m an
Başmuharriri:
Ahmet   Emin  YALMAN
VATNEVt — Cağaloğlu, Molla Fenar! S. 32 Telefon: 241S6 — Telgraf VATAN ist.
3  NİSAN   1941
PERŞEMBE
Fiyatı: 5 Kuruş
SİYASI   SABAH   GAZETESİ
Yıl: I — Sayı: 220
Müsabakamız Tamamlandı
Kim Kimle Evlenmeli? Bunu Tayin Etmek Size Kalmıştır
3 üncü Say famızda okuyunuz
Napolyon
Ölçüsünde Bir Kumar
Bugün Avrupa sahnesinde eski Napolyon piyesinin yeni bir adaptasyonu oynanıyor. 1812 Moskova seferinin yerini 1941 Balkan seferi alacaktır.
Yazan: Ahmet Emin YALMAN
I 8 I 2 servesi birincîkânununun on sökizinci gününün akşamında-yız. Pariste Tuiterie sarayının önünde, pek uzun bir yoldan geldiği pdk belli, bir araba durdu. İçimden yakasını kaldırmış, yüzünü heıikesiten gizlemeğe çalışır garip bir adam çıktı.
Bu adanı Napolyon'du., 3I2 günlük bir seyahatten sonra Moskova seferinden geliyordu. Oynadığı son büyük kumar partisini kaybetmişti. Bundan evvel muzaffer ordusiie beraber Parise za. fer takından geçerek giren Na-polyon'dan en küçük bir iz kalmamıştı. Moskovadan kaçıp ge-kn Napolyon, dün bütün Avru-panın mukadderatına yumruğile hâkim olan büyük kumandana değil, acınacak bir hapisane kaçkınına benziyordu.
Tıbun birdenlbire bozulmuştu. Her milleti ürküten, yıldıran* hareketsiz bırakan Napolyon adı, artık Avrupada umacı tesirini yapamıyordu.
Niçin? Çünkü Napolyon gkgi-dc işi azıttırmış kuman pek ileri vardırmiftL Bu kumar, bir tek adamın zevkini, kudret ve saltanat açığını doyurmak için milyonlarca insamn camie, rahatile, emnjyetile oynanan bir nevi canavarca tali oyunuydu.
1800 senesinde Napolyon Ma-rengu muharebesini 30,000 kişilik bir kuvvetle yapmışU. Bu ölçüde bir tali oyununun heyecanı kendisini tatjmine kâfi gelebili-yordu. Çünkü Fransız ihtilalinin nazariyelerine henüz inanıyor, halka faydalı olmak, medeni kanunlar yapmak, ihtilâlin yaralarını sarmak gibi ideallerden henüz haz ve heyecan duyabiliyordu.
1805 senesinde kumar masasını büyüttü. Tali oyununun heyecanını duya'bihnek için üç yüz bin kişilik hır ordu  iîe  ortalığa
saldırması lâzım geldi.
1810 senesinde bütün Avrupa Napolyon'un hususî kumar masası haline gelmişti. Şimdi kumarı bir milyon aalkerle İngiltereye karşı oynuyordu. Avrupadaki küçük kumaıcıları hep yutmuş, nihayet keyfine ve kafasına göre bir kumarcı butmugftu-
Napolyon'a kafa tutan oyuncu »ingiltere idi Denizaşırı yerlerde hükülm süren bu çok zorlu oyun-(cuyu karşı karşıya ezmeği tecrübe etmiş, fakat becerememiştL
Şöyle bir kumar partisi düşündü: Dünya yüzünde o zamanlara kadar misli görülmemiş bir milyonluk ordu ile Moskova üzerine yürümek, Rusları hükmü aÜtına getirmek, arkasından rusların müttefiki tsrveçi yere sermek, Avrupa kıt'asına hâlkimryetini böylece tamamlayınca İngiltereye dönmek ve İngilizleri bir kaştfk suda boğjmalk-.
Fransanın en aide köylüsü böyle seneden seneye ölçüsü artan 'bir kumarın sonu gelemryeceğini ve Moskova seferinin delilik olduğunu hesap edebilirdi. Tarihin 'yetiştirdiği en berrak görüşlü, en kudretli dimağlardan birine sahip jolan Napolyon göremedi, hesa£ edemedi, çünkü gözlerim kumar hırsı bürümüştü.
Napolyon, herkesin beklediği gibi, 1812 de kumar partisini ta-Imamile kaybetti O zaman bir an içinde tılsım çözüldü, bütün dünyanın manzarası değişti Çünlkü Napolyon'un nüfuz ve kudreti maddî kuvvetten çolk ziyade şu lyıldırıcı kanaate dayanıyordu: («Napolyon her şeyi yapar, her dediğini mutlaka yerine    getirir.
Ona karşı durulmaz!»
(Devamı 8a. 5, İSU. 4 do) =*=
Dünkü merasimden intibalar — Yukarıda soldan itibaren: Yedek subaylar brr ağızdan istiklâl marşını okuyorlar; Zafer abidesine çelenk koyuyorlar; mezunların
geçit resmi - Aşağıda soldan itibaren: Genç subaylar yemin ediyorlar; bir &enç subay nutuk irad ediyor; genç subaylara diplomaları veriliyor
M
em
Müdafaasında
Alacak
Yedek Subaylarımız Orduya İltihak Etti
Dünkü MerasimdeGenç Subaylar Ant içti
inci İnönü Zaferi
Büfün Yurtta Büyük Tezahüratla
Tes'it Edildi
Ankara, 2 (A.A.) — Bugün aldığımız telgraflar, ikinci İnönü zaferininı yıldönümünün bütün yurt içinde en heyecanlı tezahüratla kutlandığını bildirmektedir. Bu münasebetle Cumhuriyet meydanlarında. Halkevlerinde her sınıf halkın iştirak ettiği toplantı-
lar yapılmış ve istiklâl marşile başlanan bu törenlerde söz alan hatipler ikinci İnönü harbinin safhalarını ve neticelerini anlatarak bize bu zaferi kazandıran Millî Şef İnönü'ye karşı bütün milletçe duyulan minnet ve şükran duygu, lan en içten ifadelerle bir defa daha izHar ve teyit eylemişlerdir.
Memleket müdafaasında en mukaddes vazifelerini ifa etmek üzere orduya iltihak eden yedek subaylar diplomalarını aldılar.
Sabah saat onda Taksimdeki Cümlhuriyet abidesi önünde toplanan kesif bir halk kütlesi milletin bağrından çıkardığı yedek subaylarımızı candan alkışladı.
Merasimde Vali ve Belediye Reisi doktor Lûtfi Kırdar, örfî idare Komutanı Ali Rıza Artun-kal, İstanbul Komutanı İshak Avni Akdağ, Merkez Komutanı, diğer generaller ve bir çok askerî ümera hazır bulundular.
Merasime İstiklâl marşile başlanmış ve bunu müteakip yedek
subaylarımız  Ata«n3nkün   manevî (Devamı s a. 8, su. 1 de) es
Müessif ve Acı Bir Kayıp
İngilLrenin Türkiye Büyük Elçisinin Oğlu Oldü
Ankara, 2 (A.A.) — İngü-terenin Türkiye büyük elçisi Sir Hughe Knatdh'bull - Hugessen'in yegâne oğlu B. Norton Knatch-bull - Hugessen'in 27 yaşında olduğu halde İngilterede vefat etmiş olduğu teessürle ha'ber alın-
ın
ır.
Uzun zamanlar Oxford kütüphanesinde memur bulunmuş olan B. Norton'un vefatı dolayısile A-nadolu ajansı dost ve müttefik Ingilt erenin büyük elçisine ve Lady Knatjohbull - Hugeıssen'e samimî taziyelerini arzeder.
Eden'in Atina Seyahati
Yugoslav Mümessilleri İle Temas Edip Etmiye-ceği Malûm Değil
Londra, 2 (A.A.) — B. Eden'le General Sir John Dill'in Atinayı tekrar ziyaretleri haberi etrafında, evvelki ziyaretlerinde olduğu gibi, İngiliz resmî mahfilleri bir şey söylememekte ve ihtiyatlı hareket etmektedirler. Fakat mazi kâfi derecede göstermiştir ki şimdiye kadar Hariciye Nazınnm seyahatini her zaman müWm hâdiselerin kısa veya uzun inkişafları takip etmiştir. Geçen sene B. Eden'in Mısıra yapltrçp seyahatten sonra General Wavel Bingaziyi zaptetmiş ve B. Mus-solini'nin Afrika İmparatorluğuna öldürücü bir darbe indirmiştir. Kahıreye yaptığı son seyahat üzerine Ingilterenin Yunanirftana yaptığı yardımlar her şekilde artmış, tır. İngiliz siyasetinin gayesi Balkanlardaki harfcin mevzileştiriU meşini istihdaf ettiği aşikârdır.
Atinadaki ikameti esnasında B. Eden'in    Yugoslavya    hükümeti mümessilerile temas edip etmrye- | ceği malûm değildir.
Cebeîittarıkta Hummalı Bir Faaliyet
Dolu Dört Nakliye Gemisi Limandan Ayrıldı
Madrit. 2 (A.A.) — Stefani: Cdbelittarıktan haber verildiğine göre dün sabah bu limanda ikisi harp melzemesile, ikisi de kıtaatla dolu dört nakliye gemisi iki kruvazörle dört torpibo muhribinin ve iki denizaltının refakatinde
olarak limandan ayrılmışlardır.
öğleden sonra Ark Royal tayyare gemisile iki kruvazörün ve altı fiorpito muhribile iki yardımcı
kruvazörün limana girdikleri görülmüştür.
r
Türkiye İle Sovyetler Deklarasyonu
A
vam
Ka
ma-
rasında Sua Mevzuu Oldu
Londra, 2 (A.A.) — Reutcr: Hariciye müsteşarı B. But lor. Avam kamaralında, Sovyetler Birliği llo TUrklyo aramdaki münasebetler hakkında hoyunat-ta bulunmasını talep eden bir mebusun sualine covuhen, TUr-(Devamı Su. 5, Sü. 7 de) *X
İngiltere ve Balkanlar Vaziyeti
Stoy adi noviç ingilizlerin Elinde Mevkuf
Londra, 2 (A.A.) — Reuter: Bugün Avam kamarasında Hariciye Müsteşarı B. Butler, yeni Yugoslav hükümetinin iktidar mevkiine geldşini, İngiliz hükûme_ ti adına hararetle alkışlamıştır.
B. Butler'den,    Yugoslavyada
vaziyetin inkişafı   Ihakkında    ve
umumiyetle Balkanlar   hakkında
beyanatta bulunması istenmiş ve
B.  Butler, verdiği cevapta şöyle
demiştir:
(Devamı Sa, 5, Sü. 7 de) =
Ingilterenin Hedefleri
Ankarada Toska Oynandı
Bugün Dünya Vaziyeti
Ajans ve Radyo Gazetesine Göre Günün En
Mühim Hâdiseleri
Tab.sll devrelerini bitiren binlerce yedek subay dün merasimle yemin ve orduya İltihak ettiler. ^   Ankarada Toska operası muvaffakiyetle temsil edilmektedir. +    İtalyan sefiri de Belgraddan ayrüdı
Amerika ve cenup Amerlkasındakl Mihver gemilerine vaziyet edilmektedir.
Papa, B Matsuoka'yı kabul cttL
Lord Halifaksin Nutku Beyaz Kitap Haünde Neşredilecek
Londra, 2 (A.A.) — Dün akşam avam kamarasında, B. ChurchlU, Ingilterenin Vaşlngton büyük elçisi Lord Hallfaks'ın Pügrima kulübünde irad ettiği son nutuk hakkında sorulan suallere cevaben aşağıdaki boyanatta bulunmuştur:
«Lord Halifaks, 25 martta Nev-york'da irad ettiği mükemmel nutuk hakkında evvelce fikrimi sormuş bulunmaktadır. Bu nutuk, İngiliz hükümetinin umumi fiklrlcrilc tam mutabakat halindedir. Lord Halifaks'm dediği gibi, milletler ca-
(Devamt Sa. 5. SU. 7 de) X*X
Itaîya Sefiri de Beîgrattan Ayrıldı
Yugoslav Hükümeti
Haricî Siyaset Hakkında Beyanatı Tehir Etti
Londrada Kral Piyer'in Cülusu Ayininde Türkiye, Sovyetler ve Yunan Elçileri Hazır Bulundular
Fiume Tahliye Ediliyor
Beınc, 2 (A.A.) — İsviçre a-jansınırv Romadan aldığı bir telgrafa göre, ltalyanın Belgrat sefiri, sefareti bir maslahatgüzara bırakarak Yugoslavyadan ayrılmıştır.
Sefirin hareketi Romada, İtalyan _ Yugoslav münasebetlerinin gerginliğine delil telâkki ediliyor.
YUGOSLAVYA HUSUSİ BİR DELEGE  GÖNDERMİŞ
Berlin. 2 (A.A.) — Yabancı matbuat mahfillerinde, Yugos-lavyanın Berlin* hususî bir delege gönderdiği söyleniyor. Bu de lege Alman payitahtında üç dörı gün kalacaktır.
BİR   TEKZİP
Belgrat, 2 (A.A.) — HükÛ metin, bu akşam haricî aiyaeei hakkında resmî beyanatta bulunacağı haberi tekzip ediliyor.
Associated Press* e göre hükümet, bu beyanatı âtiye tehir etmiştir.
FİUME TAHLİYE EDİLİYOR
Fiume, 2 (A.A.) — Stefani: Kadınlar ve çocuklar dün akçam Fkıroe'yi terke başlamışlardır.
Londrada Kral Piyerin Cülusu Münasebeti! e Yapılan Âyinde Türkiye, Sovyetler Birliği ve Yunan Elçileri   Hazır   Bulundu
Londra, 2 (A.A.) — Yugos-(Devamı Sa. 5, Su. 5 de) -f-
Bu Yıl Mekteplerde!
imtihan 1 Mayısta Bağlıyacak
Maarif Vekâletinin aon verdiği bir karanla Ündveı»ite ile ilik, orta okul ve liselerde dersler erken kesilecek ve geçen senelere naza. ran tatil bir buçuk ay evvel yapılacaktır.
Üniversite Rektörü Cemil Bil-sel bu hususta Vekâletle temas etmek üzere dün akşamki ekspresle Anka raya gitmiştir.
Üniversitede bu yıl derel«ı\ nisanın yirmisinde keîsflecek, imtihanlara bir mayısta başlanacak, mayıs nihayetinde de imtihanlar ikmal edilmiş o bacaktır.
tik, orta okul ve liselerde de imtihan günleri Vekâletçe tesbit edilmekle beraber, derslere nisanın on beşinde son verilerek imtihanların bir mayrsta başlayacağı ve on beşirtde ikmal edileceği sö yl e nımdldt e d ir •
Bu suretle mektepler bu sene geçen senelere nazaran bir buçuk ay evvel tatil edilmiş olacaktır.
GÜNÜN SESİ
Millî Birliğin Sesi
I
RejUör Kari Ebert
Toska rolünde Ba yan Semiha Berksoy
- Yazısı Üçüncü Sayfamızdadır -
Yazan: REŞAT NURİ
Cumhuriyet Halk Parti»! mebuslarından hlr kısmı halk arasına karışmışlardır. Her gün radyolar ve telgraflarla memleketin dört bir bucağından seslerini alıyoruz.
Kelime ve İfade tarzındaki ayrılıklara rağmen bu sesler birbirinin yankısı denecek kadar aynıdır. Hepsi aynı şeyi haykırıyor: «Kimse bizim   kadar   sulhu   sevemez.
Kimseye düşmanlığımız, İkinci Cihan harbinin İnsanlığın hayrma olarak bitmesinden gayri bir hırs ve emelimiz yoktur. Tedblrierknlz\ sırf milletimizin mukaddes varlığım korumak İçindir. Zekamız ve kalbimiz her zamandan ziyade uyanıktır. Bize sataçrarya kalkan olur-1 sa bir cehennem muharebesi yapacağız ve mutlaka kazanacağız.»
Bu hâdisede asıl saçılacak nokta1 Buylhk Millet Meclisi âzalarradakt İHtisnasız görüş birliği değildir. Konferansları dlnliyen halkın mum Kum olsa hatiple bir ağızdan konuşacak kadar onunla hemfikir olmasıdır. Hatibin ağzından çıkan ses, daha başka sesler vasıt&silr ve hayret edilecek bir sadaka' derhal büyüyüp genişliyor; viK
(Lütfen sayfayı
2
»'ATAN
3.4 . 941
Casuslar
C
a s usu
îrebiç Linkoln'
15
Toplıyan ve nakleden
Buna mukabil Lâvrensin kafa-»ınoa wti hardket tarzı vardı: Bi-rıncM şehre kapanıp rahibin hücumlarını karşılamak. Fakat Lâv temin harka ıtLmadı yoktu; tam n.üdafaa ederken halkın da âsilere kaluınasıruian korkuyordu, i ncisı şehri terkederek âsilere karşı çıkmak ve açık arazide bir muharebe vermekti. Nihayet ikin c, hareket tarzı    Lâvrense daha
ucgnı geldi.
İkinci plânda cüret vardı. Lâv rens de cüretten hoşlanan bir a-damdı. Rahibe karşı çehre kapanıp müdafaaya gec^mek onun biraz da kibrine dokunuyordu. Lâv rens kralın huzuruna çıkarak bu iki plânın fayda ve mahzurlarını anlattı. Kral, birinci plânı yani şehre kapanıp (müdafaayı tercih etti. Fakat bunu yapamıyacağını askerlfk şerefıle uyar bir hareket olmadıkını soyliyerek reddetti. Hattâ icap ederse kralın da emirlerim dinlemiyeceRİni. Rahibin ü-zerine yürüyerek döğüşeceğini ka tiyetle bildirdi.
