1949 Mayıs etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
1949 Mayıs etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster


--Çocuk---------------A ÇJ ( H K İPEK ŞANTUNK?
DÜny®Sil ■. ' . - 1W| Gelmiştir.
JL X A afete h,.„" JL B> X ¥ A AL İPEK Mağazası
Bugün 6 ncı «ahifedej Barom «™ı cai. no. m
Sene >1 — No. U004 — Flafelt her yerde 10 kuruttur. SALI J1 Mayıs 194» Sahlblı Necmeddin Sadak — Yata işlerini fiilen İdare eden: O. Bildik — Akşam Matbaası
Pariste Dörtler arasında
Atmadaki hâdise
anlaşma ümidi azalıyor
Bazı Amerikan mahfilleri uzlaşmaya varılamıyacağına kanaat getirdi
Dışişleri Bakanı sözlü soruya cevap verdi
Times gazetesine göre Sovyet Rusya mahdut bir ekonomi anlaşması yapmağı düşünüyor
Paris görüşmelerine iştirak eden dört Dışişleri Bakanı Ely^ee sarayında Cumburüaşkam tarafından verilen ziyafette.
Soldan sağa değru: Fransız D.sisleri Bakanı Schunıan. Fransız Cumhurbaşkanı .\urlol, Sevyet Dışişleri Bakanı Vişiııskl, Amerika Dışişleri Bakanı Acheson, İnçillt Dışişleri Bakanı Bevitı.
Dışişleri Bakanı diyor ki:
“Yaraya parmak basarak bir teşhis koymak ve tedavi çarelerini aramak zarurîdir,, ---------------->».l -
«Türk - Yunan milletlerinin dost olmaları, el ele yürüme’eri şarttır. Komşu Yunan milletinin bu derin hakikati bizim kadar kavrıyacağma itimat etmek istiyoruz.»
Ankara 30 (AA.» — Büyük ' Millet Meclisinin bugün saat 10 da yaptığı İlk oturumda Türk milli takımının At İnada uğradığı tecavüz hakkında Mardin milletvekili Mehmet Kâmil Boran ve Eskişehir milletvekili Kemal Zeytlnoğlu tarafından verilmiş otan sözlü soru önergelerine karşı Dışişleri Bakam Necmeddin Sadak şu açıklamada bulunmuştur:
Muhterem arkadaşlar.
' Bu mesele hakkında yüksek huzurunuzda İzahat vermeme sebep oldukları için önerge sahibi muhterem arkadaşlarıma bilhassa teşekkür ederim.
Atlnada futbol maçında cereyan eden hâdiseler memlekette lıaklı bir teessür ve heyecan yarattı, bu hâdiselere biz de üzüldük, çok üzüldük, çünkü komşu ve dost memlekete giden sporcu gençlerimiz beklediğimizin aksine olarak dostluğa
ve komşuluğa yaraşmıyan muameleler gördüler Teessürüm>ı-l arttıran cihet, çok kıymet '* ehemmiyet verdiğimiz Türk -Yunan dostluğuna bu çtbl hâdiselerin zarar vermesi endiresi d İr Almadaki büyük elçimizden ve futbolculara refakat etmiş olan Beden Terbiyesi Genel Müdüründen aldığım raporlara göre hâdLMnlû aslı ştl-
(Arfcuı 1 nei sabifede*
Created by free version of 2PDF
Paris 31 IR> — Dört Dışişleri Bakanı arruındR başlıyan görüşmelerin Wr anlaşma He neticelenmesi ümitleri azalmaktadır Bazı Amerika mahfilleri uzlaşmaya varılamıyacağına şimdiden kanaat getirmiştir. Buna sebep. Sovyetlerln eski görüşlerinde ısrar etmesi ve bütün Almanya yı Sovyetleştirmek istemesidir. Bnu devletleri bunu kabul etmeyeceklerdir.
Mamafih aradaki bağlar henüz itopmamıştır. Vişinskl’nln bu^ün yirif bir demeçte bulunması muhtemeldir.
Londra 31 *R> — Times gazetesi Paris görüşmelerine tahsis ettiği makalede Rus hükümetinin mahdut bir ekonomi anlaşması yapmağı düşündüğünü yazıyor.
Dünlni toplantı
P3iis 31 (R- — Dört Dışişleri Bakanının dünkü toplantısında Sovyet Dışişleri Bakanı Vtşinı-ki. Botın Anayasasının bütün Almanyaya teşmili suretiyle Alman siyasî birliğinin temini haklımda Balı devletleri tarafından tekili edilen plânı reddetmiştir. Malûmdur ki Bonn şehrinde toplanan Alman Meclisi bir Anayasa kabul etmiş ve buna göre. Batı Almanyada b’r hükümet kurulmasına başlanmıştır. Sovyetler ret cevabini şu esaslara istlnad ettiriyorlar:
1 — Bonn Anayasası demokratik prensiplere muhaliftir.
2 — Bu Anayasanın hazırlanmasında Alman halkının hiçbir dahil yoktur Anayasa Batı devletlerinin tazyikiyle hazırlanmıştır.
Vişinskl, Batıkların bu teklifinin Batı Almanya rejiminin Rusya He Alman halkının arzusu hilâfına Doğu Almanyaya teşmil ettirilmesine matuf bulunduğunu söylemiştir.
Ayni kaynaklara göre, Vlşlns-kı, Satıhların teklifinde serde-rilen hürriyetlerden — yani söz hürriyeti, seçim hürriyeti, siyasi teşkilât hürriyeti — hiç birini kendi bölgelerinde tatbik etmediklerini İddia etmiştir. Bunun hilâfına olarak Batı bölgelerinde «demokrat unsurla- a işkence çektirllınekte ve hürriyetten ancak bu bölgelerde bulunan Hitler taraftarlarının İstifade ettirilmekte olduğunu söylemiştir.
Amerika Dışişleri Bakanı red cevabının kendisini hayrette bıraktığını. anayasanın demokrasiye tamamen uygun şekilde tanzim edildiğini anlatmış ve Batı devletlerinin Almanyaya
hürriyet verdiklerini söylemiştir.
Fransız Dışişleri Bakanı da Ronn anayasasının demokrasiye ııygun tarzda tanzim edildiğinden bahsetmiştir. İngiliz Dış işleri Bakanı. Vişlnskiden tekrar düşünmesini rica ederek: ı Yaltada bir Alman hükümeti kurulması kararlaştırılmıştır. Rusya acaba bundan vaz mı geçti?, demiştir. Vişinskl bu sözlere cevap vermemiştir. Bugün demeçte bulunması muhtemeldir.
Doğu Almanya için anayasa
Berlin 30 — Rus kontrolü altındaki Alman halk kongresi bugün toplanmış ve Doğu Almanya İçin bir anayasa kabul etmiştir. Anayasa Sovyet esasına göre hazırlanmıştır. Kongre AJmanya dâvasını müdafâa İçin Paris konferansına bir heyet gönderilmesini ve Doğu [Almanyada. bir halk konseyi seçilmesini de kabul etmiştir.
Basın mensuplarına verilen kartlar
Ankara 31 (Telefonla) — .Meriyeti mayıs sonuna kadar uzatılmış olan basın mensuplarına verilen bilumum kartlar, görülen lüzum üzerine ve Bakanlar Kurulunun son aldığı kararla sene sonuna kadar muteber olacaktır.
EH33CS333
Hem suçlu, hem güçlü!
Tiirk spor seyircileri mutaassıp değildir. Fenerbahçe - Beşiktaş muhtelitini yenen Charlton takımını, her gol attıkça — sporcu centilmenliği ile — alkışlamasını bilmişlerdir. Bunu belirtmek istedik.
Başka bir şev de belirtmek istedik:

Yunanlı güreşçiler Tiirki-yedeki müsabakalara iştirak etmemek için şu mâzereti gösteriyorlar:
— Türk basınının Yuna nistan aleyhindeki faaliyetlerinden ve yapılan nümayişlerden sonra Yunan güreşçilerini müsabaka yapmak üzere İstanbula gönderemezdik.
Koleksiyonlarımızdaki neşriyatı 'teri sürün iddiayı çürütebiliriz. Halkımızın yabancı sporculara kibar davranışını da keza ileri süreriz.
Yunan iç harbine son verilecek mi?
Amerika ve Ingiltere Sovyetlerin teklifini tetkik ediyor
Londra 3i (R> — Amerika ve İngiltere. Y.ınaııktanda İç harbe Ban vermek İçin Sovyetler tarafından on gün evvel yapılan teklifi tetkik ediyorlar. Yunanistan m Londra elçisi bu münasebetle Parise gitmiştir. 3ovyet teklifindeki komünistlerin Yunan kabinesine girmeleri maddesi en ziyade İtirazı davet etmektedir. Amerika ve Ingiltere. her şeyden evvel Rusyanın, Yunanlstanın komşularına çetelere yardım etmekten vazgeçmelerini bildirmesi lâzım geldiği kanaat İndedirler.
Belgrad 30 (AP) — Bugün Yugoslavya hükümet! taraf’.n-dan yayınlanan resmi bir tebliğde. Yunan hava kuvvetlerine mensup bir uçağın, tam Yugoslav sınırı dahilinde küçük bir köyü bombalayıp, makineli tüfek ateşine tuttuğu bildirilmiştir
Tebliğe göre, bu akın netlce-sinde 3 Yugoslav askeri ölmüş
ve 4 asker yarlanmıştır. Tebliğde. Tlto hükümetinin Atina hü- i hükümetine resmi bir protesto' notası gönderdiği ve ileride buna benzer hâdiselerin tekerrürüne mâni olmak için Yugoslav silâhlı kuvvetlerinin savunma tedbirleri alacaklarının haber verildiği kaydedilmiştir.
