1 Cumartesi
30 Nisan 1949
Yıl 1 — No. 1
Başmuharriri: Mümtaz Faik Fenik İDAREHANE
Denizciler caddesi 2 Posta Kutusu : 193 Ankara Telgraf : Zafer gazetesi Ankara Telefon : 15315 Flatı her yerde 10 Kuruştur.
Ioemokrasi n i
İdarî, iktisadî baskılardan sonra
Şimdi de adlî bir baskı başladı
Bayar'm gazetemize mühim beyanatı
Demokrat Parti'nin zaif olduğunu tevehhiim eden Cumhuriyet Halk Partisine Bayar'ın güzel bir tavsiyesi!
Besmeleyle..
D. P. büyük kongresi
Haziran içinde Ankara'da toplanacak
Sen seneler zarfında memlekette tam demokrasinin kurulması, yerleşmesi, kökleşmesi için geniş bir mücadele başlamıştır. Zafer de bu mücadelede kendi hissesine düşen vazifeyi başarmak için intişar sahasına atılmış bulunuyor.
Demokrasi dâvasının en ileri ve en değerli şahsiyeti olan sayın Celâl Bayar'ın muhtelif memleket meseleleri hakkında fikirlerini ilk sayımızda aksettirmek bizim için hakikaten güzel bir fırsat olacaktı. Bu maksatla sayın Celâl Bayar'dan bir mülakat rica ettik. Yaptığımız konuşmayı aşağıda aynen bulacaksı-
Demokrat Parti Başkanı Celâl Bayar
— iktidar partisini temsil eden 1 zevat muhtelif partili vatandaşlar arasında düşmanlığın kalkması lâ- i zımgcldiğini ifade etmişlerdir. Siz böyle bir düşmanlığın, eğer varsa, nasıl kalkabileceğine kanisiniz?
— Demokrat Partinin programında esasen partiler ve tgfriatiyle va- j (andaçlar arasında karşılıklı sevgi ve i saygı lüzumunu teyideden bir esas ı vardır. Bahis mevzuu edilen düş- ; manbk herhalde bizden gelmiyor. ı
(Sonu Sa. 4 Sü 4. te)
Celâl Bayar Zonguldağa
dün gitti
Bugün D. Partinin Zonguldak Kongresinde bir nutuk söyliyecek
Mümtaz Faik FENİK
Ankara'da gazete çıkarmağa ka- j rar verdiğimiz zaman baz; muarızlarımızdan şu sesleri duyduk :
— Evet, kin ve garazı yerinde daha iyi meydana vurmak için değil mi?
_ Ankara bir madendir: muha-
"feti iyice istismar edip, cebinizi doldurmak için değil mi?...
Bugün, senelerden sonra Ankara'da umumî efkâr karşısında ilk defa söze başlarken bir noktayı bilhassa tebarüz ettirerek şunu söyliye-yim ki, ne bu satırların muharriri, ne de gazetemizin kurulmasında ve bütün faaliyetinde vazife alan arkadaşlarımız, aslâ kin ve garaz cephesinde yer almış kimseler değildir; hepimiz kinin, ancak küçük adamların cüce ve sakat kafalarında yer bulan aklî bir hastalık olduğunu bilen insanlarız. Şahsî menfaat gibi hasis bir endişeye gelince, ne mevki, ne mansap, ne de para aslâ gözümüzde değildir; bilâkis biz -Zafer- i şahsî menfaatler, mevki, ikbal ve mansap peşinde koşanlara karşı sadece milli menfaatleri müdafaa eden bir mücadele vasıtası olarak çıkarıyoruz. Bu mücadelemizde ne kadar zorluklarla, engellerle karşılaşacağımızı daha şimdiden Uiıınin etöTVor her şeye rağmen bütün arkadaşlarımızla beraber milli hâkimiyeti, vatandaş hak ve hürriyetini, memleket menfaatlerini elimizin erdiği, gücümüzün yettiği kadar müdafaada azimle devam edeceğiz. Bu çalışmalarımızda bizim en büyük zahirimiz, yardımcımız, bu asil Türk Milletidir, halkın daima ayakta ve uyanık duran sağduyusudur. Eğer mücadelemizde biz de her vatandaş gibi kendi uhdemize düşenleri yapabilirsek, vazifesini başaran insanların gönül rahatını duyacak, fakat bundan dolayı kendimize aslâ bir iftihar vesilesi çıkarmıyacağız. Çünkü o zaman zafer bütün bir milletin olacaktır.
Her vatandaş çok iyi bilir ki memleket büyük bir sıkıntı içinde- .
dir. Gelen geçen iktidar hükümetle Sk ■ - )aBlûİl» 1 W ''İHk-
ri, yaraya merhem bulmak şöylı dursun, üstelik bunun üstüne tu» biber ekmişlerdir. Hayat pahas başını almış yürümüştür. Lstanbu Ticarct Odasının tanzim ettiği en dekse göre, bir ziraat memleket olan Türkiye'de, zahire ve hububa' fi.-tları 1948 senesinde, 1937 ye na zarun yüzde 533 artmıştır. Sade gıda maddeleri bu yıl altı misline yükselmiştir. Halk bitmez tüken mez bir ıstırap içindedir. Sanayi hayatı tamami.vle durmuştur. Eski fabrikaların yanında bir yenisi daha açılmamıştır. Dış ticaretimiz a-leyhimizdedir. Bir vakitler istihsal malzemesi için sakladığımız altın- 1 ~" • F19M
lar ve dövizler erimiş, piyasayı boncuk ve naylon istilâ etmiştir. Paranın alım kabiliyeti, günden güne düşmektedir. Hükümet bir buçuk milyara yaklaşan bir bütçe İle israf içinde yüzmektedir. Borç 2 Ba; milyarı aşmıştır, yine Ahmet, Mehmet siz ve ben . diyeceğiz!..
Mesken buhranı en küçük bir Gündeş kazada bile kendini hissettirmektedir. Hava parasının, karaborsanın bir türlü önüne geçilememiştir. Köylü ormandan şikâyetçidir, köylü kredisizlikteu şikâyelşidir; sına. yici iptidaî maddesini bulamamaktadır. Şahsî teşebbüs namına hangi iş esaslı ve muntazam bir şekilde yürüyebilmiştlr?
Limanlarımız hâlâ gemileri ancak dua ile barındırmaktadır. Memlekette verem âfeti almış yürü nüş,
SSt^Sa^rL'S Beledîyesi pahol.hklo ve ihtikârla mücadele için
dönmüştür. Bütün bunlar sosyal hayatta muazzam bir gerilemenin işaretleridir. Bir çok zorlukların u-mumi ahlâk üzerinde çok menfi tesir yapmakta olduğunu kim iııkâr edebilir?
Memlekette hakikî demokrasiyi kurmak için çalışan vatandaşlar, senelerce en ağır töhmetler altında bulundurulmuştur.
İtamın sebebi nedir? Teşhisi nedir? Sebebi şudur; teşhisi şudur: çünkü iktidarı her nasılsa ellerin-(Sonu Sa. 3 Sü. 4 te)
Karilerimize
Gazetemizi 1 Nisan günü çıkarmak üzere bütün hazırlıklarımızı bitirmiş, ve hattâ bu husustaki afişleri de astırmıştık. Fakat 1 Nisan gecesi, makinemiz çalışmağa başladığı sırada hayrete şayan müessif bir hâdise oldu ve makinenin en mühim kısımları her nedense işlememeğe başladı. Tam bunların tamirine girlşlldiği ve bu kısımlar düzeltildiği sırada büyük bir kol kırıldı. Bu ve buna benzer garip kazalar yüzünden 1 Nisanda ve müteakip günlerde intişar etmeğe imkân bulamadık. Bundan sonra makinistleri dc değiştirmek lüzumuna kail olduk. Elimizde olınıvan bu gecikmeden dolayı karilerimizden özür dilerken daha çıkmadığımız günlerde dahi gösterdikleri alâkaya en derin şükranlarımızı arzede-
W V^ yık
||jtm
Atina'da yapılacak Akdeniz Kupası futbol şampiyonası
Bu şampiyonaya (B) Millî Takımile iştirak edeceğiz
Ankara, 29 (a.a.) — Beden Eğitimi Genel Müdürlüğünden bildiril-
Beden Eğitimi Merkez Danışma Kurulu 29.4.949 Cuma günü Genel Müdür Vildan Âşir Savaşıf'ın daveti üzerine tekrar toplanmış, ve 12-25 Mayıs 1749 t ar »'.erinde Atina'de jynanscak d st'lik turnuvasına İ-'.alyan federasyonunun (Bj millî ta-'-'mı ile igtirck edeceğini bildirert 12/4-".'49 tarihli ve 556? 1 inci sayılı nüraçaaUarı üzerine durumu ince-e-erek Türk milli takımının da bu •ısabr kalara (B) miljî takımı ilç irak'ue karar vermiştir.
Eski Ticaret Bafearti Atlf tnan
Buğday yolsuzluğu
Âtıf İnan dün yine dinlendi
Buğday ihracındaki yolsuzluk do-layısıy.e Atıf İnan ve arkadaşları hakkında tahkikat ynpan Anayasa -Adalet K jinisyonlarından kurulu Muhtelif Komisyon dün de toplanarak eski Ticaret Bakanı Atıf İnan'ı iirilemiştir.
K„niiajv.n çalışmalarını aşağı yukarı ikmal etmiş ve şahitlerin mühim bir kısmını dinlemiş olduğundan. bugün Atıf İnaıı'a nihai suallerini sormuştur. Atıf İnan bugün uzun bir konuşma yaparak aleyhinde şehadette bulunanların bütün ifade -ve iddialarını çürütmeğe çalışmış ve kendisini müdafaa etmiştir.
Komisyon mesaisi mahrem olduğu iç.n işin teferruatını öğrenmeğe imkân yoktur. Ancak Meclis kori-iorlarına sızan malûmata nazaran, bu tahkikat lehine rey veren milletvekillerinin çoğu belbin ve üzgün görünmektedir. Rivayete göre Atıf İnan olsun. Peker kabinesinde bu iş-'.e alâka lar bulunanlar olsun, yolsuz ve usulsüz muame'eler İçin vesika •eşkil edecek tahriri emirler vermekten çekinmişler ve bu işte gayet titiz davranmışlardır.
BUNTAŞ
Bursa Umumi Nakliyat T. A. $. Emniyet ve sür'atll nakliyat
_ her türlü kolaylık sağlar
Meclisteki dünkü müzakereler
Gelir vergisini kim vermiyecek
Asgari geçim haddi için bekârlara, evlilere ve çocuklara ayrılan mikdar
Büyük Millet Meclisi dünkü top- [ antısında Gelir Vergisi Kanununun Komisyona iade edilen ve komisyonca tekrar kaleme alınan maddeleri-ıi müzakere ve lylbul etti.
Onuncu maddenin yeni şekli şu idi: (işyerlerinin yıllık kira yekûnu 720 lirayı aşmamak. Kira gayri safî irattan aşağı olamaz, işyerinin iş sahibine ait bulunması veya bedelsiz olarak kullanılması hallerin- , le kira yerine gayri safi irat esas tutulu..)
Bundan sonra esnaf muaflığı (Sonu Sa. 3 Sü. 5 tel
Atlantik paktı ve Türkiye
Bir Amerikalı gazeteci Türkiye'nih olmayışı büyük hatadır, diyor
İstanbul, 29 (Telefonla) — Amerika'nın meşhur dış politika yazar-' iarından Miss Dorothy Thomson Türk Devlet adamları ve Demokrat Parti Başkanı ile mülâkat yapmak (Sonu Sa. 3 Sü. 4 te)
Danıştay Başkanlığına seçilen Sal baddin Odabaşıoğlu dün yeni va? (esine başlamıştır. Yukarıdaki r simde Salâhaddin Odabaşıoğlu'ı , makamında görüyorsunuz, Kendi: ne yeni vazifesinde başarı dileriz
Tren faciası
Batum zindanlarındaki Türk balıkçıları
Bir kızın tren
altında başı kesildi
Celâl Bayar dün Ankara garında kendisini ugurlıyanlar arasında
Demokrat Parti Başkanı Celâl İl kongresinde bulunacak ve son
efakatinde Zonguldak Mil- günlerin siyasi hâdiseleri hakkında
Bütün bunları letvekilı İneealemdaroğlu, Manisa mühim bir konuşma yapacaktır.
Milletvekili Muammer Alakant, Zonguldak'tan aldığımız haberlere
Kayseri milletvekillerinden Kâmil göre, Zonguldak demokratları Celâl
Fikri Apaydın olduğu Bayar'ı karşılamak için büyük ha-
halde dün trenle Zonguldağ'a hare- zırlıklar yapmışlardır. Bayar'ın
ket etmişlerdir. Zonguldak'tan doğruca Ankara'ya
Celâl Bayar, bugün Zonguldak iöneceği ve ilçelere uğramıyrcağı
ta toplanacak olan Demokrat Parti tahmin edilmektedir.
Dört Dışişleri Bakanı Haziran içinde toplanıyor
Londra, 29 (a.a.) — Yapılmakta ilan müzakereler neticelendiği takdirde Dışişleri Bakanları Konseyinin haziran ayı sonlarına doğru top-anabileceği d-fişleri bakanlığından ılldirilmekte ve ingiliz Dışişleri Ba-canlıgınm ikinci şahsiyeti olan Mc. :4eil ile Sovyet Dışişleri Bakanlığı kinci şahsiyeti olan Gromyko ara-iindaki görüşmelerde Jessup ile Maile arasında yapılan görüşmelerden laha müspet bir terakki elde edil us olduğu tasrih edilmektedir.
Toplantının ablukanın muhtemel kaldırılmasından hemen sonra baş-'ıyacağına işaret olunmaktadır.
İstanbul, 29 (Telefonla) — Bü s bah Bakırköy ile Yeşilköy arası da feci bir tren kazası olmuş, İd )J şında bir kız tren altında başı k ___,_ . ı ■ [silmek suretiyle ölmüştür.
Huşların tevkif ettikleri balıkçılar»^"tÜn. ^.ik^LLİ.'-ı
, - . --■-.—.-. _ - —- ye gelirken istasyona 200 metre n
zindanda geçen günleri anlatıyorlar ,.fed. :„,„u5,u:
Başı kesilen kızın hüviyet1
Hopa, (Hususi muhabirimiz Ahmet Kurdogiu bildiriyor) — İl. ;emizın Rus hududu köylerinden jui'p ın balıkçılarından Mehmet ^akır la, yedeni ve arkadaşı Mustafa Aytan 22 Şubat günü avunmak için küçük sandallariyle denize açılmışlardı. Kara sularımız dahilinde, ancak bir mil kadar açıkta' balık tutmakta iken Rus sahılie-■,nnen doğru gelen süratli bir hücumbot t.".rulindan tevkif edilerek dutum a götürülmüşlerdi. Epey bir zaman nıevkuı" tutulan baiıkçıları-«nış, hükümetimizin birbiri arkasına Muzaffer Aytan yaptığı müdahaleler üzerine hududumuza getirilerek Sarp kapısında .mzalanan bir protokolla memleketimize iade edilmişlerdir.
Rus'ların tevkif ettikleri balıkçılardan biri olan ve aynı zamanda Sarp köyü muhtarı bulunan Mehmet Çakır la arkadaşlarını gördüm ve konuştum. Hepsi de başlarından geçen bu meraklı vakayı aynı şekille anlatmaktadırlar.
Kısa da olsa, yine, yüzlerinde esaretin vermiş olduğu hüznün belli oluyordu. Mehmet Çakır hikâ- ..... yesin! anlatırken karşılaştığı fena 1 ,
pıuameleyi yeniden yaşıyormuş gibi heyecanlanıyordu.
Muhtar macerayı anlatıyor j bütün elçi
-P
I Bugü
Bugüne kadar 120 Çek diplomatı istifa etti
Vaşington, 29 (a.a.) — Prag hükümet darbesinden sonra istifa eden eski Vaşington büyük- elçisi Jurav; ' • vik. general Schejbal'in istifasiy-e Çekoslovakya'nın Amerika'daki zieri oüyjikelçfliğinde istifa edenlerin sekizi bulmuş olduğunu ve komünistlerin iktidara gelmesindenberi, yabanel memleketlerde bulunan, bir ikiâi müstesna,
müddet tesbit edilememiş, nihay bunun Kocamustafapaşa, V caddesi 23 numarada oturan emel bihbaşt Fevzi'nin evlâtlığı Emir duğu anlaşılmıştır. Eminenin sc m anlarda bir genci sevn c- ' t dığı bildirilmekte ve tahkikat: va medilmektedir.
Adana'da Taşnak Komitesinin bombaları Muhtar M. Çakır Adana, 29 (Telefonla) Bugi şehrimizin Tepebağ mahaJlt yapılan bir kazı sırasında mühl miktarda el bombası buiunmı Yapılan tahkikat sonunda tan dilmekte olan evin işgal seneleri de Ermeni Taşnaksiyon Cemij karargâhı olarak kullanıldığı öğ niimiştir. Bombalar muhafaza eı mek üzere Garnizon Komutan]] na , teslim edilmiştir.
Hilmi Uran Urfa'y
Sitti
Muhtar Mehmet Çakır derin de- bil olmak üzere 120 cliplomatıp i çekerek hikâyesini anlat- tjta ve jftica etmiş olduğunu ilâve (Sonu Sa. 3 Sü. 2 de) etmiştir.
Adana, 29 (Telefonla) — C. II. Genel Başkan Vekili Hilmi Uri propaganda seyahatine devam fi inektedir. Hilmi Uran Antep't' CJrfa'ya gitmiş ve dönüşte Urfu'1 büyükelçiler de de- | konuşacağını söylemiştir.
Hayat pahası ve ihtikâr böyle yarım tedbirlerle önlenemez
bugünkünden daha geniş salâhiyetlere sahip olmak istiyor
Yarın yapılacak otomobil yarışları
'
mevzularında
ılığı ve et meselesi la mücadele için kontrol ve mura istanbul Belediyesi bayı kanuni müeyyidelere bağ]
ındaki
aret Bakan ihtilâf üzerine hükü- ! nıet erkâniyle temaslarda bulunmak iç.ıı şehrimize gelen İstanbul Vali ve Belediye Re;si Doktor Lûtfi Kır-dar iki gün içinde Başbakan, Ekonomi ve Ticaret Bakaniyle uzun uzun ı görülmüştür.
istanbul Belediyesi hayat pahalılığını önlemek mevzuunda ihtikâr-
Atatürk'ün adıyla
Yazan: Muhip Dıranas
'Sı
Varın Hipodromda yapılacak otomobil yarışları için tecrübelere başlanmıştır. Vukardaki resimde iki otomobili yarışırken görüyorsunuz. Bu husustaki haberlerimiz 2 nci sayfadadır.
AKINTIYA-
I_KÜREK
Siftah !
Diktatör filmini çevirdi diyt Hitler'in Şarlo'ya fena haldi kızdığını söylemişler. Şarlo g
-1 Allah Allah demiş. Bunda kızacak ne var? Fakat mademk kızmış o da tutsun Sarlo bir film çevirsin!..
