¦
Başmuharriri:
Ahmet   Emin   YALMAN
VATANEVl— Cağaloğlu, Molla Fenari S. 32 Telefon: 24136 —   Telgraf VATAN ist.
1 MART 1941 CUMARTESİ
4
¦ 1 KUT-Uf r
Fiyah: 5 Kuruş
""""1
SİYASI   SABAH  GAZETESİ
Yıl: I j— Sayı: 190
Müsabaka Hediyelerimiz
Bugün   üçüncü   sayfamızda
İki dost Te müttefik devletin Ha riciye Nazır ve VekOi yanyana
Ankara Mülakatının
Bilançosu
Neşredilen Tebliğ Ozü lls Sözü
Bir Olan Sağlam Bir Münasebetin Tabiî İfadesidir
Yazan: Atamtt Emin YALMAN
Ankara, 28 (Başmuharririmizden) — Ankara mülakatına dair bugün neşredilen resmî tebliğin satırları arasında bir şeyler okumak isteyenler boş zahmete gireceklerdir. Tebliğ, özü ile sözü bir olan savlam bir münasebetin tafcîî ifadesidir. ...    ^ >î
İngiliz kabinesinin mühim bir rüknü olan B. Eden'in ve İngiliz Genelkurmay Reisi General SÛ John Dillin bizi gelip görmesi, Cumhur reisimiz tarafından kabul olunması, Başvekü doktor Kefık Saydam ve Hariciye Vekili Şükrü Saraçoğlu ve Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmakla beraber dünya ve Balkanlaı vaziyetini gözden geçirmeleri ve-sıtesae saaece şu noktalar bir defa daha teyit olunuyor.
1 — İki hükümet, Türk . İngiliz ittifakına otan bağcıklarının nekadar sıkı olduğunu karşılıklı oıaıaıt görmüşlerdir.
2 — Dünya vazıyetini her bakımdan gözden geçirmişler ve görüşlerinin birbirinin aynı olduğu kanaatine varmışlardır.
3 — Türkiye ile    İngılterenin
müşterek menıaatıerıne sıkı surette dokunan Baıkan meseleleri de hususi bir dikkatle tetkik o-lunmuş ve iki hükümetin bu meselelere ait siyaseti arasında tam bir uygunluk buıunduğu görülmüştür.
Diyeceksiniz ki, bütün bunlaı resmi sözlerdir. İşin içyüzü acaba nasıldır? İngiltere ile bizim aramızda cidden resmi tebliğin ifade ettiği gibi, tam bir fikir uygunluğu ve ciddî bir karşılıklı güven var mı?
Buna emin olabilirsiniz. İki taraf ta Ankara mülakatından cidden memnundur. B. Eden de, General Sir John Dili de bu memnuniyetlerini ecnebi gazete muhabirlerile olan mülakatlarında en samimî kelimelerle ifade etmişlerdir.
Başka türlü olmasına da ihtimal yoktur. İki memleket arasındaki ittifak, ımenfaat hesaplarına dayanmıyor, temiz prensiplere dayanıyor. Bu prensiplere en yüksek derecede faydalı olmanın yolunu ve usulünü    vaziyetlerin
icabına en uygun surette günü gününe tayin etmek vazifesini pek tabu olarak biz üzerimize almış bulunuyoruz.
Harp başlryalrberi 18 ay geçmiştir. Bütün bu aylan dolduran hâdiseler, bizim daima isabetli bir yol takip ettigimrzi ve tuttuğumuz yolla müşterek davaya en büyük hizmetlerde bulunduğumuzu ispat ve teyit etmiştir.
Müttefiklerimiz de bunu tama-mile takdir    ediyorlar.    Ankara
(Devamı Sa. 5, Sü- 5 de) +=+
Bulgaristanın
Seferberlik NİJS3İesi
^^^^ — *
Tabancı MemlekatUr le Telefonlar üfleniyor
Sofya, 28 (A.A.) — Reuter: İngiltere elçisi George Rendel, bugün Bulgar Başvekili, B. Fi-lofu ziyaret ederek bazı Bulgar gazetecilerile birlikte bir İngiliz gazetesi muhabirinin tev, kif edilmesini şiddetle protesto etmiştir. Bu teşebbüs üzerine tevkif edilenlerin hepsi serbest bırakılmışlardır.
Sefir, Başvekil ile Bulgar seferberliğinin vüsati hakkında da görüşmüştür. Sefire nazaran bu seferberlik için şimdiki vaziyet ve şerait dahilinde hiçbir sebep yoktur.
Sabahtanberi yabancı mem. leketlerle telefon irtibatları işlememektedir.
İNGİLİZLER MEtS ADASINDAN ÇEKİLDİLER '   Londra, 28 (A.A.) — Harbiye  ve Bahriye  Nezaretlerinin müşterek tebliği:
Salı günü Meis adasına ihraç edilen İngiliz kuvvetleri kendilerine verilen vazifeyi ifa eyledikten *onra halen adadan çekilmişlerdir.
SABİK iöPANYA KRALI •   13 üncü ALFONS ÖLLDÜ
Roma, 28 (A.A.) — 13 üncü Alfons saat 11,51 de vefat etmiştir.
Bugün Dünya Vaziyeti
Ajans ve Radyo Gazete sine Göre Günün En
Mühim   Hâdiseleri
^   Ankara mülakatlarından sonra resmi bir tebliğ neşredildi.
^   Bay Eden ve rcTakatiııdckUcr Kahıreye   gitmek üzere An-karadun ayrıldılar.
TUrkiyenln 101 i bütçesinin umumi yekûnu 304,971,662 Ura olarak tesiri t edildi.
^   Habık İspanya Kralı On Üçüncü Alfons öldü.
^   Japon Hariciye Nazırının Berlin ve    tMosko\aya   gideeeğl
haber verilmek 11 dlr. ' '  ' \
İnglltercnln Sofya Elçisi, İngiliz ve Amerikan gazetecilerine
beyanatta bulundu.
Hükümet
Türk
İngiliz ittifakına Tam
Bağlılıklarını Müşahede Ettil
Beynelmibl Vaziyet Mütalâa Edildi, iki Devlefin Müşterek Menfaaflarını Yakından
Alâkadar Eden Balkan Meseleleri Hususî Bir Dikkat Mevzuu Oldu
iki Hükümet Bütün Bu Meseleler Hakkındaki Siyasetlerinde
Tam Mutabakatlarını Gördüler
Ankara, 28 (A.A.) — Resmî tebliğ: Ankaraya, 26 şubat 1941 tarihinde, resmî ziyaretle gelen Büyük Britanya Hariciye Nazın Ekselans Anthony Eden ve İmparatorluk Genel Kurmay Başkanı General Sir John Dili, Türkiye Reisicumhuru tarafından kabul buyu-rulmuşlar ve Başvekil Dr. Refik Saydam, Ha-
riciye Vekili Şükrü Saraçoğlu ve Genel Kurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak ile görüşmüşlerdir.
İki hükümet Türk - İngiliz ittifakına tam bağlılıklarını müşahede etmişlerdir.    ,
Bugünkü beynelmilel vaziyet her cihetten mütalâa edilmiş, Türkiye ve Büyük Britanyanın
müşterek menfaatlerini   yakından   alâkadar
eden Balkan meseleleri hususî bir dikkat mevzuu olmuştur.
İki hükümet bütün meseleler hakkındaki siyasetlerinde tam mutabakatlarını müşahede etmişlerdir,
B. Eden Türk Gazetecilerile
Candan Konuştu
Ulus'un Başyazısı
Bizim Aramad ğım:z Harp, Eğer
Bzi Aray.cak GY.:rsa Zayıf ve Tedbirsiz Bulunmıyccağız
Ankara, 28 (Tele'onta) — Bn^ün
Ankarada çıkan «Ulus» gazetesinde Falih Rffkı A tay «Ankara Mülakatları» baslığı altında bir makale neşretmiş tir.
Bu makalenin en mühim noktalarını aşağıya veriyoruz:
«İngiltere ve Türkiye harp sonrası devrinde müşterek bir sulh davası gütmüşlerdir. Bu dava harbi bertaraf etmek, haksızlıkları uzlaşma yolu Ue tamir etmek ve ihtilaflı mUletler arasında kan ve silâhtan gayri bir hesaplaşma imkanları bulmaktır. Aramızdaki İttifaklar da ayni ruh İle münhasıran tecavüz a-leyhlne kurulmuştur. İngiltere ve Tür klye yeni bir harbin menfaat ve kazançları üzerinde anlaşarak biri-birlerlne yaklaşmadılar. Bilakis böyle bir harpten kendi emniyet bölgelerini masun tutmak, harp faciasının zarar ve tehlike hudutlarını elle-
rinden çeldJJi ki, uır tahdit etmek I-
çln birleştiler. İngiltere - Türkiye İttifakı başka hiç bir zaviyeden görülemez. Ve onda bir sulh hizmeti olmaktan gayri hiçbir vasıf aranamaz.
Harbin yeni sirayetlerini tahrik ve teşvik etmekte bir fayda görmüyoruz. Fakat bu yeni sirayetlerin tehlikelerine karşı hazır ve tetik bulunmak lüzumunu hissediyoruz. Bizim aramadığımız harp, eğer bizi arayacak olursa zayıf ve tedbirsiz bulunmayacağız.
Tam bir tecanüs ve ahenk şartlan İçinde devam ve inkişaf eden Türkiye politikasının dürüstlük ve isabeti ve müttefik devlet siyaset İle ahenk-
tarlığını temin eden Ankara mülakatları semereli olmuştur. Bu semerelerden bizim kadar menfaatlerini sulh ve hakkın müdafaasında görenler de İstifade edeceklerdir.»
D ü y
Zarif
;ıın Adam
En Sık ve
» Ras .in3
Bay Eden ve General Dili Ankaradan Hareket Ettiler
Ankara, 28 (A.A.) — Üç gündür şehrimizde 'bulunmakta olan Büyük Britanya Hariciye Nazırı Anthony Eden ve İmparatorluk Genelkurmay Başkanı General Sir John Dili ile refakatlerinde bulunmakta    olan    Yakın
Şark Intgiliz kuvvetleri Başkumandanlığı Kurmay Başkanı General Arthur Smith, Tuğgeneral Mal-laby, hava Vismareşali Elmhurst
ile maiyetleri, 'bugün saat 19 da
hususî  trenle  şehrimizden  ayrıl-(Oevamı Sa. 5, SU 4 de) + * +
B3nziyor mu ?
Ankara: ingiltere Hariciye Nazırı B. Anthony Eden'in Çanka yadaki İngiltere sefaretinde bulunduğu salona kafile halinde girdik. Matbuat Umup* Müdürü Selim Sarper, arkadaşları bir bir tanıştırdı. —
Ortada derhal rahat, sakin, samimî bir hava peyda oldu. Bay Eden candan adam. Mevkii do-layısile sizinle kendisi arasında mesafe koymak, zoraki tavırlar takınmak hatırına bile gelmiyor. Derhal söze girişti. Hoşbeşten sonra gazetelerde neşredilmek üzere beyanatta bulundu,    sonra
dedi ki:
€— Şimdi de aramızda dünya işlerinden konuşabiliriz. Suallerinize cevap vermeğe hazırım. İngilizce mi söyliyeyim, berbat fransızcamt mı tercih edersiniz? t
Arkadaşlar fransızcayı tercih ettiler. Bunun berbat olmaktan uzak olduğunu konuşmamızın başında zaten görmüştüler. Bay Eden iyi fransızca bildikten başka farisî de bilir ve Arap harf-lerile yazar. Bunu Tahranda iki sene sefaret kâtibi sıfatile bulunurken öğrenmiştir.
İngiltere Hariciye Nazırının sözlerini dinlerken kendisini merakla gözden geçirdim. Bay Eden dünyanın en genç, yakışıklı, şık, zarif devlet adamlarındandır. Fotoğrafı gazete sayfalarını süsler. Bunun için gazeteler sıralı sırasız resmini basarlar.    Dünyanın her
köşesinde  Bay Eden jçin yanıp (Devamı: Sa. 3, SU. 2 de)
B. Ede.) Anka a Halkevinde
Sayın Misafirimiz Karadeniz Uşaklarının
HoiOiı'unu, Ankara Efelerinin Lılıç Oyunlarını Seyretti
Ankara, 28 (Telefonla) — Ankara Halkevinin kapısında Türk - İngiliz bayrakları da.galan. maktadır. Halkevinin tiyatro salonunu siyah göğüslüklü yüzlerce kız talebe hıncahınç doldurmuş. Hepsinin- yüzünde bir fevkalâdelik var. Biraz sonra siyah göğüslükler- arasında -bir dalgalanma oldu:
"Eden geTıyorTT. Yanında Hariciye    ve Maarif
Vek'Merimiz ve dost memleketin Genelkurmay başkanı ile İngilte-renin Moskova sefiri olduğu halde kuzgun! saçlı sevimli basile R:yaseticu*mhur locasının kapısında göründü.
Binayı dakikalarca inleten al kış tufanı arasında hakikî b!r ingiliz centilmeni olan Eden bu candan tezahüre bigâne kalamadı. Dost milletin çocuklarına elile (Devamı: Sa. 8, su. 7 İle)
Müsabakamız Başladı
3 üncü Sayfamızda Bulacaksınız
Allo, allo, doktorcuğum.. Arkamdan müthiş bir hırıltı başladı..
...............?
Hayır, bay doktor, totaliter lideri değil, alelade bir müşteriyim!
Müsabakamızın blrka cisine vereceğimiz bu radyo, en son madel 883 .a tipinde ve 270 Ura kıymetinde bir Phülps radyosudur. Bu radyo. Gala tada Voyvoda caddesinde Philips mı »gazası camekanında teşhir edilmektedir. Â
1
GÜNÜN SESİ
Hâlâ Kendimizi Anlatamadık
Yazan: REŞAT NURİ
£skl Osmanlı devleU Ue yeni Türk Cumhuriyeti arasındaki uçurumu Avrupa politikacılarına halâ anlatabilmiş değiliz. Sırasında Ankaraya karşı saygı ve itimat Ue dolu görü-nürler. Fakat yine de ona kendi İradesi dışında telkin ve tesirlerle şu veya bu tarafa sürüklemek ve İçinde bir parça at oynatmak mümkün olan bir şark memleketi gözüyle bakmaktan kendUcrlnl alamuzlar.
Bunun «on misalini Bulgarlarla yaptığımız dostluk anlaşmasında gördük. Beyanname metni billur şef-faflığı İle ortuda durduğu ve Hariciye Vekilimiz başta olarak bütün vasıtalarımızla söyllye söyllye dilimizde tüy bittiği halde bir türlü anlatamadık kl, bu nadece aralarına bulanık bir havanın çöktüğünü gören İki komşunun blrlblrlne hakiki duygularını söyllyen bir mektuptur, İki tarafın da İstemediği bir kaza korkusuna karşı basit bir emniyet tedbiridir. Ve nihayet Balkanları harpten korumak İçin, zayıf ta olsa bir
Oı..İttir.
Mana ve hedefi bu kadar açık o-lan bu hareket bir çoklarına Türk politikasında bir tereddüt, mihvere doğru bir İnhiraf gibi göründü. Niçin? Çünkü Ankurada herhangi bir tesir altında hocalıyaeak ve kendi 'emniyeti İçin çizdiği yoldan sapabUe-
t ek bir ruh farzetmek zaafından hâlâ kendilerini kurtaramıyorlar.
Ayni politikacılar bu defa da Bay Edenin ziyaretinde rotamızı değLş-tlrtmek İsteğine matuf bir mukabU manevra gömüye başladılar. Memleketimizi Almanlarla İngilizlerin kolayca maç yapabilecekleri bir spor alanı görmekte bu kadar ısrarın hikmeti ne?
İngiltere Ue aramızda hiç bir tarafı kimseye meçhul bulunmryan bir İttifak var. Hangi şartların bizi harbe sokabileceği bu ittifakta açıkça yazılıdır.
İngUlz Hariciye Vekilinin mUtteflk sıfatUe bizi ziyaretinde hiçbir fevkalâdelik yoktur. Bununla İftihar ermemiz ve bu arada keııdlsllc İşlerimizin teferruatını konuşmamız en tabii bir şeydir.
Bu ziyaretten bir macera, İngilizlerle olan muahedemizin kelime ve ruhunda bir değişiklik beklemek hatadır, bizi yanlış tanımaktır. O muahede imza edilmeden evvel her kelimesi kaç kere tnrtılnuştır.
Bizim hakkımızda yanlış hesap yapmak Istemlyenler muahedemizi gözden ayırmamulıdırlar. Temin ederiz kl, bu bulanık zamanların tek İtimat edilecek vesikası odur ve İstikbalimizde her şey ancak ona göre olacaktır.
35
Anlatan: General Nuri
Hatıraları Toplayıp Hazırlıyan:
Albay C. C. S.
— 3 —
Derne Vapuru Trablus İşinin tik Devresinde Ehe mmiy e ili Bir
Yer Tutmaktadır
Belediye Haberleri: Bu Sabahtan İtibaren Belediye asfalt   JeR Tİp Ekm6k
Oİ VciptlTciCclK
Yeni Ekmek, Eskisine Nazaran Geçit Yerleri   50 Para Ucuz Olarak 13,10 Para
Parkeleniyor
Piy as a Haberleri:
Derne vapurunun
s
Irabiuâgarp o batmış
ultan Reşat, biraz evvel türbede kendini se-iâmhyan takımı, başında yine mülâzım Nuri olduğu halde şimdi burada hazır görünce hayret etmiş ve takdirlerini, Hurşit Paşa vasıtasile bölük kumandanı olan Yüzbaşı Vey si  Beye  söyletmisti.
