AKŞAM
Sene 33 — No. 11480 — Fiatı her yerde 10 kuruştur.
PAZAR 24 Eylül 1950
Sahibi: Necmeddln Sadak — Yazı islerini fiilen İdare eden C. Bildik — Aksam Matbaasu
Korede har b yeniden şiddettendi
Amerikalılar Seul’un kenar
f
1
8
mahallelerine girdiler
doğumlular
Çember gitlikçe daraldığından komünist kuvvetleri
Nevyork 24 (Radyo) — Birleşik milletler kuvvetleri Seul'ün dış mahallelerinde şiddetle çarpışmakta ve kendilerinin en I-leri noktası olan stratejik bir tepeyi işgal etmiş bulunmaktadırlar.
Amerikan birliklerinin kuzeydeki bir kolu da 50 kilometreden fazla ilerlemiş bulunmaktadır.
Londra 24 — Kore harbi artık bir yarış haline girmiştir. Seul'u saran çember gittikçe daraldığından komünist kuvvetleri kendilerini besllyeblle-cek mıntakalara doğru süratle çekilmeğe çalışmakta İseler de 7 komünist alayı tamamen im-ha edilmek tehlikesiyle karşıyadır.
süratle geri çekiliyorlar
I ekimden itibaren terhis edilmeleri için şubelere emir verildi
Seul mahalleleri alevler içinde tnchon 23 (AA.) — Dün akşam kuzey batı istikametinden Seoul'ün kenar mahallelerine girmiş olan Amerikan deniz piyade kuvvetleri Dukson sarayına sadece 3 kilometre mesafede bulunuyorlardı. Bu saray şehrin tam merkezindedir. Geçen 25 hazirana kadar Birleşmiş Milletler Kore komisyonu büroları bu sarayda bulunmakta İdi. 8e-oul’ün kuzey batı ve güney batı mahalleleri kısmen alevler İçindedir. Bahriye uçakları ve topçu ateşi bu amele ve sanayi mahallelerindeki düşman mukavemetini kırmağa çalışmak la-
Kore'de Amerikan bahriyelilerinin kenar girdikleri Seul’ü. gösterir bir harita
dır. Sivil halk, Seoul'ü tahliye ederek şehrin etrafını çeviren tepeler arkasında savaşın neticesini beklemektedir. Başkentin güney batısında Han nehrinin
geçilmesi güçlükler arzetmekte-dlr ve Yong-Doung-Po’yu İşgal eden Amerikan deniz piyadesi şiddetli bir mukavemetle karşılaşmaktadır.
örneği
C. Bayar
Ankara 24 (Akşam) — 1928 doğumluların 1 E-kimdeıı itibaren terhislerine başlanacaktır. Milli Savunma Bakanlığından şubelere bu yolda e-mir verildiği Öğrenilmiş-
Sanayi kanunu
Hazırlanan tasarı bayramertesi Bakanlıklara verilecek
Ankara 24 (Akşam) — Sanayi kanunu tasarısını hazırlayan Ekonomi ve İşletmeler Bakanlığınca teşkil edilen komisyon mesaisini bttirmlş gibidir. Sanayi genel meclisi teşkilini de istihdaf eden tasarı bayram ertesi fikirleri alınniak üzere diğer Bakanlıklara gönderilecektir. Aynı zamanda İstanbul sanayicilerinin de nokta! nazarı tesblt edilecektir. Haber verildiğine göre, sanayi genel meclisi üyelerinin ekserisi sanayiciler arasından seçilecek daimi delegelerden teşkil olunacaktır.
Atlantik devletleri bir tecavüz anında Türki-yeyeyardımedecekler
Bu karar Acheson ile 1 ürkiye elçisi Fer idun Cemal Er kin arasındaki konuşmadan sonra bildirildi
Dün bir duştum geldi ve dedi ki: «Kore harbinden, Birleşmiş Milletlerin kararından, Amerikanın müdahalesinden hararetle bahsedip duruyorsunuz. Bu Kore harbi nasıl bir hâdisedir? Amerika bu müdahalede ve bu harbi açmış olmakta haklı mıdır? Koreliler hakikaten Amerika ile birlik midirler, yoksa Amerikaya karşı bir millî mücadele mi yapıyorlar? Bunları size soruyorum, çünkü sağdan soldan bu sualler karşısında kaldım ve ben de, doğrusu, tam bir kanaat edinemediğim için gize geldim. Beni biraz tenvir eder misiniz?»
Dostumun bu sözleri beni hayret ve dehşet İçinde bıraktı. Hayret ettim, çünkü bunları bana söyliyen zat, okuyan ve düşünen bir fikir adamı idi. Kore harbinin mahiyetinden şüpheye düş-mü;; olması hiç İyi alâmet değildi. Dehşet içinde kalmama sebep, sözlerine ve görüşlerine inandığım dostumun, Kore meselesi hakkında yanlış düşüncelere kapılanların az olmadığını söylemesidir.
Demek oluyor ki dünya meseleleri ya tam anlatılamıyor, iyi takib edilemiyor, yahut karşı tarafın propagandası en arık hakikatleri örtecek ve zihinleri en yanlış hükümlere, kötü şüphe ve tereddütlere götürecek derecede ustalıkla yapılmaktadır.
Dostuma kısaca anlattım ki Korede silâhlı orduları tecavüze ve Amerika hu durdurmak için
cadde Amerikaya karşı değil, şimalden tecavüze geçen komünistlere karşıdır. Kore, harbin sonunda Japon-lardan kurtarıldıktan sonra millî ve müstakil bir hükümet kurulması için Sovyet -Amerika müşterek işgali altma konmuştu. Şimal taralını Ruslar, cenup tarafını Amerikalılar işgal etti. Birleşmiş Milletler Korede serbes seçimler yaparak demokratik milli bir hükümet kurulması için oraya bir heyet gönderdi. Sovyetler bu heyeti, kendi işgal bölgelerine sokmadılar ve işgalleri altında komünist bir hükümet kurdular. Amerikalılar da cenup bölgesinde, Birleşmiş Milletlerin kontrolü altında seçimler yaptırarak bir hükümet vücuda getir-
diler, Sovyetler, Şimal Kore -bölgesini bırakırken kuvvet- . li bir ordu teşkil ettiler. A- | merikahlar ise Cenup Korede sadece Birleşmiş Milletler Komisyonunu bıraktılar.
(Arkası sahlfe ?. sulun 1 de) z Neçmeddta sadak 1
Zonguldaktan bağlıyarak bir yurt gezisine çıkacak
Refik Koraltan Çatalcada halk ile konuştu
Büyük Millet Meclisi Başkanı Refik Koraltan dûn öğleden evvel Çatalcaya giderek temas ve hasbıhallerde muş ve öğleden sonra şehrimize dönmüştür.
halkla bulun-tekrar

Ankara 23 — Cumhurbaşkanı Celâl Bayarın bugünlerde bir yurt gezisine çıkacağı blldlrll-melctedlr. Cumhurbaşkanı bul seyahatine Zonguldaktan bağlıyacaktır.
Yazan: HALİDE EDİB Bugün 5 inçi salı i f cm izdedir.
Bulgaristandan 500 göçmen daha geldi
Geceyi Sirkeci garında yerlerde ve kanapeler üstünde geçiren ırkdaslarımız bu sabah Misafirhaneye yerleştirildiler
Bulgar notas hakkında Ankaranın görüşü
Sirkeciye biri saat 4 te, diğeri de
Bulgarlstandan memleketlml-ze'muhftceret devam etmekte ve 7 de olmak üzere iki tren gel-her gün Istanbula yüzlerce göç- mlş ve bunlardan 500 kadar göç men gelmektedir. Bu sabah da
tflrkası Sahile 2, siıtun 6 (l.iJ
komünist geçmişler tecavüzü Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin karariyle harekete geçmiştir. Küredeki milli mü-
Bulgaristandan gelen göçmenler bu sabah Misafirhaneye götürülmeden evvel Sirkecide
Washlngton 23 (A.A,) — (ü-nlted Press) — Türklyenin Atlantik Paklı üyeliğine kabulü yolunda yaptığı teklifin kuzey Atlantik konseyince reddine karar verildiğini Washlngton. siyasi kaynaklan dün husus! surette bildirmişlerdir.
Aynı kaynaklar, Atlantik konseyinin şarkta, batının en kuvveti! müttefiki olan Türklyenin emniyetini sağlamak İçin bir nevi taahhüt altına girerek bu. red kararını aldığını haber vermektedir.
Siyasi kaynaklar, Dışişleri Bakanı Dean Acheson'un, Türkiye büyük elçisi Feridun Cemal Er-kin'le New - Yorkta yaptığı hususi bir görüşmede bu kararlan kendisine bildirdiğini söylemektedirler.
Fakat Türklyenin emhiyett için İleri sürülen teklifleri etraflı olarak tetkik ettikleri müd detçe kuzey Atlantik pakt» üyelerinin bu karan resmen İlân etmlyeceklcrl bildirilmektedir.
Merkezdeki resmi kaynaklar, henüz son şeklini almayan projenin ana hatları üzerinde umumi bir anlaşmaya varıldığını söylemekte ve tasarının son şeklini almasından evvel konsey başkanı ile Feridun Cemal Erkin arasında müzakerelerin cereyan etmesinin lüzumlu olduğunu ilâve etmektedirler.
Atlantik paktı üyelerinin. Tür klye bir hücuma uğradığı takdirde üye diğer herhangi bir devlete yapacaktan gibi Tiirkl-yeyl de mümkün olduğu kadar süratle müdafaa edeceklerine dair teminat vermek arzusunda İEâÜ3EİEKÜ93Or Bu ateşe orman mı dayanır
Ankara Ajansının bildir-ğine göre, 1950 yılında 20 eylüle kadar memleketimizin muhtelif bölgelerinde 787 orman yangını çıkmış. Bunlnı-daıı sade ikisi zarar vermeksizin söndürüldüğü-ne göre, her giine iki tane den fazla zararlı yangın isabet ediyor. Fakat 20 eylülden sene sonuna kadar yan gırilar maalesef devam edeceğinden. günde belki de 3 orman yangınımız olacaktır.
Bunların bir kısmı kasıt eseri imiş.
— Ormanı kasten ateşli-yeni o ateşe atmalı! düşüncesi gayriihtiyarî, insanda hâsıl oluyor.
Vaktiyle de bir istatistik neşredilmişti: Her -1 günde 1 devlet binası yunmaktaymış.
Bu hesaplara göre, milli varlıklarımızın birçok kısmında. günlerimiz zararına mı. kârına mı bir bilanço veriyor diye, yüreklerde de bir endişe uyanmaktadır.
Uçaklı orman itfaiyesi başka memleketlerde kulla-r.’hvor. Bu tesis pek pahalı hile olsa vurduınuzda da kurulması yine istifadeli o-lacaktır. fikrine yeisle sarılmaktan gayrı çare düşünemiyoruz.
Atlantik Konseyi Başkam Amerika Dışişleri Bakam Acheson
oldukları söylenmektedir.
Türklyenin Atlantik paktın* kabul edilmemesi yoLunda verilen karar, Washlngton Star v* diğer gazetelerin tanınmış tef-slrclsl Constantln Brown tarafından dün tenldd edilmiştir.
Constantln Brown, İngiliz v* Fransızlan Atlantik paktına çok ciddiyetle İdare etmek ve üyelerini seçmekte fazla titiz davranmakla İtham etmiş ve şunları söylemiştir:
«__ Batı medeniyetini koru-
maktan başka gayesi olmayan İttihadın kudreti ne olursa olsun. hiçbir devlet çıkartılmamalıdır. Türklyenin üye «ifa tını reddetmek bilhassa esef edilecek bir hâdisedir.* H
Şehir hatlarında
Hususî teşebbüsler de vapur işletecekler
Hazırlanan yeni bir tasarı ile yalnız Denizyollarına yolcu taşımak inhisarın! veren kanun ortadan kaldırılacak
Ankara 24 (Akşam) — Devlet Denizyolları; Türkiye limanlan ve şehir hatlarında yolcu nakliyatı hususunda yeni bir karaı İttihaz etmiştir.
İstanbul şehir hatları yoteu nakliyatını bundan böyle hususi teşebbüsler getirtecekleri vasıtalarla yapabileceklerdir. Ha-
zırlanmak üzere olan tasarıya göre hâlen şehir hatlarmd* yolcu taşımak İnhisarını veran 3033 sayılı kanun tamamen ortadan kaldırılmış olacaktır. Tasarı hazırlanırken şehirlerarası gemi seferlertnds de armatörlere İşletme hakkı tanınması mevzuu üzerinde durulmuştur.
Feci tren kazası
Trenden düşen gardö^ren, iki ayağı keslerek öldü
Fevzlpaşa 21 (Akşam) — Dün şehrimizde bir demiryolu memurunun ölümüyle biten feci bir tren kazası olmuştur.
Fevzipaşa istasyon gardöf-renlerlnden İhsan Cecilm dün iş katarında vazife ile gitmekte iken katarın Fevzlpaşu ile Bahçe arasında bulunan Ayran tüneline girişi sırasında vagonun basamaklarından ayağı kayarak trenin altına yuvarlanmış ve İki bacağı birden kesilmiştir.
Tünelin karanlık oimosL yüzünden İhsan Cedlm’ln düşmesini kimse görmemiş, ancak katar Bahçe istasyonuna varınca kendisinin mevcut olmadığı fai-kedllmiştlr. Bunun üzerine hat boyunda yapılan arama neticesinde İhsanın cesedi tünelin kenarında bulunmuştur.
Arkadaşları tarafından çok sevilen bu -memurun ölilml bilhassa demiryolları muhitinde , geniş bir teessür hasıl etmiştlf.
Bir aile faciası bilir adında biri karısı Nazireyi öldürdü
(Yazısı "•... :ü sahllcmiadftl