Bunun üzerine Lâvrens, ilk ted tir olmak üzere kral sarayının et. rafını makineli tüfek müfrezeleri-le kordon altına aldı; bu makineli tüfekleri Hindistan ordusundan getirtmişti. Kabil şehrini muhafaza için bir İngiliz zabti kumandasında 15 bin adam bıra'ktı. Sonra yüîibaşı Young ve 4000 sü vari ile şehirden çıktı. Rahibin ka rargâhı istikametinde dağlara doğru yürüyüşe geçti.
Bu isler olurken Chao Kung ne yaamıstı?
Hınd Kuş dağlarında kumandan kesilen Buda rahibi, hatır ve hayale gelmiyen mükemmel bir putu kurmuştu. Ve casus Ferhan bu pusuyu Lâvrense haber verme ye fırsat bulamamıştı. (Haik) in ¦klavuzluğuna güvenen Lâvrens şe hırden 20 kilometre uzakta ve iki tarafı yüksek kayalarla darlaş-mış bir dağ boğazında âsilerle kar flaştı. Bunun üzerine ilk tedbir olmak üzere kayaları tutturdu. Oralardan bazı âsi kabilelerin bas kın -apmaları muhtemeldi Bundan sonra Lâvrens hücum emri verdi. Lâvrerasin kuvvetleri kurşun mesafesine kadar sokuldular ve iki taraf arasında bir ateş mu-har ebesi başladı. Lâvrens akşam olmadan bir netice almak istiyor, gece basmadan evvel âsileri mağ İûp etmeyi düşünüyordu. Fakat âsiler hazırlad&ları siperlerin geri sine çekilerek boğazı tarmamile tut broşlardı. Onları söküp atmak, dağıtmak çok güçtü. Ateş muharebesi zayıflamıştı.
Lâvrens, Yüzibaşı Young'a düşüncelerini anlatıyordu:
— Bu rahip bozuntusunun hareketlerinde anlryamadığım bir nokta var. Her halde kuvvetleri zannettiğimden daha az. Topçu olsaydı, onları şimdi kuru yaprak yığını gibi dağıtırdan. Fakat top yok. Eğer geceye kalırsak belki de kaçırırız. O zaman işe yeniden başlamak lâzım gelecek.
Lâvrens birkaç defa ayağını yere vurdu. Ve fikrini okumak is teyen Efganlı zabitlere bir göz attıktan sonra basını salladı:
— Rahibe gece karanlığından istifade dle çekmeye fırsat versek de onun bu teşebbüsünden vazgeçeceğini sanmıyorum. Belki bir ay sonra yine aramızda belirecek tir. Madem ki kurşun mesafesi ka dar ilerde önümüzdedir; işini bu gün bitirmek daha doğrudur. Yo
ung siz de bu fikirde değil misiniz?
— Tabiî. Hem Kabil şehrini u. /un zaman hizmetlerimizden uzak bırakmak ihtiyatî bir hareket olmaz. Şehir hücuma uğrarsa, orada ancak 15 bin adamımız var. Bunu unutmamalıyız,
— Hayır bunu unutmuyorum Young. Bu söbepledir, ki bir ta-
merkezlerlnden kazalara; kazalardan köylere, dağlara, kırlara, Türk vatanrnın en ücra köşelerine yayılıyor.
Vilâyetleri dolaşan bu arkadaşların hepsi hayranlık İçinde geri dönüyorlar. Mtitteflkan söylediklerine göre halk yalnız esasta hükû-metlle bir değildir; okuyup yazması bile olduğu şüpheli Mayısız vatandaşlar harbin derin sebeplerini, dünyayı kasıp kavuran hırsların blrhaklkatlnl ve tuttuğumuz politikayı bütün lncellğlle anlıyorlar.
Türk milleti kızıl elmanın ne olduğuna bu defa bütün açıklığlle akıl   erdirmiştir.   Talihimizde bir
Hayat ve Maceraları
: İHSAN BORAN
kip hareketine kapılıp kuvvetlerimi dağıtmak istemiyorum. Belki de Chao Kung bizi kendi peşine takarak Kabilden uzaklaştırmak istiyor. Rahip böyle düşünüyorsa, şimdi ondan vazgeçer.
Lâvrens atına bindi. Ve atlarına binen Efgan zabitlerine;
— Efendiler, dedi, haydi yerlerinize, hücum edeceğiz.
Fakat Lâvrens sözlerini bitirmeden dağlardan çan ve davul sesleri ve sonra silâh gürültüleri duyuldu.
Young sordu:
— Bu ne demek?
Lâvrens ona suaması için bir işaret yaptı. Atının üzerine eğildi ve gerisinde bulunan dağları göstererek:
— Rahip mükemmel çalışıyor, dedi, bu dağlarda da kuvvetler var. Arkamızı da sardı ve bizi bir kapana soktu; fakat boşuna. Biz bundan da kurtufimasmı biliriz.
Sonra sertçe emir verdi:
— Efendiler, emrim şu: Ya öleceğiz veya Kabil şehrine döneceğiz. Herkes atına binsin.
Young'a dönerek:
— Belki şehirde de vaziyet fenadır. Yirmi adam al. Boyunlardan geçerek şehre yetişmeğe   ça-
ı*
Young itiraz etmek isteyince Lâvrens ilâve etti:
— Hayır, hayır. Kabil şehrini müdafaa etmek lâzım. Rahibi mağlûp edemesem de, Kral Em a, nullaiu onların eline bırakmayacağım. Bu muharebe bir operetin son perdesi]e bi((memelidir.
Bu sırada bir asker bir kâğıt getirdi Bu ardcıda bulunan zabitin acele yazdığı bir rapordu; Lâvrens alçak sesle acele okudu:
«Bizden yirmi misli fazla düşmanın şiddetli taarruzuna uğradık. Elimde 200 sağlam adam kaldı. İcap ederse, bir saat kadar daha dayanabilirim. Boğazın başı hâlâ elimizde.»
Bir kelime dikkati ceFbetti. ŞkL detlL
— Demek bizi bu boğazda kılıçtan geçirmek için geceyi bekliyorlar.
Tekrar Young'a:
— Allaha ısmarladık, dedi, lam hareket zamanıdır.
Young yirmi adam olarak uzak la§tı. Fakat Kabil şehrine ancak ertesi gün yetişebildi. Peşine takılan asiler, yanındeki yirmi adamı birer birer devirdiler. Asilerin kurşunlarından kurtulmak için Young kayalara sığınıp saklanmağa mecbur kaldı ve geceyi dağlarda taşlar arasında geçirdi.
Aklında iki şey vardı: Ya Kabil şehrini müdafaa etmek veya boşaltmak. Tuzağa düşen tilki gibi rahibin eline geçmek istemiyordu..
Fakat artık Kabil şehrini müdafaa için geç kalmıştı. Geceyi dağlarda geçirmiş, yolunu kay-beUmışti; şafak sökmek üzereydi Kabil şehrinin yorunu 'bulduğu zaman saat sekizdi. Yüz/başı Young hayatında ilk defa büyük bir ümitsizliğe kapıldı. (Lâvrens) in verdiği vazifeyi yapamamıştı..
Atına binerek yine gizli yollardan Katil şehrinin cenup istikametini tuttu. Artık Kabil RehrL ni müdafaa etmeyi düşünmüyordu. (Lâvrens) i ve arkadaşlarını bulmak istiyordu..
Kabil' şehri halkı ertesi gün uykudan kalktıkları zaman, saray meydanına koştular. Efganlu lar gördükleri manzara ile şaşırdılar. Saray bomboştu; askerlerden ve makinelitüfeklerden eser yoktu. İki kadın sarayın parmaklığına dayandı, k»pı ardına kadar acildi. O satman geceleyn olup bi. ten işleri hepsi anladı:
(Arkası var)
harp yazılmışsa hangi büyük zaruret için dövüştüğünü bilen on sekiz milyonun harbine şahit olacağız.
Anadolu halkile konuşmaya giden mebuslardan biri: «Ben kuvvet vermJye gitmiştim, diyordu, halbuki verdiğimden ziyade almış olarak, halkın borçlusu olarak geri dönüyorum.»
Bu İtibarla bugün Büyük Millet Meclisi kubbesi altında konuşan »es sadece millet vekilinin sesi değil, on sekiz mllyonan kendi sesi, bir realite olan emsalsiz mlIU birliğimizin sesidir.
REŞAT NURİ
istanbul Tacirleri Darülacezenin Bugünkü Halini Pek Beğendiler
Bu Yurt İçin Aralarında Bir Yardım Komitesi Kuruldu
Darülacezenin L anisi Halil Rifat Paşanın Bir Heykeli Dikilecek
GÜNDEN
GIÛNE
Dün şehrimizin tüccarından geniş bir grup, Vali ve Belediye Keisi doktor Lûtfi Kırdaria beraber Darülacezeyi dolaçmışiaı-dır. Ziyaretçilerden çoğu, bu kıymetli hayır müessesesinin yalnız admı duymuş olduğu içiş gördükleri güzel eser kaışısınd* iki suretle hayranlık göstermişlerdir. .
Birincisi böyle bir Darülaceze kurmağı düşünmüş, her türlü tertibatını hazırlamış, yaşamasına ait kaynakları temin etmiş olan eski sadırazamlardan Halil Rifat Paşaya aittir. Ziyaretçilerden bir çoğu şu fikirde bulunmuşlardır:
— Bu müessese Halil Rifat Paşanın adını ebedî surette yadetti. recek bir eserdir. Bununla beraber paşanın    Darülacezede    bir
Darülaceze    bin alarmın  umumî   bîr   görünüşü
heykelini dikmek münasip olur.
Haber aldığımıza göre ileride böyle bir heykel* dikilmesi    Belediyece ciddî surette    düşünül-I mektedir.
Ziyaretçilerin duydukları ikinci takdir,  doktor Lûtfi Kırdarın
sıkı alâka ve yardrmile doktor Zahirin bu müesseseye verdiği bugünkü güzel,  temiz    ve sıhhî
Belediyede;
Havagazı Fiyatları Artacakmı ?
Bugün İçin Havagazı
Fiyatlarına Zam
Yapılması Mevzuubahis Değil
Havagazı şirketi halihazır vaziyeti dolayısrle fiyatlara zam istemiş ve şirket mümessillerile Belediye erkânının iştirakilc yapılan bİT komisyonda bu talep tetkik edilmiştir. Ve tetkik neticesinde de bu husustaki mütalâası alınmak üzere hukukmüsavirl iğine yazılmıştır. MaamaiuS bugün için havagazı fiyatlarına bir zam mev-zuubahıs değildir.
o
Beyazıt Ve Koslcanın Tanzimine Yakında Başlanıyor
Beyazıt meydanile Koska caddesinin tanzimine Tramvay idaresi tarafından yakında başlanacaktır. Beyazıt meydanı genişletilecek ve tamamen asfaltlanacaktır.
Koska caddesinin genişliği on bir metre olacak ve sağ tarafa da dört metre tretuar yapılacaktır. Bu suretle bu caddenin genişliği tretuarlarla birlikte 16 metreyi bulacaktır.
o
İnönü Gezisi İnşaatı İlerliyor
Taksimde eski kışla yerinde yapılacak İnönü gezisi inşaatı de. vam etmektedir. Abideye bakan köşedeki kule tamamen yıkılmıştır. Bu kısımdan Garaja doğru dokuz metrelik bir kısmın daha yıkılmasına da karar verilmiştir.
Gezinin yan tarafına yapılacak istinat duvarlarının inşasına da ya kında başlanacaktır.
1700 Ton Idhalât
Eşyası Geldi
Bu Eşya Arasında Kimyevî Maddeler, Otomobil Aksamı, Demir Malzemeslde Var
Alman bandrrah Artarya ve Dolos vapurlarüe tbrail limanından bin yedi yüz ton ithalât eşyası getirilerek muamelesine başlanmıştır. Gelen mallar arasında çini sıhhiye eşyası, gezete kâğıdı, sigara kâğıdı, am'balâj ve yazı kâğıtları, boya ve eczalar, kimya maddeleri, asitler, ateş tuğlası, kanaviçe, kâğıtlı jütten yapılmış çuval, lokomotif aksamı, tekerlekleri, kazan ve yedek parçaları, çelîk çubuklar, petrol ve su   bo-
ruları, ddmirden muhtelif eşya ve parçalar, elektromotor ve aksamı, pil bobinleri, alât ve edevat, sellüloz, göz cihazları, lokomotif frenleri, demirden mamul külliyetli miktarda inşaat malzemesi,
çubuk demir ve saç mamulât, a-nilin boyaları, fabrika ve imalâthane inşaatına mahsus bir çok demirden mamul eşya ve parçalar
vardır. Bu mallar Almanyadan getirillm içtir.
Paçavra Diyip Geçmeyiniz!.
Paçavralar, Kalitelere Ayrılacak Olursa Bir Milyon Liralık İhracat Yapabileceğiz
Şehrimizden her sene ihraç o-lıman paçavraların kıymeti üç yüz bin lirayı geçmekte idi. Bu sene paçavra ihracı yasak edilmişken yeniden lisans verilmek suretile ihraç muamelesine başlanacağını haber alanlar derhal paçavra toplamağa koyulmuşlardır. Bu paçavraların cinsleri hakkında mütehassıs bir ecnebi alâkadarlara mÜTacaat ederek şehrimizden ihraç olunan paçavraların elliye yakın cins olduğunu ve her cinsm ayrı ayrı ve yüksek kıymetlerde bulunduğunu bildirmiştir.
Mütehassıs, bu hususta bir de rapor hazırlamağa başlamıştır. Söylendiğine göre paçavralar kalitelere ayrıldığı takdirde her sene bir milyon liraya yakın paçav. ra ihracı mümkün olabilecektir. Bilhassa  Anadoludan    vagonlar
dolusu toplanan yapağıdan yapılmış mamulât parçaları bu paçavraların en iyi kalitelerini teşkil «etmrktedir.
-o-
Dokumacılar Kooperatifi İntihabat. Bitti
Yazma ve Dokuma kooperatifi umumî toplantısında yapılan idare heyeti seçiminde dün edki idare heyeti azalarından bazıları yeniden ekseriyet kazanarak seçilmişlerdir. Başta kooperatifin miL dürü Yahya Yılmaztürk gelmektedir. Yahyanın tekrar müdürlüğe  getirileceği     anlaşılmaktadır.
Diğer azalıklara da hissedarlardan Halil Yükseliş, Osman Çe-liksiz, Mehmet Işran, Tevfik lş-man, Ardaşar, Hasan Poyraz intihap edrlmişlerdir. Yeni idare heyeti bugün faaliyete geçmiştr.
şekle aittir.
Müessesesinin geliri mahduttur. Halbuki büyük bir şehirde dilenciliğin önünü almak ve âcizlere el uzatmak için ihtiyaç duyulan yardıma hudut yoktur.
Düne kadar sokaklarda dilenen bir çok çocukların Darülacezede çorap ve diğer tezgâhlarda çalışması ve hayatını alnının te-rile kazanması ziyaretçileri çok mütehassis etmiştir. Bunun üzerine Darülacezeye paraca yardım etmek çarelerini aramak üzere kendi aralarında bir komite teşkil etmişlerdir. Hazır bulunan tüccardan B. Keseryan derhal beş yüz lira teberru    ve senede
yüz lira vermeği taahhüt etmiştir.
Piyasa  Vaziyeti
Yeni Mahsul Peyniri Dün Piyasaya Geldi
Fiyat Murakabe Komisyonu, Tüccar
ve Perakendecilere Tevziatı Yaptı
İzmir, Balıkesir, Bandırma mın taka lan mandıralarında imal edilen bu senenin yeni mahsul peynirleri piyasaya çıkarılmıştır. Şehrimize ilk parti olarak 700 teneke beyaz peynir getirilmiştir. Bu peynirler Fiyat Murakabe bürosu tarafından komisyonun tes-bit ettiği fiyatla perakendecilere tevzi edilmiştir. Satıcılar peynirin suyunu süzdükten sonra satmağa ve teneke ile satılınca da tenekenin içindeki salamura suyunu boşaltmağa mecbur tutulmuşlardır. Bu hafta daha büyük partiler beklenmektedir.
Trakya mıntakasından da bu ay içinde yeni peynir getirilecektir. Mevrudatın derecesine ve peynir istihsalinin masraflarile süt fiyatlarının satıhş fiyatlarına göre eğer geçen seneki peynirlerle yenilerin arasında fark görülecek olursa yeni peynir fiyatlarının Murakabe komisyonu tarafından bir miktar    indirileceği    tahmin
edilmektedir.
-o
Dün 360 Bin Liralık İhracat
Yapıldı
Dün limanımızdan ihraç edilmek üzere menşe şehadetnamesi verilen malların kıymeti 360 bin lirayı bulmuştur. Isviçreye  fındık
ve afyon,    Danimarkaya    tütün,
Almanyaya tütün, Amerîkaya av
derileri, Romanya ve Yunanista-
na balık, Yugoslavyaya    kepek.
Slovakyaya koyun derisi, Mısıra
tütün gönderilmiştir.
Bıraktılar da Kaçtılar!
n kî arkadaşım vardır, daha " doğrusu vardı. Çânkü, Allah gani gani rahmet eylesin, bi-rısı oldu.
ölen arkadaş, alkolik denilecek derecede içkiye düşkündü.