Tebliğe göre, bir Spltrire olan Yunan uçağı bu sabah 5.30 a • doğru Yugoslav sınırını takrl- ■ ben 10 kilometre asmış ve Sko-çlvara köyünün üzerinde 1 tur yaparak, köyü makineli tüfek ateşine tutmuş ve birkaç boruma atmıştır. Aynı uçağın bu el-vardaki diğer 3 köy üzerinde de dolaştığı kaydedilmektedir. Yugoslav hükümeti Atlnaya gönderdiği notada, hâdiseden sorumlu olanların meydana çıkarılıp cezalandırılın ala riyte bu icraat hakkında Yııgoslavyava malûmat verilmesini istemiştir. Tazminat da istenildiği kaydedilmektedir.
Gizli silâhlar
Yeni bir çok silâhlar üzerinde tecrübeler yapı'ıyor
Vaştngton 31 (Hafenl — Amerikan askeri uzmanları gizil silâhlar üzerindeki çalışmalarına hız vermişlerdir. Belirtildiğine göre bilhassa Alman roketleri üzerinde yapılan çalışmalar gayet ly! neticeler vermiş ve dün verilen bir habere göre yeni Amerikan roketleri Almanların V H lerlnl geride bırakmaya muvaffak olmuştur.
Amerikanın gizil silâhlan üzerindeki çalışmaları hakkında verilen tafsilâta göre Almanların İkinci cihan harbinin sonlarına doğru kullandıkları V. If ler saatte 2250 mil katetmekte. bu süratle 50 mil havalara yükselmekte ve bu İrtifadan 200 milden fazla mesafe uçmaktaydı Alman V. n lerlnl değiştiren Amerikan askeri bilginleri ga-
yet iyi neticelere varmışlardır. Geçenlerde yapılan gizli bir tec riıbe esnasında bazı değişikliklere uğratılmış olan bir Alman V. II si 200 değil fııkat 250 mil uçmaya muvaffak olmuştur
Amerikan askeri bilginlerinin ayrı roket tipleri üzerinde çalıştıkları da açımlanmaktadır Alman roketlerinden çok daha ufak bir Amerikan roketi gayet büyük bir sııratle 100 millik bir irtifaa yükselmiştir Halbuki Alman V. ir lerl 50 millik bir Irtlfaa çıkabilmektedirler.
Muhabirlerin belirttiklerine göre bu tafsilat askeri makamlar tarafından açık lan mşı olan kısımları İhtiva etmektedir. ]
Gizli tutulan bir çok gizli al-lâhlar üzerinde gayet mühim tecrübeler yapılmakta olduğu da söylenmektedir. 1
Bu sabah Pangallı’da yaşlı bir kadın yandı
Manyaldan sıçrayan kıvılcım kadının saçlarını tutuşturdu
Bu sabah Pangaltıda yaşlı bir kadının yanarak ölmesiyle neticelenen feci bir yangın hâdisesi olmuştur.
Pangaltıda Türkbcyi sokağında Mihalhsldln sahip olduğu 61 numaralı apartunanm zemin katında bir odada kiracı olarak oturan 65 yaşındaki Feragan adında bir Ermeni kadııu. bu sa-1
ban erkence kalkarak mangal, yakmış ve odasına aldıktan sonra, bir aralık yatağa uzanıp tekrar uykuya dalmıştır.
Bu sırada mangaldan sıçrıyan bir kıvılcım, yatağı tutuşturmuş. yatak, yorgan, yastık yanmış. kadın da saçlarından tutuşmuş ve her tarafı da boğucu bir duman kapladığından, yaşlı
Eu sabah sular kesildi Silâh tır ağa He Eyüp acısındaki tçrkos borularından birinde vukua gelen bir arıza yüzünden bu «abab saat yeıtıve do^n» şehirde iular keaftifttftfr.'' Ânsa öğleye kadar tamir edilecek. öğleden sonra su temin edilebilecekse de şehrin yüksek yerlerinde su tazyiki zayıf olacaktır.
kadın ölmüştür.
Hâdiseyi görenler tarafından haberdar edilen polis ve itfaiye az sonra yangın yerine gelip yangını .döndürmüşlerse de kadının cesediyle karşılaşmışlardır. Tahkikata savcılık el koymuştur.
Ali Han - Rita Hayvvorth
Agtı Han'ın oğlu Ali Han ile tanınmış filim yıldızı Rlta Hayworth‘un Fransanın güneyinde Cannee civarındaki kuçıılt bir kovun belediye deiresinde evlendiklerini yazmıştık Bu evlenmeye att ilk resimler gelmlşl-lr Yukarıda yeni evliler belediye dairesinden çıkarken ve otomobil ile Au Han’ın şatosuna giderken görünüyorlar.
AKŞAM
3! Mayıs 1949
Sahife 2
Çarklar boşuna dönüyor
En büyük itirazlara yol açan vergilerden biri muamele vergisidir. Bu verginin tamamen kaldırılmasını istîyen İzmir Sanayi Birliği vergi kalkarsa elde edilecek menfaatleri sıralarken şunları da ileri sürmüştür:
«Verginin esasen mühim bir kısmı, resmî müessese ve ordu ihtiyaçları dolayısile, en büyük alıcı alan devlet tarafından ödenmektedir. Mınaanaleyh, muamele vergisi varidatınım bu kısmı, ancak zahiri bir gelirdir.-)
«Muamele vergisi kaldırılmakla, bu verginin yüksek olan cibayet masraflarından (la tasarruf edilmiş olacak-
Yukarıda İşaret edilen iki nokta yalnız vergi kanunlarımızın sakat tarafını göstermiyor. Her işimizi pahalıya malettiğimiz için bu görüşün büyük ıslah hareketimizde mühim yeri vardır.
Bir müessesede. Bakanlıklardan biri tarafından satın alman 65 liralık kitaba dair cereyan eden muamelenin dosyasını gördüm. Parmağım ağrımda kaldı. Bu vesile ile beşer âzadan mürekkep tam üç komisyon toplanmış, kararlar yazılmış, imzalar atılmış, daha yüksek makamlara tasılika gitmiş, beş daire dolaşmış, a-lâkalı müesseseye dosya on dokuz parçadan mürekkep bir tomar halinde gelmişti. Bunların her birinden ikişer suretin iki daire tarafından saklanmakta olduğu kâğıtların üzerindeki yazılardan anlaşılıyordu. Dört aydan beri devam .eden muamele benim gördüğüm anda henüz tamamlanmış değildi. Daha on beş günlük işi olduğu tahmin ediliyordu.
65 liralık kitap satın almak için muhtelif derecelerde kaç memurun çalıştığı, ne kadar zaman kaybedildiği vc bütün İni çalışma vc kayıplar paraya devroldu-ğu zaman bir dükkândan 65 liraya iki dakikada satın a-İmabtlect-k olan kitapların Bakanlığa kaç bin liraya, nıalnldıığu kendiliğinden meydana çıkar.
Çarkları Heyhat, boşuna döndürüyoruz!
Şevket RADO
Gayri meşru kazanca artık
müsaade edilmiyecek
Hayat pahalılığı halikındaki sözlü soruya Ticaret Bakanı ve Başbakan cevap verdiler
Savunma Bakanlığı teşkilâtı
Meclis yeni kanun tasarısını kabul etti
Bir silâh kaçakçılığı
Emekli Gl. Ali
Ihsan Sabis
Filistine silâh kaçırmak istiyen bir şebeke meydana çıkarıldı
Emniyet müdürlüğü, dün mühim bir silâh kaçakçılığı İşini meydana çıkarmıştır. Orduda vazifeli bulunan Nazım Gilrsoy adında biri, lstanbulda ticaret yapan ve Fllistinle daimi surette münasebattar bulunan üç Musevi 11c anlaşmış ve Filistine silâh ve emsali gönderilmesi hususunda mutabık kalmışlardır. Bu anlaşma sonunda Nazını Gürsoy, vazife gördüğü şehrimizdeki askeri birliklerden birinden mütemadiyen mavzer, tabanca, el bon bası vesaire gibi malzemeyi taşımağa başlamış ve bunları Sirkecide bir handa] haysiyet divanından geçtikten depo etmiştir. Nihayet dün. bu silâhların muhtelif ambalajlar halinde bir kamyonla Filistine hareket edecek olan bir motöre taşınması kararlaşmış ve bu İş İçin bir kamyon şoförü ile de mutabık kalmıştır.
Emniyet müdürlüğünün alâkalı memurları, bu işi başından beri haber alıp neticesine kadar tatap etliği İçin şoförü (ie bir sivil memur olan kamyon, İçindeki silâh yükü ile birlikle Sirkeciden rıhtıma müteveccihen hareket etliği bir sırada çevrilmiş ve doğruca Emniyet müdürlüğüne getirilmiştir.
Şoförün yanında Nazını Gür-aoy İle Musevi tacirlerden biri bulunmakta olduğundan bunlar da yakalanarak sorgu altına alınmışlardır Tahkikat devam etmektedir.
Bu İşle alâkalı görülen Hmza
Demokrat Partiden ihraç edildiği söyleniyor
Ankara 30 — Büyük Millet Meclisi, bugün Halt •» Karadenl-zin başkanlığında toplandı. İstanbul Milletvekili Senlhi Yürütenin, memleketteki hayat, pahalılığı ve geçim zorluğunu önlemek maksadlyle ne gibi tedbirler alındığına dair Başbakandan sözlü sorusuna Ticaret Bakanı Cemil Salt Barlas cevap verdi. Hayat pahalılığı ve geçim zorluğunu önleyici tedbirler olarak hükümetin iki yolda çalıştığını söyllyen Bakan, bunlardan birinin, bu tesitlerin kendini en çok hissettirdiği dar gelirlilerin »ıkıntısını Önlemek olduğunu anlattı. Belediyelere, bu maksatla Milli Korunma kanununun bazı hükümleri hakkında salâhiyetler verildiğini kaydetti. Diğerinin de İstihsali yavaş yavaş arttırmak olduğunu ve bu sahada çalışmalara devam edildiğini bildirdi.