Padişah, türbe ziyare^n^en ve Priştina, Usküp ve Selânikten sonra Manastırı ziyaret edecekti. Nuri, doğduğu ve yetiştiği bir memleket olan Manastırı hüküm, dar maiyetinde olarak tekrar göreceğinden pek memnundu. Fakat ansızın hastalandı. Karnının sağ aşağısında müthiş bir sancı vardı. Selâniğe gidilirken, seyahatini ıstırapla geçirdi. Meşhur cerrah Cemil Paşa, Beşinci Meh-medin beraberinde bulunuyordu. Selâniğe varınca kendisini muayene etti ve hastalığının apandisit iltihabı olduğunu söyledi. Buna rağmen Nuri, Manastıra gitmekte ısrar ediyordu. Fakat padişahın bir iradesile, Selânikte bıraktırıldı.
İşte Nuri Bey, Trablusa giderken, izin almak için Hurşit Paşa île. Beşinci Mehmedin karşısına çıktığında, padişahın onun apandisitten rahatsız olduğunu hatırlaması bu sebepten olmuş-
titt.       I Q   v .     \   v    ^Jj Û\
Derne  Vapuru  Meselesi
İlk tefrikada anlatılmıştı:
Nuri Bey Txablusa hareketinden evvel, Hurşit Paşa ile birlikte Beşinci Mehmedin yanında iken Padişahın ona: «Trablus kumandanına ve urbanına selâm söyie, son cejpane yüklü Derne vapurunu onlara ben gönderdim, ilâh...» demişti. Adı o tefrikada bir tertip yanlışile Edirne diye yazılan bu vapura ait hâdise, Trablus işinin ilk devresinde ehemmiyetli ibir yer tutmaktadır. İşlerin anlaşılması için bunu kısaca anlatmak icap eder.
İtalya ile Osmanlı devleti arasında, Garptrablusundan dolayı, gerginlik vardı. Buna rağmen bütün Trablus ile Bingazide bir tümenden daha az bir askerî kuvvet tutuyorduk. Bu tümen, sırf Türk askerinden mürekkepti. Bir kaç taburu da noksandı. Bununla Mısır hududundan Tunusa kadar olan takriben 1600 kilometrelik bir sahil (muhafaza edilecekti ki bu kuvvet bu vazife için çok azdı.
Yerli askerî teşkilât hiç yapılmamıştı. Trablus ve Bingazi eyaletleri halkı askerlikten zaten muaf idiler. Osmanlı devletinin parası yoktu. İngilizlerin yaptığı ^ıbi denizaşırı yerlerde para ile gönüllü yerli efradı kullanamıyordu. Bu sebeple Trablusun müdafaası icabında ancak o tek Türk fırkasına ve Türk askerine kalıyirdu.
Böyle olunca da, oradaki askerî taarruzun hiç olmazsa daima neferi mevcutta olması beklenirdi. Çünkü Trablus, denizaşırı bir ?iiâyetimizdi ve oraya her ne göndersek,    mutlaka    denizden
yollayacaktık. Halbuki bir harp halinde Akdeniz hâkimiyetini elimizde tutabilecek derecede bir donanmamız yoktu. Zaten böyle bir donanmamız olsaydı, Trablus harlbihiç başgoster,m>ezdi ve o zaman orasını barış zamanındaki hafif kuvvetlerle de tutabilirdik.
Fakat donanmamız kâfi bir kuvvette olamayınca, oradaki kara kuvvetlerini hem arttırmak ve hem de daima seferber bir halde bulundurmak zarureti vardı; çünkü bir harp halinde, yu-karıda sıralanan sebeplerle, Trab-
nündeki kumsalda yana yatarak
manzarası
lustaki askerî kıtalarımızın ne insan veya hayvan ve ne de siiâh, mühimmat ve malzeme noksanlarını anavatandan ikmal etmek mü..x.kün olmayacaktı.
Bu mesele apaçıktı. Tehlike de mevcut ve yakındı. Böyle olduğu halde biz Trablus harbi arifesinde Trablusu kuvvetlendirecek yerde kalkıp buradan Yemene taburlar ıbile göndermişiz! Üstelik talim görmüş eski askerleri terhis etmişiz, bunların yerine a-cemi efrat bile göndermemişiz.
İşte Trablusun müdafaası bu derecelerde noksan olduğu bir sıra tehlike gelip çatmıştı. Bunun üzerine Trablusa; asker, silâh, mühimmat ve hattâ erzak göndermek icap etmişti. Bunları o-raya «Deme» vapuru götürecekti. Bunun için nazırlar heyetinin kararı lâzımdı. Fakat nazırlar tereddüt ediyorlardı. Çünkü İtalyanların bu vapuru yakalamaları kabildL
(Arkası var)
Maarif Haberleri:
• 9
Üniversite
Bazı sabah gazeteleri İstanbul belediyesinin bundan sonra asfalt yol yaptırmıyaca#ım ve bütün yolların mozayık parko olacağını yazmışlardır. Dün bu hususta yaptığımız tahkikatta bu haberin yanlış olduğunu öğrendik. Belediye eldeki plana göre. asfaltlanması lâzım gelen yolları as-faltlamıya devam edecektir. Yalnız demir tekerlekli ve diğer ağır vesaiti nakliyenin devamlı bir .şekilde geçtiği, meselâ Balıkpazarı, Galata ve Eminönü, gümrük önü gibi yollar da asfalta dayanmadığından daha mukavim bulunan mozayik parke yaptırmağa karar vermiştir.
Vali Muavini Ankaradan
Döndü
Pazartesi Açılıyor
Üniversite sömestr tatili 3 martta    biteceğinden    fakülteler
pazartesi günü açılacaktır.
Tatilden istifade ederek Ulu-dağa gitmiş olan profesörler ve talebeler dönmüşlerdir.
Üniversitelilere Ucuz Kitap Temin Edilecek
Üniversite talebe kitapları işi ile ehemmiyetle meşgul olmaktadır. Profesörlere birer fiş gönde- planlarını istemiş ve belediye imâr
Bundan bir hafta evvel temaslarda bulunmak üzere Ankaraya giden Vali Muavini Ahmet Kınrk, dün sabah Istanbula gelmiş ve öğleden sonra da Fiyat Murakabe komisyonu ile lâstik tevzii komisyonları toplantılarında bulunmuştur.
Vali Muavini, Ankara temasları hakkında gazetecilere.hlçbir şey söylememiştir.
katlıköy - Üsküdar Tramvaylarının Tarif aîeri
Üsküdar - Kadıköy halk tramvaylarının tarifelerinin vapurlara uygun bir şekilde olmadığı bazı şikâyetleri rrucip olmuşsa da tramvay idaresi, tarifelerin vapur tarifelerine tamamen uygun olduğunu, fakat yollardaki halkın tehacümü yüzünden zarurî gecikmelerin buna sebep olduğunu bildirmektedir. 1
Tramvay idaresi, Üsküdar ve Kadıköy hattının yolcusu çok olduğuna ve bu hatların zarar etmediğini, yalnız Moda - Kadıköy hattının mütemadiyen zarar etmekte olduğunu da ilâve etmektedir,
Otomobil Lâstiklerinin Tevziî
OtomobU lâstiği tevzi komisyonu, acenteler mümessillerinin de iştira-kile dün vali muavini Ahmet Kı-nık'ın başkanlığı altında vilâyette toplanmış, vilâyetin tevziatı üzerinde görüşülmüştür.
Şimdiki halde elde üç yüz lâstik kalmıştır. Bunların da acente olmı-yan yerlere gönderilmesine ve ihtiyaca göre tevzi edilmesine karar verilmiştir.
Kadıköy . Fenerbahçenin
İmar Planı
Kadıköy yakasının da imarma bu sene başlanacaktır. Bilhassa Fenerbahçenin imarı ön plândadır. Dahiliye Vekâleti Kadıköy ve Fenerbahçe
Yüzde seksen 'beş buğday ve on beş çavdarlı yeni tip ekmek bu sabahtan itibaren piyasaya çıkacaktır.
Belediye Ekmek encümeni dün toplanarak yeni unun çuvalı 978 kuruş tesbit edildiğine göre bunun üzerinden ekmeğe narh koymuştur. Yeni ekmek fiyatı eskisinden 50 para eksik olarak 13 kuruş 10 para tesbit olunmuştur.
Dün öğleden sonra Fiyat Mu-
rakabe komisyonu Vilâyette fevkalâde bir toplantı yaparak 978 kuruş fiyat konan bir çuval unu 6 kuruş ucuzlatmıştır. Ve 9 72 kuruşa indirmiştir. Buna göre ekmeğin daha on para ucuzlaması muhtemel görülmektedir.
Belediye Reis muavini Lûtfi Aksoy, teftiş heyeti ve zabıtai belediye memurları bugün yeni tip ekmek üzerinde tetkiklerde bulunacaklar, numuneler alarak, ağırlıklarına da -bakacaklardır.
1000 Ton Çivi Getirtiliyor
Karabük Çivi İmal Edecek
Haber aldığımıza göre memleketimize hariçten çivi getirtilmek için yapılan teşebbüsler iyi neticeler vermiştir. Bir aya kadar 1000 ton çivi memleketimize gelecektir. Bu çivilerin 700 tonu Çekoalovakyadan, 350 tonu da Macaristandan gelmekledir.
Bundan başka Karabük fabrikaları da piyasaya on iki buçuk milimetre tel çıkaracaktır. Bu telden fiLmeşui yapılması için yapı-ı lan tecrübeler iyi neticeler vermiştir.
Diğer taraftan Karabük fabrikalarında çivi imali için çalışılmaktadır.
Tuna Nehri
Adliyede:
Yunus Nadi - Macit Somer Davası
rilerek yazdıkları kitaplar hakkında ımalûmat istenmiştir. Her profesör, yazmağı taahhüt ettiği
kitabı vaktinde bitirecektir. Üniversite namına tabettirilip te profesörlere telif hakkı olarak ber bin nüsha için verilen altı yüz kitabı da profesörler talebeye ucuzca satacakları gibi, Üniversite de, talebeye şimdikinden daha fazla tenzilâtlı bir fiyatla kitap satacak,
tır.
müdürlüğü tarafından Ankaraya gön derllmiştir.
Şişi! ve Mecidiye Köyündeki
Bostanlar
Şişli ve Mecidiyeköyündeki bostan larm belediye tarafından satın alınması için tetkikler yapılmaktadır. Bu bostanlarda yetişen sebzelerin şen rin bir kısım ihtiyacını karşılayıp karşılamadığı belediye iktisat müdürü ile fen müdüründen mürekkep bir heyet tarafından incelenmektedir.
Etîbank Mahrukat şefi Macit Somer tarafından Muğla mebusu ve Cumhuriyet gazetesi başmuharriri Yunus Nadi aleyhine açılan alacak davasına dün saat on altıda asliye ikinci ticaret mahkemesinde devam edildi Dava Somadaki linyit madeni işletmesinden hasıl olduğu iddia edilen 400 bin liralık kârdan doğuyor-
du. ' "**f       f*V
Macit Somerin bu madene iştiraki ıbir mukavele ile on (beş sene olarak tesbit edildiği için istediği miktarda hîft scnearLnniıla-dır. İlk davasındaki talebi 50 bin lirayı buluyordu. Müteakiben aç-i tığı davalara göre bu miktar elli bin lirayı geçmektedir. Geçen j celsede ,rr.ahkemc azasından Bay | Ahmet Remziyi vaziyeti ehlivukufa tetlik etlirmeğc memur etmişti. Bankacılardan Kemal, Hâ-mit ve Hüseyinden müteşekkil bir de ehlivukuf seçilmiştir. Dün mahkemede ehlivukufun hazırladığı rapor okunacaktı. Fakat ehlivukuf tetkiklerini bitirip raporunu hazırlayamadığı için muhakeme başka bir güne bırakıldı.
Oğlan Kızı D ğ I, K.z Oğlanı K'.rdı
Sultanahmet birinci ceza mahkemesi dün ıbir kız kaçırma davasını tetkik etti. Davacı Eliza isminde 1 7 yaşında bir kızdı. Suçlu da Elizanın yaşıM I ayyıp isminde bir gençti. Kız diyordu ki:
— Tayyıp beni kaçırdı. Evlenme vaadinde bulundu. Şimdi bu vaadini de tutmuyor. Kendisine ceza verilsin.    *
Suçlu ise kendisini şöyle müda. faa ediyordu:
— Evet seviştik. Fakat alâka evvelâ kız tarafından gösterildi.
Kız benim yollarımı bekledi. Bana sevgisini ve aşkını açmak için bir çok vesileler aradı ve nihayet beni sevdi. Ben de mukabele ettim. Sonra ben onu değil o beni kaçırdı. Asıl davacı benim.
Muhakemenin gayrimevkuf ya-
pfhnası kararlaştırdı. Muhakeme şahitlerin çağırılması için başka bir güne «bırakıldı.
30BinLiralık[f*ÜC3vherin BaşınJc.n G3Ç3.ıier
Eski Odesa başkonsolosluğu başkavası Tcvfîğin karısı tarafından merhum Odesa başkonsolosu Raufun refikası Bedia aleyhine a_ çılan dolandırıcılık davası sekizinci asliye ceza mahkemesinde son safhaya girmiştir. İddia şudur:
Tevfik ailesile İstanbula geldiği zaıman Odesa başkonsolosu Rauf ve refikası Bedia ona demişler ki:
— Siz Istanbulu bilmezsiniz. Burada bir çok yankesiciler, mahir tavcılar var. Sizin mücevheratınızı çalarlar. Bizim apartımanı-mızda mükemmel kasa vardır. Getiriniz orada saklayalım. Lâzım olduğu zaman alırsınız.
Bundan sonra Tevfik ve karısı 30 'bin lira kıymetindeki mücevheratlarını götürüp başkonsolosun karısına teslim etmişler ve saklatmalardır. Biraz sonra Raut ölmüş, refikası da iddiaya göre bunları inkâr ettiği için dava açılmıştır.
Son celsede Müddeiumumi suçlu Bedia hakkında ceza verilmesini istemiştir. Mahkeme müdafaa yapılması ve karar verilmesi için sekiz marta talik edilmiştir.
Nakliyata Açılıyor
Şehrimize gelen haberlerden Tuna nehrinin buzlarının çözülmeğe başladığı öğrenilmiştir. Mer kezi Avrupaya, Macaristana, Ro-manyaya ihracat yapacak tüccarlar bu haber üzerine memnun olmuşlardır. •
Günden güne artmakta olan depo ihtikârı ihracat tüccarlarımızın hergün 'biraz daha zarar görmelerini tevlit ettiğinden tüccar elindeki malını bir an evvel çıkarmağa çalışmaktadır. Bu yüzden Tuna nehrinin seferlere açılması piyasada memnuniyet uyan.
dırmıştır.
cih lât Yapaır.:y:.n Tüccarların M t.ubıtı
Fransa, Holanda ve Belçika-dan getirilecek mallara mukabil Takas Limitet şirketine para yatırmışlardı. Bu memleketler Almanlar tarafından işgal edilince sipariş edilen mallar gelmemişti. Ticaret ve Maliye Vekâletleri a-rasında yapılan görüşme neticesinde bu tüccarların Takas Limitete yatırdıkları paralara mukabil istilâ altında bulunan memleketlerden mal getirtilmeğe çalışılması kararlaştırılmıştı.
Fakat tüccarlarımızın bu malların getirtilmesi için yaptıkları teşebbüsler neticesiz kalmıştır. Bu gibi tüccarların bir kısmı paralarının iadesi için yeniden Ankara-|-ya müracaata karar vermişlerdir.
Şarap Istihs liArttırılıyor
Haber aldığımıza göre İnhisar-larm Iraka göndermekte olduğu içkiler, İrakta çok büyük rağbet görmüştür.
Diğer taraftan İnhisarlar idaresi şarabın memlekette taammü-mü için hazırladığı programın tatbikına başlamıştır. Bu iş için mevcut şarap fabrikalarında tadilat yapılmaktadır. Bu suretle memlekette şarap istihsali fazla-laştınlacaktır. Lokantalarda şarabın serbest satılması derpiş edil-
mektedir.
Diğer taraftan haber aldığımıza göre memleketimizde tatlı şarap istihsaline de başlanacaktır.
— öyle ya.. Benim gibi bir adamın arabasına binilmez.
Diye güldü. Ben ne diyeceğimi şaşırmıştım. Kendimi kandırmağa çalışılan bir hizmetçi kız gibi düşkün bir halde hissediyordum. O kaba şekilde şaka etmeğe devamla:
— Jasper, hanımını kandıramadım. Ne çare, pek yeni gelin olduğu İçin kandırmak kolay değil, ne yaparsın. Haydi Allaha ısmarladık.
— Güle güle...
Otomobile bindi. Hareket edecekken yine durdu:
— Sizden bir şey rica edeceğim. Bu ziyaretimden Maks'a bahsetmezsiniz, değil mi? O beni çok sevmez. Sonra İhtiyar Dnn-nl'ye çıkışır, mesele çıkar.
