Gerekli Tarama
Gereksiz taramalardan kaçınan site
Ana Sayfa
Gazete Arşivi
Kitap Arşivi
Nasıl Yazılır
Köşemenler
1935
etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor.
Tüm kayıtları göster
1935
etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor.
Tüm kayıtları göster
Ulus - Aralık 1935
Gazete içeriği aşağıdadır.
Kaynak:
Ankara Üniversitesi
ULUS I H.kH YM rs ıI'\/\K Son haberler ikinri sayfada ON ALTINCI YIL. No: 5155 Adımız, aıulımıulı 11ı-f erite ~* kum.' MAREŞAL BADOĞLİO CEPHEDL İSE BASLARKEN Avrupada bir yandan barış, öteyandan gerginliğin arttığı sözleri dolaşıyor A-m.ıı.ı 30 (A.A.) — İtalya'nın şarki Afrika yüksek komiseri Mareşal Ba-doğho. dun buradan hareket etmiş ve askerî hareketlerin başına geçmek üzere, umumi karargâha gitmiştir. • Asmara. 30 (A.A.) —Röyter ajansı Ha.şhrlLf İKİN* İ İT ŞKİ N 1935 yılının ikinci teşrinine sığan memleket işlerini, ayın son gününde topluca hatırlamakta ne derin bir zevk var. 29 birinci teşrinde cumuriye-tin 13 üncü yılına giriş, geniş bir heyecanla kutlanmıştı. Bütün yurd. geçen 12 yılın genlik ve bayındırlık alanlarındaki verimini minnet duyarak anmıstı. Bayramın sevinci içinde, gelecek anını riyet yılının daha verimli olacağına beslenen inancı görmek güç değildi. İkinci teşrin, bu inancın çok yerinde ve realiteye pek yakın olduğunu gösterdi. Bu ayın 13 ünde kömüre giden demiryolu açıldı. Karadeniz kıyılarındaki geniş varlık kaynağı gövde yurda akış yolunu buldu. Ayın 22 sinde Diyarbekire vardık. Yüksek kalelerin sessizliğine gömülmüş, birçok yüzyılların acı matemini taşıyan Diyarhekiri. şimendifer aydınlığa çekti. Açılış günü orada bulunanlar surların dışında doğacak modern bir şehrin tatlı hayalini gördüler. Fırattan sonra Dicleye varan lokomotif; çok verimli topraklardan emeğinin değerini alamayan yüz binlerce yurddaşa kıymet götürdü, emniyet verdi. Ayın 27 sinde Başbakan İzmit'te üç buçuk milyon liraya kurulan kâğıd fabrikasını gezdi. Burasının altı hafta içinde bütün randrmanıyla işlemeğe başlıyacağını gördü. Izmİt kâğıd fabrikası, altı milyonluk kâğıd istihlâkinin yüzde altmış kadarını karşılıyacaktır. İnönü, 28 ikinci teşrinde Bur-sa'da Merinos, Gemlikte Sun-ipek fabrikalarının temellerini attı. Bunlardan birincisi 3,5 milyon liraya kurulacak ve yılda üç milyon kilo yünü iplik haline getirecektir. Sun-ipek fabrikası, bir buçuk milyon liraya mal olacak ve yılda 30J bin kilo sun-ipek kumaş çıkaracaktır. Bu ucuz kumaşların halkta halis ipek sarfiyatım artıracağını söyliyenler dünyanın her tarafındaki tecrübelere dayanmaktadırlar. Ayın 29 unda Başbakan geçen yıl ağustosta temeli atılan Paşa-bahçe cam fabrikasını işlemeye açtı. Yurd ihtiyacını karşılıyacak olan bu müessese bir milyon liradan fazlaya mal olmuştur. Bu kadar dolgun olan ikinci teşrinden, verimli bir aya daha geçmekte olduğumuzu düşünebiliriz. İnönü Zonguldaktaki sömi-kok fabrikasını açtıktan sonra yeni demir sanayii havzasını gezeceğini söylemiştir. Başbakan "bu suretle, şimdiye kadar yapılanlar hariç, bir hafta içinde temeli atı lan veya işletmeye açılan 25 milyonluk bir eserin içinden,, halkın alâka ve muhabbeti arasında geçerek Ankaraya dönecektir. Bu da önümüzdeki ayın büyük verimini müjdelemekte, hergün hızı artan •evincimize yeni ufuklar açmak tadır. Kemal ÜNAL bildiriyor: Mareşal Badoglio, dün gazetecileri kabul ettiği vakit, gazetelerin neşriyatından aylarların mesul tutualca-ğını söyledikten sonra demiştir ki: "— Bu İhtiyacın nadir vaki olacağı • nı umuyorum. Düşmanın malûmat al . masına mani olmak için bilhassa kıtaların hareketi hakkındaki haberleri sıkı bir sansüre tâbi tutacağım. Kumandan isimlerinin, benim ismim de dahil olduğu halde, telgraflarınızda bildirilmesine müsaade etmiyeceğim. Selefim bana çok güzel bîr durum bıraktı Onunla eski silâh arkadaşıyız. Ve ordunun butun ağırlığı ikimizin sırtına yüklenmektedir Hiç bir şey değiş . miyecektir. Fakat bulduğum vaziyeti daha iyileştirmeye ve İtalya'nın arzu ettiği şekle eriştirmeye çalışacağını.., / zlasma müzakereleri devam ediyor Londra. 30 (AA.) — Haber alındı -gına göre, ingiliz hükümeti, dış bakanlığı Mısır işleri şube direktörü M. IV terson'a başka emre kadar Paris'te kalmasını bildirmiştir. M. Peterson bu hafta sonunda Londra'ya dönecekti. Bu yeni karar, fransız ve ingiliz eks. "üuis„ un dil yazıları Yatsı "Yatsı, yatmak, uyumak,, ve "yok^sözlerinin etimoloji, morfoloji, fonetik (»akımından analizi duı ^ \ ısı Kelimenin etimolojik şekli şu- C. H. P. Geılyönkurulunun dünkü toplantısı C. H. P. Cenyönkurulu bu sabah toplanarak Partinin iç İşleri üstünde çalışmıştır. Mareşal Badoglio perlerinin bir sulh projesi hazırlamalarının arzu edilmekte olduğunu gösterir mahiyette telakki edilmektedir. İtalya petrol ambargosuna lıarb vesilesi yıınmıyıuıtl. mı? Roma. 30 fA.A.) — İtalya'nın Paris büyük elçisi Çerutti'nin B. Laval'i ziyaretle, petrola ambargo konulduğu tak • dirde bunun italya tarafından bir harb hlai addedileceğini bildirmiş olduğu hakkındaki haberleri basın ve propaganda bakanlığı yalanlamaktadır İlahınım silah ııUıntluhi hululleri I milyonılan fazla Roma, 30 (A. A.) — Mİlis kıtaları hariç olmak üzere, İtalya'nın, silâh al -S-.ri'.ı 2 inci sayfada) DENİZ KONFERANSI İlk kânunun dokuzunda toplanacak Londra. 30 (A.A.) — Denİz konfe ransı evelce kararlaştırılmış olduğu gibi ilkkânunun altısında değil, dokuzunda toplanacaktır. Bu geri bırakma, ge . leri şu sırada, iyi malûmat alan mahfiller konferans ufuklarının kararmasından korkuyorlar. Avrupada zecri tedbirlerin doğurdu- (l) (2) (3) (4) (Ay -r- at + as-f iğ) (1) Ay: Köktür. Burada "kuv-hareket, faaliyet" anlamlarındır. (2) At: Kokun anlamlarını temsil eden, ona sahip olan unsurdur. (3) As: ''at" unsurunun temsil ettiği anlamların oldukça uzak bir sahaya intikalini gösterir ektir. (4) İğ: Kendinden önceki sözün anlamını tamamlıyan, tayin eden ve onu isimlendiren ektir. (Ayatastğ Yatsı): Kuvvet, hareket ve faaliyetin bizden uzaklaştığının ifadesidir; hareketsizlik, sükûnet bildirir. Not: 1 — ''Yatsı" ile "yatım, arasında ufak bir nüans vardır: ''Vofsı" sözünden, kuvvet, hareket, takat mefhumlarının uzaklaştığını anlıyoruz; fatat bunların henüz bitmiş, tükenmiş olduğu anlamı yoktur. Bu işaret ettiğimiz nüansı göstermek için "yatmak" sözünü de analiz edelim: (t t (2) (3) (4) Yatmak: (ay -f- at +- im 4- ak) ' / ) Ay: Köktür. Burada doğrudan doğruya ''bitmek, nihayete varmak, kesilmek" anlamlarında-dır. [I| (2) At: Burada ektir. Bildiğimiz gibi kökteki mananın olmuş olduğunu bildirir. (3) tm: Kök manasının olmuş olduğunu kendinde tecellî ettiren bir unsurdur. (4) Ak: Ektir. Sözün anlamını tamamlar, tayin eder ve isimlendirir. (Yattmak yatmak): Kuvvet, | /1 Pt-karstei: Yakut Dili Lügati Tahdid edilmesi için uğraşılan büyük donanmalardan biri toplu halde cikmİş olan amerikan heyetinin konfe • ransa iştirakini temin maksadiyle ya -pılmıştır, A meri hatla deniz konferansının neticesi hakkında endişeler var. Vaşington. 30 (A.A.^ — Amerika . nın deniz konferansı üyelerinin vapura binmek üzere Nevyorka hareket ettik - ğu gittikçe artan gerginliğin müzakere ler üzerine ciddi surette tesir edeceği sanılmakta ve daha başlangıçta harScu bir tavır takınıldığı takdirde, ahenkli bİı neticeyi İmkânsız hale sokabilecek olan italya'nın ağır bir mesuliyet altında bu lunduğu kaydedilmektedir. Maamafih İtalya'nın güçlük çıkarmı-yacağı da umulmaktadır . Ekmek ucuzladı Buğday ve un fiatlarını yakından v? büyük bir duyganlıkla takîb eden ura -yımız bugünden itibaren ekmeğe on pa. ra eksiğiyle 12 kuruş on para. francalaya da 16 kuruş 30 para narh koymuştur. takat, hareket, faaliyet bitmiş olma neticesi yapılan hareketi ifada eder. Not: 2 — "Yatsı" kelimesinin e~ timolojik ve semantik bakımından analizini yaparken kökün i-şaret ettiği anlamların kaybolduğunu ve nihayet kelimenin sükûnet ifade ettiğini kaydetmiştik. "Yatsı" kelimesi yatısı ( \ mak)'' şeklinde aynı mana ile dilimizde kullanılmaktadır. Yatılmak = Sükûn bulmak demektir Not: 3 — "Yatsı" kelimesinde i-şaret ettiğimiz gibi kuvvet ve takatin mefkudiyetini gösteren Türk kelimelerinden kolayca hatırlıya-bileceğimiz bir ikisini daha gösterelim ve bu kelimelerin etimolojik şekillerini "yatsı., kelimesinin etimolojik şekliyle alt alta yazalım: (O (2) (3) (4) I. - Yatsı: (ay + at -f- as -f ığ) //. - Aydasık: (ay -t- ad +- aş -f tk) ///. - Aydaş: (ay -t~ ad -t- aş + . ) Bu üç kelimenin kökleri birdir; hepsi de aynı anlamdadırlar: Kuvvet, takat, hareket. Kökten sonraki (V. f- d"t") ekinin rolünü bildiğimiz gibi, ondan sonraki (V. -|- s VJ ve son ek olan (V. -(- g"k") nin da rolleri malûmdur. Şimdi kelimeleri son fonetik şekilleriyle okuyalım: /. Yatsı = İzah olundu. //. Aydaştk Aciz, zaifülbün--ye ///. Aydaş Mariz, zaifülbünye UYUMAK Kelimenin etimolojik şekli şudur : (I) (2) (3) (uy + um + ak) (1) Uy: Bitmek, tükenmek (hareket, kuvvet, faaliyet, akıl mefhumları) r^ (2) Um: Kökün mefhumunu kendinde tecelli ettiren bir unsur. (3) Ak: İşte bu manayı tamamlıyan, muayyen kılan ve isimlendiren ektir. (Uyumak) Kuvvet, faaliyet, düşünce mefhumlarını kaybetmiş olmak ve yahut onların bizden u-zaklaşıp kaybolmuş olması halini ifade eder. Kelimede "uzaklaşıp kaybol-- Sayıfayt çeviriniz - BUGÜN İÇ_SAYFALARIMIZDA 'J. inei sayfada: İtalyan - habeş harbi; zecrî tedbirler; dış haberler. 3. iincii sayfada: Yarı siyasal: Bir kadın ağzından; Düşünüşler: Edebî mükâfatlar; iç haberler. /. iineîi sayfada: Türk devletçiliğinin yeni bîr zaferi; Yabancı gazetelerde okuduklarımız; Iranda yeni resmi kılıklar 5. inci tayfada: • Radyasyon hakkında konferans; Spor. (t. ıncı sayfada: Köylüyü kooperatiflestirm;. SAY1FA 2 1 İLKKANUN 1935 PAZAR SON DAKİKA Cephelerde sükûn var Fakat a\ başında habeşlerin umumî taarruza geçecekleri bildiriliyor Londra. 30 (A.A.) — Röyter ajansı muhabirinin Corrahai'dcn 27 ikinci l . rin tarihînde gönderdiği bir telgraf, bi ribirine zıd haberlerin müphemleştirdi-ği Ogadcn bölgesinin vaziyetini aydın (atmaktadır. Bu telgrafında muhabir. Gorrahai'. deki italyan kuvvetleri ile beraber bulunduğunu, vc bu İtibarla, Gorrahai ile Gucrlogubİ'nın habeşler tarafından iş ¦ (ali hakkında Adîsababadan gelen ba -bcrleri tek/ib edebilecek bir vaziyette olduğunu bildirmektedir. Aynı muh.ıbirin ilâve ettiğine »öre, hava faaliyeti müstesna olmak üzere mıntakadn aükün hüküm sürmekte olup hab«*|ler, Gorrahai ve Gucrlogubİ'nın şı nı.ılımlı kı kuvvetli İtalyan mevkilerine herhangi bir taarruz teşebbüsünden ka. .. um- ı. •¦(¦¦:.. Gerek italyan, gerek habeş kaynaklarından bugün gelen haberler, habc| -lerin Önümüzdeki ay başında bütün cephelerde umumi bir taarruz yalıncakları, nı bildirmektedir Bir taraftan italyan tayyareleri mühim habeş kuvvetlerinin şimale doğru ilerlemi'ktc olduğunu kaydetmekte di -ger taraftan da Dessie dtn gelen bir tel. graf h.ılı ¦ kuvvetlerinin biribirı arka -sından »imal cephesine hareket ettikle -rini bildirmektedir. İlaha Kahire elçisini geri çağırmamış Roma, 30 (A.A.) — llalyanın Kahîredeki elçisini geri çekeceği haberleri ketin olarak tekzib edilmektedir. Kahire, 30 (A.A.) — Kabine nin huzurunda okuduğu bîr muhtırada başbakan Nesim Paşa. Mısırın, Milletler cemiyeti üyelerinden olmakla beraber, Kellog and- laşmasını imza etmiş, bulunmak itibarile zecri tedbirlere iştirak eylediğini söylemiştir. Mısırın bu iştiraki, onun Italyaya karşı olan teahhütlerile tezat teşkil etmez, çünkü İtalya, dört ilktesin 1931 tarihinde. Milletler cemiyetinin, a-za olmıyan devletlerle de el birliği edebileceğini tanıyan bir karar imza etmiştir. huriltere - İlaha gerırinliin kanısında Paris, 30 (A.A.) — Sabah gazeteleri İngiltere ile İtalya arasın daki gerginlikten bahsederken bedbinlik göstermektedirler. Jur gazetesi diyor ki: "Ingilterenin, İtalyayı pek fazla tazyik etmek suretile savaşa mümkün olduğu kadar çabuk ni-hayat vermeğe karar vermiş oldu- n—Ö 9 ğu meydandadır. Bu hattı hareket ağır ağır umumî bir savaşa doğru gitmek demektir. Fransanın durumu ise. bilhassa ağırdır. Zira Kran sanın bu işte hiç bir menfaati bulunmadığı gibi, ne Akdeniz ne de Hindistan ve Kapta müdafaa edecek bir şeyi olmadığı halde kendisinden ttalyaya karşı mücadele etmesi İstenmektedir. mak" mefhumu sarihtir. Not: 1 — "Uzaklaşıp kaybolmak '-anlamında aynı kategoriden başka Türk sözleri de vardır: /. — Uyakma Gurup | 21 //. — Ayakmak Gurup etmek (31 lll. — Uyhu Hap 141 /V._ Uyku Hâp [5] V. — Uyuk Hayal, haya- let, râkit |6| VI. — Uyunmak Sakin olmak [7] VII. — Uyuntu Faaliyetten mahrum VIII. —Uyur Nâim [8] Not: 2 — Pekarski'nin Yakut sözü vardır. Bunu "uğtuyt" sözü vardır. Bunu "uğtuyat" şeklinde de yazar. Kelimenin başındaki kökün "uğ uy" olduğu meydandadır. Bu kök "uyku" kelimesindeki "uy" un kendisidir. (Ugtuğt, uğtuyt) Uyumaya yatırmak, uyutmak, uyumak imkânını vermek, birinin uyumasını mucip olmak, ninni söyliyerek u-yulnıak; söndürmek. Not: 3 — (Uyumak) kelimesinde kök olan "uy" işaretinin Yakut dilinde "ah" şekli vardır. Anlamı "durmak, birdenbire kesilmek, v.s." dir. İnsan uyku haline gelince âde ta sersem olur. Yakutlar bu anlamı ifade için "ah-mah" derler ki bunu da "ahmak, sersem, kendini ahmaklığa vurma" anlamlarında kullanırlar. Arapça zannolunan "ahmak" kelimesinin de orijini budur. [2] Radlof. IV. -Uygur ve Çağatay lehçeleri"; Bursadaki Ku tan tercümesi. [3\ Çağatay Lügati [4] Radlof. /. "Azeri lehçesi" [5\ Kamusu Türki; Radlof. I. "Telcüt. Altay, Kırgız. Karakır-gız. Şart lehçeleri" [6] Ahterii Kebir; Dinavü Lü-gat-it-Türk \7] Dinavü Lügat-it-Türk. Tiirk Dili Lügati YOK Kelimenin etimolojik şekli: (i) (2) (Ay + ok) (1) Ay: Köktür. "Uzaklaşmak, bitmek, nihayete varmak, kesilmek" (2) Ok: Ektir. Kökün manasını tamamlar, anlatır, ifade eder. Yok: Düşünülen herhangi bir süje ve objenin, düşünenlerin muhitinden uzakta olduğunu, hazır bulunmadığını ifade eder bir sözdür. Yok Mağdum |9] Yokamah Nihan olmak 1101 Yokatmak Helak etmek j 11 | Not - Yakut lehçesinde kon-sonlar arasında daima vukua gelmekte olan tebadüllerden bir ha tırayı kaydettikten sonra, bahis mevzularımızdan, "yat", '"yatmak" sözüne döneceğiz. Yakut dilinde şu konsonlar bi-ribirinin yerini tutar: y s c... "Stt" (yit): yat, cat, yatmak, u-/anmak"; "Sttttktâ: birine yattık vermek" mek"; "Sıttıktan: herhangi bir şeyi yastık yerine kullanmak, başının altına bir şey koymak." Çok malûm ve anlamları her Türk için besbelli olan şu birkaç öz Türkçe kelimenin analizi, bize açık olarak gösteriyor ki, Türk dili. Türk dimağının tam teşekkül ve İnkişafından sonra düşünülerek kurulmuş akademik, sunğî bir dil değildir. Türk dili, Türk dimağı kadar tabiîdir. Türk dili, Türk dİ ııı.ıı ve jenisİ kadar lojiktir, yüksektir. Türk dilinin en küçük bir morfemi, Türkün tabiatı tetkikten aldığı en büyük mefhumun ifadesidir. [9] Kamusu Türki \I0] Radlof. III. "Osmanlı ve Çağatay lehçeler?* [i/J tstanbutdakt Uygurca Kuran tercümesi. PİŞ HABERLER MAREŞAL BADOftUO CEPHEDE İŞE BAŞLARKEN Avrupada bir yandan barış, öteya ndan gerginliğin arttığı sözleri dolaşıyor (Bası 1. ci sayılada) tında 1.080.000 askeri vardır. Vaziyet, bunların terhis edilmelerine İhtimal göstermiyorsa da. umûmî seferberlik yapı. lacağına dair yabancı memleketlerde dönen rivayetlerin de atlı yoktur. /'// wınlaı nı alınanlara kurçı hazır bulundurdukları kuvvetler /rantız sınırım uönderiliyormtıg. Londra, 30 (A.A.) — Röyter ajansı tnsbrük ten öğreniyor: Cenup Tİrolundan alınan haberlere göre, şimal İtalya'sında önemli ve »üel hareketler yapılmaktadır. Şimdiye ka . dar k en el karargahları Bozen'de bulu -nan yedi fırkadan yalnız üçü Brenner'in müdafaasına tahsis edilecektir. Röyter. son iki gün içinde uç fırkanın ir.m-,/ - italyan sınırına doğru h.ı reket ettiğini iddia ediyor. Bir fırka pek yakında cenup Italyasına gönderilerek sahil .nuhafa/asına tahsis edilecektir. Röyter, avnı /amanda, cenup Tiro lunılaki Franzensfcste'dun cenup Itn'y ı sına mühim miktarda gereç gönderil .fiğini dc kayd-tnvkleılir. Mniı-s-ıl /;•«/.»¦/,.. mm sözleri Asmar.t, 30 (A.A) — Havas ajan* sından: Mareşal B.wlo';lio, temsil ettikleri siyasal fikirleri itibara almak*, şark Afrika.sınd.ı bulunan bütün ga -zetecilere, llalyanın en büyük kolaylıkları "öiterec»";ıni söylemi» ve şunları ilave etmiştir: " — Mareşal di» Bono, burada mükemmel işler görmüştür. Buyuk de -^¦siklikler y.pmak niyetinde değilim. İ/vı sîiva gazetesinin bir va/ısı Moskova. 30 (A.A) — B. Hitle • rin son diyevİni tahlil eden Izvestiya gazetesi, şiddetin bolşevi/m prensibi olduğunu reddetmekle ve Almanya -nın Sovyet Rusya aleyhine olarak büyümek hususundaki niyetini bu di-yevde »ezmektedir. Bu gazete şun -lan ilave etmektedir: "Beslediği sarsılmaz sulh azminden kuvvet bulan, Kızılordunun kudretine ve sulh dostlarının aempatile -rine dayanan sovyet kamoyu, alman faşizminin emperyalist hırslarının inkişafını büyük bir dikkatle takip etmektedir.,. Gene bir sovyet - japori hadisesi Moskova. 30 (A.A.) — Tokyo'daki Sovyet büyük elçisi. 1858 andlaşınasiy. le 1934 anlaşması hilaf ına olarak, japon bandıralı bir geminin 29 ilk teşrin f-hinde Sungari'den Amur nehri boyun ¦ ca banket etmiş olmasını bu ayın 28 in de japon hükümeti nrzdinde protesto etmiştir. Büyük elçi bu halin I k , iı etmiş olduğunu bıldirrrrk tahkikat ya -pı'ma*ını japon dış bakanı B. H i rota dan rica etmiştir. Bakan, ha'¦-haberdar olmadıkını bildirmiş ve tahkî -kat yapmayı vadetnıiştir. Bugüne kadar işgal edilen bütün ka - | saba ve köyleri ziyaret edeceğim. Bazı gazetecilerin verdiği malû -mata göre, mareşal Badoğlio, Eritre-den gönderilecek bütün haberleri sıkı bir tarzda kontrol etmek arzusundadır. II. ılır- orılıı-ıııııııı kllltrli Ilı katlar ? Roma. 30 fA.A.) — Eritre'nİn eski valisi B Korrado Zo'İ'nin tahminine gö --— re, habeş ordusunun mevcudu, yansı Tig re, yarısı da Somali'de olmak üzere 120.000 kişidir. Mısırda yeni nüel lınztrlıklar Kahire, 30 (A.A.) — Mısır ve ingiliz süel otoriteleri, yardımcı asker kıtaları marifetile Asılandaki bencin hazinelerini korumağa karar vermişlerdir. Bu bölgede, uçaklara karşı toplar yerleştirilmek İçin tedbir alınmıştır. ZECRÎ TEDBİRLERDEN Yalnız petrola değil, pamuk m- bakıra da onacakmış ambargo k Cenevre, 30 ( \ \ ¦ — İyi haber alan bir kaynaktan öğrenildiğine göre. 18 ler komitesi, pamukla bakıra ambargo konması m mm petrola ambargo koy . mak meselesiyle birlikte, ilkkânunun 1? sinde inceleyecektir. Kon.ıt. önce bu hususta B. taval ve 0den | dinleyecektir. Zecri tedbirlerin tatb kini kontrol ct-mık e m. k Ilı komitenin eksperleri, Italva'ya kirşi bu tedbirlere iştirak ed.'iı bütün hükümetlerle temaslarını muha -la/a etmektedirler. Inuiliz kabinesi, yeni zecri ted-hırleı işini görüşecek* Londra. 30 (A.A.) — Kabinenin go-Iccrk pazartesi günü yapacağı toplantı-da Ingilterenin 18 Icr komitesine iştirak ¦ ı ' ' k olan delegesi tayın edilmek' ı Mı ı Kanadanın tek'ifini komiteye ka bul ettirmeğe çalışması için bu delege yeye verilmesi gereken talimat da ka ı .u-l.ı ı m 'I «ktır. Haber verildiğine göre, İngiltere, petrol ambargosu halledildikten sonra, yün ve bakır üzerine de ambargo kon -masını teklif etmek tasavvurundadır. Italyaya petrol götüren bir amerikan nemini veri çevrildi. Vaçington, 30 (A.A.) — Dış bakan muavini B. Memere, İtalya elçisine, Italyaya gitmekte olan L lis adlı petrol vapurunun alıkon-ması keyfiyetinin zecrî tedbir olmadığını, ancak harb durumundan ileri gelecek anormal kâr temininin önüne geçmek maksadını gözeten bitaraflık siyasasının tatbikinden ibaret bulunduğunu söylemiştir. /ecri tedbirler komitesi ne zaman Zıplanarak? Cenevre, 30 (A.A.) — Zecri tedbîrler komitesi toplantısını 10 ikincikâ.ıu-na talik etmîş'tir. Laval kabinesi iç'n Fransız gazetele Paris 30 (A.A.) — Gazete'er. dün ve evelki gün aldığı reylerle 'cjvvetlc -nen hükümetin birlikler hakkındaki mü. /akcreleri de iyî bir neticeye bağlıyaHi-leceği fikrindedirler. Pöti Pnriziyen gazetesi diyor kî: " Frank etrafında yapılan büyük sa vaş kesin surette kazanılmıştır. Asıl iv ri ne diyorlar? siyasa meselesi önümüzdeki salı günü müzakere edilecektir. Her şeyin yolunda gideceği kuvvetle tahmin edİlebi'ir... Eko do Pari şunları yazıyor. " Parlamento, ehemiyetli bir (oğun. lukla güvenliğini gösterdiği hükümeti, üç gün sonra devirmeğe kalkışırsa, ken-di varlığını tehlikeye koymuş olacaktır... Macar - V\ usturya dostluğu Budapeşte, 30 (A.A) — Başba -kan B. Cömböş seyahatinden çok iyi intibalarla döndüğünü gazetecilere söylemiştir. Dış bakanı B. Kanya da demiştir ki: ** — Viyana konuşmalarından gerek siyasal ve gerek ekonomi bakı -mından memnunum. Avusturya - Macaristan dostluğu sayesinde bütün meselelerde tam bir anlaşma hasıl olmuştur.,. Japonya bütçesi Büdcenin \arısını millî müdafaa teşkil ediyor Tokyo. 30 (A.A.) — Kabine büdceyi tasvib etmiştir. Gelir 2 milyar 271 milyon yen'dir. Millî müdafaa tahsisatı 1 milyar 39 milyondur. Bu mikffctr bifdçenih ytiz- de 47 sini teşkil etmektedir. Bu mikdar. geçen yıla nazaran kara kısmında yüzde 17 ve deniz kısmında yü/de 21 fazlalık göstermektedir. Yunanistan'da Muvakkat yeni kabine Atina, 30 (A.A.) — Demcrcis yeni kabineyi yapmağa mrmur edilmiştir . Atina. 30 (A.A.) — Yeni kabine kesin olarak şu şekilde teşkil edilmiştir. H h k n ve dış ve sü bakanı B. Demcrcis. iç ve deniz bakanı Triandafilos. Ka. vs bakanı Papamigospulos. fİnans ba -kanı Nantsovnios. ekonomi bakanı K . nelopulos. tarım bakanı Benakis, genel yardım bakanı Beka/ou. tüze bakanı l.o-getis, kültür ve dış işleri bakanı Bala -nosî. Yeni hükümet bu sabah kıral huturunda sadakat yemini yapacaktır. Atina, 30 (A.A) — Sadakat yeminini yaptıktan sonra yeni hükümet umumî af kararnamesini neşredecektir. ¦ Demercis milli asamblede Çalda -ris ve Metaksas tarafından müdafaa edilecektir. Hükümet, itİmad reyi is-tiyecektİr. Menfi bir rey verildiği takdirde asamble dağıtılacaktır. 2 1l.kk4W'N I93S PAZARTESİ haberler ikinri ga) Uda ON ALTINCI YIL. No: 5156 Vılımız. aiHİin.ıız«ılır Ilı r\ rılı "» kuru Petrole Ambargo konmadan İtalya ile Habeş arasında uzlaşma yolu bulmağa çalışılıyor B. Laval bu maksatla yakında İngiltere dış bakanı ile gö rüşecek Htı*helke Ku^ Kİ N K \M M \K Ankaradan ayrılmakla beraber, memleketimiz idlerini takib etmekten geri kalmayan bir yabancı dostumuz bize yazdığı mektupta: "Bilhassa köylerde neler yapıldığını fransızca Ankara'da neşrediniz!., diyordu. 1840 tarihlerinde halka zulmeden bir valinin azlini bildiren bir hatta deniyor kî: ''Yalnız bir vali değiştirilmekle Anadoludan zulüm kalkmaz. Anadolu ahalisinin hali pek yamandır. Onlar bu hal de iken devlet belâdan kurtulamaz. Halk refah bulmadıkça her bir işimiz sarpa saracaktır.,. Köy. Anadolu medeniyet davasının temeli vc dayancıdır. Fakat köylüyü vatandaş edinmek, onu şuurlandırmak ve kalkındırmak fikri yalnız Atatürk devrinde doğmuştur ve ancak halkçı cumu-riyet tarafından güdülmektedir. Sade milli müdafaa kuvvetlerimizin değil, yaydığımız rayların ve kurduğumuz bacaların kökleri köydedir. Köy iyi üretimde bulunmadıkça, köylünün alınteri k»y-metlenmedikçe. köy ihtiyaçlanıp iyi bir pazar müşterisi olmadıkça, verdiğimiz emekler verimsizliğe mahkûm olur. Köylüler İçin esaslı iki kanundan birİ geçenlerde Kamutaydan çıktı; bnisi de Kamutaya verit.:*ek üzere tetkik halindedir. Bu kanunlardan biri Türkiyede topraksız köylü bırakmıyacaktır. Öteki kanun da kısım kısım bütün türk köylerini kooperatif (estirecektir. Kooperatifler kredi meselesini, ü-rünlerİn değerlendirilmesi meselesini, ürün kalitelerini düzeltmek meselesini, köyü tefeciler elinden kurtarmak meselesini kökünden halledecektir. Terbiye ve sıhat unsurları ilerde birleştirildiği zaman, bu meselelerin hallolunması demek, köy davasının kotarılması demektir. 16 kusur milyon türkten ne kadarının şehirlerde oturduklarını biliyoruz. Kasabalarımızdan bir çoğunun da butun şartları ile, köyden başka bir şey olmadığı düşünülecek olrusa, köy davasının bü yüklüğü kendiliğinden anlaşılır. Türkiyeyi garb medeniyetinin birinci sınıf devletleri sırasına sokmak için. köylüyü rakam halinden iktisadi nüfus haline çıkarmaktan başka ne çare olabilir? Her köyde işler bİr dükkan, birçok şehirlerin endüstri bacaları ile donanmış olması demektir. Garb ile şarkı, ileriliği ve geriliği, zenginliği ve yoksulluğu, parlak şehir paravanaları değil, köyün medeniyet, bayındırlık ve genlik seviyesi ayırır. Büdceler, ancak, bu umumi sây ve seviye kaynağına dayanınca, yüz milyonlara varır. (ıırmıın . t hükümeti şimdiye kadar köy için elinden geleni yaptı: fakat toprak vc kooperatif kanunları, turk koyu ve köylüsü tarihinde başlıca dönüm noktası o-larak kalacaktır. F. R. ATAY ^w; Pel'ol ambargosundan evet İtalya — Habeş arasında antaşmu yolu uıayan franuz başbakanı B. Laval ile İngiltere dış işleri bahanı ve Italyanın Afri -kaya yolladığı petrol varillerinden bir görünüş Londra. I (A.A.) — Siyasal çeven-ter bağlayan haftanın habeş isinde ihti. mal bir dönemeç teşkil edeceği m üt alaşımdadırlar .Zira Fransa'nın tevdi et ¦ un, olduğu tulh programına B .Muıo-lininin bugünlerde cevab vermesi beU . lenilmektedir lı» işleri bakanlığı eksperlerinden B. Peterson'un İtalya'nın mukabil t ' Un-iim Halken indi ehil Snhir F.rozan irin bir tnplnnti yapılarak liflerini beklemek ve onları frankı* - İngiliz programı ile mukıyrst rCmek iiıe. re Pariı'de k^lm.ık emrini almış nldjg-ı h.ıber verilmektedir. N B. Baldvın Sir Samuel Hor'un hu ayın on ikisinde Cenevre'de müzakere m ¦/ m teşkil edecek oUn petrol üzerine ambargo konulması meselesi ile Ital ya'nın asgari sulh »artları metelesind' ••müşterek bîr hattı hareket tesbil etmek u/ere yakında :ı uıc U n ümid edilmektedir. Bazı çevenler Cenevre'deki /ecri tedbirler komitesinin - hattâ petrol üzerine ambargo konulmasının kabul edilme*ı takdirinde dahi • diplomatik mu/akere leıin seyrini takib edebilmesi için bu anı bargonun tatbikini tehir edebileceği fikrindedir. fSonu 2 inci sayfada I Celal Sahir Erozanın ressamıma B. Saıp tarafından azıtmış portren Bu akşam saat 18 de, iki hafta evet Ölen Zonguldak saylavı şair Celal Sahiı Erozan için halkevin de bir anı? toplantısı yapılacaktır. İhtifali dil-tarih ve edebiyat şubesi reisi l Hıfzı Oğuz Bekata (Sonu İ. cü sayıfada) l. Musolininin bir sö) lr\ i Roma. I IA.A.» — B. Musolı ni, Venedik sarayında büyük harb ölülerinin dul karılarını ve annelerini kabul etmiş ve bu kabul sırasında bir söylev vermiştir. Du-çe, bu söylevinde zecri tedbirlerin Italyayı müteessir etmediğini çünkü Italyanın sanıldığından çok daha -fazla kaynaklara malik bulun duğunu söylemiştir. B. Musolini. şöyle demiştirk: "— Zecri tedbirlerin Italyayı müteessir eden tarafı, manevi cihetidir. Duçe, Cenevreyi Italyanın ü-¦ ¦¦ MMİ. merhametsizce diri diri teşrih ameliyesi yapılmakta olan hİr anatomi salonuna benzetmiştir. Di \m spoh ıı \ı;ı,ki:ııı:i{i "Ulus,, un dil yazıları Türk Dilinin Orijinalitesini Gösteren BİR ANALİZ eorısme gorc ime ) it AUınordu — Muhafız Gücü birinci takımları dünkü maçtan evet bir ara* (Spor yazılarımız 6". ct sayfadadır.) Güneş - Dil I düz, öğün kelimeleri) le (.1 N (Aksam) sözünün etimolojik izahı münasebetiyle olan yazılarda (Not: 4) demiştik ki "Türk (tabahley) den çıkan güneşe bakarak ve (tabahley) i esas tutarak cihetlerini tayin etmiştir". |1| Bunu izah edelim: Bu izahın kolaylıkla anlaşıla -bilmesi için, bir an. Turkun ilk ana yurdu olan Buyuk Altay yaylalarında bulunduğumuzu kabul edelim. Oradan güneşin çık masını bekliyerek gözlerimizi (Sa-bahley)e dikelim. İlk göreceği -miz şey nedir? GÜN... Bu sözün Güneş - Dil teorisine göre etimolojik şeklini yasalım ve bu şeklin altına - son fonetik şekil lerini hatırlatmaksızın - daha bazı kelimelerin etimolojik şekillerini ilâve edelim: (O (2) I — (ög un) II — (öğ -f un) III — (öğ -t- un) IV-(öğ t ön) V — (öy -t ön) VI — (öh -f ön) (1) Og, oğ, öh.öy: Koktur. Güneşin tam kendisini ifade eder. (2) Un, ön: (. ' n. ektir. Gü nesin yapışığındaki, yakınındaki sahada bir varlığın ifadesidir. O varlık parlaklık" tır; "beyazlık"-tır. Şimdi (I) ncı kelimeyi okuyalım: Öğün: Kelimeyi, baştaki vokal düştükten sonra aldığı son fonetik şeklinde yazalım: GUN Gün: güneşin parlaklığı, aydınlığı demek olur. (Gün doğdu) de diğimiz zaman "güneşin aydınlığı göründü" demek isteriz. (Gün battı) tabirinden de 'Güneşin aydınlığının kaybolduğu" nu anlarız. (;IM) / (Gün) sözünün, "güneşin parlaklığı, aydınlığı" anlamına olduğunu gördük. (I) 2) (Gün f- üd ' üz) Sözünün orijin manası, (gün) sözüne gelen eklerin ilâve ettiği anlamlarla izah olunabilir. (1) Ud: Bildiğimiz gibi "yapı cılık, yaptırıcılık, yapılmış olmaktık" anlamında bir faildir. (2) Uz: Genişlik" bildirir. Demek ki güneşin parlaklığı (d) faili tarafından (üz) geniş sahasına yayıldıktan sonra görülen ve düşünülen manzaranın adı (gunduz) oluyor. DÜZ Sadece (düz) »özunun etimolojik şekli şudur: (D (2) d) (Üğ +- üd r İte). (1) Üğ; Burada "genişlik, mesafe, imtidat" anlamındadır. Bu anlam; (2) Ud: faili taralından; (3) Uz: sahasına intikal ettiril- (l] Utui. No. SİS*. - J0 Sonteş rin I9J5 sayısı, sahitt: I. \utun: 5. Gün. gündüz. UM. ifi\f yon, sözü nün II mı analizi diği zaman düşünülen 'geniş saha" ya: (Ugüdüz üdüz duz) denir. öf, ON Şimdi, yukarda "gün" kelime-si altına etimolojik şekillerini yazdığımız sözlerden II. numaralısını okuyalım: Ogün, güneşin parlaklığı" dtr. İnsan kendini öyle göstermek sevdasına düşerse bu parlaklığı ( . r) ekinin delaletiyle kendisinde tekarrur ettirmek ister, " ögünür' . ( N (III) ncü kelimev: okuyalım: Oğan. Kelimede kök. ekin vokali ile kaynaşarak, (ün) şeklini alır. Güneşin parlaklık anlamına bağlı o-larak "nam. şöhret" demektir. ON (IV) ncü kelimeyi okuyalım: Oçon Kok, ekin vokali ile kaynaşarak. (6n) şeklini almıştır. Güneşin çıkmasını, günün doğmasını beklerken baktığımız tarafı ifade eder- (Cephe) demektir. Bakanın (ön • üğ onü) demektir. . ÖN (V) nci kelimeyi okuyalım: O yön. Kokun vokali düşerek (yön) seklini almıştır. Yine günün doğmasına bakarken o bakış yolunu ifade eder. "Yol. istikamet" demektir. IIO\ (VI) ncı kelimeyi okuyalım: Ohön. Kökün vokali düşerek kelim? (Hön) olmuştur. Gün doğusuna yakın tarafta oturmuş olan Türk Uluslarına verilmiş isimdir. Bu isimde parlaklığı, büyüklüğü, kuvvet ve kudreti işaret eden anlamlar da mevcuttur. Çunku kelî menin kökünde bu anlamlar vardır. ŞAKK Türk güneşin tamamen göründüğü yere (şark) dedi. - Sayıfayı çeviriniz - BUGÜN İÇ SAYFALARIMIZDA 2, inei sayfada: İtalyan - habeş harbi; son haberler. .'I. »»ini say futla: Tarih bahisleri: Tarihî eserleri koruyalım. /. hneii sayfuda : Yabancı gazetelerde okuduklarımız. .». inei sayfada: Memleket postası: Aydın; Bibliyografya: Türklerle av-ı tıpalıların menşeleri 6. ıneı sayfada: Kahire mektupları, spor haberleri. SAYI FA 2 ULUS 2 İLKKÂNUN 1935 PAZARTESİ SON DAKİKA m italya'nın taarruzu Ramazan ayı özünden geri mî kalmış? Adisababa, 1 (A.A.) — "Ha- vas muhabirinden" Bir takım resmi haberlere rağmen, müşahitler, son günlerde habeşlerin hiç bir sü-el harekette bulunmadıklarını ve italyanları mevzilerini terketme-ğe mecbur edecek katî taarruzlar vuku bulmadığını kaydediyorlar. İtalyanların mevzuubahs edilen geri çekilmeleri ya hava durumundan ve yahud ki iaşe İcabından ileri gelmiştir zannediliyor. Habeşlerin Ualual'ı zabtettik-I. i .m- dair, elan Harrar'da şayialar dolaşmaktadır. Harrar ahalisi, italyan cenup ordusunun hali hatırdaki vaizyetini tamamı tamamına bilememekten dolayı asabi yet içindedirler. Ogadcn halkı. italyanların, Harrarın cenubuna doğru uzanmak fikrinden, belki de vazgeçecek, batı istikametinde, Sidano ve Bali bölgelerine doğru ilerliyecek-rerini sanıyorlar. Gene zannedildiğine göre, italyanlar, harekâtı ramazandan ötürü tatil etmişlerdir. Zira italyan askerlerile dubaların çoğu müs-lümandır. Henüz teyid edilmiyen bir şayiaya göre imparator Dessieye varmış bulunmaktadır. Bir IuiIh'ş habet inin yalanlan ması Roma, 1 (A.A.) — Bir italyan kolunun Aussa bölgesinde hücuma uğrayıp 183 telefat verdiği hakkındaki habeş haberi yalanlanmaktadır. Bu münasebetle, resmi mahafil, Aussaya en yakın bulunan italyan kollarının, sahile 100 kilometre uzakta Musaali dağı e-teklerind - bulunduğunu halbuki Aussa bölgesinin sahilden yüzlerce kilometre ötede olduğunu kaydetmektedirler. Vahşî kabile! er bölgesinde Adisababa, 1 (A.A.) — İtalyanların Musaali mevziini terket-tiklerine dair son çıkan rivayetleri hükümet teyid etmemektedir. E-pey zamandır Aussa cephesinden bahsedilmediği kaydediliyor. Habeş mahafili, italyanların, vahşi, çorak, kızgın ve hemen hemen gayri meskûn olan bu bölgeye, girmekten şimdilik vaz geçtiklerini zannediyorlardı. Aussa böl- gesinde yalnız geçenlerde Ras Ge laşo tarafından doğu cephesi baş kumandanlığına tayin edilen Sultan Yayo'nun vahşi kabileleri o-turmaktadır. Bu kabileler şeyhlerinden gayri bir şefe itaat etmiyeceklerinden, kendilerini habeş ordusunda tavzif etmek gayri mümkün görülmektedir. Yunanistan'da turum Yenî kabinenin hiç bir siyasal parti ile ilıjisi yok - Kıral yakında Giridegidecek Alına, 1 (A.A.) — Girid büyüklerinin bir davetine cevap veren kıral. yakında Girİd adasını ziyaret edeceğini bildirmiştir. Mıılc «".lul tecim ve endüstri profesyonel teşkilâtları milli birlik ve uzlaşma lehinde kararlar almışlar ve £Üç işinde kendisine yar- Kelimenin etimolojik şekli şudur: (1) (2) (3) (4) (ağ | aş -f- ar + ak) (1) Ağ: Güneşin kendisi (2) Aş: Güneşin bize nazaran oldukça uzak bir mesafede bulunduûunu işaret eder. (3) Ar: Güneşin bu uzak mesafede belli, kat'î bîr noktada te-karrür ve temerküz ederek bulunuşunu göstermeğe yarar. Bu mefhumu tamamlayıp ifade eden ek: (4) Ak: tır. (Ağ • aş ar ak ağaşa-rak) sözünde kök kendinden sonra gelen vokalle kaynaşarak düştükten sonra, hasıl olan fonetik şekil (şark) tır. Manası güneşin, onun doğmasını beklİyene nazaran oldukça uzakta göründüğü yerdir. Not: 1 — Araplar (şark) keli meşini Türkçeden almışlardır. Bu kelime ile hem güneşi, hem onun aydınlığını, hem onun doğduğu yeri murat ederler. "Yarmak, şak, kapı yarığından giren ışık, aydın lık"... ve böyle bir takım şeylere de Arap Şark der. Çünkü şark kelimesini gayet tabiî bir görüşün anlamında olarak bulan ve kullanan Türkün bu kelimeyi nasıl, niçin vazettiğini düşünmemiştir ve bilmez. [2] |2] "yarb' kelimesi "aksanı" analizinde anlatılmıştır. "Şark" kelimesi de böylece analiz edildikten soma şimdi sıra "Cenup" kelimesine gelmiştir. Bu da yarınki -r-'ida analiz edilecektir. dım etmek üzere kiralın etrafında kayıtsız şartsız toplu bulunduklarını bildirmişlerdir. Eski muharipler birliği ve a-kar sahipleri birliği, bütün siyasal partiler şeflerine hitaben bir beyanname çıkarmışlar ve bu beyannamede siyasal şeflerden, parti menfaatlerini bir tarafa bırakarak memleket ve millet menfaaleri i-çin kirala yardım etmelerini istemişlerdir. B. Kondilis, gazetecilere verdiği bir diyevde, kiralın kabine buhranı için bulduğu hal suretinden çok memnun olduğunu bitdir-mİştir. Yeni kabinenin hiç bir siyasal parti ile ilcisi yoktur. Yakında mü-essesan meclisi karşısına çıkacak ve programını izah edecektir. Gazetelerin özel nüshalarında yazdıklarına göre, müessesan meclisi, hükümete itimat vermediği takdirde, derhal dağılacaktır. Genel af kararnamesi pek ya kında neşrolunacaktır. Kabine ü-yelerî, yemin töreni yapılır yapıl maz derhal konsey halinde içtima etmişlerdir Sovyel Rıısvada icra komitesi bürosu toplantıya çağırıldı. Moskova, 1 (A.A.) — Merkezi icra komitesi bürosu, Sovyetler birliğinde federal konseyler kongresi yanında en mühim kurul o-lan bu komiteyi 10 kânunusanide toplanmağa davete karar vermiştir. Ruznamede, ekonomik plânın münakaşası, 1936 büdcesi müzakereleri olduğu gibî aynı zamanda 1934 büdçesi hakkındaki rapor ile gıdaî endüstri istihsalatı hakkındaki . konuşulacak ve geçen komite içtimaından beri neşredilen kararnameler tasdik edİle-I çektir. DIŞ HABERLER Petrole Ambargo konmadan İtalya ile Habeş arasında uzlaşma yolu bulmağa çalışılıyor (Başı 1. ci sayıfada) Fransa hükümeti, fransız ve ingiliz eksperleri arasında cereyan eden mü za kerelerin, kabul edilir mahiyette tek -liflerin tan/imini kolaylaştırmak için, tesri edilmesini işemektedir . Tam bir anlaşma hasıl olur olmaz B. Peterson Londra'ya dönecektir. Haber verildiğine göre, eksperler, geçen teşrini evvelde hazırlanıp, fakat İtalya. Habeşistan ve Milletler Cemiyetini tatmin edemiyecek görüldüğü içîn vazgeçilen tekliflerin hemen tıpkısını hazır, lamiftır . Bu teklifler arasında, İtalya'ya bazı toprakların ve ezcümle Ogaden'in terke dilmesine karıdık Habeşistan'a deniz ü-zerindc bir mahreç verilmesinin düşü -Miilnur olması muhtemeldir. Orta Habcşistanla, kenar bölgeler a. rafında her hangi bir farkın gözetil • mesi, gerek habeş imparatorluğunun ve gerek, milletler cemiyetinin muhalefetiv le karşılaşacaktır. Tigrc'nin İtalya'ya terki de aynı muhalefete uğrıyacaktır. MISIIÎDA I nfıl iniltisinin yeni propaganda re mücadelesi Kahire, 1 (A.A.) — Dün ak-¦;am, Vafd partisi önderi Nahas Paşa, talebeye hitaben demiştir ki: *'— Mısır partilerinin birleşmelerini istihdaf eden bütün gayretler. Mısırda dahilî bîr heyecanlı durum tesis ve idame ettirmekten menfaattar bulunan Londranın ilham ettiği fesadın mahsulüdür. Bugünkü günde millî emelleri temsil eden tek bir parti varsa, o da Vafddır.,, Nahas Paşanın bu söylevi, bütün partiler arasında müşterek bir program üzerinde bir itilaf husulü için sarfedilen emeklerin suya düştüğünü göstermektedir. Nahas Paşa tarafından tertib o-lunan mitinge iştirak eden 1000 rlen fazla talebe, hatibi şiddetle alkışlamışlar ve Mısırın istiklâlini elde etmek için mücahedeye hazır bulunduklarını söylemişlerdir. Kahire, 1 (A.A.) — Vafd partisi, 1923 temel yasasının tekrar kurulması için yeni bir propaganda ve mücadele yapmağa karar vermiştir. Bu mücadelenin masarifi umumi bir iane ile temin edilecektir. Bazı çevenler, nasyonalist partinin Mısırın vaziyetini Cenevre müessesesinde arz ve izah etmek için bir delegasyon teşkiline karar vermişlerdir. \ aşingtonda bîr hadise Iran elçisini tevkif cimisin Vaşington, 1 (A.A.) — Iran elçisi B. Gaffar Celal, dış işleri bakanlığına müracaat ederek kendisini otomobilini süratli sevkedi-yor diye tevkif etmiş ve bu tevkifi protesto eylediği sırada ellerine kelepçe vurmuş olan Elkton isminde bir polis memurunun cezalandırılmasını istemiştir. B. Hull, bu hadiseden dolayı elciye birleşik Amerikanın teessüflerini beyan etmiş ve etraflı tahkikat yapılacağı vadinde bulunmuştur. B. Celal, dış işleri bakanlığından B. Hull'ün vermiş olduğu izahat ve beyan etmiş olduğu teessürlerden mutmain olduğu halde ayrılmıştır. Tasarlanan plânda, milletler cemiyetinin kontrolü altında bir yardım mu. kavelesinin akdi de dahildir. Bunun içindir kî. B. Laval ingiliz -fransız uzlaşma teşebbüslerini tesri et -mek ve Sir Hor ile bir an evel buluşmak arzusundadır. Paris gazetelerinin yazdı klan Paris. 1 (A.A.) — Bu sabahki Paris gazeteleri, petrol üzerine konulacak ambargonun vahim sonuçlarını ehemiyet-le kaydetmekte ve böyle bir karar alma. dan evvel uzlaştırma gayretlerini arttırmak lâzım geldiğinden bahseylcmekte -dirler. Pöti Pariziyen, yazıyor: İtalya'nın Cenevre'deki teşebbüsü hasmanc bir hareketten bahsetmemektedir. Böyle bir şey, bilhassa tehdidkâr İhtimallere yol açacak idi. Ancak petrol üzerine ambar, go konulması projesi, cîddi kaygular u-yandırmaktan hali kılmamaktadır. Zecrî tedbîrleri tatbik eden devletler payi. taht'arı, 12 kânunu evvelde bir tünele dalınılacağım ve bu tünelin çıkışının go, rülemiyeceğîni anlamaktadırlar. Binaenaleyh on beş günlük mühleti tekrar sulh müzakerelerine girişmek için kul -lanmak istemek suretindeki temayül, artar gibi görünmektedir . Pöti Jurnal yazıyor: " Dünkü gün muhitte son günlerin bedbinliğine nazaran büyük bir salah gö rülmüştür. Fransız • ingiliz mütehassıslarının sarfetmekte oldukları mesainin sonuçları hakkında hüküm sürmekte o-lan kararsızlığa rağmen İngiltere dış İs. leri bakanlığı habeş servisleri şefi B. P-terson'un Fransa'daki oturmasının uzatılması dostane bir surette tesviyesine müteallik hiç olmazsa teknik bîr proje vücude getirmek hususundaki müşterek arzuları göstermektedir. Roma'da sükûn ve soğuk kan1'1 * hüküm sürmekte devam ediyor. Şu hale na. ..ıı .m çok vahim hâdiseler çıkmadan evvel bir hal sureti bulunacağı üınid edilebilir. IV illet er cemiyeti ve Çin Londradaki Çinliler birliği başkanı tngihereyî itham ediyor Koma, 1 — Çin-japon anlaşmazlığı esnasında İngiltere tarafından Cenevrede tutulan yoldan bahseden gazeteler, bu hususta sansasyonel gızaçlar yapılabileceğini bildirmektedirler. Londradaki cinliler birliği başkanı C. C. Vang tarafından 30 ilkteşrinde Taymis gazetesine gönderilen mektuptaki imalar, sözleri cerhe-dilemez kaynaklar tarafından teyit olunmaktadır. Hatırlardadır ki, B. Vang, Taymis gazetesine gönderdiği bu mektupta, B. Eden'in 30 ilkteşrinde Avam kamarasında 1932 ve 1933 de milletler cemiyeti tarafından kollektif bir hareket yapılması için lâzım gelen şartların mev-cud bulunmadığı hakkında verdiği diyevin cihan genoyunda hasıl ettiği sürpriz tebarüz ettirilmekte idi. B. Eden, diyevinde bilhassa demiştir ki: "— Japonya mütecaviz olarak telâkki edilmemişti; çin - japon münakaşaları hiç bir zaman iki memleket arasında bir harb haline gelecek derecede terakki etmemişti. Çin hiç bir zaman milletler cemiyeti paktının 16 ıncı maddesini ileri sürmemişti ve o zaman amerikan ve Sovyet Rusya cemiyet üyesi değildi. B. Vang, Çin meselesi muvacehesinde Ingilterenin hattı hareketini haklı göstermek ıstıyen bu delillere şu sualleri sorarak cevap vermişti: Eğer Japonya mütecaviz değil idi İse nihayetinde Japonyanın milletler cemiyetinden çekilmesini intaç eden 2 şubat 1933 tarihli kararı niçin alınmıştır.? Mançuri ve Şanghay-da "harbi müracaat'* dan başka bir şey yapılmış mıdır? Bu kerre İtalya dahi harbi İlan etmediği i-çin, o zaman Japonyanın Mançu-rİdeki vaizyeti ile bugün kalyanın Habeşistandaki vaziyeti arasında ne fark vardır? Bittabi bütün bu suallere ingiliz hükümeti tarafından cevap verilmemiştir. Fakat bu arada en mühim sansasyonu tev-lid eden şey, B. Vang'ın Taymise yazdığı mektubun, Çin tarafından 16 inci maddenin ileri sürütmemesinde ingiliz hükümetine düşen mesuliyet hakkındaki kısmıdır. Bu mesele üzerinde çok emin kaynaklardan alınan haberlere göre, hadise şöyle cereyan etmiştir: 1 — İngiliz dış İşleri bakanlığı, Cenevredeki Çin delegelerinin asambleye müracaat hu- susundaki teşebbüsünün önüne geçmiş, kendilerine böyle bir müracaatın lüzumsuzluğunu göstermiş ve bunun Çin için fena neticeler tevlit edebileceğini ileri sürmüştü. 2 — 1932-1933 kışı esnasında in- giliz dış işleri bakanlığının salahiyeltar recülü, Çin delegesine paktın 16 ıncı maddesinin ileri sürülmemesi için ısrarla tavsiyelerde bulunmuş ve yapılsa dahi. böyle bir müracaatın gayri mevcut addedilebileceğini bildirmiştir. 3 — Daha çok yakında ingiliz yük- sek memuru Çin hükümeti nezdİnde Mançukuo'nun tanınması için sıkı bir surette ısrar etmiş, aynı zamanda ingiliz dış işleri bakanlığı Çin şubesi şefi de Londrada buna benzer teşebbüslerde bulunmuştur. Bu son teşebbüslerde inp'liz bakanlığının Çin şubesi şefi, uzak şarkta barışı korumak için yegâne çarenin Çin tarafından Mançukuo'nun tanınması olduğu ileri sürülmüştür. YUGOSLAVYADA Genel af ilan edildi Belgrad, 1 (A.A.) — Hükü metin teklifi üzerine niyabet konseyi, bir genel af kararnamesi neş-retmiştir. 1250 siyasal mücrim bu kararnameden istifade edecektir. Basın kanunu ve orman kanunu mucibince cezaya çarpılmış olan mücrimler de genel olarak affedilmektedir. Bundan istifade edeceklerin sayısı pek büyüktür. Genel aftan şu kimseler istifade edemiyeceklerdir: 1*— Yabancı memleketlerde bulunan ve memleketin mahkemeleri huzuruna çıkmamış olanlar, 2. — Devlet aleyhine ağır suç işlemiş bulunanlar, 3. — Casusluk suçuyla mahkûm bulunanlar ve ayrıca irtişa suçu ile mahkûm bulunan dört kişi. Genel af kararnamesi bütün Yugoslavyada gayet iyi karşılanmıştır. Bu kararname, Stoyadino-viç hükümetinin programı mucibince, memleket siyasal hayatının sağlamlaştırılması yolunda ileri doğru atılmış büyük bir adım gibi telakki olunmaktadır. Son haberler U Aj iJ i3 ikinri sayfada * ON ALTINCI YIL. No: 5157 Adlllll/, HIMİIII1I24İ1I \ivr\mir 3 kuru- Habeşliler şimal cephesinde toplanıyor Habeşliler yakında çete hurinin bırakarak büyük meydan muharebelerine »irişeeeklermiş Adigrat, 2 C A A.) — Uçaklarla ya -pılan keşif hareketleri, şimdiye kadar yalnız gece vakti yer değiştirmekte olan Hahcşlerin, artık g-matizleri ile toplan • Busbetke BACA ARK\SI.. Gazeteler yeni fabrikalarımızın sevinci içindedirler Ekonomi Bakanlığının yalnız baca kurmakla değil, üretim kalite ve (tatlan ile de ne kadar yakından uğraşmakta olduğunu aynı gazetelerde okuyoruz. Maksad. kendi ilk-mad-demizi işlemek, ilk maddemizi değerlendirmek, yoğaltım pazarı o-larak kendi memleketimizi esas tutmak, fiatları bu pazarın kudretine uydurmaktır. Fabrikalarımızı dış-pazar üzerinden hesab etmemekle, onları sıksık buhranlara uğramaktan ve işçileri sokakta kalmaktan korumuş oluyoruz. Ancak, iç pazar müşterisinin de kendimizden gayrisi olmadığını düşünmek zoru altındayız. Damping veya primli ihraç Hatlarının gümrük kapılarında çınladığını bilmeyen yoktur. Şüphe yok ki eğer bu kapıları ard-larına kadar açacak olsak, birkaç sene için, daha ucuza giyinir, daha ucuza süsleniriz. Acaba böyle bir halin arkasından hemen çare bulunmaz ticaret açığı, para sarsıntısı, köylü ve çiftçinin zenci devri geleceğine akıl erdirmeyen türk var mıdır? Biribirimizden saklamağa lüzum yoktur ki yakın veya uzak memleketlerde bir veya iki senelik ihtiyaçlarımızı temin ederek, üste bir seyahat kazanmak hesabı yapanlarımız vardır. Salonlarda, balolarda, lokantalardaki ipek esvap zenginliğine bakınız: bunların yandan çoğu, dış piyasalardan gelmiştir. Eğer millî mal ahlâkı bizde de İngiltere ve Italyada olduğunun onda biri kadar yerleşmiş olsaydı, türk ipekçiliğinin daha süratle gelişeceğine ve türk ipeğinin ucuzlayacağına şüphe yoktu. ' Yalnız ipek mı? Birçok kimseler, memleket malına mümkün olduğu kadar az muhtaç olmağı, ve bunun yüzbin türlü çaresini düşünmeği âdet edinmişlerdir. İmdi, bunun aksi bir şeref meselesi telâkki olunmadıkça, endüstri kurulurken neden şikâyetçi isek, aldığımız maaşı, yİdiğimiz ekmeği işte bu şikâyet ettiğimiz fedakârlığa borçlu olduğumuzu düşünmedikçe, bacalarla istiklâl meselemiz arasındaki münasebeti tamam anlamış olmayız. Türkiyenin ekonomi istiklâli davası softaların farzı kifaye'si gibi, değildir: o, herkesin, ayrı ayrı, sarsılmaz, gevşemez vazife hissi üzerine kurulmuştur. Ödünç almadan memurlarına şu bildiğimiz dilenci sadakasını bile vermeyen osmanlı imparatorluğunun dükkânları , bütün sömürge dükkânları gibi, her taraftan akın eden ucuz mallarla dolu idi. O vakit Beyoğlu dükkânlarını dolaşarak aldıklarımızı, şimdi de o malların memleketlerini dolaşarak alacak olursak, o devrin zilletlerini, sefaletlerini ve düşündükçe ruha ateş kızgınlığı i-le vuran ıstırabını unutmuş oluruz. Milli ilk-madde. milli tezgâh malı, fakat onun yanında milli müşteri, yani biz, bu halkın ödediği vergilerle geçinen hepimiz! F. R. ATAY malar yaptıklarını göstermiştir. Bunların muhtelif hareketlerinden, amba Ala-gi civarında kıta toplantıları yapmakta aıduMarı anlaşılmaktadır. dair son gelen haberler üçerine düşün çeler yürüten yabancı aylarlar, bu hare ketlerden, habeşlerin şimdiye kadar tat. (Sonu 2 inci tayfada) rf 'itfayı Hattanede bakılan yaralı bir Habeş askeri ve frısnnaçın yetiştirdik i habeşli Hemşireler Beleş ile Adisababa arasında Calla süvari kıtasının geçtiği görülmüştür. Bu. Negüs ordusunun şimal cephesine doğru ilerlediğini îsbat etmektedir. Enda Manan yakınında, uçaklar, yukarı Ta -kaze'nin sağ kıyısındaki Basta bölgesin den gelen asker grupları görmüşlerdir. Habesler eele harbini bırakıp taarruza evçerektermiş Asmara, 2 f A.A — Habeş kıtala . Tının toplanmalarına ve hareketlerine Japonya Tiyençine ii; Fırka gönderiyor Londra, 2 f A. A.) — Tiyençin' -den bildiriliyor: Ja ponlar. 30 000 kişilik üç japon fırkasının üç gün içinde Tiycnçin'e varac» -ğını Çin makamlarına bildirmişler • dir Nankin. 2 (A.A J — Su Bakanı B Cind' durmadan Hoyıngehin'in bu fcHfca» İ°P°n akşam Pekine gel- ferlerinden bir mesi beklenilmektedir. Sanıldığına göre kendisi »imal. Çin'de merkezin Nan kin hükümetinin hükümranlık haklarını muhafaza etmekle beraber Japonları tat- ( Sonu 2 inci sayfada) Bnjıüıı İÇ SAYFALARIMIZDA: 2. inri sayfamızda; İtalyan habeş harbına ait son haberler; türlü dış haberler. 3. üncü sayfamıula: Spora dair notlar; Kamutayın dünkü toplantısı; İstanbul telefonları; İç haberler. 4. üncü sayfamızda: İtalyan basınına verilen direktif; Dö Bono neden geri çağırıldı?; B. Maza-rik çekiliyor mu? .». irin* sayfamızda: Celal Sahir gününün tafsilâtı; Roman; İç haberlerin devamı. 6. ınrı wy famızda: Ölçüler nasıl ayarlanıyor? ZH Kİ IIIH'.IIIIIK KARSISINDA İTALYA. W. Musolim dün bir göl lr\ verdi B. ıfiusotİni "İtalya zecri teabirler karşısında geritemiyecehtir.,, diyor. Roma, 2 (A.A.) — B. Muso-lini, bu sabah, dul analara hitaben demiştir ki: "— Ekonomik tedbirlerin bize hiçbir tesiri olmıyacaktır. Hattâ italyan milletine bunun faydası bile olacaktır. Nihayet, eskiden tahmin edildiğinden de ziyade ham maddeler yetiştirmeğe muvaffak olacağız. Bizi bugün kızdıran şey, Habeşistanla bir tutulmaktır.,, "(Jlus„un dil yazıları Türk Dilinin Orijinalitesini Gösteren BİR ANALIZ Güneş-Dil Teorisine göre 44Sağ. Sago, Sogdiyan, Söğüt, Sevinin. Ceyhun. Cenup, Süt^Siyah,, kelimelerinin analizi Altaylardan doğuya bakan Türkün iki tarafını ifade için kullandığı kelimeler şunlardır: I. SAC: etimolojik şekli şudur: (t) (2) (3) • (ağ + as 4- ağ) (1) Ag: Köktür. Türkün kendisini gösterir. (Burada Türk kendini güneşin yerine koymuştur). (2) Aa: (. + $), ektir. Oldukça geniş bir sahayı ve bu sahada bulunan süje ve objelerle asıl sü-jenin münasebetini gösterir. (Ağas): "Türkün bulunduğu Altaylardan bir tarafında uzanıp giden saha ve o sahadaki her şey" demek olur. (3) Ağ: (Ağas) mefhumunu ta-mamlıyan, tayin ve ifade eden sözdür. Kelimenin, kök ile ekin kaynaşmış morfolojik ve etimolojik şekli bildiğimiz (sağ) dır. Kelimenin (sog),(say), (sak).(sah),(tey), (siy)» (cey), (cay), (cah) ve (süg) şekilleri de vardır. Sog: Etimolojik şekli: (oğ + O» + Og) mm OgOSOg. Son morfolojik şekli, (sog): AI-tayda bulunan Türk'ün sağında uzayıp giden yerlerdir. Bu yerlerden muayyen ve tesbit edilmiş o-lan bir yeri hatırlatalım: S \GO, SOGDİYAN (Fergana) nın garbında (Sago) ırmağının (Zerefşan ırmağı] cenubunda (Sogdiyan) kıt'ası . Bu işaret ettiğimiz ırmak ve kıt'a sözlerinin etimolojik şekillerini (sağ) kelimesinin etimolojik şekliyle mukayese edelim: (I) (2) 1 (3) (4) Sağ : (ağ 4 a» +. ağ + . ) Sago : (ağ + as + ag + oğ) Sogdiyan: (oğ I OS I Og + . 4- Celal Sahir için Dün Halken inde bir ihtilal yapıld Zelal Sahu Erozan için dün konulanlar (Yazıtı 5. ci tayfamızda) (S) (6) (7) ut + iy + an) (I) Ag- ağ: Koktur, esastır. Al-taydaki Türk. (2) At, ot: Onun bir tarafında uzanıp giden her şey. (3) Ağ, ag, og: Yukardaki mefhumu ifadeye yarıyan ek. Buraya kadar olan her üç kelime: (Sağ, Sag, Sog) aynı manadadır. Analize devam edelim: (4) Oğ: Sağ tarafta olan bir şeyi ifade eder. (Sag -f- ağ = sagoğ = sago: yukarda söylediğimiz gibi bir ırmağın adıdır. (5) Ut: (. + t-d), ektir . Kendinden evelki kelimenin anlamını tamamlar, tesbit eder. (Soğut) sözü. Türkün sağ tarafının adıdır; (Cenup) demektir. Kelimenin (Söğüt) şekli de vardır. (Süf'd") şekli (Söğüt) şeklinin hafifletmişidir; "Cenup" demektir. (6) ly: Cenupta bir yeri gösterir. (7) An: Altaylara nazaran Cenupta muayyen olan bir yere yapışık olarak onun yakınında uzayan bir mıntakayt işaret eder: (Sogdiyan) mıntakası. SÖCÜT Hatıra — Bizim (Söğüt) kasabasına verilmiş olan İsim, Altay-l»ı mi cenubunda o İsimdeki meselâ (Sogut'd") un adıdır. Bilindiğine göre halk, (Söğüt) sözünü (Soğut) diye telâffuz eder. Fazla olarak "Söğüt" kasabasında ve civarında hiç bir söğüt ağacı da yoktur. Not: 2 — Altayların cenubunda. Tibetin şimalinde bir kasaba vardır. Onun adı da (Süt) tür. SEVİSTAN Not: 3 — Türklerden Altay cenubuna inen ulusların adı da (Saka) dır. Yani (Sağ), cenup Türkleri demektir. Bu Türklerin Sog-dîyan'tn daha cenubuna inerek yerleştikleri mıntakaya da (Sakağ ¦j- tutan) — (Sakattan) veya (Sey ittan Seyiıtan) derler. ŞEYHİ N. CEYHUN Kökün (Sey), ve (Cey) şekillerinin Türk dilinde kullanılışını canlı bir iki misalle gösterelim: 1 — Sı- * /»UM II — Ceyhun Bu iki söz, Aral gölüne akan iki ırmak adıdır. Etimolojik şekilleri: (I) (2) (3) (4) (5) I - Seyhun: (eğ es ey ( eh+un) // - Ceyhun: (e . ec ey eh-İ un) (t) Eğ: Attaydaki Türkü işaret eden kök. (2)£s,ec:(. s-c). ektir. Oldukça uzak bir saha ifade eder. (3) Ey: Kendinden evelki mef- • Smyfayt çeviriniz - SAYIFA 2 ULUS 3 ILKKANUN 1935 SALI SOft DAKİKA ingiltere petrola a rabargo koj nyor Londra. 2 f AA.) — Kabine. 12 bi -rîn. İh ınun 1935 'arihinc kadar sıılhprr ver bir hal ¦ - ü bulunmadığı takdirde İtalya'ya yapılan petrol ihracatı üzerine ambargo konulmasını prensip itibariyle Itabul etmiştir. II. Lava] il i ma ı mı istiyeeek? Paris. 2 (AA.) — Paris - Soir ga. selesinin haber verdiğine göre, yarın saylavlar kurulunda birlikler hakkında usu ten ballanarak olan görülmelerin esaslı münakaleleri perşembe sabahı ce. reynn edecektir. B. Laval'in itimat iati-yecagi tay'"*1 dolanmaktadır. Habesler Harran boşalttılar Cenevre 2 f A.A.) _ Habeş di» bakanı milletler cemiyeti sekreterliğine bir telgraf çekerek imparatorun emriyle H.tır.ir m tahliye edildiğini ve bu seh . rİn münhasıran yaralı ve hastalara tahsis edİ'ereğinİ bildirmiş ve binaenaleyh B. Stalin bir söylev verdi Moskova. 2 (A.A.) — Sovyet Rua. yanın harman makineleri üzerinde çz boan en iyi kadın »e erkek 200 makinisti «Hin Moskova'da konferans halinde top lanm iftar dır. Parti ve hükümet üyelerinin de iştirak ettikleri bu konferansta B. Stalin buyuk bir söylev vermiştir . humu tamamlar ve ifade eder ek lir. (Eğ t «M t «/ tğetey *ty) aefeğ ac + *y=- *İ***y = cey) Her iki kelime "uzaklık" anlamı-nadır. Buradaki (cey) sözüne tekrar temas edeceğiz. (4) Eh: Uzakta bulunan bir objeyi tayin ve ifade eder. (5) Un: Söylediğimiz obje ki Altaylara nazaran uzak bir yerdir; işte onun bitişiğinde bulunan bir şeydir. Seyhun, Ceyhun: Yukarda işaret ettiğimiz gibi Türkün (cenup) adını verdiği sahanın ittisalinde iki nehirdir. Anadolunun cenubunda bulunan diğer iki nehre de Türk, (Seyhan) ve (Ceyhan) adlarını vermiştir. Her İki kelime aynı mefhumları gösterdiği halde, onları birbirinden tefrik için birinin başına (t) yİ, diğerinin başına da aynı kategoriden olan (c) yi koymuştur. CENUP 711 n i ı yukarda tekrar temas e-deceğimizi söylediğimiz (Cey) sözüne bakalım. Bunun (Cei) Şekli de vardır. Anladığımız gibi manası, uzaklıktır. Bu söze sıra-•iyle şu ekleri getirelim: (i) (2) (eeğ \ en f up) (I) En: Kendinden evelki söze, yani uzaklığa yakın olan bir mefhumu ifade eder. (?) Up: Uzaklığa yakın olan mefhumu tayin, tespit ve ifade eden, ona isim veren bir unsurdur. (Ceğ ¦ en t up ceğenup) |okunmıyan ' ğ", telâffuzdan düşerek kendinden evelki vokali biraz uzatır; kelimeyi öyle telaffuz edersek] CENUP olur. Mana sı, "Altaylardaki Türkün sağında uzayan en son sahalara bitişik o-larak uzayıp giden yerler" demek tir. Mülâhaza: Yukardanberi yap tığımız analiz bize gösteriyor ki Türk'ün, "cenup" mefhumunu anlatmak için ilk devirde ilk defa olarak kullandığı ilk söz: (Sağ) olmuştur. Bu sözün delâlet ettiği anlamda mahdudiyet vardır. Bunun böyle olması pek tabiidir. Çünkü Türk, henüz Altaylardadır, tanıdığı saha mahduttur. Fakat dolaşmağa başladıktan sonra anlıyor ki bu saha tanıdığından faz İt imtida* ediyor. Bu anlamı ifade için (Süt"d" ) sözünü yaratıyor. (Süt) sörünün anlamında, "vüsat, hayret ve kaybolmak, mahvolmak" mefhumları vardır. Bu da pek tabiîdir: İlk yuvasın buranın italyan tayyareleri tarafından bombardıman edilmiyeceği ümidini is • bar etmiştir . Bu kararın bütün cemiyet üyelerine bildirilmeli sekreterlikten rica olunmaktadır. Bir Habeş hareketi MakaJte. 2 'AA, — Ras Scyum'un. I ¦-¦ - Amara'ya, T em b* en balelerine yer leımif bulunan italyan kıtalarını hırpa laması emri verdiği öğrenilmiştir. De -caz Amara. Teoıbsen'in garb cenubun dabi Heri şehri boyunca silâhlı {eteleri bir araya getirmeğe çalışmaktadır. dan, Altaydan cenuba yayılan Türkler, düşündüklerinden çok fazla geniş sahalar içinde bütün bu vaziyetleri geçirmiştirler. Pekarski'nin Yakut dili lügatinden: Sut: "Kendini kaybetmek, şaşalamak, kaybolmak (eşya hakkında), yokolmak" demektir. Meselâ: "of tüten" (süt I en) erer ot yok oluyor". Burada (tüten) kelimesini analiz edelim: Süt: Altaylardan Türkün sağına doğru uzanıp giden sahanın a-dıdır. En: Bu sahaya yakın olan diğer bİr sahayı gösterir; demek ki bu sahaya yaklaşan her şey Altaylı-lar için kaybolmuş, yokolmuş sayılır. Sut kelimesinin aynı anlamda olmak üzere birçok müştaklarını, Pekarski'nin Yakut Dilİ Lügatinde görmek mümkündür. Türkler. Altaydan çok uzak zannettikleri (Süt) mıntakasını tanıdıktan sonra gördüler ki düşündükleri mefhumu ifadeye (Süt) kelimesi de kâfi gelmedi. İşte ondan sonradır ki Icenup) kelimesini yarattılar. Yoksa bu kelimeyi asla cenupta hazır bulmadılar. Çünkü, zaten cenupta gözünü açmış olan bir mahlûkun, fCe nup) mefhumunu anlıyabilmek için, ondan uzaklaşarak Alatylara kadar gitmesi lâzımdır Halbuki tarih böyle bir vak'ayı bugüne kadar kaydetmemiştir. Araplar cenup kelimesinin ma nasını bilmezler. Onlar sadece: "Elcenup Mütehahili şimal" derler. "Cenup" sözü Arabın olsaydı, Türke na/aran cenupta bulunduğu için (Ceyhun) denilmiş olan nehre arabın, şimal mefhumu ile alâkadar bir isim vermesi İcap e-derdi. Sî^ İH Not: 4 ~ (Cey) sözünün arka daşı olan (Sey, Siy) «Özünden de (tiyah) kelimesi çıkmıştır. Bu Türk kelimesinin manası Altaylara nazaran ''görülmİyen, tanınmı-yan"; orada her şey Türkün gözünden "kaybolan, mahvolan'* mefhumunu ifade eder. (Sİyah) sözünün orijin manası güneş ve ışıkla alakalı değildir. Bunda asıl "uzaklık" mefhumundan doğan müphemlik anlamı vardır. Tabii cenubu bilmiyenler şimali de bilmezler. O kelimeyi de yaratan yine Altaylardan dünyayı seyreden Türklerdir. [I] [/] "Şimal" ve onunla alâkalı sörlerin analitirri yarın yazacağız. PİŞ HABERLER Habeşliler şimal cephesinde toplanıyor llabeşliler meydan yakında çete barbım bı m uharebelerine giriş rakarak büyük eceklernıis (Başı t. ci sayılada) bik ettikleri taktiki, yani yavaş yavaş geri çekilmek suretiyle muluıvemetU bulunmak usulünü bırakmak üzere oldukları neticesini çıkarmaktadır. Bugünkü çete harbi yerine geniş bir mukabil taarruza geçilecektir. Bu mu -kabil taarruza henüz baflanmamış olma. sının. Negüs'ün vakit kazanmak ve ordularını modern harb gereçleriyle cihaz lamak niyetinde bulunduğundan ileri gel diğî sanılmaktadır . Bu aylarlar, habaş ordusunun, kıtaları ucun müddet idare etmeye elverişli hususi levazım teşkilâtından mahrum ol duğunu ve bunun da orduyu mahallin . de bulduğu şeylerle gıdalarımı ya mec • bur bıraktığını ilâve etmektedir. IIabes kıtaları ttgiulende hızla İli '/m ı"-/nıı ş. Adiaababa, 2 (AJVj _ Ogaden cephesinden gelen devamlı vc iyi haberlere göre Rai Naaibu va Vehib (paşa) Gora-hay istikametindeki ileri hareketlerin? hızla devam etmektedirler. Ras Nasibu kıtaları günde 30 kilo-metre ilerlemektedir. Diğer bazı haberler, haberlerin italyan ....!. .ı... aıb a k tecavüz yaptıkla rını ve Obia civarındaki Damara'yı iş -k ıl riıuı- bulunduk'annı bildirmekteJir. Iin ,,tt.ı tı uöre de.. Adigrat. 2 (AA — Stefani ajansı bildiriyor. Uçaklarımızın ve Öncüieri -""/m kesif har k'tlrri büyük bir faali HİNDİSTANDA M\ YÜZÜNDEN ÇIKAN h. \M. \ Lahur, 2 (A.A.) — Burada muhtelif din cemaatleri arasında vuruşmalar olmuş ve bu vuruşmalar neticesinde üç kişi ölmüş ve 25 kişi ağır surette yaralanmıştır. Polise yardım için çağırılan ingiliz ve hİntli uskerler şehirde karakol gezmektedir. Karışıklık, bir dinî tören yapılırken başlamış, ondan sonra biraz yatışır gibi olmuş ise de dün öğleden sonra birçok yerlerde yeniden baş göstermiştir. Polis, bir çok defa ateş açmak mecburiyetinde kalmıştır. Polisin atesİ neticesinde hiç bir kayıp olmamıştır. ^ eni \ iman başba-kanının sö\ Icvi Paris. 2 (A.A.) — Yeni yunan başbakanı Eko dö Pari gazetesine vermiş olduğu dİyevde şöyle demiştir. "— Şunu söylemek isterim ki, benim hükümetim, bir milli uzlaşma hükümetidir. Bizim tek arzumuz, zihinleri teskin etmeye ve partilerin el birliğini temin eylemeye çalışmaktır. Çünkü bu, mem leket için elzemdir, Bu sebebten dolayı ilk işim kıral tarafından bü tün sivil mahkûmlara bahşedilen umumî af ile askerî mahkûmlara bahşolunan hususi affı tasdik edeceğim. Yakında milli meclis huzuruna çıkacağız. Ekseriyet elde edeceğimizi umuyoruz. Ergeç, serbest seçim yapmak gerekecektir. Ancak bu seçimin hangi tarihte ve ne şekilde yapılacağı hakkında henüz sarih bir şey düşünmedik.,, Bu gece nöbetçi eczane Hamam -önünde (Halk) ecza evidir. yelle devam etmektedir. Nabu Sebeli, Gorahay ile Domercy hallerimizin ileri, sinde, habrş kıtalarının hiç bir faaliyeti görülmemiştir. İtalyan kıtalarının Lamma Clinidi ya kınında galibiyetle biten bir çarpışmasına gelnice, bu müsademenin batları -mmn 100 kilometre ötesinde, yani düş man topraklnrının ortasında geçtiği an. Usılmıttır. 21 ve 22 tarihlerinde yapılan harpların, Vebe Sestro şehrinin cenub kısmında yapılacak başka hareketlerin başlangıcı olduğu tahmin edilmektedir. Mabetlerin yiyecek ve • ı /»'um. m bol Londra. 2 (A-A.) — Cıcığa dan Ro-ter aiansma bildiriliyor: Şehir dün pek yakın bir hava hücumu borkusiyle bo ¦ şal tı İmi s,tır. Birçok kamyonlar ingili* somalisinden gereç getiriyorlar. İtalyanlar binlerce bomba atmışlar, fakat hepsi de atağı yukarı tesirsiz kalmıştır. Habeş kıtalarının sağlık durumunu ı mükemmel ve yiyecek ve cephanesinin bol olduğu bİMirilm-htedir. Has Itestıı bir meyılan muharebe-«i verecekmiş. Adiaababa. 2 A \ I — Ras Destanın nihayet haberler göndermeğe başlamış olduğu söylenmektedir. Kendinin ver . mm olduğu bu haberlerde kumandası il tında bulunan yirmi bin başı bozuğun Dool'dan sima'İ garbiye doğru ilerleme I. te olan makineli bir düşman kolum kargı bir kaç harb yapmış olduğunu bil- Japonya Tiyençine üç fırka gönderiyor ı "y f. ci tayıfad*) mm edecek yarı müstakil bir siyasal sis tem vücuda getirmeği ummaktadır Şimali ÇUmt bir yarı muhtariyet mİ verilecek? Pekin, 2 (A.A) — Güvenilir bir kaynaktan bildirildiğine göre B. Ho - . m . tun m ......Iı (imi. vucuda g* * tirmek tasavvurunda olduğu sistem şu şekilde olacaktır : Çin cumuriyetinin "şimali siyasal mec'isi.. adını taııyaa ve muhtariye • tİ Iı.uz Moğolistan meclisine benzi -yen bir meclis, N.tnkin hükümeti hesabına bes vilayeti kontrol edecektir. Jupunlur muhtariyetin uene MJffl düşmesinden korkuyorlar. Tiyençİn, 2 (A.A) — Japon *üel memurları, muhtariyet harekelinin maddi bir sekil alacağı bir sırada yeniden »uya düşmesinden korktukla -rından dolayı sıkıntı içindedirler. Japon kuvvetleri kumandanı ge -neral Tada. B. Yoyingchİn'e refakat etmekte olan Fukien valisi general Şeneyi'yi kabul ettiği zaman çok soğuk davranmıştır. General Tada, general Senliye B. Hoyingşinin burada bulunmasının ar au edilmemekte olduğunu, ancak eski lamanda yapılmış olan fenalık -lardan dolayı ö*ür dileyecek olursa ziyaretine müsamaha ile bakılacağını söylemiştir. Çin için JtM) milyon dolarlık bir ödünç. Şanghay, 2 (A.A.) — Burada çıkan japon gazetelerinin yazdıklarına göre, Amerika birleşik devletleri asbaşkanı B. Garner ile aynı vapurda seyahat eden ve Kobe-ye gitmekte bulunan eski Çin dış işleri bakanı B. Uang 200 milyon dolarlık bir istikraz hakkında görüşmüştür. dirmekte ve bu bolun ileri hareketinin durdurulmuş olduğunu iddia etmekte • dİr. Rai Dest*, askerlerinin simdi imkân hasıl olur olmaz bir meydan muharebe -»irse giri|mek mahsadiyle düşmanı dağ tepelerinde taciz etmekte olduklarla» il*, ve eylemektedir. Habeşistan için bir milyonluk bir Ödünç. Paris. 2 ı A.A ı — Eko do Pari gazetesinin Londra ayları, Habeşistan hesa. bina Amerika'da bir milyonluk bir is -tİkraz için müzakereler yapılmakta olduğu haberini teyit etmektedir. Diğer tara/tan Habeşistan'ın cenubu garbisinde, ki kömür madenleri ile petrol kurulan, nı işletmek üzere B. Şetok'a bir tmtiyej • verilmiştir. Bu imtiyaz Habeşistan'ın Londra elçisi B. Marten tarafından aynı şahsa, verilmiş olan imtiyazdan başkadır. Çünkü o imtiyaz, elçinin kendi şahsî malı olan tapraklara aiddİr Mareşal dö Hono "harbin ileride, ne sekil alacağı belli değildir., ıledi. Portsait. 2 fAJLJ — Mareşal dö Bo no Havas aytarına su dİyevde buiuamu*- ror: '* — Doğu Afrikasındaki gcoet durum benim hareketim umanına kadar işgal edilmiş olan bütün bölgelerde çok memnuniyet vericiydi. Hadiselerin gelecekte ne şekil alacağını şimdiden kestirmek tabii kabil değildir , MISIRDA I ULEBE ESKİ BAŞBAti vnin EVİNE HÜCUM ETTİ. Kahire. 2 (A.A.) — Birçok talebB, bu sabah eski başbakan Mahmut Paş.ının evine hücum etmişler, kapıyı kırmışlar ve mobilyaları hasara uğratmışlardır. Çağırılan polis kuvveti, talebeden doıt kişiyi tevkif etmiştir. Bu hücum, son günlerde Vafdcı gazetelerde liberaller aleyhinde İntişar etmiş olan şiddetli teı» killerin neticesidir. bıgiliz - amerikan elbirliği Paris. 2 (A.A) — Gazetelerde milletlerarası vasiyet hakkında u/un boylu yazılar yoktur. Bununla beraber Pertİnaks, Eko dö Pari gazetesinde petrol meselesini ele alarak şöyle diyor: "İngiliz kabinesi, petrol üzerine ambargo koymak suretiyle bir zecri tedbir daha tatbiki meselesinde bu -gün vaziyetini t. bit edecektir. Vereceği karardan şüphe edilemez. İn -giltere için artık kollektif emniyet sistemini kabul ettirmek değil. Birleşik Amerika ile iyi münasebetler muhafaza eylemek mevtuubahstır. Londra hükümeti. Önceden Avrupa kılanına ait bir takım taahhüdlere gır -meksizİn Amerikanın kollektif faaliyet sistemine dahil olmasını, çok arzu etmiştir vc B. K..ı....... ingiliz - amerikan elbirliğinin ilk adımı deme olan bitaraflık kanununun tatbiki kutusundaki gayretlerini selamlamaktadır. İngiliz kabineleri için her fırsatta Amerika ile anlaşmak kadar mühim hiç bir şey yoktur. B. Laval. bir takım ha -dîscler çıkmasının önüne geçmek malt. ¦adiyle cumartesi günü bir kere da'ıa B Musolîni'ye dönmüş vc Duçe'den IH ler komitesi toplantısının 12 ilkkânuna bırakılmasını haklı gösterecek sulh teklifleri yapmasını istemiştir. Duçe'nin bu tavsiyeye ıiyntuş* olduğuna dair bir şey işitmedik ULUS 4 İLK KÂM % I9.t.» ( Son beherler ikinci savfada ON ALTINCI YIL. No: 5158 Adımız, aııriımızdır llorverde 5 kuru* İTALYA VE ZECRÎ TEDBİRLER Amerika petrol şirketleri Milletler Cemiyetinin kararını kabul edecekler Italyada halkın ianesi ve hammadde araştırmaları devam ediyor. Londra. S (AA.) — Siyasal mahfiller, petrol üzerine konulacak ambargo hakkında dün ingiliz kabinesinin verdiği kararın şarta bağlı olan mahiyetin • den bahsetmektedir. Gerçi, ingiliz kabinesi 12 ilkkânun -dan evvel italyan - habeş meselesi barış Bas be t ke TOPRAK İŞLERİ Türkiyede arazinin yeniden yazılmasını sağlayacak bir kanun Kamutay komisyonlarında konuşulmaktadır. Bu yazma işinin acele olacağı kanunun adında söylenmiştir. (Arazinin acele tahriri) lâyihası arazi vergisinin daha iyi ve daha kolay toplanmasını temin edecektir. Bu yazılma yalnız vergiye esas olacak, mülkiyet ve tasarruf haklarını değiştirmiyecek-tir. Arazi vergisinin normal salna-ğı (matrahı), kadastrosu yapılmış topraklardır. Bunların; genişliği, verimliliği ve mülkiyeti iyice tes-bit edilmiştir. Ve vergi bu esaslara göre mükelleften kolayca alınabilir. Ancak, geniş Türkiyenin kadastrosunu yapmaktaki g-çlü-ğü ve bunun için gereken uzun yılları, kolaylıkla ölçebiliriz. Yurdun birkaç yerinde başlayan kadastro faaliyeti, teknik zaruretlerin müsaadesi nisbetinde ilerli-yebilmektedir. Türkiyede arazinin çabuk yazılması için birçok tecrübeler yapıldı. Lâyiha bunların sonuçlarına göre hazırlanmıştır. Arazi yeniden yazılırken yalnız biçilecek bir kıymete göre vergi verecek bir mükellef aranılmı-yacaktır. Bu arada toprağın genişliği ve verimi de kadastroya nazaran çok basit bir şekilde tesbit edilecektir ki, bunların bilinmesi, yakında girişeceğimiz toprak re-forması için çok faydalı olacaktır. Türkiyede. toprağın dağılışı, üzerindeki hükümler, sübjektif görüşlere dayanmaktadır. Erazînin yeniden yazılışı, bize en doğru ve en geniş toprak bilgisini verecektir. Ancak, bir reform kararına daha iyi bir esas olabilmesi için, bu bilginin daha genişletilmesi gerektir. Araziye sahib olma, onu işleme ve işletme tarzları, her çağda ve her yerde devletin ve cemiyetin hayatına, ekonomik ve kültürel işlerin mahiyetine çok müessir olmuştur. İyi ve ileri bir yaşayış yolu arayan milletler, her şeyden önce, toprak nizamını kendilerine en uygun bir hale getirmişlerdir. Türkiyede de rejimin köy tâbiri içinde geniş bir toprak davası vardır. (Yeni Türkiyenin hayatında köy her bakımdan önemli) sayılmıştır. Büyük Partinin a-nagayelerinden biri (her türk çiftçisini toprak sahibi etmek) olmuştur. Bu bakımlardan arazinin yeniden yazılışını yalnız bir vergi ıslahatı saymamalıdır. Toprak re-formasının hareket noktasını bu yazılışa göre seçeceğiz. Yurd genişliğinde yapılan (acele arazi tahririnde^ kaideler tesbit edilirken bu maksadları hatırlıyacağız. Kemal ÜNAL yoliyle halledilmezle böyle bir ambargo konulmasını tasvib etmektedir. Vasing . tondan gal«tı Ka barlar, amarikan oetrol kendisinin tekliflerini bildirecek ve ya-hud Paris'te ingiliz - Fransız uzmanları tarafından ileri sü"l«*u$ olan teklifle- Petrol kuyuları kumpanyalarının milletler cemiyetinin gittiği yola gideceğini bildirmektedir. Umulduğuna göre İtalya, bu esnada ALMANYA SATTIĞI MALLAR KARŞILIĞINDA ALMAN PARASI KABII. ETMİYECEK. Berlin, 3 (A.A.) — Ekonomi bakanlığı, yakında bir emirname neşredecektir. Bu emirname, alman ihracat tecimerlerinin alman bankası banknottan ile yapılacak ödemeleri kabul etmelerini yasak edecektir. Bundan böyle ödemeler döviz ile yapılacaktır. Bu emirnamenin gayesi, ihracı yasak edilmesine rağmen, yabancı memleketlerde markın resmi piyasadaki fiatından aşağı bir fiatla satılmakta olan alman banknotları kaçakçılığına mani olmaktır. ŞİMALÎ ÇIN İŞİ Çin. Japonyanın hareketini protesto elti Londra. 3 (A. A.) — Röyter a -jansının Öğrendiğine göre Çin elcisi. Sir Samuel Hor île görüştüğü sırada dokuz devlet and-laşması hükümlerinin Japonya tara • fından bozulmuş ol duğu hususuna İngiltere hükümeti • nin dikkatini çekmiştir. ri kabul ederek sulh müzakeratının . pumasını kolaylaştıracaktır. Dış İşlen bakanlığı mahfilleri. İtalya ile Habeşî»-tan arasında arazi mübadtlesi esasına müstenit bîr uzlaşmaya taraftardır. An. cak süel durum bakımından Necaşinin fedakârlıklar yapmağa meyletmesinden şüphe etmetkedir. (Sona 6. ct say itada) İNGİLİZ PARLAMENTOM! DÜN AÇILDI. ingiliz kiralı söylevini verdi. Londradaki çin elçisi B. Kuo-Tari-çi Bu teşebbüs, şimali Çin'de Japon • ya'nın nüfuzu altında muhtar bir hükümetin teessüsüne mani olmağı gözeten diplomatik tedbirlerin sonuncusu adde. ditebilir. Paris, 3 (A.A.) — Çin işgüderi B. Hsiaschiyung, dun öğleden sonra B. La-val'i ziyaret ederek, yabancıların şimal. Çin'deki müdahalesine karş ıprotesto etmiştir. B. Hsiaschiyung, fransız hafakanına yazılı bir nota vermemiştir. Aynı zamanda, Çin'in, mevzuu bahis meseleyi milletler cemiyetine tevdi etmek niye -tinde olduğunu gösterecek hiç bir emare yoktur İngiliz ku alı Corc Londra. 