Sahile 2
&
ü-J Eylül
Bir aile faciası
Ne diye kızıyoruz?
En sinirlendiğimiz şcynlerdcn biri (le Avrupa ve Amerika matbuatında TürkJerin resimlerini yaptıkları zaman bizi şalvarlı, sarıklı, saldınnalı gibi göstermeleridir. Buna senelerden beri sinirleniyoruz, kızıyoruz, ateş püskürüyoruz, fakat önüne geçemiyoruz. Günün birinde hem de dostumuz, müttefikimiz olan, bize karşı sempati besüyen milletlerin matbuatında da aynı resimler yer alıvcriyor.
Bunda, girdiğimiz yeni hayatı, inkılâplarımızı yaman bir propaganda ile dünyaya tanıtamayışımızın hii yük rolü olduğu şüphesizdir. Dünyanın belli başlı dillerinde resimli mecmualar çıkarıp her tarafa gönderiyor, filimler çevirerek yeni Türk hayatını aksettiriyor, nıü-nevrerierimizi dünyanın dört bir tarafına salıverip konferanslar mı verdiriyoruz ki ecnebiler bizi hâlâ tanıyamadılar diye şikâyet etmeğe hakkımız olsun. Bu işleri, hem de çok kuvvetli olmak şartiyle ya-pabiLseydik bizi hâlâ tanıyûmıyanların mankafalığına veya tanımamak inadına kiifredcbilirdik. Herkesi de Türkiveyi tanımaya mecbur kalamayız ya!
Bes altı av evvel anlattılar: Türkiye hakkında dünyanın her tarafında konferanslar vermeyi kendisine d?“d edinen bir Fransız, Türkiyeden ayrılalı beri 15 seneyi geçtiği için taze malûmat toplamak üzere TÜrkiye-ye gelmek istemiş ve bizim Basın, Yayın Umum Müdürlüğünden kendisini bir ay misafir edip etmiyeceğinl sormuş. Adamcağıza «Tahsisatımız yoktur» cevabını vermişler.
Böyle fırsatları bile kaçırmakta nıcharet gösterirken Türkiyeyi tanımadıkları için yabancılara kızmaya hakkımız olur mu? Şevket RADO
Pamuklarımıza rağbet
Belçika tacirleri pamuklarımızın cinsinden memnun görünüyorlar
Brüksel Ticaret mûşavlrliğl-mizden alınan bir yazıda şöyle denilmektedir:
Pamuklnnmızm Belçika piyasasındaki sürümünde 1949 yılında inkişaflar kaydedilmiştir.
I cl kalite Akalalar diğer memleketler pamuklarına nazaran biraz pahalı telâkki edilmekle beraber. Akala IH ten İyi satışlar sağlanmıştır. Bugünkü vaziyete nazaran Adana Akala I. Halleri de Amerika ve Kongo fiatlerile rekabet edebilecek bir vaziyete gelmiştir. Rekabetin kuvvetle yapılabilmesi İçin, fl-atleri mirin Amerika ve Kongo Hallerinden biraz dun olması icab edeceği ifade olunmaktadır. Bunun sebebi şöyle hulâsa edilmektedir: Pamuklarımız iyi vasıfta olmakla beraber (flbre) ve (me1ange> bakımından fllâ-törler İçin Amerika ve Kongo ve Meksika pamuklarının biraz dunundadır. Diğer taraftan İyi kalitelerde dahi bazı lekeler vardır. Tasnif bakımından da, İçinde arasıra (feullle) lere tesadüf olunmaktadır. Sırf bu tâ-
II sebeplerle, diğer memleketler pamuklarına nazaran, fiat bakımından bir (marge) m kaldırılması fazla satış İçin iüzum-
72 kiloda Garbis ile Yunanlı Lambridis kanlı bir döğüş yaptılar
Katil koca, ayni bıçakla kendisini de ağır surette yaraladı
Dün gece Elektrik kulübü tarafından şehrimize gelirinmiş olan Yunan boksörleri üçüncü karşılaşmalarını yapmışlardır. Türk - Elen karşılaşmalarından evvel yeril boksörler arasımla ve Yorgonun hakemliğinde İkişer dakikalık üçer ravunddan yapılan maçlarda 54 kiloda Be-yoğluspordan Yorgo Galatasa-raydan Necatlye ittifakla: 59 kiloda Galasaraydan Vlâdlmk Elektrikten Lûtfiye ekseriyetle: yine 59 kiloda Elektrikten Salnı Sümerspordan Alpa ekseriyetle galip geldiler.
Gecenin en mühlrtı karşılaşmaları eski orta sıklet dünya şampiyonu Hrlstofolldlsln hakemliğinde ikişer dakikadan 6 ravund üzerinden üç sıklette yapılan Türk - Elen boksörleri arasında oldu.
lu görülmektedir. Buradaki İthalâtçılara nazaran Adana A-kala I. kilosu CİF Anvers 42 -43 Belçika frangını geçmemelidir.
Kısa süren bir merasimden sonra müsabakalara başlandı. İlk karşılaşmayı 51 kiloda Recep İle Panayotldls yaptılar. Altı raundda da Yunanlı rakibine nazaran daha hâkim ve üstün döğiişen Recep hakemlerin itll-faklyle çok haklı olarak galip Uân edildi.
m goreıı orta hâkemi Yunanlı I taşması Türk boksörlerinin 2-1 çaldarisi galip ilân etil. Bu su- galebesiyle sona erdi.
retle Türk - Elen boks karşı-1 H. S.
Futbol maçları
Fenerbahçe Beykoz3-1, Vefa Defterdarı 1-0 yendi
Yerlilerde bazı aksaklıklar olmasına rağmen, pamuklarımızın bu yıl İlk defa Belçika pazarında atmış olduğu not gayet İyidir. Mersin, Adana menşeli teslimattan gerek ithalâtçılar ve gerek mensucatçılar memnundurlar- Mersindeki ihracatçılarımızın gösterdikleri bu dikkat ve itina, İhracatçılarımızın menfaatleri kadar memleketimizin yüksek menfaatleri bakımından da teşekküre lâyıktır. Şimdiye kadar yalnız Adana pa muklannı tanıyan Belçika piyasasında İzmir pamuklarına karşı da alâka artmıştır. Altı büyük mensucat İmalâthanesi hemen her gün, bilhassa Adana pamuklan İçin talepte bulun maktadır, tamirden de teklif geldiği takdirde müsait neticeler elde edileceği anlaşılmaktadır. Bugünkü şartlara ve Belçika pazarlarının ihtiyaçlarına göre önümüzdeki devrede pamuklarımız için satış İmkânları vardır.
İkinci karşılaşma muhakkak kİ gecenin en mühim maçı İdi. 72 kiloda Garbis ile Yunanlı Lambridis dönüşüyorlardı. Çok heyecanlı geçen bu maçın ilk ravundunda Garbisin tesirli [ yumruklan karşısında Yunanlının yaralı kaşı tekrar patladı. Üçüncü ravundda Yunanlı, Garbisin sol kaşını patlattı. Dördüncü ravundda her İki boksör1 yüzleri kan revan içinde blrbir- ’ Herini döğüyorlardı. Üçüncü ravunda kadar Garbisin çok üstün döğüşü 'de geçen müsabakanın son ravundlan karşılıklı hücumlarla nihayet buldu ve hakemlerin ittifakı İle Garbis Yunanlı rakibine galip İlân e-dildl. Bu müsabakayı seyirciler büyük bir heyecanla seyrettiler ve bilhassa bazı seyirciler maçın heyecanına dayanamıyarak bazı taşkın hareketlerde bulundıılar-sa da polisin yerinde müdahalesiyle bir hâdiseye meydan verilmedi.
Diîn Fenerbahçe stadında oldukça kalabalık bir seyirci ö-nünde yapılan futbol maçlarının İlkini Vefa İle Defterdar yaptılar.
Vefalılar nedense bu maça zayıf bir kadro İle çıktılar. İlk devre oyunun lam mânisiyle cereyanım gösteren bir netice İle. 0-0 berabere bitti,
Tkncl devrenin 28 inci dakikasında sollç Burhanın yaptığı golle Vefalılar Defterdarlılara güç belâ 1-0 galip gelebildiler.
Galip Vefa takımı bu maçı şu kadro ile oynadı:
Zeki — Emel. Tank — Güite-' kin, Sabahaddin, Zeki — Necati, Celâl, Aziz, Burhan, Fethi.
1510, Vefayı 15-10, 15-13, Be-yoglusporu da 15-6, 15-12 yenerek İstanbul açık hava turnuvası voleybol şampiyonu olmuştur.
Üsküdardaki
kan’ı vaka
Bir adam, karışma sarkıntılık eden genci ağır yaraladı
İzmlr 23 — Evvelki gece Eşref paşada tüyler ürpertici bir cl-Inayet işlenmiştir. Bir kadının {ölıimti ve kaalilin de İntihar etmek için kendini bıçaklaması ile neticelenen bu facia şu şekilde cereyan etmiştir:
Elbise temizleyicisi Kadir Ak-kaya dürt sene evvel Nazire a-dında bir kadınla evlenmiş, fakat kaynana ve kayınpeder münasebetler] yüzünden evlilerin arası günden güne açılmıştır. Nihayet Nazire, bundan bir müddet evvel kocasını terkede-rek babasının yanma dönmüş, bu vaziyet İse Kadiri büsbütün çileden çıkarmıştır.
Bir kaç ay da bu şekilde geçtikten. sonra evvelki gün Kadir sokakta karısına rastlamış, Nazire de kocasını gece eve çağırmıştır.
Kadir, gene saat 11 e doğru karısının evine gidince Nazire, kocasını yatak odasına almış ve kan koca arasında yeni bir münakaşa başlamıştır. Nazire, koca sm:n beraber yaşama tekliflerini reddedince. Kadir de karısına :
— Artık biz yaşayamayız. İkimizin de ölmesi lâzımdır. Sen beni, ben de seni öldüreyim.
Fenerbahçe - Beykoz ' I Günün İkinci maçını Süleyman Tekilin hakemliğinde Fe- ( nerbahçe ile Beykoz yaptılar. ) i İlk devre Fenerbahçenln hâki- ( mlyetl altında geçti ise de oyu- , nun İlk golünü 8 ine! dakikada Beykozlular bir frikik atışından Gaza aferin ayağiyle kazandılar. I Fenerbahçeliler 28 inci dakika- 1 da Turanın yaptığı golle muka- ! bele ettiler ve bu devre de boy- 1 lece 1-1 berabere bitti.
İkinci devrede Muradın ye- ! rlne Erdoğanı ve Ahmediıı ye- ' rlne Suphiyl alan Fenerbahçe-1-İLler Beykozlutann İşi sertliğe dökmesinden de İstifade ederek 1 Erol ve Suphi vasıtaslyie yaptıkları gollerle maçı 3-1 kazandılar.
Demiş, Nazire bunu da reddetmiştir, Karısının mütemadi red tekliflerlle karşılaşan ve onu çılgınca seven Kadir elindeki bıçağını Nazireye bir defa saplamış, korkutarak ikna etmek istemiştir. Fakat babasının ve kardeşinin şiddetli tesiri altında bulunan Nazire, bıçak darbesine rağmen kocasının teklifini tekrar reddetmiştir. Aksi cevaplar karşısında büsbütün hiddetlenen Kadir bıçağını ikinci defa Nazireye sap-
(Baş tarafı 1 inci sablfede) Bütün Korede serbest seçimlerle bîr milli hükümet kurulması beklenirken, şimal komünist ordıılarr, cenup kısmını da ele geçirmek üzere ansızın tecavüze geçtiler. Hâdise budur. Bu hâdise yarın Almanyada da aynen olabilir. Doğu Al-manyadaki komünist orduları Batı Almanyayı da ele geçirmek için tecavüz edebilirler. Buna müsaade etmek mi lâzımdır? Müttefikler. zorla komünist hâkimiyetine geçmek istenmen Batı Almanyayı müdafaa etmek isterler ve harbe girişirlerse bu harb, Alman-yanın millî mücadelesi mi sayılır? Komünist dilinde, her memleketin komünist hâkimiyeti altına girmesi bir kurtuluştur. Komünist rejime sokulmuş olan Polonya, Çekoslovakya, Bulgaristan vesaire kurtulmuş memleketlerdir. Fakat kurtuluşun ve milli mücadelenin ne olduğunu anlamak için Sovyet tehdidi ve baskısı kalktığı gün bu memleketlerin ne yapacaklarını görmek lâzımdır. Amerika-nm Korede uğraşması, bu memleketi cip geçirmek için de«il, komünistlerin elinden kurtarmak içindir. Bütün Koreliler komünist olmak ve komünist rejime bağlanmak isterlerse,’müdâhaleye k’ni’n hakkı var? denebilir. Fakat bunu anlamak için Kore halkının likrini öğrenmek lâzımdır. Sovyet Rusya,
her yerde olduğu gibi, Korede de buna hiçbir zaman razı olmamıştır... I
Dostum bu basit ve malûm sandığımız izahlara teşekkür etti. |
Meselenin ehemmiyeti, Kore harbinin izahında değildir. En basit ve anlaşılır sanılan bir hâdisenin, hazan aydınlar tarafından bi-( le nasıl yanlış tefsir edilebileceğine ve halk efkârına her hangi bir dünya meselesini tam anlatmanın ne kadar güç iş olduğuna bir örnek diye hu bahsi ele aldık. Komünist propagandasının, aynı mesele üzerinde günler, haftalar, aylarca dur-i masının, kaba ve basit sanılan hükümleri hiç yorulmadan boyuna tekrarlamasının hikmeti bu gibi misallerle anlaşılıyor. Bir taralın bu gibi meseleleri devamlı surette anlatmaya pek lüzum görmemesine karşılık komünist propagandasının hiç yorulmıyan, bıkmıyan tek-, rarları nihayet iz bırakmaktadır. Bu izleri, bu münasebetle yalnız bizde değil, daha kuvvetli şekilde Fran-sada da gördüm.
Farkına varılmadan işli-yen ve yürüyen bu faaliyet, silâhlı tecavüzlerden tehlikeli olmaya başlamıştır. Ra-tı âlemi «Soğu!: harb» deyip, geçiyor. Bir gün. hu gidişle, j şırak harbe ihtiyaç kalmıva-bi lir. Dikkat etmek lâzım-1 dır.
Gecenin son müsabakasını 78 kiloda Tayyar İle Yunanlı Çal-darls yaptılar. Üçüncü ravunda kadar güzel yumruklarla rakibine üstün olan Tayyar üçüncü ravunddan itibaren avantajı rakibine kaptırdı. Bir iki defa ringde baygınlık geçiren Tayyarın beşinci ravundda rakibine karşı yumruk dahi vuramadığı-
GalatasaraylIlar voleybol şampiyonu
Şişil Halkevlnde iki grup halinde ve 8 takım arasında yapılan İstanbul açık hava turnuvasında finale Galatasaray, Be-yoğluspor. Fenerbahçe ve Vefa kulüpleri kalmışlardı. Bu 4 takım arasında lig usulüyle yapılan karşılaşmalar sonunda Ga- . _ latasaray FenerbaJıçeyl 15-8,' mişLlr.
Diin akşam Usküdarda Çavuş dere mahallesinin Sansar sokağında kanlı bir vaka cereyan etmiştir.
Bu sokakta ( turan Osman, İddiaya göre, aynı semtte oturan Kâmil isminde birinin ailesiyle münasccattar bulunmaktadır.
Kâmil, son günlerde İşin farkına varmış ve Osmanı kollamağa başlamıştır, İşte dün akşam Osmanta karşılaşan Kâmil, ona duyup öğrendiklerini anlattıktan sonra artık sataşmamasını ihtar etmiştir. Osman, Kâmilin bu ağır sözlerle mukabele etmiş, Kâmil de bıçağını çekerek ûs-manuı üzerine atılmış ve muhtelif yerlerinden ağır surette yara tam ıştır.
Hâdise yerine yetişen polis- ] içanapeler üstünde yatmışlardır, ler, Osmanı ümitsiz bir halde Numune hastanesine kaldırmışlar. Kâmili de kanlı bıçağı yakalamışlardır
taınış ve onu kanlar içinde yere serpılştlr. Bundan sonra kaçmak isi,İyen Kadir, bulundufcu odanın kapısının karısı tarafından kilitlendiğini görmüştür, Karısı Nazire tarafından kilitlenen kapıdan çıkamıyan Kadir pencereden atlıyarak kaçmağa teşebbüs etmiştir. Bu sırada yaralı bir vaziyetle kocasının yanma gelmiş ve:
— Seninle geçineceğini. bir-^JL ilkte yaşıyacağım, ben) bırakıp O û-
Dlye yalvarmıştır. KarısınınC\| bu halinden büsbütün çılgına donen Kadir, hiddetle Nazireye ® hücum etmiş ve bıçağını tekrar C saplamış, bu hareketi bir kaç,O defa tekrarlamıştır. Nazire aldığı yaraların teslrllc sedirin yanma yığılınca bu defa kaa-tll, şaşkına dönmüş ve elindeki bıçağı şiddetle göğsüne şaplayarak iki derin yara açmak sürelik kendi kendini öldürmek' İstemiş ve yerde can çekişen karısının üstüne düşmüştür. Bu. sırada evin iki odasında birden "O yangın çıkmıştır. Alev ve dıı-manlar pencerelerden dışarı Rj çıkmağa başlayınca içeride ce- 0 reyan eden korkunç hâdise aa-iaşılmış ve komşular evin kapı-'**' sına yüklenerek İçeri girmşller, ölmek üzere olan Nazire ile ağır yaralı Kadiri kurtarmışlar ve yangını da söndürmüşlerdir.
Yaralılar derhal hastaneye kaldırılmışlardır. Fakat Nazire hastaneye geldikten sonra fazla kan kay ıhından ölmüştür. Kadirin yarası ağırdır. Tahkikata devam edilmektedir.
Evin. Kadir tarafından kas-den ateşlendiği rivayet olunmaktadır.
2 0 >
0 p
I

karısına
İhtarına
ile
Devlet Bakanı İzmir’de
îzmlr 24 (Akşam* — Devlet Bakanı Fevzi LûLH Karaosman oğlu dün uçakla şehrimize gel-
S ab ah Gaz eteleriNe Diyor?
«Görülen lüzum üzerine..»
Neemeddln SADAK. |^>
CÜMHÜR11ET in, «Görülen lüıum üzerine» başlıklı haş yazısında Halk rartisi iktidarının, son umanda Meclisten çıkarttığı fakat e-mekli kanununun 30 uncu maddesinin hâlen bir çok mağduriyetlere sebcbolduğu kaydedilmekte ve otuz seneyi ikmal etmiş bir memurun hükümetten dilediği günde re'stn tekaüde scvhedilcbil-mesinin mahzurlarından bah-solunm aktadır.
Yazı şöyle bilmektedir:
«Bundan başka, Tiirk memurlarına elli, elli beş yaşlarında yani bütün dünyaca en olgun çağ olarak kabul edilmiş olan bir sinde tekaüde sevkedilmelerl İmkânını veren bu hüküm, memleketin çalışma hacmini, resmi çalışma cehdinl de küçültmektedir. Maksat arkadan gelenlere yer açmak gibi bir dâva ise, bu hükme göre emekliye sevkedilıniş tecrübeli ve sağlam bir memurun yerine geçenin de aynı yaşa gelince aynı hükme göre, aynı Akıbete uğraması bunun bir ıılmet değil, gecikmiş bir ukubet, olduğunu göstermez mİ?»
Yalanlar serisinden meydana gelmiş bir nota
• SON POSTA» da Selim Ra-gtp Emeç, Bulgar hükümetinin Sovyctlerden aldığı direktifle Bnigaristandaki Türk unsurunu mecburi direktife tâbi tutmasının doğurduğu vaziyete temas ederek Bulgar hükümetinin nota üzerine nota yağdırdığını, bu notaların bütün yalanlarla dolu olduğunu anlatmakla ve şöyle demekledir:
«Bir defa Bulgar notasına göre: Bulgar istanda. Türk unsuruna mahsus olmak üzere bir şu kadar ilkokul, orta okul ve lise açılmış, bunlar, serbesçe, Bulgar Türklerine kendi dillerini öğre Uyarlarmış. Buna mukabil Tılrkiye-de okur yazar olnııyanların nisbeli yüzde seksen üçmüş.
Yalan!
İkinci olarak:’ Bulgaristan Türklerinden Türkiyemize gelenler. Bulgarlstam kendi ser-bes arzularlle lerkcdiyortar-mış,
Azim yalan;
Üçüncü olarak da. Türkiye, rıilgarlstanla yaptığı anlaşma gereğince, her hicret etmek İsteyen BulgaristanlI
Türkü, Türk topraklarına derhal kabul etmek taahhüdünde bulunmuşmuş
Bu da ölçüsüz yalan!»