— Peki, ben bir şey söylemem.
— Çok İyi bir kıza benziyorsunuz. Haydi geliniz. Şöyle bir gezelim... Bugünlerde yine uğrarım. Maks sizi böyle çok yalnız bırakmasın
— Yalnızlık beni korkutmuyor kl...
— Olabilir. Fakat yeni evlenmiş bir genç kadının yalnız kalması doğru değil... Kaç aydır evlisiniz? Üç ay oldu mu?
— İşte o kadar oldu.
— Alı benim de üç aylık evli bir karını olsaydı da beni böyle beklemeydi ne olurdu. Ben biçare bir bekârım. Allaha ısmarladık. • : *:
Gülerek uzaklaştı. Ben ağır ağır eve dön-
Çevtren: Rezzan A* E. Yalman
düm. tçlmde bir hoşnutsuzluk vardı. Çayımı İstemek için zili çaldım. Uşaklardan hiç birisi gelmedi. Hizmetçi kız Ali» bana iki uşağın da Mlsls Danvers tarafından sokağa gönderilmiş olduğunu söyledi. Maksim glde-II evin İçinde her şey altüst olmuştu.. Benim yürüyüşte olduğum bir zamanda iki uşak da evden uzaklaştırılıyor ve yabancı bir misafir eve almıyor. Bütün bunlar da Maksimin uzakta olduğu zamanda cereyan ediyor.
Bu işlerde bir dalavere vardı. Bunu hissediyordum. Fakat Maksime söylemek ne ka dar güçtü. Mlsls Danvers1! ele vermek İstemiyordum. Kadın zaten bana kufi derecede düşmandı. Acaba bu Favell kimdi? Maksimi teklifsizce Maks diye çağırmasının hikmeti ne idi? Onu burada hiç kimse Maks diye çağırmazdı. Şiir kitabının basındaki kelimelere bakılırsa onu yalnız Rcbeka böyle çağırırdı. Sakın bu Misis Danvers bir lakım işler çevirmesin? Belki de bu adam bir hırsızdı. Kimse yokken şatoya gelip kıymetli ve eski eşyalardan bazılarını çalacaktı. Belki de Mlsls Danvers ile suç ortağı idi.
Onları, şatonun kapalı duran odalarının birisinin penceresinde görmüştüm. Belki de o odalarda kıymetli antikalar vardı. Gidip o-raları görmem lazımdı. Evin İçi bomboş ve sessizdi. Uşaklar henüz dönmemişti. Hizmet çiler de aşağı katta idiler. Yüreğim çarparak merdivenlerden çıktım.
xm
Manderley'e İlk geldiğim gün şatonun bu kısmını şöyle bir uzaktan görmüştüm. O gün denberi buralara gelmek canım İstememişti. ] \
Merdiven başında hiç gürültü yoktu. Burnuma; uzun zaman kapalı ve havasız kulan yerlere mahsus koku geliyordu. Etrafla birçok kapılar vardı. Hepsi kapalı İdi.
Şatonun topografyasını iyi bilmiyordum. Fakat penceresinde yabancı gördüğümü tali mln ettiğim odanın kapısını usulca açtım. Oda karanlıktı. Pancurlar kapalı, her taraf sessizdi. Tahminle elektrik düğmesinin nerede olduğunu buldum ve çevirdim. Oda aydınlandı. Burası büyük yeril dolapları olan bir küçük oda idi. İçinde bir açık kapı var-
dı. Buraya doğru yürüdüm, bir elektrik düğmesi daha çevirdim. Büyük bir yatak o-dasında idim. Üzerimdeki ilk tesir çok â-nl ve şaşırtıcı oldu. Oda tahmin ettiğim gibi eşyaları derlenip toplanmış» metruk bir holde değildi.
Burada birisi her gün yatıp kalkıyormuş, içinde yaşıyormuş gibi düzelmişti.
«Onun «»«i.,s! şatonun en güzel odasıdır» de çalar, pudra ve lavanta vardı. Yatak yapılmış, keten takımları, renkli battaniyemle birisini bekler gibi idi. Küçük bir masanın Üzerinde bir vazo, içinde taze çiçekler, bir koltuğun üstünde bir sabahlık ve bir de bir çift terlik...
Bana öyle geldi ki bir an sonra Rebeka sanki odaya girecek, ahenkli seslle şarkı söyllyerek saçlarını taramağa başlıyacak..
Odanın bir tarafnıda İşleyen saatin tıkır-
dısını dinliyordum, sanki birisini bekllyor-muş gibi olduğum yerde duruyordum. Odanın ortasına kadar ilerledim, çiçek kokusu; havasızlıktan ileri gelen hafif bir küf kokusunu bastıramryordn. Pencereler pancurlar ve perdeler sımsıkı kapalıydı.
Misis Dnnvers İstediği kadar saati kursun, çiçekleri tazelesin, Rebeka bir daha bu odaya gelmlyccektl. O kadın ölmüştü, öleli de bir seneden fazla oluyordu: do Vinter a-ilesinln diğer ölülerü> birlikte şatonun mezarlığında yatıyordu. Bunu bildiğini   halde
(Arkası var)
GÜNDEN
GÜNE
Yoksa ?.
Necîp Fazıl Kısakürek (Btt günlerde dedikodusu yapılan, meşhur Namık Kemal eseri yaratıcısı!), «Bir adam arıyorum!!!» diye yazdığı bir fıkrada, şöyle diyor:
«Aradığım, şöylesine bir a-dam:
Kimse ona inanmadığı vakit, o kendisine inanabilecek kadar kuvvetli olsa.. Herke3 ona inandığı vakit te, kendisinden şüpheye başlıyacak kadar zaafı tamsa...»
İlâhi üstad! Boşuna zahmet ediyorsunuz. O, aradığınız fidana, bizzat sizsiniz... Yoksa, kendinizi mi kaybettiniz?...
Boşuna Çene Yormak!
işte size, Osman Cemal Kaygılı üstadımızın «Boşuna çene yormak!» fıkrasının başlangıcı:
«Boşuna çene yormak, boşuna nefes tüketmek neye derler, bunu, hep biliriz değil mi? Bunun bilmediğimiz, farkında olmadığımız büa tarafı var, ki Tanrının günü bunu yapar, durur, lüzumsuz yere, hiç yoktan ve bir teviye boşuna çene yorar, boşuna nefes tüektiriz.»
Çok haklısınız üstad! Maalesef, boşuna çene yoranlarımız çoktur. Hattâ, şimdi siz bile «başkaları boş yere çene yormasın, nefes tüketmesin» diye yazdığınız uzun fıkranızla boşuna çene ve kafa yormuş olu-
yorsunuz!...
M
eğer...
«Bu sefer, Bay Lûtfi Kırdar-
dan istediğim şey, Taksim gazinosu müdürüne hitap eden bir tavsiye mektubundan ibarettir: Talip bizzat benim- Ve istediğim vazife de, Taksim gazinosunda akrobasi numaralan yapmaktır. »
Yukarıdaki satırları Naci Sa-dullah yazıyor. Buna siz de hayret ettiniz değil mi? öyle ya! Biz, Naci Sadullahın yalnız gazete sütunlarında numaralar, gösterişler yaptığını biliyorduk; meğer marifetlerinin haddi hesabı yokmuş!!...
Bu Ne Dikkatsizlik?
Bir kaç kılık ve isim değiştiren bir gazetenin birinci sayfasında, şöyle bir serlevha nazarı dikkatimi çekti:
«Hitler'in muhayyel   plânı Türkiye  ve Yunanistam tehdit için General Wavel ordularını Afrikada tutmak emelinde» Söyleyiniz, Allah aşkına! B serlevhadan, General Wavel'h Türkiye ve Yunanistanı   tehdit ettiği (!)  veya etmek istediği anlaşılmıyor mu? Halbuki mesele bunun tamamen aksi__O
halde, bu ne dikkatsizlik?
Artık böyle yanlıklara meydan vermemeli canimi
Şahabeddin UZUNKAYA
Müteferrik;
heybelide Feci Deniz Kazası
Bir Motor Battı,
Makinist Boğuldu
Çubukludan Büyükadaya tatlı su götürmekte olan YorgLnin Zafer motoru Heybeliada önlerine geldiği zaman su almağa başlamış, ve sahile yanaşamıyarak batmıştır.
Motorun içinde bulunan kaptan Mehmet ve makinist denize atlamış ve kurtulmak için çabalamağa başlamışlardır. Etraftan imdat gelinceye kadar makinist Ekrem yüzme bilmediği için sular arasında kaybolmuştur.
Yetişenler kaptan Mehmedi kurtarmışlar ve Heybeliada sana. toryomuna yatırmışlardır.
TAKVİM
1 M AK T 941 CUMARTESİ
AY: S - GÜN: 60 - Kasım: 114 RUMİ: 1S56 — ŞUBAT: 16 HÎCRÎ: 1360 — SEFER:        2
VAKİT ZAVALI   EZANI
GÜNEŞ:
ÖĞLE:
İKİNDİ:
AKŞAM:
YATSI:
İMSAK:
7.37 13.27 16.33 18.58 20.27
4,59
12,-10 7,29 9.35
12.00 1.31
11.01
Siyasi İcmal
Aydının Büyük Dostu ve Büyük Gazabı Menderes
Aydın Havalisi Adanadan Sonra
Akala Pamuğunun
mm
ikinci Derecede ihraç Mıntakasıdır
Aydmm dağlarından yağ, ovasından bal akar, her karış toprağı üstünde çuval çuval yığılı altın vardır diyorlar.
Senede Uç mahsul devresi yapar Bu havali kış ortasında bahar havası içinde bulunuyor, her tarafı yemyeşil duruyor. Çimenleri arasm da açan renk renk yabani lâleler buraya bambaşka bir güzellik veriyor. Ve daha kıs mevsimi geçmeden çiçeklencn ağaçları Aydın Cehennemde bir cennet kösesi hali ne koyuyor.
Yetiştirdiği ipek cinsinden Aka la pamuğu bir memlekette Adanadan sonra ikinci derecede ihraç mıntakasıdır. Bol yağlı iri zeytinleri tatlı en âlâ lop incirleri zenginliklerinin en başında gelir. Fevkalâde mebzul olan ve dericilikte, eczacılıkta kullanılan meyan kökü Aydın fakir halkını sıkıntıdan zaruretten kurtarıyor. Her evin bir bahçesi ve her bahçenin de üç dört portakal ve mandaline vesaire ağacı var.
Fakat ona bu zenginliği, bu ihtişamı veren en büyük dostu hâlis Menderes nehri zaman zaman tabiatın fitine uyarak Aydmm üzerine gazapla iner. Tarlaları harap eder, köprüleri yıkar, birkaç cana kıyarak ortalığı karma karışık e-der. Ne su setleri kalır ne yollar günlerce halk susuzluktan yanar tutuşur. Aylarca köylüler bir taraf tan öteki tarafa geçmek İçin bekleşir durur. Bu âfetin önü de hiç bir   defasmda almamaz.
Kim bilir Menderesin bu coşkun sulan yukarıdan mükemmel bir baraj ile tutulamaz mıydı? Tabiat kuvvetine daima galebe eden insan kuvvet ve zekâsı buna bir çare bulamaz mıydı?. Biz kurak şehirleri dünyaca numune şehir haline koymuş bir milletiz, yokluk içinde varlıklar göstermişiz. Elimizdeki hazineler toprak altmda duruyor, güzellikler boşu boşuna geçiyor.
Bu mesele üzerine Aydınlı bir münevverle görüştüm. Ondan aldığım malûmat bu su işlerile faaliyet sahası hakkında idL
Aydın vilâyetini Denizli hududundan itibaren tam ortasından ve en münbit bir yerinden büyük Menderes kadediyor. Ve Söke kazasından Ege denizine dökülüyor. Bu büyük Menderes havzası yukarıdada dediğim gibi vilâyetin hattâ Türkiyenin en iyi pamuğunu yetiştiriyor. Bilhak Atça ve Koçarlı pamuklan Mancistcr pamuk borsasında çok mühim bir mevkii haiz.
Cumhuriyet devrine gelinceye ka dar Menderes bu pamuk bölgesine faide yerine mütemadiyen zarar vermiş. Cumhuriyet devrinden sonra ük olarak bir Islâh projesi düşünülüyor. Fakat bunun kafi hal şekli çok paraya, uzun zamana bakıyor.
İşe sulama ve kurutma kanalla-rile başlanıyor. Bugün Nazilli ovasında suların taşkınına mani olacak bir boşaltma kanalı mevcut ise de bundan beklenen faide, istifa de imkânı görülmemiş.
Bir de Burhaniyeden Nazilliye bir sulama kanalı açılmış, faaliyete geçilmiş. Vc yine bu mıntakada kooperatif suretUe halkın açtığı bir kanal da devlete mal edilerek yeniden islâh ile tevsi işine girişilmiş.
Ayrıca Nazilli ovasmda İki senc-denberi inşaatına devam edilmiş ve çok ehemmiyetli bir kanal daha vardır. Bu kanal bir sulama kanalıdır. Festik çayından başlıya-rak Bozdağından Akçayına kadar uzanır. İkmal edilince çok mühim •>\v pamuk bölgesini sulamak mümkün olacak. ?
Şimdi bundan başka Aydmm cenubunda iyi bir arazi parçasına batak yapan ve Aydını sıtma mem leketiıe koyan bataklık da açılan Osman Bükü kanalı vasıtasile kuru tulmu.7. Bu yere artık pamuk ekilmeğe başlanmış.
Devletin giriştiği en mühim teşebbüs Clvrilde Şıklı gölüne yapılan şeddelerdir. Bu gölün suyu bu suretle Menderese karışan diğer sularla birliktir. Bütün Aydınvve Denizli vilâyeti ovalarını Ege denizine kadar sulama mümkün olacak. '.
Vilâyetin Menderese karışan a-nut dereleri vardır. Bu dereler asırların ihmaline uğramış zaman-* la mecralarını değiştirmişler taş-kınlarile getirdikleri seller civar-daUl araziyi mahvetmiş,    bir çok
köyleri tehditleri altmda bulundurmuşlar. Bu derelerin de Islâhı için yapılan etütlerde göstermiştir ki her şeye sebep bu derelerin menbaları açıkta ve çıplak bulun-masındadır. Bunlar da islâh pro-bana hulâsa etti.
Bir de dedim ki geniş plânda bu su işleri hakkında yapılan faaliyeti yerinden öğreneyim. Sular idaresine gittim. Burası Nafıaya bağlı vilâyetin bütün sulari-le alâkalı İdi Genç bir mühendis küçük ve büyük Menderes havzalarını ihtiva eden islâh projesini bana islâh etti.
Denizlide Işıklı gölü şeddi 10 kilometre uzunluğundadır. Yine Işıklı gölü hazine bendi hacmi istiabi-si 350 müyon metre mikâbı olan sahası 70 milyon metre murabba-ıdrr. Saray köyündeki Bulama kanalı tulü 45 küometre suladığı saha 7200 Hektar, Yenice Burhaniye kanalı 30 küometre tulünde suladığı saha 3600 hektar. Horeunlu Nazilli sulama kanalı 36 kilometre suladığı saha 9100 hektar. Yamalak, Piri i bey kanalı 50 küometre tulünde, suladığı saha 6600 hek-
Aydın mıntakasında   yetiştirilen pamuğun fidanı
tar. Atça Yürün köy kanalı 85 küo metre tulünde, suladığı saha 19400 hektar. Atça Morali 80 km. tulünde suladığı saha 21300 hektar. Tatarlar Söke kanalı 35 km. tulünde suladığı saha 2800 hektar.
Bütün bunların bir kısmı bitmiş bir kısmına henüz başlanmış, bir kısmı da yapılacaktır. Küçük Menderes ve sağlık tarafı tamamlanmış tanzim edUcn su yollan bugün faal bir haldedir. Yalnız Büyük Menderes Aydın havzası hali inşaattadır.
Bu büyük vo muazzam bir iştir. Şüphesiz zaman ve para Ue basan-lacaktrr. Temenni olunur ki burada zamanı harcamakta çok hem de pek çok insafsız olalım.
Neriman HİKMET
B. Eden Türk Gazetecileriyle
(Ba^ı 1 İncide)
tutuşan kadınlar çoktur. Bir erkek sinema yıldızı kadar sevda mektubu alır.
Bay Eden diplomasi mesleğinde bulunmasaydı hiç şüphe yok ki film âleminde »birinci sınıf a-dam olacaktı. Cidden fotojenik...
Ben kendisini fotoğraflarının verdiği intıbaa pek te uygun bulmadım. Resimlerine takarsanız yumuşak ve tatlı bakışlı kara gözleri olduğunu sanırsınız. Halbuki ingiltere Hariciye Nazırının keskin bakıştı mavi gözleri var. Karşı karşıya gelğiniz zaman derin görüşlü, yüksek kabiliyetli bir devlet adamının karcısında bulunduğunuzu derhal farkedi-yorsunuz.
Kıyafetinde İngilizlere hâs o-lan şıklık ve zarafet var. Siyah bir elbiseden, beyaz, devrik bir yakadan, renkli ve çizgili bir gömlekten, kül renk bir parlak ipek kravattan öyle bir kül tenkil etjmiş ki derhal zarif ve ahenkli buluyorsunuz ve kendine yakıştırıyorsunuz.