3 (A.A.) — Parlamen tonun açılmasında Lord Şansölye tarafından okunmuş olan kiralın nutkunda şöyle denilmektedir; "Size bizzat hitab edemediğimden dolayı derin bir teessür duymaktayım. Ecnebi devletlerle olan münasebetlerim, dostça olmakta devam ediyor. Hükümetimin dış siyasası, şimdiye kadar olduğu gibi, milletler cemiyetinin katî müzahareti esasına istinad e-decektir. Hükümetim, milletler cemiyetinin diğer üyelerile iş birliği yaparak bu cemiyet mukavelenamesinin yüklettiği teahhütleri ye-( Sonu 2 inci sayfada) 15. Şükrü Kaya gitti İç Bakanımız B. Şükrü Kaya dün akşamki trenle Istanbula ha reket etmiştir. "Ulus,,un dil yazılan Türk Dilinin Orijinalitesini Gösteren bir analiz Güneş-Dil Teorisine göre "Sol, Şimal, Saha. Nort. Honnör Onur,, kelimelerinin analizi SOL Şimal kelimesinin orijin şekli (sol) dur. izah edelim: Yukarda söylediğimiz gibi Al-tayda gün doğusuna bakan Türk bir tarafına (sağ) dedi. (ağ + as + ağ) Diğer tarafına da (sol) dedi. Bu orijinal Türk sözünün etimolojik şekline bakalım: (1) (2) (3) (4) (oğ + os -f oğ + ol) (1) Oğ: Altayda Türk demektir. (2) Os: Ondan uzaklaşan oldukça geniş saha anlamınadır. (3) Oğ: Bu anlamı tamamlayıp ifadeye yarıyan ektir. (Oğosoğ) — kelimeyi kökün ekle kaynaşarak hasıl olan seklinde yazalım — (soğ): Türke nazaran uzayıp giden sahanın adıdır. Tıpkı (sağ) gibi. Bundan anlaşılıyor ki Türk ilk devirde her iki tarafındaki sahayı farksız olarak bir sözle ifade etmiştir: (Sağ, sog, say, sah, sah, sey, siy, cey, cay, cah). Netekim (yan) kelimesini bugün dahi farksız olarak her iki taraf için kullanmaktayız. Bu kelimede: (Ay) = herhangi bir süje v« objedir. (An) — onun bitişiğindeki tabayı ifade eder. Türk Siberyaya doğru yayıldığı zaman gözleri önünde dümdüz bir enginlik gördü. Türk dehası derhal bunun adını koydu: (Soğ + ol — soğol) (4) Ol: (- + D nin uzak, geniş, belli olmıyan. engin, şümul gibi mefhumlar ile objeyi vasıflandırdığını biliyoruz. (Soğol) —- Geniş, engin »aha, uzaklık demektir. ŞİMAL "Etimoloji, Morfoloji ve Fonetik bakımından Türk Dili Analiz Bugün İç sayfalarımızda okuyunuz İkinci sayfada: İtalyan - habeş harbi, dış haberler. t ÇİincÜ sayfada: Spora daîr notlar; Finlandiya türkleri; İç haberler. Dördüncü sayfada: İngiliz - alman millî ta kurtlarının maçları etra fında; Yabancı gazetelerde okuduklarımız. Beşinci sayfada: Ankara nasıl ucuz ve taze balık yiyebilir ; Haberler. Yolları" broşürünün 10 uncu ve 11 nci sahifelerini gözden geçirelim: (ğ = v = b = m...) olduğunu görürüz. Yine aynı sahifelerde (s s ...) olduğu gösterilmiştir. Şimdi: (Soğol) sözünü, (s) yerine (ş) ve (ğ) yerine (m) kulla* nan bir Türk ağzı ile okuyalrm: "Şomol" ... Kelime bizim ağzımıza gelinceye kadar uğradığı morfolojik ve fonetik tekâmül ile "#»"-mal" olmuştu. 'Şümul" kelimesi de aynı kelime ve mefhumdan çıkmış bir Türk sözüdür. "Sol" sözünün 'Şol" şekli malûmdur; uzak bir şeyi anlatmak için "Şol şey" deriz. Not: 1 — Büyük Altay dağlarından (sol) a, yani yakın şimal» bakarsak, derhal esas kelimenin (say) şeklini görürüz: Sayan Dağları. Burada (Sayan) sözünün anlamı, "oldukça uzak ve geniş bir sahaya yapışık" demektir. Bunlardaki ve daha ilerdeki Türklerin taşıdığı unvanda kelimenin (Saha) şeklini görürüz. Saha = Yakut kabilesi, Alta-yın şimalinde hâlâ yaşamakta o-lan Türk Uluslarından bir kabile, demektir. Yukarda bİlmünasebe işaret etmiştik ki Altayın cenubundaki Türklere de (Saha) derler. Görülüyor ki Altay cenubunda (k), Altay şimalinde ise (h) hâkim oluyor. Bugün dahi Yakutlar daima (k) yerine (h) kullanırlar. Meselâ: ''Harah - ulah" derler; "karak ulak" demezler. Kelime bildiğimiz (karakulak) tır. (Karak), Türkçede "göz" demektir. (Uğ) Türkçede '"su" demektir. (Uğlak-ulak), "sulak" demektir. Yoksa zannolunduğu gibi kelimenin (kara) ile hiç bir alâkası yoktur. s Aha Not: 2 — (Sağ. sah...) sözleri üzerinde iken yabancı zannolunan bir Türk kelimesinin de ne kadar asil bir Türk sözü olduğunu göstermiş olalım: Gördük ki (sak - sah) sözleri "genişlik, vüsat" anlamınadır. (Saka - saha) sözleri de bu genişliklerde oturan Türklerin adıdır. Bu kelime aynı zamanda, o genişliklerin de adıdır. O genişliklere Türk (saha) demiştir. Nasıl ki (il) sözü hem kavimdir, hem de o kavmin oturduğu memlekettir. Coğrafik Bir Bakış Yukarda bir an için kendimizi büyük Altay dağları yaylalarına yerleştirmiş idik. Oradan cenuba bakalım. Nazarlarımız biribirini müteakip, meselâ Tanrı dağlarİy-le, sonra Altın, üstün da£!aıiyle Pamı'rin yüksek dağlariyle, daha sonra Himalaya dağlariyle kesilecektir. Demek ki Türk. Alt?ydan baktığı zaman (sağ) d?diğı mın-taka, Tanı dağlarına kadar görebildiği mahdut mıntakadır Tan- - Sayfayı çeviriniz - m SAY İKA 2 ULUS 4 İLKKANUN 1935 ÇAKŞAM3A SOft DAKİKA Cephelerdeki son durum Tembien ormanlan ada çarpışmalar - ha-Keşler Makalleye «I ojnı ilerliyorlar -Ogadendeki ha beş mevzileri sağlan] (aştırılıyor DIŞ HABERLER Asmara. 3 (A.A.) — Genel karargâhdan bildirildiğine göre, Makallenin cenubunda italyan cephesine doğru kuvvetli habeş müfrezeleri ilerlemektedir. İtalyan Öncüleri şimdiden habeş öncülerini görmüşlerdir. Bu habeş kuvvetlerinin başlı-caları. Adisababadan gelen Kas Melegit kıtalarını takip etmekte olan Ras Kassanın kıtalarıdır. I talyan kumandanlığı bir muharebeye intizar etmektedir. Londra, 3 (A.A.) — Röyter a-jansının muhtelif muhabirlerinden: Bir taraftan Tembien orman Irklarında iki tarafın da müsademeleri devam ederken, Öte taraftan da büyük bir kısmı Dessie yolu ile Adisababadan gelen kıtaattan müteşekkil kuvvetli bir habeş •rdusunun Makalleye doğru yürü inekle olduğu bildirilmektedir. Ogadende, Ciciganın cenubunda, habeşler italyan taarruzuna in-tizaren müdafaa vaizyetinde bulunuyorlar. İtalyanlar, Gorahainin oldukça, şimalinde kuvvetli mevziler işgal etmekte oldukları ve habeş kaynaklarından çıkan haberlerde İtalyanların Gorahaİ ile Gerlogu-biyi boşalttıklarını tekrar iddia etmekte olduğu için. Goraziani Ön kuvvetlerinin, daha şimaldeki noktalarda yerleşmiş bulunmalarına rağmen bu mevkileri işgal etmemekte olmaları muhtemeldir. Röyterin Asmaradaki muhabi- ri, büyük bir habeş ordusunun Ma kallenin 25 kilometre cenubundaki italyan hatlarına taarruz etmek maksadiyle. Makalleye doğru ilerlemekte olduğu haberini teyit ediyor. Habeş ordusu Ras Kassa kıta-atiyle buna ilâve edilen sü bakanı Ras Nulugatanın muntazam kıta atından müteşekkildir. Habeş orducunun iyi teçhiz edilmiş olduğu, lüzumlu veçhile «ilah ve mühimmatı »e birçok kervaları mevcut bulunduğu bildirilmektedir. Royterİn Cicigadaki muhabiri, habeşlerin müdafaa hazırlıklarına devam etmekte ve pek yakın say-dıkları yeni bir İtalyan taarruzuna karşı cenup cephesindeki mevzilerini sağlamlamakta olduklarını bildiriyor. Habeş cephesi şimdi Gorahainin 70 kilometre şimalinde ise de, ilk hatları teşkil eden bu cephe, hava bombardımanlarına sebeb olmak korkusu İle, az kuvvetlerle himaye edilmektedir. Habeş kuvvetlerinin kısmı küllisi Cicigayı himaye eden hatlar üzerindedir. Cenupta italyan ordusundan* kaçan soma 1 ilerin söylediklerine bakılır» bu ordunun ancak 70 tayyaresi vardır. İngiliz Somalitı sı nıtı bir ingiliz hecin kolu taraf intan muhafaza edilmektedir. Röyterin Adİsababadaki muha biri, Adisababanın bugün Sen Jorj bayramını kutladığını bildiriyor. rı dağlarına çıktıktan sonra na zarlarını Pamir ve o hizada bulunan dağlar kesti. Yine dar bir saha. Ona da dağ) dedi. Fakat Hi-maiaya yaylalarına çıktıktan sonra bu kelimeyi, düşündüğü mefhumu ifadeye gayrikâfi buldu. Daha ilerisindeki saha için (»üt d") dedi. Daha sonra bu sahaların bitip tükenmediğini anlayınca (cenup) dedi. Halbuki (şimal) için tabii hâdise böyle olmadı. Meselâ Sayan dağları ve Angora [\] yaylalarına kadar olan sahaya ' *oğ) denildikten sonra, birdenbire, ufuk kesilmeksizin, engin bir saha ile karşılaşıldı. (Şimal) kelimesinin orijini olan (toğol) sözü yaratıldı. Ancak Türk Siberyaya, Rusya-ya yayıldıktan sonra, bu kıtaların ta son uçlarına yaklaşıp ta bembeyaz buz kütlelerini görünce şimale yeni bir isİm verdi: (nort" d") dedi. NORT Kelimeyi analiz edelim; etimolojik şekli şudur: (1) (2) (3) (4) (oğ ı- on + ot -I ot) (O Oğ: güneşin parlaklığı (2) On: güneşin parlaklığına yakın bir mefhum işaret eder. Oğon on: tıpkı 'ön, ün" gibidir. (3) Ot: (on) sözünün İşaret ettiği parlaklık mefhumunu bir obje bitişiğinde tekarrür ettiren ektir. O objeyi ifade eden unsur: (4) Ot: tur. O halde: Onorot (baştaki vokal düşerek) evvelâ (Nort) -(nur): beyazlığın, parlaklığın a di; ondan sonra da (Norf'd"): Parlaklığı haiz olan sahanın adı çıkmış oluyor. Not: I — Sibirya ve Rusya *\ \1\ Hu isim kadimden beti Bay-kal gölünden çıkıp (Yenisa/ ırmağına dökülen (Angora) nehrinin bulunduğa mıntakaya denirdi vr bugün de ıdr budur. maline giden ve İsveç, Norveç kıtalarına geçen Türk ulusları artık şimal kelimesini unutmuş, onun yerine (nort • nord) sözünü İkame etmiş bulunuyorlardı, işte bunun içindir ki İskandinavya'dan Almanyaya inen ve bu yolla Avrupa ya yayılan Türklere (Nordih) derler. HONNÖR Not: 2 — (Honnör) kelimesinin menşeini de, temas ettiğimiz son söz münasebetiyle, izah edelim. Kelimenin etimolojik şeklini ve onun altına - manasını söylem eksizin - diğer bir Türk sözünün etimolojik şeklini yazalım: /. Honnör: (oh - on I öğ |- ör) //. .* (oğ -f on | uğ -f- ur) (t) Oh, oğ: "Güneşin parlak-I''1 yüksekliği" anlamınadır. 12) On: O parlaklığa, yüksek lige ve büyüklüğe yakınlık bildirir. (3) Öğ, uğ: Parlaklığın, büyük lüğün kendine yapıştığı süjenin manasını tamamlar ve ifade eder. (4) ör ur: Süjede parlaklığın tekarrür etmiş olduğunu işaret eder. /. (Oh on Öğ -4 ör oho-nöğör) Bu kelimedeki üçüncü ek, (öğ), kelimenin telâffuzuna sıklet verdiği için kendinden evvelki (n) ile tebadül eder, (honnör) olur. Manası: "parlaklık, yükseklik", yani "şeref" demektir OM K ogo- //. (oğ »t uğ \ l ntığur) Bu kelimedeki (ğ) ler, kelime-nin bütün bünyesi içinde kaynaştıktan sonra (ONUR) çıkar. Bunun da manası "parlaklık ve yükseklik" mefhumlarından çıkan "şeref ve itibar, haysiyet, izzeti nefis, «namus" demektir. |"2] \2] Kamusu Türkİ SOVYETLER BİRLİĞİ Ziraatinde teknik inkilâb Moskova, 3 (A.A.) — Tas a-jansı bildiriyor: Sovyet Rusyanın en İyi harman makineleri işçilerinin konferansına tahsis ettiği baş betkesin-de, Izvestiya gazetesi diyor k: "Konferans, sosyalist zİraatte teknik yükselme alanında bu yıl kazanılan yeni muvaffakiyetleri açık surette belirtmiştir. Bu konferansa iştirak edenler, tarla sta-kanofcularıdır ki her biri 500, 600 ve hattâ daha zivade hektar hasat etmişlerdir. Stalin verdiği söylevinde, hedefin yedi yahut sekiz milyar pud buğday istihsal etmek olduğunu söylemiştir. Buna mukabil bu yıl buğday rekoltesi altı milyar puddu. İnkılâptan evel ite yılda ancak dört ile beş milyar pud istihsal olunuyordu.,, Pravda gazetesi de aynı mesele hakkında diyor ki: "Pek yakında bütün mahsullerde feyizli rekolteler almak için lâzım gelen her şarta malik bulunuyoruz. Geniş tarlalarımız ve mükemmel bir tekniğimiz vardır. Lâzım olan şey, yalnız bu tekniği kavramak ve ona hakim olmaktır. Konferans, böyle teknisyenlerin mevcud olduğunu ve bunların kadrolarının da şimdiden hazırlanmış bulunduğunu göstermiştir. B.VENİZELOS \ ı \ ıNİSTAN \ DÖNÜP Sil \ S ADAN ÇKKİI.F.CEK. Atina, 3 (A.A.) — Burada neşredilmiş olan bir mektubunda B. Venizelos. seçimlerden sonra Yu-nanİstana döneceğini, ancak faal siyasaya iştirakten vaz geçeceğini beyan etmektedir. Serbest bırakılan mahpuslar Atına. 3 (A.A.) — Adalarda muhı f.t/a altında bulundurulan mit- 'arın protestolarını tetkik eden kabine, mü -hini hiç bîr »uçla ittiham edilmemiş, olun. Urdan yirmi kişinin derhal serbest bı -r.tkılmaaını kararlaştırmıştır. Komünistlikten ve bazı h- S auç lardan dolayı hapsedilen dicer kims-,--rin vaziyetleri, toplanacak hususî bîr komisyon İsrafından ayrı ayrı tetkik edi -loeektir. Venızelist lider B. Sofuklis bugün öğleden sonra saraya giderek kıralla konuşmuştur. Fransız parlamentosunda gürültülü bir celse Paris, 3 (A.A.) — Mecliste cemiyetler hakkındaki müzakere öğ leden sonra daha gürültülü olmuş tur. Başkan üç çeyrek sonra celseyi tatile mecbur kalmıştır. İlk söz alan radikal sosyalist B. Rükar sol cenah mensubları a-dına söz aldığını bildirmiş, hükümetleri cemiyetleri teşvik etmek ve devamlı tahrikâta rağmen hiç bir şey yapmamış olmakla itham etmiş ve bir karışıklık esnasında bir gözünü kaybeden mebus B. F.lbelin yaralarını hatırlatmıştır. Mecliste gürültü çoğalmış ve sol cenah partileri defalarca tüze ba kanının istifa etmesini istemişlerdir. Hükümete mahsus sıradan söz alan B 1 * .1 F.lhele taarruz edenler hıkında tahkikat yapılmak-ler hakkında tahkikat yapılmakta olduğunu ve mütehassısların mütearrızın akıl hastalığıyla malûl olup olma -dinini araştırmakta olduklarını bildirmiştir R. Lavalin bu sözleri gürültüyü artırmıştır Tüze hak a nı bu gürültü sırasında kendisini müdafaa etmiştir. Reis sükûnu güçlükle iade edebilmiş ve celseyi talik etmiştir*. Tembien bölgesinde İtalyanlar temizleme işine devam ediyor İtalyanlar arasında iskorpit hastalığı var Adîgrat, 3 (A.A) - Istefani a -jansmdan: Gavinana tümeni Aduadan gelip Tembien'e girdiği sırada, iki yerli tümen de şarktan garba yürüyerek buraya aynı zamanda girmiştir. Kesin temizleme ameliyesinin tat -bik edilmekte olduğu bölge, pusu kurmağa çok müsait bulunduğundan, burada iş görmek güçtür. Tembien'de yalnız katırlarm geçe -bileceği bir patika vardır. Böyle** buranın kesin surette fethini temin İçin lazım gelen süel faaliyet ta-biatiyle güçleşmektedir. Habeş mu-narinlerinin en son merkezlerinin de az zamanda meydana çıkarılarak zaptedileceği ve italyan öncü kolla-rınm artık bundan böyle taciz edil -miyeceği tahmin olunuyor. Adigrat. 3 (A.A) - Istefani a -jansmdan: Tembien'de bazı Önemli mevzilerin son defa işgalinden sonra, italyan kuvvetleri tarafından Takkaze nehriyle bunun sol ayağı olan Geva suyunun şimali garbi cihetinde ya -pılmakta olan temizleme ameliyesine devam edilmiştir. Son hava ke -şifleri, bazı habeş kuvvetlerinin A-şiangi gölü ile Ambi Alagi arasında toplanmakta ve italyanlara karşı kesin bir mukavemet göstermek üzere yavaş yavaş şimale do«ru ilerlemekte olduklarını teyid eylemiştir. Başlıca habeş kuvvetlerinin durumu sudur: Decaz Ademosu Burru 4000 askerle Maî Meşiyo'da bulunmaktadır. Decaz Nasibu Gebere ile Decaz Yorşema ve Decaz Desta î0.000 ki şi ile Atabet Maira'dadırlar. Gene Ras Seyum 15,000 kişilik bir kuv -vetle Amba Alagi'de olduğu gibi Ras Seyumun kuvvetleri de, Tem -bien'in cenup kısmı ile Serva böl gesi arasında mütemadiyen hareket halindedir. Bütün bu küvetler 70.000 kişi tahmin edilmektedir. Sehze \ nhhıûıııuifin hkttrftit /*/«- udi ûı boşgÖMtermiş. Adisababa, 3 (A.A) - Bazı italyan, uçaklarının bomba almaksızın Dagabur ile Harlem üzerinde uç -hıkları haber veriliyor. Italyanla -rm habeş mevzilerini tarassut et -tikleri ve bu bölgelerin resimlerini çektikleri sanılmaktadır. Ogaden cephesinde bir çok italyan askerlerinin taze sebze bulamamak yi -zünden iskorpit hastalığına tutul -duklan söyleniyor. Hir rarpısma Asmara, 3 (A.A) ~ Tembien bölgesini temizlemekle meşgul yerli bir tabur, Alemale geçidi yakınında, bir dağm doruğundan açılan mitralyöz ateşine tutulmuştur. Tabur, saatlerce süren bir sa -vaştan sonra dağın doruğunu ele geçirmeğe muvaffak olmuştur. Habeşler kaçmışlardır. Askarilerden altı, habeslerden de on beş ölü var -d.r. İN;İI.İX PAKI\MKYI USU DÜN AÇILDI. iııııili/ kiralı söylevini verdi. H.t birinci sayfada) rine getirmeğe hazırdır. Ve bilhassa her an sulhun muhafazası için bütün nüfuzunu kullanmağa azmetmiştir. Söylediğim teahhütle-¦ in neticesi olarak hükümetim, I talyaya karşı bir takım ekonomik ve finansal tedbirler almak için elli kadar devletle el birliğinde bulunmağı kabul etmek mecburiyetinde kalmıştır. Ancak hüküme tim, İtalya, Habeşistan ve milletler cemiyeti tarafından kabul edilecek, edilebilecek bir sulh lehinde nüfuzunu kullanmağa devam e-decektir.,, Deniz konferansından bahse den kıral şöyle demiştir: "Bu konferans için yapılmış o-lan bütün davetlerin kabul edilmiş olduğunu gördüm. Ve mesaisinin muvaffakiyetle taçlanacağını ü-mid ederim.,, Kiralın nutkunun iç siyasadan bahseden kısmında hususile şöyle denilmektedir: "Bakanlar, ticaretin, sanayiin ve zİraatİn genel kalkınmasını teş-vika devam edeceklerdir. Bakanlar, işsizliğin en ziyade şiddetle hüküm sürmekte olduğu bölgelere hususî bir dikkat atfedecekler dir. Bakanlar, kömür sanayii şartlarının ıslahını elde etmek çarelerini tetkik etmektedirler. Kömür madenleri vergilerinin millî bir kontrol altında birleştirilmesine dair bir kanun projesi verilecektir. Hükümet, bu kanun hükümleri gereğince demiryolu kumpan- yalarının seyyahların nakline ve konforuna aid kolaylıkları ıslah etmelerine tahsis edilecek bir paranın istikrazını garanti altına a lacaktır. Gerek Büyük Britanyada ve gerek ingiliz imparatorluğunun her tarafında sivil hava münakalâtının teşviki için bir tedbir alınması da düşünülmektedir. Diğer bir kanun projesi de çocukların hangi yaşta mektebe gidecekleri meselesi ile mekteplerde sıhhi tertibat alınması ve beden terbiyesine itina edilmesi ve teknik mek teplerin inkişafa mazhar kılınma sı gibi hususlarla meşgul olacaktır. İçtimaî servislerin inkişaf ettirilmesi işi ileri götürülecek, milletin sıhatını korumak ve hıfzıs-sıhaya riayetim temin eylemek i-çin kuvvetli tedbirler alınacak ve bilhassa harap meskenler ortadan kaldırılacaktır. Bakanlar, doğum evlerinin ten-siki meselesini de ciddî bir tetkik* tâbi tutmaktadırlar. Kiralın nutku şu suretle devam ediyor: "Milletler cemiyeti mukavelenamesi gereğince üzerimizde bulunan milletlerarası teahhütlerin icrası ve imparatorluğumun emniyetini müdafaa kuvvetlerimde mevcut olan bazı boşlukları doldurmağa bizi mecbur etmektedir. Bakanlarım, miiaaid zamanda, par lamentova bu iki pave için matlûb asgarî h-ulrte İndirilmiş teklifler vereceklerdir. Kızılay Balosu 31.12.935 Riiyük ftigan mü/i»;. Hain w yıl l.«- eğlenceleri ULUS 5 İLKKÂNIIN 1935 PiMM:VA)V. Son habeı fer ikinci sayfada ON ALTINCI YİL. No: 5159 Adımız, amlımızdır Ilcryerüc 5 U ı- İTunanistanda iç durum Umumi aftan sonra - Atinada bombalar patladı-Milli meclis yakında dağılacak mı?^ Gazeteler ne yazıyorlar? "SIRA İLE KENDİSİNE KARŞI FENALIKLAR İŞLEDİĞİMİZ VE KANA BOYADIĞIMIZ MEM LEKET BİZDEN RAHAT VE SÜKÛN BEKLİYOR. - Atina gazeteleri - Atina, 4 (A.A.) — Hükümet, umumî aftan istifade etmiş olan Başbetke IŞIK F. R. AT AY Geçenlerde gazetemizde bir telgraf çıktı: Vilayet merkezlerimizden birinde meclis azaları, ışığın halka pek pahalı satılmakta olduğunu görerek, aralarında bir tedbir aramışlar. Telgrafa göre kilovat fiatı otuz kuruştur. Bu fakir Anadolu şehrinde, hiç Şüphesiz, en büyük lüks ne kürk, ne ipek, ne kadın şapkası, fakat sadece çıplak bir ampul' dur. Bu ampul, ancak, misafir gecelerinde ev sahibinin yüreği ile birlikte yanar. Londrada bir milyoner, salonunun gece aydınlığı için bu Anadolu kasabasının evinden daha çok ışık parası ödemez. Bizim elektrik hartamızı gören ve memleketimize henüz gelen bir yabancı gazeteci bana demişti ki: "Fakat sizin elektrik santralarınız Fransadan bile fazladır.,, O sanıyordu ki bizim on yıllık cumuri-yet tarihinin belgeleri arasındaki bu hartanın üstündeki her elektrik işareti, bir elektrifikasyon merkezidir. 30 kuruş kilovat fiatı ile ışık, kasaba sokağında tutunamaz; e-vin kapısından içeri ya girer, ya girmez. Halbuki elektrik, çağımızda, bütün yaşayış mekanizmasını baştan başa işleten en ucuz kuvvettir. Yalnız daha aydınlık değil, daha ekonomik olduğu içindir ki kendinden önceki ışık ve kuvvetleri ortadan kaldırmıştır. Elektrik en küçük mutfak hizmetlerinden, en yüksek fabrika servislerine kadar hepsini küçük be yaz düğmelerin emrine almıştır. Henüz çimento gönderemedİ-ğimiz kerpiç Anadolu kasabalarına, dışardan mazut taşıyarak, onları elektriğe kavuşturanlar, elektriğin çarçabuk bir lüks ve s e -(Sonu 5. ci sayıfada) Bugün İç sayfalarımızda okuyunuz ikinci sayfada: Son dakika ve dış haberler. Vçüncii »ayfada: Yarı - siyasal; Düşünceler, iç haberler. Dördüncü sayfada: Yabancı gazetelerde o-kuduklarımız; Çekoslo-vakyada değişiklikler. Kesiliri tayfada: Nüfus istatistiği; Gümrük ve inkisarlarda yeni teşkilât; Dil anketi. Altımı sayfada: Dış haberlerin devamı, Spor. 10 ihtilâlcinin Atina ve Selânikte oturmalarını yasak etmiştir. Bu karar bir emniyet tedbiri mahiyetindedir. 1934 senesinde vuku bulan küçük ihtilâllere iştirak etmiş olanların serbest bırakılmasına da- ir bir kanunun neşri beklenmektedir. iyi haber alan siyasal mahfillerin tahminine göre, millî meclis yakında dağıtılacak ve son kânun (Sonu 6. cı sayıfada) Atinada birlik meydanı Yüksek Mühendis hadisenin ma Bayındırlık bakanlığından tebliğ edilmiştir: Yüksek mühendis mektebinin 1934 1935 senesi imtihanlarında bihSas -»a son sınıfın, yani diploma alması lâzım gelen talebenin hemen üçte birinin ussu mizanı doldurmadıklarından ve münferit derslerde lâzım gelen notları alamadıklarından dolayı sınıfta kalmaya ve iki sene dÖ mektebindeki hiyeti nedir? nenlerin mektebi terketmeye mecbur oldukları talimatnamesi iktizasından idi. Bununla beraber vaziyetten haberdar olan vekâlet bu hale maruz kalan talebelerin numaralarını tesbit etmiş ve talimatnamesine göre ussü-mizanın yüzde 65 ini kazanmaları lazım geldiğine göre bu noktanın bir defa daha tedris meclisi tarafından (Sonu 6. cı sayıfada) LONDRADAKİ FUTBOL MAÇi İngiltere: 3 Almanya: 0 Maçı seyrelmek için 17 tren dol usu alman Londra'ya Londra, 4 (A.A.) - Bugün yapılan ingiliz - alman milli futbol maçında ingilizler bîri ilk devrede olmak üzere almanları 3-0 yenmişlerdir. (Sonu 6. da; ln»'*»tir. Sağ köşede: İngiliz milli takımının en önem-U oyuncusu Jem-sallen, sol kösede: İngiliz takımını tertib eden İngiliz federasyonu üyelerinden A.J.Huhank ortada ingiltere büyük futbol maç larından bin. Milli Şeker En düstrimiz Ata -türkün bir büst ünü yaptırdı Atatürk'ün, Türk ağır endüstrisine ilk arma ¦ gani olan milli şeker fabrikala rımız, bunu her an minnet ve şükranla yadetmek için Alman sanatkârı Prof. Thorak'a büyük Önderin çok kıymetli bir büstünü yaptırmışlardır. Bu büstün açılma töreni şeker fabrikalarının onuncu kuruluşu yılında yapılacaktır. Bugün gazetemize koyduğu • muz yandaki resim ünlü alman sanatkârı profe ¦ sör Thorak'ın memleketimize gelmiş olan yük sek değerli sanai eserini göstermek tedir. "Ulus „ un dil yazıları güneş,-DIL Teorisi üzerine notlar " Ağa, Oba, Ata, Baba, Tarhan,, sözlerinin eski anlamları ve 44Oba,, sözü üe benzerlerinin etimoloji, morfoloji ve fonetik bakımından analizi. Anlam Değişmeleri Yeni Türk Dil Teorisi esaslarına göre, bir sözün etimolojik araş tırmasını yaparken yalnız bugünkü manası göz Önünde tutularak mütalâa edilirse, beklenen netice elde edilemez. Çünkü bugün anladığımız mana ile bazı kelimeler eski köklerinden o kadar uzaklaşmıştır ki, aralarındaki fark iptidaî insanla bugünkü en münevver insan arasındaki fark gibidir. Bunun içindir ki kelimeyi tetkik e-derken tarihsel, sosyal merhaleleri ve bu merhalelerin hatırası o-larak saklanan ananeleri ve bunları göstermek üzere etnoğrafya-cılar ve folklorcular tarafından toplanan materyelleri göz önünde bulundurmak gerektir. örnek olarak "ağa", "oba", "ata", "baba", "tarhan" kelimelerini alalım: Af; A Ağa kelimesi bugünkü Anadolu Türkçesinde hâlâ orta kurundaki manasını muhafaza ettiği halde, Istanbulda "okuma yazma bil-miyen köy büyüğü" manasına geliyor. Feodalite devrinde "ağa' bey efendi, büyük, kudret sahibi idi. İranlıların "akay bey" kelime si Türklerin orta kurunlardan iti baren kullandıkları "ağay, ağa nın kendisidir. Pederşahî (patri arcal) devirde "ağa" — "baba", "ceddi ala" dır. "Ağa" kabilenin (ve sonra ailenin) mutlak bir hâkimidir. En eski devirlerde ise "nÇa" = anne olmuştur. Muhafa- zakâr Aksak Timur sarayında büyük sultan (hanım, valde sultan)-ların "ağa" unvanı taşıdıklarım buna delil gösterebiliriz. OBA "Oba" kelimesinin Anadolu Türkçesinde göçebe çadırı, göçebe ailesi [1] manasında kullanıldığını biliyoruz. Halbuki bu kelime Divanü Lû-gat-it-Türkte "kabile" manasınadır. Altaylılar ve Sayanlılarda a-şağı yukarı mabet (kabile hamisi olan ruhun bulunduğu yer, tepe, dağ), mezar taşı [2] demektir. Eski zamanlardan beri Türk kültürü tesiri altında bulunan Man-çularda "tepe" anlamınadır. [3] Bu "Oba" kelimesinin eski manası "kabilenin hamisi olan ruhun, Allanın bulunduğu yer (tepe) dir. "Oba" nın etrafında toplanan kabile de aynı kelime ile ifade olunuyor. Nihayet bu manalar u-nutuluyor. "Oba" ile ancak bir a-Şİrete mensup büyük bir aile, yahut mahalle ve hattâ bir çadır halkı ifade olunmağa başlıyor. - Sayfayı çeviriniz - f/] Kamusu Türkt. s. 1*4; Ana dilden Derlemeler, s. 209. [2J Radlof Lügati I. ll$7t 1159, Proben. IX. 51; Aus SiLirien. //. 15; F. Kon, Uryanha seyahatine dair rapor, S. 4. [3] Zaharof, S. 129 SAYIFA 2 ULUS 5 İLKKANUN 193 PERŞEMBE \ l \ **\na", baba", "aba" kelimelerinim bugün ifade eltiği mefhum la eski devirlerde ifade elliği mefhum büsbütün ayrı şeylerdir. Eski devirlerde "Acağ" menşe, mebde, yaralan manalarına gelmiştir. Bu eski mana hıristiyanların ve Altay Türk samanlarının Allaha ve onun rahiplerine veya kamlara "afo ' diye hitap etmelerinde katmıştır. "Aba" kelimesinden çıkan "6a6a" da eski devirlerde tıpkı eski "ata" manasına gelmiştir. Bunu eski orta Asya şeyhlerinin baba, bab, bob |4] ve bektaşilerin 'baba" unvan.arında görüyoruz. Eski Hâ-rezm Türklerinin Bob kelimesi şimal islavlarına pop (papas) şeklinde geçmiştir; papa, papas kelimeleri de hep bu menşeden çıkmıştır. ı \inı w Tarhan kelimesi Türk impara torluklarının merkezinde bulunan Türklerce "imtiyazlı hukuklara malik devlet adamı" manasına kullanılmıştır. Orhon kitabelerinde de bu manada kullanıldığı anlaşılıyor. Halbuki aynı kelime Tiyanşan kırgızlarında ve Moğol-larda "demirci, usta" demektir ki iptidai manasında hâlâ yaşadığı görülüyor. İptidaî devirlerde Türklerde demircilerin imtiyazlı hukuklara malik olduğu Kırgız, Altay ve Yakut Türklerinin ananelerini tetkikten anlaşılmıştır. "Oba*' re Benzerleri Ornejc olarak aldığımız bu bir kaç söz bize gösteriyor ki, kelimelerin etimolojik analizini yaparken kelimenin menşei, tarihi ve geçirdiği mana tahavvülleri hakkında toplu bir malûmata malik olmamız icap eder. Bunun içindir ki "Güneş - Dil teorisi" nin tatbikinde, yalnız mihaniki olarak kelimeyi etimolojik şekline çevirmek kâfi değildir. Onun ilk manasını düşünmek ve ona dair elde bulu nan bütün malûmatı toplıyarakan mananın etimolojik kaynağını a-ramak lâzımdır. Bir kelimeye dair Filoloji ilminin bugüne kadar elde edebildiği malûmat elimizde bulunduğu zaman "Güneş - Dil teorisi" nin eski Lengüİslİk ve Filolojinin an-lıyamadığı hakikatleri nasıl meydana çıkardığını da göstermek için "Oba" kelimesini alalım: Oba kelimesinin bütün orta Asya ve Türk kavimlerinde ne ma na ifade ettiği ve bu kelime ile bağlı ananeler Radlof, Potanin, Grumm - Grschimaillo, Banzaref, Zaharof, Pozdenef gibi âlimler tarafından toplanmış ve tesbit edilmiştir. Bununla beraber kelimenin etimolojisini yapmak tecrübesinde bulunan tek bir ciddi âlim çıkmamıştır. Buna teşebbüs eden İngiliz Rohchillın etimolojisi ise tamamiyle yanlıştır. Ona göre bu kelime Tibetçe olup aslında do bon (taş yığını) ve yahut do - bum (bin taş) imiş... |5| Şimdi biz "Güneş - Dil" teorisi esaslarına göre "oba" kelimesinin etimolojik analizini yapalım: d) (2) Oba: oh - ağ (1) Ob: Köktür. Burada "büyüklük, yükseklik, çokluk" mefhumlarını gösterir. (2) ağ: ( . ğ) Kelimenin ma nasını tamamlıyan, tayin eden ek tir. O halde: Ob ağ obağ. oba: bir süjenin yükselmiş, çoğalmış, büyümüş oluşu demektir. Güneş - Dil teorisinin "Türk dilinde vokaller ek olmaz. Ek gibi görünen vokaller ana kök olan (V. -| G) nin ek olması ve (ğ) [4\ Kırgız Baksı - Şaman dualarında "baba" yerine hep "bab" sözü geçiyor. [Bakınız: Ebubckir Divayef. Kırgız, akideleri. Kazan 1899 \ \S\ RokchiU'in "Lamalar Diya tında" adlı eserinin rusça tercümesi (Petm/tburg, 1901. S. 87) nin okunmadan düşmesi demektir." diye koyduğu kaide "Oba' kelimesinin, semantik itibariyle bağlı olduklarında şüphe olmıyan, şu kelimelerle de bağlı olduğunu derhal meydana çıkarır: Abak (ğ): baba, ceddi âlâ, pul, sanem ( "Oba" nin "hami ruhun bulunduğu yer, tepe, mezar taşı" manalarını hatırlayınız) Obak: (Radloff. I. 1158 'Le bed" ) kabile, aile, oymak ("oba" nin Divanü Lûgat-it Türk-teki "kabile" manasını hatırlayı-nız) Omak: (Radloff. 1. 1166 "Uygur" ) kabile, soy, aile Omak: (Radloff. I. "Şor, koy bal, kaç, soyot v. s." ) neşeli, pür-hayat, çok canlı. Ubay: (Pekarski. 2966) büyük akraba Ubay- : (Pekarski) yanmak, a levlenmek ( "Kurban ateşi yakılacak yer" manasını hatırlayınız.) Oma: (Radloff. 1. 1166) büyük, hüyük üzerindeki taş Umay: (Orhon yazıtları; Ver-bitski "Altay ve Aladağ Türk Lehçeleri Lügati, s. 432; Radloff. 1. 1788; "Umayka tapısına oğul o-ıtır", Divanü Lûgal-itTürk, I.- 111.) sıyanet eden melek, çocuklar ha misi ilahe ("Oba" kelimesinin "hami ruhun bulunduğu tepe, yer" manasını hatırlayınız) Aymak: (Radloff, I. 63) halk. kabile, aile, köy. Bu kelimelerin etimolojik analizini "oba" kelimesi ile karşılaş liralım. Oba : ob ağ Aba : ab + ağ Obak : ob j ak Omak : om -f ak Ubay : ub t ay ( ğ) Oma : om • ağ Umay : um ;ıy i ) [61 Aymak: ay + am + a^ Oymak: oy a m J ak Bu kelimeler arasında gösterdiğimiz "Aymak" veya "Oymak" kelimesinin etimolojik analizinde bir ayrılık görüyoruz. Bunun izahı teorimizi kavrıyanlar için ga yet basittir: "Oba", "obak", "omağ" ve sair kelimelerde biz, esas kök olan "oğ" veya "ağ" yerine onun ma nasını temessül ve tecessüm ettiren "ob" ve "om" lan aldık. Çünkü Güneş - Dil teorisine göre bu caizdir. "Oymağ" yahut "aymak" kelimesinde ise esas kök olan (V. ğ) nin "ğ" si "y" olmuş ve bugüne kadar muhafaza edilmiştir. Şimdi biz esas kökleri meydana çıkarmak suretiyle bu kelime leri karşılaştıralım: 06a : (oğ) i ob \ ağ Aba : (ağ) + ab + ağ Obak : (oğ) + ob +- ağ Omak: (oğ) t om +¦ ağ Umay: (uğ) + um |- ay (^ğ) Ubay : (uğ) -: ob I ay (= ğ) Oymak: oy ( ğ) am f ak Görülüyor ki bu kelimeler "Güneş - DİI teorisi" esaslarına göre analiz edilirken tek bir köke irca olunuyor ve anlaşılmıyan tek bir nokta kalmıyor. Biz bu kelimelerin aynı kökten geldiğini ve semantik itibariyle birbirine sıkı bağlı olduklarını ancak "Güneş - Dil teorisi" nin vazettiği esasları tatbik etmekle buluyoruz. Ananevi mektep bu kelimeler arasındaki bu sıkı bağlantıları ve bir kökten geldiklerini farkedemez, ananevi mektep. Rok-chilt'ın yaptığı etimolojiden fazla bir şey yapmadı ve yapamaz. ABDULKADİR İNAN |6] Bundan 8 sene önce ( "U-may" ilahesi hakkında) başlığıyle neşredilmiş bir makalemin mu-kaddemesinde şu satırları yazmıştım: "Orhun abideleri" nde zikredilen "Umay" ilahesi Türklerin milli ilahelerinden midir, yoksa diğer kavimlerden mi gelmiştir? Bu mesele hakkında bir şey söylemek bizim iktidarımız haricindedir. Bu ilahenin iranlıların "Hümay, hüma" larile alâkadar o-labilmesi birdenbire hatıra gele- DIŞ HABERLER B. Laval Cumartesi günü B. Horla görüşecek Paris, 4 (A.A.) — B. Laval cumartesi günü öğle yemeğini Sir Samuel Hor ile birlikte yiyecektir. Bu esnada iki devlet adamı dış siyasa hakkında görüşeceklerdir. Sir Hor o akşam Isviçreye hareket edecektir. Iranda yeni kabine Tahran. 4 (A.A.) — Yeni k* bine B. Mahmut Cem tarafından teşkil edilmiştir. Kendisi başvekâletle beraber iç işleri bakanlığını üzerine almıştır. Kabinede başka tebeddül yoktur. Tahran, 4 (A.A.) — İç bakanı B. Cem, istifa eden Füruğu han yerine başbakan tayin edilmiştir. Diğer bakanlar makamlarını muhafaza etmektedirler. Lahey divanının bir karan Lahey, 4 (A.A.) — Milletler a-rası devlet divanı, serbest Dantzig şehrinin ceza kanununda yapılan son değişikliklerin bu şehrin a-na yasaya uygun düşmediğine hükmetmiştir. Divan bu hükmü, polon-yalı, japon ve italyan hakimlerinin muhalif reylerine karşı dokuz reyle vermiştir. Nazi partisinin mühim bir üyesi tevkif edilmiş Varşova. 4 (A.A.) — Königs-bergden alınan haberlere göre şarki Prusya şeflerinden ve nnsynnnl sosyalizmin münıLaz azasından B. Koh. geçenlerde tevkif edilmiştir. Bu münasebetle B. Koh'un Prusya başbakanı B. Göring ile ihtilâf halinde bulunduğunu ve o-nun merkeziyetçi temayüllerine hücum edegelmekte olduğunu ha tırlatmak muvafık olur. Kendisinin alman - leh yakınlaşma siyasasının aleyhinde calı-masından da şüphe ediliyordu. Esasen şarkî Pnısyanın muhafazakâr mahfilleri bu siyasaya pek o kadar taraftar görünmemektedirler. Şimali Çin işi Çin notası karşısında Milletin- cemiyeti^ nin vaziyeti Hopey istiklalini ilan eden adam öldürüldü Londra, 4 (A.A.) — Havas a-jansı .» \ ı.ıı inin öğrendiğine göre Japonların şimali Cindeki faaliyetlerini protesto eden Çin notasında milletler cemiyeti mukavelenamesinin onuncu ve on birinci maddeleri ile dokuz devlet mua-hedenamesinin hükümleri ileri sürülmektedir. Sir Samuel Hor, Çinin Londra elçisi B. Quotaiohi'ye Ingilterenin dokuz devlet muahe-denamesini imza etmiş olan devletlerle ve hususiyle birleşik Amerika ile temasa gireceği ve fakat herşeyden evel Habeşistan meselesini halletmek arzusunda bulunduğu cevabını vermiştir. Siyasal mahfiller Çinin yapmış olduğu müracaatın kollektif bir faaliyete yol açması ihtimali olmadığı fikrindedir. tj.in tmerikuyu dıı şikâyette bulunmuş. Vaşington, 4 (A.A.) — Çin Büyük elçisinin, geçen cuma günü dış bakanlığını ziyareti esnasında, Japonyanın şimalî Cinle, dokui devlet andlaşmasına aykırı hareket etmiş olması hakkında Amerikanın dikkatini çektiği sarılıyor. (,'ırı müracaatı l.ııışısındıı Jupımya Tokyo, 4 (A.A.) — Dış işleri bakanlığı namına söz söylemeye yetkili bir zat, Japonyanın B. Qu-otaichi ile Sir Samuel Hor arasındaki görüşmelere müdahale etnu-k niyetinde olmadığını söylemiştir. Bu zat, dokuz devlet misakının şimali Çin meselesine ilgili tarafı olmadığını ilâve eylemiştir. Uopei muhtariyeirû itan eden udum iildiîrüldii Tiyen-Çin, 4 (A.A.) — Burada neşredilmekte olan bir Çin gazetesine göre geçenlerde şarkî Ho-pei'nin muhtariyetini ilân etmiş olan B. Yin You Keng Öldürülmüştür. italyanlar Habeşlerin taarruzunu Ih kli vorlar Aıın.m - 4 (A.A.) — Makalle'nin gaıb Şİma'inde ve Takazza istikametinde faaliyetle bulunan italyan kuvvetleri bazı düşman kolları ile karşılaşmış ve kıta bir ateş açılışından sonra habeşleri püs-kürtıııüşlcrdir. Dört italyan dfckeri n\ --muştur. Yerli askerlerden mür' ı bir italyan kolu, Melfa garbında bulunan Kaçi-yamo istikametinde ilerlemiştir. Bu ma- nevra ile italyan kuvvetleri Tembien yaylasının çevrilme işini hemen hemen bitirmiş bulunmaktadırlar. İtalya sücl mahfillerine göre, kuvvetli düşman kollarının Takazza cephesi va Makalle üzerine yürüyüşleri hakkındaki haberler, yakında mühim hadiselerin vuku bulacağına bir işarettir. Habeşler, italyan kuvvetlerinin tazyikini bir çok noktalardan kırmak niyetinde ıt^rün -muktedirler. Cephelerde sükûn var Roma, 4 (A.A.) — 62 numa rah tebliğdir: Mareşal Badoglio telgrafla bildiriyor: Eritre ve Somali cephelerinde mühim hiç bir hadise olmamıştır. !i. Sialin. Sovyel Rus da l)ir sü\ Moskova, 4 (A.A.) — Sovyet Rusya-nın cn iyi harman makinesi kadın ve er. kek makinistleri konferansında söylev vc. BD B. Stalinı bu yıl mahsulün şimdiyi; kadar Sovyet Rusya'da yapılan istihsalin vasati olar. k iki mis yükselmelinin, tarlalarda çalışma cephesinin büyük bir muvaffakiyeti olduğunu teba ¦üz ettirmiş ve demiştir ki: "— Hububat meselesinin artık ta . mamen halledilmiş olduğunu çok defa tekrar ediyoruz. Gerçi, bu. bugün yaşa makta olduğumuz zaman için doğrudur Bu yıl. beş buçuk milyar pud hububat hasat etmiş bulunuyoruz Bu miktar, ahaliyi bol bol beslemeğe vt aynı zamanda her türlü ihtimallere karşı lüzumlu1 ve yetişir miktarda ihtiyat ayırmağa kâfidir. Fakat, bunu yarını da düşünerek kâ. fi görür isek. alınan neticeler bizi tat -min edemez. Çünkü, çok yakında, yanı üç dört yıl kadar sonra, yedi ilâ sekiz milyar bu d hububata ihtiyacımız ola çaktır. İnkılâptan evvel, memleket yılda dört ilâ beş milyara y.»kın hububat yetiştiriyordu. Görüyorsunuz ki fark olduk- bildiği gibi, Hintlilerde de aynı isimde bir ilahe bulunduğunu hır yerde görmüştük" "Türkiyat Mecmuası" (cilt II, sayfa 444-446). "Güneş - Dil Teorisi" sayesinde bu karanlığı da aydınlatabildi ğimi ve bundan dolayı duyduğum sevinci göstermek üzere buraya kaydediyorum. \ anın ziraatı hakkın-lev verdi ça büyüktür. Fakat hububata ol.ın ihtiyaç da çok büyük mikyasta artmıştır. Bir kerre son yıllar içinde endüstrimiz ve şehirlerimiz eski zamana nisbetle cn aşağı iki mİsli büyümüştür. Şehirlerimizin ve endüstrimizin bu büyümesi devam edecek ve bu büyüme ile birlikte huğ . da ihtiyacı da durmaksızın artacaktır Sonra, eskiden, bugünkünden çok az mik tarda endüstriyel ziraat yapıyorduk. Bugün eskisinden iki misli fazla pamuk ye-tiştiriyoruz. Kendir, pancar ve bunlara benzer diğer mahsulleri de fazla üretiyoruz. Halbuki bu gibi ziraat işleri ile meşgul olanlar, aynı /amanda buğday istihsali ile yetişir miktarda uğraşamaz lar O halde ziraatin bu kısmında çalı şanlar için büyük buğday ihtiyatların» İhtiyacımız vardır. Memlekette işsizlik yoktur ve bugün işçilerin maddi hayal şartları zİyadesiy. le iyileşmiştir. Bunun neticesi ol;r k nüfus da eskisinden daha çok ve daha ça buk artmaktadır. Bugün Sovyrt Rusya da nüfusun safi artış miktarı yılda üç milyondur. I ¦ bütün bu sebcblcr. memleketin vaziyetini tamamen d ğîştirmiş ve önümüze çok yakın bir istikbalde hububat istihsalinin yılda yedi ilâ sekiz mil yar buda çıkarılması meselesini koy -muştur.,, B. Stnlin bundan sonra, islenen bu fazla İstihsalin Sovyet Rusya'da büyük mikyasta kollektif işleme usulünün ve aynı zamanda en modern ziraat tekniği . nin tatbiki dolaytsiylc kahil olJ 'tunu Adisababa, 4 (A.A.) - Ancak şimdi öğrenildiğine göre. 30 ikinci teşrinde, Makallenin şimal şarkında, beş yüz italyan askeri ile kuvvetli habeş kıtaları arasında çetin bir çarpışma olmuştur. Bir uçurumun dibinden yürüyerek Karnaleye gitmekte olan italyanlar, habeşlerin ani ve sürekli ateşine maruz kalmışlardır. Çarpışma, birkaç saat devam etmiştir ve italyanlar elli ölü vererek kaçmışlardır. Habeşlerden yalnız on beş kişi ölmüştür. Şimal ve cenub cephelerinde yeni süel hareketler olmuştur. Habeşistan şimalinde italyan uçakları mütemadi keşif uçuşları yapmaktadırlar. izah etmiş ve bu modern ziraat teknİ -ğini kavramış işçi kadrolarının büyük rolüne temas ed erek demiştir ki; — İçinde, bütün Sovyet Rusyanm kolkozlorında mevcut harman makinelerinde çalışan işçiler ordusunun küçük bir kısmını temsilen toplıyan bu koı»: -rans, göstermiştir ki. bu kadro kolkozlar da halen vücude getirilmiş bulunmaktadır. İşte bundan dolayıdır kİ yukarda lüzumunu söylediğim büyük istihsal tamamen kabildir .Bugünkü esaslı vazi -femiz, bu kadroları çoğaltmak, geri kalmış olanlara yardım ederek onlan İler -letmek ve tekniğe hakim olarak onu ileriye doğru yeni hamlelere sevketmektir. Söylevimi bitirmeden evvel şu te -menniyi izhar ederîm ki. harman maki -neleri ve makinistlerimizin miktarı her gün değil, fakat her saat artsın ve bu ma kinclerdc çalışan arkadaşlarımız ıncm -lekelimizin ziraat alanında hakiki kahramanları haline gelsin..,, B Stalin'in söylevi bir çok defa alkışlarla kesilmiş ve uzun ve heyecanlı alkışlar arasınd* nihayet bulmuştur TT¥ ¥TSİ Son haberler U JLj U *3 ikinci saj lada ON ALTINCI YIL No: 5160 Adimiz, anilinimin- Heryerde 5 kuru? Habeş taarruzunun başladığı söyleniyor İtalyada bozgun habercilerine karşı şiddetli tedbîrler almıyor Uçak korkusu ha beşlere gece baskını yaptırtıyormuş 44 ' V'l Hattat'ır, cenubunda habeş azman Adisababa, 5 (A.A.) — Des- Huşbetke parti kongreleri Parti çalışmalarının bütün yurd genişliğinde, heyecanlı bir hız aldığı günler içindeyiz. Memleket gazetelerinde; yeryer toplanan bir çok semt. nahiye ve kaza parti kongrelerinin çalıştıklarını ve kararlar aldıklarını görüyoruz. Semt kongrelerine kendi çevresindeki partiye kayıtlı her yurd-daş giriyor. Ve hepsi de rey veriyor, söz söylüyor. Bunlar kendi semtlerine göre topluca düşündüklerini bir dilek halinde bağlı oldukları nahiye kongresine veriyorlar ve o kongrede bulunacak arkadaşlarını seçiyorlar. Nahiye kongresi de semtlerin dileklerini ve nahiyenin bütünlüğüne göre yapılacak işleri inceliyor, kaza kongresine veriyor ve içinden burada çalışacak kimseleri ayırıyor. Kaza kongreleri de vilâyet kongrelerine karşı bu hizmetleri kendi hacimlerine göre yapıyorlar. Görüyoruz ki parti çerçevsai. içinde ve geniş ölçüde yurd işleri İnceleniyor, ihtiyaçlar eleniyor, yurddaşlar mesuliyet ve vazife vereceği adamları kademe kademe seçiyorlar. Bu seçiş yalnız parti örgütünü kurmakla kalmıyor. Yurddaşlar biliyorlar ki köyde, belediyede, umumî mecliste hizmet alacak ve bu kadrolar içinde mahallin işlerini görecek yurddaş-ları ayırmakta bu seçimin ayrı bir önemi vardır. Kongrelerde yalnız yeni istekler ileri sürülmüyor, geçen yıllarda alınmış kararların da ne dereceye kadar yerine getirildiği araştırılıyor. Yapılamamış işleı varsa sebebleri aydınlatılıyor. Bütün bu istekler ve kararlar halkın toplu ihtiyacını ifade ettiğine göre ya devletle ve hususî i-dare ile, belediye ile yahud da köy ile ilgilidir. Bu yönden parti kongreleri halkın her manadaki devlet çalışmalarına arasız bir surette iştirakidir. Ve bu iştirak halkın devlete olan saygı ve sevgisine, iş ve başarı kuvveti de katmaktadır. Yurdun her yanında bu değerde binlerce kongre çalışırken bütün memleketin Büyük Parti emrinde ilerilik ve genlik yolunda gittiğine ne kadar içten inandığını görebiliriz. Kemal UNAL siedekİ süel meclis konuşmalarına devam etmektedir. Söylendiğine göre imparator, şimal cephesindeki ordu şeflerini ziyaret edecektir. İtalyan uçak filoları her iki cephede büyük bir faaliyet göstermektedir. Tembİen ve Gheralta cephelerindeki çetin çarpışmalar devam ediyor. Takazze nehri yakınında büyük bir muharebenin vuku bulduğu söyleniyor. Cibuti. 5 (A.A.) — Royter a-jansı aytarından: Henüz doğrulanmayan bir habere göre, habeş-ler, dün akşam, karanlıktan istifade İle, Makalle cenubunda ilk defa olarak ciddi bir taarruza geçmişlerdir. Tafsilât yoktur. t tul \ w İn bozguncu ştıyialar mı dolaşıyor'/ Roma, 5 AV — Bozgunculuk şayiası çıkaranlar* karşı şiddetli tedbirler alınmıştır. Bu münasebetle Popolo d'l talya gazetesi aşağıdaki ıhtan neşret -mektedir: "— Polis, mücrimler kim olursa olsun, merhametsizce hareket edecektir. Bütün İtalyanlar zecrî tedbirleri tatbik eden devletlere mensup tahrikâtçı ajan-(Sonu 2. inci sayfada) Barış için kombinezonlar Paris, 5 (A.A.) — Gazeteler, petrol meselesi için seri ve barışçıl bir hal sureti bulunabilip bu-lunamıyacağını sormaktadır. Gazeteler, diğer taraftan, Akdenîz-den gemilerini çekmiş olan Ingil- — Macar parlamen-tosund; Habsburgcu saylavlar Arşidük Otlo'nttn Macaristan kiralı oldu ğunu ileri sürdüler. Budapeşte, S (A.A.} — Bugün parlamentoda kuvvetli gürültüler olmuştur. Habsburgcu saylavlar. Arşidük Otto'nun M;, -cari s tan Kiralı ol -duğunu ileri süre -rek bağırmışlar -dır. Bunun üzerine parlamento başka • nı Macaristan için ancak Sentetien ta cını giyenin Kıra] olabileceğini bildirmiş ve bu diyev muhaliflerin şid -detli protestoları ile karşılanmıştır. Başkan, anaya -sa ile bu kadar aykırı sözler karşısın da derhal müJaha-le etmenin kendisi için yalnız bir hak değil, fakat aynı zamanda bir de Arşidük OttO vazife olduğunu söylemiştir. Bundan sonra iç işleri bakanı söz almış ve do - mistir ki: "— Kiralın tahta getirilmesi gerek milletlerarası vaziyet, gerek ekonomik vaziyet dolayısiyle mümkün değildir. Bundan dolayı bu yolda hareket etmek, hem kamoyla eğlenmek hem de memleketin başına vahim ve ağır tehlikeler salmak demektir. Hükümet, lüzumu takdirinde böyle hareketlerin Önüne geç -mek için gayet şiddetli tedbirler alacaktır,. Parlamentonun büyük ekseriyeti iç işleri bakanının söylevini alkışlamış tır terenin zihinleri teskin etmek yolundaki bu hareketini memnuniyetle kaydetmektedirler. Pöti Parizven gazetesi diyor ki: "Bir uzlaşma yapılması ihtimalleri, geçen aylardaki ihtimallerden çok daha büyüktür. Petrol üzerine ambargo konulması projesinin tatbikinden vazgeçilmesi için italyanların uzlaşmağa niyetleri olduğunu sarih surette göstermeleri icab eder, ancak ttalyanın sulh yoluna gireceğini gösterecek olan bu hareket, halâ beklenilmektedir. Eko dö Pari gazetesi, ingiliz ve fransız uzmanları Sen-Kenten ile Petersonun bir tesviye sureti ( Sonu 2 inci sayfada) Ulus,,un dil yazılan 4 ğünes dil Teorisi üzerine notlar Türklerde Güneş Kültü yadigârları ve Mısırdaki 4'Ra„ Tan rısınııı Türk Kültünden geldiğinin Güneş • Oil Teorisiyle izahı Güneş - Dd teorisinin vazettiği esaslar, elimizde bulunan kucük bir broşür içine sığdırılmış olmakla beraber, tarih, filoozfi. filoloji ve lengüistik sahasında bugüne kadar söylenen pek çok mevzulara ve yapılan tetkiklere temas eden meseleleri ihtiva eder. Meselâ "güneşin ilk İntanlar için her şeyden üstün bir obje olduğu, di lin bundan çıktığı meselesi", Türk dilindeki bütün eski ve yeni kelimelerin bu noktadan tetkikini icap ettirmekle kalmıyor; Türk u-lusunun eski vatanında bulunan asarı atikayı da bu bakımdan incelemeyi günün meselesi yaparak önümüze koyuyor. Demek ki arkeologların elde ettiği eserler de bizi bu noktadan alakadar etmelidir. Bu sahada dilcilerimizin tarihçilerimizle sıkı elbirliği yapmaları la zımdîr - t, Türklerin eski vatanı olan Orta Asya ve civarında (Altay. Yeni »ey, garbî Sibiryada) bulunan ve güneş kültü ile bağlı olduğu ü-zerlerindeki güneş kurslarından anlaşılan putlar çoktanberi tarih ve arkeoloji âlimlerinin dikkatini celbetmiştir. Arkeolog Ftorinski "Tomsk Ü-niversitesi Müzesi" adlı eserinde şu satırları yazıyor: "Bu kavmin dini ihtiyacattnı nasıl tatmin ettiği, defin merasiminde ve dinî • kült eserlerinde görülüyor. Bu kavmin mezarları B. Göbbels diyor ki: Ordumuzu şaka için kurmadık, herhangi bir millet bizi medenileştirmeğe kalkarsa ordumuz işeyarıyacaktır .Muhaliflerimize hüviyet vererek onların vaktiyle işledikleri budalalığı biz de tekrar edecek değiliz Sarbrük, 5 (A.A.) — Sar'da yeni ya- "— Bir ordumuz vardır, fakat bu or- pılan radyo istasyonunun açılış töreni duyu milletimiz aleyhine kullanacak de-münasebetiyle B. Göbbels. bir söylev ver- ğiliz. İhtimal bu orduyu hiç kullanmı -vüt va bilhassa şöyle demiştir: yatağız. Fakat her hangi bir millet, bizi uçaklar ve bombalarla medenıleştirmeğc kalkıştığı zaman böyle bir orduya malik olmakla bahtiyar olacağız. Bizim ordu -muz, bize çok pahalıya mal oluyor. Çünkü bu ordu, şaka olsun diye vücude Getirilmiş bir ordu değildir.,, Muhaliflere hücum eden B. Göbbels. şu sözleri ilâve etmiştir: "— Muhalifler, iktidar mevkiinde bulundukları zaman bize fikrimizi or taya atmak hürriyetinin verilmiş olduğunu muahaze makamında söyliyecek olurlarsa onlara bu suretle budalaca hare ket etmelerinin bizim de aynı veçhile h »-reket etmemizi İstilzam etmiyeceğı c- -vabını veririz. Eğer işler fena gidecek olursa kellemizi koltuğumuza alarak bu işe girişmiş, olduğumuzdan siyasamızı başımızla ©defi. Göbheîs (Sonu 4. cü sayıfada.) gösteriyor ki, bunlar âhiret âlemine inanmışlardır. Galiba güneş âli ulûhiyet ve hayat menbaı addedilmiştir. Mabutlar kuş suretinde ve güneş halesi içinde tasvir edilmiştir. Görülüyor ki bunlartn akideleri, fetişizmden yükselmiş-lir." [I] Tarihi eserlerden öğrendiğimize göre, "Güneş Kültü" Türklerde pek eskidir. Bu Kültün tarihi devirlere, tarihten önceki zamanlarda kökleşmiş bir Kültün devamı olarak intikal ettiğinde şüphe yoktur. Çin tarih kaynaklarında tespit edildiğine göre, Hönlerİn lmpera-toru La-Oşan Giyuy (Büyük Met* nin oğlu) Çin imperatoruna yaz dığı mektupta "yer ve gökten doğmuş, Güneş ve Ay tarafından memur edilmiş, Hönlerin büyük hakanı..." diye yazıyordu [2]. "Hönler beşinci ayda toplanırlar. Babalarına, semaya, yere va diğer ruhlara kurban sunarlar. Hakan, her sabah sarayından çıkarken tulü eden Güneşe, geceleri de Aya secde eder" [3]. Hönlerin bir şubesi olan "Dun-hu" Türkleri de Güneşe ve Aya taparlardı [4]. "Gau-Li" sülâlesinin müessisi olan Çicumin gençliğinde düşmandan kaçarken bir ırmağa gelmiş ve "ben Güneş oğluyum... Hm-ba ilahesinin torunuyum!" demiş, ırmaktaki balıklar ve kurbağalar —Sayfayı çtviriniı [1] Sahife: 12. — 10 Hkteşrin tarihli "Ulus" ta okuduğumuza göre Alacahüyük hafriyatında da "Güneş kursları" m gösteren şeyler elde edilmiştir. [2] İakinof(— Hiyacent), Sob-ranie Sveden. t. 28; Deguin, tom /. partie: 2, page: 26. [3] takinot, Sob. Sv. I. 16. [4] Aynı eser, I. 154. Bugün İç sayfalarımızda okuyunuz İkinci sayfada: İtalyan _ habeş harbi; Son haberler; V çit neti sayfada: İç haberler; Spora dair notlar. Dördüncü say fada: Yabancı gazetelerde o-kudukUnmız; Bibliyografya. lieşinri *a\ fada: Modern mezarlıklar, dil anketi. Altıncı tayfada: Akdeniz incisi: Antalya. SAVIFA 2 ULtS 6 ILKKANLN 1Öİ5 CUMA SON DAKİKA YUN ANISTANDA Parti kavgaları haşladı - Bir jandarma subayı öldürüldü Alına. 5 [A \ ¦ — Halk partisinde* Ka tinlerini diyor ki; "Gonataa basta olmak ürere umjmı aftan iatitadı edenlerin U ıı :, grupu tah-ik edecek bir lakını goatcrîlerden .. -kinmeleri l.tzııngıjir. ^unu unutmama • fadırlar kî iç anlaımamazlıklnrın bıtme-ai ne kadar guc.se yenide» başlamaları o akdar kolaydır..„ Halk partisinden Proya gaıeleaı de aynı tarzda mütalaa yürütmektedir Cumurcu Eleftcron Vima is» diyor U: "Gonatas kıral tarafından ballanılan ulaşma aıya»aaını alkışiıyan dünkü di yevi ile. evvelki gun kapiaten ç*kaa v* -aİzeliat saylavların imzaladıkları hakikaten yerinde olmıyan tebliğin doğurduğu fena intibaı azaltmıştır... Vcnîzclist Nco» Kozmaa diyor ki " Dün Sofulis'in kirada görüşmek ¦zere saraya gıtmoi liberallerin, kiralın uzla|ma siyasasını *e 20 seneden beri Üzerinde çalışılan nullı birliği teaia için butun partilerin ualundc bulunmak az • enini tanımaları demektir... Atina. 5 (AA.) — Makedonya'da kam Sidrokastro'da Vcniıeloa taraftarları ik- komünistler bir kavga çıkarmış -kardır. Bir jandarma teğmeni oldurul -¦¦üttür lıımııı kiralı ıi'. ııhu m İMiy-mtntnılu bulundu. Atina. 5 (A.A.) — Kıral ve Veliaht aVıo topçuların hususi bayramlarının ku.-aama töreninde bulunmuşlardır. Toy% « kışlalarında yapılan bu tören bu yıl çok mükemmel olmuştur Başbakan ve au faskanı B Demıreia, ıu bakamımı muate-şan General Patrı» ve birçok yüksek * baylar da törende hazır «... u.unakta idi Kıral. General Yaliatras ın, subay ve aakerlenn «aralı ordu içinde görmek • len duydukları »«vincin »e bu hadisenin aailh uzlaşma ve aynı zamanda milli or -dunun kıymet ve şerefinin yükselmesi hususunda doğurduğu ümitlerin terce -manı olan aöylevine cevap olarak demiştir ki: "— İlen »urulen temennilerin gerçek-ar-şınesı bütün aubaylarla beraber topçu aubayların vatana karşı vazifelerini vap anağa her zaman hazır bukınmak üzere bütün kuvvetleriyle çalışacaklarına ve bu avretle cedlerimize lâyik evlâtlar olacaklarına eminim... Kıral ve veliaht, geliş ve gidişlerinde askerler ve halk tarafından alkışlan -iniştir. Atina, 5 TA.A.) — Kıral. bugün Öğleden sonra basın delegelerini kabul e -Hecrk tir. Başbakanın DIŞ HABERLER Habeş taarruzunun başladığı söyleniyor Uçak korkusu ha beşlere gece baskını yaptırtıyormuş İüdyada İMr/.^un haberoOerine karşı şiddetti tedbirler alınıyor sö .edikleri Atina. 5 (A.A.) — Başbakan B. Demircies ecnebi gazetecileri kabul ederek aşağıdaki beyanatta bulunmuştur: *'— Son Yunanistan hadiselerini takip etmiş olan ecnebi matbuat mümessillerini kabul etmekle bahtiyarım Benim gibi siz de biliyorsunuz ki. Majeste Kiralın rejime kati bir sekil veren avdetinden sonra artık dahili buhran yoktur. Ve kendilerinin kiyaseti sayesinde memleket emin bir tarzda sakin ve müreffeh bir istikbale doğru yürümektedir. Başkanlık etmekle müftehir olduğum hükümet dahilî ayrılıklar ve ihtilâçlar yüzünden büyük hasarlara uğramı} bulunan memleketi tekrar teşkilâtlandırmakla iktifa edecektir. Sahayı temizledikten ve hasarları tamire teşebbüs ettikten sonra hiç bir m umanca ita ve kapalı fikirde bulunmaksızın serbest inti-habata tevessül edeceğiz. Zira şimdiki hükümet bir parti hükümeti değildir. Ne namzet koy» cak ve ne de herhangi bir namzede müzaharet edecektir. O suretle ki. manevî bakımdan her türlü teminatı tekeffül etmektedir. Dış siyasaya gelince, evelkı be yanalımı tekrar ile iktifa ederim. Şimdiye kadar takip edilen ve bir parti siyasası olmayıp milli siyasa olarak beynelmilel teahhüt-terimize ve bilhassa Balkan paktı na ve ananevi dostluklarımıza sadık kalmaktan ibaret olan dış siyasaya devam edeceğiz. Bütün devletlerin ve bilhassa karada ve denizde komşularımızın dostluğunu muhafaza etmek istiyoruz. (Başı 1. inci şayiada) lıım ortaya attıkları haberler* inanma- malıdırlar.,. Ilıl, * kıtaları /geceleyin uertiyortarnuğ Makalle, 5 f A.A.) — Stefani ajan • aından: İtalyan uçaklarının kesiflerinden kaçınmak- maksadiyle habealcrın ao-cak geceleyin ilerlemekte oldukları ve Aşiyangi gölünün yakınlarında Raa Kas aa kuvvetlerinin önemli bir toplantısı go ru'müş olduğu son günlerde haber ve -nlmışti Bugün öğrenildiğine göre, eepfıcdr ki habeş kuvvetlerinin içeri «inde ımpa -ı -i¦•• un ve veliahdın da muntazam kıtaları bulunmaktadır . Hab;şter. ingiliz ıııaınüLâtıadan mit-ralyÖzler, modern ııı'eklrr »e dağ lop-İareyle ımic-'hhezdirler. Haberi akınları italyaatıtı ı hiznr ediyar. Tigre cephesi, 5 (A.A.) — I-Lılyan ve habeş orduları arasında akşama sabaha bir çarpışma bek Irnilmektedir. Şimdi, kuvvetli bir habeş ordusu Sentlende toplanmıştır; daha önemli bir ordu da Makalleye d'»"ru ilerlemektedıt Habeşlerİn plânı, Semiene hücum ediyor gibi görünerek, italyan kuvvetlerini MakalU bölgesinden uzaklaştırmak veyahud Makalleye hücum ediyor gibi görünerek. Setit istikametinde bir çevirme hareketine teşebbüs etmektir. İtalyan kuvvetleri ve hususiyle yerliler fi a beşlerin kurmakta oldukları pusulardan son derece bizardırlar. Alman hıtlıo.eııları dönüyorlar Londra. 5 (A.A.) — Alma» futbolcuları dün aksana hareket etmişlerdir. Hİç bir hadise olmamıştır. 41ın,ut .«/mr, alarma hakmret e-ılen 14 kişi yukalantU. Londra, S (A.A.) — Dun akşam Vİktorya istasyonu yakınında İngiltere • Almanya futbol maçında bulunmağa gelmiş olan Alman seyyahlarına hakaret etmiş o'duklarından dolayı on dört kişi tevkif edilmiştir. Tredüyonlar . n.l sekreteri Sır Waiter Citruıe, Inrıln futbol fede-resyonu tarafından Alman oyunculara verilmiş olan bir ziyafette tredü-y onların alınanlara karsı kaba sözler i un - olduklarını söyleyen aîr Çar-les Klecir'in bu ilhamlarını proleato etmiştir. Londra, 5 (A.A.) — İngiliz futbol federasyonu başkanı dün gece Alman misafirler şerefine büyük bîr şölen vermiş ve bu şölende Alman futbolcuları. Arman ve ingiliz spor teşkilâtı İleri gelenleri ve apar âlemine men • aup bir çok delegeler hazır bulunmuştur. İngiliz spor federasyonu başkanı aîr Çeri a Klegg Alman oyuncularına hitabederek "Bize çok güzel bir futbol gösterdiniz. Bu oyundan dolayı alman dostlarımızı tebrik ederim.,, Dedikten sonra bir kaç gün evvel ingiliz sindikalarıaun çıkardığı hadîse ye eıof etmiş ve bu hâdiseni» incil iz futbolunda ilk ve son hadise olacağını bildirmiştir. Barış kin ileri sürülen kombinezonlar 1-Habeşistanlı italyan Eritresinde bîr liman; 2- Hudutta bazı tashih I « J v /¦ -ı I. imci tayfudu) projesinin ana hatlarını lesbit etmiş olduklarını ve İtalya barışçı temayüller »tusterdıgi takdirde bu projenin katiyet kesbedeceğinı yazmaktadır. Şöyle bîr kombinezon yapıla bilir: 1. — rlabcşislana italyan £ ritresinden bir liman verilmesi. 2. — Aksum llabeşistana kal mait üzere hudutta hafif lashihlcı yapılması. ona Köprü vazifesini görmüş- fer [S]. Türklerin ev ve çadır kapıları, genel olarak, şarka karsı olduğu da tarih ve etnografya âlimlerinin dikkatini celbetmiştir. Prof. W. Bartold 'saik kültü doğan güneş hültü" nün Türklere mahsus olup çok eski zamandan beri Çinlilerin bunu kaydeî tiklerini yazmıştır (6). Kidaniar devrinde (X.- XII. a sırlarda) Çinlilerin ''cenup hültü" Türklerin "doğan güneş hültü" na tazyik etti. Moğol hakimiyeti zamanında ise bu Çin ve Moğol kül tü Orta Asyada resmî kült oldu. Bununla beraber "doğan güneş küttü" Türklerde devam etti. "A/i/ımannameı Buharı" [7] adlı kir yazma eserde "Kırgızların 16. ncı asırda bile Güneş'e taptın lan" yazılmıştır. Hattâ Moğollardan bir kısmının da bu eski Türk dinini devam ettirmiş oldukları görülmüştür. Ibnül-Esir "Moğollar tulü zamanında güneşe taparlar" diyor. [8] [S] Aynı eser. II. 55-56. Meşhur etnografya âlimlerinden Potanın, "gök oğlu" itikadının cinlilerden alındığım iddia eden sinoloğları, haklı olarak, cerh ve reddetmiştir (Vostoc. Motivi. S. 375 - 376. [6] Türklerde defin âyinleri meselesi (ZVVO. XV, 71-72) \7] Bu eser "Nuri Osmaniye" küı üphanesindedir. \8) Baron Tesenhausen "Altın orduya ait materyallar mecmuası" Prot. Gordlevskı Kasım (Han Kerman) turklerinın kültürlerin den bahseden eserine "bunlarda eski paganizm bakiyeleri vardır: yemin ederken güneş vurtun! der ler" diyor. [ 9] Altay Türklerinin kozmogoni ve mitolojilerinde eski Türklerin "Güneş Kültü" ananesi pek barız olarak göze çarpar. Kozmogoniye goıe (Jtgen veya Aahay denilen erkek tanrı icat ve yaratma kuvvetini Ağene" den almışın. | 10) Adaylıların "güneş" e "ana"; "ay"a da "ata" dediklerine göre bu "Agene" güneşten başka bir şey değildir. "Güneş - Dil" teorisinin bu sahada bîze yeni ufuklar açacağı şüphesizdir. Mesela eski Mısırlıların "Ra" larını alalım. Eski Mısırlıların "Ra" lan "Güneş - Dil" teorisiyle en ilmi bir şekilde şöyle izah olunur: Ra Ağ T ar 1 ağ -¦ arağ s= . + rağ Ra. Türkçedeki "orıg", "arı" (pak. temiz mukaddes), "âr" kelimelerini de eski Mısırlıların "Ra" kelimesiyle karşılaşhralım: \'J] 'Kasım Türklerinde kültür unsurları" Rezan. 1927, S. 11. \W) Verbitski. Al tay ski lno-rodsı. S. .«1. Ra ; ag t -r 1 ağ Art : ağ -* ar 4 «ğ Arığ. Ağ 4 ar 4 iğ Ar : ağ - .ir + . Sumercedekı ( "Ra - yahut Ara" - parlaktık) kelimesinin i etimolojik analizi aynı lormül ile ifade olunur: Ara: ağ •+ ar -t- ağ "Ar" kelimesi yakutçada "en iyi şey. sayın, ehemmiyetli, muaz zam. pak, mukaddes, ilâhi" manalarına gelir. (Ar toyon semavi ilâh). Dikkate şayandır ki "Ar (ku sak) *' kelimesi Başkurt lehçesin de terazi yıldızı manasına ge-lir. fil] Türklerle komşu yaşıyan Çuk çe dilinde bu terazi yddızına (Rav) deniliyor ki Mısırlıların (Ra) larının aynıdır. Sansoid dilinde (ire yeru) "Ay" demek Ür. [12| Bu kelimelerin etimolojik ana lizini de (Ra) ile karşılaştıralım: Ra : Ağ • ar 4 ağ Rav: ağ - ar -f av ( — ağ) İre : iğ -f ir + eg Bütün bu karşılaştırmalar bize gösteriyor ki bugüne kadar etimo lojisi bilinmiyen ve ilim için mu amma teşkil eden bazı kelimeler "Güneş Dil" teorisi ile kolayca halledilecektir. Abdülhadir İNAN hr: 3 -Ogadenîn ttalyayaterki 3. — Sekizinci arzı şimalinin cenubundaki vilayetlerin yani O-gaden ve Coetera'nın Italyaya terki, ingilizlere gore garpta italyan topıaklarının hududu, kırkıncı tul şarkı ve Fransızlara gore dr otuz sekizinci tulü şarki derecesi ola • aktır. İtalyanların buyuk goller bölgesi ile irtibat peyda etmesi me selesi mevzuubahs edilmektedir 4. — Habeşistanın diğer kısım la,,. müstakil kalacak ve bu iti barla milletler arası bir rejim altına konulmayacaktır. Necaşi, Cenevre ile bir yardım andlafması yapıp yapmamakta serbest olacaktır." Ovr gazetesi, yazıyor: "B. Laval, transrzlarla ingilizlerin milletler cemiyetinden almış oldukları vekâlete istinaden hazırlamış oldukları son teklifleri i-talyan elçisine bildirmiştir. B. Laval, italyan elçisine son tekliflerin İtalya için faydalı olduğunu ve bunların kabul edilmemesi takdirinde petrol üzerine ambargo konulması ve saire gibi zecrî tedbirlerin tatbik edileceğini beyan ve bu hususta ısrar etmiştir. Maten gazetesinin Londra ay-tarı, iyi malûmat almakta olan mahfillerin. Sir Samucl Hor'un İsviçre seyahati sırasında ve noel yortularında B. Musolirriye mülâki olacağını beyan etmekte oldukla rını. bildirmektedir. \[U) Potanın. OSZJM. IV. s. 7?7 Potanın OSZM. IV. s. 021 Teklifler indyun hiiyiik elçisine verilmiş. Paris, 5 (A.A.) — Umumiyetle zannolunduğuna göre, B. Laval, B. Sen Kanten ile Peterson tarafından, habeş - İtalyan davasının barışçıl halli için, tasarlanan tek lifleri, dün akşam italya büyük elçisine sunmuştur. İngiliz ve fran-sız eksperlerinin bu hususta tam bir uzlaşmaya varmadıkları sanılıyor. Üzerinde çalışdıkları esas Hkir, İtalya ile Habeşistan arasın da arazi mübadelesi fikri olmuştur. Bu formül en kolay görülmek teolup, şayet iki taraf bunun üzerinde doğrudan doğruva mutabık kalacak olurlarsa, milletler cemiyeti de bundan memnun olacaktır. Fransız parlamentosunda bağlarla sollar biribirine hücum eltiler. Paris, 5 (AA., — Saylavlar kurulunun öğleden sonraki toplantısı saatlerce suren bir karışıklık göaternaiştir. 6 şubat 1934 hadiselerini tevlit etmiş olan ihtiraslar tekrar canlanmış; ve sağ ve sol cenablar lirıbirıne üddetli hücumlar İS bulunmuşlardır. Öyle anlar olmuştur kî, gürültü ve patırdı kulakları sağır edecek dereceye relmistir. 6 şubat 1934 de Sasbakan bulanan Dalacber ile iç bakanlığı eden Frot birkaç defalar kürsüye çıkmışlarsa da vaziyeti ay din lata -mamıalardtr. Bu celse sağ ve sol cenahlar arasındaki vaziyetin vehametini or ¦ taya koymuş ve Fransa'nın İki muhasım kısma ayrılmış buhınduğanu açıkça gör-termiacir . kremlin saraımda j bir konferans Moakora. 5 (A-A. — Tacikistan ve Türkün eni» tan ın en eyi kuJkozcu larının ve hükümet ve parti azasının iştirakiyle dün Kremlin sarayında bir konferans toplanmıştır. Konferans pek hararetli -ı Broştur. Kolkozculann. halk komiserle ri Çnmof, Liubijor ve komiserler kurulu başkMH Molotofam nutuklarından sonra B. Stalin baa bir kapanı* nutku soyleaütşir . . ingiliz donanması atlas okyanosunda manevra yapıyor Londra, 5 A.A.) — CcbclüttarıU-ta demirli bulunan İngiliz donanmasının en mühim kısmı Atlas denizinde manevralar yapmak üzere denize açılmıştır. Söylendiğine gore, bu eıarekerin hiç bâr siyasal ehemiycti yoktur. . . . . ULUS 7 İLKKÂİSTN 193S CI^IARIKSİ Son haberler ikinci sayfada ¦N ALTINCI YIL No: 5161 Adımız, amlımızriır Herverıle 5 kurun Göçmenlere ve çiftçiye dağıtılacak yemeklik ve tohumluk buğday 2.250 000 liralığa çıkarıldı Kamutay dünkü toplantısında turist gemilerinden alınacak deniz resimlerini indiren ve tamamen kaldıran bir kanun da kabul etti Başbetke SPOR KAVGALARI F. R. ATAY Eğer Galatasaraylılardan bir takım gençler, spor kavgası yü -tünden, bîr kulübü taşlamışlarsa, ne bu memlekette Galatasaraylı -ların imtiyazlı bir sınıf olduklarına hükmetmek, ne de Galatasara-yı tecziye etmek lâzım gelir. Galatasaray, bir türk mektebidir. Kültür Bakanlığı herhangi bir mektepte disiplin ve nizam kurmakta aciz göstermiş değildir. Biz memlekette ara sıra, tıbbiyelilerin veya mülkiyelilerin de senelik top -lantılar yaptığını görüyoruz. Tıbbiyeliler ve mülkiyeliler ne imti -yazlı ne de imtiyazsız bir sınıftırlar. Fakat dahası var: Hemen bü -tün İstanbul evlerinde kız ve erkek çocuklar ya Galatasaray, ya Fenerbahçe renklerini taşımakta -dırlar. Halbuki bir Fenerbahçe mektebi yoktur. Evlerde çocuk didişmelerinin önüne geçmek için Fenerbahçe isim ve renklerini yasak mı edeceğiz? Hepimiz yalnız bizi yetiştiren mekteb için değil, birlikte bir sınıfta okuduğumuz arkadaşlar için hususî bir bağlılık hissederiz. .313 lüler ve 324 lüler hep har-biyelîdirler; fakat yıllarca bir sınıfta bulunmak, bunlar arasında daha sıkı bir tanışıklık vücuda getirmiştir. Aralarındaki spor davası bir anane haline gelen kembriç-liler ve oksfordlular aynı milletin iki üniversitesinin aynı kandan gençleri değil midirler? Meseleye bu tarafından dokunmak yanlıştır. Meseleye hakikî tarafından dokunmak lâzımdır: Memlekette spor anlayışını, eski Istanbulun, mahalle kavgası ve rakipliği üstüne çıkarmağa çalışmalıyız. Spor müsabakaları, İstanbul da Galatasaray - Fenerbahçe kavgası ise. İstanbul takımları toplanıp lzmire gittikleri zaman, İzmir - İstanbul kavgası olmak tadır. Ne müsabakayı kazanmak bir şeref, ne de müsabakayı kaybetmek bir şerefsizlik meselesidir: Sonu 6. mei sayfada Bugün İç sayfalarımızda okuyunuz İkinci MQfutta: italyan - habeş harbına aid son haberler, radyo ile aldığımız haberler.. üçüncü sayfada: Yarı siyasal; Samuel Horun nutku, dil anketi Dördüncü sayfada: Yabancı gazetelerde okuduklarımız. Beşimi tayfada: Cenup vilâyetlerimizde trahomla mücadele. Altına Mtyfadat Hindistan yolunun emniyeti: Habeşistan ve ci -varının haritası. Kamutay dün B. Tevfik Fikret Si-layın başkanlığında toplanmıştır. Bazı saylavlara İzin verilmesi hakkında Kamutay başkanlığının tezkeresi okunduktan sonra sözle ve yazı ile verilen emri yapmamak ve memuriyetini izinsiz bırakmak suçundan üç sene kalebendlikle askerlikten çıka- rılmaya mahkûm edilmiş ve sonradan af kanunundan faydalanmış olan binbaşı Alinin tekaütlüğü hakkındaki başbakanlık tezkeresinin görüşülmesine başlandı. Milli Müdafaa komisyonu raportörü General Kâzım Sövüktekin (Diyar- (Sonu 5. ci sayıfada) B. SAMUEL HOR Avam kamarasında tngilterenin dış siyasasını anlattı Londra, 6 (A.A.) — Sir Samuel Hor. dün vermiş olduğu söylevde Mısır me -selesine temas ederek. İngiltere hükü -metinin ana yasa vücude getirmek üzere bütün partiler delegelerinden mü-rekkeb bir komisyon kurulması imkâ -nını düşünmekte bulunduğunu söyle - B. Laval kabinesi mistir. Bu hal, Ingilterenin Mısır'da bir ana yasa vücuda getirilmesine muarız olduğu suretinde telakkiyi red ve cerh edecektir. İngiltere hükümeti, Mısır meselesini milletine karşı beslemek- gtjt^ğa _____ patiden mülhem olarak itibara al maktadır. Habeş meselesi Habeş meselesinden bahseden Sir Samuel Hor, B- Samuel Hor hükümetin görüşünü müdafaa etmiş ve münferid bir hareket ya* (Sonu 4. cü sayıfada) "Ulus,,un dil yazıları SES-SUS mim Şekilce bir olan iki kelimenin analizde gösterdiği semantik fark neden ileri geliyor? Konsan değişmeleri Pekarski'nin Yakut dili lügatindeki bazı sözlere bakalım: 1. — Sis, (eski Türkçede) V*ıs = ormanlık demektir. 2. — Sas, (eski Türkçede) Yaşın = gizlemek manasınadır. 3. — Sas, (eski Türkçede) Yaş anlamınadır. Bu üç örnekte Yakutça "s" harfinin başka Türk lehçelerindeki "y" yerine geçtiği görülüyor. 4. — Sâs (sağs) - Yaz, faz, ças = İlkbahar demektir. Burada da Yakutça "s'nin başka Türk lehçelerinde "y, j, ç" yerini tuttuğunu görüyoruz. 5. — Sem = Yem (bildiğimiz yemdir). Burada "y = s" müsavatı göze çarpıyor. 6. — So = ho: korku nidası. 7. — StsıA— hıhı (hihi); Sâsah — hâha — nida Bu ikİ örnekte de "* = h" müsavatını buluyoruz. 8. — Sesen — çeçen = § ecen = hikâye, nakil, rivayet Sesenneğ = anlatmak Sesennes ~ görüşmek Burada da "ş, s, ç" müsavatı vardır. Not: 1 — Güneş - Dil teorisini izaha çalışan notlarda görülmüştür ki: (V. + K.) formülünün başında hangi vokal bulunursa bulunsun ve ondan sonra gelen kon-son hangi konson olursa olsun, a-na kök mefhumunu temsilen onun yerini tutabilir. Dessie bombardıman edildi İmparator az daha bombaların altında kalacaktı Bay Laval Paris, 6 (Radyo ile) —fransız saylavlar meclisinin bugün öğleden sonraki toplantısı münakaşalı olmuştur. B. Laval kabinesinin lehinde ve aleyhinde hatiplerin söyledikleri sözlerden ve en son söz alan B. Leon Blumdan sonra B. Laval kürsüye gelmiş ve şu sözleri söylemiştir: — Yarın memleketim İçin yapacağım mühim siyasal işler var. Vatanımı severim. Sulhu da severim. Bugün sizden beklediğim ve umduğum iti-mad bana vatanım için daha faydalı lıİ7metler yapmak kuvvetini verecektir. B. Lavalin bu sözleri alkışlar ve (bravo) sesleri ile karşılanmış, sonunda 219 reye karşı 351 reyle parlamento hükümde itimad kararını vermiştir. (Sonu 2. inci sayfada) Londra, 6 fA.A.) — Röyter ajansının muhabi rinden: İtalyan uçaklarının bugün üç baskın esnasında Dessİe'ye attıkları bin kadar bomba, asker, kadın ve çocuk 40 kişinin Ölümüne ve 200 - 300 ¦ inin yaralanmasına sebeb olmuştur. İlk bombardıman esnasında imparator hayatını, tayyarelerin Dessie istikame -tinde uçtukları hakkında vaktinde ya ¦ pılan ihbara borçludur, imparator evvela emin bir mahalle çıkmak istememişse t Sonu 2 inci sayfada) ¦ HALKEVINDE KONFERANS Hukuk ilmini yayma kurumu tarafından bugün halkevîn de bir konferans verdirilecek - Ur, .'»eş imparatoru Haile Selasienin tah Unda aunmış son resimlerinden bin Pekarski'nin "Yakut dili lûga • ti"nden aldığımız yukarıki misaller - ki, başka Türk diyaleklerinde de türlüsü görülür - bilhassa, "ğ" ve ondan türeyen "y, h" gibi aynı kategoriden olan konsonların "s, c, ç" ve "j" ile tebadülünü açıkça göstermektedir. Not: 2 — Güneş - Dil teorisinin kelimeler üzerinde tatbikatı yapılırken düşülmesi muhtemel bazı tereddütlerin izalesi için, derhal yukarda işaret ettiğimiz konson değişmelerini göz önüne getirmek kâfidir. Bu noktayı, hep bilinen bazı kelimeleri semantik bakımından düşünerek, izah edelim: I. Ses, II. Söz, soy, soy, suy; ııı. Sav; ıv. Say; v. Saz, caz. I. SES Kelimenin etimolojik şekli şudur: (1) (2) (3) (eğ + es + eğ) (1) Eğ: ana köktür. Burada "şada" anlamınadır. (2) Es: (. + »), ektir. Merkezden oldukça uzakta sada mefhumunun varlığına işaret eder; yani "ego" dan, "iç" ten gelen bir mefhumu hariçte tebarüz ettirr. Bu tebarüz edenin adını koyan, onun anlamını tamamlıyan da (3) Eğ: dir. (Eğ + es + eğ = eğeseğ eseğ = seğ): insanın düşündüğü-ğünü hariçte herkesin kulağına gidecek kadar aksettiren bir mefhumun ifadesidir. Kelimenin eski Türkçede orijinal şekli budur. Kelimenin tarihi kadîmdir. Onu kullanan cetlerimiz de çok eskiden garpta Avrupada tesadüf ettikleri yerlere bu orijinel Türk kelimesini şu şekillerde hediye etmişlerdir: 1. — Bugün Alman namı altında mevcudiyet gösteren insanlara "sag _ zag - zagen = söylemek, yani ses çıkarmak" şeklinde; 2. — Fransızcaya: "caus (koz) -f- er" olarak. Bu son sözün etimolojik şekli: (eğ + es = ok + az + eğ) olduğu düşünülürse; Almancada "zag" ve fransızcada - ana kökün (ğ) sini (k) şeklinde muhafaza ederek - (koze) denmiş olduğunu kolaylıkla anlayabiliriz. Halbuki hu Türk kelimesi, Türk ağzında tekâmül ederek "Ses" şeklini almıştır. İşte yukarda gösterdiğimiz konson değişmelerinin manası bu son mütekâmil Türk sözünde görülür. Sözün Avrupada intişarını temin eden Türkler, kelimenin mütekâmil fonetik şeklini yaratan Türklerden çok evel Avrupaya gitmiş Türk uluslarıdır. II. SÖZ Kelimenin kuruluşu; "ses" kelimesinin kuruluşunun aynıdır. Mana itibariyle de ona yakındır. Fakat ufak bir nüansı da vardır: Burada bahis mevzuu sadece bir sadadan ibaret değildir; bir düşüncenin, bir geçmiş; hatıranın sesle ihyasıdır. Onun için "söz ha-—Sayfayı çevirini*— SAYIFA 2 ulus 7 İLKKÂNUN ly^» CUMARTESİ SON DAKİKA Habeş imparatoru Dessie bombardıma nı için Milletler afla müracaat etti (iemiyetine telgr Cenevre, 6 (A.A.) — Milletler cemiyeti genci sekreteri, Habeşistan imparatorundan 6 kânunuevel tarihli a-sağıdaki telgrafı almıştır: "Muha samanın başlangıcından beri, italyan hükümetinin tabiyesini a-çık bir surette öğrenmiş bulunuyoruz, Bu tabiye milletimizi, bizzat kendi kıtaları vasıtasİyle değil, münhasıran makineli vasıtalarla ve yerli müstemleke kıtaatı kullanmak suretile mahvetmek usulüdür. İtalyan hükümeti askerimizin ıstıraplarına iştirake ve toprağımızı müdafaa etmeğe giderken bizi bombardıman etmek hakkını haiz olduğu zanmndadır. Fakat Da-bat ve Gondar gibi açık tehirlerin ve müsalemet sever köylülerin mukim bulunduğu askersiz ve müdafaasız bir çok köylerin bombardımanı, badın ve çocukların öldürülmesi, kızıl haç seyyar hastahanelerinin bombaya tutulması hiç şüphesiz uluslararası hukuka bir tecavüzdür. Bir hastalıa-ne bugün Dessie de bombardıman e -dilmiştir. Buna Dr. Dassius, Dr. Suplar ve Dr. Bellat ile Assosatecl Pross, Tay-mis, Roylcr Şikago Tribün ve Deyli Ekspres muhabirleri şahittir. Bizzat ben bir kadınla iki çocuğun Öldüğünü gördüm. Dessiede kızıl haç bayrağını taşıyan amerikan hastahanesi mühim hasarlara uğramıştır. İtalya Habeşisla-nn karşı yaptığı teahhütleri hiç bir zaman ifa etmemiş olmakla beraber beynelmilel kanun ve teamüllere karşı yapılan bu yeni muhalefetlerin camiye t azası devletlere bildirilmesini sizden rica etmeyi vazife telâkki ettik... dis, fıkra, ifade" demektir. [1] Kelimenin, orijinel şekli de mütekâmil Türkçede şu kelimelerde mahfuzdur: Soy, Soy ['], Suy. Bu monosilaplardan şu sözler çıkar: Soy r temek hikâye etmek, ifade etmek, ihbar etmek |2]; Soy = Hikâye [3|; Soy r l.