşi yaptıktan sonra Yeldeğirmenl karakoluna giderek teslim olmuştur,
Melâhat AJtınkal süz söyllye-miyecck bir halde Nümuııe hastanesine kaldırılmasına lüzum görülmüştür. Kadın, hâlen koma halindedir.
Kadıköy savcılığı tahkikata el koymuştur.
Konyada iki köy halkı arasında kavga
İonya 11 (Akşam) — Hadım ve Bozkır Hederine bağlı iki köy balkı, tarla İhtilâfı yüzünden kavgaya tutuşmak üzere silâhlanmış vaziyette birbirlerine karşı cephe aldıkları anda jandarma komutanlığınca haber a-lınmış ve blr hâdise çıkmasına oa icap eaen jaare ammen a-meydan verilmemiştir. [rasında değişmeler yapılabilir.
Porsuk barajı
Kabine ve idari
Bayındırlık Bakanı, barajda tetkiklerde bulundu
Eskişehir 11 — Bayındırlık Bakanı Fahri Belen geceyi Eskişehir de geçirmiş ve bu sabah Porsuk barajına gitmiştir.
lim mekteplerinin kaldırılması dolayısiyle duydukları üzüntüyü belirtmişler. Muallim mekteplerinin süratle kurulması 1-çln İcap eden teşebbüsün yapılmasını rica etmişlerdir.
D. P. Genel İdare Kurulu toplandı
Ankara 12 (Akşam) — Demokrat Parti Genel İdare Kurulu dün akşam toplanmıştır. 3 saat devam eden bu taplan-tıda seçimlerden sonra parti teşkilâtında Genel merkeze aksettirilen bazı meseleler görüşülmüştür. Parti Genel Başkanı Adnan Menderes, kabine toplantısında bulunduğu için bu toplantıya iştirak edememiştir.
Porsuk barajının halihazır ve müstakbel durumunu ve yeniden açılması mukarrer sulama kanalının proje ve plânlarını tetkik eden ve bunlara alt 1-zahatı dinleyen Bakan öğleden sonra vilâyette bir toplantı yapmış, seylâpzedeler için yeniden İnşa ettirilen evler hakkında konuşmuştur.
Bu İnşaatın daha salim bir mecrada ilerlemesini arzu eden Bakan alınacak yeni tedbirler üzerinde alâkalılarla konuşmuş ve gerekli direktifi vermiştir.
değişiklikler
(Boş tarafı 1 inci sjhitcde) hakkında henüz resmi bir emir gelmiş değildir. Vazifeden ayrılmadan evvel bir basın toplantısı yapıp bazı açıklamalarda bulunacağım.»
Şefik Soyerln yapacağı açıklamalar merakla beklenmektedir.
Vaşington sefiri ve Birleşmiş Milletlerdeki murahhasımız
Ankara 12 — Diin bildirdiğim gibi Varşova, Atina, Bağdat, Meksiko elçilerinden başka Cidde elçisi Alâaddbı Tiritoğhı ile Vaşington büyükelçisi Feridun Cemal Erkin'in değiştirilecek elçiler arasında bulunduğu söylenmektedir. Birleşmiş Milletler Türkiye daimi murahhası Selim Sarper'ln de değiştirileceği temin olunmaktadır.
Yugoslavya 4 — İsviçre 0 Beme 11 (AA.) — İsviçre 11c Yugoslavya arasında yc.pi-lan milli futbol maçı 4-0 Yugos-
Bakan bu akşam Ankaraya invyanın galebesiyle netlcelen-dönecektlr. I mlştir.
Denizde ceset
Bu sabah Etyemezde deniz kenarında yaşlı bir erkek cesedi bulunmuştur.
Yapılan tahkikatta bunun Yenikupıda bir gazino altında kurulmuş olan gecekonduda o-turan 55 yaşında Karakin İsminde biri olduğu tesblt edil-
(Baş tarafı 1 İnci sahifede)
tur. Bunları yakından tetkik edecek ve nakillerin hangi e-saslara göre yapıldığını İnceleyeceğiz. Mağdur olanlar İçin mümkün olan tashih keyfiyetine elbette gidilecektir.»
Milli Eğilim mensuplan ara- _ ___________________
sında geniş ölçüde nakillerin miştlr.
yapılacağı, İdare âmirlerininI Karakinin denize ne şekilde ı değiştirileceği haberleri doğru düştüğü veya herhangi bir kas-değildir. Lüzum olduğu zaman- , de kurban olup olmadığı nok-da İcap eden idare âmirleri a- tası üzerinde savcılıkça tahki-... 1 kat yapılmaktadır.
Sayın Diş Hekimlerine
“BAYER,, Diş İlâçları Gelmiştir
Bahçekapı Rabvancılar Sokağı yeni Volta han 6-7
HAYREDDİN ZEKİ Deposu bkuh,
---- TAKSİM ------------
BELEDİYE CAZINOSUNUN I
Varyetelİ ve Halk Bahçeleri açılmıştır.i


İzmir Fuarı
Sıhhate dair sohbet
Sahte altınlar
Vapurlarda radyo
Türkçe nesirle uğraşanlar, Fatih Rıfkıyı iistad saymağa mecburdurlar. Politikanın sathından prensiplerin biraz derinliğine nüfuz e-flenlcr de, aynı Falih Rıfkı-yt, yazılarının heyeti umu-miyesinde, terakkiperver fikirlere bağlı görürler, Çok veçheli şahsiyetinin bu iki hususiyetini takdir etmemek elden gelmiyor.
Falih Rıfkı. son yazılarından birinde şunları yazıyor:
— İki parti arasında uyuşmaz doktrin farkları vardır. İki parti, bir zamanlar sanıldığı gibi, hemen hemen aynı meslekte iki rakip olmaktan çıkmıştır. Halk Partisinin devletçilinğe sıkı sıkıya bağlı olanların, kendi kendilerini inkâr etmiş olmaksızın, cephe değiştirmelerine imkân var mıdır?
Falih. bu satırların etrafındaki fikirleriyle, kendi partisi mağlûp oldu diye, o-llu terkederek karşı tarafa iltihak edeceklere hücum ediyor.
Yahut da. vaktinde dav-ranmayıp şimdi fasıkı mahrum halinde kalanlara,. Yahut da. geminin batacağını anlayıp kendini fare a-tiktiğiyle herkesten öııce dışarı atanlara...
Peki, devletçilik prensip ine radık olanlar, bu idbar devrinde ne yaparak sağlam karakterlerini ispat edecekler? Falih Rıfkı. tabloyu şöyle çiziyor:
— ...Kim mi var, ben Halk Partisine bağlıydım, yine de bağlıyım. Emekli maaşıma Ankâradaki evimin kirasını katarak bir köşeye çekileceğim. 1954 seçimlerine kadar elimden geldiği kadar çalışacağım! diyor. Adamın beş, on veya on beş yıllık milletvekilliği, yahut reisliği, veya bakanlığı elinden gitmiştir. Seçim talihidir bu .ipiyle kuyuya inilmez. Arkasından bir müddet söğecek yahut yerecekler de vardır. Okumak zahmetine bile katlanmıyacaktır.
Okumak zahmetine kat-lanmıyac ağına acıdım. Zira, 1954 te iktidarı tekrar eline alırsa, devletçilikte bazı ıslahatta bulunması icap ederdi. Ricalarımızı nereden öğrenmiş olabilir?
Bakınız: Bir politikacı, idbar haline düştüğü halde, tekaüt maaşiyle iradının gelirini birbirine katınca dört sene, ihtimal bir dört sene daha, rlh, yaşıyabiliyor. O seviyedeki zatın üç beş nüfuslu ailesini geçindirmek, evlâtlarını okutmak, kendi de siyasî temaslarına devamla Falihin dediği gibi «elinden geldiği kadar çalışmak' için ayda kac paraya ihtiyacı olduğunu ben bilirim. Herkesin de bunu Iıe-laplaması giic değildir.
İdbar hayatı diye tasvir edilen bu tablo ne yazık ki, — otuz sene devletçilik rejiminden sonra — bütün memleket münevverlerinin nazarında bir ikbal hayatıdır. Erişirse no mutlu!
On sekizinci, on dokuzuncu asırlardanken Avrupa memleketleri tarzında bir sermayedarlık terakümünü yapamamış memleketimin iktisat şartlarına devletçilik tipini zarurî gördüğümü her fırsatla yazıp duruyorum. Fakat, devlet kapitalizmi, fena idare edilmek yüzünden. on beş senelik bir eski mebusun idbar durumunu, otuz senelik herhangi bir münevver için erişilmesi i— deal olan bir ikbal durumu haline sokmuştu. Buna ne demeli?.. Halbuki, içtimai garanti, devletçilikte şarttır. Hayatının sonlarına doğru, hattâ hafif bir işde çalışarak yaşayabilmek; devletçilik rejiminin tabii nimetlerinden olabilmeliydi. Herhangi birimiz için, o hani?
Eğer, devletçiliğin mürev-viei Halk Partisinin niçin mağlûbiyete uğradığını, rakibi liberal Demokrat Partiyi ahalimizin ne sebeple tecrübe etmek arzusuna kapıldığını merak ve tahlil etmek istersek bu (İdbar - ikbal standardı) nı da lâboratu-var masasına yaymağı ihmal etmiyelim.
Fakat yazılanları okuma-
Yeni sergi binası 1’5 temmuzda tamamlanıyor
1950 yılı İzmir enternasyonal fuarına İştirak etmek için yapılan fazla müracaat karşısında fuar müdürlüğünün hızlı çalışmaları devam etmektedir. Bu müracaatlara müspet cevap vermek maksadiyle Lozan kapısından girişi mütaakıb sol tarafta Vakıflar paviyonu ile Tekel paviyonu arasındaki yere 125 bin lira sarfiyle bir sergi solonu İnşası kararlaştığını evvelce bildirmiştik.
Yeni sergi binasının temmuz on beşe doğru biteceği tahmin I edilmektedir. Bu paviyonun ! cephesi vitrinlerle süslü olarak ve vitrinlerin üzerinde, İzmirin meşhur imbat rüzgârını pavlyon I İçine aksettirecek ve serinlik , verecek olan bir tertibat bulunacaktır. Arka tarafında da pergolalı bir bahçesi olacak ve turada makineler teşhir edilecektir. Amerika Birleşik Devletleri. bu paviyonu şimdiden kiralamıştır.
Geçen sene Birleşik Amerikanın iştirak etmiş olduğu sergi salonunun 500 metre karelik kısmı Yugoslavya tarafından kiralanmıştır. Ayrıca eski sergi sarayının geri kalan kısımları da İngiltere, Macaristan ve Almanya devletleri tarafından kiralanmıştır. Yine eski sergi sarayında fuara iştirak etmek is-tiyeu İsrail ve Polonya ile yapılan muhabere henüz neticelenmemiştir.
Daha fazla müracaatı karşılamak için B ve C pavlyonları arasında bulunan 400 metre karelik saha kapatılarak bir pa-viyon haline getirilecek ve inşaata başlanacaktır.
Çekoslovakya bu sene daha geniş mikyasta iştirak edeceğinden Sergievl ve müştemilâtı tamamen bu devlete tahsis edilmiştir.
Belçika için eski İzmir İli pa-plvoynu ve İsveç için de eski Romanya paviyonu ayrılmıştır.
İtalya, Yunanistan ve İran bu yıl da kendi öze! paviyonla-rında iştirak edeceklerdir.
Ayrıca, Marshall yardım plânı Türkiye icra komitesi tarafın' dan Etlbank paviyonu yanında büyük bir paviyon yaptırılacak ve bu paviyonda Marshall yardımının neticelerini gösteren muhtelif istatistik ve foto agrandismanlar ve sair lüzumlu dokümanlar teşhir edilecektir, Yine bu komite tarafından pa-viyonun yanı başında halkın temiz su içme ihtiyacını karşılayacak olan sanatkârane bir çeşme yapılacaktır.
Amerika. Almanya, İngiltere, Çekoslovakya, Belçika ve İsveç devletleri, makine, otomobil ve kamyona alt sanayi eserlerini teşhir etmeleri için fuar saha-
sının muhtelif yerlerinde ekspozisyonlar kuracaklardır.
Bundan başka, Amerika, Almanya ve Belçika pavlkonu idarecileri tarafından muhtelif yerlerde açık hava sinemaları tesis edilecektir.
Adapazarı yolunda
Bir kamyon devrildi
4 ağır yaralı var
Adapazarı 11 (Akşam) — ilçemizin Yağlınsan köyü yakınındaki Dinsiz çayı köprüsünden geçmekte olan bir kamyon devrilmiştir. Kamyonda 35 kadar yolcu ve 4 ton yük vardı. Tekerlekleri havaya gelmek suretiyle dereye yuvarlanan bu kamyon yolcularından Bekir, Kâzım, Şaban ve Hüseyin ağır yaralanmışlardır.
İstanbuldan Kayseriye gitmekte olan kamyon yolcularından çoğu iş aramak üzere ts-tanbula gittiklerini, fakat iş bulamıyarak yine Kayseriye dönerlerken bu kazanın vukubulduğunu söylemişlerdir. Yaralılar Adapazarı hastanesinde tedavi altına alınmışlardır.
Hâdisenin, kamyon şoförünün direksiyon başında uyuklamasından ileri geldiği İddia edilmektedir. Tahkikat yapılıyor.
mağa kemafissâbık niyetli iseler, bu inadı nasıl kırmalı?
(Vâ - NÛ)
Hâtırat — Tarihîn faydalanması için — Ankarada heyet-ı temsiliye salonunda— Farisî terkipler — O hengâmede mua-venet-i içtimaiye — Sıhhiye işleri — Avrupa ilâçları — Döviz meselesi
— Prof. Nihat Reşat Bclger Beye —
Yazan: A. ADNAN-ADIVAR
Size kapalı mektup da yazabilirdim aziz profesörüm, aramızdaki eski ve kav! dostluk her türlü mektup, sohbet, tenkid yazmağa müsaittir. Fakat bilirim kİ siz halka taallûk eden işlerin açıkça konuşulmasını tercih edersiniz. Hem bu arkadaşınız talihin şevkiyle yeni Türkiyenin ilk Sıhhiye ve Muavenet-i İçtimaiye Vekili olmak itibariyle eslâfınız arasında bulunmakla mübahi olmuştur. Bu son cümleyi yazarken neyi hatırladım bilir misiniz aziz dostum? 1939 senesinde memlekete döndüğüm zaman bir resimli mecmua benden bir iki söz istedi; bu arada hatıratımı yazıp yazmıyacağımı sormuşlardı. Ben de «Hâtırat yazmak için henüz vakit gelmemiştir* tarzında baştan savma bir cevap vermiştim. Bir kaç gün geçer geçmez bana bütün korkakların yaptığı gibi imzasız bir tehdit mektubu gönderdi-lerdi. Şimdi bu mektubu hatırladım da vekâletin ilk teşekkülü hikâyesini, yanınızda çalışanlar da dahil olduğu halde (1) bir çoklarının bilmediğini düşünerek tarihi faydalandırmak maksadiyle (nef’en littarih) bu hâtırayı yazmanın bir tehdit mektubuna daha malolsa bile muvafık olacağım düşündüm.