Sağ kalan arkadaş, Mütareke senelerinde başlarından geçen bir vak'ayı şöyle anlatmıştı:
Mütareke yıllarında Bebek bahçesinde bir patinaj yeri vardı. Bu yerde işgal kuvvetlerinin muhtelif mensupları patenlerle kayarlarken etrafta da oturulup içki içilirdi.
Sağ kalan arkadaşla ölen arkadaş, bir akşam Bebek bahçesine giderek patinaj yapılan yerin etrafındaki masalardan birine oturmuşlar ve içmeğe başlamışlar.
ölen arkadaş, midesinin alkol hamulesini alıp ta beyni kafatası içinde raksetmeğe başlayınca, cebinden o zamana mah. sus şamalı kibritleri çıkarmış ve kaymakta olan bol ve uzun paçalı İngiliz bahriyelilerin ayakları altına serpmeğe başlamış.
Tabii paten tekerleklerinin temasile kibritler alev alıp paçalarına sardıkça İngilizler içerlemişler ve nihayet bu kibritleri atanın da bizim ölen arkadaş olduğunu keşfetmişler. Bir iki ihtardan sonra başa çıkamayınca arkadaşları dışarı dövüşmeğe davet etmişler.
Bizim ölen arkadaş, hem ayyaş, hem de kabadayı...
Sağ kalan arkadaşı daveti vakii kabule icbar etmiş.
Uza t rai yalım: Birer yumrukta bizim arkadaşlar yerde, ta-güfz bahriyelileri gidecekler. Fakat bizim ölen arkadaş kendine gelir gelmez - ingilizce de biliyor - bahriyelilerin arkasından bir sürü küfür. İngilizler dönmüşler, sulu sarhoşları bir daha dövmüşler. Giderlerken bir sürü küfür daha. Dönmüşler, dövmüşler, küfür yemişler... Dönmüşler, dövmüşler, küfür yemişler... Dönmüşler, dövmüşler, küfür yemişler... Fakat nihayet İngilizler, artık aldırmıyarak tramvaya atlamışlar.
Bizim ölen arkadaş, sağ kalan arkadaşa dönerek:
— Gördün mü, nasıl kaçırdık conlan! demiş.
Bu hikâyeyi bana anlatan sağ kalmış arkadaş,    herifler   bizi
dövmekten bıktılar da kaçtılar! demişti
Son   Akdeniz    muharebesi hakkında,    ingiliz kaçtığım bildiren ît
ğûıi okuyunca bu olmuş vak*j hatırladım.
Kör Kadı
TAKVİM
3 NİSAN 941 PERŞEMBE AY: 1 - GÜN: 93 - Kasım: 147 RUMİ: 1357 — MART:       21 HİCRİ: 1360 — Reblülevvel:   6
VAKİT ZEVALİ   EZANİ
GÜNEŞ:
ÖĞLE:
İKİNDİ:
AKŞAM:
YATSI;
İMSAK:
6.40 11,05
13,17 5,43
16,53 9.18
19.36 12.00
20,09 1.33
4,57 9.21
— Siz de bu fikirdesiniz, değil mi, Mls-ter Frank?
— Her halde.. Böyle olacak., r. .Mim kaldırıp Frank'a baktım. Bu söz-
İcrl köylerken Maksime bakıyordu.
Benim kendisine baktığımı hissederek banını çevirdi, fakat yüzünün manâsını hemen gördüm.
InI bildiğini derhal anladım. Kahve fincanını tutan elim ateş gibi yanıyordu. Boyuna ter döküyordum.
— İnsan buzun en İyi bildiği şeylerde do yanılıyor. Misle de Vinter rüzgârlı zamanlarda naaıl kotra kullanılacağım pek ala bl lirdi. Böyle küçük bir geminin dümenini kendi haline bırakmaktaki tehlikeyi tahmin etmesi lazımdı. Birçok defalar yalnız basına denize açılmıştı. Fakat bu defasında bil yük bir dikkatsizlik ve İhmalde bulunmuş olacak, öyle bir İhmal kl hayatlle ödedi. Hepimize bu bir İbret dersi olsun.
Frank söze karıştı:
— Bir kaza o kadar çabuk vaki olabilir kl.. En tecrübeli İnsanlar bile bazan yanılır. Her sene mesela avda ölenlerin haddi hesabı var mı?
— Evet ama avda İnsanlar ya attan düşüyor yahut da kaza kurşununa kurban gl diyor. Eğer Mlsls de Vinter dümenden ayrılmamış olsaydı kaza olmazdı. Pek garip bir hareket.. Çok defalar kendisini kayık ve kotra yarışlarında gördüm. En ufak bir hala bile yapmuınıştıı   Hulbukl bu hareke-
ti en acemi bir adamın bile yapmıyacağı bir İhtiyatsızlıktır. Tam da kayalara yakınken bunu yapmak.. Dümenden ayrılmak? Frank tekrar cevap verdi:
— O gece deniz çok azgındı. Mutlaka bir şey kopmuş olacak. Tamir Içtn a^ağı inmiştir. \
— öyle., öyle ama.. Yapılmaz bir şey yapmış. Ne İse.. Bunu artık niçin yapmış olduğunu öğrenmek de mümkün değil kl.. Bu meseleyi kapatmayı tercih ederdim, a-ma o da kabil değil.. Salı sabahı bazı sorgular yapılacak. Sonra hemen mesele kapanır. Fakat gazeteciler İşe karışırsa korkarım kl uzar.
Tekrar ortalığı bir sükût kapladı. Ben yerimden kalkmak zamanı gelmiş olduğunu hissederek:
— Bahçeye çıksak mı? Dedim. Hepimiz kalkıp dışarıya çıktık. Albay Ju-
llyan Jasper*! okşuyaruk.
— Ne güzel köpek. Dedi.
Bir dakika sonra saatine bakarak ilâve etti:
— Bu nefis öğle yemeği için teşekkürler ederim. Çok İslın var. Sizden münaade İs-tlyeceğim. Olan şeylere cidden teessüf ediyorum. Zovclnlz ve sizin İçin müşkül anlardır bunlar... Fakat no çare, İş biter bitmez ba fena günleri unutmağa çalışırsınız..
— Evet, çalışırız. Teşekkür ederim, Albay...
Frank da veda etti. O da gidiyordu. Yüzüne bakmadım. Benim bildiğimi bilmesini İstemiyordum. Maksim misafirleri kapıya kadar götüdü. Biraz sonra geri geldi. Ben hâla orada duruyordum. Koluma girdi. A-yakta durmuş, denize doğru uzanan çimenlere bakıyorduk.
— Her şey düzelecektir. Ben rahatım, kalbim emin... Gördün mil Albay Jullyan no kadar vaziyete hâkim.. Mahkemede de böyle konuşacaktır. Her şey yoluna girecektir,
göreceksin.
Hiç cevap vermedim. Sadece kolunu sımsıkı tutuyordum.
— Cesedi tanımamak mümkün değildi. Doktor da hiç tereddüt etmedi. Yapmış ol-
duğum şeyden eser yoktu. Kurşun   kenılğ* deymemlş ve İz bırakmamış. İşittin mi, ne söylediler?   Kamaranın kapısını rüzgâr kapamıştır, diyorlar. Jüri de buna i u anacak-tır. Doktor da böyle söyliyecek.
Ben hâlâ susuyordum. Muksün, devam etti:
— Sadece senin İçin üzülüyorum. Yoksa ben yaptığrma esef etmiyorum. Yeniden yap mak lâzım gclso tekrar yapardım. Rebeka-yi öldürdüğüme memnunum. Iflç vicdan aza bı çekmedim hiç... Hiç bir zumun... Fakat sen— Sana yapmış olduğum şeyi hiç unut-mıyacağım. Bütün yemek esnasında   sana baktım ve bunu düşündüm. Senin genç bir halin vardı. Bunu  ne kadar    seviyordum. Tarifi mümkün olmıyan bu hoş halin blı daha gelmemek üzere gitti. Sana Rebeka-dan bahsederken ben bunu öldürdüm. Yirmi dört saat İçinde değiştin. O kadar olgur bir hal aldın kl âdetu başka bir insansın.
Frlth'lıı bana getirdiği akşam gazetesin de mesele büyük serlevhalarla yazılı idi. Masanın üzerine bıraktı. M aksim odada yok tu. Aksum yemeği için giyinmek üzere erkenden odasına gitmişti. Frlth bir an durdu. Benim bir şey söylememi beklenil. Bütün ev halkı Içlıı bu kadar mühim olan bir meseleden hiç bahsetmemek ve bllmemezllk ten gelmek bana mânâsız ve çirkin geldi:
(Arkası var)
3-4-941
VATAN
Orduya Yeni Katılan Binlerce Genç Subayımız And İçti
Harp Vaziyeti
(Başı 1 incide) =
huzurunda eğilmişler ve abideye muazzam bir çelenk koymuşlardır.
Orduya iltihak eden subaylardan Salâhattin Günday içten taşan ve dinleyenleri coşturan şu sözleri söylemiştir: «—- Arkadaşlar! Tarihin her satırına bir kahramanlık, her sayfasına bir destan yazan Türk ordusuna bugün iltihâk cîjmiş bulunuyoruz. Yurdumuzun dört bucağından bizleri bugüne kadar kavuşturmak için bağrında toplayan okulumuzdan bir elimizde bilgi meşalesi, bir elimizde kuvvet ve kudret kılıcile ayrılıyoruz. Biz buradan ecdadımıza hâs olan kahramanlık ilhamını aldık* Biz buradan onların Çanaklkalcdc, Sakaryada, Dumlu-gınarda ve İnönünde yarattıkları zafer abidelerinin taşını ve harcını aldık. Yarın vatanımızın ufkunu earmak gafletine düşecek kara bu lutları ve aziz yurdumuza uzanacak vahşi kollan elimizde bulunan bu meşale ile yakacak ve kılıçla kesecek ve bu taş ve bu harç. la yine tarihe kahramanlık abideleri kuracağız. Biz yaşamak için istiklâlini feda eden bir millet değiliz. Orta Asyadan kopan ve Viyana kapılarına kadar dayanan TuYk, bu uğurda canını vernikten bir an bile çekinmemiştir. Onların kanlarından fışkıran irfan ve cesaret mefhumu bu yılmaz milleti bugünkü kudret ve heytbetilc dünya durdukça sarsılmaz ve yıkılmaz bir 'kale haline sokmuştur. Biz onların evlâtlarıyız. Bize <bu ilhamı aşılayan mukaddes okulumuzun muhterem ve kıymetli komırtanma, hocalarına v.*ve subaylarına (minnet ve şükranlarımızı sunmayı bir vazife, bir borç biliriz. ı    .^...^^
Arkadaşlar!
İstajıbulun tarihi topraklarında bulunduğumuz şu anda bize düşen vazifeyi tekrar ve teyit ediyoruz. Göğsümüzün imanlı örsün.
de dövdüğümüz yüce mefkuremizle, en yüksek bir ateş doğuyor ve diyoruz kî:
Atamızın bize bıraktığı bu yurdu ve bu Cumhuriyeti başımızda kudret ve irade timsali o-lan büyük İnönünün bir i^aretilc ölünceye kadar, kanımızın son damlasını akıtıncaya kadar yaşatacağız.
Yaşasın Türk milleti, yaşasın Türk ordusu, yaşasın İnönü.»
Dakikalarca alkışlanan bu hitabeden sonra abidenin önünde bir geçjt resmi yapılmış ve yedek subaylar tarihî mekteplerine dön. düler.
öğleden sonra Harbiye mektebinde yapılan merasimce Vali Lûtfi Kırdar, İstanbul Komutanı Ishak Avni, Meri* ez Kumandanı Fevzi Akıncılar vc General Rüştü, General Yümnü hazır bulundular.
Büyük kumandanlar yetiştirmiş olan Harbiye mektebi dün de kendine hâs bir vekarla sayılı bir gün daha yaşadı. Memleket müdafaasında yer alacak genç subaylarımız hep bir ağızdan and içtiler.
— Hazarda, seferde, karada, deniz ve havada her zaman ve her yerde milletime, cumhuriyetime doğruluk ve »muhabbetle hizmet ve kanunlara ve nizamlara vc âmirlerime itaat edeceğime ve askerliğin namusunu ve Türk sancağının şerefini canımdan aziz bilip icabında vatan ve cumhuriyet uğrunda seve seve hayatımı feda edeceğime namusum üzerine and içerim.
Ve ^ine herp bir ağızdan bü gölkgürühüsü gibi ortalık inliyor.
—— And içeriz.
And içildikten sonra merasim
nihayet buldu.
Orduya yeni katılan genç subayları bu kutsi vazifelerinden doj_ayı tebrik ederiz.
Müsabakamız Tamamlandı
Kim Kimle Evlenmeli ?
Bunu Tayin Etmek Size Kalmıştır
Cevaplar Otuz Nisan Akşamına Kadar
Kabul Edilecek, Hediyeler 1 Mayıs Günü Aleni Surette Tevzi Olunacaktır
Açtiğrmız eğlenceli müsabaka ta* , mam oldu. Şrmdi sıra neticeleri tayine ve mükâfatları da£ıtmrya kalmıştır.
Dikkatle okuyunuz. Müşkülünüz varsa sorunuz:
1 — Resimlerini vc vasıflarını neşrettiğimiz otuz kadın ve otuz erkeği birbirile evlendiriniz. Bunlardan hangisinin birbirine uygun denk olduğunu, hangisinin diğerile ahenkli, mesut, imtizaclı bir aile teşkil edebileceğini kestirmek size kalmıştır. Dostlarınızla, konu komşu ile münakaşa ederek başkalarının fikri kendi kanaatinize uyup uymadığını yoklıyarak bunları baş göz ediniz.
2 — Vardığınız neticeleri bize liste halinde yazınız. Falan numara erkekle falan numaralı kadın diyerek sıra ile birbirinin altına otuz çifti teşkil eden kadın ve erkeklerin yalnız numaralarını yazınız. İsimlere lüzum yoktur,
3 — Bu listeyi bize gazetede sıra-sile neşrettiğimiz otuz kupon ile beraber gönderiniz. Otuz kupon tamam olmazsa cevabınız müsabakaya dahil olmıyacaktır. Eksik nüshalarınız varsa matbaamızdan tedarik edebilirsiniz. Resimleri gönder-miyc lüzum yoktur. Zarfın üzerine: «Evlenme müsabakası, Vatan gazetesi, Cağaloglu, İstanbul^ diye yazınız.
4 — Memleketin uzak yerlerinden gelecek cevaplar gözönünde tutularak cevapların matbaamıza gelmesi müddeti 30 nisan akşamı diye tesbit edilmiştir,.
5 — Gelen cevapların hepsi Noter Galip Bingölc tevdi edilecek ve onun huzurile 1 mayıs günü saat İkide matbaamızda açılarak tasnife başlanacaktır.
6 — Meselâ bir numaralı kadının hangi numaralı erkekle evlenmesini müsabakaya iştirak edenlerin çoğıj münasip görmüşse ekseriyet reyine uygun rey verenler kazanmış o çift için tam numara alacaktır. Otuz çift için verecekleri reylerin en çorunda bu bakımdan isabet olanlar müsabakayı kazanmış olacaklardır. En çok   isabet edene    275 liralık
IFilips radyosu verilmek şartilo hediyeler reylerde isabet sırasilc taksim
edilecektir. Bu taksim noterin vc müsabakaya iştirak etmeyi arzu edenlerin   huzurunda   yapılacak vc
tasnif bir günde tamam olmuşsa 2 mayıs tarihli nüshamızda, tamam olmamışsa 3 mayıs tarihli nüshamızda neticeler ilân edilecektir.
Bu müsabaka size hoş vakit geçirtmek, mükâfat kazandırmakla beraber halkın ne tipte insanların birbirile evlenmesi münasip olacağına dair olan kanaatlerini de ortaya koymrya hizmet edecektir. Bunun için işî ciddi tutmanızı, dostlarınıza bol bol danışmanızı ve cevabı bize vaktinde yetiştirmenizi tavsiye ederiz.
Gökte yıldızlar parlıyor, bayıltıcı çam kokuları keskinleşiyor, ileride
Bir ağaç altmda yanık havalar ça lan dertli genç:
— Ah anam, gençliğim gitti... Diye inliyordu.
Niyazi basını önüne eğdi, ayaklarını sürüyerek ağır ağır çadırına doğru yürüdü. İçinde, ölmüş bir arkadaşa karşı duyulan derin bir mer hamet, maddi bir ıstıraba benziyen şiddetli bir sızı vardı.
II
Yirmiscne sonra...
Mühendis Ali Yolaçan yazıhanesinin üzerindeki zilo bastı, kâtibini ça girdi:
— Sacit Eey, bu mektuplara verilecek cevapları lütfen not ediniz.
— Peki efendim.
Kâtibi odadan çıkınca Ali Bey masa üstündeki 'zarfları birer birer açmaya başladı.
Yazıhanesine   gelen     mektupları
her sabah bizzat açar,   cevaplarını
kaydettirir ve muhaberede intizamı temin etmekte büyük bir itina gösterirdi. Arkadaşları onun için:
— Mühendis olmasaymtş mutlaka bir bankada muhabere şefi olacakmış... Derlerdi.
-— Hazır mısınız Sacit Bey?,
— Evet efendim.