ımak irat etmek, tahkik etmek, tavsif etmek [4]. III. W "Sav" ve "savıt" kelimeleriyle "Soda" sözünü etimolojik şekillerine koyarak mütalâa edelim: (O (2) (3) (4) (S) Sav : ağ -f as + av -f . + . Savtt: ağ -f- as + av -| rt + . Soda: ağ -+- as + ağ + ad -f ağ (t) ağ: Her üç kelimede köktür. Anlamı "sada" dır. (2) as: "sada" mefhumunun oldukça geniş sahada tezahür ve te-cellisidir. (3) av, ağ: Uzak sahada tecelli eden "sada" mefhumunu tamam lıyan, tayin eden. onu isimlendiren bir ektir. (Ağ -f a» -f av = ağasav ¦--sav): Oldukça geniş bir sahada •adanın tezahürünü ifade eder. (Sav) sözüne yeniden ekler katılarak (savt) ve (sada) kelimeleri de kurulmuştur. (4) tt, ad: (sav) mefhumunun müspet ve katğî olarak yapılmış olduğunu ifade eden (. + t "d" ) ekidir. (Sav + il = s.a ıi = savt): A-rapça sanılan bu sözün Türk orijininden geldiğini gösterir. Böylece teşekkül eden söz de, Türk dilinin kelime kuruluş kanunlarına göre, eksiktir. Bunu tamamlıyan, tayin eden. (5) ağ: ekidir. Kelime (sadağ : sada) olur. IV. SA. Yukarda analiz ettiğimiz "söy, soy, suy" kelimelerinin aynı olan "say" sözü de, genel olarak "ses, sada" demektir. Arapça sanılan "sayha" kelimesinin başındaki "say" da bu orijinel Türk sözünden başka bir şey değildir. Bu kelimenin anlamını tam gösterebilmek için etimolojik şeklini vazalım: (O (2) (3) (4) (S), (ağ -f as 1- ay + ah -f ağ) [I] Mukaddime-tül-edep; Kamusu Türki. [*] "Soy sop" terimindeki "soy" ile buradaki "soy" u karıştırma-malıdır. [2] Kamusu Türki [3\ Dede Korkut Kitabı \4] Dede Korkut kitabı; Ahte-rİi kebir; Cami - ul - hikâyat (1) ağ: Ses, sada mefhumunu anlatır ana köktür. (2) as: Bu ana kökteki mefhumun oldukça geniş sahada tezahürünü ifade eder. (3) ay: Bu mefhumu tamamlı yan, tayin eden ve onu isimlendiren afikstir. (4) ah: Yükseklik, genişlik, vüsat anlamındadır. Burada sadanın yüksek ve geniş sahalara İntikal mefhumunu anlatmaya yarar. (5) ağ: Bu mefhumu tayin e-den, tamamlıyan ve isimlendiren ektir. V. SAZ, i \/ "Saz" kelimesinin yukarda ana* Üz ettiğimiz "söz" den bir farkı yoktur. Vokal değişimi ile mananın aldırı nüans sonradan iki ke Jime arasında semantik bir i ark yapmıştır. "C" harfinin "s" ile değişebilmesi, "caz" tözünün de "saz" ın tam kendisi olduğunu göstermeye yeter. SI SMAK Şimdİ dilimizin pek ince oriji-naliterlerinden birine temas etmiş oluyoruz. "Susmak" sözünün ilk cüzü olan "sus", semantik bakımından, yukardaki 'ses, söz, söy... v. a." sözlerinin ifade ettikleri anlamın menfisine delâlet eder. Halbuki, fonetik ve morfoloji bakımlarından, 'sus" ile 'ses" aynı kelime olmak lâzımgelir. Bunu nasıl izah etmeli? Burada ilk önce hatırlanmak lâzım olan nokta, ''ses" sözünün a-nalizinde anlattığımız gibi son "s"nin "ğ". den değişme olduğudur. Bunu iyice anlatmak için "susmak" sözünün etimolojik şeklini "ses"in etimolojik şekliyle altalta yazarak analiz edelim: (O (2) (3) (4) (S) (6) Susmak: uğ4 us+uğ-f us f um-f-ak S« : eğ + es+eğ+ . -f- . + . Görülüyor ki ilk üç parça, her iki kelimede müşterektir. Şimdi (Susmak) sözünün analizine bakalım: (1) Uğ: ana köktür. Buradaki anlamı "sada" dır. (2) us: (. + •); ektir. Kök anlamının oldukça geniş bir sahada tezahürünü gösterir. (3) uğ: Yukanki mefhumu tayin ve ifade eden, isimlendiren ektir. (Uğ + us | -uğ—uğus ı $uğ) tıpkı: (eğ-f es-f eğ eğeseğ seğ) gibi "ses, sada" demek olur. İşte "ses" ile "sus" un birliği burada kendini gösterir. (Sus -f-mak) sözüne menfî anlamı veren unsuru bundan ilerde aramalıdır: (4) us: Yukarda izah edilen (ses) mefhumunun daha uzak bir sahaya intikalini gösterir. Böyle- DIŞ HABERLER FRANSADA IÇ DURUM B. Laval 351 reyle tekrar itimad kazandı HÜKÜMET ÜÇ KANUN TEKLİF ETTİ 1 — Mücadele birliği kurumlarının dağıtılması: 2 — Silâh taşınmasının tanzimi; 3 — Gazetelerde şiddeti davet edici yazıların ağır cezalandırılması Paris, 6 (A.AJ — Salı ve perşembe günleri yapılan toplantıların tam aksine uİHrak. saylavlar meclîsinin bu sabahki toplantısında gerginliğin biraz gevşediği hissedilmiştir. Bundan dolayı. B. Laval-in bu tecrübeden zaferle çıkacağı tak -mini İleri sürülcbilmrktcdir. Son olarak sorgu takriri veren »os • l..iı ı saylav izahlarını bitirdikten sonra sağ yana mensub saylav B. I bar ne -gare (ateşten haç) birliği namına söz almıştır. Söz alacak olan diğer saylavlar vaz geçtiklerinden toplantıya saat 11 de son verilmiş, ve birlikler hakkındaki müna -kasalar bu suretle neticelenmiştir. Karar metinleri bugün öğleden son • ra münakaşa edileceği gibi, B. Laval vc Paganon'un verecekleri söylevler de dinlenecektir. Muhtelif birliklerin s" . söylemeye salahiyetli olan delegeleri de son reyde vazıyetlerini izah edecekler -dir. Sosyalist Lider B. Leon Blumun sözleri şu şekilde kısaltılabilir: Sosyalist parti, otrbi mücadeleci birliklerin dağılmaları şartiylc kendi mu -halaza gruplarını da dağıtmıya hazır -dır. Komünist saylav Tor da partisinin mücadele grupları için aynı fikri ve aynı şartı ileri sürmüştür. B. İbarnehar. mücadele birlikleri nin. süel bir mahiyet taşıyan topluluklarını dağıtmıya habır bulunduklarını söyle -mif ve bütün fransızları barışmaya davet ederek sözlerini bitirmiştir. Bu sözleri kaydeden B. Laval hükümetin gereken neticeleri itibara atacağını söylemiştir. RADYO HABERİ ERİMİZ: kamın ıırajelerinden ikisi İndini biri reddedildi Paris, 6 (Radyo ile) Bugün saat yirmi bü- otuzda üçüncü celsesini yapan saylavlar meclisi B. Laval m teklif et -tıği üç kanun projesinden birincisi olan mocadele birliklerinin dağıtılması hak • kındaki kanun projesini 42 reye karşı 331 ve silâh taşınmasının tanzimi hakkındaki projeyi d. 180 reye karşı 383 f reyle kabul etmiştir. Gazetelerin şiddetli neşriyatına karşı olan kanun projesi 371 reyle reddedilmiştir Saylav B. ö -gü»t Remon bu projeleri tenkid etmiş ve "bunlar kanun karikatürleridir., de -mistir. II. I.uııd'in katandağ» itimadın Londra ve Romu'dtı akisleri Paris, 6 (Radyo İle) — B. Laval kabinesinin saylavlar meclisinde kazandığı ekseriyet Londra siyasî mahfillerinde çok İyi karşılanmıştır. B. Lavalin şimdi daha katı ve serbest o-larak hareket edeceği kanaati umumîdir. Paris. 6 | A.A.) — B. Lavlain meclisten itimad kazandığı haberi Roma-da hiç bir akis bırakmamıştır. Roma gazeteleri vaziyette yeni bir değişiklik olmadığını ve petrola konacak ambargonun tatbiki uaiuşma yolunda her adımı kırmağa ve her türlü uyuşma ve konuşma kapılarını kapa* •nağa kâfi geleceğini yazmaktadırlar. Paris, 6 (A.A.) — Saylavlar kurulu bugün Öğleden sonra yeniden toplanmıştır. Toplantı başlangıcında B. Laval tribüne çıkarak hükümetin kurula tevdi ettiği üç kanun projesinin metinlerini okumuştur. Bu projelerin birinciai, husuai milis yahud mücadele birliği mahiyetini taştyan bütün kurumların dağıtılmasını tasarlamaktadır. Proje bundan başka üniforma, ve işareti mahsusa tagınmasını yasak etmektedir- I-kinci proje silah temellükü ve Uflamasını tanzim etmektedir. Üçüncü proje matbuat serbestisi hakkındaki 1880 kanunun» tamamlamakta o-lup şiddete davet edici mahiyette Cilan yazıların çok ağır cezalara çarpılmasını tasarlamaktadır. B. Laval projelere ait usulün derhal tatbik edilmesini istemiş,, kanunların bir an evel neşredilmeleri için medeni kanun komisyonunun bugün öğleden sonra raporunu verebilmesi ümidinde bulunmuştur. Komisyonun raporunu hazırlaya-bilmesi »cin toplantı tatil edilmiştir* Saylavlar kurulu kanun projelerini hararetli alkımlarla karşılamıştır. Yal* aız en »on sol cenah bağfrtşroa ve küfürlerle projelere aleyhtar bir vaziyet aimıjlır. Kurul başkanı* kanun projeleri hakkındaki görüşmelerin sonunda a-samblenin tasdikine verilecek olan karar projelerini okumuştur. Sol cenah saylavları tarafından yazıhnı* cilan bu kararlardan biri, hükümetin vaziyetini tenkid etmektedir Yunan kıral Yabana nnzetecilerle görüştü Atİna, 6 (A.A.) — Kıral dün öğleden sonra yabancı azı ı '.¦¦ delegelerini kabul etmiştir. Yabancı basın birliği başkanı B. Puptis kirala, delegelerin tazimlerini bildirmiş ve kıral şu sözlerle karşılık vermiştir: "— Yunanistanın kendisine en iyi ve şerefli mazisine lâyik bir istikbal temini için yaptığı gayretlere karşı bu kadar müsait bulunan yabancı gaze* te delegelerini kabul etmekle bahtiyarım. Bu memlekette layik olduğunuz iyi kabulü bulduğunuzu umuyorum. Aranızda Yunanistanı yakında terkedecek olanların iyi bir hatıra i-le ayrılmasını ve aramızda kalacak o-lanların da kendilerini gittikçe daha ziyade evlerinde hissetmelerini arzu ederim. .» Başbakan ve dış bakanı bu sabah •izleri kabul etti. Eminim ki, sizi her noktadan aydınlatmışta*. Bana kalan şey, işinize şimdiye kadar göstermiş olduğunu saffet ve objektiflik dairesinde devam edeceğiniz kanaatîle teşekkürlerimi İfadeden ibarettir... ce yeniden uzaklaşan (ses) artık işitilmez, duyulmaz bir hale gelmiş olur. İste menfi manayı veren bu (. I s) ekidir. (5) um: Bu menfi mefhumu kendinde tecelli ettiren süjeyi gösterir bir unsurdur. (6) ak: Bunun ifade ve tayinine yarıyan, mefhumu isimlendiren bir ektir. (Suğ + us -f- um -\ ak — au-ğusumak susmak): Sadanındu-yulmıyacak kadar uzak bir sahaya İntikalini, yani ses vermenin zıddını anlatan bîr mefhumdur. italyan uçakları Dessieyi bombardıman ettiler -İmparator güç kurlu M ıı - Şehir bir alev cehennemi halini aldı de. müşavirleri, hayatının memleket için kıymetli olduğunu ve onu boş yere teh likeye koymak bütün Habeşistanı teh -likeye koymak olduğunu bildirmek su -retiyle, kendisini nihayet iknaa muvaf fak olmuşlardır. Filhakika, imparator saraydan çıktıktan biraz sonra, doğru -dan doğruya saraya birkaç bomba düşmüş ve saray ateş almıştır. İkinci ve üçuncu bmobardımand.ı. imparator mudaiaa tedbirlerine bizzat iştirak etmiş, yaralıları gezmiş vc ahalî yi teskine çalışmıştır. M .km, başından ayrılmıyan telsiz telgraı memurlarının Adisababa'ya ver-dikleri ve bombardımanlardan biraz sonra neşredilen ...tberlere göre. yirmi bin nüfusu olan Dessie şehri hakiki bir alev cehennemi haline girmiştir. Her tarafta bombalar patlarkcnğ halk korku içinde haykırarak kaçışıyordu. Bomba patlayışlarına, şehir civarından atılan habeş hava mukabil toplarının gü rültüleri inzimam etmekte idi. Uçaklara karşı şiddetle mukabele edilmişse de, görünüşe nazaran bu mukabele tesirsiz kalmıştır. Amerikan hastanesi yanmış ve bir hasta bakıcı kadın yaralanmıştır. I • kinci ve üçüncü bombardımanlarda ölenlerin adedi ilk bombardımandakinden daha az olmuştur. Çünkü kırlara kaç . mış olan halk şehre dönmemiş bulunuyordu. Paris, 6 A.A.) — Havas ajansının Adisababa'dan aldığı bir habere göre, mezkûr aanssn muhabiri Goyon bu sa • bankı bombardımanda Dessie'de yara ¦ lanmış tır Vaşington,6 (A.A.) — dış bakanlığı, Dessie deki Amerikan hastanesinin bombarduman edildiği hakkında adisababa elçiliğinden resmi hiç bir malûmat almamıştır. Amerika hükümetinin se lahiyettar memuru, hükümetin lüzum göreceği tedbirleri almadan önce diplomatik raporları bekleyeceğini bildirmiştir. JAPONYA Beş (,t"n vilayetinin muhtariyetini istiyormuş. Pekin, 6 (A.A.) — Çının şimalin, deki beş vilayetin muhtariyetini gerçekleştirmek ıçîn faal bir rol oynamakta olan japon generali Doihara'-nın dün Nankin hükümetine Japon-yayı ancak bu beş vilayetin muhtariyeti tatmin edebileceğini bildirmiş olduğuna dair burada bir söylenti vardır. Şimaldeki başlıca Çin kumandanı general Sungehehyuana'nm hareketi hakkında malûmat yoktur. Generalin dün birdenbire Pekinden hareketi, kendisinin japon tazyikine mukavemet etmek umudundan vazgeçmiş olduğu suretinde tefsir edilmektedir. ULUS 8 ILKKÂM ı\ 19»,» l'VZVK Son haberler ikinri sayfada ON ALTINCI YIL. No: 5162 Adımız. aııdınıızılır i I ¦ ¦ ¦ ı i • 5 kuru- BARIŞ İÇİN YENİ BİR FORMÜL ikiye bölünecek olan Tigrenin bir parçası İtalyaya verilecek diğer parçasını Milletler Cemiyeti memurları idare edecek.. B. Musolini'nin toprak alış verişini reddedeceği söyleniyor. B. Samuel Hor B. Laval ile görüştü B. Samuel Hor Paris, 7 (A.A.) — Sir Samuel Hor saat 15.50 de buraya varmış ve istasyonda İngiliz büyük elçisi ile B. Van Cittard ve dış bakanlığı hususi kalem direktörü tarafından selamlanmıştır. Sir Hor saat 17.30 da, büyük elçi Klar1.-, .iteşar Van Sittard, eksper Peterson İle birlikte dış bakanlığına giderek Laval ile görüşmüştür. İngiliz - fransız gör üç birliği Paris, 7 (A.A.) — Bir tebliğde, ingiliz ve fransız hükümetleri arasında tam bir itilaf mevcut olduğu ve Laval ile Sir Hor'un görüşmelerine yarın devam edecekleri bildirilmektedir. Başbetke ALINACAK DERSLER F. R. ATAY Habeş harbi başladığından beri hemen herkeste şu merak var îı: Acaba tayyareler, denildiği kadar tesir gösterecek midir? Ağır masrafları ve tehlikeleri nisbetin-de netice alabilecekler midir? Gerçi Habeşistan böyle bir tecrübe için en elverişsiz memleket idi: İleri ve kalabalık şehirleri, fabrikaları, köprüleri, demiryol -lan, elektrifikasyon merkezleri yoktur. Ve eğer siyasi sebebler olmasaydı, italyanlar bir tek habeş demiryolunu çoktan tahrib etmişlerdi. Bütün bu aksi şartlara rağmen tayyarelerin büyük rol oynadığı söz götürmez. Telgraflara göre habeş-liler gündüz hareketlerini hemen hemen bırakmışlardır. Göze gö -rünür yerlerde ne yürüyüş ne de toplanış yapabilmektedirler. Halk, harb cephesinden çok uzak bölgelerde bile, rahat değildir. 20,000 nüfuslu Dessie bin bomba ile tahrib edilmiştir. İmparatorun bulunmakta olduğu bu şehri müdafaa eden tayyare topları hemeh hiç bir netice almamışlardır. Fakat Habeşistan modern bir organizma olmadrğı için, bu hü -cum ve tahriblcr, millî mü -dafaayı felce uğratamıyorsa da, harp zararlarını tahammül a-şırı arttırmaktadır. Bir mütehassis olmıyarak, telgraf ve cephe mek-tublarından anlayabildiğimiz bu kadardır. Meselenin, tabiî olarak, (Sonu S. inci tayfada) Londra, 7 (A.A.) — Burada umumiyetle tahmin edildiğine göre, B. Laval ile Hoar'ın görüşmeleri fransız -ingiliz eksperlerinin noktai nazarlarını, tamamiyle telife yardım edecektir. Diğer taraftan, Musolininin durumunun bu plânların muvaffakiyetine engel olacağı zannediliyor. İngiliz ve fransız eksperlerinin noktai nazarları arasında hala mevcut ihtilâflar Tigre bölgesiyle, italyanlara işletilmek üzere cenubî Ha- beşistanda terkolunacak toprakların idare tarzına dairdir. Fransa bütün Tigrenin İtalyaya terkini teklif eylediği halde, ingilizler, italyanların yalnız Ağama ile Adua'yı almalarına muvafakat etmektedir. Yarı resmî çevenlerde, dün akşam, Sir Hor'un Pariste şöyle bir uzlaşma formülü ileri süreceği söyleniyordu: (Sonu 2. inci sayfada) Kahirede gene karışıklık Polise taşlar, şişeler ve sopalarla hücum edildi-Dört bin talebe Kahireye yürüyor Kahirede gösteri Londra, 7 (A.A.) — Sabah gazetelerinin bildirdiklerine göre, ingiliz dış işleri bakanı söylevindeki Mısıra aid parça, Kahirede fena karşılanmıştır. Bilhassa talebeler arasında hayal inkisarı ve memnuniyetsizlik mev- yapan talebe cuttur. Bine yakın talebe dün akşam Kahirenin büyük sokaklarında dolaşmışlar ve ingiliz mallarına boykot e-dilmesini istemişlerdir. Tezahürat mahalline gelen polis, atılan şişeler, taş-(Sonu 4. üncü sayfada) Şimali Çin işinde Japonlar îngîltereni n lüzumsuz yere şüpheye düştüğünü söylüyorlar - Tokyo, 7 (A.A.) — Bütün japon düşüncesini açık- gazeteleri B. Hor ile B. Hulün şimali ça bildirmeli ve Çin hakkındaki dİyevleri aleyhinde muhtariyet hare* yazılar yazmakta genel olarak her i- ketine açıkça mü- ki bakanın Japonyadan lüzumsuz ye- zaharct etmelî- re şüpheye düştüklerini söylemekte- dir. Eğer bu me- dirler. seleye Çinin da- Bu hususta Tokİo Asahi Simbun ..hili bir işi ismi gazetesinin yazısı çok dikkate değer verilirse, o za- dir. Bu gazete diyor ki: man aynı zaman- "Bu iki diyev, Şimali Çin mesele- da Nankİn hükü- sinde ingilizlerle amerikalıların müş metine de müda- terek bir cephe aldıklarını göstermek hale etmek ve tedir. Japon hükümeti, bu husustuk e Çan-hay-çeh (Sonu 4. üncü sayfada) Deniz konferansı açılıyor. Deniz konferansında japon delegeleri Londra, 7 (A.A.) — Deniz konferansı 9 ilkkânun pazartesi günü saat 10 buçukta dış bakanlığının Lokarno salonunda B. Baldvinin bir nutku ile açılacaktır. Sonra büro intihabı yapı- ( Sonu 2 inci sayfada) Bursa ve Istanbuldakı fabrikalarımızın açılma ve temel atma törenlerindi bulunmak üzere şehrimizden aynimi} olan Başbakanımız İsmet İnönü yanlarında İç işleri bakanı B. Şükrü Kaya ve Dış işleri bakanı B. Tevfik Ruftu Aras olduğu halde dün sabahki ekspresle Ankaraya dönmüşler ve durakta sevgi ve saygı ile karşılanmışlardır. "Ulus,,un dil yazılan GÜNEŞ DİL Teorisine Göre Türkcede Şahıs Gösteren Sözlerin Analizi "Ben„ sözü ile "ego, egoni, men, gibi» ke -İlmelerinin etimoloji, morfoloji, fonetik ve semantik bakımlarından analizi Diller gramerleştiği zaman (şahıs zamirleri: Pronomz perton-nelt) adı altında toplanan tözlerin kaynakları, dillerin orijini üzerine araştırmalar yapanların meraklarını üzerine çekmiş bir konudur. Dilimizde şahıslan anlatmağa yartyan "Ben, biz, ten, tiz, o, onlar" tözlerinin "Güneş - Dil teoriti" etatlartna göre analizlerini bu yazımızda göstermek ittedik: I. BEN Kelimenin etimolojik şekli şudur: Galatasaray hakkında Dün Galatasaray talebesinden mektubtar aldık. Orada bulunan çocuklarımız, İstanbul'da çıkan arkadaşlarımızdan birinde mekteblerine edilen haka -retten muztarib olduklarım bildirmektedirler. Bugün bu memleketin küçük ve büyük mevkilerinde vatan hizmeti gören birçok kudret ve liyakatlerin feyzalmış olduğu, ve şimdi birçok Türk vatan -daşlarınm çocuklarının oku -makta olduğu Galatasaray özbeöz, hat bir türk mektebidir. Ortada Galatasarayı ne müte -etsir, ne de alâkadar ede -cek hiç bir mesele olma -mak lâzım gelir. Her hangi mektebte, kulüpte veya mü -essesede uygunsuz bir hareket olursa, devletin kanunları o hareketi meneder, cezalandırır. Fakat böyle hareketler, ne müesseselere, ne şehirlere, ne de zümrelere hakaret fırsatı teş -kil edemez. Bu gibi lüzumsuz asabiyetlerin tekrarlanmıya -cağını ümid ederiz. (I) (2) (3) (4) (eğ + eb -f- en + eğ) [1] (1) Eğ: Köktür. Asıl anlamı "güneş" tir. "Güneş" ten çıkan mefhumlar arasında "Allah, sahip, esas, efendi'' mefhumları, bu köke şu manasında en yaraşan anlamlardır. Not: 1. — "Eğ" kökünün "Allah, sahip, esas, efendi" anlamla-—Sayfayı çeviriniz— [1] (Ben) kelimesinin sonundaki (n), en eski aslında genizden söylenen bir (n) dir ki (n) ve (ğ) seslerinden mürekkeptir. (Ben) deki (n) nin sağır ket de nilen gtmneli (n) olduğu (bana) şeklinden ve bunun bir çok lehçelerde (banğa) ve (manga) diye okunuşlarından da bellidir. Genizden gelen bu Türk sesi bir "n" ile bir "ğ" nin birleşmesinden kurulmuştur ki doğrudan doğruya "g, k, h" gibi birine konson kategorisine bağlanır. Bu son ekin analize katılmasının sebebi budur. Iİ. MUSOLÎNÎNİN fUHEŞ MESELESİNDE VE /.ECRİ TEDBİRLER KAR- şısıshA iı ti) r\r\ w RUMUftU ı\L 17 İN SÖYIFVİ 2 inci sayfamızda SAV İFA 2 ULU* 8 İLKKANUN 1935 PAZAK rina geldiğini gösteren şu sözleri yazalım: /. Ege - Tanrı, Allah "Ey Egero!,, "EyAllahım!" //. Ege Sahip, malik, efendi ///. Oğan = Sahip, nazır, Allah [Oygan şekli de vardır] IV. Ugan Allah, ilâhi, kadir, sahİDİ kudret. bunlarda görülen "eg, og, ug" kökleri 'eğ" ana kökünün ay.ııdır. (2) Eb: Ana kökteki mefhumu kendinde tecessüm ve temessül ettiren süje veya objeyi gösterir bir soz unsurudur. Kelimede ana kök ¦iu i.. ü zaman doğrudan doğruya onun yerine geçer. [2J (Eğ ¦ eb eğeb): "Allah, aahip. esas. efendi" mefhumları ¦ın kendisini anlatan sözdür. Not: 2. — (Eğ -f eb = Eğeb -geb) sözünün ve bunun ses değişmeleriyle aynı olan 'Kep, kip, kem" sözlerinin Türk lehçelerindeki anlamları "kalıp, model, numune, misal, ölçü, benezrlik, zat"-lır. Bu anlamlar (V. j b) nin girdiği mefhumu tecessüm ve temessül ettirme rolünü pek iyi göstermektedir. /. Geb kalıp II. Kep kalıp, ölçü. model ///. Kip - kalıp, misal, model. numune, şebih. zat IV. Kem, Kcmey Ölçü GİBİ "Gibi" sözü de "gib" in bu anlamlarından doğmuştur. Bunun eski kitaplarda "bigt" şekli de vardır. İkisinin de etimolojik şekillerini altalta yazalım: (I) (2) (S) (4) Gibi: ig + ıb + iğ + . Bigi: iğ + ib -f- ig + iğ Görülüyor ki arada yalnız sondaki 1 iğ'in bir veya iki olmasından başka bir fark yoktur. Bu sözün ilk iki unsuru (iğ ıb = igib - gib) dir ki yukarda geçen "ge6"in aynıdır. "Geb" kalıp ve zat anlamlarına gelince, buna onu isimlendiren ve tamamlıyan "iğ" eki getirilerek o zatın tıpkısı, benzeri anlatılmış olur ki "gi6t" nin manası da bundan ibarettir. "Gibi" nin şu şekilleri de vardır. /. Kimi (Radlof. II. "Aezri lehçesi" ) II. Kibih (Radlof. II. "Tobul lehçesi" ) III. Kibi (Radlof. II. "Koman lehçesi" ) EB Not: 3. — (Eğ + eb ^ eğeb) yelelinde ana kok tamamiyle kaynaşınca kalan söz "Eb" olur. A-rapça sanılan bu kelime "baba" demektir. Türk lehçelerinde bu-mu» aba" [3] şekn çoktur. Din- /. Radlol. I. "Karakugız lehçesi" II. Radlof. 1. Çağatay, Ta-ranet, Sart lehçeleri" l/I. Radlof. I. "Çağatay lehçesi" IV. Bang. Uygur Endeksi [2] (B) harfi birinci derece radikal kök yaratabilen konsonlar-dan olduğu için, (eğ) yerine doğrudan doğruya (eb) de alınabilir ve yine aynı anlamı verir, (B) doğrudan doğruya (ben = ego) anlamım da ifade ettiğinden, analize esas kök mefhumu bu yolda da alınabilir. Bu halde (eğeb =• eb) benliğin kendisini, insanın ta içini anlatır ve (en) ekiyle bu mefhuma en yakın olan ifade anlatılmış olur. I. Elidrak Lilisan-il-Etrak II. Radlol. 11. "Teleüt, Altay, Lebed, Şor lehçeleri"; Tuh-fe-tüz-zekiye III. Divanü Lûgat-it-Türk; Elidrak Lilisan - il - Etrak; Türk Dili Lügati; Bursa-daki Kuran tercümesi; Kamusu Türki. IV. Pekarski, Yakut Dili Lügati [JJ Divanü Lûgat-it-Türk; Ça-f«tay Lügati; Radlof. I. "Şor, Te-1^ . Sa%ay lehçeleri" lerde "baba" söziyle Tanrının a-nıldığs malûmdur. BEN "Ben" analizine devam edelim r (3) En: (. + n) ektir. Obje veya süjeye en yakın, onun bitişiğinde olan sahayı gösterir. (Eğ -\ eb eğeb eb) kökiyle anlatılan (Allah, sahip, esas. efendi) mefhumlarına yeryüzünde en yakın o-larak ilkel insanın düşünebildiği varlık, kendisinden ibarettir. (4) eğ: (. i ğ), bu varlığı tamamlıyan, tayin ve ifade eden, isimlendiren ektir. (Eğ H eb + en + eğ — eğebe-neğ) sözünden ana kök ile onu radikal köke bağlıyan vokal ve son ekin vokali düşmüş, son (ğ) de (n) ile kaynaşmış, böylece kelime son morfolojik ve fonetik şeklini almıştır: BEN. Ben: yeryüzünde "Allah, sahip, esas, efendi" diye tanılan yüksek mefhuma en yakın olarak düşü-nülebilen ve insanın kendisinden ibaret olan varlığın adıdır. EGO Not: 4. — Grek dilinde "ben" anlamına gelen "ego" kelimesinin başındaki "eg" de "eğ" Türk ana kökünden başka bir şey değildir. "Ego" sözünün eski Atika lehçe-sindeki şekli "egoni" dir. "O" su uzun okunan bu kelimede "ben" kelimesindeki son iki ek te görünmektedir. Etimolojik şekillerini altalta yazalım: (1) (2) (3) (4) Ben : eğ -f eb -f- en -f eğ Egoni: eg + oğ -f on -I- iğ Ego : eg f oğ -+- . |- . Görülüyor ki "ben" mefhumunu anlatan en basit unsur doğrudan doğruya eğ" ana kökünden ibarettir. Grekçede buna yalnız tespit ve ifadeye yarıyan bir "oğ" getirmekle mefhumu anlatan "eğ | oğ = ego e -- ego" şekli ana köke en çok yaklaşan sözdür. Onun yakın sahasını göstererek yeniden tamamlayıcı bir "iğ" de getiren "egoni" şekli Türkçe "ben" söziyle kuruluşta tamamen bir görünmektedir. M EN - ENE Not: S. — "Ben" in 'men" ve "mm" şekilleri de Türkçede vardır [4]. Zâten "b == m" olduğu malûmdur. [5J Farsçada bu anlama kullanılan "men" sözü doğrudan doğruya Türkçenin "b" yerine "m" kullanan şivesinden alınmıştır. Arapçada "ben" anlamına gelen "Ene" sözü de yine "ben" in "b" yerine "ğ" bulunan aslından gelmiştir. "Ben", "men" sözlerinin sonlarında ki (n) nin (nğ) olduğunu düşünerek, bunlarla, "ene" ve - Atika rumcasındaki . "egofio" sözlerinin etimolojik şekillerini birbiri altına yazalım: (I) (2) (3) (4) Ben : eğ + eb + en -f eğ Men : eğ + em -+- en -f eğ Ene : eğ + eğ -f en + eğ Egoni: eg + oğ + on -fiğ Görülüyor ki ilk iki kelime birbirinin aynıdır ve İkisi de mefhumu tam olarak anlatabilmektedir. Üçüncü kelimede ana ve radikal kok - ki birbirinin aynı olarak birbirini temsil ediyor _ kaynaşarak düşmüş, kelimenin son morfolojik şekli "eneğ" kalmıştır. Son kelimede ana kökü temessül ve tecessüm ettiren radikal unsur "oğ" dur Bunun "ğ" si düşerek, kelime (egoni "ğ" ) olmuştur. [6] [4\ Radlof. IV. "Orhon, Uygur, Çağatay, Tarancı, Altay, Teleüt, Lebed, Şor, Küerik, Karayım, Sart, Türkmen, Kırım, Kırgız, Koybal, Sagay, Kazan lehçeleri" [S] Etimoloji, mortoloji ve fonetik bakımından Türk Dili analiz yolları, s. 6 ve 10-11 [6] "Biz, sen, siz, o, onlar" sözlerinin analizi gelecek sayılarımızda çıkacaktır. DIŞ HABERLER - B. MUSOLİNİ BEKLENEN SÖYLEVİNİ VERDİ Bize karşı muhasaralar, ani aşmalar ne kadar çok olursa olsun, hedefimizden dönmiyeceğiz- Roma, 7 (A.A.) — Saylavlar meclisinde söylediği nuluklA B. Musolini demiştir ki: "— İtalya kendi hedeflerine ermeye ve kendine karşı çevrilen hareketlere karşı en şiddetli bir surette mukabele etmeye katiyen azmetmiştir. Bize karşı İttifakların, muhasaraların adedi ne kadar çok olursa olsun bizi hedefimizden döndüremez. Son saatlerde durumda belki hafif bir selah olmuştur. Bununla beraber yerinde olmayan bir nikbinliğe kapılmak zamanı delildir. Eksperler arasındaki görüşmeler siyasal müzakereler olmadığı gibi siyasal müzakereler başlasa bile müsbet bir neticeye varacağı meçhuldür. Italyayı en az isteklerini bildirmeye çadırdılar. Bu lalep lüzumsuzdur. Zira İtalya, bu asgarî isteklerini birinci teşrin ayı içinde bildirmiştir. Bu tebliğlere cevab olarak ikinci teşrinde mütearrıza karşı zecri tedbirlere başlandı. Ki, bu tedbirler, hakikatte mezkûr mutaamzdan medeniyetin ilk nimetlerini alan habeş halkı tarafından sabırsızlıkla beklenilmekte idi. Bundan sonra Italyayı zecri tedbirler savaşına karşı müdafaa tedbirleri almakla itham eltiler, italya bu savaş* karşı kendisini meşru bir şekilde müdafaa etmekledir. Bütün dünya, meselâ fransız ve Belçika eski savaşçılar* zecrî tedbirlerin tatbikini protesto etmişlerdir, italya bu protestoya İştirak edenleri daima muhabbetle hatırlayacaktır. B. Musolini, bundan sonra hafif bir İstihra ile, B. Hor*un avam kamarasında yaptığı beyanattan bahsetmiş ve İngiliz dış bakanlığının şimdiki faşist hükümetinde olduğu gibi kuvvetli bir hükümetle idare edilen kuvvetli bir İtalya görmek istediği arzusundan memnuniyetle not aldığım bildirerek demiştir ki: " — Italyada 14 »endenberi dünya dnki ve Avrupadaki mevkii için çetin bir mücadele İçindedir Bununla beraber Ital ya Afrika sömürgeleri için emniyet meselesi halledilmedikçe ne Sir Hor'un ve ne de kendisinin istediği kadar kuvvetli olamaz. İtalyan ulusu Sır Hor'un söz -terini takdir eder ve fakat esere göre hüküm verir. 12 kânunuevelde ilân edile -cek olan petrol ambargosu meşum De-liceler doğurabilecek ve durumu pek ziyade kötüleştircbilccck bir hâdisedir /ecri tedbirler italya'yı bıhaslla manevi bıkundaa müteessir «'der. Milletler Cemiyeti ceza kanunu şimdiye kadar en . r vc en kotu hallerde de latbık edilmemiştir. Bu tatbikatın atisi de olmıyaeaktır. Mezkur ceza kanunu ilk defa ve yegâ -ne olarak İtalya'ya tatbik cdilmektedıı. O Itlaya ki, biricik h.ılası köleleri serbest bırakmaktır, o İtalya kı. Doğu Al nkasının geniş bölgelerindeki mutlak ruçhan hakkı elli *c neden ben tanınmış tır. O italya ki. hammaddelerden im ılı rumdur. Bununla beraber İtalya'nın bu zalim istismar eden zengin uluslar yanılmışlardır. Once yrnı İtalya nın entellekluel kıymetlerini hesaba katmayı unutmuşlardır Yeni İtalya maddeyi bir mukavemet aleti haline koyacak kabiliyettedir... B. Musolini ilalyan - habeş anl& mazhğının Cenevrede gorduğiı ffnua -meleyi şu suretle tavsif etmiştir: "— Sununun Jis Summa Injuria*' yani - adaletin ifrat halinde talbıki gay re ti adaletsizliğe müncer olur , mevzuu bahsolan ihtilâf, diğer devletlerin harb-lan ve hattâ milletler cemiyetinin l*a*T sinden sonra kuvvet iktımalı suretiyle halletmiş oldukları tamamen sömürgeye ait bir rinlaşmazlıkıır. Kesin olarak söylerim kı, İtalya'nın hak ve menfaatleri muhafaza edilmek -sizin bu anlaşmazlığın halli imkânsızdır. Bunu beklİyerek. Italyada vc şark Afri* kasında, italyan kuvvetleriyle faşist siyah gömleklileri yurda nihai ve kati zaferi temin edinceye kadar, icraat devam edecektir.,. Roma, 7 (A.A.) — Musolini bu sabah ingiliz ve fransız büyük elçilerini kabul etmiştir. Bu konuşmalara bü-büyük bir ehemiyet verilmektedir. Konuşmalar, vaziyetteki gerginliğin biraz hafiflemiş olduğunun belgesi olarak görülmektedir. Roma, 7 (A.A.) —B. Musolini fransız büyük elçisi Kont de Cham-brun'u kabul etmiştir. Almanya ve hava kuvvetlerinin tahdidi Paris, 7 (A.A) - Havas ajansının diplomatik muhabirinin bildirdiğine göre, Sir Hor, hava küvetlerinin tahdidi ve hava silahlarının terki hakkında bir anlaşma akdi maksadiyle İngiltere tarafından Ber linde yapılacak teşebbüslerden B. Laval'i haberdar edecektir. Buna karşılık. B. Laval da Fransanm Berlin elçisi B. Fransuva Ponse ile B. Hitler arasmda geçecek görüşmelere dair, B. Hor'a mufassal malûmat verecektir. Aynı muhabir, habeş meselesi -nin ve petrol ambargosunun halli hakkındaki tekliflerin, B. Hor ile B. Laval arasmdaki görüşmelere e • sas olacağını, zira Almanyanm. habeş - italyan davası halledilme -dikçe müteenni davranmak arzusunu izhar eylediğini yazıyor. BARIŞ İÇİN YENİ BlR FORMÜL tkiye bölünecek ol diğer parçasını Mili (Batı I. inci tayfada) İkiye bölünecek olan Tigre'nin bir parçası Italyaya verilecek, öteki ise üç sene içerisinde, Habeşistana mı dönmek, yoksa arsıulusal bîr idare altında mı kalmak istediğini reyiam usulü ile bildirecektir. Bu üç senelik müddet zarfında bu kısım, arsıulusal sayılacak vc milletler cemiyetince tayin edilecek memurlar tarafından idare edilecektir. Habeşistanın bazı cihetlerinde I-talyanın ekonomik imtiyazlar elde etmesi bahsraa gelince, iyi haber alan çevenler, Sir Hor'un, Italyaya, şimalde yedinci arz dairesiyle mahdud ve garpta Radolfh golüne kadar uzanabilecek olan bir nüfuz bölgesi teklif etmek ihtimali bulunduğunu söylüyor-lar. Bu arazi, habeş İmparatorunun ismen hakimiyeti altında kalmakla beraber, İtalyan polis kuvvetlerinin himayesi altında gene italyan sosyeteleri tarafından işletilecektir. Habeşistana deniz üzerinde verilecek mahrecin de Asab olmayıp Ze-illa olması mümkündür. Zira Musolini Asabın verilmesine şiddetle muhaliftir. italya toprak mübadele ve alt» verişine yanaşmıyacakmtş Londra, 7 (A.A.) — Daily Herald', ın yazdığına göre, B. Musolini, Habeşistana herhangi bir toprak parçasının terkine muhalif olduğunu ve ha-beşler herhangi bir mübadele veya alışveriş yapmayı reddettiğini Fransa hükümetine bildirmiştir. an Titren i ıı bir parça etler emi\eti memu Aynı zamanda, İtalya, petrol ambargosuna iştirak edecek devletlerle de her türlü diplomatik münasebah kesmek tehdidini savurmak tadır. B. Musolininin vereceği nutuk Roma, 7 (A.A.) — B. Musolini, Sir Erik Drummond'u bugün kabul edecektir. Söylendiğine göre, bu görüşmelerin, Musolini tarafından bugün ı-talyan parlamentosunda irad edilecek nutkun mahiyeti üzerinde tesir yapması muhtemeldir. Resmî mehafil, Musolininin, bu münasebetle, avam kamarasında Sir Hoar tarafından geçenlerde irad e-dilmiş olan nutka cevab Tcrerek, italyan noktai nazarını, temerrüt etmeksizin müdafaa edeceğini tahmin ediyorlar. sı Italyaya verileeek rları idare edecek.. Londra, 7 (A.A.) — Romadan, iyi bir kaynaktan gelen haberlere göre, B. Musolininin, Pariste, ingiliz ve fransız eksperleri tarafından tasarlanan barış tekliflerini nazan dikkate alacağı çok şüpheli görülmektedir. Zecrî tedbir varken barış imkânt olmıyacak mı? Roma, 7 (A.A.) — Yarı resmi çevenler, halihazırdaki barış hazırlıklarının, zecri tedbîrler tehdidi altında yapılmış olduklarından, akamete maK-kûm bulunduğunu söylemektedirler. Araya girenler her şeyden önce, petrol ambargosun* teallûk eden konuşmaları ve arsıulusal havayı zehir* liyebilecek daha başka tedbirleri de durdurmalıdırlar. Deniz konferansı açılıyor. (Batı /. inci sayfada) lacak ve sırasiyle Amerika, Avustu-ralya, Kanada, Fransa, İtalya, irlanda, Japonya, Yeni Zelanda ve cenup Afrikası heyet şefleri söz alacaklardır. Asıl mesai salı sabahı bağlıyacaktır Londra, 7 (A.A.) — Deniz konferansına iştirak edecek italyan delegasyonu dün akşam buraya vasıl ol-muştur. Londra, 7 (A.A.) — Deniz konferansında japon delegasyonu başkanı amiral Nagano Nagai, dün sabah Sir Samuel Hor ile görüşmüştür. Hazırlama komisyonu isini bitirdi. Cenevre, 7 (A.A.) — Dünya tonajının yüzde seksenini temsil eden 16 devletin iştirakile hazırlanan deniz mesaî konferansı bugnn işini bitirmiştir. İş müddeti ve tayfa adedi hakkında hiç bir anlaşma hasıl olmamıştır, ingiliz armatörleri, ücret meselesi halledilmeden önce herhangi bîr anlaşmayı kabul etmemişlerdir. ULUS 9ILkk\M.\ 1933 PAZARTESİ Son haberler ikinci sayfada ON ALTINLI YIL. No: 516* Adımız. aiKİınıızdır Ileryrnlt- 3 kuru- İTALYAN BAŞBAKANINI N SON NUTKU Fransız gazeteleri di \ orlar ki: B. Musolin inin söylevi fransız ve ingiliz siyasalarını birbirine yaklaştırmağa yaramıştır I İtalyan saylavlar kurulunda başbakan B. Musolini'nin söylediği nutkun bazı parçalarım dün vermiştik. Stefani ajansı bu sabah bu nutkun metnini göndermiştir. Bir barış esası bulunmak için Pa-riste müzakereler yapıldığı bir sırada B. Musolininin sözleri çok mühim olduğundan bu metr.i aşağıda aynen neşrediyoruz: [Anadolu Ajansının notu.] Roma. 8 (A.A.) — Saylavlar BaşbeÜM SÖMÜRGE TİCARETİ F. R. ATAY Vu gazetesi bu hafta, sömürgecilik ticareti hakkında mühim bir yazı neşretti. On dokuzuncu asırda esas, sömürge edinmek için harco -lunan parayı mümkün olduğu ka -dar az zamanda geri almaktı. Meselâ 1830 da Cezayir seferi için Fransa 80 milyon frank öd-İnç almağa mecbur olmuşsa da. 50 milyon franga varan Cezayir haznesini ele geçirmiştir. Ancak, Emir Abdülka • dir'in erkinlik savaşı Cezayiri pa -halılaştırmıştır: Bu savaş sırasında Fransa, şimal Afrikasmda bazan 115,000 adam bulundurmak zorunda kalmıştır. Salgın kuvveti ise 36 bin kişiden ibaretti. Çinhindi Fran -saya ock ucuza mal olmuştur. 1S80 den sonraki Afrika sal -gınlan da pahalı değildi. Belçika kiralı üçüncü Leopold'un sömürge imparatorluğu hemen hemen hiçe gelmiştir. GarS Afrikasınm Fransa tarafından feüY uzun sürmüşse de. pek az sayıda k-ıvvetlerle yapılmıştır. İngiliz unpare-torluğunun pren • sipi de. sömürgeyi ucuz almaktı. Mısır ve Sudan'da böyle olmuştur. Eğer Boer ihtilali olmasaydı, ce -nup Afrikasınm fethi fiatı da yük-selmiyecekti. Oıada bulunan 27.000 askerinin bozgunlara uğraması ü -zerine, imparatorluk bütün kuvvetlerini ortaya atmış, ve Boer harbi sonçağ sömürge harblarının en büyüğü ve en pahalısı haline gel -mistir. 1902 baharında 380,000 kişilik seferber ordunun 300,000 kişisi cenup Afrikasmda bulunmakta idi. Halbuki Boer hükümetlerinin nüfusu 280,000 İ beyaz olmak üzere bir milyondan biraz fazla idi. Sefer Ingiltereye 222,970.000 ingiliz lirasına mal olmuştur. f Bir buçuk milyar türk lirası kadar bir şey! ] Fakat imparatorluğun hesabı yan -lış değildi: Çünkü oradaki altın ve ebrıas madenlerini işletmek, beş sene içinde bu masrafı çıkartmıştır. Italyanın A dua bozgunu ile bi • ten ilk habeş seferinde 50.000 as -ker kullanılmıştır. Fakat Trablus seferi daha ağır fedakârlıklara mal olmuştur. I iman1 ı- kola* lıkla alm -mıssa da. sonradan 120,000 asker yollanmıştır. Bir seneden fazla sü -ren harb, Italyaya aşağı yukarı 500 milyon türk lirası harcatmıştır, Sö 'ürge seferlerinin fiatları gittikçe artıyor: Çünkü manevî ve maddi mukavemet unsurları ço -çalmıştır. Vu gazetesinin söylediği-ne göre hasrmlaşma başlangıcında, şimdi tîw t ''an seferinde olduğu gibi, 2 ' ' ' »-'erle işe başlamak ilk had. i Daha 1935 yazında, italyan kaynaklarından öğrenildiğine göre, seferberlik masrafı 5 milyar lireti bulmuştu. Sonradan malûmat kesilmiştir. Tahmin olunduğuna göre, henüz ciddi hareketler olmamasına rağmen. Afrika seferi masrafı (Sonu 6. cı sayıfada) İtalya başbakanı B. Musolini, sonbahar manevralarında el bombası atarken.... kurulunun açılışında butun hükümet erkâ-nile siyah gömlekler giymiş saylavlar, birçok rical ve elçiler hazır bulunmuştur. Mu solini'nin gelmesini bekliyen saylavlar hep bir ağızdan Gi-ovinezza'yı söylüyorlardı. Musolini'nin salona girişi dakikalarca süren şiddetli alkışlarla karşılanmıştır. Kurul başkanı celseyi açmış ve ilk önce Afrikada çarpışan asker ve milisleri selâm-lamıştır. Bu, ordudan yana büyük tezahüre vesile olmuştur. Bundan sonra başkan saylavları muhtelif içtima devrelerine aid küçük altın madalyalarını vatana hediye etmeye da vet etmiş ve ilk olarak kendi dört madalyasını bir harb miğferi içine 44Ulus „ un dil yazıları GÜNEŞi-DİL Teorisine Göre Türkçe de Şahıs Gösteren Sözlerin Analizi ıı. u Biz, miz, sen. kişi, sî, siz,, sözlerinin eti -moloji, morfoloji, fonetik ve semantik bakımından analizi Dün bu sütunlarda "Ben" sözünün analizini göstermiştik. Bugün de "Biz, Sen, Siz" sözlerindeki etimolojik araştırmaların verimini yazıyoruz: II. — BİZ (Ben) sözü yalnız söyliyenİn kendisini göstermek itibariyle (ego) yu gösteren (b) merkeziyle, ona en yakın olan (n) sahasından ileriye geçmez. Bunu daha ge- kelimesi de böyle teşekkül etmiş -tir Bunun etimolojik şeklini (ben) 9, bırakmıştır. Bütün saylavlar başkanın bu hareketine imtisal etmişlerdir. Başkan saylavlar kurutunun (Sonu 2. inci sayfada) S. Samuel Hor - B. Laval görüşmeleri Paris, 8 (A.A.) — Takriben i ki buçuk saat süren Laval - Hor görüşmesi saat 20 ye doğru bitmiştir. Münhasıran italyan - habeş muhasaması üzerine cereyan ettiği sanılan bu görüşmeye yarın da devam edilecektir. Bu akşam ls-viçreye gitmek niyetinde olan Sir Hor bundan dolayı hareketini tehir etmiştir. Görüşmeden tonra B. Laval gazetelere aşağıdaki bildi riği vermiştir: "Başbakan, beraberinde Sir Jorj Klark, B. Van Sittard ve Pe-terson bulunan Sir Samuel Hor'u kabul etmiştir. Her iki bakan, sıkı iş birliği siyasasının devamı hususunda tam bir fikir ittihadı bes lediklerini teyid etmişlerdir. Noktai nazar teatilerine yarın da de vam edilecek ve italyan - habeş muh aşamasına dostça bir hal çaresi bulmak için yapılacak tekliflerin mevzuunu teşkil edebilecek e-saslar aranılacaktır. Deniz konferansında Japon ve ameriluııt görüşleri arasında ihtilâf Londra, 8 (A.A.) — Deniz konf-raniintn açılışından evvel Japon ve Amerikan heyetleriyle temasta bulu-nanlnrdan alınan bazı haberler, her iki memleketin sîlâh adedi noktainazarından, fikir ihtilâfı beslediklerini teyid etmektedir. Gazeteler ne ytızyorlur? Paris. 8 (A.A.) — İyi haber a lan çevenler, Laval - Hor görüşme sinden sonra neşredilen bildiriğe büyük bir ehemiyet vermektedir ler. Söylenildiğine göre. İngiltere (Sonu 6. tncı sayfada) Ben' Se Türkçede sohıs göstermeğe yarayan sözlerin kurulusunu ve biribirleriyle alâkalartnt götte rir grafik sekil niş bir sahaya nakledince, içinde (ben) de dâhil olan, fakat (ben) den başkaları da bulunan insan -lar ifade edilmiş olur. İşte (Biz) Dünkü spor hareketleri Ankara, İstanbul, İzmir maçları Dün en güzel bir futbol günü idi. Ankara Gücü alnnı. nçık havada zevkli bir spor günü geçirmek istiyenlerle dolmuştu. Saat 12.30 da Güvenç Spor i— — Kırıkkale Gücü oyunu başladı. Gü -venç Spor. güzel bir takım çıkarmıştı. İçlerinde üç dört tanesinin futbolu hak-(Sonu 6. met sayfada) sözünün etimolojik şekliyle alt alta yazalım: (D (2) (3) (4) Ben: (eğ -f- eb -f- en -t- eğ) Biz: (iğ -f- ib + iz + . ; Görülüyor ki burada "eğ, iğ" ana kökleri ile onları temsil eden 'eb, ib" unsurları birdir ve anlamları da aynıdır. Farklı olan yalnız (3) numaradaki eklerdir. Bunların birincisinde en yakın sahayı gösteren (n) yerine ikincisinde oldukça uzak sahayı gösteren (z) gelmiştir, işte (ben) in yalnız söylİyenin kendisini anlattığı halde, (biz) in söyliyen de dâhil olan bir takımı anlatması bundandır. Not: l. — (Biz) kelimesinin eski şekli (miz) dir. Fiil sonlarında bugün (b) ve (m) si düşerek (iz) şeklinde kullanılır: (gideriz, geliriz) gibi. Orhon yazıtlarında "Süledimiz, süngüştümüz,, [i] şekillerinde doğrudan doğruya "miz" şekli de görülür. Bugün de "evimiz, kitabımız..." gibi mülkiyet gösteren sözlerde bu '*miz" t görüyoruz. Not: 2. — (Biz) anlamının Grek lehçelerindeki şekilleri şunlardır: ¦ Sayfayı çeviriniz - Çankaya — Gençlerbirliği maçından oır esiontane [/] Süledimiz --- asker sevkı tik; süngüştütni'u - dÖğûştÜk, ruştuk demektir. SAı İKA 2 ULUS 9 İLKKANUN 193 TAZAK 11 Sİ SOS DAKİKA Dessie Bombardımanında italyan uçaklarına karşı miparator bizzal mitral) özle ateş etmiş Aıliıahaba, b (A.A.) — Havas ajanlının ayları Uçtur'nin dünkü hombaı-dımanı hakkında aşağıdaki tafsilatı vermekledir: 8e| İtalyan uçağı, yangın bombaları alınıştır. Nüfusça /ayiat ve m»ddi basar da ehemiytUİıdir H b- hükümeti it-d-yanların Orısıe şehrinin askerî kuvvetlerin toplanma m er İre »ı ve aynı ısının-aV vilayetlerle yapılmakta olan silah kaçakçılığının merkeıi olduğu suretindeki iddialarını redakİrmiktedir. Habe« hükümeti. Necati'nin bom -bardıman «ırasında civardaki bir ormana saklanmış olduğu yolundaki iddiala» s»»a»aasa»aas»sssssssss»ag s —'¦' ^^maasasrı 1 — Homer ve Atika lehçele - rinde: imi t; 2 — lyonya ve Droid lehçele - rinde: Ammes. amme. t min ; 3 — Yeni Grekçede: ımts. emıs Butun bu sözlerin tamaruıyle bizim (biz) ve (mit) imizden başka bİr şey olmadığı besbellidir. Etimolojik şekillerini alt alla yasarsak, birlik daha açık olarak görülür: ti) (2) (3) (ü| -t- ib -t- is) (iğ -t- im -f iz) (iğ - m ¦ is) (ağ t am - es) BU. M iz: İmiz: Amme§: A mme: İmin: Emi»: (ağ f am f eg (iğ ¦+- im + in) (eğ -t- em -f üs) Not: 3. — Farsçadaki (mm) sosunun de bunlardan ayrı olmadı ğını anlamak için, bu sözün etimolojik şekli olan: U) (2) (3) ağ + sra + ağ ı yukarıki sözlerle karşılaştırmak yeter. Not: 4. — Radlof "biz" kelimesinin bert" ve "sen" sözlerinin birleşmesinden doğduğunu yazmıştır. "Ben" ve "sen" sözlerinin her ikisinden (n)ler düşerek 'sen ' in "m" si yerine "z" gelmesi yolundaki bu tasavvurun hiç bir mana ve değeri foktur; ilmi değil, indîdir. Bunda doğruya benzeyen tek nokta, "s" ile V den her ikisinin oldukça uzak bir saha tespit etmekteki yakınlıklarından ibaret tir ki ondan da Radlof un haberi bile yoktur. III. —SEN Kelimenin etimolojik şeklini yazalım: (O (2) (3) 4) eğ - es t en -f eğ [*] (l)Eğ: Koktur Asıl anlamı "Allah, sahip, esas, efendi" dir. ' B»-n - ego" mefhumu da bunun yerine geçmiş olabilir. (2) es: (. 4 s), ektir. "Ego '-dan oldukça uzak bir sahada, "e-go" ile alâkası olan bir obje, veya tssje veya mefhumu işaret eder. Bunu gösteren söz morfemi, kelimenin sonunda '4) üncü unsur o-Wn «g" dir. Eğ + es= eges): (Ego) dan başka, usak, ayrı olan süye veya obı«- d esnek olur. Ancak kendisine soz so Irnen kimse, söz söyliyen-den büsbütün uzak kaldıkça "mu ha tap" sayılamaz. Ona yaklaşma sı lâzımdır. Bu suretle yaklaşmayı gösteren de O) en: (. 4 n) ekidir. (4) oğ: Biras yukarıda işaret ettiğimiz gibi, "ego" dan uzakta Üten onun "n" sahasına yaklaşan, yanı karşısına gelen süjeyi gösterir unsurdur. (E ğ - «s + en 4. eğ — es)e*e net Men): Söz söyliyendea ayrı ve uzak sahada bulunan bir süje-nin soz söyliyenin yakınına gel meşini, karsısında bulunmasını an latır. Not: /. — Kelimenin ilk iki cü (*J "Ben" gibi "sen" in de sonundaki "rr" geni/den söylenen Türk "n" sidir. ra karşı da protesto etmekledir. Hukıı • met Necatının bombardıman rsnasında mevri başında kalıiıiv italyan uçaklarına karşı kullanılan bir mıtralyüüü hll-iaf idare etmiş ve soğukkanlılığını, sükununu tanıamiyle muhafaıa eylemiş ¦ ¦!.'.¦ " • beyan etmekte vr burada bulunan gazetecileri şahit otlermrktcdiı Cepheden ve bıtahssa Oyadcn'd™ Adisababa'ya hîç b»r haber gelmemişltr Sanıldığına e-*« italyanlar, bulun uny -rrilceinî Tigre cf»he*İnde sarletmı-klr-dirler. (İtalyan - habeş harbtna aıd ha berlerin deuamt 6. sayfadadır.) zu olan Ceğ es *~ğe») sozu "ego" unu uzak sahada bir şeyle alâkasını ılade ediyor. Bu in ses değişmeleriyle aynı olan "kez, kıt, hiş" sözlerine (») mınla kasında (ego) nun alâkadar olduğu (V. i ğ) getirilmekle yapılan sözler (kişi, hİşi...) aynı *emant'k ve orijine bağlanırlar. Kıtı. İtişi, bizi, kiji" şekillerinin hepsi de herhangi bir şahıs anlamına gelir \ 2\ Not: 2. — (sen) soziyle (ben) sözünün etimolojik kuruluşlarını alt alta yazalım: (1) (2) (3) (4) Ben: (eğ +- eb + en f eğ) Sen: (eğ + es en 4- eğ) görülüyor ki arada tek ayrılık ikinci unsurdadır. (Sen) anlamının Grekçesi olan (»i) de de asıl bu ayrılığı yapan unsuru görüyoruz. Atika, lyonya ve Don d lehçeleriyle yeni Rum-cada ikinci şahıs zamiri hep (zi) şeklindedir Bunun da etimolojik şekli: (l) (2) (3) (İğ -r İS + İğ) dir ki (zen) den ayrılığı yalnız (. -f n) ekinin eksik olmasından ibarettir. IV. — SİZ Merkezi (b) olan ve söz söyli-v. n sujenın kendisini gösteren mefhumlar dairesinin (t) mınta-kastnda merkez tutmuş ikinci bir sujeyi düşünelim. Bu ikinci süje-nin de kendisi merkez farzedilin-cc etrafında (n, ş, z, z)... gibi, mın-takalan olacağı tabiîdir. (Sen) sözünde (z) mıntakasın dakİ süje, (b) merkezindeki süje-nin (n) mıntakasına, yani yakınına gelmiştir; (t) mmtakasmdaki tüfe kendinden başka ve uzak, fakat kendisiyle birlikte olan süje-lerle birleşince kendisinin (t) mın takasına yayılmış olur. Bu halde (Sen) sosunun s nuocU yakınlığı gösteren (n) yerine, olduk,a uzak bir saha anlatan (t) gelerek (tiz) kelimesi kurulmuş olur. (3) (Sen) ve (ziz) kelimelerinin etimolojik şekillerini alt alta yazalım : (I) (2) (3) (4) Sen: (eğ + es + en 4 eğ) Siz; (iğ + is 4 iz -f . ) Tıpkı (ben) ile (bit) de oldu ğu gibi, burada da yalnız 3 numaralı ekin n-z farkından başka bir ayrılk olmadığı görülmektedir. [ "o** zözûniin analizim de yo nn yazacağız.] /. Neemi DİLMEN [2) Radlof. II. "Kırgız. Sagay. Koybal... v.s. lehçeleri" Verbitski Lügati; Pekarski: Yakut Dili IA- |J] (Türk Dili Analiz Yolları Broşürü) nde görülen iç içe daireler her bir sii/e veya obje için ayrı ayrı düşünülmesi gerekli anlam sahalarını gösterir. Burada olduğu gibi iki süje karszlasjnca iç, içe daireler de çoğalır. Bunu göstermek ve şahıs zamirlerinin biribiriyle rabıtasını işaret etmek üzere hazırladığımız şekle bakınız DIŞ HABERLER İTALYAN BAŞBAKANININ SON NUTKU Fransız gazeteleri diyorlar ki: K Mn-olininin söylevi Fransız ve ingiliz ı\asalarını birbirine yaklaştırmağa yaramıştır (Başı /. inci tayfada) Musolini'nin emirlerine sarsılmaz itaatini bit kere daha teyid ettikten sonra memleketin sonuna ka dar dayanacağını söylemiştir. Başkandan «onra Musolini kürsüye çıkmış ve tekrar şiddetli alkışlar arasında söze başlamıştır. Musolininin nutku sıksık sürekli alkışlarla kesilmiştir. I'»'»"'! mt'«'iheıliği Musolini demiştir ki: "— Kurul başkanının heyecanlı sözleri sizin asil duygularınıza tercemaıı olmuştur. İtalyan milletinin parlak manevi, maddî ve süel seferberliği hakkında söylediklerine ilâve edecek bir sözüm yoktur. Bu Mrlerberlik bir sonkâ-nun 1934 denberi mevcuttur ve geçen ilkteşrinde kadın, çocuk ve erkek 27 milyon ıtalyanın rejimin emrine koşmalariyle tamamlanmıştır. İlk ve son defa olarak şunu kaydedeyim ki. ekonomik muhasaranın devamı takdirinde bu muhasaranın uç yüz altmış besinci gününde de ilk günün azmi, cesareti ve karariyle silâhlı bulunacağız. Bİze boyun eğdirecek hiç bir muhasara ve hedefimizden don dürebilecek hiç bir ittifak yoktur. Ancak toplantımız ekonomik zecri tedbirlerin tatbikinden sonra vuku bulduğundan siyasî mahiyette bazı beyanatta bulunmak isterim. tJ.ap+rlerin «örüşmeleri Son saatlar içinde havada hafif bir iyilik ve belki dr- tasavvurlarda bira? insaftık gözükmektedir. Fakat sizi mevsimsiz, fazla nikbinliklerden tahzir etmek vazifemdir. İki eksperin teması müzakere demek değildir ve bir müzakere başlasa bile bunun serî ve mesud bir neticeye erişeceği iddia olunamaz. Biz ancak asgarî İsteklerimizi bildirmeye davet olunduk. Bu davet mevsimsizdir. Çünkü ilk kânunun on altısında biz tekliflerimizi fransız hükümetine bildirmiştik. Fakat müsbet konuşmalar yerine zecri tedbirler çıka geldi. Ve bu zecri tedbirler yerli halkın uzun zamandanberi beklediği ve kendilerine medeniyet götüren "mütecaviz" e karşı tatbik olundu. Zecri tedbirler Ekonomik tedbirleri bizim kabul etmiş olduğumuzu iteri sürerek birisi vicdanını teskin etmek istedi. Böyle bir iddia asılsızdır. Hkteşrin nutkunda her türlü zecri tedbirleri protesto etmiştim. Gerek nutkumda söylemiş olduklarım, gerekse italyan milletinin sonsuz faziletlerine yapmış olduğum müracaat ezeri tedbirlerin kabulü şeklinde tefsir değil, fakat reddi suretinde karşılanmalı ve hakkımızda ayrı ayrı dört nevi zecri tedbir tatbik edilmemeli idi. Bizim mukabil ezeri tedbirlerimiz zaruri idi. Çünkü madam ki ihraç edemi-yecegiz. İthal da etmememiz lâzımdır. Bu mukabil zecri tedbirler mantıki ve aynı zamanda müdafa-ainefs olarak meşrudur da. Maamafih fransız milletinin büyük bir kütlesi ve bütün eski mu haripletı zecri tedbirlere ve onan tatbikine karşı ayaklanmışlardır. Keza Belçika ve diğer mesnleket terin siyasi mahfillerinde zecri tedbirlere karsı yapılan protestoları da unutamayız. Milletler cemiyeti paktının 16 ıncı maddesinin tatbikine karsı cesaretle duran hükümetlere ise bugün de yar m da sempatimiz olacaktır. Avam kamara**niaki nutka karsı Dün Avam kamarasında bîr isuutk söylı nmiştir ki, burada mec- lisinizde makes bulmamazlık edemez. Dış bakanı Hor, hükümetinin faşist Italyaya karşı olan vasiyeti hususunda sarahat göstermiştir. İngiliz dış bakanlığının kuvvetli bir İtalya, faşist hükümeti gibi kuvvetli bir hükümet, Avrupa ve dünyada kendisine düşen mevkii şerefle tutabidocek bir İtalya İstemekte olduğunu sened ittihaz ediyoruz. On dorl senedir bunun için çalışıyoruz. B. Hor'un bu ilk a-.İlmi.ır..... bakarsak meşru neticeleri beklemekte haklıyız. İtalya, e-ger şark Afrikasındaki müstemlekelerinin emniyeti meselesi halle-dilmezse Hor'un ve bizzat bizim istediğimiz gibi Avrupa da kuvvetli olamaz. Eğer biz geri kalmış memleketler üzerinde genişler ve medeniyet kabiliyetlerimizi gös-teremezsek, B. Hor'un nutkunda tamamıle teslim ettiği gibi kuvvetli olamayız. Italyayı harbta tanınır} olan Hor italyan milletinin vasıflarını takdir etmek imkânını bulmuştur. O vakittanberi uzun se neler geçmiştir. Ve bu müddet zarfında zafer ve inkılâb sayesinde italyan milletinin şuur hareketi fevkalâde bir süratle inkişaf etmiştir. I'flnd nmİKtrgasu İtalyan milleti nutukları dinler fakat hukmunu filiyata istinad ettirir. Binaenaleyh bu ayın 12 si ı-çin derpi» edilen hadise, petrol ambargosu, vaziyetin inkişafı üsc-nnde vahim tesirler yapacak mahiyettedir. Harbta ölenlerimizin annelerne ve dullarına da söylediğim gibi zecri tedbirlerin manevi tesiri italyan milletine nefret uyandırmak olmuştur. Hususile ki avam kamarasında söylenen diğer bir nutukta zecri tedbirlerin i-lerde tatbiki ihtimalinin meşkûk olduğu kaydedilmiştir. Milletler cemiyeti paktının ceza faslı bir maziye malik olmadığı gibi istikbali de olmayan bir şeydir. Demek ki bu fasıl yalnız bugün içindir ve yalnız Italyaya karşı tatbik ediliyor. O İtalya ki yegâne cür-mu, barbar topraklarda esirleri kurtarmaktan ibarettir. Italyanın muahedeler mucibince ve elli senelik manevi ve kan fedakârlıkları ile o topraklardaki üstünlüğü reddedilmez ve bugün teslim edilmekte bulunmuştur. ¦ ıj/iTYn rerüVn ce*sn Cenevredeki insaniyet severler tarafından İtalya aleyhinde verilen "ekonomik asfilcsi" ile ölüm cezası 1935 yılından evel asla tatbikine tevessül edilmiyecekttr. Bu ceza Italyaya verilmiştir. Çünkü, iptidaî maddeler itibarile fakirdir. Halbuki bu maddelerce zengin o-lan memleketler bu cezanın tesirlerinden masun bulunmaktadırlar. Tarihin hatırladığı ve en ezici harb vasıtasını harekete getirenler, Alp dağlarının ötesinde bir masa etrafında Italyanın az çok ekono mik zâfını düşünenler hesablarm-da aldanmışlardır. Rakamlardan ve şemalardan başkaca, italyan milletinin urun asırlarca ve hissedilmeden biriktirdiği maddî ihtiyat unsurlarını ve bilhassa faşist Italyanın krysnetinî ve iradesini hesaba katmamışlardır. Bu ifade mukavemet ve intikam için icab e-den unsurları tedarik hususunda hattâ tabiata bile boyun eğdirecek tir. Harbtan sonra ve hattâ milletler cemiyetinden sonra başka memleketlerin kuvvetle hallettikleri bir müstemleke meselesini a-fakî prensiplere istinaden, bir dünya krizi mahiyeti verecek derecede genişletmek suretiyle yapılan hatanın buRÜn anlaşılmakta oldu- ğu intibaı vardır. En kati bir şekilde beyan ederim ki, bu krizin sonu haklarımızın tamamile teslimi ve Afrikadaki menfaatlerimizin korunmasıyla kabildir. Ve bugün gerek Italyada gerek Afrika-da hareketlerimiz devam ediyor. Buralarda asker ve siyah gömlekliler inkılâptan aldrkları azim ve inkılâba olan imanlariyle vatana hak edilen kati zaferi getireceklerdir.,, . Frrirm: gazetelerinin yazdıkları. Paris, S (A.A) — Bulun gazeteler, dış işleri bakanlığında yapılmış olan görüşmeden sonra neşredilen tebliğde kullanrrmış olan "sıkı çalışma birfiğı srrasası., tabirini ehe-miyetle kaydetmekte ve aynı gün -de B. Musolininin biç olmazsa şekli itibariyle teessüfe şayan bir nutuk söylezniş olmasından dolayı teessür izhar eylemektedirler. Bay Bourgues, Pöti Pariziyen gazetesinde diyor Wi: İngilizlerle fransızlarm noktaİ nazar birlikleri uzun müddet t enberi bu kadar kati bir şekilde tezahür etmiş değildi. Bu hava içinde B. Musolininin nutku gerek Londra da ve gerek Pariste biraz can sıkıntısı u-yarkchrrn ıştır. Maamafih m uzak erata açık kapı bırakılmış olduğunu kabul etmek gerektir. Pertinaks, Eko dö Pari'de yazıyor: Fransız - ingiliz teşebbüsü -nün prensini kabul edilmiştir B. La val ile B. Saznuel Hor, Musolininin dün sabah kenensînî ziyaret etmiş evlan ingiliz ve fransız sefirlerrre söylesem} obruğu güzel sözleri. ermiş olduğu söylevin yahmlandrğı mü-taJessmda bulunmuşlardır. B. Musolini. 16 birfnciteşrin tekliflerinde ısrar ediyor. MÜ! erler Cemiyeti, bir aylık ekonomik tazyikten sonra bunları kabule yan aşamaz. Bu se -hepten dolayı Sir Samuel Horun usule ait tezi kabul etMmrştir. Bu -nunla beraber B. Musolinnıiıı mü -zairerata yanaşacağını urrrad etmek Igerektir.,, B. Tnbnuı* Ovr gazetesinde. Du-çenm nutkunun drş işleri bakanlığı mehafnSnde uyandırmış olduğu ha • yal inkisarını ehemryetle kaydet -mekte ve hattâ bunun bir acrİrk olduğunu yazmaktadır. B. Laval ile Sir Samuel Hor, mürakereserde bu -lunrnak üzere B. Atoni'rrm Parise Rondeı iki »esi isteğini öV ihtiva ede -cegi muhakkak olan tekliflerin esa-Mnı bugün kararlaştırmaları muhte -meloV. On sekizler komitesinin eveke teafcit em'tfği veçhile 12 birincikâ-nunda toplarımasrna da karar ve -r i imiş t ir. Ancak komite, Roma yeni tekliflere cevap vermediği takdirde petrol üzerine ambargo konulması tedbirinin tatbiki tarihini 1 rkmciki-nun olarak teshil edecektiı. Duceosn söyievi, fransrz ve ingi-l.ı s.vasalarmı kati surette tarbirme vaklast ırmağa yaramıştır Berezilyada müfridlere karşı tedbirler 6 A.A ı — H aküme t, haresaetsa. «âidetk tenkil •çia teSBBİrier alsnağa karar vermiş ve II MlIHrrrrrılIrrrTrrrTrrfltîflıtHIlI intMIMIIl lltff İlli Dış İkiIk rl ı imi/in sonu 6ıtırı sayfamı/aladır ıııııııniiiıınihhiııııınnırdinııiîiınnııııiühin ULUS 11 İl.kK\M N i * \ Son haberler ikinri sayfada US ALTINCI YIL. Noı 5165 Adımız, aıulımızılır llcrtt-nlr .*» kuru-. Belçika Knalı Londrada Hu ifwı/b'i h/Uyan - habeş harbi-i durdurmak için bazı teşeb-Ufestoil nliıt.nlı mı? Cene*rc, 10 (A.A.) — Belci-ka kiralının İtalya kiralı ile e-veic»- «nit .tıklan sonra bazı sulh taklitlerini Londraya götürdüğü ft) mi -nevanda Belçika sömürgelerinden bir kısmının sulha yardım için İtalya'ya terke-d ı1 « - ¦ ı haberleri dolaşmakta — dır. liaşbetke \l( DAN KONTROL! F. R. ATAY 1930 da Rusya'ya gittiğim vakit, beş senelik plân fabrikaları henüz kurulmakta idi. Bu endüstri davasının başarılacağına, Rusya dışında, hemen hiç kimsenin inandığı yoktu. Bugün aksini tas -dik etmiyen kalmamıştır. Kayse-ri'de bez dokuduğumuz makine -ler, Ankara'da işleyen otobüsler beş senelik plân fabrikalarında yapılmıştır. 1930 de Almanya'dan Rusya'ya geçen ana makinelerin torunlarını biz bile kullanıyoruz. Ağır ve hafif endüstri biribirini kollıyarak, bugün, komşu devlette her türlü eşya, milli tezgâhlardan çıkıyor. 1930 da Moskova'da gördüğümüz boş dükkânlar hayal olmuştur: Şimdi yalnız Petrovka sokağındaki mağazada günde 57.000 kişi 1,500,000 rublelik her türlü yerli malı satın almaktadır. Savyet saat, bisiklet ve gramofonları en uzak kolhoz mağazalarına kadar sokulmuştur. Hiç şüphesiz ilk tecrübelerde birçok zararlara uğranmıştır: İşçi ve teknisyen yetiştirmek için bir çok sıkıntılara katlanılmış, halk eşsiz fedakârlıklarda bulunmağa çağırılıııı«ur: Fakat en kısa za -manda en geri Avrupa memleketini en ileri Avrupa memleketi sırasına çıkarmak ideali başka türlü ger -çekleşebilir mi idi? Biz de ilk fabrika temellerini attığımız vakit, her taraftan ve kendi içimizden aynı inansızlığın azmimizi gevşetmeğe çalıştığını görüyorduk. Dışardakilerin, bir yarı • sömürge pazarı daha kay -betmek kaygusu ile, içerdekilerin, milli kabiliyetlerimize inanma -mak şuursuzluğu, elele, saflarımıza bozgun sokmağa savaşıp dur • dular. Türk plânının kaçıncı yı -tındayız? 18 buçuk milyonluk pamuklunun büyük bir kısmını yaptık. Bir buçuk milyonluk meri-nos'un temellerini attık; 1 milyon luk somikok işlemektedir. Kükürd olmuştur. Bakır, hatta kavuştu 3 milyon 7 yüzbinlik kâğıd bitmek üzeredir. 500 bin liralık sun-ipek' in temel taşı konmuştur. 1 buçuk milyonluk şişe ve cam piyasaya malını çıkarmıştır. 13 kalemden geriye altısı kaldı: Kendir, demir, bakır, sellüloz, porslen ve kim -ya! Bunlardan, maddi değerce yalnız demir ve kimyanın ehemiydi vardır. Arada, plâna girme -miş olarak, vücud bulan öteki fabrikalarımızı saymıyoruz. Karabük, hemen yanında bu -lunan. kömür madenleri ile, kolay zengin ve mesud bir demir endüstrisinin merkezi olacaktır. Ekonomi bakanlığı, işe hemen başlanmak için, son görüşmelerini yapıyor. Demir ve kimya! bunlar sız bu asrı naaıl anlıyabilİriz? (Sonu 5. inci şayiada) Türk antrasit fabrikası açıldı Ekonomik kalkınmanın büyük bir kolu ve kurulacak kimya sanayiinin nüvesi olan fabrikanın açılışım Zonguldak eşsiz bir bayram halinde kutluyor Zonguldak, 10 (A.A.) - Burada kurulmuş olan antrasit fabrikasının açılış töreni bugün saat 11.30 da yapılmıştır. Bütün Zonguldak ve civan En içteni ifadelerle cumuriyet İdaresinin Zonguldağa verdiği büyük ö-nemi ve Zonguldaklıların şükran duygularını anlatan bu söylevden »*nra Zonguldakta sömi-kok fabrikası ve ekonomi Bakanı B. Celal Bayar halkı ile binlerce mektepli ve amelenin hazır bulunduğu bu törende ilk olarak Türkiş genel direktörü B. E-nat bîr söylev vererek fabrikanın kurulması için sarfedilen emek ile fabrikanın ilk verimlerini anlarmış ve onu parti ilbaşkanı B. Altıok'un çok heyecanlı söylevi takib etmiştir. Ekonomi bakanımız B. Celal Bayar bir söylev vermiş ve kurdeleyi keserek fabrikanın açılışını yapmıştır. Törenden sonra bir müddet dinlenen Ekonomi bakanımız yanında bulunanlarla Çaycumaya gitmiştir. B. Celal Bayar Çaycumadan trene binerek Ankaraya dönecektir. DENİZ KONFERANSINDA Amerika tonaj meselesinde uzlaşmak islemiyor Londra, 10 (A.A.) — Havas ajansı aytarının öğrendiğine göre, Amerikanın saffıharb gemilerinin tonajı meselesindeki hareketi ihtilâfçı olmakta devamdadır. Bütün delegasyonların, konferans komitesinin bu sabahki görüşmelerinin ne olduğu hakkında tam bir karanlık içinde oldukları zannedilmektedir. Bunlardan hiç biri, haklarında tam bîr aydınlık içinde bir takım bariz görüş farkları vardır. Jıtponyanın istettikleri Londra, 10 (A.A ) — Gazeteciler tarafından sorulan bir suale cevab veren japon delegasyonu reisi amiral Nagano, Japonyanın deniz silahlarının kalite itibarile tahdidi meselesi hakkında bir itilâf vücuda getirilmek üzere görüşmelerde bulunmağa mü- savat hakkı kabul edilir edilmez girişmeğe hazır olduğunu söylemiştir. Bütün filoların yüzde 20 nisbetin-de eksiltilmesi yolunda B. Ruzvelt tarafından yapılmış olan teklif hakkında amiral Nagano. şöyle demiştir: "— Bu teklif şimdiki nisbetlerî muhafaza etmek demektir. Japonya bunu evcice reddetmişti.,, İteniz devletlerinin hakiki kuvvetleri ntulir? Paris. 10 (A.A.) — Deniz bakanlığı, muhtelif gazeteler tarafından deniz devletleri filolarının tonilatosuna dair neden biribirine uymaz rakamlar gösterilmiş olduğunu izah etmektedir. Bu farklar, neşredilen istatistiklerin, bazen inşada bulunan veyahut (Sonu 2. inci şayiada) ispanyada Kabine buhranı henüz halledilmedi. Madrid, 10 (A.A) - Cumur reisi, danışmalarına bugün tekrar başlıyacaktır. Sol yan muhaliflerinin delegeleri olan B. Besteiro ile B. Barrio, Kortezlerin feshedilmesi ve yeni seçimleri yapacak olan bir "hakiki cu-muriyetçiler" hükümeti teşkil edil -mesi tavsiyesinde bulunmuşlardır. Parlamento ekseriyetinin delegeleri ise bilakis bu ekseriyet tarafından vücuda getirilecek bir kabinenin teşkilini iltizam etmişlerdir. B. Spaprieta, gazetecilere buhran biter bitmez Almanyaya bir seyahat yapmak tasavvurunda olduğunu söylemiştir. ÇEKOSLOVAKYA Kendi pailllli memlekete sokmak istemiyor Prag, 10 (A.A.) — Çekoslovakya'dan çıkarılan eşya mukabilinde ve yahud her hangi bir suretle yabancı ülkelerden olan alacaklar için Çek bankanotları ve yahud madeni para kabulü me-nedilmiştir. Bu ödevler yalnız Çekoslovak kuronu veyahud banka havalesiyle yapılabilir. Yabancı memleketlerde m :vcut Çekoslovak bankonot ve yahut bozuk parası, bundan böylede yabancı memleketlerden gelecek yolcular tarafından Çekoslovakya' daki masrafları için kullanılabilecektir. B. Celal Bayar'ın açma söylevi Zonguldak, 10 (A.A.)^— Ekonomi bakanı B. Celal Bayar, antrasit fabrikasının açılış töreninde aşağıdaki söylevi vermiştir: (Sonu S. inci sayfada) C.H.P. Grup toplantısında I- ı-li.ık..ıı İnönü genrl «na*al \e ar-ulu-al durum hakkımla l'artî il- -İ.mi-Ih C. H. Partisi Kamutay Crupu İdare Heyeti Başkanlığından: C. H. Partisi Kamutay Grupu bugün Dr. Cemal Tuncanın başkanlığında toplandı. Bir vazife gezisinden ve kısa bîr istirahattan avdet eden başbakan İsmet İnönü çenel siyasal ve arsıulusal durum hakkında parti ile müzakerede bulunmuştur. "Ulus,,un dil yazıları GÜNEŞ-DİL Teorisine Göre Türkçede Şiilııs Gösteren Sözlerin Analizi IV. "Onlar, olar,, sözlerinin ve cemiğ eki demlen" hır-ler„ edatlarının etimoloji, morfoloji, fonetik ve semantik bakımından analizi Türkçede şahıs gösteren sözlerden "Ben, Biz, Sen, Siz" kelimeleri ile "O" nun analizlerini bundan önceki yazılarda an-latmış idik. Bu aerinın «onuncusu olan "Onlar" analizini de bugün koyuyoruz. "Sen" ve "Siz" sözlerini analiz ederken koyduğumuz, bütün bu sözlerin kuruluşunu gösterir şekli de burada bir daha gösteriyoruz. Onlar 8; Türkçede şahıs göstermeğe yarayan alâkalarım göste VI. — ONLAR (O), söz söyliyenden tamamiy-le uzak ve ayrı olan bir süje veya objeyi gösterir. Bunlar birden ziyade olursa o halde kelime (Onlar) şeklini alır. Bu sözün eski metinlerde ve bugünkü Şark lehçelerinde görülen şekli (Olar)-dır Her iki sözün etimolojik şekillerini alt alta yazalım: (I) (2) (3) (4) Onlar: oğ t on + ol + ar Olar ; oğ -f + ol + ar (1) Oğ: Güneş yerine geçmiş olan esas süjeyi gösterir köktür. (2) On: Bu ek yalnız fon/ar) şeklinde göze çarpıyor. Biline!-. gibiı (n) konsonu mefhumun yakınında, bitişiğinde bulunan obje söz/erin kurulusunu ve biribirUriyte rir grafik fekil veya süjeyi ve bunun esas süje veya obje ile alâkasını gesterir. Bu halde, (ego) dan uzakta umumiyet, müphemiyet, şümul gösteren "L" mıntakasında bulunan şahsın kendi yakınında ve aynı mıntaka da bulunan başka şahıslarla birlik olduğunu bu ekle anlamak mümkündür Bu bakımdan en son ve en mü - S m ' ı; w çeviriniz • AvamJvaıniM-; ıhında B. Bakivin ve B.F'len Uzlaşma teklifleri hakkındaki sorgulara cevah verdiler. (İkinri savlardı) SAVIKA 2 ULUS M ILKKÂK'JN UttSÇAKw1SA SON DAKİKA IIA BEŞISTANDA Uçak bombardıman ı hala devam ediyor Harrar, 10 (a.a.) — Bir italyan u cağının Cseiğa ürerinde uçtuğu haber veriliyor. Tadilât yoktur. Rivayet olunduğuna gbre. uçaklar Ogaden'İn muhtelif meıkeılerini bombnrdımana devam ermekte ve ora'arda tahribat yapmakta d.r AdisuhuİMinın 150 kibımetre ateşindeki uçaklar Adisababa. 10 (A.A. — Teyid ola ¦an bir yayıntıya göre. italyan uçakları. Adisababa'nın 150 kilometre »imal şarkında bulunan Ankober şehrini bom • bardıman etmişlerdir. Dessie uverinden dun de uçaklar uç-sn aş ise de bomba atmamı şiardır. I'.'» bumbartltnıanıntn mahiyeti. Roma. 10 (A.A.) — Stefani ajan -sından; Dessie bombardımanı, biri as -kert öteki de cezai, iki türlü mahiyeti haildi. Bu bölgeye fasla miktarda habeş kuvvetleri ile, Ras Imru'mın pek çok askeri yığılmış bulunuyordu Habeş kıtaldi ı Onadenden ı • ı1 vekilini». Adıgrat. 10 (A.A ) — Stefani şansından : llopt man \ihn\et iıUıın edilerek. Vaşington. 10 (A.A.) — Yük «ek federal mahkeme, Linderber-gin çocuğunu Öldürmekle tuçlu bulunan Erimo Hoplman'nın temyiz talebini reddetmiştir. Sovyetler birliği yiyecek plânını gerçekleştirdi Moskova. 10 (A.A.) — Sovyet Rusya'nın yiyecek endüstrisi ilk kânunun birinde senelik plânı fazfasiyle gerçekleşdirmiştir. Geçen 11 ay içinde 5 milyar 245 milyon, rublelik yiyecek yapılmıştır. tek âmil şivede tesadüf edilen bu (m -f n) ekine çok ince manalı bir Ödev verilmiş oluyor, demektir. A"' I. — (O) mefhumunun (ego) ya en uzak olan (L) mınta kasındaki varlığını o mıntaka dahilinde bir merkez gibi alırsak bu merkezin yakınında bulunan (n) mntakasındaki varlıkta bîrleşişi (onlar) olmak iktiza eder [1] (3) Ol: I. f I); ektir. (Ego)-dan çok uzak, aynı müphem, belirsiz bir sahada bir süje veya objeyi işaret eder. (4) Ar: (. | r); ektir Herhangi bîr sahada bir varlığın tesebbüt ve temerküz ve tekarrürünü anlatmağa yarar. O. ONLAR Not: 2. — Şimdiye kadar geçen şahıs anlatır sözlerin hiç birinde izi görulmiyen bu (r) ekinin buradaki tespit vazifesi, Türk dilinin orijinalitesini gösterir en ince nüktelerden brini ortaya koymakta drr: Yalnızca (O) dedilimiz zaman bunda hakikaten hiç bir bellilik ve belirlilik yoktur. Sözü söyliyen ve onun karşısında bulunan şahıslar hariç olmak şartiyle yeryüzünde ne kadar şahıs varsa hepsine (O) diyebiliriz Fakat (onlar) dediğimiz zaman bu umumilik ve muphemlik azalır. (Onlar) dediğimiz şahıslar (O) ile ifade edilen nihayetsiz kişiler içinden "muayyen" bîr"*zümrelîr. İşte (r) ekinin gösterdiği "tekar tür ve taayyün" manası dilimizin bu inceliğine İşaret etmektedir. I/| (Siz) kelimesinin izahında-ki haşiyeye ve orada anılan şekle bakınız! Kat Imiunuıı kumandası altında garptan gelen habeş kuvvetleri son gunlrrdrki zorlu bombardımanlar üzerine Ogaden'e doğru çekilmeğe mecbur knlmıılardu lltdtesleı lııı telli mevziler hazırlıyorlar. Tigre cephesi 10 (A.AJ — Habeşlerin, Corahai bölgesini ele geçirme., için »arfettiklcri boşu boşuna gayretler den sonra, imparatorun kuvvetleri, Tır-rar yolu üzerinde önemli bir sevkulceyş noktası olan Dagabur havalisinde müda laa ine*ııleri hasırlamakladırlar. Daga-bur'da yapılmakta olan çok mükemmel tahkimat, bunlara avıupalı subayların yardım rtmeklr ohlıık'annı gösteriyor Has i.ııl.Kinla beraber ilahındınn sıkınım haberler ueri diinmüşler. Adisababa. 10 (A.A.) — Tigre cephesinden bildirildiğine göre. Ras Sey -yum un askerleri kııçuk bir italyan müfrezesine taarruz ederek 4 nefer öldür -müşlerdir. Başka bir çarpışma esnasında da italyanlardan brş, habeşlrrılen de bir kişi ölmüştür Ras Gubsa'nın adamlarından olup, italyanlar tarafına geç • miş bulunan 50 kişi geri getmış'erdir Yunan kiralı Elçiler heyetini kabul etli Atina, 10 (A.A) - Elçiler heyeti kıral tarafından kabul edilmşitır. Heyet namına en kıdemli elçi olan Romanya elçisi B. Lankaraskano bir söylev vererek, elçiler heyetinin kirala tebriklerini arıetmiştir. Kıral. cevabında diplomatlar heyetini ka -bul etmekle bilhassa bahtiyar olduğunu, tebriki erinden ve temennile -rinden dolayı pek mütehassis bulun duğunu söylemiştir. Martıda »ıı tasmaları Atina, 10 (A.A.) — Peloponez (Mora) de vukua gelen su taşmaları yüzünden, Patras ile Pyrgos arasın-daki demiryolu münakalâtı kesilmiştir. "LAR - LKR" Not: 3. — Görülüyor ki eldeki gramerlerde Türkçenin cemiğ eki diye gösterilen "lar - ıer" sözü, zannedildiği gibi basit ve tek manalı bir ek değildir. Bunda asıl umumiyet, şümul, vüs'at manala-riyle cemiğ anlatan ( . I) ekidir. Bunun yanına gelen ( . r r) eki ise, mefhumun o umumiyet, şümul ve vüs'at sahasında tekarrür ve temerküzünü ifade eder. Bir mefhumun geniş bir şümul alması, onun bütün ferdlerini toplamakla; o şümulde tekarrürü de, bu top -luluğun değişmez şekilde ifadesiyle mümkün olur. İşte bundan dolayıdır ki bu anlamları içinde top-Iıyan, (ol ar), (el \ er) ekleri kaynaşarak (lar) ve (ter) olmuştur "Güneş - Dit" teorisinin: "Ana köke veya radikal kökle-"re yapışmakla onda bir takım ma-"na ve mefhumlar yaratan Türk "ekleri basittir. Sonradan kolay-"İlk olmak için kurulmuş olan ma-"rekkep ekleri anlıyabilmek, on-"lan basit şekillerine getirmekle "mümkündür." \2\ Yolundaki hükmünün manası da bu (lar - ler) mürekkep ekinin a- naliziyle izah edilmiş demektir. OLAR Not: 4. — Sözü 'olar'' şeklinde aldığımız zaman doğrudan doğruya "ol" mefhumunun kendi şümul mıntakasında tesbit ve temerküzü ifade edilmiş olur. I. Necmi DİLMEN DIŞ HABERLER Barış teklifi Roma ve Ad isa babaya gönderildi V\am Kamarasında bir sorguya verdiği cevapta uz -tekliflerinin ne gibi şartlar allımla lıa/n laiKİı^ını anlattı [2] Etimoloji, morfoloji ve fonetik bakımından Türk Dili analiz yolları, s: 9-10. IS. Eden, taşma Paris, 10 (A A.) — Paris tek lifleri hakkında kati bir anlaşma basıl olduğu teyit olunmaktadır. Teklifler akşam üstu Addis- A baba ve Roma'ya gönderilmiştir. tiiribiıine zıd iki luıheı Londra, 10 (A.A.) — Önceki haberlerin tersine olarak, Laval • Hor barış projesinin dün akşamki kabine toplantı -sında tasvip edilmediği, toplantıda ba/ı değişiklik teklifleri yapıldığı ve sonra da bu tekliflerin hemen Paris'te ingiba buyuk elçi siyle Van Sittard'a bildirildi gi anlaşılmıştır. Bu değişiklik perşembe günü için lesbit edilmiş olan on sekizle* toplantı • ..... geçiktirmiyecektir. Röyter aUrnsı. Paris gazetelerinin bu ........I. B Musolim'ye teklif edilen tavizlerin ekemiyetini mübalağa ile bildir diklerini zannetmektedir H. Bahirinin »özleri Londra, 10 (A.A.) — II Baldv.n Avam Kamarasında bir suale cevap vererek demiştir ki: İtalyan - habeş anlaşmazlığının halli için hiç bir esas İtalya veya Habeşi* lana şimdilik leklif edilmiş değildir. Bu hususla şimdilik söz söylemeli mersi »iz olacaktır. Bizzat ben. gazete haber l.-rını tetkik etmedim. Ve Fransa' da, • •asında nazik ve zor olan bir meseleyi \wb daha nazik ve zor bİr hale koyabi • lecek bir u/ma «ukubulduğu açık bulun-maktadır. Tekliflerin asıllarını ve aynı zamanda matbuat haberlerini tetkik e • den kimseler, bana, başlıca mesclelerdV muhim farklar mevcut olduğunu söyle-inekledirler. B. Baldvın müzakereler için uç tarafın tasvibi meşrut olduğunu tekrar et -mistir . Anım kamarııatndn bir münakaşa Londra. 10 \ A . — Avam kamarasında işçi partilinden B. l.eeı Smİth. İngiltere İle Fransa'nın Parıste üzerin -de uyuşmuş oldukları barış teklifleri ile ilgili olarak ıtalyan-habeş anlaşmazlığı hakkında bir münakaşa açarak demiş -lir ki. "— Bu teklifler hakkında Paris'ten gelen haberlerin ne dereceye kadar doğru olduğunu bilmiyoruz. Fakat eğer bunların yansı dahi doğru olsa bu mil -letler cemiyeti paktına muhaliftir ve hükümetin son seçimde memleket karşısında aldığı vaziyetin terkcdilmesİ de • inektir. Büyük Britanya, dünya nazarında küçük düşmeden bunların mesuliye-lini üzerine alamaz Bombalar ve gazların tahdidi altında yapılmadığı takdirde Nrcaşi'nin bu tarzdaki teklifleri nasıl kabul edebileceğini bilemiyorum.., B. Edenin revabı B. Eden buna cevab vererek bu tek -liflerin Paris'te ne gibi şartlar altında hazırlandığını hatırlatmış vc demiştir kİ "— Bu teklifler alâkadar üç taraf için de kabili kabul oUbilir. Bunlar da ha ihtilâf halindeki taraflara gönderil -memiştir bile. Bu tekliflerin dayandığı uç buyuk prensip şunlardır: 1 — Her iki tarafa muayyen menfaatler temin eden bir arazi mübadelesi. 2 — Habeşİstanın sosyal, ekonomik ve idari inkişafı için milletler cemiyetinin bu memlekete yardımı. 3 — Bu ekonomik inkişaf için italyan göçmenleri italyan sosyetelerine hj sun kolaylıklar gösterilmesi. Teklifler akşam üstu Addis A baba ve Roma'ya gönderilmiştir. Cazeteler, bu teklifler hakkında birçok yanlış şeyler yazmışlardır. Fakat ParisU müzakere edilmiş olan teklifleri bugünkü vaziyette maalesef açığa vuramam. Müzakerelere esas teşkil edeceğini ümid ettiğimiz teklifleri, asıl alâkadarlar okumadan neşretmek şimdiye kadar hiç bir bere vaki olmamı* bir hadise olur. Bu tak- dirde müzakerelerin akamete uğrıya-cağı da muhakkaktır. Bu tekliflrr. a-lâkadar orgu! olan milletler cemiyeti tetkik etmeden, bunlar hakkında ne gibi bir muamele yapacağını kararlaştırmadan nrşredemeyiz. Tekliflerin mahiyeti nedir'/ Pariste kabul edilen teklifler, ne bilhassa fransız hükümetinin ne de bilhassa i" id/ hükümetinin noklaı nazarını lemsil etmektedir. Bu teklıf-lef, müzakerelere iştirak edenlerin fıknnce, alâkadarları münasebete getirebilecek bir takım telkinlerdir. Bu tekliflerin cutlügü şey de yalnız budur: Üçüncü şahıslar ..... bu teklifleri, öğrenmeden reddetmek herhalde doğru bir şey değildir. Bunları reddetmek, asıl alâkadarların ne diyeceklerini beklemeden bunlaı hakkında lıkır yürütmek demektir Lger İtalya, Habeşistan ve milletle* «.emıyetl Paris tekliflerinin esası üzerine munıkı şayi kabul ederlerse, bu tekliflerden bazıları hassa lan zevkimize gitmese dahi burada kimse hayır diyemez. İngiltere ve milletler eviniyeli Eger bugün ingiliz hükümetinin yaptığı milletler cemiyeti paktına muhalif ise bunu söylemek milletler cemiyetine düşer. Eger milletler c. mı-yeti bunu söylerse, onun kulununu kabule hazırız. Bugünkü vaziyetle soylıyebılreek-leriroin hepsini söyledim. Yarın Ce-nevreye gidiyorum. Orada bir çok memleketlere mensup meslekdaşiarı-mın fikirlerini ogrenetek vc onlarla bu karışık vaziyetin muhtelif safhalarını muhafaza edeceğim. Avam kamara- sından, bana daha evciden angajman aldırmaya teşebbüs etmemelini rica ederim. Zor vazifemde bana itimad edilmesini ve salâhiyet verilmesini isterim. Umid ederim ki bu vazifemde muvaffak olmam için herkes bana yardım edeceklir.n Teklifler milletler vemiyetinde hayret uyandırdı. Cenevre. 