Bizim Cemil Said değil de Of said Bakanımızın demokrat lıayat pahalılığı mitingi t etmelerine fena halde kızdığın' sövledilcrdc bu fıkra aklıma gei di :
— Allah Allah, bunda kızat ne var. Fakat mademki kıznıi" iktidar partisi de tutsun h ı.val cuzluğu mitingi tertip etsin!..
Hayat ucuzdu, ucuzdu anı. seçim zamanında idi!
YEDEKC

ZAFER
Atatürk'ün adıyla
Muhip DIRANA5
Biz bir inkılâbın içinde yetiştik; bizim nesil. Kurtuluş Savaşlarının zafer davulları vurduğu zamanlar, ben Sinop surları arasında bayram eden bir küçük çocuktum. O günden sonra birbiri ardınca, bir çok değişme oldu. Boz kalpaklı Mustafa Kemalin yüzünde bu memleketin çilelerine bir çırpıda son vermek, vatanı adetâ yeni baştan kurmak iradesi vardı. Kendisine o kala* yaraşan o tarihi kalpağını, gülün birinde, bir hamlede başından .jıkarıp atması da bu iradenin kuv-v'ctiylcdir.
inkılâp demek inanılmış değerlc-•iıı değişmesi ve yerlerine yeni yeli değerlerin gelmesi demekse, tanı nânasiylc bir inkılâp geçiriyorduk, devrimi tek başına yapan Mustafa Kemal, bir milletin yalnız vatanı turta muşlara duyduğu o büyük ;evgi içinde, bir yarı tanrı gibiydi, dilediğini dilediği şekilde yapar gö--ünüyordu; lıerşeyi yalnız kendisi-ıln yapabileceğine inanmış bir hâli zardı. Oysa ki, meşhur sofrası ger-:ek bir şûra masasıydı. Etrafını! nemleketin ileri gelen siyasileri, ıskerleri, bilginleri, sanatkârları oplaıııyordu. Orada hep birlikle «arar veriliyor, oııdun sonra da nilletin nabzı yoklanıyordu. Mus-afa Kemal köy köy, kasaba kasaba lolaşıyordu. ilk çağlarda gelmiş
olsaydı ona, şüphesiz, peygamber denirdi ve tesiri dünya çapında o-lurdıı. Hakikat şudur ki, onun gibi kahramanlar karanlık devirlerde gidilecek yola kaderin tuttuğu ışıklardır.
Bü ıık kurtarıcıyı toprağa verdikten sonradır ki, neyin değiştiğini. neyin değişmediğini, daha neler yapılması gerektiğini, soğukkalılık-l.'ı görebildik. Atatürk el attığı Kcr işten muzaffer çıkmıştı. Onun yaptığı inkılâpların, getirdiği yenilik- ! lcrin hepsi dc iyi, güzel, doğru şey-1
Fakat At-'nın, ömrünün vefasızlığı yüzünden, yapamadığı bir i ııkılâp vardı ki o gerçekleşmedik-, v'C, yeni Türkiye adını: harcanmış eneklerin boşa gidcccği muhakkaktı: demokrasi. Yeni Türklycnin asıl temeltaşı, ileri kanunlarının gerçek müeyyidesi demokrasiydi.
işte oıııın, sağlığında şahit olamadığı en büyük hâdiseyi gerçek, (eştirme yoluna girdik. Millet kuvvetinin mihraklaştığı bu mücadeledeki başarı, Atatürk'ün açtığı inkılâp yolunda fethedilecek son büyük kale olacaktır. Bu, Atatürk iradesinin, halkın vicdanında şahlan-asından başka bir şey değildir. Bizim nesil bu inan vc bu azim-yaşıyor.

I
Gazeteciye Saygı istiyoruz
B, M. M. Koridorlarında cereyan den gazeteciye taarruz hâdisesi he-aen hemen bütün İstanbul gazete-erinin hassasiyetle üzerinde durdu-u bir mevzudur. -Hürriyet- in (Ga-eteciye saygı istiyoruz) başlıklı baş azısından şunları alıyoruz : «Dünya yüzünde eıı İleri giden milletler' acelecilerine söz serbestisi veren ve on-ira saygı gösteren milletlerdir. Biz kendi '.-sabiniıza hâla bu mesleği hakir gören-,-rc artık tesadüf etmek İstemiyoruz. Bu buseler matbuatın keyiflerine göre suni, keyiflerine göre konuşan bir papa-aıı olmadığını bilmelidirler. Türk mat-uiıtı bu kimseleri artık tanımıyor. Gaze-)M arkadaşımızı tahkir eden milletvekili ] ■neJdl General basta olmak üzere bize
ize, biraz daha hürmete ve saygıya davet
,... Bu uykudan ne bulursun?
• Son Posta, da Sacid Yumer, B. I. M. Koridorlarında, Sivas Millet-ekili Fikri Tirkeş'în gazeteci ar-adaşlarımızdan Afşin Oktay'a kar-1 olan nahoş hareketini ele alarak unları yazmaktadır : «Meclis tarihine meşhur uykusu İle gi-—• • — - - 3 bir gazeteciyi du-
ındakl mesafe
Bana :
niye tartakladı?
1 a, Pasa altmış altılık,. Hâdise LlnU kendi, kendine : — Talıu. demiştir. Eloğlu tokat attı ■cvkl sahibi oldu. Biz uyukladık göze gl-.-nıedlk.. Hele bir dc sunu deneyelim! • Vc ani bir hiddetle gazetecinin üzerine UrUmüstür.
;Yanl kısaca bu bir lıırs-ı pir) - hSâlse-
Meslek samimiyeti
-Taşra gazeteleri kendi yağile avrularak basın hizmetinde müte-az çalışma ile verimli işler görür-tru sık sık Taslamaktayız. (Bu çinde güzel fikirler, faideli yazı-ıra sık sık rastlamaktayız. (Bu îöşeden) sütununda Emin Avni ıeslek samimiyetini ele almış, ih-isasın ehemmiyetini izah etmiştir, tuharrir yazısını şöyle bitîrmekte-
«Blr İsi bitirmeden, diğerine koşmak bizi . lUvaHaklyctsIzllgc sürükler. Bedbin bir - Jhun eniri olarak lıayat denizi isinde cır-mır dururuz.
Hangisi ?
-Tan. da Be. Fa. ııı yine berrak ir damlasını okuduk :
; Bay Barla» mı Ticaret Bakanımızdır. oksa blflrıı kösebasındakl bakkal mı?
Bay Kırdar mı Belediye Relslmizdlr oksa Buyan Sadak mı?»
'.Buy Krlıjlrcll ml t«;lşjl.-ıl Bukanım'ızdır
•Bay Akaal mı Maliye Bakanımızdır Vo aziz okuyucular, emin olun bozaı
ısındaki meşaleden 1
Ahmet Emin Yalman, Avrupanın diğer memleketlerindeki harp son-kalkınma faaliyetini izah ediyor, buna mukabil bizim bu işleri tedvir edecek Devlet Bakanının Dış İslerine de vekâlet ederek iş görme kudretinin bölündüğünü yazıyor. Ve Ankara'da yaptığı temaslardan muhtelir misaller göstererek yazısını şöyle bitiriyor :
«Bir kaç defa İfade otttftlmlz fikri tekrar diyoruz: Secim dâvası günü gelince sanık basında halledlledursun, Türkiye, par İler arasında alkı bir İşbirliğine, muay-on sabalara alt bir çalışma milli mlsa-ına şiddetle muhtaçtır. Muhtaç oldufru-ıuz esaslı ilâçlardan baslıcası budur.»
Demokrat Parti Yakovit Ocağı açıldı
Ulvin, (Hususî muhabirimizden) Arhavi bucağının sahil şosesi üzerinde en geniş teşkilâtlı Yakovit Ocağının açılış töreni çok kalabalık bir paritliler önünde yapılmıştır. O-cak Başkanının kısa bir söylevinden sonra, bucak İdare Kurulu üyesinden Turan Çordan söz almıştır. Demokrasi dâvasının iyiliklerini belirten hatip uzun uzun alkışlandıktan sonra merasime son verilmiştir. Yine bir Demokrat muhtar dövüldü
Artvin. (Hususi) — Arhavi bucağının Hacılar mahallesi muhtarı Hilmi ÇolakoR-lu. Halk Paıtlsl Başkanı tarafından carsı , döğülmüs vc lıakaretc uğra-. Keyfiyet adliyeye intikal etmiştir.
İstanbul'da
5GÖ üncii ietih yıldönümü
10 milyon liralık bir ödenek ayrılacağı tahmin ediliyor
istanbul un fethinin aOO üncü ./'.- ; dönümünü hazırlamak ıçm devlet
uır ödenek «.yrılaimecegi tahmin .-'ilmektedir. Bu para, yapılacak iş-ıer için kâfi görülmemektedir., öu ıi.lyoıi İıradân fazlaya çıkacağı nulıaıtkak ojuii bu iş için muhtelif 1 kaypaklar arunmaktadıı. Bu arada İstanbul la her bakanlık tarafından | yapılması düşünülen inşaatın önümüzdeki tiç seneye teksif edilerek t. r.he kadar bitirilmiş olması için önümüzdeki bütçede ona göre tedbir a . nacak t. r. «ı lacak t-ian bu gibi ıaat ve onarım ayrılması düşünüsü 10 milyon liradan hariçtir.
Derhal yapılması gereken işlere karşılık olmak üzere Milli Eğitim Bakanlığınca bir fon ayrılacaktır.
Yarın yapılacak Otomobil yarışları
Hipodrumda muhtelif tecrübeler devam ediyor
Memleketimizde ilk defa olarak, yarın Hipodromda otomobil yarışla-yapılacaktır. Sürat ve benzin tasarrufu ve çöl yarışr diye üç kısımdan j ibaret olan bu yarışlara mühtelif marka arabalar iştirak edecektir. I Bu yarışlar şehrimizde büyük bir âka toplamış ve günlerce evvel I hararetli münakaşa ve bahisler almış yürümüştür.
Bilindiği gibi yarışlarda müşterek bahis de vardır. Otomobil meraklıları daha şimdiden .favori, lerini seçmiş gibidirler. Umumi kanaat ve ısrarla dolaşan söylentilere göre, sürat yarışında, Cadillac marka arabası ile Ömer İnönü en şanslı müsabıktır.
«Çöl yarışı, adı verilen kum üstünde ve benzin tasarrufu göz önünde tutularak yapılacak olan yarış hakkında alâkalılar şimdilik herhangi bir şey söylemekten çekinmektedirler, Yarışların, memleketimiz için yepyeni olan mahiyeti, bu konuda mütehassıs olanları dahi iytiyatla konuşmağa sevketmektedir. Bununla beraber müsabakaya iştirak etmek üzere müracaat eden amatör sayısının her gün biraz daha arttığı ve nihayet son gün, müracaatları reddetmek zorunda kalınıldığı öğrenilmiştir.
Birkaç gündenberi, müsabakalara katılacak olan amatörler denemelere başlamışlardır. Bu denemeler neticesinde, Hudson arabası ile Zeki ve Mercedes marka araba ile yarışacak olan Necdet'in sürat yarışında Ömer İnönü'ye en kuvvetli iki rakip olacağı neticesi tahmin olarak ileri sürülmektedir.
iktisadî hürriyeti de temin etmek gerektir
BİRKAÇ 1 1_SATİR t'A
Kitabına uydı ma
sanatı!
; yetis-
Cumhurbaşkanı Ankaraya döndü
Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, 13 gün süren seyahattan dün saat 11,15 de şehrimize dönmüş ve Kayaş istasyonunda Bayan İnönü", Başbakan Şemşeddin Günaltay, Devlet Bakanı Başbakan Yardımcısı Nihat Erim, İçişleri Bakanı Emin Erişirgil, Ankara Valisi Avni Doğan ve Ankara Garında muhtelif resmî zevat tarafından karşılanmıştır.
Bugün memleketimiz gene bir hürriyet mücadelesine sahne olmaktadır. Bir kısım fikir ve siyaset . .lamlarımız, milli hâkimiyet pren-sipinin fiilen tahakkukunu temin uiüksadiyle, mücadelenin içine girmiş vaziyettedirler. İktidar denilen devlet sandalyasına millet'i o-turtınak için çalışıyor... Bu, dar mânası ile, bir hürriyet mücadelesidir. . ı.ır mânası ile, diyorum. Çünkü; görünüşe nazaran, mücadele sade-r siyasi hürriyet'e inhisar etmektedir.'
Mücadelenin bu istikamette olması doğrudur; fakat, kâfi değil-
Şu pakımdan doğrudur ki, siyası hürriyet yani vatandaşın - ser- ; best ve emin bir surette reyini kul-lanınasile - hükümete iştiraki temin edilmedikçe, diğer hürriyetlerin tahakkuku imkânsız gibidir. Zira; vatandaşa ya - tek partili tejimler-de olduğu tarzda - reyini ancak muayyen kimselere vermesinin empo- I ze edilmesi yolu ile veya "serbestçe I kullanılan reylerin bilâhara sandık arkası faaliyetlerle değiştirilmesi cihetine gidilmesi suretile, iş başın- 1 da daimi olarak kalmalarını temin I eden idare ediciler, milletin öyle j oek olur olmaz (!) şekilde hürriyetlere sahip bulunmalarını arzu et- j mezler. Bu itibarladır ki matbuat | hürriyeti, fikir ve vicdan hürriyeti, j toplanma ve cemiyet kurma hürriyeti v.s. gibi hürriyetlerden faydalanması, millet için mümkün değil- ; dir. Milletin bu hürriyetleri istima- j li keyfiyeti, hükümet icra edenle- 1 rin gösterecekleri lütfün derecesine j bağlı kalmıştır. Bu lütuf, ya az bu- | çuk gösterilir veya hiç gösterilmez, j Çünkü; idare edenler, iktidardan | uzaklaşmak hususunda, bir endişe duymazlar. Halbuki; halkın, idare edenleri istediği gibi seçmek hürriyeti olsa, yukarıda temas ettiği-' miz hürriyetlerin tehlikeye girmesi ihtimali çok zayıflar. Zira; idare e-denler, tekrar seçilememek korku ve ehdişesi ile, milletin hak ve hürriyetlerine tecavüze cesaret edemezler. Bu bakımdan siyasî hürriyet yolundaki mücadele, dolayı-sil». diğer hürriyetlerin de elde edil-r - ! "mücadelesi demektir.
1- kat, uzun süren kontrolsüz bir idarenin ve hükümet edenlerin daha ziyade kendi zevk ve menfaatlerini düşünmelerinin bir neticesi olarak, milletin maruz bırakıldığı iktisadî ve içtimai durum, bugünkü çalışmaların yalnız siyasî hürriyet'e inhisar ettirilmesine müsait değildir. Halk, müthiş bir malî sıkıntı içindedir. Büyük bir vatandaş kitlesi, yarınından emin olmak şöyle dursun, akşamı için ekmeğini bulup bulamıyacağından endişelidir. Bu endişeyi, hergün sokaklarda rastlanılan ya gözleri ileriye doğru dalgın bakan veya başı aşağıya inik düşünceli insanların halinden anlamak mümkündür. Bugün, memleketimiz halkının kısmı âzami, günü gününe geçinmek için çırpınıyor. Küçücük .bir arıza, bir hastalık ekmek tedarikini imkânsız bir hale getirebilir. Zira; hastalık sigortası denen ve 'müterakki memleketlerde esaslı surette yer bulmuş olan iç-
Tüıkiye'de vcıtandaş çoğunluğu fiiliyatta bir »üriü sahip olamadığı siyasî hürriyetlerinden başka sosyal haklarına ve iktisadî hürriyetine de malik değildir. Halbuki, yoksulluktan ve sefaletten kurtulma hürriyeti de siyasî hürriyet gibi mukaddes bir hürriyet telâkki ediime idır.
YAZAN
Burhan Apaydın
İstanbul Üniversitesi Esas Teşkilât Hukuku Asistanı
tima'ı müesseseden Türk vatandaşı mahrumdur.
Keza, işsizlik tehlikesi vatandaşları her an titreten bir kâbus gibidir: Hususî bir müessesede çalışıyorsa, günün birinde patron'unun, • kaşının altında gözün var. bahanesi de dahil olduğu halde, hizmetini mevzubahs ederek veya «kârlar azaldı» sebebine dayanarak kendine yol vermesi mümkün olduğu gibi; devlet kapısında ise, bü sefer tensikat, teranesile yüzüstü bırakılması veyahut kapı kapı is dilenmesine rağmen ellerini kavuşturup oturması hep ihtimal dahilindedir. Bu sebeple. Türk vatandaşı işsizlik
ehlikesine karşı da garanti altına Lınmrş değildir.
Ya, ıhtıyarıayıp çalışamaz bir ha-durumu ne olacak-
Hazret tarikatı mensupları
Yapılan sorgu bitti, evrak savcılığa veriliyor
Birkaç gün evvel, Yenidoğan ma- i hailesinde âyin yaptıkları sırada yakalanan ve ilk isticvaplarında j «Nakşibendi, olduklarını ' beyan eden bir çrkek şeyhin idaresinde' yedi "Kadından müteşekkil tarikatçı 1 gı-upunun, gerek Ankara ilinde, ge- | rekse mülhakatta daha 30 kadar I mensubu olduğu tesbit edilmiş, tah-kiktam genişletilmesi üzerine bunların nakşibendî değil «Hazret» hi-zibıne mensup oldukları öğrenil-
Başlarında 58 yaşlarında bir şeyhleri olan bu tarikatçilerin sık sık toplanarak .zikrettikleri» sabit olduğu gibi, yapılan araştırmada 500 lük teşbihler, takkeler, cüppeler ve nefes etmek için kullanılan talıta neylerle tarikate ait çeşitli kitaplar bulunmuştur.
Hazret tariki mensuplarının sorguları sona ermiştir. Dosya bugün savcılığa verilecektir.
Belediye memurlarının peşin aylık alması
Konya Milletvekili Mithat Şakir Altan belediye memurları maaşlarının da Devlet memurları gibi peşin olarak verilmesini temin edecek bir kanun teklifi vermiştir.
Alâkalı komisyonlardan geçen tasarı Meclis gündemine alınmıştır.
•tır?