Konuşmamız samimi bir hava içinde epeyce devam etti Suallerimizin kimine cevap verdi, kimini hoş bir lâtife ile (kısa kesti. Arada yabancı bir devlet adamının bir seyahatinden bahsettiği sırada dedi ki:
«— Her siyasî seyahat benim Ankarayı ziyaretim gibi tam mem nuniyetle neticelenmez.»
B. Eden ecnebi muhabirlerle olan mülakatında da bu memnuniyetini ifade etmiş ve daha ilk konulmasının aradaki görüş, düşünce ve gaye birliğini ortaya koymaya kâfi »geldiğini söylemiş, tir. General Sir John Dili de bu fikre iştirak ettiğini mülakat esnasında muhtelif vesilelerle iki üç defa tekrar etmiştir.
Bütün gazeteciler, B. Eden'in yanında bir meslekdaşla konuş-
mak hissini duymuşlardır. Zaten İngiltere Hariciye Nazırı gazeteciliğin yabancısı değildir. York-shire Post gazetesinin sahip ve muharrirlerind endir.
A. E. Y.
#
Ankara, 28 (A.A.) — înfflltero Hariciye Nazın Anthony Eklen, bugün ingiltere büyük elçiliğinde saat 15.20 de Türk gazetecilerini kabul etmiş ve kendileri İle uzun müddet görüşmüştür. Bu görüşmeler esnasında Eden şu beyanatta bulunmuştur;
Her sınıf halk tabakası tarafından bana karşı gösterilmiş olan hararetli kabulden son derece mütehassis oldum. Gerek Adanada, gerek yolda ve gerek Ankarada bana yapılan tezahürattan daha dostane btr şey tasavvur olunamaz. Ben, bütün bu tezahürlerin Türk milleti tarafından Britanya milletine karşı duyulan his lerl tamamlle İfade ettiğine eminim. Bu samimi nümayişlere karşı gerek benim ve gerek General Dtll'in İçten gelen minnettarlıklarımıza tercüman olursanız bilhassa müteşekkir kalırım,     .yi
Yeni TUrkiycden görebildiğim şeyler bende pek derin İntibalar bırakmıştır.
Bir milletin bugünkü şartlar içinde bu kadar büyük bir fedakârlıkla İstikbalini kurmağa çalıştığını görmek hakiki bir İlham eseridir.
Reisicumhurla, Başvekille ve difter vekillerle olan konuşmalarımızdan ve halk Ue yaptığım temaslardan gayet hararetli hatrralar götüreceğim.
Türkiycyc ilk defa 1921 senesinde gelmiştim. Anıdan geçen bu kadaı kısa bir müddet zarfında başunla* muazzam terakkiler beni hayretti bırakmıştır.
Sözlerimi  bitirmeden  evvel  sizle re vo gazetelerinize, memleketime o-lan bütün yardım ve muhabbetiniz den dolayı bilhassa teşekkür etmek isterim.
1       *
Mahalle uyuyor...
Şu yarı inik perdeleri ağır a-gır kımıldanan ev, nckacJar bu rnaha 11 edense bu mahalle de o kadar hu şehirdendir. Ve aylı gök altında hu perdelerin knmıJda. nişi, rahat uyulan evin nefes alışıdır.
Mahalle uyu. yor... \
?
Cumbalardan sızan sükûn, karşı bahçedeki gür dallı inciri köklerinden      mor-fin lemis  gibidir. Gökten   en büyük    kasırganın uğultulunu   âşık   fısıltısı   san dıracak kadar kudretli bir «Vınl Vınb geliyor da, incirin gür dal larında tek yaprak   kımıldamıyor.
İncir de uyuyor... Hem de o uyku ile ki, böylesi Atillânın günlerinde Tuna boyundaki çınarlara bile nasip olmamıştır.
Mahalle uyuyor... Çünkü aylı
Yazan:
NİZAMEDDİN NAZİF
9*
gökten gettn pervane gürültü-.eri bu «Vın vınl» 1ar «Ron. Ronn...» 1ar tabiatten ve tesadüflerden gelen bir tehlikenin gayzı değildir. Tehlikeler anası olan göke musallat ettiğimiz   dehşetimizdir.
Evler uyuyorlar.
Şu yan inik perdeleri ağır a-ğır nefes alan evler bir »mahalle ve bu mahal leler bir cebirdir. Nasıl ki 5u şehir bütün bir mem-leketse.
Ve şehir uyuyor.    Dünü gibi bugününü de çm niyet içinde   bi-V lorek ve yarjın-B larının da emniyet içinde geçeceğini bilerek u-yuyor. Aylı gök. ten     gelen    bu «Ron Ron..» la-rın yeni bir beste olduğunu  bilerek, göklerden gelen ninniye yas lanarak mışıl mı-jıl uyuyordu.
Uyuyor ev... Uyuyor mahalle...
Uyuyor şehir... Ve şehirlerde,
kasabaları ile, köyleri ile beşikleri, hasırlan, yer yatakları ve karyolaları ile milyonlar uyuyor.  Ama  Türkiye  uyumuyor:
Nizameddin NAZİF
F
Vatan'ın
üsabakası
Bugün Başladı
Müsabakamız çok eğlenceli, zengin mükâfatlı, buna mukabil basittir: Bugünden itibaren resimlerini neşre ve vasıflarını vermeğe başladığımız otuz kadından her biri otuz erkekten hangisine lâyıktır? Daha kısacası: Hangi numaralı kadın hangi numaralı erkekle evlenme li d ir ?
Müsabakamıza İştirak İçin Her Gün Bu Sayfanın Altında Neşredeceğimiz Kuponları Kes.nek ve Müsabaka Sonunda 30 Kuponu Bir Arada Reylerinizle Birlikte Gazetemize Göndermek Kâfidir.
Otuz gün sıra Ue bir kadm, bir de erkek resmi neşredeceğiz. Bunlar sanatkâr Ramlzln yaratacağı. İzdivaca talip kadın ve erkek tipleridir. Her resmin altına bunun sahibinin halini ve vasıflarını yazacağız. Siz de her gün ba resimleri kuponumuzla beraber kesip saklryaraksınrz.
Otuz kadın» otuz erkek resmi-
nin ne^rl tamam olunca ba otuz erkekten her birini otuz kadından hanglslle evlendirmenin münasip olduğunu tayin edeceksiniz.
Bunu yaparken bir defa hoşça vakit geçirmiş olacaksınız. Ba müsabaka küçücük bir İçtimai anket yerine de geçecektir. Çünkü mUsabakaya binlerce karlln İştirak edeceğine şüpho olmadığı İçin
halkın İzdivaç hakkındaki telâkki ve ölçüleri belirmiş olacaktır.
Sonra emekleriniz boşa g\tm\-yerektir. Her çift hakkında vereceğiniz rey, ekseriyetin reyine uygunsa size bu çift İçin tam numara verilecektir. Otuz çift üzerinde en çok tam numara alanlar arasında zengin mükafatlar tevzi edeceğiz.
Müsabakamızın 150 Hediyesi
Birinciliği kazanana:    Bir
lüks radyo.
İkinciliği kazanan iki kişiye: Birer çay takımı.
Üçüncülüğü kazanan iki kişiye: Birer kol saati.
Dördüncülüğü kazanan iki kişiye: Birer evrak çantası.
Beşinciliği kazanan iki kişiye: Birer kadın el çantası.
Altıncılığı kazanan üç kişiye: Birer likör takımı.
Yedinciliği kazanan beş kişiye: Birer vazo.
Sekizinciliği kazanan beş kişiye: Beyoğlu sinemaları için altışar bilet
Dokuzunculuğu kazanan beş kişiye: Birer mürekkepli
kalemi
Onunculuğu kazanan    altı
kişiye: Birer kravat.
On birinciliği kazanan yedi kişiye: Birer ipek çorap.
On ikinciliği kazanan on kişiye: ikişer iyi cins mendil.
On üçüncüden yüzüncüye kadar kazanacak olanlara açağıdaki teselli hediyeleri verilecektir.
TESELLİ HEDİYELERİ:
Kazananlardan on dördüncüden itibaren verilecek teselli hediyelerinin adedi yüz tanedir. Bunlardan on kişiye birer liralık Tayyare bileti, on kişiye tanınmış romancılarımızın birer eseri, on kişiye (Ramiz) in birer karikatür albümü, on kişiye Gül Bahçesi kitabı, on kişiye Salon Çiçekleri kitabı, on kişiye (Yedigün) mecmuasının İstanbul albümü, on kişiye Ömer Seyfettinin hikâyeleri, on kişiye birer para çantası. Birinciliği kazanacak okuyucumuza vereceğimiz (Lüks Radyo)   Galatada   Bankalar   caddesinde    (Filîps)    mağazasının  vitrininde  tefhir  edilmiştir.
Kim Kimle Evlenmeii?
1
Bayan Mefkure Uçarı
Üniversiteden bir sene evvel mezun. 26 yaşında. Şimdi bir müe.sesede çalışıyor. Ev işi bilmez, hoppa, dans meraklısıdır, Çeçeron bir annesinden başka kimsesi voktur.
Bay Selim Sessiz
Mütekait memurlardan 60 yaşında, sakin, sessiz, kendi halinde bir adamdır. Çiçek bozuğudur. Ölen karısından 10 ve I 2 yaşında iki çocuğu ile Cihangirde bir apartmanı vardır.
Balkanlar ve Türkiye
fl\  vrupa   harbi   b'afladığı
^ gündenberi   Balkanların
karışması ve harp alevinin bu dağların eteğine kadar gelmesi tehlikesi her an bir saat meselesi olarak görülüyor ve Alman istilâsının en yakın hedeflerinden biri olarak burası gösteriliyordu. Garbi Avrupayı, şimalî Avrupayı kaplayan ateşlerin, bu taraflara yayılması için bir rüzgâr darbesinin kâti geleceği tahmin ediliyordu.
Hâdiseler bu tahminlerin dog ru olmadığını gösterdi. Vakıa, Balkanlaroa bir kısım arazı (Komanya) istilâya uğramı*, bir köşede (Yunanıstanda) ae harp bombası patlamıştır. Fakat, Balkanlarda hakim olan yine sulhtur ve oradan kökünü alan bu sulh bütün Yakın Şarttı harpten korumaktadır.
balkanları geniş bir harp a-teşi içine girmekten meneden şey, şüphesiz kı, en başta kuvvet olmuştur ve bu, i urk kuvvetidir. 5uihu evvelâ hüsnü yeti, dürüstlüğü ve bunlara istinat eden siyaseti Ue mudaıaa eden ve icaoında bunun için silâhını kullanacağını da badiren TürKİye, daima olduğu gib., şarkı Avrupanın, en karışiK devrini yaşadığı    son günlerde
de büyük o»r sulh amili olmuştur.
Türk - İngiliz iş birliği de bu sulh amilini kuvvetlendirmeğe yaramıştır. Akdenize hakim o-lan ve harpte Akdeniz havzasındaki düşmanına üstün olduğunu 5onalı şarKi Amka harekatı ue gösteren İngiliz askeri kuvveti, Yakın Şar&ta Ingu^ menfaatlerini mudaıaa edeme Balkanların bencisi olan Iutk.-ye ile elele vermemeziık edemezdi. Yakın farkın sulhu bu kuvvetli iki elin bırlejmesue kurtarıldı.
Dün Ankarada İngiltere Hariciye icazın Mr. Anthony Eden ile yapılan görüşmelerden sonraki resmî tebliğ bu cihetten mühim bir manayı haizdir. Zira, bugünlerde Balkanlarda yaratı -mak istenen gergin havanın ve bununla beraber doğan tehlikenin çarpacağı kuvvetli maniayı bir kere daha işaret etmektedir.
Balkanlardaki havanın aydınlanmasına yarayan bundan evvelki Türk - Bulgar beyannamesi ile, dünkü Türk - İngiliz görüşmelerinin neticesini tesbit eden tebliğ, iki mühim siyasî vesika teşkil etmektedir ve bun. lann ikisinin de esas manası Türkiyenin senelerdenberi tut-tuğu ve büyük bir imanla sarılmış bulunduğu siyasettir: Hiç bir tecavüz maksadımız yoktur, her türlü tecavüze karşı koymak azmindeyiz.
Vaziyet bu suretle tavazzuh ettikten sonra, Balkanlarda baş-gösterecek hâdiselerin mes'uli-yeti başkalarına raci olacaktır.
Vahdet GÜLTEKİN
B. Eden Ankara Haikevînde
(Başı 1 İncide)
uzun uzun selâm verdi. Halkın sesi kesilir kesilmez Türk talebe ince fakat azimli seslerile İstiklâl marşımızı söylemeğe başladılar. Biraz evvel talebeyi selâmlamak için eğilmiş olan Eden'in vücudu düzeldi. Dimdik bir halde istiklâline bağlı olan bir milletin gür sesini doya doya ve büyük »bir dikkat içinde dinledi Ufak bir vakfeyi müteakip Halkevi sahne, sinin perdesi ağır ağır açıldı.
Milli ıkıyafetlerile Karadeniz uşaklarından 'bir grup Karadeni-zin dalgaları kadar oynak sesler çıkaran kemençelerinin ahervgine uydular ve horon tepmeye başladılar. Bu oyunu veren Türk kabadayılarının davullu, zurnalı, kaşıklı, kadınlı ve erkekJi halay
ve barları takip etti.
En«son olarak perde açıldığı zaman ellerinde kılıçlar, Ankara ovalarında istiklâlleri için dövüşmüş iki Ankara efesi meydana çıktı.
Kıvrak adımlan ve kılıçlarını ahenkli bir halde birbirlerine vu-ruşlarile herkesin takdirini kazanan bu efeler Türk milletinin icap ettiği zaman bükülmez bileklerde kılıçlarını oyun oynar <gıbi kullanacaklarını gösteren canlı bir semboldüler.
Eden bu mert efelere hayranlıkla bakıyordu. Oyun biter bitmez onları şiddetle alkışladı. Biraz sonra locasını terkederken salonu dolduran yüzlerce talebenin kendisini işddetle alkışlaması işitiliyordu.      Er*.uğrjl Şevket
36
thuj
nrnjbkJjUfytcüu.
Yağ İşi Topluluğumuzun Sağlığı İşidir,
Epey zamandır gazetenizin yazılı&ı seri halindeki yazıları takip ediyorum. Bu yazılarınızla Türkeemiyetinin öyle bir derdini meydana çıkardınız ki, sizi candan tebrik etmiyecek bir vatandan tasavvur edemem.
Bu ülkede yafc, hakikaten bir derttir; bu derdin kökü de mahlut yaft denen ve bin türlü mikroplarla dolu olan kancık yağ tenekeleridir. Türklyede bu menhus madde^ yalnız İstanbul yapar ve bütün Türkiye, bilhassa sağmal hayvanı az olan muıtakalar istihlâk eder. En başta İzmir, Adana, Zonguldak, Ankara ve Trakyanrn bir kısmı ile İstanbul bunu çok bol miktarda sarfeder. Türkler, yemeklerini yag>ız yemedikleri için her Türkün kurulu ocağında günde en az üç defa bu meta kullanılır. Memleketin her köşesine mebzulen sokulan bu mikrop ve â-fet dolu tenekeler tstanbnlda Karamanlı Rumlarla bir iki Yahudi tarafından yapılır, sevkedilir. Bunların tatlı satışı vardır. Kendi refah ve saadetleri uğruna koca Türk milletinin sıhhatini hiçe sayan bu düşüncesiz âmiller m otomobilleri, apartmanları vardır.
Son zamanda bir kaç Türk te bu menhus maddenin âmilleri arasına katıldılar ki, bunu, teessürle karşılamamak elden gelmez. Ara-
mızda dolaşan sayısız kanserli vatandaşlar ,binlerce veremli kardeşler hep bu menhus maddenin kurbanıdırlar. Hele tifo, barsak hastalıkları sudan daha ziyade bu mahlut yadlar yüzündendir.
Size mahlut ya£ formüllerinden iki numune veriyorum:
Yüz kiloda beş kilo tuz, on kilo acı Trabzon ya&ı, otuz beş kilo toplama veya mezbaha inalı don yağı, otuz kilo pamuk yağı, yirmi kilo terkos veya kuyu suyu.
İşte diğer bir formül daha:
Beş kilo tuz, on beş kilo su, kırk barsak ve kemik yağlar İle deri kazrntrsı yağlar, otuz kilo kokusuz ve renksiz balık yağı, on kilo acı Trabzon yağı.
Bunlara   ilâveten   Amerlkadan çelen   ve     sanayide     kullanılan S numaralı taş yağları da hep bu formüllere girebilen İptidai maddelerdendir.
Eroin, kokain gibi zehirlerin yanmda mahlut yağ, zehirlere nls-beten büyük bir âfettir. Bunların kökünü kazımak ve bu memlekette habaset İcra etmelerine mâni olmak bir vazifedir ve bunun İçin de tek çare vardır: Hükümet, hemen yağ İnhisarı kanununu çıkarmalı ve eğer bu memleketin ihtiyacı varsa, hükümetin kendi kuvvetli kolu bu işi başarmalıdır.