Bulgarîstanın cevabı «SON TELGRAF., da Elem İzzet Benice de Bulgaristan-(lnn tehcir edilen Türkler mevzuuna temas etmiştir. Muharrir şöyle diyor-
Bulgar hükümetinin kararı clddc-n gayri İnsanîdir. Çünkü, ahdî hükümlere rağmen topraklarından ayrılıp mecburî tehcire tâbi tuttuğu Türk kütlelerini kış arifesinde ve hazırlıksız olduğumuz bir devirde hudutlarımıza yığması insanlığın ve vicdanın tamamlyle ölçü ve hudutları dışındadır
Memleketine csasan 1912 den bu yana rahat ve huzur vermediği, blnbir zulüm ve 1 İşkenceye maruz bıraktığı Türk azınlığım en soq sefalete mahkûm etmek suretiyle imhayı düşünen Brlgarista-nın bu hareketi muhakkak ki, dünya ölçüsünde dikkat ve alâka uyandırmaktan geriye kalnııyacök ve kızıl Bulgaristan ın Imhakâr taktiğini hür İnsanlık nazarında bir kere daha İspat edecek tir.
Bugaristandan gelen göçmenler
(Baş tarafı 1 inci sabifedei
men misafirhaneye yerleştirilmişlerdir. Sabaha karşı saat 4 te gelen ekspresten çıkan 280 göçmen, o saatte gidecek yer bulunmadığı için g3r büfesi ö-nünde ve civarında yerde veya
yayınlandığı esnada Sofya maslahatgüzarımıza tevdi edilmişse Ankaraya vâsıl olduğu zaman tetkik edilecek ve üzerinde elbette ki gereken muamele yapılacaktır.
Hepsi de köylü olan bu ırkdaş- ' tarım izin Bulgarlstanda halleri, v3İiilerl yerinde kimseler oldukları anlaşılmaktadır.
Bunlardan Ömer adında 64 yaşında bir İhtiyar köylü arkadaşımıza şunları anlatmıştır:
«— Biz Şumnudan geliyoruz. Ben çiftçiyim. Orada 80 dekar toprağım, 30 koyunum, bir çift İnek ve bir çif öküzümden başka 8 araba dolusu mısırım, vardı. İki oğlumdan biri orada kaldı, Matların geri kalan kısmını satıp gelecek. Bıılgarlar bizim gibi köylü arasında zengin sınıfına mensup olanlara memle-■ keti terkeunek İçin 15 gün mühlet veriyorlar. Bu müddet İçinde ' satabûdiğlmizi satıp, satamadığımızı da bırakıp geliyoruz.
Fakir köylüleri Bulgartar buraya gelmeğe zorlamadıkları 1-çin onlar kalıyorlar.»
ı Göçmenlerin diğer bir kısmı Ja Yenipazar kazasından gelmişlerdir. Bunlar da orada bıraktıkları akraba ve eşyadan | bahsetmekte ve Türkiyede çl£t-' çilik yapmayı düşündüklerini belirtmektedirler.
Bulgar cevabî notasının Ankaradaki akisleri
Ankara radyo gazetesi dün akşam, Bulgarlstanın kendi radyolarında yayınladıkları cevabi notasını ele almış ve Sofya hükümeti tarafından İleri ’ sürülen İddialar üzerinde dura-; rak ezcümle demiştir ki:
«Bu nota hakkında Ankarada 1 Salâhlyattar siyasî çevrelerde ' yaptığımız tahkikatta bu dakl-' kaya kadar Türk hükümetine henüz böyle bir nota gelmediği gibi buna dair herhangi resmi bir malûmat da alınmış değildir. Bir notanın alâkadar devlete tevdi edilmeden ve bunun akisleri beklenmeden yayınlanması da diplomatik kaidelere aykırı bir harekettir.
ı Eğer Bulgar radyosunun neş-riyali doğru ve nota radyoda
Münasebet düşmüşken şurasını bir defa daha belirteceğim. Türkiye hükümeti muhacirler meselesini siyasî maksatlarla istismar ediyormuş. Bütün iddia ve isnatlarımla tamamen hakikate aykırı İmiş. Bulgaristanda-kİ Türkler diğer Bulgar vatandaşları gibi eşit siyasi haklara sahipmiş, memlekette her türlü imar ve İnşa haklan varmış ve Türkler Bulgaristan da tamamen müreffeh bir hayat sürüyoriarmış.
Halbuki Bulgar notasının saydığı bütün bu iyiliklere rağmen ortada bir vâkıâ vardır. Bu da yüz binlerce ırkd aşımızın her ne pahasına olursa olsun, Bul-garistandan hicret etmek istemeleridir. Irk duşlarımız yurdumuza hicret ederek değil, âdeta seh akım hâlinde gelmektedirler ve bedbaht ırkdaşlarımızın perişan halleri de meydandadır. Bu kadar İyi muamele görülen bir memleketten böyle mi muhaceret edilir? Sofya radyosunun İddi asiyle, ortadaki vâki! arasında bu ne büyük bir tezattır.
Türk notasında ahdi esaslara uygun mütalâalar İleri sürülmüştür. Bulgar cevabî notasında ise bu esaslara yanaşamadığı gibi en mâkul cevaplara dahi temas edilmemiştir. Muhacirlerin Bulgarisi andaki emvalleri hakkında bir anlaşma yapılması Türk notasında kaydedilmiş ve müzakere teklif edilmişse de en hayati olan bu meseleye Bulgar cevabî metninde en ufak bir temas dahi yoktur. İki memleket arasında mevcut ahdi hükümler dışında kalan tamamen mugalâta ve safsata İle dolu o-lan cevapla Bulgar hükümetinin veya âlet olduğu politikanın neler İfade ettlğlnj anlamakta müşkülât çekmiyoruz.
Türk hükümeti 'Bulgarlarla temasını komşuluk çerçeve-1 1-çindekl münasebetlere-1tc:i etmek isterken, karşı tarafta buna uygun bir hava bıilmanuş-lır.»

Sahlfe S
VKŞAM(AKŞAMg|
Kanala girmemiş enerjiler
Eğer zabıta vakalarım tâki b ediyorsanız; hele gençlere ait haberleri, satırların arasındaki mânalara kadar, dikkatle okuyorsanız; bir «fazla enerji» nin, bir «can ve kan çokluğu» nun cemiyetimizde mevcudiyetini farketmekte gecikmiyorsu-mudur.
Tiirk nesilleri, her çeyrek asırda birkaç kere harbeder-di. Cumhuriyet önderlerinin basireti sayesinde otuz küsur yıldır kırılmaktan masun kalmıştır. Delikanlı adamın da ruh haleti malûm: Adı üstünde «kanı deli» dır! Bir mücadele ister... Cins at nasıl uzun zaman kapalı yerde duramazsa; durunca sinirlenirse, asırlarca hareket halinde yaşamış bir milletin oğulları da, dar ufuklarda barınamaz. Gönüllerinde bunalma olmaması için, daha tecrübeliler. onlara bir «enerji sarfı imkânı» verebilmelidirler. Enerji de, milletçe değerlendirilmeli.
Bu imkânı gereği gibi yaratamıyoruz. Onun için, zabıta vakalarını takib edenler. aynı güniin gazetelerinde bîr takım şöyle haberler okuyabiliyor:
Filânca şerefli ve ananeli mektebin talebesi, kalabalık bîr kitle halinde şöyle bîr dövüş yapmış. Diğer bir şerefli ve ananeli mektebin talebesi de müdür muavinini yaralamış... Yine aynı günün gazetelerinde, köy kavgaları, köy kavgaları, köy kavgaları... Düğünde ayakbastı parası istemişler; verilmedi diye yaralamalar, öldürme... Başka tarafta, bir söz atma yüzünden iki köy birbirine girmiş... Vesaire...
Gûya bamtellerimiz kapı ’ zilidir; gelen basıyor, giden basıyor; ve biz. bütün mevcudiyetimizle çın çın ötüyoruz. Muazzeb oluyor, muaz-zeh ediyoruz.
«— Sinirlerimizi tedavi edelim! Karaciğerlerimizde de bozukluk var!» demek doğru olurdu; eğer bu asabiyet koçamışlanmızda görülseydi.
Gençlerimizde bir kabına sığmazhk baş gösterince, bu mevzuu başka tarafından mütalâa etmeli.
Şunu da kabul zorundayız ki, canlılık, kanlılık, aslında makbul, mergup bir şeydir. Fakat mübarek Nil’i bile yatağında akttmazsan kenarı batak olur. Kim bilir ne hamasetlere, ne celâdetlere imkân verecek o köy ve şehir delikanlılarının coşkunluğunu da faydalı bir istikamete sürüklemezsek kırk, elli kişi birleşip gelin arabasının önüne çıkarlar;
— Sökülün paraları... -derler.
Ve dershaneler, Yeniçeri ortasına dönebilir.
Buna karşılık, şimdiye kadar. tedavi çaresi diye hep: «İdeal» i gösteriyorduk. Fakat «Gençliğe yeni bir idea' vermeli» gibi sözlerin epey müphem olduğunu artık anlamalıyız. İhtiyarlar, orta yaşlılar da elbet birçok şeyleri mukaddesattan sayıyoruz; fakat sırf o mânevi nesneler uğruna harekete geçiyor muyuz? Kendi hayatımıza taallûk eden maddî neticeler de bekliyoruz. Hele yeni heveslendiğimiz liberal usullerde her kıymetin bîr fiati vardır:
— Kaç paraya?
Sual budur. Genç dimağlarda da hu sual doğmaktadır. Muhasebeyi doğru yapıp cevabını rakam olarak vermeli.
İnsaflı düşünürsek, gençlerin çoğunu, hattâ daha yetişme çağındayken, sinirlendiren, o muhitlerde gergin bir hava yaratan âmil, (para getirici pratik işler sahasındaki darlık) tır,
Genç:
— Şu gayreti sarfedersem şu hedefe ulaşırım! - fikrine kolaylıkla varamıyor; çünkü biz kocamışlar, evlâtlarımıza öyle bir imkân hazırlamamış bulunuyoruz.
Bir memleket, kendi oğullarını ve kızlarını elbette geniş ufuksuz komamalı! Ve bu ufuk, devrin istediği u-
Öğretmen yapı sandığı
Tasfiye muamelesinde uğranılan zorluklar
tlkokul öğretmenleri yapı sandığının tasfiyesi için Milli Eğitim Bakanlığında kurulan komisyon çalışmalarına devam ettiğini yazmıştık. Sandığın bir kısmı para ve bir kısmı gayri menkul olmak üzere, hâlen 7 milyon liraya yakın sermayesi vardır.
Kooperatif öğretmenler İçin, yurdun bir çok yerlerinde İnşaat işlerine girişmiştir. Bu İtibarla sermayesinin mühim bir kısmını bu İnşaata yatırmış durumdadır.
şimdi tasfiye yoluna ne suretle gidileceği İncelenmektedir. Ortaklara paralarını geri vermek kolay olmıyacaktır. Çünkü bu takdirde kooperatife ait bütün binaların satılması gerekecektir. Satış halinde binaların maliyet flatine elden çıkarılması mümkün olup ol-mıyacagı kestirilememektedir. Üstelik üyelere birikmiş paralan için faiz ödemek zaıuretl de vardır. Mamafih, öğretmenlerden pek çoğu sandığın süratle tasfiyesine taraftar görünmektedirler. Hattâ bir çoklan alacaklarının yüzde 25 İni bağışlamağa hazır olduklarını Bakanlığa bildirmişlerdir.
İncelenen hal tarzlarından biri de kooperatife alt bütün hesapların hazîneye devridir Fakat bu hal. hak sahiplerinin mağduriyetine meydan vereceği İçin bu cihete her halde gldll-miyecektlr.
öğrendiğimize göre tlkokul öğretmenleri Yardım Sandığının hesaplarına Milli Eğitim Bakanlığı el koymuş olduğu İçin, bundan sonra öğretmenlerden yüzde 4 tevkifat yapılmi-yacaktır.
Bir gece kontrolü
Tabancasını gizlemek için kendini denize atan adam!
Asfalt kenarına çekilen otomobilde gördüklerimiz
— Kadının koltuğu altından çanta kapan sabıkalı — Ele geçen bıçaklar, tabancalar ve sarhoşlar...
Yakalanan bir sarhoş, karakola girmek İstemiyor
Kartal Belediye reisi seçimi
Kartal Belediye meclisi 27 Eylül çarşamba günü saat 15 de İlk toplantısını yaparak belediye reisini seçecektir. Kartalda belediye seçimlerini C H P. kazanmıştır Eski belediye reisi Sadettin Oral'ın yeniden belediye reisliğine getirileceği kuvvetle tahmin edilmektedir
Kurbanlık koyunlar
Bayram münasebetiyle, bu sene şehrimize her yıldan fazla kurbanlık koyun getirilmiştir. Dün de meydanlarda koyun satışlarına devam edilmekle beraber en fazla satış arife günü olmuştur
Stadyumda boğ-a güreşleri
Bir İspanyol firması İnönü Stadında boğa güreşleri tertip etmek için Belediyeye müracaat ta bulunmuştur Teklif Belediye tarafından İncelenmektedir.
Zeytinyağı ihracatı
Ticaret Bakanlığı zeytinyağı ihracına müsaade ettiğini İlân etmiş olmasına rağmen piyasada henüz bir hareket yoktur 160 kuruşa istekli olmasına rağmen hiçbir tüccar elindeki zeytinyağını çıkarmak İstememektedir.
Feci bir ölüm
Konya — Dün Meram yolu û-zerlnde feci bir Ölüm hâdisesi olmuştur. Dereli Ömer adındaki bir şahsın İdare ettiği bir yük arabası dün Merama gittiği sırada arkadan gelen bir kamyonun gürtiltüslyle atlar ürkmüş ve arabayı dörtnala sürüklemeye başlamışlardır. Bu esnada arabadaki kadınlardan biri korkarak yere atlamış ve derhal beyni patlıyarak ölmüştür. Arabacı hakkında takibata başlanmıştır.
fuk olmalı. Her asırda türlü müspet neticeler veren bu milletin otuz küsur yıldır kazasız belâsız yetişen ve çoğalan gençlerine heves-lendirici, gayretlendirici zeminler hazırlamayıp müessif hâdiseler zuhuruna vesile veriyorsak .. Kabahat yumurtada değil, horozla tavuktadır. Ve kümes sahi-' bindedir.
(Vâ - Nû) I
smnlyet müdürlüğü mensuplan I dün de İstirahat etmediler. Şube müdüründen komiserine, muavininden sivil ve resmi pillisine varıncaya kadar bütün teşkilât tam kadrosu ile çalıştı... Gece saat 9 dan İtibaren motörlü vasıtalarla şehrin muhtelif semtlerine dağılan polisler, sabahın erken saatlerine kadar gazinolarda kontrollü: yaptılar. Sarhoşlan topladılar, yollarda şüpheli gördükleri şahısları durdurarak bıçak ve tabanca aradılar, caddelerde son süratle giden taksileri, bu arada bazı hususi araba'arı da çevirip haklarında lâzım gelen kanuni muamelenin yapılması için en yakın polis merkezlerine şevkettiler.
1230 sivil ve resmi polisin motörlü vasıtalarla şehrin hangi semtlerine dağıldıklarını merak ediyorsanız, bunu emniyet müdürü Kemal Aygıinün verdiği İzahattan öğrenebilirsiniz: Bir ekip Beyoğlu mı makasına gitti, diğeri Fatih - Eminönü m intak asın t taradı, üçüncü ekip Bakırköy ve havalisinde dolaştı, Beşlktaşla Sarıyere da ayrı ekipler sevkedildl; motör-İti vasıtalara bindirilmiş üç c-kip araba vapurlte karşı tarafa geçirilerek bunlar Kadıköy Üsküdar, Beykoz semtlerine dağıtıldı...
Beyoglunda yapacağı taramadan sonra Hacıosman bayırından tâ Sarıyere kadar uzanacak ekip arasında ben de yer aldım. Yollarda, sağda ve solda öbekleşmiş çatılar arasında birer keklik avcısı gibi dolaştığımız Sarıyer asfaltı üzerinde neler gördüğümüzü anlatmadın evvel, gecenin 23 ünde Beyoğlu caddesinde ele geçirdiklerimizden bahsedelim: 58 bıçak, 43 tabanca, dört sarhoş!..
Bu aramada halkın polhe karşı son derece İtaatkâr davrandığı gözden kaçmayan bir hakikatti. Emniyet memurları karşısında birer heykel gibi duruyorlar ve derhal kollarını yukarıya kaldırarak üstlerini aratıyorlar, katiyen İtiraz etmiyorlardı. Boyları 20 santimden 30 santime kadar değişen uçları sivri ve kılıflı kamalar arasında, zarf açmaca mahsus uçlan sivri madeni keskilere de Taslanıyordu Halinden hiç de umulmayan delikanlılar üstünde bu gibi keskilere tesadüf edilmesini hayretle karşılamıştım. Ekipten bir polis bunu izah etti: Meğer bu delikanlılar, bu zarf açacaklarını, silâh değildir diye İtiraz edebilmek için taşırlarmış. Neteklm Tahtakalede marangoz kalfalığı yapan bir gencin ceketinin iç cebinde bu zarf açacağı bulununca:
— Onunla ben kitap kenarlarını açıyorum! dediğine ya-kinen şahit olduk.
Marangoz kalfasının her gittiği yerde kitap okuduğuna, kitabını sahlfe sahlfe kesip aç-
Cemaleddin BİLDİK
mat sureille mütalâa ettiğine gelin de İnanın!..
Polis, bu kenarlan da keskinleş tirllerek bir bıçak haline getirilen zarf açacağın sivri ucunu delikanlının karnına değdirerek:
— Şunu, dedi, kuvvetle İtsem karnına saplanır ve seni öldürür mü?
Delikanlının benzi sarardı ve mırıldandı:
— Elbette öldürür...
— öyleyse bunu İyi niyetle taşımıyorsun?
— Adam öldürmek vallahi billahi aklımdan bile geçmez Ben tavuk bile kesemem ağabey...
Tabii polis, onun bu sözlerine kanacak değildi. Delikanlı üstünde yakalanan zarf açacağı ile birlikte merkeze sevkedildl.
Oelellm Hacıosman bayırından tâ Sarıyere kadar uzanan asfaltta gördüklerimize ve yakalananlara... Adamın biri, kendisine doğru yaklaşan üç sivil polisin yanında dördüncüsünün resmi elbiseli olduğunu görünce neye uğrayacağını anlamış alabildiğine koşuyordu
— Dur! İhtarına da aldırış etmeyen bu adam. İki saniye sonra deniz kenarına yaklaşmış bulunuyordu. Bir lâstik top gibi sıçradıktan sonra yallah denize!.. Bir cani mİ Hayır .. Hırsız mı? değil... Kaçakçı mı? Asla!.. Peki bu adam kendLsIni denize neden attı. Attığı yerden itibaren İleriye doğru açılmağa çalışırken birdenbire ayağa kalktı ve:
— Polis ağabeyler! dedi Kendimi tutamadım, duştum...
Güldük:
— Kendini tutaınıyac&ktın da neden koştun ve otladın denize...
_ Oldu bir kere. . diyerek kıyıya doğru geldi. Elini polislere uzatarak sudan çıkmasına yardım etmeleri ricasında bulundu. Üstünden sulan sıza sı-za şırıl sık lam vaziyette karakola götürülmüş adamın niçin kendisini denize altığı anlaşıldı: Meğer pantalon cebinin arkasında tabanca varmış, po-üsleri birdenbire görünce kaçıp saklamağa vakit bulamamış!... Onun kendisini denize atınca tabancası İle çıktığını sonırsı-nız değil mi? Hayır... El çabukluğu marifet, suya dalar dalmaz tabancayı bir kayanın altına sokmuş... Bunu sonra karakolda anlattı ve tekrar o yere götürülen delikanlıya tabanca, sakladığı kaya altından çıkartıldı. Şunu da İlâve edeyim kİ bu delikanlı deniz kurdu bir Rizeliydi. Böyle el çabukluklarının onlar İçin gayet basit hareketler olduğunu bilâhare polisler anlattılar ve aynı şekilde bir çok hâdiseler anlatarak misaller verdiler...
İzmir sanayicileri
Bazı ithal maddeleri gümrük resminin arttırılmasını istiyorlar
Avrupa İşbirliğine dahil mem leketler arasında şerhe* ticaret mübadelesine gidilmeğe başlandığı şu günlerde, milli sanayiimizin. harici rekabetler karşısında yaşamalını sağlıyacak bazı tedbirlerin alınması İçin İzmir Sanayi Blrllğlnce Ekonomi ve Ticaret Bakanlığına mufassal bir rapor gönderilmiştir.
Birliğin raporunda bu mevzu ehemmiyetle ele alınarak yurdumuzda İmal olunan bası İthal mamullerinin gümrük tarifelerinin yükseltilmesi, mevcut sıklet esası tarifenin advalerm, yani kıymet esası üzerine değiştirilmesi İstenmekte, aynca İthal muamele vergisiyle imal muamele vergisi arasındaki a-daletslzllğin süratle dtüzeitıl-mesi, ham madde İhtiyacının temininde çekilen müşkülât, yedek parça İhtiyacı ve buı sınai mamullerimizin İhracı için mufassal temenniler İleri sürülmektedir.
RADYO
İSTANBUL RADYOSU
Ö1I- «* Ofoş-ram»
12J7 Açılı? ve proeramlır. 13.00 Haberler.
13.15 Hafif Ofle mOtl«ı Pl
13.15 Sn eterleri - Oyun havalan.
14.00
14.10
14.30
Taramadan dönüşte, İçinde bulunduğumuz cipin projektörleri, Hacıosman bayırının başlangıç yerinde, as fal; kenarında bir otomobili aydınlatıverdi. Polisler, hep bir ağızdan:
— Aman! dediler. Dur!...
Şoför, cipin gazını kesip de ayağını frene basarken, hepi-, ı?.3# mlz karşımızda, lâmbaların 1800 kuvvetli bir ışık İçinde bıraktı-, ıaJ° ğı otomobili (taksi > 1ÎW> seyrediyorduk. İçeride üst tara- i9.ıs
20.00 20,10 20.15 20.30 20,45 31.00
fı çıplak bir kadın!.. Ve sonra bu kadın bir baskına uğramanın telâşı ile alelâcele giyinmeğe çalışıyor t.. Polisler taksiye doğru yaklaştıkları zaman kadının oraya şoför tarafından getirildiği ve otomobil İçinde eğlendikleri anlaşılmıştı! Tabii bunlar da. aynı taksi ile, haklarında kanuni muamele yapılmak üzere karakola götürüldüler.
M. 35
81.45
22.15
22.45
23.00
23.00
23 30
24 00
Gece arama ve taramalarile yoklamalarının asayişi koruma bakımından çok faydalı olduğunu. düğünden çıkan bir ana-kızuı karanlıkta evlerine giderlerken. ananın koltuğu altındaki çantayı kaparak kaçan bir sabıkalıyı da polislerin yakalamasından sonra bir kere daha anladık . Bu bir tesadüftü. Fakat raslanmasuydı çanta da, içindeki 135 lira da gitti İdi...
Temenni edelim kİ bu gece arama ve taramaları bir müddet sonra gevşetilmesin ve vazgeçilmesin...
Patlıcan ve domates ucuzladı
Son günlerde patlıcan ve domates çok ucuzlamıştır timuml pazarlarda patlıcanın kilosu an, domatesin 10-15 kuruşa verilmeğe başlanmıştır. Patates Halleri de hayli düşüktür. Yalnız kurusoğan pek pahalıdır. Sakallarda 40 kuruşa satılan soğanlar pazarlarda 'ü-35 kuruştur.
S. 28
B.30
s.-.5
9.10
9.15
10.10
10,35
11.15
11.15
Serbcs saat
Dana müzl«l Pl
Türküler. Çalan va *5yl»jen Avnl Öıbenll-
Şarkılar. Okuyan: Necdat Cld Dinleyici İstekleri «KUaik batı milliği*.
Şarkılar. Okuyan Ekrem Kon-
Koncerlo Pl.
Sevilmiş piyano parçalan Pl. Dans müziği.
Beştekir simaları- PL
Fasıl heyeti konser •KOrdllIh!-cazkSr».
Haberler.
Kua şehir haberleri
Şarkılar. Okuyan Saflya Ayla Serbes saat.
Ara müziği Pl
Radyo Gazetesi KlAsik caz eserleri.
Spor hasbllulleri
Pazar utlrnnaU - Radyofonik temsil.
Piyano İle c« parçalan Pl. Şarkılar. Okuyan Su₺*n Yakar Hatif müzik PL
Haberler
Dans mU-Jfti Pl.
ESI ene*- yerlerinden aaklL Dans ınltaift Pl.
Progrımlar ve kapanıp.
ANILARA RADYOSU
ÛŞI* v» akyara pumamı
Ko m.ı fasıl «inccoar*.
Yurtlan, sesler korosu. m S, ayar» ve Haberler.
Veril danalar PL
ÖJtle Gazeteci.
Dans müziği Pl.
Hava raporu, aksam programı Ve kapanış.
Açıl ı; ve program.
M S nyarı ve tnc-eraı (Hfczam faslı*.
M. S. ayan ve Haberler. Tarihten Bir Yaprak.
Yarım saat dans Pl.
Akşamın Knrma müziği PL Radyo Gazetesi.
Şarkılar.
Filim yıldızları geçidi PL Müzikle gezi PL
Spor saati «Gilnün haberleri* Dana müziği Pl.
M S. ayarı ve Haberler. Program ve kapanış
Yarın aabahkl prooram
Açılıç ve program
M S ayan. Haberler ve hava
Keseli melediler PL GUnUn programı.
Sevllmlj pZrçalar Pl.
Halk türküleri Pl
Beraber Şarkılar ve eyun havalın.
Bayram konseri sMüreyyan Sapar Isıl.
Bay Tam faslı «İncesu».
1951 İkramiye Plânımız
6 EV
Her 100 liraya ayrı bir kura numarası ve
150 talihliye hesaplarındaki para kadar para ikramiyesi
(BU- kura numarasına en çok 2500 Ura)
$U HALDE:
• Ev ikramiyelerinde talihinizi arttırmak için
Tasarrufunuzu arttırınız.
• Para İkramiyelerinde alacağınız ikramiyeleri
çoğaltmak İçin
Tasarrufunuzu arttırınız.
YAPI ve KREDİ BANKASI
Güzel bir imtisal örneği 'J
İşçiler için bir sanatoryum yapılmak üzere 3 - 4 milyon değerindeki çifliğt-ni İşçi Sigortalan Kuruntuna bağıştıyan Süreyya Paşa, bütün memleketin şükranına lâyık bir hayırhahtık örneği gösterdi. Şüphe yok İd bu güzel hareketin mükafatı yalnız bugün kendisine gönderilen resmî, gayöresin! teşekkür telgraf ve mektuplarından ibaret kalmıya-cak. kadirşinas milletimizin şükran duyguları nesilden nesle intikal edecektir.
Gönül istiyor ki savın Süreyya îlmen’in bu hamlyet-perverliği diğer zenginlerimize bir imtisal numunesi olsun.
Dedelerimiz hayırseverlikte, hamiyetperverlikte birbirlertvle yarış eden insanlardı. Yurdun her köşesi atalardan kalma havur eserleriyle doludur. Ne yazık ki bugün biz, onların bıraktı kİ a om yaşatmakta bile re re k en gayreti gösteremiyoruz. eserler har ab olup gidiyor.
Memlekette, serveti, refahı cüzi bir sarsıntı dahi duymaksızın büytik hayır işleri başarabilecek kudrette nice zenginler var. Arasıra havu cemiyetlerine teberruda bulunanlar da oluyor. Fakat mevcuda nispetle bunların adedi devede kulak kalıyor ve gün geçtikçe azalıyor, en güzel ananemiz unutuluyor. Yurdun zaman zaman maruz kaldığı sel. zelzele, yangın gibi büyük âfetler karşısında felâketzedelere el uzatmakta, orta halli, hattâ geçimini zorlukla temin edebilen vatandaşlar, zenginlerimizden daha fazla tehalük gösteriyorlar. Şair ne güzel söylemiş:
«Kâsel iebriz, fağfur olsa da vermez sadâ» «Servet efzâyiş bulunca
ağnlya hıssetlenir»
Maalesef, ekseriyet itibariyle bugünün manzarası budur. Dolu kasalar, dolu kâseye dönüyor, ses vermez oluyor. Memlekette yapılacak birçok âmme işleri var. Bunların başarılması ancak zengin yurttaşların maddi yardımlariyle mümkündür. Fakat bu vazifeyi kimse benimsemiyor. Her Lş devletten, belediyelerden bekleniyor. Çalışmak, kazanmalı her vatandaşın tabii hakkıdır. Lâkin, o hakkın yanında bazı vazifeler de bulunduğunu unutmamak gerek. İçtimai yardım vazifesi kazanma hakkı ile el ele vermezse cemiyet tedenni ve doğru yönelir.İhtiras hayatla kaimdir, cisim fânidir; asil marifet İsmin bekasını temin edip evlâda, ahfada iftihar vesileleri, imtisal örnekleri bırakabilmektir.
Cemal REFİK
Namus yüzünden
Afyonda biri hemşiresinin âşıkıni öldürdü