Bu şekildeki sualleri sıralamıya, zannederim, lüzum yoktur. İnsanı j sefalete maruz bırakacak, yoksul-üğa düşürecek haller herkesin ma-ümudur. Bunlar şöylece bir hatırlanırsa, dehşetle görülecektir ki, Türkiyedeki vatandaş çoğunluğu
fiiliyatta bir türlü sahip olamadığı siyasi hürriyetinden başka - sos-jl kaklarına, iktisadî hürriyeti'ne le malik değildir. Yalnız, derhal işaret etmeliyim ki, burada, iktisadî hürriyeti; yoksulluktan ve sefaletten kurtarma mânasına alıyorum. Ve kanaatimce, iktisadi hürriyet denilince - artık bu asırda - ferdin serbest bir iktisadî nizam içinde faaliyette bulunabilmesi değil de, a-sıl yalınından emin olması ve kendini ihtiyaçtan beri kılacak asgari bir gelfre sahip bulunması hali anlaşılmalıdır. Siyasi hürriyet ancak bu temele oturur. Aksi takdirde, totaliter -ruhlu insanların - Birinci Dünya Harbinden sonra politika sahnesinde gözüken bazı siyasî türedilerin yaptıkları gibi - açlık ve sefaletle kucak kucağa bulunan milletin karşısına çıkıp, halk yığınlarının midelerine hitap ederek ekmek vaadi arkasında - siyasî hür-ı :yeti boğmak suretiyle - diktatörlük tesisine çalışmaları imkân dahiline girer. Unutulmasın .ki; Mus-solıni, «halk hürriyet değil, ekmek istiyor, diyerek, İtalyan Milletinin iktisadi ve içtimai sefaletini, Faşist
idadin teessüsüne—esaslı—ve meşru bir sebep olarak göstermiye kalkışmıştır. Bundan dolayıdır ki; Roosevelt, vatandaşın siyasî hürriyetini gaspeden rejimlere karşı savaşa başladıktan sonra, kat'i surette anlamıştı ki: Siyasî hürriyet kâfi değildir. Ferde, bunun yanında, yoksulluktan ve sefaletten kurtulma hürriyetini de temin etmek lâzımdır. Roosevelt'in 6 Ocak 1941 tarihinde söylediği meşhur nutkundaki dört hürriyetten biri olan .YoksuLluktan ve Sefaletten Kurtulma Hürriyeti-, siyasî hürriyet gibi, mukaddes bir hürriyet telâkki edilmelidir.
Bugün siyasî hürriyeti tahakkuk ettirmek için mücadeleye atılmış o-lanlar, bahsettiğimiz ikinci hürriyeti de temin için çalışmalıdırlar. Aksi takdirde, başladığımız noktaya - ileride - tekrar gelmemiz mümkündür.
Hem unulalmamalıdır ki, sefalet ve yoksulluğun hâkim olduğu bir cemiyette, ne siyasi ve ne de fikrî mahiyette hürriyetlerden bahsedilemez. Roosevelt'in dediği gibi, zaruret içinde bulunan kimse hür sayılamaz.
Esaslı ilâç
■Vatan» daki başyazısında Alunet ■ min Yalman siyasi hayatımızdaki ürüitülere mukabil yapıcı banilerin azlığını ele alarak durumu tah-İ! etmektedir. Muharrir 1825 ile 856 yılları arasındaki ıslahatı öğe-ek yazısına şöyle devam etmek-
rrl. bil- I l^.ınıı.ı lıur İmi t .-icarında yeni ı- devletli- J^sl kurulurken ve bize de ıt ailenlı/ l afili ^ bir fi/um «telle bakllır-bı» vuzl.i-jt.lr. İcaplarına bir tUrlU İntibak udrell ıiWreml}voruz. 18G6 dnki Türkiye
Tefrika No.: 1
Axel bankanın önünde bir aşağı bir yukarı dolaşarak kardeşini bekliyordu.
Yağmur şiddetle yağıyordu. Evlerin ötesinden, başına duman dolanmış dağ görünüyordu. Burası şehrin en belli başlı caddesi idi ve ahşap evlerin hemen hepsi de ikişer katlı idi. Açık kahverengi, kül rengi, uçuk çikolata rcııgi canlı taştan ve tuğladan yapılmış bir ev bu ahengi bozuyor ve gamlı görünüşle büyük şehri hatırlatıyordu.
Axel kendi kendine: «Hava güneşli olsaydı bu manzara hoşuma gidebilirdi, dedi.. Saatine baktı: bir çeyrek saatten beri bekliyordu.
Tam o sırada kardeşinin küçük kahve rengi tüylü av köpeği bacaklarına dolandı, etrafında bir döndükten sonra gidip sahibinin üzerine atıldı. Torkild elini uzat-
— Seni beklettim.. Kusuruma
Axcl:
— Bankacıların, hiç olmazsa, işlen çıkına hususunda saate riayet ettiklerini sanırdım... dedi.
Torkild de:
— Danimarka diliyle konuşmağa başlamışsın., dedi. Tekrar ana diliyle konuşman lâzım gelecek..
— Ana dili mi... Oylc ya. Doğru. haklısın..
Birdenbire bütün varlığını müthiş bir üzüntünün kapladığını, kalbinin birden sıkıldığını duymuştu.. Sanki buraya neden gelmişti? Sabahtan beri zihnini işgal eden düşünceyi nihayet a-çıklıyarak :
— Torkild, dedi. Acaba birkaç
İKBÂHÂR

zaman için buradan uzaklaşsam,. Meselâ biraz dağlara gitsem.. A-caba babam gücenir mi?
— Yok canım.. Babam da zaten senin bütün yazı bu kuyu gibi yerde geçireceğini ummaz...
Axel'in içi ferahlamıştı.
— Ben de öyle düşünmüştüm, dedi. Hem yeni işime başlamama daha altı hafta var.
— Tabii ya.. Burada hiç bir mecburiyeti olmadan ve iş güç görmeden altı hafta oturmak kimsenin harcı değil..
Otele varmışlardı. Pardösülcri-ni bıraktıktan sonra kötü aydınlanmış kasvetli yemek odasının pcııcercsînin önüne geçip oturdular. İki kardeş birbirlerine söy-liyecek lâf bulamıyorlardı. İkisi de bakışlarını pcııccreye çevirdiler.. Dışarıda bâlâ yağmur ya. ğıyordu. Nihayet Axel:
— Demek Rose VVagner yarın geliyor öyle mi?., dedi.
— Evet.
Torkild kızarmıştı. Axel gülerek :
— Yanılmıyorsam, çocukluğunda güzel kızdı., diye devam etti. Belki de ona kur yaparak vakit öldürülchdir... Eğer başka bir bağı yoksa tabii..
— Ne bileyim ben.. Hem onuıı, senin kur yapmak istiyeceğln kızlardan olduğunu saıımıyorum.
Axel, Torkild'in bu mevzu üzerinde konuşmaktan hoşlanmadığını aıılar gibi oldu., Fakat başka bir mevzu bulamadığı için :
— Madam VVagner öldü; değil mi., diye devam etti..
— Evet., birkaç yıl oldu..
Yemeği getirmişlerdi. Bir zaman hiç konuşmadan yemeklerini yediler. Sonra Torkild bardağını kaldırarak :
— Sıhhatine., dedi. Nihayet buraya dönmen çok iyi oldu..
Vc kısa bir sessizlikten sonra :
— Buna babam da çok sevindi, emin ol., diye ilâve etti.
Axel başını kaldırarak :
— Gerçekten mi?, diye sordu.. Onun gerçekten sevindiğine e-
Torkild başiyle cvetledi.
— Yokluğun onu çok üzdü biliyor musun?
Fakat Axel cevap vermedi. Kardeşiyle ailesi hakkında konuşmak fırsatmıu çıktığı şu anda kendini âciz hissediyordu.
Bu sabah, Torkild kendisine işten çıktıktan sonra birlikte yemek yemelerini teklif ettiği zaman çok sevinmişti. Kardeşinin de, tıpkı kendisi gibi, açık kalb-le konuşmak vc birbirlerini tanımak istediğini anlamıştı: Ne de olsa kardeştiler...
Onun da, vaktiyle, bundan çok
zaman evvel yuvası vardı, ve ailesinden uzak kaldığı bütün o u-zun yıllar boyunca hep o yuvanın hayalini içinde taşımıştı. E-vet Hellcrud'u hep düşünmüştü.
Hellerut çiftliğini o kadar iyi hatırlıyordu ki, avluya kapısı o-lan beyaz boyalı büyük asıl binayı, içinde çiftçilerin oturdukları sarı binayı: Kırmızıya boyalı aııbarları. Samanlığın yanında kocaman bir dişbudak ağacı bulunan tuğladan yapılmış yüksek binayı.. Kuru ot kazıkları (1) a-ğacın gövdesine yaslanırdı. Avlunun ortasında koca bir akcaağaç vardı. Sonbaharda, gün batarken, aşağıda kasaba gölgeye bürünür, fakat bu ağacın tepesinde kırmızı ve altın renkleri tutuşurdu. Derenin kenarındaki kızıl ağaçlar, tazeliklerini ve yeşilliklerini sonbahara kolay kaplırmazlardı. Sarı yapraklar avluya yağar ve tekerlekler işledikçe, ekim ayının çamuruna bulaııırdı. Ağacın ilkbahardaki hali dc gözünün önün. de idi. O zaman sarışın, yumuşacık çiçekler yere serilir ve taze, körpe otların üzerini örterdi. A-lcx avlunun bu kısa kırpılmış otlarını, teker teker, kök kök tanırdı âdetâ... Sonra domuz ahırının yanındaki ısırgan kaplı sahayı.. ve bir kapıdan diğer kapıya varan dar yolları., bayırı., onu ne
zaman istese karşısmda bulurdu. Üzerinde türlü çeşit süprüntü dö-küntüleriylc, saman ve cam kırın-tılariyle.. belki de o zaman küçük olduğundan, ve taze ruhu ısırgan otu biten yerlerde bile harikalar keşfettiğinden gözleri yere o kadar yakındı..
Bahçeye ait hatıraları pek aydınlık değildi. Yalnız her tarafı ot bürümüş ve her şeyin kendi haline bırakılmış olduğunu hatırlıyordu. Elma ağaçlarının dalları kırılmış ve her yanlarına sarı yosun yapışmıştı. Belki de Alex bahçeye pek girmediğinden onun hakkında fazla bir şey hatırlıya-mıyordu.
Halbuki çiftliklerde ve ağıllarda, anbarda ve ahırda ve tarlaların ötesindeki demirhanede, her dam kirişini, her kapı eşiğini, her yer hasırını ayrı ayrı tanırdı. Evlerindeki odaları da pek iyi hatır-lıyamıyordu. Ve çiftçinin Marius ile Even adlarındaki iki çocuğunu, çiftçiyi, karısını, uşak Antoinc'ı, Emilie adındaki yaşlı hizmetçi kızı, annesi ile babasını, erkek kardeşi ile kız kardeşini hatırladığından çok daha iyi hatırlıyordu..
(Devam edecek)
Yolsuzlukları doğuran, o. . .,. ,-.„r r'.p büyülen ve cemiyelin İr,sına belâ eden âmillerin başında V Kitabına uydurma sanatı! gelmekte V. Mevzuatın kılı kırk yaran, en uz-ok ihtimal lorî da.ıi ünfcmeÇe çalışan, bVilün dekleri iikamaûa çabalayan bükümleri . kadar sıkı ve ağır -luna ol-sjn; bu sanat, için için inkhaf edcı-ok, artistler, mülehassıslar, sanatkârlar, da-.ıiler yoüslirmekie devam çimektedir.
İsin aaribi, cemiyetin bütün bu ti-izlenmeleıine, gayretlerine ve çabala malarına bu arüs'ler, bıyık allından jülmok.edirıcı.-. Çünkü, minareyi çalan kılıfın: rok an hazırlamış, ku* r üslün de ve scl.il bakımından her şevi yolunda oösiormcsini bilmiştir. Hâdise ve isim zikrelmive rr-, foka! alızdlânrhıîi yokl.yalımj eı uiak yol-;.zluklan, en aâır süiistimtle kadar .epsinde teknik aynıdır. Mevzuatın emrettiği bölün vecibeler, y«ır:ne aeti lilmiştir, dosyadadır, herşey yolunda ! r, fakat yolsuzluk da ortaçtadır.
Bazan yolsuzluk ve suİisi'mal o kadar ar.ık'ır ve o kadar haykırmaktadır '.i, derhal tahkik he'yefinizi kurarsı-ıız, vesikaları tetkik ettirirsiniz, şahitler 'inlersiniz, karineler, delille elle tu-jlacok haldedir!.,. Matbuat hâdise Jidik didik «ı'mişlir, bizzat sanık, lisanı ipliyle her şeyi itiraf etmiştir., vicdanı ûmme de hükmünü vermiş ve kiiabına uydurma sanatının dâhisini çoktan mafıkûm etmiştir.
Fakat, iç huzuriyle (ohb diyemezsiniz. Çünkü dâhi, elini kolunu sallıya-rak hâlâ oriada dolaşmakla, size bıy:k altından gülmektedir, bu manzara karşısında içiniz burkulur: »Acaba kabak kimin başına Datlıyacakb diye dövünmeye başlarsınız,, çünkü dâhi bu işlerini gördüğü günlerde, mevzuatın püt noktasını bilmekle idi.. Bu voldoki emirlerini telefonla verecek, bütün hayalı ve istikbali iki dudağının arasında bulunan mâiyetine şifahen her dediğini yaptıracak bir kudret ve salâhiyette di, Kâöıt üzerindeki satırların dıs görünüşüne bakarsanız kendisi hiç birşcı/ yapmamıştır, bütün işi görenler mâiye' erkânıdır!...
Bu «kitabına uydurma sanatı» nın dâhilerini ancak bir sekil ve surette mahkûm edebiliriz: dosyalardaki satır!..:n altını okumağı öğrenebildiğimiz; . vadaki yolsuzluğu koklayabildiğı bilhassa kırtasî şekle bağlılıktan ker mizi kurtarabildiğimiz gün, onların yabasına yapışabiliriz. . İnşallah bugünleri görürüzI...
Sabahaddin SÖNMEZ
(1) Norveç, yağmuru bol olan bîr memlekettir. Burada otu çürümeden kurutmak için biçer biçmez, tarlaya dikilen kazıklara gerilmiş tellerin üzerine sererler... Muharririn bahsettiği ot kazıkları-bunlardır.
Bu seneki tarihî Kırkpınar güreşleri
Her sene olduğu gibi bu sene de Edirne'de, Tunca'nın çevrelediği, Saray içi mevkiinde, Mayısın 20, 21 ve 22 nci günlerinde ananevi yağlı güreşler yapılacak ve 1949 yılı Türkiye Başpehlivanı ayırdedilecektir.
Güreşlerin ciddi ve hiç bir itiraza mahal bırakılmayacak şekilde yapılmasına bilhassa ehemmiyet verilecek ve çıvgara, anlaşmak ve seyircileri bıktıran itişmelere müsaade edilmiyecektir.
Bir kaç yıldanberi Kırkpınar'da ve yurdun muhtelif yerlerinde yaptıkları temiz, ciddî ve kıran kırana güreşlerle halkın takdir ve güvenini kazanmış olan İzmitli İrfan. Çanakkaleli Mahmud, Sındır-gılı İbrahim ve Çorlulu Elmas gibi genç, çevik, kuvvetli ve teknik yeni yetişme pehlivanlar, başaltı ve baş güreşlere çıkmakta olan eski ve kurtlaşmış pehlivanlara tehlikeli birer rakip olacaklardır.
Bu yıl Bolu ve Sivas'tan Kırkpı-nar'a davet edilmiş olan ekiplerin millî oyunlarla yapacakları gösteriler ananevi Kırkpınar güreşlerine başka ve çok zevkli bir hususiyet verecektir.
1 Mayısta Bisikletle
Kızılcahamama gidilecek
Beden Terbiyesi Ankara Belgesi Bisiklet Ajanlıgınca 1 Mayıs pazar gUnü için, ycmokll bir kır gezisi tertip edilmiştir.
Bu geziye bütün Ankara bisikletlileri dûvet edildiği gibi hususi motörlU vasıtalara sahip kimseler de bu tertibe katılabileceklerdir.
Gezi programına göre. kafile sabnhle-yln 7.30 da 19 Mayıs Stadyumunda toplanacak ve 8 do yola çıkacaktır. Saat 12 de
ııt Camlık la kalacak ve geziye katılanlar yemeklerini burada yiyeceklerdir.
Saat 16 da kafile Ankara İstikametinde hareket edecek ve 20 de Ankara'ya dönül-nıUs olacakla.
müddet içinde ncüoll vakit gernnek ıcııı
b0ZHabçr aldığımıza güre bu ıı( . geziler ayda bir iki defa tekrarlanacak
Devlet Bütçesinden üşenen 300 Telefon kaldırıl yor
Sayıştay ve Maliye Bakanlığının müştereken aldıkları karar g-reğin-ce bazı yüksek makam sahip rinin evlerinde bulunan telefonl.: m 1 mayıstan itibaren kaldırılması hakkında teşebbüslere geçilmiş ve alâkalılara tebliğat yapılmıştır. Bu karara göre yalnız Bakanlarla müsteşarların evlerindeki telefon ücretleri Devlet bütçesinden ödenecektir.
Kesilecek telefonların 300 kadar I olduğu anlaşılmıştır.
APYO • TELEFON• TELGRAF HABERLERİ
Batum zindanlanndaki Türk bahkçdarı
)r"''0 ı d».- (ıa-ofı 1 înrîrlr I «filftıılflr Oradn iirümiizii Hp nvr
Bt Igaristan'daki ta fiye ve biz
Kremlin. Bulgaristan'da, büyük bir .Temizleme, hareketini. girişmiş, ve böylelikle bu devleti, peyk sisteminden de çıkarıp bir nevi siyasî sömürge haline koymuştur. Gelen haberlerden de araşılıyor ki. vaktiyle Trablus ve Libya. Afrika'daki İtalyan genişlemesi için ne idiyse, şimdi. Bulgaristan da, Sovyet Rusya'nın sıeal 'sulara, Akdeııize inebilmesi için ı. m şekilde bir âlet haline getirilmiştir. Sofya, artık, hattâ komünizm çerçevesi içinde dahi, •kendi'idare seklini tâyin etmekten â.iz bir ınevkic düşmüştür. Çüçik : siyası liderleri azil ve tâyin et nek, kabineyi kurmak. Bul. garistiıı'ın iç ve dış politikasını ancak' istenilen adamların eline bırakmak tamamiyle Kremlin'in iradesine tâbidir, işte Türk - Bulgar hududunda kasden çıkarılan son Hâdiseleri Bulgaristan'daki bu .t-ıııizleme* hareketinin ışığında, tetkik edecek olursak, garp sınırlarımızdaki Rus iahrikleri-ııin mahiyet ve şümulünü çok daha iy, anlamış oluruz. Çünkü Rusya, Bulgaristan'ı âlet ederek, bilvasıta bize karşı yeni bir sinir harbine girişmiştir.
Tasfiyenin şekli
Bulgar Komünist Partisi ger çen mart ayının sonlarına doğru, Bulgar Başbakan yardımcısı Traitclıo Kostov'u bir nevi hıyanetle itham edip iş basından atarak, Bulgaristan üzerinde Sovyet nüfuzunu daha ziyade kuvvetlendirmeğe başlamıştır. O Kos-tov ki, - tâbir caizse - Dimitrov'-dan daha fazla komünisttir ve 1920 denberi Komünist Partisinin âzası bulunmaktadır. İki harp a-rasında, komünizmden dolayı a. leyhinde takibat yapıldığı sırada sırf Dimitrov'la, Kolarov'u ele vermemek için emniyeti umumi-yenin 4 üncü kat penceresinden fendini aşağı atmış, ve 6 ay hastanede kalmıştır. Kostov macera dolu hayatında daima komü-'nizmin müdafii olmuş, 1942 de Almanlara karşı cephe yaratmış
ve yakalanaıJR gnmrt.ıl
mahkum edilmiştir. Halbuki bugün kendisüıe isnad edilen son cürüm ise, Bulgaristan'da milliyetçilik cereyanlarını körüklemek, ve Tifo Yugoslavyasiyle anlaşmaktır. Kostov'la beraber, bir çok Bulgar ileri gelenleri tevkif e-dilmîşlerdir. Bunların arasında Sofya belediyb reisi de vardır. Simdi, Koslov'dan sonra Bulgar Başbakanı Dimitrov da, Moskova'da tedavi altına alınmıştır!