Birinci Büyük Millet Meclisi toplanmadan bir iki gün evvel Ankaıanın Kalaba köyü civarındaki eski ziraat mektebi binasının — ki o zaman Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti heyet-i temsiliyesine tahsis edilmişti — geniş salonunda Meclise teklif edilecek devlet daireleri görüşülürken Yusuf Kemal bey arkadaşımız, medenî bir memlekette sıhhiyenin bir vekâlet haline getirilmesi lüzumunu belagat ve kudretle müdafaa etmiş ve hattâ vekâletin ismine bir de Muavent-i İçtimaiye sözünün ilâvesiyle bu işle de vazifelendirilmesini teklif etmişti. (2) Bana da fikrimi lütfen sordulardı. Ben ise o, hakikaten «haşre alâmet olan hengâmede* Muavenet-i İçtimaiye şöyle dursun, sıhhat işlerinin bile yürütülebileceğinde müte-
(1) Filvaki on bir sene ewl bana tekaüt maaşı tahsis olunurken — Birinci Büyük Millet Meclisinde Sıhhiye Vekâletine seçilmiş olduğumdan haberdar olmadıklarını (gitmiştim.
(2) — Bu cümlede Fars Kaidesi üzerine yapılmış ür terkip vardır. Cemiyetin ve heyetin resmî adları olduğu için buğu a yazarken değiştiremezdim. Hatırımda gayet iyi kaldığına göre bu toplantıda «Muavenet-i içtimâiye» terkibi yerine Halide Edib'in teklif ettiği «İçtimai muavenet» şekli o vakit reddedilmişti.
Fransada şiddetli sıcaklar hüküm sürmektedir. Bu yüzden yüzme havuzlar um büyük rağbet vardır. Yukarıda bu havuzlardan birisindeki kalabalık görülüyor.
' reddit idim. Muavenet-i İçtimaiye tâbiri bir soz olarak konulacağı için itiraz bile etmedim. İşte bu suretle kurulan Sıhhiye Vekâleti, bazı arkadaşlarınızın dediği gibi, hiçbir şey yapmamıştır demek revâ değildir. Hattâ siz de bu reyi tasvip etmemişsiniz. Kadirşinaslığınızı haleflerim namına takdir ederim. Haleflerim namına diyorum, çünkü şunu kabul ediyorum kİ bir senesi başka bir vekâletin işleriyle uğraşarak geçen benim zamanımda arkadaşlarınızın dediği gibi hiçbir şey yapılamamıştır.
«Bir hakikat kalmasın âlemde Allahım nihâna.
îşte aziz profesörüm, bu küçük istitraddan sonra sizinle asıl sohbet mevzuuna gelebilirim: Hekimliği, hastaların ruhî hâletini size öğretmeğe kalkışacak bulunabilse bunlardan biri ben değilim. Hazır ilâçların nerede yapıldığının, hattâ isminin bite hastanın maddî sıhhati üzerine olduğu kadar ruhî hâl et i üzerine de tesiri olduğunu herkesten iyi bilirsiniz. Bir doktorun yazdığı ilâcı şehrin dört köşesindeki eczahanelerde aranıp bulunamadığını gören hasta ve onun etrafmdakile-rin uğradığı ümitsizlik inkâr olunabilir mi? Halbuki bu hal şu son günlerde sık sık vâki oluyor. Bu bûlunamı-yan ilâçlar tabiî Avrupanın, Amerikanın yaptığı spesiyalite dediğimiz ilâçlardır.
Ekseriya doktorun, hastanın maneviyatım kuvvetlendirmek ve bu suretle ilâcın tesirini de takviye etmek için yazdığı ilâcın ehemmiyetine dair verdiği tafsilâtla da ümit bağladığı ilâcı hasta bulamayınca ne yapsın? Hele reçete yazarken bilhassa spesiyalitenin markasını da söyleyip yazmağı ve yerli spesiyalitelere karşı dudak bükmeyi itiyad edinenlerin elinden çıkan reçetelerdeki ilâçları bulamı-yanların hayal sukutu daha çok acı oluyor.
Spesiyalite kıtlığının sebepleri malûm. Evvelâ pekâlâ biliriz ki, bütün Avrupa spesiyalitelerine gümrük kapılarını adamayız. Yalnız içlerinde hastalıkların tedavisinde başka emsali ve akranı olmıyan ilâçları dışardan alabiliriz. Fakat bunun için de döviz lâzımdır; dö-, viz de galiba kıttır. Binaenaleyh en mübrem tedavi ihtiyaçlarında kullanılacak 1-lâçlara döviz bulunamıyor. Ben sizin kulağınıza bu dövizin bir çaresini flsıldıyabi-lirim: Adedi azaltılacak yerde gittikçe çoğaltılan elçiliklerden bir kaçının, murahhaslık teşkilatından bazılarının lâğvı ile milletin sıhhati için elzem olan ilâçlara döviz bulunamaz mı?
Adapazarında park
Adapazarı 11 (Akşam) — Belediye. 12000 lira sarfiyle, Adalet binası karşısında güzel bir park meydana getirmiştir. Atatürk heykeli ile büyükçe bir havuzu İçine alan bu park, Adapazarı ılar için bir dinlenme yeri olmuştur.
Kandıra köylerinde kalp altın sürenler yakalandılar
Lâğvedilecek elçiliklerle mu rahhaslardan bir sene zarfında para talebinden gayri olarak dış siyasetimiz namına faydası görülmüş kaç rapor geldiği tahkik olunursa suya sabuna dokunmadan lâğvedilebilecek bir cok memuriyetler seçilebilir. Bu hususta geçen Mecliste benimle hemfikir olan bazı kimseler hâlâ hükümetinizde ve partinizdedir. Fakat şimdiye kadar radikal yola gitmek istemezlerse bir takım tuvalet lüks eşya, türlü türlü lüks çorap, boyunbağı, kumaşlar için bulunan dövizlerin bir kısmı da ilâçlara çevrilebilir.
Bu spesiyalite ilâçlar meselesini halletmek için bir diğer çare olarak memleket dahilinde yapılan müstahzarların Avrupa ilâçlarının yerini tuttuğuna halkı inandırmak ve hattâ ilâç parasım azaltmak için doktorların da mümkün olduğu kadar yerli spesiyalite veyahut reçete yazmasını tavsiye etmek de vardır. Meselâ baş ağrısını yirmi dakikada kesecek AvrupalI hazır İlâç yerine yarım saatte kesecek yerli ilâcı herkes kullanmalıdır. Fakat kalb krizinde dakikasında tesir edecek veyahut belli başlı bir hastalığın seyrini değiştirecek ilâç veyahut ecnebi spesiyaliteyi hasta da, doktor da ilâç Çinden de gelse, Hint ten de gelse tercihe elbette mecbur olacaktır. İşte hastalıklarda kati şifayı temin ederek hayatı kurtaracak bu kabil ilâçların memleketin her köşesinde bol miktarda bulunmasını temin I-çin elden geleni yapmak lâzım olduğuna elbette siz de inanıyorsunuz. Öyle zannediyorum ki. bu hususta dahilî mamulatı himaye usulünün tatbik edilemiyece-ğine de kani bulunuyorsunuz. Hayat bahis mevzuu olunca orada iktisat, ticaret, para, sermaye hatıra bile gelmez. Buna mukabil çok arzu edilir ki Avrupanın yaptığı hayatî ehemmiyette ilâçları, müstahzarları bizim kimyahanelerimîz ve fabrikalarımız da aynı kuvvette yapmağa muvaffak olsunlar. O güne intizaren binbir güçlük içinde başına geçtiğiniz işlerin kolaylarından birinden bahseden bu sohbeti burada keserken size muvaffakiyetler temenni ederim aziz vekilim.
A. ADNAN - ADIVAR
Kandıra — İlçemizde altın satan, altınları parlatan ve altınlara kulp takan bir şebekenin dolaştığı görülmüştür. Bunlar tarafından satılan altınların sahte olduğu anlaşılmış, üstelik kulp takmak üzere köylüden topladıkları altınları onların gözü önünde sahtesiyle değiştirip İade ettikleri meydana çıkmış-,tır. Durum derhal ilçe jandarma komutanı yüzbaşı Ali Kurmaya haber verilmiş, yapılan tahkikat neticesinde Kaymas nahiyesi İle civarındaki köylerden bu şebekenin takriben 80 - 100 bin lira değerinde altın toplayarak yerine sahtelerini verdiği anlaşılmıştır.
Jandarma komutam Ali Kurma, sıkı bir takip neticesinde şebekeyi toplu bir halde yakalamağa muvaffak olmuştur. Bunların Suriyeli fellâhlardan olduğu Ve ellerindeki nüfus tezkerelerinin sahte olduğu söylenmektedir.
Şebekenin küçük bir de erkek çocuğu çaldığı anlaşılmıştır. Kendi işlerinde kullanmak üzere beraberlerine aldıkları bu yavru, mahkemece Kandıra belediyesine teslim olunmuştur.
Sahte altınlar, çadır direkleri oyularak içerisine saklanmış, ayrıca altın suyuna benzer bir takım mamuller de ele geçmiştir. Savcılık şebekeyi tevkif ettirmiştir. _____
Müzik öğretmenleri korosunun konseri
M. Hulusi öktem in idaresi altında bulunan İstanbul Müzik öğretmenleri korosu aylar-danberi devam eden hazırlıklardan sonra İstanbul radyosunda bir konser verecektir. Konser 15 haziran 1950 perşembe günü akşamı saat 19.20 den 19.40 arasında verilecektir. Programı şudur:
1 — Bayrak: Fr. Scubert; 2 — Hirtenchor (Çoban korusu): Fr. Schubert; 3 — Ave, Verum Cor-pus: oMzart; 4 — Zigeunerle-ben: (Çingene hayatı): R Schumann, Op. 29 No. 3; 5 — Yorgun Kanatlarla: Purcell; 6 — Odasına Girdim (Halk şarkısı): M. Hulusi öktem, 7 — İstanbul marşı: M. Hulûs! öktem,
İSTANBUL RADYOSU
öğle ve akşam programlan 1251 Açılıg ve programlar. 13 00 Haberler.
13.15 Pasifik adalarından melodiler (Pl.)
13 30 Halil öğle miuıgı.
14,00 Şarlcı ve türküler (Pl.»
14.30 Serbest saat
14.40 Orkestra cjcrlcıtl (Pl.) 1500 Programlar ve kapanış.
1757 Açılıp ve programlar
10 00 Fasıl heyeti konseri (Uş$ak>
18.40 Dans müHSi (Pl.) 19,00 Haberler.
19.15 İstanbul haberleri. 1920 Car Saati.
19,10 çift mandolin kuarteti konseri. 20.00 Türkiye Turum kurumu adına konuşma.
2915 Küçük orkstrndan melodiler. 2030 Şarkı ve türküler, Okuyan Akile Arttın. Çalanlar: Emin Ongun. Münlm Açıkel.
2100 Louls ArmestTonu orkestrasından car müziği (Pl.)
21.13 Dinleyici istekleri (Türk tnü-7İSİ) '
22.00 Senfonik müzik (Pl.)
22.45 Haberler.
23.00 Dans müziği (Pl.)
13.30 Programlar ve kapanış,
ANKARA RADYOSU
öğle ve akşam programları 13,28 Açılış ve profil »m.
13.30 Şarkılar: 12.00 Haberler.
■3.15 Salon müzikleri (Pl)
13.30 öile gazetesi.
33.45 Karen Kcmplc'den malodileı fPI.I
1400 Hava raporu, akkanı programı ve kapanış.
1758 Açılış ve program. 18,00 Dans rnüjlgi (Pl.)
1830 Kitap saati: Adnan Ötükcn.
18.45 Sinema orguyla melodiler (Pl.) 19,00 M,S, ayarı ve Haberler.
10.15 Geçmişte bugün. 13.20 Şarkılar.
10.40 Tarihi Türk müziği.
20.15 Radyo g.ızlcsl.
2020 Radyo senfoni orkstrası.
31.15 Konuşma.
21.30 Beethoven - Patcttk Sonat.
21.15 Hafif şarkılar (PLİ 22,00 Konuşma.
23.15 Halle türküleri.
22.45 M. S. uyarı ve Hatwr1er. 33.00 Program ve kapanış
Yöna sababld program
7.31 Hani müzik (Pl- >
7.45 Habrlcr.
8 00 Saz eserleri (Pl.)
8.15 Salon orkestrası (Pl.)
8 25 Günün programı ve hava raporu. «30 Operetlerden seçme parçalat
(PL»
Gazetelerin bildirdiğine göre Denizyolları İdaresi, şehir hatlarında işliyen vapurlara birer radyo ve pikap koymayı tasarlıyor muş.
Pekâlâ. Musiki rulıun ihdasıdır. derler. İstanbul halkının ekserisi yemek bakımından tam gıda alamıyor; hiç değilse Denizyolları İdaresinin himmetiyle hem musiki dinliyerek seyahat edelim, hem de midelerimizdeki maddi gıda noksanlığını ruh gıdasiyle tamamlıyalım!
Yaz mevsiminde, bilhassa tatil günleri Adalara, Boğaz içine seyahat eden hemşehrilerin bir kısmı gidişte de, dönüşte de vapurlarda oturacak yer bulamazlar, yol boyunca omuz omuza kenetlenip dikilmekten ayaklarına kara sular iner. Vapurlar radyo ile teçhiz edilirse, musiki belki bu yorgunluğun ıstırabını da hafifletir.
Madalyonun bir yüzü böyle, bir de öbür tarafına bakalım. Medeni insanlar için cidden faydalı olan; muhtelif mevzular üzerinde musahabeler, havadis neşriyatı ve müzik bakımından büyük ihtiyaçları karşılayan radyo, bizde nâehil bazı ellerde o kadar kötü kullanılıyor, o kadar iptizale uğratılıyor ki bir istifade vasıtası olmaktan çıkıyor. «Çin damlası» nclan da beter bir iz'aç tâzip âleti haline geliyor. Yazın mesirelerde eğlenceyi cehennem azabına döndüren hırıltılı, homurtulu oparlör yaygaraları insanı radyodan nefret ettiriyor.
Bu hali gözönüne getirince, şehir hatları vapurlarına radyo konması mevzuu üzerinde uzun uzun düşünmemiz. endişeye kapılmamız tabiîdir.
Vapurlarda radyoların idaresi kimlere verilecek acaba? Evlerimizde müzik din-liyeceğîmiz zaman radyolarımızı arzumuza göre âyarll-yoruz. Fakat umumî yerlerde bu iş müstahdemlerin ellerine bırakılıyor. Onlar müşteriyi eğlendirmekten ziyade, gürültü ile reklâm yapmak ve bu arada kendi zevklerini tatmin etmek gayretiyle düğmeyi sonuna kadar çevirip oparlörleri avaz avaz haykırtıyorlar, pikapta kendi keyiflerine uygun plâkları mütemadiyen tekrarlıyorlar. Şehir hattı vapurlarında da radyo neşriyatının başka tiirlii olabileceğini zan ve tahmin edemiyoruz.