Ali Bey her zarfı açtıkça muhteviyatına bir göz gezdirdikten sonra cevabını söylemeye başladı:
— Nafıa Vekâletine,   Siirt   yolu-
1) Doğu Afrikada:
Eritrcdckl İngiliz kuvvetleri, (Keren) in zaptından beş gün sonra (Asmara) yi İşgal ettiler ve 800 İtalyan esir aldılar; (As-mara) dan (Musavva) ya 100 kilometre mesafe varılır. Artık arazi taarruza müsaittir. Musavva garbinde İtalyanlar mukavemet ederse Kızıl denizde İngiliz donanması limanı bombardıman ederek ordunun taarruzunu kolaylaştıracaktır. Fakat İtalyanların ciddi mukavemeti muhtemel değildir. (Musavva) da çabuk düşecektir.
Habeşlslanda Diredau'ya varan
meşhur motorlu birlikler cenuba Adlsababaya yöneldi, cenupta Ru-dolf gölü nııntakamndan şimale ilcrliyen kuvvetler de Adlsababaya 160 kilometre yaklaştı. Artık Adlsababa garbinde Delra Mar-cas'da müdafaa eden italyan kuvvetlerinin mukavemetinden bir hayır kalmamıştır. Adlsababa etrafındaki İngiliz muhasara çemberinin kutru en çok 150 - 160 kilometredir. Diredau'dan demiryol boyunca cenuba llerliyen motorlu birlikler Adiaababa'ya en evvel gireceklerdir. Haftaya varmaz, bu motorlu kol Adlsababa kapıla-rındadır. ,
2) Alcdenizde: i
İtalyan donanması Taranto'da demir üstünde İngiliz tayyarelerinin geco bombardımanına baskın tarzında yakalanmıştı; bu vse-fer Yunan denizinde yino baskın tarzında tutuldu. Faşistlerin meşhur bir sözü vardır, derler kl: «Kolonlsiz milletler, kovam ter-kebmek Isteııüyen oğul arılarına benzerler; bunlar ölmiby milletlerdir.» Bu söz doğrudur; fakat önce denizel olmak lâzım. Denize hâkim olmadan deniz aşırı mıntaka-larda büyük harekâta girişmek bir felâkettir. Denizde uzak keşfi ' tayyareler yapar, bunun hududu en aşağı 1000 kilometredir; İtalyanlar bunu ihmal etmişlerdir. Yoksa âdetleri veçhile dağılıp kaçmıya vakit bulurlardı. Limanlara eığınan İtalyan donanması için kurtuluş yoktur; İngiliz bombardıman tayyareleri Alplara bile yetişiyorlar. Gece baskınına alışmışlardır; hava d afi vasıtalarından da korkuları yoktur. Taşıdıkları bombalar şimdi daha ağırdır. İngiliz donanmasından kaçan İtalyan donanması parça parça üslerinde imha edilecektir.
Derî Talepleri Arttı
Yağlı tohumlar üzerindeki satışlar henüz' canlılığını muhafaza etmektedir. Ketentohumu istekle-ri artmıştır. Ticaret Vekâleti ken. dir ihracına bir miktar lisans verdiği için yeni muamelelere baş-lanlmıştır. Deri talepleri fazlalaştığından her tarafta deri aranmaktadır. Bu taleplerin ekserisi derilerin üzerindeki yapağıların fazlalığından dolayıdır. Tabakhanelerde işlenecek ve vidala yapılabilecek deriler bile bu sebeple elden çıkarılmaktadır. Tabak-haneciler koyun derisi toplanan mmtakalara deri toplamak için adamlarını göndermişlerdir. Keçi ve oğlak derileri satışları da iyidir. Hububat üzerinde muamele yoktur. Jsviçreye brr miktar afyon satılmıştır. Fındık satışları gevşemiştir. Piyasada oanlı muameleler azalmıştır.
Toska'nın muvaffakiyetli temsilini başaranlar: Yukarıda soldan ırıoarcn: Esat Tamer, Hilmi Girginkoç, Cavaradossı rolünde Nihat Kızıltan. - Aşağıda soldan itibaren   şef   Dr.   Praetorius,
Scarpla rolünde Nurullab Şevket  Taşkıran, şef Hasan Ferit Alnar
Devlet Konservatuarının Büyük Muvaffakiyeti
il
TOSKA,, Operas
Bu Temsil, Türk Sanatkârlarının Muasır Avrupa Sanatkârlarından Hiç de Aşağı Kalmadığını Göstermek Bakımından İftihara Değer Bir Hâdisedir
EDEBİ   ROMAN
Madam Butterfly'le tnetodlu çalışmanın ilk muvaffak eserini ortaya koyan Devlet Konservatuarı, aylardanberi büyük bir titizlikle hazırladığı «Toska» operasının ikinci perdesini dün ak-şamdanberi, Ankara Halkevi salonlarında temsile başlamıştır.
Daha ilk akşamından itibaren, büyük bir muvaffakiyet kazanan bu temsil, Türk sanatkârlarının, muasır Avrupa sanatkârlanndan hiç te aşağı kalmadığını göster"-mek bakımından iftihara değer bir hâdisedir.
«Toska» operasının oynanması dolayısile gerek rejisör ve artistler, gerek eserin sahneye konuşu hakkında malûmatına müracaat ettiğimiz Devlet Konservatuarı ve Gazi Terbiye Enstitüsü öğretmenlerinden değerli müzisyen Halil Bedi Yönetken, salahiyetli kalemile gazetemize aşağıdaki yazıyı yazmıştır:
2/III/I941 tarihi, kültür hayatımızda mühim bir gündür, o gün memleketimizde, dünya opera rcpcrtuvarının en güzide eserlerinden biri olan (Toska) operasının ikinci perdesi, ımuvaffak bir solist grupu, koro vc orkestra ile vc mükemmel bir reji ve idare ile temsil edildi. Temsil; reji, aah-
TEFRİKA No. 3
Yazan: Muazzez Tahsin BERKAND
nun mukavelede tayin edilen günde teslim edileceğini bildiriniz.. Devlet Demiryollarının açtığı münakaşaya iştirak ederiz, bunun için Beiçlkaya yazınız, bize tekliflerini yollasınlar.. Şu çocuğu bir defa davet edelim, bel ki idimize yarar. Universito mezunu İmi.1?, lisan biliyormuş, muhasebeden anlarmış. İmtihan edersiniz, d^inize gelirse münasip bir ücretle İstihdam ederiz. Bu Alman firmasına bizim makine satmadığımızı sadece yol L?-
İcrile meşgul olduğumuzu, kendilerinin Türkiye mümessili olamıyaca£ı-mızı münasip bir lisanla bildiriniz.
Esklşehirdeki inşaata alt olan hc-sabatı muhasebeye verin, kontrol etsinler. Bu vesile ile mühendis Na-oi Beye dc îstanbula gelmesi için bir mektup yazıru
Bu...
Ali Bey elindeki zarfa hayretle baktı, Sözünü bitiremedi. Bu, mutat ticari ebat ve eşkâlde değildi, mahalli1 bakkalından yirmi tanesi bir çeyreğe alman mavi zarflardandı ve içi sıkı ŞjHj doldurulmuştu. Üzerinde de iri harflerle «huBusiUir* kelimesi yazılı İdi.
Bir İki saniye taaccüplo bu şişman zarfa baktıktan sonra kenarını yırttı, bir kaç kat bükülmüş kâğıtları müşkilâtla çıkardı.
Kurşun kalemile yazılmış uzun bir
mektuptu:
«Beyefendi, şahsınıza ait bir mese lc hakkmda size yazryorum.>
Ali Bey, sesinde hafif bir endişe ile kâtibine:   .
— Bu mektup uzun vc şahsi sonra okurum, şunları bitirelim evvelâ... Dedi. Fakat iş zarflarını açarken vc gelen kâğıtlara cevap verirken fikri bir kurşun kalemle yazılan satırlardan ayrılamıyordu. İçine garip, isimsiz bir heyecan düşmüştü: Mektup kimdendi ve salısına ait olan mesele ne idi?
— Şimdilik bu kadar, öteki mektuplara öğleden sonra cevap veririz. Sacit Bey...
Dayanamamış, haricen sakin görünmeğe çalışarak katibini savmak mecburiyetinde kalmıştı. O dışarı çıkınca bu- iki saniye arkacından baktı. Zıhın   birdenbire   durgunladır
neye konuş, kostüm, dekor, ak-aessuvar, ışık.. Solist kadtosu, ko„ ro, orkestra., yönlerinden ve her cihettea mükemmeldi. Muvaffakiyette bütün çalışanların hissesi vardır, fakat herkesten evvel rejisör Kari Ebert'i tebrik etmek lâzımdır, onunla çalışanlar, onun mesaisini yakından takip edenler, onun tiyatro rejisinde olduğu kadar, opera rejisinde de nasıl yüksek bir iktidara sahip olduğunu takdir etmişlerdir. Aktörlüğü, re. jisörlüğü kadar, fevkalâde müzikal bir şahsiyet olan Ebert'i başardığı güzel işten dolayı tebrik
ederiz. H
Operada (Toska) rolünü Bn. Semiha Cenap Berksoy oynadı. Semiha evvelâ Darülbedayi Tiyatro mektebine girmiş, orasını bitirdikten sonra Darülbedayide aktrist olarak çalışmış, eonra Konservatuar şan sınıfına devam etmi? ve bir zaman Şehir operetinde yerli, ecnebi bir çok operetlerde başrolleri oynamış, nihayet İstanbul Belediyesi tarafından Berline şan tahsiline gönderilmiştir. Bn. Semiha Berlin Yüksek Musiki Akademisi şan ve opera sınıflarında tahsil etmi?, son senesinde Akademide Ric'hard Strauss'ın Ariadne Auf Naxos isimli operasında başrolü  temsil
gözleri eşyayı farkedemlyccck kadar dalgınlaşmıştı.
İçinde acayip bir sıkıntı, fena bir haber alacağını hisseden adamlara mahsus telâşlı bir eda vardı. Kat kat bükülmüş olan kalın kâğıUan tekrar eline aldı, yazıyı epeyce seçebilmek için gözlüğünü taktı, okumaya başladı.
«Beyefendi,
< Çalışınıza alt bir mesele için size yazıyorum. Bu mektubu göndermek
ligimi benden kimse istemedi; bunu kendime bir vicdan borcu saydığım için yapıyorum. Bununla ben manevi bir yükten kurtulmuş   olacağım
vc bu satırları okuduktan sonra kati bir karar vermek mesuliyeti dc
sadece size ait olacaktır.
Beyefendi, ben otuz senelik bir hocayım. İlk on beş yılı İstanbul vc İzmir mekteplerinde geçirdikten sonra on beş senedenberi Kastamonu kız   orta   mektebinde   muallimdik
etmekteyim.
Kendimden bahsetmek lüzumunu neden hissettiğimi soruyorsunuz değil mi? Sözlerimden şüphe etmenize evvelecden mani olmak istiyorum da ondan... Memlekette içtimai bir mevki sahibi olan bir hoca, vicdanını vc meslek haysiyetini çigniyerek böyle müthiş bir yalan söyleyemez.
Şınıdi maksudu geliyorum:
(Arkası var)
etmiştir. Ayrıca Berlin radyosunda iki defa Türkiye, iki defa da Amerika için konser vermiştir. Memlekete avdet ettiği zaman gerek İstanbul ve gerek Ankara-da ve radyoda müteaddit defalar teganni etmiştir. Müstesna bir dramatik soprano sese malik olduğu kadar, mükemmel bir sahne artisti olan Bn. Semiha Berksoy (Toeka) roıünde yüksek bir muvaffakiyet göstermiştir.
(To^ka) da Scarpia rolünü oynayan Nurullah Şevket Taşkıran, Berlin Stern Konservatuarından diplomalıdır. Ankara Devlet Konservatuarında şan profesörü-dür. İstanbul vc Ankarada müteaddit konserler vermiş olan Nurullah Şevket geniş vüs'atte ve büyük bir dramatik basbariton sese maliktir. O Toska'da müstesna bir oyunculuk iktidarı da göstermiştir. Kendisini seyreden Almanlar ona «Geborne Schaus-pieler» yani doğuştan aktör demişlerdir. Nurullah, Ebert*m rejisi altında hakikaten fevkalâde bir Scarprya yaratmıştır.
Cavaradossi rolünü Nihat Kızıltan oynadı. Hariciye Vekâleti sabık Baş Hükuktmüsaviri merhum Ziya Kızıltanın oğlu olan Nihat, İstanbul Hukuk Fakültesinin üçüncü sınıf talebesi iken kendisini tanıyanlar tarafından An-karaya getirilmiş ve imtihanla Devlet Konservatuarı Opera şubesinin ikinci sınıfına nihari olarak alınmıştır. Nihat ilk defa sahneye çıkmış olmasına rağmen rolünde muvaffak olmuştur. Fevkalâde bir tenor sese sahip bulunan Nihat Kızıltanı bir kaç sene sonra
mühim bir sanaükâr olarak alkışlayacağımızı  kuvvetle  ümit ediyoruz. » JL Spolctta rolünde Esat Tamer,
Şaron rolünde Hilmi Girginkoç, Konservatuarın san ve opera şubesi talebelerindcndirler, her iki değerli talebemiz rollerinde çok muvaffak olmuşlardır.
Nihayet bütün ayrı çalışmaları büyük bir salâhiyetle birleştirip operayı idare eden şef Dr. Praetorius'u tebrik etmeliyiz. Pra-etoruis uzun ımeslek hayatında Avrupa sahnelerinde binlerce defa opera idare etmiş, çok tecrübeli bir opera şefidir. Repertuva-rında en aşağı 150 opera bulunan bu dirayetli, dinç ihtiyar üs-tad, Kari Ebert gibi memleketimiz için değerli bir varlıktır. Temsillerden bazılarını Türk şef Hasan Ferit Alnar idare edecektir. Hasan Ferit Alnar* ı bu defa da bir opera şefi olarak alkışlayacağız.
II. B. Y.
SİYASÎ İCMAL
Almanya İki Belâdan Birini Seçecek
Yazan: M. H. ZAL
İmanlar,  Çekoslovakya-
ya ve sonradan Lehista
na saldıracakları sırada yaptık' lan manevraları tekrar ediyorlar: Yugoslav'ların güya Almanlara karşı yaptıkları tecavüzler hakkında hayalı, mübalâğan haberlerle gazete sütunlarını, a-janslarını, radyo neşriyatını dol. duruyorlar.
Bir cellât tarafından haksızca asılmak üzere bulun&n masum ve temiz bir insan, ipini son saniyede koparmağa muvadak o-lunca ve hürriyete kavuşunca elbette sevinir ve coşar, histerini ortaya koyacak tarzda bazı nümayişlerde bulunmasını ua mazur ve tabii görmek icap eder.
Yugoslavyada olup biten nü. mavişler bu makul haadı geçmemiştir. Fakat Almanlar için mesele, vakit kazanmaktan ve tecavüz maksadile zemini hazır, lamaktan ibarettir. Yapılan yay-garalı neşriyat, bir vesileden başka bir şey değildir.
Fakat zemin hazırlanınca tecavüze geçilecek mi? Almanlar için bunu yapmak ta, yapmamak ta çok güçtür.
Eğer Almanyanın bir memleketi dahilen çürütmek ve çöktürmek, sonra tehdit ve tazyikle zapt ve işgal etmek yollu manevraları Yugoslavyada mü s. bet netice verseydi mesele yoktu. Almanya, Romanya ve Bulgaristan gibi Yugoslavyayı kıskıvrak yakalar, sonra Yunanis-tanın üstüne çullamrdı.
İşler öyle olmasına kıl kal-misken, Yugoslav mîlleti şerefini ve istiklâlini kurtarmağa muvaffak oldu. Şimdi ltalyanm Yunanis tana karşı yaptığı hatayı Almanyanın aynen   tekrar
etmesi lâzım gelecektir.
Almanyanın buna karar vermesi ve kararını tatbik edebilmesi hiç te kolay değildir. Bir defa Bulgaristan ve Romanya-da bulunan veya Yugoslavya üzerine muayyen bir zamanda şevki mümkün olan kuvvetler miktarında Yugoslav - Yunan -İngiliz kuvvetleri vazifeye hazır bulunabilecektir. Arazi şartlan, manevî hız ve }cvk, ikmal imkânları bu kuvvetlerin tarafın-dadır. Almanyanın çok uzun ve Çekoslovakyadan geçmesi itr barile emniyetten mahrum bir münakale hattına dayanması la. zun gelecektir.
Sonra Yugoslavların ilk hareket olarak Arnavutlukta İtalyanlara saldırmaları ve elbirli-ğile İtalyan kuvvetlerini denize dökerek o cephedeki on be? Yunan fırkasını serbest bir hale koymaları mümkündür.
Şurası da vardır ki Yugoslavya harbe karışınca Almanya da, bilhassa İtalya da kortttuklarına uğrayacaklar, en zengin bir ham malzeme ve gıda deposundan mahrum kalacaklardır.
Diğer taraftan bir defa ili* adımları attıktan sonra Almanların Balkanlarda sulh taraftar kesilmesi ve Yugoslavyadaki kur tuluş hareketi yüzünden uğradı-ğı hezimeti afiyetle hazmetme* güçtür. Böyle bir hezimetin a-kisleri derhal her tarafa yayılabilir.
Almanya hiç te tekin olmayan Balkanların rahatım   boz makla kendini, flti belâdan birini seçmek mecburiyetine sok muştur.
M. H. ZAJ-
İktisat Vekili Geldi
İktisat Vekili Hüsnü Çakır dün Ankaradan şehrimize gelmiştir. Hüsnü Çakır bütün gün evinde istirahat etmiş ve Vekâlete mensup dairelere uğramamıştır.