Netice
Hatırlardadır ki, Dimitrov bundan bir, bir buçuk sene evvel, bir Balkan Federasyonu fikrini müdafaa etmiş ve Pravda tarafından fena halde azarlandıktan sonra bu fikrin aksini ileri sürmeğe mecbur bırakılmıştı. Dimitrov dâ Kostov gibi, Tito Yu-goslavya'siyle anlaşmak taraftarı idi; öyle görülüyor ki, Ruslar, o-nun bu fikrini affetmemişler ve hele Ipto'nun Moskova'ya kafa tutmasından sonra, bu iki şahıstan daha ziyade kuşkulanarak, bunları siyaset sahasından uzaklaştırın ık için ellerinden geleni yapmışlardır. Çünkü Kremlin'in Avrup.',hm Cenup Doğusunda hiçbir /aman bir kuvvetli devlet ve bir birlik görmeğe tahammülü yoktur. Eğer Moskova'nın Bul. garlar tarafından Türkiye'ye karşı daha geniş tahrikler yapılmadığını ileri sürdüğü hakkındaki haberlere bakılacak olursa, Bulgar Komünist Partisindeki bu tasfiyenin, sade Bulgaristan'a değil, belki daha geniş hedeflere matuf bir hareket olduğu açıkça görülür. Bu bakımdan, biz, Sofya'daki bu son buhranı, sade Bulgaristan'ın bir iç meselesi değil, belki Rusya-( ııın dış politikasının ve saldırgan siyasetinin bir inkişafı olarak telâkki etsek yerindedir.
_M. F. F.
Boğaz'da Rusya'ya giden iki geminin geçirdiği kaza İstahbûl, 29 (Telefonla) — Harp tazminatı olarak ruslara verilen italyanların bir şilebi ve bir yolcu gemisi bugün Karadeniz boğazından çıkarlarken şilebin tel halatı yolcu gemisinin uskuruna takılmış, bu yüzden J;?purlar karaya oturmak teldik 'eçirmişlerdir. Kurtarma ekibi . ' jhal önleyici tedbirler al -m. -a a. gemiler bulundukları yerde, bönjrlemeğe mecbur kalmışlardı ı. Uskura sarılan tel kurtulabilir.*!'vapurlar yarın sabah hare -ket edeceklerdir.
( Baş tarafı 1 incide ) maya başladı :
— O günü kuşluktan sonra arkadaşım Mustafa Aytan ve yeğenim ile
i balık tutmak için denize açılmıştık. Bizden ileride iki ve geride de bir : k ıyık vardı. Tahminen bir, bir bu-suk mil kadar açılmıştık. Hepimiş aynı istikamette ve bizim deniz hu-lıudu içinde idik. Biz balık tutmakla meşgul iken 30 - 35 mil süratinde bir Rus hücumbotu doğru bizim kayığa yaklaşarak durdu ve yanaştı. Mürettebattan birisi :
Saı-osta Mehmet Çakır?, diye sordu. Sarosta Rusçada muhtar dç-ıııektir. Buna hayret ettim. Benim balıkçılık yaptığımdan nasıl haberleri vardı'.' Birden aklıma hüviyeti-mi saklamak geldi. Arkadaşlara , , muhtar olduğumu söylememelerini j tenbih ettim. Fakat resmi mühürün ü/erimde olduğu ve arandığım zaman meydana çıkınca başıma belâlar getirebileceğini düşünerek birdenbire fikrimi değiştirdir :
— Sarosta Mehmet Çakır benim!, dedim. Bunun üzerine bir Rus su-
ı bayı sandala atladı. Ve hücumbot kayığımızı yedeğe alarak Rus sahillerine doğru yola koyuldu
Batum limanına yaklaştığımız sırada yol kesildi. Kayığı motöre doğru çektiler. Bizi yukarı aldılar ve gözlerimizi bağladılar. Gürültülerden ve sıcaklıktan makine dairesine | indirildiğimizi anladım. Bir müddet sonra iskeleye yanaştık. Yine gözlerimiz bağlı olarak karaya çıkarıldık. Biraz yürüdük. Etrafımızda değişen bir takım emirler ve konuşmalardan ; sonra taş merdivenli bir yere gir-' dik, Büyük bir odada gözlerimizin bağlarını çözdüler. Büyük bir masa-, nın başında bir kadın oturuyordu. ■ Yanında bir kara iki de deniz subayı vardı. Bizi dikkatle tetkik ettikten sonra subaylardan birisi :
— Aleykümselam!., dedi. Derhal kadın sorguya başladı. İlk sual:
.— Denizde ne yapıyordunuz? Jıududu neden geçtiniz?- oldu. Suallerin başlayışından maksatlarının ne olduğunu anladım. Ortada bir : kabahat yokken zorla bir hâdise çıkarmak istiyorlardı.
Muhtar Mehmet Çakır daha he-! yecanlanmış ve yanakları kızarmıştı. Durdu. Gözlerini bir noktaya di-i kerek, sanki karşısında o Rus su-j bayları varmış gibi yüksek sesle ko-! nuşmaya devam etti:
— Biz balığa çıktık. Hududu da geçmiş değiliz. Zaten hududumuzda
*—"~~—' ı yok ki dedim. Bunun
serrt»
— Balık kâğıtlarınız nerede? Böyle balıkçılık olur mu? diye sordular. Kendilerine balık kâğıtlarının ancak başka iskelelere giderken berâ-ber alındığını, bizim ise kendi iskelemizde avlandığımızı söyledim. Askerlik yapıp yapmadığımızı sordular. Hepimiz de askerlik vazifemizi yapmış olduğumuz cevabım verdik. Bir kâğıda bir şeyler yazdılar. Bunu imzalatmak istediler, imzamı atmadım, bir iki zorladılarsa da muvaffak olamalılar. Beni odadan çıkardılar. imza için tekrar odaya getirdiler. Biz ayak diredik. Bu sırada kapı açıldı. Kısa boylu bir subay girdi. Bize sert sert bakarak :
— Bunların işi bitti mi? diye sordu. Kadın imza etmediğimi söyledi. Bunun üzerine kısa boylu subayın yüzü aksi bir ifade ald, :
— İsterlerse etmesinler. Cezalarını görürler dedi ve kapıyı vurdu çıktı. Fena kızmıştım :
— Şimdi elinizdeyiz. Her istediğinizi yapabilirsiniz. Fakat imza et-miyeceğim!.. dedim.
Dışarı çıkarıldık. Otomobille bir yere getirildik. Büyük bir binanın kapısından bizi içeri soktular. Uzun ve geniş bir koridordan geçtik. ikinci bir demir kapıdan içeri
soktular. Orada üçümüzü de ayrı ayrı hücrelere kapattılar. Bu rutubetli yerin genişliği ancak bir metrekare idi. Tavandan sarkan elektrik lâmbasının ölü ışığının duvarlarda yaptığı çeşitli gölgeleriyle vakit geçirmeğe başladım. Kapının üstündeki gözetleme deliğinden başka hava alacak yer yoktu. Karnım fena halde acıkmıştı. Sıcak sudan başka bir şeye benzemiyen çorba ile 200 gram kadar çorma (siyah ekmek) verdiler. 14 gün bu karanlık yerde kaldım. Arkadaşlarımdan hiç bir haber alamamıştım. Onları da merak ediyordum. Evim, vatanım gözümde i ütüyordu. Hırsımdan ne yapacağımı bilmiyordum. Ne ariyan vardı, ne soran... On dördüncü günü bir subayın yanına götürdüler.
— Türk hükümeti sizi istiyor. E-ğer şu evrakı imza ederseniz memleketinize geri göndereceğiz. Dedi, Tekrar hürriyetime kavuşmak için imzayı attım.
Arkadaşımın hâlâ ayak dirediğini, imza etmediğini söylediler ve beni başka büyük bir odaya götürdüler. Yeğenim orada idi. Sevinçten boynuna sarılacaktım. Fakat kendimi tuttum. Biraz sonra Mustafa Aytan'ı da getirdiler. Onlar da imza ettiler. Bize biraz serbestlik verdiler.
Bu odada hapsedildik. Oda büyüktü, ama çok pisti. Bitler bastı. Şikâyet ettik. Çamaşırlarımızı aldılar. Etüvden geçirdiler. Bize de kullanılmış çamaşırlar verdiler. Ne ise bitten bu suretle kurtulmuş olduk. Tam 23 üncü günü idi. Kapı açıldı. İçeriye alaylı bir yüzle muhafız subay girdi :
— Yarın sizi Türk hükümetine teslim edeceğiz... dedi. Sevinçten gözlerimiz parladı. Kaç gündür saç sakal birbirine karışmıştı. Berber istedik. İlk günü sıfır numara makine ile saçımızı sakalımızı gelişi güzel kesmişlerdi. Bu sefer temiz yere götürerek orada bir güzel tıraş ettiler. O,gece sabaha kadar sevinçten gözümüze uyku girmiyordu. Kaldığımız müddetçe verdikleri yemek sabahleyin lapa, öğle ve akşam sıcak su gibi çorba ve 200 gramlık çorma ekmekti.
Nihayet sabah oldu. Bizi aynı hücumbotla Sarp kapısına getirdiler. Bizim hükümetin adamlariyle yaptıkları temasta uyuşamadıklarından teslim etmiyerek tekrar aldılar, Ba-tum'a getirdiler. Köyümüzü uzaktan gördük. Gözlerimiz yaşararak geri döndük. Bu da başka bir işkence i-
deceklerini haber verdiler. Bü defa bir otomobile bindirdiler. Çarşının içinden geçirdiler. Hallerinden kederli ve fakir oldukları belli olan kalabalık halkı gördük. Çarşıdaki dükkânlarda alış veriş yoktu. Halk dükkânların önünde durmuş seyrediyordu. Şehirden çıktıktan sonra Günya köyüne kadar süratle yol aldık. Etrafa sık ağaçlar dikilmiş, gökten başka bir şey görülmez Günya köprüsünden Çoruh suyunu geçtik. Ve çabucak Sarp kapısına vardık. Bizi teslim edeceklerini bildikleri i-çin kalabalık halk toplanmıştı. Kimse bizimle konuşamadı ve yaklaşamadı bile... Bu sefer protokol imza edildi. Sevinçle tekrar vatanımıza, yuvamıza döndük. Biraz sonra kayığımızla eşyalarımızı da getirerek teslim ettiler.
Mehmet Çakır'ın gözleri yaşarmıştı. Daha fazla yormak istemedim. Fakat oradaki hayat hakkında görebildiklerini anlatmasını da istemekten kendimi alamadım.
Mehmet Çakır halkın çok perişan, fakir, elbise ve ayakkabılarının yırtık olduğunu söyledi. Herhalde karınlarına da ancak ölmiyecek kadar bir şey girdiğini ilâve etti.
Ahmet Kurtoğlu
Elr ırz düşmanı
Aaa^a.'-29 (Telefonla) — Alidede mnhnlj .-sinde oturan Ali Koşun a-dınd^yb^r ırz düşmanı bugün kom-V unun. beş yaşındaki Dürdune d-Yd'i -ki kız çocuğuna tecavüz etmek isteı- - suçüstü yakalanmıştır,'
Sanık evkıf edilerek tahkikata başlanmışı,
İKRAMİYEM AİLE CÜZDANI 1 Mayıs ikramiyeleri
EV
Beheri
15,000 Lira değerinde (Kadıköy Çiftehavuzlarda)
Yaz ayları içinde teslim edilecektir.
Ev talihlileri dilerlerse, ev yerine değerlerini alabilirler.
10.000 l'ra değerinde çeşitli para ikramiyeleri
İkramiye çekilişi 1 Mayıs Pazar günü saat 15-de Galata Şubemizde yapılacaktır. Çekilişe bütün İkramiyeli Aile Cüzdanı sahipleri davetlidirler.
Kura numaraları Cüzdan sahiplerine dağıtılmıştır. Her hangi bir sebeple numaralarını alamıyanların Cüzdanlarını aldıkları Şubelerden kura numaralarını öğrenmelerini rica ederiz.
YAPI ve KREDİ BANKASI
Korkulu rüyalar şehri!
BİR müddetten beri Ankara", nın en işlek caddeleri seyyar darülaceze halini aldı.
Yamrı yumru adamlar, körler, sağırlar, dilsizler, bacakları omuzlarında sürünen insanlar gelene geçene avuç açıyorlar..
Ne oldu? Bunlar nereden geldiler? Nasıl birdenbire Ankara bu facialar sergisi ile en iptidaî bir Asya kasabası manzarasını aldı?...
Belediye hangi hakla bu korkunç insanlarla vatandaşları tiksindiriyor?
İsin garibi judur ki, bu yamrı yumru adamların çoğu Ankara Belediyesinin önünde sürünmektedir!
Neden? Belediye erkânımız hep basları havada oldukları için mi bunları görmüyorlar?...
Anladık : Meşhur sözdür; mum dibine ı$ıl( vermez derler — A. F.
Gelir vergisini kim vermiyecek?
Başmakaleden devam
Besmeleyle..
de bulunduranlar, kendilerini sanki Cenabı Hak tarafından bu milleti idareye memur edilmiş telâkki etmişler ve şimdiye kadar millete söz iıakkı tanımamışlardır. Her gelen geçen hükümet, sadece gününü gün etmeğe bakmış, bilgi yerine baskıyı kendisine rehber almıştır. Halkın siyasî, iktisadî ve içtimai rüşdüne aslâ ehemmiyet vermemiştir. Umumî hayatımız hemen her salıada muhtelif kimselerin idaresi altında bir tecrübe tavşanına dönmüştür.
Biz işte bu siyasi mutatabbiplere, bu ilmi simya mütehassıslarına :
— Yeter! demek için çıkıyoruz.
AUahın izniyle ve milletin sağduyusunun kıymetli yardımiyle bu mücadelemizde devam edeceğiz. Kötülükleri meydana vuracağız, iyiliklerin hizmetkârı olacağız.
Biz iktidarı değil, iktidarda hâkim olan sakim zihniyeti yıkmak için mücadele edeceğiz.
Ama bu vazifemizde muvaffak olacak mıyız?...
Şunu unutmamak lâzımdır ki, iki taraf çarpışırken zafer sadece bir tarafındır; fakat elde edilecek her türlü barış bütün milletindir.
Kendi kendimizi teşci edelim : halkla beraber demokrasi ve iyilik savaşında yolumuz açık olsun!
Mümtaz Faik FENİK
Atlantik paktı ve Türkiye
( Baş tarafı 1 incide )
üzere memleketimize gelmiştir.
Amerikalı kadın gazeteci bugün bir basın toplantısı yaparak ezcümle şunları söylemiştir:
. 1927 senesinde Ankaraya git -miş ve Atatürk ile uzun bir mülakat yapmıştım. Türkiye harp dışında kalmakla çok iyi bir siyaset takip etmiştir. Harp biteli yıllar geçiyor. Fakat, Rusya yüzünden dünya henüz tamamen sulha kavuşmuş sayılamaz. Tüı-kiyenin Atlantik paktına alınmaması cidden bir hatâdır. Maamafih buna benzer diğer bazı paktlar yapmak mecburiyetinde o-lan Amerika Türkiye'yi de bu yeni paktlara girmeğe davet edecektir. Boğazlar dolayısiyle Türkiye daima dünyanın en mühim yerlerinden biridir..
Kadın gazeteci Amerika'daki komünist faaliyeti hakkında da şunları söylemiştir:
•Bir zamanlar Hanry Wallac a-dında bîri ortaya çıktı ve Amerika-da komünistlik lehine propagandaya başladı. Bu adam Ruzvelt'ten sonra Cumhurbaşkanı olmak sevdasına kapılmıştı. Fakat emeline nail olamayınca, âdeta dejenere oldu, ve ortaya bir komünistlik attı. Wallac Amerika'nın sayılı milyo-nerlerindendir. Acaba, neden kapitalini devlete bırakmıyor'
Aspro müessesesi bir Türk firmasının ambalaj usulünü taklit etmiş
İzmir, 29 (Telefonla) — Bugün şehrimizde Asliye Hukuk Mahkemesinde' dikkate değer bir muhakeme başlamıştır. Mesele şudur:
izmir'de Ar lâboratuvarları sahipleri İngiltere'deki Aspro müessesesini dâva etmişlerdir, iddiaya göre Ar lâboratuvarları sahipleri lcen-j di buldukları bir ambalaj çeşidini Türkiye'de kullanmak hakkını Devlet makamlarından resmen almışlar ve bu keşiflerini 15 sene müddetle tescil ettirmişlerdir.
iddiaya göre Aspro müessesesi ve Hattâ Bayer firması bu usulü taklit ederek bu suretle ilâç çıkarmakta ve ihtira sahiplerinin kanunî haklarına tecavüz etmektedirler.
Dâva edilen ingiliz müessesesi bu dâva için istanbul Üniversitesi Ticaret Hukuku Profesörü Mazhâr Nedim Köknil ile dört avukatı İzmir'e göndermiştir.
Yapılan duruşma sonunda hâkim davayı bakmayı salâhiyeti haricinde görmüş ve İstanbul'da rüyet hususunda kanuni harekete geçmiştir.
( Baş tarafı 1 incidc ) hakkındaki 13 üncü maddenin yeni şekli kabul edildi. Bu madde de şu şekli almıştı:
On üçüncü madde — 10 uncu mad- ! dede yazılı umumi şartlardan herhangi birini takvim yılı içinde kay- | bedenlerin esnaf muaflığı ertesi takvim yılı başında kalkar.
11 inci maddede yazılı şartlardan her hangi birini takvim yılı içinde kaybedenlerin muaflığı o takvim yılı başından itibaren kalkmış olur. Şu kadar ki, 11 inci maddede yazılı alım, satım ve ücret hadleriyle diğer ölçülerde vukua gelen fazlalıklar yüzde elli nispetini aşmıyorsa I muaflık yıl sonuna kadar devam e-j der.
Bu suretle yıl içinde mükellefiyete girenler muaflık şartlarının kalktığı tarihten itibaren Vergi Usul Kanunundaki esaslar dairesinde keyfiyeti Vergi Dairesine bildirmeğe ve defter tutmaya ve buna ilişkin ödevleri yerine getirmeye mecburdurlar. Bu mükellefler muaflık devresine ait kazançlarını elde bulunan vesikalara müsteniden tesbit, buna imkân bulamadıkları takdirde tahmin ederler.
Vergi tetkikleri sırasında muaflık devresine taallûk eden muamelelerden dolayı matrah farkı tesbti edilirse, bu farklara ait vergi cezası a-lınır.
Esnaf muaflığı şartlarını haiz o-lanlardan muaflıktan faydalanmak istemediklerini yazı ile bildirenler taleplerini takip eden takvim yılı başından, yeni işe başlayanlar işe başlama tarihinden itibaren Gelir Vergisine tâbi tutulur.
17 inci madde de aynen kabul edildi. Bu maddenin yeni şekli de şu idi:
«İskân Kanunu hükümlerine göre göçmen ve mülteci sayılanlarla yerleştirilenlerin mezkûr kanunda kazanç vergisi muaflığı için konulan kayıt, şart ve sürelerle bir takvim yılı içinde elde ettikteri kazanç ve iratların altı bin lirası gelir vergisinden müstesnadır.