Vapurda bütün yolcuların radyodan faydalanabilmeleri için elbette salonlara ve güvertenin muhtelif yerlerine oparlörler yerleştirilecek. O haspalar hep bir ağızdan yaygarayı basınca vay bizim halimize! Bir an evvel iskeleye yanaşıp şerrinden halâs olmak için can atacağız. Orada rahatlık mı var sanki? Karaya ayak basar basmaz, gazino oparliirterinin feryat-lariyle karşılaşacağız. Esasen Boğa7İçinin Rumeli hattında işleyer vapurlarda radyoya hiç ihtiyaç yok, zira sahil boyunca dirilen gazinolar karadakileri de. vapur yolcularını da ellerinden geldiği kadar iz'aca gayret ediyorlar ve muvaffak oluyorlar!
Arap; «Lâ râhate fiddiin-ya» demiş; hakikaten şu fâni dünyada tam bir rahatlık yoktur, hele o nâehil ellerdeki radyolar bizde hiç rahat, huzur bırakmıyor. Medet Allah!
Cemal Refik

İhracatçı birliklerinin raporu İhracatçı Birlikleri bu sene-ki ihracat politikası hakkındakl düşüncelerini bir rapor halinde Ekonomi Ve Ticaret Bakanlığına bildirmektedirler. Bu maksatla Fındık, Yağlı Tohumlar. Tiftik Birliklerinde günlerce toplantılar yapılmış, tüccarın bu yoldaki fikirleri sorulmuştur.
Bu birliklere dahil olan ihracat tacirleri lisans formalitelerinin daha basit bir hale getirilmesini, Ticaret Bakanlığının tüccara kolaylılkar göstermesini ileri sürmüşlerdir.
A K S A M
Tarsus’la Amerika'ya seyahat
Dört buçuk saat
En uzun öğle uykusu — Resmî dairelerde öğleye kadar iş, öğleden aonra komisyon -— Akropolün etrafında ebedî miting — Hakikî güzelin tefsire ihtayacı yoktur
Azra inal ve Fethi
Karakaş resim sergisi
Genç ressamlarımızla bir konuşma — Nasıl çalışıyorlar? — Hangi ekole mensupturlar? Beğendikleri eserler hangileridir?

Küçük hâtıralar
Piyerloti’nin cenaze frank nasıl bulundu?
— Münir paşa
merasimi — 20 bin — Iran Şahı mısın? ve Münir bey
sıkılmadan ve hiç bir İzahata ihtiyaç hissetmeden saatlerce oturabilirsiniz, Sütunlara, statülere saatlerce dalar, doyamadan seyredebilirsiniz. Hakikî güzelin, tercümana, tefsire, tahlile İhtiyacı olmadığını Ak-ropol’de İnsan bir kere daha anlıyor.
Atinada 9 saat kaldık. Otomobille muhtelif semtlerini dolaştık. Zengin bol bir şehir. Yeni bir çok evler yapılmış. Bilhassa sayfiye mahallesinde, Kıral sarayı civarındaki yeni evler çok zevklidir, AtinalIlar, güzeli ve parayı sevmeğe devam ediyorlar. Tabii eğlenceyi de. Saat 12 den 16.30 a kadar dükkânlar kapalı. Herkes öğle uykusunda. Fakat bir uyandıla» mı gece yarısına kadar bütün şehir eğlenirmiş .
Akrapol’e giderken küçük bir , açık hava tiyatrosuna uğradık. Eski Yunan devrinden kalma, ufacık bir tiyatro. Restore ediliyor. Bir tiyatro trupu akşam verilecek oyuna hazırlanıyor. Bir taraftan dekorlar yapılırken kızlar koro halinde şarkı söylüyorlardı. Biz girip Kimse aldırış etmedi.
Içtlmada, ya İmzadadırlar. Ko- garba doğru gittikçe
{Baş tarafı 1 inci sahifede) kânlar kapalı idi. Yemek 14 e kadar sürdü. Saat 15 te tekrar Atlnayı dolaşmağa çıktık. Dükkânlar yine kapalı.
Dükkânların saat 16,30 da a-çılacağını söylediler. Atinada 12 den 16,30 a kadar herkes uyurmuş. Sokaklar bomboştu. Evlerine gidip uyuyamıyanlar kaldırım üstündeki birahanelerde sırtlarını sandalyalann arkalıklarına vermiş, ellerini enselerinden kavuşturmuş, bacaklarını uzatmış horul horui uyuyorlardı.
Bununla yeni AtinalIların tembel olduklarım söylemek İstemiyorum. Anlaşılan başka türlü bir çalışma sistemleri var. Atinada resmi daireler yalnız öğleden evvel halka açıkmış. Öğleden sonra kapalı. Küçük memurlar serbest. Yalnız büyük memurlar ve komisyonlar öğleden sonra çalışırmış.
Hiç de fena bir usûl gibi görünmüyor. Bizde sabah dokuzdan 12 ye, 13 ten 5 e kadar çalışılır ama, müdürleri, yüksek memurları görmek bir meseledir. Çünkü ya komisyonda, ya
Kanlı Nîgâr oyununun resmi
Genç ve değerli ressamlarımızdan Azra İnal ile Fethi Karakaş’ın müştereken hazırladıkları resim sergisi dıın saat 16 da Taksim Fransız konsolosluğu sergi salonunda açılmıştır. Serginin açılışında şehrimizin tanınmış sanatkârlarile
misyonun ne zaman toplandığı belli değildir. Iş sahipleri tesadüfen müdürleri boş bulabilirlerse - o da saatlerce bekledikten sonra - işlerini bitirebilirler. Anlaşılan Atir.ada öğleden evvel her çeşit memur, en küçüğünden en büyüğüne kadar halkın emrindedir. Küçükler az maaş aldıkları İçin öğleden sonra çekip gidebilirler. Büyük, memurlar da istedikleri kadar içtima etmek, komisyon kurmak İmkânını — kimsenin işi geri bırakılmadan — bulmuş olur- pantolon, bir gömlek, ayağında lar. Sabahleyin dört saatlik sı- bir sağlam ayakkabı var. Diki bir çalışma ile bizim daire-' lenci görünmüyor, lerln de halkın İşlerini kolayca çıkaracağına İnanmamak İçin ortada hiçbir sebep yoktur. I Tabiî kahve, çay, sigara ve gevezelik fasıllarını öğleden sonraya bırakmak şartiyle.
de azalıyor.
A tin ada hayat pahalı imiş. Yiyecek pahalı. Balığın okkası bizim paramızla 10 lira. Burada hâlâ okka geçiyor. Yumurtanın tanesi 25 Kuruş. İthal malları çok pahalı. Buna rağmen şehirde bir sefalet manzarası yok. Üstü başı yırtık pırtık, perişan insanlara rastlamadım. Herkesin üstü başı düzgün. Herkesin en fakirinin bile üstünde bir
Bîr portre
edilmiştir. Sergide portreler, muhtelif kompozisyonlar, peyzajlar. halı ve kilim desenleri ve bilhassa gravürler dikkati çekmekledir.
Davetlilerini nezaketle karşılayıp istenilen İzahatı veren genç ressamımı?, bayan Azra İnal dördüncü resim sergisini açmaktadır. Bana dedi ki’
— Bundan evvelki üç sergiyi 7-8 arkadaşla birlikte açmıştık. Bu sergilere yenilerin resim sergisi denilmişti. Bu se-
ferki sergiyi iki senedir beraber çalış tığım arkadaşım ressam Fethi Karakaş'ia açlık.
— Resim tahsilinizi nerede yaptınız?
— Uzun seneler evvel üç dört yıl Güzel Sanatlar Akademisine devam etmiş, sonradan evlilik vesaire dolayısile bırakmıştım. Amerikaya gittiğim zaman resme orada devama karar verdim. Fakat hastalandığım için bu arzumu yerine
Bu İlk bakışta şaşılacak bir şeydir. Ama İpocrate’ln sözünü bilirsiniz, Atinalılan anlatırken: «Zenginler paralarını fıkara-ya vermektense denize atmayı tercih ederler» der. öyle anlaşılıyor kİ Atinada yaşamak İçin hâlâ yaşıyacak kadar para kazanmak lâzımdır.
Akşam oluyordu. Vapurun hareket saati yaklaşmıştı. Tekrar Pireye indik. Tarsusu rıhtımda üç Türk uğurluyor. Atina elçilik müsteşarı bay ve bayan Vafl İle Pire konsolosumuz Saffet Lütfi bey.
îstanbuldan ayrlırken yolcu salonundan, yüzlerce mendil sallanıyordu. Bizim vapurumuzdan 80 küsûr, Pireden ayrılırken topu topu üç mendil. Gur-
Atin aya girdiğim zaman, bu kadar ağaçsız bir şehirde insanlar nasıl tutunabiliyorlar? diye düşünmüştüm. Akropol’a çıktığım zaman zihnimde böyle bir aual kalmadı. Bu mimarî güzelliğini daima görebilmek tçin insan — bayat şartlan ne olursa olsun _ Atinada oturabilir. Evler Akropol'ün dört bir tarafına ve göz alabildiğine uzanmak şartiyie toplanmıştır. Semaya yükselen tepenin ne tarafından baksanız ufuklara kadar ev... Akropol'ün etrafında bette olduğumuzu anlıyoruz ebedi miting!.. Pire ile Atinada; Biraz sonra rıhtımdaki men-1.5 miivon insan oturduğunu' dil yere indi. Saffet Lütfi bey bir eliyle bastonuna dayanmış, vapur mendireği dönünciye ka--— Sw- dar öbür eliyle mendilini salla-
rürsünüz. Bu kayalık toprağın' makta devam ediyordu.
en güze] meyvası Akropol'dür.1 iki gün sonra Cenova’da ola-Atinâlılan o İhtişamlı güzellik cağız, tutuyor. Akropolde hiç canınız
1,5 milyon insan oturduğunu düşünürseniz Yunanistan nûfu-1 sunun en az dörtte birinin Tan' nlar Dağına bağlandığını gö-
Şevket RADO
Her hakkı mahfuzdur.
Semim Mümtaz S.
getiremedim. Dönüşte 3 sene tekrar Akademiye devam ettim. İki yıldır da Fethi Kara-kaş'la Beşiktaştaki atölyemizde beraber çalışıyoruz. Şimdiye kadar açtığımız sergilerde hiç resim satmadım. Resimlerimi o kadar çok seviyorum ki satmak suretile onlardan ayrılmak bana güç geliyor. Fakat bu sefer abcı bulursam satacağım.
Bayan Azra İnal ve Fctlıi Karata;
— Siz hangi ekole mensupsunuz?
— Ben resim yapmaktan zevk duyduğum için resme başladım. Muayyen bir ekole bağlı değilim. Bence resimde insan duygular!ie birlikle şahsiyetini ortaya koymalıdır. A-sıl olan sanatkârın şahsiyetidir. Ben sanatı sanat olarak kabul ederim. Resmi de bu telâkkiye göre yaparım.
— Bu sergiye koyduğunuz eserlerinizden hangilerini seviyorsunuz?
— Hepsini Fakat daha ziyade kompozisyonlarımı seviyorum. Bunlar bir materyale bağlı olmadan renk, düşünce ve hayal mahsulü olarak meydana gelmişlerdir. Meselâ şu üçüncü tabloda çiçeklerin dan-sedişi ve şu hâli adada bekleyen gelin tablosuna bakınız. Bunlar realitede var olan şeyler değildir. Bu tarz çalışmak biraz da şiire kaçtığı için hoşuma gidiyor.
— Gravür tarzındaki resimlerinizle ne yapmak istiyorsunuz?
— Bilhassa Fransız kitaplarında mevzuun resimle ifadesi gravürlerle oluyor. Bizde de kitapların bu tarz resimlerle süslenmesi yavaş yavaş taamın üm ediyor. Ben yalnız gravürlerle değil, peyzaj kompozisyon ve portre gibi diğer kısımlarla da uğraşarak resmin her şubesine birden devam etmek niyetindeyim.
— Bundan sonra ressamlığı meslek mi edineceksiniz?
— Bilmem ki efendim. Mesleğim de olabilir. Ben hayatımda daima bir şeyle meşgul olmuşumdur. Vaktile Zehra Mü-fid hanımla birlikte bebekler yapmıştık. Şapka, çiçek vesaire ile de meşgul olmuştum, şimdi resimle meşgulüm. Bu sahada çalışmak üzere yakında Paris'e gidip orada altı ay kalmak İstiyorum.
— Memleketimizde resim İlerliyor mu?
— Geçenlerde Life mecmua-(Arkası 7 nci sahilede)
Mösyö - Dö Leşteri - Maliye Nazın idi. Fransa Başvekili ona telefon etti. «Piyer Loti Irtihai etti. Millimsi bir cenaze alayı yapmak istiyoruz. Bunun İçin siz bize ne kadar para verebilirsiniz?» dedi. Nazır derhal maiyetine emir verdi’ O zamana göre ehemmiyeti ve hükmü olan yirmi bin frank kadar bir parayı nereden verebiliriz? diye aradılar. Bulabilirsen bul!! Koca Fransa Maliye Nezareti bu parayı bulamadı.
Mösyö Dö Lestri bu defa bizzat meşgul olmağa başladı. Vilâyet defterdarlarına müracaat etti. Bundan da bir netice çıkmadı. En nihayet Vergi umum müdürünü yanma çağırttı; o-na da bu parayı arattırdı. Akşama kadar uğraştılar, muhabereler ettiler, güç hal İle şu neticeyi elde ettiler. CTulon) da resmen satılığa çıkarılmış u-mumi bir hane varmış ve ne . olsa bu paraya, yani yirmi bin franga satılırmış. Hemen İcabının İcrası emrini verdiler ve ı selef en yirmi bin frangı da Başvekilin emrine âmade eylediler, Bu çalışmalar sayesinde para bulundu ve milli cenaze masrafı temin edildi; merasimi mahsusasiyle de (Piyer Lotl) kendi hanesinde gömüldü (vasiyeti mucibince).
Bu haber Patiste yayıldığı zaman hayli hayreti mucib olmuştu. Ve (Baloyu Şeytan İdare ediyor) adlı bir kitap neşredilmişti (Jorj Anketil) adlı bir müellif tarafından.
Bu kitap, bu hikâyeden gayrı daha birçok mesele ile de meşgul oluyordu. Ve Üçüncü Fransa Cumhuriyetindeki âdetleri, cemiyetleri, siyaseti ve siyasetçileri ve hattâ iktisadiyatı ten-kld ediyordu; (aklımda kaldığına göre bu eser yirmişer bin nüshadan dört defa basıldı!. Mükemmel bir kitaptı. Arzet-tim ya, dört defa basıldı, kapıştılar ve kapıştıktı ben Patiste iken.
İran Şahı mısın?