Bundan sonra kürsüye gelen Senihi Yürüten, bir hayli kabarık dosyasını açtı ve konuşmağa başladı. Yürüten, hayat pahalılığı ve geçim darlığı mevzuu üzerinde yurdun birçok yerinde tetkikler yaptığını, bilhassa İstanbul. İzmir ve Anka-rada hayat pahalılığının ne gl-blr tesirler yarattığına yakınca şah id olduğunu söyledi. Bu arada birçok evlere de giderek, va-
tandaşların nasıl yaşadıklarını öğrendiğini kaydetti. Adana, Mersin, İzmir, Ankara vc İstanbul sebze ve meyva hâllerinde de Halleri tetkik ettiğini ve listelerini hazırladığını. Adanad» semizotu 20 kuruş İken, Istan-bulda 30. bakla 6 İken İstanbul -da 40, kabak 40 kuruşken îs-tanbulda 110 kuruşa olduğunu söyledi.
Müstahsille müstehlik arasında 7 aracınım bulunduğunu anlatan Senlhi Yürüten, hükümete bu İşlerle yakından alâkalanmasını tavsiye ederek. Devlet Demir ve Denizyolları nakliyatının hem pahalı, hem de gayrimuntazam olduğuna İşaret etti. Et meselesine temas’a, frigorifik vagonlar meveud olduğu halde, bunlarla nakliyat yapılmadığını, yapılırsa sevkıyatın artacağını, böylece vakit vakit kendisini hissettiren et darlığı gibi bir sıkıntı Ue kar-şılaşılmıyacağmı söyledi.
Tekrar kürsüye gelen Cemil Salt Barlas, Senlhi Yürütenin istediği şeylerden ancak bir tanesinin kendi Bakanlığına ald olduğunu kaydederek. İstihsali arttırmak İçin istihsal kooperatifleri, lüzumlu maddeleri müstehlike ucuz flaLle İntikal ettirmek maksadlyle de İstihlâk kooperatifleri vücuda getirmek
İstediklerini söyledi.
Kürsüye gelen Senlhi Yürüten, İstihsalin az olmadığını, fakat bu maddelerin müstehlike intikal edlnciye kadar patlaklaştığını ve «Yapacağız, edeceğiz, isliyoruz, üzerindeyiz; ooif. mış» Jardan artık takıldığını. ne yapılacaksa bir a nevvel yapılmasını İstedi.
Başbakan kürsüde
Bu sırada söz alan Başbakan Şcmseddln Oünaltay, şunları söyledi:
«— Hayat içinde yetişen Senlhi Yürüten arkadaşımızın, bu gibi işlerin nasıl yapılacağını bilmesi gayet tabiidir. Bu İşlerin yapılabilmesi, İmkânlarla mukayyettir, bunu kendileri de bilirler. Ben, memlekete faydalı olduğuna kanaat getirdiğim İşleri yaparım.> dedi.
Başbakan, bu harb senelerinde gayrimeşru yollardan para kazananlar görüldüğünü, artık bunlarla mücadele bütün vatandaşların hükümetin yardımcısı olmalarını temenni ederek sözlerini şöyle bitirdi:
«— Bunun İçin Senlhi Yürütenin tecrübeye istlnad eden sözlerinden çok faydalandım Kendilerine teşekkür ederim.»
Bundan sonra gündeme devam edildi.
Ankara 30 — Milli Savunma Bakanlığı kuruluş vo vazifelerine dair olan kanun tasarısının müzakeresine Büyük Millet Meclisinde devam edildi, tik madde üzerinde söz alan Diyarbakır Milletvekili İhsan Hâmlt Tlğrel, tasarjyı hazırlama harekelini «İkinci bir Nizamı cedit» olarak vasıflandırdıktan sonra bu tasan Ue askerlik ve sivillik gibi memleket bünyesinde bir ikilik yaratıldığını »öyledi ve Milli Savunma Müsteşarının mutlaka asker olması haklındaki hükme İtiraz etti
General Naci Tınaz, bu kanunla Milli Bavunma Bakanlığı teşkilâtının genişletildiğini, bunun bugünkü bütçeye yeni birçok külfetler yükliyeccğinl, Genelkurmayın ordunun yetiştirilmesiyle meşgul olması İcab edeceğini, bu husustaki bütün salâhiyetlerin blnnetlce Milli Savunma Bakanına verilerek. 0-nun sorumlu olmasının doğru olacağını izah etti
Miitaataben komisyon sözcüsü Eyüp Durukan İle Milli Savunma Bakanı Hüsnü Çatar tasan hakkında izahat verdiler. Ve öyle tahmin edildiği gibi, bütçede büyük bir genişleme ol-
mıyacağını, salâhiyet Ve mesuliyetlerin tamamen Bakana ald olacağını söylediler.
Müteakiben bazı Önergeler o-kundu. Ve tasarıdaki Bakanlık müsteşarının mutlaka asker o-lacağı hakkındakl kayıt kaldırılarak Bakanın barışta ve seferde mesul olacağı da tasarıya I-Iftve edilmek suretiyle tâdildi yapıldı ve kabul edildi.
Milli Savunma Yüksek Kurulu kanun tâzarisı da Meclisin bu oturumunda müzakere ve kabul edildi. Söz alanlardan Adnan Adıvar, Genelkurmay Başk anının Askeri Şürâ tarafından seçilmesini, orduya siyasetin girmesini önleme bakımından faydalı olduğunu s>ly-İiyerck. bu İşin Milli Savunma Bakanına verilmemesini tek[lf etti. Ve bu teklif kabul edildi
Askeri Şûrânın teşkilât ve vazifeleri hakkındakl kanunun İkinci ve üçüncü maddelerin İn değiştirilmesi hakkındakl kanun tasamı da kabul edildi. Kabul edlleln bu şekle göre; «Askeri Şurânm tabii başkam Cumhurbaşkanıdır» şeklindeki ibarenin kaldırılması ve yerine «Askeri Şûrânın başkana Başbakandır» cümlesinin konması kararlaşmış bulunmakladır.
Created by free version of 2PDF
Bu sabahki «Tasvir» de emekli general Ali İhsan Sabis hakkında. D. P 11 haysiyet daivanınca Partiden ihraç karan verildiğine dair bir haber vardı. Bu İhraca sebep olarak da. yabancı ideolojilere hizmet edenlerin Partiye alınmasının doğru ol-mıyacağı hakkındakl talimatname ahkâmı gösterilmekte idi.
Kendisiyle telefonla konuştuğumuz general Ati İhsan Sabis: «İl haysiyet divanının böyle bir kararının Ankarada merkez
sonra katileşmesi icabetler. Mamafih böyle bir karardan resmen de haberdar edilmiş değilim!» demiştir.
Bre-oldu
Argenal takımı zilyada mağlûp
RİO cc Janeüo 30 (A.A.) —
Arsenal, Rlo'nun Flamingo takımıyla oynadı«>,j futbol maçım 3-1 kaybetmiştir. İkinci devrenin onuncu dakikasında. topu tutmak üzere yere yatan Flamingo kalecisine bir Arsena! oyuncusunun, söylendiğine göre
Cumhurbaşkanlığına Devlet demiryolları verilen hediyeler
Ankara 3n — Afyon milletve-
kili Kemal özçoban tarafından __..... __ ___________ ____
Meclise bir sözlü soru önergesi J letvekili Kemal Zeytinoğlumm verilmiştir. Bunda, hükümetten ------şu sualler sorulmaktadır:
«1 — Cumhuriyetin, ilânından bugüne kadar Cumhurbaşkanlarına dış memleketlerden hususi veya resmî mahiyette hediyeler verilmiş midir?
2 — Verilmişse bu hediyele-_____ ____________________
rin mahiyeti, nevi miktarı ve' ve müstahdemlerinden bir de-taymetleri nelerdir? | rece aşağı maaş ve ücret aldık-
3 — Bu hediyeler. Türk mil- 1 iarmı kaydederek, Zeytinoğlu-
letinl ve devletin! temsil eden' nım çok mühim bir dâvaya tc-Cumhurbaşkanhğına "
olduğuna göre, tarihi birer kıymet ve hâtıra olmak üzere müzelerimizde saklanması ve leUmİze gösterilmesi lâzımı lip gelmeyeceği hususunda kümelin düşüncesi nedir?
personellerinin ücretleri
Ankara 30 — Eskişehir mil
Dıvlet Demiryolları Ve Limanları İşletme gene) müdürlüğü memur ve hizmeti ilenle isçilerinin ücretleri hakkındakl sözlü somsuna bugünkü Mecliste cevap veren Ulaştırma Bakanı Kemal Satır, Devlet Demiryolları personelinin devlet memur
verilmiş mas etliğini işaretle aradaki bu farkı kapatmak için 9 milyon liraya ihtiyaç olduğunu, bunu temine imkân bulunduğu takdirde bıı meselenin bu sene olmazsa en geç 1950 bütçeslle halledileceğini bildirmiştir, 1
mil ge-hü-
Bakıra, Ahmet Sel, Kimli Çatar oyun on dakika süren bir fas:-
Eğede çekirge
Çekirge sürfeleri süratle imha edildi
Acele evlenme raporu
Fransaya gidecek Meclis heyeti
Ankara 30 — Fransız parlâmentosunun davetlisi olarak P&rise gidecek oLan heyetimiz 6.Ö.1949 pazartesi günü hareket edecektir. Heyet Konya Milletvekili Ali Fuat Cebesoy başkan-lık edecek ve heyet tzmlr Milletvekili Bn. Be nal Nevzat Anman, Denizli Milletvekili Dr. Behçet Uz, Samsun Milletvekili Dr. Sadi Konuk, Urla Milletvekili Atalay Akan. Bolu Mületve-kill Celâl Sait Siren, İstanbul Millet vekili Mekkl Hikmet Ge-lenbrğ, Diyarbakır Milletvekili İhsan Hâmit Tiğrel, Manisa Milletvekili Hilmi öztarhan ve İstanbul Milletvekili Fakaçelli’-clen mürekkeb olacaktır.