Bu istisnamn menkul sermaye iradı üzerinden alınacak verginin tevkif yoluyla kesilen kısmına şümulü yoktur.
Telif kazançları istisnası hakkındaki 18 inci madde uzun ve hararetli müzakere ve münakaşalara sebep oldu. Bu madde şöyle diyordu: -Müellif, mütercim, heykeltraş, ressam ve bestekârların kitap, resim, heykel ve not halindeki eserlerinden bir takvim yılında elde ettikleri kazançların 5.000 lirası (yazılı eserlerin tefrika halinde satılması, temsil, icra, teşhir gibi retlerle değerlendirilmesi mukabilinde alınan bedel ve ücre'tler istisnaya dahildir.)
İlk sözü Suud Kemal Yetkin aldı. istisnanın teşmilini istedi, ismail Hakkı Baltacıoğlu ezcümle şöyle dedi:
— Heykeltraştan, ressamdan, bestekârdan vergi alınması fikri beni rencide ediyor. Mehmet Emin Yurdakul'un «Ben bir Türküm dinim cinsim uludur. Sinem özüm ateş ile doludur, dedi. Ben bunu okuduğum zaman benliğim sarsıldı ve türkçü oldum- Simdi bundan vergi mi alacağız. Avusturyalılar Atatürk'ün heykelini yapamadılar. Fakat bir Türk evlâdı çıktı. Barbaros'un heykelini dikti. Bu sanatkâr 5001 lira aldı diye vergi mi alacağız? Bugün ilk ve orta okullara sarfettiğimiz para bütçemize göre ' ağırdır. Bu eserlerden de vergi almazsak ne kaybederiz. Bizde sanatkâr teşvike muhtaçtır.
Muammer Alakant, fikir, ilim, sanat erbabına tanınan muafiyetten gazete ve mecmua muharrirlerinin de istifade etmesini müdafaa etti. Gazetecilerin tekaüdiyeleri, teminatları olmadığını, hayatlarında istikrar bulunmadığını, siyasî hayatın, Ceza Kanununun, Matbuat Kanununun takibatına maruz bulunduğunu anlattı ve bu husuta bir takrir verdi.
Emin Soysal da devletin şimdiye kadar sanatkârlara para verip teşvik ettiğini anlattı; sanatkârlar vaziyetinde bir değişiklik olmadığını bugün de yardıma muhtaç halde olduklarım anlattı ve böyle kanun olmaz dedi.
Asım Us da gazetecilerin istisna-
Saim Ali Dilemre de ezcümle şÖ3'-le dedi:
— Eğer bir adam yazdığı kitap parasiyle bir köşk yapar, bir çiftlik alırsa, gider, vergisini alırsın. Hep kitap çıkardık, hem de çok, vallahi hepsinden 2 bin lira almadım. Bu gayri müstahsen bir maddedir, bunun ifadesi biçimsizliktir.
İhsan Yalçın, teklif aleyhinde bulundu «bir ameleden vergi alacağız da beri tarafta bir zümre mi teşkil edeceğiz, matbaaya uğradı diye vergi almıyacak mıyız.» dedi.
Komisyon sözcüsü Münir Birsel mevcut metnin müdafaasını yaptı.
Suut Kemal Yetkin, bizde muharrir, bir ressam veya hetkeltra-şın bir senede beş bin lira kazandığı görülmüş müdür, diye söze başladı. Mevcut fıkranıp mevcut olmı-yan muhayyel şahısların muufiye-I tini koruduğunu anlatarak dedi ki:
— Bizde kalemiyle para kazananlar bir yerde devamlı çalışan -lardır. Muharrir olsun, sanatkâr ol-
sun bir yerde devamlı vazifesi vardır. işçiler İş Kanunun teminatı altındadır. Halbuki yazarlar her türlü teminattan mahrumdur. Tekaütlükleri de yoktur. Cemiyette mühim rol oynıyan fikir adamlarının da korunması zaruridir. Eğer mevcut kanünâ «Sürekli olarak çaîlşan fikir ve sanat adamlarının muaf tutulması. kaydını koymazsak kanundan beklediğimiz müspet hedefe varamayız. Bu hususta 51 imzalı bir takrir vererek kabulünü rica ediyoruz.
A Taksilerde dolmuş yasak, resmî robalarda taşkınlığa cevaz var A Amerika'ya giden heyetimizin modalar hakkındaki lemasları ka ile beklenmektedir. A Hayat pahalılığı insanları mür yaptı. Yemek listeleri sağdan la doğru okunuyor. A Sarmsak ihracına müsaade ed
Aman kokusu çıkmasa... A Profesör Doktor Tevfik Remzi zancıgil İstanbul'da bir konfeı vermiş : 3abasız çocuk yapıl| lir mi?). Biliyoruz, bu mümkün, rifet anasız çocuk yapabilmekfj A Yerli bir filmi Vurun Seyircinin
r
Saim Ali »ilen,™ tekrar iciteiuy» Tlcore,'vi ,|kom)mi Bokon|
nlrh ınıırrlpnın ;ıİr»vVıınrle hıılımdıı . . w
geldi, maddenin aleyhinde bulundu -bu tâzibi hayVan bilâ faidedir!■ dedi.
Dr. Ahmet Hâmid Selgil, fikir â- 1 damından vergi alınmasının doğru olmadığını, gazetecilik mesleğini ve j mesleğin kültür seviyesini korumak icabettiğihi söyledi.
Dr. Adnan Adıvar, ilk teklifinin tarihçesir)i yaptı, istisnayı müdafaa etti.
A öksürüklü (Radyo Gazetesi) 1
maz. Sadece lâftır.. A Veto (Gromiko) yoldaş Milletlerde yine Rus Başd«
Cehdi ŞAHİNGİr!
Muğla D. P. kongresi!
Muğla, 29 (Telefonla) — Demokrat Parti II kongresi 30 günü başlıyacak ve 2 gün edecektir.
Genel Kurul azalarından Ad Menderes, Fevzi Lûtfi Koraosrr oğlu ve Mustafa Haydar Nazlı M la'yâ hareket etmişlerdir.
Hararetli geçeceği anlaşılan h grede Adnan Menderes, Fevzi 1 fi Karaosmanoğlu son siyasî hfc seler hakkında birer konuşma pacaklardır.
Barlas hayat pahalılığı ile mücc le için muhalefetin tedbir göfteı Sihi istiyor. Sağır Sultan bile duy Milletin rahata kavuşması içitı mızdan Halk Partisinin yük kalkması sarftır. A istanbul Akıl Hastanesine kişilik mutfak... Bu gidişle o ( cağı 18 milyonulk olacağa b Hl
Hüseyin Ulusoy muafiyet aley- A İstanbul'un fethinin 500 üncü y hinde bulundu. Emin Soysal ve İs- nümünü hazırlıyacok olan koı mail Hakkı Baltacıoğlu fikirlerini kutlama töreni balolarında vı tekrar müdafaa ettiler. yafetlerinde sık sık toplanmak
Mecliste umumi hava sanatkârın, re dağılmıştır, gazetecilerin istisnası lehinde idi. a Ulus'ta daimi yazılar ve imzalj Aleyhte yalnız İhsan Yalçınla, Hü- (Yankılar) (T.I.), başmakale (Y. şeyin Uluso'y konuşmuştu. Abadan), 350 liraya pastırma
Bu esnada Maliye Bakanı İsmail kinesi (Ulus ambar memuru). Rüştü Aksal kürsüye geldi. Emin Soysal'ın konuşması sırasında kullandığı «Malmüdürü zihniyeti» tabiri üzerine kürsüye geldiğini söyledi. Vergi mevzuunda her şeyden evvel vergi prensiplerine riayet gerektiğini anlattı. Vergi âmme hizmetine iştiraktir. Vergi zümre tanımaz. Emek, emekle sermaye memzucu olan kazanç, sermayenin iradı. Vergi sade bunları tanır. Bunun aksini iddia etmek 300 senedir mücadelesi yapılan hâdiseyi anlamamak demektir. Biz, harcanaca -giz, fakat demagoji yapmıyacağız, malmüdürü zihniyeti ne demek. Vergi karşısında eşitlik prensipini ihlâl ettiğimiz gün, bu nerede başlar, nerede biter bulamazsınız? Muayyen sanatları ve mensuplarını teşvik lâzımsa edelim, prim verelim, fakat prensipi bozmıyalım.
Hıfzı Oğuz Bekata, meselenin halledildiğini, hükümetin de, komisyonun da bir noktada birleştiğini, söyledi, hükümetin teklifi ile 51 imzalı takririn kabulünü istedi.
Emin Soysal, hâdisenin demayoji ile alâkası olmadığını, cemiyetin terakkisi prensipinin müdafaa edildiğini, hukuk ve maliye prensiplleri-nin gayesinin cemiyetin terakkisi prensipini kuvvetlendirmek olduğunu söyledi. Saim Ali Dilemre ile ismail Hakkı Baltacıoğlu da bu fikre iştirak ettiler.
Neticede Suud Kemal Yetkin'in teklifi okundu ve reye konacaktı. Mecliste umumî hava teklif lehinde görünüyordu. Fakat teklif leh ve aleyhindekiler birbirine müsavi gibi idi. Reis tekrar reye koydu. Hemen birkaç reyle teklif reddedildi. Teklif aleyhinde bulunanlar arasında bilhassa Rasih Hoca göze çarpıyordu.
Bundan sonra istisnalar hakkındaki 24 üncü madde kabul edildi. Bu maddeye göre sakatlığı ve maluliyeti heyeti sıhhiye raporile tevsik edilmek şartile iki gözü kör, dilsiz, mefluç, el ayaklarından ikisinden veya birinden mahrum ve bu azalarını kullanamıyacak derecede sakat bulunan veya çalışamıyacak derecede malûl olanların emekli, dul ve yetim aylıkları vergiden muaf tutulmuştur.
Otuz ikinci madde — Aşağıda yazılı hadleri aşmıyan gelirler vergiye tâbi tutulmaz :
1. Grup — Bekâr mükellefler Günde 1,5 lira, ayda 45 lira, senede 540 lira;
II. Gıup — Çocuksuz evli mükellefler : Günde 2,5 lira, ayda 75 lira, senede 900 lira;
III. Grup — Bir veya iki çocuklu evli mükellefler : Günde 3 lira, ayda 9ü lira, senede 1080 lira;
IV. Grup — Üç veya dört çocuklu evli mükellefler : Günde 3,5 lira, ayda 105,5 lira, senede "1260 lira;
V. Grup — Dörtten fazla çocuklu evli mükellefler : Günde 4 lira, ayda 120 lira, senede 1440 lira;
Ana ve babasını kaybetmiş torunlardan mükellefle birlikte oturan ve Gelir Vergisine tâbi geliri bulunmı-yanlar bu maddenin tatbikında öz çocuklar gibi hesaba katılır.
Vergiye tâbi gelirler yukarda yazılı hadleri aştığı takdirde gelirin bu kısımları matraha alınmaz.
Bu madde kabul edildikten sonra Vehbi Sarıdal işçilerin lehine konuştu, haftanın 6 gün değil 7 gün ayın da 30 gün hesap edilmesini istedi. Ve bir ara böyle mühim bir maddenin müzakeresinde milletvekillerinin çoğunun bulunmadığına işaret etti, filhakika Mecliste 100 kişi var yoktu. Neticede Vehbi Sarıdal'ın teklifi kabul edildi, buna göre ay 30 günden hesaplanacaktı.
32 inci'maddede yazılı indirim hadlerinin tasnifinde, mükellefin, cclirin elde edildiği takvim yılı ba-... odaki medeni hali ve aile durü-ıııunun esas olduğuna ait 33 üncü madde de müzakeresiz kabul edildi.
53 üncü madde ebeler, sünnet-çiler, sağlık memurları, arzuhalci-
ır
Öldürdüğü adamın kulaklaru kesip tuzlayan adam
İzmir, 29 (Telefonla) — Bun altı ay önce şehrimizde hemşet Süleyman'ı taammüden öldüren kulaklarını kestikten sonra tuzk bavulunda saklayan Şükrü Ar; isminde birisi idam talebiyle i Ceza Mahkemesine verilmiş ve gün duruşmasına başlanmıştır.
Duruşma sırasında, kaatil ma tulü kız kardeşini iğfal edip bili ra evlenmediği için öldürdûğ söylemiş ve duruşma şahitlerin j e lenmesi için başka bir güne bıfd1^
Oğlunu öldüren deli ; ;
İstanbul, 29 (Telefonla) — Üsdc dar'da Kör bakkalda 82 numaria oturan 1309 doğumlu Asım 1k-son zamanlarda aklî muvazene).-kaybetmiştir. Nihayet dün /'f Hastanesine nakli kararlaşan hı karısı ve oğlu ile vedalaşırken n denbire tabancasını çıkarmış vek rafa ateş etmeğe başlamıştır. K,( sı kaçarak kuıtulmuşsa da t" doğumlu oğlu Nihat kalbinden ° rularak derhal ölmüştür.
Kaatil, deli tımarmaneye nal] dilmi şve oğlunun gömülmesine e verilmiştir.
İzmirde işçilerle çıkanj bir ihtilâf
İzmir, 29 (Telefonla) — Iz. şehrinin havagazı - su - elektri tramvay ve otobüslerini işleten i hot Umum Müdürlüğü ile, işç arasında çıkan iftilâf bugün s ermiş ve işçilere % 15 zam ka edilmiştir. Fakat işçi mümessil bugün tekrar müracaat ederek % 15 paramı kâfi bulmadıkla belirtmişler, hiç olmazsa bu mik rın % 25 e çıkarılmasını istemiş
götürü olarak tesbit edileceğine irdi.' süz istiyen olmadığından madde ue aynen kabul olundu. Bundan sonra 57, 90, 91 ve ( ci 4, 7, 8 ve 9 uncu maddeleri de bul olundu. 90 ıncı madde bekâ zammına aittir ve şudur:
Doksanıncı madde — Bu kan' göre alınacak Gelir Vergisine kâr mükellefler için % 5 zam j lir.
Bu zam, dar mükellefiyete mükelleflerle, 25 yaşım ikmâl memiş olan kızlara. 18 yaşındar şağı olan erkeklere (Tahsile de\ edenler 25 yaşına kadar), mâlûlli dul ve yetim maaşı alanlara, cuklu dullara ve evlenmesi ka nen yasak olanlara şâmil değild Bekârlık durumu 33 üncü macj ye. çocukluk ve malûllük halleri 34 üncü maddeye göre tâyin oluı
Su suretle Geliı- Vergisinin ci üçüncü maddesi hariç diğer deleri görüşülmüş oldu.
Meclis pazartesi günü to»"' ' çaktır.
imm
f[pATMHA HALfLJMM]
Muvaffak Menomencioölu
50.000 kişinin idamı ile biten bir ihtilâl
söz -
- Ön
I kaç sene evvel neşredilmiş bulunan Abdi Tarihi bir bakımdan büyük bir Patrona Halil ihtilâli, baştanbaşa IV;^,^^".0'o.^'^/İTİ' îf.! kanlı vakalarla dolu olan Osmanlı ■ "
lâkki olunabilir. Buna rağmen bu mühim hâdiseyi bir de yabancı gö-ridir. PatronîT Halil, *den!ı"erllfinden ( ^î^^t , İ?"™ ffjâl'h!;
geçerek yeniçeri ocağına kaydolun- —«« "
devrinin en müthiş facialarından bi-
Hayat pahası ve ihtikâr
( Bas tarafı 1 incide )
)ı zaruri görmektedir. Çünkü eldeki jelediye talimatnamesi ile iş görme mkânı bulunmamaktadır.
Doktor Lûtfi Kırdar yerli ve ecnebi profesörlerden mürekkep bir heyeti bu mevzuda çalıştırmış ve bir -apor almıştır. Bu rapor esasları üzerinde bir de lâyiha hazırlatmış ve bu lâyihayı beraber getirerek hükümete vermiştir. Bu lâyiha kontrol ve murakabeyi müeyyideli bir aıe koymakta ve belediyeye de bu /olda geni? salâhiyetler vermekte-lir.
Bugünkü belediye talimatnamesine göre kontrol ve murakabe müeyyidelere dayanmamakta, hafif para alariyle gerek esnaf ve gerekse
C. Bayar'ın gazetemize beyanatı saimajuzünden tmmm
muş aşağı bir Arnavuttur. Onunla beş on hempasının 1730 eylülünde açtıkları bu isyan bayramı hükümeti de, padişahı da pek gafil avlamıştı, bir kaç gün İçinde şehrin her tarafına sirayet ederek Üçiincü Sultan Ahmet'le beraber Sadrâzam Damat Nevşehir'i) İbrahim Paşa'yı, bir çok vezirleri, yeniçeri ağasını ve yüksek mevki sahibi yüzlerce insanı, silip süpürerek Lâle devrine kan-
Fransa Büyük Elçisi Marki de 1ar bırakmaktadır. Eğer bu lâyihı Villeneuve'ün 1737 de Hollanda'da kabul edilecek olursa belediye geniş
bastırmış olduğu -İki İhtilâlin Tarihçesi» isimli eserini lisanımıza nakletmeği faydalı buluyoruz. Vil-leneuve, Osmanlı hükümetiyle çok sıkı münasebetler tesis ve idame etmiş olan Fransa Kırallığının İstanbul'a gönderdiği sefirler arasında şüphesiz en mühim bir simadır. Onbeşlncl Louls'nln Fran-da tatbik ettiği ihtişamın, safa-
salâhiyetierle kontrol ve murakaba-yı yapabilecek ve bu suretle ihtikârı önlemek imkânları sağlanmış olacağı düşünülmektedir.
istanbul'un et meselesine gelince bugün istihsal merkezlerinden gelen hayvanlar ihtiyacı karşılayamamaktadır. Geçen yıl bu mevsimde .esilen hayvan miktariyle bugün kesilen miktar arasında yüzde 46 bir
III, NHK 3U)JU,C1C(V Uİ1IC UCV1IUC IVdlI" , . , , ,.,,, . ,
lı bir şeklide son vermiştir. Birinci hat'.*evk safa politikasının tam noksanlık vardır. Esasen istihsal
safhası 59 gün süren bu faeia, devletin bütün esaslı temellerini şiddetli bir zelzele halinde sarsıp, her, an yıkılması ve çökmesi beklenen bir enkaz haline getirmiş, fakat sotıra badım bir habeş olan Beşlr Ağanın teşebbüsü neticesi Kırım Hanı Kaplan Giray, Sndrâzam Silâhdar Ahmet Paşa, Kaptan Paşa, Canım Ho-:a ve Halil Pehlivan gibi bir avuç hamiyetli vatanseverin himmetiyle, J5 kasım 1730 tarihinde elebaşıları-kılıçtan geçirilmiş ve nihayet bulmuştur. Dört ay sonra patlayan İkin-:i isyan birincinin son ihtilâçları addedilebilir. Bu son hareket pek ça- | buk bastırılarak âsilerden geri ka-
nikâsı olarak İstanbul'da açılmış o- merkezlerinde de hayvan fiyatları lan Lâle Devri esnasında, yani 1727 yüksektir. Buna sebep de doğrudan senesinde, sefareti ele almış olan dpâruyn ihtiyacı karşılayacak hay-
Villeneuve zekâ ve iktldarile pek çabuk kendisini sevdirmiş, iş başın» da bulunanların itimadını ve tevec-cühlcrini kazanmış olduğu için ihtilâl başladığı vakit vakayli saati saatine takip ve zaptedebilecek bir mevkide bulunuyordu. Muhbirleri pek çoktu. Bu sayededir ki en mahrem Içtimaiarda konuşulan şeylerden bt-
van olmamasına rağmen ihracata de-, vom edilmesidir.