10 (A.A.) — Fransa ile Buvuk Britanya tarafından tanzim edilmiş olan tckbfler* dair gelen haber -ler. Milletler Cemiyeti çevenlerini hayrete düşürmüştür Bu çevenler, bu ba -herlerin doğruluğuna kam bulunma frakladır Birçok detrgcler, Italya'va bıhf-edilen imtiyazların genişliği karşısıaJa hayrete düşmüşlerdi- l ilaımn şartlarını her aç imajın kabulü tazını. « -'iı.ıra, 10 (AA.) — Kabinenin toplantısından sonra Parıstekı ingiliz elçisi vasıtasiyle fransız hükümetine tebliğde bulunmuştur. Sulh müzakerelerinin şartlarına dair gazetelerin aldıkları haberler, ne teyid ne dr tek-zıb olunmaktadır. Ancak şurası ehe-mıyetle kaydediliyor ki, herhangi bir tesviye tarzı her üç alâkalı, yani milletler cemiyeti, İtalya ve Habeşistan tarafından da kabul edilmesi lâzımdır. Habeşistan, taprukUırimlan bir parça bite vermeğe razı değil Londra, 10 (A.A.) — Habeşistan elçiliği, dün akşam habeş hükümetinin mutearrıaa habeş arazisinden u-fak bir parçanın bile terked ilmesini ileri süren teklifleri kabul rdemiye-cegini bildirmiştir. Mısır daha sükû iki kavuşamadı Süveyş, 10 {A.A.) — Kahıreden alınan haberler, dün sabah hadiselerde görülen inkişafın hakikaten vahim gorun mekte olduğunu bildirmektedir. Şehrin muhtelif yerlerinde nümayişler yapılmıştır. Polis bunları bastırmak için büyük bir enerji göstermek zorunda kal -mıştır. Talebe ile zabıta arasında bir çok doğüşler olmuştur. Birçok talebe yaralanmıştır. Polis, birçok defalar nümayişçiler üzerine ateş açmağa mecbu ol -muştur. Yaralıların miktarı belli değil ¦ dir Mı«ır nanyanıdisllerinin istedikleri. Süveyş, 10 (AA.) — Kahireden bil dirildiğinc gore. memleketin hemen her tarafında olan hadîseleı dolayısiyle Mısır nasyonalistleri kirala bir arıza lak dim ederek kendilinden ıs23 anayasa sına dönülmesini istemişlerdir. Bu tfl • şebbüs. pek manalıdır, zn a bu teşebbüs Büyük Britanya'nın Mısırın tamamen dahili olan bir işine karışmağa hiç bir veçhile hakkı olmadığını göstermek için yalnu Kıral nezdinde yapılmıştır. Uıaı partileri ınüiterel. rıephe aly arlar. Kahire, 10 (A.A.) — Mısır partilerinin metul delegeleri, dun harar *cri -len müşterek cephenin hedefleri hakkın da görüşmede bulunmak üzere bugün bu toplantı yapmışlardır. Delegeler, bir istida ile kirala müracaat edilerek kendisinden 1923 anayaıaıının tekrar yürürlüğe konulmasını rica etmeye karar ver mislerdir. Mektepler bir ay kapalı kalarak. Kahire, 10 (A.A) - Bülün kız mektepleri ile bazı erkek mektepleri karışıklıkların fazlalaşması dola -yısiyle. 14 kânunusaniye kadar kapak kalacaktır. Butun parti İtelerleri, nasyonalist liderin milli bir cephe kurmak ve ana yasanın hemen yeniden icra mevkiine koruna»mı istemek hak -kındaki davetini kabul etmişlerdir. Kıral bu sabah ingiliz fevkalade komiserini kabul etmiştir. Kahire, 10 (A.A) - Başbakan, ingiliz fevkalade komiseri Lampson ¦le görüşmüş ve sonra bakanların çoğunu toplayarak kabinenin akıbeti ile alakalı durum hakkında izahta bulunmuştur. Demz konferansında fSoşı |. inci »aylada) inşası kararlaştırılan ve tahdidMZ uğradıkları halde kala kullanılmakta o-lan gemileri hesaba katıp, bazen de batmadıklarından ileri gelmektedir. Şimdi kullanılan veya Henüz kızakta bulunan gemilerin umumi vaziyeti şundan ibarettir: Amerika; 1,371,510 ton İngiltere: 1.362.524 ton Japonya: 830.709 ton İtalya: 518.486 ton Almanya: 254.949 ton Sovyetler: 189514 ton Kızılay Balosu 31.12.935 Itüyük aln.ııı mü/iği. Halet »«¦ yıl lın*! rjtlt'ncrlrri ULUS 12 ll.kh\MN 1935 PKKSEMBIS Son haberler ikinci sn fada ON ALTINCI YIL. NO: 5166 Atlımı/. :ıınlınıı/Jır Heri erde «"» kum-j "Yüksel Türk, senin için yüksekliğin hududu yoktur, işte parola budur.» K. Atatürk u İyi istikbal, Atatürkün etrafında tek bir kişi gibi beraber bulunmaktadır.,, ismet inönü Siyasal bilgiler okulunun yıl dönümü Siyasal bilgiler okulu mezunları toplantısında A T A T İl R K İ1N CEVABI Artırma ve Yerli Mali Haftası bugün başlıyor Saat on beşte İnönünün Halkevinde açış söylevi, akşam radyoda Kâzım Özalpın konferansı vardır ismet İnönü Siyasal bilgiler okulunun Ankara-da bulunan mezunları dün gece An karapalasta, okullarının 59 uncu yıl* dönümünü kutlamışlardır. Başbakan I --"'»¦¦¦ î inönü. Kamutay Başkanı, Bakanlardan birçoğu, gazeteciler, mc-(Sonu 5. inci sayfada) Hasbetke I5İR FİKRİN ZAFERİ F. R. ATAY Bankalardaki tasarruf akçesi nin her sene milyonlarla artmakta olduğunu görüyoruz. Bu terbiye, doğrudan doğruya, cumuriye-tin eseridir. Bizi asıl övündüren şey, bu rakam değil, tasarruf fikrinin memlekette zafer kazanmış olmasıdır. Bu zafer, şahıs ve aile büd -çetinde denge esasının kurulmakta olduğunu gösterir. Saltanat devletinin usulü açık büdce ile veresi yaşamaktı; Sal -tanat vatandaşının terbiyesi de böyle idi. Cumuriyet, devleti büdce açığından ve ticaret açığından, vatandaşı kese açığından kurtar mak için elinden geleni yaptı. Halk tasarrufu, birkaç sene içinde sıfırdan 75 milyon liraya doğru çıkmıştır. Fakat bu meselede yalnız gazete yazılarına ve nutuklara değil, kendi denge poli tikası ile milleti para altındaki imzasına inandıran hükümete de büyük bir şeref payı ayırmak lâzım-gelir. Gene burada bir noktaya işa -ret etmek istiyoruz. Epi zaman -danberi bize şu öğüdte bulunan -lar var: "Bütün dünya, halka sarf etmek telkininde bulunurken, siz onları paralarını bankaya yatır -maya sevkediyorsunuz. Ya fabrikalarınızın mallarını kime satacaksınız?,, Bu fikir, iki bakımdan yanlıştır: Biz tasarrufu şahıs ve aile büd-cesinde denge,nin alâmeti olarak aldığımız zaman, emin bir iç pazar hareketinin dayancı da ancak böyle bir denge olduğunu düşünüyoruz. Tasarruf yaşatık ihtiyaçlarından, hattâ zevkten değil, (Sonu 2. inci sayfada) Uçak Piyangosu Kazanan numaralar 3. sayfada ismet İnönü, Yıldonümlerini kutlamak için beni anarak toplantılarına başlamış bulunduklarını bildiren telefonunuzu aldım. Birdenbire duygumu tahlil edemedim. Bunun için Siyasal Bilgiler Okulu "diplomeğleri" söz -leri üzerinde bütün dikkatimi kul • (anarak düşünmek lüzumunu bis ettim. Bunlar kimlerdir? fazla düşünmeye hacet kalmadı. Derhal bildim ki bana içten sevgilerini haykıran -lar; yarım asırdanberi büyük Türk Ulusunun tam anlamile Millet ol -masına çalışan, onunla en modern bir Türk Devleti kurmak için insanlık fedakârlıklarının hiç birini ken • dilerinden esirgemeyen, kültür, idare, intizam, devlet anlamlarını en son ilmiğ telckkilere göre tebellür •.Hİrmeçt- çalışmış ve çalışan yük • sek arkadaşlarımdır. İşte bu intibaı kendi kafamda ve vicdanımda duyduktan sonradır ki telefonunuzun birinci satırının so -nundaki dalgınlık aydınlandı. Ben büyük İsmet InonünÜn karşısında bulunmakla mutlandığı gö -reyden, manen değilse bile madde -ren uzak bulunmuş olmaktan teessür duymadığımı töyliyemem. An -cak şununK müteselliyim ki senin; hakikati, asaleti, Millet ve Devlet için gönülleri ateşlileri benim kadar ve belki benden daha parlak görür olduğunu bildiğimdir. Onun için rica ederim, söyleyi -niz o arkadaşlara ki bu devletin en aşağı yetmiş sene evelki halini bi -lenleri içlerinde bulundurmaktadır -lar ve yine Inonünde, Sakaryada. Dumlupunarda çocuk olarak yaşa -mış ve o yüksek manalı kafileye, Devlet ve Millet mefhumunu anla -yarak karışmışlardır, işle onların hepsine söyleyiniz ki şimdiye kadar yaptıkları temiz, Türklüğe lâyık olabilen işlerine karşı kendilerine, minnetle mütehassisim. Fakat yine o arkadaşlara söyle -yiniz ki Türk Milletine. 1 ürk Cü -muriyeti Devletine karşı yapmağa mecbur olduğumuz ödevler bitme -mistir, ve bitmiyecektir. Bu dünyadan göçerek Türk Milletine veda edeceklerin çocuklarına, kendinden sora yaşayacaklara, son sözü hu olmalıdrr: "Benim. TöVk Milletine, Türk Cumhuriyetine, Türklüğün istikbaline ait ödevlerim bitmemiştir; siz onları tamamlayacaksınız. Ziz de, sizden sorakilere, benim sözümü tekrar ediniz." Bu sözler bir ferdin değil, bir Türk Ulusu duygusunun ifadesidir. Bunu, her Türk bir parola gibi kendinden sorakilerine mütemadiyen tekrar etmekle son nefesini verecektir. Her Türk ferdinin son nefesi; Türk Ulusunun nefesinin sön -miyeceğini, onun ebediğ olduğunu göstermelidir. Yüksel Türk, senin için yüksekliğin hududu yoktur, işte parola budur. 11 Birincikânun 1935 K. ATATÜRK BAŞBAKANIN SÖYLEVİ " — Arkadaşlar. Mülkiyelilerin bu akşamı, her »ene bizim için. zevkine alıştığımız, bir bayram olmuştur. Sizinle bu kıymetli bay- ramı kutlamak için burada toplanmış bulunuyoruz. 59 »enedir bu memlekete en değerli (Sonu 5. inci sayfada) Altıncı artırma ve yerli malı haftası bugün başlamaktadır. Hafta saat on beşte, her yıl olduğu gibi, Başbakan Inonünün halkevinde vereceği söylevle açılacaktır. Son yılın bütün başarılarına ve büyük davalarına temas edecek olan »Öylev bu yıl da yapılacak işlere bir işaret ve direktif o- lacaktır. Başbakanın söylevinden »on-ra halkevinde orta okulun hazırladığı bîr mü »amere vardır. Akşam Ankara radyosunda, Sü bakanı ve kurum reisi Kâzım Özalp, bir hafta sürecek olan konferanslar seri-vnin birincisini verecektir. it Ulus „ un dil yazılan GÜNEŞ.DİL ¦ Teorisi üzerine Notlar III. (V. ğ) Eki Meselesi "Türk dilinde (vokal) ler ek olmaz. Ek gibi görünen (vokal)-ler ana kök olan (v. + ğ) nin ek olması ve "ğ" nin okunmadan düşmesi demektir-" [*) "Güneş - Dil Teorisi" nin vazettiği bu kaidenin, daha doğrusu Türk dilinde keşfettiği bu kanunun, kelimelerin etimolojik analizini yaparken büyük rolü vardır. Diyebiliriz ki bazı kelimelerin kökleri ancak bu "v. -f- ğ" ekini tebarüz ettirmek suretiyle bulunabilir. Bundan önceki bir yazımızda [İJ "aba", "oma", 'omak", "ubay", "oymak" ve "umay" gibi kelimelerin bir kaynaktan geldiğini ancak bu "v. + ğ" ekinin yardımiyle tebarüz ettirebildik. Muhtelif Türk lehçelerinde "g", "ğ" nin düştüğü veya "v, kıy" »esleriyle tebadülü, (duru = tutruğ; sarı = sartğ; ta = dağ; tart = fariğ; topra (çuvaş.) = toprağ, toprak; su = suğ; katı = hattğ; arı [*] Etimoloji, morfoloji ve fonetik bakımından Türk Dili, s. 28 [1] "Ulus" un S.Xir.J935 tarihli. 5159. numaralı nüshasına bakınız. Teklifler italya ve Habeşistana bildirildi Italyada,fransız-ingiliz hjsikümetlennin fedakârlıkta miim -kün olduğu kadar ileri gitmiş oldukları kanaati var Roma, 11 (A.A.) — B. Musolini bugün öğleden sonra ingiliz ve fransız büyük elçilerini kabul etmiştir. Büyük elçiler, italyan hükümet reisine fransız - ingiliz sulh tekliflerini vermişlerdir. Tekliflerin karışık teknik mahiyeti dolayısİyle derhal bir cevab verilmesi ihtimali yoktur. Teklifler, daha evel salahiyetli italyan servisleri tarafından dikkatle tetkik edilecek ve ihtimal birkaç gün sonra bir cevab verilebilecektir. Roma, 11 (A.A.) — İngiliz - fransız tekliflerinin B. Musoliniye tevdii münasebetiyle aşağıdaki tebliğ neşredilmiştir: "Hükümet reisi, bugün saat 17 de fransız büyük elçisini ve saat 17 buçukta ingiliz büyük elçisini kabul et- B. Celal Bayar döndü Ekonomi bakanımız B. Celal Bayar dün 14 45 treniyle Zonguldaktan şehrimize dönmüşlerdir. B. Bayan istasyonda bakanlık büyük işyarlariyle dostları karşılamıştır. B. R. Poker C. H. P. Genel Sekreteri R. Peker İstanbul üniversitesindeki inkılab derslerini vermek üzere dür. akşam Anka • ra'dan ayrılmışlardır. mistir. Büyük elçiler, hükümet reisine Parİ'te hazırlanan tekliflerin bir suretini vermişlerdir. B. Musolini, büyük elçiler, italyan - habeş anlaşmazlığının halli için Fransa ve İngiltere hükümetleri tarafından yapılmakta olan gayretlere büyük ehemi-yet verdiğini ve kendisine tevdi edilen teklifleri tetkik edeceğini bildirmiş-tir... Roma. 11 (A.A.) — Havas ajansından: İtalyan gazeteleri, dün ingiliz avam kamarasında yapılan müzakereleri iktibas ve neşretme ktedirler. I-talyan halkı, fransız ve ingiliz hükümetlerinin fedakârlık yolunda mümkün olduğu kadar ileri gitmiş oldukları fikrindedir. = arığ; sulu ~ suluk; altı j= al-tığ; karlı = karlık, kışla = kışlak; yayla = yaylak; dağ = tav, sağ = sav, beğ ~ bey... sözlerinde olduğu gibi) eski filoloji mektebine e de malûm bir hakikattir; fakat, eski metinlerde ve yahut bugünkü bütün Türk lehçelerinde "k. v." ekiyle biter gibi görünen kelimelerin son eki "v. + ğ" olacağını eski mektep hatırına bile getirmemiştir. Çünkü o mektep bu formülün Türk sözlerinin etimolojik analizindeki büyük rolünün farkında değildir. Güneş - Dil Teorisinin müessisi, Türk dilinde vokalle biter gibi görünen kelimelerin sonundaki vokalin daima "ı. + ğ" olduğunu bir kaide olarak vazederken, ancak yukarda gösterdiğimiz kelimeleri göz önünde bulundurma-mıştır. Türkçede "k. + v." ekiyle biter gibi görünen yüzlerce kelimeleri inceliyerek bu neticeye vâsıl olmuştur. Yukardaki malûm kelimeler yığını ise, bize "Güneş -Dil Teorisi ekolü" mensupları için (v. + ğ) eki üzerindeki tetkiklerimizde ancak ilk hareket noktası olmaktan başka bir kıymet ifade edemez. Teorimizin vazettiği bu kaide, Türk Dilinin geçmiş bir devrinde hâkim olan kanun olduğunu göstermek üzere birkaç kelimeyi (meselâ ala, ata, aba, dede, ana, ağa, aya, tura, arpa kara) kelimelerini) alalım. Misal olarak aldığımız bu kelimelerin son ekleri (v- i- ğ) olduğu Türk Dili üzerinde çalışan filologlardan kimsenin hatırına gelmemiştir. (Yalnız "ala" kelimesinin Moğolcaya geçmiş şeklinin "atak" olduğunu Rad-loff kaydetmiştir.) "Türk Dilinde (vokal) /e. ek ol-maz. Ek gibi görünen (vokal) ler ana kök olan (v. ı) nin ek olması ve (ğ) nin okumu.ıdan düş. mesi demektir" kanunun, teorimi* ziıı müessisi, şu yollardan yürüyerek bulmuş ve ortaya çıkarmıştır: 1 — Muhtelif Türk lelçelerin-- Sayfayı çeviriniz - sayı fa 2 ULUS 12 İL/. ı 1 SON DAKİKA BimiIN CEPHELERDE ^ iyecek meselesi çok güçleşiyor Londra. II ( A.A.) — Royter bildiriyor: Bir taraftan Mareşal Badoglı-yo bütün cepheyi teftiş edip kati darbeyi vurmak üzere taarruz hazırlıklarını bitirdikten sonra geri dönerken, diğer taraftan bütün Tigre cep-he»ındc çete harbi devam etmektedir. Habeşİstanda iaşe meselesi o ka dar vahimlesmişlir ki bu işi teşkilâtlandırmak üzere ayrı bir iaşe umumi müfettişliği kurulmuştur. Birçok hnf-tadanberi büyük askerî kuvvetlerin bulunduğu eravide elzem gıdalar da-ki bulunamazken pek az askerin mevcut olduğu Habeşistanın garbı yiyecekle doludur. Bir derece daha ar olmakla beraber iaşe meselesi italyanlar İçİn güç bîr iş halindedir. Royt»-rin telgraflarına göre. Mareşal BadoR Kyo büyük ileri harekeline başlama- dan evel bütün iaşe servisleri arasında irtibat tesis etmektedir. Itiı htıheş hin umu Roma, 12 (A.A.) — Mareşal B«-dogliyo telgrafla bildiriyor: "Erıtre cephesinde Takazze yakınındaki Addıenkalo'nun cenup bölgesinde, italyanlar kuvvetli habeş müfrezelerine rastlamıştır. Habeşler kılış ve ünru ile hücum etmişler ve 15 ölü bırakarak dağılmışlardır. İki Eritre neferi ile beş askeri ölmüştür. fihhınıliyudıın llnlnisluna yanlımı Helsinki, M (A.A.) — Finlandiya kızıl haçına mensub bir heyet üç doktorun idaresinde, yakında Habeşistana gidecektir. 18 ler toplantısı geri mi kalacak? Petrol ambargosuna iştirak edecek devletler Cenevre. I ! ( A.A. ) — Hava* ajan-»ının ayları, B. Laval ile B. Edenin geçenlerde ingilizlerle fransıslar ara-wnda yapılmış olan müzakereler hakkında 18 ler komitesine malumat vereceklerini bildirmektedir. Zannolun-duğuna göre, B. Laval ile B Eden, I-talya İle Habeşistanm cevablan alınmadan evel müzakereleri ihlâl etmemek için komitenin içtima devresinin tehirini iıtiyecektir. Hava» ajansının aytarı, 18 ler komitesinin bu tehir keyfiyetini kabul etmesi muhtemel olduğunu haber al- mıştır Çünkü birçok devleller şimdiki müzakereler hakkında izahat almak istemekte oldukları gibi birçok devletler de petrol üzerine ambargo konulmalına aleyhtar bulunmaktadırlar. Cenevre, 11 (A.A.) — Resmi malûmata göre azadan on devlet muhtemel petrol ambargosuna iştirak edeceklerini bildirmişlerdir. Bu devletler şunlardır: Arjantin, Finlandiya, I-rak. Yeni Zellanda, Felemenk, Romanya, Siam, Çekoslovakya, Hindistan, Sovyetler Birliği, de aynı veya yakın mana ifade eden f 6. v.) eki ile tamamlanan kelimelerin o veya bu Türk leheç-¦inde (v. | ğ) ile söylenip söylenmediğini araştırmak (meselâ: "ata" kelimesini tetkik ederken kuman d u lehçesinde ''adak büyük baba" olduğunu bulduğumuz ffibi); 2 — Türklere eski devirlerden beri komşu oturan ve Türk kültürü tesiri altında bulunan (Rus, Mançu, Moğol gibi) kavimlerde aramak, varsa, eski telâffuz şeklini meydana çıkarmak "ala" kelimesini tetkik ederken Moğollar-da "alak" kelimesini bulduğumuz itbi); 3 — Eski Türk anane ve rivayetlerinde tetkik mevzuurnuz olan kelimeyi andıran ve (v. ğ) ile tamamlanan kelimeleri aramak ve bulmak ( "aba" kelimesini tetkik ederken "abak" kelimesinin Kırım ananesinde put, sanem; kırgız ananesinde 'ceddi âlâ" adı sayıldığını bulduğumuz gibi)... Yukarda zikrettiğimiz kelimelerin son eklerinin (v. -j ğ) olduğunu tebarüz ettirmek için biz de bu usulleri tatbik edeceğiz. I. ALA "Ala" kelimesinin eski şekli o-ftan "alağ, alah" ın bugünkü Türkçede de kırpıntı halinde (manasız kelime sayılarak) yaşadığını (meselâ: ali al/ - bullak, alak - culak v. s. gibi), moğolcada [2) ise aynen "ala" manasında "alak" şeklini görüyoruz. Şüphesizdir ki ilk insan güneşe "uğ* dediği gibi, onun biraz renklerine de "ağ" ve sonra ikinci rengi farkettiği ve "L" konsonunu çıkardı zaman "al" dedi. Bu ikisini birleştirerek, sonuna da yine bir "ağ" ilâvesiyle (ağ i al + ağ) diye "türlü türlü renkleri şamil obje" mefhumunu İfade etti. "Ala" kelimesinin eski şeklini, muhtelif Türk dialeklerinde söylenen şu kelimelerde görüyoruz. 1) Alak culak: \karş. [¦] ala [2\ Poppe "Moğol dilinin amelî dersliği", Leningrad, 1931 (Lügat Kısmı). {*) "Kars." kısaltması "karşı- gula] (Rad. I. 356, "Kırım"). 2) Ala - gula: ala, türlü renkli (Rad. I. 352) 3) Alah - culak: Kırgız türkülerinde: "Alak-culak yeryüzü" (ilk baharda karlı ve karsız yerleri tasvir ediyor). Radloff bu manayı bilmiyor: "oraya buraya, heyecan, karmakarışık" diye izah ediyor (I, 356). 4) Alah: Budala (Rad. I, 355). 5) Ala: Altayca ve Kırgızcada budala ahmak; [alak, alû şekilleri de var] (Rad. I) [karakteri bir türlü olmıyan, dönek, kararsız ma-nalariylej. 6) Alak- malak: [Şeyh Süley man, Çağatay Lügati] mühmelât-tandır: Karışık, bulaşık. 7) Allak - bullak: (Rad. I. "Osm." ) karmakarışık 8) Alah: (Pekar. 67, ala kelimesinden) Alah - bulah karmakarışık. II \ I \ Bu kelimenin de "ğ" ile bittiğini Altayca da Kumandu lehçesinde) büyük baba manasına gelen "adak" ve Çağataycada vasiy manasına gelen natağ". Kazan ve Kırgız lehçelerindeki "atay (ğ) " kelimeleriyle gösterebiliriz. "Okunmaz ğ" kaidesi bize yalnız "ata" kelimesinde düşmüş bir "ğ" olduğunu tenvir etmekle kalmıyor; Türk dini ve diniyatı tarihinde kimsenin hatırına gelmiyeıı bir hakikati meydana koyuyor, ki o da "nezir" manasına gelen "adak" kelimesinin menşeidir. Bunun İçindir ki baba, ceddi âlâ manasına gelen "adağ" ile nezir (ceddi âlâ putuna, yahut mebde ve menşe diye inanılan obje şerefine tahsis edilen, vâdedilen şey) manasına gelen "adağ" kelimelerinin, etimolojik analizi aynı olmakla beraber, sonradan al ılıkları manaya göre, kok manasında ve eklerin rolünde az çok de ğişimler olabilir. I Ahlt dede, ana, ağa, aya, altı, tura, arpa, kara" sözlerinin bu bakımdan analizi ile bu bahsin hulûsa ve neticesini yarınki sayımıza koyacağız.] Abdülkadir İNAN DIŞ HABERLER İNGİLİZ BAŞBAKANI B. B ALDVIN DİYOR Ki Milletler Cemiyetindeki nüfıızumuz büyük fakat kudreti -u t lak değildir- Tekliflerimizi Milletler Cemiyetine, Italyaya ve Habeşistana zorla kabul ettirecek deliliz mı/ Londra, 11 (AA.) — Avam kamarasının dün geceki toplantısında, gazetelerin yazdığı sulh tekliflerine karcı şiddetle itiraz eden bir çok ¦•¦ r mebusların nutuklarından sonra soı alan başbakan B. Baldvin demiştir ki: "— Milletler cemiyetindeki nüfuzumuz büyüktür fakat kudretimiz mutlak değildir. Bu teklifleri, kabul etmek istemezlerse, milletler cemiyetine, Italyaya veya Habeşistana zorla kabul ettirecek değiliz. Üç alâkalı tarafın ne söyliyecegıni bilmiyoruz. Fakat hiç bir netice alınmazsa /ecri tedbirlerin ne derecede ileri götürülebileceğini tetkik etmek lâzım fidir. Italyaya petrol girmesinin önüne geçmek hakikatan kolay bir şey değildir. Bu fevkalâde zor bir iştir. Ve böyle bir yasak koyacak olursanız bu yasağın cidden müessir olacağına kanaat getirmeniı lâzımdır. Etkisinin aynı kiyaseti takib edeceğiz Milletler cemiyeti ne kadar ileri giderse gitsin onunla elbirliği edeceğiz fakat biı ayrı olarak daha ileri gitmiyeceğiz. Ya herkes iştirak eder ya hiç kimse. B. Eden yarın Cenevreye gidiyor. Ve hareketimizin tesirlerini yakında öğreneceğiz.,, H Baldvin diğer bir suale cevab vererek Pariste hazırlanan tekliflerin herhalde İtalya ve Habeşistana tevdi olunacağını söylemiştir. Muhalif işçi partisi, hükümetin tuttuğu yola proteıto vAksadiyle kiralın nutkuna verilecek cevabın gizli reye konulmasını istemiş ve bu cevab 134 muhalife karsı 281 reyle kabul edilmiştir. Bu suretle avam kamarası hükümetin hareket tarzını da taıvib etmiş olmaktadır ¦idigrut ve Aksam llubvsistuım verliyor. Londra, 11 (A.A.) —Havas ajansı aylarının Öğrendiğine göre ingiliz kabinesinin Laval - Hor plânında yapılmasını istediği değişikliklerin rhe-miyeti büyük değildir. 1. — Gözden geçirilerek tadil e* dilmiş olan proje, Italyaya asit projenin Tigrede vermekte olduğu araziden daha az arazi vermektedir. Habeşistan, Aksum'u muhafaza etmekle kalmıyacak, Adigratı da muhafaza edecektir . 2. — İtalyanların istismarına açık bırakılacak olan bölge milletler cemiyetinin delegeleri tarafından kontrol edilecek ve Neçaşinin hakimiyeti altında kalacaktır. 3. — ingiltere kabinesi, Italyaya Tigredcn bir mikdar arazi ve Habe şistana Kızıl denizde bir mahreç ve-rilmesinin arazi mübadelesi mahiyetinde olması ve bu veçhile İngiltere nin "mütecavize mükâfat" vermiş olmakla muaheze edilmesi imkânının bırakılmaması hususunda ısrar etmektedir. Tay misin bir yazısı (Taymis) gazetesi fransız gazetelerinin çıkardığı haberlerden çok müteessirdir. Bu gazete diyor ki: "Hasımların aynı seviyede tutulmasına itina gösterilmiştir. Ve zecri tedbirlerin geri bırakılması hususu da görüşülmüş değildir. Cenevre hareke ti ancak İtalya askeri hareketleri durdurduğu takdirdedir ki durabilir Çünkü Italyanın bu askerî hareketleri Cenevre paktını ve Kellog andlaş-masını açıkça bozmaktadır. Bizzat projeye gelince, bir toprak mübadelesine itiraz edilemez: Habeşistan kati olarak denizde bir mahrece muhtaç- tır ve buna mukabil mühim tavizlerde bulunmaya belki de amadedir. Diğer taraftan İtalya da haklı olarak ekonomik tavizler elde etmelidir. Bundan başka Habeşistanda acele İslahat yapılmalıdır. 8ununla beraber herhangi bir hal sureti, hiç bir zaman mütecavizin mükâfatlandırılması şeklini almamalıdır.,, Habeşistanın mırçalanmasını ingilizler mi teklif etmiş? Paris, 11 (A.A.) - "Figaro" gazetesi, tıpkı ingiliz dış işleri bakanlığı umumi sekreterinin de söylediği gibi, gazetelerin yersiz ifşaatı yüzünden görüşmelerin karışmış olmasından şikâyet ederek diyor ki: Teklifler hakkınd abir tabım yanlış haberler ingiliz kamoyuna, Italyaya tasavvur edildiğinden daha fazla tavizatta bulunulduğu hissini vermiştir: "Jur" ise şu mutaleada bulunuyor: "Son iki gün zarfında Londra, sulh dostu sanılan bazı mahfillerin entrikalarına sahne olmuş fakat nihayet dış işleri bakanlığının politikası, müs- temleke bakanlığının ve "Intellcgence service" in daha sergüzeştçi politikasını yenmiştir. "Viktuar" gazetesi de şunu tebarüz ettiriyor ki, Negüse Nil kıyıları *-yaletlerini bırakarak Habeşistanın parçalanmasını ingilizler teklif etmiştir. B. MUSOLİNİ Otomobilini alkolle* işletiyor r.ııııını iıîn husitSİ lıiı l;uihûlı- tör icad edildi. Roma, 11 (A.A.) — B. Musolini, kendi şahsi otomobili için benzin yerine alkolü kabul etmiştir. Alkolün otomobilde benzin yerine kullanılmasını temin eden usulü Rimi-ni'li B. Ghelfi İsminde bir mühendis İcad etmiştir. Kendisi, hususi bir barbürator vücuda getirmiş olup bu karburatör sayesinde Duçenin otomobili Ostiv otomobil şosesini saatte 125 kilometre suratla katetmîştir. II 4BEŞ II t KÜME T i Tek bîr kişi kalıncaya kadar çarpışacağ ız„ diyor Addis - Ababa. 11 (A.A.) Buradaki İngiliz ve Fransız elçileri, İtalya ve Habeşistan'a teklif edilen sulh projesini almışlardır. Aralarında mutabık kaldıktan sonra, projeyi habeş dış işleri bakanlığına vereceklerdir. Paris, 11 ¦ \ -\ I — Hükümetinden aldığı talimata tevfikan habeş elçisi. B. Laval'i, Habeşistan'ın tamamiyeti mül -kiyesine dokunan hiç bir şatı kabul rdc-miyeceğinden kati surette haberdar etmiş ve eğer bu teklifler, gazetelerd görülenlere benziyorsa gülünçtür demiştir Ayrıca habeş elçisi Royter ajansı ay-tarına da şunları söylemiştir: "— Eğer İtalya'ya, arazi vermek mevzuu bahsolursa. mütecavize leslim ol - ¦nafctan i»* bîr tek habeşli kalıntıya kadar mücadeleye devam edeceğiz... Geniş imtiyazlara karşı I milyon ingiliz lirası. Londra, 11 (A.A.) — İngiliz fin* ıs-çılarından mürekkeb bir grupun Habeşistanda verilecek geniş imtiyazlar karşılığı Necaşiye bir milyon ingiliz lirası ödünç vermek teklifinde bulunmuş olduğu öğrenilmiştir. Bununla beraber bu husustaki müzakerelerin bir sonuca varmamış olduğu zanno-Ilınmaktadır. Zira bu grup tarafından istenilen imtiyazlar, evelce başka fi-nAnsçdara teklif edilmiş bulunmaktadır. DENİZ KONFERANSI Japonya deniz silah! lerle aynı derecede riyetinde oldıı« arında diğer devlet -Imltınmak mecbu-uııu bildirdi Londra, II f A.A.) — Deniz konfe -ransının öğleden sonraki toplantısında amiral Nagato'nun sabırsızlıkla bekle -nen diyevi dinlenmiştir. Genel olarak delegeler bu diyevden ümitsizliğe düş -müşlerdir. Çünkü, müşterek azami had hakkında soz soyliyen amiral Nagato, Japonya tarafından eskiden alınmış olan hattı hareketten ayrılmadığı gibi ayrıca bir uzlaşma için her hangi bar çare de fiöstermemiştir Amiral Nagato demiştir İn: "— Japonya'nın istediği. Birleşik Amerika devletleri ve İngiltere ile müşterek fakat mümkün olduğu kadar asgari bir had tayinidir. Bu asgari haddi bulabilmek için Japonya, eğer diğer büyük devletler de bunu yaparsa, saffıharb gemileriyle A sınıf kruvazörleri topların -dan tecrit etmeğe ve tayyare gemilerini kaldırmaya hazırdır.,. Amirale göre, Japonya, tecavüze çok açık bir vaziyettedir. Bundan dolayı deniz silâhlarında diğer devletlerle aynı seviyede bulunmayı istemek mecburiyetindedir. Japonyanın emniyeti için bun.ı ihtiyacı vardır. Başbetke KİK FİKRİN ZAFERİ (Başı 1. inci tayfada) ancak israftan kısmaktır. İsraf âdetinde devamlı bir oı;u/lmı fazileti görenler varsa, yanılmaktadırlar. İsraf, büdçeyi ve keseyi a-çığa götürür; Açığın arkasından ise hemen, borç ve faiz, yani devleti veya vatandaşı haraca sömür-ten müzmin kudretsizlik gelir. İkinci nokta, bankalarda bi • riken tasarruf parasının, mahpus değil, fakat en emin inancalarla işleyen canlı ve hareketli bir ka -pital olmasıdır. Memleket nizamı, vatandaş hayatının saadet, güvenlik ve dur-luğuna dayanır: Tasarrufta bu üç unsuru tahlil edebiliriz. Biz hâlde kazancını temin edip gelecekteki emniyetlerini inanca altına alan yurddaş sayısının her gün artmasında ancak hayır görenlerdeniz. F. R. ATAY 10 ULUS IS ILKK \M N 1935 M M \ Zekât ve fitrenizi Hava . Kurumuna veriniz ON ALTINCI YIL. NO: 5167 Allımız, itmlııllızilil Ueryerde 5 kuruş Artırma ve yerli malı haftası dün başladı Haftayı, inönü büyük bir nutukla açtı "Bütün memleket bu sözlerimi işitmelidir: İçerde ve dışarda satmak için yetiştirdiklerimiz kâfi değildir. Her yetiştirdiğimizi iki misline çıkarmak için elbirliğiyle çalışmamız lazımdır.,, Altmcı Milli Ekonomi ve Artırma haftası Başbakan İnönü'nün dün Halkevinde verdiği bir söylevle a * çılmışar. Vekiller, mebuslar, Vekillikler ileri gelenleri, yabancı basın delege* leri ve seçkin bir dinleyici kalabalığı daha saat ikide Halkevinin geniş salonunu doldurmuş, ve İsmet 'nö • nü'nün söylevini verme saati olan on beşten yarım saat önce gelenler bile ayakta da yer bulamamışlar, hepsi ardına kadar açılan kapıların ÎNÖNÜNÜN dünkü nutku " — Tasarruf ve Yerli malı haftasını açıyorum. Tasarruf ve yerli malı haftasının başlangıcında söz söylemek memleketin ekonomik vaziyetini açık ve umumi bir surette mütalaa etmek aynı zamanda benim için de. hükümet için de iktisadi sahada memlekete imtihan vermektir. Her geçen seneki faaliyetimizi hulâsa ederek gelecek sene İçin yeni bir adım, yeni bir hamledir. Gelecek sene için şimdi anlıyacağı -mız verimlerden ve misallerden daha önemli ve daha parlak neticeler ve faydalar alacağımıza şüphe yoktur. VTünlerimizin vaziyeti Elimdeki notlardan parça parça tize memleketin ekonomik faaliyetinin muhtelif sahalarda ve istikametlerdeki cereyanı hakkında malûmat arzetmek isterim. Bu sene mahsullerimiz, geçen sene-kinden daha az para etmemiştir. Bu sene harice çıkardığımız malların satış (Sonu S. inci sayfada) Alttnct yerli malı ve artırma haftastnt açan Başbakan İnönü ve Halkevindeki kalabalıktan bir görünüş önünde ve dış koridorda toplanmışlarda İkinci orta okut talebelerinin şov- da söz söylemenin kendisi ve hükümet için bir imtihan olacağını,, söyliyen Başbakan, son yıl içinde. Dün zevkte seyrettiğimiz tıüçük paralardan bir sahne lediği İstiklal marşından sonra dakikalarca süren alkışlar arasında lnö -nü söylevine başladı. " Tasarruf haftası başlangıcın • her biri bir rejime ve hükümete şeref olabilecek değeri taşıyan ve gerçekleştirdiği büyük davaları kendi-(Sonu 5. inci sayfada) HAVA TAARRUZUNA KARŞI Şehirlerde ışık söndürme denemeleri yapılıyor Bütün şehirlerimiz, hava hücumuna karşı korunmanın il k şartı otun ışık söndürme denemeleri yapacaklardı r. Bugün ikinci sayfamızda Habeşistan sulh tekliflerini reddetti MISIR 1923 ANA YASASINA DÖNÜYOR Petrol ambargosu işi geri bırakıldı Haberlerin reddi karşım mla İngiltere petrol ambargosunu gen e istiyecek. AMERİKA UZLAŞMA TEKLİFLERİM TF.NKlD EDİYOR. Üçüncü sayfamızda Kâzım Ö/alpın radyoda verdiği nutuk Dördüncü sayfamızda TURİZM DEVLEET SİYASASI NA GEÇİYOR TAYYARE PİYANGOSUNDA KAZANAN NUMARALVR Hava taarruzlarına karşı pasif müdafaa, diğer müdafaa usulleri gibi, ordu çereçvesinde yapılan bir iş değil, ancak kadınıyla, çocuğuyla, ihtiyarıyla bütün halkın müştereken (Sonu S. inci sayfada) "Ulus „ un dil yazılan Güneş-Dil Teorisi Üzerine Notlar III. (V. ğ) Eki Meselesi [Dünkü yazımızda vokalle biter gibi görünen Türk sözlerinin sonunda düşmüş bir (ğ) bulunduğunu izah etmiş ve bana göstermek için aldığımız örneklerden "ata" ve "ata" kelimelerinin analizini yaparak, öteki örnekleri bu yazıya bırak-mtş idik. Bugün de alt tarafını yazıyoruz:] III. ABA Aba: baba, büyük baba, hayret ve taaccüp nidası, büyük kardeş, amca, ceddi âlâ, anne, (Rad. I. bütün Türk lehçelerinde) Bu kelimenin Sagaycada "agaa" (Rad. I, 20), Teleüt ve Kızılcada (abay" Rad. 1, 621) olduğunu görüyoruz, ki "abaa" nin son "a"-sı ve "abay" in son "y" si "ğ" te-badülündan başka bir şey değildir. "Abak" kelimesi Kırım Lehçesinde put, sanem demektir (Rad-loff, I, 621) Kırgızlardan Uysun kabilesi kendi ceddi âlâsına 'Abak" adını verir. [1] "Vay babamî" yerine bütün Türklerde "Abak!" kelimesi taac cüp ve nida edatı olarak da söylenir. Bu da gösteriyor kî "aba" nin eski şekli "abağ" dır. Mançu dilinde bu kelime "abk- " s^-Ünde daha eski manasını muna^aza et* mistir: "abka" — gök, tanrı, gün, hava [2]. »V. DEDE Uygurcadakt "tedik» (= akıllı, nükteperdaz), Lebed ve Şor lehçelerindeki "tediğ" {= akıllı, hekim) kelimeleriyle karşılaştırınız. (Rad-III. 1095). Gece hücumu [1] Aristov, Zamitki, 81; Pota-nin OSZM, IV, 16. Aynı eserde bu kelime mogolca "ubuk" (ayı = totem, ceddi âlâ) kelimesiyle mukayese edilmiştir (s. 669). [2] Zahatol, Mançu Lûgatt S. 24. V. ANA Kırgız, Kazan lehçelerinde "anay" şekli (y — ğ) vardır (Rad-loff. I, 277). Bu kelimenin "ene", "ine" şeklinde telâffuzu da vardır. Buna göre "eğdiş edilmiş" manasına gelen "enek", dişi sığır manasına gelen "inek". Yakutça da "anah" (h = k, g, ğ) semantik itibariyle birbirine bağlı kelimelerdir. VI. ACA Kırımcadaki "akay". Kazan ve Teleüt lehçelerindeki "ağay" (j = ğ), Yakut kadınlarının kocasına hitaben kullandıkları "ağay" (Pekarski, 15) kelimelerinde (v. + ğ) ekinin "ğ" si "y" olduğu görülüyor. \ II. k\ \ Aya (el ayası, kel). Bu kelime bütün Türk lehçelerinde müşterektir ve hiç birinde sonunda "ğ" bulunduğuna tesadüf edilmiyor. Bu kelimede de şüphesiz "ğ" vardı. Bunu bize "ayak - ayağ" kelimeleri gösteriyor. Pek eski zamanda el ve ayak tek bir kelime ile ifade edilmiştir. 'Kol', "kar", "el" gibi sözler meydana geldikten sonra "ayak" yahut "adak" bugünkü manaya tahsis edilmiştir. "j" nin düşmesiyle meydana gelen "aya" kelimesi de avuç içini (yani eski ön ayakların raühLn bir yerini) ifadeye hasredilmiştir. - Sayfayı çeviriniz - SAYIFA 2 ULUS 13 İLKKANUN 1935 CUMA SON DAKİKA Cephelerde sükûn var İmparator ordusun ediyor - Adisababad tercümesi Londra, 12 (A.A.) — Röyter ajan-»ı bildiriyor: İnil./ - fransız %ulh tekliflerinin Roma vc Adİtababaya bildirildiği bugünlerde bütün cephelerde hiç bir hareket kaydedilmemektedir. Evcice tahmin edildiğinin lamamı-le aksine olarak Mareşal Badogliyo italyan kuvvetlerinin kumandalını e-İr alalı 15 gün olduğu halde henüz biç bir büyük harekette bulunmamıştır, öyle anlatılıyor ki Mareşal Badogliyo bilhaua idareci vasıflarından istifade için Afribaya gönderilmiştir. Esasen düşman meydan muharebelerinden çekindiği için Mareşal Badogliyonun yüksek sevkulceyş ve tabiye kabiliyetlerini bullaıunak fırsatını pek elde edemiyeceği zannediliyor. Habeş kaynaklarından alınan haberlere göre, Somali cephesindeki ¦ ıı tayyare ile leftiş a sulh tekliflerinin yapılıyor lalyan ordusunda hastalık, tahribatını gitgide arttırmaktadır. Dettie'dc bulunan imparator bugün tayyare ile şimal cephesi üzerinde bir teftiş uçuşu yaptıktan sonra Dessieyc dönmüştür. Habeş dış bakanlığına verilen fransıa - ingiliz sulh teklifleri tercüme edilir edilmez imparatora bildirilecektir. Bu bapta resmi mahfillerde hiç bir şey söylenmiyorsa da elde edilen intiba bu tekliflerin Habeşistan tarafından kabul e-dılmesi ihtimalinin pek az olduğu naerke zindedir. Diğer taraftan Cıbutıdekt Iranın ların Habeşistana ingiliz Soroalisin-den veya Eritreden bir mahreç verilmesini endişe ile karşılamakta ve Ci-butinin bugünkü bayındırlığının Ha-bcşistanın mahreci olmasından ileri keldiğini söylemektedirler. YNI. VI Tl Bu kelimenin aslında aitağ" veya "aitığ" olduğunu "altav", mltağ" (i) (Rad. I) şekillerinden anlıyoruz. "İki" kelimesi de "ikev" şeklinde vardır. "Elli" kelimesi de Çağataycada "eiliğ" dir. Uç, dört, beş... adetlerinin de "üçev", "dör-tev", "beşev"... şekillerinde söylenip "üçü birden", "dördü birden' J manasını ıl'adc etmelerim göstererek bizim dediğimize itirazda bulunabilirler. Fakat onlardan ricamız şudur: acele etmesinler, sükûnetle ilim dairesinde konusalım. Böyle konuşulursa, görülür ki, önceden altığ, ikiğ şeklindeki sayıların şekillerini değiştirmeleriyle husule gelen altav, ikev sözlerinin manaları unutulduktan sonra, dilin gramerleşmesi devrinde benzetme (analogie) yoliyle, bu "üçev, dördev..." sözleri yaratılmıştır. IX. Tl RA Sibirya ve Altay Türk lerçele-rindc şebir, kasaba, ev, bina demek olan (Radlo.f, 111. 1446) d* sözün eski şekli "turak, turağ" olduğunu "durak" kelimesinde görüyoruz. \. \KIV\ Bu kelimedeki "ğ" nin düştüğünü Tarancı lehçesinde yulaf manasına gelen "arpakan" kelimesin-ı de görüyoruz. (Rad. I. 334). \l. K\RA Bu kelime güneşin tutulduğu zaman peyda ettiği renk mefhumu ifade için icat edilmiştir. Bunun etimolojik şekli şudur: "ak +¦ ar + ağ" Bu kelimedeki "ğ" nin "k" kon-soniyle değişimi, bunun daha sonraki bir devrin mahsulü olduğunu göstermektedir. "Ar" ek olmak sıfatiyle, eski itikada göre. güneşin tutulduğu zaman ''bir yerde takarrürünü" gösterir. Karanlık kelimesinin de kökü budur. Uygur ve Çağatay lehçelerinde "kara" kelimesi "karağ" şeklinde idi (Rad. II, 150). Teleüt, Şor, ve Sagay lehçelerinde "karaa" kelimesi "karanlık" manasına gelir (Rad. II, 142). SON "C" LER Son eki vokal gibi görünen kelimelerin bir çoğu bazı lehçelerde pek eski zamanlarda "ğ" yi kaybettikleri halde, bazı lehçelerde bugüne kadar "ğ" yi "g" veya t ye değiştirmek suretiyle muhafaza etmiştir. Meselâ çadır, kulübe manasına gelen "alaçuk" veya "nlaçtğ" kelimesi "Divanü Lû- gat-it Türk" le (cilt I s 122) "alaçu" yazılmıştır. Bugün Kırgızların "cak" (Rad. IV, 10) dedik leri Anadolu Türkçesindeki 'yay" kelimesi divanda (cilt I, 301) "ya" şeklindedir. "V. -+- ğ" eki yalnız Türkçede değil eski devirlerde Türklerden kelime alan kavimlerin dilinde de bir kanun olduğu görülüyor. Meselâ Baskcadaki "Suo" (âta ateş" ) kelimesi Başkurtcada "suak" [31 ( "güneşin en kuvvetli sıcağı" l. kara kırgızcada "çuak" (Rad. III. 2165: "çok sıcak" ), Altay, Teleüt, Uygurcada "çok" (Rad. III. 2003" sıcaklık, ateş, parlaklık) Yakutçada "çoh" (Pekarski. 3653 "kor, ateş"), arapça zannedilen "Şuağ" kelimeleri de bu Türk dili kanunu haricinde kalamaz. Kalamadığını şu analizden de görüyoruz: d) (2) (3) (4) Sua ; Uğ + us -f uğ f ağ Suak: Uğ -f- us + uğ -f ak Çuak: Ufc t- uç -r ug • ak Çok |r Oğ + öç + Ok | . Çok . Oğ f oç + oh + . Şuağ: Uğ + uş + uğ -t- ağ fi) Uğ: Köktür; sıcaklık, ateş, güneş mefhumlarını ifade eder; (2) Us: Ektir; sıcaklığın oldukça geniş bir sahada tezahürü ve tecellisini gösterir; (3) Uğ: Sıcaklığın oldukça geniş bir sahada, üzerinde temessül ve tecelli ettiği obje veya süje; (4) Ağ: Sısaklığı oldukça geniş sahada temsil eden obje veya süjenin manasını tamamlar. Görülüyor ki gerek mana ve gerek etimolojik analiz itibariyle bu kelimeler arasında fark yoktur. Vokalle biten ve bugün bütün Türklerce unutulan bazı kelimeler vardır ki bunların sonundaki "V. + ğ" ekini tebarüz ettirmek müşküldür. Bununla beraber lehçelerin tetkikiyle buna da imkan vardır. Misal olarak 870 yıl Önce yazılmış olan Divanu Lûgat-it-Türk'teki "Ula" (= yol üzerine konulan işaret) kelimesini alalım. Muhtelif Turk lehçelerinde "U-lağ" (yola binilen hayvan, nakliyat vasıtası olan hayvan) kelimesini bulduğumuz gibi, buna seman tik cihetinden sıkı bağlı olan "Ula" nin da en eski devirlerde "Ulağ" olduğunu anlarız. Halâsa ve ÎSetice Türkçede "vokal" hiç bir zaman tek başına ek olamaz. Yalnız vokal gibi görünen ekler, aslında (V. 4 ğ) dir. Bütün dil ma-teryelleri bunu İspat ediyor. A. İNAN PİŞ HABERLER On sekizler komitesi dün toplandı Petrol ambargosu is. geri bırakıldı - Uzlaşma teklifleri Milletler i!emi)eti konseyinde görüşülerek Cenevre. 12 t AA ) — 18 1er komi tesi gizli bir loplarılı yapmış ve toplantıda BB. Laval «e Eden beyanatta bu • Ummuşlardır. Komite yarin tekrar toplanacaktır. /{. I mut m IS. hilenin •»:/ m Cenevre. 12 (A.A.) — 18 ler komite »inin ilk celsesinde BB. Laval, Eden vc Polonya delegesi Komarniızki'nin izah-l.ırı dinlenmiştir. B. Laval Paris'te İngiltere il* Fransa arasında bir anlaşma yapıldığını v« projenin Koma ve A dışa baba ya bildirildiğini ve Milletler Cemiyeti konseyine de derhal tevdi edileceğini söylemiştir. B. Ede* bu diyevi tamamlıyarak İngiltere ile Fransa'nın iki ımıhasımı ba rııürmağa çalıştıklarını, yapılan şeyin bir teklif değil bir telkinden ibaret ol -du|unu ve pek yakında toplantıya çağırılacak olan konseyin bu meseleyi sa • lâhiyetle tetkik cyliyeceğini ¦Öyk-miş va diğer devletlerin de labiatıylc istedik -Uri telkinlerde bulunabiIccklerinİ iâve etmiştir. Polonya delegesi fransız ve ingiliz delegeleri tarafından verilen isa -hatın komiteyi konsey meseleye iyice muattal» olmadan evvel hiç bir teşebbüs te bulunmamağa mecbur ettiği mütalaasında bulunmuştur. Bu suretle petrol ambargosu işi yemden tehir edilmiştir. Komite yarın öğleden sonra tekrar toplanarak tali tatbik komisyonunun raporunu dinliyecebtir. Konsey ne uıman tatlanacak? Cenevre, 12 A,A.) — Milletlerce ¦niyeti konseyinin gelecek salıdan e-vel toplanamıyacağı zannedilmektedir. Çünkü geçen sene verilen bir hararda ruznamenin tebliği ile içtima a-t asında en aşağı beş gunlüb bir mühlet bulunması taabıt olunmuştu, tâ bi uzak memleketlerdeki delegeler Ce-nevreye gelebilsinler. liiiLiml.il müzakerenin neticesi. Cenevre, 12 (A.A.) — Bugünün en mühim neticesi petrol hakkındaki zecri tedbirlerin atiye bırakılması ve İngiliz - fransız tavassutu meselesinde besler komitesi yerine milletler cemiyeti konseyinin harekete getirilmesidir Bura ingiliz mahfillerinin fikrine göre, B. Eden bu son günler zarfında ciddi bavı İhtilafların ortaya çıkmış olmasından dolayı 18 ler komitesinin umumi bir ¦ t.....¦ yapmasını talep etmiştir. Milletler cemiyetince takip o-lunan usulün durdurulması ancak iki tarafın ingiliz - fransız tekliflerini kabut etmeleriyle kabildir. Bu kabil olmazsa milletler cemiyeti konseyi yeniden bir teşebbüse girişilmeni lâzım çel ip gelmİyeceğine karar verecektir. Fransız - ingiliz formülü habeş imparatoruna tebliğ edilmiş olduğu haberi gelir gelmez konsey azalarına da tevzi olunacaktır. Cenc aynı mahfiller zecrî tedbirlerin durması veya değişikliğe uğraması noktasının kimse tarafından tek -lif edilmemiş olduğunu ve iki tarafın cevabı gelmeden biç kimsenin bu hususta bir müdahalede bulunaroıyaca-ğı kanaatindedir. kapanın tekili te müzakere Cenevre. 12 ı A.A ) — Papa'nın Bern vekili. Monsenyor Bernardini buraya gelmiştir. Bu gelişi ile habeş me • telesi hakkında halihazırda yapılmakla olan müzakereler arasında bir münase . bet görülmektedir. Bir haber re Anaıtalu ajansının bir notu. Londra, 12 (A.A) — Roy -ter ajansı Cenevredeki vaziyet hakkında diyor ki: Küçük dev -setlerin sinirli hali devam etmekte -dir. Türkiye ve Sovyet Rusya delegeleri çok dikkate değer faaliyette bulunmaktadırlar. Itimad olunur haberlere göre, fransızlar, petrol am -bargosu hakkındaki görüşmelere luhakkak surette de' edilı hakkında ingiliz görüşünü kabul etmişlerdir. Anadtdtı Ajunsmın notu: İstihbaratımıza göre, salahiyetli mahfillerde, yukardaki telgrafta zikri geçen faaliyetin mahiyeti hakkında hiç bir malûmat mevcud değildir. MISIRDA YENİ VAZİYET 1923 ana yasası iade edi İdi - Kabinenin istifası Kahire, 12 f AA.) — Kıra!, 1923 ana yasasının iadesi hakkındaki kararname yi İmza etmiştir Kahire, 12 ¦ \ \ , — ingiliz fevka -lâde komiseri, İngiltere'nin 1923 anayasasının İadesine itiraz etmiyeceğini başbakana bildirmiştir. kabinenin istifam geri kaldı. Kahire, 12 (A.A.) - Başbakan Ne -tim Tevfik Paşanın kiralı ziyaretinden ve vaziyeti izah etmesinden sonra, ha -binenin istifası meselesi geri kalmıştır. Hükümet şimdilik vazifesine devam etmektedir. İngiltere ite Mısır arasındaki meselelerin halli için Londra, 12 (AJi.) — Taymis gazetesi yazıyor: ingiltere ile Mısır arasındaki asılı meselelerin dostça ve devamlı surette halledilmesi için yapılacak görüşmelerin bir tek esaslı şartı vardır. O da Mıtıı delegasyonu şefinin arkasında kıral, iki meclis ve seçmenler heyeti kütlesinin bulunmasıdır. Milletler cemiyeti ve Mısır. Kahire, 12 (A.A.) — Röyter bildiri, yor: Kıral Fuad, 1923 anayasalım y« -niden kuran emirnameyi imzalamış olduğundan Mısır hükümeti ingiliz fev -kalâde komiserliğine müracaat ederek Mısırın Milletler Cemiyetine girebilecek müstakil bir devlet olduğunu tanıyan ve Londra'da müzakere edilen 1930 mu a -bedelini tasvip etmesini İngiltere bükü- [3] N. Tabir. Başkurt Lügati, Ula 1926. gen k;.l«l metinden istemiştir. Bu muahede İn -giltercya milli müdafaa ve saire huşu -sunda bîr tabım mesuliyetler bırakmaktadır. Royter ajansının öğrendiğine gorc. eğer ingiliz hükümeti bu muahede hakkında teminat verirse Mısır hükümeti bu muahedenin meriyete konulmasını beynelmilel vaziyetin aydınlanmasına bıarkmıya razı olacaktır. ATATURKLE İngiltere kiralı arasında Prense* Yiktorya'nın ulumu ıln layiKİylr çekilen tel yazılan Majeste ktrıü Heşinci Jarj Londra Majestelerinin ve mufahham ailelerinin, kız karde ileri Altes Prenses Viktorya'nm şahsında maruz kaldığı ziyadan dolayı derin bir surette müteessir olarak en samimi taziyeden-min kabulünü kendilerinden rica ede-rım Kam âl Atatürk Türkiye Reisicumuruna Ankara Aziz hemşiremin vefab hasebiyle uğradığımız müessir kayıptan dolayı ban* vt aileme tevcih ettiğiniz «laka telgrafı beni çoh minnettar etti, tazı-yellerinizden dolayı »çten teşekkürler ederim, jorj ¦¦ s — Amerikadan yükselen tenkid sesi Vaşington, 12 (AA.) — Senatör Borak, ingiliz • fransız sulh teklif k mı şiddetle tenkid ederek deansşbr kı: ¦ — Eğer gazeteler uraiından bildirilen bu sulh projen meydana gei.se Mutolini Avrupamn en kuvvetli şahsiyeti olacak Milletler Cemiyeti o zaman emperyalizmin her aleti derekesine ine ¦ çektir.» Fransada bir cephane deposu patladı Paris, 12 (A.A ) — Par le Dik-den bildirildiğine rom, seyyar askeri kıtaların kırla unda hır varırın çıb-mış ve icânete gülle ve d bombalan bulunan bir cephane deposu patlamıştır. İrlanda senatosu kaldırılıyor mu? Dublin, 12 (A.A.) — Başvekil B. de Valcra bugün parlamentoya senatonun kaldırılman ve parlamentonun bâr leb meclisten teeşbkül etmesi hak-bında bir faanun tevda ensûştir. T/fıasnuı tekliflerini HABEŞİSTAN Deısie, 12 (A.A.) — Necati, fransız — ingiliz anlaşma plânını bati turette reddetmiştir. İmparator. Havas Ajansı aylarına bilhassa Parit konferanıı fö -rüşmelerde bulunduğu ve besler komitesinin toplandığı sıralarda italyanların bir taarruza uğramamak için bendi hay-siyeti|c telifi kabil olan her türlü fedakârlıkları kabul etmiş ve buna rağmen tecavüzün vuku bulmuş olduğunu söylemiştir ; Habeş hükümdarı sözüne devamla şöyle demiştir: "— Katiyen tahrik etmemiş oldu -ğumuz kuvvet karşıtında boyun eğeme-yiz. Zİra böyle bir hal şiddete mükafat vermek demek olur İtalya kabul edecek mi? Cenevre. 12 (A.A.) — Röyter ajan- REDDETTİ ıınm bildirdiğine göre, iyi malumat alan mahfillere gelen haberler, B. Mutolini -nin ingiliz fransız iuuS tekliflerine vc -receği cevabın, eğer bu arada bir fena -bk sıkmazsa, bu tebbilerûs faabutü ola -cağı merkezindedir. Aynı mahfiller ce -• ..bin ihtimal yarın rahat herhalde AS taat içinde verileceğini iline ermekti- -dir. B. Hor İtalyaya mı gidecek? Paris, 12 (A.A.) — Jurnal gazetesinin Roma artarın m Mldirdiğin* gÖ-re, Komada B Hor'un İtalya'yı ziya • reli ihtimalleri konuşulmaktadır. ULUS 11 II.KK \ \l \ I0;,5 11 M\KII n| Zekât ve fitrenizi Hava Kurumuna veriniz on altıncı yıl. no: 5168 Allımız, nmlınııf*' II- ; . ¦ !¦ ." kıırıı? Ankara, suyu en bol şehir Kamutayın dünkü toplantısında B. Çetiııkaa, (ulnık bara -jınııı bittiğini ve toplanan suların nerelerde ve nasd kullanılacağını anlattı Bina vergisi indiriliyor - Bursa ovasının suluma işine beş yüz elli bin Ura daha verilerek tamamlanıyor Kamutay dün Refet Canıtei'in reisliğinde toplanmıştır. Eylül, birinci teşrin, ikinci teşrin 1934 aylarına aid üç aylık rapor, Amasyanm Dere Ba-salan köyünden Ali Osman oğlu Sü-leyınan, Sarı oğullarından Mehmed oflu Nuri. Mehmet oğlu Süleyman ve San oğullarrndan Ahmed oğlu Halil Ibrahimin Ölüm cesalarma çarptırılmaları hakkında adliye komisyonu raporu, binbaşı B. Ferzinin takdirname ile taltifine dair Milli müdafaa komisyonu raporu okunarak kabul edildi. Ankara şehri içme suyunun tamamlanması. Etlik ve Keçiörene su verilmesi, gençlik parkında havuz yapılması için 1212, 2269 ve 2511 sayılı kanunlara ek olarak 6S0 bin lira verilmesi hakkındaki projenin görüşülmesine başlandı. B. Refik İnce (Manisa). Anka-r .»nm su işinin Kamutayı birçok defalar meşgul ettiğini, muhtelif zamanlarda bu işin kati olarak halli arzusu izhar edildiğini, ve bu tahsisatın »on olmasını temenni ettiğini, yalnız gençlik parkı ve su meselesi hakkında izahat verilirse çok memnun kalacağını, hükümet esbabı mucibeıinde 600 bin lira isterken bunun komisyonlarda 50 bin lira fazlasile 850 bin liraya cka nldığınt söyledi. B. Refik İnceden sonra kürsüye çı- Çubuk '.....llrlıın biffifi- nı ve An boramızın bol suya kavuşmakla olduğunu bildiren Bayındırlık Bakanımız Başbakanımı-sın yanında Çubuk barajında kan Bayındırlık Bakanı B. Çetinkaya Ankara su işlerinin başından bugüne kadar olan safhalarını izah ve şimdiye kadar alınan tahsisatın nerelere (Sonu 5. ıncı »ay/ada) Artırma ve yerli malıhaf tası nin ikinci giinıK^ Sümer bank urmımî direktörü B. Nurullah Sümer, dün Ankara radyosı nda endüstrileşmemizin sebeblerini anlattı ¦ — Aziz Vatandaşlar; Milli iktisat ve tasarruf haftası, senede bir geçirdiğimiz son senenin bilançosu karşısında bize vicdanlarımızı kont- Hasbetke Mesken anketimiz bitti Mütehassıs ve okurlarımızı-» verdikleri eevublurm hulâsalarını btışbetkemizde aktiyiı-nuz: •** Ankara'da mesken meselesini kökünden halletmek yollarını arıyoruz. Ulus, bu maksadla geçenlerde bir anket açtı ve birçok ce-vablar neşretti. Anketimize cevab verenler arasında Profesör Yan »en, Mösyö Laprad, Viyetti Viyo-li gibi yabancı ürbanist ve mimarlar, sonra, yerli mimar ve ekonomistler vardır. Fransa'd ak i bahçeli şehirler cemiyetinin şiar edindiği bir söt «ar: "Nasıl her kuşun yuvası varsa, her insanın da bir meskeni olmalıdır., F. R. AT AY Büyük harbtan beri dünyanın her tarafında vatandaşları çatı al-(Sonu 4. üncü tayfada) Vtatürkiiıı teşekkürü (tını ur Kuskaıılığı f.ııı.l Sekreterliğindi'ıı: Altıncı millî ekonomi ve artırma haftası münasebetiyle yurdun her tarafından Relen ve vatandaşların milli ideal için duygu ve heyecanlarını bildiren yazılara teşekkürlerini iletmeye Atatürk, A-nadolu Ajansını ödevlemiştir rol etmek fırsatını vermektedir. Millî iktisat ve tasarruf haftası ha-• ırlarsınır milli ekonominin en sıkıntılı Dün radyoda Oır »öylev vsrsn B. Nurullah Sümer ve en kritik bir safhasının mahsulüdür Milli pazarlar yabancı metaların baskı nına uğramış, milli mahsuller butun p* ¦arlardan koğulmuş. Devletin itibarına miyar olan milli para bu depresyonda, fakattan kalmış bir nabız gibi, gittikçe (Sonu 4. cü sayıtada) İkinci sayfamızda uzlaşma projesi ıı\k kımm şiddeti! tf.\kîdı er B. Horun iktifası isteniyor Habeşistan'ın Milletler Cemiyetine notası Habeşler eliyorlar ki: "italyanlarla doğrudan docruya biz konuşsa idik daha iyi şartlar elde ederdik. Üçüncü sayfamızda Artırma ve yerli mallar haftası münasebetiyle Malaza vitrinleri Beşinci sayfamızda İtalyan resmi lehlimi İNGİLTERE - FRANSA UZLAŞ Mi TF.KI.lt IM\ MET M İngiltere hükümeti italyan - habeş anlaşmazlığı hakkında bugün öğleyin bir beyaz kitab çıkaracak "Ulus „ un dil yazıları T11R k DİLİ İle tndo-Oropeerj %• Semitik Diller Vrasında Mukayese Dillerin bir kaynaktan ueldiyini ileri süren teorilere kısa bir bakış ve 1 Güneş - Dil,, teorisi ile * M. Hilaire de Barenton„un teorisinin karşılaştırılması Dillrrıa ana kaynağını araştırma otundakı çalışmalar, son asır içinde oldukça ileri gitmiştir. Bununla beraber, bu yoldaki mukayeselere Türk dilinin orijinal varlığını karıştırmıyan Avna palı âlimler, tam bir muvaffakiyete vardıklarını iddia edemezler. Dillerin kaynağı bahsinde başlıca iki meslek göze çarpar: 1. — Monojenistler: Yer yüzündeki bütün dillerin bir tek dil* den doğduğu fikrindedirler 2. — Potijeniâtter: Türlü dil familyalarının ayrı ayrı vücut bulup inkişaf ettiğini iddia ederler. Bunlar, bütün dillerin bîr ana kaynağı olduğuna kani olmadıkları için, araştırmalarını yalnız bir dil familyasının ana dilini aramğa hasretmişlerdir. Bu zum reye göre Vral - Altay dillerinin başka bir ana kaynağı vardır; l-.do - Oropeen denilen diller başka bir kaynaktan vücut bulmuştur; Hamito • Semitik denen dillerin kaynağı da başkadır. Biz burada başlıca dil familyalarının karşılaştırılması ile uğraşacağımızdan bu ikinci meslekle meşgul olmayacağız. Birinci mesleğe bağlanmış ulan monojenistler, dillerin hepst biı tek kaynaktan geldiğine teori şeklinde kani olmakla beraber, bu ana kaynağın hangi dil olduğunda her biri başka yol tutmuştur. En son ve en yeni olarak bu yolda bir iddiayı ileri süren fransız dilcilerinden Af. H&ai*e de Bar en ton'dur. Bu aat "Dillerin, afırv lerin ve halkların kaynağı: L'origine des tangues, des religionu '•t des peuples" adı altında 1932 ve 1933 senelerinde Paris'te neşrettiği iki ciltlik eserinde Sümer dilinin Hiyeroglif ve Küneiform yazılarını analiz ederek, bütün dillerin Sümerceden doğduğu teorisini ileriye sürmüştür. M. Hilaire de Barenton bu teorisini ispat için elde bulunan Sümer yazılarında bulduğuna kani olduğu söz köklerinin geniş ve çok anlamlarını sıraya koymuş, bu köklerin türlü dillerde aldıkları birleşme şekillerini • kendince doğm bulduçu bir yolda karşılaştırmıştır. Dillerin ana kaynağını Sümercede bulmak demek, Türkçede bulmak demektir. Çünkü Sümerlerin Orta Asya'dan Mezopotam-vaya göçmüş Türkler ve Sümer dilinin de onların birlikte getirmiş oldukları bir Türk lehçesi olduğu artık tarihçe sabit olmuş hakikatlerdendir. Bununla beraber, yalnız Türkçenin Sümer lehçesini göz önüne almakla hakikati tam olarak görmeğe imkân yoktur. Türk dilinin ilk doğuşunu, ilk ana kökün ve ondan çıkan prensipal köklerin ana anlamları ile bu ana anlamın zamanla aldığı değişmeleri, köke yapışan ve onun manasında nüanslar yaratan ekleri ve bunların mana delâletlerini araştırmak lâzımdır. Böyle bir araştırma neticesinde Türk jenisinin bulduğu büyük hakikat, "Güneş Dit Teorisi'' ile İfade ve izah edilmiştir. Af. Hilaire de Barenton'an Sümer teorisiyle Türk jenisinin doğurduğu 'Güneş • Dil Teorisi" ni filolojik metotlarında ve kelime mukayeselerinde karşılaştırmak, iki teorinin muvaffakiyet derecesini ölçmek için kâfidir. Bu yazımızdaı iki teorinin filolojik metotlarını kısaca gösterdikten sonra, fransız dilcisinin "Muhtelif Dillerde Ateşin İsimleri Les no m du feu dans des diverses langues" başlığı altında yazdığı parçadan 10 dilde ateş mefhumunu anlatan kelimeleri alarak, birer birer ve sıra ile, evvelâ Af Hilaire de Barenton'un etimolojik usulünde, sonra da 'Güneş • Dil Teorisi* nin metodunda analizleri göstereceğiz. Bu iki etimolojik analiz sisteminden hang:sind* İsabet olduğunu, okuyacakların takdirine bırakıyoruz. M. Ilîlııiie de liorenton'ıın Filnlajik Metodu Af. Hilaire de Barenton dünya dillerinin iptidai kökleri Sümercede olduğunu bir esas şeklinde ifade ile iktifa ederek, insan fikrinin ilk Önce hangi ana anlamı idrak ettiğini ve bundan çıkan anlamları ilk önce nasıl bir sıra ve nizam allında ifadeye çatıştığını araştırmaktan geri durmuştur. Yalnız Sümer yazılarında görülen tek heceli, köklerin müteaddit manalarını, Hiyerolif ve Küneiform yazıların hallinden çıkarma ğa çalışarak, umumi mefhumları bu köklerin manalarına göre par- (Devamı tayfa: 2. sütun: 1.) Güneş ¦ DU Teorisinin t ilıdajik Metadıı Güneş Dil" teorisi, insanların şuurla kâinata baktıkları zaman en evvel anlayışlarını tahrik eden ve bu anlayışı sesle ifade ihtiyacı uyandıran objenin * güneş olduğu esasiyle başlar. "Güneş" mefhumunun İnsan dimağında uyandırdığı Önce konkre, sonra abstre mefhumları da. "ışık, •uçaklık, ateş, hareket, imtidat. zaman, mesafe, su, renk, ses, esas sahip, Allah, yükseklik, büyükbih kuvvet, kudret..." ana fikirlerin le toplar. Bu mefhumları ve sonradan f Devamı sayfa.- 2. «ulun.- 2.1 4 SAYIFA 2 ULUS 14 ILKKANUN 1935 CUMARTESİ çm.ciu&k yolunu tutmuştur. Mini olarak, aşağıda "ateş" mefhumunun 10 muhtelif dil gru-pundaki manalarını tahlil ederken, aldığı söz kökleri ile manalarını buraya kaydedelim: ''Ateş" mefhumunda M. Hilaire de Barenton'\ın bulduğu manalar şunlardır: 1. — Mabet, mihrap 2. — Kurban 3. — Allah veya buğday 4. — Af eş Un muhtelif dil grupundan aldığı kelimeleri, kendi düşünüşüne göre bölerek, bunların parçalarına bu manalardan birini izafe e-den fransız dilcisi, "ateş" mefhumunun cüzüleri saydığı bu mana-laıı kök adını verdiği - şu kelime parçaları ile ifade ediyor: 1. — Mabet ve mihrap manası na: a, hâ, ag, pu, ri, ig, u, e, pu-a, un, u-a, hu 2. — Kurban manasına: (e, mit 3. — Allah veya buğday manasına: iı 4. — Ateş manasına: fi, ni, ir, pi, u, uk, ug, uhu, og, ur, di, si, izi, pi-â, ti... Bu seride, doğrudan doğruya kök o an ag, ig, ug, og, uk ve L ı-nun . .ni tutaoileceK pa.. kökle. en un, il, ir, ur,., gibi .. çeler vardır. Fakat aynı zamanua konson.a baştıyan ve kök olamı-yan ha, pu, ri, hu, mis, şi, ni, pi, di, si, /ı... gibi monosilaplara ve batta pu-a, u-a, uku, izi, pi-â gibi iki sİlâplı sözlere de tesadüf olunuyor. Grekçe "ateş" manasına olan "pur" kelimesinin analizinde görüldüğü üzere, M. Hilaire de Ba-renton, bir kere pu ya "mihrap", ire "ateş" manası verdiği halde, dönüp bir kere de ri ye "mihrap" ¡e pi ye "ateş" manası vermektedir. Bu yolda bir analize keyfi ve indî dememek güçtür. Kelimelerin biribirinden çıkış tarzı hakkında M. Hilaire de Ba-renton'un görüşü de şöyledir: "Lengüistikte kelimelerin biri -"birinden çıkışı, başlıca dört yol-"da olur: "1. — Prensipal köke muayyen "manalı yeni elemanlar ilâvesiyle; "2. — Söze menfi mana verdi-"ren ve böylece kelimeleri müspet **ve menfi diye iki kısma ayıran "bir edat ilâvesiyle; ''3. — Kelimelerin baş tarafına "preposition (ön edat) getirilerek; "4. — Vokallerin ve konsonla-*'rın şekil değiştirmeleriyle." Bu dört tarzın her birine Sümer Hiyerogliflerinden örnekler alarak onları başka dillere de tatbike çalışan M. Hilaire de Barenton. ilk yol dediği köke yapışan muayyen manalı e/emonlann (yani eklerin) manalarını sabit ve* muayyen bir şekilde tespit imkânını hiç te düşünmüş görünmiyor. İşte Af. Hilaire de Barenton'un eserinde takip ettiği filolojik metodun ana hatları bundan ibarettir. Bu ana hatların tatbikatını aşağıda "afeş" mefhumunu gösteren muhtelif kelimelerin analizinde göreceğiz [1]:_ [ 1) Türkçeyi yalnız Biyanki lügatinden takip eden M. Hilaire de Barenton, "ateş" manasına olarak Türkçe "od" kelimesini bile bulamamış, Türkçe "ateş" karşılığı diye - zıya demek olan - "nur" kelimesini yazmıştır! Konferanslar "Hukuk ilmini yayma kurumu" tarafından tertib edilen kmıfiTun-hırın ikincisi Bugün halkevinde saat 15 de, Is-tanbuldan gelen ticaret hukuku profesörü B. Ali Kemal Elbir tarafından verilecektir. Mevzu "Ticaret kanunu-na bir bakış" tır. Ankara ziraat enstitüleri profesörlerinden Dr. Volterek tarafından bugün saat 17 de Ankara halkevinde Türltiye deniz ve göllerinin tabu zenginlikleri" mevzulu bir konferans verilecektir. bunların yerine geçen "ego" mef-humiyle bütün başka süje ve objeleri ifade için insanın ilk telâffuz ettiği manalı söz ana kökünü '"a" vokalinin uzunca söylenmesinden başka bir şey olmıyan -"ag" olarak tespit eder. Bu "ağ" ana kökünün vokali o-lan "a", ses cihazının tekâmülüyle "s, i, e, o, ö, u, ü" vokallerine tahav vül ettiği gibi, konsonu olan "ğ" de, bir yandan "y, g, k, h", bir yandan da "v, b, m, p, f" konsonları-na tebadül eder. İşte bu 8 vokal ve 9 konsonun teşkil edebildiği 72 kök birinci derece prensi pal köklerdir. Sekiz vokalle söylenebilen [2] "V. ğ" ana kökü, başlarında bir vokalle söylenen "t, d, n, r, l, s, ş, e, ç, z, i" konsonlariyle birleşip kaynaşarak ikinci derece prensipal kol;'' 1 teşkil eder. Ana kökle birinci ve ikinci derece prensipal köklerin hepsinde yukarda sayılan mefhumlar vardır. İşte bunun için, aşağıda gösterilen analizlerde "ağ, eğ, uğ, iğ, ag, ug, ig, og, ef" köklerinin hepsine de "sıcaklık" manası verilmiştir. Köklere yapışan ve onlarda muayyen mana nüansları yaratan eklere gelince, "Güneş - Dil Teorisi", bunları da şu yedi sınıfta toplamıştır: 1. — (. + m "b, v, p, f, ğ, y, g"), ana kökteki mefhumu kendisinde tecessüm ve tec-lli ettiren süje veya objenin ifadesidir. 2. — (. -t- n, süje veya objeye muttasıl sahayı ve bu sahadaki süje ve ya objenin ana süje veya obje ile münasebetini, yahut hariçte bulunan herhangi bir süje veya objenin ana süje ve objeye bitişik sahada tecellisini anlatır. 3. — (. -t- » "|, 2, c, ç, i"), süje veya objeden oldırkça uzak bir sahayı ve bu sahadaki süje veya objenin ana süje veya obje ile münasebetini, yahut ana süje veya obiepıİR bu sahalara yayılarak dağılışını ifade eder. 4. — (. 1 l), süje veya objeden gayet uzak, müphem, umumi, geniş, gayrışahsi, engin ve şamil bir sahayı ve o sahada bulunan süje veya objenin ana süje veya obje ile gayet müphem bir münasebetini, yahut ana süje veya objenin bu sahada gayet umumi bir vasıf haline gelişini anlatır. 5. — (• + h "s K y. ğ» m, p, f, c, ç, j, s" ), kök mefhumunun bir takım eklerle birleşerek aldığı anlamı tamamlamağa, tayin ve ifadeye ve isimlendirmeğe yarayan umumi bir âmil rolünü oynar. 6. — (. + r), bir obje, süje, pan-se veya hareketin muayyne, müspet, kat'î bir nokta veya sahaya bağlı olduğunu, orada takarrür ve temerküz ettiğini bildirir. 7,---f. + | -d"), yapıcılık, yap tırıcılık, yapılmış olmaklık mana-lariyle keskin ve kuvvetli bir â-mil ve fail rolünü ifa eder. "Güneş - Dil" teorisine göre, kelimelerin etimolojik kuruluşu [ (V. + K.) + (V. + K.) -f- (V. -f K)...] serisi halinde olur. Sonradan morfolojik ve fonetik sebeplerle bu vokal ve konsonlardan bir takımı düşebilir. Kelimelerin etimolojik tahlillerinde ayrıldıkları her bir cüze yukarda izah edilen kök ve ek manaları verilerek kelimenin anlamı tayin olunur. İşte "Güneş - Dil" teorisinin filolojik metodu da böyle hulâsa edilebilir ki bunu da aşağıdaki tatbikat izaha kifayet edecek-tir: [3] /. Necmi DİLMEN [2] Bu formüllerde (V.) vokal. (K.) konson manasına kullanılmıştır. Bir konson başında (V. +) onun kök şekli, ( . | ) onun ek Ş4kli demektir, J[İ] t ki metoda.göre "ateş" manasına gelen kelimelerin karşılıklı analizlerini yarın neşredeceğiz. DIŞ HABERLER " Paris projesi „ Londra ve Cenevrede şiddetli tenkidlerle karşılandı B. Horun istifası isteniyor - Londra gaze telerî sulh teklifleri aleyhinde şiddetli yazılar yazıyorlar - înîilterenin bir teklifini B. Laval niçin reci detmiş? TAYMİS GAZETESİ DİYOR Kİ: B. Lavalin teşebbüsü akim kalmıştır İngiltere'nin müşterek d? vaya göstereceği yardımı n hafiflemesi içerde acı bir umusa uyandıracak ve dışarıda İngiliz devlet adamlarının şerefini ve İngiliz mertliğine olan itimadı yıkacaktır. Paris, 13 (A.AJ — Dış Bakanlıkla alâkası olan Pöti Pariziyen gazetesi BB Laval ve Hor'un Cenevre'de birçok de -legeler tarafından asık suratla karşılandığını yAzmakta, bunun ise Paris projesi esas. içinde bîr görüşme kapısının açılmasına müsaid olmadığını kaydetmektedir. Londra, 13 f A.A.) — Haber alındı -gına göre ingiliz hükümetinin verdiği talimat gereğince B. Eden, Milletler Cemiyeti ile mutabık olarak çalışacaktır. Londra mahfillerinde Paris sulh projesi acı acı tenkid olunmaktadır. Söylendiğine göre sulh plânının evvela milletler cemiyetine ve sonra müzakereci devlet lere tebliğine dair İngiliz teklifi fransız hükümetince kabul edilmemiştir. Hattâ B. Laval bunu katiyetle reddetmiştir. Londra. 13 ( A.A. — Taymis gazetesi sulh projesini çok şiddetle tenkid e -Herek diyor ki: Paris'te tasarlanan görüşeni esası ne İtalya ne de Habeşistan tarafından kabul edilebilecek mahiyet • te değildir. H Lavalin teşebbüsü akim kalmıştır. İngiUercnin müşterek dava -ya göstereceği yardımın hafiflemesi içerde acı bir umusa uyandıracak, dışarda ingiliz devlet adamlarının şerefini ve ingiliz merdlİğine ulan itimadı yıkacaktır. Bugünkü hareket ingiliz kabinesinin teşebbüsü neticesi olsa idi herhalde bu şekli a'mazdı. Bu hareket. B Laval'in hususi vaziyetinin i/ini taşıyor. B. La • .l'm kendine mahsus sebebleri olabilir fakat her halde ingiliz hükümeti fransız gazetelerine mahrem raporların ifşa e • dilmesi ile çok müşkül bir vaziyete düşürülmüştür. Londra. 13 (A.A.) — Morning Post gazetesi ingiliz hükümetinin nasıl olup da Paris projesini kabul ettiğini şöyle anlatıyor: Son haftalar içinde ingiliz hükümeti zecri tedbirler siyasetinin doğurabileceği neticelerden, AkdcnizdcU ingiliz gemilerine fransızlann kâfi mü -zabaret vadetmemiş olmasından endİıe-ye düşmüştür, Fransız limanlarını mü dafaa haline koymak için 10 - İS gün lâ zımdır. Sonra bu limandan hiç biri büyük ingiliz gemilerini alabilecek kabiliyette değildir Musolİni'nin, petrol ,ım -bargosunu düşmanca bir hareket tcl.'.k-ki ederek o suretle mukabele etmesi ihtimaline karşı ingiliz hükümeti Fra-dan kendisine denizde yardım için ge -reken tedbirlerin alınmasını İstemiştir. B. Laval ise daha önce bir sulh projesi hazırlanıp Musolİni'ye verilmedikçe .2 bu proje Musolini tarafından reddolua-madıkça buna imkân olmadığı cevabını vermiştir. Londra, 13 (A.A.) — Muhalif ga-zeteler Paris projesinin daha şimdiden öldüğü ve çarşamba günü de Milletler cemiyeti tarafından gömüleceği kanaatini emniyetle kaydetmektedirler. Londra, 13 (A.A.) — Deyli Herald gazetesi, B. Horun, İngiltere ve bütün dünyanın itimadını kaybetmiş olduğunu yazmakta ve istifasını istemektedir. Birçok hükümet partisi mebusları da B. Hor'un artık çekilmesi lâzım geldiği düşüncesindedir-t*. Londra, 13 (A.A.) — Hükümet partisi mebusları Paris projesi aleyhinde birçok mektuplar almaktadırlar. Bir mebus dün bu hususta 413 mek-tub almıştır. Londra, 13 (A.A.) — B. Eden bu akşam Cenevreden Londraya hareket edecek ve Milletler cemiyeti konseyinin toplantısında bulunmak üzere çarşambaya tekrar Cenevreye dönecektir. Cenevre, 13 (A.A.) — Milletler cemiyeti konseyinin 18 ilkkânun çarşamba gününden evel toplanması muhtemeldir. Cenevre, 13 (A.A.) — Umumi sekreterliğine habeş hükümetinden gelen bir notada Milletler cemiyeti a-samblesinİn toplantıya çağırılması istenmekte ve yapılan tekliflerin pakt hükümlerine ne dereceye kadar uygun olduûuna yalnız asamblenin hü- küm verebileceği bildirilmektedir, Habeş talebine, asamblenin toplantıya çağırılmasının hukukan mümkün olabilmesi İçin icab ¦ mühletin bitmiş olduğu cevabı verilecektir. Roma, 13 (A.A.) — Dış İşleri bakanlığı namına söz söylemeğe salahiyetli bir zat gazetecilere her türlü asılsız nikbinlikten çekinilmesi lüzumunu bildirmiş ve demiştir ki: "Yapılan teklifleri bir sulh teklifi olarak değil, ancak görüşmelerin esası olarak tetkik etmek icab eder.,, Gazet del Popolo diyor ki: "Musolininin açık ve katı bir cevab vermesi ve görüşmelere girişmeği reddetmemesi bekleniyor. İyi haber alan mahfiller teklif ok geniş olduğundan kısa bir zamanda cevab verilemi-yeceğini sanıyorlar.,. Habeşistan Milletler Cemiyetine bir nota verdi Cenevre, 13 (A.A.) — Fransız - ingiliz teklifleri hakkında hnbea hüküm*, tinin verdiği nota. italyan tecavüzüne sulh yolu iletir hal sureti verilmesi keyfiyetinin yalnız Habeşistanı alâkadar etmediği tebarüz ettiriyor ve diyor ki. Mahiyeti, milletler cemiyeti asamb Ş-si tarafından tasdik edilen bir tecavüze ¦ grayan Habeşistan bu tekliflerle aşağıdaki kayıtalrı kabule icbar edilmek -tedir: 1 — Habeşistan, hemen heben yarısını, mütecavizin kendi fazla nüfusunu yerleştirmesini temin için, kapalı bir surette mütecaviz İtalya'ya vermelidir. 2 — Arazisinin geri kalan öteki yansı için de Habeşistan müstakbel bir ilha ka intizaren, milletler cemiyetinin bu arazi üzerinde mütecavize kontrol hakkı vermesiyle mutabık bulunmalıdır. Bu- teklifin ehemiydi hakkında v« esas itibariyle tecavüz eden bir devletle tecavüze uğrayan bir devlet ansındakİ vaziyetten doğan umumî dava üzerinde milletler cemiyetinin her azasına fikrini söylemek imkanı verebilmek için ır.illet-ler cemiyeti asamblesinin derhal toplan* ması lazım gelmektedir . Cenevre, 13 (A.A.J — Asamblenin içtimaa daveti hakkındaki habeş talebine telgrafla cevab veren milletler cemiyeti genel sekreteri B. Avenol bu tel grafında hassaten diyor ki: "— Asamble başkanının fikri, bu ta* leb üzerinde yapılacak muameleye ka • rar vermek için konseyin müzakereleri* nin neticelerim beklemek lâzım geldiği merkezindedir.,. Habeşistan teklifleri tetkik ediyor HABEŞLİLER: doğrudan doğruya İtalya ile biz konuşsaydık daha eyi şartlar elde ederdik diyorlar Adisababa, 13 AA — Necaşi, Habeşistan hükümeti nezdindeki amerikan müşaviri B. Colson'u ihtilâfın yolu ile halline dair olan teklifleri A "*-ababa'daki ingiliz elçisi ile beraber tetkik etmeğe memur etmiş olduğunu D^»-sie'den bildirmiştir. İlk görüşme, bu sabah vaki olmuştur. Henüz bu görüşme hakkında tafsilât alınamamıştır. Dessie. 13 (A.A— Ingililz - fransız sulh plânının şartlarının ne olduğuna dair buraya gclen telgraflar, açıktan açığa inanmamazlıkla karşılanmıştır. Hat tâ bazı mahfillerde bu haberlerin ha -beşler arasına cesaretsizlik sokmak için bazı italyan ajanları tarafından ortaya atılmış olduğu iddia edilmektedir. Necaşi nin yakınında bulunan kimseler, milletler ceimyetinin mütecavizin hareketini tasvib ve diğer devletleri itilafların ital- yanın hallettiği şekilde halletmeğe teşvik etmeğe muadil demek olan bir tesviyye suretine müzaharet etmesine inanmak im* kânı olmadığını söylemektedirler. Habeşistan'ın, Cenevre kanalından geç • meksizin İtalya ile doğrudan doğruya müzakerelere girişmesi halinde daha iyi-şartlar elde edilebileceği beyan olun -maktadır. Habeşistan'ın bu kabil müzakerelere şimdiye kadar girişmemiş ol -ması mileltler cemiyetine olan itimadından ileri gelmitşir. Habeşistan, haklı vc yerinde gördüğü müddetçe, bu itimadı beslemekte devam edecektir. Adisababa, 13 (AA.) — Bugün Der-lie'de ingiliz - fransız teklifleri tetkik olunmuştur. Yarın için İmparatorun cevabı beklenmektedir. Tekliflerin reddedileceğine muhakkak nazariyle bakıl * maktadır. S. Hor Cenevrede bir kaza geçirdi Londra, 13 (A.A) -- İngiliz dış İşleri bakanlığının bîr tebliğinde deniliyor ki: Sir Hor, lsviçreye vardığının a • kabinde ufak bir kaza geçirmiş ve burnu kırılmıştır. Kendisine yakın -dan ihtimam yapılmak lazım gel - mistir. Bu vaziyet olmasaydı, Sit Hor şimdiye kadar dönmüş bulunacaktı. Kendisinin niyeti, seyahat e debilecek bir hale gelir gelmez derhal hareket etmektir. Herhalde ¦ -vam kamarasındaki müzakerelerden evel Londracla bulunacaktır. ULUS I . İl KK \ .i * W 15 i'\/.\tX Zekat ve îittenbA Havı kurumuna verini/ Oiy A..T1NCI YIK. Nu- S169 Adımı/. Hiıılııııı/ılır I! ırııç BARIŞ TEKLİFLERİ KARŞİSİNDA İTALYA VE HABEŞİSTAN Italyaya yapılan tebliğin metni neşredildi Sir Horun çekilmesi ve yerine Lora Hamaksın geçmesi ıhtı -mali var - Teklifler İngilterede gittikçe fazla ha) ret ve hiddet uyandırıyor - Lordlar kamarası çarşambaya toplanıp teklifler hakkında görüşecek T ı 6 A _ /* " ¦*^'!'!,!',!,,,,'ıi!''l,,!06ADEN V:;;;."" :•:::!.'!!- !!*•!• Ü ',''.;;!:..;,',,ı:ı,V" KENYA T- . s hinD DENİZİ Sotdahi harta, harb başlamadan önce Italyanın 1906, 1925 ve 1928 anlaşmalarına göre almak istediği yerleri mektedir. Sağdaki hartada ise beşler komitesinin 18.9.1935 de yoptığı toplantıda tehtif ettiği ve Negüs tarafından kabul olunan şekil görülmektedir. C. H. P. Gertvönkıırııl j toplantısı Dun toplanan C. H. P. (sen -yönlcurulu Partinin ıç işleri ve verdirilecek kış konferansları hakkmda görüşüler yapmıştır. Devlet şurası deavî dairesinin kararları ve Kamutay Devlet şuraları Deavî dairesi kararları hakkında kamutayca ceryan etmiş olan bazı muamelere verilmiş bulunan karardan evvel kamutay kararının ne şekilde tatbik edileceğinin tayinini hükümet ' ^bir tezkere ile kamutaydan sormuştu. Bu meseleyi Adliye.dahiliye ve T şkilâtı Esasiye encümenleri aykı ayrı tetkik etmişler ve mazmatajarınt hazırlayarak umu mî heyete vermişlerdir. Encümenler mazmatalarında kamutayın vermiş olduvu kararın bu nevi muamelerin hepsine tatbik edilmesi mütalaasında bulunmuşlardır. 