Ke d’Orse'de (Patiste Hariciye Nezareti konağına Ke d’Orse derler) bir resmi kabul vardı. Reisicumhur. Vekiller, büyük üniformalariyle sefirler, müsteşarlar ve sefaret kâtipleri birer birer Ke d’Orse'ye gelmişler, saatlerce oturmuşlardı. Avdetlerinde de azimetleri gibi halK sokaklarda bekliyor, geleni gideni seyrediyordu. Bu meyan-da bizim OsmanlI büyük elçimiz Naum Paşa da sefarete gelmişti. Kalabalığın içinden bir Fransız İlerledi ve Naum Paşaya yaklaşmak için koşıpa-ğa başladı. Polisler menetmek istediler. O, merak etmeyin, biriniz benimle yürüyün, ona bir şey soracağım; dedi. Halinde şüpheli bir adam edası bulunmadığı için, dediğini yaptılar. Herif geldi, şapkasını çıkardı, İki ayağını birbirine vurdu; ' «Çok yaşa şahım» dedi ve sor-
du: «Siz İran Şahı değil misiniz?...» Naum paşa gülerek; «Hayır, ne Acem Şahıyım, ne de Acemim. Ben TürktyenJn Paris büyük elçisiyim» cevabını verdi. Fransız, paşayı bir süzdü: Ooo... Ooo... Sizde âlâ tülün var mı?» diye sordu. Ve heyecanlı gözüktü. Naum P3§a da «Var, size birkaç tane sigara vereyim» diyerek kutusunu çıkardı, İçinde ne kadar sigara varsa a-damcağıza verdi. Adam o kadar memnun olmuştu ki, Naum Paşayı öpmek İstiyordu. Yanındaki polis, herife «Bu kadarı fazla» diye mâni oldu: zaten paşa da arabasına girmişti.
Münir bey
Bir gün Patiste Türkiye büyük elçisi Münir Beyin odasında İdim- Tahvili memuriyeti dolayıslyle Londraya gitmek ü-zere idi. Telefonun zili çaldı. Alo alo... dan sonra konuşmağa başladılar. Münir Bey bir yanlışlık olsa gerek gibi, bir şeyler söyledikçe, öteki lâkırdıyı kesmiyordu. Nihayet; belki beş dakika sürdü; Münir Bey kulağını kurtardı ve gülmeğe başladı... «Bu belki elllnclsl... Beni hâlâ eski büyük sefir Münir Paşa zannediyorlar. Gazetede ismim geçmeyedursun. Hemen telefon. «Münirciğinı filân ve bir sürü sitem ve hâtıralar. Paşamızın eski aşinaları paşalarını arıyorlar ve ben o değilim dedikçe, bazısı inanmıyor. Ben de şimdi burada gördüğünüz gibi uğraşıp duruyorum. Paşaya bir rasgelsem İptida bu sitem! serdedeceğiın"» (Her İkisine de rahmetler olsun).
S. >M. S.
Bulgaristan’dan gelen göçmenler Edirne (Akşam) — Bulga-rlstandan memleketimize ırkdaşlarımızın gelmesi devam etmektedir. Avrupa katarlle hemen her gün Sivilingrattan Edirne’ye kafile kafile görmen gelmekte ve bunlar Karaağaçtaki göçmen evine misafir fc-dilmektedirier.
Gelen göçmenlerin gümrük ve tabiiyet İşleri ikmal edildikten sonra devlet vasıtalarile yerleşmek istedikleri yerlere gönderilmektedirler.
Hâkim «Sihirbazlığınızı gösterin!» diyor
Mdarit 11 (Nafen) _ Albran-tes köyünde yaşamakta olan bir karı koca «sihirbaz» olduklarını iddia etmekte olduklarından ve bu sayede mühim para kazandıklarından mahkemeye verilmişlerdir. Kendilerini altı ay hapse mahkûm eden hâkim «şimdi sihirbazlığıma kullanarak hapisten çıkmaya bakın» demiştir.

Tefrika No.; 70
Terzinin modellerini, elbiselerini böyle ballandıra ballandıra anlatması Donatellanm ho şuna gidiyor, aynı zamanda yüreğinde bir soğukluk hissediyordu. Çünkü bu elbise meselesinden bazı acı sahnelerle karşılaşacağını biliyordu.
Kadın, mankenleri çağırdı. Mankenler birer birer Donatel-lanin önünden geçtiler. Modelin birini çok beğendi. Elbiseyi prova etti. Aynanın karşısına geçti, cidden ona çok yakışmıştı.
Yeniden arkasına eski elbisesini geçirdi. Hayli süren bu terzi işi onu çok yormuştu. Oradan bir an evvel ayrılmak, bir daha oraya ayak basmamak, hiç bir şey almamak istiyordu. Fakat bu işte çok geç kaldığını, elbisenin çok güzel olduğunu biliyordu. Bu güzelliğin cazibesinden kolay kolay kurtulamazdı.
Donateila. aynanın karşısında, İşçilerden biri ölçüsünü a-Urken İçinden: «Bütün bunları onun için yapıyorum, yalnız o-nun için. Bunu anlamalı.» dedi'.
O esnada aynada bir hayal
belirdi. Hiç bir zaman unutmadığı, uzaklarda bulunduğunu zannettiği birinin hayali.
Paola, yanında başka bir bayanla gülüşe konuşa ilerliyordu. Neşeli halinden mesut olduğu görülüyordu. Anlaşılan yine birin] yakalamış, ona balta olmuştu. Zaten Paolanın, sinema âleminde büyük bir şöhret kazanmış, hattâ bir İspanyol sinema firmaslyle mühim mukaveleler akdetmiş bir artistin yanında olduğu söyleniyordu. Do-natelia ile karşılaşınca:
— Vay Donateila. sen misin? Burada sana rastlayacağımı tahmin etmiştim. Meşhur maestronun Milanoda olduğunu biliyorum. Senin de onun yanında olacağın muhakkak.
Yanındaklnl takdime müsa-raat etti:
— Sinemacılıkta büyük sükse
yapan bayan Attilayı tanıyor musunuz ? Her İkimiz de geçici olarak Ml-
laonda bulunuyoruz, çünkü arkadaşımın bir çok elbiseye İhtiyacı var. Bir kaç gün sonra İspanyaya hareket ediyoruz.
Attilia, Dona teli aya biraz il-
tifat etmek tenezzülünde bulundu. Sonra ikisini başbaşa bırakarak salona doğru yürüdü. Arkadaşı uzaklaştıktan sonra Paola:
— Attilia, dedi, hayalperest bir kız. Düşün bir kere altı milyonluk mukavelesi var. Onları ben imza ettirdim. Ona çok u-ğur getirdiğimi söylüyor. Bensiz bir dakika yapamıyor. Benim İspanyaya gitmeğe hiç de isteğim yoktu, fakat ben yanında olmazsam gitmiyor, anladın mı? Tabii ben de mesleğini mahvedeni ezdim.-.
Donateila soğuk bir edû ile:
— Seni gördüğüme memnun oldum, dedi.
O esnada terzi kadın yanlarına geldi. Donatellaya:
— Her şey yolunda dedi, konser yarından sonra değil mi? O »amana kadar şapka da hazır
olacak. Buradan geçer alırsınız. Görüyorum, bir tanıdık bulmuşsunuz. Âlâ, âlâ, konuşunuz. Ben de AttLLianin yanına koşayım, bakayım neler istiyor.
Gözden kayboldu, iki kız yeniden başbaşa kaldılar. Dona-teLla sıvışmak istiyordu ,Takat elinde değildi. Acayip bir korkunun tesiri altında âdeta felce uğramış gibi idi.
Paola sordu:
— Yarından sonra konser mi var? Attilia İsterse biz de geliriz.
Sonra birdenbire sordu:
— Senin İhtiyar ne yapıyor? Nasıl bârı anlaşabiliyor musunuz?
Bu sözler Donatellaya bir şamar gibi geldi. Hiddetinden kıp kırmızı kesildi. Hiç cevap vermeden divana doğru yürüdü.
sırtını Paolaya çevirerek çantasını, eldivenlerini aldı.
Paola bu defa:
— ötekinden bir haber alıyor musun?
Diye sordu.
Donateila kısaca:
— Hayır, hiç... diye cevap verdi.
Paola gülümsedi.
— Zaten zavallı delikanlının âkibetini bilen yok. Dünyadan, kaybolup gitmiş. İnanılmıyacak bir şey, fakat maalesef hakikat. Bunu Glorgiden öğrendim. Onu sen de tanırsın, hanı Marzlonun üniversitede sınıf arkadaşı İdi. Annesi Romaya kadar gelmiş, Venezüella sefaretine baş vurarak mahallinde tahkikat yapılmasını rica etmiş, yalvarmış. Netice: Hiç. Karaya çıktığını herkes biliyor, fakat ondan sonra oe olduğu malum
değil. Diyorlar kİ Venezuellanın ormanlarında dünyanın en nefis orchideler! bulunurmuş. Senin için orehide toplarken kaybolmuş...
Donateila, bir tokat yemiş gibi elini yanağına götürdü.
Paola sözüne devam etti:
— Bana karşı bir gayız beslemekte ve benden korkmakta haksızsın Donateila. Bu gayzın ve korkunun da sebebini biliyorum. Herşeyl âşıkına anlatırım diye korkuyorsun. Fakat ben kadınlarla olan münasebetlerimde son derece ketumum ve böyle bir alçaklığı yapacak kadar vicdansız değilim. Hem şimdiye kadar kimseye fenalık yapmadım. bir sineği bile incitmedim, bunları hatırla.
Donateila ayrılir gibi oldu, fakat Paola kolundan yakaladı:
— Ben sana hiç bir şey yapmadım Donateila, sen İse bana bir köpek gibi muamele ettin. İçinde bir korku varsa bu benden değil, başka bir çok şeylerdendir. Hakikati dostundan saklamakta bir fayda yoktur; ergeç o bunları öğrenecektir.
Ne yapalım sevgilim, âkibet ne İse o başına gelecektir.
Elinden kurtulmağa çapala-yan Donateila:
— Bırak Allah aşkına .gideyim. Beni üzme. dedi.
— Seni neye üzeyim sevgilim? Güle güle git. Seni üzecek olan ben değil, nedamet olacaktır. Nedamet, daima içini semirecek, huzurunu kaçıracaktır. Bana gelince: Hanıdolsun rahatım Jyi. Ferlh fııhur yaşıyorum. Seninle de alâkadar değilim. Beni seven, bana samimi bir kardeş muamelesi yapan melek yüzülü bir arkadaşım var. Sen dünyada varmışsın, yokmuşsun umurumda değil Fakat sen başkalarına bu kadar fenalıktan sonra hayatta hiç bir İyilik bekleme. Bundan evvel bir defa da sana bunu söylemiştim, yine tekrar ediyorum. Benden korkma. Çünkü benden korkacak olursan herşeyden ve herkesten de korkman 132un gelecek. Marzlo ile olan kirli maceranı herkes biliyor. Unutma: Herkes.
(Arkası varı
esi mli hikâye
Formoza’ya kücum
Komünistler geniş ölçüde hazırlık yapıyorlar
I Gazeteier, Gazeteciler
Mizah gazeteleri
Hong Kong 11 (Nafen) — Komünistlerin Formoza adasını İşgal için geniş çapta bir, çalışma hareketi hazırlamakla meşgul oldukları bUdirilmekte-dir. Buraya gelen haberlere göre, Güney ve Batı Çtnden mühim komünist birlikleri Doğu sahillerine gelmiş ve ayrıca---------------, ------------
bir eok limanlar da kapalı' da değil, Mebıısan Meclisinde o-bölgc ilân edilmişlerdir. Bu a-' luyordu. 1877 de toplanan Mecrada Çang Teou limanına da kimsenin yaklaşamadığı bildirilmektedir. Tahmin, edildiğine göre, Formozaya karşı girişilecek büyük askeri hareketin çıkış limanlarından biri de Çang Teou olacaktır.
Muhabirlerin göre, komünist arasında büyük askeri uzmanları bulunmaktadır. Hattâ Çin hava birliklerine Rusların ikinci cihan harbinden kalma bir çok uçakları da verdikleri İlâve edilmektedir. Çinin Doğu sahillerinde bir çok çıkarma sallarının da toplanmakta olduğu müşahede edilmiştir.
Diğer taraftan Talpeh’den alman haberler, Milliyetçi Çin- • tesl çıkmasını yasak eden kaillerin. de son çarpışmalarını ellerinde kalan bu son adada vermeye hazırlan dik! anm a -çıklamaktadır.
Abdülâziz ve Abdülhamidin mizah gazeteleri düşmanlığı, alınan şiddetli tedbirler
Mizah, edebiyatın en ince bir kolu mu, yoksa soytarılık mıdır?... 73 sene evvel bu mesele hararetli münakaşalara sebeb olmuştu. Münakaşalar gazete sütunlarında, edebî toplantılar-
J liste bu yolda münakaşa açılması hükümet tarafından teklif edilen Matbuat Kanunu lâyihasından ileri gelmişti. Ab-dülhamidin nüfuz ve tesiri altında hazırlanan bu lâyiha mizah gazetelerini gazete say-
Beşinci Murat geçtikten sonra bu sansür kaldırıldı; fakat bu defa da, ortada hürriyetperver tanınmış bir padişah ve etrafında yine hürrlyetperverliklerlyle meşhur hükümet adımlan bulunduğu halde,, gazetelerin her türlü neşriyatına müdahale e-dllmeslne başlandı. 23 temmuz 1876 tarihiyle şu tebliğ neşredildi:
köyün
Bosna’daki bu küçük bütün halkı, çingene Coko ile kocaman ayısını tanırlardı. Çingenenin Slavonyalı olduğunu bildikleri için kimin nesi olduğunu araştırmağa lüzum hissetmiyorlardı.
Bir gün çingene Coko, ayısı ile beraber, köyün meydanında temsil veriyordu.
Ayı dev cüsseli, kafası büyük, postu gür ve kalın bir hayvandı.
Arka ayaklanılın üzerine Saik tığı zaman boyu iki metreyi buluyordu. Kocaman ve kalın ön ayaklarile Cokoyu kucaklayarak dans ediyormuş gibi. sıçrar dururdu.
çingenenin hiç bir zaman elinden ayırmadığı sivri demir uçlu kalın sopası, tehlikeli ve azgın
yüzbaşının önüne sap-
bildirdiklerine mıyor, bunların intişarına mii-Çln birlikleri ’ “ ’ ............
sayıda Sovyet
saade edllmiyeceğlnl bildiriyordu. Meclisteki münakaşa bunun üzerine başladı ve günlerce sürdü. Âzadan bir kısmı; «Hükümetin teklifi doğrudur, Mizah soytarılıktan ibarettir, mizah gazetesi çıkmasına izin verilmemelidir» dtdi. Bir kısmı İse aksini müdafaa etti. Neticede mİ2ah gazetelerine taraftar olanlar çoğunluk kazandılar ve lâyihadan, mizah gaze-
60 metreden
uslu
hayvanın olduğunu, sırtına ve yüzüne yediği sopa darbelerinin korkusuyla durduğunu gösteriyordu.
Ayının efendisiyle sarmaş dolaş olmasının bir gün facia İle neticelenmiyeceğlnden emin olunamazdı:
Coko ayıya:
— Sıçra bakayım, hop hop, diye bağırdıkça, meydanın etrafında dizilmiş olan köylüler gülmekten katılmakla beraber, ayıya fazla yaklaşmaktan çekiniyorlardı.
Köpeklcr, vahşi hayvanın korkunç homurtularından dehşete düşerek vc kuyruklarını arka ayaklan arasına sıkıştırarak bir kenara sinmişlerdi.