Dlget1 taraftan Ofis de satışları tşnzim edememiş, esasen tevzi sisteminde çok yanlış bir yol tutulmuştur. Ofis eti satan kasaplar, aldıkları eti derhal yanı başında bulunan, serbest satış yapan kasaplara veya lokantalara devir suretiyle halka
le haberdar olabilmiş, tarihini çok , arzetmemekte, Ofisin zararına yap-
zengin tafsilât ile kıymettar bir ka haline getirmiştir.
Bu kitabı evvelce aynen tercüme etmiş iken eserin 1737 de ncşredil-
anların temizlenmesine meydan ver- diğini gözönüne alarak metnine
miş ve iki tenkil hareketi ıında İdam edilenlerin adedi tarihin •ivayetine göre 50.000 kişiyi tecavüz itmiştir.
Bu kanlı ayaklanmanın sebepleri, cereyan şekli ve neticeleri hakanda büyük tarihlerimizin verdiği nalûmat oldukça kıttır. Fakat bir
mânasına sadık kalmak şartlyle o-
tığı satışlar da bir fayda temin etmemektedir. Bu vaziyette Ofisin zararına tevzi yerlerine verdiği etlerin kazancı doğrudan doğruya kasapların cebine akmaktadır.
Et darlığını önlemek için ihracatı
bugünün diline, üslûbuna ve hl- azaltmak hattâ durdurmak zaruri kâye ediliş tarzına tatbik etmeği, olduğu gibi bazı tahditler de düşü-gazctecillk bakımından, daha uygun nülmektedir. Hattâ muayyen gün-buiduk. Karilerimiz bu suretle 219 lerde lokantalarda et yemeği yapıl-evvel geçen bu kanlı vakayı maması, halkın aklıselimine hitap-
daha rahat takip edebileceklerdi!
Muvaffak Meneıtıencioglu
Patrona Halil İhtilâli
1730 senesinin ılık bir eylül akşamı... O zârfıana" kadar ismi hiç bir yerde işitilmemiş pespaye bir Arnavut olan Patrona Halili 12 ârkadaşiyle bir rakı masası etrafında görüyoruz. Bu Patrona kimdir? Depiz erliğinden geçerek yfertiçeri ocağına kaydolun-muş, fakat eski mesleği olan eskiciliği de bir türlü bırakamamış bir haris, bir serseri ki memleketteki hoşnutsuzluğu kendi lehine istismar için her fırsattan
reye başlar başlamaz İran'lılarm hücuma geçtikleri haberi geldi. Konferans, bu haber üzerine derhal tatil e-dildi. Büyük elçinin etrafına muhafızlar tâyin edildi ve İran'a tekrar harp ilân edildi. Padişah ve Sadrâzam hakikaten harbi bizzat göze alacaklar mıydı?
Hakikî fikirleri ister bu olsun, ister hazırlıkların azametiyle düşmana korku vermek olsun, padişah ve sadrâzam yola çıkmağa karar verdikle-i, ilân ettiler. Ordunun başına ge-
la kısa bir zaman için et sarfiyatının azaltılmasını temin yolufıa gidilmesi de bu düşünceler arasındadır.
Başbakan belediyeye geniş salâhiyetler veren .kontrol ve murakabeyi kanunî müeyyidelere bağlayan istanbul belediyesinin hazırladığı lâyiha üzerinde büyük bir anlayışla durmuş ve lâyiha alâkalı makamlara verilmiştir. Ekonomi ve Ticaret Bakanlığı da İstanbul Belediyesi ile bu mesele üzerinde mutabakat halindedir.
Doktor Lûtfi Kırdar İstanbul'un inşaat isleri üzerinde de Bayındırlık Bakanlığı ile temaslar yapmaktadır.
istifade etmeğe^ her tehlikeli te- çeceklermiş hissini her tarafta yay-W İS ~ v"' dılar. Parlak bir merasimle Boğaz'ı
şebbüse atılmağa hazır.. Kafalar tüssülendikten sonra plânını hempalarına açıyor :
— Ben rüyamda memlekette zulüm yapan paşaları ve padişahı temizlemek emrini aldım. Bunlar yalandan bir İran seferi icadettiler, asker kullarına bu kadar masraf ettirdiler, herkesi iflâsa sürüklediler. Kendileri zevklerinde, safalarmda...
Patrona söyledikçe davetliler alkışlıyorlardı. Bir yemin ve sonra karar için tatbik tarihi; 30 eylül 1730.
HTİLÂLİ DOĞURAN SEBEPLER İran'da Şah Safevi'nin tahtını ele [eçirmek için Eşref tarafmdan yapı-an isyan hareketleri ve bunlardan doğan kargaşalıklar, Türkler için nüsait bir fırsat teşkil etmişti. Onar, hudutlarını bu cepheden geniş-etmek ve kendilerine en muvafık ge-ı İran eyaletlerini.istilâ etmek isliyorlardı. Eşref, Şah Safevî'yi öl-iürüp yerine geçince, harekete geçen Türklere isteklerini verdi ve ;ulh akdetti. Fakat bu sükûnet u-ııın sürmedi. Şah Safevi'nin oğlu, Sşrefi, büyük işkencelerle öldürdü, -ahta kendi geçti. Türklerle Eşref a-:âsinda imza edilmiş olan muahede îe tabiatiyle hükümden düşmüş bu-unuyordu. Genç Safevî, tahtı elin-ien gaspedildiği bir sırada zaptedil-niş olan toprakları Türklere bıraka-nazdı. Bu arazi iade edilmedikçe sul-ıa razı olmıyacağını bildirdi. Türk-er, kan ve para mukabilinde elde ittikleri eyaletleri iadeye razı olmu-/orlardı, Bu zıd menfaatlerin telifime kolay kolay imkân yoktu.-Genç Safevi Türkleri gafil avlamağı düşündü, yeni bir muahede akdi teklifiyle İstanbul'a bir sefaret heyeti gönderdi. Zaptolunan arazinin ve İran'da ele geçirilen bütün esirlerin İadesini talep edeceklerdi. Büyük elçinin salâhiyeti bu kadardı. Heyet İstanbul'a 1730 senesinin haziranında geldi ve büyük merasim ve ihtiramla istikbal edildi.
HARP BAŞLIYOR
Büyük elçi, sadrâzam ile müzake-
İngiltcre'de bir yangın hâlâ devam ediyor
Londra, 29 (a.a.l — İngiltere'nin n mülfim kereste depolarından biri geçtiler, bu, askeri bir yürüyüşten ! olan West Hartlepool'da çarşamba ziyade muhteşem bir alay resmini an-| günü başlamış olan büyük yangın, diriyordu; Hazırlıkların bitmesine in- hğlâ devam etmektedir. Deponun tizar vesilesiyle de otağı hümayunu üçte biri yanmıştır. Hasarın 1 mil-Üsküdar'a rakzettıler. ypn İngiliz lirasına yükseldiği sanıl-
(Devam edecek) I maktadır.
KADIN TERZİSİ SABKİ GÖZAYDIN
En Yeni Modellerle Sipariş Kabpljine Başladığını Bildirir.
Dmirtepe Fevzi Çakmak Sokak Ap. No. 8, Daire: 4
Telefon : 21119 72—G.
( Baş tarafı 1 iticide )
Demokrat Parti dahn kurulduğu gündenberi tecavüze uğramış, baskı mütemadiyen devam etmiştir, Şimdi de memleketteki idari, iktisadî baskılara ilâve olarak, bir de adlî baskı çıkmıştır, İdarî baskı ms-lûm; şehir ve kasabalarda Demok-jrat Parti mensupları üzerindeki taz-;yik aynı şekilde devam etmektedir, iktisadi baskıya gelince, Demokrat Partiye mensup olanlardan çoğu bin bir bulıane ile muhtelif idari cezalara çarptırılmakta, ve daima da bu 'ceza tehdidi altında bulundurulmaktadır. Devlet fabrikalarında ve İşletmelerinde çalışan işçilerden bir kısmının ellerinden ekmekleri alın-j mış ve sebep sorulduğu zaman «çalışmıyor. diye icadedilmiş bir takım bahaneler ileri sürülmüştür.
Bu meyanda size son bir misal verebilirim : Meselâ Kırıkkale askeri fabrikalarında çalışan işçiler, şimdiye kadar sivil muamelesi gördükleri halde son zamanlarda askeri şuhıs-lar muamelesine tâbi tutulmuş ve bundun siyasi kanaatlnrı üzerinde bir tahakküm »hareketi tabiatiyle doğmuştur. Halbuki bu sivil işçileri asker telâkki etmeğe imkân yoktur. Çünkü esasen asker olan işçiler için ayrı bir menfaat temin edilmektedir. Halbuki, şimdi bu sivil işçiler askeri muameleye tâbi tutulurken askeri şahıslara temin edilen menfaatlerden mahrum bırakılmaktadır.
Adli Baskı
Adli baskıya gelince onu da izah edeyim : Hükümetin şahsiyeti ma-neviyesini tahkir, Cumhurbaşkanının aleyhinde bulunmak isnadiyle mahkemelere verilen parti mensuplarımızın adedi son günlerde nazarı dikkati çekecek derecedc çoğalmıştır. Çünkü biliyorsunuz, bunların muhakemeleri kanun gereğince mevkuten yapılmakta, ve beraet ettiği zaman mevkuf yattığı müddet yanma kalmaktadır. Bu hal böyle devam edecek olursa, Polis Vazife ve Salâhiyet Kanununun 18 inci maddesi beyhude yere tâdil edilmiş olacaktır. Çünkü icabcttiği zaman, bir vatandaş, hükümetin şahsiyeti maneviyesine. Cumhurbaşkanına hakaret gibi isnadlarla tevkif edilecek, gerçi sonunda beraet edecek, edecek ama, lâzımgelen tesir de yapılmış o-lacaktır.
Bir arkadaşım umumî seçimlerin arifesinde olduğumuzu iddia etti. Ve kiminle olursa olsun bu hususta bahsa tutuşacağını söyledi. îddiası-mesnedi de bu yukarıda söylediğim veçhile 21 Temmuz seçimlerine takaddüm eden günlerde olduğu gibi bu günlerde de baskıların çoğalması, propaganda seyahatleri-şayanı dikkat bir şeklide yapılması, idare âmirlerinin gruplar halinde burayı ziyarete davet âdüme- ı sidir. Her ne kadâr arkadaşımızın iddiası bir lâtife ise de bu mevzuun latifeye tahammülü olmasa gerektir. Çünkü bunların her brii, üzerin- j de ehemmiyetle durulmağa değer ciddi birer mevzudur.
Ara Seçimler
— C.H.P. ileri gelenleri, Demokrat Partinin, kazanamıyacağı endişesiyle ara seçimler aleyhinde propaganda yaptığını iddia etmektedirler. Bilhassa C.H.P. Genel Başkan Vekili Hilmi Uran Anada'da yaptığı son bir konuşmada bu kanaati açıkça belirtmiştir. Bu husustaki fikirlerinizi lütfeder misiniz?
— Bizim kısmî seçimlere girmemek hakkındaki kararımızın sebebi herkesçe bilinmekte ve kuvvetli mucip sebeplere dayanmatadır : «Seçim emniyeti kanunla sağlanmadıkça ve seçimi idare eden cihazların tarafsızlığına imkân bırakmı-yan zihniyet değişmedikçe kısmı
seçimlere girmeyi milli hâkimiyete karşı bir suç sayıyoruz».
iktidar Partisinde
— İktidar partisinin resmi organı olan gazete umumî kongrenin toplanmasından endişe ettiğinizi ve kıs-
! mî seçimlere bu sebeple girmek istemediğinizi iddia ediyor. Bu husustaki mütalâanızı söyler mis
— İktidar Partisinin resmi organı olan gazete umumi kongrenin toplanmasından endişe ettiğinizi yazmıştır. Çünkü onun ümit ettiğine, daha doğrusu temenni ettiğine göre güya Demokrat Parti mensupları a-rasında bir ihtilâf çıkacaktır, yine bu resmî Halk Partisi organı kısmi seçimlere gidilmemesi hakkındaki düşüncelerimizi böyle biı ihtilâftan korktuğumuza hamlet mektedii'.
Şu halde kendilerine tavsiye edebiliriz : Mademki D. P. mensupları arasında ihtilâf vardır ve umumi kongrenin yapılmasından korkacak derecede bu ihtilâf büyüktür; bundan dolayı kısmi seçim yapılmaması İçin bahane arıyoruz; çünkü böyle bir seçimde zâfımız meydana çıkacaktır. O halde kendileri ne duruyorlar? Hasımlarının bu zâfından istifade etsinler, Seçim Kanununu derhal istenilen şekilde tâdil edip umumi se;ıuılere '.insinler!.
Böylelikle dört senelik iktidarı da bizde tevehhüm ettikleri bu zaaf-dan istifade ederek garanti altına almış olurla:,
Hakikatte şunu söyliyelim ki, Demokrat Parti mensupları arasınd; partiyi zâfa düşürecek en ufak biı şüphe dahi yoktur. Partimizin kuv veti yerindedir. Ve her zaman ol duğu gibi milletin muhabbet ve madına mazhar olmaktadır.
— Demokrat Parti Anayasadı âcil bir değişikliğe lüzum görüyor mu?
— Geçen seneki Büyük Kongre Anayasa hakkında kendisine biı noktainazar ifade edilmesini istemiş ve Genel idare Kuruluna bu yolda bir direktif de vermişti. Yakında toplanacak plan Büyük Kongremizde Anayasa meselesi de konuşulacaktır. Ne gibi esâslara dokunulacağını. veya tâdil edileceğini ifaed etmeğe şimdiden imken yoktu,r
Büyük Kongre
— Konyrenin ne vakit toplanacağını tahmin edersiniz?
— Kongrenin bir an evvel toplanmasını biz de istiyoruz; ancak havaların malûm şekilde ve çok şiddetli bir kış halinde devam etmesinden dolayı bir çok vilâyetlerimizde ve bilhassa şark vilâj-etlîTnMc ı kongrelerin yapılması gecikmiştir. Bunların neticesini beklemek zarureti karşısındayız. Büyük Kongremiz haziran ayı içinde toplanacaktır.
Sayın Celâl Bayar'a verdiği bu izahlardan dolayı teşekkür ettik. O hafifçe gülümsiyerek şunları ilâve etti :
— Sualleriniz bu kadarsa benim de kendiliğimden ilâve edeceğim esaslı bir madde vardır. Zafer, demokrat fikirleriyle memleketimizde demokrasinin zaferini sağlamak için intişar sahasına cesaretle atılmış bulunuyor. Şimdiden zaferini kutlar ve millete hayırlı olmasını dilerim.
Tahsin Banguoğlu geldi Bir kaç gündenberi İstanbul'da bulunan Eğitim Bakanı Tahsin Banguoğlu dün sabahki ekspresle şehrimize dönmüştür.
İki köylü Öldürüldü, ikisi de ağır yaralı
Artvin, (Hususi muhabirimizden) — Vanishav köyüne bağlı Çilet mevkiindeki arazisinin salmasını veremediği için, bir köylü, Köy Kanununa aykırı olarak, muhtar borçlunun menkul eşyasına haciz koydurmuştu. ilçeden tedarik edilen iki jandarma ve bir bekçi ile haczi infaz etmeğe giden muh-tartar, evin kapalı kapısını kırmışlar ve içeridekilerin bağırıp çağırışmasiyle karşılaşmışlardır. Bunun üzerine köy halkı evin önüne toplanmıştır. Bu kalabalık önünde işlerini göremiyeceklerinl anlıyan cahil bekçi ve jandarmalar köylü üzerine ateş açmışlardır. Çıkan kurşunlar iki köylünün ölümüne ve ikisinin de ağır surette yaralanmasına sebep olmuştur.
Vaka adliyeye intikal etmiş, muhtar, bekçi ve jandarmalar tevkif edilmiştir. Tahkikat devam etmektedir,
Yataklı Vagonlar
Başkent TuM .... Kardeşler Taknl . Yeı,| O (İven Take
Fenerbahçe'ye sevgi bağlıyan Amerikalı kız
Miss Kay isminde Amerikalı zengin bir genç kız gazetelerden Fenerbahçe kulübünün spor temaslarını takip ederek koyu bir sarı lâcivert taraftan olmuş ve kalben bağlandığı bu kulübümüzün âzalariyle tanışmak üzere İstanbul'a gelmiştir. Duyduğumuza göre Miss Kay bir nüddettenberi Fenerbahçe'nin ve nilli takımın kaptanı Cihat la da nuhabere etmiştir. Altı ay kadar Türkiye'de kalacak olan bu Amerikalı Bayan muhakkak ki iyi bir sporcudur da... Bayanlarımız aralında yapılacak olan muhtelif spor yarışmalarına da gayriresmî olarak sarı lâcivert forma ile iştiraki de mümkündür.
halk — s YENİSEHI
SİNEMALAR VE EĞLENCE YERLERİ Büyük (15031) - "ayal y„i„ Ankara (23432) - csiziı Dı,
Park
(11131) (14071) -
SET
Yeni Ankara Pavyonu Bomonti Opera Gar Gaz. K. Tiyatro (13070) Süreyya P.(24351
(14072) - do. (22294) - Sel (14040) - Üe
(10400) - cm (21355) - Boa (10370) - Kft (15190) - Dİ;
Bir İngiliz harp gemis İskenderun'a geldi
İskenderun, 29 (Hususi) — Mü-yük Britanya donanmasına mensup «Nevvcastle» kruvazörü bu sabah saat 9 da limanımıza gelmiştir. Kruvazör, limana girerken şehri 21 atım topia selâmlamış ve buna sahil bataryalarımız tarafmdan ayni sayıda top atımı ile mukabelede bulunulmuştur. Gemi, sahil boyunda kalabalık bir halk topluluğu tarafından karşılanmıştır.
Nevvcastle kruvazörü yarın saat 14 ten 17 ye kadar halk tarafından
"gezilecektir.
-Kahire-İstanbul hava hattı
İstanbul, 29 (Telefonla) — Kahi-! ve istanbul hava hattını açan ilk uçak, bugün 17,30 da Yeşilköy'e inmiştir. Bu uçak ile şehrimize Mı-ı tanınmış şahsiyetlerinden Hüseyin Sırrı, Sadık Vehbi, Ali El-şemsi paşalarla Mısır Havayolları reisi Sadık Paşa, Elzaman gazetesi siyasi yazarı Celâleddin Hamamı Bey aileleriyle birlikte gelmişler -dir. Bir hafta kadar istanbul'da gezintiler yapaca kolan misafirler kendileriyle görüşen gazetecilere ziyaretlerinin gayri resmi olduğunu söylemişler, gerek Mısır Kiralı Faruk'un gerek kız kardeşi Fevziye-nin istanbul'u ziyaretlerinin şim -dilik mevzubahis olmadığını bildirmişlerdir. Aynı uçak ile Brüksel elçiliğine tayin edilen Nizamettin Ayaşlı da gelmiştir.