4* B. S ecıb ısım gömüldü Başbeike SPORDA TOPLl LlK Ordu Mebusu Selim Sırrı TARCAN Arsıulusal bir mahiyet alan futbol oyun veya sporu memleketimize girerken yabancı bazı tabirler ve kelimeler de dilimize girdi. Bir futbol ekipinin veya bir futbol timinin ne olduğunu ilk okul çocukları bile, bilir. Avrupa ve Amerika'da bu tabirler daha çok yerde kullanılır. Kriket ekipi. Bez-bol timi, Basketbol ekipi, Rugbi timi ve saire. Tim veya ekip'in karşılığına dilimizde "takım" di -' yoruz. İşte üzerinde çok durulma m ve derin düşünülmesi lâzım olan bir spor tabiri! Bir futbol takımı ne demektir? Şahsın değil, takımın zaferini elde etmek ülküsü etrafında genç irade ve enerji kuvvetlerinin büyük bir özgeci (feragat) ile top -lanması sporda bir takım teşkil eder. Bir futbol veya kriket takımının parolası şudur: "Ben yok biz var!" Bir futbol takımı doğan, yaşayan, gelişen ve nihayet günün birinde ölen ahlâki bir organizma dır. Fakat geliniz bir kere su (Equipe) kelimesini Larus'ta arayalım: Ouvriers qui executent ense -mble un travail special. Hususî bir işi birlikte yapan ameleler. Bu kısa tarif bize takı -mın mahiyetini çabucak anlattı. Demek takım işten doğuyor. Bir takımı kuran gençler arasında ne kadar iyi bir anlaşma, ne kadar güzel bir uzlaşma olursa, herkes kendi payına düşen işi ne kadar yoluyla yaparsa iş o kadar mü -kemmel olur. Demek işin mükemmel olması için takım ferdlerinin her biri şahsi menfaatlerini bir yana bırakarak, bütün cehdügay -retini harcaması lâzım geliyor. İster bir ideal için, isterse sa dece bir neticenin elde edilmesi için beraber çalışan, beraber dİ -dinen, beraber zahmet çeken, yoksulluğa beraber katlanan insanları biribirlerine bağlayan bir kuv-rSanu 6. ıncı sayfada) Roma, 14 (A.A.) — Ayın on birinde Kr.ın.. ve İngiltere büyük elçileri tarafından. İtalya - Habeşistan davası hak kında B. Mutolini'ye yapılan tebliğin m rint dün nk*am nnırdılmikin Hulâsası şudur: "On tekiller komitesinin, bu ayın on ikilinde. Cenevrcde yapacağı toplantı - Dünkü konferans Dr. Merdet Alkin dış terimimizin ana hatlarını anlattı Artırma ve yerli malı haftası dolayısiyle dün Ankara radyosunda Türkofis reisi Dr. Mecdet Alkin konuşmuştur. 17 inci asırdan başlayarak bugüne kadar cihan ekonomi ve endüstrisinin dayandığı temelleri ve geçirdiği safhaları i-zah eden hatib, harb sonu dünyasının (Sonu 6. ıncı tayfada) Dr Mecdet Alkin Bugün İç sayfalarımızda okuyunuz! 2. inci nayfada: Dış haberler; B. Titüles-konun romen parlamentosundaki izahatı. - Bay Mazarik'in istifası. - Yeni ispanyol kabinesi. S« üncü tayfada: İç haberler - Resimler. 4. üncü sayfada: Artırma haftasında Orman Çiftliği. - Yabancı gazetelerde okuduklarımız. J. İnci n \ finin : Halkevindeki toplantılar. - Spor. - Haberler dan önce. umumun menfaati na -mına ve dostça bir hal suretiyle habe» • italyan davasına süratle son vermek kaygusiyle hareket eden ve mil letler cemiyeti üyelerinden olan bir çok devletlerin, geçen 2 sonteşrin tarihindr hazırlanıl) oldukları arzuya uyan Fransa ve İngiltere hükümeti. Paris'te, Sir Çemiteceği söylenen jır i. Hor Samuel Hor ile B. Laval arasında yapı-Ina görüşmeler esnasında bir uzlaşma esası araştınnıılnrdrr. Bu maksatla, evvelce Cenevrede bu hususta harcanmış (Sonu 6. ıncı sayfada) il Vectb Asım raztmsıs e* a»ı mmou* sıfatiyle Kamutayın açılısında başkanltk etmişi*. İstanbul, (Telefonla) - B. .t» Asım Yarıbsız'ın c*n»te lorun bugün yapıldı ve sayın ölü Erenköy'ünde Sahrayı cediddeki aile kabristanı na gömüldü. Cenazeye paıtî, üniversite ve birçok kurumlar adına eeleı.k- (Sonu 6. cı sayı/ada) DENİZ KONFERANSINDA tngiH/ delegasyonunun görüşü Londra, 14 (A.A) - Deyli Telgraf, ingiliz delegasyonu tarafından amiral Nagano'ya nasıl bildirilmiş ise. o şekilde, Ingilterenüı deniz işlerindeki görüşünü izah etmektedir. "Ulus „ un dil yazıları TÜRK DİLİ İh* İihIo - ÖrojK'rn ve Seınitik Diller Arasında Mukayese On dilde "Ateş,, anlamına gelen sözlerin Hilaire de Barenton,, a ve Güneş - Dil teorisine göre karşdıkh analizleri Dün hu sütunlarda "M. Hilaire de Barenton" un, butun dillerin 5ü-mercedeki iptidai söz köklerin den çıktığı hakkındaki teorisi ile. Türk Jenisinin bulduğu "Güneş - Dil" teorisinin fUotojik metotları-karşdaştırmış, bu teorilerin aynı kelimeler üzerinde hamlıktı olarak tatbiki işini de bugüne bıı akmış idik. Bu karşılaştırma için aldığımız sözler, on dilde "ateş" mefhumuna delâlet eden sözlerdir. Burada her bir dilden alınan kelimeyi ve o kelimenin önce M. Hilaire de Barenton'a göre, son ra da Türk Güneş - Dil Teorisine göre analizlerini gösteriyoruz: sözler: l.es noms ıhı feu A,hâ Mihrap.de/We/; f (e = Kurban, du sacrifice; 4 «t = ateş, feu. ¦ Cüneş - Dil teorisine göre: Ağ =* Sıcaklık -{-At = yapıcılık, yaptırıcılık. yapılmış olmaklık mefhumiyle sıcaklık mefhumu üzerinde müessir olarak, onu + Eşı=s oldukça uzak ve ge niş bir mıntıkaya çıkarıyor. • Say/ayı çevirini» - "At4 mefhumuna delâlet eden ı. Ateş far aça l'ersane Af. Hilaire de Barenton'a göre: Uzak Şarkta tehlikeli bir durum hasıl olursa Inglileıe, ker.dı menfaatlerini korumak üzere otfdara. deniz kuvvetlerinin yarısından ziya -(Sonu 2. inci sayfada) Güneş - Dil Teorisi üzerine ilk tenkid Ekler kısmı Yazan: 9'tnnil flnn lhın*nn-nıl Bundan önce (kökler kısmı) nt bastığımız bu (ilk ten kid) in (ekler hışmı) ın do yarınki .«aım.z.Vun bc.*li}n rak neşredeceğiz.. A i I» A i ULUS 15 İLKKANUN 1935 PAZAR C: Not. — Ateş: Sıcaklığı oluYkça geni» bir sahada tecelli ettiren ob- İMİir. II. M.M tHinskritçe - Sanscrit M. Hitaiıe de Barenton'a göre: Ag Mihrap, du sanetuaire; t-r ni ----- ateş, da feu Güneş - Dil teorisine göre: Ag = Sıcaklık ; in -¦ sıcaklık mefhumunun kendi "ego" sundan taşarak his-«olunduğunu gösterir. a- iğ = kendinden evvelki mefhumu tamamlıyan, tayin eden isimlendiren bir ektir. Not. — Ağniğ: kendi etrafına hararet saçan mevcudiyetin yani **ateş" in adıdır. III. 1*1 İt Örekçe = Grec AV. Hilaire de Barenton'a göre: Pu — mihrap, de l'autel; + ir — ateş, feu ve: pi — ateş. feu; i fi — Mabet, du temple Güneş - Dil teorisine göre: Uğ = Sıcaklık -\- up - kök manasını kendilide tecelli ettiren obje -+ ur = objede sıcaklığın tekrar-riirünü ifade eden ek. Not. — Par: kendinde sıcaklık takarrür etmiş olan obje ateştir. IV. İGNİS Lâtince - Latin M. Hilaire de Barenton'a göre: Ig — Mihrap, du sanetuaire; m' = ateş, feu [Latince "iğ" ve sanskritçe "ag" sözleri "gar" hiyeroglifinin iki o-k unu şu dur = "ig" latin et "ag" sanserit sont deux lectures de Itıyer. gâr.] Güneş - Dit teorisine göre: Ig = Sıcaklık -|- in = sıcaklığın etrafındaki sahada hissolunduğunu işaret e-den ek. -} is (orijinde "iğ" dir) kelimenin manasını tamamlıyan, tayin ve ifade eden ek. V. FEU Fransız - Roman dilleri = Français - Roman Af. Hilaire de Barenton'a göre: Pi = ateş, /en; + c = mabet, temple; - u, mihrap, autel: (Mihrap ve mabedin ateşi = feu de 1 autel et du temple). Güneş - Dil teorisine göre: Ef = Sıcaklık + eğ — sıcaklığı tecelli ve te-anetsül ettiren objet + uğ = Mefhumu tayin eden, tamamlıyan ve ifade eden ek. Not. — Bir şey üzerinde sıcak-Ut mefhumu taayyün eder, ve ifade edilirse o şey elbette ateş demektir. Fo (Bourgj; fuob, tueh fob (Prov.); fogo (Port.); fuego (Esp.); fuoko (hal ): M. Hilaire de Barenton'a göre Pu - a = Mihrap, de Vautel; t+ u, uc, ug, ucu, ag =« ateş, feu Güneş - Dil teorisine göre Ef Sıcaklık + oğ, uğ, ok, og - sıcaklık mefhumunu kendinde temsil eden unsur -f oh, ek, eg, og — sıcaklığı temsil eden objenin manasını tamamlıyan, tayin eden bir ek VI. FİRE Anglo - Sakson dilleri = Anglo - Saxon Af. Hilaire de Barenton'a göre: Pi = ateş, feu; -f- n = mabet, *tu temple. (AL) Feuer: Pu = Mihrap, de l'autel; -f- ar = ateş, feu. Sued.) Eld; A = mihrap, de I'autel; + âf Allah veya buğday, de dieu ou du ble; -f- di = ateş, feu. Güneş - Dil teorisine göre: Fire (ing.), Feuer (al.) Ef = Sıcaklık + iğ, ey — Du mefhumu tecelli #e tecessüm ettiren objet ¦+ ir — Bu mefhumun o objede tekarrürunü ifade eden ek. . n Bu tekarrünin ifadesine yarayan ek. Not. — Sıcaklık mef burnunun kendinde tekarrür ettiği objenin adı "ateş" tir. (Sucd.) Eld: Eğ — Sıcaklık , el ----- kökün manasını genişleten umumileştiren, yanı alelıtlak sıcaklık ifade eden ek. . ed --- Burada sahip anlamı-nadır. Yani umumî sıcaklığı yapan objedir. Not. — Burada kelimenin anlamı daha çok güneşi ifade eder; mecazi olarak ateşi işaret etmektedir. vu. OGOİN Rusça = Russe M. Hilaire de Barenton'a göre: Ug ---- ateş, feu; -f- un -- mihrap, J l'autel Güneş - Dil teorisine göre: Og = Sıcaklık + on = bu sıcaklığın "ego" su muhitinde tecellisi. Not. — Bu kelime etrafına sıcaklık veren bir objenin ifadesidir kî o objet bildiğimiz ateştir. \ III SI \ Kuşken - Bast(ue Af. Hilaire de Barenton'a göre: Si = ateş, feu; -f- o - a — mihrap, de l'autel. Güneş Dil teorisine göre; Uğ = Sıcaklık ~\- us = sıcaklığını oldukça geniş bir sahada hissetiren objet i ağ — iste bu mefhumu tamamlıyan, tayin eden, isimlendiren ek. Not. — Sıcaklığın oldukça u-zakta duyulmasına vesile olan obje elbette ateştir. IV Tl / Macarca - Hongrois Af. Hilaire de Barenton'a göre: Te = Kurban, du sacrifice; -f- a, = mihrap, de l'autel, -4- izi - - ateş, feu. Güneş - Dil teorisine göre: Uğ ^ Sıcaklık + uf = Bu si' aklığı yapan, yaptıran, yapılmış olduğunu ifade e-den ek. -f uz = oldukça uzak ve geniş sahada. Not. —- Sıcaklığın oldukça geniş sahada duyulmasını temin e-den anlam ateştir. V UF Berber — Berbere Af. Hilaire de Barenton'a göre: Ha = Mihrap, autel; - pi - a = ateş, du feu. 2. Timyss: Ti - ateş, fen; + mis — Kurban, du sacrifice. Güneş - Dil teorisine göre: 1. Uta: Uğ = Sıcaklık -j- uf = sıcaklığı kendinde tecelli ve tecessüm ettiren mefhum -f- ağ — bu mefhumu tamamlıyan, tayin eden ve ifade eden ek. 2. Timyss: İğ = Sıcaklık -+• it = yapıcı, yaptırıcı, yapılmış olmaktık mefhumunu ifade eden bir ektir. Bunun gösterdiği anlamı tecelli ettiren, kendisinden sonraki -f im unsurudur. -f- is — Bu mefhumun geniş ve uzak sahada tecellisini gösteren ek. + ğ = «eniş sahada sıcaklığını hissettiren objenin ifadesi Not. — Son "iğ" Türk lehçelerinde "is — . -f s" olduğu malûmdur. O halde "Timyss" sözü, etimolojisi bilinmek şartİyle, tam ateş, feu anlamına Türk lügatinden bir kelimedir. Fakat mütekâmil Türkler b*mu kullanmazlar. Çünkü Türk Berber ulusları ana Türklerden ayrılırken ancak çok iptidaî olan bu anlamla ayrılmışlardır. Halbuki kök Türkler, her kültür sahasında olduğu gibi, dilde de henüz incelikleri anlaşılamamış olan mükemmel eserlerin sahibi oldular. DIŞ HABERLER B.T. R, Aras Sofyadan geçti Sofya, 14 (A.A) - Türkiye Dış İşleri Bakanı Doktor B. Tevfik Rüştü Aras bugün Ankaradan Ce -nevreye giderken Sofyadan geçmiştir. Müşarünileyh, garda başbakan ve dış işleri bakanı B. Köseivanof, kiralın müşaviri B. Greneff, Türkiye işgüderi B. Kemal Kavur ve el -cilik erkânı, Yunanistan, Romanya, Yugoslavya diplomatik mümessilleri, protokol şefi B. Kanef, basm direktörü B. Naumof ve diğer zevat tarafından selamlanmışür. Tren istasyonda durduğu müd -detçe B. Köseivanof ve Doktor Tevfik Rüştü Aras garın salonuna çekilerek görüşmüşlerdir. Saat 14.35 de tren hareket et • miş ve Bay Tevfik Rüştü Aras Ce -nevreye doğru yoluna devam etmiştir. Romen parlamentosunda B. Titülesko romen -sovyet ve çek - sov -yet paktlarının mahiyetini anlattı Bükreş, 14 (A. A.) — Romen a • jantından: Mebuslar meclisinde, Romanya ile Sovyet Rutya arasındaki münasebetler hak -kında, bir çoğu »aylav B. Jorj Bru-tians tarafından »o rulan muhtelif suallere cevab veren dış işleri bakanı B Titületko. hükü • met namına beyanatta bulunarak mistir ki: " — 16 teşrinievvel 1935 tarihli resmi tebliğde mevzuu bahsolan vaziyet. B. Tİtütesho de - Da^ahur bombardımanında Şehir hemen hemen hara boldu -- Amerikan hacından bir doktor öldü kızıl Cibuti, 14 (A.A.) — Dün, Cicİga ile Dafabur'dan buraya gelen gazetecilerin ¦eylediklerine göre Dagabur knıa - bau, italyan uçaklarının bombardıman -lan tesiriyle hemen bülbülün harab ol-muftur. Rivayet edildiğine göre, habeş im -paratorunun tayyaresi Ruaş bölgesinin üzerinde uçtuktan lonra Dessie'ye dö- nüyorken tayyarenin geçeceğinden ha -berdar ol m r yan bir habeş karakolunun yaylım ateşine tutulmuş iae de, hiç bir zarar görmemiştir. AdİMbaba, 14 (A.A.) — Röyter ajansı aytartndan: Amerika kızılhaçı azasından Doktor Hokman, Dagabur bom -bar d imanı eınasında telef olmuştur. Habesler mukavemete devam ederekler Bir habeş müfrezesi İtalyanlara baskın yaptı -Tayyareler keşif uçuşları yapıyorlar. - Sulh şartlan Negüse bildirildi. Londra, 14 (A.A.) — Röyter ajan -undan: Habeşlilcr ingilgiz ve fransız •ulh tekliflerinin milletler cemiyeti ta -rafından kabul edilmİyeceği umudiyle istilâya karşı mukavemete devama ba -zırlanmak ta dırlar. Habeşliler evelki tabiyelerini şimdilik değiştirmek niyetinde değillerdir. Bunların maksadı büyük italyan kuvvetleri karşısında çekilmek ve küçük kuvvetlerle düşmanı sarsmak ve gerilerine akmaktır. Bu suretle ita! -yanların süratle ilerlemelerine mani ol- B. Mazarik istifa etti Prag, 14 (AJ\.) — Cumurbaşkanı B Mazarik İstifa etmiştir. Cumurbaşkanı seçimi 16 kânunuevvelde yapdacakt.ı. Prag, 14 ' A. \ , — İstifa mektubunda B. Mazarik, kendisine halef olarak B. Benes'i göstermektedir . Prag, 14 t A.A * — Bakanlar kurulu toplanmış B. Mazarik'in istifasına ıttıla peyda etmiş ve B. Mazank'İn, hayatı müddetince. Lanı şatosunda oturması *e kendisi.ıe tahsisatının daimî rurette ve • rilmesi hakkında bir kanun projesi tek • lif etmeye karar vermiştir. istifa etmeden Önce B Mazarik ya • bancı memleketler ile birlik olarak çalışanlar hariç bütün siyasî mahkûmları affetmiş tir İspanyol kabinesi kuruldu Madrid, 14 (A.A.) — Bitaraflardan B. Porte Lavalladares yeni kabineyi şu suretle teşkil etmibtir. B. Sapa Prieta, Finans bakanı General Molera, Sü bakanı B. Martinez de Valesko, Dış işler, bakanı B. Pablo Blanko, tecim ve iç işleri bakanı Madrid, 13 (A.A.) — Yeni başbakan B. Portela Velladares, eger hükümet parlamentoda mü-Taharet görmezse cumur başkanından parlamentoyu dağıtmak vadini almış bulunduğunu bildirmiştir. mak ve orduları katiyen yıpranmadan yağmurlar mevsimine kadar dayanmaktır. Öte taraftan italyanlar da haberlerin bu maksadını bildiklerinden sulh müzakereleri akim kaldığı takdirde gelecek taarruzlarını herhalde süratle inkişaf ettireceklerdir. Dessie'de kuvvetli bir habeş müfre -zesi Makalle'nin şimalinde tahkim edil* miş bir mevzide bir italyan kıtasına başlan yapmış ve italyanları çekilmeye mecbur etmiştir. İtalyanlardan 30 ölü ve ya rmlı varda- .Habesler kendi zayiatlarım bildirmiyor) ar. Somali cephesinde sükûnet vardır. Yalnız italyan tayyareleri bazı keşif hareketlerinde bulunmuşları* da hiç bir bomba atmamışlardır. Addis - Ababa, 14 (A.A.) — Dış bakanı B. Heruy, sulh teklifleri hakkında Dessie'de bulunmakta olan imparatorla uzun müddet telefonla görüşmüştür. Habeş hükümet makfilleri, In-gilterenin habeşistanın büyük bir kısmının terkini tazammun eden tekliflerde bulunmuş olmasından dolayı hayret ediyorlar. Bura mahfillerinde petrol ambargosunun geciktirilmesi beynelmilel büyük petrol kumpanyalarının muvaffakiyeti suretinde tefsir edilmektedir. Sulh teklifleri imparator a bizzat Amerikalı müşavir Kolson tarafından verilmiştir. Kolson, İngiliz elçisi ile görüştükten sonra tayyare ile Dessie'ye gitmiştir., * Cephelerde Sükûn Adisbaba, 14 (A.A) — Bugün bütün cephelere bir sükûnet germiştir. Ccnev-rede ve yahut kulislerde sulh veya harb meselesi mevzuu bahsolurken, her İki tarafın, hazırlık faaliyetlerini durdur • mauıakla beraber, kendiliğinden bir nevi mütareke kabul ettikleri ve böyle hareket edecekleri sanılmaktadır. Maama -fih, bu müzakerelerin fazla uzamama sı da Uzım gelmektedir. bugün de aynıdır vc bundan da anlaşılacağı gibi, Sovyet kuvvetlerinin Ro -manyadan geçebilmeleri hakkında hiç bir müzakere yapılmış değildir.,, Çekoslovakya - Sovyet Rusya ara -sındaki muahedenin. Ronunyanın itti -fakları umumi sistemi ile ne dereceye kadar kabili telif olduğu hakkındaki suale de B. Titülesko şu cevabı vermiştir: " — Çekoslovakya - Sovyet Rusya muahedesi, sarih surette, Sovyet Rus-yaya yapılacak yardım, ancak 2 5 1935 tarihli muahede ile tecavü/e uğrıyan Fransa tarafından yapüacak yardımdan sonra icra edilecek olduktan sonra ve diğer taraftan fransız - Sovyet muahedesi Fransa'nın Polonya'ya karşı tedafüi mecburiyetleri hakkında kayıt ihtiva eylemekte bulunduktan sonra, Romanya' -nin bütün müttefiklerini, yanı Fransayı, Çekoslovakyayı ve Polonyayı aynı seviyeye getiren bu gibi diplomatik vesikaları nasıl kendi ittifaklarımız için birer tehlike telakki edebiliriz? Sovyet Rusya ile mütekabil yardım esasına dayanan bir muahede müzakerelerine girişilmcmiştır. Böyle bir muahedenin bir gün gcfip de akıedilecegıni da bilmiyorum. Fakal şunu söylemek İsterim ki bu gibi muahedeler, ittifak telakki olunamazlar Bunlaı, Milletler Cemi -yeti paktı teahhudlerımn tatbik mevkiine konmasından doğarlar. Romanya'nın ve müttefiklerinin sınırlarını garanti edecek olan her devlet _ her kim olursa olsun, sulhun teşkilâi bindiril ma sı savaşında ve milletler cemiyeti çerçevesi dahilinde. Romanya'nın şeriki olur. Hiç bir yabancı memleket, hüsou niyetle düşündüğü takdirde, dünyanın altıda biri kadar geniş araziye ve 170 milyon nufu* sa malik bir memleketin, bilhatsa Ro -manyanın komşusu olan bir memleketin dostluğunu kazanmak için Rom» uyanın yaptığı gayretleri, kendi aleyhine müteveccih ve hele onu »mır sçine alm ıya matuf olarak telakki edemez Romanya-nm bu gayretleri, coğrafi bir mecburi • yettir. Buna hattâ tarihi mecburiyet dahi diyebileceğim. O tarih ki, bugüne kadar romen milleti ile rus milleti arasında hiç bir harb kaydetmemiştir. Fakat esasen Romanya, istisnasız her merale -ketle harbtan kaçınmak istemektedir, Ve bundan dolayıdır bi coğrafî realite* Icri nazan dikkatte tuttuğumuz kadar siyasi realitelere karşı da Romanya aley hine bir vaziyete sokmak arzusunda değilim. Bilâkis arzum, memkketirnin men faalleri mevzuu baha olmadığı takdirde* bütün bunları ciddi surette göz önünde tutmaktrı. Başkaları ile uyuşmak arzusunda hîç bir düşmanlık ve hiç bir had tanımam. Fakat, Avrupa nin en barışık bir mıntakasında Romanyanın kendi sulh vazifesinde muvaffak olman için Romanya dış siyasasının büyük güdücü* lerinin bize bıraktığı dersleri hatırlayalım. İzleri bugün benim tarafımdan takib edilen bu büyüklerin yapıcılıktaki vecizelerinin, takibinden bugünkü büyük Romanya için çıkan vecize şudur: "şark ta sulh, Dniester'de sulh,, B. Titülesko'nun söylevi, istisnasız bütün partiler tarafından şiddetle alkışlanmış br. Deniz konferansında ingiliz görüşü (Bası 1. inci sayfada) desüıi göndermiyecektir. Eger Japonya donanması tonilato itibariy -le, ingiliz donanmasına müsavi bir kuvvete malik olursa, o zaman ja -pon deniz kuvvetleri ingilizlerin Büyük Okyanosa gönderebilecekleri kuvvetin iki misline baliğ olacak demektir. Bundan dolayı, Japonya e -şitlik elde ettiği takdirde, İngiltere • nin Uzak Şarktaki büyük menfaatlerini koruyacak vasıtalara malik olması hiç bir zaman mümkün ola -mıyacaktıı*. Bunun içindir ki, İngiltere deniz bakanlığı, Japonların eşitlik dileklerine kesin olarak göz yu -mamıyacak vaziyettedir. | ULUS 16 ıi.KkvM \ !•;.-, r\Z\KII -I Zekât ve fitrenizi Hava Kıııııtıtıırıa veriniz ON ALTİNCİ YIL. NO: 5170 Adımı/. andınıızdıı ll im iti* .î kuru ARTIRMA HAFTASIN IN DÖRDÜNCÜ GÜNÜ Milli Hakimiyet alanında bir miting yapıldı - B Salâhaddin Çam radyoda bir söylev verdi Bagbetke GÖMl F. R. AT AY Bu satırları yazdığım masanın üstünde 35 milyon lira var. Sakın bir altın gömüsü bulduğumu zannetmeyiniz: Muharrir arkadaşımın getirdiği sekiz bez parçasından bahsediyorum. Yerli mallar pazarında Kayseri'den ilk gelen bu dokumaları sîz de görmüşsü-nüzdür. Pamuğunu saman îiatına satan türk köylüsünün kesesinden, bu basit bezler için yılda 35 milyon lira çıkmakta idi. Meselenin ne kadar kolay halledilmiş olduğunu biliyorsunuz. Beton bir fabrika kurduk; tezgâhlar satın aldık; Sovyet Rusya'da birkaç usta yetiştirdik ve senesinde bezimizi dokumağa başladık. Cumuriyetin 1934 35 yılında bu kadar kolay başardığı bu dava. 1914 yılında imkânsızdı. Gümrük istiklalinizin herhangi bir yerinde küçük bir gedik açınız. Damping Hatlarının hücumu altında bütün eserin nasıl temelinden sarsıldığını görürsünüz. Kalitece japon bezinden yüksek, ondan on santim daha enli ve ilk - maddesi, türk köylüsüne vatan das emeği kıymeti ile Ödenmiş olan bezimizi, yalnız 6 kuruş farkla satıyoruz. Bunun mümkün oluşunun sebebi de, endüstrimizi yabancı kapitalin karışık sömürge hesab-lanna teslim etmemiş olmaklığı-mızdır. Eğer milli istiklal, ekonomi bakımından, milli sây ve milli kapitalle tamamlanmamış olsaydı, memlekette gene fabrikalar kurulduğunu görürdük: Fakat pamukçular ve işçiler zenci gündeliği ile çalışmakta, köy fakir kalmakta, hazne boşalmakta devam edip giderdi. Millî endüstrimizde her şey değeri ile işlenmektedir; hiç bir şey sömürülmekte değildir. İşçilerimize en medeniğ şartları vermeğe çalışıyoruz; ilk - madde Hatlarının tarlaya refah götürmesini esas tutuyoruz; fabrikalarımızın yanında işçi ve usta evleri, lokanta ve kooperatifler, mekteb ve her türlü spor meydanları birlikte kurulmaktadır. Mijli endüstrinin maksadı, yalnız, kullandığımızı memlekette yapmak değildir. Cemiyetin medeniğ seviyesini yükseltmek, tarladan laboratuvara kadar, bütün sây adamları için hayat istandar-dını ilerletmek, makina ve tekniği cemiyetin refahı hizmetinde kullanmaktır. Burada yerli malı edebiyatı, âdeta mistik kuvvetini alıyor: Göğsümüzün bir milli zafer gururu ile kabardığını hissediyoruz. Sanatınızın güzel eserlerini, tarihinizin güzel hâdiselerini, mey-danlardaki anıtlarınızı seyrederken veya gösterirken hangi hissi duyuyorsanız, giydiğiniz, kullandığınız eşyanın yerlisini görür ve gösterirken aynı hissi duyacaksınız. Ancak bu suretle devam etmekte olan istiklal savaşının her sene yeni bir zaferini tadacaksınız, kayıtsızlık ve kaçağa, harb bozgunculuğu damgasını vuru -nuz: Terbiye ve şuur, makina ve tekniğin muvaffakiyetine yardım edecektir. Athsporun Ankara Turu Dün kazananlara hediyeler verildi Başbakan Atltspor kulübünde. Ankaıu Atlıspoı kulübünün kendi a. zatarı arasında "Ankara turu., adlı bir müsabaka tertib ettiğini bir hafi* önce yazmıştık. Dün. bu müsabaka baTta ismet İnönü olduğu halde birçok seyirciler önünde yapıldı. Müsabakaya 20 ka- dın ve 20 erkok binici iştirak elmı.ıı. Mesafe 25 kilometreden fazla idi. Mu*ı-bak& yolu, yarışmanın ehemiyelini gösterecek kadar çetin olarak serilmişti. Müsabaka, manej, saha binişi vc kondîs. (Sonu 6. ıncı tayfada) Uünkü mitingleri ihi enstantene Artırma ve yerli mallar haftası münasebetiyle dün öğleden sonra an karalı lar Hakimiyeti Milliye meydanında bj yük bir toplantı yaptılar. Ellerinde m ekonomi ve arUrmaya dair dövizler, yazılı levhalar taşıyan erkek ve kız talebe- 2 ler ve halk aal 14 de Samanpazarmda toplandılar. Önler; nde mızıka olduğu halde heyecanlı tezahürlerle Hâkimiydi Milliye meydanına geldiler. Hakimiyeti milliye meydanında Atatürkün anıtını (Sonu 4. üncü sayfada) Dünkü Spor Hareketleri Mıntaka kongresi - Gençler Birliği, Ankara Gücü; Muhafız Gücü, Demir Spor; İstanbul lik maçları. Ankara nunîakası kongresi toplantı halinde (Köşede başkan B. Halîd Bayrak) ligin saygılarının arzı alkışlarla kabul edildi. Mıntaka merkez kurulu (Sonu 6. ıncı sayfada)_ "Ulus,,un dil yazılan GÜNEŞ DİL Teorisi üzerine ilk Tenkit II Güneş - Dil Kanununa Göre İlk Türk Ekleri Yazan: ismail hami danişmend Türk Güneş - Qil teorisinin kökler kısmı hakkındaki düşüncelerini 23 ve 24 Sonteşrin 193S saydartmızda bastığımız Bay İsmail Hami Danişmed, bu yüksek Türk buluşunun ekler kısmı üzerindeki görüşlerini de yazıp Dil kurumu na göndermiştir. Birçok Avrupa e« serlerine dayanarak Türk Dil teorisinin doğruluğuna kanıtlar veren bu kısmı da bugünden başlayarak okuyucularımıza sunuyoruz. İdman ittifakı Ankara mıntaka sı kongresi dün öğleden evel belediye meclisi salonunda toplandı. Kongre reisliğine İdman ittifakı ikinci reisi B. Halid Bayrak ve sekreterliklere de Çankayadan B. İskender, Güvençspor-dan B. Server seçildiler. Atatürke, İsmet Inönüne ve Fevzi Çakmağa genç- Bugün | İç sayfalarrmızda okuyunuz! 2. inci sayfada i Dış Haberler 3. üncü tayfada: İstanbul Mektubu • İç Haberler 4. üncü sayfada: Artırma ve Yerli Malı Haftası Dolayisile Yapılan Toplantılar inci sayfada: Bina Vergisindeki Tenzi-latdan Nasıl Faydalanılacak? - Sömikok Ve Endüs-türimiz. /. Gün. . - Dil Kanuna ve TÜRK EKLERİ "Güneş - Dil" kanunu bize bir çok dilcilerin pek çok uğraştıkları halde bir türlü elde edemedikleri büyük neticeyi bir hamlede vermiş oldu: bizi birdenbire lisanın menşeine çıkardı. Bu menşe-de hiç bilmediğimiz bir manzara karşısında kaldık: bizim bildiğimiz köklerin ana kökler ve bizim Başkırdistan Cumur Başkanı Tahirof yoldaş dün matbaamıza gelerek arkadaşlarımızla görüştü Başkırdistan cumur başkanı Ta- nm büyük bir hükümet adamı değil, hirof yoldaş dün matbaamıza gele- aynı zamanda büyük bir cdib ve rek arkadaşlarımızla görüşmüştür. muharrirdir. Başkırdca 78 eser yaz-Tahirof Yoldaş, yalnız Bcujkırdista • CSonu 3. üncü sayfada) fdhirofyanraş matoaamttera bildiğimiz eklerin de ilk ekler olmadığını anladık ve elimizdeki yıpranmış kökler ve eklerle "Güneş - Dil" aydınlığının meydana çıkardığı ana şekiller arasında ne büyük farklar olduğunu bütün vuzuhiyle görmüş olduk. Bundan evvelki yazımızda bu iki dil unsurundan yalnız birincisini, yani kökleri tetkik etmiştik; bugün de o ilk tetkikimizi eklere teşmil etmek istiyoruz. "Etimoloji, Morfoloji ve Fonetik bakımından Türk Dili" ismi altında "Güneş - Dil" kanununu izah eden orijinal eserle (Ulus) un "Dil yazdan" serisindeki tatbikattan bilhassa şu dört netice çıkmaktadır: a) Türk dilinin bütün kökleri gibi bütün ekleri de "Güneş" mefhumunu ifade eden (Ağ — V. -f- K.) ana kökünü temsil eder; B) İlk Türk ekleri başlı başına birer mefhum ifade eden bir takım dil unsurlarıdır. Bunların bazıları ana köklerdir: çünkü ana kökler hem kelime, hem ek rolünü oynamıştır. Onun için her kök, aynı zamanda ektir; fakat her ek aynı zamanda kök değildir; C) Türk dilinin orijininde konsonla başltyan yahut vokalle biten ek yoktur: bugün konsonla başlıyan eklerin başlarındaki vokaller düşmüş ve vokalle biten eklerin de sonlarındaki konson erimiştir. Bunlardan başka, bir takım kompozelerin tereddisinden hasıl olmuş muahhar ekler de var-dır; d) "Ağ — Güneş" kökünden - Sayfayı çeviriniz - — SAY1FA 2 ULUS 16 İLKKANUN 1935 PAZARI E.Sİ SON DAKİKA Habeş imparatoru İngiliz - fransız sulh tekliflerini gözden geçirdi Adisababa, 15 A.) — İmparator De5i'edc, tayyare ile oraya hareket eden ecnebi müşavirleri ile birlikte ingiliz - fransız tekliflerini gözden geçirmekle meşgul olmuştur. Bu tetkik neticeleri hakkında şimdiye kadar hiç bir haber gelmemiştir. Bununla beraber hükümet merkezinde bu teklifler acı surette tenkid edilmektedir. Habeş mahfilleri diyor ki: "Bu tekliflerde Habeşistan sanki harbi kaybetmiş gibi telâkki olunmakta ve öyle muamele görmektedir.,. İştial edilen topraklarda ilalyan polisi Asmara, 15 (A.A.) — Karabinie-rilerden mürekkep muntazam polis teşkilâtı işgal edilen arazide faaliyete başlamıştır. Faşizim aleyhinde birgösteri Nevyork, 15 (A.A.) — 2000 Faşist aleyhtarı, "kahrolsun Faşizm" diye bağırarak enternasyonal söyleyerek İtalyan kızıl haçının Madıson squara da yapmış olduğu bir metinği kesmek teşebbüsünde bulunmuştur. Bu metınge 20000 kişi iştirak etmişti. Ve aralarında belediye reisi guardın da bulunuyordu. 500 polis, nümayişçileri yumrukla dağıtmak mecburiyetinde kalmıştır. Bir kişi yaralanmış bir kişi tevkif edilmiştir. kan "Uzaklık', •Yakınlık", Yükseklik", "Hareket" vesaire gibi mefhumların her biri, (V. K.) formülünün sonundaki kon-somın tebadülleriyle ifade edilmiş, yani her konson ayrı bir mefhum ifade etmiş ve bu suretle sesle mana birleşip "manalt ses" unsuru teşekkül etmiştir. Bizim bu dört esas üzerinde yaptığımız tetkiklerden çıkan neticeler şunlardır: "Güneş - IHI" Kanunu ve m \ I EORİSJ Türk ve Hind - Avrupa dillerinin ilk ana kökü, "sıcaklık", "parlaklık" ve "yükseklik" mefhumlarını aynı zamanda ifade etmiş bir "Ay" şeklinden ibaret olduğunu ve bu şeklin de "Güneş" ten başka bir mana ifade edemiyeceğini, bundan evvelki yazımızda, gerek Türk dilinin gösterdiği deliller ve gerekse (Paul Regnaud) gibi lisa niyat mütehassıslarının sarih ifa deleriyle beraber, tesbİt etmiştik. Yukarda gördüğümüz gibi, ekler de hep bu ana kökten gelmek itibariyle, asıl mevzuumuza girmeden evvel, bir kere bu noktayı büsbütün tavzih etmiş olmak üzere, aynı esası diğer bir müellifin ifadeleriyle de teyit etmeyi zarurî görüyorum: Geçen asrın lisaniyat sahasında mühim eserler bırakmış müelliflerinden (C. Schoebel), "Analogies constitutives de la langue alleman-de avec le grec et le latin expli-cjuees par le samskrit" ismindeki eserinin "Methal" kısmının 17 inci sahifesinde umumiyetle dillerin teşekkülü hakkındaki fikrini anlatırken "İlk insanların ilk ses köklerini tabiata tatbik etmiş olduklarından'1 bahsetmekte ve ondan sonra da 18 inci sahifede tabiattaki objeler arasında mevcut teselsül intizamının ilk göze çarpan şey olduğunu söyleyip insan dilinin İlk ifade ettiği mefhumları daima birbiriyle alâkadar olan "Zıya" ve "Hareket" prensiplerine çıkarmakladır. (Sshoebel) e-göre tabiatta "Zıya" müteharrik olduğundan, "Aydınlık" mefhumunda "Hareket" de mündemiçtir. Onun için bu keskin nazarlı müellif ilk insanların her şeyden evvel ifade ettikleri mefhumları: "Aydınlık ve onun karanlığa varıncaya kadar bütün safhaları == Lalumiere et toute» ses phasesjus-qu'â l'obscurite..." şeklinde tayin etmiştir. Tabiatta gündüz aydinlı-ğıyle gece karanlığı arasındaki ziya tahayyüllerinin yegane kaynağı "Güneş" ten ibarettir: hattâ (Regnaud) ya göre, İlk insan nazarında "Parlaklık demek, Güneş demektir". [İJ Onun için bundan evvelki yazımızda bahsettiğimiz [/) PauJ Regnaud: Principes ge*nâraux de linguistioue indo -eııropeenne. s. 35. (Paul Regnaud) gibi, burada gördüğümüz (C. Schoebel) de netice itibariyle "Güneş - Dil" kanununa çok kıymetli ve kuvvetli deliller bırakmış müelliflerden demektir. Bu esas noktayı muhtelif dilcilerin hep birbirini teyit eden ifadeleriyle bir kere tesbit ettikten sonra, ilk kökler gibi ilk eklerin de hep aynı "Güneş" mefhumundan, yani bu mefhumu temsil e-den (Ağ V. | K.) formülünden doğmuş olduğunu lisaniyatın, en kat'ı kanunlariyle sabit saymamız kadar tabiî bir şey olamaz; çünkü: Dilin teşekkülünde kökle ek birliği. Bugünkü mütekamil dillerde LU' demek, kendi başına müstakil bir mana ifade etmeyip yalnız gramatikal bir rol oynıyan ve ba-zan birkaç heceden mürekkep o-labilen manasız bir "morfem" demektir. Bu itibarla ekin çifte bir rolü vardır: ya köke isim, sıfat, fiil ve saire mahiyeti verir; yahut cümle içinde kelimenin rolünü tayin eder. Birinci vaziyete göre "Süfiks" ve ikinci vaziyete göre de " Dezinans" ismini alır. Bugün artık müstakil bir manası kalmamış olan bu boş kalıpları, bu kadar mütekâmil ve karışık rolleri ve şimdiki mütereddi şekilleriyle, dil denilen müessesenin menşein-de mevcut farzetmiye imkân yoktur. Çünkü dil psikolojisi ilk insanların müstakil bir mefhum ifade etmiyen hiç bir söz kullanmamış olduğunu tesbİt etmektedir. Bu vaziyete göre bugân müstakil manaları olmıyan eklerin oynamakta oldukları gramatikal rollerin eskiden herhalde muayyen birer mefhum ifade e-den bir takım unsurlar tarafından oynanmış ok-nası pek tabiidir. İşte bundan dolayı dil bilgisinde bugünkü ekler, şekil İtibariyle yıp ranmış ve mana itibariyle istiklâlini kaybetmiş çok eski ve hattâ bazan mürekkep bir takım kök bakiyeleri sayılır; (Abel Hove-lacque) bu vaziyeti şöyle anlatmıştır : "Bir takım kök - sözler kendi "manalarından bir kısmını kaybederek sade münasebet ve rabıta "elemanı olmuşlar, bir takımları "ise manalarını bütün genişliği ve "erkinliği ile muhafaza etmişlerdir = Certains mots - racines ab-"diquerent une partie de leur sens, "devinrent de simples elements de "relation, de rapport, tandis que "les autres mots - racines conser-"verent leur sens dans toute sa "plenitude, dans toute son inde-"pendance...". [2] İsmail Hami danişmend [Bu yazının alt tarafını yarından itibaren gelecek sayılarımıza koya • cağın}. [2] Abel Hovelacqmf, la linguistioue, s. 428 DIŞ HABERLER B. Hitlerle İngiliz elçisinin görüşmesi etrafında Berlin, 15 (A.A) -- Ingilterenin Berlin büyük elçisi Sir Erik Fipsin B. Hitlcri ziyareti, Ingilterenin Ce -nevrede uzlaştırma teşebbüsleri yapılmakta olduğu ve deniz konferansının Londrada toplanmış bulunduğu şu sırada Almanya hükümeti ile temasa girmek arzusunu gösterdiği suretinde tefsir edilmektedir. İhtimal bu ziyaretin saikleri arasında Uzak Şark hadiseleri de vardır. Yan resmi bir bildiriğ, bu mülakata hâkim olan açık görüşmeyi ve itimadı chemiyetle kaydetmekte ve Sir Fips'in B. Hitler ile silahların tahdidi hususunu ve bir hava misa -kı akdi meselesini görüşmüş olduğu bildirilmektedir. Sanıldığına göre, Almanya bu iki meselede intizar vaziyetinden çıkmak niyetinde değildir. İtalyan - habeş ihtilafının almış olduğu şekilden ve Bunun Avrupa-nm vaziyeti üzerinde hasıl edece -ği akislerden pek ziyade müteessir bulunan B. Hitler. muallak mesele -lerin halli zamanının gelmiş olduğuna kail bulunmaktadır. Beyaz kitaba cevab Londra habeş elçisinin bir tebliği Londra, 15 (A.A.) — Habeşistan elçisi, İngiliz beyaz kitabına cevab olarak bir tebliğ çıkarmıştır. Bu tebliğde deniliyor ki: "Sir Hor'un Adisababa'daki İngiliz elçisine gönderdiği ikinci telgrafda Habeş imparatoruna yaptığı tavsiye ile habeş imparatorunun bu fırsatı ganimet bilerek müzakereye girmesini ve bu suretle siyasal zekâsını göstermesini talep edişi doğrudan doğruya gülünçtür.! fransız tıazıtıleri re beyaz kitabi Paris, 15 (A.A.) — İtalyan • habeş anlaşmazlığının muslihane halli ve ingiliz beyaz kitabı gazetelerin hus*ı-si dikkatini çekmekte berdevamdır. Maten gazetesi, Milletler cemiyeti ile fransız ve ingiliz meclislerinin Laval - Hor tekliflerini çoğalmakta olan bir muhalefetle karşılıyacaklannı bildiriyor. Eko dö Pari gazetesi, hiç değilse şimdiki şeklile, bu tekliflerin Cenev-rede muhakkak reddedileceğini sanmaktadır. Birçok delegasyonlar ve bilhassa İskandinavya murahhasları derin bir surette hayal inkisarına uğramışlardır. Ote taraftan B. Musolini bazı tadiller teklif etmiştir kî, bunlar teklifleri daha ziyade kabule şayan bir hale getirecek mahiyette değildir. Fransız miletler cemiyetine müzaha-ret cemiyetlerinn. Lor d Sesil (İngiltere), senato azası Rölen (Belçika), Pol Bonkur İle Pier Kot dahil olduğu halde, birçok fransızların hazır bulundukları bir toplantıda, teklif edilen tarzı hallin mutearrız için bir misal teşkil edeceği ve buna binaen genel barışı tehlikeye koyacağı beyan edilmiştir. eni ispanyol kabinesi Başbakanın beyanatı Madrid. 15 (A.A.) — Başbakan, matbuata verdiği bir notta meclisi müessir bir surette iş görmek imkânsızlığına koyan zorlukların yakında meclisin dağılmasını İntaç edeceğini ve hükümetin muhtemel seçimde bitaraf kalmaya karar vermiş olduğunu bildirmiştir. Kabine ekseriyeti kazanacak mı? Madrid, 15 (A.A.) — Kabine kortezlerde ekseriyete malik değildir. Kortezdeki bütün grupları toplasada mevcud 442 reyden ancak 159 unu elde edebilecektir. Radikallerden bir kısmının hükümet aleyhine rey verecekle-sanılmaktadır Avam Kamarası Toplanırken Muhalifler sulh teklifleri karşısında ne vaziyet a-lacaklar? - Hükümetin ileri süreceği deliller hakkında tahminler - Sir Hor perşembeye Londrada Londra, 15 (A.A) -- B. Van Sit-tart, italyan - habeş ihtilafının halline müteallik olan fransız - ingiliz tekliflerinin tanzim edilmiş olduğu hal ve şartlar ve Cenevrede yapıl -mış ve yapılmakta olan müzakere -ler hakkında B. Baldvin ile görüş -muştur. B. Eden, dün gece Cenevreden gelmiştir. O da B. Baldvin'e mülaki olacaktır. Bu görüşmeler, perşembe günü Avam Kamarasında kabi -ne tarafından yapılacak beyanatı hazırlamak gayesini gütmektedir. B. Baldvin, dış işleri siyasasına müteallik müzakereler büyük bir e-hemiyet atfetmekte ve elde edeceği muhakkak ojan zafer için değil elde etmesi daha müşkül olacak olan muvaffakiyete nail olmak için bü -tün kozlarını elinde toplamak arzu -sunda bulunmaktadır. Hükümet herhalde kendisinin aleyhine rey verecek olan muhaliflerle meşgul ol -mamaktadır. Buna karşı, muhafa -zakâr partinin içinde Paris plânı aleyhine hasıl olan mühim hareketten dolayı son derece heyecan için -dedir. Muhaliflerin tevbih takriri vermemek hususundaki niyetlerinde ısrar etmeleri takdirinde bir çok muhafazakârların bundan faydala -narak muhaliflerle birlikte hükümeti tenkid etmelerinden endişe eyle -mektedir. Böyle bir hal hükümete nüfuzunun büyük bir kısmını kay -bettirecektir. Bakanların, partinin nüfuzlu azalsrma bir takım tevcihlerle hükü. eti /afa uğratmamağa ikna için şa.ısi nüfuzlarını kullana -cakları sanılmaktadır. Parlamento . mahfilleri hükümetin güttüğü siya -sete ait zikredeceği delillerin şunlar olduğunu bildirmektedir: 1 - İngiltere Milletler Cemiyeti ile tamamiyle breaber olmakta berdevamdır. 2 -- İngiltere sulhun esaslarını a-raştırmak için Cenevrede kendisine yüklenmiş olan vazifeyi hakkiyle ye rine getirecek ve fransız-ingiliz projesinin münhasıran bu düşünceden mülhem olduğunu kaydedecektir. 3 -- İngiltere emniyet ve kollek -tİf kararlar sahasında mevki alacaktır. Fakat bütün üyeler bu veçhile hareket etmedikleri takdirde tek basma bunun mesuliyetini üzerine a-lamıyacaktır. 4 -- Avrupa siyasetinde hükümet Fransa ile işbirliğinin zaruri olduğunu kaydedecektir. Hükümetin dün Sir Fips tarafından silahların tahdidi, bir hava paktı akdi ve Almanyanm Cenevreye dönmesi hakkında tekrar müzake -relere girişmesi için B. Hitler nez-dinde yapılmış olan teşebbüsün menfi neticesine de telmihde bulunması ihtimali vardır. Sir //or perşembeye l.ondrıulo. Londra. 15 (A.A) - Sir Hor"un gelecek perşembe günü Londra'ya dönmesi beklenmektedir. Yan resmi surette bildirildiğine göre Sir Horun burnundaki kırık endişe uyan -dırmakta ve fazla azap vermektedir. Bu sebebten Avam kamarasının toplantısına kadar odasında kala -»ak. fakat bu zaman esnasında kabine arkadaşlarının ziyaretlerini kabul edecektir. İtalyan gazeteler hücum e Roma, 15 (A.A) - Gazeteler, birdenbire ingiliz - fransız tekliflerine karşı taarruza geçmişler ve şid -detli tenkidlere girişmişlerdir. Gazeteler şu noktalan ileri sürüyorlar: 1 — Hududun tashihi neticesinde Italyanın eline pek ehemiyetsiz a -razi geçecektir. 2 -- İtalya Aksum'dan vazgeçe • mez, çünkü kendi arzulan ile itaat etmiş olan ahalinin habeşlerin inti -kam muamelelerine maruz kalma -smdan korkar. 3 - İki memleketin müsavi ol -duğu suretindeki yanlış prensibe is- i, sulh projesine diyorlar tinaden Assab'm terki, silah ticaretini kolaylaştıracaktır. 4 — Yeni teklifler mucibince Italyaya verilmek istenilen nüfus yer -¦eştirme bölgesi, 1891 - 1894 proto-kollannın Italyaya bahşetmekte ol -duğu bölgeden daha küçüktür, çünkü Eritre ile italyan Somalisi arasında irtibat tesis etmemektedir. 5 -- Italyanm bu m m takadaki vazıyeti ve menafii. kararsızlık içindedir. Bu menafiin ehemiyetinin Adi-sababanın ve Milletler Cemiyetinin otoritesine terkedilmesi kabul edilemez. Romen Başbakanı I liilviimt'liıı iç ve dış siyasasını anlattı Bükreş, 15 (A.A.) — Kiralın söylevine cevap hakkındaki müzakerelerin sonunda başbakan B. Tataresko uzun bir söylev vererek hükümetin iç ve dış sıyasasiyle sosyal, ekonomik ve finansal alanlardaki muvaffakiyetlerini anlatmıştır. Başbakan dış siyasa hakkında demiştir ki: "— Dış siyasanın hedefi sulhu ve sınırları garanti etmek olmuştur. Pragdan Ankaraya kadar, küçük anlaşma ve Balkan anlaşması ile bir devletler zinciri teşkil olunmuştur, öyle devletler ki istedikleri yalnız, serbestçe çalışarak inkişaf etmektir ve gene öyle devletler ki devlet hayatlarının prensipİ olan "bugünkü sınırların muhafazası esasına dayanan sulh" pren-sipini ihlâl etmek İstiyecek herhangi bir kimseye karşı heybetli bir cephe teşkil eylemektedirler. Mütecavizin tarifi hakkındaki Londra mukavelesi ile Romanyanın hakimiyeti altındaki bütün erazî, her türlü tecavüze karş' garanti edilmiş bulunmaktadır. Sovyet Rusya ile karşılıklı garanti esasına dayanan tabii münasebetlere yeniden başlanmış ve bu suretle şarktaki büyük komşu ile dostluk şartları tesis olunmuştur. Romanyanın dış siyasası o tarzda kurulmuş ve o tarzda idare edilmektedir ki Romanya için düşman yoktur. Romanyanın düşmanları, sulhun düşmanları olanlardır. Bu siyasa, milletler cemiyeti kadrosu dahilînde cereyan etmektedir. Romanya, milletler cemiyetine karşı olan teahhütlerine, bunların tatbiki habeş - italyan anlaşmazlığında olduğu gibi kendisi için e-lemli dahi olsa, tam surette riayet e-decektir.,, Başbakan söylevinin sonunda, bazılarının şiddet istemelerine ve diğer bazılarının demagoji yapmak arzularına rağmen hükümetin meşrutiyet ve sükûnu temin edeceğini ve millî parl-menter ve demokrasiyi devam ettireceğini bildirmiş ve bu suretle sözüna nihayet vermiştir. 17 HkkVM S 196İİ SAM Zekat ve fitırm/.- HaVİı Kıırıııntına verini/ ON ALTINCI YIL NO SI71 Maunu aııılnıiızıllıı II flf S klll'tlH PARİS BARIŞ TEKLİFLERİNDEN SONRA ingiliz Kabinesinde ikilik Bakanlardan çoğunun çekilmeleri bekleniyor-B Baldvin sulh tekliflerini şiddetle müdafaa edecek-B. Eden* Baldvin ve Saymenle yörüştü-Kabinede münakaşalar Londra, 16 (A A ) — Dayü Mayi gaMt*Mİn« fbr«. 8 Efenin Uttnuı bek sanmak *du Kain -ne azalarından bir çoğunun d» aynı ¦liretle hareketi »eklenmektedir. Ka bine iki grup* ay. rılmış bulunmaktadır. Biri zecri tedbirlerde daha ileıi gidilmesine mua -oz olan grup ki Baldvin, Çember ¦ layn, Runsiman, Hor, Hailsham ve bahriye bakanı Lor d Monselli'i ihtiva etmektedir. Diğeri Paris .ulh Soldan sağa plânına mu- Kaşbetke BELEDİYE H VKKKKILLKİ F. R. ATAY Adana. Tarsus ve Mersin şehirlerinin su meselesi halledilmiştir. Eskiden su meselesi halledilmek demek, iptidai vasıta larla, şehir ve kasaba çeşmeleri ne su akıtılmak demekti. Şimdiki hal yolu bu değildir: Su, her şehrin bulduğu kaynağın husu • siyetine göre, filtreden geçerek, borularla bütün sokakları dola -şır ve evlerin bütün katlarına çı kar. Bol su, temiz su ve evin her yerinde su: İç İşler Bakanlığının, Belediyeler Bankasının yardımı ile, türk şehir ve kasabalarına vermek istediği saadet budur. Aynı zamanda Silifke, Cey -han ve Osmaniye şehirlerinin su etüdleri de ihale edilmiştir. Pek yakında elli altmış kadar şehir ve kasabamızın etüd ve projelerinin ihale edildiği havadisini gazetelerde okuyacağız. İç İşler Bakanlığı, Belediyeler Bankasını kurmakla, bayındırlık davamızın başlıca zorluklarından birini ortadan kaldırmıştır. Kapitali 3 buçuk milyon liraya varan Belediyeler Bankası, bugün su, ya nn türk şehir ve kasabalarının harta, plân ve program meselele - (Sonu 5 incİ 'İayfada ) Bugün İç sayfalarımızda okuyunuz! 2. inci sayfatUı: Negüs'ün sulh teklifleri hakkındaki beyanatı -Dış haberler. i 3. üncü sayfada: Atatürk ve yabancı mu-harrirler - Kamutay top -lan tısı -- İç haberler. 4. iittrii sayfada: Yabancı gazetelerde okuduklarım nz. S. mci sayfada: ?' Doktor umurun köşesi. BB. Laval, Madariaga, Eden arız olan gruptur. Bu grup da Eden. El- lİot, Stanley, Kuper ve Gore'den mü - rekkeptir. Londra, 16 (A.A.) — Morning Post gazetesinin yazdığına gbrc. B Baldvin Avam Kamarasında Paris sulh tekliflerini şiddetle müdafaa edecektir. Bald -vîn'İn hiç bİr ifşaatta bulunmıyacağım söylemi* olmakla beraber, kabinede mezkûr teklifler tasvİb olunurken birçok bakanların petrol ambargosunun tesirli bir tarzda tatbik edilebileceği hususun, da şüpheler göstermiş olduklarını. Ital ya'nın petrol ambargosuna düşmanca tedbirlerle cevap vermesi kaygusunu doğuran haberler alındığını ve Fransa'nı*! ise sulh şartları Musolini'ye tebliğ edilmeden ingiliz filosuna tesirli bir tarzdu yardım hazırlıklarında bulunmaktan ka. çınını olduğunu bildirmesi beklenmektedir Işvi /milisi nasıl biı tavır takınacak?. Londra. 16 (A.A.) — İşçi partisinin Avam Kamarasında perşembe günü Paris sulh plânı görüşülürken hükümet aleyhinde kati bir takbih takriri verip vermiyeceği henüz belli değildir. Parti icra komitesi bu babtakİ kararını bugün verecektir. Taymiş gazetesine göre, beyaz kitabın neşredilmiş olma» parlâmento azalarının kaygularını gidertmemiştir. Mornİng Post gazetesi ise. Cenevrc-den aldığı bir haberde Laval'in petrol ambargosunu artık ölmüş telakki etmekte olduğunu ve İtalya Habeşistan'daki askeri hareketlerden vazgeçerse diğer zecri tedbirlerin de kaldırılmasını tek -lif edeceğini yazmaktadır . Londra. 16 (A.A.) — Beynelmilel vaziyet karşısında hükümetin kaygula-rından bahseden Deyli Telgraf ga/etesi divor ki: " Baldvin ite 1 •' " ın dünkü konulmaları hep bu kaygularla alâkalıdır. Kabine fevkalâde bir toplantı da yaparak B. Edene Cenevre'ye gitmezden önce gereken direktifleri vereektir Bu dirktifler şunlardır. Mîlletler Cemiyetinin kabul edebi -(Sonu 6. met sayfada) Milletler Cemiyeti konseyi Çarşamba günü toplanıyor - Toplan • tıdaBAloizi de bulunacak Artırma ve yerli malı haftası dolayısile İç işler Bakanımızın radyoda yaptığı konuşma Arttırma va yerli mallar haftası • nın beşinci gün-ı dolayısiyle İç İşle. Bakanımız B. Şükrü Kaya Ankat* radyosunda aşağı -ya koyduğumuz ı. nuşmayı yapmış -tır: ¦ — 1929 yılı. nın 12 ilkkânunun-da, ulusal paramızın değerinde bîr tehlike sezince, mil letin ekonomik Isı -biyesine ve a* * na hitap etmek mecburiyetinde k.«l dığımız zaman, b-nüne koyduğumu/ hedeflerin ne kadar mütevazİ olduğunu hatırlamakta - bugünkü vaziyetimizi anlamak için . fayda vardır. O zaman yerli sanayiimizin temeli B. Süttru Kaya prk dardı. Halkın kullanabileceği yerli malları pek sayılı idi; ve bunlar da kalite bakımından pek iptidaî idi. Kısaca, 1929 yılının ınıındaki Türkiye, tam ma naıiyle geri bir ziraat memleketi idi, *« sanayii de basit bir esnaf tanaviinden ileri gidemiyordu ll*'.İ~ teki I ur kıy e 1935 yık sonunda Türkiye, drvk-t eliyle hazırladığı 5 yıllık endustrileş -me plânının büyük biı kısmını tamam -lamış. istihlâkimizin bugünkü ölçüsün, de pamuklu davasının halli için la Mm gc len tertibatı almış, şeker istihlâkini temin etmiş, ve İkinci bir 5 yıllık plânın hazırlığına başlamış bir Türkiyedir. Yurddaşlarım. Cumuriyet devrnide devlet eliyle ve millet parasiyle yapılan 2.012 Km. lik şebekemize bu yıl 615 Km. daha ilâve ettik Demiryolunun ekonomik rolünü anlamamak gafletinde bulunmuş olanlara haber verebiliriz ki. bugün İstanbul borsacında Div*rbekir buğdayı satıl -(Sonu 5. İnci sayfada) "Ulus „ un dil yazılan GÜNEŞ dil Teorisi üzerine ilk Tenkit II. Güneş - Dil Kanununa Göre ilk Türk Ekleri Cenevre, 16 (A.AJ — Milletler cemiyeti konseyi, çarşamba sabahı toplanmağa çağırılmıştır. Teorik olarak, bu toplantı İr,ıkın A mim mültecilerinin iskânı meselesinin konuşulması maksadiyle yapılmaktadır. Fakat hakikî hedef, büsbütün başkadır. Filhakika aynı gün öğleden sonra konsey, Laval - Hor tekliflerini görüşecektir. Umumiyetle sanıldığına göre konseyin bu toplantı devresi cuma günü akşamına kadar devam edecektir. Zi-¦ ı italvanın resmi esvabının bu tarih- ten Önce gelmesine ihtimal verilememektedir. Cenevre mahfilleri .italyan gazetelerinin düşüncelerini B. Musolininin Paris plânında değişiklik yapılmak maksadiyle Milletler cemiyetinin yeni esaslar üzerine konuşma kapısını açmasına müsaade etmek tasavvurunda olduğunun bir delili suretinde tefsir edilmektedir. Ingilterenin, avam kamarasının perşembe ı;ünkü görüşmeleri esnasın- (Sona 6- ıncı tayfada) Dün baş tarafını koyduğumuz vam ediyoruz: »• Köklerin IJ.Irsınrsi Lisaniyat sahasında umumiyet le kökler "Dolu Pleine" ve "Boş Vide" isimleriyle ikiye ayrılır: bunlardan eski müstakil manalarını kaybeden "Boş kökler", gittikçe şekillerini de değiştirmiş olan "Ek" lerdir. [1] Çin gramercilerinin bu tasnifine hem çincede. hem Hind - Av- [/) Abel Hovlacqut, la linguis-tique. s. 428 - 430 Mı11+lİ9i cemiyetinin tuetern .ı.Wv t**pt.**ıUl*e Kazan; İsmail Hâmi Danişmend bu yazının bugün de neşrine rfe- rupa dillerinde bir çok misaller gösterilir: meselâ Çin dilinde (Çö) ve (Öl) kelimelerinin her ikisi de "Oğul" manasına gelen müstakil isimledir. Fakat bunlar başka isimlere eklenince derhal bu manalarını kaybedip birdenbire "boşatarak" ve hatta bazan şekil bile değiştirerek alelade "ek" rolu oynarlar: faraza "Bıçak" manasına gelen (Tao) kelimesine (Çö) hecesini ekleyince hasıl olan (Tao-çö) şekli (Taoz) okunmak suretiyle "Çakı" manasına gelir ve bu suretle (Çö) ismi ek haline geldikten sonra birdenbire hem manasını kaybetmiş, hem kendi şeklinden çıkarak ( / i sesine inkılâp etmiş olur. Bu hal göz önünde dururken Çincede bu (Z) sesinin oriiinal bir ek olduğu nasıl iddia edilebilir? Tıpkı bunun gibi, Türkçede "Imek" fiilinin hal sıygasının gaip şekli olan "Da-Diı" hecesini iptidai bir ek saymak kabil midir? Aynı vaziyet Hind - Avrupa dilleri üzerinde de tesbit edilmiştir. Tabiî bu hal biae bugünkü ekle rin çok eski bir takım kökler yahut kompozeler temsil ettiğini gösterir. Zaten ilk köklerin "isim". **fîil*\ sıfat", "zarf", "zamir", "ek" vesaire gibi muhtelif kategoriler ve cinsler teşkil etmesi nisbeten muahhar bîr tekâmül neticesidir. İlk kok ne isimdir, ne fi.ldir. ne sıfat: mahiyeti kullanışa tâ;n basit ve müstakil bir cevherdir. Onun için Smnerc* ile Mind Avıupa ana dil - Sayfayı çeviriniz - . »A yi FA 2 _ ulus 17 İLK.K.ANUN 193-i Ai devirlerinde kökün lüzumuna gole bütün bu rolleri »ırayla oynıya-bilen müstakil bü- unsur seklinde kullanıldığı tesbit edilmiştir. [2) Meselâ muahhar Hind - Avrupa (Kelima) si, "Kok", "Ek" ve "De-ainana" olarak üç unsurdan mürekkep sayılır. Fakat bu üç unsur tarihi devirlerde birbirinden ayrı larak müstakil şekilde kullanılmamıştır. Bugün bunlar ancak ilmi tahlillerle birbirinden ayrılabilir. Halbuki (MHlet) bu uç unsurun daha eski devirlerde müstakil manalarla herhalde ayrı ayrı kullanıl mis olması lâzımgeldiğini tesbit etmektedir. [3] En eski kökler söyle dursun, niabeten muahhar temlerin bile ek rolü oynamasına bilhassa Sümer lehçesinde çok vazıh örnekler bulunmuştur: Meselâ bu lehçede "Büyük" manasına gelen (Gal) »ekli muhtelif köklere eklendikçe yeni kelimeler teşkil edip o köklerin manalarını tamamiyle değiştirmektedir. Faraza (Lu) "adam" demektir: fakat sonuna (Gal) ge-lir»e,.,.f'.4*M(-fc «a/ 55 Luga[ ==.Bıı-yük adqm ^ndj man.iMin alır; tıpkı bunun gibi, bizim "Ev" kelimesinin o.lehçede karşılığı olan flj,.kökünün, sonuna aynı (Gal) teminin eklenmesinden hasıl olan (e -fc.gaf == igal) şekli "Büyük ev — Sarcıy" manasına gelir. (Lenor-mant) bu vaziyeti Sümerce ile Türk ve Fin - Macar grupları arasında çok vazıh Örneklerle tesbit etmiştir. [4] Bu ha) bize ekin tarihi devirlerde bile müstakil manalı bir unsur mahiyetini muhafaza etmiş olduğunu göstermektedir. Onun için "Güneş Dil" kanununun meydana çıkardığı eklerin kısmen kök rolünü oynıyan iptidai birer cevher şeklinde olması, ilmin bugünkü mevzuatına tamamiyle muvafıktır. Fazla olarak, en eski Türk kökleri bir (V'. - K.) ana formülünden çıkmış olunca, bir kısmı zaten ana köklerden ibaret olan ilk eklerin de herhalde bu formüle uygun olması zarurî bir netice demektir. Herhalde vaziyetin bu sarahati karşısında, bugün "Ek" zannettiğimiz muahhar şeylerin hakikatta şekil ve mana bozukluğuna uğramış bir takım mürekkep sözlerden başka bir şey olamıyacağı aşikârdır. Çünkü her şeyden evvel eldeki eklerin birçokları iki hecelidir. Meselâ "ıntı", "arı", "ılı", "acak" vesaire gibi şekiller hep böyledir. Bunların yalnız bu mahiyetleri, yani iki heceli oluşları bile teşekküllerin- - - kadar muahhar olduğunu ı kâfidir. Çünkü dünyanın bütün dillerinde menşe devrinin en bariz hususiyeti tek he-celİliktir. (Vendryes) in tasrih etliği gibi, Hind - Avrupa dillerinde de böyle muhtelif hecelerden mürekkep birçok morfemler vardır. [5] Tabii bütün bunlar, hep muahhar teşekküllerdir. "Güneş - Dil" kanununun tatbiki kıymeti, işte bilhassa bu noktalarda verdiği neticelerin büyük bir şümul arzetmesindedir. Çünkü bu tatbikatın biraz aşağıda gelecek ve ilk ekleri bize birer kök as-liyetiyle gösterecek olan neticeleri, yalnız Türk dili sahasına münhasır kalmayıp Sümer, Hind - Avrupa ve Sami dillerine ait miyarlar üzerinde de sağlamlıklarını göstermektedir. Sümer Ekleri Sümer dilinde isim, fiil, ek vesaire rollerinin çok defa iptidaî yahut muahhar kökler tarafından oynandığını yukarda görmüştük. Türk eklerinin nasıl aşınmış ol • duklarını, yani bazan sonlarındaki konsonun ve bazan da başlarındaki vokalin nasıl eriyip zero ha- [2] C. Autran, Sümerien et tn-do - europâen, s. 14 - 15 ve 21 \3] A. Meillet. Introduction â Temde comparative des langucs îndo - europiennes, s. 147 Mİ Lenormant. La langue pri-rnith 1 de la Chaldee et les idio-racj touıaniens, s. 133 - 135. Vendryes, Le langage, s. 87. line geldiğini bütün vunıhiyle kav-ny a bilmek için, aynı hâdiseyi bu Sümer kök ve ekleri üzerinde de mütalâa etmek mecburiyetindeyiz. Bu hususta her şeyden evvel göz Önünde tutulması lâzım olan nokta şudur: Sümrr fonetiğinde kelime sonlarının ekseriyetle ezildiği, yani »eslerin eridiği ve bundan dolavı kelime sonlarının belirsiz kaldığı umumi bir kaide şeklinde tesbit edilmiştir [6]. Şimdi bu hâdiseyi kökler ve ekler üzerinde takip edelim: meselâ "Kuvvetli, kudretli" manasına gelen bir "Esi" kelimesi vardır. Bu kelime aşınmış, yani son konsonu erimiş bir şekildir. Çünkü asıl şekli (Esig es ig) halinde bulunmuştur. Sümer metinlerinde bu kelime her iki şekliyle de kullanılmaktadır. Tıpkı bunun gibi, "Aşmak" ve "Iğilmek" mefhumlarını aynı zamanda ifade eden bir Dır" şekli vardır. Bu şekil, (Dir '- i) ve (Dir i ! g Dir f ig) şekillerinde de bulunmuştur. Gene bu kabilden "Yapmak" manasına (Dû = Dû -f- g — Dûg) ve "Demek" manasına (Da sat du -f- g - dug) variyantları da vardır. Bütün bunlarda "Ek" rolünü oynıyan ve "Güneş - Dil" kanunu mucibince kendinden evvelki köklerin ifade ettikleri umumi manaları "tayin" ve "tesbit'' eden (ig -ug) morfemi - yukarda gördüğümüz (Dir) şeklinde olduğu gibi -bazan tamamiyle düşmüş ve bazan da - öteki şekillerde olduğu gibi -yalnız sonundaki (g) yi kaybetmiştir. Bu hal, Türk dilinin (Art - Arığ), (Katı = Katığ) vesaire şekillerinde görülen vaziyetin tamamiyle aynıdır. Sümer eklerinin hep (V. -r K.) formülünü temsil eden fonetik bünyesinde yalnız (İg - ug) şekli itibariyle değil, (Um), (Ar-ur), (İd - ad) vesair ekler itibariyle de '' Amuissement" denilen bu hale tesadüf edilmektedir: meselâ "Kırmak" manasına (Kur — Kur -'¦ um kurum) ve "Bir tek. yegâne" manasına (Uşu = uşu 4- m usum) şekillerinde (m-um); "Irmak" manasına (I = i + o* = id) ve "Açmak" manasına (Ba — ba + d — bad) şekillerinde (d); "Parlamak" manasına (Ba = ba + r= bar) ve "Durmak" manasına (Du x= du -\- r — dur) şekillerinde de (r) sesleri erimiştir. Bu muhtelif şekillerden (Bar) bizim "Par — lamak" ve (Dur) bizim "Dur -j- mak" fillerindeki (Par - Dur) radikallerinden başka bir şey değildir. "Güneş - Dil" kanununun neşrine kadar iptidai birer kök bildiğimiz bu radikallerin Sümer lehçesinde son seslerinden ayrı olarak da kullanılabilmeleri, bunların şimdiye kadar zannettiğimiz gibi tecezzi kabul etmez birer aslî cevher olmadıklarını, yani sonlarındaki konson-lann birer ek parçasından ibaret olduğunu bütün sarahatiyle tayin etmekte ve bu suretle "Güneş Dil" kanununun en umulmaz heceleri parçalıyarak meydana çıkardığı eklerin ilk eklerden başka bir şey olamıyacağını ispat etmektedir. Şimdi bir de Sümercenin bu (Du r) ve (Ba + r) şekillerinde görülen (r) ve daha doğrusu (. + r) ekini, "Güneş - Dil" kanunuyla ve bunun tatbikatında neşredilen izahlarla karşılaştıralım: "Etimoloji, Morfoloji ve Fonetik Bakımından Türk Dili" notlarının 35 inci sahifesİnde bu ekin ifade ettiği mefhumlar şöyle anlatılmaktadır: "Yakın, muayyen, kat'i bir sahayı ve o sahadaki hareketi gösterir...". (Ulus) gazetesinin 21 ve 30 Sonteşrin 1935 tarihli nüshalarında da (ar - er) ekinin "Belli, kesin bir nokta veya sahada takarrür ve temerküz" ifade ettiği tasrih edilmektedir. Bu vaziyete göre Türk ve Sümer lehçelerinin müşterek (Dur) şeklindeki (Ur) eki her iki lehçede de muayyen bir nokta veya sahada "takarrür f6J C. Autran. Sumefİen et l'n-do - europven. r. 55.. DIŞ HABERLE italyanlar Ogadende taarruza geçmişler İtalyan yerli askerlerinden yüzlercesi -nin habeş tarafınageçtîgî söyleniyor Adisababa. 16 . \ \ . — Röyter ajanımdan: İyi bir kaynaktan haber alındılına göre italyanlar, Ogaden'de tekrar taarruza geçmişlerdir. Kendilerine do • kuz uçaktan mürekkeb bir hava filosu refakat etmekte olan ilalyAnlar. habef öncü mevzilerini bombardıman etmişler ve habeşlcrc telefat verdirmelerdir. Tanklarla kuvvtlendirilmiş olan bir Somali piyade kuvveti Sarabaneh'e kırk mil mesafede habtş kıtalarına taarruz etmiştir. Her iki taraf için buyuk bir fayda temin etmemiş olan şiddetli çarpış malar olmuştur. İtalyan Somalisi efradından yüzleı-ceıinin habeşleı tarafına geçmiş olduğu söylenmektedir. Doğu tfrihuMiuı uiden yeni gönüllüler Roma, 16 (A.A.) — Princessa Mario vapuru, ecnebi memleketlerden gelmiş 1400 italyan gönüllüsünü hamil olduğu halde doğu Afrikasına gitmek üzere Napoli' den ayrılmıştır. Bu gönüllüler, Te-vere fırkasının 321 inci lejiyonunu teşkil etmektedirler. Hareketten önce, gönüllüler, üzerlerindeki bütün altın eşyayı kumandana vermişlerdir. Biraz sonra Çesare Battisti vapuru da haraket etmiştir. Dük de spolete ile Duçenin yeğeni ve Popülo d' italia'nın direktörü B. Vitto Musolini'de bu vapura binmişlerdir. Kont Cia'no Italyuyu dönüyor. Kahire. 16 (A.A.) — Kont- Ciano İtalya'ya gitmek üzere Port sait'ten geçmiştir. Musolini'ye ma-raşal Badogli'onun mahrem bir raporunu götürmekte olduğu söyleniyor. İt. Musolini tayyare fııbriknbııı nin direktörlerde konuşla Roma, 16 (A.A.) — B. Muso lini, tayyare inşası sanayii müesseselerinin en mühimlerinin direktörlerini kabul etmiş ve onlarla tayyarelerin imâli vaziyeti ile şimdiki meseleler hakkında görüşmüştür. B. Laval Bugün ehemmiyetli bîr nutuk verecek Paria, 16 (A.A.) — B. Lavalin yarın mebuslar meclisinde dıs siyasa hakkında vereceği »Omlete büyük bir ehemiyet atfedilmektedir. Şimdiye kadar habeş anlaşmaz lığı hakkındaki Paris anlaşmasını muarız olan B. Eryo'nun bir buhran çıkmasına engel olmak için anlaşmadan daha az kaçman b;ı devre olacağı söylenmektedir. İtinan milli meclisi ne znnum İ€ipUtnıyor? Atina, 16 (A.A.) — Halk partisi, millî meclisin çarşamba «ünü toplanmaya çağrılmasını istemiştir. Atina, 16 (A.A.) — Kıral. milli asamblenin, vaziyeti hakkında Sararını yarın verecektir. Fransız - İngiliz su İh şartlan hakkında Habeşistan bir tebliğ çıkardı Royter'e beyanatta bulun letler cemiyeti prensiple demek olduğ Adisababa, 16 (AJL) — Bugün Öğleye doğru Dessie'de fransız • ingiliz teklifleri İle ilgili bir tebliğ neşrolunmuş . tur. Bu tebliğde bilhassa deniliyor ki: " Bu teklifler. Habeşistanın büyük bîr parçasını, milletler cemiyeti tara • fından mütecaviz ilan edilen bir dev'ete devretmekte ve İtalya'ya. Habeşislam /.ıpl ntakıadiylc yapacağı üçüncü bir teşebbüs ı^ın bir başlangıç noktası vermektedir, italyan müstemleke ınıntak.ı- Japonyajla Büyük bir dinî tarikat lağvedildi Tokyo, 16 (A.A.) — Hükümet, Omctokyo tarikatını lağvetmiş ve bu tarikat başkanını, siyasal suçlar işlemiş olmak töhmetiyle, tevkif etmiştir. Bu suçlar arasında, imparatora karşı hareket, kanunu esasiyi ihlâl ve halkı isyana teşvik suçları vardır. Tarikatın başkanı kendisini imparator ilan etmeye kalkmıştır. Tarikat başkanlarının ahlâkça aykırı cürümler İşlemekte olduklarına dair vesikalar da elde edilmiştir. Tokyo, 16 (A.A.) — Şinto dininin en büyük tarikati olan Teurikyo teşkilâtında araştırmalar yapılmış ve bu tarikat başkanlarından dört kişi tevkif edilmiştir. Bu tarikatın, Japonya-da ve yabancı memleketlerde sekiz milyon kadar azası vardır. Ve yalnız Japonyada 9700 şubesi mevcuttur. Amerika İnfirad siyasetine dönecekmi? Londra, 16 (A.A.) — Taymis gazetesinin Vaşington muhabirinden aldığı bir habere göre. Amerikan siyasi mehafili şu kanaatta-dır kİ, son haftaların hadiseleri Amerika'nın kollektif emniyet hususunda yaptığı işbirliğine tamir kabul etmez bir darbe vurmuştur. Eğer milletler cemiyeti harekete gelmezse Amekikan efkârı unu miyesi hükümetten tam bir infirad siyasetine dönmesini isteyecektir. B. Bek Cenevreye aitti. Varşova, 16 (A.A.) — Dış bakam B. Bek Cenevreye hareket etmiştir. Diğer dış haberlerimizi 6. inci sayfada okuyunuz ve temerküz" mefhumunu ifade suretiyle kökün manasını tamam lıyor demektir. "Parlamak" manasına gelen (Par - Bar) şekli itibariyle de vaziyet böyledir: (Ulus) un 4 ilkkâ-nun 1935 tarihli nüshasındaki tatbikatta (ar) ekinin rollerinden biri de "Parlaklık mefhumunu süje-de takarrür ettirmek" şeklinde tes bit edilmiş olduğuna göre, Türk-çenin muhtelif temlerinde olduğu gibi, Sümercenin (Ba ' r) temi itibariyle de "Güneş - Dil" kanununun ekler hakkındaki esasları tamamiyle doğru çıkıyor demektir. Sümer dilinde asıl manalarını kaybedip doğrudan doğruya gra-matikal bir rol oynıyan ekler de vardır. Bunların başlıcaları şunlardır: (a),(-e),(-ed), (ed-a), (-de)... Rolleri pek iyi belli olmı-yan bu şekillerin, biri müstesna olduğu halde, diğerleri hep (a) yahut (e) vokallariyle nihayet bul- maktadır. Fakat sonuna bir kon-son almak suretiyle diğerlerine nazaran bir istisna teşkil eden (-ed) şekli de bir çok vaziyetlerde (d) konsonunu kaybederek sade bir (e) haline gelmektedir. [7J Tıpkı bunun gibi, bazan (gim), bazan (gimi) ve bazan da (gimi ¦f n) şekillerini göstermekte olan teşbih ekinde de aynı vaziyet görülebilir. Tabiî bu hal, bütün diğer şekillerin de eski konsonları erimiş birer vokalden ibaret olması lâzımgeldiğini gösterir. Buraya kadar gözden geçirdiğimiz vaziyetler, "Güneş • Dil" kanununun eklere ait esaslarını Türk ve Sümer lehçelerinin her ikisine şamil göstermektedir. İsmail Hami Danişmend [Güneş - Dil eklerinin Semitik ve Indo - Öropeen dillerine talbikı bahsini yarın neşredeceğiz.] 1 [7] C. Autran, Sume'rien et tn-do - europeen, s. 57 an Negüs, tekliflerin, milinin terk ve rededilmesi unu söylüyor sı, bir mandadan çok daha fenadır. Çünkü manda, hiç olmazsa halkın menfaat - Ierini korur ve butun yabancılar ı^.....ıü. savi şartlar prensipini koar 'I .is -tan hükümeti, Milletler Cemiyeti kon -şeyinin bu teklifleri kabul etmiyeceğin-den emindir.,, Adisababa, 16 (A.A.) — Fransız . ingiliz teklifleri, imparatorun halen bü-tîhi y^bnncı mücavirleri ile birlikti- bu. lunduğu Dessie'de inceden inceye goz -den geçirilmektedir. İmparator, çabukça bîr cevab veril -memeli fikrindedir. Haddi zatında I k -lifler o derece fena bir tesir bırakım, ir ki imparatorun etrafında bulunanların hemen hepsi. B. Kolson müstesna, bunların reddedilmesi fikrindedir. Dessie. 16 (A-A.) — Habeş imparatoru birinci Haile Selasie Röyter ayla -rina aşağıdaki beyanatta bulunmuştur: "— Fraosız-ingiliz tekliflerini, hattâ yalnız prensip itibariyle, kabul et-mekliğimiz, milletler cemiyetine ve bundan böyle kollektif emniyet sistemine itimat edebileceklerini düşünen bütün devletlere karşı bir hiyanet o-lacaktır. Habeşlerin görüşüne göre, bu teklifler, milletler cemiyetinin dayandığı prensiplerin terkedilmesi ve reddedilmesi demektir. Bu teklifler habeş topraklarının parçalanmasını ve Habeşistan istiklâlinin, kendisine hücum eden devlet menfaatine, kaybolmasını tayin ve tespit etmektedir. Bu teklifler, habeşlere, kendi memleketlerinin ekonomik inkişafına faydalı ve serbest bir tarzda katılmasını kati surette menetmekte vc bu İnkişafı bugün Habeşista^nı zaptetmeğe İkinci defa teşebbüs etmekte bulunan düşmanına tevdî eylemektedir. Anlaşmazlık, bu teklifleri esas almak suretiyle halledilir ise, tecavüz ve arsıulusal teahhütlerin nakzı mükâfatlandırılmış olacaktır. Bahis mevzuu olan Habeşistanın hayatî menfaatleridir ve bizim için bu menfaatler, her türlü düşüncelerin üstündedir. Fakat kararımıza varırken, aynı zamanda küçük ve zayıf devletlerin emniyeti meselesini de unutmadık. Çünkü, evel-ce mütecaviz olduğu kabul edilmiş bir memlekete, hem de tecavüze uğrayan memleket üzerinden, bir mükâfat verilmesi lâzım gelürse bu devletlerin emniyeti hakikaten şüpheli bİr hale düşecektir.,, İmparator beyanatının sonunda, anlaşmazlığın sulh yoluyla halledilmesini kolaylaştırmağa her zaman 1-çin hazır bulunduğunu yeniden kir kere daha belirtmiştir. ULUS İH II KK \M \ l':î.- I \lî^\Mi:\ Zekât \- fitrenizi Hava Kurumuna \ eriniz ON ALTİNCİ YIL. NO: 5172 Afinin/, .mı!" m/.h Ilı-r\erde 5 kuru* Paris barış teklif leriingiliz ve Fransız parlamentolarında şiddetli konuşmalara sebeb oluyor Ingilterenin politikası değişmiyor B. Eden Cenevrede Onsekizlerin politikasını güdecek ingiliz kabinesi itimad istiyecek Laval, tekliflerle sulha hizmet ettiğini söylüyor Italyanın barış tekliflerine karsı dilekleri neler olacakmış? Londra. 17 (A. A.) — İngiltere hükümeti. Cenevre'de zecri tedbîrlerin tatbikiyle İngiltere için tehlikeli bir askerî durum hasıl olduğunu, halbuki bu tehlikeli duru -mun başka devletlerle müşterek olmak lâzım gelece, «ini ileri süreceği ve B. Lden'in Milletler Cemiyeti an larından bu lehli -kelere katılmak i-cin ne gibi aıkerı ve bahri tedbirle1* almak düşüncesin -de bulundukları _ nin hemen tasrihi nj istiyeceği söylenmekte idi. - Avam Kamır. Paris Elifleri hakh tında işçi partisin ingiliz avam den B. Delton "hükümet bu âdi tekliflerin mesuliyetini yüklenmekte berde Karmen Komintern radyosunda bu akşam 18.5 de Türkçe izahatla verilecek. Dost Sovyetler Birliği Komintern radyosu bu akşam Türkiye için Karmen operasını oynıyaeaktır. Opera dört perdedir. Perde arasında operanın mevzuu hakkında türkçe izahat verilecektir. Opera Ankara saatiyle 185 da baş lıyacaktır. Opera hakkındaki muttan1'! meyi dinlemek için makineler iec.zu de ayarlamak lâzımdır. Operada rol alan artistler arasında. Ankaramızın çok Ur nda gürültülü konuşmalara sahne olan kamarasının bir görünüşü. vammıdır? İtalya'ya petrol ihracatını menetmek niyetinde midir?.. B. Eden cevab olarak "zecri tedbirlerin tatbiki yalnız 16 ıncı maddede de ğîl. 921 de asamble tarafından alınan kararlarla da alâkadardır... B. Eden bir suvale karşı da hüküme tin anlaşmazlığın Milletler Cemiyeti paktı içinde hallolunacağı hakkındaki diyevini muhafaza ettiğini ve ingiliz • fransız tekliflerinin Roma'y* ve Adisa-baba'ya aynı zamanda gönderi İd/ğ im söylemiştir. Kabine mahfilleri bîr buhranın •*¦« Samuel Hoı'un çekileceğine inanma -maktadırlar. B. Baldvin B. Samuel Horu evinde ziyaret etmiş ve 1.5 saat görüşmüştür. Gazetelere göre B. EdenV verilen talimatta Paris sulh tekliflerinin kati olmadığı ve bu tekliflerin İyi olup olmadığı hakkında bir karar vermenin Milletler Cemiydi konseyine aıd bulunduğu bildirilmiştir Avam Kamarasının perşembe günkıi toplantısında evvela B. Hor söz alacak ve hükümetin siyasasını şiddetle müdafaa edecelkir. Sonra B. Baldvin muza -kereyi kapayarak iti-nsd reyi istiyecek-tîr. Hor - Laval anlaşması hakkında A -¦ıı Kamarasında u/un boylu izahat verilecektir. Işçİ partisi milli konseyi kabul ettiği bir karar suretinde hükümeti intibahtan Önce vtdettiği siyasete dönmeye davet etmektedir . Samuel Hor'un idaresi altında Mil İriler Cemiyetinin tensîki hakkında bir proje hazırlandığına ve bu projeye göre Milletler Cemiyetinin ilerde şimdi konseyde temsil edilen küçük devletleı çıkarılarak münhasıran İngiltere. Fransa, Almanya ve İtalya'dan mürekkcS bir komite tarafından idare cdilereğinı: dair matbuatta görülen haberler res - (Sonu 6. ıncı sayfada) ARTIRMA HAFTASININ ALTINCI GÜNÜ B. Şükrü Saraç tasarruf hayatımızda adliyenin rolünü anlattı r^uıınen rolünü yapan ttn, '•'.,«.,(,,,,.„ tanıdığı ve alkışladığı Mak»okov« Kaimen rolünü yapmuktadır. hoze rolünü Haııayef; Eıkoııilyo'yu da Bariton Po-Ittbovafci oynamaktadır. Bu üç artistin Sovyetler Birliğinde çok büyük bir şöhreti vardn* k Mit*:'» rolünde sobrano Me/eraup Fıa-.Uit* rolünde Caydomolic ve Merae-d#s rot!ndı v vardır. Operanın Orüi'.rÜ Paşayadır Artırma ve yerli mallar haftasının altıncı günü dolayısiyle Tüze Bakanımız B. Şükrü Saraçoğlu Ankara radyosunda aşağıya koyduğumuz konuşmayı yapmıştır: C.H.R Grupu yönkurulu toplandı Tunceli vilâyeti hak- ] kında konuşuldu C. //. P. Grup iınl.ııı ulu Başkanlığından: Partİ Grupu saat on beste Ha-»sn Sakanın başkanlığında toplandı. Tunceli vilâyetinin kurulması ve idaresi hakkında İç işleri bakanı Şükrü Kaya tarafından verilen izahlar dinlenerek Ia*ıvip olundu. "— Tasarruf haftasından bana da yirmi dakika verildi. Sizinle uzak v«- B. Peker ikinci inkılâb dersini dün verdi Türk Devrimi, gelişi gü ması değildir. Onu hepsi eser olarak mü ir- Dun Ankara Halkevinde C.H. P. Umum Sök - reteri B. Reccb Peker bu ders yılı devresinin ikinci dersini. büyük salonu dolduran serktn bir dinleyici kalabalığının Önün de vermiştir Geçen der sinde lürk İnkılâbının yalnız ekonomik, siyasal ve sosyal bir hadîse olmadığını ve onun yurd bağrında sarsıntılar yapan bîr devrim olduğunu izah ettiğini hatırlatan B Peker İnkılâbların muhitlere göre tesir yaptıklarını, meselâ İspanya'da monat-jİk rejimin değişmesinin orası için cu-ınurıyetİ getiren bir devrim olduğunu Dün inkılâp dersini veren B. R. Peker zel hâdiselerin sıralan-birbirine zincirli bir ana talaa etmelidir ve karanlıklar, gerilikler içinde boğuL muş bir ulusun hayatının bütün safhalarında bir değişikliği istihdaf etmediğini. Almanya'dakİ parlamanter rejİmİa parti kavgalarının doğurduğu karışıklık» ların kültür, siyans, teknik ve ar bakı -mından çok ileri olan alman ulusuna sarsıntılar geçirttiğini. Almanyadaki ulu* (Sonu 3. üncü sayfada) İnkılâp derzleri Halkevinde verilecek Ankara Hukuk fakültesinde verilmekte olan inkılâp dersleri bu yıl talebenin çoğalması yüzünden dündenberi Ankara Halkevi salonunda verilmeye başlanmıştır. Receb Peker bugünkü dersi' ni on yedi buçukta Halkevinde verecektir. 4İ Ulus „ un dil yazılan GÜNEŞ DÜL Teorisi üzerine ilk Tenkit II. Güneş - Dil Kanununa Göre ilk Türk Ekleri ///. fognitik i'.hleri Şimdi aynı esasları biraz da Semitik grupu üzerinde tetkik e-delim: Semitik diller üzerinde gezdirilecek umumi bir nazar, bize bu dillerin en eski şekillerine ait bir çok temlerle eklerin başlarında ve sonlarında bir "Amuİssement" Btıg Uun raayoda artırma ve yertı ma. haftası hakkında bir söylev veren B. Saraçoğlu Şükrü yakın karşı karşıya geçireceğim bu dakikaların yarısını adliyeye ait bir havadis vermeğe diğer yarısını da ik (Sonu 6. ıncı sayfada) ilin İç sayfalarımızda okuyunuz İnci sayfada: Dış haberler. üncü sayfada: Iç haberler. üncü sayfada: BB. Mazarik ve Beneş kimlerdir? - Yunan müessesan meclisi dağıldı. - Jurnal dö Mosku ve sulh teklifleri. inci sayfada: Mühendisler Birliğinin kongresi. - Roman. - Haberleri. Vazan; İsmail Hami Danişmend hâdisesi göstermekte ve bu hadise başta konsonlardan evvel gelen vokallerin ve sonda ise vokali takip eden konsonların erimesi şeklinde görünmektedir, meselâ temler itibariyle arapçada (Bin: Ibn --Oğul). (Bu: Ebu = baba). Ib-ranîde (Zero* Ezro' = kol) ve A-rami dilinde (Hâth: Ahâtb a Hemşire) şekillerinde baş vokal itibariyle bu vaziyet çok sarihtir. (Brackelmann) bu hali semitik dillerde baş konsonun bazan bir "Yardımcı vokal" almasiyle İzah etmişse de [1], bu grupun ana di linde vokalle başlıyan bir takım kelimelerin daha sonraki lehçelerde bu vokali kaybetmiş olması, bu dillerde vokal erimesinin muahhar bir hâdise olduğuna çok sarih bir delildir. Meselâ ana dildeki (Ahad Bir) şekli Arami lehçesinde baş vokalini kaybederek (Had) şeklini almıştır [21- Halbuki arap dili oriiinal şekli hâlâ muhafaza etnıekt'-clİr. Aynı vaziyet muhtelif morfemler üzerinde d.e teshit ediler»:lir. Meselâ arap • Sayfayı çeviriniz - |/J Brockehnamı. PrpCÎS /-¦ lingusitivue seıuitiuue. s. 100. (2) Brockehnamı. Previ* da linguistigue k4mitique, s. 107. SAYLFA 2 ULUS 18 İLKKANUN 1933C.ARS*' \ kilinde kullanılan (-el) ekinin (conâtitulion -f- net) gibi bazı vaziyetlerde başına iğreti bir (n) kon sonu aldığından bahsetmiştir. Onun fikrnice bu vaziyetten çıkabilecek netice şudur: Ce procede, joint a l'effet "des oltcrations phonetiques, rend 'compte de l'origine de la pltıpart "des suffixes-types..." [7]. Daha bir çok eski ve yeni müelliflerin tesbit etmiş oldukları bu bariz - azİyete göre, konaonla baş-lıyan yahut vokalle biten bütün Hind - Avrupa ekleri hep muahhar teşekküller demektir ı-netice ilk Hİnd - Avrupa ekıer. de hep (V. \ K ) formülüne tâbidir. Şimdi biraz da bu ana formüle tâbi olan Hind - Avrupa eklerinin "Güneş - Dil" kanununda tesbit edilen esaslarla olan alâkalarını birkaç örnek üzerinde araştıralım: Hind • Avrupa ana dilinde (. t),(. - n) ve f. - w) morfemlerinin "uzak obje" yi "işaret" ve tayin etmekte kullanılmış oldukları klâsik usule tâbi âlimlercc bile tesbit edilmiş bir esastır [8]. Güneş • Dil" kanunu da bu seslere tayin ettiği manalar İçinde aynı mefhumları tesbit etmekte-dir. Evvelâ (. • I) şeklîni ele alalım: "Etimoloji, Morfoloji ve Fonetik bakımından Türk Dil T' nin "Türk dilinde ekler" fastrnın 34-üncü sahifesinde (I) foneminin ilk manası olarak "Uzak" mefhumu kaydedilmektedir; yukarda gördüğümüz gibi Hind - Avrupa ana dilinde de bu ses aynı mefhumu ifade etmiştir. Gene Hind - Avrupa lisaniyatında "Uzaklık ve uzak objeye işaret" mefhumlarım ifade eden (n) fonemi hakkında "Güneş -Dil" kanunu "... herhangi bir sahada bulunanları merkez olan sü-jeye yaklaştırır ve yahut o şeylerin süje ile münasebetlerini göt terir...» demektedir (S. 33-34): "İşaret", objeyi süjeye yaklaştıran ve yahut obje ile süje arasında münasebet kuran bir mefhum olmak itibariyle, (n) foneminin umumiyetle Hind - Avrupa lisaniyatında oynadığı rol, "Güneş OüV kanununun Türk dilinde tesbit ettiği rolün aynı demektir. Hind - Avrupa ana dilinde gene aynı "Uzaklık" ve "Uzak" objeye "işaret" mefhumlarını ifade eden (w - v) fonemi de "Güneş -Dil" kanununda "... taayyün sahasını gösterir" şeklinde izah edilmiştir (S. 33): Tabii "işaret" objenin sahasını ve yahut bir saha içinde bulunduğu noktayı tayin e-den bir hareket demek olduğuna göre, bu sesin oynadığı rol itibariyle de ''Cöneş - Dil" kanunu Türk dili kadar Hind - Avrupa dillerine de şamil demektir. Bunlardan (I) sesinin Türk -Hind - Avrupa lisaniyatında vücuda getirdiği şekiller, bu hususta bize daha vazıh bîr fikir verebilir: (Autran) bu "Uzaklık" ve "Genişlik' foneminden lâtin dilinde teşekkül etmiş morfemlere misal olarak (ille) şeklini gösterir [9]. Bu şekil, latincede "Uzaklık" için bir "İşaret" zamiridir. Yakın mesafeler için (İste ~ İşte) ve saire gibi şekiller bulunduğundan, (ille) şekli "İşaret" mefhumunu yalnız "Uzaklık" a hasreden bir morfemdir. Bu morfem, latinceden doğan "Roman" dillerinde isim sonuna gelen bir ek şeklini bile almış ve İrlanda dilinde ! ' r ali - tali asi oraya, orada) zarfını vücuda getirmiştir; latincede "ötesinde" manasiyle (td + s) ve "ötede", "Öte", "daha uzak" gibi manalarla (ul | tra) şekilleri de vardır; bütün bunlarda (al - ul - il) morfemi "Güneş - DU" kanununun tayin ettiği "Uzaklık", "Enginlik", "Şümul" ve "Gayrışahsi-lik" mefhumlarını ifade etmekte- DIŞ HABE Habeş imparatorunun beyanatı 4disababa siyasa] mahfillerimi*:1 çok iyi k;ı rsılamlı Habeş hükümeti Cenevre deki delegasyonuna bir cevab proje si gönderdi AdV*b-b*. 