îngilteredeki heyet
Londra 30 (A_A.) — Türkiye Büyük Millet Meclisi heyeti bugün Üniversite mahalleleriyle İngiliz sinema stüdyolarını gezmiştir.
Ankarada bir doktorla bir kadın muhakeme ediliyor
Ankara 30 (A.A.) — Bize verilen malûmata göre. Avdın merkez UçesUe Koçarlı, Cine, Söke. Nazilli, Germencik, Karaçamı. Buldan, Bodrum İlçelerinde ve Manisa merkezile Demirci Salihli, Kula. Eşme. Gördes İlçelerinde tahminen 10 bin hek tarlık arazide Fas çekirgesi görülmesi üzerine, Tanm Bakanlığınca gerekil bütün tedbirler alınmış, mücadele ve tânm t*,-kilâtının savaş vasıtaları bil mıntakaya teksif edilerek, büyük Ölçüde çekirge sürfeleri İmha olunmuştur.
Bakanlıkça vaktinde alınan bu tedbirler sayesinde .sahada herhangi bir mahsulde bir zarar olmamıştır.
Mücadele çekirgelere karşı fok müessir olan, fakat insan ve hayvanlara herhangi bir zararı dokunmıyan kepdkle karış-Urılmi' agroslt 7 maddesi kullanılmış ve açılan mücadeleye geniş ölçüde müstahsil de İştirak etmiştir .
Harb akademisinde kursu bitirenler
Harb akedemfei komutanı kor general Fevzi Mengüç, 3 ay evvel harb akademisinde açılmış olan büyük komuta kursunun nihayete ermesi dolaynüie Yıldız sarayında kursu bitirenler şerefine bir ziyafet vermiştir. Ziyafette Amerikan Ve İngiliz uzmanlarile kurs direktörü tüm general Necati Tacam ve diğer askeri şahsiyetler hazır bulunmuştur.
Bu kursta kara, hava ve deniz kuvvetlerimize mensup general. amiral ve üst subay olmak üzere 33 kişi mezun olmuştur.
Ankara 31 (Telefonla) — Dr Hüseyin Ertuğrul ve Nezaket Türkoğlunun duruşmalarına f-klncl asliye ceza mahkemesinde devam edilmektedir. İddiaya göre, Dr. Hüseyin Ertuğrul. Bayan Nezaketin. İbrahim Türk-oglu ismindeki müteahhitle â-eele evlenebilmeleri için bir rapor vermiştir. Doktor, raporunda. Bayan Nezaketin Taşıyabilmesi için İbrahim Türkoğltı ile derhal evlenmeleri gerektiğini tasrih etmiş ve bu rapora dayanılarak nikâh muamelesi aceleten yapılmıştır. Müteahhit bu sırada kanserden ağır surette hasta olduğundan, nikâhtan İki ay kadar sonra vefat etmiştir. Babasının ölümünden sonra bu evlenmeyi öğrenen oğlu, bu İşte bir miras meselesi bulunduğunu Deri sürerek savcılığa şikâyette bulunmuş ve hâdise mahkemeye intikal etmiştir
Duruşmada Dr. Ertuğrul. Nezaketin o sırada asabi buhranlar geçirdiğini, isterik tezahüratla bulunduğunu, evlenmediği takdirde İntihara teşebbüs edeceğine kanaat be t irerek bu raporu verdiğini söylemiştir. Bazı tanıkların dinlenmesi İçin duruşma başka güne bırakılmıştır.
Kaya? su depolan yandı
Ankara 30 — Diin gece saat 23 te ICayaş su depolarında bir yangın çıkmıştır.
Hâdisenin haber verildiği İtfaiye yangına vaktinde yetişmişse de depoda bulunan mazot fıçılarının İştiali yüzünden bina kuıtanlamamış. ve tamamen yanıp kül olmuştur.
Yangının sebeb olduğu zarar, hakkında henüz kati bir rakam _(«m «ciiiiiuiuc «Muş»* ». » ■>=, tesbit edilmemiş olmakla bem-ladan sonra yzrüden başlanuş-. 10 haziranda açık hava tiyal- ’ ber. mühim miktarlara vardığı tur. Jrosunda temsiller verecektir, 1 meydandadır.
Ingiliz bale heyeti geldi
İngll terenin Sadler Wells ba-. ...________„ _ le mektebi heyetinden bir grup,
tekme vurmağa teşebbüs etmed1 dün saat 16,25 te uçakla Ysşil-ve Flamingo o; nine ularının arkadaşlarının yardımına koşmaları üzerine bir hâdise çıkmıştır Ancak polisin müdahalesi He halkın sahayı l-tplâması ve Uil ekip arasında ciddi blı kavganın gelişmesi önlenebilmiştir.
ve M ula Rabad isimlerindeki şahıselar yakalanmıştır.
köy hava meydanına gelmiştir.: Bale sanal kârlarından Moîra Shearer. Michael Son es, Annej Heaton, Alexander Oran t ve piyanist Jean Gilbertden mürekkep olan grup, bu akşam Ankaraya gidecek ve sonra tekrar şehrimize dönerek 8, 9 ve
Pencereden düşerek öldü
Beyoğlunda Altıncı daire tramvay durağında Kroker pasajında Fredrik aparlunanın o-luran kızını ziyarete gelen öâ yaşında Veli baninde biri, üçüncü kat penceresinden bakarken muvazenesini kaybederek pasajın beton zemini üzerine düşmüş ve beyni patlıyarak. ölmüştür.
Kızlara Suikast
ZABITA ROMANI
yazın: Agalha Christie Tercüme eden: Vi - Nfi
Tefr.V. No 4 j
— Komutan Çhailenger,., ö-bö... OM...
BuirvCnun kendisini takdim etmesini bekledi Ve ben şuna hayret ettim; arkadaşım, ismini söylemeyip sadece ayağa kalktı, büyük bir nezaketle selâm verdi.
Kül devam «tüt
— Komutan çhallanger. Ingiliz. tebriyesinden dır. Ben de donanmamıza karsı btiyuk bir hayranlık duyarını
Bu tara brlâgntU konuşma ln-güis âdetlerinden dvğikitr.
Komutan Challanger. kızar-nuşiı. Bereket. bayan Buckiey. vaziyeti kavrayıverdi.
— Aman kuzum Georg». çeneni açayım deme... Haydi gidelim., Freddie Ue Jiıu'l bulatan. fPoiççfya guiÜLaıseıiiJ Kokteyle teşekkür etlerim. İnşallah ayağınıza nir şey olmamıştır.
Bahriyelinin kolona girerken d« bana bir selâm çakü Sonra kavalyesi ile birlikte uzaklaştı.
Poirot, düşünceli düşünceli mırıldandı:
— Demek ki. bayan Nick BucUeyln arkadaşlarından biri de bu?... Neşeli ve modern sosyetesinden... Kim olabilir bu herif? Kıymetli mütalâan m serdeder trusmja dostum Has-Ungsl... Üzerinde iyi bir insan insan tesiri bıraktı nu?
İyi bir insan mevzuu etrafında oihln yorduktan sonra, pek fazlaca töhmet altında bırakmayan şu hükmü verdim:
— Vallahi bilmem ta... Şöyle bir bakınca, rabıtalı imiş hissini vertjJ.
Felrat, İsrar etti:
— Bu mevzu. beni şa^rttt.
Genç kız. şapkasını unutmuştu. Poirot alıp parmakları ucun-
da döndürdü.
— Herifin, kıza bu- zaafı var mı dersin. Hasüngs?
— Azizim Poirot, bunu nereden bilebilirim?... Haydi şu şapkayı ver, sahibine götüreyim. Elbette anyacaktır.
Dostum, fötrü elinde yaraş yavaş evirip çevirerek cevap verdi:
— Şimdilik kalsın... Oyalanıyorum. dur.
— Yok. canım?
— E, tabii, azizim ihtiyarladım. Yine yavaş yavaş çocuk oluyoruz.
Ben de ayru hislere kapılıyordum ama. d aslıma un ağzından İtirafları kelime halinde duyunca azıcık bozuldum.
Poirot, one doğru lğüip dilini şaklattı:
— Yok hazret yok*... O kadar da kocamı;, kötüleşmiş değilim hani Elbette bu şapkayı sahibesine vereceğiz, ama biraz sonra... «Netameli eve» kendimiz götürürüz. Bu fırsatta da lâtif bayan Nfck'i tekrar görmüş oluruz.
— Deme yahu?... Yoksa, yıl-
I
dmm darbesi denen aşklardan dostum... birine mi yakalandın? *
— Pek cazip dc-ğil mİ, küçük?
— Kendin de görmedin mi? Ne demeğe bana soruyorsun?
— Gerçe gördün» ama» heyhat, bir hükme varamadım'... Zira bana artık her genç güze! görünüyor. Gençlik... Gençlik... Yaşlanmış obuanın aracını çekiyorum, dostum... Fa*tt. sen... Bir bakıma senin vereceğin hükümlere de pek güve-nrirmez. O kadar sene Arjan tin'de yaşadm. bugün haıırl tipler modadır bilemezsin Beş yıl evelki modaya uygun tîpf -rl beğrnlrsin. Fakat ne de Ota bana nazaran daha moderr.-sindir... E, ne dersin, kız gere! değil mİ?... Cazibeleri olduğu da muhakkak ya?
— Sadece cazibeli alması da yetişir, Poirot, — dedim. — Orm ben de beğendim, zevkine İştira.!; ediyorum. Fakat kuzum,, söylet muin bana, bn kızla bu dereci alâkadar oluşuna sebep nedir?
— Onunla ben mi alâkadır oldum?
— öyle ya... Deminden beri lûtan ediyorsun.
— Maksadımı yanlış anlamn. Kız, bent ügilendu -
meşine İlgilendirir, fakat şap-
kan daha fazla ttellendirdl.
Acaba alay mı ediyor diye şöyle bir baktım. Ciddi göıü-nüyordn. Başını sallayarak: meşine İlgilendirdi. f?ical şapka beni PgilendirdL — dedi, t Ve, fötrü bana doğru uzatarak devam ettLl Eu nesne 11e alâkadar olşumun sebebini şimdi anladın mı?