O sırada küçük köyde muvakkat bir zaman İçin ordugâh kurmuş olan askerler, tâlimden dönüyorlardı. Köy meydanındaki kalabalık, bölük komutanı yüzbaşı Von Riterin dikkatini çekil.
Merak şevkiyle beygirinden İnerek kalabalığa sokuldu. Fakat çingenenin ayı ile sarmaş dolaş bir halde tepinmelerinden ziyade başka bir müşaha-de alâkasını çekti,
Coko'dan biraz ötede genç ve güzel bir kadın, yerde oturmuş bir ayı yavrusu De oynuyordu. Kimse kadına ehemmiyet vermiyordu. Bu. vücudu çok mütenasip, harlkul&de güzel, kara gözlü bir kadındı.
Yüzbaşı Von Ritcr, bu kadına meftun ve hayran oldu. Koyu siyah saçları pırıl pınl ynrhyordu. İri kara gözlerinden. görenlerin kalbini tutuşturan kıvılcımlar fışkırıyordu. Boynunu harcıâlem boncuklardan yapılmış bir kolye süslüyordu. Sırtına, renkli basmadan yapılmış bir fistan giymişti, küçük ayaklan çıplaktı.
Genç kadın, yüzbaşının kendisine ısrarla baktığım görünce kıpkırmızı kesikli, yüzünü başka tarafa çevirdi.
Coko, temsilini bitirdi. Bir eliyle ayısını boynuna takmış olduğu halde kalın zincirden çekerek, öbür elinde de defini şakırdatarak seyircilerden para toplamağa başladı;
genç
çingene, gelerek yüzüne bakınca, san kesildi, elektrik cereyanına tutulmuş gibi zangır zangır titremeğe başladı. Subay, çingeneyi dikkatle süzerek bu adamı nerede görmüş olduğunu hatırlamağa çalıştı.
Bu halin hiç farkına vara-mıyan köylüler; genç kadına dönerek:
— Sıra sana geldi Zorka... Ayı yavrusu Mariska ile dans etsene diye haykırdılar.
Çingene, uğradığı şaşkınlıktan kendini toplayarak genç kadına işaret etti. Kadın, ayı yavrusu İle beraber ayağa kalktı,- bir halk şarkısını okuyarak ayı yavrusunun etrafında dansetmeğe başladı. Küçük ayı da onu taklide çalışıyordu. Yüzbaşı hayran, hayran, ona bakıyordu. Kadın, bu kadar şık ve yakışıklı bir zabitin dikkatini çektiğinden dolayı mağrur ve mü ftehir gülümsüyor ve fildişi gibi beyaz dişlerini gösteriyordu. Zorka ikide bir:
— Haydi sıçra Marlskal diyerek ayı yavrusunu hoplatıyordu.
Kadın kan ter içinde dansı kestiği zaman yüzbaşı Von Biter, adamakıllı ona vurulmuştu. Esasen aylardanberi bu ücra yerlerde sürgün gibi zevksiz ve eğlenceslz bir hayat sürdüğü için Zorka kendisine İlâhi lılr mahlûk gibi görünüyordu.
Artık hava kararmağa başlamıştı, Köylüler dağıldıktan sonra yüîbaşı Von Rlter ayıcı çingene Uç refikasına yaklaşarak kendilerini köyün küçiik hanında yemek yemeğe davet etti. Coko cevap vermedi, başını yere eğerek ayısına baktı, tedlr .
Zorka İse memnuniyetle daveti kabul etti.
Köyün hanına doğru yürürlerken yüzbaşı Von Rlter, bir defa daha Coko'nun yüzüne baktı, içinden:
— Ben bu adamı nerede gördüm? diye düşünürken birdenbire gözlerinin içi güldü. Evet, şimdi hatırlamış, ve çingenenin kim olduğunu anlamıştı.
Ayı, yavrusu ile beraber hanın avlusundaki taşlık çamaşırlığın İçinde kapatıldı ve duvarda mıhlanmış kalın bir demir halkaya bağlandı. Zorka da ayının kapatıldığı taşlıkta yatacaktı.
Buı İş bittikten sonra yiizba— şı Von Rlter, çingeneyi yanına çağırdı:
— Sen, iki yıl evvel talim kampından kaçan çingene Coko Hlks değil misin diyerek sordu.
Uzun boylu ve adaleli çingene zangır zangır titremeğe başladı. Korkusunda dili tutulmuş cevap veremiyordu. Yüzbaşı, sert bir sesle İlâve etti: ı — Yanında bir kadın var kİ muhakkak zevcen değildir. ( İstediğin fiyata onu satın al- ı I mağa hazırım. Ayılarınla be- l
bir Ar-blr
raber, buradan gider, başka bir kadın bulabilirsin.
Coko taş kesilmiş gibi müddet hareketsiz durdu, tık titremiyordu. Boğuk sesle:
— Bütün Bosna’da Zorka gibi yalnız bir kadın vardı. Onu da ben ayarttım çevabmı verdi.
Yüzbaşı, çingenenin sözünü kesti:
— Kadım tatlılıkla bana verecek misin, verinlyecek misin? Sana fenalık etmek İstemem,. Fakat İstersem; seni asker kaçağı sıtatiyle harb divanına sevkedeblllrim. O zaman dinin hali nice olacak?
Coko mağrur bir eda De başım kaldırarak cevap verdi:
— Zorka benim için göz yaşı dökecek. Eğer beni sevmeseydi babasının zengin kâşanesini terkedip benimle gelmezdi.
— Ben! dinle Coko! Hancı uyuyuncaya kadar ben buradan ayrılacağım. Ben gelinceye kadar düşün, taşın. Bir saat sonra buradayım Şayet Zorka’yı bana vermezsen ellerine kelepçeleri takıp seni zindana attıracağım. kabul edersen bir avuç altın vereceğim, kaçmakta çok mahir İçin dönünceye kadar j şıki odada kilitleyip ceğim.
. Fakat olduğun seni kar-hapsede-
murtıılan, yerde sürünen zincirinin şangırtıları eksilmiyor, bu tüyler ürpertici arbedeye kadının da feryatları karışıyordu. Hancı İle köylüler, ayının homurtularını korkudan geri dönerek rmda kapandılar.
Yüzbaşı Von Riterin isteyen çığlıkları yavaş söndü. O zaman Coko, sivri demir uçlu kaim sopasını eline alarak kapıyı açtı bir hamlede azgın ayının yanına gitti. Sesi yıldırım gibi gürledi kalın sopasını da var kuvvetiyle canavarın sn tına indirdi.
Ayı kanlara bulanmıştı. Ayaklarının dibinde yüzbaşının parçalanmış ve tanınmaz hale gelmiş cesedi uzanıyordu, Coko, canavarı güçlükle şikârının yanından uzaklaştırdı, pencereden sızan zayıf mehtap ışığı altında yüzbaşı çamaşırlığa girmezden az evvel ayının boynundan çıkarmış olduğu zinciri bularak yine' boynuna taktı.
Bu hengâmede Zorka, çamaşırlıktan avluya fırlayarak imdat istiyor, fakat kimse dışarıya çıkmağa cesaret edemiyordu.
düştü
duyunca odala-
imdat yavaş
Hafif bir yara ile kurtuldu
Konya (Akşam) — Ereklinin İvrlz köyünde eşine ender raslanan bLr hâdise cereyan, etmiştir. Mahallinden aldığım malûmata göre bu enteresan hâdisenin tafsilâtı şudur;
Von Rlter aradan bir tikten sonra gelip odanın pisim açtı. Bol bol içtiği kuvvetli şaraptan ve güzel kadına kavuşmaktan duyduğu heyecandan gözleri pırıl pınl parlıyordu. Coko, yüzbaşıyı mef-tıınkâr bir gülümseme He karşıladı:
— Yüzbaşım, düşündüm, taşındım. Şimdi gidip kandıracağım, dedi.
Von Rlter. şerir bir adam karşısında bulunduğunu unutarak ona dostça elini uzattı:
— Git Coko, çabuk onu kandır. Sakm geç kalma, dedi.
İkisi çamaşırlığın kapısı önüne geldiler. Coko kapıyı sessizce açarak İçeriye süzüldü. Yüzbaşı İçeride bir takım fısıltılar duydu. Geçen dakikalar kendisine asırlar kadar uzun göründü. Nihayet Coko, dışarı çıktı ve yüzbaşıya dönerek-
— İçeriye girin yüzbaşım. Zorka’yı kandırdım. Sizi bek-Dyor dedi. Von Rlter, içtiği fazla şaraptan sendeleyerek çamaşırlığa girdi. Çingene kapıyı çekip dışardan kilitledi. Sonra kulağını kapıya dayıya-rak vahşi bir sevinçle dinlemeğe başladı.
Ayının korkunç homurtusunu, boğuşma ve bunu da yere düşen bir vücudun gürültüsü takip etti. Ayının homurtuları, tevali ediyor ve içeriden bağıran yüzbaşının:
— imdat, İmdat! çığlıkları dışarıya kadar aksediyordu.
Hanın ve, köyün köpekleri çamaşırlığın kapısı önünde toplanarak acı acı havlamağa koyuldular. Ayının korkunç ho-
saat geç-ka-
Zorkayj
Ertesi günü Von R.Iterin cenazesi askerî merasimle gömüldü. Ölümüne ayının boynundaki zinciri kasden çözmüş olan çingenenin sebep olduğunu ve I bir cinayet karşısında bulunulduğunu kimse anlıyamadı. I Herkes, yüzbaşının ölümünü sarhoş olduğu halde ayının yanına gitmiş olmasına atfediyordu. Ayni gün, güzel Zorka, komşu köyde bir gün evvel okumuş olduğu halk şarkısını tekrarlayarak dans ediyor ve etrafında fır fır dönen yavrıVmna:
— Dansetsene Mariska yerek onu hoplatıyordu.
Çeviren A. HİLÂLİ
dl-
Geçen pazartesi günü, bu köyden Mehmet Ayata İle kardeşi Ali Ayata, odun kesmek için sarp ve yüksek bir dağın tepesine tırmanmışlardır. Mehmet Ayata badem ağaçlarını keserken muvazenesini kaybederek G0 metre yüksekliğindeki bir kayadan yere düşmüştür. Kardeşi Alinin bu vakayı haber vermesi üzerine hâdise yerine gelen köylü ve Jandarma komutanı, yukardan kaim halatlar sarkıtmak suretlle Melı-med'l yukarıya çıkarmışlardır. 60 metre İrtifadan düşen Mehmet ancak çok hafif bir yara almış ve tekrar hayata kavuşmuştur.
Bu garip vakayı köylüler hayretle karşılamışlardır.
Ege bölgesinin ithalâtı artıyor
İzmir — Öğrenidğlmlze re, İthalâttan dolayı i 960 gümrük varidatı 2 milyon 40 bin lira olarak kapanmıştır. Aynı ayın geçen senekl miktarı. 1 milyon 970 bin lira idi.
5 gö-
mayıs
Aradaki 70 bin liralık artışın sebebi, ithalâtçı firmaların biraz otsun döviz temin edebilmelerinden İleri gelmiştir. Halbuki geçen aylarda döviz tahsisatı az olduğundan ithalât da az miktarda olmuştu.
yit çıkarıldı.
Bu tâdil. Abdülhamldi çok kızdırdı. Padişah kanunu tasdik etmedi ve bir irade ile o tarihten İtibaren yeniden mizah gazetesi çıkmasını yasak etti. Mevcud olanlar esasen daha evvel kapatılmışlardı. Bu yüzden 1908 de Meşrutiyetin ikinci defa İlânına kadar mizah gazetesi çıkmadı.
Abdiilâziz, beşinci Murat zamanında Mizah gazetesine düşman olan yalnız Abdülhamlt değildir. Daha evvel Abdülâzz, hattâ , Beşinci Murat ve derece derece bütün hükümet ricali mizah gazetelerine düşman kesilmişti. Bunu, memlekette sansür yokken, mizah gazetelerinin sansüre tabi tutulmasından ve sık sık kapatılmasından anlıya-blllriz.
Abdûlâzizin padişahlığının son günlerinde. Mahmut Nedim Paşa Sadrazam İken, 13 ocak 1876 da gazetelere şu tebliğ gönderildi:
«Matbuat İdarei belıiyyc-sinden: Mizah gazetelerinin
tabı ve neşretmekte oldu klan resimlerin bir takımı hükümetin politikasına ve cdyan ve mezabibe ve efradın namus ve haysiyetine ve ekseri âdabı n-m um iyeye dokunur şeylerden ibaret olduğuna ve gazetelerin her nevi menafi» âmmeye hizmet vazifesiyle mükellef bulunup gazetecilik vezaifini mizah ve lâtife zemininde ifa etmeleri lâzım gelen mizah gazetelerinin ifayi vazifeye bedel bu misillü resimlerle tahdişi ezhan ve ifşa d i ahlâk eylemeleri bir veçhile şayan» tecviz olnıtyacağına binaen fimabad mizah gazeteleriyle neşrolunacak resimlerin, lirlerine tahrir edilecek ibarelerle beraber Matbuat İdaresine İra e olunmadıkça ve idareden üzerlerine «Tab’oluna* diye işaret edilmedikçe neşreo-lunnıalan tahti memnuiyeti kafiyeye alınmış olmağin ilân» keyfiyete iptidar kılındı.»
Mizah gazeteleri bu suretle , sansüre tabi tutulmuşlardı. Ab-dülâzlz hal'edildikten ve tahta I
RESMÎ
■Bir vakitten beri «Hayal» gazetesi, «Basiret» ve aVakit» gazeteleri sahibi imtiyazları a-lcylıinde bir lakım makalâü tezyifiyye dereetmesinden dolayı «Basiret- ve «Vakit» gazeteleri müdafaa etmekte olduğuna ve «Hayal gazetesinin sahibi imtiyazı idareye celb ile o misilli» ağrazı şahsiye ve maknlntı kabıha ve müstehcene ile tesvidi sahaif etmemesi biddefat tembih ve ihtar edilmiş ise de ısga clmi-yerek mezkur gazetelerin sahibi imtiyazları aleyhinde muhilli namus ve edep makalât dercine devam ettiğine ve mezkûr gazeteler tarafından dahi bilmukabele makalâtı cevabiy-yei tezyifiyye yazıldığına ve bu halâtı bîedebancye sebebi müstakil «Hayal» gazetesi olduğuna ve vasıta! İntişarı edep ve irfan olan evrakı havadisin böyle kanunen ve nizamen memnu olan mezemmeti eşhas ile iştigal etmek katiyen caiz olmadığına ve hezeliyat ile uğraşmaları dahi şu zamana göre münasib ol-mıyacağına ımbni, mezkûr «Hayal» gazetesi bilkülliye fesih ve ilga ve politikaya mahsur gazeteler ise sırt havadis neşrine münhasır olduğundan Zeyd ve Anın tezyif ile namus ve haysiyete dokunur şeyler der-cettikleri ve sureti ifadelerinde zere kadar ihamlı elfaz İstimal ettikleri halde derhal ilga edileceği evrakı havadis sahibi imtiyazlarına ihtar ve bundan böyle hezeliyat ve mizaha dair varak pare neşrine mesağ gösterilin iyeceği ilân olunur.»