Afyon — Dûn şehrimizde fed bir cinayet işlenmiştir. Yaptığımız tahkikata göre hâdise şu şekilde cereyan etmiştir:
Yusuf Alatoş adında bir şahıs kız kardeşi Zehranm bir müddetten bert Mevlût Ok adında bir şahısla geyrimeşru olarak bir evde buluştuklarını haber alınca, dûn gece kardeşinin evine giderek doğru yatak odasına gitmiş ve orada bulduğu Mevlûdü tabanca ile öldürmüştür. Yusuf bundan sonra kardeşine de ateş etmek istemli ise de Zehranın, kaatilin, eline saldırması neticesinde tabancasının İstikameti değişmiş ve kurşun Yusuf un bacağına isabet etmiştir. Kaatli yakalanmıştır. Tahkikat devam etmektedir.
Tural|
öksürüğü keser I
Bizim avradın şakası yoktur!
Avrat milletini bilir misin, bey kardeşim?
— Eli, şehir içinde yaşadığımıza göre az çok tanı-çıklığınız var tabiî.
—— Ondan bir şey çıkmaz, bey abi. Avradın yüreğinin İçini bileceksin. Avrat dediğin öyle bir kitaptır kİ onun dilinden, herkes anlamaz.
— Konuşmana bakılırsa sen anlıyorsun galiba.
Gururla omuzlarını kaldırdı:
— Evvel Allahın izniyle, sayenizde bu İşlerin erbabıyım ben. Ne söylüyorsun, efendi kardeşim? Bugüne bugün dördüncü kan İle oturuyorum. Üç tanesi nikâhsız geLip geçti. Onlan birer birer kolayca sepetledim amma dördüncüsü sıkı çıktı, bey abi. Ağzımdan girdi, burnumdan çıktı, en nihayet beni kafese koydu kan,
— Bu defa nikâhla evlendiniz öyle mi?
— Avradın keskini hiçbir şeye benzemez, efendi kardeşim.
— Keskin şirke küpüne zararlıdır, derler.
— İyi söyledin ya. Ben küp oldum, avradın zararını çekip duruyorum. Kolay kolay mandepsiye basmazdım amma ev meselesi aklımı çeldi. Bizde ev, bark yok. Seneler senesi kira köşelerinde imanım gevredi. Karıya da meyil verdim bir defa. «Nikâh kıydınrsan seninle otururum» diye dayattı. İki katlı evi var karının. Alt katını kiraya veriyor, üst katında kendisi oturuyor. İşte bu benim hesabıma uygun geldi. «Bir de nikâhlısını deneli yelim» dedim. Uzun sözün kısası, nikâhı kıydırdık, kendi elimizle kafese girdik. O gün bu gündür evin içinde karının borusu ötüyor.
— Sen kılıbık oldun demek?
Kaşlarını kaldırdı:
— Estağfurullah. Onu kabul etmem, efendi kardeşim. Avrat ne kadar keskin olsa gene avrattır. Ben erkekll-jrn zagonunu bilirim. Evvel A’lah. sonra sizin sayenizde sırası gelince karıyı marizlerim ha. Amma velâkin, yerine eöre onun dediğini de yonmak lâzım. Geçinmek h’n valmz benim elime bakmıyor, evin alt katından ?- da 60 kâğıt kira alıyor. P?’i kere ben bile ondan on kuruş sızdırıyorum. r~ vaparsm, bey abi? Geçim (T uyası. Alinin külahını Ve-Jive gıydirmezsek bu işler yürümez.
— Peki, mahkemeye niçin geldin? Karınla kavga nu ettin yoksa?
— Yok be yahu. Evde karının borusu ötüyor, dedim ya. «Bayram hediyesi olarak topuktan atkılı İskarpin İsterim» diye dayattı ölüsü kınalı. «Almazsan ben de bayramda seni eve sokmam» diyor. Yapar mı. yapar ha.
Hiç şakası yoktur bizimkinin. Aslına bakarsan biraz da kafadan kontaktır. Aklına eseni yapar. «Dur bakalım, bir şey yaparız elbet» diyerek evden çıktım. Çarşıları şöyle bir gözden geçirdim, bizim karının İstediği İskarpinin en aşağısı on beş, on altı papel. Benim cebimde yedi buçuk liradan gayrı metelik vok. Birinden borç para bulayım dedim, bayram üstü kimse yanaşmadı. Benim yerimde sen olsan ne yaparsın, efendi kardeşim? Ya bu deveyi güdeceksin, ya bu diyardan gideceksin. Düşüne düşüne kahveye gittim. Âdil gelip tepeme dikildi; «Arpacı kumrusu gibi ne düşünüyorsun?» dedi. Meseleyi anlattım; «Fazla konuşup da kafamı kızdırma» dedim. «Vay enayi vay- Böyle sey İçin düşünür mü İnsan? Benim cebimde yirmi papel var. Gel şurada on kâğıdına bir parti tavla oynıyalım. Senin avradın talihi varsa kazanırsın, istediği pabucu alırsın» diyerek tavlayı kucaklayıp masanın üstüne koydu. Gel de ovnama bakalım. Bismillâh dedim, zara yapıştım. Ben şeş attım. o çihar attı. Bundan anladım kİ bizim kanom talihi yardım edecek bana. Bir parti oynadık, ben kazandım. «Haydi bakalım, ver on papeli» dedim. Âdil; «Dur, dedi, acele etme. Paran hazır. Bir parti daha yapalım. Bu sefer de kazanırsan hem karına İskarpin a-hrsınjıem de cebine bayram harçlığı kalır.» Bu da aklıma yattı. Nasıl olsa on papeli kıvırdık, on kâğıt daha kazanırsam dört başı mâmur bir bayram geçiririm. Gene Bismillâh deyip zarlara yapıştım. Bu sefer talih biraz sallanır Eİbi oldu. Ben bir oyun aldım, Âdil dörde çıktı. «Ulan, kör şeytan, işimi bozma da yirmi papeli cebe atayım» diyerek destur çekip bir gayret ettim, üst üste iki mars ile gene partiyi kazandım. Nasıl, ustalığımı beğendin mi?
— Aferin. Demek oyunu kazandın, yengeye iskarpini aldın?
Yüzünü ekşitti:
— Kimin evini soruyorsun, bey abi? İskarpin nerede, ben nerede? Baksana, hâkim kapılarında dolaşıyoruz. Oyundan sonra Âdile; «Ver şu yirmi papeli de gidip karının iskarpinini alayım» dedim. «Çek arabam ulan. Alay mı geçiyorsun? Bende yirmi papel olsa gelir de kahvede pinekler miyim? Alacağın olsun. Başka zaman gene oynarız da ödeşiriz» demez mi! «Numarayı bırak, ulan. Hic olmazsa on kâğıt ver de üzerini ben tamamlayıp pabucu alayım. Ben burada boşuna mı bilek sallayıp zar attım? Paran yoksa ne diye beni oyunla oyaladın? On papeli almadan yakanı bırakmam» de-
Fransada M a rc elle namında 18 yaşında bir kızla posta mü-vezzll Gaston ve çiftçi Adrlen Pyrenees dağlarında bir gezinti yapmışlar ve gevezelik ederek sarp ve yalçın, tepelere tırmanmağa maşlamışlardır.
Derken Gaston korkunç bir çığlık koparmış ve önde yürüyen genç kız, ne olduğunu anlamak İçin başını arkaya çevirince muazzam bir kaıtahn arkadaşının üzerine saldırmış olduğunu dehşetle görmüştür.
Ansızın saldıran kartal, gagası ve pençeleriyle müvezzlln yüzünü ve omuzlarını tırmala-
z—
AŞK MELİKESİ
YVONNE de CARLO
Tamanıiyie Renkli
dim. Âdil birdenbire ayağa kalktı; «Ulan, ben seni oyunla oyalıyayım da canının sıkıntısı defolsun, diye sana iyilik yaptım. Benden zorla para alacak adamın alnını karışlarım» diye küfrederek sandalyaya yapıştı. Benim zaten kafam kızmıştı, bu sefer gözlerim de karardı. Ondan sonra ne yaptığımı bilmiyorum. Bir aralık Âdilin: «Ah. yandım» diye bağırdığını duydum. Bir de baktım ki sustalı elimde duruyor. Ne zaman çektim, nasıl sapladım, farkında değilim.
Mahkeme açıldı, burun kanadlannı oynata oynata soluyarak kalktı,
Ce. Re.
Büyük bir kartahn hücumu
mağa ve parçalamağa koyulmuştur. Dağlılar, böyle vahşi kuşların bilhassa şikârlarının gözlerine saldudıklannı bildiği İçin Guston da kendisini korumak İçin ellerini gözlerine siper etmiştir.
Adrien. yanlarındaki genç kıza «kaç kaç» diye bağırırken, yerden kaptığı büyük bir taşı şikârının etrafında fır dönen kartalın kafasına fırlatmıştır.
Kartal, bu mukabeleden bir an şaşırarak şikârını bırakmış. Bundan da faydalanan Gaston yerde gördüğü kalın bir sopayı yakaladığı gibi var kuvvetiyle
Mum Eğittirir» Bakanlığı w Efflırt tailii»
OKULU
Yeni öğrenci kaydına başlamıştır.
Müracaat saatleri lıcr gün saat 9-17 ye kadar Tel: 43471
Milli Eğitim Basımevi Müdürlüğünden:
Bastmevlmlz Entertip ve Linotip dizgi makineleri için bir ton metal satın alınacaktır. Satınalınacak metalin bir kilosunun muhammen bedeli 200 kuruş, % 1.5 muvakkat pey akçesi 150 lintdır.
Açık eksiltme 2/X/1950 p a zaile:! günü saat 15 de Basım-evlnıizin Ayaspfyadaki merkez binasında icra edilecektir.
İsteklilerin belirtilen gün ve saatte Basımevlmize müracaatları.
Şartname bedelsiz olarak Müdürlükten İstenilir. (12726)
Petrol Ofisinden
Kapalı zarfla jnübayaa edeceğimiz 50 adet 48 M3 lük sarnıçlı vagonun münakaşa günü görülen lüzum üzerine 2/11/950 perşembe gününe temdit edildiği İlân olunur. (13073)
vahşi kuşun başına İndirmiştir.
Kartal, bu darbeden sersem-Iiyerek yere yuvarlanmış, mü-ezzl İle çiftçi üzerine çullanarak sopa ve ayak darbeleriyle kafasını ezmişler ve öldürmüşlerdir.
Mütaakıben kartalın boyunu ölçmüşler ve 2,60 metre olduğunu görmüşlerdir.
Bozan boylan üç metreyi geçen kartallar, İnsanlardan korkmamakta ve başka bir şikâr bulamadıkları zaman İnsanlara saldırmakta tereddüt etmemektedirler
Türkiye Kupası
Büyük kulüpler, federasyonun yeni tertibini beğenmiyorlar
Hatla içinde şehrimizde toplanan futbol federasyonu futbol müsabakalarına yeni bir şekil vermek istemektedir. Futbol federasyonu bu son toplantısında vardığı bir karar gereğince şehir lig maçlarından sonra. Türkiye birincilikleri, milli küme, Başbakanlık kupası gibi karşılaşmalar yapıLmıyacak, bunların yerlerine lig maçlarını oynamış olan şehirlerin birinci kümesini teşkil eden kulüpler arasında yenilen çıkmak ve her takım biri kendi, diğeri de rakip kulüplerin şehrinden oynamak üzere bir «Türkiye kupası» müsabakaları tertip etmek istemektedir.
Bu yeni tertibe İstanbulini Heri gelen büyük kulüpleri İtiraz etmektedirler. Bu kulüplerin itirazı bilhassa mali huşu-sattadır.
tstanbulun ileri gelen Galatasaray. Fenerbahçe, Beşiktaş ve Vefa takımlarına hâlen Ankara ve İzmlrde yaptıkları maçlar para getirmezken meselâ Konya, Eskişehir. İzmît, Balıkesir, Samsun gibi şehirlerdeki maçlar, ve bu şehirlere mensup takımların yine kendllerüe İstanbulda oynıyacakJan oyunlar dalma bu organizasyonun mail kısmını büyük zararlara sokacağından emin bulunmaktadırlar.
Büyük masraflarla futbol takımlarını antrene bLr halde tutan tstanbulun bu dört kulübü hiç bir maddi menfaat temin edemiyecekleri «Türkiye kupası» müsabakalarını İşte bu bakımdan tenkid etmektedirler.
Fransız boksörleri gelemiyorlar
İstanbul boks ihtisas kulübü tarafından davet edilen Fransız boksörlerinin federasyon karan yüzünden tstanbula geleni iy eteklerini yazmıştık. İstanbul boks İhtisas kulübü Türkiye boks federasyonundan bir Fransız boks takımını getirtmek üzere müsaade almıştır. Uzun muhaberelerden sonra bir Fransız boks kulübü diğer kulüplerden takviyeli olarak âdeta bir Fransız boks muhteliti halinde gelmeği kabul etmiştir, işte bu durum muvacehesinde Türkiye boks federasyonu boks İhtisas kulübüne bir kulüp takımı getirtmek üzere müsaade verdiğini ileri sürerek müsaadesini geri almıştır.
Boks İhtisas kulübünün kuvvetli bir takım ile Türk boksör
e—
Yana Pazartesi Matinelerden itibaren
SARAY Sinemasında
SCO1T BRADY ve L. STEVENS tarafından temsil edilip dünyanın en büyük şehrinde cereyan eden müthiş macera ve sırlan tasvir eden
NEW-YORK LİMAN KAÇAKÇILARI
Filmi gösterilecektir.
Bütün bir Eroin kaçakçı şebekesine kumanda eden bir kadının maceraları.
lerini karşılaştırmak istemcine boks federasyonu her nedense engel olmaktadır. Büyük bir İhtilâf doğurmakta olan ou hâdise için boks İhtisas kulübünün Danıştaya müracaat edeceği söylenmektedir.
Bugün yapılacak futbol maçları
Fenerbahçe stadında. Saat 15 det Beykoz - Defterdar, saat t7 de: Fenerbahçe - Vefa.
Şeref stadında. Saat 18 da: Beşiktaş - îstanbulspor
Bağda yaralama
Fevzlpaşa 23 (Akşam) — Ali Kurt adında bir şahıs dün Ali Bayram adında birinin bağında Gziim toplarken bağ sahibi tarafından yakalanmış ve aralarındaki münakaşa sonunda Ali Bayram Ali Kurdu av tüfeği He kolundan ve omuzundan ağır surette yaralamıştır. Bağ sahibi yakalanarak atlllyeye verilmiştir.
Basılan randevu evleri
Ahlâk zabıtası memurları dün gece Beyoğlunda yeni bir randevu evi basmışlardır.
Beyoğlunda Kocaağa sokağındaki İsmet apartmanında randevuculuk yapıldığı zabıta tarafından haber alınması û-zerlne dün gece apartımanı basan zabıta memurları apartı-manın 3 numaralı dairesinde Naciye adında bir randevucuyu ve 3 çifti. 5 numaralı dairede İffet adında bir randevucuyu ve 4 çifti, 7 numaralı dairede de Remziye adında bir randevucuyu ve 2 çifti suç üstünde yakalamışlardır. Kadınlar hastaneye sevkedllmLş ve tahkikata başlanmıştır.
I"1
AŞK MELİKESİ
YVONNE de CARLO
Tamamiyle Renkli