Hayret içinde:
— Hoş bir şapka. — diye cevap verdim. — Fakat, hiç bir i hustısi ye ti de yok. Kıların çoğu I buna benzer şapkalar giyiyor • lar.
— Giyiyorlar ama benzlyen ni— Bunun gibisini değil.
Fötrü, daha dikkatle gözden geçirdim:
— Görebildin mİ Hastms?
— Gördüm... Koyuca bir fötrden basit bir şapka... Biçimi de güzel.
Poirot:
— Sana şapkanın tarifini yap demiyorum, —diye söylendi. — Görmeni istediğim şeyi hâlâ farkedemedin. Şaştım, az iri m nasıl olur da göçünden kaçar ?...
(Arkası v»r)
% « FAİZLİ TAKVİLLEB Kalkınma 1 Kalkınma fi Kalkınma in MB latlkrazı I 848 UUtanı H 11Mt Demiryolu VI
% 9 TAtZLr TAHvfLLEB 19G8 Crruni 1908 tkramlyell
MU11 MOdafas Ol Demiryolu IV Demiryolu V
ANADOLU DEMİRYOLU GRÖPU TabviUcB 1-S 107 50
Rhse senetrert % ®J Mamenll »enet
»W s».w
».&;•
Öl JD
n-
SAHRAFLARDA ALTIN
Gulden TUrk llrm Sterlin.
ROlcn Rrc«l
Bir çocuk helâ çukurunda boğularak öldü
KadLköyde Kurbağalıderede Sarayardt sokağında arabacı Doğanın 1 buçuk yaşındaki kızı Yeter, dün akşam annesi Şeker tarafından, hava almak ü-zere bahçeye bırakılmıştır.
Yeter, orada oynaşıp durur-I ken, civarda bulunan açık bLr helâ çukuruna düşmüş ve burada boğularak ölmüştür.
Şeker, »ıeden sonra çocuğun başına geleni görmüşse dc dövünmekten başka bir şey yapamamıştır.
Tahkikata Kadıköy aavcılıŞı el koymuş, Şeker hakkıntaı kanuni takibata girişilmiştir.
31 Mayıs 1949
AKŞAM
8ah Ife 3
insanın tabancadan farkı
Demokrat Parti Başkanı Celâl Bayar, Eskişehirde söylediği nutukta, yalnız baskıdan şikâyet etmiyor. Baskı yapılmasın diye — (tehdit) Kelimesini kullanmıyalım — İdare âmirlerini ikaz ediyor: a— Onları (idare âmirlerini) kanunların mümessili aıfatiyle bağrımıza basalım; fakat baskıda devam eder-(erse. bu memleket için, endişeli dlyemıyecegim, endişenin çok üstünde nıeş'üm hâdiseler olacaktır. Bu böyle devam ederse, bitaraf kalması lâzım Relcn zümre â milleri, iktidar değişince toptan tasfiye mi edilecektir ve sonra vinç diğer bir iktidar bu kadroyu da değiştirerek midir- İşte memleket İçin meş'um hal budur.»
Daha sonra da diyor ki: «— Bizmı inandığımız yalnız bir şev vardır. Bıı memlekette iktidar değişikliği olacaktır. Demokrat Parti, yeni zihniyeti ile ve programiyle bu memleketin Ikt-darım ele alacaktır. •
Yani, dana basitleştirelim:
— Başa gelmemiz yakındır. Bize şimdi baskı yayar-sanır., ilerde işlerinizden atılırsınız. Böyle bir çığır a-Çil manialı.
Bıı da tedafüi bir baskıdır.
Acaba, iktidar Demokratları geçince. — idare âmirleri baskı yapmadıkları takdirde — sağ salim basta kalabilecekler inidir? Mantı-kan ve tatbikatta buna imkân var mıdır?
Yakın tarihimizde »Sultan Hamit valisi», «İttihatçı vali . «ititâfçı vali-, 'Cumhuriyet valisi - tiplerinin tamamen birebirlerinden ayrı olduklarım hatırlarız.
Son devrde. C.H.P. ve D.P. mücadeleleri sırasında bir vali, mevzuu ortaya apaçık kovmuştu:
— Ben. Halk Partisinin valistyim! — demişti; bu Hamimi söz üzerine gazele-terde hayli münakaşalar cereyan etmişti.
Keza, hatırlıyoruz: Ame-rikadaki son intihabat sırasında Truman’ın ve partisinin kaybedeceği sanılıyordu Onun için, yalnız büyük memurlar değil, tâli derece-dekiler bile, diken üstünde, bavulları açılmamış vaziyette oturuyorlardı, istanbulda bile nicelerini gördük. Tru-nıaııın galebesinden sonra rahat nefes alarak bavullarını açtılar, evlerine yerleştiler. Kaybetmelerdi. daha a? politik İşleri deruhte etmek üzere ya istifa edecekler, ya azlolunacaklardı.
I nutmalt kİ. insan, tabancadan farklı bir nesnedir. Kimin eline geçse, onun İleti olmaz. Fırkalarla hükümetler birbirlerinden şeklen ayrı iseler de. filânca partinin kurduğu hükümette kanaatiyle, caniyle, başile Slışan bir idare âmiri, ma-yet itibarile ayrı ayrı olan muhalif bir partinin kurduğu hükümette de birinci borazan başı rolünü oynıya-maz. İnsanla tabanca farkı budur.
Sairlerimizden biri, Sultan Osman hakkında yazdığı bir manzumeyi az çok rötuş ederek Atatiirkün huzurunda ona yazılmış gibi gösterin okumuş imiş. Manzumenin aslı meydana çıkınca pek mahcup düşmüş.
Yâni; giden ağamız, gelen paşamız...
Demokrasi tarihinde böyle bir ruhta idare amirliği de olamaz kanaatindeyim. Bir parti çekilip öbürü gelince, tekmil memur kadrosunu hallaç pamuğu gibi dağıtsın demiyorum.. Yerlerinden olacak idare âmirleri can iıevltyle şiddetlice baskı yapsınlar da demiyorum; hâşâ...
Fakat idare amirliğinin bir mahiyeti, bir karakteri, nihavet fertlerin de bir celâdeti, bir karakteri olmak lâzım. İktidar mevkiine yapışmak nasıl nahoşsa, yüksek memuriyetlerde kalmak İçin sırf tabanca menzilesine inmek de doğru olamac. Tar-hteki ve yabancı memleketlerdeki misallerle sadece bunu göstermek istedim.
(Vâ-Nû)
izci
kampları
Pendik ve Maltens civarında kurulmaları isteniyor
Geçen yıllarda olduğu gibi bu sene de şehrimizde İzci kampları kurulacaktır Bu kamplara memleketin her tarafından gön derilecek izciler iştirak edeceklerdir.
Kampların yine Pendik ve Maltepe civarında kurulması İsteniyor. Milli Eğitim müdürlüğünden bir heyet, kızlar ve erkek öğrenciler İçin münasip kamp yerlerini tesbtt İçin Pendik civarında tetkikler yapmak tadırlar.
Diğer taraftan ilk okul öğrencileri arasında bünyece zayıf olanlarla ailelerinin paraslyle yaz t&tlllni kamplarda geçirmek lstlyen öğrenciler İçin deniz, orman ve kır kampları kurulacaktır. Milli Eğitim müdürlüğü buna alt hazırlıklarla meşguldür. Bünyece zayıf olup da geçim vaziyeti İyi olmıyan öğrencilerin kamp masrafları okul aile birliklerince ödenecektir.
Bu seneki kir
mür dağıtımı
15 nisanda şehrimizde halka yapılan teshin kömilrü tevziatının sona ermesi üzerine llgt-iller yeni yıl tevziatının esaslarını hazırlatmya başlamışlardır. Bu seneki kömür tevziatının nasıl va ne gibi şartlar altında yapılacağı henüz bilinmemektedir. Bugünlerde istihsaline başlanacak olan Ağaçlı linyitlerinin de bu senek! tevziat esasları üzerinde ne dereceyo kadar tesir icra edeceği merak edilmektedir, ilgililer tstanbu-lun kok İhtiyacının mühim kıs mini temin eden Karabük fabrikasının da bu yıl ne nlsbetto kok verebileceğini araştırmaktadırlar.
Yani henüz Ankaradan yeni esaslara dair talimat gelmemiş olup Kömür Satış Te Tevzi Mü-esseseslnin İstanbul şubesi bütün depolarını doldurmuş, beklemekledir. Geciken her gün hem bu müessesenln işlerini güç leşttrmekte, hem de halkın müı-takbe! tehacümünü hazırlamaktadır. Bu işin biran Önce halli İstenmektedir.
Sabah Gazeteleri Ne Diyor ?
Daha dikkatli ve temkinli olalım
Nadir Nadl bu sabahki başmakalesinde Dışişleri Bakanının Atina’daki futbol hâdisesine dair Meclisteki beyanatına temas ederek Türk - Yunan dostluğunun zaruriliğini belirtmrktc ve bu dostluğun İdamesinin sporcular. İdareciler ve gazeteciler İçin bir vazife olduğunu iteri sürerek şöyle demektedir:
Son Atina hâdiseleri ilgililere bir ders olmalıdır. İlgililer derken başta hükümetler olmak üzere basın, yayın müesseseler!-ııl ve bütiin aydınları kasdediyo-ruz. Yaratıcı ve yürütücü fikirler yukarıdan aşağıya doğru yayılır. Bir stadyomu dolduran kalabalığın her ferdinden bir diplomat nezaketi veya bir tarihçi görüşü bekleyemeyiz Fakat iki taraf idarecileri, sporcu-cuları ve gazetecileri bazı taşkınlıkları kolayca önleyebilirle! kanaatindeyiz Millete sevimli görünmek, şöhret yapmak gay-retlle heyecan verici kolay yazılar yazmak, mübalâğalı haberler vermek her zaman mümkündür. Fakat halka karşı vazifemiz bizi hareketlerim iade dalma dikkatli ve temkinli olmaya
Nuh un gemisini arama işi
A. P, muhabirinin bildirdiğine göre, Ağrı dağında Nuhun gemisini arayıp bulmağa çalışacak olan İngiliz heyetinin seyahatine Türk makamları 1-cab eden müsaadeyi vermemiştir. Aynı gaye İle bir keşif seyahati yapmak Utiyen HollandalI Hons Roogen'e de İzin verilmemiştir. Amerikalı kâşif A. J. Smitlı de aynı muameleye tâbi tutulmuştur.