Tebliğde bahsi geçen (Hayan, o zamanın en mühim mizah gazetesidir. Neşriyatı lıer tarafta büyük alâka uyandırıyordu. Bu gazete (Basiret) ve (Vakit) gazeteleri imtiyaz sahipleri aleyhinde tahkLrâmiz yazılar yazıyorsa, bunlar mahkemeye müracaat edebilirlerdi. Hükümet buna meydan vermfyerek (Hayal) 1 çıkaranları hem haşlıyor. hem gazeteyi fesih ve İlga ediyordu!
Tebliğde (Basiret) ve (Vakit) gibi siyasi gazeteler hakkında da tehdit var. Politikaya mahsus gazeteler yalnız havadis neşretmen, zerre kadar ihamlı kelimeler kullanmak’'i çekinü-meli. Yoksa bunlar da derhal ilga edilecek...
Hükümet mizah gazetelerine (varakpare) diyor, bunları gazete olarak kabul etmiyor. Yalnız bu tâbir, mizah gazetelerine ne derece diş bilediğini göstermeğe yeter.
Mizah gazetelerine karşı bu şiddet neden ileri geliyordu?... Hükümet bu gazeteleri neden siyasi gazetelerden ziyade tazyik ediyordu?... O devirde mizah gazetelerini kimler çıkarıyorlardı?... Gelecek yazılarda bunları ve İlk Mebusun Meclisindeki müzakereleri tetkik fiti eceğiz.
Enls Tahsin TİL
AKŞAM
Abone bedeli
İngiliz hava kuvvetlerindeki kadın teşkilâtı bir bando teşkil etmiştir. Yukarıda kadınlardan mürekkep bando çalarken görülüyor.

c:

S^hlfe 6 AKŞAM
ıIîHarfran 1950
AKSAM
Safilfe ?
Mahkeme Koridorlarında
Canavar değil ya bu mübarek!
Ağa Hanın yarış atı
Azra İnal ve Fethi
Vzüm
Hanım teyze çantasını kanâ-peye bıraktı, elindeki çıkını üstüne koydu. Gözlüğünün kubbeli camlarını hohlayıp başörtüsünün uclyle uyuşturduktan gonra taktı, hepimizi birer birer süzdü:
_ Siz helâl süt emmiş Müslüman evlâtlarına benzlyorsu-
Hraan İçinde koskocaman kurdun biri flnk atıyor. BLr daha, Ud daha, üç daha açtım, hepsi kurtlu. O zaman anladım ki yediğim kirazlarla beraber bir avuç kurdu yutuvermişlm. Sen söyle Allah aşkına, verdiğim kıık kuruşa mı yanayım, kâr mı n a dolan kurtlan mı dü-
yetiştirme merakı
Ağa Hanın cins hayvanlarının kıymeti dolar tahmin ediliyor
Karakaş resim sergisi
(Baştarafı 4 üncü sahifede) sı, 40 yaşından aşağı 19 Amerikalı ressamın eserlerini koymuştu. Bence bizim ressamlarımız. bu Amerikalı ressamlardan resim ve kompozisyon bakımından daha ileridir. Resim
stoku
Elde kalan stok da tükenmek üzere
5 milyon
nüz, insan halinden anlarsınız tabii.
— Anlat da dinleyelim, hanım teyze.
— Ah, evlâdım, anlatılacak o kadar çok şey var kİ, neresinden başlayıp neresinde karar kılacağımı bilemiyorum. Vallahi şaşkına döndüm,
— Hele şimdilik akima gelen bir tarafından başla da, karar kılacak yeri sonra düşünürüz.
Çıkından dört tane kiraz çıkarıp havaya kaldırdı!
— Huy mübarek hay! Ne yalan söyllyeyim. kiraza bayılırım. Mevsimi gelip de kiraz çıktı mı. dünyalar benim olur. Gece gündüz durmadan kiraz yesem gene doymam. Şimdi hemencecik şu kirazları ağama atı vereceğim geliyor.
— Afiyet olsun, teyz hanım. Alıver gitsin.
Elini kanıma bastırarak yüzünü ekşitti;
— Sus. bir daha o lâkırdıyı söyleme. Benim karnımda nefer oluyor, biliyor musun?
— Farkında değilim. Kiraz dokundu da sancılandın mi yoksa»
— Amaaan, sen de amma sevzek şeymişsin ha. Sancıyı1 nereden uydurdun, oğlum?
Şahadet parmagiyie göbeğinin hizasında bir daire çizdi: |
— Şurayı görüyor musun?
— Görüyorum, hanim teyze.
— Hah, tam işaret ettiğim yerde karnımın içerisi fıkır fıkır kaynıyor.
— Geçmiş olsun, gaz var demek.
— Hoppalaaa... A) bir lâl daha. Gazin, tuzun ne işi var, efendi oğlum? Kurtlar kaynıyor karnımda.
— Vayyy!.. Kurt mu yedin? ı Elindeki kirazlardan bîrini ortadan ikiye böldü, İçinde kımıldanan miniminicik kurdu gösterdi:
— Çözlerinle de görüyorsun ya. İşte bu kurtlardan tamam bir avuç yuttum, dünden be d kamımın içinde fıkır fıkır kaynıyorlar. Amaaan, keşke hiç anlatmasaydım. Hatırladıkça içimden öğürtüler geliyor.
Karşı köşede, yanında küfe-■Oe duran adama dik dik baktı, başım İki yana salladı:
— Allah kahretsin şu Izbaa-dıd herifi. Kapının önünden geçerken seslendim, tamam kırk kuruş verip yarım kilo kiraz aldım. Bol sularla güzelce yıkayıp tabağa koydum, öğle yemeğinden sonra tatlı tatlı yemeğe başladım. Ye babam ye, derken bir aralık şeytan dürttü; «Nesibe hanım, kirazları Agobun kan gibi yutuyorsun amma içinde ne olduğunu biliyor musun? Hele( şunu bir muayene et» dedi. Elimdeki kirazı tam ağzıma götürürken geriye çektim, ortasından bölüp de gözüme yaklaştırınca bir de ne göreyim,
güneyim?
— Kurtlara aldınş etme, teyze hanım. Onların zaran do-kunmaz.
— Ilaydi kurtlara öyle diyelim amma parayı bırakır mıyım ya? Ertesi gün bekledim, herif gene bağırarak kapının önünden geçerken dışarıya fırlayıp yakasına yapıştım. «Gel buraya bakalım Kurtlu kirazları yutturacaksın da bunu senin yanına bırak ack mıyım sanıyorsun? Dun senden aldığım kiraz kurtlu çıktı, farkına varmadan bir avuç kurdu da yutuverdim. Artan kirazları al, kırk kuruşumu geriyp ver» dedim. Herif lâf anlamıyor ki. •On para bile vermem» diye ' ayak diremeğe başladı. Verirdin, vermezdin, derken sokağın ortasında kapıştık. Ben onun suratına iki şamar attım, o da benim omuzuma vurup sırtımı duvara çarptı. Kürek kemiğim hâlâ sızlıyor. En sonunda ka-Irakollara düştük. İşte-, kirazları da getirdim, hâkim beyin önünde birer birer İçinden kurtları çıkarıp göstereceğim. [Kırk kuruşumu almadan şuradan şuraya adım atmam.
Kirazcı pala bıyıklı, traşı u-zamış, iri yan bir adma. Yaklaştığımızı görünce yanındaki (küfeye eğilip teraziye davrandı, sonra kendini toparladı, (yılışmağa başladı. Konuştuk: [ — Kurtlu kiraz satıyor muşsun öyle mi?
Ellerini kaldırdı:
— Banğa bunu deme de, ne dersen de, beğlm.
— Şu hanım dün senden kiraz almış, kurtlu çıkmış.
— Gulak asma sen o goca garının laflarına.
| — Nasıl kulak osmıyayım? . Kirazları buraya getirmiş, 1-çindekj kurtlan biz de gördük.
— Helbette gorürsünğüz, beğlm. Gıırtlan ben yakalayıp da kirazların içine tıhmadım ya. Kirazı da Cenabı Allah yaratmış, gurdu da. Gurt dediğin, kirazın bülbülüdür. Gurban olduğum Allahın yarattığı gurt-tan insana ziyanlık gelmez ki. Canavar değil ya bu mübarek.
Mahkeme açıldı, hanım teyze çıkınını alıp klrazcıdan evvel salona koştu.
Ce. Re.
Ağa Han bir at yarışında birinciliği kazanan atı ile
İzmir — 1949 - 50 yılı üzüm ihraç mevsiminin nihayete er-Kunınaan aana ııenaır. nesim j .. ....
sınatma» en İleri memleketin “cs^e,lltl Wr ra“ddet g>l-
rr.nnsa olduSuna ,üphe yok- ™ W"™ ha-
ta. m, »ebenle hr, rimmmtm.s r'Ç1™ W»n u2um “'P1"1 maktadır.
I Dış piyasalarda Hallerimiz müsait telâkki' olunduğundan talepler gelmekte ve bunların arasında dokuz numaranın F. O, B. beher tonuna 240 dolar (beher kilosuna resmi kur İle 67, 68 kuruş) veren teklifler bulunmaktadır.
üzüm durumunun bu şekitde inkişaf etmesi karşısında İngiliz İaşe Nezaretine bağlanmış olan bazı firmalar taahhütlerini yerine getirmemek kararındadırlar.
Bu devrenin nihayetine kadar İngiltereye satılmış olan üzümlerin tamamen teslim edilmesi icap ederken, sözü edilen firmaların teslimattaki betaati, İngiliz İaşe Nezareti temsilciliğini harekete getirmiş ve bunları fazla mutazarrır etmemek gayesiyle İngiltereden temin ettiği müsaade ile teslim müddetini on beş haziran 1950 tarihine kadar temdit ettirmiştir.
Bugüne kadar İngilizlere teslim edilen üzüm miktarı, 13-14 bin ton arasında olduğuna göre, 3500-450 tonun daha teslim
Adapazn okuyucularımızın postadan bir şikâyeti Adapazanndakl okuyuculan-(mızdan aldığımız bir mektupta, İstanbuldan namlarına giden gazetemizin postanede bekletildiğinden ve Adapazan gibi ts-tanbula çok yakın bir İlçede gazetemizi bu yüzden günü gününe okuyamadıklarından şikâyet edilmektedir. P. T. T. genel müdürlüğünün nazarı dikkatini, celbedcriz.
İran hükümdarı Nasrettin şahın hemşiresi prenses Aliye sultan, oğlunun garp kültürü ile yetişmesini arzu ettiğindin Ağa Hanı küçük yaşta İngilte-reye göndermişti. İngiliz asilzadelerinin tahsil gördüğü (Eten) ve (Kembriç) de okuyan Ağa H 1885 de vefat eden bahafi .m yerine İsmaMiye mezhebinden müslümanlann İmamlığını ele aldığı zaman sade değerli din reisi olarak yetiştirilmiş olmayıp garp kültüsün ii hazmetmiş aydın bir liderdi de. Devrin İngiliz aristokratlan gibi Ağa Hanın spor terbiyesi de fevkalâde İdi. Bugün medeni dünya Ağa Hanın siyâsî tesir ve nüfuzundan ziyade onun sportmenliği ve iyi yaşama tarzı ile meşgul olmaktadır. Hayattan tam manasiyle kâm alarak yaşamakta olan Ağa Han peri masallarındaki prensler hayatım temin eden âmil onun babasından tevarüs ettiği büyük serveti ve İsmaılİ-ye mezhebi sakinlerinden kabul ettiği yüksek kıymette hediyelerle teberrüatı İyi bir şekilde İşletmekte olmasıdır.
Avrupahlar Ağa Han için Avrupamn en büyült sermaye sahiplerinden biridir demektedirler. Ağa Hanın dünyanın muhtelif memleketlerinde bulunan saray ve malikânelerinde vazife gören müstahdemin sayısı (3700) kadardır. Ağa Hanın sahip bulunmakta olduğu mücevherat yekûnu için AvrupalIlar aklın kabul edemlye-ceği kadar muazzam değerde demektedirler. Ağa Hanın yakutlarını gözden geçiren bir mütehassıs bunların kıymetim (200) milyon dolar olarak tahmin etmiştir. Ağa Hanın sene-
vi masrafın m ne kadar olduğu bilinememekte İse de senevi varidatının (10) milyon dolardan aşağı olmadığı tahmin olunmaktadır.
Ağa Hanın sporculuğu tahsil senelerinden itibaren sporun her nevine ve bilhassa polo, golf, tenis, otomobil kullanma ve kaplan avına ehemmiyet veren bu sahada uluslararası bîr şöhret yapan Ağa Han son otuz sene zarfında cins yarış atı yetiştirme İşine de merak etmiştir. Ağa Han sporun bu nevini de para kazanmak için değil eğlenceli vakit geçirten bir meşgale olarak yapmaktadır. Dört defa büyük Derby mükâfatını almış ve beynelmilel yarışlarda bir çok birincilikler kazanmış atlar Ağan Han haralarında yetişmiştirler.
Ağa Hanın bu İşe merak etmesi hikâyesi oldukça enteresandır: Ağan Han 1904 de İr-landaya geldiği zaman dostlarından lord Wavertera’yı Kil-dare’dekl harasında bulunmakta iken ziyaret etmişti. Lord, bu işlerle bir hobby olarak meşgul olmaklığın çok zevkli şey olduğunu söyleyerek Hana da tavsiyede bulunmuştu. Ağa Han birinci dünya savaşından .sonra bu İşle meşgul! olabildi ve 1920 senesinde bu sabada büyük bir İhtisas sahibi Misler George Lambton'u tesis etmek islediği haraya damızlık tay vc kısrak satın almağa memur etti. Mlster G. Lambton vasıtaslyle Dor.cas-ter'dekl cins hayvan satan nazarlardan alman sekiz adet î-l-rer yaşındaki cins tay vc kısraklar için (24520) İngiliz lirası ödendi. Bilâhare sekiz yarış kazanan (Cos)a beş bin Sterling,
bir
Ağa
SARI DİVAN
Aşk ve macera romanı
Tasan: Valentin İVilliams Tercüme eden: Vâ-Nû h. Tefrika No. 11 _
baldızına kur yapmaktan menetmiş. Sonra, bu ressamın a-tölyesl, cinayet mahalline bir tüfek atımı mesafede. İşte bütün bu noktalar, artistin istintak edilmesi sırasında üzerinde durulacak noktalardır. Aynı fikirde misiniz?
Manderton, geniş bir tebessümle güldü; dişlerinin beyazlığı göründü;
— Ressam Çuayre'ın bu işte mühim bir rol oynadığı fikrini ben de besliyorum. Oturup sakin sakin pipomu içtiğim sırada zamanımı boşuna kaybetti-, ğlmi sanmazsınız.
Birdenbire yağa kalkıverdi!
— İhtimal ki, odur. Biri geliyor
Fakat, gelen sivil polis Smlth’ d' V biri değilmiş.
Smlth, ayağını dükkândan
içeri atar atmaz, Manderton’u karşısında buldu.