YENt SES TİYATROSU Müzikli Temsilleri Her akşam saat 20.45 te Üç GÜVERCtN Operet 4 perde
Eser: SZIGILETI Müzik: KALMAN ve BRAHMS. Türkçesi; Esat N. ERENDOR.
Tel: 49369
BEYAZLI KADIN
Aşk ve macera roman
Yazan: W. W. Collins Tercüme eden: (Vâ-Nû) T-lrlt» NO. 56 J
— Tasavvur edemiyorum! — dedlnı,— Ne yapsak, ne İstesek, no kadar emek sarfetsek, kocanı katiyen yola geUremeyiz. Onun için harekete geçmek
icap eder.
— Fakat elimizden ne gelir, abla?.. Acaba bu şatodan bir daha gelmemek şartiyle kaçabilir miyiz?
— Bana güven, kardeşim. Hayatta hiç bir şeyden korkun olmasın. İki mektup daha yazacağım. Bunları bu akşam hana gidip Fanny’ye teslim, edeceğim. Biri avukat GLlmoreun halefine öbürüsünü de Falrlle’ye... Amcan olması dolayıslle müdahale etmesi lâzımdır diye kendisini İkaz edeceğim.
Laura, başını hazin hazin »alladı.
— Biliyorum amcanı. Ego-
isttir, zayıftır, sathidir. Fakat Sir Pcrclval gibi değildir ve kont Fosco nevinden bir dostu yoktur.
»Amcanın iyiliğinden medet umduğum yok. Fak3t amca, sükûnunu muhafaza edebilmek ümidiyle çok fedakârlığa katlanacaktır. Bırak beni de, müdahale ettiği takdirde başının dinç olacağına onu inandırayım. Skandallardan ve mesuliyetlerden dc bu şekilde masun kalacağına emniyet gelirsin... O sayede, bizim selâmetimiz namına değil, kendi selâmeti namına müdahale eder.
— Ah. ablacığım! Kısa bir müddet İçin olsun Llmmerid-ge'e dönmemize onu ikna etsek,.
Bu arzunu amcaya bildireyim, Laura! Aynı zamanda, a
vukatın da fikrin! sorayım.
Ayağa kalktığım sırada, kardeşim beni durdurdu:
— Çok rica ederim, abla! Beni yalnız bırakma, ne yazacaksan yanımda yaz.
Tereddüt ettim. Sonra: zaten pek fazla baŞbaşa kaldığımızı; kendi menfaati bakımından bunun doğru olmadığını, zira yeni yeni şüpheler uyandıracağımızı söyledim.
— Bir saate kalmaz; yanına tekrar gelirim, güzelim. Odanı kilitle. Kapıyı kimseye açma.
Ve çıkıp gittim.
IX
Laura'nın kapısında dönen anahtar, kapıyı benim de kapatmam fikrini verdi. Yazı masama itimatsızlıkla baktım. Mûhürümün her zamanki yerinde olmadığını fark ettim. Umumiyetle pek Intlzamperveı bir insan değilimdir. Belki de kendim oraya bırakmışıındır. Kapımı kilitleyip aşağı indim.
Bayan Fosco, barometreye dikkatli dikkatli bakıyordu.
— Gittikçe düşüyor. Yine şiddetli yağmur yağacak1 - dedi.
Yüzü, her zamanki soğuk ifadeyi aldı. Fakat barometreyi gösteren parmağı hftJft titriyordu. Acaba Laura'nın sözierfnl kocasına yetiştirmek fırsatını bulmuş muydu? Buna dair fikir edinmek İstedim.
— Bana mendilimi getirmek lütufkârlığını gösterdiğiniz zaman, korkarım kl. Laura'nın biraz haşin olan sözlerini İşittiniz. — dedim. — Fakat bu sözlere hiçbir ehemmiyet atfetmemenizi. duyduklarınızı konta tekrarlamamanızı dilerim. Söyle-memlşsinizdlr İnşallah?
Ekşi bir suratta:
— Hakikaten, duyduklarıma ehemmiyet vermedimI — dedi. — Fakat kocamdan bir şey gizlemediğime göre, bana: «B1r düşüncen var? Neye mahzunsun?» diye sorması üzerine bildiklerimi nakleLLlm.
Ürperdim.
— Size de, zevcinize de çok rica ederim, Kontes Fosco! Kar deşlmln nasıl bir ruhi halette olduğunu nazarı itibara alınız. O sözler! söylediği sırada kendini bilemiyordu. Affetmenizi dilerim.
Kont, kütüphaneden çıkarak:
— Elbette! Elbette! —dedi.— Lady Olyde bana karşı bir haksızlık yapmış. Bundan dolayı Çok müteessirim. Kendisine karşı bir kırgınlık duymuyorum. Unuttum, gitti bUel Artık bu mevzudan bahsetmlyellm. Bayan Halcombe! Siz de her şeyi unutun.
— Siz çok iyi kalbi İsinizi — dedim. — Yüreğime ferah verdiniz.
Fazla konuşamadım. Zira, kalbe işliyen gözlerini üzerime dikti.
— Israr etmeyiniz, Bayan Halcombe! Bu kadar fazla konuşmak ihtiyacını duymanız bile beni üzüyor.
Böyle dedikten sonra, elimi öptü.
Nefrelle irkildim, Fakat, yine de, gülümsemek teşebbüsünde bulundum.
Bereket versin, karısının kıskançlığı imdadıma yetişti. Güzlerinde alevler yandı, yanakları kızardı, Derhal nayKırdı:
— Kont! Sizin galanteri şekilleriniz, lngiilereda anlaşılamaz.
— Beni affet, meleğim! Fakat sen kl, bütün İngiliz kadınlarının en iyislsln; anlıyorsun ya: o kadan kâfi...
Elimi bırakarak, kansınınklni aldı, dudaklarına götürdü.
Mektuplarımı yazmak için odama çıktım. Bitirince, Laura' nın yanına gittim.
— Kimse seni rahatsı» etmedi ya. güzelim?
— Hayır, abla. Fakat ara odada bir etek hışırtısı duydum.
Demek, bayan Fosco, teftiş vazifesini yine yapmış. Mektup yazdığımı da hissetmiş olacaktır.
Kardeşim, beni düşünce içinde görüp sordu:
— Yeni yeni tehlikeler mi var?
— Hayrr, güzelim. Yalnız, yazdığım mektuplar* Fannl'ye teslim etmek zorluğu var.
— Çok rica ederim, abla. Tehlikeli teşebbüslere girişme.
— Korkun olmasın... Ben beceririm... Saatin kaç olduğuna bak.
Beşi yirmi geçiyordu. Akşam yemeğinden önce hana kadar gitmek ve geri dönmek için
vaktim kâfi idi.
— Sen kapını kilitle yine Laura! Bir saate kadar dönerim. Zeki ve sadık bir insan, yarından itibaren senin kozunu müdafaa etmeğe bağlıyacaktır.
Aşağı indiğim sırada. Kontun kütüphanede kanaryalarlyle konuştuğunu işittim. Bahçede de, havuzun etrafında Kontes, â-detl üzere dolaşıyordu. Sir Per-clval’i sordum. İki saat önce çıktığını söyledi.
— Hangi ata bindi?
— Hiç bir ata binmedi, İsmi Anna Catherick olun bir kadın etrafında tahkikatını ilerletmek maksadiyle gitti Kuzum bu kadın, yahut kız, tehlikeli bir deli mi İmiş?
— Bilmiyorum, Kontes.
— tçerl girecek misiniz?
— öyle sanırım akşam yemeği için giyinmek zamanı geldi.
Biimecburiye .beraberce eve girdik. Bayan Fosco, kütüphane odasına daldı. Ben de bu fırsattan faydalanarak mantomu ve şapkamı kaptım. Cebimde iki muhataralı mektup, kimseye Börünmekslıln, yola düzüldüm.
(Arkası ıa»)
Rembrandt otelinde
Garip bir müracaat
ucuzdur, fakat size onu ancak hareket edeceğiniz limanda teslim ediyorlar. Bu, tabii ihracatı çoğaltmak maksadlyle yapılmıştır. Mamafih. ecnebiler, daha pa-glbi karışık ve katt Filân halı da olsa, gûya şahıslan saatte filân şeyi ve ancak | İçinmiş gibi lüks eşya ah-filân adamdan istiyebilirsi- yor. binbir tedbir ve nüfuz-niz. Odanızdaki matbu kâ- İa bunları memleketlerine ğıtt-an bütün bunları ezber- [ götürüp satıyorlar. Hele biz-lemek lâzım, yoksa hiçbir den. başta Paris olmak üze-hizmetiniz görülmez. Odamı re, her yerde eşya alıp mem-
Otelîn adı bile eski ve ananeye tâbi bir yer olduğunu lsbata kâfi. Fikir ve sanat, sahiplerinin geçit ve durak yeri olduğuna şüphe etmeyin. Nizamları devlet nizamı
lekete sokanların sayısı muazzamdır. Bu gibi eşyanın, serbes girmesine müsaade belki bu eşyaları el altından
Müellifler Cemiyeti namıma kiralamıştı. Esasen cemiyet aylık yemeklerini ve büyük toplantılarım burada yapıyor. Bütün güzel sanat erbabından numuneler de eksik değil. Karşımdaki odada, daima kapısı açık ve elinde fırçasiyle çalışan bir ressam Salonda, eski bir (şef d’or-kestr» tavırlı, elinde hâlâ «baton»u varmış gibi âmir ve ( ahenkli yürüyüşüyle beyaz 6açlı bir adam dikkati çekiyor. Köselerde, uzun saçlı, dalgın yüzlü fertler etrafında toplantılar görülüyor. Eski asilzadelerden nesli tükenmiş ihtiyar kadın ve erkeklerden daimî müşteriler göze çarpıyor. Bir tanesi 9G yasında, gözleri genç kalmış hasta bir ihtiyar, yanında daima (galiba doktoru olacak) bir adam. Bîrl-birine takdim edilmemişlerin biribirlle konuşması ananeye muhalif olmasına rağ men, onun yanma gider konuşursanız memnun oluyor.
İngllterenin anane tarafını seven bir hayli Amerikalı, ve Avrupadan gelen münevver şahsiyetler de eksik değil. Galiba lüks otellere en fazla Halkan büyükleri yeni zenginler gidiyor. Bazen kırk elli kişinin oturup sohbet ettiği salonda kime-nin sesini İşitmezsiniz. Sokaklardan klakson sesleri gelmiyor. Düşünmek istiyen feri kendi haline bırakan bu muhitte, tek yüksek şada, zaman zaman bir sesin şu veya bu oda sahibini telefona çağırmasından ibaret.
Bizdeki, sokakları cm tın öttüren klâkson ekakofanh sini, her yerden fışkıran rad yo çığnşlannı, Cenubî Ame-rikavi solda sıfır bırakan hattâ arka sokaklara kadar nüfuz eden daimi gürültüyü tster istemez düşündüm. Ne de olsa bu gürültü clahl, memleketten ıızak olduğunuz zaman size hâtıra olmak şartiyle hos geliyor. Acaba bizde de her hangi bir verin ne kadar «taksi» alabileceğini tes-bit etmek gönü, gürültünün düşünmeğe mâni olnuyacak derecede azaltılması kanunla yapılamaz mı? Fakat bun lan. hattâ, asayişsizliği, «psikopat» ların öteye beriye «îstriknin* göndermelerindeki tehlikeyi ağzınıza haddimiz varsa alınız. Derhal size huzuru ve sükûnu hattâ asayisi ihlâl ettiğinizi yüksekten ihtar ediverirler.
Tngilizlere sıhhat temin eden gıda tevziyatmm ecnebilere, bilhassa muayyen şevleri yiyen, yahut eski Ro-mavârî midesini nefayisle doldurup, kafalarını boşaltanlara İngilteredeki gıda yetişmiyor. Tereyağı ve sabun gibi yağlı maddeler henüz vesikaya bağlı. Evinizde ot urupta (milyoner dahi olsanız) başkaları haftada su kadar et yerken siz günde al ti külbastı yiyemezsiniz. Fakat övün de et nuz. fakat velinizi feda parmak kadar tereyağından fazlasını bulamıyorsunuz, mamafih insan vücuduna elzem gıda maddeleri bu kadar İlmî bir tetkikten sonra miktarlarile tesbıt edilmiş ol ması umumi sıhhatin masuniyetini temin etmiştir. Her kes istediği kadar süt içebiliyor. bilhassa çocuk, her hangi sınıftan olursa olsun, evde, mektepte bol gıda alması İçin her tedbir alınmıştır .
Giyecek meselesine gelince: Utîlitv sınıfına giren vn-nl mâkul İhtiyaçları karsı-lıyan eşya bizimle kıyas ka- muhafaza edilmekte olan Ame-bul etmiyeeek kadar ucuz-dur: Lüks eşva. İngiltere öl-çüslyle pahalıdır. Dışarıya çıkaracaksanız lüks eşva da
Yazan.
Çocuğunun babası olmak istemeyen ana
Sovy etler yeni bir harbi niçin göze almıyorlar?