Dışişleri bakanı Necmeddin Sadak, bu mevzu ürerine kendisine sorulan bir suale hıikft-hükûmelln böyle bir red cevabından haberdar olmadığım söylemiştir.
K1ZKVLE
davet ediyor. Bu sözlerim iki millet sorumlularının da kulağına küpe olsun.
*
İdare âmirlerinin bitaraflığı
YENİ SAB.\H‘»n b.ışnıakale-sinde idare âmirlerinin politik tesirlerin haricinde kalmaları meselesine temas edilerek şöyle denmekledir:
İdare âmirleri vatandaşların parti faaliyetleri karşısında ta-mamlyle tarafsız, lâkayıt kalmalı ve ancak kanunun tatbikine bekrilik edilmelidir. Böyle yapmazlar da Halk Partisinin veya Millet ve Demokrat partilerin müdaflllğinl veya yardakçılığını yapacak olurlarsa. Mecliste ekseriyet tebeddülü olur da faraza Demokratlar çoğunluğu geçirirlerse, İktidara geldikleri vakit İdare makinesinin başında bulunan bütün elemanları değiştirmek mecburiyetinde kalabilirler. Böyle bir hal Bayarın doğru olarak İşaret ettiği gibi, demokrasi hayatımız için ve onun İstikbali hakımmdan hiç de cazip ve emniyet telkin edici bir keyfiyet değildir.
öyle bir demokrasi kurmalıyız ki parti tebeddülleri bütün İdare
makinesinin değiştirilmesini icap etmesin...
*
Yine umumî seçimler meselesi
Selim Ragıb Emeç SON POS-TA'daki makalesinde D. P. Başlı anının Eskişehir nutkunda temas ettiği genel seçimler meselesi hakkında şunları yazıyor:
Tek partili bir rejimden hukuken ve fiilen ayrılan memleketimizin bunun icaplarını yerine getirmiş olmasının başlıca şartı yeni bir seçlın yapmak olacaktır. D. P nln umumi seçim meselesin! bir dava olarak ortaya koymakta ısrar etmesinin haklı ve makul sebebi de budur. Bir memleket ki otuz senelik bir devre İçinde hep tek parti İle İdare edilmiş ve sonra bunun mahzurları anlaşılarak siyasi partilerin arttırılmasını kabul etmiştir; o memlekelln böyle bir inkılâp yapmış olmanın feyizlerinden faydalanabilmesi İçin, eski esaslara göre seçilmiş olan temsilciler meselesini de yenilemesi lâzımdır ve bu, bir an evvel yerine getirilmek icap eden demokratik bir zarurettir. ,
CİVARINDA
Bir gemilin demiri lelelon kablosunu tahrip etli
Kablonun tamiri için büyük
bir faaliyetle çalışılıyor
Cumartesiyi pazara bağlayan geca sîzler yataklarınızda rahat rahat uyur veya uyumaya hazırlanırken telefon İdaresi telâş içindeydi. Gece saat bir sularında İstanbulu Anadolu-nun dört köşesine bağlayan telefon konuşmaları birdenbire karışmış, merkezlerdeki memurlar bu an! bozukluk karşısında heyecana düşmüşlerdi.
Bu karışıklık neden Heri geliyordu? Hatlar birdenbire niçin bozulmuştu?
Derhal harekete geçen İdare mühendisleri ellerindeki «elektrik köprüsü» adı verilen hususi Aletlerle bozukluğun mevkiini tâyin etmişlerdir: Arıza yeri, Salacaktan 880, Saraybur-nundan 1311 metre mesafede Kızkulesl yakınındadır. Deniz altından geçen ve îstanbulu bütün Anadoluya bağlıyaıı 54 devrelik telefon kablosu zede-lenrnşitir. Bu hâdisenin faltl
dur-
dolu konuşmalarının da mamasına çalışılıyor.
Dün saat 14 de Kızkulest açığındaki motora çıktığımız zaman hummalı bir faaliyet göze çarpıyordu. Başmühendis Haşan Aklan, yüksek mühendis ilham! Coşar, yüksek mühendis Haşan Bozkurt, fen memuru Ömer Lûtfl öner ve mütehassıs ekçi ustası Necml tşçl-men durmadan çalışıyorlar. Beıı de bir yandan soruyorum:
— Burada derinlik ne kadardır?
— Yirmi buçuk metre.
— Kablonun bütün devreleri bozuldu mu?
— Hayır: 54 devrenin 14 tanesi Çözüldü.
— Tamiri ne kadar sürer?
— Aksilik çıkmazsa yarın sabaha kadar İşler biter.
— Evvelce de böyle vakalar olmuş mudur?
.—...... — Evet oldu. 1947 ve 1948 de
kimdir? Şu satırları yatmeaya'Boftazda, 1948 de bir de Heyb.-kadar elde edilen malûmatı ve- İlada açığında buna benzer va 'vakalar görüldü. Ancak bu . _ kadar olanlarda ek tarafından aııcak kablo konmuştur. Halbuki bu
:r
---------------—-----------—
relim: ■
O gece saat birde, sahildeki güne
balıkçılar *■—----------------*- • *
rengi teşhis edilebilen kurşuni sefer aynı kablonun bozuk yer-blr eeml vaka mahallin» I7»1ln lorl knullln liri ıı» hnıtlamatrfa-
bir gemi vaka mahalline gelip demir atıyor; sonra çapayı yukarı doğru çekiyor, demir telefon kablosuna takılıyor. Böyle bir durumda yapılması İcap eden şey, takıntıyı anlar anlamaz gemldeklierln çapayı hiç kurcalamadan liman müdürlüğünü vaziyetten haberdar ötmeleridir. Halbuki bu meçhul geminin İdarecileri çapayı kurtaralım diye uğraşa uğraşa kablonun 1$ metrelik bir kısmını adamakıllı zedeliyorlar. Neticede çapa kurtulup gemi gidiyor amma telefon idaresinin de başına dert açılıyor. Koca kurşun kablonun o kısmı
Türk Hava Kurumu-nun beyannamesi Ankara 30 (AA.) — Türk
Hava Kurumu 11 inci Kurultayının Türk milletine beyanna-m esi:
Yirmi beş mayıs sabahından; riM büğrü olmuş, yirmi dokuz mayıs akşamına kadar çnlışan Türk Hara Kurumu ll İnci Kurultayı Türk milletinin en çetin ve yorucu şortlar içinde. Tülk Hava Kurumtı-i'.un Milli hüriyttlnl bütün uo-l’Uka cereyanlarının üstümde tutarak ve memleket hır/:ı:oılı-ftlnın şort sa. uumaslyle sıkı İlgisini derinden sezerrte tam bir gönül ve emek birliğiyle 24 yıl içinde bt.rcam(ı olduğu candan gayret! göğûskr; kabartan bir gururla şükran ve minnet duy-gulariyle takdir etmiş ve Kurul tayin sevgi, saygı v» inip-rettarhk duygularının bir beyanname ile vatandaşlara ulaştırılmasını karar altına almıştır. Bıı şerefli vazifeyi yerine getirmekten derin bir zevk duyarak Kurultay Hararını sayın vatandaşlarınla arzediyoruın.
Kurultay Başkanı Kor Gl. A» Rıza Artunkal (Manisa milletvekilli
Tamir başlıyor
Âruanın mevkii tesbıt edilince darlıal ekipler teşkil edilerek lüzumlu âletler toparlanıyor ve dun vaka mahallinde çalışmalar başlıyor Yapılan iş şudur: Kablonun Salacağa bağlı ucundan bavlıyarak kurşun hat, hususi tertibatla deniz dibinden çekile çekil e su yiizunıj çıkartılıyor ve kablonun Saraybtır-nuna doğru uzanan istikametini takiben Uerliyen bir motör-de bulunan mühendisler bu suretle taranan hattı gözden geçirerek Arızalı yeri buluyorlar. Zaten elektrikli makine ile kazanıra vukubulduğu yer evvelce tesblt edilmiş olduğundan bu t; o kadar zor olmuyor.
Asıl dert bu 15 metrelik bozuk kısmın kesilip aııiaıak kablonun tekrar ba^laıırnabıdır. Bu iş ise kırk yılda bir yapılan belalı bir tatbikattır. Bu işler yapılırken alman tertibatla Ana-1
lerl kesilip iki uç bağlamaktadır kı güç olan budur.
— Dünyanın en derin kablosu nerededir?
— Japonya sahillerinde 700ü metre derinlikte kablo vardLr. Böyle kabloları atıp taramak İçin hususi gemiler kullanılır. Sonra onlar kurşun kaplı değil, kiitaperkal» denilen bir nevL kauçukla kaplı kablolardır.
Günde 1500 lira
— Tamirat bitince ne yapacaksınız?
— İlgililere müracaat edip meçhul gemiyi te-bit ettirecek ve »contasından zararımızı tazmin etmesini İsteyeceğiz. Burada her gün hiç değilse 1500 lira masrafımız var.