Kumaşçılar Birliği Kurulmıy acak
Toptan elbiselik kumaş satan tüccarların aralarında bir birlik yapmak 'kararını verdikleri ve bir. lige iştirak eden tüccarların ilk iş olmak üzere, birliğin gaye ve faaliyetlerini teabit ye nizamnamesini tayin için faal bir komite teşkil ettikleri hakkında piyasada bazı rivayetler deveran etmekle-
dır. ı      > i i > j
Aldığımız haberlere göre, bu rivayetin geçenlerde kumaş tüccarlarının, kendilerine tayin edilmiş olan yüzde on iki kârın on beşe iblâğını temin için yaptıkları bir toplantıdan galat olduğu anlaşılmaktadır. Esasen kumaş tüccarlarımızdan bir çoğu da böyle bir birlik tenkilinin muvafık olmı. yacağını söylemekte ve bunun halka bir menfaat temin etmiyc-ceğini dc ilâve etmektedirler.
— VATAN
I
3 - 4 - 94T
ÇOCUKLAR ALEMİNDE
Buz Üstünde Denize Açılan Yedi Yaramaz Çocuk
Düşününüz, çocuklar... Şu hikayesini anlatacağımız çocukların yerinde olsanız nc yapareınız?..
Amcrikoda, Boston şehri civarında gceon ay körfez tanı amil o buz tutmuş, Boston'da meğer hnyall kuvvetli ve macera peşinde koşmaktan hoşlanır yedi yaramaz varmış.
Bu yaramazlar, birbirine demiş ki:
— Şu denizi hep dalgalı su yığınları halinde görüyoruz. Bugün kış baba dalgaları adam etmiş, ortalık donmuş. Neden buz üzerinde bir sahilden karşı sahile geçmiyelim? Deniz üstünde yürümüş gibi oluruz. Bu maceramızı mektepte başka çocuklara anlatınca parmaklarını ısırır-lar. Hem biz dc büyüdüğümüz za-man;
— Biz körfezin bir tarafından ö-bür tarafına su üstünden yürümüş adamlarız.
Diye kendi çocuklarımıza anlatacak bir hatıra buluruz.
Derhal yola çıkmışlar. Buz o kadar katı imiş ki yaptıkları işte tehlike olduğunu zannettirecek hiçbir emare görünmüyormuş. Fakat, gidecekleri yol saatlerce sürecek kadar u-zun... Buralarda çok kuvvetli olan meddücezirler yavaş yavaş tesir gös ! termiş. buzlarm altındaki sular çe- |
kümeye başlamış. Bunun üzerine buzlar yer yer kırılmış. Bizim yedi yaramaz, küçük bir buz adası üzerinde kalmışlar. Küçük diyoruz ama yine lstanbııldakl Hayırsız Ada kadar bir şey...
Ada cereyana kapılarak sahilden açılmaya başlamış. Çocuklar feryadı basmışlar. Fakat kim duyar...
Bereket, tahlisiye memurları, dürbünle etrafı araştırırken yedi çocuk gözlerine ilişmiş. Fakat, buzlar arasından ilerlemek ihtimali yok ki der hal kurtarmaya koşsunlar. Akşam olmuş, karanlık basmış. Çocuklar hâJâ buz üstünde... Babalarile annelerinin mernkını düşünün...
Bir taraftan tahlisiye idaresi tayyareler uçurmuş. Tayyareler bütün gece çocuklarm başı üstünde vızıl-dıyarak projoktorlarile ortalığı aydınlatmışlar. Çocuklara yiyecek, bat taniye filân atmışlar. #
Seyyar buz adası durmuyor. Sabaha kadar 50 kilometre denize açılmış. Düşünün bir kere: îstanbuldan Büyükdereye kadar olan mesafenin iki misli...
Çocuklar da becerikli şeylermiş. Aflayıp sızlayacak yerde donmama-ya karşı tedbir almışlar. Kardan küçük bir kulübe yapmrşlar. Bunun içine sığınarak hiç olmazsa   soğuk
rüzgara karşı korunmuşlar.
Bir aralık ne olmuş bilir misiniz? Yedi yaramazdan ikisi, gelen giden var mi diye bakmak için biraz kulübeden açılmışlar. Tam bu sırada buz adası ikiye ayrılmış. Beş çocukla kulübeleri küçük kısımda, İki çocuk  büyük  kısımda  kalmışlar.   Bir
taraftan da, denize açılan diğer buz parçalan birbirine çarpıyor. Korku, heyecan mı dediniz, hiç arkası kesilmiyor.
Sabah olunca tayyareler, tahlisiye gemisine çocukların bulunduğu ve<"l göstermişler. Gemi oraya yaklaşmış, tkl sandal İndirmiş. Biri beş çocufu. ditferi iki çocu&u almışlar. Tedavi et misler, ısıtmışlar. Altısına bir şey olmamış, birinin ayakları donmuş ama tedavi ediliyormuş. Çocuklar, babalarına, annelerine kavuşunca se
vinci düşünün. O kadar korku geçir misler ki bir daha yaramazlık etmi-yeceklerlne candan yemin etmişler. Fakat mektepte arkadaşlarına gösteriş yapmak emeline de kavuşmuştu*. ^pp^|wy T
Birkaç gün. «kutbu biz keşfettik» gibi bir tefahhur tavrile ortalıkta dolaşmışlar, başlarından geçen korkunç hikâyeyi azıcık da ballandırarak anlatmışlar, durmuşlar...
yunl
Papağan
Jokey
Tavşan
ördek
II
Biraz da Gülelim
ıı
İğnenin uurultusu
İlk mektebin birinci sınıfı* Muallim Bayın S. gürültüden şikâyetçi. 1 — Çocuklar! Sınıf d asıl olmalı biliyor musunuz? O kadar 6e»İz olmalı ki bir lf ne yere atılsa herkes duymalı...
En haşarılardan küçük Ümit, zorla bir dakika kadar sakin durduktan sonra:
— Artık sınıfta ses kalmadı. İğneyi yere atm...
Çetin Bir Hesap
Ana mektebi muallimi Bayan Çok bil, minimini San Güle soruyor:
— Söyle bakalım yavrum. Pazar günü çay İçin annen evde güzel bir pasta plşlrmiç. Kendini, baban ve iki kardeşinle sen sofradasınız. Pastayı kaç parçaya bölecektir?
— Beş parçaya...
— Aferin çocuğum. Şimdi yine söyle. O sırada bUyük annen misafir geliyor. O zaman annen pastayı kaça bölecektir?
— İliç bölmlyecektlr.
— Niçin?
— Çünkü annem acele pastayı kal dınr ve dolaba saklar.
Usul Bilen Tavşan
Baba ve oğul ava giderler. Babası bir tavşan görür:
— Haydi bakalım, tavşan efendi, vasiyetnameni hazırla!..
Tetiği çeker. Vuramaz. Tavşan a-lablldlğine koşmaya başlar.. Oğlu:
— Baba! Hayvan, senin dediğini duydu. Notere koşuyor!...
Dolaptan Dünya
— Çocuklar! Orada ne yapıyorsunuz?
— Annelik ve babalık oynuyoruz.
— Ya küçük Sevim nerede?..
— Onu dolaba kapattık. Birazdan dünyaya gelecek-..
Ceza
Küçük SarıgülUn annesi tavuk me raklısı İdi. Bir gün, piliçlerden biri
kümesten kaybolmuştu. Kadın, çocuğuna döndü:
— Bak, görüyorsun ya, piliç yaramazlık ettiği için tilki onu yemiş.
— Anneciğim! Uslu dursaydı biz yemlyeeek miydik?..
Bir Hesap Farkı
— Ahmet, senin kaç erkek kardeşin var?.. ;
— Bir....
— Yalan söylüyorsun... Kız karde şlnc sordum, İki erkek kardeşim var, dedL
Baban Nerede
Küçük çocuk, kap mı n önünde topaç çeviriyordu. Birisi sordu:
— Oğlum, baban nerede?
— Evde...
Adamcağız kapıyı uzun müddet çaldı, açan olmadı.  Çocuğa  döndü:
— Babanm evde olduğunu söyledin ama ses veren, kapıyı açan yok.
— Babam evde ama, biz bu evden çıktık. Karşıkl apartmanda oturuyoruz.
Imtihaı
Baba, mektep müdürüne soruyor:
— Oğlumun bilgileri nasıl?..
— Bilmediklerini hesap edersek, on talebenin imtihandan dönmesine kafi gelir!
Kaptan — Sağdan gitmesini bilmiyor musun?
HESAP
Oyunları
Yüz tane hayvanımız var. Aralarında at, katır ve eşek de var. Bunları toptan yüz liraya satın almak Istlycn biri var. Biz de razı olduk yüz liraya sattık. Atları on liradan, katırları beş liradan, eşekleri de yarım liradan hesap ettik. Acaba kaç at, kaç katır ve kaç eşek vardı?..
Zenginin biri bir hamam yaptırmış, açılış günü kapısına şu levhayı asmış:
Türk 20 para. Ermeni 2 kuruş, Rum dört kuruş mukabilinde yıka-nacaktır.
Zengin bir gün hamama gelmiş, kasaya bakmış. Kasada kırk kuruş bulmuş. Müşterilere bakmış, tesadüf bu ya tam 40 müşteri var. Merak etmiş, bu müşterilerin acaba ka çı Türk, kaçı Ermeni, kaçı Rum?..
Siz bulabilir misiniz?..
^ Arkadaşlarınızdan birine, cebin de kaç kuruş olduğunu bileceğinizi söylersiniz. Bunu anlıyabilmek için arkadaşınıza, cebindeki paraya bir ilâve etmesini, Bu yekûnu 4 île zarp etmesini ve cebindeki parayı hasılı zarba ilâve etmesini ihtar edentfnlz. Hasıl olan bu yekûnu arkadaşınız size söyler. Siz de, hafızanızda o yekûndan dört tenzil edersiniz. Geri kalanını taksim edersiniz. Çıkan netice, arkadaşınızın cebindeki paradır. 1 >
^ îkl bedevi, yemek zamanı buluşuyorlar. Birinin 3, diğerinin 4 ekmeği var. kumların üzerine oturup kannlurını doyuracakları sırada, tanıdıklarından bir bedevi geliyor. Fakat ekmeği yok. Buna rağmen, hep beraber oturuyorlar, ve müsavi miktarda ekmek yiyorlar.
Sonradan gelen bedevi cebinden 7 kuruş çıkarıyor, ve:
— Şunu, diyor, aramızda müsavi olarak taksim edelim...
Şimdi, saym okuyucular, söyleyiniz, bakalım, adam başına no düşüyor?..
Ağaçları Tanıyor musunuz?
Aşağıda Otuz Ağaç Resmi Var
Akasya, erçruan, Kus. 'kayın, kestane, me$e, katran, yabani a-kasya, yabani 3ago, filao, incir, gürgen, leylâk, atkestaneöi, manolya, m^lrz, mimoza, karaçam, zeytin, fıstrk çamı, kokvak, elma, çınar, çam, salkım sö£üt, âdi söğüt, ıhlamur, mürver, kurtboğan...
Aşağıdaki yapraklar, hangi a-ğaçların yapraklandır. Bunların numarasını,, yaprakların yanındaki küçük dairelerin içerisine yazı.
Otomobil Hapishanesi
Dünyanın her tarafında otomobil kazalarının önüne geçmek İçin tedbirler aranmaktadır. Amerikanın bazı yerlerinde ycal tedbir bulup söy-liycnlerc mükâfat vermek adettir.
San Fransiskoda bir mektepli çocuğun hatırına yeni bir tedbir gelmiş: Otomobilleri, haddinden fazla sürüp kazaya yol açanlar cezalandırılacak yerde otomobil hapsedilsin ve cezalandırılsın! Otomobile binmeye alışanlar, bundan mahrum olunca canları sıkılacağı için daha dikkatli olacaklar ve otomobili   delice
sürmiyeceklcr.
Bu buluş beğenilmiş. Çocuğa mükafat verilmiş. Sonra bir   otomobil
hapishanesi açılmış.  Bir otomobilin
fazla süratle   sürüldü^!   görülünce
haydi  otomobil hapishanesine... Bu
tedbirin hakikaten faidesl görülmüş ve çocuk çok takdir edilmiştir.
om
Bu altı kösede nekadar açı var?
4 O
nız ve bize gönderiniz. En doğru cevap verene güzel   bir   hediye
göndereceğiz.
Görünen Köy Klavuz istemez
Hoş bir hikâyedir, naklederler. Biz de size anlatalım:
PaUak gözlü, yassı suratlı, krvrr-cık saçlı ve dolma burunlu bir Yahudi ile bir kanbur   beraberce   bir
kompartımanda seyahat ediyorlarmış.
Uzun bir yolculuğun verdiği samimiyetle ahbap oluvermişler.
O. ona işini sormuş, beriki ötekine meşguliyetini anlatmrş ve sonra Yahudi, son zamanlarda yaptığı kârlı bir ticaretten bahsetmeye başlamış. Bir müddet sonra o kadar samimi olmuşlar ki, birbirlerine o kadar ı-sınmışlar ki Yahudi dayanamamış ve kanbura demiş ki:
— İşte artık can ciğer kuzu sarması olduk. Allahm bildiğini nc sak Uyayım, ben Yahudiyim...
Kanbur hayretle Yahudinin kulağına eğilerek şu sözleri   fısıldamış-
— Madem ki sen bir şey saklamadın benden. Benim saklamam günah olur. Şey nc diyecektim. Ben dc kan-burum!...
Amerikanln cenubundaki çiftçilerden çoğu, son senelerde ucuzlamasından dolayı kâr bırakmıyan pamuk mahsulü yerine çok miktarda fıstık ekmeye başlamışlardır.
Amerikan frstığından çok nefis pasta, çörek ve kurabiye yapılmaktadır. Amerikan fıstıktan yağ da çı karılır ve zeytinyağı yerine satılır. Fıstık yağı nefaset itibarile zeytinyağından aşağı değildir.
Harflerle    böyle    resimler yapabilir misiniz?
Babasından Akilli
Çocuk
Osman iyi bir avcı idi. Korkak ve tenbel olan arkadaşı    Hüseyin i bir
ı
gün   nasılsa beraber   ava gitmeye
razı etmişti. Ormanda, altı saat kadar dolaştıktan sonra, Osman sevinçle bağırdı:
— Müjde! Bir ayı ini buldum, izi tetkik ettiler-   Hüseyin şöyle
bir teklifte bulundu:
— Sen, izi ileriye doğru takip et. Ayının nereye gittiğini anla. Ben do geriye doğru gider, hayvanın nereden geldiğini öğrenirim.
Çinli Prens gölün kenarında
Bir timsahla karşılaşınca     Şemsiyesini hayvanın ağzına tıktı   Bir köpek gıüı çekti, götürdü
Bir Gecede Yapılan Caminin Hikâyesi
Şimdi Yeldeğirmeni Camisi Adını Taşıyan BuMabedi Maymun Kesen İmam Yaptırmış
Üçüncü Sultan Muradın İmamı Abdülkerim Efendi padişahın gözdesi bir adamdı. Saray ve devlet a-damlan üstünde büyük bir nüfuzu vardı.
Maymunu insanlara cet yapan Darvin nazariyesinin iddiaları henüz ortada bulunmadığı bir zamanda Abdülkerim Efendi müthiş bir maymun düşmanı idi. O:
— Maymun bir mel'un mahlûk lehv aletidir. Nerede bulunursa derhal salbcdilmcsl lazımdır. Demişti. Onun bu sözü bir devlet buyruğu gibi geniş sınırlı Türk yurdunun her tarafında derhal tatbik mevkiine kon muştu. Devletin icra ve İnfaz mevkiinde bulunan irili ufaklı bütün teşekküller maymunların anılması için sadrazamdan emir almışlardı. Nerede maymun bulurlarsa derhal asıyor lardı.
Bilhassa H. 009 yılında istanbul meydanlarındaki bütün büyük ağaçlar sanki maymundan meyve vermişe benzem işi erdi. iri maymunlar için husus! idam sehpaları bile kurularak cesetleri halka teşhir edüiyor-du. Abdülkerim Efendi atma atlar, semt semt dolaşır idam edilecek maymunların İplerini kendi elile çekerdi. Ona «Maymunkeş İmam» der lerdi. Bu vasfı adından daha meşhur olmuştu.
İkinci Beyazıttan sonra lstanbul-da ve bilhassa Türk tersanelerinin bulunduğu Kasımpaşa taraflarmda çok maymun besleniyordu. Maymun bir «lehv âleti> değildi. Maymun göz leri Türk gemicilerinin; engin ufukları gören ve gözetllyen dürbünleri İdi. Maymun gözleri çok kuvvetli olduğu için denizciler ona; gemilerin condalarma ve serenlerine çıkarak ufukları gözetlemeyi öğretirlerdi. Maymun tarassut vazifesini yaparken eğer ufukta bir gemi görürse talim edilen işaretle gemidekileri haberdar eder ve lâzım gelen tedbirler alınırdı.
Hususî kütüphanemde bulunan Ce
Eyfipia Halit
Mahkûm Olda
Meşhur kadın avcısı Eyüplü Halidm muhakemesine dün birin-ci Ağırcezada devam edilmiştir.
Mahkeme, Eyüplü Halidin Ha-fize adındaki kadının bin lirasını dolandırdığına dair olan iddiayı varit görmemiş ve Halidi yalnız Beşjktaşta oturan Anjelin evine bir Mısırlı prens gibi girip te güzellikle kızın broşunu ve on lirasını çaldığı sabit olduğundan kendisini 4 ay 19 gün hapse mahkûm etmiştir. Halit duruşması esnasında bu müddeti ikmal ettiğinden tahliye edilmiştir.