Âmiri, ona:
— E, ne haber? — diye sordu. ,
— Hiç bir kıpırtı yok, efendim. Kapı da kapalı. Yolun iki tarafında altı atölye var. Her binada iki tane. Quayre’ınki 2 numaralı zemin kalında... Yukarı kat, üç aydanberl işgal e-dllmeınişmlş. Kapıcı öyle söyledi. Arkadaşa boyuna zil çaldırdım. ölüleri mezarlardan fırlatacak derecede gürültü çıkıyor, fakat cevap veren yok.
Manderton. saatine bir göz attı; esneyerek:
— On ikiyi yirmi geçiyor. — dedi. — Bir saatten evvel dönmez. Artistleri bilirsiniz. Bloke atölyelerine doğru gezinti yapmağa taraf dar mısınız, azi-
zim Boulot? Genç kadının hangi noktada vurulduğu hakkında belki bLr fikir edinebiliriz.
Smith'e müstehzi baktı.
Lâkin, Boulot, arkadaşı Man-derton’un alaylarına ehemmiyet vermiyordu. O da, böyle bir gezinti yapmak İstediğini söyledi.
Üç erkek, tam eczane kapısını çıkıyorlardı ki, Boulot, sivil polise döndü; dostça bir eda İle:
— Arkadaş! — dedi. — Brokc atölyelerinde bir İnşaat var de-, ğü ml?
Polis:
— İnşaat mı? — diye tekrarladı. — Hayır, böyle bir şeye rastlamadım,
— öyleyse evlerden birini tamir ediyorlar.
— Hangi evi?
— Canım, hangisi olursa olsun.
Smlth, cevap verdi:
— Tamirat da f&rketınedim. Fakat, kaldırımr sökmüşler.
— Nerede?
Bu sual kamçı gibi şakladı.
— 2 numaralı evin önünde. Aldon sokağının ılık vc beril kokulu havasım ciğerlerine ıkerek yürümeğe başladılar. |
XII EHEMMİYETLİ LEKE
Broke atölyelerniln bulunduğu çıkmaz, uzunluğuna nazaran geniş bir çıkmazdı. Kırmızı tuğladan altı ev burada dikkati çekiyordu. Adam boyunda bir duvarın arkasından, altı tane kadar meşe ağacının yıldızlı göğe hail olduğu görünüyordu. Bunların serinliğinde de hoş bir kır havası sezilmekteydi.
Üç erkek, «Nal Han» inin ö-nühden geçtikleri sırada, kesik kesik fakat sürekli bir ses duyuldu. Bu ses arttı ve ortalık titredi.
Smlth, parmağı ile çıkmazın sonunu göstererek:
— Demir yolu var da. — dedi.
Çıkmaz, ancak beher kaldırımdaki iki sokak lâmbası İte aydınlanıyordu. 2 numaralı e-vin kapısında İri bir polisin hayal! güçlükle farkedılmektey-£11. Ayak sesleri üzerine, polis geri döndü; kuvvetli bir cep fenerinin göz kamaştırıcı ışığt ortalığı aydınlattı.
Evin içinde mütemadiyen zil çalıyordu
tur. Bu sebeple her ressamımız Franraya giderek orada yapılanlarla kendi eserlerini mukayese etmelidirler. Dış memleketlerde olanları bilmek ve görmek insana çalışmalarında emniyet ve istikamet verir..
— Günlerinizi nasıl geçiriyorsunuz?
— Her sabah saat 10 dan öğleye kadar muntazam en a-tölyemlze devam edip çalışırım. Hava müsait olduğu günler öğleden sonraları peyzaja çıkarım. Bu sergiye koyduğum resimler bu çalışmalar sonunda yaptıklarımın. arasından seçilmiştir.
— Serginiz nasıl karşılanıyor?
— Yeni açıldığı için yarattığı tesiri hemen anlamak mümkün değildir. Fakat halkımız peyzajları her zaman sever.) Portrelerin de tutunacağım talimin ediyorum. Kompozisyonların üzerinde de durularak neden yapıldığı düşünülecek sanıyorum.
Fethi Karakaş
Henüz 34 yaşında olan bu
gene ressamımız Leopold WSIU1I
ra'nın talebesidir. 938 denberi edilmesi gerektiği anlaşılmış gi-miiteaddit resim sergileri aç bidir.
mıştır. Bu sergide Karagöz o-| Taahhütlerini tamamlamamış yununa ait muhtelif kompo- bulunan ihracatçıların İngiliz zisyonlar. İstanbul peyzajları işleri İçin 1.200 - 1-500 ve Hol-matür morl'lar ve kompozis- landa, Fransa ve İsveçe yapılan ve meşhur (Ali Şah) j doğuran yonlan bulunmaktadır. Hangi satışlar için de 800 - 1000 ton kİ, (Teresia)da 7700 Sterling ve- ekoIe mensuP olduğunu sordu-, ceman 2.000 - 2.500 ton çekir-riierck satın alınmıştı. 1922 se-pum Fethi Karakaş dedi kİ: (deksiz üzümü borsa veya istih-nesinde Doncaster panayırın- ~ Biliyorsunuz ki resimde saı bölgelerinden mubayaa et-dan bazı hayvanlar daha satın müteaddit ekoller vardır. Men-(m ek mecburiyetinde oldukları alındı. Damızlığa çekilmeden sup,arı tuttukları ekolün mü- (alâkalılarca tahmin edilmiş ve evvel muhtelif yarışlar kazan- öafaasım yaparlar. Bu ekoller- ( bölgemizde bütün ihracatçı mü-mış olan (Mümtaz Muhal) 1922itten birisi iyi, dikeri fenorfır

mış olan (Mümtaz Muhal) 1922.den^ birisi, İyi, de (9100) Sterlinge alınmış olduğu gibi bilâhare sekiz yarışta birinci gelen (Diaphon) dört bin Steri Lnge ve meşhur St. Leger yarışlarının birincisi (Salın on Trout) yine ayni sene içinde üç bin Sterlinge alınmıştı.
Ağa Han haralarında yetişen cins hayvanlar 1925 senesinden İtibaren büyük yarışlarda kazanmağa başlamışlardır. 1925 senesinden 1949 senesi sonuna kadar olan yirmi beş senelik devre zarfında Ağa Hanın Paris civarında bulunan Marly -la - viıie ve İrlanda'da bulunan Sheshoon haralarında yetiştirilen hayvanlar (669j yarışta '.392) birincilik elde ede- »evevıyiv ujııumua tetaıp ecı-rek Ağa Hana 630.426 İngiliz'len yarışlarda kazanan (Disfor) lirası kazandırmışlardır. Ağa' »e (Udayput) da Ağa Hana Han kendisine 1930 senesi Der-(ait hayvanlardı. 1934 deki otuz by yarışını kazandırmış olan' yedi yanşın on beşini de Ağa (Blenheim) 1 1928 senesi tem-1 Han haralarında yetişen hay-muzunda (Lord of Carnarvon) I vanlar kazanarak 57,199 lira dan (410D) İngiliz lirasına satın, 10 şiling mükâfat temin etiller, (almıştır. Derby'cten maadfı 3935 dey dokuz büyük ya-
(14530) lira mükafat getiren irişin beşinin galipleri Ağa dört büyük yarış daha kazan- Hanın hayvanları İdiler, Bu iniş otan (Blenheim)i Ağa Han yarışlarda temayüz eden (Bah-bir Amerikan şirketine 45 bin'ram) 1 Ağa Han bir Amerikan İngiliz lirasına satmıştır. (şirketine (90) bin İngiliz lirası-
1932 senesi yarışlarında 62.644 na sattı. 1936 senesi Derby lira 10 şiling mükâfat kazan-1 yarışında Ağa Hanın (Mah-mış olan on beş hayvan Ağa mut)u birinci geldi 1937 sene-Han haralarında yetişmiş ol- sinin birincileri (Mirza) ve duğu gibi St. Leger ve Jockey (Tahir) de Ağa Hana ait idiler. Club büyük uluslararası yarış- 1940 ve 1941 de dc listenin balarında birinci gelen (Firders) şında Ağa Hanın hayvanlan ve taç giyme merasimi müna- geliyorlardı.
diğeri fenadır esseseler tüccar ve müstahsilde demek doğru olmaz. Hepsinin ortalama olarak 3.000 - 3.500 birer parça haklı oldukları ta- ( tonluk bir üzüm stoku kabul e-raf vardır. Bence resimde ] dildiğine göre taahhütlerin ye-mevzuun hiç bir ehemmiyeti ring getirilmesinden sonra 1949 yoktur. Mühim olan reiık ve —>—-------------------«
şekillerin terkibidir.
— Siz daha ziyade gravürler-( Je mi uğraşıyorsunuz?
— Hayır, Yağlı boya resim- ] sergilerde bu açıkça görülür, lere de gravürler kadar ehem- Halkın da rağbeti artıyor.
jmiyet veriyorum. Biliyorsunuz, — Memleketimizde resmi j ki gravürler, baskı sanatını meslek edinenler kazançlarile 1 zenginleştiren bir branştır, yaşayabilirler mİ?
■ Bizde de bu branş gelişmeğe — Maalesef hayır, başlamıştır. | Her gün saat 10 dan 19 a
— Memleketimizde resim i- kadar açık bulunan sergi ayın
lerliyor mu? 20 sine kadar devam edecektir.
— Buna şüphe yok. Açılan Sadedılln GÖKÇEPİNAB
Polis. Manderton’un neşeli yüzünü görünce, lâmbasını söndürdü: ve miğferinin kenarına parmaklarını değdirerek selâm vereli. Sonra İki baş parmağını kemerine soktu; ve, Londra polislerinin en tabii.tavırlarından birini takındı:
— İçeride kimse yok, efendim. Burası metruk bir eve benziyor.
Broke atölyelerinin bulunduğu sokakta bütün evler birbirini andırmaktaydı. Her birinin sahanlığı önünde dörder basamak merdiven vardı. Methal kapısına böylece çıkılıyordu, 2 numaralı binanın methal kapısı açık bırakılmıştı. Karanlık koridorun ancak bir kısmı görün-mekteydL Her halde telefon tamiratı yapılıyor, yahut elektrikçiler çalışıyor. Çünkü, kapının önündeki kaldırım taşları sökülmüştü.
Resmî polis:
— Müfettişi İçerde bulacaksınız, efendim, — dedi.
Mandedtori, Boulot'ya döndü; fakat, onu, yerdeki kazılar üzerine eğilmiş, meşgul buldu.
Fransız dedektif;
baskı bir
sebetiyle Londra’da tertip edi-
1 — Azizim! — dedi. — Bura-
dan geçmiş, buradan geçmiş!
Manderton, alaycı:
— Demek, yeni keşüyat! — diye gülümsedi. .
Boulot, cevap vermedi. Bir el jşaretiyle resmi polisin lâmbasını aldı; yere diz çöktü; zemini inceden inceye tetkike koyuldu. Bilhassa, yere yapışmış bir harç tabakası üzerine dikkatini temerküz ettiriyordu.
Manderton. omuz silkerek meslek d aşını bu halde bıraktı; maiyet Bmlth’le birlikte kapalı daireleri bir türlü açtırıla-mayan binaya girdi. Elektrik lâmbası önlerinde uzun ve dar bir koridoru aydınlatıyordu. Yerlerin mozaiği her halde u-zun zamandır temizlenmemiş, renklerinin ne olduğu malûm değil. Sağ tarafta taş bir merdiven vardı. Trabzanı demirden. Taş merdivenle yukarı kattaki atölyeye varılıyordu. Koridorun sonunda kızıla boyanmış eski ve hava delikli, renkli camlı kapı bulunuyordu, Bu kapının üzerinde alacyı a-laycı sırıtan bir ilâh Pan’ın kafası görünmekteydi. Ressam
mahsulü stokunun 1.000 - 1.500 ton olabileceği tahmin edilmektedir.
İkinci dünya savaşından sonra Ağa Han oğlu Ali Han ile birlikte tekrar bu işlerle meşgul olmağa başladı. 1947 başından 1949 sonuna kadar yapılan (153) büyük yarıştan (85) lııl bunların hayvanları kazanmışlardır, 1948 de Derby'yl kazanan (My Love) adlı hayvan da Ağa Han ailesine alt iken yarıştan biraz evvel satılmıştı.
1935 senesinde Ağa Hana alt cins hayvanlarla haraların kıymeti beş milyon dolar olarak tahmin edilmişti. Bir (Hobby) si için bu kadar mühim bir para ayıran Ağa Hanın sahip bulunduğu servetin muazzam bir yekûna baliğ bulunmakta olduğu muhakkaktır.
Çeviren: B. AK$EL
Jullan Quayre’m kartviziti takılıydı.
Ayak seslerini duyunca, «hasır şapkalı adam» çıngırağı bıraktı, 2ö derhal durdu.
Manderton, şapkasını çıkardı ve alnını kurulayarak:
Demek elden bir şey gelmiyor, öyle ml? — diye sordu.
Müfettiş:
— Maalesef, efendim. — cevabını verdi.
= Bmlth'le birlikte burada beklereinlz. — diye Manderton emir verdi. — Ressam Jullan Quayre gelir gelmez, bana haber verirsiniz. Ben, bu gece Scotland Yard'da kalacağım-Eğer İçinizden biri noktaya telefon ederseniz, araba beni buraya getirir. Bir çeyrek sonra karşınızda olurum. Haydi Allahaısmarladık !
Gerişin geri döndü.
Boulot, vücudu iki büklüm, başı yerde, sağa sola elektrik lâmbasından ışıklar »açarak süratle yürüyor, binaya giriyordu, İkinci kattaki atölyeye çıkan merdivenin önünde birdenbire durdu, hayretle haykırdı; ve basamakları süratle tırmanıp dönemeçte kayboldu.
S '.life 8
AKSAM
12 Haziran 1950
fiili M
I1 3 3 « > «13
. J 1 i I I I I . IJJ LU ■
- ı ı ı ı ı ur
- u ■ m_
. n ı a, r ı
u ■ I '
• I II I
■ I I I I ■ I
Saldan «»4»- 1 — Kot kahraman. 2 — Ümit edilemez. 3 — Zekilik. 4 — Eklemeler. 5 - Çıplak kafalı - Yal-vaıma. « — Terbiye - Anma. 7 — Kalbimin SOh yarısı - Sucu. 8 — Basına >M» gelirse bilgilerdir. 9 — Araba beygiri değil - Nida. 10 — Bapns «S» gelirse giril tutulan JCydlr - Mevsim meyva farın dan.
Tubandan MafrY» • - Bir et yemeli i. S - tjlonillr, 3 — Renk deglftl-H» hayvan, 4 — Kederler - Kısa kılıf. 5 —Keçi ve koyun sürüsü. - Mey sunan. 0 — Operasyon. 1 — Urun o«u-rncak ■ Karnini doyur. 9 — İzgaranın banı - Tersi yardakçıdır.
GEÇEN BULMACANIN HALLİ
Soldan isafla: 1 — Koliukçu. 2 — Aba. Kin ,3 — Nusaybin. 4 — AT. Suare. S — Paça. Hib, S — Edebi. Pa. 1 - Alille, n— Amiyane. 9 — Cevizi. J0 — bileme».
Yukarıdan Maflıya: 1 — Kanepe.