Bu münasebetle mühendislerden şunu da öğrendik:
İlk kablolar telgraf muhaberatı için kullanılırmış ve İlk kablo da tahminen 1855 senesinde İngiltere İle Fransa arasında Manş denizinden geçirilmiş. Türkiyeniıı de ilk kablosu Kırım harbinde Varma ile Sivastopol arasında döşenmiş. Bu kablodan çekilen İlk telgraf da şu olmuş: «Sivastopol alındı.» Şahap BAI.CIOCI I
Z'
HAKİKÎ BİR
‘Vakkû
Eşarbı madenî mühürlüdür! ——-Z
Avrup güreş
şampiyonası
İsveç ve DanimarkalI güreşçiler
Avrupa güreş şampiyonasına İştirak edecek olan İsveç ve Danimarka güreş takımlarının b>ı akşam 19 40 da bir Skandlnav uçağı ile gelmeleri beklenmektedir.
Güreşçiler kampa döndüler
Birkaç gün evvel bir yemek hâdisesinden dolayı Emlrgân-dakl güreş kampını terkeden Celâl Atik. Yaşar Doğu ve Na-suh Akar dün tekrar kampa dönmüşlerdir.
Muamele vergisi
Bugün İstanbul Ticaret Sanayi Odası toplantı salonunda saat 17 de «Türk muamele vergisinde reform imkânları» hakkındaki münakaşalı konferansa devam edilecektir. Konferansı veren maliye doçenti M Orhan Dikmenle maliyeci lüccar ve sanayiciler arasında şayanı dikkat münakaşalar cereyan edeceği anlaşılmaktadır
ve
Muallimler Birliği kampı açılıyor
Bu sene Muallimler Birliği tarafından açılacak İki kampın hazırlıkları bitmiştir. Bu kamplardan biri açık hava çadırlı kampı olacaktır Memleketin dört köşesinden vâki müracaatlar gittikçe çoğalmakladır. Pek az yer kaldığından kayıt muamelesi önümüzdeki hafta başında sona erecektir. Birlik kamplarının bir tören İle açılacağı haber alınmıştır.
Geçen seneki kamp hayatına ait fotoğraflar ve yazılar zarif bir şekilde büyük btr broşür halinde «Birlik» tarafından basılmış ve Asalara dağıtılmıştır.
Demir, Kars şilepleri
Denizyolları İdaresinin (De-□ılr» şilebi tnglltereııin Kardlf limanından yüklediği bonherie Fiıılândiyaya hareket etmiştir, Oeml oradan damen direği alıp Anvers limanına götürecek -Ur-
Diğer taraftan hâlen Trleste-de bulunan «Kars» şilebi de Yugoslavyaya geçecek ve oradan kereste alıp tnglltereye gl-dcceklr.
Verem artıyor
Müracaatlar artık karşılanamıyor
Veremli hastalar gittikçe çoğalıyor. Sağlık Müdürlüğüne her gün yapılan bir çok müracaaıier artık karşılanamaz olmuştur Müdürlük, hastaları, sokak'rr-da bakımsız ve sefil bir halde dolaştırmamak için mevcut verem müesseslerine normal had dini çoktan aşacak sayıda hasta yatırmıştır. Bu sebeple ».r-tık hastanelere yeniden veremli yatırmak imkânı da mevcut değildir Ancak tedavi müddetleri dolanlardan boşatacak «erlerin açılması beklenecektir Halbuki boşalacak bir vere nnıkııblt yatmak İçin sıra bekllyen pek çok hasla vardır.
Sağlık Bakanlığı, şehrlmbgfc* ki veremli hastaların ura beklemek yüzünden maruz kald.l.-ları acıklı hail kısmen gldormck İçin bazı tedbirler almağa ve hu arada münasip görülen bir kaç binayı verem tecrlthanelerl haline getirmeğe karar vermişti. Fakat bir aydan fazla bir zamandan beri büyük bir gayretle çalışıldığı halde bu binaları r'de etmek bir türlü mümkün olmamaktadır. Alınması istenen binalar dlÇer resmi müesseseler!» elindedir. Ve bugünkü halde tamamen metrûk vaziyette bulun maktadırlar. Buna rağmen binaların Sağlık Bakanlığına yerilmesinde türlü güçlükler çıkarılmaktadır.
Bakanlıklar arasında görüşülüp haltı icabeden bu mesele uzadıkça hastalar İçin mütevekkil bir halde bekleşmekten halka çare yoktur.
İlkokullar
Bugün Öğleden sonra yaz tatiline başlıyor
Şehrimizdeki İlkokullar bugün öğleden sonra yaz tatiline başlayacaklardır. Beşinci sınıftan gayri sınıfta olan öğrencilerin karneleri haziranın haftasında dağıtılacaktır.
Beşinci sınıfların mezuniyet İmtihanları yarın sabah başlayacak ve 9 haziran akşamı sona erecektir Bu yıl İlkokulları bitirenlere diplomaları her ilçede yapılacak törenlerle verilecek tir.
Tahmin edildiğine göre bu sene 10 bin kadar öğrenci ilkokulu bitirecektir.
Muallimler Birliği kütüohanegi
Dün toplanan Muallimler Birliği İdare Heyeti, şimdilik küçük ölçüde bir kütüphane tesisine karar vermiştir. Bu kütüphanede öğretmenlerin işine yanyacak terbiye. pedagoji, mektepçlllk kitapları, günlük gazete ve dergiler Unesco tarafından gönderilen neşriyat teşhir edilecektir. Bu kütüphanenin Cağaloglunda merkezi btr yerde önümüzdeki hafta tesis edileceği haber alınmıştır. Şimdiden kütüphaneye kitap bağışları başlamış bulunmaktadır.
Plajların sıhhî kontrolü
Sıhhat İşleri Müdürlüğünden: Akşam gazetesinin 20.5 1949 tarihli nüshasında «Plftl mevsimine girerken lâftım muayenesi lâzımdır!» başlığlle çıkan yaz: İncelenmiştir.
PlAJInrın sıhhi kontrolü İle Müdürlüğümüz ehemmiyetle n-lâkalanmakladır. Gazetede belirtildiği gibi mevsimin yakla? ması İtibariyle hemen faaliyete geçitmiş ve plâj bulunan mahal lerden alınan deniz suları numuneleri. tahlil edilmek üzere Şehir Hıfzısıhha muesse&eslrıe gönderilmiştir
Tahlil neticesinde gayrı sıhhi görülenler hakkında gerekli muamele yapılacaktır
ZÜMRÜT YALOVA KAPLICALARI
Sağlık, İstirahat ve GllzJlik kaynağı
idarenin başında : SAİT Ç E L E B İ »
Tedavinin başında : DOKTOR NÜZHET ŞAKÎR f
Eğlence kısmında: Haftada İki gece SİNEMA, haftada Üç gece SEVİM ve SEVİNÇ KARDEŞLER, Alaturka konserlerde MÜNİR NUREDDİN, NECMt RTZA vc daha bir çok kıymet» sanatkârlarımız.
Vapur tarifesinde büyük bir zenginlik. Sahilde tertemiz bir pl&J. kaplıcalarda tenis sahaları, çocuk bahçeleri, yeni pastan elerllo bütün oteller açmış bulunuyor Haziran on beşine kadar tenzilâtlı tarife devam ediyor
Biz de mütehassıs olduk!
Kırk bir buçuk maşallah, memleketimize yabancı mütehassıslar akını devam ediyor. Ekonomi mütehassısı, denizcilik mütehassısı, et mütehassısı, sut mııtelıası-sı balık mütehassısı, ekmek mütehassısı, cam mütehassısı, verem mütehassısı, sıtma mütehassısı, ziraat mü tehassısı, say sayabildiğin kadar.
Meğer senelerden beri mütehassıs buhranı içinde kıvranıyormuşuz. Sormak ayıb olmasın amma birim memlekette bu işlere akıl erdirebilecek kimseler yok ınıı? Avrııpalara. Ameı ikalara her sene talebe kafileleri gönderiyoruz, çeşitli bilgiler tahsil ettiriyoruz avuçlar dolusu para harcıyoruz. Bu zatlar ne vapıvorlar? Gittikleri yerlerden perive dönmüyorlar mı? Yoksa oralardan edindikleri hilğîler bizim işimize varamıyor mu?
Fabrika kuruyoruz, lâvı-kıyle işletemiyoruz, gelsin yabancı mütehassıs. Her hanğr bir işe girişiyoruz, beceremiyoruz, buyursun yabancı mütehassıs. Bir yandan da memlekette münevver isKizlieinden dert yanıyoruz. Demek bıı münevverler bize lâzım olan isleri yapamadıkları için, yabancı iş adamlarına tavır cavır para veren memleketimizde işsir kafıyorlar. O halde maarif sistemimizi bu ihtiyaçlara çöre niçin ayarlamıyoruz?
Hükümet mekanizmasında Bakan değişiklikleri, . çalışma programlarını yazar bozar tahtasına çeviriyor. Maarif programları da mütemadiyen değişiyor. Takat hâdiseler gösteriyor ki ihtiyacımıza ııyeun. istikrarlı bir öğretim sistemi tesbit ve tatbik edilemiyor.
Ya bancı mütehassıslara gelince: mademki ihtiyacımız var. buyursunlar, çalışsınlar amma, bize biivük külfetlere malolan bu eeliş gidişlerin müspet eserini de görelim. Dışarıdan ECtirttl-ğimlz zatlar elbette işlerinde ihtisas sahibi kimselerdir fakat onların bilgilerinden biz tavikiyle faydalanamıyoruz.
Mütehassıs gelivor, tetki-katını yapıyor, raporunu yazıyor, parasını alıp gidiyor. Burada bizim istifademiz rapor sat m alıp istif etmekten ibaret kalıyor. Hangi dairenin raflarına el atsanız tomar tomar raporlar çıkar. Bu şirinlik muskalarından ne fayda görüyoruz? Ezip ezin suyunu mu İçeceğiz. ipe dizip boynumuza mı asacağız?
Sırası geldikçe bu noktalara temas ediyoruz, soruyoruz; cevap veren olmuyor. Çünkü verilebilecek cevap yok. Bir vaııdan da mütehassıs davetleri, rapor mil-bava ala rı devam ediyor.
Et ve balık islerimizi tetkik eden mütehassıslar da raporlarım Valive vermişler ve memleketlerine dönmüşler.