Bir Tashih
İstanbul Belediyesi muamelâtının teftişi için Artkaradan gönderildiğini dünkü sayımızda bildirdiğimiz teftiş heyeti hakkında ya. zılan telefon haberinde, heyete riyaset eden Mülkiye başmüfettişlerinden Bay Nedrm Nazmi müfettiş olarak gösterilmiştir. Özür diliyerek tashih ederiz.
Yıldızlar Yıldızı MfCKEY ROONETMa
GEORGES B/kNCROFT
ile beraber çevirdiği
GENÇLİĞİ
t
Güzel filmini bu hafta
SARAY
SİNEMASINDA
gidip görünüz. İlâveten: FOX JURNAL en son harp ve
dünya haberleri
najıî şöhretli Mustafa bin Mehmedlr yazdığı eşsiz ve kıymetli bir eserin 481 üncü sayfasında maymunların gözcülüğü yüzünden kazanılan büyük bir Türk zaferinden bahsedilmektedir.
Anayurttan Akdenize gemiciliği getirenler orducu Türk lerdi. Dünyaya denizciliği öğreten Türkler düşmanlarını yenmek için mümkün o-lan her şeyden istifade ederlerdi. Magrıptan getirdikleri iri maymunları da; gemilerde gözcülük yaptırmak İçin besliyorlardı.
II Beyazıtla Kanunî    zamanında Türkler Akdcnlzl bir Türk gölü haline getirmişler ve Atlas Okyanusuna bile taşmışlardı. Kemal reis vov yeğeni PLrî reis gibi Türk amiralla-rı Atlas Okyanusuna çıkarak Krls-tof Kolombun Amerikanın   üçüncü keşif seferinden   dönen   gemilerini ve arkadaşlarını esir almışlardı. Bu, gemilerde Kolombun elile yaptığı A-merika keşrf haritası da vardı. Pirf reis işte bu haritaya bakarak Top kapı saraymda bulunan meşhur haritasını yapmış ve Mısrr fethini teb rik ederken Yavuza sunmuştu.
İmam Abdülkerim Efendi yüksel hizmetleri de görülen zavallı may munlan - srrf sinirine dokunduklı rı için - imha ettirmişti. Bu müste bit hocaya kimse de ağzını açama miti.       /    . m. ,r. , a„
Tuhaf karakterde yaratılan bu i-mamm iyi tarafları da yok değildi. Hayır yapmasını çok severdi. Yalnız gayri müslüm unsurlara karşı da bü yük bir gayzı vardı. Bir gün hırls-tiyanları ve yahudileri tezyif etmek' hatırına geldi. O vakit her din mün-tesibinın ayrı renkli serpuşları vardı. Hristiyarüar gök, yahudiler san takke giyerlerdi. Padişahtan çıkart-, tığı bir fermanla bunların takkelerini siyah ve kırmızı çuhaya çevirt-misti. Bu iki renk bu iki unsura kar şı mahza hakaret etmek kas dile se çllmişti. Bir yahudi kargaşalığından sonra müsevüerin kırmızı takkeleri mora tahvil edOmiştir.
Kasımpaşada şimdiki deniz haSta-hanesinin bulunduğu tepe - Abdullah = Seydı Ali Reis camiine kadar - yahudi maşatlığı, alt tarafı da müslüman mahallesi idi- Abdülkerim Efendi meşathğa bir cami yap trrmayı kafasına koymuştu. Fakat Yahudilerin şiddetli itirazları ve mu kavemetleri karşısında buna muvaffak olamıyordu.
1591 yılında imam Efendi yaptıracağı mabedin bütün malzemesini hazırlatmıştı. Bir gece çok kalabalık bir işçi grubu faaliyete geçti. Sa bahleyin kalkanlar meşatlığın yerinde minareli yepyeni bir camiin yükseldiğini gördüler, imamın cesaretine, bu harikulade el çabukluğuna hayran oldular. Devlet de imamın bu emri vakiîni kabul etmekten başka bir şey yapamazdı.
İşte şimdi «Yeldeğirmeni camii> adını taşıyan - resmini gördüğünüz mabet 350 sene evvel böylece bir gece içinde «Maymun kesen» iman* tarafmdan yaptırılmış ve meşatlılı ortadan silinmişti. Biraz yukarıdaki büyük Türk denizcisi Şeydi Ali Reisin mAbedi de meşatlığın yerine ya-pünuştı. Sadaret payesine de nail o-lan Abdülkerim Efendi mabedini yap tirdi k t an iki sene sonra ölmüş ve Eyüptekl Kasrm Çavuş mezarlığına gömülmüştür. İmam Efendi öldüğü gün şehirdeki bütün maymuncular sevinmişler ve şenlikler yapmışlardır.
*
Mabedin altındaki zarif çeşme H. 1140 yılmda tersane emini   Ahmet* Ağa tarafından yaptırılmıştır. Bitişiğinde şimdi ev olarak   kullanılan
mektebi de Kaptan Birinci Pıyale Paşanm kethüdası Mehmet Ağa yap trrmıştı. Mabet yandığı için Kasımpaşa tarafmdan tekrar yapılmıştı. Mabedin 1307 de üçüncü banisi Bahriye Nazın Hasan Hüsnfl Paşanın kızı Sablha Hanımdır.
İbrahim Hakkı KONYALI
Türkçe sözlü ve Şark Efsanesinin en güzel, zengin ve ihtişamlı
saraylarda çevrilen
BİNBİRİNCİ
GECE
Müzik ve yeni . şarkılar
SADETTİN KAYNAK
Yeni sarkılan j Balıkçı   Osman IPrensea   ŞEHRA
söyllyen    | Taklitll mükâle- jZATın yeni şarkı
larmı   söyleyen meleri yapan        MÜZEYYEN
NlREDDtN  İİERDİ   TAYFUR SEN AR
MÜNİR
'Gördüğü Fevkalâde rağbet üzerine
İP
sinemasında Daha bir kaç gün £ö6terilec©ktir.|
4?814609
Telgraf, Telefon ve Ajans Haberleri
3 - 4 - 941     —
'ERDÎyeİC TiMAî
ÖLENLER;
Mosficova büyük elçisi Ali Haydar Ak tayın 'büyük oğlu, İs, Bankası Umum Müdürlük memurlarından Nejat Âk t ay Ankarada ölmüştür.
İC Maübuatrmızın emektarlarımdan Marifet matbaası sahibi Artin Arnavutoğlu ötmüş, cenaze merasimi dün Beyoğlu Balrkpa-zarı Ermeni kilisesinde yapılmış-
tır. JF
•A-  Alay müftJligindejn emekli
: ti ^cyin Şükrünün refikası Bayan Emine Kadifeoğlu ölmüş ve lç-( cnköy kabristanına gömülmüştür.
MEVLİDİ ŞERİF:
Doktor Âdü Taşlbaşın oğlu meifhum Melhmet Safa Tasbasın ruhuna hediye edilmek üzere nisanın altıncı pazar günü öğle namazından    sonra    Erenköyünde
Z-.hnipaşa camiinde Mevlidi Şerif okutulacaflotır.
TEŞEKKÜR:
Tümen Kurmay Balkanı Ni-Zaım ettin Karacdbe, validesine yrp.ığı bir ameliyatın rmıvaffa-k;ycue neticelenmesinden dolayı, profesör doktor Murat Can-katana şükranlarını bildirmektedir.
KONGRE ve KONFERANSLAR
İstanıbulspor k!ütünün fevkalâde kongresi 4/4/1941 cuma günü saat 16,30 da yapılacaktır.
İHTİFAL:
Diştafbibi ve Eczacı mektepleri müdürü merhum profesör doktor Server Hilminin ölümü yıldönümü münasebetile dün Merkez-efendi kajbristanındaki roetfenin-de bir ihtifal yapılmıştır.
Pu.'un de, saat 18,30 da Cağaloğlu Etıbba Odasında   diş ta-
bipleri toplanacak ve Diştababeti rnektefcinm mü«siai ve mesleğin banisi olan profesör Halit Şazinin namım anacaklardır.
GELENLER:
İktisat Vekili Hüsnü Çakır dün Ankaradan şehrimize gelmiştir.
Talebelerin Teşekkürü
Yurt ücretinin ayda 20 liradan 25 liraya çıkarılması hakkındaki teşebbüsü talebenin vaziyetini nazarı itibara alarak tasvip etmemek suretile gösterilmiş olan şefkat ve alâkadan dolayı C. H. P. Genel Sekreteri sayın Fikri Tüzerle İstan'bul idare heyeti reisi Bay Reşat Mimaroğluna teşekkürlerimizin gazeteniz vatıta-sile anını rica ederiz.
Cumhuriyet Halik Partisi yurtları kız ve erkek talebeleri namına: ,
Mürüvvet Gülal, Behiye Yurt-man, Muihterem Kökten, Müşfi-ka Baykal, Bedriye Kocatürk, Alhmet Bodur, Lûtfi Yoğurbçuoğ-iu. Faik Güren, Orhan Akdeniz, Tevfik Zeytinoğlu.
Konferans
Beyoğlu Halkevinden:
1 — 3/4/941 perşemlbe günü saat 18 de Evimizin Tepebaşın-daki merkez binasında diş tabibi Ruhi Vamık Girgin tarafından <Diş» mevzuunda mühim bir konferans verilecektir.
2 — Herkes gelebilir.
Gaip Çocuk
Üstünde siyah caket pantalon, ayağı yalınayak, başmda kasket bulunan Münir oğlu Yusuf isminde on yaşımda bir çocuk üç gündür gaiptir. Bilenler ve bulanlar Kas i gapaşada H ac eh üsr e v mahallesinde Araplık sokağında 37 numarada Bedri Münire haber verilmesi insaniyet namına rica olunur.
Şeker Yok Diyerek Müşteriyi Savmak istemiş
Elinde bulunan şekeri saklayan bir bakkal dün yapılan ihbar üzerine polis tarafından yakalan-
:..Tiiflır. ».. u:
Bey azı t ta Kemalpaşada Sel im -paşa sokağında oturan Hikmet Çağatay ŞeKzadebaşında 161 numaralı bakkal Ganinin dükkânı-
( na giderek şeker satın almak istemişse de Gani kendisinde şeker bulunmadığını söyleyerek müşterisini başından savmuftır. Bunun üzerine polise müracaat eden Hikmet vaziyeti anlabmrş, zaibrta dükkânda yaptığı arattırma neticesinde 126 kilo şeker bulmuştur. Şekerler müsadere    edilmiş,
'suçlu yakalanmıştır.
-o-
Metresini Bıçakla
Vurdu
Dün de geçimsizlik yüzünden başlayan bir kavga sonunda hiddetlenen bir adam bıçağını çekince (metresini bacağından yaralamıştır.
Karaköyde Keşfierendi sokağında oturan Mehmet Naci ismindeki bu adam bîr zamandan-beri metresile kavga ederlermiş. Dün bu kavgalardan birinin en hararetli anında Mehmet Naci bıçakla metresi Huriyeyi yaralamıştır.
Yaralı tedavi a hm a alınmış, suçlu yakalanmıştır.
Tuz Ruha içmiş
Bir yanlışlık, dün Karagüm-rülkbe feci bir kazaya sebebiyet vermiştir.
Kara gümrükte oturan Abdı kızı Saniye ilâç içeceği bir sırada yanlışlıkla masada duran tuzru-hunu içerek zehirlenmiştir. Saniye Haseki hastanesine kaldırılmış-sa da orada kurtanlamıyarak ölmüştür. Cesedi muayene eden Adliye doktoru Enver Karan Saniyenin defnine müsaade etmiştir.
Mekteplerde
Dlspltn Talimatnamesi
Vekalet tarafından hazırlanan disiplin talimatnamesi, lise ve orta mektep talebelerinin saçlarının kısa kesilmesini icap ettirmektedir. Talimatname hükümlerine aykırı olarak saçlarını uzun brr ak anlar hakkında badema kati olarak cezai hükümler tatbik edilecektir.
Üniversite Fen Fakültesi talebelerinin umum! bilgilerini arttırmak İçin bazı fabrikalarda staj görmeleri kararlaştırılmış ve stajlara başlanılmıştır.
<Jç Üniversite talebelerinden askerlik derslerine devam edemiyen-lerden   mazeretlerini   ispat edenler
I
için telâfi dersleri ihdas edilmiştir. Bu dersler için Üniversite talim taburu kumandanlığı bir program hazırlamaktadır.
^ İlk okullarla öğretmen okullarında bir haftalık dinlenme tatili başlamıştır. Tedrisat, 7 nisan pazartesi sabahından itibaren tekrar bağlıyacaktır.
Yenî Tahsil Şubeleri Açılacak
Tahsil şubelerinin ihtiyacı karşılamadığını nazarı dikkate alan Belediye Tahsil müdürlüğü, mevcuda ilâveten Erenköy ve Beylerbeyi nahiyelerinde de birer şube acıtmasını ve diğer yedi nahiyede de peyderpey birer şube ihdasına çalışılmasını lüzumlu görmüş ve bu lüzumu alâkadarlara bildirmiştir.
o-
Yapak Eksperleri Mal Alacak
Koyunların kırlum mevsimi do-layısile yapağı alıcıları kırkım mıntakaıarile muhabereye başlamışlardır. Sümenbank tarafından gönderilen eksperler gibi hususî fabrika ve imalâthaneler dahi yapağı mubayaası için angajmanlar yapmak ve kaliteleri tesbit etmek üzere dksperlerini kırkım mınta-kalarına göndermişlerdir.
Her Gün
On Satır
S. G. SAVCI
1
2
3
4
S

7
8
e
10
îlk mektepte bir hocamız vardı, bize der dt İd: — Oğullarım, bir gün hayata atılacaksınız. Kiminiz kendi işinin Rahibi olacak, kiminiz de başkalarının hizmetinde çalışacaksınız. Dünyada en büyük felaket ne İstediğini bilmlycn ve ne İstediğini anlatamıyan birisinin hizmetinde çalınmaktır. Allah sizi böyle bir felâketten »aklama.
Geçen gün tesadüfen tanıdığım oğlundan öğrendiğime göre hocamız ne istediğini bilmlyen ve ne istediğini anlatamıyan bir patronun hizmetinde ölmüş. Ne garip teeelb... Zavallı hocamızı
ANKARA
Haberleri
Büyük Millet Meclisi İçtimai
Ankara. 2 (A.A.) — B. M. Meclisi bugün doktor Mazhar Germenin başkan/lığında toplanarak m z nam es inde bulunan maddelerden Devlet Denizyolları İşletme Umum Müdürlüğü 941 yılı bütçesinde münakale yapılmasına ait kanun lâyihasını müzakere ve kabul etmiştir.
Meclis bunu takiben de 1932 yılından itibaren Tıp Fakültesinden çıkacak tabiplerin ınvec'burî hizmetlerinin lağvı ve Tıp Talebe Yurduna alınan talebenin tâbi o-laca/klan mecburiyete ait kanun lâyihahasına ek kanun lâyîhasile Srtvhat ve içtimaî Muavenet Vekâleti teşkilât ve memurin kanununun 53 üncü maddesinin değiş, tirilmesi hakkındaki lâyihayı ikin. ci müzakerelerini yaparak tasvip eylemiştir.
Meclis gelecek toplantısını cuma günü yapacaktır.
Kabuslarımızın Konferansları
Ankara, 2 (A.A.) — Türki-yenm dış politikası ve dünya vaziyeti etrafımda yurt içinde meJbus Iarımızla Parti ve Halkevleri mensupları tarafından verilmekte olan konferanslara dün de devam edilmiştir.
Bu arada Kocaeli mebusu Sa-lâhattin Yargı Giresunda, Giresun mebusu Hasan Vasıf Somyü-rek Iskenderunda, Denizli mebu. su Fuat Sirmen Bursada, Balıkesir mebusu Muzaffer Akpınar Bayburtta, Sivas Halkevi reisi de Divrikide binlerce halka hitaben Husûmetinizin yurdu (müdafaa için almış oldukları tedbirle! i izah eylemişler ve basta Millî Şef olduğu halde Türk ordusuna karşı bundan milletçe duyulan inancı tebarüz ettirmişlerdir.
Macaristan, İtalya
Ve İsviçredeki Ticarî Alacaklarımız
Ankara, 2 (A.A.) — Ticaret Vekâletinden tebliğ: edilmiştir:
1 — Macaristan, İtalya ve İsviçredeki ticari alacaklarrmizm tesblti maksadiyle, bu memleketlerde alacağı bulunanların aşağıda yazflı sualler dahilinde İstenen malûmatı 10 nisan tarihine kadar Ankara'da Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankasına veya bu bankanm şubelerine bildirmeleri vc tasnifin kolaylaştırılması için bu Uç memleketten her birisine alt malûmatı ayrı birer varakaya yazmak suretiyle vermeleri bildirilir;
İstenen malûmat şunlardır:
a) İhracattan mütevellit alacaklar.
2 — İhraç tarihi, ihraç edilen malın cinsi.
3 — Mal vesaikinin hangi banka vasıtaslyle tahsile gönderildiği.
4 — Mal bedeli bu memlekette bir bankaya yatırılmış ise bankanın adı. 5 — Mal bedeli bu memleketin kliring müessesesine yatırılmışsa Türkiye CUmhuriyet Merkez Bankası ihbarnamesinin alınıp alınmadığı.
6 — Alacağın şimdiye kadar niçin tahsil edilmediği.
7 — İhraç edilmiş olan mal alâkadar memleket gümrüklerine gelmiş olup da gümrükten çekilme-mekte ise bunun sebebi.