ve
Parlste geçenlerde bir kadın nüfus memurluğuna müracaat ederek:
— Ben. cinsiyet değiştirmek İstiyorum diye talepte bulunmuş. Tabiidir ki böyle bir talep karşsında nüfus memurunun gözleri yuvasından dışarı tirfilmiş. Fakat kadın kendisini dinleyen meraklıları daha fazla üzmemek İçin meseleyi anlatmış.
Meğer zavallı kadın vaktiyle nüfusa erkek diye kaydedilmiş. Bir İsim hatası olmuş ve kadının İsmi nüfusa Rober diye yazılmış. Bunun üzerine memur da cinsiyet hanesini erkek diye doldurmuş.
Evvelâ bunun pek larkına varan olmamış, sonra da- aldırmamışlar ye böylece bizim Rober hanım 18 yaşına kadar gelmiş. Fakat son senelerde Rober hanımın pek uslu durmadığı anlaşılıyor kİ bundan 7 ay ev-ı ve! Rober hanım gebe kalmış. Kalır a. Evlenmeye karar vermişler, gel gelelim nikâh memuru erkekle erkek evlenemez diye bir türlü gençlerin nikâhlarını kıymamış. Gençler buna da aldırmıyacaklarmış ama müstakbel evlâtlarının vaziyeti müstakbel ana babayı kara kara düşündürmeye başlamış. Vaziyet de pek düşünülmlyccek gibi değil. Çünkü Rober hanım nüfus kaydına göre çocuğunun resmen babası bulunmaktadır. Fakat aynı zamanda da çocuğun anasıdır. Hakiki babanın İse çocuğu tanımaya salâhiyeti yoktur, zira çocuk babasız değildir. Anasız çocuk olanılyaca-ğına göre çocuğun babası Rober hanım aynı zamanda çocuğunun annesi olmak zorundadır. Ana ile babanın aynı şahıs olması cocuğun müstakbel İşlerini büsbütün güçleştirecektir. Fakat mevcut kaydına göre çocuğun
madığına dikkat ettim; Yani, kastî derbederlik azalmış, fakat mâkul ve halktan ayn olmıyan bir sadelik hâkim.
Belki tesadüf, fakat her halde, İngUterenin vaktiyle bize.
t&fakıııı sarmış gene bir dûdu muannit,
Bir dûdu muannit İd
peyapey mütezayit..
Dedirten dumanlı ve sisli semaları, yağmur yağmadığı zaman açık. Dolaşırken,
gözlerim İkinci Dünya Harbindeki harabiyeti aradı.
Bir tane görmedim. Henüz yerlerine bina kurulmamış arsaların dahi etrafına
H Af ÎDF FDİR I renkli ve göze hoş gelen du-H ALlUL em/ö Tftr çeWlmjş Harb esnasında orada bulunmuş olan bir vatandaş anlattı: Bombardıman esnasında bir yer yıkıldı mı, derhal kadınlı erkekli bir ekip o yeri temizliyor. etrafına bir duvar çekiyorlarmış; yani halk yeis veren manzara görmüyormuş. Kendi kendime; Ne olurdu, bizdeki yangın yerlerini hemen temiziiyecek. yerlerine binalar yapılmasına engel olmıyacak kanunları hakikat (ivedilikle) lerdl. Halbuki, bu değil, her hangi şekilde halkın işine yarayacak bir mesken siyaseti nedense bir türlü tesbit edilemiyor. Ve hepimiz, daha İyi ve sağlam bir yeni dünyanın temel taşı, memleketimiz 1-çin baştan başa mâkul bir mesken siyaseti olduğunu pekâlâ biliyoruz . İngilte-rede İki odalı bahçeli evlerden baslıyarak herkesin j mesken ihtiyacı halledilmiştir. Ve bunlar, hayatın sırf maddi tarafını değil, insanların mâneviyatnı karartmaktan, çökertmekten kurtarır. Garip olarak, gazetelerde, İngllterenin karşılaştığı zorluklar en açık ifade 'anasının "hakiki babası İle evde yazılmasına rağmen, bu- lenınesl İmkânı da yoktur, işte nrıinlrii İ’io'ilfpro nclrlvo nic- «... ..ı™»».- ı^ı»n
getirtmek için verilen «döviz» lerden daha az olacaktır. Eşyayı bertaraf edelim, fakat bugün her Türkü düşündürmesi lâzım gelen mesele altın kaçakçılığıdır. Vaktiyle bunun merkezi Fransa ve İsviçre imiş. Şimdi İngiltereye de altın kaçırmak o kadar artmış, o kadar memul edılmiyenler tarafından yapılmaktadır ki, bunun dedikoduları İngiliz muhitlerine kadar aksetmektedir. Hükümetin bu noktada ciddiyetle dikkatini çekmek zamanı gelmiştir. Millî servetin temeli olan altım memleket haricine çıkaranlara, ve bu işe İçerde ve dısarda zahir olanlara çok şiddetli ceza vermek saati artık çalmış hattâ geçmiştir bile!
Otelimizin yeri Kensing-ton'dur. Oldukça kibar ve ağır bir mahalledir. Kıyafetlerin çok değiştiğine, sokaklarda gezerken şahit oldum. Şapka hemen kalkmış gibi. Tabii güneşsiz bir m em lekette bu kolay. Sadece yetmişin üstündeki ihtiyar bayanlar, «melon?- şapkasını her şeye rağmen muhafaza eden bir ekalliyet de vok değil. Buna mukabil altın yeleli aslanlar gibi dolaşan gene kadınlar, is sahibi orta sınıf kadınlar hep b»ş „Laua Wu(.u«ı uu uuu» ’a* Alt“jrenLve“bk“'Sleİl mMenl
duğu mendil
- r ■ ' ' y(«l 111 IM(*. VUUI.İL fblVIl UU
yorlnr. Mamafih Mayfaır (ie-’rafıar, vok mu’ Vardır, fa-nilen yerde, henüz servetini ^at...
geçirse-yalnız
nüfus hakiki
Harbin ilânından 3 ilâ 12 saat sonra Rus endüstri merkezleri atom bombalarile tahribedilmiş olacak
Biklni’dc tecrübe içir. atom bombası atıldıktan sonra yükselen muazzam daman sütunu
oteJlerde her yiyebiliyorsu-bütün şeritseniz.
günkü İngiltere, eskiye nispeten daha şen, daha güler yüzlü ve maddî ve mânevi daha istikbale azimle bakan, realiteden ürkmiyen bir memleket olmuştur.
ı Acaba bütün bu ümit ve-
Ivlr* .'oillnli.,
■ , ren ve bir milletin medeni mahallelerinde ol- saba(ja nelere kaadir oldu-gıbı. başlarına ğxınU eöSteren bu emareler bağlayıp^ dolası-1 yanında, endişe veren
nilen yerde, henüz servetini kaybetmemiş asalet erbabı müstesna. Onlar daima şıklar şıkı ve başkalık göstererek dikkati çekmek zihniyetine mağlup kimselerdir. Vaktiyle Mayfairde, gene bayanları el arabalarına koyup parka çeken, tek
Halide EDİB
bu çıkmazın içine düşen Rober hanım bakmış kl İşler kötü, müstakbel çocuğuna mutlaka bir ana bulabilmek için Paris nüfus dairesine müracaata karar vermiş.
Bizim elimize geçen gazetedeki haber burada bitiyor. Hâdisenin devamı ne oldu bilmiyoruz ama her hakle bugüne kadar Rober hanım müstakbel çocuğunun müstakbel anası olmuştur.
ı
Topraksız köylüye toprak tevziî
Ankara 23 (Akşam) — Toprak ve iskân genel müdürlüğü top-..v. ,---------- —.....—o- rak komisyonları muhtelif 11-
gözliiklü bayların.gazetelere ' lerek mallarını satmıştır. ilerdeki toprak dağıtımı İşlerine Bolluk yüzünden fiatler çok devam etmekledir. Eylül ayı
Palamut akım
Palamut balığı akını devam etmektedir. Dün Marmara vo Karatlenizde palamut avlayan yüzlerce motor balıkhaneye ge-
isimlerini bu suretle geçir-
miş okluklarını hatırladım, düşüktür. Tanesi beş kuruşa İçinde Diyarbakır, Denizli, Ma-Kıyafete hiç ehemmiyet ver kadar palamut satılmaktadır,.1 nisa. Muş, Hatay ve İstanbul memekte aksi cihetten düş-. Belediye, bu bolluk karşısında İllerinde 32 köyde 78078 dönüm künler Chelsea’da oturur- bunları muhafaza edecek mo- toprak dağıtılmıştır.
lar. Bloomsbury kadar ol- dem bir buzhanesi bulunmadı-, mamakla, burada bohem bir....................... - . .
hava eser. “ ‘ muharrir gittiğim Kensington’dan farklı ol-
Chelsea’de bir dostu görmeğe zaman buranın
Dağıtımdan 1455 topraksu gına bLr kere daha esef etmek- çiftçi ailesi İstifade etmiştir, tedlr. | ]95Q yıJı içinde toprak korniş-
Tutulan balıklar bilhassa An- yonlarınca dağıtılan toprak kara ve Esklşehlre gönderil- yekunu ise 243.301 dÖDÜme ba-mektedlr. lig olmaktadır.
Bugün Rusyanm elinde Batı Avrupayı İşgal edecek kudrette tümen, tank ve uçak vardır. Doğu Avrupada üslenen yüz veya yüzden fazla Rus tümeninin karşısında eskisi gibi İyi yetişmiş mükemmel teçhlzath 12 Batı tümeni bulunmuyor. Buna rağmen Sovyetlerln henüz hazırlanmamış olan Atlantik Paktı ordularına karşı bir taarruza geçmemesi, vehleten İnsana Ruslar ellerinde bulunan büyük şanstan İstifade etmiyorlar gibi gelmektedir. Rusların bu çekingenliği harb sonrası devresinde ortaya çıkan büyük muammalardan birin! teşkil etmektedir
Amerikan askeri mütehassıslarının görüşüne nazaran Rusların muhterisime ve mütered-dldanc vaziyetlerinde muammalı ve esrarlı hiçbir cihet bulunmamakta olup Ruslar iki mühim hakikati iyiden İyiye hesap ve mülâhaza ederek hareket etmektedirler. Hakikatlerden biri; uzun menzilli Amerikan. bombardıman uçaklarından atılacak atom bombalarının Rusyaya ve Rus endüstri merkezlerine miithlş darbeler İndireceği. İkincisi ise Rusyanm bütün kudretiyle harekete getirilecek Amerikan harb ekonomisi makinesi karşısında uzun zaman mukavemet göstereml-yeceğldlr. (Kore) de atom bombası kullanılmamış İse de Rus-yanın Batı Avrupaya karşı bir yıldırım harbi açması takdirinde Rusyaya atom bombalan atılacaktır. Amerikan askeri uzmanlarına nazaran (Kremlin) 1 yeni bir dünya savaşına atılmaktan meneden yegâne &-mil, Rusyaya karşı atom bombası kullanılacağı tehdididir. Sovyet İttihadının mühim endüstri merkezleri atom bombası
çölde
rlkan hava kuvvetlerine bağlı yüzlerce B - 29 askeri kullanış için hazırlanmaktadır Bu u-, (akların muhafaza İçin sanl-
Son bir kaç senedenberl A-merika Birleşik Devletlerinin güney batısındaki bir
dıkıarı plastik mahfazanın a-çılması ve muharebeye hazırlanması İçin yakındaki bir hava meydanına çeklIeb'JImelerl-nl temin etmek iîzere kum üzerinde yedi millik bir yo! yapılmıştır.
Fotoğrafta bir bomba uçanının bu hava meydanında «kabuğunun» soyulduğu görülmektedir. Uçngı hava vc tozdan korumuş olan bu kaplama hususi bir plâstik maddesinin pistole ile beş kat boyanmasından hasıl olmuştur.
hücumlanna maruz vaziyettedirler. Batılı memleketler karada harb yapmak için zayıf bir durumda bulunmakta İseler de bunların stratejik silâhları ve bilhassa atom bombası atacak hava kuvvetleri epey bir za-
mandan beri kendilerine veri- ( lecek emri yerine getirecek kud rettedlrier.
ne malik en yeni tip uzun mesafe uçağı «Mars» lann iTyp P. 2 V. 2i tipi uçaklarla mûta-addlt küçük tepkili uçaklar mev cuttur. Kremlin bir tecavüz har bini göze alıpRus kıtalarını sabahın saat beşinde Berlin Batı Almanya, Yugoslavya veya Yakın Doğu memleketlerinden birine karşı harekete geçirdiği takdirde Amerikan bomba u-çaklan aynı gün Sovyet Rus-yada istedikleri noktalara atom bombalarını bırakabileceklerdir. O gün sabahleyin Akdenizde uçak gemilerinden veya Suudi Arablstendakj hava meydanlarından hareket eden Amerikan uçakları Cenubi Rusyadakl endüstri merkezlerini saat 8,30 da enkaz ve kül yığını haline getireceklerdir. üçaklar üç uçuş saati zarfında Rus çelik sanayiinin ve üç buçuk uçuş saati zarfında da petrol sanayiinin kalb-göhına ulaşacaklardır. Amerikan kıtasından kalkan atom bombalı uçaklar bile bir günden az bir zamanda Rusyaya gelebilirler.
tngillerede üslenen bomba u-çakları beş buçuk uçuş saatlik mesafeyi katederek aynı gün öğleden evvel saat 10.30 da Mus kova şehri ve bu şehir civarında bulunan mühim makine endüstri merkezleri üzerine gelecek kabiliyettedirler, ingilterede mevcut bulunmakta olan atom bomba stoklarının Sovyet hükümet merkezinin işini kısa zamanda bitirecekleri tabiidir. İnglltereden kalkacak uçaklar Ural dağlarının öbür tarafındaki ağır silâh sanayii merkezine aynı gün saat 14 te atomlarla hücum edebilecekler ve Rus tearuzunun başladığı dakikadan 9 saat sonra da tank, top. uçak, cephane İmal etmekte olan yeni Rus endüstri şehirlerinin kât-fesi Amerikan atomlarına manız bulunacaklardır. Rus taarruzunun sabah saat beşte başladığı kabul edilirse aynı gün saat 17 de İngiltere veya Alas-kadan hareket eden Amerikan en
uzaktaki sanayi merkezlerine ulaşacaklardır. MeselA (Ural) larda csllha sanayi merkezini itmam etmekte olan Mogöllsta-nın şimalindeki endüstri merkez teri İngiltere veya Alaskadan hareket eden uçaklar İçin 13 saatten fazla bir mesafe değildir.
Yukarıdaki izahat Kızılordu-nun hâlen İşgal etmekte olduğu hatlardan taarruza kalktığı dakikadan bUltibar (3 ilâ 12) saat sonra atom bombalarının mühim Rus endüstrilerinin bulunmakta olduğu beş mühim merkeze mahvedici darbeler indireceğini göstermektedir. Amerikan hükümetinin sivil halka bu merkezleri tahliye etmeleri için kısa vadeli bir mühlet bahşetmesi kabul edilirse. Amerikan mukabelesi bu zamanlara kısa bazı müddetler eklenmek sureliyle İcra edilecektir. Kremlin bir harbe başladığı takdirde en kısa zamanda Amerikan mu kabil darbeleriyle karşılaşacağını hesaba katmak mecbııriye-
1946 senesinde ellerinde bulunan (450) atom bombası 1le işe giriştikleri ve Rus hava savunmasının da taarruzların yüz.te
yirmisini bertaraf etmeğe muvaffak olduğu — tklneiı Dünya Savaşı tecrübelerine naz.)ran — kabul edildiği takdirde ■Ja’ı> nüfusu yüz binden fazla olan *81)