Ş. Oktav
Sinemanın Mucidi
MffCAY
DİKENLİ ÇİT
Yazan: MİT AT PERİN
Beyoğlu pastan an elerinden birinde buluştular. Enis uzun boylu yakışıklı bir gençti. Selma güzel, narin bir kızdı.
Birbirlerini Dk gördükleri anda his 1 erinde büyük bir değişiklik belirdi. Birbirlerini görmeden evvelki flörtlerinde bu kadar samimi değildiler.
Bahar gelmişti artık. Bütün kış mevsimi evlerde, ocak başlarında saklı kalmış olan aşk, kendini yavaş yavaş pencerelerden, kapı aralarından göstermeğe başlamıştı.
Selma bütün bir kış mevsimi sıcak salonlarda çaydan çaya dolaşan kalbine bir eş ararken, Enis daldan dala konan hercai gönlüne bir aşk kafesi arıyordu.
İşte böyle bir zamanda tanıştılar. Güneşin bile oynaklık    ettiği bir mevsim olan bahar onların yerinde duramıyan, kaynıyan kanlarını büsbütün coşturmuştu.
?
— Enis!.. Bugün ne yapalım?..
— Efendim!.
— Ne o pek dalgınsın, ne düşünüyorsun?
— Bir şey düşünmüyorum canım..
— Yok, hele hele, senin bir derdin var. Onu benden saklıyorsun.
— Çocukluk etme Selma, derdim olur da senden saklar mıyım?
— Enis bak bugün hava güzel, kırlara çıksak, koşsak, eğlensek nasıl olur?
— Ben de zaten onu düşünüyordum. Kırlara çıksak diye.
?
Enis bunu düşünmüyordu. C sevgilisini sinemaya götürecek paralı olmadığı için, buna bir çare arıyordu.
O güne kadar kimseye yalan söylememişti Herkese kendini olduğu gibi tanıtmıştı. Her nedense Selma-ya ilk günler zenginliğinden bahsetmiş, kendinde bir kusur diye saydığı fakirliğini ondan gizlemişti. Çünkü Selmanın zengin bir aileye mensup olduğunu biliyordu. Ondan ayrılmaktan çekiniyor,, korkuyordu.
O gün kırlarda dolaştılar. Baz an bahar rüzgârında hafif hafif yalpa vuran taze yapraklı bahar çiçekleri-le süslenmiş badem ağaçlan altında birbirlerinin gözlerine daldılar. Bazı bazı da onların aşkı gibi fUizlenmiş dalların güzelliğini seyrettiler.
Yan yana yürüyorken konuşmuyorlardı. O anda üzerlerine çöken saadet havasını ürkütmemek için her ikisi de susmuşlardı.
Bir ara o kadar coştular ki, el ele verip yeşermiş çimenler üzerinde saatlerce koştular. Nihayet geniş   bir
tarlanın ortasında tek basma kalmış, şimal rüzgârının hızma boyun eğmiş bir erik ağacının altma çöktüler.
Enis Selmanın gözlerine daldı:
— Seni seviyorum, diyebildi.
Bu lâfı ilk defa candan söylemişti, tçi titriyordu sanki.
Selma, bir genç krz hırçınlığı ile yerinden fırladı. Enis bu lâfm kötü tesiri karşısında şaşa kalmıştı.
Yine geldikleri yollardan dönüyorlardı. Fakat dönüş gelişten bambaş ka bir hava içerisinde eziliyor, her iki gencin kalbinde büyük bir yer hüküm sürüyordu.
Selma bu ye'sin büyük bir kısmını kendine mal etmişti. Çünkü as-lmda fakir bir kızdı. Halbuki Enis zengindi. O böyle düşünüyordu. Yok hayır sevişemezdi onlar. Buna hakları yoktu. Yol boyunca Enisi bjr daha görmemeğe karar verdi
Enis de ayni şeyi düşünmüştü.
*
O akşam ayrılırken birbirlerine e-bediyen veda eden iki insan matemini taşıyor gibi idiler.
— Selma seni ne zaman göreceğim?..
— Cumaya olmaz mı Enis?.. Ayrıldılar.
Enis,
Ertesi   gün   birbirlerinden   şu mektupları aldılar. Ben fakir bir kızım. Halbuki sen zenginsin evlenmemize   imkân yok. Birbirimizi bir daha görmiyelim.
Selma
Selma,
Ben fakir bir genç, halbuki sen zenginsin, evlenmemize imkân yok. Birbirimizi bir daha görmiyelim-
Enis
Mektupları aldıkları zaman heyecandan âdeta okuyamıyorlardı. Her ikisinin de sevinçten gözleri yaşarmıştı. Sokağa fırladılar birbirlerini bulmak için.
*
Genç kız dudaklarını büktü:
— Ben sana dargınım, dedi. Enis gözlerinin içi   gülerek   ona
baktı:
— Ya ben!?..
Biraz yürüdüler. Bir gül bahçesinin duvarmı teşkil eden dikenli bir çit önünde durdular.
Geride bir bahar rüzgârı esiyordu. Yalnız bir gül daimin ince vücudu üzerinde mahmur bir göz kapağı gibi açılan bir konçe onlara baktı. Saadetlerine grpte etti. Sonra hafif hafif kızardı. Başını çevirdi.
Mithat FERİ\
iNGtLİZ HARİCİYE NAZIRI
MİSTERED
Yakın Şark seyahati, Şark   ordularını    teftişi    bütün
tafsilâtüe  - Türkçe
Bugün
LALE
Haftanın filmlerinden:  «Baha r Çiçekleri» nden    bir    sahne
Mas Murrey Ne Alemde ?
İçimizde sessiz sinemayı görenlerin Mae Murray'ı tanımamalarına imkân yoktur. 1915 den 1925 senesine kadar ismi dillerde dolaşmış birçok kalplerde senelerce yer tutmuş, hüküm sürmüş ve Uç müyon dolar kazanmıştı.
Skandali bir propaganda vasıtası yapan ilk artist odur. Kalabalık yerlerde kocasüe kavga eder, bayılır, ayılrr, rakibesini bastonla döver, şoförünün kafasına eline geçeni atmak ta tereddüt etmezdi. Onun bu hikâyeleri dilden dile dolaştıkça, şöhreti dal budak sarar, o zamana kadar ismini işitmemiş olanlar kendisini görüp, tanımak, hiç olmazsa bu cüret, cesaret sahibi güzel kadını, film de görmek için koşuşurlardı.
1927 de Prens Mdivani ile evlenmiş, bu da kendisine ayn bir reklâm olmuştu. Fakat o sıralarda sesli sinema çıktı. Mae Murray bu yep yeni tekniğe   kendini   uyduramadı.
Ortadan çekildi. Sonra senelerin bükere daha dedikodu mevzuu olmuştu; Prens Mdivani'den ayrılması ile yine kendinden epey bahsettlrmişti. Her iki taraf da on bir yaşındaki oğ lundan ayrılmak istemiyordu. Nihayet uzun süren mahkemelerden sonra çocuk prense düşmüştü. Mae Murray kendisine bu haberi getiren dava vekilinin kafasına, eski bir a-lışkanlık neticesi, mürekkep şişesini fırlatmıştı.
Şimdi tekrar Mae Murray'dan bahsediliyor. Bir zamanlar, halkm sevgilisi olan artist, kazandığı Uç müyon dolan har vurup harman savurarak şimdi filusuahmere muhtaç olmuştur. Bir gece polisler onu sokakta, bir sıranm üzerine kıvrılmış uyurken bulmuşlardır. Şimdi 53 yaşında bulunan eski milyonerin bir çatı altında barınabilecek kadar bilo parası kalmamıştır.
ŞEHİR   TİYATROSU  TEMSİLLERİ
TEPEBAŞINDA İSTİKLÂL CADDESİNDE
DRAM   KISMI KOMEDİ KISMI
Bü AKŞAM Bugün saat 14 te Çocuk oyunu
Saat 20,30 da Akşam 20,30 da
MEŞALELER KİRALIK ODALAR
Her gün gişede çocuk temsilleri için bilet vardır. Beyazıt, Lâleli, Aksaray, Şehremini ve Topkapıya otobüs temin olundu.
DEANNA DUHBİN'in parlak rollerini devanı ettiren yeni sinema yıldızı... GRACE   MOORE ve JEANETTE MAC - DONALD'm seslerile rekabet edecek lâtif ve ruhnevaz bir sese malik 12 yaşında...
büıvt
GLORIA JEAN
i£er birçok büyük yıldızlarla beraber çevirdiği
Açılmamış Konca
filminde latanbulda ilk defa görünecektir. Önümüzdeki salı akşamı gala suaresi olarak
SİNEMASINDA
Neşeli, Şık ve hakiki bir Paris filmini görmek ister misiniz?
uğun
SÜMER Sinem
asına
gidiniz. Sinemanın 3 bllyük vo meşhur yıldızı
GARY MORLAY . ELVlRE POPESCO  ve  ARMAND BERNARD İle ANDRE LEFAUR . VtCTOR BOUCHER
ve   DALIO
tarafından oynanan Flers ve Callhavet komedisi
AŞK ve İHTİRAS
2 eaatlik kahkaha ve neşe filmini görünüz ve eğleniniz.
Bugün saat 1 de tenzilâtlı matine.
Bu,gün
İPEK
Sinemasında
Harikulade meraklı ve heyecanlı sahnelerle dola
MEŞHUR POLİS HAFİYESİ
NİK KARTER
sineması programına ilâveten
gösterilecektir.
Ayrıca: Mühim ilâveler:
1 — İngiltere Hariciye Nazrn Bay EDEN Adana ve Ankarada,
bütün tafsüâtile...
ZÜMRÜT YALOVA
MIHI Şefimizin Ya'ovayı Ziyaretleri.
Augustin Leprince9 in Hayatı
Bir filmin mevzuunu, meraklı, garip bir macera teşkil ettiği zaman; «îşte film olduğu nasıl belli.. Hayal kısmı çok geniç..» Deriz. Halbuki sinemanın, her mevzuu hakikî hayattan aldığını, hayatın sinema icat edilmezden evvel de mevcut olduğunu unuturuz...
îşte Angustin Leprince'in hayatı heyecanlı bir mevzu olabilecek mahiyettedir.
1841 senesinde doğduktan, 1866 da Lâyipzik'de kimya tahsil ettiği zamana kadar geçen hayatı bizi fazla alâkadar etmez. Asıl macera ondan sonra başlıyor. Angustin Leprince akıllı, neşeli, terbiyeli, çalışkan bir talebe idi. En iyi arkadaşı John Withely ismindeki İngiliz genci idi. ingiliz vatanına döndükten sonra da dostlukları devam etti. Angustin Jo-hn'i tngiltereye davet ettiği zaman kabulde tereddüt etmedi.
İngiltere ve \Vlthely ailesi Angus-tln'tn çok hoşuna gitmişti. Ve bilhassa genç Misis Ellzabet Wlthely den çok hoşlandı. O kadar ki nihayet evlendiler ve tngiltereye yerleştiler.
Evlendikten sonra sıkı bir çalışma hayatına atıldı. Bilhassa resim ve fotoğrafa merakı vardı. Porselen ve fayans üzerine fotoğraflar tesbit ediyordu. Kraliçe Viktoryanrn ve Başvekil Gladstone'ln Londradaki dikili taş üzerinde bulunan resimlerini de o yapmıştı. Birçok seyahatler ve birçok resimler yaptı... Fakat hiç bir eseri onu tatmin edemiyordu. Resim sanatinin tekâmülü için durmadan çalışıyordu. Bu cansız resimler, biraz da hayatla hayatiyeti tasvir etmeli idiler. Bu hayatiyeti de tesbit, tasvir edebilmek için gece gündüz uğraşıyordu. Nihayet sinematograf diye isimlendirilen İcadı meydana getirmeğe muvaffak oldu.
Halen Amerikada bulunan kızı Mis Maria Leprin«e, bir gece usulcacık babasının çalışma od asma girdiği anı, hayatmın en heyecanlı anı telâkki eder. O zaman daha on dört yaşında imiş, babasmın geç vakitlere kadar çalıştığı odanın kapısını yavaşça aralamış, ve hayalet gördüğünü sanarak Urpermiş. Babası, makinist Joseph Benk'in yardı-mile, beyaza boyadıkları duvara insan resimleri aksettiriyor ve asıl i-şin Urkülecek tarafı, bu resimler tıpkı, ama tıpkı sahici insanlar gibi hareket edebiliyorlarmış.
Augustin Leprince filhakika resim leri hareketlendire bilmişti fakat bu, daha, bizim bildiğimiz sinemadan çok uzaktı. Çünkü projeksiyonu ya-nm dakikadan fazla devam ett*re-miyordu.
Daha iyi çalışabilmenin ancak A-merikada mümkün olabüeceğini düşünerek oraya gitmeğe karar verdi. Aletlerine, makinelerine büyük kasalar yaptırarak onlara yerleştirdi. Kendisüe beraber Amerikaya gidecek olan WUson ailesile, pazartesi günü Parlsin Gare de Lyon'nunda buluşmağı kararlaştırarak Jijon'a babasını görmeğe gitti: Dijon da o-nu birkaç gün daha alıkoymak için çok uğraştılar, fakat o, Wüson'lara verdiği sözü öne sürerek, gitmesi i-cap ettiğini söyledi ve yola çıktı.
Tren hareket ettL.
Pazartesi günü Wilson'lar Dijon'-dan gelen trenden Augustin Leprince'in çıkmasmı beyhude yere beklediler: «Eh.. Parise gelirse, adresimizi biliyor.. Elbette gelir bizi bulur. Hem belki de hareketini tehir etmiştir, artık belki de Amerikada buluşuruz. Dediler. Dijondaküer de merak etmediler, çünkü Augustin Leprince'in ne kadar çok meşgul olduğunu biliyorlardı.
Uç hafta sonra Paris teki amca Dijon'a mektup yazarak: Aferin An-gustin'e dedi. Par isten geçer de, bir kere gelip beni görmez.»
İşte o zaman meraka başladılar...
Nasıl, garip bir macera, maceralı bir hayat degü mi?. Bütün tahayyül edilebüecek vakaları bastıracak kadar Inanılmryacak bir roman de-ğU mi?.
Halbuki bu yalanmış bir hayattır. Sinemanın icadına doğru yol alan bir adam trene biniyor., trene bindiğini görenler var.. Ve bu adam birden sırra kadom basıyor.. Bu kay boluştan beş sene sonra sinema doğmuştur.
İlk sinemayı icat edenin Augustin Leprince olduğu iddia edilemezse de bunun aksini de kimse iddia edemez.
Nedense sinemanın İcadı ilo yalandan uğratanların çoğunun sonları fena gelmiştir, ömürlerinin son günlerini ya yoksulluk, ya hastalık içinde geçirmişlerdir.
Paris
Cehenneminden Nasıl Kurtuldum
Yazan: Rebia Tevfik BAŞOKÇU
Biz Türkler, Dedim, Hiç Korku Bilir miyiz? Her Zaman, Her Yerde Cesaretimiz Vardır
Eylülde bir gün tekrar konsolos* haneye gittim. Kati surette memlekete avdete karar verdiğimi, bunun çaresine delâlet etmelerini baş konsolosumuzdan rica ettim. îtal-yadan transit vizesini alabümek için elime şaşaalı bir tavsiyename verdiler. Ertesi günü derhal İtalyan sefarethanesine müracaat ettim. Genç bir adam tavsiyenameyi aldı, okudu;
— Acaba zahmetsizce vize alabilecek miyim? dedim:
Şu cevabı verdi:
— Biz yazarız, cevabı Romadan birkaç haftada gelir.
Elime verdiği İstidanameyi doldurduktan sonra tekrar sordum:
— Acaba ttalyadan tstanbula vapurla gitmek imkânı var mıdır?
— Vapur olsa binecek miydiniz?
— Eşyam çok olacak bu sebeple vapurla gitmeyi tercih ederdim.
— Buna nasıl cesaret edersiniz. Harp içinde deniz mavinlorle doludur. Korkmaz mısınız?
Benim hesabıma korku geçiren bu genç adamın halı beni güldür-dü: , \   _
— Biz Türkler, dedim, hiç korku bilir miyiz, her zaman her yerde cesaretimiz vardır.
enim İstidanın üzerinden iki O ay geçti. Hâla ttalyadan bir cevap gelmemişti, içimden şöyle düşünüyordum:
— Eğer yıl başından evvel Tür-kiyeye gidemezsem sonra hiç gidemeyeceğim.
Bir kere de Almanya yolüe gitmek için Almanlara müracaata karar verdim. Yine bizim konsoloshanenin bir tavsiye mektubu ile Alman sefaretine baş vurdum. Burada yine odalar birçok halkla dolu, herkes nöbet bekMyordu. Dikkat ettim: Burada herkes Almanca konuşuyordu. Nöbet beklemekten yorulan halk birbfrlerıîe konuşuyorlar, kimisi Polonyalı, kimtsi Çek, kimisi Avusturyalı, Belçikalı Danimarkalı, Holandalı, Norveçli Alsaslı, Lüksenburglu... hepsinin yüzleri yorgun, gözlerde endişe ve korku dolu bakışlar. Hepsi de vize alamamak korkusundan heyecan i-çinde... Bunlar tesadüfen Pariste bulundukları bir esnada Alman istilâsına uğramışlar. Memleketlerinden çıkarken hür birer vatanları vardı ve o vatanın hür tebeası idiler. Daha altı ay geçmeden o vatana Alman tebeası sıfatile, yani e-saret pasaportu ile girecekler. Daha şimdiden kendi lisanlarını konuşmağa bile haklan yok... Alman ca bilmiyenler bile tek tük kekelemeye uğraşıyorlar. Kimisinin elinde Almanca lügat kitabı yeni mecburî lisanını ezberlemeye çalışıyor.