Adi. 2 — Oburadnm, 3 — Las. Çekici. 4 — Asabiyet. E — Ukyu. İlâve. 6 — Kibir. Enim, t — Çnirip. Eze. 3 — Nebat, iz
/>— SAYIN 90KT0R ve ECZACILARA—’ Gedeoıı Rchter S.A. Budapest Fabrikasının Aşağıda yazılı Müstahzarları gelmiş, ve piyasaya arzedilmlştlr,
Cortigen Ampul ERGAM Ampul
Cortigen Tablet ERGAM Solution
AKŞA M ’ m
Küçük ilânları
(Baş tarafı G net sahifede)
OSMANLI BANKASI
Tiirk Anonim Şirketi, Tesis tarihi: 1863
Sermayesi: 10.OOO.UUU. İnciliz lirası
-----B-------
Merkezi idaresi: İstanbul - Galata İstanbul'la: Zenlcaml.
Boj’oğlu, Kadıköy ve Şişlide ve Türklyenln başlıca şehirlerile...
Paris. Marsilya, Londra Mançester, Mısır. Kıbrıs Irak, Filistin ve Maverayı Ürdiinde.
Şubeleri:
Suriye ve Liibnanda Riyalleri vardır.
Her türlü banka muameleleri yapar
Çok müsait faiz şartlarUe tasarruf ve mevduat hesapları açılır.
Tasarruf hesaplan İçin üç ayda bir ikramiye keşideleri yapılır
Daha fazla malumat almak için OsmanlI Bankası Gişelerine müracaat edilmelidir.
Eczacı aranıyor
Ergani Bakırı işletmesinden:
Haslahanemiz eczahanesl için tecrübeli bir eczacıya İhtiyaç vadrır. Talip olanların kısa hal tercümesi, diploma, askerlik vesikası, eski hizmetlere alt bonservisleri suretleri, sağlık raporu, iyi huy kâğıtlı İle iki adet fotoğraf! gönderek
ERGANİ BAKIRI İŞLETMESİ MÜDÜRLÜĞÜ MADEN
Adresine müracaat etmeleri rica olunur. c*7293>
Zonguldak Devlet Hastanesi
Başhekimliğinden
Hastanemiz ihtiyacı için muhammen bedeli 14024 lira 20 kuruş ve geçici teminatı 1051 lira 82 kuruş tutarında muhtelif cinsten 100 kalem İlâç açık eksiltme İle İhaleye konulmuştur.
Eksiltme 15/Hazlran/950 perşembe günü saat 10 da Zoü-guldakta vilâyet binası saymanlık müdürlüğünde yapılacakta’.
Eksiltme evrakı;
Zonguidakta: Devlet hastanesinde.
İstanbulda: Sağlık ve Sosyal Yardım Müdürlüğünde görülebilir.
Eksiltmeye girecek isteklilerin İhale günü tayin edilen yerde saatinde hazır bulunmaları İlân olunur. (7448)
Hali tasfiyede: Yapı Malzemesi Türk Anonim Ortaklığı Tasfiye Memurluğundan:
şirkete ait az kullanılmış ve mükemmel bir halde Radyo ve kaloriferli 1848 modeli bir Bulk otomobili ve aıütaaddlt deri kaplama yazıhane, kanapc ve koltuk ve kristali! yazı masaları ve iskemleleri ve diğer bürj mobilyeleri İle bütün vantilatör, alafranga kahve pişiricisi elektrik ocakları ve Zals marka gözlük camları ve madeni çakmak ve iskemle akşamı ve numunelik elektrik malzemesi ve eskrim âletleri vesair ticari eşya, tasfiye münasebetiyle 20.6.1950 tarihine müsadif Perşembe günü saat 11 - 13 ve 14 - 18 aralarında Şirket Merkezinin bulunduğu Galata, Bankalar caddesi Nazlı hanın (2) nel katında peşin para mukabilinde pazarlıkla satılacağından, tallb olanların belli gün ve saatte satış yerinde bulunmaları ve verilen bedel tasfiye memurluğunca münasip görülmediği takdirde satış mecburiyeti bulunmadığı Hân olunur. (7627)
KADIKÖY'ÜNDE — Cikel manzaralı BÜMSI İçinde çocuksun bayanlara mnhırııa Süreyya Klnemaslyle Halkevi aranı 22 Nevzemln sokajtuıda biri büyük biri küçük oda. elektrik, ati. mutfak mUiitalcil bir kat kiralıktır. Sahibine müracaat, 788 — 1
antîdotJ >PâMÂT-l
Çocuk hekimi doktot
Ahmet Akkoyunlu
Taksim - Talimhane
Palas. Telefon: 82621
İzmir ili Daimi Komisyonundan
Tire - Aydın yolunun 131-000—334Û00 kilometreleri arasında kenar ayakları mevcut menfezlerin, tahliyelerinin ahşap olarak yeniden inşaları İle tesviye işlerinin 20604 Hra 82 kuruş keşif bedeli üzerinden 29/5/950 tarihinden İtibaren açık eksiltmeye konulmuştur.
Geçici teminatı 1545 hra 36 kuruştur.
Keşif ve eksiltme evrakı İzmir, Ankara ve İstanbul Bayındırlık müdürlüklerinde görülebilir.
İsteklilerin, eksiltme ve ihalenin İcra kılınacağı 16/6/950 tarihinden evvel Valiliğe müracaat suretile »İbraz edecekleri belgelere müsteniden» alacakları Bayındırlık yeterlik belgesini 1950 yılı ticaret ve sanayi odası belgelerini teminat mektup veya makbuzlarını yanlarına alarak 16/6/950 günü saat 10 da hükümet konağı İçinde toplanacak komisyonumuza müracaatları İlân olunur.
Postada vaki gecikmeler kabul edilmez. (7114)
Teessürle bayılanlara, Çarpıntıya, Sinir buhranlarına NEVROL CEMAL 10 OAMtAS! ÖCRHAL FEITAHLANDIHIB. WIEAİNİİO£ M(JJW(A BUlUNlHMJNUl
de vardır. Tek kattan ibaret 1 oda, mutfak, hamam, helfl. koridor, aydınlık. Sahibine müracaat. Lûtlı Güzel Meyva lıâll İçinde 5 numarada. Tele-fon: 23311. 7fl4 —
İNGİLİZCE DERS — Kolej mezumi bayan llımalll («lebleri imtihana hazırlar. Şimdiye kadar muvaffakiyet-aizllk görülmedi. Ücret 3 Ura. Sayfiyeye gitmez,. Akmamda »Kok'Jllr rümıouna yarılmam._________7«7 — »
MADAM YABANCI Ö&RETMEN — Varım günlük İyi bir aile; çocuklarına İngilizce, piyano ve Almanca ders vermektedir. İkmale kalanları iyi yetiştirir, ilk okullara yardım eder. Mektupla Akjam'da H P. M _____________________________797 — 2
ALMANCA DERSLER — Üniversite, orta, lise talebelere, mühendisler, doktorlara ve ticaret adamlarına Alman hoca tarafından vermektedir. İkmale kalanları muvaffakiyetli yetiştiriyor. Mektupla Tnkılm. Hocaza-dc sokak No. 11 kat 3 dr Aflretmene.
798 — 2
MEKTUPLARINIZI ALDIRINİZl
Gazetemi! İdarelini adres olarak «Cstcrmit olan «arllerimlzdcD
H. K — Söyler Namlarına galan tnakıuplan t(L«-rolLuno mirden. alclırn.eler. rtc*
■■■■ t>OKT(IIl
FETHIERDEN laboratuvari (Bakterıyolollk. Biyolojik ve kimyevi tahliller yapılır
Beyoğlu Taksime giderken Meşeli sokağı Ferah Apartımanı Tel 40534
5 .« İ)TtFCRHİK
15 BİN LİRASI OLANLARA — Bü-
yük tcmlnnllı ve fevkalâde katandı bir U kin on bej bin liraya İhtiyâç vardır. TafslISt için 409-19 telefona müracaatları. 7S4 r —
Devlet Orman işletmesi Bolu Müdürlüğünden:
1 — İşletmemizin Aladağ bölgesi Karacasu İstif yerinde mevcut (2163) adede denk 1798,932) metreküp çam tomruğu 11 parti halinde 5.6.950 tarihinden itibaren 15 gün müddetle ve açık arttırma suretiyle satılığa konmuştur.
2 — Açı kartlırma 21.6.950 çarşamba günü saat 15 te Bolu Belediye dairesinde toplanacak komisyon önünde yapılacaktır. Beher metreküpün tahmini bedeli (60) liradır. Her parti İçin % 7,5 hesabiyle geçici teminat alınır,
3 — Bu işe alt şartname Ankara Orman Genel Müdürlüğü, Ankara ve İstanbul Merkez İşletme Müdürlükleriyle Adapazarı. Düzce, Gerede. Kızılcahamam İşletme Müdürlüklerinde ve İşletmemizde görülebilir.
4 — İsteklilerin belli gün ve saatte müspet evrak ve İlk te-
minatlarlyle komisyona müracaatları. (7478)
Gaziantep İl Daimi Komisyonundan:
1 — Eksiltmeye konulan Iş: Gaziantep - Akçekoyunlu yolunun 30+940—37+340 Klm.lerj arası (6400) metre tul plokaj şosa yapımı olup keşif tutarı (68816) lira (84) kuruştur.
2 — Eksiltme 16.6.950 Cuma günü saat 10 da Özel İdare binasında toplanacak İl Daimi komisyon odasında kapalı zarf nsuliyle yapılacaktır.
3 — Keşif, eksiltme şartnamesi ve buna bağlı diğer kâğıtlar her gün İl Daimi komisyonunda ve Bayındırlık Müdürlüğünde görülebilir.
•1 — Eksiltmeye girebilmek İçin İsteklilerin usulüne göre (4690) lira (84) kuruşluk geçici teminat vermeleri, 1950 yılında Ticaret Odasında kayıtlı bulunduklarına dair bilgi göstermeleri şarttır.
5 — İsteklilerin bu işin teknik öneminde bir İşi İyi surette başarmış veya İdare ve denetlemiş olduklarını ispata yarar belgelerini Bayındırlık Müdürlüğünden alacakları tanıtma beyannamelerine (Müteahhid ehliyet beyannamesini, müteahhit plân ve teçhizat ve beyannamesi) bağlamları ve bu beyannamenin içindeki sorulan cevaplandırılarak yeterlik belgesi isteme dilekçeleriyle birlikte eksiltme gününden en az üç gün evvel (tatil günleri hariç) Valiliğe müracaat ederek bu iş İçin yeterlik belgesi almaları şarttır.
6 — İsteklilerin 2490 sayılı kanunun 32 nel maddesinde verilen İzahat dairesinde hazırlıyacaklan teklif mektuplarını 2 nel maddede yazılı saatten bir saat evveline kadar makbuz karşılığında Komisyon başkanlığına vermeleri lâzımdır.
Postada olan gecikmeler kabul edilmez. (7112)
Dingil çeliği satın alınacaktır
Etibank İstanbul Şubesinden —
Bu husustaki şartname 30/6/950 tarihine kadar her gün
satuıalma servisinden temin edilebilir. (7345)
İSTANBUL SERGİSİNDE — Kârlı, bir Is İçin OOÖfl llr.ı sermayeli ortak aranmakladır. Sergi Sonu para Lâdt «nfacektir. Küçük İlânlar teSİJ adresine. 792 — 2
Lokman Hekim
CDr. SAFIZ CEMALİ
Dahiliye Mütehassısı
Divan yolu No. 104 Muayene saatleri Pazar hariç üeı gün 2.6 * 5
Tel: 23 398
İzmir ili Daimi Komisyonundan
Kiraz - Alaşehir yolunun 0+000—32+000 kilometreleri
arasında yapılacak ahşap menfez tamiri ve tesviye işleri inşaatı 15803 lira 8 kuruş keşif bedeli üzerinden 29/5/950 tari- • hinden itibaren açık eksiltmeye konmuştur.
Geçici teminatı 1185 lira 23 kuruştur.
Keşif ve eksiltme evrakı İzmir, Ankara ve İstanbul Bayındırlık müdürlüklerinde görülebilir.
İsteklilerin eklsltme ve İhalenin icra kılınacağı 16/3/950 tarihinden evvel valiliğe müracaat suretile «ibraz edecekleri» belgelere müsteniden alacakları bayındırlık yeterlik belgesini 1950 yılı Ticaret ve Sanayi odası belgelerini. teminat mektup veya makbuzlarını yanlarına alarak 16/6/950 günü saat 10 da hükümet konağı İçinde toplanacak komisyonumuza müracaatları İlân olunur.
Postada vaki gecikmeler kabul edilmez. (7115)
Ankara Belediye Başkanlığından
1 — Ankara - Yenlturan mahallesinde sebze bahçeleri sokağında Atlıspor kulübü adiyle anılan ve Belediyeye ait bulunan kadastronun 1608 ve imarın 4319 sayılı adasının 1 parselini teşkil eden (14245) metre kare yer ile üzerinde yapılmış (1337,50) metre kare kârglr ve (803) metre kare hımış hayvan pansiyon binaları kapalı zarf asidiyle satılmak üzere arttırmaya konulmuştur.
2 — Muhammen bedeli (326530) liradır.
3 — Teminatı (16811) lira (20) kuruştur.
4 — Teminat belediye veznesine yatırılacaktır.
5 — Şartnamesi her giin belediye tutanak müdürlüğü kaleminde görülebilir.
6 — İhalesi 30/6/950 cuma günü saat 16 da toplanan belediye komisyonunda yapılacaktır,
7 — İsteklilerin 2490 sayılı kanunun 32 inci maddesi sarahati veçhile hazırlıyacakları teklif mektuplarını belli günde saat on beşe kadar komisyon başkanlığına makbuz karşılığında vermeleri ve ihalede hazır bulunmaları lâzımdır. 7718
ŞOKOLAKSiN
İki Adedi Tabii Müshildir. Çocuklara Yarım Verilir.
Tesirli, lezzetli, lâtif müshil ve müleyyln çikolatadır. Çocuklar seve seve yerler. 8 tanelik kutusu 30 kuruştur. Toptan satış yeri: ¥afet Ecza Deposu - Kadıköy,
Sayın Büyükada Abonelerine
İstanbul Sular idaresinden
Büyükada Abonelerinin mevsim dolayıslle artan su İhtiyacını temin etmek için yeni bir geuU kiralanmış, bu sebepten dolayı taşıma masrafı bir miktar artmıştır.
Bu geminin servise girdiği tarihten yeni bir İlân tarihine kadar yapılacak sarfiyattan beher metre mik'ap için su bedeli olarak 27,5 kuruş nakil ücreti olarak 70 kuruş kİ cem’an 97,5 kuruş alınacağını sayın abonelerimize bildiririz. (7740)
Sivas Belediye Elektrik Müdür ve Mühendisliğinden:
Belediye Elektrik santralinde bulunan VOİTH markalı Türbinler için iki adet yedek türbin çarkı ve bir adet otomatik sürat regülâtörü pazarlıkla satın alınacağından isteklilerin tekliflerinin 20.6.950 tarihine kadar Elektrik Müdür ve mühendisliğine bildirmeleri ilân olunur. (7690)
Almak, Satmak, Bulmak için
En ucuz ve en emin vasıtadır

Comments (0)