17 (A.A.) — Habeş imparatorunun Royler aylarına beyanatı, buradaki »yasal ve diplomatik mahfillerde fayet iyi surette karşılanmıştır. Herkes, imparatorun sebat ve metanetini alkışlamaktadır. İmparatorun nüfusu, bu hareketiyle büyük mikyasta artmıştır. Dün burada Ingiltcrcnin, Pnrı* tekliflerinden geri çekildiği hakkında bir şayia dönmeğe başlamış ve her halde arlı bulunmıyan bu şayia, bütün şehirde gayet büyük bir sevinçle karşılanmıştır. Bugün söylenebilir ki, iyi haber .» lan yüksek mahfiller, her zaman, imparatorun tahtını tehlikeye koymadan Paris tekliflerinin münakaşa »rai kabul rdemiyeceği fikrinde bulun muşlardır. Adisababa, 17 (A.A.) — Öğrenildiğine göre habeş hükümeti Cenevre-drki habeş delegasyonuna fransıı -ingiliz tekliflerine karşı bîr eevab projesi göndermiştir. Bu cevab, bil-kuvve bir ademi kabul ise de katı bir r»d mahiyetinde ofmadıgı növıenmeh-tedir. Cevabda Necaşinin, Paris tekliflerinin bilhassa habeşistanca tanınmamış olan üç taraflı 1906 muahe-denamesine dayanmakta olduğu ve bütün yabancılara hukuk mü sariliği tanıyan ve Habeşistanm güneyindeki İstismar bölgesinde sırf italyanlara münhasır haklar »eren 1903 tarihlî fransız • habeş anlaşmasının ruhuna Milletler cemiyeti konseyi toplanıyor One»,,. 17 CA.A-) — Milletler cemiyeti konseyi yar us akşam üzeri saat 6.30 da gizli bir toplantı yaparak italyan - habeş anlaşmazlığında takip olunacak usulü kararlaştıracak ve ondan sonra aleni bir celse akta* dc çektir. Bu alenî celsede 18 ler komitesi başkanı Vaskonkellas zecri tedbirler meselesinin nasıl bir inkişaf gösterdiğini konseye bildirecek ve ondan sonra Laval ve Eden söz alacaklardır. Fransız - ingiliz sulh tekliflerinin 13 ler komitesi, yani İtalya hariç, konsey azası tarafından tetkiki derpiş olunmaktadır. Bu suretle paktın 15 inci maddesine avdet edilmiş olacaktır. aykırı bulunduğu düşüncesinde olduğu söylenmektedir. .Vem'u şimal cephesine giderek. Adisababa. 17 (A.A.) — Necaşı. sulh tekliflerine olan etraflı cevabını Cenevreye bugün gönderecektir. Necaşİ. yakında Dessic'den ayrılara! şimal cephesine gitmek tasavvurundadn Iksssm'd* yukulunun pupuslar. İskenderiye, 17 (A.A.) — Kopl kilisesi mahfillerinden öğrenildiğine göre, Aksumda birçok Kopt papaslaı tevkif «ılımımı- ur Çünkü italyanlar tarafından yapılan araştırmalar esnasında bunların evlerinde gizli fişek bulunmuşlar. dir [10]. Bu "GayrışahsiIİk" manası, yeni fransızcada bu eski Türk - Hind - Avrupa morfeminden (il - elle) zamirlerini çıkarmış ve bu zamirler eski Türkçenin bugün (o i ,) şeklinde kullandığımız (ol) zamiriyle karşılaşmıştır. Gene eski Türk lehçelerinde aynı morfemi çok vazıh bir "ek -suffiz" rolünde de görüyoruz: meselâ bugün eski manasını kaybetmiş olan (Ağ -f af = ağıl) teminde (il) ek rolündedir: bu tem, eskiden "Hale" manasına gelirdi fil]. Bilhassa aym etrafındaki haleye tatbik edilen bu kelimenin başındaki (Ağ) kökü, "Güneş-Dil" kanununun "Güneş" manasiyle tesbit ettiği ilk ana kökten başka bir şey olamıyacağına göre, kelimenin çok eski devirlerde "Güneş halesi" manasına geldiği anlaşılmaktadır; fakat ayda hale Narlı gelecek kısa katlar snrecekmiş İtalyanlar asfalt yollar yapıyorlar - Habesler italyan ileri mevzilerine hücum etmişler Londra, 17 t A.A.) — Röyter ajan-ıı bildiriyor: İtalyanların almakta olduğu tertibata bakılırsa, habeşlerin mukavemeti yağmur mevsiminden önce kırılamayacak ve harb gelecek «oabahar ve kışm da devam edecek-tir. Filhakika italyanlar Adigrat'a, Mahalleye 160 kilometre uzunluğunda geniş bir asfalt yol yapmaya başlamışlardır. Otc taraftan Mareb - A dua - Aksum yolunun da katranlı bir şose halim* konulması için plânlar hazırlanmışta*. Bu yollardan yağmur mevsiminde de İstifade edilebilecektir. Diğer taraftan her ihtimale karşı bu mevsimde ordunun yiyecek re mu himmat ihtiyacı daha önceden Adua ve Adİgrad'da depo olunacaktır. Onub cephesinde mühim hiç bir hareket yoktur. Buna mukabil şimal cephesinde, italyan kaynaklarından çıkan haberleer göre. iki habeş kolu Takazze nehrini geçerek italyanların ileri mevzilerine hücum etmiştir. Bu kollardan birisi çecenin karanlığın- On Ih s tavvarrııin yaptığı bombardıman Roma, 17 (A.A.) — Lugh hava karargâhına mensub IS tayyare. Ne-gellinin bombardımanına iştirak etmişlerdir. Bunlar, habeş kuvvetleri ü-serine, yanlarında bulunan bütün güneşten daha sık görüldüğü için, kelimenin gittikçe güneşten fazla aya tatbik edilmiş olması lâzım-gelir; burada ek rolünü oynıyan (d), halenin güneş yahut ay kursu haricinde bulunduğunu, yani güneş yahut aya nisbetle "gayrışah-si" bir şey olduğunu ifade etmektedir; bu tibarla (Ağıl) kelimesi "Güneş yahut aym dışında yanı kursunun Ötesinde bulunan gay-rışahsi şey" mefhumuna tekabül ediyor demektir. Tabii bütün bunlar, "Güneş -Dil" kanununun tahlilî ve tatbiki mahıv- tin indeki büyük şümulün ehemmiyeti hakkında bize ancak esas itibariyle bir fikir verebilecek delillerdir. Meselenin daha geniş nisbetlerde tetkikinden çı-kaçak neticelerin bütün dünya dil leriyle dil bilgisini yepyeni biı dilindeki Hin s ... den) şekli, Habeş dilinde (Emna) şeklinde görülmektedir. Şahsî zamirlerle isim ve fiil sonlarına eklenen za pürlerde de bu vaziyet tesbit e-dılmıştıı. Meselâ arapçanın f A ah mm = biz) sekli, İbrani de ( Anah-nn . Aramide (Anahna) ve Asu-ride (Nini: anini) şekilleriyle görülmektedir. Bu vaziyete göre a-rapçada baş vokal erimiş demek-İir [3]. Aynı hale eklenti zamirlerinin sonlarında da tesadüf edilir. Meselâ arami dilinde müzekker gaip eklentisi (u: eh) tahavvülüyle görülmektedir. Bilhassa tenis eklentisinde bu vaziyet çok sarihtir: Habeş ve A sur dillerinde (- at) şeklini tam telâffuzuyla muhafaza etmiş olan bu ek. eski arapçanın cümle sonlariyle vakfe yerlerinde (-ah) şekline inkılâp etmiş ve ondan sonra bir taraftan yeni arap-çada ve bir taraftan da eski ibrani ve aramî lehçelerinde yalnız (a) halini almıştır \4]. Bu hal aynı bir kelimenin Türk fonetiğinde (at) ve yeni arap fonetiğinde (e) şeklinde nihayet bulmasına ait örnekler üzerindetok kolaylıkla tesvit edilebilir. Meselâ Türklerin "Siyaset" dedikleri kelimeyi arap-ftar "Siystse" seklinde telaffuz ederek ( et) ekini ( e) vokaline kal be t mis. yani (t) konsonunu eritmiş •kırlar Bu vasiyet. (V K.) tor aaulune tâbi olan bu eklerde kon-sonun bazan düşmekte olduğunu gösterir. Aynı halin bu diller ara •inda daha bir çok mrnekleri vardır Bu vaziyetten çıkan neticeye sjöre. semitik stillerde (V. + K.) formülü basta olduğu zaman vokalini, sonda olduğu zaman konsonunu kaybediyor demektir. Ilınıl - Avrupa Ekleri Hind • Avrupa dillerinde de vaziyet böyledir. Her şeyden evvel, tıpkı Sümer dilinde olduğu gibi, Hind - Avrupa fonetiğinde de kelime sonu belirsizdir. Hattâ bundan dolayı (Autran) bu hususiyeti o iki fonetik arasında mense birliğini gösteren müşterek vasıflardan saymıştır. Bu müellife göre muahhar Hind - Avrupa kelimelerinde ana dilin bilhassa (•m), -n) ve (-r) gibi son sesleri umumiyetle sukut etmektedir [5]. Tabii bu sukut, Güneş - DU" kanununun Türkçede tesbit ettiği vaziyete, yani bazı kelime sonların-«im çıplak vokaller kalmasına seke b olmaktadır. (Paul Regnaud) bu hali büsbütün başka bir cepheden daha vazıh olarak izah etmiştir: Bu nafiz zekâlı müellif lâtincenin mef-uliyet eki olan ve meselâ (Dic — İM = dütrsm — denilmiş, söylenmiş) gibi sıygalarında kullanılan (Tus) eklentisini ele alıp, bu sek En, Hind - Avrupa ana dilinden kalmış olsa bile, gene iptidaî bir •enek sayılamryacağım söyliyor ve fikrini şöyle izah ediyor: "— Dans ee prototype des partici pes en (tsts)t la partie racine 'i ı t terminee par (t) et suivie "de la finale (us) -ou ptutöt de "son antecedent dans la langue 'mire - . " [«]. Bu vaziyete göre (Regnaud) bu ekin (K. + V. + K.) şeklini iptidai bir sekil saymıyor demektir: onun izahınca (Tas = f -f- us) olmak lâzımgelir ve buradaki (t), sik örnek sayılabilecek çok eski kir partisip şeklindeki kökün son fonemidir ve bu fonem, sonradan aynı örneğe göre başka partisipler teşkil edilirken, (Us) ekiyle beraber alınmış, yani ekle beraber kökün son sesi de aslından koparılıp başka köklere eklenmiştir. (Regnaud) bu hali başka örnekler üzerinde de tesbit etmiş ve meselâ şimdiki franaızcanın sıfat teş- [3] Brockelmann, Precis de linguistiauc semitiaue, s. 116. [4\ Brockelmann, Precis de linguistiqae simitiçue. s. 128. [5| C. Autran, Sumerien et tn-do - europeen, s. 21. \6] Principes g£neraux de lin-gııhtipue indo - europeenne, s. 19. [7] Principes generaux de lia-guistiçue inde - europfenne, s. 20. \8] C. Autran. Sumerien et indo - europeen, s. 29 [9\ C. Autran, Sume'rien et indo - europeen, e. 29. [10] A. Ernout ve A. Meillet. Dictionnaire e"tymo1ogique de la langue imline. 1932 basımı, s. 453 ve 1018. [11] Ebu • Hayyan, s. 16; Leb-çci Osmani. s. 33-34. ışıkla aydınlatacağında hiç şüphe yoktur. İsmail Hâmi Danişmsnd [Bu arrinim son parçam «fon "Güneş - Dil Kanununun fonestemleri" yazısını da yarın nearedec#ğta.) RLER kıral Karol Romen dış siyasasını anlattı Bükreş, 17 (A.A.) - Parla.nente devresinin açılma» aıruında söylenen nutka parlamento tarafındım İta. sırlanan cevabı kirala vermeye mr-mur meclis ve senato heyetleri kıral Karol tarafından kabul edilmiştir. Kıral, bu fırsatla söylediği nuiuU ta, ekonomi alanmda fevkalâde ç* lı m.!, lüzumuna işaret etmiş ve dış siyasa hakkında da şu tözleri söylemiştir: Dış siyasa "— Harptanberi çizilim; ve Milletler cemiyeti paktına sıkı suretle bağlı bulunan yolu takip ediyorum. Komşularla ve bütün ulualarla olnn iyi münasebetleri pekiştirmeğe her-gün daha ziyade çalışıyoruz. Bütün Romanya hükümetlerinin mustcmır bir kararla takip etmiş olduğu bu «¦• yaaa hudutların ve barışın muhafazasını takviye eder. Muahedelerin fc*v tünlüğü, ittifakların pekiştirilmesi ve barışın muhafazası arya «anıtı m temelleridir.- daa İstifade ederek bu aym on beşinde nehri Maıtını-. i yakınlarında geçerek italyanlara baakm yapmıştır. Başlangsçta italyanlar şiddetli bu mitral yoz ateşiyle ha beşi erin taarruzunu bir müddet durdnrabihnişler^e de sonunda yirmi kilometre kadar geride bulunan Dimbeırma reçidın»* çekilmişlerdir. Orada takviye kuvvet'.--rı almışlar ve haberlerin taarruzunu kırmışlardır. Öğleden sonra yirmi tayyare ve tanklar ha beşleri dağıt mıştır. İkinci habeş kolu ise bu nektad.ın yüz kilometre kadar öteden ve Aksum un garbından Takazze nehrim geçmiş ve merkezi Aksumda bulunan İtalyan ordusunun sağ cenahını çevirmeye teşebbüs etmiştir. Bu kol Şıra mıntakasına kadar sokulmuş ise de Önce italyan hava kuvvetleri tarafından bombardıman edilmiş ve sonra d.» motorlu ve piyade kuvvetleri çarpışmaya girişmiştir. Bu çarpışma neticesi benüs .T.nıln-.rmi'lır. bombaları atarak, birçok çadır ve sığınakları ateşlemişlerdir. Habeşlerin tayyarelere karşı açmış oldukları mukabil ateşten bunlardan, bir tane n. ı pervanesi zedelenmiştir. Kas 0e*ta kuvvetlerine mensub bakiye unsurların Negdlidc bulunduk lan sanıl ma ktadrr. Bu kuvvetlerin külli kısmı, şimdiki halde, Filt ile Negelli arasında 100 kilometre uzunluğundaki bir sahada yerleşik bulunuyor. İtalyan tayyareleri bu münasebetle 800 kilometrelik kâr mesafe kalelin iş (erdir. Deniz konf eransı Bir anlaşmaya taramıyaeak. Londra, 17 (AA.) — Bugün artık tahakkuk etmiştir ki, deniz konferansında eski muahedede olduğu gibi devletler arasında muayyen bir nisbet gözeten yeri bir anlaşma yapılmasına imkân yoktur. Yeni muahedede bütün devlet lere emniyette musavİlik prensibinin tanınması ve kendilerine milli emniyetleri için lüzumlu olan deniz silâhlarına malik olmaları gerekecektir Muahedede Hiç bir rakam zikredilmeyecek fakat muahedeye muhtelif tonilatoları gösteren bir taraflı beyanat rauto'.u-nacaktır. ULUS 19 ll.kkVM N M.'»."» I'l K.ŞI UKI Zekâl vc fitıviıizi Hava Kurumuna verini/ ON ALTINCI YIL. NO: 5173 Aılııııı/.. aııılııııı/ılır Hf-IM-rilr S kliril' TAKKAZE NEHRİ VE AKSUM CİVARINDA KANLI IIARBLAR OLUYOR--HABEŞ KUVVETLERİ İTALYANLARI ABLUKA İÇİN MANEVRA YAPIYOR Maitişmette italyanlar yenildiler Geri çekilen italyan kuvvetleri \• Kus Kasa tarafından koval l{;ı» Seyum unıyor İtalyan ntkerleri iki harb aracında dinleniyorlar Adisababa, 18 (A.A.) — Dün aksam buraya, italyanların Takazze suyu bölgesinde bir bozguna uğradıklarına dair Romadan haber gelmiştir. Habeşler, suyun şimal kısmında Ö-nemli bir zafer kazandıklarını iddia ediyorlar. İtalyanlar zeri çekilmekte ve K.ı . Kassa ile Ras Seyyumun kuv-«ellen tarafından kovalanmaktadırlar. İtalyanlar, çekilirken, yol üstün-dr birçok yaralı bırakmışlardır. Hükümet bu haberleri ne teyid ne de tekzib etmektedir. Başb+tk* 11 RK PAR .SI Kemal UNAL Artırma ve yerli mallar haftası, milli paramızın değeri üzerinde çok faydalı konuşmalara fırsat verdi Başbakan; haftayı açış söylevinde türk parasının sağlamlığını, yalnız bir güven ve inan mevzuu olarak almadı. Paramızın kıymetini muhafaza eden teminat unsurlarını, ahenkli bir te selsül içinde, en açık bir dille anlattı. Hafta içinde ondan sonra konuşanlar artık değeri korunmuş bir paranın verimindeki yüksekliklerden bahsettiler. Türk parası da, sağlamlığını her yerde olduğu gibi, millî iktisattan ve büdceden almaktadır. İnönü; İyi tedbîrler içinde yürüyen ticaret ve ödeme denkliğinin, paramıza her yıl artan bir sağlamlık verdiğini çok vazıh anlatmış lardır. Buyuk bir kuruluş hamlesi i cinde yaşayan yeni Türkiye, tabi atin birçok iyiliklerini toplayan yurdu içinde, dış pazara en az muhtaç olmanın yollarını bulmuştur. Ancak bu yol, kendini ileri bir hayattan mahrumiyete götüren bir istikamette değil, bilâkis ona daha çabuk kavuşturacak bir yönde olmuştur. Türk yurddaşı; inandığı ve güvendiği rejime her zaman, yüreğinden gelen bir Öz-verilikle bağlı yaşamıştır. O; günlük zevklerden uzak, ve çetin bir çalışmanın kendini, ileri ve gen bir memleketin yurddaşı yapacağına inanmıştır. Bu inancın yarattığı güzel yurdu. İnönü, 12 îlkkâ nunda vecd ile anarken, bütün yü rekler, yıllardanken besledikleri rüyaların hakikatleşmesi zevkini tattı. Bütün bu sözlerle iktısad a-lanındaki ileriligin milli bir cehd (Sonu fi. itici »ayfada) Roma. 18 (A. A.) Mareşal Ba-doRİiu lelcrafla bildiriyor: "30 bin kişi kadar habeş kuvveti, Takazze nehri üzerinde Maitımşel mev kimden italyan ı-len kıtaların** hücum etmişlerdir h .! . ... ileri kıtaları geri çekilmişlerdir. Çarpışmalar devam etmektedir. Roma, 18 (A.A.) - Mareşal Ba doglio'nun bir telgrafına göre, habeş ler, bir taraftan Takazze üzerinde Maitimşet mevkiinden hücum ederek (Sonu 2. inci sayfada) ÇEKOSLOVAKYA DA lh. Eteneş Cumur başkanı seçüd» \ v \ - ÇekoMİovakyanm yeni cumur başkan-B. Bene» Prag, 18 (A.A.) - Milli asamble Dr. Beneşı Çekoslovakya cumur baş kanı seçmiştir. 440 rey pu l . , verilmiş, bunlardan 340 ını Dr. Bene», 24 unü de dün (Sonu 2. inci sayfada) \KllH\l\ \ı YERLİ MAJ ı \n ıı \ı ı tsiNUN ^ ı DİNİ ı -.1 \M\III Ekonomi Bakanımız Radyoda ekonomimizin bilançosunu yaptı Sevgili yurddaşlarım, Artırma vc yerli mallar haftasının son akşamı sizlerle birlikte, ulusal ekonomimiz bilançosunun kısa ve a-çık bir tahlilini yapacağım. Yenilmiş zorlukların, başarılmış e-•erlerin İncelenmesi ilerisi İçİn ümid verici, teşvik edici bir kuvvet ve hareket kaynağı olur. Evvelemirde, şuralını belirtmek islerim ki: Türkiye hrmiz istihsal düzenlerini tamamlamamıştır. İç pazarlarının mübadele ve iatihlâk kabiliyetini kar-»damaktan uıaktır. Ekonomik inkişaf »e imar faaliyeti dolayısile dışardan (Sonu 6. ıncı tayfada) Sir S Hor İstifa etti ) azısı fi. tnvt sıı\ fııılıı Takkaze ii/rrinl-- ı ki harb çok çetin oldu Musolini diyor ki: Harba sonuna kadar devam edeceğiz İncili* rtııin Mısır- \ daki kararlıkları - Vasim 2. inci sayfada \ urdun bir çok ver-(erine kar yağıyor Meteoroloji enstitüsünden verilen malûmata göre dün Bolu, Eskişehir. Küthaya, Etimesut, Ankara, Uşak, İsparta, Byşehir, Konya, Sivas, Erzu rum ve Karsta kar yağmıştır. En çol. kar yağışı 19 santim olmak üzere Karstadır. 3 gündenberi devam eden yağmur yağışı Trakya mıntakasında kesilmiştir. Bugün İslahiye. Malatya, İzmir ve Nazilliye yağmur yağmıştır. "Ulus „ un dil yazıları GÜNEŞ DTL Teorisi üzerine ilk Tenkit II. Güneş - Dil Kanununa Göre ilk Türk Ekleri II . Gmmm - Kulunumun I ııur*trınlvıi Lisaniyat sahasında bugün çok tuhaf bir manzara vardır: bir ta raftan klâsik dilciler dilin menşe ini bulmak hususunda aczi sabit olan metodlarını yalnız tarihi de virlere tatbik edip durmakla meşgul olurken, bir taraftan da dil fi-lozofi ve psikolojisıyle uğraşanlaı cesur adımlarla menşe.* doğru çıkmak için bir takım hamleler göstermektedirler Bu ikinci zümrenin metodu, klasik ın**toddan çok başkadır: bunlar, hesabların-da klâsiklerin etimoloji ve fonetik kanunlanna ehemmiyet vermek şöyle dursun, bazan büsbütün aksine bİr yol takip rtmekte bile te reddüt etmemekte ve mesailerinde he» şeyden evvel psikoloji, sosyoloji, lı/ıyoloji v. s. gibi ilimlere dayanmaktadırlar. Meselâ (Foneslem Phonesthemes) nazariyesi itibariyle bu iki zümre birbirinden tamamiyle ayrılır. MOSKOVA OPERASI Bize dün Karmeni «linİHii Dunku sayımızda da haber ver -diğmiz gibi, dün akşam Moskova -nın Komintern radyosu. Türkiye için Karmen operasını vermiştir. Tam saat 18.30 da başlıyan opera -da Karmen rolünü, Ankarada gör -mek ve takdir etmek fırsatını bul -muş olduğumuz Bayan Maksakova yapıyordu. Perde aralarında operaya ve temsil edenlere dair dilimizle izahlar verilmiş ve bu suretle türk dinleyicilerinin eseri anlayışla ta -kib etmelerine imkân hazırlanmış • tır. Moskova operasının şöhretli orkestrası ve gene milletlerarası sanal âleminde ünlü yüksek artistleri ta -rafından verilmiş olan bu temsilin çok mükemmel yapılmış olduğunu (Sonu 2. inci sayfada) I ^^^^^^naâ"ı*aıW b 1 i / I Yazan: Itmaıl Hâmı Danişmend Foneslem, sesle mananın daimi surette birleşmesinden hasıl olmu» bir şekil ve daha doğrusu manalı ses" demektir. Şimdi biraz da 'Güneş Dil" kanununun insanlarda dil teşekkülü hakkında koyduğu esaslarla fonestem nazariyesinin istinat ettiği prensipleri karşılaştırmak suretiyle, yeni dil kanununun Turk eklerine ait (fonestem) sistemini izaha teşebbüs edeceğiz. Etimoloji, Morfoloji ve Ft tik Bakımından Turk Dılı" kındaki notların 11 12 nci sahife-lerınde ilk intanların, atalarında turlu jestler yaparak anlaşmak devrinden, gayet basit ve mahdut bir kaç manalı söze jestlerini katarak anlaşma devrine" geçincıye kadar binlerce sene çalışmış olduklarından bahsedilmekte ve dillerin bugünkü tekâmülünde bile insanların tam fikir ve maksatlarını anlatabilmek ıçtn sözlerine jestler katmakta" oldukları tesbit edilmektedir. Bu izaha gore, dilin ilk şekli sessiz bir ifade şeklidir. İlk fikirler hep jestlerle anlatılmış olduğuna göre, İlk ifade tarzı "ses" esasına değil, "hareket" esasına İstinat etmiştir. (Fonestem) nazariyesi de son zamanlarda işte bu "hareket" esasiyle izah edilmiştir İngiliz âlimlerinden (Richard A. S. Paget) bu meseleyi şöyle anlatır: Ses, herkeste nisbetle iptidaî değil, tâli bir hâdisedir daha doğ-rusu "hareket" tebeb, "ses" neticedir. 'Harekef'in "ses" haline İnkılâbı, ciğerlerden gelen havanın ses cihazındakı boşluklara dağılması ve yahut o boşluklardan geçmesiyle olur. Bu hâdiseyi vücu-de getiren "hareket", konuşan bir insanın dudakları üzerinde gözle görülen harekettir. Bunun başlangıcı ağzın içindedir: boğaz, dil ve dudak gibi âzâ ancak hareketleriyle manayı ifade etmiş olurlar. Onun için (inana) bu hareketin kendisindediı. bunun fizivolojik bir neticeti olan "%es"te değil-dir. [*J. Bu vaziyete gore ilk insan fikirlerini nasıl vücut hareketleri, ya ni jestleriyle ifade etmişse, tıpkı onun gibi ağı/ hareketleriyle de ifade etmiye çalışmı ve bu ağız hareketleri akustik neticeler verdiğinden, ilk devirlerde yalnız göze hitap eden "hareket", o andan itibaren aynı /amanda kulaca da hitap etini v başlamış ve işte bu suretle »eli dil sensiz dilden, yani - Sayfa ı ı ret. iriniz - (Vfo.ı/ı.....ita aûn Karmen operasının aynanaıfı büyük liyatro. - oayan Maksakova Karmen rolünde. [I\ Psychologie du İĞJiÇ 1933, Paris basmacı, "L'cvötü du langage" faslı. s. *)? ff*ı .YAYfFA. 2 ulus 19 İLKVANUN 1935 PEfcŞFM&E «en hareketlen doğmuştur. İngiliz alimine- göre bu teorinin en kai »etti delili dart'i'nüm'dedir: Çünkü [Darufin) 1872 de neşrettiği "The Expression o/ f/ıe Emotions" ismindeki eterinin 34 üncü sahife-•inde intan ağzının gayrıihtiyari surette ellerle beraber hareket ettiğini te»bit etmiştir. Meselâ yazı öğrenen çocuklar parmaklarını hareket ettirdikçe dillerini de oynatırlar. Onun için ilk insanın elleriyle yaptığı jestler ağzını da harekete getirmiş ve netice olarak dilin teşekkülüne sebep olmuştur. Bu suretle vücuda gelen rüşeymi dilin ilk ifade ettiği mefhumlar. (Paı;et)e göre. "hareket", "şekil", "istikamet" ve "münasebet" gibi "Güneş Dil" kanununda güneşten alındığı tesbit edilen ilk mefhumlarla telif edilebilecek şeylerdir. Bu mefhumların her birini ifade için ağzıyle muayyen bir hareket yapan ilk insanın işte bu ilk ağız hareketlerinden çıkan her ses, kendisini doğuran hareketin ifade ettiği mana ile birleşmiş ve bir daha bu manadan ayrılmıyacak bir timsal olmuştur. Onun için İngiliz âlimi her fonemi bir mana timsali saymış ve şöyle tarif etmiştir. "Un phoneme est un type de Mette buccal qui a une significati-on mİmique.." (s, 95). İngiliz âliminin bu teorisi, rouh telif 'V* larm bir araya gelmesinden hasıl olan "Ağ" kökünün neden dolayr "Güneş" manasına geldiğini izah için çok tabiî bir miyar olabilir. ÇtrfhVü büyük re par-tak »eyler karşısında insanın yaptığı en tabii s\ğrz jesti, açıklıktır. Bu vaziyetten çıkabilecek en tabiî »e* de, ana vokal olan (A) dan başka bir şey değildir. ' Paget) in bundan sonraki izahları. "Güneş - OiF kanununun bilhassa ekler bahsindeki fonestem •isteminin tarahryle alâkadar olmak itibariyle çok mühimdir: Bir fonemin bir ağız jesti demek olduğunu yukarda görmüştük. İngiliz âlimine göre, ağız şahsi yahut ırki sebeplerle bu jesti küçük farklarla muhtelif şekillerde yapabilir. Bunun neticesi olarak hep aynı cinsten birbirine yakın bir ta-krm sesler çıkmış olur Fakat aynı sesin bu muhtelif şekillerinde ana mana hiç değişmez. Şimdi bu esası "Güneş • Dil" kanununun ekler bahsindeki vokal gruplarına tatbik edelim: 33 • üncü sah i f ede tesbit edilen (a-e-t-i) grupu mana itibariyle "yakınlık" ve (o-a-ö-ü) grupu da "u-zaklık, büyüklük" mefhumlarını ifade etmektedir. Bunlardan birinci grup düz ve ikinci grup d.. yuvarlak vokal züraresidir. Şu halde Türk dilinin ekler sisteminde düz vokal yakınlığı ve yuvarlak vokal de uzaklığı temsil ediyor demektir. Bu vaziyet. (Paget) in yukanki prensipine tamamiyle muvafıktır. Çünkü bütün düz vokaller hep aynı bir ana vokalin kalınlık ve incelik gibi küçük farklarla birbirinden ayrılan muhtelif şekilleri demektir ve bu itibarla bütün bu şekillerin hep aynı mefhumu ifade etmesi pek tabiîdir. Fakat vokalin cinsi değişip düzlükten yuvarlaklığa geçilince. (fagut) teorisinde gördüğümüz gibi, mana da derhal değişmekte dir. İngiliz müellifi bu vaziyeti bilhassa konson grupları üstünde göstermektedir: Bu âlime göre, meselâ (p-b-f-v) dudak grupu hep aynı bir sesin mana değiştirmeden gösterdiği muhtelif istihalelerdir, yani aynı şey demektir. "Güneş Dil" kanunu da ekler sisteminde bunları böyle göstermiş ve bu grupu (m), (ğ), (y) şekilleriyle ta marnlayıp hepsinin umumi manasını "en yakın sahayı, mülkiyeti ve taayyün »abasını gösterir'' seklinde tesbit etmiştir. Bu vaziyete göre "Güneş - Dil" kanununun fonestemleri gruplar şeklinde göstermesi ilmin en son esaslariyle leeyyüt eden bir tasnif demektir. Zaten Güneş - Dil" broşüründe grup teşkil etmiyen tek fonestemler ancak üç fonemden ibarettir: (n), (l) ve (r)... ö-tekiler hep grup halindedir: birinci gruptan yukarda bahsetmiştik. Diğer üç grup da (s-z-ş-c-j), (d-t) ve (h-g-k) sınıflarıdır: Bü tün bu gruplarda ana mana sabittir; yalruz bu ana mana etrafında şekil tahavvülleriyle mütenasip hafif tahavvüller görülmektedir. (Paget) in fikrince beşeri bir ifade tarzı olan hareket ve jestin doğurduğu bu fonestemler, esas itibariyle bütün beşeriyete şamil ve binnetice her insanın anlıyabi-leceği şeyler olduğu halde, "Günş-DiV kanununun tesbit ettiği hafif tahavvüller gittikçe daha geniş şekiller aldığı ve zaman geçtikçe her kavmin ağız jesti diğerinden başka bir şekle girdiği için, ayrı ayrı diller teşekkül etmiş ve meselâ Hind - Avrupa dilleri sırf işte bu sebeple ana dilden ayrılmıştır [S 96]. Şimdi biraz da bu vaziyeti ge ne (Paget) den aldığımız muhtelif örnekler üzerinde takip edelim: Bu müellife göre, ağzın bir boşluk jesti yaparak telâffuz ettiği (U) sesİ, klâsik dilcilerin diller arasında yaptıkları tasnifler ve takip ettikleri etimolojik usullerle alâkadar olmamak şartiyle. bütün dillerde hep "Boşluk"' ve bundan do ğan "Uzunluk", "Uzaklık"... v. s. mefhumlarını ifade eden kelimeler vücude getirmiştir: meselâ Çincenin "Çukur, boşluk" manasına (Ua), fransızcanın "Cou boyun" Ingilizcenİn "Gun = tüfek", Japoncanın "Ku = boşluk", Sümercenin "Ku — delik", aro-wak dilinin "C/i = uzun hayvan - yılan", fransızcanın "Couche uzanıp serilmiş şey, tabaka" v. s. gibi kelimeleri klasik iştikak itibariyle birbiriyle alâkadar olmadıkları halde, hepsi bir asıldandır: çünkü hepsine bu "Boşluk" ve "Uzunluk" mefhumunu veren âmil, (U) fonestemidir. Bu fones-tem, "Güneş - Dil" kanununun ekler sisteminde de "Uzaklık" ı temsil etmektedir (S. 33.J. Bu vazıyet, "Güneş - Dil'' ekleri bilhassa bu bakımdan derinleştirildikçe çıkacak neticelerin, herhalde bütün dünya dillerine şamil bir genişlik göstereceğine hiç şüphe bıraknııyacak bir delildir. İsmail Hâmi Danişmend DIŞ HABERLER Moskova radyosıınd a Kaimeni dinledik (flaşı /. inci sayfada) ilaveye lüzum yoktur. Radyonun bu yayımı şehrimizden çok açık ve pürüzsüz olarak dinlenmiştir. B. Ş. Kaya'mn teşekkürü Zekât Apaydın Türkiye Büyük Elçisi Moskova Dostlarımızın bu aksam lürk hal kına çektikleri m um ki ziyafetine hepimiz büyük bir zevk ve alâka ile iş- tirak ettik. Sovyet sanatının varmış olduğu yüksek seviyeyi bir kere daha alkışlamak fırsatım bulduk. Geçen yıl memleketimizi şereflendiren Mak sakovanm ve arkadaşlarının sanatlarına karşı duyduğumuz takdir ve he yecanı bir kere daha tazeledik. Kendisine, arkadaşlarına ve bu akşamı organize edenlere sonsuz teşekkürlerimizi bildirmenizi rica ederim. Dahiliye vekili ve Hariciye vekil vekil Şükrü Kaya Türk - Sovyet Anlaşmasının onuncu yılı ve Sovyet basını Moskova, 18 (A.A) - Sovyet gazeteleri, türk - sovyet andlaşma-smm onuncu yıl dönümünü kaydediyor. Industrielizasyu gazetesi bu fır -satla neşrettiği büyük bir makalede diyor ki: " 7 ikinciteşrin 1935 de on sene müddetle uzatılmış olan 17. 12. 925 tarihli türk - sovyet paktı, 1921 de yapılmış olan andlaşmaya muvazi olarak iki memleket arasındaki mü-nasebat için sağlam bir esas yarat -mistir ki, tarihi bir mahiyet almış o-lan türk - sovyet dostluğu bu esasa dayanarak inkişaf etmiş ve pekiş -mistir.,. Gazete bundan sonra son on yıl içinde Türkiyede olan değişiklikleri ve bilhassa milli endüstrinin kurulma sı yolunda elde edilen büyük ilerleyişleri izah ettikten sonra diyor ki: " Türk efkârı umumiyesi. Sov -yetler Birliğinin ve sovyet banş siyasasının Cumuriyet Türkiyesi için olan ehemiyetini takdir etmektedir. Türk - sovyet dostluğunun takdirinde türk efkâr? umumiyesine ta -mamiyle İştirak etmiş olan sovyet efkârı umumiyesi bugün. ikİ dost memleket münasebetlerinde siyasal ana vesİkanm onuncu yıldönümü -nü sevinçle karşılamaktadır. Musolini divorki: Harbe sonuna kadar devam edeceğiz,. Roma, 18 f A.A.) — Kurutulmuş o . lan Patins bataklıklarında vücude getirilmiş bulunan âçünr\ı komünün içil İbreni dolayrsiyle B. Musolini. şu diyev de bulunmuştur: "— Şimdiki harb. kendisine karşı hodbini.k vc riya kuvvetlerinin cephe al mış olduğu bİr milleün harbidir. ı harb. çetin bir harbtır. Ancak bu harba sonuna kadar devam edeceğiz. Rejim. İtalyan milletinin müttefikan ve gönülden gösterdiği muvafakate istinat ederek yoluna devam edecektir. İtalya.ı milleti, uzun bir muhasaraya mukavemet edebilir, çünkü hakkın kendi tara tında olduğunu müdriktir.,. BULGARİSTAN'DA Suikastçıların davam Sofya, 18 (A.AJ — Bugün, Sofy.» nııntakası askeri mahkemesi önünde, ilk-teşrin suikastı İle alâkalı olarak mevkut 27 suçlunun muhakemesine başlanmıştır. Suçlulardan yalmz bir kişi, muha -kemede hazır değildir. Bir çok avukat • Lir, müdafaayı üzerlerine alınışlardır Gerek müdafaa gerek iddia şahidi olarak 200 den aizla kimse dinlenecektir. Bu günkü ilk celse, suçluların hüviyetlerinin tesbiti, şahitlerin isimlerinin okun -ması ve diğer usul meseleleriyle geç -mistir. B. Bencş Cumur başkanı oldu (Başı 1. inci sayfada) namzetliğini geri alan profesör Nemre almıştır. 76 saylav boş pusula vermiş lerdir. Kabine istifa etli. Prag, 18 (A.A.) — Başbakan B. Hodza, yeni cumur başkanı Dr. Becete hükümetin istifasını vermiştir. Cumur başkanı, kabineyi gündelik işleri çevirmeye devam etmeğe memur etmiş ve ondan sonra Lena şatosun* kurtarıcı başkan Mazarik'İn yanma gitmiştir. Dış işlerini fi*. Hodza alıyor. Prag, 18 (A.A.) — Kabinenin istifasını kabul eden cumur başkanı B. Beneş'in bu akşam istifa eden kabineyi yeniden tayin edeceği zannolun-maktadır. Dış işleri bakanlığını, şimdilik b 1 ' n B. Hodza tedvir edecektir. Takkaze nehri üzerindeki çarpışma çok zorlu oldu Habeşler tankları tesirsiz bırakmağa mu vaffak oldular - İki taraftan bin kişi öldü Habeşlerin maneviyatı yüksek (Başı t. inci sayfada) italyanları Dembegina geçidine doğru geri çekilmeğe mecbur ederken, fite taraftan nehrin geçidini yandan kesen diğer habeş kuvvetleri de Şire mıntakasını abloka için manevra hareketi yapmaktadır. İlk çarpışmada, italyanlar 4 subay ve 30 kadar nefer ölü vermişlerdir. Habeşlerin zayiatı büyüktür. Roma, 18 (A.A.) — Hücum eden habeş kuvvetlerinin 30 bin değil üç bin olduğa tasrih edilmektedir. Adisababa, 18 (A.A.) — Habeş kaynaklarından alınan haberlere göre, halen Takazzc nehri kıyılarında büyük bir muharebe yapılmaktadır. Habeşler, ssehri bir çok noktadan geçmişlerdir. Sözüne inanılır kaynaklardan haber alındığına göre, Adua'nın 60 kilometre şimali garbisinde. Aksum civarlarında da kanlı muharebeler devam etmektedir. Makallenîn şimalinde Tembien mmtakasında ve Geralta eyaletinde de mühim muharebeler olmaktadır. İtalyanlar, ehe-miyetli zayiata uğramışlardır. Muharebeler iki günden beri devam etmektedir. Henüz başka tafsilât yoktur. Londra. 18 (A.A.,) — Royter ajanlının italyan şimal ordusu nezdindeki muhabiri bildiriyor: Habeşlerin. Takkaze nehri üzerinde yaptıkları hücum habeş ordusunun şimdiye kadar yaptığı ilk !-di harekettir ve başka habeş hareketle rine bir başlangıç sayılmaktadır Çar -pışmaya mühim habeş kuvvetlerinin iştirak etmiş olması şurasını isbat etmişür ki, mühim kuvvetler karanlıktan ve toprağın arızalarından isüfade ederek kendilerini göstermeden uzun mesafeler alabileceklerdir Bu çarpışmada bin kadar asker ölmüştür kî, bunun üçte ikisi habeşler* dendir. Habeşler öyle bir an gelmiştir ki, tankların ateşini tamamile tesirsiz bırakmaya muvaffak olmuşlardır. Bunlar tankların üzerine hücum ederek pek yakından sıkıştırmışlar ve dolayısiyle tanklardaki mİtralyÖzle-rm kendilerine karşı çevrilmesini imkânsız bir hale getirmişlerdir. Bu esnada bir italyan subayı tank içinde ağır surette yaralanmıştır. Royter ajanımın Adisababa muhabirinin bildirdiğine göre, Tabazze nehri boyunda yapılan çarpışmalar bir rauzafferiyet şeklinde karşılanmaktadır. Ba çarpışmalar ordunun maneviyatını da yükseltmiştir. Çünkü asker iki aydanberi Ras Kassaıun "muharebe vermeden çekil" emrini i» temi ve ısfemiye dinliyordu. İtalyan resmî tebliği. Roma, 18 (A.A.) — 74 numaralı resmî italyan harb tebliği: Maitimşet ile Dembagina arasında 15 birinci kânunda başlayan muharebeler 17 birinci kânunda bitmiştir. İtalyan kuvvetleri, Dembagina civarlarında bir çevirme hareketi yapmaya teşebbüs etmiş olan habeş kuvvetlerine hücum etmişler ve göğüs gö-ğüse bir kılıç, süngü muharebesinden sonra bu habeş kuvvetlerini yok e tenislerdir. w», , » w.u m. aj — Dikkatle tespit olunan habeş zayiatı 500 ölüdür. İtalyanlar tarafmdan verilen zayiat, anavatan ordu-undan 7 subay, 30 küçük zabit ve nefer ile yerli ordudan 48 onbaşı ve 127 neferdir. İki subay .iki italyan asker ve 25 yerli asker de yaralı vardır. Diğer taraftan italyan tayyareleri Makallenîn cenubi garbisinde bir habeş kolunu bombardıman etmişlerdir. Dessie bombardımanı hakkındaki rapor Adisababa. 18 ı A.A t — Arsıulusal kızılhaç teşkilâtı, bugün, Dessie bombardımanı hakkında yaptığı tah kikatm neticesini ilan etmiştir. Milletler cemiyetine çekilen telgrafta tebarüz ettirildiğine göre, Dessie amerikan hastahansi, imparato run kendisine karargâh olarak ittihaz ettiği eski italyan konsoloshane binasının yanında bulunmaktadır. Hastahanede her sekiz metrede bir arsıulusal kızılhaç; işareti, seyyar has-tahaneler üzerinde ise bir metre rou-rabbaı büyüklükte kızılhaç bayrakları vardı. Dessie bombardıman edilirken bu İşaretler mevcuttu. Yalnız has-tahaneye iki bomba atılmış ve bunlar operasyon salonunda patlamıştır. Şehre atdan bombaların adedi bin kadardır. Bombardıman sonunda elli kişi Ölmüş, 220 kişi yaralanmıştır. Bir İtalyan - İngiliz harbi olursa İtab anlar ne yaparaklarmış? - Ingilterenin Iskenderiyede seksen gemisi, bir çok tayyaresi ve malzemesi var İskenderiye. 18 (A.A.) — Royter a-jansı bildiriyor: Umumi kanaata göre. bir italyan - ingiliz harbi takdirinde Hindistan yolunun anahtarı olan İskenderiye italyanların ilk hedefi olacak ve Libya'dan ilerliyecek itlayan kuvvetlerinin yolunu açmak İçin ingiliz don.ı-masma hücum edilecektir. Çünkü Mı • sır kıyıları ingiliz donanmasının kont • rolu altında kaldıkça Libya'dan yapıla -cak bütün hareket sonsuz kalmaya mahkûmdur, ingiliz donanmasına hücu . Rados ve 12 adndan tevcih olunacaktır. iskenderiye'de ingiliz donanmasın -dan 80 harb gemisi bulunmaktadır. Li manda yeni gemiler için yer kakmamı; -tır. Hattâ iki kruvazör liman dSşıroa ¦ ı r-1.- ¦ ın ¦ bulunmaktadır. Gece gündü: İngiltere'den birçok gemilerle gelen harb levazımı W*t » ¦ çtlıanlmakUdır Bunların arasında t.' yareler. toplar, kamyonlar, seyyar has -taneler, tanklar ve binlerce dikenli lel örgüleri vardır.. iskenderiye civarındaki "Şeydi Be-şir bir askerî şehir halini almıştır. Şehrin etraf, tel örgüleriyle çevrilmiştir. Pek yakında yeni asker kuvvetlerinin vc beş bin çadırın geleceği söylenmekte -dir. Garb çölü yasak mıntaka ilân r "'-mistir. Burada yalnn askerler ve tayyareciler bulunmaktadır. Bu mınlak.*ya ancak hususi izîn ile girilebilir. Mevci'l tayyare mikdarı gtzlî tutukıyors.- da ingiliz havn kuvvetlerinin LilV «' '. ' İ italyan hava kuvvelerinden çok daha fa n i olduğu bilinmektedir. Dtş haberlerimizin sonu G. ine: sayfada ULUS _20 ilk KÂİN CİN cdm V Zekât ve fitrenizi Hava Kurumuna verini/ ON ALTINCI YIL. NO: 5174 Adımız. andımızHır Hvrıerrle 5 kuruş SULH TEKLİFLERİ DOLAYISİYLE AVAM KAMARASINDAKİ MÜZAKERELERDEN SONRA BALDVİN HÜKÜMETİ İTİMAT REYİ ALDI İngiliz kabinesi Milletler Cemiyetine yardım siyasasına döne-eek-Büyük faşist konseyi bugün toplanıyor - B. Heryo radi -kal sosyalist partisi başkanlığından çekildi Paris, 19 (A.A.) — B. Heryo, radikal sosyalist partili başkanlığından istif* atmıştır. Radikal partisi başkanlığında*, çekilen B. Heryo Paris, 19 (A.A.) — B.Heryo. dün -radikal fırkasının icra komitesinde »u beyanatta bulunmuştur: *'— înçiltereye olan İtimadımızı muhafaza edelim, Bie, sulha doğru olan yolumuzda onu daima yanı batımızda bulacağımıza kaniiz. B. Lavalin Italyayı yanı basımıza getirmeğe uğraşmakla sulhu müdafaa etmek (Sonu 2. inci sayfada) gggfrgfct İM \ RE İM IIK\M F R.ATAY Buhranın bugünkü {ekline ancak bu ismi verebiliriz. Çünkü bir iki gündenberi aldığımız, ve bilhassa garbi Avrupa havasına ağır bir kargaşa veren haberlerin hep sini, ancak Cenevre'ye bağlıyabi-liriz. Paris plânı ne idi? Eğer Temps gazetesinin başyazısına bakarsanız, bu plân, iki hasım devleti bir toprak değişi ile uyuşturmak maksadını gütmektedir. Mademki Milletler Cemiyeti, harb ve anlaşmaz li'jı ortadan kaldırmak için, tazyik kadar uzlaştırma vasıtasına da başvurabilir; madem kİ İngiltere ve Fransa devletlerinin, eğer imkânı varsa, Cenevre, Roma ve A-disababa'nın hep birlikte kabul edebilecekleri bir uzlaştırma yolu aramasına izin verilmiştir. Şu halde bu plânı yalnız bu mantık üstünden ve realiteler bakımından tahlil etmek lâzımgelir. Temps gazetesinin başyazısında üç tarafa da tehdidli iymalarda bulunul muştur: Ya Habeşistan, ya İtalya, yahut Milletler Cemiyeti Paris plânı esa*ını kabul etmezlerse, kendilerini tehlikeli bir çıkmaza sokmuş olacaklardır. Kakat bir de, İfadelerin edebî tarafını bir yana bırakarak. Paris plânının hakikatini gösteren hartaya bakınız: Habeşistan ülkesinin hemen yarısının İkİ türlü çizgi ile karartılmış olduğunu göreceksiniz. Eritre ve Somali sınırlarında büyük toprak parçaları doğrudan doğruya İtalya'ya verilmiştir. Ce-, mıhta A Üsabaha'ya hemen sürtü necek kadar, büyük bir memleket kı«mı da I rai ya'ya ekonomik nü fal ve nüfus yerleştirme bölgesi (Sonu 4. Üncü sayfada) Londra, 19 (A.A.) — Avam kamarası italyan - habeş ihtilâfı meselesine dair müzakerata başlamak üzere bu akşam saat 15 de toplanmıştır. Meclis baştan başa dolu idi. Ağır vc sinirli bir hava kendini hissettiriyordu. Prens dö Gal, lordlara mahsus kamaradan müzakeratı takib e-diyordu. B. Baldvin içeri girdiği vakit her vakîtki usule muhalif olarak hiç biı alkış işitilmedi. Başvekil düşünceli duruyordu. Ondan biraz sonra B. Samuel Hor içeri girdiği vakit bakanlar tarafından alkışlandı. Samuel Hor, ilk olarak söze başladığı vakit bakanların yeni alkışları I-le karşılandı ise de bu arada muhalif işçi partisinin bazı bağırışmalarına da hedef oldu. Sabık dış bakanı, emin bir sesle, dikkatli ve sempatik bir sükûn ic.inde nutkuna şu suretle başladı: "— İzah edeceğim meselelerin pek karışık olmasından ve son günler zarfında maruz kaldığım hususî birçok güçlüklerden dolayı izahlarımı lütul- kâr bir surette dinlemenizi rica ederim. (Sonu 2. inci sayfada) "Hava kuvvetlerine yardım vergisi' kanun projesi Proje, vatandaşların kendi arzu-siyle verdiği yüzde ikinin tahsi lini usul altına almaktadır safir Hava hücumlarında tayyare filoları. Türk hava kurumunun 24 mayıs 1935 de toplanan altıncı kurultayını açan İsmet İnönü açış söylevinde ha. va meselesi ve hava tehlikesi "üzerinde titrenerek çalışılacak ulusal bir dava" olarak tavsif etmişti. Aklı başında olan milletlerin memleketlerini tayyare hücumuna karşı müdafaa tedbirleri düşünmek ve kendilerini mütemadiyen teçhiz etmekle uğraştıklarına işaret eden Başbakan türk milletinin de bu cihanşümul mesaîye lâkayd kalamıyacağını ve kalmamanın onun için bîr yaşamak vazifesi olduğunu, anlatmıştı. (Sonu 4. üncü sayfada) Çekoslovakyada yeni kabine kuruldu B. Hodza dış bakanlığını aldı Prag. 19 (A.A.) — B. Hodza. yeni kabineyi aynı elemanlarla le*l,"' etmiş ve dış işleri bakanlığını kendi üzerine almıştır. Bugün İç sayfalarımızda okuyunu2 2. İtici sayftulu: Dış haberler. .'(. üncü sayfada: Profesör Marr'in ölümünün yıl dönümü — İç haberler. •4. üncü sayfadan B. Eduar Beneş'in hayatı — Büyük Faşist konseyinin toplantısı. inci tayfadâs Haberler — Roman. B. Edvar Beneş'in hayatı Prag. 19 (A.Aj — Çekoslovakya Cumur başkanlığına seçilen Çekoslovak ya dış işleri bakanı Dr. Eduar Bene?. 28 mayıs 1864 tarihinde Bohemya'nın garbinde Karaloviçe civarında Koz!ani kasabasında çok çocuklu küçük bir çiftçi ailesinden doğmuştur. Orta tahsilini (Sonu 4. üncü sayfada) V L il S A I, E K 0 O M l BİLANÇOMU! Ekonomi Sahasında Ne yaptık, ne yapacağız? Artırma ve yerli mallar haftasın', Ekonomi Bakanımız B. Celal Bayar, evelki akşam Ankara radyosunda, ulusal ekonomimizin geniş bir bilançosunu yaparak kapadı. Bu değerli konferansın an cak bir kısmını dünkü sayımızda neşredebildik. Bugün, son kısmı neşrederken ilk kısmın da kısaca bir hulâsasını yaparak - radyoda dinliyememiş veya dünkü sayımızda okuyamamış olanlara - konferansı eksiksiz veriyoruz: Ekonomi Bakanımın: "Sevgili yurddaşlarım.: Artırma ve- yerli mallaeVJuıfıaf mın ton akşamı sizlerle birlikte, ulusal eko- nomimiz bilançosunun kısa ve açık bir tahlilini yapacağım, diye sözlerine başlamış ve Türkiyenin henüz istihsal (Sonu S. inci sayfada) "Ulus „ un dil yazılan GÜNEŞ DtL Teorisi ilim âlemi önünde Türk ekleri üzerine yaptığı biı* etütle Türk dilediğinin dikkatini eelbetmiş olan Viyanalı Doktor Kvergicin dedikleri Türkçenin bütün dünya dillerine ana kaynak olduğu yolunda ki Türk dil tezini en iyi ve lojık bir şekilde anlatan "Güneş - Dil" teorisi, Avrupa ilim âleminde de akislerini göstermeğe başlamıştır. Bu cümleden olarak Viyanad.ı bulunan Türk dili meraklılarından Doktor oryantalist H. F. Kvergiç Türk Dil Kurumuna yazdığı bir mektupta, şunları söylemektedir: " (Güneş - Dil) teorisinin inki "safına ve tatbikine çalışmak 1 "nım için de en büyük ve şerefi' ''zevklerden biri olacaktır. Çünkt "bu yoldaki çalışmalar, klâsik dil "cilik görüşlerinden uzaklaşma!, "demektir. "Büyük bir teessürle görüyorum 'ki bugünkü klâsik dilcilik çerçe- Prae ;-hıinf*en bir görünüş ve Hradçani şatosu. "vesi içinde, o görüş tarzından "dışarıya çıkan herhangi bir etüvdü neşretmek bile mümkün delildir. "Ancıık (Güneş - Dil) teorisi "irin bütün dünya efkârını fet-"hetrnek imkânını acıkra gür- "mekteyirn. "Bilhassa Türk dili karakterinde olan diller üzerinde ''Güneş -Dil) teorisinin tatbikatı parlak "neticeler vermektedir. Bunun da "sebebi Türk dillerinde kelime teşekkülünün çok vazıh ve çok "mantıkî br yolda inkişaf etmiş "olmasıdır. "Herhangi bir Türkçe lügatle bi "arapça lügatin mukayesesi, daha "ilk bakışta gösterir ki Türk dilin-"de köklerden çıkan sözler gayet "lojik olarak anlaşılabildiği hal-"de, arapçada aynı kökten çıkan "kelimeler, aralarında hiç bir maıı-"tıki rabıta olmıyan büsbütün ay-"kırı mantara gelebilir. "Yeryüzü üniversiteleri, genel 'olarak, başka dil gruplarına nis "betle. Türk dilini pek az tanımak "ladırlar. Kemalist Türkiye'de "Türkolojİnin ateşli ve parlak bir "araştııma merkezi bulmuş olmasını bu bokundan pek büyük b^r 'sevinçli- karşılıyorum. "Türk dillerinin karakterini »e 60U1J yıllık bir tarih akı- inde ¦ Scıv'"»' çeviriniz - SAYIFA 2 ulus 20 ILKKANUN 19/,.» CUMA SULH TEKLİFLERİ DOLAYISİYLE AVAM KAMARASINDAKİ MÜZAKERELERDEN SONRA BALDVİN HÜKÜMETİ İTİMAT REYİ ALDI fn^iliz kabinesi Milletler Cemiyetine yardım siyasasına dömcek (Başı I. inci sayfada) Hor iı basına geldiği zaman, birisi umumİ bir Avrupa Karbına engel olmak, öteki de İtalya ile İngiltere arasında bir harba mnni olmak gibi iki mesela ile karşılaştığını; ortada da bir, müşterek harekete devam ve bir sulh zemini bulmak gibi iki vazife olduğunu söyliyerek demiştir ki: italyan tehdidinden korkmayı», fakat.... Biz, bir millet olarak, Italyanın herhangi bir tehdidinden hiç bir suretle korkmayız. İtalyanlar bize taarruz ederlerse, mukabele ederiz ve tarihe bakıln -.v görülür ki muvaffakiyetle mukabele ederiz. Fakat bizi büsbütün başka bir mesele meşgul e-diyordu: Eğer buna benzer bir münferit taarruz herhangi bir hükümete karşı çevrilir ve o hükümet diğerlerinin tam bir yardımına mazhar olmazsa, bu taarruz, doğrudan doğruya milletler cemiyetinin dağılmasını gerektirecekti. İşte on beş gün evvd bu şartlar altında Paris'e gittim. Konuşmalarımız bir karb tehdidi havası içinde başladı.. Milletler Cemiyetine aza bulunan devletlerin çoğu hattâ tamamı, askerî bir harekete muarızdırlar, işte büyük müstacc -tryet vardı çünkü beş gün sonra Cenevre de petrol ambargosu meselesi müzakere edilecekti. Müzakerelerin hakiki bir surette başlamış olduğunu Milletler Cemi* yetine göstermeden bu ambargonun geciktirilmesini teklif etmeyi doğru bul -mu yor d um. Ote taraftan zecrî tedbir -lere katılan aza devletlerden biz mas -t esna olarak biç birisi askeri ihtiyat tedbirleri almış bir vaziyette değildi. Ce -nevrede bir inkıtara önünü almak ve zecri tedbirler cephesinin dağılmasına engel olmak için ingiliz • fransız birleşik hareketini elzem görüyordum. Tanzim ettirdiğimiz teklifler Fransa hükümeti • nin üzerinde çalışmayı kabul ettiği asgari bir esastı. Buna gelince bu plân m bazı nokta'arını muvafık bulmamakla bera -her, müzakereleri, hattâ bu zemin üzerinde yapmayı, şimdilik bunlara muvaffaka! etmeyi muvafık buldum. Meselelerin » bemiyetini göz Önüne aldığım içindir ki, ingiliz - Fransız iş birliğini eaas tutarak bu yolda bir teşebbüste bulunmayı zahmete değer gördüm.* İşte bu teklifler üzerinde mutabık kalmamıza saik olan fikir bundan ibarettir. Bunu Paris'te neşrolunan komüni -kemn hem izahı, hem müdafaası olarak soyka vorum Suih tekliflerinin mahiyeti B. Hor'un Avam Kamarası azasın -dan hiç olmazsa dörtte birinin İtalya -nın sömürge bakımından yayılmasını istemiş olduğunu söylediği vakit bu id -o'ı.. muhalefetin "hayır., hayır..., seste-seriyle karşılanmıştır. B. Hor, Paris tekliflerinin Italyaya Musolini tarafından geçen yaz B. Edene yapılanlardan ve daha sonra vaki olan taleb'erden çok gayri müsait olduğunu •eylediği vakit muhalefetin gülüşleriyle "bütün dünyada oynadıkları bü-"yük ve önemli rolü izah için bu "araştırmalar cok faydalı olacak "tır. "Bugünkü klâsik dilcilik cereya-"nı âdeta bir inhilâl halinde bulunmaktadır. '%liinaenaleyh ilim dünyası-"nın (Güneş - Dil) teorisini ko-"luylıkla benimsiyecegîni tah-"min ederim... Viyanalı Doktorun yukarrki söz leri, "Güneş - Dil" teorisinin ilim dünyasında yapacağı nüfuz ve tesirin ancak bir kısmını gösteriyor Çünkü "Güneş - DU" teorisinin a-sıl büyük hedefi, Türk dilinin, bütün dünya dillerinin ana kaynağı olduğunu göstermektir. Bunu bu sütunlarda neşrine başladığımız ve ı- yakında gene avdet edeceği miz - "Türk dili ile İndo - Oropeen ve Semitik diller arasında mukayese" başlıklı yazı serimiz dahd karşılanmıştır. Bundan sonra İtalya hükümet reisinin muhtelif beyanatına işaret ederek kendisinin evvelce Musolini tarafından ileri sürülen şartlardan daha elverişlilerine muvafakat etmiş olduğuna dair olan iddiayı tekzip etmiş ve dış bakanlarının müzakere için ecnebi memlekete gitmelerine muhalif olduğu için Pa-rise gitmeyi arzu etmemiş olduğunu söy-dikten sonra sözüne şu suretle devam etmiştir: Harlı uasıl bitebilir? "— Ben Pariae giderken aynı zamanda Ha besisi anı da düşünüyordum. Fikrimce muharebe iki suretle bitebilirdi: Ya raüzakerat yahut iki taraftan birinin silâhım teslim etmesi.. Ben sanıyorum ki, bu harb müzakerat ile bitecektir. Vakıa yaptığımız müzakereler suya düşmüştür. Fakat anlaşma ihtimali bakidir. Teşebbüsümüzün muvaffakiyetsizliği vaziyeti daha güçleştirmiş, daha tehlikeli bir hale getirmiştir. Faal bir iş birliği olmadan emniyeti garanti altına olmak mümkün değildir. Bu olmayınca milletler cemiyeti ortadan kalkar.,, B. Hor, bandan sonra bir harbin sarılarından bahsederek nutkuna şu suretle son vermiştir: — Vazifem vaziyeti mümkün olduğu kadar açık bir surette meclise arzetmektir. Tehlikelere gelince, bizleri çeviren hâdiseler karşısında cep* be almazsak istikbalde bu tehlikeler karşısında kalacağımızı bilmeliyiz. Vicdanım rahattır. Şimdiki şerait dahilinde, tutmuş olduğum yolun biricik yol olduğuna samimi bir surette kanı bulunuyorum. Fakat bir dış bakanı İçİn bütün vatandaşlarının tasvibin* lâyik olmayı birinci derecede bir şart sayıyorum. İşte bu tasvibe mazhar olmadığımı gördüğüm içindir kî, vazifemden istifa estim. Çekilmemin biricik sebebi budur.,, B. A t W nin sözleri B. Hordan sonra soz alan muhalif işçi partisi lideri binbaşı Atli, hükümet açıktan açığa müşterek bir mesuliyeti üzerine almadıkça ve Bay Horun sırf bu mesuliyeti kapamak fikriyle feda edildiğini söylemedikçe yapacağı beyanatın meclisçe kabnl edil-miyeceğini beyan etmiş ve sözüne şu suretle devam etmiştir: "— Eğer Bay Horun istifası kabule değer ise butun hükümet istifa etmelidir. Mecfiste verilecek bir takbih kararı bütün ingiliz milletinin fransız - ingiliz sulh teklifleri hakkındaki mü taleasına terceznan olacaktır. Bu tarzı hareket müstakbel harbleri teşvik mahiyetinde olduğa için barışa değil kılıca yardan eder. Bu barış şartları, hükümete yardım etmesi için ikna e-dilmİj olan bütün müntehiblere karşı bir düzenbazlıktan başka bir şey değildir^ Bundan sonra Ingilterenin idaresi altmda müşterek bir emniyet sistemine taraftar olduğunu ve böyle bir sistemin bütün harbi.ıra nihayet verecek surette silâhsızlanmaya müncer olabileceğini söylemiş ve: "Eğer hükümet Paris sulh tekliflerini reddetmezse bütün dünya anarşi ve harb haline düşecektir.., dedikten sonra meclise teklif ettiği takbih takririni okumuştur. B .Baİdein Sir Hor'u methediyor . Başvekil Bay Baldvin söz alarak kürsüye çıkmış ve ilk önce, eski iş arkadaşı olan Bay Samuel Hor'u methederek şu beyanatta bulunmuştur: Onun aramızdan ayrılmasına yalnız hükümet için bir kayıb olarak değil, kendisine karşı beslediğimiz şahsî saygı ve sevgi dolayısiyle de müteessir bulunuyoruz. Hor, elliden fazla memleketi bir araya toplayarak müşterek bir rol ifası hususunda hiç kimsenin gösteremediği muvaffakiyeti elde etmiş bir adamda*. Sözlerimde pek açık ve pek samimi olacağım. B. Hor, Paris konuşmalarına iştirak ederken pazar günü .aramızda irtibat tamamen kesilmiş İbjılunuyordu, Anlaşmanın imza edil- j dığini ancak pazartesi sabahı aldığım Hor'un bir mektubu ile anladım. Hor, kabinesinde yapılan şeylere muvafakat etmesini bizden istiyordu. Bu mektup elimize geldiği dakikada fransız gazeteleri sulh şartları hakkında bazı neşriyat yapmış bulunuyordu. Bİz arkadaşımızın hareket tarzını tatbik ederek onu tasvib veya red etmek ve karrımızı mümkün olduğu kadar çabuk ittihaz etmek mecburiyetinde kaldık. Bu teklifler hiç birimizin hoşuna gitmedi. Pek ileri gidilmiş olduğunu görüyor ve onları değiştirmek arzusunda bulunuyorduk. Asıl baş mesuliyet bana teveccüh ettiği i-çin uzakta bulunan arkadaşımızı müdafaa etmek kararını hemen verdim. Şimdi, gözlerimi geriye doğru çevirdiğim vakit görüyorum ki arkadaşımı ne bahasına olursa olsun laviçre-den geri çağırmak suretile hareket etmekliğim lâzım gelirdi. Umid ederim ki bu gibi temasların kesilmesi meselesi artık hükümetler için de bir ders olacaktır. "Teklifler ölmüştür.!" Fakat bugün bu teklifler tam ve sa • rib bir surette ölmüştür. İngiltere hükümeti onları yürütmek İçİn hiç bir teşebbüsle bulunmıyacaktır. İngiltere pöli -t ikası, eskiden olduğu gibi. milletler cemiyetine istinad etmektedir. Hükümet yalnız milletler cemiyeti vasıtası yle hareket edecek ve o cemiyet» kuvvetlendirmek için bütün gayreti yapacaktır. Hükümet, bu kuruma olan güvenini feda etmiyecek ve lâzım geliyorsa onu daha tesirli bîr şekle nasıl getirmek mümkün olabileceğini gözden geçirecektir. Müşterek sulh silâhlanma yarışı ile kontrolsuz bir harb arasında tutulabilecek biricik yoldur. Ri/, her vakit oldu -ğu gibi şimdi de müştereken hareket meye hazır bulunuyoruz-. Müşterek iı«uektl «Mnuyan bir harb halinde benim hareket tarzım biç bir korkunun tesirinden mülhem değildir. Fakat Büyük Britanya hükümeti, diğer milletlerin iştirakine intizaren hattâ loşa bir müddet için bile münferit bir harba girecek o hırsa benîm korkum böyle bir harbin İngiltere için de doğuracağı ak*ülameldir. O vakit diyeceklerdir ki: "İngiltere Milletler Cemiyetine iştirak etmiş olmakla beraber diğerlerinin yapması lâzım gelen şeyi yalnız başına ¦ mistir.,, ve o vakit hükümetin müşterek emniyet esaslarına gore teahhodler altına girmesine izin vermiyecekl erdir. Bunu ilerde bizim de aynı surette hareket etmemiz lâzım geldiği ve harb sahasının bize bugünkü Ak denizden daha yakın bulunduğu bir zamanda söyliyc çeklerdir . Zecrî tedbirler meselesi Başvekil bundan sonra soru zecri tedbirlere getirerek demiştir kİ " — Çok muhtesnejdir ki, bütün dünya milletlerini toplıyan ve her azası hemen harekete geçebilen bir milletler cemîytı olsa bu zecri tedbirler harbi dur. durmak için tesirli birer tedbir olur. Fakat bugün bu vaziyetten çok uzağız. Bunun içindir ki, bir mütcarrıza karşı zecri tedbirler tatbik ederken milletler cemiyetini, o mütearrıza boyun eğecek yrde cemiyete karşı mücadele etmek şık kını tutacak olursa cemiyete yardım edebilecek iktidarda bulunan bütün azanın hemen bu yardanı yapacağına emin o-'nu*sı icabeder. Böyle olursa ısulhu cebren kabul ettirmek işten bile değildir. Zecri tedbîrler hemn tatbik olunabilirlerle tesirlidirler. Bu tatbikat gecikirse tesirattan eser kalmaz. O vakit her memleketin bİrİbirlerinî takiben, h. , . ba sürüklemesi ve hiç kimsenin bu felâketi bitirmek için nc yapmak lâzım geleceğini bilmemesi gibi bir vaziyet çıkar. İtalya habeş harbi ne şekilde olursa olsun, bittiği vakit gerek milletler ve ge -rek milletler cemiyeti bütün bu meseleleri ciddî bîr surtte tetkik etmek mecburiyetindedirler. Asri harbin en büyük fecaati harbe hazırlanmış olan milletin diğerlerine nazaren üstün halde olmasıdır. Ben bu düşünce karşıtında titremekten kendimi menedemem. ¦ Avrupanın hür mîlletleri kendi emniyetlerini muhafaza, etmek isterlerse çok düşünmek mecburiyetindedirler. Küçük milletlere gelince, emniyetlerini, işler fena gittiği halde kendilerine yardım edecek derecede bir kuvvete malik olan mîlletler cemiyeti ü/rerindc büyüklerin üstünlüklrine istinad ettirmektedirler. Seçim esnasında söylediğim bir nu • tukta barışı devam ettirmek hususuna nıüteahhid bulunduğumuzu söylenuştim. Bu belki kolay bir vazife değildir, meclis düşüncelerimi ciddiyetle telakki ve tasvib ederse bana taraftar olduklarını söyleyenlerin hepsinden bu akşam itimad reyi vermelerini taleb ediyorum.,, E. Raldvinden sonra söz akınlar. B. Baldvinden sonra söz alan Os-ten Çerbemlayn başbakanın samimiyetini vc mesuliyeti üzerine almış bulunduğunu anlatmış, B. Horun istifasının sebeblerine eseflenmiş, muhtemel tehlike karşısında yalnız Ingilterenin tedbir almasının müşterek bîr emniyet olamıyacağını söylemiştir. Liberal partisi lideri Sinkler başbakanı tenkid ve onun mesuliyeüne i-şaret ettikten sonra. Hor feda edilirken başbakanın neden İş başında kaldığını sormuş, lngiltereye yapılacak yardımın Fransadan istenmesinin yanlış olduğunu anlatarak "Niçin hükümet milletler cemiyeti vasıtasiyle bütün devletlerden yardan istemedi?,, demiştir. Müstakil işçi mebus Wedıgwood da demiştir ki: "— Niçin, yardımı katiyen şüpheli olan Fransaya baş vurup da Sovyet Rusyaya, Türkiyeye, Yunanistana, Yu-goslavyaya ve diğer devletlere müracaat etmedik?,, Petrol ambargosu meselesi İşçi Dalı.m. B. Baldvinin sözlerini tenkid ederek hükümetin petrol ambargosu işini almaya hazır olup olma-dığini sormuştur. Hükümet adma cevab veren Nevil Çemberlayn bîr taarruzun Akdenizdc olacağını, bir italyan, taarruzu takdirinde takınacakları tavrın, mîlletler cemiyetinde aza olan Akdeniz devlet-lerile bu denizden uzak devletlerden de sorulduğunu, bunların da en mühiminin Fransa olduğunu söylemiştir. Sonra petrol ambargosu işine geçerek, Cenevre bunu kabul eder ve bütün aza devletler bîr tearruza karşı müdafaaya hazır bulunurlarsa Ingilterenin ambargoya razı olacağını söylemiştir. Hükümetin harbeden iki devlet a-rasında uyuşma fırsatını kaçırmamakta haklı olduğunu anlatan B. Çemberlayn, bu yapıhunazsa hükümetin kollektif hareketle kollektif emniyet sistemine bağlı olduğunu soy-lemistir. • Hükümet itimad reyi katandı. Müzakerelerden sonra Avam ka* ın.ıı .»-i işçj partisinin takbih takririni 165 e karşı 397 reyle reddetmiş ve hükümetin de kabul etliği W in ter ton takririni 165 muhalife karşı 390 reyle kabul eylemiştir. Bu takrir milletler cemiyetine istinad eden bir siyasa takibi hususunda hükümete itimad beyan etmektedir. I i'iıll'iı kamarasıtulaki müzakereler. Londra, 19 (A.A.) — Lordl.tr kamarası da bugün habeş işini müzakere et • mistir Lord Halifaks'ın B. Baldvîn'in verdiği izahata uygun olarak verdiği izahlardan sonra kamar Davis takririni kabul etmiştir. Sir Hor'un yerine kim geçecek?, Londra, 19 A-A.) — Dış işleri bakanlığına Sİr Osten Çemberlayn'm geleceği kuvvetle tahmin olunmaktadır. Maamafîh Lord Halifax'm gelmesi de muhtemeldir. Bu gece, yeni bakanın tayin ol anacağı sanılmaktadır. Milletler cemiytinde 13 ler komitesi bir hal sureti arayacak Cenevre, 19 (A_AJ — İtalyan delc ı gesi müstesna olmak üzere konsey aza. ları, B. Avenol'un kabinesinde gizdi bir toplantı yapmışlardır. Azalar, habeş -italyan anlaşmazlığına aid dosyanın tamamını 13 ler komitesine göndermeğe ¦ karar vermişlerdir. Komite "Mîlletle* Cemiyeti paku ile teufi kabil bir hol sureti,, araştıracaktır . Bu toplantıda bir karar sureti de tanzim edilmiştir. Ba karar sureti, bu bal suretine aid usulü teabit etmesi için yarın konseye tevdi ohı nacak tır. Konsey, bu suretle Roma ve Adîsa-baba'nın resmî cevablanm öğrenmeden önce karar vermek mecburiyetinden yakasını sıyırmış olacakta*. On öçler komitesi, sene başlangıcından evvel loplanmıyacaktır. Harbin şiddetlenmesi dekleniyor Londra, 19 fAA.) — Royter ajansı bildiriyor: Can çekişmekte olan sulh tekliflerinin bugün Baldvin, öldüğünj bildirmesi üzerine Habeşistan'da muha-sematın pek yalanda şiddetlenmesi ve kati bir harbin vukuu beklenmektedir. Çünkü yeni bir sulh müzakeresinin baş. laması uzun bir zamandan evvel mümkün görülmüyor. Beş italyan keşif tayyaresi Assab Is tikametinden gelerek bu sabah Dcsİc'nîn şimal şarkında ve boradan 30 kilometre uzakta bulunan Haik gölü üzerinde uçmuştur. İmparator geçen hafta bu gölü ziyaret etmiş olduğundan ve yakında da şimal cephesine gitmeye hazırlan-dığından tayyarelerin bu uçuştan mak-sadları imparatorun seyahatleri hakkında malûmat edinmek olduğu söyleniyor. Herhalde habeşler gereken tedbirleri a-lacaklar ve imparatorun gideceği yerleri gizli tutacaklardır. B. Heryo rad i kal sosyalist partisi haşkaıdı^ındançekildi (Başı 1. inci sayfada) istemiş olduğuna samimi surette inanıyorum.,, Paris, 19 (A.A.) — Radikal sosyalist partisi bürosu erkânı, istifasını geri almasını istemek üzere B. Her-yonun yanma gitmişlerdir. Bunlar, dönüşlerinde B. Heryonun vermiş olduğu kararın sarsılmaz olduğunu söylemişlerdir. İstifa sulh tekliflerite ilgili Paris, 19 (A.A.) — B. Heryo'nun istifası, Fransa hükümetinin, italyan -habeş davası karşısındaki siyasası hakkında uzun ve şiddetli münakaşalara yol açmıştır. Radikal sosyalist partisinin icra komitesi, partinin durumunu tesbit e-djen bir karar aldığı sırada, B. Vidal, lî. Heryoya şiddetle hücum ederek, kendisini, Cenevre andlaşmasınm ¦ .ı ¦¦. -i. , ı hilâfına hükümetle el bir- liği etmiş olmakla itham eylemiştir. B. Heryo icra komitesinin ısrarla-rina rağmen istifasını geriye almamıştır. Fransız parlamentosu Daha önce toplanacak Paris, 19 (AJt.) — Bilhassa Samuel Hor'in istifası ve Milletler cemiyeti konseyinin kararları dolayısiyle, saylavlar kurulu bu ayın 27 sinde icrası kararlaştırılmış o-lan baricî siyasaya ait müzakereleri daha önce yapmak isteyecektir. Umumiyetle düşünüldüğün? göre B. Laval, kendi ark*-daşUu ve cumur reisi B. Löbı Ön ilu görüştükten sonra bu nAtettKAcnfl hattâ 20 ilkkârmrı cıa ^rCAtai h\\e kabul edecekl ve* U'oıat uKacMhu ileri sürecekti». ULUS 22 İLKKÂM'fS 1935 I'A/ \ B Zekât ve fitrenizi Hava Kurumuna veriniz ON ALTINCI YIL. No: 5176 Aılınıı/. anılımızdır lli'Mi-rılr 5 kuruş Buşbetke DOĞR1 M IBER! Gazeteci olduğumuz için, her-gün, rastlaştığımız birçok tanıdıklardan aynı suali işitiyoruz: "— Habeşistan'dan ne haber?,, Uzun uzun telgraf havadisi nakletmektense, bu suale en kes* tirme cevab olarak şunu buldum: "Hava tehlikesini bilenler listesinde kayıtltmıstnız? „ Milletler cemiyetini, bir müddet, Cenevrede bırakarak zihninizi ve gözlerinizi tayyare cemiyeti'-ne çeviriniz: Kollektif güvenliği, daha bir müddet, belki pek uzun müddet, kara, hava ve deniz kuvvetlerimizin biribirini eksiksiz tamamlamasında arayınız. Bu bakımdan, başbakanın çağrısı üzerine, bütün vatandaşların maaş, ücret veya kazançlarından ayırmakta olduğu yüzde 2 nin vergileştirilnıiş olmasını samimi bir sevinçle karşıladığına şüphe yoktur. Fırsat peşinde koşanların, boş toprak veya geri memleket değil, kanadsız hava, topsuz kara ve torpilsiz deniz aradıklarını hiç hatırdan çıkarmayınız. Bu medeniyet, henüz, toptan öldürmeği ve yol kesmeği ileri bir teknik saydığına göre, onun lûgatçesinde gerilik' in müdafaasızlık demek olduğu söz götürmez. "Göze göz, dişe diş!" sözünü asrileştirerek, gündüzleri vurucu renkler, geceleri göz alıcı ışıklarla şehir ve kasabalarınızın üstüne yazınız: "Kanada kanad,süngüye süngü!" Sakın cumurİyetin ve partinin barış politikasına veya bu sütun-ların barış edebiyatına aykırı bir yola saptığımızı zannetmeyiniz: Biz, milletimizi ve milletleri, barış denen cennete götürecek vasıtayı arıyoruz. Eğer insanlık henüz, bu cennete varmak için, aya top gülle-•ile uçan Jül Vern'in hayalinden daha ileri gitmemişse, eğer bunun için kanatlanmaktan başka çare görmüyorsa, bizim gamlı Cenevre gölü üstünde şiir kuşları avlamamızdan ne çıkar? Rahat vermek ve rahat etmek ülküsündeyİz. İlk düşünülecek şey, bu rahata tecavüzü imkânsız kılmaktır. İmdi, yakanızın iliğinde kanadlı rozeti görmek istiyoruz. Türkiyede hava tehlikesini bilenler demek, barış ve sükûn kıymetini anlayanlar, tarla ve tezgâh sâyini devam ettirmek İstiyenler, binde 21 çoğalışla, türk milletinin nüfus milyonlarını artırmak istiyenler, milletler cemiyeti idealine sarsılmaz bir samimiyetle bağlı o-l^r.lar demektir. F. R. ATAY AKDENİZDE BİR ANLAŞMAZLIK ÇIKACAK OLURSA Müşterek askerî yardıma ne nishette iştirak edeeeklerini soran îngiltereye Tür -kiye, Yugoslavya, Yunanistan ve Romanya cevap verdiler Ingitterenîn sualine müspet cevab veren devletlerin bulunduğu Akdeniz Londra, 21 (A.A.) — Alman ajansı bildiriyor: Devli Telgraf gazetesine göre Milletler Cemiyeti aralarının müşterek askerî emniyet hareketlerine ne nis -bette ijtİrak niyetinde oldukları suali, şimdiye kadar, Fransadan başka, Yugo-lavya'ya, Türkiye'ye, Yunanistan'a ve İspanyaya sorulmuştur. Bildirildiğine göre. bu memleketler zecri tedbirlerin bu yeni safhası esna -sında 16 ıncı maddenin tatbikatına pratik bir tarzda iştirake hazır olduklarını bildirmişlerdir. Fakat, bu gazeteni» fikrine göre, bu devletler aynı zamandu muhtelif birçok sebebter dolayısiyle hemen faal bir tarzda müdahalelerinin ai muhtemel olduğunu ilâve etmi-lerdir (Sonu 3. üncü sayfada) Büyük Faşist Konseyinin toplantısı İtalya, B. Mıısolini tarafından teshil edilen gayelere erişmek için çalışmağa devam edecek Roma, 21 (A.A.) — Stefani ajansı bildiriyor: Büyük faşizm konseyi Mu -solinînin başkanlığında toplanarak Fran sanın teşebbüsile yapılan ve büyük konseyin 18 ikinci kânun toplantısında ge -niş bir tetkike tâbi tutulan Paris teklif lerinin İngiltere tarafından reddedil -meşinden sonra hasıl olan siyasal durumu gözden geçirmiştir. Meclis bundan sonra aşağıdaki karar suretini alkışlarl* kabul etmiştir: "Büyük meclis, italyan ulusunun, zecri tedbir memleketlerinin hattı hareketinde beliren ve cephesizlİk ve ınüte-... .ı/l... karşısında, hukukunun çok kati FRANŞADA Sena ve parlamento müzakere yapacak Görünüşe göre, fevkalâde bir şey olmazsa ekseriyet hükümete taraf tarmış surette müdafaasında sarsılmaz bir hal de mutabık kaldığını ve genel altın le *—rruunda mukavemet ve zafer azmiY Paris, 21 (A.A.) — Pazartesi günü senato'da. cemiyetler hak- Fransıt başbakanı B. Laval kında, Cuma günü de saylavlar kurulunda dış siyasa hakkında müzakere ceryan edecektir. Bu müzakerelerin sonucunu tahmin etmeğe çalışan gazeteler, umumiyetle Laval kabinesinin durumunu sağlamlamış olduğu fikrindedirler. Görünüşe bakılacak olursa, fevkalâde bir hadise çıkmadığı taktirde, ekseriyet hükümete taraftardır. Bununla beraber, sol cenah ba »mı, Sİr Hor'ın düşmüş, Paris p-lâmnın da gömülmüş olduğunu hatırlatarak, verilecek reylerden aceba ne çıkacağını düşünmekte (Sonu 7. inci sayfada) aon büyük manevralardan sonra B. Musotini bir tankın üstünden söylev verirken. vakarlı bir surette i&bat etmiş olduğu nu müşahede ve tesbit eder. Meclis, uzak doğuda medeniyet davası ve kahramanca çarpışan asker ve siyah gömleklilere güven selâmlarını gönderir. Meclis faşist İtalya icra.ıtının. Duct tarafından vatanın alın yazısı için tetbil edilmiş olan gayelere erişmek için sar - sılmaz i.....I i devam edeceğini teyid eder... (Sonu 3. üncü sayfada) Arazi ve bina vergileri Kamutay bu vergileri hususî idarelere terkeden projeyi yarın görüşecek Kamutay yarın toplanacaktır. Ruz namede Balkan anlaşması daimi konseyinin hava işlerine aid XI işaretli pro tokolu ile A. B, ve C lahikalarının tasdiki hakkındaki kanun projesiyle Romanya ile aramızdaki transit mukavelesinin tasdikine dair proje, yabancıların türk vatandaşlığı mevzuu bahsolmayan tabi -iyet tetkikleri üzerine verilen kararla.-alcyhiae Devlet Şûrasına müracaat edilip edilmiyeceğine dair tefsir vardır. İkinci görüşülmesi yaplacak maddeler »-rasında bina vergisi kanununa ck proje ve birinci görüşülmesi yapılacak maddeler arasında arazi ve bina vergilerini* vilâyet hususi idarelerine terki hakkında kanun projesi vardır. Bu proje önce dahiliye vc maliye komisyonlarından mürekkep muhtelit komisyonda ve büdcc komisyonunda tetkik edilmiştir. Büdcc komisyonu İç, Fi-(Sonu 7. inci sayfada) "Ulus,, un dil yazılan GÖZ, GÖR, KÖR "Güneş - Dil,, teorisinin metodu manav esas tutarak kelimelerin etimolojik asıllarını bulup analiz etmektir. "Güneş - Dil" teorisinin tatbikatı olarak yazılan analizleri sathi surette okuyan bazılarında şöyle bir zan uyanmıştır: — Bu yolda analizler yapmak için kelimenin başına behemehal bir vokal getirilir. Eğer vokalden sonraki konson birinci derecede prensipal köklerden ise bu kadarı yeter. Değilse onun da baş taraftım ana kökü koymalıdır. Kelimenin içindeki başka elemanlarda vokalsiz olan konsondan Önce bir vokal ve konsonsuz olan vokalden sonra da bir (ğ) getirilir. Analiz yapılmış olur. Bu zan yanlıştır. "Güneş - Dit' teorisi, öyle, zekânın, muhakemenin, ilmîn müdahalesi olmaksızın kendiliğinden işler bir makine değildir. "Güneş - Dil" teorisinin metodu, kelimelerin manalarını esas tutmak suretiyle onların etimolojik asıllarını aramak lüzumunu talim etmektedir. Bu yolda analizlerde ilmin kullanılması, zekânın işletilmesi lâzımdır. Her kelimenin medlulünü ve o medlulü ifadenin en lojîk ve en naturel yollarını aramaksızın yapılacak analizler, pek yanlış neticeler verebilir. "Güneş - DU" analizlerini basit mihaniki bir klişe zannedenlere karşı, bugün analizini yapmak istediğimiz şu üç kelimeyi ileri sü-rebiliriz: GÖZ. GÖR, KÖR. Bu kelimelerin başlarındaki (g) ve (k) harfleri (ğ) nin en ya kını olan harflerdir; birinci dere- ÇvNz'./'VVV Vv^VVV^^ Bugün 2. inci sayfada: Bilgi menfaati — İç haberler. 3. üncü sayfada i Habeşler kanlı bir harb-ten sonra İtalyan ikinci hattını işgal etmişler — Dış haberler. /. üncü say fada: Türk Gagauzları — Yabancı ga?et*lerde okuduklarımız. 6. irin suyfndu: Çeşitli meyvalar şehri Tokat ce prensipal kökler teşkil ederler. Kelimeler de birer monosilâp şeklinde kendilerini gösteriyor. O halde mihaniki olarak bunları şöyle analiz etmek icabeder gibi görünür: m (2) Göz - Ög -f öz Gör tsm ög f ör ¦Kör ~ Ök 4 Ör "Güneş - Dil" teorisinin verdiği esaslara göre bu kelimelerin başlarında görünen kök "zıya" manasına alınarak analiz edilince medlulleri şöyle çıkar: Cöz - Ziyanın oldukça geniş bir sahaya yayılması; Gör == Ziyanın bir noktada te-karrürü; Kör Ziyanın bir noktada temerküzü. "Göz, Gör, Kor" sözlerinin dildeki anlamlariyle bu gösterilen manalar arasında bir rabıta kurmak için tevil yoluna sapmak, söz unsurlarının delâletlerini şerh ve tefsir etmek lâzımgelir. "Güneş - Dil" teorisi o yolda teviller ve şerhler kutlanmaz. Onun büyük kudreti kelime ile mananın bağlılığını sarsılmaz ve yanılmaz bir doğrulukla göstermesİndedir. Bu da. her şeyden önce analiz e-deceğimiz kelimenin manasını tespit etmekle mümkündür. Bu esaslara göre "Goz, Gör, Kor" kelimelerinin etimolojilerini arayalım: GÖZ "Göz" kelimesi, burada "görmeğe yarıyan uzuv" olarak alınmıştır. Buna nazaran "Göz" ü iki yolda tarif edebiliriz: 1. — Göz bir uzuvdur ki kendisinden çıkan ışıklar etrafa yayılarak rüyet muhiti dahilindeki objeleri görür. 