8 — İhraç edilmiş olan mal alâkadar memlekete vasıl olmamış ise nerede bulunduğuna dair verilmesi mümkün olan malûmat.
b) İhracattan gayri suretle ta-hassül etmiş olan alacakların miktarı, mahiyeti ve tahsil edilmemiş olması sebepleri hakkında malûmat.
PETROL ŞİRKETİ MÜMESSİLLERİ
Ankara, 2 (Hususî) — Petrol şirketi mümessilleri, Ticaret Ve-kâletile temas için buraya geldiler. Bu görüşmeler, petrol işlerinin tanzimi etrafında cereyan etmektedir.
ELLERİNDE PAMUK BULUNDURANLAR
Ankara, 2 (Hususî) — Hükümet, yarın Koordinasyon kara-rire, elinde fazla pamuk bulunan tüccarları, yedi gün zarfında bir beyanname ile pamuk miktarları, nı hükümete bildirmeğe davet edecektir.
Bu karar Adana, Seyhan, izmir ve Içeli vilâyet ve kazalarile Istartbul şehri dahil bulunmakta-cür. <# - «fe
Hükümet, bu pamukların ihtiyaçtan fazJİaaını bir ay zarfında peşin para ile satın alacaktır.
Pamuk işlemekte bulunan men sucat fabrikaları ve sair imalâthaneler, beyanname verdikten sonra işlerine devam edeceklerdir.
500 kilodan az pamuk ve 1 000 pamuk kozası olanlar buna dahil değildir.
Am
e r
ik
a
Haziran Ayında Harpte mi ?
Vaşingiton, 2 (A.A.) —Scrip-ps Ho,Ward gazeteleri grupunun muharriri B. Philip Simms, Birleşik Amerika ile mihver devletleri arasındaki münasebetlerin iki aya kadar inkıta noktasına varabileceği kanaatindedir.
Muharrir diyor ki:
«Vaşirugtton'daki umumî fikir, Birleşik Amerikanın haziran a-yında harpte olacağı merkezindedir. Herkes Amerikadan gönderilen malzemeyi hâimil kafileleri himaye altında aevkebmekben baş_ ka türlü hareket edemeyeceklerdir. Bundan sonra ise yalnız toplar konuşacaktır.»
AMERtKADA   GREVLERE KARŞI  TEDBİR
Vaşingbon, 2 (A.A.) — Me-busan meclisi deniz encümeni reisi B. Vinson bugün meclise bir kanun projesi tevdi etmiştir.
Bu projeye göre grev yapıldığı t&mîmde millî müdafaa hesabına çalışan bütün fabrikalara hükümet vazıyet edecektir. Vazıyet için işin durmasının müdafaa programını sekteye uğrattığı hak. kında bir karar almak kâfi gelecektir.
B. Vinson proje hakkında gazetecilere izahat vererek tatlbikı tasavvur edilen, kanunî tedbirin, sınaî müesseselerin sahiplerine tatbik edilen mecburî hizmet kanununun grevcilere de teşmilinden ibaret okluğunu ve millî müdafaa mesaisinde vukua gelecek arızanın, ısber iş verenler ister işçiler tarafından sebebiyet verilsin ayni mesuliyeti istilzam ettğini söylemiştir.
Napolyon ölçüsünde
Bir K
umar
(Başı 1 incide) =*=
Napolyon'un ilk büyük hatası, ilk zâfı, ilk hezimeti bu kanaati kökünden sarsınca, insanlara deh-şet salan o saltanat bir günde çö. zülüverdi. Bir gün evvel kudretli Napolyon'un önünde iki kat olan imparatorlar, krallar, tarihe ve milletlerine karşı olan vazifelerini, vekar ve şereflerini birdenbire hatırladılar. Bir yangın yerine dönen Prusyada hürriyet ve istiklâl aşkı gökleri tuttu.
Artrk bundan sonra Napolyon'un varını yoğunu saUp savarak oynamağa çalıştığı son kumar partileri birer birer kayboldu; nüfuz ve kudretin heyecanına doyamayan bir adamın, bir tek adamın kurmağa çalıştığı yeni Avrupa nizamı bir serap gibi dağıldı. İngiltere kumar partisini kazandı...
Napolyon bu tükenmek bilmi-yen ihtirasları yüzünden Fransa-ya ve zamanının Avrupasına çok felâket çektirdi. Fakat gelecek nesillere bıraktığı en korkunç miras, vakit vakit buhran şartları içinde sivrilen haris adamlara fena bir örnek hizmetini görmesidir. Napolyon'un yeryüzünde peyda olan gölgeleri, onun ancak kendi keyfi için milyonlarca masum insanın canile ve rahatile oynadığı kumar oyununu aynile tekrar etmek hevesine düşüyorlar ve kujmarın ölçüsünü büyüte bü-yüte ayni yollardan geçmek ve ayni akıbete varmak istidadını gösteriyorlar.
Bugün Avrupada oynanan faciayı gözden geçirirsek isimler ve dekorlar değişmek sartile Napolyon oyununun aynini görürüz. 1793 te Napolyon'un Toulon muvaffakiyeti üzerine adının du-yulıması ve birdenbire general olmasile 1815 teki Vaterlo muharebesi arasında 22 sene zaman geçmiştir. Çok gariptir ki Büyük Harpte küçük zabitlfk eden genç artist B. Hıtler'in 1919 da nazi partisini kurmasile 1941 senesi arasında da tam 22 sene zaman vardır.
Bugün kahraman Yugoslav milleti, zorbalık seline göğsünü siper etmiş ve mihverin tehdidi karşısında korkmak ve yılmak lâ-zıim gelmiyeceğine    dair    bütün
dünyaya bir örnek göstermiştir.
Öyle görülüyor ki yeni Napolyon oyununun son perdesine yakınız. Eski Na-polyonun Moskova seferi yerine yenî Napolyon için Balkanlar seferi geçecektir.
Ahmet Emin YALMAN
Ingilterenin Bir Dakikalık Sarfiyatı
Londra, 2 (A.A.) — Dün ge. ce biten malî sene içinde İngiltere 3.867,245.670 İngiliz lirası sanfetmişfir. Bu bir rekordur. Bu suretle İngiltere dakikada 7.360 jngiliz lirası sarfetrmiş demektir. Ingilterenin senelik varidatı 1,408,867,097 İngiliz lirası olduğundan muvazenede 2 milyar 458.378.573 İngiliz lirası açık vardır. Bu açdc istikrazlarla kapatılmıştır. Varidat yapılan tahminlerden 48.676,097 İngiliz lirası fazla, masraf ise tahminlerden I 15.879,330 İngiliz lirası az olmuştur.
İtalya Sefiri de Belgraffan Gitti
(Kas. 1 incide) -f-
lav Kralı Piyer'in tahta cülusu münasebetile Londra Ortodoks kilisesinde bir âyin yapılmıştır. Türkiye büyük elçisi, Sovyet büyük elçisi, Polonya, Norveç, Ho-landa ve Belçikanın Londradaki mümessilleri ve diğer bazı diplo. matlar ve mümessiller âyinde hazır bulunmuşlardır.
B. Eden Yugoslavyada Değil
Belgrod, 2 (A.A.) — Avala ajansı bildiriyor:
İyi haber alan Yugoslav mahfilleri, İngiliz hariciye nazırı B. Eden'le Genel Kurmay balkanı General Sir John Dill'ln Yugoslavyaya geldiklerinden veya Yugoslavyada bulunduklarından malûmattar değillerdir.
Yugoslavyanın Berlin Sefiri
Belgrad, 2 (A.A.) — Avala ajansı
bildiriyor:
Yugoslavyanın Berlin sefiri And-riç Bclgradda 2 gün kalıp hükümete raporunu verdikten sonra dün akşını vazifesi başına gitmiştir.
Alman Sefiri Henüz Vazifesi
Başına    Dönmedi
Berlin, 2 (A.A.) — Stefani:
Belgraddakl Alman sefirinin ve Berlindekl Yugoslav sefirinin memleketlerine dönmeleri Alman - Yugoslav münasebetlerinde gerginliğin gittikçe artmakta olduğunu göstermektedir.
Berlin mahfillerinde Yugoslav hükümetinin Almanyaya fevkalâde bir murahhas gönderdiğine dair hiçbir malûmat mevcut değildir.
Yeni Tuna Valisi
Belgrad, 2 (A.A.) — Avala:
Kral tarafından neşredilen bir emirname ile Tuna valiliğine Vlaşka-linmilorad, Morava valiliğine Krotiç Bojidar ve Virabas valiliğine Stoya-noviç Nikolas tayin edilmişlerdir.
Yugoslav Bütçesi
Belgrad, 2 (A.A.) — Avala ajansı bildiriyor :
29 marttaki kabine içtlnvarnda hükümet tarafından tasvip edilen bütçe, 14 milyar 115 milyon dinarlıktır. Bu paranm 5 milyar 90 milyonu devletin ekonomik müesseselerine ve 9 milyar 25 milyonu idari masraflara harcanacaktır. Malûm olduğu üzere bu bütçe, 1 nisandan 31 kânunuevvele kadar dokuz aylıktır.
Yugoslavyadan Gelen İtalyanlar
Triyeste'de
Trieste. 2 (A.A.) — Stefani:
Yugoslavyadan gelen bir çok İtalyanlar vc bilhassa kadınlarla çocuklar dün Trlesteye gelmişlerdir.
Fiume Valisinin Emirnamesi
Fiume, 2 (A.A.) — Stefnni:
Vali tarafından neşredilen bir e-mirname ile umumi ve hususi müesseselerde çalışan memurların hususi bir müsaade almadan Flume-den ayrılmaları menodilmiştlr. Emirnamede seyrüsefer vesikası almış olan motorlu vasıtaların hususi bir müsaade almadan eyalet hudutları haricine çıkması da menedilraiştir.
Tuna Sarayındaki Müzakereler
Bitti
Zagreb, 2 (A.A.) — D. N. B: Tuna    sarayındaki    müzakereler
dün akşam   saat 19/30 da   nihayot
bulmuştur.
Eski Nazırlar   Yunanistana
Sürülüyor
Roma, 2 (A.A.) — Ofi   Fransız
ajansı:
İtalyan matbuatı eski Yugoslav başvekili Tsevetkoviç ile' eski hariciye nazırı B. Markovlç'in yakında Yunanistana gideceklerini yazıyor. İtalyan matbuatına göre iki Yugoslav generalinin de dahil olacağı bir sürgün mevzuu bahistir.
Tekzip mi, Tebrik mî?
Moskova, 2 (A.A.) — Resmi partinin gazetesi olan Pravda'da bir makale neşreden tanınmış muharrirlerden Zaehavski, Sovyetler Birliği hükümetinin yeni Yuposlav hükümetine bir telgraf göndererek teb-
Amerikadaki   İngiliz - Fransız
Mihver Gemileri
Vaşington, 2 (A.A.) — Hariciye nazırı B. Codell Hull Amerika tarafından Mihver gemilerinin müsaderesi hakkındaki Alman ve İtalyan protestolarının, nazarı itlbare alınmasının ihtimal dahilinde olmadığını bildirmiştir. Herhalde bu protestolar Birleşik Amerikanın siyaseti üzerinde hiçbir suretle müessir olmıya-caktır.
YAKILAN VEYA MÜSADERE EDİLEN  GEMİLER
Nevyork, 2 (A.A.) — Bugün Nev-york matbuatı, Lâtin Amerikası cumhuriyetleri tarafından limanlarında âtıl bir halde bulunan ticaret vapurları hakkında Birleşik Amerikanın aldığı tedbirlere benzer tedbirler ittihaz edilmiş olmasını Pa-nameriken ittihadının iyi bir Alâmeti olarak karşılamaktadır. Bu haber umumiyet itibarile matbuat ve halk arasında sükûnla karşılanmıştır.
*
Meksiko. 2 (A.A.) — D. N. B: Meksika askerleri dün öğleden sonra Vera-Cruz'da bulunan hamelu Alman şilebiyle Giorgio Fassio İtalyan petrol gemisini müsadere etmişlerdir. Bu tedbirin muhtemel sabotaj hareketlerine mâni olmak için alındığı bildirilmektedir.
Meksika askerleri, Tampico limanında bulunan Orinuco Alman vapuruna da vaziyet etmişlerdir.
?
Lima. 2 (A.A.) — D. N. B: Şimali Peru limanlarından birinde demirli bulunan Friesland Alman vapurunun mürettebatı vapurlarını ateşlemlşlerdlr. Friesland yanmaktadır.
?
Lima. 2 (A.A.) — Peru limanında bulunan üç Alman ticaret gemisi, mürettebatı tarafından yakılmıştır.
*
Karakas, 2 (A.A.) — Üç İtalyan sarnıç gemisi ile bir Alman şilebi, Karakas'ın 126 kilometre garbinde Puerto Vabdlo limanmda dün akşam mürettebatları tarafından yakılmıştır.
?
Nevyork, 2 (A.A.) — Meksiko'dan bildirildiğine göre, hükümet Keksika limanlarında bulunan 12 kadar İtalyan ve Alman vapurunun kontrol altına alınmasını emretmiştir.
Meksika salahiyetli mahfilleri mevzuu bahsolan şeyin müsadere değil, kontrol olduğunu tasrih etmektedirler.
Guaya Quil'den bildirildiğine göre, Hamburg - American hattnun 1120 tonluk Cerigo şilepine, memurlar vapura gireceği sırada mürettebat tarafından ateş verilmiştir.
Bu vapura, bir ekuatör harp gemisinin nezaretinde kalmak üzere başka bir limana gitmesi emredilmiştir.
Meksiko, 2 (A.A.) — Mihver devletlerine alt olup Tampico'da bulunan muhtelif vapurların mürettebatı tevkif edilmiştir.
MUSAVVA'NIN  DÜŞMESİ
HER AN BEKLENİYOR
Kahire, 2 (A.A.) — İngiliz askeri
sözcüsü, bu akşam yaptığı beyanatta, Musavva'nın düşmesinin her dakika beklenmekte olduğunu bildirmiştir.
GENERAL    SİKORSKt KANADAYA   GİTTİ
Londra, 2 (A.A.) — Polonya başkumandanı General Sikorski'nin Ka nadaya muvasalat ettiği haber verilmektedir. General Sikorski Kan adadan Amerlkaya geçecek ve B. Roo-sevelt'le mühim görüşmeler yapacaktır.
Deniz Hâdisesi
Londra, 2 (A.A.) — Netmourı açtJclarmda cereyan eden İngiliz* Fransız deniz hâdisesinden bahseden Daily Herald gazetesinin diplomatik muharriri diyor ki:
«Bir muharip, şüphe ettiği vapurlarda bu vapurlar muayene* den kaçmak için    karasularında
bulunsalar bile araştırma yapmak hakkını haizdir. Bundan başka Fransa bitaraflık hakkı iddia edemez. Almanya ile Vichy hükümeti arasında hukulcan sulh akde^L miş degrldir. ingiltere, Fransayı bitaraf bir memleket değil, vazifesini gönmiyen bir müttefik addetmek h sıkkın a maliktir. Ne Berlin, ne de Vidhy hukuki vaziyetle alâkadar değillerdir. Amiral Dar lan ise İngiltereye karşı harbe sürüklenmeğe (mütemayil gözükmektedir. Maamafih Amiral, Fransız efkârı umumiyesinden de korkmak tad ir.
ere ve
Papa, Matsuoka'yı Kabul Etti
Roma, 2 (A.A.) — Papa Bu sabah Japon hariciye nazrrı B. Matsuoka-yı kabul etmiştir. B. Matsuoka müteakiben papanın müsteşarı kardinal Magllnoe'yi ziyaret etmiş ve bu ziyaret İade olunmuştur.
rik ettiğini tekzip etmekte fakat şunları ilâve eylemektedir.
Yugoslav milletinin şerofli bir mazisi olduğu muhakkaktır. Yugoslav halkı bu maziye ve tebrik edllmlyc layıktır. Tebrik telgrafı gönderilmiş olması fevkalâde bir şey değildir. Şayet böyle bir tebrik telgrafı gönderilmemişle Sovyetler Birliği tarafından unutulmuş veya kimsenin hatırına gelmemiş demektir.
YUGOSLAVYAYA    NOTA .VERİLMEMİŞ
Berlin, 2 (A.A.) — Bugikı siyasî mahfillerde bildirildiğine göre, Yugoslavya hükümetine cevap talep eden hiç bir nota verilmemiştir.
İngilj
Balkanlar
(Başı 1 incide) =a
€— Geçen haftaki beyanatım-danberi, vaziyet, dahilde hiç bir karışıklık olmadan yeni bir Yugoslav hükümetinin teessüsü ile tamamile değişmiştir. «aHcışlar»
Avajm kamarası, herhalde, Yugoslavya BaşvcOtili General Si-moviçin emriryevmîsinden memnuniyetle kaydı malûmat etmiştir. General Simoviç, bu emriyevmî-sinde, yalan şayialara hiç itibar edilmemesini bıldirdikıten sonra, hükümetinin, bütün komşularla dostane siyaset takip ettiğini söylemiştir. Emriyevmî, bütün Yugoslav vatandaşlarım, ocaklarını müdafaaya hazır ohmağa davet etmekte ve Yugoslav ordu, donanma ve hava kuvvetlerinin vazifelerini yapmağa hazır olduklarını söylemektedir.
İngiliz hükümeti, yeni hükümetle tam dostane münasebetler
halindedir.»