Rus şehrinden beherine beş a-tom bombası İsabet edecektir. Amerikan uçak gemilerinden a-tom bombalarını hamilen havalanacak uçaklar karadaki nava meydanlarından kalkaca: u-çaklar kadar uzak mesafelere uzanmak kabiliyetinde bulunduklarından Rus havacılarının ârıi bir baskın hareketiyle Ingiltere veya Yakın D-ıapdakl hava meydanlarını tahrib etmeleri İle de tehlike ortadan kalkmış olmıyacalt-tır. Amerikalılar bugün Rusların elinde bulunmakta olan otom bombası sayısının (25) den fazla olmadığını kabul etmektedirler.
Ruslar tkinci Dünya Savaşında Amerikan harb ekonomisi makinesinin bir senede 96.000 uçak, 59,50ü tank, 9.000 zırhlı a-raba, 648,000 kamyon, 537 harb gemisi, 27,000 nakliye gemisi ve 9 milyar dolar kıymetinde cephane İmal ettiğini pek 1yi bilirler. Bir harb takdirinde bu İmalât Rusyaya karşı kullanılacaktır.
Amerikan askerî mütehassıslarına nazaran Rusları bir tecavüz harbi yapmaktan meneden İki âmilden bir! Amerikanın atom bombası sahasındaki, İkincisi de Amerikan tesllhat kudretindeki faikıyetidir.
Çeviren: B. AHSEL
17 milyar tahsisat
uçakları Sovyet Rusyanın
Dr. R. Oppenheime bundan dört sene kadar evvel A-merikan Kongresine verdiği mahrem bir raporda harb patladıktan birkaç dakika sonra
Amerikan bombardıman uçaklarının (450) atom bombasını alarak hareket edebileceklerini bildirmişti. Geçen dört senelik müddet zarfında atom bombası İmal temposunun aldığı sürat göz önüne getirilirse atom bombası lstlhsalât miktarlarının e-rlştlğl rekor rakamları kolaylıkla tasavvur olunabilir. Amerikan hava ordusunda bugün a-tom bombası atmak İçin emre müheyya İki bini mütecaviz a-ğır bombardıman uçağı mevcuttur. Bu uçaklardan maada Amerikan bahrlyesl emrinde de uçak gemilerinden veya su üstünden havalanacak ve beraberlerine atom bombası alacak: uçaklar bulunmaktadır.
Deniz uçaklan meyanında 3500 İngiliz mİ» — 5300 kilo- [
Amerika Senatosu tarafından kabul edildi
Wasiüngton 23 (A?) — Amerikan Senatosu. 17 milyar dolarlık olağanüstü savunma kanununu dün tasdik ederek Beyaz Saraya sunmuştur.
Bu kanuna göre, dost memleketlere 4 milyar dolarlık bir yardım yapılacak ve bu yardım, Avrupa memleketlerini komünistliğe karşı koruyacaktır .
metre—uçuş yapma kabiliyeti- 4 tindedir. Amerikalıların sadece
Gandi için tören
Hindistan devletinin kurucusu Mahatma Gandtoln doğum yıldönümü münasebetiyle Türkiye - Hlndista ı Kültür Derneği tarafından 2 ekim pazartesi günü saat 17J0 da Eminönü ! Halkevi salonun'.a bir toplantı ı yapılacaktır. Bu toplantıda Gandi hakkında yapılacak bir konuşmadan sonra Gandinln havalına dair 1 diniler gösterilecektir.

T^cn tip Vık T&Hat JM? (ŞCuytâ,
Yeni Pin-Up'lardan Vera
Ellen
turmak. hayatın ne kadar güzel olduğunu hatırlatmak için ortaya atılan bu çare olağanüstü neticeler sağlamış.
Mahiyeti İtibariyle mesele ha-kitaten basit: Memleketin bütün delikanlıları, dünyanın selâmeti İçin cepheden cepheye koşarak barut kokusu, demir gürültüleri arasında ölümle haşir neşir olurken, Hollyvood yıldızlarının gönlü bu mukaddes vazifeden uzak kalmağa razı olmuyor. Tabiat ananın kendilerine verdiği kabiliyet çerçevesinde onlar da harbe pekâlâ iştirak edebilirler. Fazla olarak makineli tüfekle el bombasına da ihtiyaçları yok. Onların en kuvvetli silâhı güzelliktir... Bir tarafta harbin çirkin kabalığı, diğer tarafta bu kızların uysal güzelliği...
Haydi bakalım fotoğrafçılara Allah kolaylık versin. Bütün müttetlk ordular İçin yüz binlerce. milyonlarca resim lâzım. İtina ile basılan ve renklendirilen bu resimler, cepheye gönderilecek, eşinden, sevgilisinden.
KORE harbi başlar başlamaz, Amerika da artık ta-
mimiyle unutulmak üzere bulunan bir çığır eski hızı ile tekrar canlandı, şimdi, tntogratçı-larla bu işte ihtisas yapmış kimseler bir kere daha faaliyete geçtiler. «Pin-up giriş» dedikleri müstesna yaradılışlı kızlardan bahsettiğimizi anlamışsınızdır tabii. İnsan haleti ruhiyesl üzerinde sayısız tecrübeler yapan psikoloji bilginlerine göre, çeçen büyük harb boyunca bu tip kızlar, askerin maneviyatını takviye bakımından büyük rol oynamış.
Atlaatikle. Pasliikte, Avrupa-da ve Japonvada ölümle burun buruna çarpışan Amerikan erlerine, harbin bezginliğini unut-
Geçen harbde Amerikan askerleri tarafından resimleri kapışılan Lana Turner - M.tl.OL
Kala - Su zambapı
YellşUrİlmelelrl kolaydır. Çiçek zamanı geçtikten sonra fidanları saksıdan çıkarılıp bahçeye bol güneşli bir yera dikilir. Böylece yaz mevsimini tamamen toprakta ve a-çıkta geçirmiş olurlar. Eylül sonlarına doğru toparktan çıkarılır ve tekrar saksıya a-
lınır.
Sıcak günlerde, bilhassa a-çıkta toprağa dikilmiş olan fidanların bol su İle sulanmağa İhtiyaçları vardır. Buna dikkat edilmek lâzımdır.
Başka bir yetiştirme usulü de vardır kİ o da şudur:
Fidanlar saksılarında bırakılır. çiçek verme mevsimi geçtikten sonra yavaş yavaş su azaltılır ve fidanlar kurumağa terkolunur. Mayıs, haziran ve temmuz üç ay saksılar yere yatırılarak fidanlar böylece kuru halde istirahate
terkolunur. Ağustosta yumru-: lar saksılardan çıkarılır, et—1 raflarındaki eski toprak te-ı mizlenlr ve kuvvetli toprak! biraz kum, biraz da eski inek! gübresinden yapılmış yeni blr| harca dikilir. Büyüme zama-j nında fidanlar hiçbir zaman] susuz bırakılmamalıdır. Da-1 ha yukarıda da söylediğimiz) (Arkası 7 nel sahîfedel
KALA lar Aracee famll- ' yasındandır. 1687 sene- i sinde Afrikadan Avrupaya ithal edilmiştir.
Memleketi Habeşlstandır. Hali tabiide kendi kendine su kenarlarında yaşar Bizde, bazı bahçelerde kala saksıları yazın havuzun içine konur ve su içinde muhafaza olunur. Bu sebeple Türkçede buna «su zambağı» İsmi verilmiştir.
Çiçek sapları bir metre ir-tîfaa kadar varır. Rlchardla nevinin çiçeği beyazdır ve buket yapılmağa çok elverişli . zarif ve caziptir. Saksı 1-çinde boy atmış ve çiçeğini açmış kala fidanları, apartı-man salonlarını ve tarasaları süslemek İçin çok aranır.
I1
|A
Bu da İngiliz Pln-Uplarından Diana Dors. (Foto J. Arthur Bank Organisation)
Kore harbi patlak verdikten bir kaç j gün sonra bu bakımdan şöhreti yapmışlarla yapabilecek durumda
kiler iş başına çağırıldı
------J
PİN - UP’larm seçilmesi bakımından fazla vakit kaybedilmemesi için merkezi Los Angeles’te olmak üzere Amerikanın çeşitli yerlerinde bürolar kurulmuş ve geçen harbde olduğu gibi bunlar müthiş bir faaliyetle çalışmağa başlamışlardır. Seçim çok pratik usullerle yapılmaktadır. Askerlerle halkın gönderdiği mektuplara istinaden hazırlanan istatistiklere göre fazlar rey alan güzeller Pin-Up seçilerek muhtelif pozlarda
fotoğrafları çekiliyor ve resimler cepheye gönderiliyor.
nişanlısından uzak bulunan; güzelliğin, kıvraklığın ve kadın cazibesinin hasretiyle yanıp tutuşan askerlere, birer tane, İkişer tane hediye edilecek.
Askerler bunu koğuş duvarlarına, zırhlı otomobillerin şoför mahalline, tankların İçine, tayyarelerin, gemilerin şurasına burasına yapıştırarak her fırsatta uzun uzun seyredecek ve mümkün mertebe kendini teselliye çalışacaktır.
Psikoloji bilginlerinin ne kadar haklı olduğu geçen harb boyunca tecrübe edilmiş bulunuyor.
Güzel bir kadının, sadece dekolte bir resmi bile, askerlerin moralini bir dereceye kadar takviye etmeğe kâri geliyormuş.
Şimdi. Kore harbi vesilesiyle ayni çareye bir kere daha başvuruluyor. Erata hediye edilecek resimler hazırlanmış bile. Eski pln-up'lara İlâve edilen yepyeni ve taptaze güzeller de var. Bu arada geçen harb boyunca askerlerin bayıldığı bazı güzeller de şu veya bu sebeple pin-up'lıktan çekildiği için on-
Amerikan askerlerinin çok sevdiği bir yıldız: Brldgct Carr. M.GJ1.
MEKIKANIN Gary şehrinde, soğan yahut
Duyduk Duymdk
sarımsak yiyen iştahı yerin-
de kimselerin, dört saat müddetle umumi nakil vasıtalarına binmesi kanunen
yasak ve cezayı müştekimdir.
A
KİL yaşta mıdır? Yoksa başta mı? Cevap-
landırılması güç bir sual. Fakat aklın yaştan ziyade basta olduğunu ispat eden misaller de var. Mozart ilk
Eski Pln-üp’lardan Ann "O Miller (Foto M. G. M.)