Daha bekleme od asma girmeden kapınm yanındaki büroda herkes ismini ve ne istediğini bü- kâğıda yazmaya mecburdur. Bu kâğıtlar oradan şişmanca bir memurun odasına götürülüyor. Sonra o memur müracaat edenleri isimlerini çağırarak birer birer odasına götürüyor ve konuşuyor.
Burada da biraz şansım varmış. Benden evvel gelen birçok halk beklerken birdenbire İçerdeki memurun bekleme odasının kapama gelerek:
— Her Tevfik, Her Tevfik! dediğini işittim.
Adamcağız kâğıtta Tevfik ismini okuyunca beni   erkek   sanmış.
Hemen yerimden fırladım:
— Frav Tevfik, dedim. Frav deyişim hoşuna gitti:
— Demek Almanca biliyorsunuz, dedi?
Biraz, dedim.
Odaya girdik. Ziyaretimin sebebini anlattım. Berlin üzerinden ls-tanbula gitmek istediğimi söyledim. Elime üç kâğıt verdi.
— Bir buçuk frank vereceksiniz, dedi, bu kâğıtları Almanca doldurun, Berline göndereceğiz. Eğer o-rası kabul ederse gidebüirsiniz. Biz buradan bir şey yapamayız. Vize için her halde birkaç hafta bekli-yeceksiniz.
Ben yeni bir ümit bulduğuma sevinerek eve geldim.
O günlerde vaziyet ytne çok karışmıştı. Ben geç kalmış olmaktan çok korkuyordum. Uç gün sonra Alman sefaretinden bir davet mektubu aldım. Hemen koştum. Geçen günkü ayni adam beni kabul etti ve vize hakkındaki talebimin kabul edilemediğini söyledi. Ben bu defa beynimden vurulmuşa döndüm. Bunu mutlak kabul ettirmeliydim. Yoksa bütün ümidim mahvolacaktı.
Berlinde ara sıra beni tedavi e-den doktorların reçetelerini orada tanıdığım ahbapların adreslerini ihtiyaten beraber götürmüştüm. Hepsini masanın üzerine koydun».
Sonra mülâzime sordum:
— Niçin beni reddediyorlar? Benden Almanya ne gibi bir zarar görebilir? Ben Almanyada oturmak fikrinde değüim kL. Yalnız yirmi dört saatlik bir transit vizesi istiyorum.
— Hakkınız var, fakat Istanbu la gidecek tren bular/uyacaksınız. Bütün trenler asker taşıyor.
— Sanki bir kişülk yer bulunamaz mı? Biz bitaraf bir milletiz Alman yaya bir düşmanlığımız yok Bana gelince Almanyada çok aziz dostlarım vardır, işte adreslen. Onlardan beni tahkik edebilirsiniz.
— Berlin   üzerinden   îstanbula
gitmek istemekten maksadınız nedir?
— Bu fırsattan istifade ederek vaktüe bendeki çarpıntıyı tedavi eden profesörlerin sıhhatim hakkında fikirlerini sormak... Şunu â: hatırlamanızı rica edenm ki ben vaktUe Berlinde sekiz sene oturdum. Berlini görmek ve ahbaplarıma veda etmek frrsatını bulursam pek memnun olacağım.
— Sizi tedavi eden doktorlarır hâlâ orada olduklarına emin misiniz? *
— Elbette eminim, tanıdığım doktorlar hastahane şefleridir. Şerlinden ayrılmazlar.
Sonra şüphede kalmaması için ilâve ettim:
— Aralarında Yahudi yoktur Hepsi cAri> dir.
(Arkası var)
SORUNUZ
ÖYLİYELİM
Apandis Nahiyesi Hangi Vilâyettedir!?
Kasmıpaşada Piyalede oturan mütekait Burhan Gulnıan »örüyor: Dün vapurla evime dönüyordum. Yanımda oturan yolculardan biri arkadaşına şunları anlatıyordu; «Zavallı Naclyeyi az kalsın kaybediyorduk. Görünmez kaza derler ya, çok doğru imiş. Apandis nahiyesine bir taş düşmüş! Bu taşın yaptığı tahribat bir ailenin ocağını söndürecekti. Bereket versin çabuk yetişilerek kadıncağızı kurtarabilmişler.» Kulak misafiri oldufrum bu sözler üzerine apandis nahiyesinin nerede olabileceğini ve düşen taşın da bir Haceri semavî olup olmadığını düşünerek soruyorum. Bu nahiye hangi vilâyettedir?
Cevap — Vapurda   dinlediğiniz
muhavereyi noksan dinlemiş olacaksınız. Çünkü Türkiyede değil, hattâ dünyanın hiçbir tarafında (Apandis) adlı bir nahiye   veya
bir köy bile yoktur. (Apandis nahiyesi) doktorlukta   kalın barsa-
ğrn üzerinde bulunan ve kör barsak denilen kalın bir barsak parçasının bulundugM sahaya fennî o-
larak verilen isimdir. Kör barsamın tıkanması, iltihaplaşması, veya bu ucun herhangi bir cismin girerek orasmı çürUtmiye başlaması apandisit hastalığını meydana getirir ki, ameliyatla bu parça ke-
sümezse insan ölebülr. Şu halde bahsettiğiniz taş Haceri   semavi
değil, kör barsaga geçmiş yabancı bir cisün parçasıdır.
1-3-941
VATAN
5
Ziya Ateş'in Bir Yazısı Münasebetiyle:
Sporumuza Başka Ziya ve Başka Ateş Lâzım L
bugü;ıün idarecil
rı, cu resim
de
Bilmem ki, eski sporcular, Türk sporunda isim yapmış bulunanlar, hattâ bu işin seyircisi olanlar dahi bugün Beden Terbiyesi Genel Direktörlüğü teftiş heyeti reisliğinde me-muren çalışan Ziya Ateş diye bir kimse tanırlar ve böyle bir isim hatırlarlar mı?
B. Ziya Ateş, bundan bir kaç g-ün evvel Akşam gazetesinde yazdığı bir yazıda, her gittikleri yerde teşkilâtın futbolun aleyhinde olduğuna dair bir hava estiğini, hattâ bu hususta suallere de maruz kaldıklarını kaydettikten sonra, bunlara bir cevap olarak, teşkilâtın futbolun aleyhinde değil, futbol mikroplarile mücadele azminde bulunduğunu ilâve ediyor.
Son senelerde teşkilâtın içine amatörce değü, aylıklı bir memur olarak giren B. Ziya Ateşin bu yazısına cevap vermek, öyle zannediyorum ki bir zaruret olmuştur.
Bir sporcu olmaktan ziyade bu işin içinde hayatını kazanmak üzere çalışan bir memur olarak tanıdığım B. Ziya Ateş'le şu sütunlarda karşı karşıya konuşabiliriz.
Her gittiğiniz yerde yana yakıla teşkilâtın futbole neden düşman olduğu sualile karşılaştığınızı ve böyle bir hava estiğini yazıyor ve teşkilâtın futbol oyunu ile değil, futbol oyuncusunun sırtından geçinmiye alışmış menfaatperestler ve futbol mikroplarile mücadele azminde olduğunu cevap olarak söylüyorsunuz.
Evvelâ teşkilâtın futbol aleyhinde olduğu kanaati neden herkeste uyanmış bulunuyor. Bu noktaya niçin cevap vermiyorsunuz? Asıl cevaplanması lâzımgelen nokta bu değil midir?
Bugün kulüplerin başında, zamanının en temiz ve tam amatör olarak tanınmış sporcuları bulunuyor. En ufak bir menfaat bile beklemeden futbol sahasında senelerce didinmiş bu sporcuları mı futbol mikrobu telâkki ediyorsunuz?
Yazınızdan bir parçayı şuraya alıyorum:
«Futbolu şahsi menfaatlerine alet ittihaz edip gençlerimizi ve evlâtlarımızı şu veya bu vaadlerle Uma ve bir mezat malı gibi elden ele devredenlerin ahlâkı müteessir eden kötülüklerine düşmandır. O gençlerden bir çoğu ki bu teşvikler ve telkinler altında; mektebini, tahsilini, aile yuvasını terketmckte, ebeveyinlerinin iyiyi ve doğruyu gösteren irşatlarını dinlememekte, istikbalini düşünmemekte, eksik kalan terbiye ve noksan kalan tahsillerlle tribünlerde ve sahalarda, terbiyeye, edebe ve ahlâka mugayir türlü taşkınlıklar yaparak büyük küçük hepimizi spor sahalarından ürker ve iğrendirir bir hale getirmektedirler.
Genel direktörlük; futbol oyunu ile değil, evlâtlarımızı memleket ve cemiyet için muzır bir hale sokan futbol mikroplarile mücadele azmin-
gördüğünüz dünün çok temiz ve çalışan tam amatör sporcularıdır.
I dedir ve bunda mutlak muvaffak olacaktır.*
Siz bu yazınızla bizim scnelerden-beri bir dava olarak müdafaasını yaptığımız meseleye temas ediyorsunuz. Futbol ilerliyor mu, ilerlemiyor mu? Yani dünkü futbol, bugünkü futbol davasına!..
Futbolun, veyahut menfaatperest idarecilerin Türk gençliğini tahsilinden ettiğini, kötülüklere sürüklediğini anlatmak istiyorsunuz.
Bilmem ki hatırlar mısınız? Eski Türk sporuna yabancı olduğunuzu bildiğim içindir ki, hatırlatmak istiyorum.
Eski Türk sporu kendi kendini idare ediyordu. Başında bugünkü gibi muazzam bir teşkilât olmadığı halde, hiç şüphe yok ki, futbolumuz daha yüksek ve hakikaten her türlü menfaatten uzak ve temiz bir şekilde idi. \
Sporculara gelince; sahalarımızda bugünkü gibi çirkin hâdiselerle karşılaşmıyorduk ve spor, gençliği ne ahlâksızlığa sürüklüyor ve ne de tahsilinden ediyordu. Buna bir misal olarak eski Fenerbahçe takımını ele alabiliriz. Hasan Kâmil tahsilini Av-rupada yaptı, Cafer Eczacı mekteb; mezunudur, Fahir Avrupa tahsili gördü ve buglin Üniversite profe-sörlerlndendir. İsmet, halen binbaşı rütbesinde ve göz doktorudur. R.v gıp tahsilini Avrupada ikmal etmiş
Türk - Macar Ticaret Anlaşması
Uzun zamandanberi Macarlar-la devam eden ticaret müzakereleri nihayete ermek üzeredir. Haber aldığımıza göre anlaşma bir kaç güne kadar imzalanacaktır. Üstü Kapalı Tramvay   Bekleme
Mahalleri Tramvay idaresi, kapalı durak yerleri yapmağa karar vermiş ve plânlarını hazırlıyarak belediye imar müdürlüğüne göndermiştir. Duraklar küçük ve büyük olmak üzere iki tip üzerinde yapılacaktır, inşaata pek yakında başlanacaktır. Eminönü, Sul tanahmet, Beyazıt ve Fatih meydanlarının plânları büyük tipte olarak tasdik edilmiştir.
Pulluk Muhtekirleri Adliyede
Müddeiumumilik, dün bir pulluk ihtikârı davasını tetkik etti. Suçlular Galatada Perşembepa-zarında pulluk ticareti yapan Ahmet Kumruluoğlu ile kâtibi Esat-tır. Bunlar muhtelif çaptaki pullukları I 30, 92, ve I 10 kuruşa satmak ve fatura vermemek sure. tile millî korunma kanununa muhalif harekette    bulunmuşlardır.
Suçlular asliye ikinci ceza 'mahkemesine verilmişler ve sorgulan yapılmıştır. Muhakeme şahitlerin çağırılması için başka bir güne bırakılmıştır.
Her Gün
On Satır
S. G. SAVCI
1 2 3
I 4 5 6 7 8 9
10
Bir kahvaltı sofrasında şöyle bir kavgaya şahit oldum,-
Yağ, süte çıkıştı: — Hadi be huIu!
Süt, cevap verdi: — Ne IduğU belirsiz sen del
Yumurta aralarını bulayım derken paylandı: — Otur oturduğun yerde cılk!
Sekerin müdahale ar/usunu, kahve «mirdi:
— Sen karışıp ta ortalığı taUızla^tırma! Şeker kahveyi tersledi:
— Hana ne nohut suratlı!
Baktım iş fena, sofradan fırladım. )
bol mikropları diye tavsif ettiği hiç   bir   menfaat   beklemeden
gösteriyor.
Bugün kulüplerinin başında amatörce çalışan eski sporcuların menfaat peşinde koştuklarını söylemek cesaretini nereden alıyorsunuz. Onlar dünün tam amatör sporcularıdır.
Biz profesyonel teşkilâtın, amatörleri idare edemiyecegi iddiasında bulunur ve bunu memleket sporu için halledilmesi lâzımgelen en büyük Zeki ise yüksek tahsil görmüştür. Bekir de Zeki gibi Baytar mektebi mezunu, Bedri ise diş doktorudur.
Bugünkü vaziyet de meydandadır. Bu da bize dün ile bugünün farkını dandrr. Sabah, Alâeddin üniversite tahsili, Baytardan mezun olan kıymetli ziraat mütehassıslanmız-bir dava olarak ileri sürerken bu yazınız, bizi olduğu kadar bütün spor efkârı umumiyesini hayrete düşürecek ve güldürecektir. Bir noktaya da işaret edeyim ki, bu yazınızla- siz sporcu gençliği, mektebini, tahsilini, aile yuvasını terkeden, terbiyesi noksan, ahlâkan düşük, ve binnetice asi bir gençlik olarak gösteriyorsunuz...
Bu cesareti nereden alıyorsunuz?
Bunu böyle tesbit ettikten sonra kısa keselim. Dava çok basittir:
Spor işlerimizin düzelmesi için sporumuza başka ziya ve başka ateş lâzım.
Kemal ONAN (CON)
Tifonun Salgın Halinde Olmadığı Anlaşıldı
Son bir ay içinde şehrimizde Nişantaşı ve Beşiktaş semtlerinde iki tifo vakası kaydedilmiştir.
Dün belediye nezdlnde yaptığımız
tahkikatta   son   günlerde   yukarda
kaydettiğimiz iki vakadan başka tifo
vakası olmadığı Sıhhat müdürlüğü
tarafından bildirmektedir.
Ankara Mülakatının Buncosu
I
(Başı l incide) +=+
mülakatı, bu sağlam ve sürekli anlaşma ve emniyet ruhuna sadece müşahhas temasların canlı ve faydalı unsurlarını katmıştır. B. Lden bize İngiliz zafer azminin nekadar haklı ve sağlam sebeplere dayandığını en salahiyetli bir ağızdan işitmek fırsatını vermiştir. Buna karşı ingiltere Hariciye Nazırı ve Genelkurmay Başkanı da bizim, aramızdaki müşterek davaya nekadar bağlı olduğumuzu, müttefiklerimizi nekadar sevdiğimizi, onların zaferlerine nekadar inandığımızı ve hâdiselerin inkişafını nekadar sükûnet ve vekarla karşıladığımızı ve azim ve kararımızın ne derecede yerinde olduğunu görmüşlerdir.
Bu ziyaretin en faydalı neticelerinden biri mihver membalarının şaşırtıcı propagandalarını hükümden düşürmek olacaktır. An. kara mülakatı herkese ispat edecektir ki İngiltere ile olan ittifakımıza candan bağlıyız ve daima bağ;lı kalacağız. Çünkü bütün insanlığın ra-hatını, emniyetini, istiklâlini, ve serbestçe inkişafını bu davanın zaferine bağlı görüyoruz,
Ahrnn Fmin YALMAN
Telgraf, Telefon ve Ajans Haberleri
Maliye
inin Beyanatı
1941 Malî Yılı Bütçesinin Umumî Yekûnu 304.971.662 Liradır
Ankara, 28 (A.A.! — Maliye Vekili Fuat Ağralı, hazırlanmakta o-lan yeni bütçe dolayısile Anadolu a-jansınn aşağıdaki beyanatta bulunmuştur:
1941 mali yılı bütçesinin umumî yekûnu 301.971.662 Ura olarak tesbit edilmiştir, içinde bulunduğumuz l°in senesine nazaran bu yekûn 30.495,341 lira bir fazlalık göstermektedir. > '
Her şeyden evvel şurasını tebarüz ettireyim ki, bu yükseliş sivil hizmetlerin genişlemesinden mütevellit değildir. Aradaki fark başlıca, milli müdafaa ihtiyaçları için yapılmış ve ya bu ihtiyaçlara karşılık tutulmuş muhtelif istikrazlar mürettebatının düyunu umumiye bütçesine konulmuş olmasından ve bütün fevkalâde mc-nabiimizi münhasıran milli müdafaa işlerine tahsis edebilmek üzere de-
miryollar inşaatı nafıa ve imar İşleri gibi bazı hizmetlerin tekrar adi bütçeye alınmasından hasıl olmuştur. Mamafih, adi bütçeye yapılan bu ilâvelerin önümüzdeki senelere o-lan tesiri de hesap edilmiş ve fevkalâde ahval zail olduğu zaman adi bütçe yekûnunun normal varidatımızla karşılanabilecek miktar dahilinde kalması mümkün olabileceği ne ticesîne varılmıştır.