2. — Göz, bİr uzuvdur ki rüyet muhiti dahilindeki objeleri tenvir eden tuk kendisine varır. Birinci tarifte esas gözden çıkan şua, ikincide ise hariçten gelen simdir. Bu iki tarife gore kelimeyi ikİ şekilde analiz edebiliriz: lliıinri inuliz Brinci tarife gore kelimenin li-• Sayfayı çeviri*'' . SAYIFA 2 ULUS 22 İLKKANUN 1935 PAZA; BİLGİ MENFAATİ Geçenlerde Diyarbekir'e gidip dönen arkadaşlarımızdan ikisi. Adamada ilıi büyük kahveye gitmişler. Biri orta ve ileri yaşta memurlar. Öteki daha genç vatandaşlarla dolu idi. Birinci kahvede yalnız iki gazete vardı; ikincisinde ite hiç yoktu. Hikâyeyi ben şaşarak dinlemedim. Francût Delaisi geçen seneler neşretmiş olduğu İki Avrupa adındaki eserinde, Avrupa kıtasını İspanya'nın üstünden, ve Milano'dan geçerek yukarıya doğru kıvrılan bir çizgi ile ikiye böler. Çizginin altında tarım Av-rupası üstünde endüstri Avrupası vardır. Hattâ İtalya'nın endüstri kısmında bile okur yazar nisbeti Almanya-da olduğu gibi, yüzde doksanı geçiyor; tarım kısmında ise, İspanyada «Jduğu gibi, son derece az nisbetinde-dir. Endüstri genliği ile doğan yeni hayat, mîlletleri yalnız uyandırmış değildir: Bilgi ve okuma ile onların menroaf'lcri arasında devamlı bir münasebet kurmuştur. Endüstri Av-rupasmda her ferd değiş (mübadele) cihazı içine girmiştir. Hepsi, hiç olmaz, ta, alım satım işlerinde aldanmamak için gazete okumak zoru altındadır. İlk zamanlardaki basit menfaat hissi, yavaş yavaş, merak ve âdet haline girer; gazete müşterisi piyasa ve borsa sütunlarından, havadis, hikâye vc roman sütunlarına doğru yürür. Nihayet birköylünün evinde bile bir küçük kütüphane görürsünüz. Bizde köy henüz değiş devrinde değildir. Kendi eker, kendi biçip yer, pek sıkışırsa, giydiğini kendi dokur. İnşa için hiç bir malzeme satın almaz. Bütün çocukları, gelin veya damatları, hısımları ile köy sınırı içinde mahpustur. Burada köylüye istediğiniz kadar alfabe ve yazı belletiniz: Mektup yazacağı hiç bir adresi, gazeteden, öğrenmekte menfaat sezindiği hiç bir mesele yoktur. Fakat aynı kaygusuzluğun şehir rmıflarmda da hüküm sürdüğünü molojik şekli şudur: (1) (2) (3) Öğ t Og + ÖZ l)Oğ: ana köktür. Burada "zıya, aydınlık, parlak" anlamlarınadır. (2) Ög: ana kök anlamını ken- dinde tecessüm ve te-şahhus ettiren objeyi gösterir unsurdur. (3) Oz: oldukça uzak bir saha- yı ve o sahadaki objelerin ana süje veya obje ile münasebetini, yahut, ana obje veya süjenin o sahalara yayılışını gösterir ektir. (Öğ -t- ög - oz = öğögöz): ana kök kendisini tecelli ettiren radikal unsurla kaynaşarak ve baştaki vokal de düşerek fonetik ve morfolojik şeklini almıştır: GÖZ. Bu halde (GÖZ): kendisindeki zıya şualarını oldukça uzak bir sakaya kadar sevkederek oralarım görebilen obje demek olur. ikinci Analiz İkinci tarife göre de kelimeyi şöyle analiz edebiliriz: (O (2) (3) öğ + ög -f öğ [1] (1) Oğ: ana köktür. "Parlaklık, zıya, aydınlık'1 anla-mınadır. (2) öğ : prensipat köktür. Bura- da afiks olarak ana köke yapışmıştır. Ma naşı "imtidat ve mesafe" esasından çıkan "uzaklık" tır. (3) öğ : kok mefhumlarının ü- zerinde tecelli ve te-tecessüm ettiği obje veya süjeyi gösterir. (Öğ + ög + öğ = öğögöğ): [7] (s,ş,z) harflerinin (ğ, y, h, k) harfleriyle tebadülü kaidesi malûmdur. En basit örnek olarak (söylemek) teki (soy) ile (söz) ü karşılaştırabiliriz. görürsünüz. Bunun başlıca sebeble-rinden biri, ohuma ve öğrenme ile memurlarımızın menfoot'leri arasında bile bir münasebet kurmuş olma-maklığımızdan başka ne olabilir? Barem otomatiktir. Birçok gençler, son kitablarını mektebin son imtihanlarında kaparlar, hayatlarının sonuna kadar bir daha açmazlar. Her barem derecesi için, her meslekte, yeni ilmiğ değer aramağa başlayınız. Daha doğrusu memurunuzun diploma kıdemini değil, o günkü sevi-ye feıymeri'ni esas tutunuz. Bunun için de pek uzağa gitmiyerek, askerleri mikyas alınız: Orduda bir subay ne zaman yüzbaşı olacağını bildiği kadar, muayyen bîr staj ve imtihanda muvaffak olmadıkça, bu kıdemi doldurmanın büyük bir ehemİyeti olmadığını da bilir. Sonra, okumamağı ayıp olmamaktan çıkarmalıyız. Sizin memleketteki fikir ve sanat hareketleri hakkında suallerinize: "Bilmiyorum!" cevabını vermek, insanı küçük düşüren bir kusur olmalıdır. Bu disiplin pek güzel temin olunabilir. Halkevleri, bütün muhit aydınlarını, daimi gazete ve kitab takip etmeğe bağlı olan münakaşalara çağırarak, okuma merak ve cazibesini uyandırmağa yardım e-debilir. Bu yazıyı yazmadan bir gün önce Ankara otellerinden birinde bir yabancı zabitin elinde Andre Maurots-nın şu kitabını gördüm: Logiciens ef magiciensf Bir askerle bu kitah arasındaki münasebeti biz kolay kuramayız. Halbuki kurmak iddiasında bulunduğumuz yeni garb cemiyetini ancak zekâ vo zevkimiz İncelerek yükseltebiliriz. Gazeteler hiç olmazsa 100.000, edebi eserle hiç olmazsa 10.000 satış rakamını bulmadıkça, İlerliğimİz derecesi hakkında ihtiyatlı konuşalım. F. R. A. Son çıkan (Ülkü) dergisinden. İÇ HABERLER ana kök kendisinden sonra gelen prensipal kökle kaynaşarak başındaki vokal de düşmüş, son (ğ) de (z) ye tahavvül ederek kelime son fonetik ve morfolojik şeklini almıştır: GÖZ. Bu halde de (GÖZ): uzaklardan gelen zıya şuaları kendisinde toplanıp tecelli edne obje manasına gelir. Her iki mananın, (Göz) ün yu-karıki tarifelerine tamamiyle uyduğu görülüyor. Not: Türk dilinin en ince orijinalitelerinden biri de, bir kelimenin böyle türlü şekillerde analiz edilebilmesi ve her analiz siste minin de, manaya göre uygun düşmesidir. Bunu, yine bu "göz" kelimesi ü zerinde daha açık olarak göstere bilmek için, kelimenin dilimizdeki başka anlamlarını araştıralım: (Göz) kelimesinin dilimizde İki manası daha vardır: I. Su kaynağı manası. Bu mana kastedilince tahlilde ana köke (nu) anlamı verilir. Uzağa giden suyu gösteren obje veya süje ifade ediîmif olur. Bununla beraber (göz) den göz yaşı akmasına bakarak (göz) sözünün mecaz yoliyle su kaynağına verilmiş olması da hatıra gelir. Arapçada (ayn) sözünün de her iki manaya geldiği, farşça (çeşm) ile (çeşme) nin münasebeti bu sözde su aslının da gözden uzak tutulmaması lâzımgeleceğini teyid etmektedir. II. Parça ve kısım manası (dolap gözü, göz göz ayrılmış, bir göz oda... gibi). Bu mana kastedildiği zaman da ana köke "saha" manası verilerek oldukça geniş bir saha arzeden obje ifade edilmiş olur. Bu analiz tarzı türlü manalara gelen yazılışı ve söylenişi bir kelimelerin analizinde mana farkının ana köke verilecek anlama göre tespiti mümkün olduğunu da gös- /. Necmi DİLMEN [Göz, gör, kör analizinin alt tarafı-m yarınki sayımızda okuyunuz]. İSTANBUL TELEFONLARI Üniversitelilerin tatil gezileri İstanbul, 21 — Üniversite sömestr tatilini on beş ikinci kânunda yapacaktır. Üniversiteli bir talebe grupu profesörlerile Uludağa, diğer bir talebe grupu da Anadoluya gidecektir. Kadıköy su şirketi satın alınıyor İstanbul, 21 — Belediyede valinin reisliği altında toplanan sular idareni idare meclisi satın alınacak olan Ka dıköy su şirketinin vaziyetini tetkik etmiştir. Bir cinayet İstanbul, 21 — 12 gün evel Kasım-paşada dere ağzında bulunan kadın cesedinin Yugoslavya muhacirlerin den Abdullahın karısı Esma olduğu anlaşılmıştır. Cinayette methaldar olduklarından şüphe edilen iki kişi tu tutmuştur Hava hücumu tecrübeleri İstanbul, 21 — Hava hücumun* karşı dün akşam Istanbulda yapılan tecrübe muvaffakiyetle neticelenmiştir. Emniyet müdürünün raporu İstanbul, 21 — Bugün emniyet müdürünün yakacak maddelerinin pahalılığı hakkında belediyeye verdiği rapor tetkik edilmiş ve ortada odun kömüre narh koymağı icab ettirecek a normal bir vaziyet olmadığı anlaşılmıştır. Halkevw.de Kubilay Günü Yarın akşam saat 17.30 da hal-kevimizde devrim şehidi Kubilay' ın şehit oluşunun dönüm yılı münasebetiyle bir toplantı yapılacaktır. Halkevi Dil, Tarih ve Edebiyat komitesi tarafından hazırlanan merasime bütün gençlik gelecek ve öğretmenler adına; yüksek o-kullar adına diyevler verilecektir, törene herkes gelebilir. İzmir'deki eski Türk eserleri hakkında konferans Halkevi başkanlığından: 25 ilk kânun 1935 günü saat 17.30 da halkevinde İzmir vakıfları direktörü Bay Halim Baki tarafından İzmir elindeki eski Türk mimarı ve kültür eserleri-hakkında projeksiyonlu bir konferans verilecek ve aynı zamanda Bay Halim Bakı'nın getirdiği fotoğraflar ve Selçuk tezhip ve cild sanatının en nefis eserleri teşhir edilecektir konferansa herkes gelebilir. _ İhracat mallarımız için Almanyantn yaptığı bir kolaylık. İzmir, 21 (A.A.) — Almanyaya yapılan ihracatımızın karşılaştığı güçlüklerin kaldırılması hususunda Türkofisçe yapılan teşebbüsler üzerine alman dış bakanlığı türk mallarının ithali için kayıtsız döviz izni verilmesi için ihracatı kontrol dairelerine bir ay muteber olmak üzere verilmekte olan döviz müsaadelerinin Türkiyeden ithal edilen mallara ait bulunanlarının müsaadelerinin gerekirse daha bir ay uzatılmasını temin ettiğini bildirmiştir. ı ukalamın kaçakçılar Ankara, 21 (A.A.) — Geçen bir hafta İçinde gümrük muhafaza örgütü, ikisi yaralı 105 kaçakçı, 1734 kilo gümrük kaçağı, 96 kilo inhisar kaçağı ve 16 kaçakçı hayvanı ele geçirmiştir. BILDIRIG C.H.P. Genel Sekre-terliğinden: Itugun (dün) toplanan C.H, I*. Genel Kurulu aşağıdaki kararları alınıştır: 1 — Kış konferansları: bu konferanslar her Halkeüinde ve it-yönkıırullarm tayin edeceği ilçe ve kamun merkezlerinde verilecektir. Halkevlerine gidecek olan konferansçılar tesbit edilmiş ve diğer yerlere illerden gidecek kon-leranscUartn seçilmesi şekilleri tayin olunmuştur. 2 — Parti tarafından teftiş ettirilen 23 vilâyetin teftiş raporları incelenmiş ve icabeden kararlar verilmiştir. 3 — Şimdiye kadar teftiş görmeyen diğer vilâyetlerde kış teftişleri yaptırılması karar altına a-I inmiştir. Bir Yunan vapuru karaya oturdu Izmîr, 21 (A.A.) — lyonya adlı bİr yunan vapuru körfez dahilinde Çakal burnu önlerinde gece saal 21 de iki kulaç derinliğinde karaya oturmuştur. Kaza haber alınır alınmaz vapuru kurtarmak için römorkör ve ayrıca yardımcı vasıtalar gönderilmiştir. Vapur henüz yüzdürülemcmİş tir. lyonyo limanımızdan hayvan yüklenmek üzere fireden geliyordu. Yugoslavya'ya tuz sattık İnhisar idaresi İle Yugoslavya hükümeti arasında aktediten mukaveleye göre, Yugoslavyaya elli ton tuz »atıldığı haber alınmıştır. Sebze ve meyvalarm bozulmaması için bir usul izmir, 21 (A.A.) — Karşıyadalı Cenan'ın bir ay önce ikinci defa olarak yalnız bir formülle ambalaj yaptığı siyah üzümlerle bazı sebzelerin ambalajları bir heyet önünde Bornova ziraat okulunda açılmıştır. Gerek üzümlerin ve gerek sebzelerin bozulmamış olduğu takdirle görülmüştür. Önümüzdeki yıl bu formül sayesinde yaş üzüm ve sebzelerimizin ihracı mümkün olacaktır. Fotoğraf sergisi açılıyor Basın genel direktörlüğü sergi t -vinde bir fotoğraf sergisi açmayı kararlaştırmıştır. Sergi 25 şubatta açılarak 5 mart akşamına kadar devam edecektir. Sergide basın genel direktörlüğünün hazırlamış bulunduğu memlcKct fotoğrafları teşhir olunacağı gibi a-matör ve profesyonellerin de gönderecekleri fotoğrafların teşhiri muaur-rerdîr. Sergi, "Türkiye tarih, güzellik ve iş memleketi fotoğraf sergisi" adını alacaktır. Amatör ve profesyonellerden sergide teşhir edilmek üzere en fazla on fotoğraf kabul edilecektir. Bu fotoğrafları, kültür bakanlığının, basın birliğinin ve basın genel direktörlüğünün birer mümessilinden teşekkül edecek bir jüri seçecektir. Sergi kapanmadan evel jüri heyeti sergide teşhir edilecek resimler a-rasında üçünü seçecek ve sahiplerine şerf diplomaları verilcektir. Yoksul talebeyi- kitah İzmir, 21 (A.A.) — Bu yıl fakir talebeler ekitap dağıtmak için vilayet büdcesine konulan 500 lira kültür direktörlüğüne verilmiştir. Konya ovasının sulanma işi Konya ovasmı sulamak ve San suyu Beyşehir gölüne akıtarak gölün se viyesîni yükseltmek, Çumra barajını ve kanal yollarını ıslah etmek için Ta- tnasmı temine çalışmaktadır. ısvı«;r' den getirtilen su mütehassısının r.:* ı una ve tetkiklerine uygun olarak b? b'rilmeaine çalışılan kanal ve Sarı sv rım bakanlığı tarafından vıiAyet emrine Ziraat bankasından 90 bin lira alındığını ve ameliyeye başlandığını yazmıştık. Vilayet yeni mahsul yılına kadaı bu İşleri bitirme ve ovanın önümüzdeki yıldan itibaren muntazaman sulan yun Beyşehir golUne akıtma işi bittikten sonra Çumra kazasiyle Konya mer -kezine bağlı ova köyleri kuraklık tehlikesinden kurtulmuş olacaktır. Resmimiz Beyşehir golüyle, Çumra barajını göstermektedir ULUS 23 İLKKÂNUN 193.1 l'\/\IMIl Zekât ve fitrenizi Hava Kurumuna verini/ ON ALTINCI YIL. NO: 5177 Aılıııııe, ancİımızdır Hvrjerdc 5 kıırı II. AM ON İ EDEN DIS BAKANI OLDU Bu vazifeye l. Edenin getirilmesi, habeş harbinin başlandı - siyasanın değişmiyeceğine delil sayıhyor cındanberi güdülen Haşbetke \ll SİKİ I SAHNE Osmanlı üstadlarından Dede ile arkadaşları musikide yenilik lüzumunu hissetmişlerdi. Ne kadar eski zamandan bahsetmekte olduğumu görüyorsunuz. Fakat dahası var: İlk yenileşen Osmanlılar, şarkçılıktan tamamen vazgeçerek, salonlarına, doğrudan doğruya garb musikisini kabul etmişlerdir. Meseleyi şark musiki sistemine bağlı olarak mı, yoksa garb musiki sistemini alarak mı halledeceğiz? Bu davanın üstünden asır geçti. Üçüncü Selim 1808 de ölmüştü: 1928 de Ankara'da Cu • mur reisliğinin henüz iki mızıkası vardı: Alafranga, alaturka! Atatürk'ün Sarayburnu nutkuna kadar münakaşa devam etmiştir. Molyerin daha Ahmed Vefik Paşa devrinde, Bursa'da oynatılmış olduğunu biliyorsunuz. 1908 meş -rutiyetine ise orta oyunu ile Kel Hasan arasında bocalıyarak girmişizdir. Tanzimatın bir garb musiki ocağı ile bir tiyatro ocağını kurmuş olduğunu ve, avrupalı üstad-ların idaresi altında harbiyede veya tıbbiyede oldupu gibi, bu esere devam edildiğini farzediniz. Fakat ne hacet? Yeni nizam ve tanzi-mat devirlerini ileriye doğru aşınız: Birinci osmanlı meşrutiyetinde köylü olarak bıraktığımız bul -garların operasına ve tiyatrosuna bakınız. Eğer bir türlü tefekkür inkılâbım başaramamak yüzün -den süregelen kararsızlık olmasaydı, büyük şehirlerimizin bir kaçında bugün adamakıllı sahneler yürü görürdük. Hâlâ büyük teknik ve zevk terbiyesinin başlangıcında bulunu -yoruz. Hata bizim değildir: Hakikati anlamamış olanlara da büyük bir kusur bulmakta belki haklı değiliz. Atatürk'ün musiki davasını esaslı olarak başarmak için, en cid-diğ teşebbüsler yeni Kültür Bakanımız tarafından alınmıştır. Kon servatuvar ve orkestra tamamlan -maktadır. Kültür Bakanının al -manyalı danışmanının musiki inkılâbını bir konser salonu içine mahpus bırakmak fikrinde olma -dığını, yeni sesi halk ağzına ge • çirmek, ve büyük yığını inkılâb içine almak İçin doğru fikirler söylemiş olduğunu biliyoruz. Milli endüstri plânları devrinde, acaba beş veya yedi senelik bir sanat plânı, musiki ve sahne sanatı plânı yapamaz mıyız. Me -selâ şöyle bir hedefimiz olamaz mı: Bize geçenlerde Moskova sahnesinden Karmen operasını ve -ren Savyet dostlarımıza, 1941 veya 1945 senesinde Ankara'dan cevab veremez miyiz? Bu plân, bir kül halinde, her tarafı birden düşünülerek tanzim olunabilir. Avrupaya gidecek veya mekteblerimize alınacak her talebe, organizasyon içine sokula-cak her yeni unsur, hep bu plânın bir köşesini tamamlamak bakı -mından seçilebilir. Birdenbire hiç bir parlak netice almayız: Fakat plânımızı tamamladıktan sonra tam bir eser vücude getirmiş olmak saadetini duyarız. F. R. ATAY Londra, 22 (A.A.) — Hükümet a-sağıdaki resmî tebliği neşretmistir: Kıral B. Eden'in dış 13leri bakanlığına tayinini tasdik etmiştir. Londra, 22 (A.A.) — Dış isleri ba kanı tayin edilen B. Edcn'İn Milletler cemiyetindeki vazifesine hiç kimse tayin edilmiyecektir. Londra, 22 (A. A.) — Umumi telâkkiye göre, B. Edenin dıs idleri bakanlığına tayini, habeş mu basarnasının başlangıcından beri takıb edilen siyasaya dev*m e-Yeni İngiliz dış diteceğine bir de-bakanı B. Eden Hldir. Bununla beraber Milletler cemiyeti prensiplerinin tatbikînde B. Çem-berlayn'ın avam kamarasındaki son nutku gereğince hareket edileceği düşünülmektedir. B. Çemberlayn tarafından tasrih edilen prensiplerin, muhasamatın inkişafı karşısında Ingil ¦ terenin alacağı vaziyete bîr rehber \ ugoslav kabinesin - de değişiklikler Belgrad, 22 (A. A.^ — Resmi bîr tebliğ bayındırlık bakanı B. Miloç Bo biç ile beden ter -biyesi bakanı ve ¦osyal yardım bakan vekİM B. Mir ¦ ko Komnenoviç'ın İktifa etmiş olduk -larını bildirmektedir. Bu istifalardan sonra. B. Stoyadİ-noviç, niyabet me-: lisİ tarafından ka -bul edilmiştir. Yugoslav radikal birliği grup başkanı B. Tovetkoviç, sosyal yardım bakanlığına tayin ve bedeni terbiye ba kanlığı işlerini vekâleten görmeğe me -mur edilmiştir. Mebuslardan ve eski ba kanlardan ve Iskupçinadaki müstakil iş çi grupu başkanı B .Marko Kojul, ba -yındırlık bakanlığına tayin olunmuştur Resmi mahfiller, kabinede yapılan bu değişikliğin kabineyi kuvvetlendir mek maksadına matuf olduğu fikrinde -dir. Dış siyasada değişiklik yoktur. Yugoslavya başbakanı Bay Stoyadinoviç Bııınin 2. irin* .sayfada: Yarı siyasal — içhaber ler — Kubilay günü B. üncü sayfada: Habeş harbi haberleri -İngiliz suali etrafında — Dış haberler 4. üncü sayfada: Türk gagauzlar — Yabancı gazetelerde okuduklarımız inci sayfada: Spor haberleri — Memleket postası — Roman — Dil anketi 6. ınn sayfada: Resimli dünya haberleri. teşkil edecekleri tahmin olunmaktadır. Esasen bu hareket, zecri tedbirlerin tatbik ve inkişafını, ekonomik, askerî ve bahri mütekabil yardım sistemine umumî ve kollektif bir iştirake tâbi tutan Ingİlterenîn niyetlerine uygundur. B. Beneş Dış siyasanın değişin iyrreğini söylüyor. Prag, 22 (A.A.) — Kor diplomatiği kabul eden B. Beneş gerek iç ve ;erek dış işlerinde, B. Mazarik tarafından çizilen siyasayı gütmek îsteJ "Ulus „ un dil yazıları GÖZ, GÖR, KÖR ^Güneş - Dilw teorisinin metodu manayı esas tutarak kelimelerin etimolojik asıllarını bulup analiz etmektir. Dün "göz, gör, kör" kelimelerinin analizine başlamış ve "göz" sözünün iki türlü analizini ve her İkisinin "göz" anlamını nasd gösterdiğini iza' ttmiştik. "Coz" sözünün analizinin alt taraf iyle, "gör" ve "kor" sözlerinin analizlerini de aşağıda yazıyoruz. Kordiplomatiği kabul eden Çekoslova. ya Cumur başkam B. Beneş ğînı temin etmiş ve bu siyasanın, muhtemel güçlükleri atlatmak ve geçmişte bina edilen eseri sağlamlaştırmak İçin en iyi bir teminat olduğunu söylemiştir. Dış siyasa hakkında i-zahatta bulunan B. Beneş, herşeyden önce sulhun teminine matuf çalışmalara devam edilmesi ve dost ve kom şu milletlerle iş birliğinde bulunulması lâzım geldiğini söylemiştir. B. Beneş, milletler cemiyetine yardım ve kollektif emniyetin teminini ehemi-yetle mevzuubahis etmiştir. GÖZ Göz kelimesinin son şekildeki analizi, bununla fransızca denilen Oeı7 kelimesi arasındaki rabıtayı da göstermektedir. Bu kelime fransızcada öy diye okunur. "Gözler" anlamına da yeux derler. Bunun sonundaki (x) hemen hemen bizim (z) yi andırır bir durumdadır. a?ıTun lâtince aslı Ocu/ustur. Yeux sözü lâtince ücu/os'tan ue/ı, ve yeus şekillerine geçe geçe vücut bulmuştur. Italyancası occhio [ok-kiyo okunur], tspanyolcası o)ot eski provansal şekli de aelh-tir [İJ. Arapçası olan (ayn) ve Farsça sı olan (çeşm) kelimeleriyle birlikte bütün bunların etimolojik şekillerini altalta yazalım: (1) (2) (3) (4) Göz : öğ i- ög i öğ (z) -r -Ml : ög -t- öy + öl + . Yeux : iğ f iy 4 öğ (x) ¦• . Oculus: oğ f ok 4 ul Occhio: oğ + ok + iğ O/o ; oğ -t oj 4 oğ Uelh : uğ + . t el Ayn : ağ + ay j in + Çeşm : eğ +- eç ¦+ eş i 'm Bütün bu seri kelimeler karşılaştırılınca göz Önüne serilen dit manzarasını bir?,z inceliydim: (1) Öğ, iğ, oğ, uğ, ağ, eğ: hep V. ğ) den ibaret olan ana kök tür. Anlamları da hep birdir. (2) Ög, öy, iy, ok, oj, ay, eç: bu ikinci unsur da hep birinci derece prensipal köklerdir. Burada vo- US Oğ eh \1\ Dictionnaire ctymologıque de la langue française. Oscar Bloch. c. II., s. 102. Ankara ve istanbul lik maçları ÇANK V\ \ KIRIKKALE'YE II İM : GÜVENÇSPOR 9-0 — FENER: GÜNEŞ 5-0 — GALATASARAY : BEYk VEFA 3 - I — İNADOLl YE II.I İST vmm l SPOR Dün lik maçlarının altıncı haftası idi. Saat 12.30 da Altınordu - Güvenç spor maçı oynandı. Altınordu birinci devreyi 4-0 kazandı. İkinci devrede daha beş gol atarak alandan 9-0 -il., I K MI N G İLİP — \l.ll\OK \. HİSARI: k tSIMPAŞA 1-0 I "i DP: TOPKAP1 4-3 — OZ 2-0 —BEŞİKTAŞ: İl I HİLAL SÜLEYMANt-BER Vİti KI. KALDILAR. mühim bîr farkla çıktı. İkinci maç, Çankaya - Kırıkkale gücü arasında yapılacaktı. Fakat K nkkale gücü gelmemişti. Onun içir (Sonu 5. inci sayfada) tacından bir enttantme. kaiden sonra gelen konsonlardan (g) (y) ve (k) nin doğrudan doğruya (ğ) den çevrildiği malûmdur; (j) ile (ç) ye gelince: bunlar, ek olarak s, ş ve z gibi olduk- ' ça uzak sahayı göstermekle beraber, radikal gibi alındıkları zaman ana kök yerine de kaim olur-lar [2]. Görülüyor ki bu 9 kelimenin birinci ve ikinci unsurlarında hiç fark yoktur. (3) Burada şeklen bir fark başlıyor gibi görünüyor: bir takım unsurlar doğrudan doğruya objeyi temsil eden (öğ), (iğ) ve (oğ) şeklinde iken, bir takımları (öz, öl, el, tn, eş) şekillerinde sahalar gösteren ekler olarak görünüyor. Bu sahalar da en yakın olan (n)-den başlıyarak (ş, z, I) ye kadar varmaktadır. Bu konsonlardan (ş) ve (z) nİn doğrudan doğruya obje gösteren (ğ) ve benzerlerinden istihale edebileceği malûmdur. Yalnız arapça kelimenin yakın sahaya, fransız, lâtin ve eski provansal kelimelerinin de geniş ve umumi sahaya meyil gösterdikleri anlaşılıyor, (4) Bu unsur yalnız Lâtin, İtalyan, eski provansal ve Fars sözlerinde bulunuyor. (Us) şeklinde (s) kon sonu saha gösteren bir ek olarak değil, (ğ) den değişme o-larak alınmalıdır. Böyle olunca (iğ, eh, im) şekilleriyle aralarında bir mübayenet kalmaz. Bu halde cümlesi sözü tayin ve ifade e-( den. tamamlıyan ve isimlendiren bİr ek olarak alınabilir. Görülüyor ki. "Güneş - Dil" teorisinin analizleri, bütün dillerin Türk kökünden kaynadığını açık örneklerle meydana koymaktadır. GÖR Kelimenin etimolojik şeklini ya zalim: (I) (2) (3) öğ + ög | ör (1) Öğ: Ana köktür. Aydınlık, parlaklık, zıya" anlamlarınadır. (2) Ög: Ana kök melhumunu üzerinde tecelli ve tecessüm ettiren obje veya süjeyi anlatır söz unsurudur. (3) ör : (. | r) ektir. Mefhu mun muayyen vc kat'i bir nokta veya saha üzerinde tekarrür ve temerküzünü ifade eder. (Öğ i- ög | ör Oğögör): Ana kök, kendisini tecelli ettiren unsurla kaynaşmış ve baştaki vokal de düşerek kelime son fonetik ve morfolojik şeklini almıştır: GÖR. GÖR: Gözden çıkan zıya şualarının bir süje veya obje üzerinde tekarrür ve temerküzünü ifade eder. i\ot: t. — Kelime mücerret bir mefhum ifade etmektedir. Gör mek şeklinde itm. m olunursa manası da tevazzuh eder. - Sayfayı çeı'niniz - [2] Etimoloji, Morloloji ve ln~ netik bakımından Türk Dili Analiz yollar 11. SAYIFA 2 ULUS 23 İLKKÂNUN 1935 PAZARTESİ 1 arı - ıyıi94it Milletler Cemiyeti I — İtalya - Habeşistan iMMİtli, Mil-.tetter Cemiyeti'nin arsıulusal durumunu ve tarihî misyonunu zayıflatmış mıdır, kuvvetlendirmiş midir? Ki mym suali istikbal sıygası ile de sorabiliri*. Cemiyet'in nasıl şartlar altında ve niçin kurulduğu malûmdur. 1918 den-beri kendisine tevdi edilerek hallettiği yahut halledemediği işler, keza. Amerika, Japonya ve Almanya gibi devletlerin cemiyet azalığından çekilmelerine ve cemiyet aleyhinde çok zamanlar haksız fakat bazan da haklı olarak yapılan tenkidlere rağmen, modern Avrupanuı tarihi, cemiyet ın gördüğü işler göz Önünde hattâ bütün mütalea ve hükümlerin ortasında tutulmadıkça yazılamaz. Cemiyet'e karşı savrulan en ağır tenkîdlerden biri, "ingiliz ve fransız politikalarının ve politikacılarının e-Ünde bir oyuncak olması. Oyle ki, cemiyet, bir hüküm elde etmek icab e-Jince arsıulusal bîr mahkeme bir ka-yıd ve tescil gerektikçe de arsıulusal bir noterlik daîresidir. Ve bulun hü-•um/.r de bütün tescil maamelelerg, ingiliz - fransız iş birliğinin bir neticesi ve bu ikİ devletten kâh birinin kâh diğerinin arzusu demektir. Ce-miyet'te, şimdiye kadar kâh Ingilterenin kâh Fransanın ağır bastığı ve bu suretle ya açıkça İngiltere yahut açıkça Fransanın menfaatleri temin edildiği görülmüştür. Fakat bu İki devlet arasında cemiyet salonunda bir kavga çıktığı görülmemiştir.,, Milletler Cemiyeti'nin on yedi yıl-Itk tarihçesini gözden geçirirsek, bu iddiayı haklı gösterir bazı ahvale ras-lurız. Bunun da bir sebebi, Cemiyet'in şimdiye kadar en çok Avrupa işleri ile meşgul olması, bu isterin görülme-sinde ise 1918 mirasının en muteber "yedi eminleri" olmak itibariyle İngiltere ve Fransanın itirazsız basta gelmeleridir. Bu böyle olunca, cihetteki iki büyük devlet arasındaki sıkt işbiı'İ'ği cemiyet işlerinde de devam edecek ve tam bir menfaat birliğine dayanmasa bile kâh Ingilterenin Fransa'ya kâh Fransanın Ingiltereye tavizler de bulunmasını tüt lerecektir. il* jt«j- Cemiyet'e karşı yapılan tenkîdlerden bir diğeri de, onun birçok işlerde "müeyyede" siz çalıştığı olmuştur. Bilhassa Mançuho meselesinde, Japon ya ya karsı sözünü geçirememesi, Cemiyet'in İtibarını fena halde sarsmıştır. Bugün başvurulan ceza maddeleri o zaman da mevcud iken, bunlardan istifade edilememiştir. Mançuho işinden sonra, Cemiyet'in Avrupa dışında bazı işler görebileceğine inananların sayısı büsbâtün küçülmüştür. Şa-ko işinde, Cemiyet'in denizaşırı memleketlere söz geçiremiyeceği kesinleşmek üzere iken cenubi Amerika'daki büyük ve komşu devletlerin cemiyet nam ve hesabına müdahaleleri, Cenevre kurumunun prestijini son dakikada kurtarabilmiştir. Ve, dikkat e-ditecek olursa, bugünkü İtalya - Habeş anlaşmazlığının "procedure" ini tayin işinde Şako meselesinin hal tarzı ile buçünkü İtalya • habeş İhtilâfının halline çalışılması arasında U-zaktan bir vaziyet benzerliği vardır. Çünkü onda da, ikİ memleket savaşa devam ederken, onların komşuları, cemiyet namına araya girmişler ve savaşçıları barıştırmışlardır. Milletler cemiyeti aleyhine yapılan yukarda yazılı iddialar o zamanlar da katı bir hakikati ifade etmiyorlardı. Ve cemiyet bir iki büyük arsıulusal meselede otoritesini yürüteme-miş olmakla beraber 1918 den bugüne kadar olan birçok ehemiyetlı ihtilâfları pek güzel hallettiği gibi arsıulusal hayatın ekonomik, sosyal ve politik esaslı birçok meselelerini dü zeltmeye muvaffak olmuştur. Cemiyetin son senelerde salâhiyet ve prestijinin de arttığı meydandadır ve cemiyetin azaları en mühim meseleleri halletmek işinde itiraz edilmez bir merci kurmaktan yorulmamışlar, vaz geçmemişlerdir Azaların bu istikametteki çalışmaları habeş - italyan ihtilâfında daha ziyade sistemleşmiş ve sanksiyonizmde arsıulusal barışı temin vasıtalarının en kesinini ve en emniyetlisini bulmuştur. Burhan BELCE (Görmek) sözünün etimolojisi: (4) (5) Gör + üm -f- ek (4) üm: Görmek işinin taallûk eylediği süje ve objeyi gösterir. (5) Ek: İşte bu mefhumu tayin ve ifade eden, tamamlryan, isimlendiren ektir. Not: 2. — Fransızcada (görmek) manasına gelen (voir) kelimesiyle onun lâtince aslı olan vi-dere kelimeleri de etimoloji bakımından (görmek) ten uzak değildirler. Etimolojik şekillerini alt-alta yazalım: (1) (2) (3) (4) (S) (6) Görmek: öğ-f-ög-h . -f ör-J-üm+ek Voir : Oğ-[-ov-i-oğ-t-ar+ . -f- . Videre ; tğ-t- iv-f id-f-er+ . +eğ Bu şekiller karşılaştırılınca görülen manzara şudur: Ana kökle onun mefhumunu tecelli ve tecessüm ettiren radikal, her üç kelimede de birdir. Görmenin taallûk eylediği süje veya objeyi gösteren unsur fransızca ve lâtincede (3) üncü geldiği halde, Türkçede (5) inci gelmiş, yani yalnız yer değiştirmiştir. Tekarrür ve temerküz anlatan ekler her üçünde de aynıdır. Kelimeyi tamamlı-yan son ek fransızcada eksiktir. KÖR Kelimenin etimolojik şekli şudur: (O (2) (3) öğ + ök (- ör (1) Öğ: Ana köktür. Burada "esas" anlamından alınarak doğrudan doğruya süje veya objeyi anlatmaktadır. (2) Ök: Birinci derece prensı-pal köktür. Burada "aydınlık, parlaklık, zıya" anlamınadır. Bu an- İÇ HABERLER lamın öğ yerine ök ile anlatılması, ziyanın keskin, kuvvetli ve müessir olarak alındığını gösterir. (3) Ör: (. r); ektir. Mefhu-mun muayyen ve kat'î bir nokta üzerinde tekarrür ve temerküzünü gösterir. (Öğ + ök + ör — Öğökör): ana kök prensipal unsurla kaynaşmış, baştaki vokal de düşerek kelime son morfolojik ve fonetik Şeklini almıştır: KÖR. KÖR: Keskin ve parlak bir zıya kendi üzerinde tekarrür ve temerküz etmekle görmek hassasını kaybeden bir süje veya objeyi gösterir. Burada o obje veya süjeyi kaynamış olan (öğ) göstermektedir. Tabii, insanın gözü üzerinde böyle keskin ve parlak bir zıya temerküz ve tekarrür edince göz göremez hale gelir. Not: i. — Bu kelimenin analizi, Türk dilinin en ince karakterlerinden bir takımını ortaya koymaktadır. Bunlardan biri, zıya anlamına gelen ana kökün konsomı değişmekle ziyanın vasfını tayin etmesidir. (K) gibi keskin bir konson-un (ğ) yerine geçmesiyle, mana değişmediği halde, onun vasfı tayin edilmiş olur. Diğer bir nokta da keskin zıya şuamın göz üzerinde temerküzü ile gözün göremez hale gelmesinin ifade edilmesidir ki dilin kuvvetli orijinalitelerinden birini gösterir. Not: 2. — (Göz) ve (gör) sözlerinin (r - z) tebadüliyle aynı kelime oldukları yolundaki eski ka-naatlar, görülüyor ki, ''Güneş -Dil" teorisinin ışıkları altında eriyip hükümden düşmektedir. /. Neemi DİLMEN İSTANBUL TELEFONLARI Hukuk talebe birliğinde gürültülü bir toplantı İstanbul, 22 — Hukuk fakültesinin talebe birliği bugün Üniversite konfe • rans salonunda senelik kongresini yaplı. Kongre çok patırdılı oldu. Başkanlık divanı seçimi yapılırken, reylerin tasnifinde başkanın hile yaptığı ileri sürülerek talebeler arasında büyük bir patırdı baş ladı . Toplantının düzgün ve sessiz olarak geçmesi için orada bulunan üç dört polis memuru patırdıyı bastıramıyacablannı anladıkları için, 30 - 35 polis memurunu daha yardıma çağırmışlar ve bunlar İşe müdahaleye meebur kalmışlardır. Uzun mü nak atalar dan sonra kon -gre yanın saat için tatil edildi. Ikİncİ defa olarak eelse açıldığı *a -man. kongreye başkanlık eden hukuk talebesi Kerim'i bir inzibat neferi alarak gö türdü. Polis vaka hakkında bir zabıt varakası tuttu. Bafkanbk divanı seçimi usulsüz olarak yapıldığı İçin, kongrenin toplanışı başka bir güne bırakıldı, ve salon patırdılar arasında boşaltıldı. Bu sıra da kürsünün arkasındaki cam da kırıldı. Mühendis mektebi talebelerinin toplantısı İstanbul, 22 — Mühendis mektebi talebe birliği Halkevi salonunda topla -narak mektebteki yemek meselesini ko mı s tu. Talebeden bazıları birliğin idare heyetine, bu işe müdahale edi petmedi-ğini sordular. İdare heyeü reisi verdiği cevabta mektebte esasen bir yemek grevi meselesi mevrut olmadığını aöylcdi Bugün ; f;ılâb şehidi KubiJayı sınacağız . Muhafız Gücünün atlı yürüyüşü Dün, Muhafız Gücü'nün av koşularından başka düzenlediği atlı yürüyüşlerin .ikincisi 42 kilometreden artık bir mesafe içinde büyük bir başarı ve düzenle yapıldı. Sabah saat 9 da altmış binici telsiz alanında toplandılar. Hava biniş için uygun. İlık bir rüzgâr yüzleri okşayarak geçiyor çamurda pek yok binicilerin yüzü gülüyor Muhafız alayı komutanı yarbay İsmail Tekçe'nin yönetimi altında Ceyiş tepeye doğru yürüyüş başladı Ankara'ya yüksekten bakan sırtlardan ilerleniyor. Biniciler hurdan Ankara'yı. Çankaya'yı bütün bütün güzelliği ile seyrediyorlar Kara Bürcek köyüne doğru ilerleyen kafile burada durmadan sarb tepe ve yamaçların arasında bir vadiye giriyor burada ilk mola veriliyor fakat kimsede dinlenmek isteği yok bir kaç dakika sonra tekrar hareket. Çok güzel ve iç açıcı bir tabiat parçası içinde, ağaçlıklar arasında nal sesleri su şırıltılarına karışarak ilerleniyor kafilenin neş'esine sınır yok böylece Tatlar, Peçenek KızıIhİsar köyleri aşıldı Sıracalar çifliğine inen dik yamakta â-deta giden komutan tekçe en dik-yerde atını birdenbire dört nala kaldırdı hazırlıksız yakalanan atlı dört nalla meyli inmeğe başladı bu sırada bir arkadaşın yere mecburî bir iniş yaptığı görülüyor böylece saat 13,30 da Keçiören gazinosuna gelindi çok samimî bir hava içinde yemek yenildi dans edildi ulusal ve süel şarkılar söylendi. Bugün de biniciler kapalı odalarında kalanları imrendirecek kadar eşsiz ve neş'eli bir gün geçirmiş oldular. Muğla'da yağmurlar Muğla, 22 (A.A.) — Havalar 25 gündenberi çok yağışlı gitmiştir Yağmur hiç göz açtırmamı ştır. 400 milimetreden fazla yağmur yağmıştır. Bu müddet içinde ancak bir iki gün güneş görülmüştür. Bir defa da dolu yağmıştır. Bugün halkevinde bundan beş yıl önce mürteciler tarafından şehit edilen devrim şehidi Ku-bilay için saat 17,30 da bir tören yapılacaktır. Törende öğretmenler ve bütün okullar adına diyevler verilecektir. Toplantıyı hazırlayan Dil, Tarih ve Edebiyat komitesi bütün gençliği ve devrimcileri devrim şehidi aziz Kubi-lay'ı anmıya çağırmaktadır. Kubilây'a Menemende dikilen âbide. Cihanbeylideki Parti binası ¦Mı Cihanbeyli kazasında, partililer, ara arında para toplıyarak güzel bir parti binası yaptırmışlardır. Ankara - Konya yolu üzerinde, inkişafa çok elverişli bir kaza merkezi olan Cihanbeylide yapılan parti binası, aynı zamanda çevre İçin güzel bir yapı örneği atmuş tur. Binada bir toplantı salonu, bir spor salonu, bir kilabhane, hava kurumuna ayrılma) bir oda vardır. B.T. R. ArasPariste Paris, 22 (A.A.) — Türkiye dış işleri babanı B. Tevfik Rüştü Aras dün Parise gelmiştir. Muğla'nın tütün ürünü Muğla. 22 (A.A.) — Bu yıl i-limiz iki milyon 300 bin kilo tütün yetiştirmiş ve hepsi de satılmıştır. Alıcı ve ekici bu yıiki alış verişten çok memnundur Yeni yıl tütünle rinin hazırlıklarına başlanmıştır. Galatasaray dinesi Şehrimizde bulunan Galatasaray mektebinde okumuş olanlar dün akşam şehir lokantasında birlikte yemek yemişlerdir. Mönü'sın-de Galatasaray'ın ananevi pilavı da bulunan süvareye yüzelli kadar Galtasaraylı ve aileleri iştirak etmişler ve gece geç vakte kadar çok samimî bir hava içinde eğlen-mişlerdir. Atış poligonu bugün açılıyor Anharada inhisarlar idaresi tarafın dan istasyon karşısında kurulduğunu dünkü sayımızda haber verdiğimiz atış poligonu bugün saat 8 den itibaren atış amatörlerine açık bulundurulaca ktır. Resmimiz, teçhizatı mükemmel olan bu poligonun dışını göstermektedi ULUS 21 iı.kkim \ l«V s\| | ZekâtV6fitrenin lî;ı\;ı Kurumuna verini/ ON ALTINCI YIL. NO: 5178 AlllUUZ, ııı.h .m ı/.l ıı II. ı \ı r.l. ." kimi' KAMUTAY. ARAZİ VE RİNA VERGİLERİNİ HUSUSİ İDARELERE BIRAKTI I DI.N'IM.N SONB V.. F. R. AT AY Meşhur fransız muharrirlerinden biri, son Roma mülakatında. Musolini İle Eden'in sert konuşa rak birbirlerinden soğuk ayrıldıklarını yazarak diyordu ki: "Varının lora" Greyi olmağa namzed bir şahsiyeti gücendirip kaybetmek hesablt bir hareket değil idi." Eden umulduğundan daha kısa zamanda ingiltere dış politikasının başına geçti. Eden tam Bîr Cenevreci 'dir. Kanaati o raya bağlı olduğu kadar, şöhreti hemen hemen oradan ge'iyor. Zecri tedbirler alınacağı günlerde kendisinin, gene Kir mesul bakan olarak, radyo ile ingiliz kamoyu-na nasıl hitablarda bulunduğunu biliyoruz. Hor'un yerine geçecek zatın, Paris plânını kabul etmİyen parti adamlarından biri olduğunu haber alıyorduk. Fakat vazifenin doğrudan doğruya Eden'e verilmiş olmasının ehemiyeti açıktır: Pakt savaşı, daha geniş ve büyük ölçüde, devam edecektir. Zihinler üç nokta üstünde du ruyor: italya, aldığı toprakları bırakıp geri çekilecek kadar, tazyik olunabilir mi? Milletler Cemiyeti tedbirlerde ne kadar ileri gidebilir veya ısrar edebilir? Fransa, I-talyaya doğru İngiltere'den, veya, Ingiltereye doğru italya'dan ne kadar uzaklaşabilir? Paris plânının ruhu, Cenevre-yi o da pek üstün körü kurtarır görünerek, İtalyayı tatmin etmek, yani Habeşistanı feda etmekti. İki hasım devlet biribİrleri ile anlaşamazlar mı? Evet.. Bu anlaşma har ba nihayet verirse Milletler Cemiyeti bundan memnun olmalı değil midir? O da evet... Paris plânını yapanlar: "Siz işin Cenevreye bu şekilde getirilmek vazifesini bize bırakınız!" diyorlardı. Bakınız bir büyük Fransız gazetesi Paris plânının iflasını nasıl karşdayor: "Laval - Hor paktı Fransız - ingiliz dostluğunu kuvvetlendiriyor. İngilizlerle menfaat birliğimizi teyit ediyordu, italya, giriştiği maceraya şerefli bir son verecek surette Habeşistandan bîr mikdar toprak alıyordu. Esasen bu muvakkat bir netice olacaktı, İtalya Habeşistana ayak atıyordu, ve biraz sabır ve maharet sayesinde, zamanın yardımı ve fırsatın çık-»¦asiyle oıada eıleşmekve genişlemek elinde olacaktı. "Şüphesiz bütün bunlar Habe-şistanın sırtından ve yalnız onun (Sonu 4. üncü sayfada) Bugün İr •.a\lalurııııı/ılu okuyunuc: 2. inci sayfada: i Yarı - siyasal - İç haberler. '.i. üncü sayfada: Habeş harbi haberleri - B. S Edcn'İıı tayini etrafında a- kisler - Dış haberler. 4. iim'â sayfada: Yabancı gazetelerde oku -duklanmız. 5, inci sayfada: Şeker Bayramı - Roman. . ıneı sayfada: Himalaya: Tanrıların tahtı. Yabancılar tâbiiyet tetkikler] üzerine ve -rilen kararlar aleyhine Devlet Şûrasına müracaat edemiveceklerdu Kamutay dün B. Tevfik Fikret Sı -lay'ın başkanlığındı! toplanmıştır. ll.uk.n anlaşması daimî konseyinin hava işlerine aid VI işaretli protokoliy-lc A. B, ve C lahikalarının tasdiki hak kındaki kanun projesi hariciye encümc ninin bir mütehassısı tarafından tetkiki mütaleasına uyularak hükümete iade edildi. Romanya ile aramızdaki transit mukavelesinin tasdikine dair kanun projesinin maddeleri kabul edildikten sonra bina vergisi kanununa ek kanun projesinin birinci maddesindeki müddet 340 -932 şeklinde muaddel olarak okundu ve kanun açık reyle kabul edildi Bundan sonra birinci müzakeresi ya pılacak maddeler arasında arazi ve bma vergilerinin vilayet hususi idarelerine terki hakkındaki kanun projesi okunurken Finans Bakanı B. Fuad Ağralı kanunun tatbiki için ayrıca bir kanun hazırlamak l... hm geldiğini ve bir lahika tanzim etmek mecburiyeti olduğunu söyledi ve kanunun müstacelen müzakere edilmesi hakkındaki teklif kabul edildi. /'. Hüsnü Kitıifi;ı vr proje Kanunun heyeti umumiyeti üzerinde söz alan Hüsnü Kitaba (Muğla) — Bu kanunun, «ergilerin bir elden idaresi e-metinde olanların arzularını büsbütün söndürdüğünü, gerek hükümetin ge • rek encümenleri neshabı mucîbesinı bu aknunu sevkedecek kadar kuvvetli bulmadığını, vatandaşların verdiği vergi -lerden ancak camianın en fazla müstefid o'ması, mahalline sarfedilmesi. ehemmi mühimme tercih gibi hususlar bekliye -bileceklerini, söyledi. Bu vergiler şimdiye kadar idarei hu «usiyelere verilmiş olsaydı acaba hiç bir tadilât yapılmıyacak mı idi ve sarsıntı vücuda gelmiyecekmi idi diye soran B. Hüsnü Kitaba bugünkü variyetin an -cak vatandaşların tediye kabiliyetinin ekaitdİRİnden ileri geldiğini vergi ka -nunlarının iktisadın icablarına göre mü! hem ve müteessir olacak, ıslah edilecek veya âmil ve müessir olarak onları yü -rütecek kuvvetler olduğunu ««yllyerck işin aslı ve ruhu ile teferruatının K.«l* -başka eHere bırakıldığını, «imdiye kadar mal memurlarının alâkasızlığına İşare! edilirken şimdi onlardan .' ¦ U . beklen • /.' I ('. İ \ KAMUTAYDA Büdçe, İktisat ve Divanı Muhasebat encümenleri Grup toplantısından sonra umumi heyet halinde toplanacaktır. HVZft i M E / — Eti Bank idare meclisine umumî heyetçe bir asa seçilmesi, 2 — Eti Banka umumi heyetçe bir murahib seçilmesi. 3 — Eti Bank murakibterine verilecek ücretin tayını. 4 — Maden tetkik ve ara«m enstitüsü mıırakıblerme verilecek ücretin tayini. 5 — Elektrik isleri etüd dairesi murahiblerine verilecek ücretin tayini S — Fabrika ve havuzlar müdürlüğünün 1935 yılı büdcesinde münakale yapdmasına dair Başvekâlet tezkeresi. 7 — A kay isletmesinin 1935 yılı büdcesinde münakale yapılmam hakkınıtn Saf ifJtânrl tezkeresi.' 8 — Fabrika ve havuzlar idaresinin 1936 ylı büdcesinin lelUik ve tasdiki. 9 — Akay isletmesinin 1936 yılı büdcesinin telhik ve tasdiki. 10 — Deniz yalları isletmesinin 1936 yılı büdcesinin tetkik ve i tnsdîhi. diğini. bu kanunun yeni teşkilâta n birçok memur masraflarına yol açacağı •»t, bunun memleketin D»yaM ve imar» için ¦'¦ n az olan paîSRzn uu.'.hü'ün İh -tİyacı karşılayamıyacağını söyledi B Hüsnü Kitabn'dan sonra söz alan (Sonu 5. inci sayfada) BİR TARİH GÜNÜNÜN YIL DÖNÜMÜ Ankara dün. inkılâb uğruna başını veren Kııbila\ ı saygı ile andı Dün Ankara gençliği, bir inkılab şehidi olan Kubilayı ölümünün yıldönümünde anmak için Halkevine toplandılar. Bundan beş yıl önce, Menemende, gözleri yeni devre karşı gayzla kararmış kaytakların kıydığı Kubilâ yın acı hatırasile içleri dolu olan An-'-ara gençliğinin bu toplantısı, inkılâb ve ilerleme ateşinin heyecanla ifade -üne vesile oldu. Erkek, kadın, me mur, subay, muallim, talebe.. laİMUl doldurmuştu. Saat 17.30 da ilk once Halkevi başkanı B. F. Celal Güven, toplantıyı açan söylevini verdi. Beş yıl Önce !»¦¦ (Sonu 4. üncü sayfada) uUlus „ un dil yazılan TÜRK DILI İle tndo-Öropeen ve Semitik Diller Arasında Mukayese Güneş - Dil Teorisinin ana tezi T ürk dilinin yeryüzü dillerine ana kaynak olduğunun ispatıdır. Bu teoriye göre yapılan analizler, başka başka dillerde ve dil fa milyalarında aynı mefhuma delâlet eden sözlerin orijinde bir olduklartnt göstermektedir. Bu hakikati daha geniş ölçüde ortaya koymak üzere Türk dili ile indo - Öropeen ve semitik diller arasında mukayese" başlığı altında bazı etütleri de ortaya koymayı münasip gördük. Bu serinin ilk yazısı olan "ateş" isimleri hakkındaki etüdü bundan önce bu sütunlarda neşretmiştik f * |. Bugün de "güneş" isimlerini araştırmaya başlıyoruz. SOLEİI Kelime klâsik Lâtincedc "Sö7"-dur. "Dictionnaİre etymologique de langue latine. histoİre des mots" adlı eserde [1 | şu izah vardır: "... Seul rm nt -allo-romun. an-cien provençal ?oleh . - Partout atl-leurs le latin Söl a ete conserve: italien sole. espagnol sol; l'ancien provençal lui-meme a eu söl Mi survit encore dans l'eztreme ş*jd-oııest et en Catalogne.'' Aynı eserin 909 uncu sahifesin-de "Söl" kelimesinin soleil. astre. Dieu" anlamlarını gösterdiği görü lür. Bu sahifenin son tatırlan şöyledir. // est malaise de determiner le • tıpport ezact dv söl avec les aut-res noms indo - europeens du soleil....". 910 uncu sahifenin başında bir çok analizlerden sonra mais on ne peııt rien affirmer" denilmekte dir. H'daife o* Savntnn. 'Tcrtgİae des langues" adlı eserinin 359 uncu »ahifesinde Sumene Soleil' kelimesinin karşılıklarını gösteri yor. Bu sahifede "les noms dit soleil" başlımı altında topladığı Sümerce kök ve sözlerin kâlfesi güneş ve onun vasıflarını göstermektedir. Bu başlık altındaki Sümerce sözlerden meselâ ($il soleil) olarak görülmektedir Bu Sümerce (§11) közünün, yukarda (soleil) sözünün geldiği klâsik lâtincede ki (söl) ile alâkalı olduğu meydandadır 'Soleil" kelimesini bir de (Gü ııeş Dil) teorisine göre analiz edelim: kelimenin etimolojik sek li şudur: Dün halkevinde Kuhilây için yapılan toplantıda bulunanlar. l) oz (2j os (J) (4) ol (S) ey (I ) Oğ: Güneşin kendisidir. (2) Os: (. 4 *)¦ ektir. Güneşin oldukça geniş bir sahaya intişarını ifade eder. (3) Oğ: (. 4 ğ). ektir. Kendinden evvelki mefhumu tamaml. tayin eder, ifade eder Bu (oğ) e-kinin mevcudiyetini lâtince (Söl) kelimesindeki (a) nün üzerinde bulunan uzatma işareti de göster mektedir. [*) Bu etüt Ulus'un 14 ve IS tik kânun 1935 tarihli sayılarında çık mıştır. [/] A. Ernout ve A. Meillet tarafından yazılmıştır (4) Ol: (. | I), ektir. Engin lik, genişlik, şümul" anlamlarıyla kendinden evvel gelen (oğosoğ soğ) - ki (ışık) demektir - onu vasıflandırır. Kelimenin fonetik şekli, baştaki vuayel düşerek (söl) o-lur. (5) Ey: Kelimenin manasını tamamlar, atyin eder ve onu isimlendirir. Sol ey - Soleil: "ışığı engin, şa mil olan bir objenin adı" olur kî tabii o obje "güneş" tir. Not: 1. — Bu neticeye gör* (soley) kelimesi; kökü. ekleri v« kuruluşu bakımından tamamıyla Türkçedir ve (Soleil) şeklînin ve yukarda işaret ettiğimiz (Soleh) provençal şeklinin de tamamen aynıdır. Not: 2. — "Etymologie de la '•*".ngîıe latine" de (sölJ^eİımeaı hizasında, (soleil) den maada (Dieu) kelimesi de görüldü. Hakikaten Tuıkçede (söl) "Dieu" ma nasına da gelir. Kelimenin etimolojik şekline bakarak izahta bulunalım: 4) ol (t) (2) (3) oğ ^ os ' oğ (t) Oğ: Köktür. Burada güneşten alınan mefhumla "büyüklük, yükseklik, senyorlük, kuvvet ve kudret" ifade der. (2) Os: Gördüğümüz gibi bu mefhumun geniş sahada tecellisini bildirir. „ (3) Oğ: Yine gördüğümüz gibi mefhumu tamamlar ve isimlendirir. Kelimenin buraya kadar olan manası, kökün oldukça geniş bir sahada tecellisinin ifadesidir. (4) Ol: Manaya "enginlik ve şümul" verir. Soğot - söl: "Büvüklü£ü. kuvvet ve kudreti, enginliği ve şümulü o~ lan" yani *'Dieu" demektir. Not: — (Sol) kelimesi Türk-çede "enginlik ve genişlik" anla-mİyle (şimal) demektir. (Sola) şeklinde "büyüklük, parlaklık, şeref" yani "unvan" f2| manasını İfade eder. (Solagay) Türk kelimesi de "kuvvet, kudret ve efendilik" aa-lamt&riyle " şedit " manasınadır |3|. (Söl) şeklinde yine "kuv-- Sayfayı çeviriniz - \2\ Radlof. I"Sagy. Koybai. Şor lehçeleri... [3İ Tuhfc-tü/-rckiye SAYİFA 2 ULUS 24 İLKKANUN 1935 3 lıırı - ıwı.uı/ MİLLETLER CEMİYETİ ıı Mil', ılr Cemiyeti'ne karşı yapılan tenkidlerden başlıcalannı dunhu yanmada söylemiştik: Cemiyetin büyük devletlerin elinde oyuncak olması; icab edince, müracaat edebileceği müeyyid kuvvet'fen mahrum bulunması. İtalya • Habeş anlaşmazlığı Cemı-yefe atfedilen bu kusurları gidermiş-midir? Biliyoruz kİ, bu işi Cenevre'ye İngiltere, yani cihanın en büyük ve sM nüfuzlu devletlerinden biri getirmiştir. Eğer İtalya - Habeş ihtilafının in giliz imparatorluğunun iç ve dış politikalarında naııl bir rol oynadığını mtrlrı.h görürüz kİ, şimdiye kadar hiç bir dava, Cenevre kurumuna bu kadar mükemmel bir dosya ile ve getiren devletin bu kadar büyük bir alâkası İle getirilmemiştir. İşi Cenevreye getiren, ingiliz hükümetidir. Bunda artık şüphe götürür bir taraf kalmamıştır. Fakat bu hükümet, bütün bir intİhab ve iktidar devresinde ingilis imparatorluğunu idore ermif olan, görünürde bütün partileri kucaklamış fakat hakikatte muhafazakârlar partisine dayanır bir hükümettir. Bu hükümet, imparatorluğun çözülme emareleri gösterecek kadar "sursature" olduğunu anlamıştır. Gerçi bu çözülme, şimdilik Britanya imparatorluğuna has bir "decentralisa-tion" Utikametinde yürümektedir. Fakat yavrularını besleyip büyülttüğü kaide onları kendi eliyle uçurmıyan Habsburg imparatorluğunun zorla parçalanması gibi «ize bir misal ve bundan başka da, pazar darlıklarına uğramış gâsJeri iışarda yeni emperyalistler ve bunların şuraya buraya saldırmaktan so ı samanlara kadar Çekinmemeleri meydanda iken, bu "deeentralisation" un, eğer esaslı tedbirler alınmazsa bir "demembre-ment" a inkılâb etmedi hiç olmazsa akta gelir bir ihtimaldir. İşte ingilis muhafazakârlarını imparatorluğun muhafazası işinde esas-Is tedbirlere sevkeden en büyük Amil, içinde yaşamakta olduğumuz tarih devresinin bu hususiyetleridir. İngilis muhafazakârlarının şündi-ye kadar takib ettvkleri rotaya bakılırsa, alınan muhafaza tedbirleri iki türlüdür daha doğrusu hem en muhafa- "H6r&Cf&.lt l'em mi «V&K. nin düşündükleri tedbirleri birleştirmekten ibarettir. Koyu muhafazakârlar, imparatorluğun mu| afasast için, "kuvvet" ten başka bir şeye inanmıyorlar. Banlara göre, İngiltere deniz ve hava silahlarında üttünlüeü ele aldıktan sonra «t, kudret, efendilik" manalarında "iktidar, salâhiyet" demektir [4]. (Solangır) güneşle alâkalı anlamda olmak üzere "arc-en-ciel" manasınadır |5|. Yine "büyüklük" anlamiyle (so-lunmğ), "fevkalâde" demektir [6|. Güneş herhangi bir obje üzerinde tesir yaparak o objenin rengi atarsa Türkçede bu hâdiseye (sol -» mah m solmak) deriz. Rengi atan o şeye de (sol gun = »olgun ) denir. Mali 4. — (Soleil) kelimesinin aslı olan (sol) lâtin şekli ile (Şii) sum er şekli, bugünkü Türkçemiz-de, (ş) nin vokali mahfuz kalarak, (tşd) şeklinde kullanılmak-maktadır. Manası "parlaklık, şuağ" demektir. Meselâ: (Işıl + ak) — tşdak ma mücellâ. (Işıl + a m ak) mm ışılamak — inşiağ etmek, lemean etmek. (Işıl) böceği mn gece parlaklık saçan böcek, şebtap. (Işıl + damak) - ışıldamak ma inşiağ etmek, lemean etmek, per-•evendaz olmak. (Işıl + gı) = "'I' 1 *¦ lamba. (Işıl r ıW) = ¦#«/«* = M\f zı-T±ı_ \4 \ Radlol. IV. "Kazan lehçesi" f51 Radloi. IV. 'Baraka lehçesi" \6\Radlot.IV. "$or lehçesi". geçen yüz yıl içinde olduğu gibi büyük devletlerin elebaşıtığı'nı da temin ederek dünyayı idarede devam etmelidir. Ingilterenin elebaşılığım kabul etmiyen büyük devleti "tedib" için klassik usul "koalisyon" dur. Bu malûm tabiyesini ise her zaman ingiltere, en kuvvetli devlet olduğu için tatbik edebilmiştir. Binaenaleyh, yapılacak şey basittir: Ingiltereyi, hangi silahlar bugün müessir ise, onlarda en kuvvetli devlet kılmak İngiliz amele partisi ise, imparator lığu barış havası içinde idare etmek taraftarıdır. İmparatorluğu teşkil *-den parçalar, bu esnada daha fazla hayret ve daha fazla egemenlik isteseler de zarar yoktur. Bu hakları onlara Vermek kadar tabiiğ bir şey olamaz. Verilmezterse alınacak olan bu haklan zorla elde tutmakta mana yoktur. İmparatorluğa barışı temin e-decek olan ise, silahlar değil, barışın kollektif yollardan korunmasını temin eden Mîlletler Cemiyeti'dir. Görülüyor ki Ingiltereyi ikiye bölen bu iki partinin görüşleri ayrı ayrıdır. İşte Baldvin gibi mutedil muha fozakârlar ve onlarla beraber hükümete giren liberaller ve işçiler bu iki noktai nazarı biribirine yaklaştırmak nzmlndedirler. Bu anlaşıldıktan sonra, Ingilterenin neden birden Çekoslovakya ve Baldvin'in neden birden Beneş kadar Milletler Cemiyetçisi oldukları bir muamma teşkil edemez. Keza, bu seferki seçimlerde, muhafazakâr fırkanın neden işçi partisinin elinden o-nun barış şiarlarını çelip aldığı da meçhul kalamaz. Şu var ki, İtalya - Habeş işini Ce-miyet'e getiren İngiltere, Cemiyet'in bütün üyelerini, üyeliği ve dolayısİy-le Cemiyet'ı canla başla müdafaa için. bir takım manevralarla tahrik etmeğe mecbur kalmıştır. Bu manevralardan birincisi, ana filosunu Akdenizde toplıyarak bir savaş tehlikesini "Simuler" etmesi-dir. (1). Diğeri ise ve bütün üyeleri tahrik ettikten sonra, sanksyoneulu-ğu, kollektif bir doktrin haline, koymasıdır. İngiltere gibi bir devletin, bîr kere. Milletler Cemiyeti'ne kendi müdafaa vasıtalarından bîr tanesi gibi inanmağa başlaması fakat bundan bafUa da sanksyonculuk'un ona bir nevi can ve "müeyyid kuvvet" vermesi, ne şüphe ki Cemiyet'in rolünü derinleştirmiş ve genişletmiştir. Burhan BELCE (1) Gerçi bu hareketin Italyaya doğru da ayrı bir manası vardır. Moskova'da Türk resim sergisine luıztrlıkltır. Moskova, 23 (A.A.) — Ayın 21 inde Voks cemiyeti merkezinde BB. Cim-coz ve Çailı ile tanınmış Sovyet ressam -l.ın, müze erkânı vc basın delegeleri a-rasında Btr toplr-ntı yapılmıştır. Çatı İbrahim, Sovyet ressamlarına türk plastik sanatlarının inkişafı hakkında izahlar vermiş ve Moskova'da bulunan sanat zenginliklerinin hayranı olduğunu söyledikten sonra karşılıklı ziyaretlerin türk sanatının inkişafına buyuk ölçüde yardımı olacağı kanaatini izhar etmiştir.. Bu dostça görüşme esnasında, türk ve sovyet artistleri önümüzdeki türk sergisi hakkında fikir teatisinde bulun -muşlardır. * * * 30 dan fazla klasik ve modern okullara mensup ressamımızın yüze yakın tablosundan mürekkeb bir sergi Moıko-vaya yollanmıştır. Bu serginin başında C H. P. Cenyönkurul reisi saylav Salâh Cimcozun başkanlığında bir heyet bulunmaktadır. Eserler cümuriyet devrinin mahsulüdür. Çoğu türk inkılab--nın türlü safhalanndaki açılışım gösteren konulardadır. Eser sahihleri arasında yetişken ressamlarımrı bulunduğa gİ-bi genç unsurlar da vardır. Sergi t«rk ressamlığı ile dost sovyet sanatkarları arasında canlı bir küttür teminine vesile olacaktır. İÇ HABERLER İSTANBUL TELEFONLARI İpekçiliğin ıslahı için İstanbul, 23 — Bursa ipekçileri ipek sanayiinin ıslahı için hazırladıkları seksen maddelik bîr talimatnameyi Istanbu-la gönderdiler. Talimatnamede ipekli kumaşlara suni ipek, kreplere floş kat isimim.mı.ı«ı ve suni ipeğin yalnız fan-t.ı/ı kumaşlarda kullanılması tesbit edilmiş ve kumaşların cinslerine göre enleri tahdid edilmiştir. Hukuk talebe cemiyetindeki hadise etrafında İstanbul, 23 — Hukuk lalebe cemiyetinin dünkü kongresindeki hâdise hakkında rektör, polisin müdahalesini icab ettirecek derecede ileri giden* ler hakkında takibat yapılacağını v» suçluların cezalandırılacağını söyledi. Bugün kongrede talebeden idare heyetine muhalif olanlardan bir grup mahkemeye müracatla kongreye müdahale talebinde bulunmuşlarsa da mahkrme bu talebi reddetmiştir. Bir tren kazası İstanbul, 23 — Uzunköprü civarında bir tren bir köylü arabasına çarpmış, arabayı kullanan ile iki yolcu kurtulmuş ve diğer iki yolcu ölmüştür. Kazaya bekçinin yolu kapamaması sebeb olmuştur . B. Hander İstok geliyor İstanbul, 23 — Çukurova çiftliği davasına türk - fransız muhtelit mahkemesinin hakem olarak çağırdığı Holanda ziraat enstitüsü profesörlerinden Hander Istok bugün Istanbula geldi ve akşam Ankaraya hareket el- . fÂ/ ¦ | * Istnnbul. 23 — Unş/on Fransez gelecek ay için bir briç turnesi lertib etti V* turneye bütün kulübteri çağırdı. 'İstanbul, 23 — Ticaret odası bir tüccarlar kulübü açmak için 936 senesi büd-cesine beş bin lira tahsisat koydu. * İstanbul 23 — İhraç maddelerinin Köstence yolu ile geç gittiği hakkında şikayetler vardır. Türkofis tetkik ve teşebbüslere başladı ' İstanbul, 23 — Üniversitedeki inkılap derslerine devam mecburiyeti ve devamsız talebenin imtihanlara k.tbul edil -Hlcyeceğİ telebeye tebliğ edildi. Yugoslavyada emlâki olanlar Finans Bakanlığı Yugoslavya' da emlâk ve arazı bırakanlara ait 6000 dosya üzerindeki incelemelerine ve tasniflerine devam etmektedir. Bakanlık bu dosyalarda adı geçenler hakkında Dış bakanlıktan bazı malumat istemiştir. Bu malumat geldikden sonra tevzi edilecek paranın nisbeti tayin edilecektir. 'Musa dağında kırk gün,. Filmi çevrilmiyecek Basın Genel Direktörlüğünden: "Musa dağında kırk gün" adlı filmi çevireceği mevzubahis olan ve Vaşİngton elçiliğimizin teşebbüsü üzerine bu işten vaz geçen, Metro Goldvvin Mayer Filmevi, bu kene kendisinin de bağlı bulunduğu Amerika'nın en büyük film çevirenler birliği olan "Motion Picture Producers and Distribu-tors of America" müessesesinin kendisine bu babta yaptığı istizah üzerine, Verfel'in romanını filme Çevirmemek kararında sabit olduğunu bildirmiştir. Binaenaleyh son zamanlarda gazetelerimizde yapılan ve bu filmin güya çevrileceğini iddia eden neşriyatın yanlış istihbarata dayandığı anlaşılmıştır. Kayseride Atatürk günü Kayseride Atatürk anıtım selâmlayan izciler ve törende hulunanıat Kayseri(Ozel) 20 birinci kânun Atatürk'ün Kayseri'yi ilk şenlendirdiği günün yıldönümüdür. Her yıl Kayseri'de, Atatürk Günü olarak kutlanan bu sevgili tarihî gün bu yıl da coşkun bir sevgi ve saygı ile kutlandı. Şehir baştan başa donanmıştı. Saat 14,30 da bin -lerce kişi cümuriyet alanında toplanarak çok güze) bir tören yapıldığı gibi Atatürk'ün anıdı çe- lenklerle süslendi. Alanı dolduran halkın ulu atamıza olan saygı ve sevgi sesleri göklere yükseliyordu, gece halkevinde dil tarih edebiyat komitesi başkanı kültür direktörü B. Irkılatanın değerli konferaııs-lariyle başlıyan müsamerede halkevi temsil şubesi tarafından Al tila'nın, Düğunu" adlı piyes temsil edildi. Ar şubesinde bir konser verildi. Hukuk tadebesinden Nihari olanlara yemek verilecek Yüksek tahsillerini yapmak üzere memleketin dört bucağmdan Ankaraya gelen ve nihari olarak hukuk fakültesine devam eden talebeler -den bir çoğunun yoksul okluğu ve hallerine elverişli iş de bulamadıkları görüldüğünden fakültenin bu gençlere öğle ve akşam yemeklerini temin etmesi kararlaşmıştrr. Bu ta -lebeler, her yıl terfi etmek ve iaşe e-dildikleri yd kadar devlet hizmetini taahhüd etmek gibi bazı şartlara tâbi olacaklardır. Türk - İtalyan kliring anlaşması Türk - İtalyan kliring anlaşması 20 ikinci kânuna kadar temdid ¦iMstılfftı Artırma ve eksiltmeye gireceklerin ehliyet vesikaları Devlet daireleri tarafından yapılan artırma ve eksiltmelere gireceklerden aranmasına lüzum görülen ehliyet vesikalarını bazı kimseler artırma ve eksiltmenin yapılacağı son günde istedikleri anlaşılmıştır. Bayındırlık bakanlığı şimdiden sonra istenilecek ehliyet vesikaları için, o vesikanın lüzumu olduğu günden en az sekiz gün evvel müracaat edilmesine karar vermiştir. Ehliyet vesikası talebinde bulunacakların bu müddetten sonraki talebleri kabul edilmeyecektir. Halkevin'de konferans Halkevi başkanlığından: 25 ilkkânun 1935 günü saat 17.30 da Halkevinde İzmir vakıfları direktörü B. Hilmi Baki tarafmdan İzmir ilindeki eski türk mimari ve kültür e-serleri hakkında projeksiyonlu bir konferans verilecek ve aynı zamanda B. Hilmi B.kmın getirdiği fotoğraflar ve Selçuk tezhib ve cild janatmm en nefis eserleri teşhir edilecektir. Konferansa herkes gelebiln-. Çağn * Kamutay Maliye Encümeni bugün saat onda toplanacaktır. Dr. Ilirsiıı konferatıs] Hukuk ılminî yayma bırlıgmıs* Ankara halkevinde lertib etliği konferanslardan üçüncüsü dun İstanbul üniversitesi ticaret hukuku profesörü Dr. E. Hır- tarafından verilmiştir. Konferansın mevzuu devlciyilık ve ticaret hukuku idi. Profesör mevzu itibariyle çok mühim olan ilmî izahatında büyük fransız devlet adamı Kolber tarafından or taya atılıp tatbik sabasına konmağa teşebbüs edilen devletçiliğin ekonomik bir sistem olmadığını ve bunun daha ziyade bir nazariye olarak telâkki edilmesi lazım geleceğim izah etmiş ve ekonomik devletçilik mefhumundan ulusal ekonominin bir plân dairesinde şekillendirilmesi manasının anlaşılmau icab edeceğini ileri sürerek, hukukçuların bu şekle "devlet müdahalesi" ismini verdiklerini kaydetmiştir. Profesör izahaiında bu "nizam alıma alınmak" keyfiyetinin, devletin yapacağı kanun ve nizamlarla fert serbestisinin ekonomik hayatta doğurabileceği suiistimallerin önüne geçmek suretinde tecelli edeceğini tespit etmiş ve türk hâkiminin vazifesinin de, devletçilik prensipı bugün yeni Türkiyenin en esaslı prensiplerinden biri olduğuna ve kendisi de kanunun brrakmış olduğu boşluktan bu millî esaslı fikirleri göz önüne alarak "vazıı kanun" imişeesine doldurmakla mükellef bulunduğuna göre, gerek ka» nunun tatbikinde gerekse tefsirinde türk milletinin egemenliğini kullanan Kamutaym mevzuubehs hâdisede ne gibi bir kanun vazetmiş olacağını göz önüne alarak kararlarını ona göre bini etmek olması lâzım geleceğini söylemiştir. Bundan sonra profesör, hukukçuların "devlet müdahale**" ismini verdikleri ekonomik hâdisenin: 1. — Nakliye şirketleri, bankalar vc saire gibi müessesatsa müşterilerini kabule mecbur ettikleri mukavele tipi yerine devlet tarafından diriye e* dilen bir mukavele tipi koymak, 2. — İmtiyaz vermek, 3. — Devletin ekonomi alanında müıpet olarak biszat rol alması. Şekillerinde tecelli edebileceğini l« zah etmiş ve konferansına alkışlar a-raunda nihayet vermiştir. Ayas Ağa Kasrı Istanbuldaki A yasağa kasrının süvari binicilik mektebine verilmesi karariasmıştır. Binada bu maksatla bazı değişiklikler yapılarak tamir e -dilecektir. Lazım gelen tahsisat temin olunmuştur. ULUS 25 tLKKÂlNllK 1935 ( \KMMi:\ Zekât ve fitrrni/i Hava K 111 ımıı111;ı \ eriniz ON ALTINCI YİL. NO: 5179 Aılınıı/.. aminindin il*" .» kl İNGİLİZ DIŞ SİYASASI, MİLLETLER CEMİYETİ VE İTALYA Bav Edenin ingiliz dış bakanlığına gelmesi dünya basınım meşgul ediyor - BayMusolini Az Eşt gazetesine \aziyet bak -kında fikirlerini söyledi - Karşılıklı yardım ve italyan-habeş anlaşmazlığının neticeleri îMilleller Cemiyeti konseyinin toplantısından sonra anlaşılabilecek Rom». 24 (A.A. — İngiliz gaze -teleri tarafından B. Eden'in dış illeri bakanlığına gelişinin İtalya'da derin birleşir uyandırdığı hakkında verilen ha herlerden bahseden Popolo di Roma diyor ki: "İtalyan milleti, bundan dolayı, bir parçactk olsun, ne şaşırmış, ne müteev Kaşbetk* İNGİI 1ERE'NtN Sİ İLİ * R. ATAY İngiltere hükümetinin Akde -niz devletlerine sormuş olduğu suale, Balkan iytilâfı devletlerinin vermiş olduğu cevab hakkında gelen telgrafları biliyoruz. Son aldığımız Avrupa gazetelerinde bu meselenin türlü türlü münakaşa ve tefsirlere uğradığını gör -metkeyiz. Bu münakaşa ve tefsirlerden bir takımı, bilerek veya bilmiyerek. vazıyetin hakikatinden uzaklaşmaktadırlar. İtalyan - habeş davasında türk politikası. Milletler Cemiyeti azası olarak, pakt esaslarına bağlı kalmaktan ve herkesle beraber. teahhüdlerinİ yerine getirmekten ibarettir. Milletler Cemiyeti azalarının da, zecrî tedbirler kararına iştirak ederken, bizden başka türlü dü -ŞÜnmediklerine şüphe yoktur. İngiliz devlet adamları, hâdisenin başındanberi, şu iki nokta üzerin de bilhassa ısrar etmişlerdir: Afrika harbini, bir italyan - ingiliz anlaşmazlığı şeklinde görmek doğru değildir. İngiltere, Afrika harbi karşısında, Milletler Cemi yetinin Öteki azalarından ne ayrı, ne de başka türlü hareket ede çektir. Meselede bir ingiliz .nen . faati davası değil, kollektif gü -venlik sisteminin zafer bulması -na çalışmak' gayreti güdülmek lâzım geli Acaba, pakt esaslarının aza devletlerden sırasına göre beîsTe -mekte olduğu vazifeler nelerdir? Bunları 16 inci maddenin fıkra -larında hulâsa edilmiş olarak görüyoruz. 3 üncü fıkra diyor ki: "3 — Bundan başka cemiyet azası, işbu madde mucibince ittihaz edilecek iktisadi ve mali tedmrıertn tatbiki strastnu.t, tat hıkından doğacak zarar ve mahzurları asgari hadde indirm* -i üzere, biribirlerine yardım etme ği kabul ederler. Misaka riayet etmiyen devletia, azadan her hangi biri aleyhine ittihaz eyliyeceği hususi tedbire karşı durmak için de biribirlerine yardım ederler. Cemiyetin teahhüdlerine riayet ettirmek maksadiyle te§ebbüa edilmiş bir müşterek harekete iştirak eden her hangi bir aza /¦¦¦ . kuvvetlerinin kendi toprakların dan geçmesini kolaylaştırmak hususunda lâztmgeten tertibatı alu lar.„ ingiliz suali bu 3 üncü fıkra nın ikinci cümlesine temas etmek tedir. ingiltere'nin Akdeniz'deki mevki, menfaat ve emniyeti söz (Sonu 5. inci sayfada) sir olmuş, ne uğraşmış, ne de hiddctlen-mİştir. Çünkü şefine emniyeti vardır V- ioğuk kanlılıkla aldırı kararı hiçbi' Az Eşt gazetesine beyanatta bulunan B. Musolini şey değiştiremez. Yabancıların gösterecekleri muhasım vaziyet her ne olursa olsun italya aldırmadan yolunda de -vam edecektir.., Londra, 24 (A.A.) — Morning Post gazetesi diyor ki: "Mütekabil yardım meselesi hakkındaki fikir teatilerinden maada, italyan • habeş anlaşmazlığının yeni bir şekil al -ması milletler cemiyeti konseyinin to; lanacağı tarih olan 15 kânunusaniden evvel beklenemez.., Milano. 24 (A. A.) — italyan gazetelerinin. B. E den'in dış bakan -lığa gelmesi hak -kında gayet ihti -yatlı bulunmala -rina rağmen, vaziyet, bedenin bir gb/ le incelenmekte -dir. Stamp» diyor ki "B. Eden'in tayininden sonra artık uzlaşma te -şebbüslerî olmıy . - çaktır. Bu ana kadar yapılan teşebbüs -lere gore, BB. Eden. kuvvetli uylaşmaya Bugün İç »ayfalanmızda okuyunuz: 2. inci sayfada: Yan siyasal — İç haberler it. üncü sayfada: Habeş harbi haberleri — Lindberg tngiltereye gidiyor. 4. üncü sayfada: Türk gagauzları -— Yabancı gazetelerde okuduklarımız 5. inci sayfada: Roman — Haberler 6. inci sayfada: Güzel bir vilâyetimiz: Aydın. tercih etmektedir... Popolo d'ltalia İse söyle diyor: Avrupa'daki genel vaziyet daha t% ¦ yade vahimleşmiştir. Laval - Hor plâ -nının. gömülmesinden sonra, Avrupa. zecrİ tedbirlerin arzu ettikleri bir haru tehdidi altında yaşamaktadır. Bugün herkes sarih vaziyet almak mecburiye • tindedir. Eğer uzlaşma teşebbüsleri bir netice vermedi ise İtalya'nın bunda hiç bîr kabahati yoktur. Dün işe âaştayan ingiliz Dış bakam B Eden. B. Lavalle birlikte Budapeşte. 24 (A.A.) — Mu.olın "Azest.,gazetesine şu beyanatta bulunmuştur: " — Bugünkü imtihan italyan mil • Italyada bütün çiftler izdivaç yüzüklerini hükümete veriyorlar Romada toplanan yüzükler 300 bini bulmuştur. letini tek bir yığın halinde birleştirmiş tir. Birlik duygusu her zamandan ziyade kuvvetlidir. Milletin müttefik coş • kunluğu bana munzam kuvvetler ver • (Sonu 3. üncü sayfada) C. H. P. Kamutay grupu dün toplandı C. H. Partisi Kamutay grupu idare heyeti başkanlığından: C. H. Partisi Kamutay grupu bugün saat on beşte Dr. Cemal Tuncanın başkanlığında toplandı* Dış işleri bakanı vekili Şükriİ* Kaya genel siyasal durum hakkında partiye izahat verdi. Fransada Birliklerin kapatılması kararlaştırıldı 9 Paris, 24 (A.A.) — Senato, cemiyetin emirnamelerle feshi hakkındaki kanunu 84 muhalife karşı 207 reyle kabul etmiştir. Ancak emirnamelerle kapatılan cemiyetlerin devlet şûrasına baş vurmaları hususunda bir tadil de kabul olunmuştur. Devlet sû (Sonu 5. inci sayfada) "Ulus,, un dil yazılan TURK DILI İletndo-Öropeen ve Semttik Diller Arasında Mukayese III ıı m: i. Dictionnaire etymologique de la tangue Française [İJ adlı kitapta "Lune" kelimesi hakkında şu İzah vardır: "...Latin: Lûna: conserve par-tout: itatien, espagnol "Lûna", an-c'ten provençat luna, sauf le picard qui dit belle...." Lâtince "luna" "proprement la lumineuse" demektir. Kelimenin yine lâtince "lûc„ sözü ile bağlılığı vardır. "Lûc": "etre lumineux, eelaire,, demektir ki bu esastan, "lux": ''lumiere et specialement lumiere du jour" demektir. Kelimenin ayrıca lâtince lûmen, - inis'' sözü ile de alâkası vardır. Bunun da maması, "lumiere,, demektir. Fransızca "illuminer" kelimesi lâtince bu "lûmen" sözünden alınmıştır, "eclatrer" demektir [2]. Sümercede "lune" kelimesi için gösterilen işaretler meyanında, "şil, sil, zil,, ve "ah uğ„ vardır.f3] Bunlarda, kelimenin, güneşle alâkadar olduğu görülür. Sadece "i/" sözü de bu dilde güneş manasına gösterilmektedir. "Lune" kelimesinin aslı olan lâtince "lûna" yı, Güneş - Dil teorisine göre analiz edelim. Kelimenin etimolojik şekli şudur: (2) (S) (4) (S) -g + ul -4- uğ + un -f- ağ (1) Uğ: Köktür. Burada güneşin parlaklığı anlamınadır. (2) Ul: (. I I). afikstir. Kökün [/] Oscar Bloch ve W. von Wartburg tarafından yazılmıştır. [2\ Dictİonnaire de la Langue Latine. par A. Ernout et A. Meil-let. [J| Hilaire de Barenton: "l'ori gine des langues". Kamutayın üç komisyonu dün birlikte toplandı Teşkilât kanunlarımı göre işi " üc komisyonca görüşülecek ob'iı fiti Bank, İkayt -Icnİz yollar •¦• fabrika havuzlar, idarelerine ait bazı karar tu, verildi. manasını "umumîlik, şümul" an-lamiyle sıfatlandırır. (3) Uğ: Bu unsur, ki lâtince şeklinde "u" nun üzerindeki uzatma işaretiyle gösterilmiştir, burada ektir. Kendinden evelki sözün manasını tamamlar, tayin eder ve isimlendirir. (Uğ 4- ul 4- uğ -jğuluğ) : kelime, başta ana kök "ul„ da-ki vuayel ile kaynaşarak ve tondaki "ğ" muet telâffuzdan düşerek "ulu" ve "lu" olabilir. Manası "umumî parlaklık" demektir. (4) Un: Bir obje veya süjenin muhitini, en yakın sahasını ve o-rada bir mevcudiyeti işaret eder. Burada o obje: (5) Ağ: dır. Bunun muhitinde tecelli eden varlık ta "lu" sözünün ifade ettiği parlaklıktır. O halde lâtince "lûna", fransızca "lune" : etrafı güneşin umumî parlaklığı ile aydınlanan objenin adıdır. Kelime, kök ve ekleri ve kuruluşu itibariyle, tamamiyle türkçeckr. Bugünkü Türkçede "lûna" karşılığı olmak üzere kullanılan "ay" sözünün de kökü, "lûna" sözündeki kökün vokal değişimi ile aynıdır: (ağ 4 ay) mürekkebinde. "ağ„ güneşin parlaklığı demektir; "ay" güneşin parlaklığını temsil eden obiedir. "Lunağ" sözünde obje "ağ" ile gösterilmiştir kî Türkçede "ağ — ay" dır. Ağay, ana kökle objeyi ifade eden unsur kaynaşarak "ay" olmuştur ki kısalığı ve ahengi itibariyle "lûna"-dan daha şık bir kelimedir. Âgd "Lûna" kelimesinin orijinalin-deki 'uf sözünün, "ağı/" (*) şek-Sayfam çeviriniz - 2248, 2804, 2805 ve 2819 numaralı kanunlar mucibince Kamutay büd-ce, ekonomi ve divanı mhuasebat ko misyonlarından ve başbakanlık delegelerinden mürekkeb umumi heyet, dünkü sayımı r da . ı*d ¦•* gibi, i ti Bank, İdW meclisine bir a*a, bil mürakib seçilmesi ve ücretinin tayini Maden tetkik ve arama enstitüsü il.-elektrik işleri etüd idaresi murakible rine verilecek ücretin tayini, fabrik. (Sonu S. inci sayfada) (*) Cami-ül-fürs; Pavet Cotırteille; Anadolu lehçeleri. de BUGÜN KAMUTAYDA Büdçe, İktisat ve Divanı Muhasebat encümenleri öğleden evvel saat onda umumî heyet halinde toplanacaktır. n U Z1S A M E 1 — Fabrika ve Havuzlar idaresi 1936 büdcesi 2 — Akay inletmesinin 1936 budeesi 3 — Oenîı yolları ifletmet 1936 büdcesi SAYİF 2 ulus 25 İLKKANUN 1935 ÇARŞA - Sıvastıl MİLLETLER CEMİYETİ III Dünkü yanda, ingiliz, imparatorluğunun menfaatleri icabı olarak Milletler Cemiyeti'ne nasıl daha derin ve daha geniş bir rol verildiğini incelemiştik. Bu rol sanksyonculuğu bir doktrin haline getirmektir. Hh yazımızda. Milletler Cemiyeti'ne karşı yapılan başlıca iki tenkid noktası olarak şunları kaydetmiştik: |, Cemiyet'in Inffilter» ve Fransa politikasına alet olması 2. Müeyyid kuvvetten mahrum bulunması Eğer sanksyonculuk bir prensip ve bir metod olarak bu seferki mücadelesinden muzaffer çıkarsa, her iki tenkid noktası da ortadan halhmif o-fur. Çünkü "Paris plânı" İngiltere ile Fransanın muayyen bir mesele üzerinde çekişerek anlaşmış olmalarından başka bir şey değildi. Bu plânı, sanksyonculuk dalgası şimdilik kapatıp örtmekle, ikİ en kuvvetli devletin arzusuna karşı gelmeğe muvaffak oldu demektir. Bunun bir teamül haline geldiğini tasavvur ediniz, Milletler Cemiyeti, hem herhangi bir büyük devletin aleti olmaktan çıkacak hem e aradığı "müeyyid kuvvet" i bulmuş olacaktır. Sanksyonculuğu bugün Cenevrede temsil eden elli küsur barışçı devletin kollektif iradesidir. Fakat gözümüzü Cenevreden çevirerek memleketlere ve bilhossa büyük memleketlere a/rı myn bakarsak, görürüz ki, bu genç prensip ve metodun oralarda da hatırı sayılır partizanları mevcuddur. "Paris plânı" nı yalnız Cenevrede-kiler suya düşüremezlerdi. Plân, Lon-mra'da ve Paris'te bir makas ateşinin arasında kalarak delik deşik olmuştur. Plânı, Londra'da işçi partisi ite muhafazakâr partinin sol cenahı, Fransa'da ise "halkçılar cephesi" vurmuştur. Demek oluyor ki, "Milletler Cemiyeti", en büyük devletlerin iç Siyasalarına dahi artık girmiştir. 1918 de de böyle değil miydi? 