EVREN0* MEYHANESİ
Yazan : Georges Slmenon
Çeviren ; C. A.
Tefrika No. : 1
Müşterilerin gelmeye başlamaları için vakit henüz erkendi. Yalnız, Sa-cide'ye âşık fakülteli bir genç dir. seklerini bara dayamış tek başına oturuyordu. Ona da hizmet etmiye pek ihtiyaç yoktu, sadece büyük dublelerle bira getiriyor, bunları da içmiyordu.
Kocaman incilerini takmış, pembe ipeklilere acayip bir tarzda bürünmüş olan şişman Lola, en ön masadaki mutad yerini almıştı; bütün gece yüzünden düşmemesi icabe-den tcbessümiylc bakıyordu. Daha doğrusunu isterseniz, bir kaç dans numarası esnasında bu tebessümü bırakır, kaşlarını çatar, dudaklarını büzer, sıkıntıyla ayaklarının hareketlerini gözetlerdi. Zaten dans etmesini bildiğini hiç iddia etmemiş, övünmemişti. Şayet öteki kadınlar, gibi o da daııs ediyorsa buna sebep, talimatnamenin barlarda sadece (artistlere) müsamaha göstermesindendi. Ilatta pasaportunda dahi bu kelime yazılı İdi.
Sacide henüz inmemişti. O daima, evvelcekilerden şimdi müessesenin kadın artistlerine tahsis edilen kısmında, en sona kalır, bölmedeki bir delikten salona bakarak kâfi derecede müşteri bulunduğuna kanaat getirdikten sonra bir yıldız edasiyle meydana çıkardı.
Erkekler dostane işaretler yahut gülümsemelerle onu selâmlarlar, yolunu keserler, kalçalarına küçük to-katlar atarlardı; bunları yapmıyan
birine rastlanırsa onun, Ankara'ya yeni geldiğine hükmedilebilirdi.
Bardaki genç fakülteli, hakikaten âşıktı; şimdilik, boş yere beklemek-tense Sonia'ya sualler sormayı tercih ediyordu. Sonia Rustu, danset-mez fakat fransızca, almanca şarkılar, romanslar söylerdi.
Delikanlı bir takım şeyler sormakta devam ediyordu:
— Dün gecc kaçta kapattınız?
— Her zamanki gibi, sabahın döl dü veya beşiydi,
— Ya Sacide ne yapıyor?
Fakülteli genç, yan gözle salonun
dibinde iki kat üzerinden sıralanan dar loçalara bakıyordu. Âdet olduğu üzere, salonda bir bira yahut limonata içmek kâfiydi. Localarda i-se davet edilen artistlere yerli şampanya yahut kokteyl ikram etmek lâzımdı. Buna mukabil locaları bir perde ile sımsıkı kapamak zevkini tatmak mümkündü.
Saksofoncu müşterileri beklemekten canı sıkılarak gözlerini saksofonuna dikmişti; nihayet âleti dudaklarına götürdü, bir iki tiz ses öttürdü, sonra vazgeçti; piyanist ise elhıe bir İstanbul gazetesi geçirmiş onu o-kuyordu.
Patrona gelince; bu çıplak başlı u-fak tefek, hareketli bir yahudiydi.. Gece ieiıı icabeden hazırlıklarla-meşguldü. Müşteri adedini bir iki kişilik bir yanlışla daima tahmin e-debilirdi.
Gazi Meclisi tatil edecekti. Mebus, lar, payitahtı şimdiden terketmiye başlamışlardı.
Sefarethaneler hariç, kimse kal-mıyacaktı. Yavaş yavaş gece hayatına hazırlanan Şa-Nuvar barının yanında derin bir sessizliğe gömülü olan şehir, Amerika'nın ilk günlerindeki ufak kasabalara benziyordu. Bir kaç sene önce burası çorak bir arazinin sarp bir yamacında a-Iclâdc bir köyden Mustafa Kemalin iradesi sayesinde saraylara, bakanlıklara, asfaltlara garkolmuş, büyük bir de otel kazanmıştı.
Buna rağmen yarın veya öbür gün Mustafa Kemal de yaz mevsimini Boğazda geçirmeye gidecek, caddelerde, yeni binalarda ve dairelerde kiınse kalmıyacaktı.
Bu akşam Ankara Palas'ta büyük bir akşam yemeği veriliyordu. İki aydan beri buraya yerleşmiş olan Belçikalılarla isviçreliler bir elektrik şirketi kurmak için hükümeti teşvik ediyorlardı; nihayet arzularında muvaffak olmuşlardı. Akşam yemeğini onlar veriyordu, bir çok mebus memur davet edilmişti.
Sa-Nuvar'ın sahibi, müşterileri, nin ancak gecenin ikisinde gelebileceklerini tasarlıyarak on şişe hakiki şampanyayı soğumaya bıraktı. As-pasya adında mahzun yüzlü genç bir ruııı kızı mor mürekkeple bir mektup yazıyordu. Patron :
— Örtüye bir leke yupursan! diye bağırdı.
Kum kızının yanında sekiz gündenberi Ankara'ya dönmüş olan Macar dilberi Nuşi tırnaklarına ma-nükür yapıyordu.
Daha yarım saat için, daha doğ-
Telefon çaldı, patron ahizeyi eline alarak saksofoncuya susmasını işaret etti, gayet mütevazi bir vazi-
yet takındı, fakat aparevi yerine bırakır bırakmaz tekrar eski âmir ve emin haline dönerek :
— Sacide, Aspasya, Lola diye bağırdı..
Bir sefirin arka kapıdan gelerek localardan birinde yer aldığı zamanlardaki kadar heyecanlıydı. Tavana bakarak bir daha :
— Sacide diye haykırdı.
Sürüklenen ayak sesleri işitildi.
Sacide, sürme lekeleriyle dolu bir haviupla yarı çıplak olduğu halde makiyajsız göründü, Patron :
— Haydi çabuk hazır ol, Çiftliğe dedi.
Sacide aldırmadı, buna alışıktı. Lola, giyinme odasına doğru fırladı.
Rus kızı :
— Ben do geleyim mi? diye sordu.
— Hayır.. Onların şarkıya kıymet vermediklerini hesaba katmasak bile, burada, birisinin bulunması
Macar dilberi Nuşi de :
— Ya ben? diye atıldı.
En. genci oydu. Onsekiz yaşında bile gözükmüyordu. Gayri mütenasip bir yüzü, sivri bir burnu, insanı iğneliyormuş gibi bakan gözleri vardı.
—■ Seni de bir deneyelim bakalım, sen de git..
Bir çeyrek zarfında Sa-Nuvar'dan eser kalmamıştı. Kadınlar rujlarını, pudralarını tazeliyorlar, ayna parçaları karşısında kendilerine çeki düzen vermiye çalışıyorlardı. Genç fakülteli, sevgilisi bir taksiye doğru giderken:
— Sacide, diye içini çekti.
— Ne o?
— Baııa söz vermiştin...
Kadın bir kahkaha attı, çocuğu yanağından öptü ve ötekilerle beraber bir arabnya girdi. Salonda
yalnız Sonya kalmıştı; fakat çalgıcılardan biri, dans etmedikleri için barda İlişikleri olmadığı halde arada sırada muvakkaten gelen iki kadını aramaya gitmişti. Patron gülümsiyerek şişelerini çıkartıyordu. Kızlarla yüklü taksinin şehri geçtiğini düşünerek burnunu kaşıdı.
Çiftlik şehrin uçundaydı. Burada bağ, bahçenin ortasında tek katlı basit bir köşk vardı ki, Mustafa Kemal sarayından çok burada yaşardı.
Muazzam sofrada hazır bulunanlar, samimi şahsiyetlerle vekillerden ibaretse davetlilerden birisi:
— Şu dansözler getirtllsc... diyebilirdi.
Şa-N'uvar'daki delikanlı kendisine henüz aldırış edilmemiş olmasından istifade ederek birasını içmeden, parasını da vermeden sıvıştı.
— Niçin beni hiç davet etmedin?
Ertesi gün olmuştu. Nuşi siyah
ipekten bir elbise giymişti. Bu robun içinde beli. keskin hatlarla belli oluyor ve vücudunun diğer kısımlarına nispetle gayet biçimli inkişaf etmiş olan memeleri dışarı fırlıyacaknuş gibi dik dııruyordıı. Nuşi göğsünün güzelliğinden gurur
Vakit gecenin yarısını geçmişti. Sacide, iki İtalyan seyyahıvle öteki locada içiyor ve gülüyordu. Sonya, şarkı söylüyordu. Salonda fazla eğlenecek kadar paraları olmıyan Türkler, etrafa bakıyorlar, çalgıyı ' dinliyorlar ve bira içiyorlardı.
— Macarcayı nereden biliyorsun
Ankara Radyosu ses sanatkârlarından Ahmet Üstün bu ayın 10 uncu günü akşamı İst • ■ ' v- konser verecektir.

Haydar Günver'in cenazesi jstanbulda
İstanbul, (Telefonla) — Evvelki gün Ankara'da vefat eden eski Denizli Milletvekili Ali Haydar Günver'in cenazesi bu sabah istanbul'a getirilerek büyük bir merasimle Karacaahmet'teki aile mezarlığına defnedilmiştir.
Bursa, Kütahya, Edirne ve İstanbul'da uzun seneler Maarif Müdürlüğü yapmış ve bu zamanlarda bir çok okulların açılmasına çalışmış olan merhum Haydar Günver Galatasaray'da da öğretmenlik yaparak bir çok talebe yetiştirmiştir.
Cenaze merasiminde İstanbul Vali muavini, Belediye Reis muavini, vilâyet erkânı, Galatasaray, istanbul, Haydarpaşa liseleri ve diğer okullar müdürleriyle binlerce kişi hazır bulunmuştur.
_l TAKVİM
30 Nisan — Cumartesi Hicrî: 1368 — Recep 1 Rumi: 13G5 — Nisan 17
HAVA RAPORU
BukUii Ankara'da saat İS deki sıcaklıl
MUTLAKA OKUYUNUZ
Bayi ve Kitapçılarda bu'unur bone için : P. K. 2045 Bakan] k
- Ben s
ı inemlekelinde hayli
(Devam edecek) [
ZAFER'in Abone Memleket i
ZAFER'in ilân Ücr

Beden terbiyesi işi nasıl ıslah edilir?
Beden Terbiyesi Kanunu faşizmin
rupada hüküm sürdüğü devirlerde hazırlanmış ve tabiatiyle o devirlerin tesirleri altında kalmış bir kanundur. Bu ka-
Bu demokrasi devrinde kulüplere tahakküm etmeğe kalkmak hangi zihniyetle te-,jf cduebiıir? Bir memurun bu işi zevk diye ele alanlara emretmesi nasıl kabul ounabilir?
Zeki iza Sporel
de vilâyet merkez- gramları tanzim ve tatbik etmeli, lerinden"köylere kadar yedi ile yet- 2 — Mekteplerde spor hareketk m iş yaş arasında bütün vatandaşla- ri yaptırmak ve programları tatbik ra beden terbiyesi hareketleri yap- etmek üzere küçük antrenman saha-tırmak ve bunu bir mükellefiyet yapmalı.
halinde teşkilâtlandırmaktı. Bu mu- 3 — Müesseselerde ve fabrikalar-azzam iş gözönüne alınarak bir teş- da sP°r teşekkülleri vücude getir-kilât kurmak icabetti, işte bugün ™eli, bu spor yuvaları himaye gör-- nia ısrar ediİen teşkilât bu- meli ve gençler çalışma saatleri dur. Zamanla bu kanunun tatbik haricinde spora teşvik edilmeli, kabiliyeti olmadığı anlaşıldı ve bir 4 — Bir millet kuvvetli bir ordu kanunla da mükellefiyet mecburi- Ue ayakta durur, ordu gençliğe da-v.ti fojMMı " yanır, orduda ve bilhassa askerî te-
^ v-n Terbivesi Kânunundan mü- Çekküllerde sporu bir ders, bir va-i kellefiyet kısmı budandıktan son- zlfe' bir zevk haline getirmeli. ı ra bu kanunun mânası kalmadığı Yukarıda izah ettiğim programlı halde teşkilât yine faaliyetine de- ol tutulduktan, mektepler, mües-vam etti ve ediyor. reseler, fabrikalar ve bilhassa ordu
Meclisten geçen bütçesine, bele- ve askerî mektepler' teşkilâtlandı-diyelerden alınan hisseleri de ilâ- Id'ktan sonra işin en mühim cep-ve e-ier?ek milvonlan aşan tah- 'p5! halledilmiş olur. sisatiyle bu teşkilâtın devamından Spor kulüplerine gelince : temin edilen faide arasında bir Onları kendi haline bırakmalı, şu mukayese yapmak bugüne kadar demokrasi devrinde kulüplere ta-hiç kimsenin aklından geçmemiş hakküm etmeğe kalkmanın, memur midir? Yıllar var bu teşkilât aley- bir adamın bu işi zevk diye ele al-b:n-'e miis-et debUe' ortaya kona- mış adamlara buyurmanın artık za-rak, hâdiseler zikredilerek devamlı mam geçmiştir.
neşriyat yapıldığı halde hiçbir tet- Kulüpler yaşama imkânlarını ken-kike dahi lüzum görülmemesi, bu dileri temine çalışan ve bünyeleri-te-o'-' ü'ün her "eve mğmen dpva- "e göre muvaffakiyet gösteren, bir-mına göz yumulduğu kanaatini birleri arasında münasebetler kura-bende uyandırdığı için, nasılsa rak yürüyen teşekküllerdir. Beden lağvedilmediğine göre memleket erbiyesı teşkilâtının kulüplerin sporuna, memleket gençliğine bir as na girmesi, bir memur zihniye-dereceye kadar faideli olur düşün- vle, devletçilik kafasiyle tatbik ka-cesiyle alâkadarların bir kaç nokta biliyeti olmayan kararları zorla ka-üzerine dikkatlerini çekeceğim : uUı ettirmeğe kalkması, - demok-1 — Şimdilik büyük merkezlerde rasi yukarıdan aşağı değil, aşağıdan tatbik edilmek üzere orta mekı vukarı teessüs ettiğine göre - yan-lerden üniversitelere kadar bütün iış tutulan bir yoldur ve Türk spo-mekteplerde esaslı bir spor teşki- rundaki ahenksizlikler de bundan lâtı kurmalı, ciddi müsabaka pro- doğmaktadır.
JTakdir ölçüsü burnudur? Kıymetli güreş antrenörü Nuri Hoca'nın uğradığı büyük haksızlık
Londra Olimpiyadlarında büyük bir zafer kazanarak dünya şampiyonluğunu elde eden kahraman güreşçilerimize gerek halktan toplanan ve gerekse millî müesseselerin yaptığı yardımların tevzii için bir dernek kuruldu, pek uzun süren bir devreden sonra nihayet miktarlar tesbit edilip dağıtılmağa da başlandı.
Biz Avrupa şampiyonası arifesin -fe amatörlüğü ihlâl bakımından tevzi şeklinin sakatlığını bir yana bırakarak güreşçilerimizin yetişmesinde ve bu şampiyonluğun sağlanmasında büyük hizmeti dokunan ve hattâ başlı başına âmil olan kıymetli antrenör Nuri Hoca'nın uğradığı haysiyet kırıcı haksızlık üzerinde duracağız.
Tesbit olunan mikdarlara göre dünya şampiyonlarına 20, ikincilerine 15 şer, üçüncülerine de o-nar bin lira verilmektedir. Kıymetli antrenör Nuri Hoca'ya da 10 bin 11 ralık - ki bir üçüncülük mükâfatı olan - bir yardım yapılması kararlaştırılmıştır.
Nuri Hoca nın büyük hizmetlerini, şampiyonluğu sağlamak yolun da yorulmak bilmez çalışmalarını, dünya ölçüsündeki kıymetini tak dir bahsinde, derneğin başında bulunan Ankara Valisi Avni Do-ğan'ın, dernek idare heyeti üyeleri milli müesseseler mümessillerinin bir fikir sahibi olmamalarını tabii buluruz. Fakat bu heyet içinde bulunan Beden Terbiyesi Umum Mü-dın Vıldan Âşir Savaşır kıymet takdirinde arkadaşlarını pekâlâ tenvir edebilir ve bu haysiyet kırıcı vaziyetin bu heyetten çıkmasına mâni olabilirdi.
Mesleğini terkederek az bir para ile kendini bu işe vakfeden, gecesini gündüze katarak bu çocukların yetişmesi yolunda her türlü fedakârlığa katlanan Nuri Hoca'yı her şeyin üstünde tutmak lâzım gelirken böyle bir üçüncü mükâfat ile mükâfatlandırmağa kalkmak, bu kadar takdirsizlik göstermek, açık söylemek lâzımgelirse hakikatleri inkâr etmek olur.
Beden Terbiyesi Umum Müdürü Vildan Âşır da pek iyi bilir ki Nuri Hoca 'güreş sporunda ileri gitmiş bir çok-memleketlerden cazip teklifler almış, fakat bunları reddederek, memleket sevgisini ön plânda tutmuş, Türk sporuna W memur maaşiyle hizmeti kendisi için büyük bir zevk bilmiştir .
Yine şunu unutmamalı ve çok iyi bilmeli ki, Nuri Hoca bugün çoluğu-nu çocuğunu bu memleket sevgisiyle bir lokma ekmeğe mahkûm etmiştir. Dünya şampiyonluğuna yükselmiş bir takım antrenörünün açlığa
mahkûm edilmesi, çalışmasının mükâfatının tâyininde de takdirsizliğe uğraması insanı memleket hesabına üzmekte, «lanet olsun, dedirtecek bir vaziyet yaratılmış buluşmaktadır.
Şunu açıkça kaydedelim ki, Nuri Hoca'nın hizmeti hiç bir şeyle ölçülemez. Londra Olimpiyadlarından dönüşte bağrımıza bastığımız, hakkını hiç bir şeyle ödiyemeyiz dediğimiz bu kıymetli Türk çocuğuna Vildan Aşır Savaşır'ın içinde bulunduğu bir heyet bu haksızlığı yapmamalı idi!
Nuri Hoca'nın bu şampiyonluğu sağlamak yolunda ettiği hizmeti bir dünya üçüncüsü hizmeti ile ölçmek kadar yanlış bir hareket olamaz. Bu hareket, şunu açıkça söylemek lâzımdır ki daha kendisinden çok hizmetler beklediğimiz bu kıymetli çocuğu kırmıştır. Eğer bu takdirsizlik, bu haksızlık karşrsında Nuri Hoca «Lanet olsun, der ve çok cazip, çoluğunu çocuğunu refaha kavuşturacak teklifleri kabul eder giderse bundan doğacak büyük kaybın bütün mesuliyeti, bir memur zihniyetiyle hareket eden ve işi kendi vaziyetiyle ölçen bu heyetin omuzlarına yüklenecektir.