Uzun zamandanberi devam eden Avrupa harbinin bütçe bakımından memleketimizde İki türlü tesiri olmuştur. Bir taraftan başta gümrük vergisi olmak üzere ithalâtla alâkadar bazı varidat kalemlerinde mühim bir tenakus husule gelmiş, diğer taraftan memleketimizin emniyeti için alınmasına lüzum görülen tedbirler devlet masraflarını ehemmiyetli ni9bette yükseltmiştir. Bu i-
ki taraflı müşkülât karşısında geçen sene bazı tasarruf tedbirlerine ilâveten, adi bütçe için bir kısım vergi ve resimlere zamlar yapılmış, fevkalâde varidat menabii de, yeni karşılıklar bulunmak suretile tevsi olunmuştu. Aldığımız tedbirlerin ve bu tedbirleri almakla istihdaf ettiğimiz gayelerin, memleketin iktisadi bünyesine ve halkımızın arzusuna azami derecede uygun olduğunu tatbikat teyit eylemiş bulunmaktadır.
Umumi vaziyetin seyri, önümüzdeki sene içinde de ayni mahiyette yeni bazı tedbirler alınmasını zaruri kılmaktadır. Bir kısmı âdi bütçedeki fazlalığı, bir kısmı da millî müdafaa  ihtiyaçlarına hasredilen fev-
lete verilmiştir. Şimdilik 83 milyon liraya baliğ olan fevkalâde tahsisat kısmen mevcut menabi İle, kısmen de son senelerde büyük bir rağbete mazhar olduğunu memnuniyetle gördüğümüz dahilî istikraz tahvilleri ihracı ve buna müşabih muhtelif tasarruflara plasman bulmağa matuf kolaylıklar gösterilmesi suretile karşılanacaktır.
Sulhun korunmasında, emniyet ve istiklâlimizin muhafaza ve müdafaasındaki kıymet ve ehemmiyeti takdir eden halkımızın, bu yolda aldığımız ve her zamanki gibi iktisadi bünyemizin İcaplarına uygun olmasını azamî derecemle gözönünde bu-lundurduğöumuz yeni tedbirlerin mu
kalâde tahsisatı karşılamağa matuf olan bu tedbirlere ait lâyihnl-ı.- büt-  vaffakıyetle tatbiki  için    kendisine
çe ile birlikte Büyük Millet Meclisine takdim edilmek üzere Başvcka-
teveccüh eden vecibeleri seve seve i-fa edeceklerinden eminim.
Afrika Harbi
Bncaz d3ki İngiliz Ordusu
Sabırsızlanıyor
Kahire. 28 (A.A.) — Rcuter:
Bingazi zaferinden sonra İstirahat etmiş olan İngiliz ordusu, bugün, yeniden taarruza başlamağı sabırsızlıkla bekliyor. İngiliz deniz ve hava kuvvetleri, büyük bir teyakkuzla, Akdenizde karakol vazifesini görürken, İngiliz kıtaları da Almanların yapabileceği her meydan okuyuşunu kabul etmeğe ve buna mukabelede bulunmağa hazırdır.
Bir askeri sözcü, Reuter'e şu beyanatta bulunmuştur:
Alman kıtalarının, Alman radyosunun iddia ettlji gibi, Libyada faaliyette bulunduûuna dair hiçbir delil yoktur.
ALMANLARIN    AFRİKAYA GEÇMELERİ    KEYFİYETİ
1 Londra, 28 »(A.A.) — Muştaki! Fransız ajansı bi:«lrjyor:
Londradaki hür Fransız mahfillerinden verilen m ulûm a ta J^re, Almanların şimali Afrlkaya geçmeleri keyfiyeti ehemi. LüH muhafaza ediyor.
Casablanka'dakl mütareke komisyonu kadrosu, m'U-madiyen gelen ye ni mütehassıslar, tekni-yenler ve pro pagandacılarla KeıtışU-iııcku:Jir. Mezkûr komisyon bugün bütün hava meydanlarının kontrolünü eline almış olduğu gibi dc'ilzaltılarına mahsus üsler de ihzar etmektedir. Dundan başka bütün benzin depolarını nezaret altına bulundurmaktadır.
B.Ed?n, 61. Dil Aü-
ka:atlaıHır:];8tLtt
(Başı 1 İncide) -v,-*4
mışlardır. Dost ve müttefik devlet Hariciye Nazırı ile Genelkurmay Başkanını istasyonda Hariciye Vekili Şükrü Saraçoğlu, Genelkurmay Asbaşkanı Örgene rai Asım Gündüz, Vekiller, Hariciye Vekâleti Umumi Kâtibi Numan Mcnemencioğlu, Genelkurmay, Millî Müdafaa, Hariciye Vekâletleri erkânı, Ankara Vali ve Belediye Reisi muavinleri, Ankara garnizon komutanı Hüsnü Kılkış, büyük elçilerle elçiler, İngiliz büyük elçiliği ileri gelenleri ve bu elçilikler kara, deniz ve ha. va müsteşarları, Ankara Merkez Komutanı ve Emniyet müdürü tarafından uğurlanmıştır.
Muhterem misafiri Reisicumhur adına Kıyaseticumhur Başyaveri Celâl Uner seıâ|.T»lamıştır.
Türk - İngiliz bayraklarile süslenmiş bulunan garda başta Ri* yaseticumhur    bandosu    olduğu
halde bir kıt'a asker ihtiram resmini ifa eyıcmek üzere yer almış bulunuyordu.
ingiliz Hariciye Nazırı ile İmparatorluk Genelkurmay Başkanı trenlerine binmek üzere gara girdikleri zamanda ihtiram kıtasını teftiş eylemişler ve erlerimizi <'Merhaba asker» diye selâmla-mışlardır. Asker, sağ ol diye mukabelede bulunmuş ve garın peronlarını dolduran ıbinlerce halk en içten tezahürlerle ve «yaşa var ol» nıdalarile kendilerine karşı duyulan sevgiyi ifade eylemişlerdir. Halkın bu tezahüratı bilhassa trenin hareketi esnasında son haddine varmış, dost ve müttefik devlet mümessilleri bu samimî hava içinde şehrimizden ayrılmışlardır.
^k
Ingilterenin Sofya Elçisinin Beyanatı
BEYANAT   BİR   İHTARDAN FAZLA    BİR   ŞEY ADDEDİLMİYOR
Londra, 28 (A.A.) — Müsta. kil Fransız ajansı bildiriyor:
Ankaradaki İngiliz - Türk konuşmaları mes'ut bir neticeye vardığı anda B. Rendeli tarafından Sofyada yapılan beyanat Lon-drada çok büyük bir tesir yapmıştır. Bu beyanat 'basit bir ihtardan fazla bir şey addedilmektedir. Çünkü asıl ihtarı B. Chur-chill radyoda söylediği meşhur nutkunda vakıalar zikrederek yapmış ve Bu.'ganar da bu vakıaları resmen inkâr etmişlerdir. Deha son gümerc kadar bazı Lonara manhııerınde, Almanların karcında Luıgaristandan eneıj*K Dır vaziyet aj.nasını beklemenin gu.ünç o*acagı ıieri sûru ıerek bu.garısLana acımak temayülleri gösteriliyordu. Bu temayüllerin ç.mdi kaybolduğunu sürçmek lâzımdır, burada hâkim oıan hissiyata nazaran Bul-ganar arasında vatanlarının men-4^at.erini iyi amayan bazı vatan-sevemer varsa da bofya hükümeti Almanyanın aç^ça cürüm ortacı o.muş ve Aımanıarın uulga-ribtana girmesinde görüıen zahirî teohhur Beılinle Sofyanın anlaşması neticesinde vuku bulmuştur.
Bu sebepıcd.r ki Londra mahfillerinde Ankaıa A.onuşmaıarının ,ı Lb ut neücesi hakkında derin bir memnuniyet gösteri,mekle beraber bu hâdisenin, melhuz mütecavizle açıkça cüium ortağı olması ıtıbaiilc Bulgar hükümetini düşünmeğe sevkeLmesine ihtimal verilmemekledir.
Şimdi Orta Saikta kuvvetlenen İngiliz vazıyetine karşı Sovyetler Birliğinin vc Almanyanın nasıl bir hattı hareket takip edecekleri beklenmektedir. Maama-fıh askerî harekâtın inkişafına değin Sovyetler hattı hareketinin pek bariz bir şekil almıyacağı sanılmaktadır.
ELÇİNİN  BEYANATI
Sofya, 28 (A.A.) — Reuter: İngiliz ve Ajmerikan gazetecilerine verdiği bir mülakat esnasında Ingilterenin Sofya elçisi B. Rendeli şu beyanatta bulunmuştur:
«— Lğcr Bulgaristan bitaraflık vaziyetini kaybedecek olursa bu, tamamen Almanyanın hatası yüzünden vuku bulmuş olacaktır.» w,,    ^ - a
Elçi Ingilterenin Bulgarîstanın bitaraflığını ihlâl etmek niyetinde olmadığını vc bu memleketin harbe sürüklenmemesini temenni eylediğini söylemiştir.
Elçi Bulıgaristanı, ancak bu memleket Alman kontrolü altına geçtiği ve yahut müttefiklere karşı yapılacak harekât için bir üs olarak kullanıldığı zaman terke-deceğıni jnuhatapıarına temin etmiş ve şöyle demiştir:
«—   Ben     hareket     edersem
Bulgaristan herp sahnesi olmak tehlikesine maruz kalacaktır. Böyle bir halden korumak için elimden gelen her şeyi yapacağım.»
den ayrılmadan önce de Halkevi-ne giderek Evi gezmişler ve burada mektep talebelerine verilmekte olan temsilde hazır bulunarak millî oyunları seyreylemiş-lerdir. Talebeler müttefik devlet mümessillerini aralarında görmekle duydukları sevinci, kendi-lerilli «ık sık alkışlamak suretile ^
Bulgaristan'da
ALMAN   ZABİTLERİ   İÇİN EVLER  HAZIRLANIYORMUŞ YOL GÖSTEREN DİREKLERE ALMANCA   İŞARETLER KONULUYORMUŞ TUNA   ÜZERİNE   DUBALAR YERLEŞTİRİLİYORMUŞ
Londra. 28 (A.A.) — Reuter ajansının diplomatik muharriri yazıyor:
Alman kurmay subayları için evler hazırlanması, yoL gösteren direklere almanca iaşretler ve Tuna üzerine dubalar konulması, hepsi Bulgarlar tarafından alınan tedbirlerdir.
Bir çok asker ve mütehassısların yarı değişmiş kıyafetlerle Bul-garistana girdikleri ve Bulgarların 'buna mümanaat etmedikleri de haber verilmektedir.
İst anbula gitmekte olan İngiliz
konsolosluğu pasaport    memuru
B. Grenoviç ortadan kaybolmuştur.   % 9 % yjy \ f ¦  -t .     '*
İngiliz hükümeti Bulgar hükümetini şiddetle protesto etmiş ve B. Grenoviç'in bulunduğu yerin ve nasıl kaçırıldığının süratle tesbit edilmesini talep eylemiştir.
Tramvay . Tünel Murakıplarının
Maaşları    Arttırılacak
Elektrik, Tramvay ve Tünel Umum Müdürlümü murakıplarının aylık 300 liralık ücretleri belediye reisliğınce az görülerek bunun 400 liraya çıkarılması için vali ve belediye reisi tarafından belediye umum meclisine teklif yapılmış ve tetkiki için bütçe encümenine havale edilmiştir.
Dünkü İhracat
Dün yabancı memleketlere 2 I 0 bin liralık ihracat yapılmıştır. Bu ihracat haftanın en zayıf yekûnudur. -      V
İngiltereye yüz bin liradan fazla tiftik gönderilmiştir.
B. Matsuoka
Yakında Moskova ve Berline Gidecekmiş
Londra, 28 (A.A.) — Şanghaydaa gelen haberlere göre, Japonya Hariciye Nazın Matsuoka yakında Berlin ve Moskovaya gitmek tasavvurun
dadır.
Bu haberin doğruluğundan şüphe ettirecek hususi hiçbir sebep mevcut olmamakla beraber, Londrada teyidine imkân hasd olmamıştır.
B. Cripps'in Ankara Seyahati
Londra, 28 (A.A.) — Müstakil Fransız ajansı bildiriyor:
Cripps'in Ankaraya gitmesi siyasî mahfillerde büyük bir alâka uyandırmış tır.
Times ve Daily Telegraph gazetelerinin diplomatik muharrirleri gece Londrada ile sürülen ve Sovyetler Birliğinin ister Almanyaya karşı ister tngiltereye karşı olsun harbe sürüklenmekten kaçınmak istediğine mütedair bulunan mütalâalara iştirak etmektedirler.
Belediye Memurlar   Kooperatifi
Ziyan Ediyor
İstanbul Belediye Memurlar Kooperatifi, memurlara yemek vermekte olan lokantanın ahvali hazıra dolayısile ziyan etmekte olduğu cihetle açığmın kapanması için 2000 liralık avans verilmesini belediye meclisinden istemiş, bu teklif te bütçe encümenine verilmiştir.
Bir   İstifa
İstanbul belediyesi Uç numaralı takdiri kıymet komisyonu azasından İhsan Namık Poroy, dün istifasını vermiş ve bu istifa belediye meclisince kabul edilmiştir. Yeni bir azanır tayini belediye reisliğine bırakılmıştır.
Ziraat Bankasında kumbaraJı vo liıbarsız tasarruf   hesaplarında en az 50 lirası bulunanlara senede 4 defa çekilectJt kura ile aşağıdaki plâna göre ikramiye dağıtılacaktır: 4 adet 1,000 liralık 4,000 Ura
4 4 40
»
500
m
100
2,000 1,000 l.üiKl
»
100 adet 50 liralık 5,000 Ura 120   9   40      >    4,800   » 160   »   20      »    3,200   »

Hir.
DİKKAT: Hesaplarındaki paralar Dlr sene içinde 50 liradan aşağı düşmiyerüere ikramiye çıktığı takdirde % 20 fazlasüe verilecektir. Kuralar senede 4 defa, 1 eylül, 1 biriaclkânun, 1 mart ve
1 haziran tarlhierlndo çekilecektir.
2
VATAN
1 - 3 . 941
is?
Taksim KRİSTALSalonund
BİR TARİH CANLANIYOR....
Ü8İad Bestekâr   MUHLİS   SABAHADDİ NMn şaheseri oUn
\
30 kişilik muazzam revü, bu akşamdan itibaren her akşam sahnemizde
göreceksiniz. Memleketin kıymetli okuyucusu
Bsyan  MU ALLA ve Arkadaşları
Ayrıca: 15 kişilik muhteşem saz heyeti. Her pazar saat 16 dan 18,30 a kadar BÜYÜK REVÜ ve SAZ HEYETİ ile BÜYÜK MATİNE. Fiyatlar da zam yoktur. Masalarınızı evvelden kapatınız. Tel: 40099.
Pek Yakında LÂLE DEVRİ Revüsü
ELMACA
¦ -




Soldan Sağa; 1 — Hindi Çinide bir bir liman 2 — Erkek ismi - İnek yavrusu 3 — Namaz kıldıran - Basma (K) gelirse Çanak • Mah 4 — Kedinin düşman olduğu hayvan -Kerem 5 — Vazıh - Sonuna (E) gelince Kraliçe - Şahıs zamiri 6 — Senenin on ikide biri - Bir hayvan 7 — Büyük hikâye - Akıllı geçinen 8 — Gemici tabiri 9 — Can - Edat - lâ-rum 10 — Bıktırdı 11 — Hafit - Bir <ıdet - Beyaz
Yukarıdan Aşağıya: 1 — Ticaret tabiri - Çocuklara pişirilir bir nevi ün 2 — Kehkeşan 3 — Kullanma -Alaturkada bir makam 4 — Varlık
- Su - Ab 5 — Valdeden 6 — Herkesin hakkını vermek - Ekmek 7 — Ayakkabı - Çalgı - Nota 8 — Buğdayın öğüdülmüşü - İnce değil 9 — Basma (A) gelirse fasıla - Becerikli 10 — Caka - Tavır 11 — Nesil -Fasıla
DÜNKÜ BULMACANIN HALLİ
Soldan Sağa: 1 — Lodos - Yalı 2 — İcar - Abone 3 —.Mandalina 4 _ Ok - Usanç - Sa 5 — İmlâ - Er 6 — Abes - Ee 7 — Toy - Etraflı 8 — Ayran - Ci 9 — Bay - Et - Ve 10 — Fondan 11 — As - Ayandon
Yakarıdan Aşağıya: 1 — Limonata - Fa 2 — Ocak - Boybos 3 — Dan
- Seyran 4 — Ordu - Ayda 5 — Asi
- En - Ay 6 — Alâmet - Na 7 — Binlerce 8 — Yonca - Ait 9 — Ana
- Of - Do 10 — Le - Se - Lav 11 — Karlı - Er
BUGÜNKÜ  PROGRAM
8 Program 8.03 Ajans haberleri 8.18 Hafif Program (Fİ.) 8.45/9 Ev kadını - Yemek listesi
13.30 Program 13.33 Türkçe plâklar 13.50 Ajans haberleri 14.05 Türk çe Plâklar programının devamı. 14.20 Riyaseticümhur bandosu 15 O-peVet Parçalan (Pl.) 15.30, Konser Ankara devlet   konservatuvarmdan
naklen
18 Program 18.03 Radyo caz orkestrası 18.40 Şarkılar 19 Konuşma 19.15 Müzik Halk türküleri 19.30 Ajans haberleri 19.45 Radyo fasıl heyeti 20.15 Radyo gazetesi 20.45 Karışık şarkılar 21.15 Konulma 21.30 Radyo salon orkestrası 22.30 Ajans haberleri 22.50 Konuşma (İngilizce - Yalnız kısa - dalga postasi-le) 22.50 Cazband (Pl.) 23.25/23.30 Kapanış.