1918 deki barış ile J93S yılındaki barış arasında nasıl bîr fark varsa. Milletler Cemiyeti'nin o zamanki ve bugünkü telakki ediliş tarzları arasında Öyle bir fark vardır 1918 de, barış demek muahedelerin tatbiki demekti. Milletler Cemiyeti de bu tatb-'/ işini kolaylaştıran bir organ idi. Daha Avrupada ne faşizm vardı ne muahedelerin bİr taraflı olarak feshedilmeleri ne de alabildiğine silahlanma.. Japonya, Mançuho'yu almamıştı, Çin'i adım adım istila etmemişti. Almanya silahlanmamıştt. I-talya Habeşistanı işgal etmemişti. Bugün kimlerin sanksyoncu ve kimlerin sanksyon aleyhtarı olduğunu bir göz önüne getirirsek görürüz ki, bütün Avrupada, iki kuvvet karşıharşı-yadır: 1. Açık bİr emperyalizm'i Avrupa-nın imtiyazlı milletleri namına gütmek istiyen faşist karargâhlar; 2. Avrupanın sarsılmağa başlamış kuvvet politikası yerine Avrupanın liberal ve tolerant adalet politikasını ikame etmek istiyen pasifist yahut mutedil emparyatist yahut sol karargâhlar. Demek oluyor ki, bugün faşist bir idare şekline geçmiş olan memleketlerin daha düne kadar parlamentolarında cereyan eden bu çetin mücadele, şimdi Cenevre'ye intikal etmiştir. Faşist görüşlü karargâhlara ve n.emleketlere bakılırsa, Avrupayı kurtarmak için yegâne çare onu Avrupayı Avrupa yapmış olan büyük milletlerin idaresine teslim etmektir. Bu görüş bir zamanki dörtler an-lajması üzerinden Stresa hattına kadar ilerleyebilmişti. Karşı karargâhın dediği ise. Önce, küçük millet ve büyük millet farkını reddetmek, ondan sonra da. Milletler Cemîyeti'ni Avrupa emperyalizminin bir maceralar bürosu değil Avrupa medeniyetinin bir barış bürosu haline koymaktır. Şu son günlerde karşımıza çıkan sanksyonculuk şiarı, işte bts görüşün şiarıdır. Sanksyonculuk kendini öyle bir prensip ve öyle bir metod olarak tanıtıyor ki, ona candan sarılacak olan Avrupa milletleri, onda en büyük barış garantisini bulacaklardır. Çünkü malûmdur ki, İtalya - Habeş ihtilafında sanksyonculuk, yalnız zayıf Habesistant değil, çok kudretli Ingiltereyİ dahî korumak" kabiliyetini göstermiştir. Şu halde, bu iki karargâh arasındaki mücadele, artık bir memlekete mahsus olmaktan çıkarak, Avrupa itin olsun, arsıulusal ebad kazanmıştır. Şimdilik Cenevrede, barışçılar ve sollar hâkimdir. Mücadele böyle bu biçimde ancak henüz başladığına göre, hüküm vermezden önce inkişafını beklemek daha doğru olur. Yalnız, biz Milletler Cemiyeti'ne tahsis ettiğimiz bu yazılarla, Cemiyet'in hayatında yeni bir dönüm noktasının iyiden iyiye belirdiğini kısaca işaret etmek istedik. Burhan BELGE İÇ HABERLER li de kullanılır. "Güneşin ve ayın etrafındaki zıya" demektir. Yanİ "hale (aureole), parlak daire" demektir. Sanemlerin başları etrafında tasvir olunan zıya dairesine de denir. Türkler ayın etrafındaki haleye "ay ağdı" (**) ve güneşin etrafındaki haleye "gün ağı/ı„ (***) derler. İldir - lldız ''Lüna" kelimesinin orijininde ana kök yerine kaim olan "ut" radikal kökünün Türkçede aynı anlamda olmak üzere "d" şekli de kullanılır. Meselâ: I. — İldir — lem'a. II. — lldtrmak = lemean etmek. C** Musarrihat - ül - Esma; Burhanı Katı Tercemesi; Türk Dili; Büyük Türk Lügati 'Osmanlı Lehçesi". (***) üluğ Bey Ziyçi. I. Anadolu Lehçeleri. II. Kısası Rabguzî; Kelile ve Dimne Tercümesi; Karayım metinleri; Müntehe-l-İrep-fi - Lügati - Türki - vel Acemi - vel - Arap; Tuh-tet - üz - Zekiye; Kamus Tercümesi; Rd/off I. "Çağatay Lehçesi"; Mirkatı Kestelİ; Burhanı Katı Tercümesi; Anadolu Lehçeleri. IH. — Ildtrar = şeffaf. IV. — //dirim = berk (kelimenin yıldırım şekli de vardır). V. — lldtrmak = iltima etmek, şulelenmek. VI. — lldız = kevkeb (kelimenin yıldız şekli de vardır). Not. — : "lldırım" ın ve "ıldız"-ın ikinci şekilleri olan yıldırım ve yıldız kelimelerinde, ana kökün konsonu yerini muhafaza etmiş bulunuyor. Yukarda demiştik ki Sümercede "lune" ve "soleil" ile alâkalı olmak üzere "şi/, sil, zil" sözleri vardır. Türkçede "ş, s, z" konsonları, eski Türkçede "y" ve onun kategorisi idi. O halde görülüyor ki Sümercede de ana kökün konsonu "ş, s, z" şeklinde mahfuz kalmış bulunuyor. Bu nokta, ana Türk dilinin, Sümer Türk dilinden daha eski olduğunu gösteren bir işarettir. | "Lune" analizinin alt tarafını yarınki sayımızda okuyunuz~\. İSTANBUL TEISFONLAM^ tstanbulda kömür fiyatları İstanbul, 24 — Ekonomi bakanlığının tebliğinden evvel tonu 24,5 liraya kadar satılan Sömikok 21 liraya kadar satılıyor. Fakat bu değişiklik İstanbul elektirik şirketinin elindeki stok fiyatlara teftir yapamamaktadır. Haliç şirketinin hissedarları İstanbul, 24 — Haliç şirketi hissedarlarından bir grup bugün hususî bir toplantı yaptılar ve belediye ite bir anlaşma yaparak işi tekrar üzerlerine almayı konuştular. Emrazı akliye ve asabiye* hastahanesi İstanbul, 24 — tstanbulda ki emrazı akliye ve asabiye hastaha-nesinin 22 pavyonuna yeni bir pavyon daha ilâve edildi. Geçen sene akliye ve asabiye hastahane-sinin mevcudu olan 1800 , Bu sene iki bini geçmiştir. Sıhat vekâletinin Afyonda yeni bir akliye hastahanesi açacağı söyleniyor. Üniversite rektörü çekilmiyor istanbul, 24 — Üniversite rektörünün istifası hakkında bugün bir gazetede çrkan haberi rektör tek z i betti. ///. Babus. IV. Kuran Tercümesi (Bursa). V. Mirkatı Kestelî; Anadolu Lehçeleri. VI. Kuran Tercümesi (Bursa). B. Peker îstanbııla gitü C- H. P. GenefSökreteri B. Re-ceb Peker dün akşam Istanbula hareket etmiştir. Finans bakanlığının mühim bir karan Finans Bakanlığı. Hususi kaleme bağlı müracaat kaleminin vazifesine dair bir talimat hazırlamıştır. Müracaat kalemi bakanlığa müracaat edenleri karşılayacak ve ellerindeki numara pusulalarına göre, işin bulunduğu safhayı daire amirinden öğrenerek bildirecektir. İş sahihleri çok mühim vaziyetlerde ancak direktör ve komisyon başkanlariyle temas edebileceklerdir. Her daire, müracaat kaleminin sorgularına süratle cevab vermeğe mecbur tutulmuşlardır. Talimata riayet et -meyen memurlar hakkında memurin kanunu hükümleri tatbik edilecektir. Bundan başka Finans bakanlığı kırtasiyecilik ilede mücadeleye karar vermiştir. Yeni bir harcirah kanunu yapılacak Bugünkü ihtiyaçları karşılayacak yeni bir harcirah kanunu projesi hazırlamak üzere incelemeler yapılmaktadır. Yazı müsabakasının sonucu yaklaştı Tasarruf haftası dolayısiyle ilk ve orta okul talebeleri arasında bir yazı müsabakası yapıldığını yazmıştık. Müsabakaya girenlerin kâğıtlarını incelemek üzere kurulan komisyon yazıları okumaya başlamıştır. Bir haftaya kadar neticenin alınacağı anlaşılmaktadır. Tasarruf cemiyeti kazanan talebelere birer armağan verecektir. Atatürkle I Yeni Çekoslovak cumur başkanı arasında Cumur Başkanımız Atatürk'le Çekoslovak Cumur Başkanlığına seçilen B. Benes arasında aşağıdaki telgraflar teati edilmiştir: Son Ekselans Bay Eduard Benes Çekoslovak Cumur başkanı Prag Dost cumuriyetin en yüksek makamına intihabları dolayısiyle Ekselansınıza en hararetli tebriklerimi arzeder ve şahsi taadetleri-le asil Çekoslovak milletinin refa-tif hususundaki samimî dileklerimin kabulünü rica eylerim. Kamâl Atatürk B. Bene*'w cevabı: Cumur Başkanlığına intihabım münasebetile Ekselansınızın göndermek lûtfunda bulundukları tebrik ve temennilerden fevkalâde mütehassis olarak en hararetli ve en samimi tefekkürlerimin kabulünü rica ederim. Bu vesileden istifade ederek Ekselansınızın şahsî saadetleri ve sulh ve beynelmilel anlaşma eserinde memleketimin sadık mesvi arkadaşı asil ve kahraman türk mîlletinin refahı hakkmda en samimi dileklerde bulunurum. Eduard Benes Tarım kredi ve satış kooperatifleri Tarım kredi ve satış koopera « lifleri nizamnamesinin hazırlıkları devam etmektedir. Tarım Bankasında bunun için bir komisyon her gün toplanmaktadır. Dün öğleden sonra Ekonomi bakanımız B. Celal Bayar da bir müddet komisyona başkanlık etmişlerdir. Vilâyet umumî meclisinin toplantısı 15 ikinci kânunda vilâyet meclisinin toplanması kararlaşmıştır. Üyelere davetiyeleri bugünlerde gönderilecektir. Bunun için vilâyet dairelerinde, büdçe üzerindeki incelemelere son vermeğe çalışılmaktadır. Önümüzdeki ayın haftasında meclise verilecek büd-çenin vilâyet encümeninde konu-nuşularak son şeklini alacağı u-mulmaktadır. Yerleri değişen orman direktör ve komiserleri Samsun orman direktörü B. Zühdü Bursa orman direktörlüğüne, Sivas orman direktörü B. Mithat Samsun orman direktörlüğüne Köytepe orman komiseri B. Mem-duh Sivas orman direktörlüğüne. "Kureyiseba" orman komiseri B. İzzet Köytepe orman komiserliğine, orman mühendislerinden B. Zeki içil birinci sınıf orman mü-hendisliğine tayin edilmişledir. tç Bakanlığı merkez teşkilatı kanunu Hazırlanan kanun projesinin esasları İç Bakanlığı merkez teşkilat ve vazifeleri hakkındaki kanunla zeyil ve tadillerinin bazı maddelerini de -ğiştiren bir kanun projesinin hazır -(anmakta olduğunu bir kaç hafta önce yazmıştık. Diğer Bakanlıkla -rm da düşünceleri sorulan ve Başbakanlığa verilmek üzere bulunan bu kanun projesi hakkında şu malûmatı elde ettik: Vilayetler idaresi Umum direktörlüğü iki şube olacaktır. Birinci Şube, merkez ve taşra memurlarının zat işlerine bakacaktır. İkinci şube, vilâyetlerin umumî idaresiyle, teşkilât, neşriyat, kütüphane, millî bayramlar ve merasim işlerini çevirecektir. Emniyet işlerinin hususi kalem ve şifre işleriyle meşgul olmak üzere (önemli işler şubesi) ve doğru -dan doğruya Bakanlığa bağlı ve umumî evrak ile dosyalarla uğraşmak üzere bir evrak direktörlüğü kurulacaktır. Hukuk müşavirliği de iki şubeye tynlacaktır. Birinci şube. " memu -rin m ! Vv. mat kanununa göre kurulan " muhakemat encümeni,, işlerini ve kararlarını tanzim ve takip edecektir. Bundan başka aktedile -cek mukaveleleri, diğer Bakanlıklardan gelecek kanun, nizamname ve talimatname projelerini tetkik ve mütalea yazacaktır. İkinci şube "memurin muhake -mat,, kanununa göre vilayetlerde idare heyetleri tarafmdan karara bağlanan işlerin her ay sonunda cetvellerini yapacak ve 1609 numaralı kanuna göre takibat için adliyeye verilen memurlerın işlerini takib e-decektir. Hukuk müşavirliği, aynı zaman- da, munzam olarak, yar yönetger -lik yapacaktır. Nüfus işleri direktörlüğü 4 şubeye ayrılacaktır. Birinci şube, nü -fus yazım hazırlıkları ve istatistik * (eriyle ve umum direktktörlük ev ¦ rak ve dosya işleriyle meşgul ola -çaktır. Umum direktör yardımcısı bu şubenin direktörüdür. ikinci şube, nüfus muamele ve muhabereleriyle tescil işlerine bakacakta-. Üçüncü şube, vatandaşlık kanununun tatbikatı, vatandaşlık tec-kik ve tasdiki ve tâbiiyet işleriyle uğ. r a saçaktır. Dördüncü şube, :skân işlerinin Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığına bırakılmasına dair kanunla Iç Bakanlığına bırakılan işlere bakacaktır. Mahalli idareler de köy işlerini merkezden idare etmek üzere İki bürodan mürekkeb bir üçüncü şube kurulacak ve bütün daire kadroları bu yeni kanunun icablanna göre değiştirilecektir. Amerika büyük elçisi Amerika büyük elçisi B. Ski-ner meslekî müddetini doldurduğundan tekaüde sevkedilmiştir. Halen tstanbulda bulunan büyük elçi yakında Amerikaya dönecektir. Süreyya Tonoy döndü Haber aldığımıza göre, Berlin-de bir tetkik seyahati yapmağa gitmiş olan şehrimiz hekimlerinden B. Süreyya Tonoy Ankaraya dönmüştür. Bayramın birinci gün i göğsünüzü Kızılayın rozetiyle süsleyiniz. ULUS 26 ıLKKÂNl'N 1935 İM JîM Mi:i Zekâl ve Fitrenizi Hava Kıırıııııııııa verini/ ON ALTINCI YIL. NO: 5180 AllllIIIZ. I1KİMIIIZ4İH Mr ı ¦.. ı .|. ,*» kuru KAMUTAY HAVA MÜDAFAASINA 21.5MILYON LİRA VERDİ TUNCELİ F. R. ATAY Dün Kamutay, Tunceli vilâyc ti hakkındaki kanunu kabul et -mistir. Yeni vali, askerlik vazifesinden ayrılmayan bir kumandan olacaktır: Kendisi aynı zamanda dördüncü umum müfettiştir. Kanunun, bugün, Kamutaya sevkedilmesine sebeb, ne bir is -yan, ne de buna benzer anormal bir haldir: Arasıra, had nöbetler le tepen, müzmin bir hastalığı kö künden gidermektir. Dersim isminin hepimize neler hatırlattığını burada tekrar etme ğe lüzum yoktur. 1871 denber. bu yurd parçası üstüne 11 askerî hareket yapılmıştır. Fakat ne ida re, ne adliye, ne de kültür bakı mından, hiç bir t e d a y İ yapılmamıştır. Cumuriyet hükümeti âdet ve ananesi olduğu üzere tenkil değil, tedavi ted biri almaktadır. Dersim, öz türktür. Halk yoksuldur. Dağ oyuklarına, mağara ve uçurum böğürlerine sığınan ağalar, Anadolu'nun son derebey-leridirler. Halk, bunların esiridir. Bunlar halkı yağma, talan ve kan hizmetlerinde kullanmakta dırlar. Cumuriyet devrinde eskisi ile kıyas edilemiyecek kadar sin -dîrilmiş olmakla beraber, yakın kazaların, mevsimi geldiğinde, gene bunların akın kollarının bas kınına uğradıkları görülür. Ya bu ağalara haraç vermek, yahud ekin ve hayvanlarını bırakıp kaçmak, hattâ büsbütün göçmek zoru altında kalanlar da bulunur. Der-sim'in bazı kısımlarında toprak fakir, ve şartlar elverişsizdir. Bu .elverişsizlikle birleşen zor ve çetin tabiat, talisiz ve geri halkın azgın derebeyleri tarafından sÖ -mürülmesine yardım eder. Anadolu, belki bütün tarihinde, yalnız Atatürk cumuriyeti devrinde sükûn ve birlik yüzü gör -dü. Bunun kolay başarılmadığını biliyoruz. Taraf taraf ve devir de vir radikal tedbirler alınmağa lüzum görülmüştür. Bugün sıra Tunceli bölgesine geldi. Burada da yollar, mektebler, merkezler, is kânlar yapacağız: Halkı tarlaya, ocak ve saye kavuşturacağız. Anadolu, bir uçtan öbür uca, iş ve güvenlik yurdu olacaktır. Çünkü (Sonu 2. inci tayfada) Hususî bir idareye la»lı tutulmak üzere Tunceli vilayeti kuruldu; bava kuvvetle -rine yardim vergisi, yeni kurularak vila -yel ve kazalara ait kanını projeleri de kabul edildi Kamutay dün Refet Canıtez'in başkanlığında toplanmıştır. 1935 yılı umu -mi muvazenesine giren bazı dayrelerin muhtelif fasıllarından 63.417 liranın indirilerek diğer bazı bütçelerin fasıllarına munzam tahsisat olarak konulması ve Evkaf Genel Direktörlüğü büdçesindı 39.800 liranın münakalesi hakkındaki kanunları müzakere ve kabul etmiştir. ) ıtpo.duvyu ile. Hükümetimizle Yugoslavya kırallığı arasında adli, medeni hususlarla karşı tikli münasebetlere vc iadei mücrimin aid mukaveleler, ikinci müzakcrelcı ¦ yapılarak tasdik edilmiş ve bundan sonra hava kuvvetlerinin arbrİması için satın alınacak veya yapılacak tayyare, motor, yedek malzemesi vc diğer tesisat ve teçhizat için yıllık tediye mikdarı. 7.200.000 lirayı geçmemek üzere 20 milyon ve inşaat için de 1.500.000 lira -lık teahhüde girişilmesi hususunda Sn Bakanlığına ve her sene için tayin olu -nan tediye haddi için de bono çıkart -mak hususunda Finans Bakanlığına me zuniyet veren kanun müstaceliyet kaı riyle kabul edilmiştir. Hava kuvvetlerine yanlım vergisi Kamutay gene müstaceliyet kara -riyle müzakere ettiği diğer bir kanun ile de. umumi mülhak, hususi büdçeler-le ve belediye büdçeleri dayre ve müesse selerin maaş. tah -fisat, ücret, yevmiye, hakkı huzur, aidat, ihtisas zam -mı tekaüd ve saîr zat maaşları, ikramiye, ihbariye, tazminat namiyle v diğer herhangi buna m ile olursa •-sun yapılmış ve ¦» pılacak bir hîzm-t mukabilindeki te -diyeleri. Hakikî ve hükmi şahısların nez-dinde veya on) in merbut olarak ça -lisanlara, yevmiye suretiyle de olsa verilecek bilumum ücret, bedel vev* ayınlar "mesbuk veya mahrum kal -mıyacak olan bir hizmet mukabili verilecek ınebalİğ da-'•il... Şirket ve mücs seselerin esas mu -kaveleleri veya ni -zamnameleri veya heyeti umumiye ka rarları mucibine--meclisi idarelerin -de bulunanlara hisse senedi veya tahvilât mukabili ol -maksızın verilen le mettü vt ikramı ¦ yelerle nynı M yetteki istihkak!,, rin tediye asili u üzerinden hava kuvvtelerine yar -dım vergisi '«imi le yüzde 2 vergi alınması hakkındaki kanunu da kabul eylemiştir. Ikİncİ genel enspektörlük emrinde Kamutayda ıza hat veren tç Babanımız Ilft*/lık imin TRAKYANIN KALKINMASI Köy işleriyle uğraşmak üzere ilk defa Trakya için bir bü ro kurulmuştur Kamutay dünkü toplantısında Trakya Umumi müfettişliğinin teşkilâtını genişleten kanunu müstaceliyetle müzakere ve kabul etmiştir. Bu ka nun Trakyanın kalkınma davasında en esaslı ve üzerinde uğraşılmağa değer koy işlerini memlekette ilk defa olarak muvazzaf ve ayrı bir kadro i-le İdare edilen bir büronun eline vermektedir. Umum müfettişliğin Trakyada ileri, rkonomik inkişafa kavuşmuş v»-göçmen siyasetinin muvaffak olmuş bir Örneğini vermek davasını üzerine al'.'.^ı meselenin ehemiyetini, hükümet projenin esbabı mucTıbesinde şov l«-ce anlatmaktadır: '"/ - Atatürk; Kamutayın I93S trakyanın kalkmmasırun yorulma. (Sonu 5. inci sayfada) işçi" Cenerat Kâzım Dirik . . ¦ . ¦ Brıınctn -t. ,,, t' nin C*nup Carb.n Ma Ut y« vHay.tlftlfl . ,sınırı; Onufccn Irjj-al »uyı • sortin da Falo M Ki«l k' JşUrının Cup aınırUrı. 1U fevrilalîtir . rJLrtr, ««ieıf,K«Mirt. Kouı, 0v«eı*,Çr« «lj*a:rk «.t»lax.ndnr IU. riuaur karan, EmncMda* • lınarsk (MWıtur *llG«5 tin,- katılBtatır . Tunceli vilâyeHnin hartası ve içim aldığı yerler bulunacak müşavirlikler kadrolarını ri maaşlarını tesbit eden kanun da Kamu tayca kabul edilmiştir. (Sonu 5. inci sayfada) Pol Burje öldü Paris, 25 (A.A.) — Fransız akade misinin en eski a/ası olan Pol Burje. b. sabah ölmüştür. ULUS: Fransız riyaziyecisi Jüst Burje'nin oğlu olan Pol Burje. 1852 d» Fransa'da Amien'de doğmuştur. Önce Klermon'da. sonra Paris'te tahsil etmıs vc daha genç yaşında iken birçok n mua ve gazetelere yazı yazmağa haşla mıştır. 1874. 1878 vc 1882 de neşrettiği İlk eserler, şiir kitabları idi. 1883 ve 188.''. de çıkardığı iki eserde, geçen asrın harrirleri arasında, çağdaşları I insanlar üzerinde en fazla tesir yapmı? olanlarını araştırmakta idi. O tarihten beri, birkaçı müstesna 1 (Sonu 2. inci sayfada) ARIKANIN BİZE SÖYLEDİKLERİ rjUmversitemizdeen kıdemli ordinaryü -silimizden en geqç talebemize kadar herkes huzurla işine devam etmektedir,, Kullar Bakam fi. Saffet Arıhan muhabirimize şu beyanatta bulunmuştur: "'— Sonposta gazetesinin 23 kanunuevvel 935 tarihli nühasındaki "üni versİtede rahatsızlık,, adlı yazıyı oku d um . 1 — Üniversitede hiç bir rahatsızlık yoktur. Universitemizdeki en kıdemli ordinaryüsten en genç talebemize kadaı herkes huzurla işine devam etmekte dir. 2 — Üniversitemizde yarının uzman lan ve profesörlerini teşkil edecek olan doçentler arasında bir tek yabancı yok -tur. Kadroda mevcud 102 doçent kamilen türktür. Doçentlerimizin maaşları 35 - 55 lira asli maaş arasındadır. Ba ayhk mevzuatımızın tayin ettiği haddi M.ı.un..t ıh doçentlerimizin terfihi için bir kanun teklifi derdesttir. 3 — Üniversitemizde 134 asistan N 6 baş asistan vardır. ; Bunlar da kamilen türktür. Müstakbel doçentler de bunların arasından yetişecektir. Bakanlık daha geniş bir ye • kûn arasından seçki yapabilmek için asistan sayısını lüzumu kadar çoğal I Kultur Bakanımız B. Saffet Arıkan ğa da teşebbüs etmiştir. Asistanlarımı /m aylıkları 25 - 30 lir- asli maaş ila, (Sonu 2. inci sayfada) "Ulus „ un dil yazıları TÜRK DILI ile Indo - öropeen ve Semitik Diller Arasında Mukayese III link n. [*\ Lüks Lâtince "lûna" kelimesinin bağ lı olduğu "lûc" ve "lûx" sözlerinin etimolojik şekilleri: (l) (2) O) (4) Lûc: (üğ + ül -+ ük T • ) Lûx: (üğ -f üt -f ük | üs) (î) Üğ: Parlaklıktır. (2) Ül: Kökün manasını "umu- [*] Bu anali/.in baş tarafı dünkü sayımızda çıkmıştır. Bugün le -ıı\fıılarııııı/.ılu ukıı \ ıı mı/.: İ 5 İnri sıı\fada: Umumî nüfus sayımının son neticeleri — İç haber-i ler. üneii sayfudu: İtalya Habeş haberleri — Almanya Fransa ve İngiltere'nin arasını mı açacak?, iiııeii sayfada: Türk gagauzlar — Ya- bancı gazetelerde oku duklarımız İnci sayf adıı: Roman — Haberler imlik, şümul" aıılamiyle sıfatlandıran afikstir. (3) Ük: Bu afiks. "lûnağ" sözünde, "ağ" şeklinde bulunmuştur. "Umumi parlaklığı kendinde tecelli ettiren obje , yani "parlaklık" tır. (4) Us: Oldukça geniş bir sahayı ve bu sahada parlaklığın tecellisini gösteren ektir. Lüküs: "haricen göze çarpan süs, ziynet" demektir. İnmen Lâtince "lûmen" den çıkan Iran-sızca ''iltuminer" sözünde, "lune"-de düşmüş olan ana kök, "il" şeklinde kendini gösteriyor. Şöyle ki: tlluminer: (iğ -J-il-J-üm + in-|-er) Kelimenin etimolojisi budur. Baştaki ana kök "iğ", mahfuz kalarak kelime okunduğu zaman "iğilüminer" olur. Türk dilinin fonetiği icabı, baştaki "iğ" yerine, kendinden sonraki konson gelir ve bu su» etle kelime "illuminer" okunur. Kelimenin orijini olan lâtince 'lûmen" kelimesinin anlamını, etimolojik şekli üzerinde mütalea e-deunı: (l) (2) (3) (4) (iğ ; il ı üm -f- en) (t) iğ: Güneşin parlaklığıdır. (2) II: Parlaklığın "şümulünü" gösterir. (3) Üm: Bu parlaklığı kendi ü- - Sayfayı çeviriniz - ARI KANIN BİZE SÖYLEDİKLERİ •iHi\er^iienıi/4İr en kıdemli ordinat*)ii -sümiizden en genç talebemize kadar herkes hıızıırla işine devam etmektedir ( Bum I. inci sayfada) 50 • 60 lira ücret arasındadır. Bu aylıU-ftu* yüksek tahsilini yeni ••*...... olanla ra mevzuatımızın verdiği haddir. A »i s -tenlik isinin ayrıca bir öğrenme, yani tahsilin bir nevi devamı olduğunu da .göl önünde tutmalıdır. Nitekim birçok ne m le ket ler de bazı asistanlar sırf de ferli profesörlerinin derslerinden istifa-4e etmek için yahiç denecek kadar az aylık alırlar ve yahud da fahri olarak çalıdırlar. 4 — Üniversitemizde turk eleman ter dışında yabancı kollaboratör olarak 17 yardımcı 8 laborant S hastane hem -asresi vardır. Vaktiyle bunların celbi ker enstitüde bu kollaboratör ve labo -inat vazifesini görebilecek türk eleman (takınmaması zaruretinden ileri k '"' tır. Bu zaruretin bugün .l.ıhı m«vcud ı' ması bunların elyevm İşlerine devam etmeleriyle de bellidir. Ancak kati mrcVı--riyet olmadıkça yabancı kollaboratör getirilmemektedir. Her i|i biten yııhnnn kollaboratörün yerine yetişmiş türk asistan ve laborantlar verilmrktcdir ve verilecektir . Her ne vazife olursa olsun yabancı uzman kullanmak hususunda bakanlı ¦¦m", m sarsılmaz hedefi türk uzmanı yetiştirmektir. Butun fedakarlıklar bu hedefe var -mak için yapılmaktadır. Varının yetişkin türk âlimleri kafilesini teşkil edecek olan bugünkü doçent ve asistanlarımızdan beklediğimiz şey değerli uzmanlardan ilim ve metod itibariyle azami istifa • deyi temin etmektir. Haşin't ke II \ ELİ (Başı t. inci tayfada) kalk VC memleketi bu saadete erişmekten menedecek hiç bir şey yoktur: Anadolu'da bir tek milletin evladları oturmaktadırlar. Kan birdir; ihtiyaç birdir; dava birdir; tarih birdir. Bu som bit»-ğin her hangi bir köşesinde en küçük bir aksa ve gedik bırakmak, cümuriyet için atfedilmez bir suç •lur. İmparatorluk isyan bekler ve kan dökerdi: Biz isyan ve kan ananesini ve şartlarını ortadan kaldıracağız. Dun, Kamutayda alı san tedbirlerin maksadı va ruhu kbundan İbarettir. F. R. ATAY zerinde tecelli ettiren objeyi gösterir. (4) En: O objenin muhitini ve o muhitte parlaklığın yayılışını ifade eder. (İğ il • ûm t en - iğitü-men), son morfolojik ve fonetik sekliyle, "lûmen", "parlaklık saça» şey" demektir. HeUt Dictionnairc Etymologique de la Langue Française'e göre "lune" kelimesinin orijini olan "lûna" sözünün hemen umumi olduğunu, yalnız Picard'ların "lûna" yerine "betim'' sözünü kullandıklarını gördük. Bu kelimenin anlamını etimolojik şekli üzerinde etüd e-delim: (I) İZ) (3) (4) (S) Belle: (eğ -f eb -f eğ -f el -f eğ) (t) Eğ: "Güneşin parlaklığadır. (2) Eb: Güneşin parlaklığını kendinde tecelli ettiren obje. (3) Eğ: Afikstir. Kendinden evelkİ sözün manasını tamamlar, tayin eder vc isimlendirir. (Eğ -r- eo + — eğebeğ), fonetik şekliyle, "beğ": "parlaklık" demektir. (4) El: Parlaklık mefhumunu "şümul" ile vasıflandırır. (Beğ t- e/ — beğet): "umumi parlaklık" demektir. Bu sözlerin son morfolojik şekillerini yazalım: BE, BEL. Bu söz aynen Sümercede "lune" anlamına olmak üzere "be, bi, bil" şekillerinde mevcuttur | Asıl kelimenin analizine devam edelim: (5) Eğ: Umumi parlaklığı kendinde tecelli ettiren objeyi gösterir. Kelimenin iptidaî, orijinal şek li: 'eğebeğeleğ" dir; "6e" den [*] Hilaire de Barenton: "lor-pine des langues". Fol Burje öldü (Başı 1. inci sayfada) tulursa, Pol Burjc'nin neşrettiği kitab -lar, yalnız roman olmuştur. 1894 de fransız akademisine aza sc çilen Pol Burje, natüralizme karşı bir aksülamel hareketi yapmak istemişin. Nata. aksilerin ınetodlarını benimsemiş, fakat bunları mizaçları tasvir için değil, manevi hayaü tasvir için tatbik etmişti.' Pol Burje. Namık Kemal edebi dev -röıden sonra meydana çıkan "Scrvetifu-nun„ edebiyatında, roman tarzı bakı -mından, memleketimizde de Örnek tutulmuş bir muahrrirdi. Birçok romanları arasında bilhassa aşağıdakiler, zikredilmektedir: "Le dİsciple,, • ki ilk buyuk ınuvaf • faluyetini temin etmiştir - 'un divoro* . "le demon de midi,, "Lazarine,. 'Mo ¦ nıquc. "Eau prof on dr . .Ih sonra gelen 'eğ", yukarda da söylediğimiz gibi, Türk fonetik kaidesi icabı, konsonla tebadül eder ve baştaki ana ek, kendinden sonraki unsurun vokaliyle kaynaşarak düşebilir ve sonraki g' muet kalkabilir. Kelime "belle" olur. "Par lak olan" ve mecazi olarak "güzel olan" obje veya süje ifade e-der bir kelimedir. Türkçede aynı orijinden olan şu kelimeleri gözden geçirelim: I — Bet = aşikâr [1], ayan [2], işaret [3], nişan [4|, zâhîr [SJ-II — Belli = aşikâr [6], ayan [7], bariz [81, bedihî [9], vazih [10], zahir [11]. Bu orijinden Türkçede daha bir çok kelimeler vardır. Zikrettiğimiz iki kelimenin orijin şekilleri şöyledir: I — Bel: beğel. II — Belli: beğeliğ (I) incide son harften sonra li-yezon olmadığı için "ğ" kaynaşmak suretiyle kelime, sadece "bel" fonetik şeklini almıştır. (II) incisinde liyezon olduğundan "b" den sonra gelen "eğ", kendinden sonraki konsonla tebadül ederek "betti" olmuştur. Bell + i Bell + e Görüldüğü gibi bu iki kelime, şekilce ve anlamca birbirinin aynıdır. Her ikisi de Türkçedİr. [/] ve [2] Büyük Türk Lügati "Osmanlı Lehçesi". [3] ve [4] Anadolu Lehçeleri. [S] Büyük Türk Lügati "Osmanlı Lehçesi"; Lehçei Os-manî. [6] Kamusu Türki; Kamus Ter cümesi. [7] Kamusu Türki; Türk Dili. t*] ve [9] Kamusu Türki. [10] Kamus Tercümesi. [U] Kamusu Türki. İÇ HABERLER Umumi nüfus sayımının son neticeleri Sosyal vc Ekonomik durumumuzu anlatan tamamla yıcı rakamları veriyoruz: İstatistik Umum Müdürlüğünün 935 sayımının mufassal neticeleri elde cdİlinciye kndar bilinmesi zaruri olan malûmatı taşıyacak broşürü tamamen hazırladığını yazmıştık. Broşürün on güne kadar basılma işi de bitecektir. Yapılan tasniflerden elde edilen neticelere göre 927-935 arasında erkeklerin artış nisbeti yüzde 215, kadınların yüzde 16.1 dir. Cene aynı müddet içinde Avrupa Türkîyesinin nüfusu 225.463 yani 21.7 derecesinde artmıştır. Ve memleketin bu kısmı 927 de umum Türkiye mesahai sathi-yesinin yüzde 3.2 kısmı üzerinde u-mum nüfusun yüzde 7.6 sıaı teşkil e-derken 1935 de aynı mesaha üzerinde nüfusun yüzde 7 8 kıamma baliğ olmuştur. Asya Türkiyesinin nüfusu sekiz senede 2.326.961 yani yüzde 18.4 derecesinde artmış vc Anadolu mınta-kası umum mesahaî sathiyesinin yüzde 96.8 kısmı üzerinde umum nüfusun yüzde 92.4 kısmını ihtiva ederken bu nisbet 935 de yüzde 92.2 olmuştur. Anadolu sahasının muhtelif mın-tahalarmın nüfusu ve mesahai sathiye nısbetleri: 1 — Karadeniz sahili mıntakasının nüfusu sekiz senede 453.728 yani yüzde 20.7 nisbetinde artmış 927 de umum nüfusun yüzde 16.0 ve Anadolu nüfusunun yüzde 17.3 kısmını temsil ederken 1935 de mesahai sathiye-de 655 kilometre murabbaı artış far-kiyle umum nüfusun yüzde 16.3 ve Anadolu nüfusunun yüzde 17.7 kısmını havi bulunmuştur. 2 — Marmara ve£ge sahilleri ..... takasının nüfusu sekiz yılda 405.544 yani yüzde 14.9 tezayüd göstermiş ve 1927 de umum nüfusun yüzde 20.0 ve Anadolunun yüzde 21.6 kısmını ihtiva eden bu mıntaka 935 de aynı arazi sahası üzerinde umum nüfusun yüzde 19.3 ve Anadolu nüfusunun yüzde 209 kısmını ihtiva eylemiştir. 3 — Akdeniz sahili'mıntaksına f» ünce: Bu mıntakanın nüfsuu sekiz yılda 150.661 kişi yani yüzde 21.1 fazlalık Tostermiştir. Bu mıntaka 1927 de u-mum nüfusun yüzde 5.5 ve Anadolu nüfusunun yüzde 6.5 kısmını teşkil rderken bu nİsbetle 1935 de mr»ahimin 1650 kilometre murabbaı azal masına mukabil umum nüfusa nazaran yüzde 5.6 ve Anadolu nüfus itibariyle de yüzde 6.0 nisbetİne balt^ olmuştur. 4 — Anadolu sahil mıntakalarm vekûn halinde tetkik eylediğimiz lak dirde, sahillerin nüfusu iki sayım ararında 1.009.933 yani yüzde 17.8 de rece sin de artmış bulunmaktadır Memleketin bu kısmı 1927 de umum nüfusun yüzde 41.S ve Anadolu nüfusunun yüzde 44.9 kısmını havi iken 1935 de 995 kilometre murabbaı bir mesaha tenakusuna mukabil umum nüfusun yüzde 41.2 ve Anadolu nüfu sunun yüzde 44.7 kısmını havi bulunmuştur. 5 — Anadolu dahil mınlakaUrın.ı (garbı, merkezi, şarki, ve cenubi A nadoluya) gelince bu sahadaki nüfu» sekiz yılda 1.317.028 kişi yani yüzde 18.9 tezayüd göstermektedir Rıı I. .-.ir. mesahai sathiyesi 1935 de 995 kilometre gibi cüzî bir fazlalı!' göstermeğe mukabil nüfusu 1927 de umum nüfusun yüzde 50.9 kısmını ve Anadolu nüfusunun yüzde 55.1 kısmını teşkil ederken 935 de bu nisbet ler umum nüfus üzerinden yüzde 51.0 ve Anadolu nüfusuna göre yüzde 55.3 olmuştur. 6 — Bütün Anadolu kısmı mütalea edildiği takdirde memleketin bu kısmındaki nüfus sekiz senede 2.326.961 yani 18.4 derecesinde artmış bulunmaktadır. Bu sahada 927 nüfusu, u-mum nüfusun yüzde 92.4 kısmını teşkil ederken bu nisbet 935 de yüzde 92.2 nisbetine düşmüştür. Garbi Anadolunun şahitsiz vilayetlerinde artış sekiz senede 201,056 ya ¦ ni yüzde 15.4 tür. Bu saha her iki sa yımda aynı mesahai sathiye üzerinde u-ınum nüfusun yüzde 9.5 vc Anadolu nüfusunun yüzde 10.3 ünü teşkil ederken bu nisbetler 935 de yüzde 9.3 ve yüzde 10.1 olmuştur. Merkezi Anadolunun sekiz senelik artışı 512 439 yani yüzde 14.6 olup bu kısım 927 de umum nüfusun yüzde 25.7 ve Anadolu nüfusunun yüzde 27.6 kısmını ihtiva ederken, 935 de mesahanın 2315 kilometre murabbaı tenakusuna mukabil umum nüfusun yüzde 24.8 ve Anadolu nüfusunun yüzde 26.9 kısmını ihtiva eylemektedir. Şarki Anadoluda sekiz yıllık artış 1 — Marmara vc Eğe denizleri aa- hilindc: Nüfu» kesafeti 29.4 den 33.7 ye çıkmıştır. Bu mıntakadn azami kesafet yine İstanbul vilâyetinin Asya kıs mında (T927: 850 - 1936. 91.2) vc asgari kesafet Muğla vilâyetindedir I927: 13.7 - 1935 15.4). 2 — Akdeniz sahilinde: Kesafet 13.3 den 16.5 e yükselmiş bulunuyor. Azami kesafet İçel (Mersin) vİUyetînde fi927: 25.8 - 1935: 18.8) ve asgari kesafet 1927 de Icel vilâyetinde 9.2 ve 1935 de Antalyada 12 4 görülmektedir. 3 — Garbi Anadolu (şahitsiz) vilâyetlerinde : Kesafet 18.3 den 20.8 derecesine • km* azamî kesafet Bilecik (19?': Mula%\at tasnifin önü bir huçukr ytidan once ulınamıyacabtıt. 467.514 yani yüzde 30.4 görünmektedir. Bu mıntaka 1927 de umum nüfusun yüzde 11.3 ve Anadolunun yüzde 12.2 kısmını havi iken 1935 de mesahanın 2635 kilometre artmasına mukabil umum nüfusun To 12.4 ve Anadolu nüfusunun 13 4 kısmını teşkil eylemektedir. Cenub Anadoluya gelince: Bu mm-takadaki tezayüd 136.019 yani yüzde 22.6 olup 1927 de umum nüfusun yüzde 4.4 ve Anadolu nüfusunun yüzde 4.8 kısmını havi iken 1935 de mesahanın 675 kilometre tezayüdüne mukabil nüfus mıkdarı umum yekûnun yüzde 4.6 ve Anadolu nüfusunun vüzde 4.9 kısmım ıhriva eylemektedir. İSKAN KESAFETİ ¦*) Avrupa Türkiyesinde azami ke «afet «erek 1927 vc gerek 1935 de İstanbul vilayetinin Avrupa kısmın da İdİ Burada 1927 de 187.0 olan kfr safet. 1935 de 203.3 kesafet vardı. Burada en az kesafet Çanakkale vi layetınİn Avrupa kısmında arlova (1927 18.0 - 1935 23.7; dedir. 24.0 - 1935 26 5) ve asgari kesafet Eskişehir vilâyetinde kalmıştır. (1927: 11.6 - 1935: 13.7). 4 — Merkezi Anadoluda: Kesafet 15.3 den 17.7 ye çıkmıştır. Azami kesafet Tokat vilâyetindedir. (1927: 2S.2 - 1935: 29.8) ve a ;ari kesafet 1927 de Konya 10.3 ve 1935 de Sivas 16.3 vılâyetlerindedir. 5 — Şarki Anadoluda: Kesafet 8.6 den 11.2 ye yükselmiş, azami kesafet Kars (1927:14.2 -1935: 176) ve asgari kesafet 1927 de Hakkâri 1.6 ve 1935 de Van 4.1 vilâyetlerinde görülmüştür. C) Canubu şarkî Anadoluda: Kesafet derecesi 1927 de (.15.0 iken 1935 de 18.1) olmuş, azami kesafet yine Gaziantep (1927: 19.3 -1935: 23.9) ve asgari kesafet Urla (1927: 128 - 1935 13.4; vilâyetlerinde görülmüştür. Muhtelif mıntakaların bu farklı kesafetleri bir arada mütalea edilecek olursa, İstanbul şehrinin mütekâ-sif nüfusunun tesiri altında kalan Av-(Sonu 6. ıncı sayfada) Bakanlar Kurulu Bakanlar kurulu dün Öğleden onra mutat toplantısını yapmıştır. Toplantı geç vakte kadar sürmüştür. Üzümlerimizi Sovyetler Birliği de alacak İzmir, 25 (A.A.) — Üzüm kurumu, üzüm ürünümüz için yem bir pazar teminine muvaffak olmuştur. Bu pazar bundan bir kaç yıl önce bizden bir mikdar üzüm aldırı halde sonraları hic ihracat yapılmayan Rusya'dır. Bu ay içinde Rusya'ya ihracaata başlanacaktır. BIGÜNKÜ InkılâlrdtMsi fiıt\ Mahmut Esad Bozkurt tarafından verilecektir. Uşak'ta ışık söndürme tecrübeleri Uşak. 25 (A.A.) —Hava tehlikesine karşı ışık söndürme tecrübesi dün akşam saat 19 da yapıldı. Daha evvelden ışıkların maskelenmesi halka tenbih olunmuştu. Saat 19 da top atıldı ve fabrikaların işaret düdüğü üzerine, lambalar söndürüldü. Ve maskeler kullanıldı. Deneme yirmi dakika sürdü ve tam bir muvaffakiyetle neticelendi. Zeytin budama mevsimi başladı Muğla. 25 (A.A.) — Zeytin budama mevsimi gelmiştir. Muhtelif zeytinliklerde zeytin bakım memurlarının idaresi altında buda malar yapılmaktadır. Köylüler kendi zeytinliklerinde budamayı öğrenmektedirler. Zeytinliklerde hayvanatın otlaması da menedile-c ektir. ON ALTINCI YIL. NO: 3181 ULUS h Atlımı/.. .IIHİlllll/tlU 27 İLKK \M N 1935 M M \ Zekâl ve Fitrenizi Ma \ a Kıırıınııına verini/ •rılr ." kıırı Ankaramızın en mutlu günü: 27 birinci kânun ir mbelh Vakara Dersi Atatürk, 1919 yılı birincikânun ayının 27 inci günü, ikindiye doğru. Dikmen tarafında, Ktzdyokus üstünden Ankara'ya geldi. İmpa ratorluk ordusundan çekildiğin denberi, vatandaşlıktan gayri sı -fatı yoktu. Türk milletini kurtar mak istediği için onu öldürmeğe karar veren imparatorluk, millet bakımından, asit idam mahkûmu' nun kim olduğunu an cak 1922 yılı ikinci teşrin ayının birinci günü anttyacaktır. Halk için ise. Mustafa Kemal adı, hiç bir zaman yere düşmeyen bir za -fer sancağı idi. Bütün zihin ve ruh kuvvetleri nizi toplıyarak, Ankara'nın, 27 XII 1919 ikindi saatlerine dö nünüz. İstanbul, daha, 71 gün sonra, işgal olunacaktır. Büyük Millet Meclisinin toplanmasına daha üç ay vat. Birinci İnönü har bina kadar bir yıldan fazla za man geçecektir. Sakarya meydan muharebesi 1921 ağustosunda baş Uyacaktır. İsyanlar, saray çetele r'mi Ankara yakınlarına kadar ge tirecek, bozgunla*, düşman ordu sunun top seslerim Ankara'San duyuracaktır. Düşman, Yuda'lar dan birinin maskesini takınarak. Mustafa Kemal'in istasyon evin deki yatak odasına kadar sokula çaktır. Bitinceye kadar inanılma yan zaferi, bittikten sonra, ktska -nılacakttr. O, vatanı kurtarma!, ıçtn ateş boyuna giderken. Ondan kurtulacaklarını düşünerek, se vinçte ellerini oğuşturanlar bulunacaktır. Şimdi beton ve taş yapıları arasından, elektrik ışıkları ve akasya gölgeleri altında, asfalt cad delerini geçtiğiniz bu Ankara, 919 da Onu bağrına bastığından beri, hayat denen büyük hakikatin, ak kara, acı tatlı, bütün tecrübelerin den geçti. Hepsinden tek bir ders almıştır: Atatürk'e ve Onun eseri ne inanmak.' Atatürk'ten ve Onun eserinden ayrılmamak! Bu, yaimt türk kurtuluşunun tarihi değildir: Onun, en uzak gelecekteki talide bu dersin İçindedir. F. R. ATA) """ ' "" " "" "W "I...........................I .»(M .......1.11 = lîa\ ramda Ulus ^ ıı ıı yerine çıkaca k olan KIZILAY I gazetesini okuyunuz. i ° 1 """"'" """ ""...... ¦"".................................¦ 'm*wv*mm............... ..................i.,, .... ...... _ Atatürk devrimin büyük merkezi yapacağı An karaya on altı yıl önce bugün ayak basmıştı Kıı;iiıı Atatürk'ün inkara')a ayak lıaılığ......mı altıncı ılılüııiimüıliir. Yani. \h yıl öıın-ki Ankara'yı w 16 yıl öııreld Türkiye'yi İrilenler irin 27 ilkkâıııın külünün ve gerinin durduğu, ilerinin. »ii/rlin \v mııiıı haşladığı -»onsuz takvimin ilk yapra-|ldr. Atatürk'ün emııkları ve gelecek nesiller bugünün lıeteraııım ve lıiiyüklü£iiııii lıiribiri ne aşılnarak bir liirilı Imvıınea ılevauı eltireeı klerılir. Vııkara bugün kimlisini kuranın ilk u\ıık KNUbğl yün şerefine flmıanaeak ve en lıiniık lıir Kavramını haklı bir sevine irimle kıılkna ı ııklır. takan llalkevimle K.-iiıl Nuri (•iiıılekin* in "İstiklâl" piyesi uvııanacak ve Münir Müı \ yed Itekniiimıı \laliirk'üıı \ııkara*ya gelişim- aiıl lıir ıliaIo£ıı yo-terilcccklr. Ui»er lııraftaıı lıİr |iarli »rajiı. »ire irin -ahunla eklentiler lertil» etmiştir. Denizciliğimize £eniş inkişaf imkânları veriliyor Avrupaya talebe gönderilecek ve mütehassıs getirtilecektir. - Vapurculuk şirketinin vapurlarının satın alınması için deniz yollarına salâhiyet verildi 24 - 25 birinci kanun tarihlerinde Kamutay büdce, divanı muhasebat ve İktısad encümenlerinden mürek-keb umumi heyetin toplanarak dem/ yolları ve Akay ıtletrnelerıle fabrika ve havu/lar müdürlüğünün 1936 senesi büdcelrrinı tetkik ettiğini yakmıştık. Bu tetkikal meyanında her uç müessese tarafından «emi İnşaiye ve makine mühendisliği tah-.il etmek ve ayrıca şantiyelerde ameli tecrübe görmek üzere ikişerden altı talebenin Avrupaya gönderilmeline mukta/ı tahsisat kabul ve bu müesseselerin büdcelerine ilâve edilmiştir. Bu talebe tahsilden avdette Iktı sad vekâletinin emrinde hizmet görecekler ve iktısad vekâleti bunları istediği deniz müesseselerinde tavzif edebilecektir. Bundan başka deniz yolları ışlel mesi İçin Avrupadan bir işletme mütehassısı ve fabrika havuzları için de ayrıca bir mütehassıs inşaiyeci geti rilmesine mııktazı tahsisat da kabul edilmiştir. Vapurculuk turk anonim |il keli vapurlarilc sair mevcudatının huk-ı metçe satın alınması kararlaştırıldığa takdirde bedelleri üç senede denı* yolları işletmesi umumi masrafların dan mukassaten ödenmek üzere mukavele akdi ve bu hususa yetişecek kadar meblâğın milli bankalardan birinden istikrazı için deniz yolları işletmesine .salâhiyet verilmiştir. Akay işletmesi İçİn köprüde yapı lacak iskele ile Yalovada yapılmakta olan büyük otel için aynı veçhile yüz bin liraya kadar bir istikraz akdi salâhiyeti verilmiştir. Heyeti umumiye şimdiye kadar le-amülen Akay idaresince muhtelif kimselere verilmekte olan pasoların devlet demiryollarında olduğu gibi il- I hs Bakanımı/ Viyana'ya hareket etti Paris. 26 t A.A.) — Türkiye dış iş -leri bakanı Doktor Tcvfik Rüştü Ara», Viyana'ya hareketinde, durakta Türkiye'nin Paris Büyük Elçisi B. Suad, Sovyet Rusya nın Ankara Buyuk Elçisi B Kaharan vc Yunanistan ve Yugoslav* yanın Paris elçileri tarafından selâm-Innmıştır. pasına karar vermiş ve bu vapurlarda ancak mahalli en büyük askeri kumandan ve mülkive âmirlerile gazete lere ve mahalli zabıtasına kâfi mik-darda ücretsiz paso verilmesi ve başkaca hiç bir kimsenin parasız seyahat edemiyeceği esasmı kabul etmiştir. Deniz yollan müdürünün söyledikleri istanbul. 26 fTelcfon) — Deniz yol lan müdürü hııgün \nkaradan döndü. Vapurculuk «iı ketinin vapurlarının M -tın «linin, , ctrafındnki A,- ' esas itibadiyle intaç edüdi^ini söyledi. Fransız kabinesi bir tehlike atlattı Paris, 26 {A.A.) — Meclis müzakeresi esnasında, Alsas mebusu Şu-man'ın kalablık aylcler için bazı imtiyazlar isteyen bir tadil teklifi üzerine, sü bakanı itimat meselesini ilerf sürmüştür. Sağ cenahın durumu belli olmadığı İçin, bakanın bütün hükümeti tehlikeli bir vaziyete «okması mecliste büyük bir hayret ve infial uyandırmıştır. Celse saat 17.30 da tadil edilmiştir. Bulvarlarda heyecan devam etmektedir. Celse esnasında hazır bulunamayan B Laval meclis* ¦ İmi -in Paris, 26 (A A.) — Mebuslar meclisinde, celse saat 18.10 da tekrar a-çılmıştır. B. Laval celsede hazır bulunmuştur. Ordu komisyonu başkanı, ordu mevcudu hakkındaki tadıl tekliflerinin komisyona havalesini istemiştir. B. Laval sü bakanının itimat meselesini ileri sürmekle vazifesini (Sonu 3. üncü sayfada) MUlus „ un dil yazılan TÜRK mu İle tndo-Öropeen ve Semttik Diller Arasında .Mukayese III di Mit Bu kelimenin etimolojisini a-rarken, fransı/ca Larousee bizi Bugün 2. İnci tayfınla: Uludağ'da acılan dağevi — İç haberler. .'(. üııi'ü sayfada: Fransa'da bakanlar kurulu toplantısı Habeş harbi haberleri — Dış haberler /. iimü say fada: Türk gagauzları — Ya-bancı gazetelerde oku- S • duklarımız 5. inri %ıı\fjıda: Nasıl oyuncak seçmeli — Roman Haberler tı. ıııvı sayfudu: Yeni bir beden terbiyesi usulü: tabiî metod Lâtince "desiderro ' ya gönderiyor. "Dictionnaire etymologique de la langue latine" (I | de, "dest-dero" nun karşısında: "considero** ya bak'' denilmektedir. Nihayet considero (21 bizi "sidus" kelimesine müracaat ettiriyor. Bu son kelimenin Güneş - Dil Teorisine nazaran derhal etimolojik şeklini bulup ondan manasını çıkaralım: (I) (2) (S) (4) (ig | is -l id t üs) (1) İğ: Ana köktür. Başlıca anlamları: ı (A). Güneş, güneşin parlaklığı^ (B). "Ateş, sıcaklık" tır. -' I- r Ana kök anlamlarını kendinde tecelli ettiren objeyi gösterir. Bu ¦¦ s), kelimenin etki şeklinde ( . r İh ( ¦ + y), (. \ k),(. 1 h) idi. Türk dilinin - uı'.n ı çeviriniz - | /] A. F.mout ve A Meillet. ç. 2S2. \2\ A. Ernout ve A. Meillet, s. 20$ 88 SAY1FA 2 ulus 27 İLKKÂNUN 1935 cum en eski lehçelerinde (s) yerinde bu işaret ettiğimiz konsonlar bulunurdu. Bu orijini göstereceğiz. (3) İd: (. -,- d), ektir. Yapıcılık, yaptırıcılık, yapılmış olmaklık mefhumlariyle âmil ve fail rolünü oynar. Burada delâlet ettiği mefhum, ana kök anlamlarını kendinde tecelli ettiren objenin (üt) sahasında bulunduğunu göstermektir. (4) Üs: (• ~ı »). ektir. Oldukça uzak ve geniş bir sahayı ve o sahadaki obje veya objeleri ve yahut panseyi göaterir. (İğ - is id : üs iğîsidüs) »e son morfolojik ve fonetik şekliyle "sidüs": ana kökün (A) an-lamiyle, uzaklarda parlak bir objeyi veya objeleri, yani bir yıldızı veya yıldızlar manzumesini işaret «der; ana kökün (B) anlamiyle, ateşin genişliğini, taşkınlığını gös terir. Eğer bu anlamı bir insanda, bir obje hakkında mevcut olarak ta-aavvur edersek, onun o objeye karşı büyük temayülünü, şiddetli ve ateşli arzusunu göstermiş oluruz ki buna Türkçede "istek" derler. 'İstek" kelimesi ile "sidüs" ke ¦imesinin etimolojik orijini birdr. Onları altalta yazalım: (1) (2) (3) (4) Sidüs: (iğ + is + id + Üs) İstek: (iğ + İs -f İt + ek) Bu iki kelimede, (1) incinin son ekindeki (s) konsonunun Türkçe-de (k) dahi olabileceği nazarı dikkatte tutulunca (zira bu unsurlar birbirinin aynıdır), kelimelerin manaları da tamamiyle bir olduğu meydana çıkar. fid: 1. — "Sidüs" ve "istek" kelimelerinin Yakutçada şu şekilleri vardır: 1 — Isteğ [3] : Kelimenin ilk manası istemek demektir, "tottorü iesteğ geri istemek". 11 — Kelimenin Yakutçada diğer şekli de (ietteğ) [4] dir. Bunun etimolojik şeklini yazalım: (iğ + eğ -i- et -t eğ). Yukarda işaret etmiştik ki (s), (ğ) ve onun kategorisinden olan diğer konsonlar yerine gelebilir. Bu sebepten dolayı burada (s) ye rine (ğ) bulunmuş oluyor. (İğ + eğ -f- et + eğ= iğeğe leğ): Kelimedeki ikinci (ğ) ve ondan sonra gelen (e) vokali. Türk dili fonetiği icabı olarak, kendinden sonraki konsonla tebadül etmiş ve ana kökün (ğ) si kaynaşa rak kelime (iğette = iette) olmuştur. Manası "şiddetle istemek" demektir. "İddia" kelimesi de bu a-sıldan olup manası şiddetle bir şeyin üzerinde durmak, onu İstemek demektir. Not: 2. — Şimdi lâtince (sidus) »özünün " Distionnaire Lâtin -Françait" [5] adlı lügatteki manalarına bakalım: 1 — Astre (Semavî ecram). 2 —Etolle (Yıldız). 3 — Constellation (Yıldızlar manzumesi). 4 — Signe celeste (Semavi işaret)._ [3] ve [4] Pekarski: Yakut Dili Lügati. \5] Dictionnaire Latin - Fran-çais, Çuicherat Daveluy et Ch*"';n. 1269. 5 — Planete (Seyyare). 6 — L'Astre des nuits, la lune (Ay)... v. s. Kelimenin "Elymologie de la langue latine" deki izahını gözden geçirirsek "etoile formant une figüre, constellation" sözlerinden sonra bazı araştırmalar yapıldığını ve izahın şu satırlarla bittiğini görüyoruz: "Meme si l'on arrive â en montrer ta possibilite pho-netique, le rapprochement avec groupe lit. "Sividu, sivideti (bril-ler) " est sans grand interet. Terme techiçue dont t'etymotogie est incertaine". Sidus'' kelimesinin, gerek lâtin lügatinden aldığımız manalarında, gerek etimolojisini izaha çalışan satırlarda, doğrudan doğruya (desir) anlamını ifade ettiği görülmüştür. (Desir) kelimesi, şekil itibariyle "sidus" tan ziyade Yakut Leh-çesindeki (iettes) [S] kelimesine bağlıdır. Bu kelimenin etimolojik şekli ile (desir) kelimesinin etimolojik şeklini altalta yazalım: d) (2) (3) (4) (S) tettes: (iğ -f- eğ + et -f es 4 • ) Desir : (iğ -{- eğ j- ed -f es 4- ir) (II) incinin son süfiksi hariç olmak üzere kelimeler tamamiyle birbirinin aynıdır. (I) inci kelime de (2) inci ek, kendinden sonra gelen konsonla tebadül etmiştir. (II) inci kelimede ana kök ve on-dan sonraki afiks kaynaşarak düşmüş bulunuyor. Her iki kelimenin manası "şiddetle, musallat olarak, istemek" demektir. (II) inci kelimedeki son süfiks (r), bilindiği gibi, manayı tespit eder ve takarrür ettirir. "lettesen bu ere illim üzerinde düşerek, istiye istiye almağa muvaffak oldum" [7]. Not: 3— "istek" kelimesinin anlamını yukarda gördük. Bu kelime ile "istiha", "iştiyak" sözlerinin etimolojilerini altalta yazalım: (1) (2) (3) (4) (S) İstek : (iğ -f is + it + ek 4 . ) İşti ha t (iğ + iş +• it 4- ih + ağ) İştiyak: (iğ 4 iş 4- it 4- iy + ak) Bu üç kelimede ana kökler tamamen birbirinin aynıdır; (2) inci ek, aynı kategoriden (s-ş) teba-dülü ile, (3) üncü ek tamamen ve (4) üncü ve (5) incî ekler aynı kategoriden konsonların tebadülü ile birbirinin aynıdırlar. "İstek" kelimesi, umumi anlamda, "arzu" ifade eder. Halbuki ''iştihağ" ve "iştiyak" sözlerinin son ekleri olan "ağ" ve "ak" morfemleri, bu umumî olan "arzu"-nun bîr obje veya süje ile alâkasını gösterir. "İştihağ" bir şeye taallûk eden istek, "iştiyak" bir kimseye taallûk eden istektir. Not: 4. — Arapçada, "eliştiha" karşısında, "arzu etmek, istek" sözlerini görürüz. "Eliştiyak" sözünün karşısında da "arzument olmak" diye yazılıdır f8]. Bu anlayışta, kelimelerin Türkçe orijinlerinin son eklerinin, kelimelerin mefhumuna ilâve ettiği mana nüansları yoktur. [61 Pekarski: Yakut Dili Lügati. [7] Pekarski: Yakut Dili Lügati. [8] Ahteriî Kehir. "... ıl. 11'DMliHIM" ¦¦-• ¦»..'--w"W mH'" ¦¦¦. n - ..... ı.......iMt......¦¦ .llt,i||i SOS KIZILAY IN YILBAŞI BALOSU |31 ilkkânun salı aksamı Ankara Sergievi salonlarında verilecektir | Büfe ve lokanta Karpiç'in idaresindedir. BitetUr, banka gişelerinde ve İstanbul, Sebat, Ankara eczahanele. I ! nyte tayyare piyangosu bileti satdan müesseselerde 6u(unur. Bilet I % fintlart 3 vm S liradır. Masalarınızı 1888 - 2038 Numaralardan defonla şimdid en tutunuz. İÇ HABERLER İSTANBUL TELEFONLARI Gümrük heyeti döndü İstanbul 26 — Avrupa gümrükle -rinde gümrük ıslahatı için tetkikler yapan gümrük heyeti bu sabah İstanbul» ff«lli Milletler arası cerrahî kongresi istanbul, 26 — Otuzbir ılkkânunda Kahire'dc toplanacak milletlerarası cer • ı .ılıı kongresine gidecek heyet Toro* ekspresiyle gitti İstanbul sûrları Iftanhulı 26 — Mü/eler idaresi İs tanbul surlarını tetkik ettirtiyor Tet -kik sonunda muhafazasına lüzum görü -lecek yerler eski ş -killerine konarak muhafaza edilecek, lüzumsuzlarının yıkıl masına müsaade edilecektir Kömür depoları l-ı -nKnlı 26 — Ticaret Odası eğer kömür depoları Kuruçeşmcden ka'dtrı -lırsa bunlar için en münasip yerin Orta-köy olacağını ileri sürmüştür. Fakat belediye bu teklifi Ortaköy şehre daha yakın ve halkının dada kesif olmasından dolayı beğenmemiştir. Depo mese'.esi umumî plânda halledilecekti». Yanlış bir harta istanbul, 26 — İstanbul kitabcıların dan birinin bastırdığı harta meml'k hududlarını yanlış gösterdiği için top -lattırıldı. Galata posta veznedarını öldürenler İstanbul, 26 — Galata postanesi ve nedan Hüseyin Hüsnü'yü oldürm-kte suçtu Yunus bugün istanbul'a getiril mistir Katil cinayeti itiraf fakat k~n dişinin yapmadığını. Abdu'lah'ın yaptığını söylemiştir Kadıköy kumluğunda ev yapılabilecek İstanbul, 26 — Kadıköy kumluğun da bina yaptırmak için toprağın tahammülü tetkiki bitti. Tetkik müsbet neti ce verdi. Belediyeye müracaat başladı. Birleşik devletler elçisi hakkında hükümetimizin cevabı Birleşik Amerika hükümetlerinin Battık devletleri nezdindeki orta elçisi John Van Antvverd mac Murray'in Ankara büyük elçiliğine tayini hakkında yapılan istimzaca hükümetimizce muvafakat cevabı verildiği haber alınmıştır. (A.A.) İç Bakanlığınca işi biten emekli ve öksüz aylıkları Kolonya eski kaymakamı Nurİ. Mulğa iaşe nezareti ihtiyacatı askeriye mâdürlüğünden mütekaid Muhittin Şevket, Gerze hususi muhasebe memuru Ömer Lütfi, Eski-emanet kavaslığından mütekait M. Raşit, Aydın mutasarrıflığından mütekait ölü M. Tevfik, Sular müdüriyeti kontrolörü Halil Fevzi, Çayhan nahiyesi müdürü ölü Atıf Cengiz, Milas kaymakamı Sırrı, istanbul vilâyeti idare heyeti kalemi kâtibi Osman, Kabadüz nahiyesi müdürü Kemal Altınok, Bilecik hususi muhasebe başkâtibi Ali Hayri. Darülaceze muhasebe masraf kâtibi Recep Gözütok, tnepazar nahiyesi müdürü ölü Mehmet, Beyoğlu belediye şubesi başmemuru Süleyman Muhlis, Aydın mutasarrıfı ölü Mehmet Ali Şerif,, Şırnak hususi muhasebe tahsildarı Ali Rıza, Gaziantep hususi muhasebe müdürü Nuri Kav. Afyonda hava tehlikesine karşı tedbirler Afyon, 25 (A.A.) — Hava hücumlarına karşı ışık söndürme denemeleri muvaffakiyetle yapıldı. Bir otomobil kazası izmir. 26 (A.A.) — Kuşada-siyle Selçuk arasında bir tenezzüh otomobiliyle bir kamyon arasında çarpışma olmuştur. Bu çarpışmada yolcu otomobili parçalanmış-şoför ile yolculardan bir kadın ağır diğer üç erkek de hafif yaralanmışlardır. Bayram için Faydalı bir eğlence yeri inhisarlar bakanlığının Ankarada. istasyon yanında açılmış olan atış poligonu çok rağbet görmektedir. Bu poligon, hele bayram günlerinde, kendilerine faydalı bir eğlence vasıtası arayacak olanlar için, tam bir İhtiyacı karşılayacaktır. Poligon birçok kimselerin aynı zamanda muhtelif tipte tabanca, yaylı ve barutlu tüfekle atış ve nişan talimleri yapabilecekleri bir şekilde hazırlanmış olup, burada kullanılan fişekler ancak maliyet fiatını koruyacak kadar ucuz ücretlerle temin edilmektedir. Fişeklerin fiatlan şöyledir 635 brovnig fişeği 5 kuruş, 7,65 brovnig ve 7,63 mavzer fişekleri 5,50 kuruş, 9 brovnig. 7.65 ve 9 parabellum 6.50 kuruş, kıta nagant 6,50 kuruş, kısa nagant 6,25 kuruş. 38 milimlik Smit Venson 5,75 kuruş, 22 milimlik nişan fişeği 1 kuruş (ki en fazla bu fişekler rağbet görmektedir) saçma. 8 tanesi 1 kuruş, talim fişekleri 4 »nilimetrelik O '5 kuruş. İzmirde kızıiay'm yardımları izmir, 26 (A.A.) — Bayram münasibetiyle İzmir Kızılay cemiyeti tarafından yoksul ilk okul talebeleriyle fakirlerden ikiyüz kişiye elbiselik kumaş, entarilik, ayakkabı, kasket, çorap dağıtılmış, bunlardan başka 150 lira da para yardımı yapılmıştır. Tunceli halkının af şekli Yeni teşkil edilen Tunceli vilâyeti halkından olup da nufuı ve askerlik ':a-nunlarına gore kendilerine verilmesi lazım gelen bazı cezaların affına »e nüfus yazımı İle askerlik işlerine dair olan kanun layihası Kamutay ruzna-mesine almmıştn. Yılbaşından son» ki toplantıda görüşülecektir. İçtimaî yardım komitesinin balosu Halkevi içtimaî yardım komitesi her yıl olduğu gibi bu senede 22 şubatta halkevinde bir balo verecektir. Cumtıriyet Halk Partisinin Uludağ vücuda getirdiği Dağevi kış sporu arıldı için Kayak sporlarına iki yıldanberi Cumuriyet Halk Partisince verilmekte olan önemin ilk bir eseri, işte budur. Bursa Parti başkanı saylav Dr. Sadi Konuğun dahi büyük bir gayret ve ilgisini canlandıran bu dağevinin açılma töreni birinci kânun ayının se- kizinde yapılmıştır. Dağevi (150) sporcuyu barındıracak ve yidirecek surette yapılmıştır. Kayakçılarımız burada günde bir lira Ödemek sureti-le İyi hazırlanmış ve günde üç defa olarak yemek yiyecekler ve sıcak o- dalarmda geceliyecekler ve istirahat edeceklerdir. Uludağ* kayak sporu yapınak ü-zere gidecek olan sporcular hareket lerînden bir hafta önce telgrafla Bursa dağsporları kulübüne baş vurarak yer olup olmadı gmı sormalı d ırlar. ¦nnıiii.ı . . ¦¦'!, '.tWC4 ¦ ¦-, ¦¦. !.„., .., ...... .„;y sı.!- :«--a.! Bugün göğüslerinizi Kızılayın rozetiyle süsleriniz. ULUS Son haberlerimiz Üçüncü a lamı/l;ul ır. ON ALTINCI YIL. No: 5182 \lllllll/. .Illlllllll/.lllrr Ilı ı\rrılı ."» kum- İİBffcglİM 1935 Bugün yirminci »irin oluz be * ı yılını bitiriyoruz. Eğer dünya Türkiyeden ibaret oltaydı, birbirimize yeni yılı kutlayıp geçecektik. 1935. cumuriyetin butun seneleri gibi. bir inşa yılı idi. Fakat ne yazık ki, Avrupa ı Çin, ekonomi ve politika bakımından, buhran yıllarının belki en çetini olarak geçti. Milletleri korkutan harb, eger iki devlet arasında barış bozulup kan dökülmekte, bu harb nihayet olmuştur. Etyopi'nin yüksek yaylalarındakı ateşin kızıllığı, butun Akdenizı buruyup. akislerini Cenevreye kadar saldı. Çünkü i'-İ politikadan biri galebe çalacaktı: Barış veya harb! Milletlerden bir kısmının kanını mubah sayan yeni bir din çıktığını bilmediğimiz için, Afrika harbına başka bir isim veremeyiz. Avrupa kıtası usıunde, ırilî -ufaklı, birkaç milletin bugünkü statükodan en aşağı italyanlar kadar memnun olmadıklarını da bitiyoruz. Dava, hoşnudsuzlukları barış yolu ile. yeni imkânlar bularak, ortadan kaldırmaktı. Harb, bak kazanırsa, yenileri ancak birer fırsat meselesi olacaktır Teh like. Avrupanın her noktasına, Et-yopi kadar uzak değildir. 1935 senesinin hakiki tarihini kim bilîr ne zaman öğreneceğiz? Fakat h â d i s e' si meydandadır, i Bu hâdisede Etyopi'nin talii. Ce-nevreııin -îa'ıı Üe birleşiyor. Avrupada, uzun zamandanbe ri, harb cephesinin barış cephesi* ne karşı nasıl yılmaz ve usanmaz bir taktikle harekete geçmiş olduğunu biliyoruz. Bir taraf, milletleri harbdan ne kadar soğutma ga-çalıştı ise, obur taraf, kendi kuvvetlerini barış fikrinden o kadar uzaklaştırmağa uğraştı. Güvercin kanadiı mâbud, gaz maskeli mâ-budla, harbsoıırası gençliklerini kendi yanlarına çekmek için, bütün edebiyatlarını kullandılar. Neticeyi görüyorsunuz. Bîrine Asya harbi, bir ikincisine Cenup AmerikdM harbi, bîr ü-çuncüsüne Afrika harbi adını takarak, ateş Avrupa saçağından u-zak kaldıkça, kendi kendimizi a-vutmamız hakikati değiştirmez. Unutmayalım ki silâhsızlanma konferansından o kadar nikbinlik le bahsettiğimiz zamanlardan çok uzakta değiliz: Sayın Mösyö Hen-derson, ümidlerini kaybetmemiş olarak. 1935 senesinde ölmüştür. Halbuki, en çok kara, deniz ve hava silâhı, 1935 fabrikalarına ıs-marlanmıştır. Hiç bir top, tüfek, tayyare ve zırhlı tezgâhı boş değildir. Bunların büyük barış fikrinin zafer günü şenlikleri için hazırlanmamakta olduklarına da şüphe yoktur. Eğer bugün Etyopi harbi bir Avrupa tehlikesi ıayılmazsa. Avrupanın da garbta, şarkta, şimalde, cenubta ve ortada menfaatleri biribiriyle pek az uyuşan bir takım bölgelere ayrıldığı unutulmamalıdır. Ozgecillik dünya ölçüsünde genişlediği gibi, bencillik de bir tek insanın kendi nefsi Ölçüsüne kadar daralabilir. 1935 senesinin son güneşi, barış davasını yatakta bırakarak sönüyor! F.R. ATAY Negiis Cenevreye bir protesto notası gönderdi makallmijı habeşler tarafından gittikçe sıkı bir surette kuşatıldığı bildiriliyor Harekât şiddetle devam ediyor İtalyanlar As-maradan yardımcı kuvvet getirttiler - Tayyareler Dagabur'u bombardıman ettiler. İtalyanlar deve koltarile cepheye cephane ı'e yiyecek tadıyorlar Adisababa, 30 (A.A. t — }{«»•« Wrna raloru bugün milletler cemiyetine biı no ta göndererek italyanların Şire ve Tem bien'den geri çekilirlerken boyuna harb kaide ve hukuklarını çiğnediklerinden dolayı protestoda hulunmu.lur İtalyanlar, çekilirken kiliseleri yakmakta »e sivil halka pek fena muamele etmekle dir. İtalyanlar ilk defa ul.rak 23 ilkkâ • nun tarihinde Takatçe cephesinde xc -birli gaz da kullanmışlardır İmparator bu gazların kullanılmalını da tıddetl-protesto etmiştir. Öğrenildiğine ;¦" ¦¦ italyan tayyareleri, habeş kıtalarını. "Pbosgene.. gazım havi bombalar almak suretiyle bombar dıman etmişlerdir Kaka t. habeşler. çok ağır zayiat vermelerine rağmen. mev/.ı -terini muhafaza eylemişlerdir. M ' birkaç gün önceki aynı hırla devam ı I -inektedir İtalyanlar. Asmara'dan mü hım fıtıklarda yardımcı kuvvet getir inektedirler. NECUS'UN HABEŞ MİLLETİNE BİR BEYANNAMESİ Adisababa, 30 (A.A.) - Yaklaşmakta olan Kopt Noel bayramı dola-yısiye Negüs habeş milletine hitaben aşağıdaki beyannameyi okumuştur: "— Daha çok ıstıraplar çekeceği/, fakat allah bizimle brraberdİr ve va* taiilaı-ile1' ıntp«r«lorları '*apM,;auıu zavallı askerlerimi?, kuruyor. Dualarınızın, yığıl • 1.....¦ ¦¦¦ »e-arel lerini artırmalarını ve bi* zafer* gn-(Sonu 3. üncü tayfada I impanyoı kabinesi istifa «ili Madrid. 30 (A A.) - Başbakan, cumur başkanına kabinenin istifasını vermiştir. Madrid, 30 (A. Al — Kabine, başbakan ile birçok bakanlar a-rasında çıkan anlaşmazlıklar yüzünden istifa ci mistir. ¦ v .-----v. ..-u . t Madrid, 30 (A.A. ) - Cumur ba» kam, istifa eden kabine B Portela Vallardaras'ı yeni kabineyi teşkile memur etmiştir. B. Valladare*, aksama doğru yem kabine lı*tesin verebileceğini sanmaktadır. Madrid, 30 (A.A.) - B Laval* dares kabineyi kurmuştur. İki fransız tayyarecisi öldü çağ, Kamutay Dahiliye Enenmen* çınar fesi runii sabah saat onda toplanacak Paris. 30 (A. A.) — Hava işle rı bakanlığı, tayyareci Farabo ile Klayn'ın Paris Madagaskar se ferini yapmak üzere Mısır Su-danındaki Va • diibalfa'dan ha -reket edecekleri sırada bir kaza -ya kurban ol • muş oldukları -nı bildirmekte -dir Bu kaza ne-t kesinde Fara -bo ölmüş, Klayn yaralanmıştır maileyhîn bacakları kırılmıştıı Yımanislantla Sevim s/ıı'fi.ıı hnslıuit, Atina. 30 (A.A) - Gazetelerin iyi haber alan bir kaynaktan Öğrendiğine göre, parlamento seçimlerinin gecik t irilmesini hükümet katiyen -düşünmemektedir. Seçim savaşı basla mış ve Kondilİs Selanikte. Teoto -kıs de KruNı-lı partilerinin pıogra -mim anlatmışlardır. Diğer partile -¦ m başkanları da seyahate hazır -(anmaktadırlar. \!ı:;m dış bakanı Ne zaman gelecek? Afgan dif bakanının Ankara'ya g*l meai bir muddrt leakhura uğramıştı Protokol direktörlüğü sayın muafı. ¦» memleketimizde kalacağı müddet zarfın da tatbik edilecek programı hazırlamış-tır. 1.5. tardiyö fflı-rkt-z -ııııııırnı-l«;î (ijiIİm 1 ki-k.ııı lığını l.ı ıı ı ıkilıli Manlon, 30 I A.A) - Eski başba -kan B. Tardıyo, mebuslar meclisi • nin merkez cumurıyetçı grupundan istifa etmiştir. (Soi}it 3. üncü sayladı İ »fen /'.m..: tayyarecileri Kİ myn ve farabu Mu- I Kahire. 30 (A.A) - Tayyareci * Klayn. olmuştur. "Ulus „ un dil yazıları türk dili île Indo Öropeen ve Semitik Diller Arasındaki Münasebet lerin Araştırılması MIR Fransızca "deniz" manasına gelen "Mer" kelimesinin orijini lâtince "Mâre" olarak gösterilir. Halbuki lâtince lügatte | 11 bu kelimenin hiazsmda (moî CeAtique) denmektedir. Bu keltçe kelimenin. "Güneş - Dil teorisine gore etimolojik şekli şudur: (t) (2) (3) (4) (S) (ağ * am | ağ j ar j eğ). (3) ve (5) numaralı t ,¦ li ekler, lalınce şeklinde (a) ve (e) u- zerindeki uzatma işaretleriyle gösterilmiştir. (1) Ağ: ana koktur. Burada su) anlamınadır. (2) Am: birinci derecede radikal köklerdendir. Burada, ana kokun "su" mefhumunu, kendinde temsil eder. (3) Ağ: t. | ğ), ektir. "Su" mefhumunu tamamlar ve isimlendirir. (Ağ | am | ağ ağamağ): ana kök. radikal kökün vokaliyle birleşerek duşeı, kelime (mağ) | / | Çuieherat Dnver!uy et Cha tflain: Dtctıonnaire l.tttİn Fran-t*ıs. Bugün | İç sayfalarımızda okuyunuz: s 13. invi stıyfmlıt: İç haberler - Bayram günlerindeki hâdiseler üncü suyfutltt: Dıs haberler un, ıı .%ıtyfııtlu: Turk Gagauzlar - Yabancı gazetelerde okuduklarımız inci sayfada: Memleket ostast. olur; (ğ) nin (y) ye tebeddülü ile (may) şekli de vardır. Her ikisi "su" demektir. (Bu kelimelere aynı manada Arap dilinde de tesadüf olunur). (4)Ar: (. r); kendisinden evelkı kelime mefhumunun muayyen ve müspet bir sahada kat'î u-larak varlığına işaret eder ektir (S) Eğ: Burada koktur ve "genişlik" anlamınadır. Kendinden evelkı (ar) ekinin, suyun tekarrür ettiğine işaret ettiği sahanın "geniş" olduğunu ılade eder. ( Mağurey nusre): "g^niş su'' yani "deniz" demektir. MİKA Sanskrit dilinde "deniz" demek olan bu kelimenin elımoloıık şekli şudur: (1) (2) (J) (4) (S) (tg | ım | ıg J ır +- ağ) (l)lğ: Ana koktur. Burada Türkçe manası "su" dur. (2) İm: Birinci derecede radikal köklerdendir. Burada ana kökün "su" nırlhumuııu kendinde temsil eder. (3)lğ:(. i ğ), ektir. -js? mefhumunu tamamlat ve ısım.erndirır. (4) İr: (. r), kendisinden e-velki mefhumun, muayyen ve müspet bir sahada kat'i olarak varlığına işaret eder ektir. (5) Ağ: Burada koktur ve "genişlik" anlamınadır. Kendinden evelki (ar) ekinin, suyun tekarrür ettiğine işaret ettiği sahanın "geniş" olduğunu ifade eder. (Iğtnnğtrağ mirağ mira): "geniş su„ yani "deniz" demektir. /Vof; /. — Fransızca (mer.), lâtince ve keltçe (mâre), sanskritçe (mira) sözlerinin orijinlerinin, türkçe olduğu görülüyor. Türkçenin Yakut dialektinde. kelimenin 4fürü -kI*. Yakutski mıntakasının Borogon ulusunda Sayfayı %**v**imm - V l u s 3) ILKKÂNUN 1^35 SAM Bayram gönlerinde neler oldu? U'"iiın 1/mı 4nkuruya Birlisi Atatürk'ün Ankara'ya ayak bası-; mi /' ıncı yıldönümüne rastlayan 27 ilkkânun gününü bütün Ankara tak canlı ve içten bir saygı ile kutlamıştır. Bütün şehir tamamen donanmıştı. O gün. Vali B. Nevzad Tan-doğan, 16 yıl Önce Müdafaai Hukuk heyetinde bulunan din işleri reisi B. Bilal Börekçi ve mebus B. Yahya Calip anharalılann saygı ve sevgilerini Ataturke sunmuşlardır. Atatürk de Ankara halkına teşekkür ve selamlarını yollamışlardır. Cece, Ankara elektrik ışıkları ile donanmış. Milli Hâkimiyet meydanındaki zafer âbidesi ile Yenişehirdeki Atatürk heykeline birçok çelenkler konmuştur. Halkevinde bu mutlu günü kutlamak üzere çok güzel bir toplantı yapılmıştır. Karşılıklı yanlım sualine Verilen cevablar Buyuk Britanya tarafından sorulan Milletler cemiyeti paktı mucibince karşılıklı yardım hakkındaki sorguya Akdeniz memleketlerinden ervahlar gelmiştir. Bu memleketler Fransa, Yugoslavya, Türkiye, Yuna-nistandtr. Bunlar pahtın 16 ıncı maddesinin 3 üncü fıkrasına göre leah-hütlerİnİ yapacaklarını bildirmişlerdir. Bu hükümetlerin cevabları ilk-teşrin ayı içinde Cenevre İrtibat komitesi tarafından kabul edilen karar suretinin birer teyidi demektir. Sovyet Rusya ile Polonyanın da hava kuvvetlerİle Akdenizdeki ingiliz donanmasına yardım edeceklerini bildirdikleri söylenmekledir. H. h.denle Ihy Hakanımız Arasımla İstifa eden İngiltere dış bakanı B. Horun yerine gelen B. Edenle dış bakanımız B. Tevfİk Rüştü Aras arasında pek samımı telgraflar leatı edilmiştir. li. I.ııvul kabinesi 28 ve 29 Ikkânun günlerinde top-lonan fransız mebuslar meclisi uzun münakaşalardan sonra B. Laval kabinesine 261 e karşı 304 reyle ılımad kararı vermiştir. Bu ıtımad kararı, kabinenin uzlaşma, beynelmilel anlaşma ve barış işlerine devam etmesi içindir. B. Lavalin İtimad kararı alması Romada sevinçle, Macarislanda, Avuluryada ve Lehistanda memnuniyetle karşılanmıştır. Alman - Japon atıİasmssst mı? Berlindekı japon çevenleri, Japonya ile Almanya arasında Sovyetlere karşı askeri bir anlaşma için görüşmeler yapıldığı hakkında Parisle çıkan (Umanite) gazetesinin neşriyatını yalanlamakladırlar. H. Ituldıİnin bildiriği Yeni yıl dolayısiye B. Baldvin bir bildiriğ çıkarmıştır. Bu bıldıriğde İngiltere ticaretinin emin suretle arllı-ğı, işsizlerin sayısının azaldığı söylenmekle, birkaç sene sonra Ingilterenin ekonomik zaaftan büsbütün kurtulacağı ünııd edilmektedir. İtalyan - Habeş hurin Royter ajansı aylarının bildirdiğine gore habeşler bütün hazırlıklarını bitirmişler, yalnız müdafaaya değil, taarruza da hazır bir vaziyete gelmişlerdir. 22 ilkkânunda şimal cephesinde başlayan büyük ve hanlı bir harb üç gün sürmüştür. Habeş telgraflarına göre bu harbin sonunda habeşler A 6-bi - Addıyi almışlardır. Her iki tarafın zayiatı mühimdir. Habeşler Abbi • Addıyı aldıklarına dair resmi bir bildiriğ de neşretmışlerdır. HaLeşlerın Makallenîn şimalinde italyanlardan 20 lank. 40-50 milralyöz ve iki yüz esir aldıkları söylenmekledir. Bu harblar şimdiye kadar olan harbların en hanlısı olmuştur. Habeş membalarından gelen haberlere bahılırsu harb yakında daha ziyade şiddetlenecektir. Son harbin en acıklı tarafı binlerce yaralının harb meydanla' ın-da tedaviden mahrum bir halde kalmaları ve ağır ağır ölüp gitmeleridir. Asmaradan gelen haberler ise harb vaziyetinin italyanlar aleyhine olmadığı şeklindedir. Habeşler sulha nasıl razı Oluraklurmış? Royter a/ansının bildirdiğine gore habeş imparatoru, habeş topraklarının italyanlardan tamamen boşaltılması, Italyanın tazminat vermesi, Ha-beşistanın hükümranlık hukukunun devletlerce tanınması, italyan sömürgeleri arasındaki hududun milletlerarası bir komite tarafından tayını ve italyan olmamak şartıle finansal ve idari meselelerde yabancı müzaha-retlerinin kabulü mukabilinde sulha hazır olduğunu bildirmiştir. İÇ HABERLER İSTANBUL TELEFONLARI Rum patriki öldü İstanbul, 30 — Rum patriki Fotyos dün ölmüştür. Ölümünün sebebi bağırsak hastalığıdır. Perşembe günü merasimle kaldırılacaktır. Patrik Balıklıda patrikler mezarlığına gömülecektir. İVı? 11;ı\ ın balosu Bu akşam veriliyor Yedi yıldanberi Kızılayın başladı -Ki yılbaşı balosu bu aksam Sergievi salonlarında verilmekledir. Yeni yıla an -karalıların neşeli, zevk'i ve güzel bir gece ile girmesi için hiç bir fedakârlıktan geri durmayan Kızılay Sergievinin üst ve alt kal salonlarını balo için hazırla -mistir. Altkatta üçbin kişilik büyük vestiyer, bir lokanta ve lunapark eğlenceleri, üst katta büyük bir lokanta ve dans salonları hazırlanmıştır. Baloda yemek yemek, masa tutmak gibi mecburiyetler yoktur. Hazırlanan ve Karpıç'ın idaresinde olan lokanta. il tiyenler içindir ve ihtiyaridir. (3) liralık bİltlere bir bayanla bera -ber gitmek hakkı verilmesi ve balo için yapılan hazırlıkların orijinalliği bu aksam Sergievinin büyük salonlarına seçkin bir kalabalık toplıyacaktır. Biletlerin satışı hararetle devam etmektedir. Uşak halkevinin çalışmaları Usak, 30 (A.A.) — Halkevi yönetim kurulu aldığı bir kararla açılmış ' ın yedi çalışma şubesinin işlerini incelemeye başkanla yönetim kurulundan bir arkadaşı ödevlemiş ve bugün bazı şubeler aracında konuşmalar yapılmıştır. Bu konuşmalarda evin iki yıllık çalışma zamanında yaptığı İşleri gösterir bîr broşür hazırlanarak evin yıldönümünde bütün ülkeye dağıtılması kestirilmiştir. Diğer şubeler komiteleriyle görüşmelere devam olunacak ve evin genel çalışması yakından kovalanacaktır. Yakalanan kaçakçriar Çeçen bir hafta içinde gümrük muhafaza örgütü, 137 kaçakçı, 3856 kilo gümrük kaçağı, 409 kilo inhisar kaçağı, 4385 defter sigara kâğıdı, i ki tüfek ile 58 kaçakçı hayvanı ele geçirmiştir. allı spor kııliiimi Pazar günü bir arazi binişi yaptı Allı spor kulübü pazar günü bir arazi binişi yapmıştır. Sabah saat dokuzda kulübten hareket ile ve doğruca Başbakan İsmet İnönü'nün köşküne gidilmiştir. İnönü misafirlerini manej yerinde bekliyordu. Saat lam onda köşkten yürüyüşe başlanmıştı. Mîllî müdafaa'nın arkasında ki arazide çekilen bir iz üzerinde koşan köpekler dört nalla takib edilerek takriben üç kilometrelik bir arazi binişi yapılmıştır. Mayster Başbakan idi. Butun biniciler arazide kendisini takib etmişlerdir. Binişten sonra köşke avdet edilmiştir. Başbakan misafirlerine likör ve badem ezmesi ikram etmiştir. İngiliz ve Norveç elçileri de bu atlılar arasında bulunmuşlardır. Muamele t ergisi Finans bakanlığının bir tamimi Finans Bakanlığı muamele vergisi matrahında borsa resmi, simsariyeı kom-sıyon namiyle tenzilât yapılmaması hakkında defterdarlıklara bir tamim yapmıştır. Bakanlık bu tamiminde sınai müesseseler mamülâtı, fabrikalardan sa-lılıncaya kadar mamulün satışını temin için müessese sahihleri tarafından Ödenen ve ticari temayüllere göre alıcıya değil doğrudan doğruya satıcıya aid b •' nan borsa resmi, simsariye dellâliye ve komsiyon ücretleri gibi paraların malın satış bedelinde mündemiç bülunm .»ı hasebiyle muamele vergisi matrahına dahil edilmemesi lâzımgcleceğinî tasrih etmişin. Dil, Tarih Coğrafya fakültesi Dil, Tarih ve Coğrafya fakültesi önümüzdeki hafta içinde törenle açıalcaktır. Memlekete girebilecek para Hükümet 25 liradan fazla türk parasının memlekete ithalini yasak etmiş - tir. bulanan büyük gölün adıdır 12]. Mâr aynı lehçede, "yosunlu bataklık, çalılarla kapanmış rutubetli yer" 13j; Mora, "yosun şeklinde göl kenarında biten ot"; [4], (Mora - n), Uygurcada. "nehir" demektir. Türkçede (Müre n) sözü de "nehir" demektir |5]. "Yağmur, çamur, hamur" sözlerindeki mur da "su" demektir. Türkçede Miere Biere, [b -m|, sözü, "su" demektir |6). ''Biere banda (manda) ": bir göl adıdır. "M" nin, (b) değişimi ile "W manasında başka türedileri va^ır: Baray; Yakut dilu»de bir göl adıdır [7J. Bere (Mere); Göle bitişik diğer küçük bir göl [8]. Aynı kelime Vilyuysk ulusunda göl adıdır [9]. (Bara lağan) : "şiddetli su a-kıntısı" demektir (10]. Boru lâh): Adiç nehrinin sol kolunun adı 11 Büör, Biar: "su" manasınadır [12], "Büör kötüye bir gölün adı". Aynı kelime, biribirine yakın iki gölden küçüğünün adıdır. Kelimenin Biğir sözü "büör" sö- .[?].[¦*]¦ M Pekarski; Yakut Dili Lügati. \S] Oğuz Destanı. [6|. [7]. \8) Pekarski. Yakut Dili Lügati. f9L \W\. \U\. [12] Pekarski: Y* ' "i Dili Lügati. zünden başka bir şey değildir. "Pınar" demektir. Bu söze, Arap dilinde de tesadüf ediyoruz. (Bara \ n Baran) sözü de aynı orijindendir. "Yağmur" demektir. Bu söze de Farsçada tesadüf ediyoruz. MI Almanca "deniz" anlamına gelen bu sözün etimolojik şekli şudur: (O (2) (3) (eğ + es + eğ) (1) eğ: "su" demektir. (2) es: "oldukça geniş bir saha' ifade eder ve suyun o saha ile mu nasebetini gösterir. (3) eğ: Kelimeyi tamamlar, isimlendirir. (eğ ¦ es eğ ; egeseğ seğ see): "geniş su", yani "deniz* demektir. Türkçe Sa, "nehir" demektir [13j. Sadece "su" manasına kullandığımız 5u, Suv, Sun sözleri de aynı manada olmak üzere malûmdur. TENGtfi Macarca "deniz" manasına gelen bu kelimenin etimolojik şekli şudur: (O (2) (3) (4) (S) (eğ + et + en f eg -f ir) (1) *ğ: "*u" dur. (2) et: (. | |), burada ektir. [13] Radlof! I.,"Şor lehçesi". "Yapıcılık, yaptırıcılık ve yapılmış olmaklık" mefhumlarını ifade eder. Yaptğı iş. suyu bir kara parçasının ittisalinde uzatmaktır. Kara parçasını gösteren kelime unsuru, (4) numaralı (eg) dir. Buna yapışık olarak uzayan sahayı gösteren (3) numaralı (en) dir. (5)-inci ek olan (ir), suyun kara ittisalinde tekarrürüne işaret eder. O halde: (eğetenegir — tengir): "bir sahilden bakıldığı zaman u-za^'P gittiği görülen "su" dur. Bugünkü Türkçemizde ufak bir farkla kelime aynıdır. TENGİZ (heniiİz. Uenİz) Bu kelimenin etimolojik şekli Şudur: (O (2) (3) (4) (S) (eğ | et 4 en + eg + iz) ¦ Burada bütün unsurlar, Macarca kelimenin unsurlarnın aynıdır. Rolleri de birdir; yalnız (5) inci ekler farklıdır: (ir - iz). (İz), bilindiği gibi, "oldukça geniş ve u-zun bir sahayı gösterir. O halde Deniz sözünün manası, "geniş sahilleri kaplıyan su" demektir. Not: 1. — Bu son kelimeye kadar yukardan beri etimolojik analizlerini yaptığımız kelimelerin hiç biri tam manasiyle "deniz" mefhumunu kavrıyamamakta olduk lan görülür. Asıl mefhumun "en geniş" manasını ifade eden, yalnız Deniz kelimesidir. Farsça nin Derya kelimesinin de orijin manası, âdeta "büyücek bir dere" ifade eder. Bu iki kelimenin etimolojik şekillerini altalta yazalım: (1) (2) (3) (4) (S) Dere : (eğ -f- ed -f- er 4- eğ -\- . ) Derya: (eğ -f ed -f er f ey + eğ) (I) Eğ: Sudur. (2) Ed: Radikal köktür. Suyu temsil eder. (3) Er: Suyu toplar, (4) Eğ, ey: Sahasında. Buraya kadar kelime Dere'dir. Derya kelimesinin sonundaki (5) Ağ: "Saha" mefhumunun "büyüklüğünü" ifade eder. Derya: "büyük sahada toplanmış su ' olur. OKh \\s Kelimenin etimolojik şekli şudur: (1) (2) (3) (4) (ok + iy -j- ân -f os) (1) Ok: Su. (2) ty: Radikal köktür. "Hareket ve uzaklaşmak" anlamınadır. (3) An: Evvelâ kendi muhitine ve sora (4) Os: Yani daha geniş sahalara "hareket ve uzaklaşmayı ifade eder". Okiynnos: "Kendi muhitinden daha uzaklara yürüyen, taşan, yayılan um ımî anlamlı "büyük de n'ız" demektir". ıtalyaya Nasıl satış yapabileceğiz: lta'yan - türk k.ıring hesabimi ı UMI ya lehine evelce mevcud olan bk'yc ile İlâve olarak son d^fa bu hesaba yatırı -lan bonolar bakiyesinin de İtalya'ya yU pılan ihracat bedellerini karşılamağa kifayet etmediği anlaşılmıştır. Tüccarımı zın menfaatlerini korumak üzere bun dan böyle Italyaya yapılacak ihracat bedellerinin serbest döviz veya peşin para ile tesviye edilmiş olduğuna d.ıir kambiyo direktörlüklerinden vesika almmv sı ve vesikası alınmayan tüccar mallcrı-nm İhracına müsaade edilmemesi kar -laşmıştır. Keyfiyet dün k ımbiyo direktörlüklerine ve gümrüklere bildirilmiş -lir. Hasın (Ivnel direktarlüğiiniin Fotoğraf sergisine kabul şartlan nelerdir.? Ankara'da, sergi evinde, basın genel direktörlüğü tarafından 25 şubat 1936dan 5 mart 1936tar»-hine kadar devam etmek üzere açilacak "Türkiye tarih, güzellik ve İş memleketi" adını taşıyacak olan fotoğraf sergisine türkiyede yaşayan yerli ve yabancı profesyonel ve amatör fotoğrafçılar da aşağıdaki şartlar altında iştirak e-dec eklerdir:. 1 — Gönderilecek fotoğrafların 10 şubatta Ankara'da basın genel direktörlüğünün eline varması lâzımdır. Bu tarihten sonra gelecek resimler müsabakaya iştirak edemezler. 2 — Her fotoğrafçının göndereceği resimlerin sayısı onu geçmeyecektir. 3 — Gönderilen fotoğrafların asgari ebadı 18 — 24, azami ebadı 40 — 50 olacak ve bu resimler kartonlanmış olarak gönderilecek tir. 4 — Her resmin arkasına gönderenin adı ve adresi ve resmin neye aid olduğu yazılacak ve görünen tarafın bir köşesinde de sahi -binin imzası bulunacaktır. 5 — Gönderilecek resimlerin kırılıp buruşmamaları için iki kalın karton arasında ambalajç edilmiş olmaları ve taahhütlü olarak gönderilmeleri lâzımdır. Yolda yıpranmış veya eline varmamış resimlerden dolayı basın genel direktörlüğü hiç bir mesuliyet kabul edemez. 5 — Sergi kapandıktan sonra bir ay içinde resimler sahiplerine, masrafları kendilerine aid olmak üzere, iade olunacaktır. 7 — Resimlerin sergiye kabulü veya reddi bir jüri heyeti tarafından kararlaştırılacaktır. 8 — Sergide en çok muvaffak-olan birinci, ikinci, üçüncü fotoğrafa basın genel direktörlüğü tarafından bir şeref diploması verilecektir. Memleketimizde ilk defa yapılmakta olan böyle bir sergiye Türkiyede yaşayan bütün profesyonel ve amatör fotoğrafçıların iştirak edeceklerini, basın genel direktörlüğ ümit eder. S nar. HayrunuUt yanıltın maçlar Adapazarı, 30 (A.A.) — Üç-günden beri havaların güneşli gitmesi bayram günlerinde spor hareketlerine de imkân verdi. Dün Gençler birliği ile Yeniay takımı arasında yapılan maçı 1 - 0 Gençler Birliği kazandı. İdman Yurdu Sakarya maçı 2 ¦ 2 beraberlikle bitti. Muğla, 30 (A.A.) — Dün bir maç yapmak üzere şehrimize gelen Çine spor takımı ile Muğla Yayla takımı karşılaştı. Kalabalık bir seyirci önünde yapılan maçı Muğla Yayla takımına sıfıra karşı 2 ile kazandı. Maç heyecanlı oldu-
Tweet
Önceki Kayıtlar
Ana Sayfa
Bu Blogda Ara
Popüler Yayınlar
Mevlit - Tam Metin
Süleyman Çelebi'nin Vesiletü'n-Necat (Kurtuluş Yolu) adıyla kaleme almış olduğu, Mevlit adıyla bilinen eserin tam metni: I. ...
TDK İmla Kılavuzu
TURK DİL KURUMU YAYINLARI: 525 İMLA KILAVUZU Hazırlayan: Prof. Dr. Hasan Eren Ankara 1985 Türk Tarih Kurumu Basım Evi TÜRK DİL KU...
Divanu Lugati't-Türk
Kaşgarlı Mahmut'un eseri Divan-ı Lügat-i Türk: DIVANU LUGATI'T-TURK'DEN DERLENMIS ETIMOLOJIK SO...
Yeni Sabah - Mayıs 1949
1 Mayıs 1949 tarihli gazete - 2 Mayıs 1949 tarihli gazete - 3 Mayıs 1949 tarihli gazete - 4 Mayıs 1949 tarihli gazete - 5 Mayıs 1949 tar...
Yeni Sabah - Eylül 1949
1 Eylül 1949 tarihli gazete - 2 Eylül 1949 tarihli gazete - 3 Eylül 1949 tarihli gazete - 4 Eylül 1949 tarihli gazete - 5 Eylül 1949 tar...
Yeni Sabah - Kasım 1940
Gazete içeriği aşağıdadır. ...
Yeni Sabah - Ağustos 1949
1 Ağustos 1949 tarihli gazete - 2 Ağustos 1949 tarihli gazete - 3 Ağustos 1949 tarihli gazete - 4 Ağustos 1949 tarihli gazete - 5 Ağusto...
Yeni Sabah - Haziran 1948
1 Haziran 1948 tarihli gazete - 2 Haziran 1948 tarihli gazete - 3 Haziran 1948 tarihli gazete - 4 Haziran 1948 tarihli gazete - 5 Hazira...
Yeni Sabah - Ocak 1948
1 Ocak 1948 tarihli gazete - 2 Ocak 1948 tarihli gazete - 3 Ocak 1948 tarihli gazete - 4 Ocak 1948 tarihli gazete - 5 Ocak 1948 tarihli ...
Yeni Sabah - Temmuz 1949
1 Temmuz 1949 tarihli gazete - 2 Temmuz 1949 tarihli gazete - 3 Temmuz 1949 tarihli gazete - 4 Temmuz 1949 tarihli gazete - 5 Temmuz 194...
Hiçbirşey Nasıl Yazılır
Heryer Nasıl Yazılır
Göktürkçe Türk Yazısı
Blog Arşivi
Blog Arşivi
Temmuz (428)
Haziran (1147)
Mayıs (683)
Mart (1)
Ocak (1)
Ağustos (1)
Eylül (1)
Mayıs (1)
Şubat (2)
Aralık (5)
Kasım (1)
Temmuz (110)
Haziran (1)
Ağustos (1)
Ekim (2)
Temmuz (2)
Mayıs (1)
Nisan (1)
Eylül (103)
Ağustos (3)
Mayıs (1)