Bu memlekette kıymet ölçüsü bu mudur? Kadirşinaslık bu mudur? Ayıptır demekten kendimizi alamıyoruz.
Kemal ONAN
Atinaya gidecek Milli Takım oyuncuları belli oldu
Beden Terbiyesi Umum Müdürlüğü Futbol Federasyonundan bildirildiğine göre. 12 Mayıs 1949 tarihinde Atina'da başlıyacak olan Akdeniz Futbol Şampiyonasına iştirak edecek Milli Futbol Takımımız, 2 Mayıs 1949 tarihinden itibaren kampâ alınacaktır. Milli Takıma :
Galatasaray kulübünden : Naci Özkaya, Musa Sezer, Bülent Eken, Gündüz Kılıç, Muzaffer Tokaç. İs-fendiyar Açıksöz,
Beşiktaş kulübünden : Hüseyin Saygın, Şükrü Gülesin, Bülent Esel, Ali İhsan,
Fenerbahçe kulübünden : Cihat Arman, Ahmet Erol, Salâhattin Tor-kal, Fikret Kırcan, Erol Keskin, Lefter Küçükandonyadis. Vefa kulübünden: Galip Haktanır. Istanhulspor kulübünden Erdoğan Dağdelen,
Ankara Demirspor kulübünden : Mehmet Atçılar,
izmir Altınordu kulübünden : Zeki Egeli seçilmişlerdir.
BUGÜNKÜ MAÇ
Istanbulspor Demirspor'la karşılaşıyor
Ankara'da iki maç yapacak olan İsyanbulspor takımı, üç maç yapmak üzere gittiği Adana'dan dün . ehrimize gelmiştir.
İstanbulsporlular Adana'da yaptıkları üç karşılaşmada Adana böl ge şampiyonu Demirspor ile 3-3 berabere kalmışlar, Adana İdman Yurdunu 3-2 yenmişler ve nihayet son maçlarını Çukurova karması ile yaparak 0-0 berabere kalmışlardır îstanbulspor bugün ilk karşılaş-ısını 19 Mayıs Stadında saat 17 de emirspor takı mile yapacaktır. Yarın da saat 15 de Harp Okulu Gü--ıi ile oynıyacak ve aynı akşam tren-tstanbul'a hareket edecektir. Kendisiie görüştüğümüz Istanbulspor idarecilerinden ve eski santrhaf Hasan, «Takımın iyi vaziyette olduğunu, yorgun olmalarına rağmen neticeden ümitli bulunduklarını söylemiş ve galip gelmekten ziyade Ankara'da iyi bir oyun gös-ermek istiyoruz, demiştir.
İstanbulspor'lular bugünkü maça şu kadro ile çıkacaklardır :
Turan, Ahmet, Saim, Kâmil, Erdoğan, Şefik, Şeref, Mustafa, Niron, 'İmer, Faruk.
Ankaragücü - Gençlerbirilği karşılaşması
Ankara oölgesi lig maçlarının en önemli karşılaşması, yarın Ankara-günü ile Gençlerbırliği takımlar, rasinda yapılacak ve neticede lig jırıncısı belli olacaktır.
Güzel bir tesadüf eseri olarak geçen Pazar havanın muhalefeti yüzünden geri bırakılmış olan bu maç, İstanbulspor-luların bu hafta Ankara'ya gelmeleriyle aynı zamana rastlamakta ve Ankara futbol meraklıları, çoktanberi özledikleri iki heyecanlı futbol temasını aynı günde seyretmek fırsatını bulmaktadırlar.
Ankara'nın iki ezeli rai;ip takimL _ k önem verdikleri bu maça tam mânasile hazırlanmış bulunuyorlar. Hattâ Ankaragüçlüler üç kulüp arasındaki anlaşmaya rağmen Fe-nerbâhçeye karşı oynamak haklarından vazgeçerek, oyuncularım her hangi bir sakatlanmaya maruz bırakmak istememişler ve kendi aralarında idmanı tercih etmişlerdir. Bu mevsim başındanberi nefes kabiliyetlerini ve hatları arasındaki ahengi her gün biraz daha arttıran sarı-lâcivertliler, takımlarında genç elemanlara yer vermeyi bilhass birinci plânda göz önünde tutarak lig'de başta gelmişlerdir.
Gençlerbirliğine gelince, Fenerbahçe gibi kuvvetli bir takım karşısında çıkardıkları son maçla kendileri hakkında bir mütalâa yürütmek lâzımgeliyorsa çok iyi vaziyette olduklarını söyliyebiliriz. Gençleri Fenerbahçe'nin karşısında nefesli, her zamanki gibi mücadeleci ve bilhassa for hatlarını müessir bulduk. Zayıf denecek tarafları, takım halinde, yâni bütün hatlarile hareket edememeleridir. Bu ahengi temin edebildikleri takdirde Gençler, yalnız yarın Ankaragücüne karşı değil, bütün maçlarında rakipleri için çok tehlikeli olabilirler.
Ankara futbolünün senelerce önderliği yapmış olan her iki takıma da başarılar dileriz.
Niyazi SEL
İstanbul Basın Kupası maçları
Bugün İstanbul'da İnönü Stadında İstanbul Gazeteciler Cemiyetinin tertip ettiği Basın Kupası maçlarına devam edilecek, Fenerbahçe-Vefa, Galatasaray - Beşiktaş karşılaşacaktır.
Resimli
Yeni Lügat Ansiklopedi
(Ansiklopedik sözlük) Üstad İbrahim Alâeddin Göv-sa'nın dört cildde tamamlanacak bu emsalsiz eserinin ikinci cildi de tamamlanmış ve satışa çıkarılmıştır.
Böyle bir eser bir daha vücude gelemez; az basıldığı için edinmekte acele ediniz. 19 — G.
İP«RTIMIN AP4NIY0R
Tercihan şehre yakın bir mevkide 2-3 odalı müstakil bir daire aranmaktadır.
Her gün saat 18 den sonra Zafer gazetesinde Cehdi Şahingiraya müracaat. Telefon: 15315 49 M.
JPA*-
fo&i fyçaA/cvtuiM
MİLLİ PİYANGO
Ulus Gişesi
Ulus Meydanı No. 13 Ankara
ALİ TÜMEN
14 G.
SAYIN M )ŞTERİLERİMİZE
DEVON A 40 MODELİ
AUSTİN OTOMOBİLLERİMİZDEN
Yeni bir parti bugünlerde gümrüklerimize gelmiştir.
Bu DEVON'lar bir seneden fazla bir müddet içinde edinilen tecrgbefere istinaden her bakımdan TAKVİYE edilmiştir. Mahdud olan bu partiden acele istifade etmelerini sayın müşterilerimize tavsiye ederiz. SATIŞ YERİ : ARİF ALP Karaoğlan - Ticaret Hanıoltı - ANKARA 61 -
Huzurunuzu Kaçıran BAŞ, DİŞ, RUMATİZMA Ağrılarında ggpy^ en müessir ilâç
DEVAKİN
KİNİNLİ
SAĞLIK ve NEŞE YARATIR Günde 3 tane alınabilir
TURK Ticaret Bankası
-EE Tesis tarihi 1914 ==-
it Iş sahiplerine her türlü kolaylıklar. it Faizi her ay ödenen vadeli hesaplar, it Bol faizli ve ikramiyeli küçük cari hesaplar, it En müsait şartlarla ticarî hesaplar,
it Her türlü banka muameleleri
Türk Ticaret Bankası
Türkiye'nin En Ciddî - En Faal - En Emniyetli Bankasıdır
- LÂSTİK AYAKKABI SATANLARA -
Memleketimizin en iyi ustaları tarafmdan en birinci malzeme Ue imal edilen zarif ve dayanıklı
Champion
Yazlık keten lâstik ayakkabıları - Çarık çizme - lâstik ve saire sipariş kabulüne başlanmıştır.
Dikkat : Markamızı taşrada temsil etmek istiyenlerin aşağıdaki adrese müracaatları.
Galata, Serçe Sokak No. 33/37 Tel. 42750 - P. K. 1479
33 H.
ORİJİNAL AMBALAJ
BİR YENİLİK
SABİT LÜX
DUVAR BOYALARI
Emsalsiz renlderiyle duvarları kadife güzelliğinde tezyin eder. Evler, Bürolar, Hastaneler, Mektepler için yağlı boyadan üstündür. BADANADAN KOLAY VE UCUZDUR. Bir kilosu bir odayı boyamağa kâfidir.
Boyacılardan dikkatle SABİTLUX markasını İsteyiniz.
37 H.
SPORCULARIN TERCİH EDİLEN LASTİKLERİ
Üç Yıldız
HER YERDE ARAYINIZ
Dr. Turgut Aktürk
Her gün 9-12 ve 15 -19 arası hastalarını kabul eder
(9)
Acente ve Otomobil Sahiplerinin
NAZARI DİKKATİNE İstanbul'da en modern ve bütün teçhizatile
TEKNİK OTO TAMİRHANESİ
AÇILDI Sahibi : KOÇO ÇİPİÇİ Otomobil ve kamyonlarınızın, montaj ve her türlü
tamiri emniyetle yaptırılır, istanbul, Beyoğlu Yenişehir Dclapdere Cad. No. 10 ■


Soldan sağa :
1 — ftlr moyva. 3 — tlAve, eski, nota — Bir Hayvan. 1 — Bir uzuv, bllgly. lyanan. 5 — Surlyedo bir sehlr. karn )« bir hayvan. 6 — Yürek yakan arka ısı. 7 — Hnne. birli. 8 — Bu günlerdi derdini çektiğimiz bir İhtiyaç. 9 — Ma cara, bir harf. bu. asker. 10 — Masal kahramanı, bir emir. 11 — Gıcır gıcır bir
bir seli İr. bir İsim. 3 — Yassı. 3 — Bir clcek, bir edat. 4 — . dişçinin Aleti. 5 — Duvardaki 1. bir lıarf. çeşit. 6 — Hak tn-
İdeti. 8 — Bir (-
:l odası, 9 — Bir
. iki harf yan yana. 10 — Caminin bir yeri. 11 — Acınacak halde olan, topluluğu.
uı. Futbplda b

CUMARTESİ — 30.4.1949
7.28 Acılın vo Program. — 7.80 M. S. ırı. — 7.30 Müzik : Nes'ell Uyanış (Pl) 7.46 Haberler. — 8.00 Karışık Şarkılar (Pl.) — 8.15 Hafif Uvertürler (Pl.) — 8.30 Opera Müzikleri (Pl ) — » 00 Kapanış
12.28 Açılış ve Program. — 12.30 M.
Ayarı. — 12.30 Radyo Salon Orkes-rası. — 13.00 Haberler — 13.15 Şarlar. — 13.30 Öğle Gazetesi. — 13.45 ırkılar. — 14.00 Cumhurbaşkanlığı rmonl Mızıkası — 14.30 Film Melodileri »1.1 — 14.55 Konuşma. (Spor Haberleri). ! 16.00 Kapanış.
*
16.58 Açılış vc Porgrom. — 17.00 ( Çocuk Saati. — 18 00 M. S. Ayarı. — 1 18 00 Dans Müziği (Pl.) — 18.45 Tlno si ve Luclen Boyer'den Melodiler ) — 19.00 M. S. Ayarı vo Haberler. 9.15 Geçmişte Bugün. — 19.20 Yıırt-Scaler. — 19.50 Şarkılar. — 20.15 Radyo Gazeteni. — 20.30 Serbest Saat. 20.35 İnce Saz (Suzinak Faslı) — 21.30 ışık Şarkılar. — 22.00 Konuşma. 22.15 Norman Cloutler Orkestrası Çalıyor (pl.) — 22.30 Varyete Müzikleri (Pl.)
- 22.46 M. S. Ayarı ve Haberler — 23.00
- Dans Müzlfcl (Pl.) — 23.30 Program
Kefaletsiz Kredi
Paris Terzihanesi
Kupürleri
Beyoğlunun yüksek tanınmış sanatkârlarından Paris Berlin kadın erkek terzi mektebi âlilerinden
YAŞAR KOTAY
TÜCCAR TERZİ
Bankalar Caddesi, No. 37
12 — G.
Turyağ Fabrikalarının
Tahsin Piyale Makarnalarının ve Ömer Muharrem Sabunlarının her çeşitlerini, Sabri Çolpan Tecimevin'de bulabilirsiniz
İzmir Mobilya Pazarı
A. KEMAL ÖZDEMİR
Temiz ve zevke göre her türlü mobilya. Işıklar Caddesi No. 14 13 — G.
Veli Candarveoğlu BÜYÜK TABAK MAĞAZASI
Kristal, Cam, Porselen, Salon ve Mutbak eşyalarını
Çek, Murano Avizelerini, Havagazı Ocak ve furunlarını Elektrik. Ütü, Süpürgelerini Anafartalar Cad. 146 No. da
bulabilirsiniz. Hiç bir yerde şubemiz yoktur. Telefon : 14671
Buz dolapları satış deposu
Neyzen Tevfik
Büyük hiciv üstadı bütün şiirlerini bir araya topladı.
Azabı Mukaddes
Güzel bir kapak içinde, kitap halinde basıldı
İstanbul'da satış yerleri : Ankara Caddesi Avni Insel Ki tabevi, Beyoğlu'nda Kitabsaray.
Taşra için Cağaîoğlu, Kardeşler Matbaası Kemal Onan Yayınevine müracaatla gönderilir. 68 - M.
AYDIN (Başkent) Klişe Atölyesi
Atölye : Yenişehir'de Kocatepe otobüs durağı yanındadır. Siparişler Zafer Gazetesinde Mutemed Bay HÜSNÜ OMURTAY'a aa bırakılabilir. (15)
Ayvalık'daÜFabrikatör SALİH KEMALİ'nin meşhur"sabunları
(Mensinizde muhakka
^AYVALIĞIN IGIZEYTİNYAĞLARI İLİ
'EbEveEFE
% SABUNLARINI KULLANINIZ} f
Toptan satış yeri: EÖE Bİrçi.İÖİ Ankara. Telefon : 14067
Demir ve Lâstik Tekerlekli Tam Dizel TrsJrtörlefı
•ZETOR
Tarım Bakanlığı mütehassıs komisyonu huzurunda yapılan çetin tecrübelerde imtihanını bcşarı ile vermiştir.
İlk gelen ZETOR'lar bugün bahar ekiminde Türk çiftçisinin hizmetlerindedir ve yalnız sahip erini değil, görenleri de hayran bırakmaktadır.
O KUVVETLİDİR: Kancada 1400 kil° cer kuvveti, şosede 10.000 kilo yükü kolayca çeker. Sürati yolda s atte 35 kilometredir.
• KULLANIŞLIDIR:
• EKONOMİKTİR :
• BOL YEDEK PARÇA
Otomatik marş, tam DİZEL, 2 silindir, 4 zaman, silindir gömlekleri değişebilir. Kasnak tertibatı vardır.
Günde rahat rahat 40 dönüm sürer. Dönüm başına mazot sarfiyatı 1 kilo 200 gramı geçmez. Yani ancak 30-35 kuruşluk mazot yakar. Bunun diğer traktörlere nazaran mukayesesini siz yapınız.
ZETOR DİZEL traktörü sayın çiftçilerimizin tam aradığı makinedir. Kul'ananlara sorunuz. Siz de onlar gibi ZETOR'u beğeneceksiniz.
Jeep
ı müracaat ediniz.
Beyoğlu. İstiklal cad No 192/19-"
İstanbul Tet. 49244. Telgraf: TÜPKH0T09
Türkiye umumi acerdahğt
rtijUi
.J
ŞARK
NAKLİYAT KOMANDİT ŞİRKETİ ETHEM ŞAHİNOĞLU ve ORTAKLARI
MERKEZİ : İstanbul — Sirkeci, Yaltkögkii Caddesi No. 58 - 80 Telefon : 21911 Telg. adr. ŞARKAMBAR
İZMİR BÜROSU : tamir — Fevıipaga Bulvarı No. 41 Telefon : 3105 Tclp. adr. SARKAN
Nakliyat, Aktarma, Gümrük, Sigorta te Ardiye işleri
Türkiyenüı her tarafına kamyon ile nakliyat 30 — Z.
Basıldığı ,er : Güne, Matbaası
İSTANBUL Mağazası
S I E R A RADYOLARI
Ankara Acentası
Her marka garantili îşviçre saatleri
Elmas, pırlant iğne yüzük ve kolyeler
Hediyelik gümüşler
Sahibinin Sesi gramofonları ve en son çıkan p'âklar | Taksitle satış yapılır J
Anafartalar Caddesi No. 239/1 Adliye üstü Tel: 14761
Bahattin ALTUÖ — Tevfik EŞTAŞ 54— G.
. «M.
f
T. GARANTİ BANKASİ'nın
1949 İkramiyekeşidesireiştirak ediniz
12 AYDA 12 ÇEKİLİŞ !
Senede: 1465 Adet para ikramiyesi 3ooo- 15oo-1ooo liralık büyük ikramiyeler 200,000 liralık Garanti apartmam'nın
2 D (İRESt
2 Kıymetli Arsa (İstanbul ve izmir'de) 2 Lüks Otomobil 396 Adet Çocuk doUum günti hediyeleri İOO Liralık bir hesapla bütün çekilişlere
ve 25 lira ile 1-13 yaş arası çocuk hesaplan keşidelerine girersiniz. Her loo lira için ayrı bir kur'a numarası verilir.
Hesapların keşide gününe kadar dügürülnıemvti şarttır. Okul ta-sarruflariie diğer para biriktiren müessrseler mevduatına cn müsait faiz verilir ve bütün ikramiyelere iylirâk ettirilir. ^^ Tafsilât gişelerimizde 69 —- G ^

Tekâmül Nazariyesi
Tekâmülde son merhale diye bir şey yoktur-
Bu idd iaya misal bulmak için uzun uzadıya kitap karıştırmağa ne hacet? İşte size hakikî hayattan bir örnek :
Özkan Kardeşler
Ticarethanesi, ipekli ve pardesülük kumaş noksanını da tamamlamıştır. Her zaman
İyiye, Güzele, Ucuza
doğru sonu getmiyen tekâmül hamleleri...
Çıkrıkçılar Yokuşu No. 23 Telefon 11147 Inkara
5 - G
Yemek tabak ve bardakları
Lokantalar, Mektepler, Müesseseler, Askerî Kirlikler için Fransis Limoj fabrikasının mamulâtından her boyda Tabak vc bardakları
Fabrika Fiyatına
İstanbul'da Beyoğlu Meşrutiyet Caddesi No. 40. Telefon: 41290 Ankara : Atatürk Bulvarı Aybcrk Apart, No. 3. Telefon : 21873
foto AR
GÜZEL SANATLAR ATÖLYESİ : Amatör renkli filimlerin banyosu ve kopyası — Her nevi fotoğraf ve resim İşleri yapılır — Atölye harici endüstri teknik fotoğraftan çekilir
Adliye Sarayı karşısı Anafartalar caddesi No. 252 — Telefon : 14220
23 G.
.ii.
ORTA ŞARK TİCARET j
Anonim Şirketi

Amerika ve Avrupa ile her nevi İl HALÂT ve İH HAC AT
Beyoğlu, Meşrutiyet Caddesi No. 40, İstanbul 17 H.