I ORSA
28 ŞUBAT 1941
Kr.pMiş
Sterlin 5,24
Dolar 132,20
İsviçre Frac. 31,—
Drahmi 0,9975
Leva 1,6225
Peçeta 12,9375
Dinar                 j 3,175
Yen 31,1375
İsveç Kronu 31,005
Esham ve Tahvilât
Ergani 20,00
1938 % 5 ikramiyeli 19,75
Sivas - Erzurum 1 19,35
Sivas - Erzurum 7 19,58
Emniyet Sandığı Müdürlüğünden:
Topkapı sarayında müze memuru iken vefat eden Abdülâziz sağlığında 13.12.937 tarihinde sandığımıza bıraktığı para için verilen 95174 numaralı cüzdanı kaybettiğini Abdülâ-zizin vârisi eşi Fadime Akçapan söylemiştir. Mezkûr cüzdandaki parayı vârisi Fadime alacağından95174 numaralı cüzdanın hükmü olmryacağı ilân olunur.
RADYO
ATELYESI
Her kudrette Transformatör, Redresör ve Amplifikatör tesisatı. Her nevi radyo makinalan imal ve tamir atelyesu Bilûmum radyo aksamı, Amerikan ve Avrupa lambaları.
Radyo NÜZHET Afelyesi
Galata Voyvoda Caddesi No. 123 Keçecizade Han
Birinci Kat
Maliye Vekâletinden:
Dantelsiz Bir Kuruşlukların Tedavülden
Kaldırılması Hakkında ilân
¦
Dantelsiz bir kuruşlukların yerine dantelli bir kuruşluklar darp ve piyasaya kâfi miktarda çıkarılmış olduğundan dantelsiz bir kuruşlukların 31 Mart 941 tarihinden sonra tedavülden kaldırılması kararlaştırılmıştır.
Dantelsiz bir kuruşluklar 1 Nisan 941 tarihinden itibaren artık teda-vül etmiyecek ve bu tarihten itibaren ancak bir sene müddetle yalnız mal sandıklan Ue Cumhuriyet Merkez Bankası şubelerince ve Cumhuriyet Merkez Bankası şubesi bulun mryan yerlerde Ziraat Bankası şubelerince kabul edilebilecektir.
Elinde dantelsiz bir kuruşluk bulunanların bunları mal sandıkları Ue Cumhuriyet Merkez ve Ziraat Bankaları şubelerine tebdil ettirmeleri ilân olunur. (9035) (12523)
istanbul Belediyesi İlânları
Beyoğlu Kaymakam ve B. Ş. Müdürlüğünden: Harbiye Babil So. 10 No. lu bina harap ve maili inhidam bulunduğundan ve binanın yaran hissesinin sahibi adresi meçhul bulunduğundan mahzurun 48 saat zarfmda belediyece izalesi için ihtarname makamına kaim olmak üzere ilân olunur. (1571)
Deniz Fabrikaları Umum Müdürlüğünden:
Gemi inşaat içlerinde çalışmış resimden anlar imtihanla işçi alınacaktır.       ., JH t.  . ¦ .
Taliplerin vesikalarile birlikte Gölcük Deniz Fabrikalarına müracaatları.      (1434)
İstanbul Fiat Murakabe Komisyonundan:
53 No. la İlan:
Tip ekmeklik yüzde 15 çavdarlı unun 72 kiloluk beher çuvalının fiyatı badema 972 kuruş olarak tesbit edildiği ilân olunur. (1579)
Kuleli Askerî Lisesi Müdürlüğünden:
Kuleli Askeri lisesine girmiye istekli olup da taşralarda şubelere, Istanbulda da doğruca mektebe müracaat etmLş olanlardan sınıflarında dönekliği olmıyan bütün girme şartlarını haiz bulunan ve ayni zamanda giriş evrakını tekemmül ettirmiş olan isteklilerin imtihanları yapılmak üzere 7/Mart/941 cuma günü saat 9 da Kuleli lisesinde bulunmaları ve bu tarihte mektepte bulunmıyanların haklarını kaybedecekleri Hân olunur.        (1443)
Devlet Demiryolları İlânları
İdarece temin edilip müteahhide verUeceJc 500 ton Blister bakırm işlenerek mamul halde idareye teslimi işi 10/3/941 pazartesi günü saat 15 de pazarlıkla ihale edilecektir. Tahmin edilen bedel (158,900) yüz elli sekiz bin dokuz yüz liradır. Pazarlık Ankarada İdare binası içinde Malzeme dairesinde toplanan komisyonca yapılacaktır.
Taliplerin ayni gün ve saatte teklif ve kanuni vesikalarile birlikte
komisyona müracaat etmeleri lâzımdır.
Bu iş e ait şartnameler Haydarpaşada Tesellüm Şefliğinden ve Ankarada Malzeme dairesinden görülebilir. (1475)
Yedikule
Fabrikası T. A. Şirketi
Fabrika    Teslimi    iplik   Satış   Fiyatları:
Vater No. 12    Paketi 577,5 kuruş
9 »    20        »     682,5     >
» »    24        »      732,5     »
Tire »    20/2    »     752,5     »
Taksitle Satış
MARVİN
15 sene garantili İsviçre Presisyon Naat lan
L U X O R
Radyoları
AEG
Fırın - Süpürge vo her türlU Elektrik âletleri
ZET
Havagazı ocakları
OSMAN SAKAR ve Şk,
Galata: Bankalar Cad. 47/59. Telefon: 41378 _I
Beyazıt: Üniversite Cad. 28 - Kadıköy: İskele Cad. 33/2.DHHK.
Hayriye Lisesi
Müdürlüğünden:
Üçüncü taksit 1 martta başlayacağından martın onuncu gününe kadar taksitlerini vezneye yatırmayan    talebenin   mekteple akası kesileceği ilân olunur.
€rGO
DUriYA TflM UYUR
REKORU
Umumi  acentalığı: İstanbul, Bahçekapı Kutlu han No. 1/4
Deniz Levazım Satmalına KomisyDiu iliniın
1 — 13 Kalem spor eşyası ve 4 takım deyrol tabiiye levhalarının 3.3.941 pazartesi günü saat 11 de Kasımpaşada bulunan deniz levazım satın alma komisyonunda pazarlıkla yapılacaktır.
2 — İsteklilerin belli gün ve saatte mezkûr komisyona müracaatları üân olunur. (1553)
?
12   Adet     Kovan halinde abunayt «Muhtelif ölçüde>
Demir civata maa somun «Muhtelif ölçüde» Muhtelif malzeme
Muhtelif malzeme «izole kablo ve sair» 10 aboneli mağnetolu telefon santralı Masa ve duvara vaz'a elverişli telefon cihazı, «-Pilleri ve kordonları ile komple»
Lâstik boru ve lâstik halka «Muhtelif Nu. göre» Vida ve perçih çivisi «Muhtelif ölçüde» Kereste «Muhtelif cirts ve muhtelif ölçüde» Kosdik soda
Demir civata maa somun «Muhtelif ölçüde» Mühür kurşunu «Numune gibi» Demir civata maa somun «Muhtelif ölçüde» İki kollu çelik ^e kurşun örgülü kablo
1.5 m/m I4m/m dış kutur 10 kollu çelik ve kurşun örgülü kablo
1,5 m/m 18 m/m dış kutur îki kollu çelik ve kurşun örgülü kablo
2,5 m/m 14 m/m dış kutur 12 kollu çelik ve kurşun örgülü kablo
1,5 m/m 18 m/m dış kutur Yağ geyiçi «Numune gibi» Çralı çam kütük «Muhtelif ölçüde» Gürgen dolap 500 X 17 X 17 Kara çivi «Numune gibi»
Akümülâtör bataryası «Varta» marka 12 voltluk ve 200 amperlik.
Yukarda yazılı 22 kalem malzemenin 3.3.941 pazartesi günü saat 13,30 da Kasımpaşada bulunan deniz levazım satın alma komisyonunda âdi pazarlığı yapılacaktır.
İsteklilerin belli gün ve saatte mezkûr komisyona müracaatları üân olunur. (1505)
?
Tahmin bedeli
ft"H*V5.   . Kr.      Sa.
1600 Küo
7. Kalem
5 Kalem
1 Adet
7 »
4 Kalem
5 »
6 >
500 Kilo
1400 >
15 »
1400 »
2000 Metre
1000
2000 >
1000 »
1 Adet
7 »
4 >
150 Kilo
1 Adet
48.000 kilo koyun eti 71 38
23.500 kilo kuzu eti 68 70
850 kilo sığır eti - 48 77
1. — Yukarıda miktar, cins ve beher kilolarmm tahmin edilen bedelleri yazılı üç kalem etin 12/Mart/941 çarşamba günü saat 14 de kapalı zarfla eksiltmesi yapılacaktır.
2 — İşbu üç kalem etin ilk teminatı «3791» lira «7» kuruş   olup şartnamesi her gün iş saatleri dahilinde komisyondan «255» kuruş bedel mukabilinde alınabüir.
3 — İsteklilerin 2490 sayılı kanunun tarifatı dahilinde tanzim edecekleri kapalı teklif mektuplarını havi kapalı zarflarını en geç belli gün ve saatten bir saat evveline kadar Kasımpaşada bulurum komisyon başkanlığına makbuz mukabilinde vermeleri. «1344»
m
f
"o
's
1. GENÇLİK
2. GÜZELLİK
3. SIHHAT
İste yüksek bir kr<_
de aranan bu meziyetlerin hepsini size
KREM PERTEV
Temin edebilir.
1 — KREM PERTEV: Bir tuvalet müstahzarıdır. İnce bir İtina ve yapılışındaki hususi -yet itibarile yüzdeld çizgi ve buruşuklukların teşekkülüne mâni olur. Deriyi genç ve gergin tutar.
2 — KREM PERTEV:
4
Bir güzellik vasıtasıdır. Genişlemiş mesamatı sıkıştırarak ciltteki pürtük ve kabarcıkları giderir. Çil ve lekeleri izale eder. Teni mat ve şeffaf bir hale getirir. 1 — KREM PERTEV: "ir cüd devasıdır. De-i guddelerinin   ifrattım düzeltir. Sivilce e siyah    noktaların tezahürüne mâni olur. Cild adalesini besi iverek kuvvetlendirir.
Kuru ciltler için yağlı ve yağlı ciltler için yağsız hususî tüp ve vazolar vardır-
sktrî Fcbrikaiar Sa'.ınama Komisyonu İlânları
Komisyonda mevcut numunesine göre 5 kalem saraç malzemesi alınacaktır. Tahmin edilen bedeli «1950» lira olan mevcut numunesine göre beş kalem muhtelif saraciye malzemesi 4 mart 941 salı günü saat 15 te Ankarada Askeri fabrikalar satın alma komisyonunda pazarlıkla satın alınacaktır. İlk teminatı 146,25 liradır. İsteklilerin o gün ve saatte komisyonda bulunmaları. (1513)
?
Tahmin edilen bedeli «32500» lira olan elli ton Avrupa tutyası 11 mart 941 salı günü saat 14 te Salıpazan askeri fabrikalar yollamasmda-ki satın alma komisyonunca pazarlıkla ihale edüecektir. tik teminatı «2437,5» lira olup şartnamesi 163 kuruş mukabilinde komisyondan verilir.
İsteklilerin 2490 sayılı kanunun 2, 3 maddelerindeki vesaiki hAmil vf bu işle alâkadar tüccardan olduklarına dair Ticaret odası yesikasüe ı gün ve saatte komisyonda bulunmaları. (1577)
Komisyonda mevcut numunesine göre «1200» adet kantarma v« «2500» adet vidalı halka alınacaktır.
Tahmin edilen bedeli 1750 lira olan komisyonda mevcut numunesine göre 1200 adet kantarma ve 2500 adet vidalı halka 4 mart 941 salı günü saat 16 da Ankarada asker! fabrikalar satm alma komisyonunca pazarlıkla satın alınacakır. tik teminatı «131,25» liradır, isteklilerin o gün ve saatte komisyonda bulunmaları. (1512)
tStt.nbui Komu'^n. ğı Galnaim.ıDmisydiii i h ı
Derinceden Sirkeciye 1973 ton arpa, 144 ton yulaf deniz vasıtasilc taşıttınlacaktrr. Bu işin beher tonuna tahminen iki lira fiyat konulmuştur. Şartnamesi her gün komisyonda görülebilir, tsteklüerin 5 mart 941 günü saat 11 de Fındıklıda satın alma komisyonuna gelmeleri 1575
?
Beher kilosuna 75 kuruş fiyat tahmin edilen on ton karaman koyun eti 8.3.941 günü saat 11 de pazarlıkla satın alınacaktır. Şartnamesi her gün komisyonda görülebilir. Muhammen bedeli 7500 lira olup katî teminatı 1125 liradır, isteklilerin belli gün ve saatte Fındıklıda satm alma komisyonuna gelmeleri. (1574)
?
Aşağıda yazılı muhtelif ebatlarda oto lâstik ve zincirlerin 3 mari 941 günü saat 10 da pazarlıkla satm alınacaktır. Şartnamesi her gün komisyonda görülebilir, tsteklüerin belli gün ve saatte Fındıklıda komutanlık satm alma komisyonuna gelmeleri. (1576)
Cinsi Miktarı      Muhammen Bd.       Kafi teminatı
Adet Ura K. Lira EL
tç oto lâstiği Dış oto lâstiği Çift patinaj zinciri
80 80 30
1117 50 11127 50 1660
167 63 1669 13 249
Beherine 55 kuruş fiyat tahmin edilen 22000 adet kaşağı numunesine göre 6/3/941 günü saat 11 de pazarlıkla satm alınacaktır. Numunesi her gün komisyonda görülebilir. Muhammen bedeli 12100 lira olup kati teminatı 1315 liradır, isteklilerin belli gün ve saatte Fındıklıda satmalma komisyonuna gelmeleri. (1493)
Aşağıda cins, mikdar ve tahmin fiyatları gösterilen malzeme 6/3/941 günü saat 10 da pazarlıkla satm alınacaktır. Şartnamesi her gün komisyonda görülebilir, isteklilerin belli gün ve saatte Fındıklıda satmalma
komisyonuna gelmeleri. Cinsi
Sarı sabunlu kösele Vaketa
Makine ipliği ca£ ipi»
Balmumu
Keçe
(1494) Mİ k d arı
Küo 2000 500 20 4
80 metre
Muh. B.
L. Kr. 7300.00 1800.00
280.00 6.00
160.00
Kati Tem
L. Kr. 1095.00 270.00 42.00 1.00 24.00
IHI»
adet 11
*
Mevcut demirlerden 6150 adet 12,5 santimetrelik ve 4ı santimetrelik deve boynu 4/3/941 günü saat 11 de pazarlıkla imal ettirilecektir. Muhammen bedeli 732 lira olup kat! teminatı 109 lira 80 kuruştur. Şartnamesi her gün komisyonda görülebilir. Isteklüerin belli gün ve saatte Fındıklıda Komutanlık satmalma komisyonuna gelmeleri. (1457?
*
Aşağıda cins, mikdar ve muhammen fiyatları yazılı dört kalem malzeme 7/3/941 günü saat 11 de pazarlıkla satın almaç aktır. Şartnamesi her gün komisyonda görülebilir. Bunların her biri ayn ayrı taliplere de ihale edilebilir, isteklilerin belli gün ve saatte Fındıklıda satmal-
ma komisyonuna gelmeleri. Cinai
Keçeli belleme Saplı yular başlığı Zincir yular sapı Çul 1, 5X1.10 eb#adm<fa
(1495) Mİ kdan Adet 750 1000 1000 1000
Muhanı. F.
L.   Kr. 2250 00 3500 00 1700 00 7000 00
Katî Te.
L.   Kr.
337 50 525 00 255 00 1050 00
*
Beherine tahminen elli lira fiyat konulan 100 adet komple tevhit semeri 4.3.941 günü saat 11,30 da pazarlıkla satın alınacaktır. Muhammen bedeli 5000 lira olup katî teminatı 750 liradır. Şartnamesi her gün komisyonda görülebilir, isteklilerin beHİ gün ve saatte Fındıklıda satın alma komisyonuna gelmeleri. (1497)
Sahibi ve Neşriyat Müdürü: AHMET EMtN YALMAN Basıldığı Yer: VATAN MATBAASI