ni yok. Mamafih ye-fl) nÜer eskileri aratmıyacak ka--dar müstesna ve göz alıcı.
Böylece erkekler ordusu yanında bir de güzel kadınlar ordusu harbe iştirak etmiş olacak. Amma sadece fotoğrafla-rlyle.
Vaktiyle, derin düşünenlerden biri: «Çok kızgın, çok asabi,
çok hırslı, olduğunuz zaman ya güzel bir kadını düşünün, ya-, hut da güzel bir kadının yüzüne bakın» demiş.
Tank, tayyare, bomba, mermi. kargaşalığı arasında çarpışan askeri istirahat arlarında mutlak bir sükunete kavuşturmak İçin, güzel kadınların cicili bicili resimleriyle başbaşa bırakmak, hakikaten yerinde bir buluş.
sonatını bestelediği zaman yedi. Bacon. Novum Orça-nunı adlı fcLsefi eserini yazdığı uman on beş. Paskal, konikler hakkındaki meşhur teorilerini ispat ettiği zaman dokuz; Titien, Lepaııto Savaşı adlı tablosunu yaptığı zaman doksan sekiz yaşındaydı.
Tarihten çizgiler;
(Heı türlü hakkı mahfuzdur)
Eski azılı külhanbeyleri
— Hayyyyt İmanım, adımız filiz kırıp çene kıran, var mı bize van bakan!
— Allah ömürler versin reis paşa hazretleri... Size yan bakmak kimin haddi efendimi
— Allah cümlemizi muhafaza buyursun... Babam anlatırdı, eskiden böyle azılıları, tabur ağası; bağırdığıyerde külhanbeye çekermiş sopayı, sonra nııım olurmuş!
— Koşun zaptiyeye haber verin yahu, ellerinden bir kaza çıkacak baksanıza hallerine!
24 Eylül 1950
A KŞAM
Sahlfe 7
Âyadîğîniîâcî^j
Pol, 1936 senesinde Penelop ile evlendiği zaman kusursuz bir erkell. îçkl. sigara İçmiyor, kumar oynamıyordu.
Fakat İkinci dünya harbi patlayıp da yurdu istilâya uğrayınca esaretin ağır sin elleri, pahalılık ve burnın neticesi olarak fakirlik ve kanamın bitip tükenmeyen şikâyet ve d irdir! an Polû, felâketlerini unutmak için içkiye şevketti.
öğleyin, her hangi bir arka-daşlyle bir meyhaneye gider ve iki kadeh şarap İçerdi. İlk kadehi yuvarlayınca şarabın, ahvali mâneviyesi üzerindeki tesirini hisseder. İkinci ve üçüncü kadehi de yuvarladıktan sonra kendisini cesur, enerjik ve İyimser zanneder, İçki, korkaklığı, betan t j ve kötümserliği giderir, diye düşünürdü.
Fakat içki İnsanın kuvve! m&nevlyeslnl. faaliyetini artırmak şöyle dursun, enerjisini öldürür ve hayvanlaştırır, Pol bu acı hakikati anladığı zaman Iş İşten geçmiş, ayyaş olmuştu. Çünkü sabahlan saat ona gelip de burusunda bir kadeh içki İçmeyince üzerine sinirlilik gelir ve çalışmasına mâni olurdu. Saat on birde İkinci, öğle vakti de üçüncü kadehi muhakkak içerdi.
Saat on ikiden on dörde kadar süren öğle paydosunda artık ne yaptığını, ne söylediğini, ne yazdığını bilmezdi. Müdürü umuminin verdiği pey akçesinin iadesini isteyen bir müteahhidin dilekçesi altına yazdığı «iade edilsin» derkenarı üzerine müdürü umumiiiğe şu tezkereyi yazmıştı: «Bu dilekçeyi yersiz ve kabule şayan görmediğimiz İçin iade ediyoruz. Şubemizin böyle mânâsız taleplerle İşgal edilmesine hayret ediyoruz»
Bu tezKere üzerine dehşetli bir kürültü koptu. İki gazete. İlgili Bakana şiddetle hücum etti. Bakan da umum müdürü nez- ' dine çağırarak «hükümeti kon-daklamaklac itham etti:
— Sizi azliniz talebiyle Bakanlığın İnzibat meclisine 1 sevkcdeceğlm, dedi
Umumi müdür, mazeret ma- 1 kamında şube müdürü Poliin ayyaşlığını İleri sürdü ve bu tezkereyi yazan Polon ntzdine 1 çağırarak arkadaşları huzurunda rezil etti:
— İçkiden, ne yaptığınızı ve ne yazdJğımzı bilmiyorsunuz 1 Azliniz İçin müzekkere yazacağım, deyince altıncı kadehi İç- 1 tikten sonra, âmirinin yanma : gitmiş Olan Fol. kahkahaları 1 basarak:
— Senin müzekkeren de bana 1 vız gelir, cevabdu verdi
— Böyle nasıl kontışuycrsu- 1 nuz?
— Keyfime göre konuşuyorum. (
— Sarhoşsun. Amirin olduğu- ( mu unutuyor musun?
— Âmir tanımam ben! Sen ı ceplerini doldurduğun halde 1 bana verilen para sadaka kabi- 1 ünden bir şeydir.
Bu münakaşayı mütaakıb Pol, 1 az» talebiyle inzibat meclisine I veridi. /,
Fol, ayılıp da vaziyetin feca- ı atini anlayınca Bakanın dostu ( otan bir akadaşını araya ricacı > ( koydu. Kendisi de müdürü u- 11 mumıye giderek yalvardı, ayaklarına kapandı. Umumi müdür merhametli bir insandı:
— Seni bir şartla affedebilirim. O da, İçkiyi terketmendir. Bunu yapmazsan, bir gün hepimizi hapishanelerde çürütecek daha büyük bir hata yapabilirsin.
Pol, âmirinin yanından çıktıktan sonra alkolizmi tedavi hususunda İhtisas sahibi olan büyük bir doktora giderek iptl-lâsını anlattı.
Doktor:
— Seni enjeksiyonla tedavi edeceğim. Şimdi de Uk İğneyi yapacağını. Dikkat et dostum! Ağzına ok damla alkol bile koy-mıyacaksm. Yoksa mahvolursun. İçki, pusu kurmuş bir kaa-tlle benzer. Mideyi, barsakları, karaciğeri, beyni talırlp eder. İnsanı hayvanlaştırır, dedi.
Pol. doktorun bu sözlerini dehşetle dinledikten sonra artık içki içmeyeceğine dair kati söz verdi.
Doktor. Pola İlk enfeksiyonu yaptıktan sonra Bakanlıktaki vaziyetini sordu Pol. olup bitenleri anlattı ve Bakanın samimi dostu olan bir arkdaçının delâletiyle azilden kurtulduğunu söyledi.
Doktor. Folun ağzından:
— Bakanın dustıı olan bir Arkadayım yar, sözlerini işitir
> İşitmez elektriklenerek sordu: ! — Bakanın dostu, sıkı fıkı
. ahbabın mı? Evetl
— O halde otur da beraber dışarı çıkalım. Arkadaşının delâletiyle ben de Bakandan bir ricada bulunacağım.
Beraber sokağa çıktılar.. Doktor yolda, Pola:
ı — Beraber bir şey İçelim, ds-l dİ.
Bir meyhaneye girdiler. Doktor İki kadeh viski ısmarladı.
1 Pol, hayretle sordu:
— Doktor viski ml ısmarlıyorsun? Siz bana ağzıma bir damla içki koymamamı sıkısı sıkı tembih etmiyod muydunuz?
— Sus. dostum! İki kadeh viskinin ne zararı var. Benim otuz yaşında bir arkadaşım, ağzına Dİr damla İçki koymadığı halde geçen gün karaciğer hastalığından oldu. Apar t imanın kapıcısı altmışlık bLr adam olduğu ve günde bir okka cin İçtiği halde turp gibidir. Boş ver, dostum 1 Başkasına verir talkını, kendi yutar salkımı, atalar sözünü unuttun mu?
Birinci viski kadehlerini İkinci, üçüncü ve dördüncü kadehler takip etti.
Saat 15,3 ta Pol kör kütük bir vaziyette evine gidince, karısı dehşete düşerek;
— Bu ne hal Pol? Sen doktora gitmedin mİ?
Pol. dili peltekleşerek:
— Gittim, kancığım!
— Yalan söylüyorsun, doktora gitmedin. Şimdi telefonu açıp gidip gitmediğini soracağım.
Madam Penelop. telefonu açıp doktorun evini bulda:
— Doktor orada mı? Ben bir az evvel muayeneye gelen Polün karışıyım, dedi.
Telefonun öbür ucundan bir kadm sesi cevap verdi:
— Ben de doktorun karışıyım. Doktor burada amma sarhoşluktan yerinden kımıldanabilecek halde değ».
— Doktor içki içiyor mu?
- Evet, kocanla beraber meyhaneye gittiler.
— Fakat Po), İçkiden tedavi edilmek için doktora gitmişti.
— Doktorun ayyaşlığını ben tedavi ediyorum. Bunun da tek ilâcı vardır.
— Allah aşkına madam, bu İlâcı bana da söyleyiniz. Belki ben de Pol üzerinde tatbik ederim. İlâcın İsmi ne?
— Terlikle merhametsizce düğmek! Biraz evvel cicktor eve sarhoş gelince, dayaktan pestilini çıkardım. Şimdi famdö-şambrım yüzündeki berelere1 Iyod sürmekle meşgul!
— Demek, alkolizmin ilâcı bu imiş ha I
— Biricik tesir» ilâç bul
— Teşekkür ederim madam! O halde ben de derhal tatbik edeyim.
Madam Penelop, telefonu kapadıktan sonra ayağından terliğini çıkarıp dişi bir kaplan gibi kocasının üzerine çullandı. Yüzüne, başına merhametsizce terliğini indirmeğe başladı. Pol, feryat ve figan ediyor:
— Merhamet kancığım. Vurma artık. Bir daha ağzıma bir damla bile İçki koymryacağım, diyerek and üstüne and İçiyor- 1 du. Çeviren: A. HİLÂLİ
Sen
Çiçek bakımı
(Baştarart 6 net sahlfcde} gibi, memleketinde su kenarlarında yetişen bu 11dan suya fevkalâde haristir. Binaenaleyh dalma bol sulanmağa İhtiyacı vardır. Saksıları, İçi *u dolu kablara oturtmak, maksada daha elverişlidir.
Soğuklar başlayınca fidanlar evlerde veya apartıman-larda içeri alınmalı ve cam arkasında, güneş gören bir yerde muhafaza edilmelidir.
San çiçekli kalalar da, a-matörler İçin çok enteresandır. Bunların en İyisi ve en makbulü Rlchardla Elllotlana denilen kaladır. Bunun da yetiştirilmesi kolaydır.
Bunların yumruları 12 santimlik saksılara dikilir. Bunlara da aynı harç kullanılır. Saksılar rutubetli ve orta derece sıcak bir yerde tutulursa yazın çiçek verirler. Sonbahar yaklaşınca yapraklar sararmağa başlar. O zaman su da yavaş yavaş azaltılır. Nihayet tamamen kesilerek kupkuru bir halde bırakılır, ilkbahar gelince yumrular yeni harç içine dikilir.
Blbliogralya:
Greenhouse Ffoverş. H. H. Thomas.
Plantes d'appartement. D. Bola.
Süs Bitki ve Bahçeleri. Salih vasfı.
( § ?
SIEMENS
Alman Radyoları
Türk Bayanları
BİÇKİ DİKİŞ
TERAKKİ YURDU
Kayıtlar başlamıştır. Pazardan maada her gün saat 10 dan 17 ye kadar müracaat kabul olunur. Altınbakkal «Radyoevi karşısında BâblJ sokak No. 63 - Tel: 85700
( S ’
SIEMENS
Alman
Radyoları
SAYIN DOKTORLARA
Benerva Rocht Tablet ve Anıpoul — Endoyodrn Bayer Redoıon Roche Tablet ve Anıpoul — Urodonal Thioderuine ampul — Bejectal Abbott ve üraseptin Rogier gelmiştir. Emirlerinize anoianur.
TAKSİM Eczanesi Nizameddin Diler
PHILCO BUZ DOLAPLARI
Türkiye tJmum Mümessili
NATHAN S. ESKENAZİ
Sayın dost ve müşterilerinin bayramlarını kotlar
n
Sahibi : VELİ ACAR
Dostlan ve muhterem müşterilerinin bayramını tebrik eder.
PAL TRAŞ BIÇAKLARI
Türkiye Umurr Mümessili
NATHAN S. ESKEN AZ!
Sayın dost ve müşterilerinin bayramlarını kutlar.


b“‘""l(^ıı;/(. yıkanan beyaz »a-bunla yüzünüzü ve 1 vücudûnüzü yıkamanız asla doğru değildir.
Gençlik v« güzelliğinizi, teninizin kadife yumuşaklığım muhafaza için hu-suıl bir formülle İmal edilmiş olan PURO TUVALETİ SABUNU kullanınız.
r
t
S>

mb Çecuk Annelsrln® —
İncille renin cn meşhur fabrikalarının mamulatından
BEBELER İÇİN HUSUSİ KUNDAK MUŞAMBALARI
MUHTELİF CİNS ve MODEL ÇOCUK DONLARI
BEBELER İÇİN MUHTELİF ÇOCUK MAMALARI ve ÇOCÜK PUDRALARI
DAYANIKLI SÜ KESELERİ (BuyyoU
BAYANLAR İÇİN İŞ ELDİVENLERİ
HER BOYDA KAÛÇUK BANYO SÜNGERLERİ
HASTAHANELER İÇİN HASTA ALTINA KOYMAĞA MAHSÛS KALIN SAĞLAM MUŞAMBALAR
METRE İle. TOPTAN ve PERAKENDE SATILMAKTADIR,
RABÜL ECZANESİ SAHİBİ
KEMAL MÜDERRİSOGLU ________________
Adres : Beyoğlu AJacami yanında.
yeşil bahçe
Kış aylarında çürümez. Sonbaharda ekilmeye mahsus İNGİLİZ ÇİM TOHUMU satış yerleri
G. E. SAPUNCAKİS
İstanbul
İstiklâl C. 237
Tel! 41758
Şehir çiçek evi
ve
Ankara Müesseseler! Bankalar C. 42 Tel: 14155
Çim tohumunu ekmek için yağmurlu havadan istifade ediniz

Bu 2 Krem
Cildinizin bakımına tamamile kifayet etmektedir.
Tasavvur edilebilecek en basit güzellik reçetesini aşağıda takdim ediyoruz>
Evvelâ bu iki kremi kullanmaya başlarsınız. Her gece, yüz «• göğsünüze parmaklarınızla Pontf» Cold kreminden sürünüz. Bu kremi bilâhare sildiğinizde, bulun kil ve makyaj İzlerinden eter kdmıyacoğını göreceksiniz. Bundan sonra, -cildinizin temizlik ve yumuşaklığını mu* halaza etmek üzere, bir kcrre daha Cold kreminden sürünüz.
CİLDİNİZİ KORUMAK İÇİN Yüzünüze hafifçe ,rVanuhîng” kreminden sürünüz. Bu krem, pudranızın sabitliğini bîr kat arttırmakla beraber, yeni cazip teninizi koruyacak ve saatlerce pudranızın uçman* no
imkân bırakmıyacaklır.
POND’S

Tutum Bankası
Derhal tasarruf hesabı açtmp % 4.5 faiz ve 8 EKİM 1950 de Tulum Bankasında yapılacak ikamiye keşidesinden İstifade ediniz
İKRAMI YELER
2 Adet 1000 T.L.
30 Adet 100 T.L.
Beher 50 liraya 1 kur‘a numarası verilir.
2 Ekim Pazartesi akşamına kadar hesab açtıranlar kur aya İştirak ederler.

Teessürle bayılanlara. Çarpıntıya. Sinir buhranlarına NEVROL CEMAL 20 DAML »$f FfPANLANOlOiD MUTıAKA BiHIMOÜWw!
PURO
Bol köpüklüdür 1
PURO
Nefis kokuludur s PURO îOOdelOP-ŞgEl
%
•V
h
C l E ANSIHG
FOUHOATIOH
Bilhassa nazik ve hassas ciltler için hazırlanmış olan CLEANSING kremi terkibindeki zengin »e faal cevherler zoyesinde mesamatın derinliğine nüfuz ettiğinden su ve sabuna ihtiyaç göstermeksizin yüzdeki bütün kirleri olu «e tatbiki goyet »ahirdir.
Bu iki krem, ipmamen yeni bir imal tekniği ve formüllerine dahil yeni ve görülmem» mürekkeboh kıyas kabul etmez derecede müessir ve bilhasso bu güne kadar kullanılan pudralardan tamamen farklı, ihya edici bi« tedavi tarzı teşkil ederle»»
Bu krem makiyojınızın yor-dımcBı olarak kullonılocok ideol bir kremdir. Gidi tatlılaştırır »e pudranın sobit kalmasını temin eder. Nazik ciltler İçin bilhassa faydalıdır. Makiyojımzı yopmodoa az mikdorda sürünüz, neticeden memnun kalacaksınız-'
«er
KALİTE MARKASIDIR
1 1 —1 r; Aile Biçki - Dikiş Turdu talebe kaydına başladı g I Yıllarca Yurd İdare etmiş olan NİMET ERİM, tecıûbesl I I ve en 1leri metodu İle biçki, dikişi talebesine kolaylıkla öğ- I I re lir. Milli Eğitimden tasdikli diploma verilir. Adres: Be- K | şlktaş - şair Nedim caddesi No. 63. Başaran__Ap_______j
SOYADI DEĞİŞİKLİĞİ — Silivri asliye hukuk mahkemesinin. 8.8.1950 tarihli kararı U» eskiden »Keloğlu» olan soyadımı şimdi «Gür» olarak değlştlrdlği-ml ilân ederim. Fehmi Gür
Alibey mahallesi — Silivri.
( § ı
SIEMENS
Alman
Radyoları

feahfO
AKSAM
24 Eylül 1950
RW$RM

Bu klasik tayvöre ulak tefek tclcnunfla kadit* ilAvelcr yeni ve canlı bir hava veriyor. Bu «enenin modası siyah kadifeden vâpılmı* hır git'dür. Va|cây». takılacak, Yakanın ense kısmı He bere şeklindeki şapkalar da kadifedir. Gelecek, mevsimin >ap-luları çvk küçük ve umumiyetle kadife olacaktır. Yukurkı rcıümde tüylerle sarnıll. niııı kısmı genlı desenli Kille sÜalcU bir aapkb gö-rUyorsUH'iz Yan taraftaki diğer şapka da erkek tipi bir modeldir Bunun hususiyeti biraz öne dofiıu giy İlmesidir Kılçılk şapkalara tül llûve etmekten maksat çehreleri uzun göster-

MALZEME: 2f>u gr koyu renk yün, 100 gr. açık renk yün, 3 numara $1$.
ÖRGÜ: Bel kısmı lâstik. neden düz örgü.
YAPILIŞ TARZI — Ön kısım; 90 ilmekle başlanarak 5 Snı. lâstik., sonra d uz örgü İle resimdeki gibi renk değiştirerek devam edilecek ve kenarlardan beher 2 santimde bir lilmek arttırılacak, 25 Sm. yükseklikte koltuk oyluğu İçin kenarlardan önce 5, sonra 4, 3, 2, 1 ilmek kapatılacak, düz olarak devam e-dllecek,28 Sm. yükseklikte boyun için kapatılacak, İş ikiye taksim edilecek, her 2 sırada bir 1 İlmek eksiltilecek. Oyluktan 17 ncl santimde omuzlar 1-çin kapatılacak.
ARKA: »0 ilmekle 5 Sm. lâstik .sonra Öndeki gibi düz olarak devam edilecek. 25 Sm. yükseklikte koltuklar İçin her iki taraftan ence 3, sonra 2 ve 1 İlmekle kapatılacak Düz olarak devam edilecek 17 Sm. yükseklikte omuzlarla boyun için kapatılacak.
ÜN örgülerinin her genç kadının hayalında mühim bir yer işgal ettiğine hiç şüphe yok. Üzün kış geceleri ni gözünüzün önüne getirin. Dışârda fırtına, kar, kıyamet. İçerde tatlı çıtırtılarla yanan bir soba, radyonun sihirli çerçevesinden taşan hafif bir müzik, köşedeki minimini karyolasında uyuyan yine minimini bir yavru, sobanrn başına oturmuş elindeki yün işiyle meşgul bir genç kadınla gazetesini okuyarak yaiıut sigarasını tüttürerek günlük yorgunluğunu çıkarmağa çalışan evin erkeği.. Ticr genç kızm muhayyilesinde böyle mesul rüyalara ayrılmış bîr köşe vardır muhakkak. Bu rüyaların hakikat olması temennisiyle bayan okuyucularımız için bu sahifelerde sık sık yün örgüsü modelleri sunatağı*.
MEVSİMLİK lÖYAFETLtR
Bl'RADA gördüğünüz kıyafetler 1950 den ziyade 195L modasına temayül ediyor. Etekler ne cok uzun. ne de çok kısa. Modellerde çizgi ve ifade itibariyle yenilik yok. Yenilikler daha ziyade garnitürlerle ilâve teferruatta temerküz ediyor. Düğmeler orijinal, yakalar da kadife, yahut kadifeden giil var. Beller umumiyetle ya çok dar, yahut da kemerli. Yerli yersiz kullanılan inci ve benzeri gibi süslere artık o kadar itibar edilmiyor. Kadifeye tayyörlerde olduğu gibi butun kıs boyunca paltolarda da tesadüf edeceğiz. Bir vakitki cicili bicili renkler de pe itibarda değil. Ağırbaşlı, hattâ koyuya yakın renkler tercih ediliyor.
1 — İki renkli, dar belli bir tayyör. Belden kemerlidir. Fakat kemer yalnız arkayla yan kısımlardan gözükecek, Ön kısım ceketin altında kalıyor.
2 — Ceketin ön kısmı tersine dönmüş V şeklinde açık, beli çok dar bir tayyör. Eteğin çizgileri Y şeklindedir. Yakada kadifeden bir gül var.
3 — Nispeten açık renk kumaştan bir elbise, Cepler kesik.
yaka üçgen şeklindedir. Açık da tutulabilir kapalı da .
4 — Palto yerini de tutabilecek kalın kumaştan bir ceket. Renk gridir. Yaka üstii ve kimono tipi kol ağızları siyah kadifelidir.
5 — Son temayüllere uygun oldukça geniş bir sonbahar modeli. Cepleri gayet büyük ve yeni bir buluştur. Kol ağızları da ilikli ve dar olacak.

Comments (0)