B. Biriler, sabık Yugoslav Başvekili B. Stoyadinoviç'in vaziyeti hakkında malûmat isteyen bîr mebusa cevaben demiştir ki:
«— 15 martta, sabık Yugoslav hükümeti, B. Stoyadinoviç'i Yugoslavyadan nefyetmek niyetinde olduğunu ve İngiliz hükümetinin kendisini herharrgi İngiliz a-razisinde ikamet etmek üzere kabul edeceğini ütmk eylediğini bildirerek İngiliz hükümetine müracaat etmiştir- İngiliz hükümeti, Yugoslav hükümet ,n.n arzularını yerine getirmeğe hazır olduğu cevabını vermiştir. B. Stoyadinoviç, halen İngilizlerin elindedir ve İn. güiz arazisinde mevkuf bulundu rulacaıkrtır.»
o
Türk - Sovyet Deklârasyonu
(Başı 1 İncide) *X k İyeye bir tecavUz takdirinde TUrklyenln Sovyetler Birliği hükümetinin tam «comprehenslonı una ve bitaraflığına güvenebileceği hakkında Sovyetler Birliğinin teminatını muhtevi son ı nı-u - Sovyet dekl&rasyonanun bazı aksamını okumuş ve eözle* rlne şöyle devam etmiştir:
Avam kamarası hatırlar ki İngiliz - Türk karşılıklı yardım muahedesinin protokolü mucibince TUrklyenln aldığı teahhUt* ler, Sovyetler Birliği ile bir silahlı İhtilâfa girmesini İntaç edecek bir harekette bulunmağa Türklyeyl İcbar edemez. Sol Sovyet deklârasyona İle, böyle bir İhtimal, daha ziyade orta d a t kalkmışa benzemektedir.
B. Butler, diğer bir suale cevaben de, Sovyetler Birliğinin deklârasyonunun çok şayanı momnunlyet olduğu bahsinde işçi mebıiMi B. Shln WH1 İle mutabık bulunduğunu bildirmiştir. -o-
ngilterenin Hedefleri
(Başı 1 İncide) X*X
miasınm müstakbel kuruluşu hak-, kında mufassal plânlar hazırlamak İngiliz hükümeti için bugün mümkün değildir ve evvelce de söylemiş olduğum gibi, bugün harp ve sulh hedefleri hakkında bir katalog vermek niyetinde değilim. Lord Lot-hlan'm son nutku bir beyaz kitap şeklinde neşredilmişti. Bunun gibi Lord Halifaks'm nutkunu da ikinci bir beyaz kitap olarak neşrettirmek niyetindeyim.
VATAN
3-4-941
IULMACA
v s e y
laş, Diş, Nesle, Grip, Stomati
Nerrtlji, Kırıklık re Bütan Ağrılarını» Dcrbal
kata»* fflod* S kM* •••n»Wllr. TAKLtTLİÎRlNDCN SAKIM» HER  VEROE  PULLU  KUTULARI ISRARLA   İSTEYİNİZ
« I I
Soldan sajja: 1 — Bir hıristiyan mezhebi 2 — Familya - Taallûku olan - Rabıt edatı 3 — İsim - Nida -Seven 4 — Bir uzvumuz - iki kısımlı
5 — Mektepler - Başına (A) gelince I faydalı bir böcek 6 — Beygir - Ba^-
Yüz 7 — öfke - Lâhza 8 — Kur'anı Kcrunden bir parça - Urgan - Sonuna (Z) gelince en aptal hayvan 9 — Kiliselerde çalınır bir çalgı - tki defa söylenince parlak 10 — Büyük mufassal takvim - Sual edatı 11 — Avuç içi - Tabaka,
Yukarıdan aşağıya: 1 — Meşhur bir kanal - Cüz'i 2 — İtaat - Safc değil 3 — Kemale ermek - Bir mey-va i — Uzağı gösterme işareti -Fırtına 5 — Bir nebat - Edat 6 — Tadat et - Soy - Mah 7 — Başına (A) gelince istikbal - İnce halat -Yerinde bırakma 8 — Atılgan - Suluca pilâv 9 — Sevimli 10 — Kıyafet - Bir nevi saç boyası 11 — Bir filim kahramanı - Herkesin hakkını vermek.
EVVELKİ BULMACANIN HALLt
Soldan sağa: 1 — Amerika - Aş 2 — Tebarüz - Yar 3 — El - FUân -Re 4 — Şek - Ak 5 — İki - İhsan
6 — Rey - Ayine 7 — Manidar - İl 8 — Ba - Al - Tasma 9 — Hafi -Em 10 — Af - İkna - öte 11 — Cins Ayar.
Yakandan aşağıya: 1 — Ateşin -Ac 2 — Melek - Mahfi 3 — Eb -Kira 4 — Raf - Enafis 5 — İri -îyüik 6 — Külah - Na 7 — Aza -Saat - Ay 8 — Ayran 9 — Ay -Ani - ör 10 — Şark - Nimet 11 — Re - Selâmet
Kartala Yazlık Akın Başladı
Bir kaç gündenberi sıcakların artması üzerine Maltepe, Kartal, Yakacık ve Pendige yazlığa gelmi-ye başlanmış ve evler şimdiden kiralanmışlardır.
1 LİRA
İDRAR TAM TAHLİLİ
Beyoglunda Agacamii karşısınd Bursa sokak No. 1. yeni açıla. Vinya laboratuarında halka k< laylık olmak üzere yalnız (Pu zartasl) .Tünleri BİR LİRA Uc retle idrar tam tahlül yapılmak
tadır.
Beyoğlu 3. üncü Sulh hukuk hakimliğinden: 941/1065
Kudret vekili tarafından Ziya ve saire aleyhine Ycnlköyde Köybaşı caddesinde eski 2 No. lu gayrimenkulun taksimi ve olmadığı surette şuyuunun izalesi için açılan davanın muhakemesinde mezkûr mahalde mukimeler Mari ve Agop hakkında ilânen yapılan tebligata rağmen mahkemeye gelmemiş ve vekil dahi göndermemiş olmaları itibarile gıyap kararının 15 gün müddetle ilânen tebliğine karar verilmiş olduğundan muhakeme günü olan 22 Nisan 941 tarihine müsadif salı günü saat on buçukta mahkemede bizzat veya bilvekâle hazır bulunmaları ve gelmedikleri takdirde muhakemenin gıyaben cereyan edeceği gıyap kararı makamına kaim olmak üzere ilân olunur. (4146)
D0B3A
1 NİSAN 941
Sterlin Dolar
İsviçre Frc.
Drahmi
Poçeta
Dinar
Yen
İsviçre Kronu
Kapanış
5,22 132,20 29,98
0,995 12,89
3.1625 31,0175 30,6275
Esham ve Tahvilât
1933 Türk borcu I 191S İstikrazı dahili 1938 İkramiyell 1936 İkramiyell Ergani
1934 Sivas - Erzurum 1932 Hazine Tahvilleri
1934 » »
1935 > >
1838      > >
Anadolu Demiryolu Tahvili
Demiryolu Mümessil Senet
T. C. Merkez Bankası
Osmanlı Bankası
T. İş Bankası (Nama muhar.) 10 20 Aslan - Eskihisar Çimento Ş.   7 75
» >    Müessis Hissesi   10
Şirketi Hayriye 26
Türk Altını (Reşat) Türk Altını (Hamit) Türk Altını küçük (Hamit) Türk Altmı küçük (Aziz)
L.  K
19 00 21 80
20 00 20 30 19 35 61 00 15 50 29 50 52 87 40 85 38 65
110 75 26 50
Taksim
KRİSTAL
MU ALLA
salonunda
w
ve arkadaşları
20 KİŞİLİK SAZ HEYETİ S Nisan perşembe akşamından itibaren
Lâle Devri
Üstad    MUHLİS    SABAH ADDIN* in    yazıp bestelediği muazzam bir şaheser 40 kişilik bir kadro ile 20 kişilik büyük bale, büyük orkestra Harikulade kostüm ve dekorlar Pazar günleri saat 4 den 7,30 a kadar Tenzilâtlı Halk Matinesi. Tel: 40099
Yeni Neşriyat: Perde ve Sahne
Muhsin Ertuğrulun kurduğu (Perde ve Sahne) adlı aylık tiyatro ve sinema mecmuasının ilk sayısı çıkmıştır. Bu mecmua hiç şüphe yok ki fikir hayatımızdaki bir boşluğu dolduracak, sinema perdesi ve sahne etrafında daha sıkı alâkalar topla-nuya hizmet edecektir.
Neyyire Ertuğrul mecmuaya içten gelen bir ilk söz yazmıştır.
Muhsin Ertuğrul da tiyatromuzun inkişafım kendi hayatına ait dört durak yerinden ölçüyor:
1911 — Tiyatroya gireli bir iki sene olmuş. Bu mesleğin istikbal temin etmediğine kail, fakat içindeki ateşi söndür emiyor, tiyatronun dışında yaşamak imkânını görmüyor.
1921 — Operatör Cemil Pasanm Belediye tiyatrosunu kurduğu za-mandanberi yedi sene geçmiş. Da-rülbedayi ancak ayda bir defa perşembe akşamları bir temfiü veriyor, ertesi cuma gündüzleri de kadınlara.. Ertuğrul hükmünü veriyor: Bu daha tiyatro değil—
1931 — İstanbul Şehir tiyatrosu dört senedenberi çalışıyor. Şimdi İs-tanbulun her gece oynıyan bir tiyatrosu var, fakat her hafta yeni bir piyes çıkarmak felâketi karşı-sındadır. Salı akşamlarını talebeye, çarşamba akşamlarını askeri mektep talebesine ve zabitlere, cumartesi akşamlarını halka ayırmak sure-tile her akşam tiyatroyu doldurabi-nanıyor.
1941 — Belediyenin iki tiyatrosu, bir de çocuk tiyatrosu heyeti var. Tiyatrolar her akşam doluyor. Bazı piyesler iki ay devamlı surette oynuyor.
Netice şu ki otuz senede aldığımız yol az değil, fakat varılacak menzil o kadar uzak ki insanın bazan ümidini kaybedeceği geliyor.
Mecmuanın ilk sayısında Selâmi İzzetin tiyatro mevsimi hakkında bir yazısı, Burhan Feleğin İpek filmin hazırladığı Nasreddin Hoca senaryosuna dair ifşaatı. Galip Arcan, Mebrure Korcn, Vasfi Rıza Zobu, Mefharet Ersin ve Füruzan Cemalinin yazıları vardır*
Türkiye
KIZILAY CEMİYETİ
Umumî Merkezinden:
Cemiyetimizin idaresinde bulunan Afyonkarahlsar Daden suyu şişelerini koymak üzere agsarl 7500, azami 15000
SANDIK YAPTIRILACAKTIR.
Bu sandıkların tahta ve çivisi cemiyet    tarafından    verileceğinden yalnız imaliyesl açık münakaşaya konmuştur. Taliplerin şartname ve şema için tstanbulda Mimar Vedat caddesinde cKızılay Hanmda> Kızılay Deposu Direktörlüğüne müracaat etmeleri ilân olunur.
Türkiye Cumhnriyd
iraat Bankası
no
Türk Uran
Kuruluş tarihi: 1888.— Sermayesi: 100,0c
Şube re ajana adedi: 266, &rat ve ticari nar nevi banka muameleleri Para biriktirenlere 28,000 Ura ikramiye veriyor
Ziraat Baıucadında kumbaraiı ve ihbarszz tasarruf hesaplarında en az 00 lirası bulunanlara senede 4 defa çeküecok kur*a ile aşağıdaki plâna göre İkramiye dağıtılacaktır. 4 adet 1,000 liralık 4,000 Ura
4    »       500     »       2,00C    »
OC fufet    60   liralık 6,000 Ura
250     »      1,000   »    II   iZ0   *        40     »      4'80°   » 100     »      4,000   v     |||   ,6*   *        *°     »      W0t   s DİKKAT: Hesaplarındaki paralar bir sene içinde 50 liradan asa-fı dUşmiyenlere ikramive çıktığı takdirde % 20 fazlasUe verilecektir. Knr'alar senede 4 defa, 11 mart, 11 haziran, 11 eylül. 12 Btrinaftk&nunda çekilecektir.
15000
J \\ JW
r m
••••!•¦>i.
¦ • • t       fi 1.
» t f ¦ . • ' * i *
fiı:;.!:;
ikramiye adedi
ir;.
ı. i'
Beşinci Tertip — Üçüncü
7 NİSAN 1041
İkramiye
miktarı
20.000 5.000 2.000 1.000 500
I
İİ i
mmnA
bitimi
İİİİİIİI
64828
Farım BUet
2
LİRA
Teselli mükâfatı
ı
İkramiye tutarı
160000 40.000 20.000 90.000 60.000 30.000 30.000 15.000 30.000 240000 34.520
749.520 ;
Tam BUet   Fiif
,4 i
LİRA
I o
AYATINIZI BU SAATLE
AYAR
EDİNİZ !
ı/
Cumhuriyet Merkez Bankası
29 MART 1941 VAZİYETİ
AKTİF
Ura
72.603.480
Kasa:
Al Un: Safi kilogram
Banknot.......(
Ufaklık.......,
Dahildeki Muhabirler:
Türk Lirası ...«««    «
Hariçteki Muhabirleri
Al Un: Safi kilogram 6.157,181
Altına tahvili kabil serbest ...     r
Diğer dövizler ve Eorçlu kliring bakiyeleri   »•••«•«
liazme Tahvüleri:
Deruhte edL evrakı nakdiye karyılıgı
Kanunun 6-8 inci maddelerine tevfikan hazine tarafından vaki tediyat
Scaedat Cüzdanı:
Ticari senetler  •    «••«<
¡e Tahvilât Cüzdanı:
(Deruhte edilen evrakı nakdl-A — (yenin karşılımı esham ve tah-(vilAt (iübarl krymoUe).    .
B — Serbest esham ve tahvilât   .
Avanslar:
Altın ve döviz üzerine avans « 4 Tahvilât üzerine avar.j « , « Hazineye kısa vûdti: avıu: ¦    •    .
Hazineye 2C50 No. lu Ilanuna göro açılan altm karşılıklı  avans  .    ,
102.122.602,88 7.736.825.— 1.648.380.69
344.418.91
8.659.164,97
158.748.563.—
Ura
111.507.808,57
344.418,91
49.188.973.34      57.848.138.31
20.149.137,-     138.599.426,-
271.358.688.64     271.35S.68S.64
45.830.516,93 7.926.616,17
8.525,18 7.808.722,—
Hissedarlar:
MuLtelif: _
Yekûn
53.757.133,10
122.084.926,75     129.902.173.93
4.500.000.— 8.270.969.72
776.088.757,18
PASİF
iye:
küyat Akçesi:
Adi ve fevkalâde
Hususi  .
6.188 666.15 6.000.000.—
Tedavüldeki Banknotları
Deruhte eü*len evrakı nakdiye .    «
Kanunun 6-8 inci mailelerine tevfikan hazine tarafından vâki tediyat
E:nıhte edilen evrakı nakdiye bakiyesi •    •••...«.
Karşılığı tamamen altm olarak İlâveten tedavüle vazedilen .    «   .
Reeskont mukabili ilâveten t eda- H# vazedilen........
Hazineye yapılan altm karşılıklı a-vans mulıabül 3902 No. lı kanun mucibince ilâveten tedavüle vazedilen
Mevduat:
Tü \ Lirası
AlUn: Safi Klg. 877,150
3850 Ne. la kanuna göre hazineye ardan avans mukabili tevdi olunan altınlar:
Safi kilg 65.541.930
Döviz Taahhodataı
Al Una tahvili kahil dövizler „ 4 Diğer dövizler ve alacaklı kliring bakiyeleri
Lira
15.000.000.—
12.188.666,15
158-748.563,—
20.149.137,—
138.599.426,—
17.000.000.
250.000.000,—
55.500.000,—
70.162.851.93 1.233.782,03
78.124.167.90
46f.099.426,—
71.396.633,96
78.124.167,90
Muhtelif
26.590.579.11
26.590.579,11
111.689.284,06
Yekûn
1 Temmuz 1938 tarihinden itibaren: Iskonto haddi % 4 Altın üzerine  avans % »
776.088.757,18
DOKTOR-KİMYAGER
CEVAD TAHSİN
İDRAR - KAN - KAZURAT
vesairenln tahlillerini yapar. Di-vanyolu orta-stnda Tel. 23334
DOB'JOU
H0RH0R0N
Eminönü Nlmot Abla gişesi önündeki muayenehanesinde her gün hastaları kabul eder. Tel. 24131
DOKTOR
ç i P r U t
Cildiye ve Zühreviye Mütehassısı Beyoğlu Yeril Mallar Patan  karcısında  Posta  sokağı kösesinde Meymenet anartımanı Tel: 43S53
İnhisarlar Umum Müdürlüğünden
Sahibi ve Neşriyat Müdürü: Ahmet Kınla YALMAN - Basıldığı yer; VATAN MATBAASI
1 — 6.ÜI.941 tarihinde kapalı zarf usulile ihale olunamıyan «10.000.000» adet bira şişesi kapsülü yeniden pazarlığa konmuştur.
2 — Pazarlık 7.4.941 pazartesi günü saat 15 te Kabataşta levazım ve mübayaat şubesindeki alım komisyonunda yapılacaktır.
3 — Şartname ve numune levazım şubesinden ve İzmir, Ankara başmüdürlüklerinden parasız alınabilir.
4 — İsteklilerin pazarlık için tayin olunan gün ve saatte teklif edecekleri fiyat ve miktar üzerinden yüzde 7,5 güvenme paraslle birlikte mezkûr komisyona müracaaUarı. (2194)