Gazetelerin bildirdiğine göre, bu mütehassıslar İstanbul mezbahasını beğenmemişler, pek eski olduğunu söylemişler, modem bir mezbaha kurmak lüzumunu belirtmişler.
İstanbul mezbahasının perişan halini biz farkede-nılvor muyduk? Rtıntı mutlaka bir yabancının yüzümüze carnması mı lâzımdı?
Haydi bu lüzumu da kabul edelim. Mezbahamızın perişanlığını yabancı mütehassıslar da yüzümüze vur-ılular İşte. Şimdi ne yapacağız? Varın sabah modern mezbahanın temellerini atıyor muyuz?
Hayır, mezbahanın tenıe-liııi atamadığımız ve atamı-varağımız İçin mütehassıs-| larını raporunu rafa attyo-Irıız.
Biz ile masa başında martaval ve mahzene rapor at-nıa işlerinde mütehassıs olduk maşallah!
..............Cemal
i İstatisfî’k Enatîtüsii | îstanbııl Üniversitesinde vücuda getirilen İstatistik Enstl-îtiisünün Talimatnamesi bu hafta senatoda müzakere edi-j İçrektir.
Created by free version of 2PDF
AKSA M
31 Mayıs 1949
gali i fe 4______________________
Suçlulara istenilen şeyleri söyleten ilâç
Bir İngiliz gazetesine göre bu ilâçlar muhteliftir, fakat hepsinin tesiri aynıdır
Mahkeme Koridorlarında
Bovyet Rusya Ue peyk memleketlerde siyasi suçlular iradelerinin artık İşllyemedlğl bir mhi balete zorla sokulmaktadırlar. Akılları baslarında olduğu müddetçe aalâ «öyllyemyte-cckleri -şeyleri alenen İtiraf etmeğe İcbar ediliyorlar.
Binlerce misal arasından en sonunc ulardan biri olmak İtibariyle Kardinal Mlndszenty meselesini ele alalım. Bu Macar kardlnalL geçenlerde devlet a-leyhlne suç İşlemekle itham e-dUerek tevkif edilmişti Tevkif edildikten sonra Kardinal, asla İka etmediği ve serbes bulunduğu müddet zarfında katiyetle yalanladığı suçlan neden üzerine almıştır?
Bu noktaya avdet etmeden ev »el. başka bir noktaya İşaret edelim: Bugüne kadar onbln-lerce Rus İtham edildikler! bütün suçları ika ettiklerini masum oldukları halde itiraf etmişlerdir, Bunları böyle bir itirafa zorlamak İçin muhtelif ilmilere başvurulmuştur Kimisi — Koestler İle Kıavçenko tarafından tarif edildiği veçhile — feci işkencelere maruz kalmışlardır. Kimisi artık doğru İle yalanı, iyi İle kötüyü, hakikat ile hayali tefrik edemlyecek bir hale gelinciye kadar isücvap edilmiş ve hırpalanmıştır. Birçokları işkenceye dayanamayıp ölmüş ve her şeye rağmen hiç bir itirafta oulunmıyanlar İdam edilmişlerdir.
Sovyet Rusya tarafından «Kurtarıldıkları» tarihten beri peyk memleketlerinde yapılan «suikast muhakemeleri» ortaya bambaşka bir mesele çıkarmıştır. Siyasi suçlarla İtham edilerek tevkif olunan vatandaşlar Naz! işgali veya hâkimiyeti esnasında takdire değer bir cesaret ve metanet göstermiş, milli düvada büyük roller oynamış kimselerdi. Komünistlerin nazarında. bu vatanseverlerin halkın gözünden düşmesi ve taraftarlarının. — yani, peyk memleketler halkının ezici ekseriyetinin — komünist diktatörlüğünü kabıı! edecek kadar ürkütülen esi lâzımdı.
İlâçla itiraflar
Zorla İtiraf elde etmek İçin Bolşcviklerie Maziler uzun zamandan bert muhtelif İlâçlar kullanıyorlardı. Lâkin ancak 1945 senesinden beridir ki, yapmacık yargılamalarda en muteber vatandaşlara en İğrenç ve saçma itiraflarda bulundurmak zaruret! Komünistler İçin hayati bir ehemmiyet kespet-iniştir, bu yüzden son 3 sene zar tında Doğu Avrupa memleketlerinin siyasi polisi bazı İlâçlar kullanmaktadırlar
İtiraf zorlayıcı İlâçların en eskilerinden biri Skopolamln’ dir. Batıda iyice bilinen bir t-lâçtır. ve Japonya İle Avustralya’da yetişen bir nebatm kurumlan yapraklarından çıkarılmaktadır. Bu lifinin tesirinde kalan bir kimse. İradesini kullanamaz bir hale düşmekte ve bu vaziyette iken ne yapıp söy-
lediğini sonradan hatırlamamak tadır. Bkopolamln İngilterede kadınların «ağrısız» doğurmalarını temin için tıbben kullanılmakla. bu İlâcı alan kadınlar doğum esnasında çektikleri ağrıları hissetmemektedirler.
Batıda Skopolamln sırf tıbbi maksatlar İçin kullanılır. Tesiri, dozun büyüklüğüne göre değişir. Büyükçe bir dozla bir İnsan karakterinden tamamen te-cerrüt eder ve kendisine dikta edilen her hangi bir şeyi yapar veya söyler. O derece ezici ve üzücü bir ruh haleti İçinde bulunur ki, kendi yaptıklarının ve ya kendisine yapılanların hiç bir ehemmiyeti kalmaz ve onları umursamaz. Peyk memleketlerinde Skopolamln saçma İthamları ve suçluluklarını kabul etmeleri istenen kimselere tatbik olunur.
Skopolamlnln İstimaliyle ilgili bir hâdise etdden dikkate şayandır. Macarlstanda, Mart 1947 de muhtelif «suikastçılar» yargılanıyordu. Yargıç İddianameyi okurken, müttehero terden biri, Ballnt Arany, büyük b!r gayret sarfederek üzerindeki uyuşukluktan kısmen silkinerek İthamlara titrek bir sesle itiraz etti. Her halde Skopolamln dozunu az vermişlerdi. Arany. Almanlar» karşı girişilen yer altı mücadelesinde temayüz etmiş, genç Macarların hayranlığını kazanmış bir vatanseverdi. A-rany ağzını açar açmaz, yargıç, hiç bir izahta bulunmaksızın duruşmayı tatil ve bir harta tehir etti. Bir hafta sonra, yargıç aynı duruşmayı aynı yerden iddianameyi okumağa başladı ve bu sefer Arany, başı sarkık, tamamen halsiz bir vaziyette yerinde oturuyor ve her ithamı kabul ediyordu.
Tevkif edilmesi akabinde kardinal Mlndszenty dış memleket lerde bulunan Macar din adamlarına gönderdiği talimatta ken dişinden itiraf koparmak gayesiyle Aktedon adında bir ilâcın tatbik edileceğini İkaz etmişti.
Sair ilâçlar
Aktedon. Amfetamin ve Ben-zadrin birbirine benzer hassala-n haiz 3 İlâçtır, ve 1940 tan beri bütün dünya doktorları ve kimyager ve eczacıları tarafından bilinmektedir. Her üçü de İngiltere, Amerika vesalr memleketlerde sentetik surette elde edilen droglardır. Macarlstanda Aktedon'u Chlnoln fabrikası 1-nıal etmektedir. Büyük dozlarda verildiği vakit, bu İlâçların İlk tesiri çılgınca bir iyimserlik hissi ile büyük bir bedenî kuvvet ve takat hissi yaratmaktır. Bu İlâçların tesiri altında bulunan bir kimse 24 İlâ 36 saatlik bir devre zarfında zaptedllemez bir tiale gelir.
Gizil polis teşkilâtının hiç bir âzası bu ilk devre zarfında suçluyu İsticvaba katiyen kalkmaz. | Lâkin bu müddetin sonunda, tepki başlar, şiddetli baş ağrıları. baş dönmesi, büyük bir yorgunluk ve aklî ezginlik ve (Arkası 7 nel sahifede)
Pariste Dörtlerin toplandıkları binada 40 sene evvel verilen bir ziyafet 3 milyon liraya malolmuştu
Pembe Mermer sarayının sahibi kimdir? — Bani de Castellan-en’tn çılgınlıkları — Ele geçen bir mektup ve boşanma kararı
Dört Dışişleri Bakanının Paris toplantısı devam ediyor. Toplantılar Pembe Mermer sarayında yapılıyor. Bu saray Ma-lakolf bulvarı ile Foch bulvarının birleştiği köşede çok muhteşem bir binadır. Büyük bahçesi de bulunan saray, 1898 senesinde yapılmıştır. Amerika şimendifer kıralı Gouid*un kuı düşes de Talleyrand'ın malıdır. Dörtlerin Paris’te toplanmaları kararlaşınca Fransız Dışişleri Bakanı Schuman şimdi Ame-rlkada bulunan sarayın sahibine müracaat ederek bu güzel binanın toplantılara tahsisine müsaade edilmesini istemiştir. Düşes, saray olduğu gibi iade edilmek, en küçük bir değişiklik bile yapılmamak şartlyle buna muvafakat edeceğini bildirmiştir. Schuman şartı kabul etmiş, hattâ bir cam kırılacak olursa yerine yenisinin taktnıl-masını taahhüt eylemiştir.
Binada yapılan biricik değişiklik Dışişleri Bakanlarının
karar verdiler. Anna bir müddet sonra Amer II: aya, ali esinin yaman döndü. Çok geçmeden Boni de Amerlkaya gitti resmen evlenme teklifinde bulundu. Teklif kabul edildi, düğün hazırlıklarına başlandı.
Boni tam m âna siy te muhafazakâr ve mutaassıptı. Protestan olan nişanlısının. kendisi gibi. Katolik olmasını İstedi. Kız bunu kabul etmiyerek şu cevabı verdi:
— KatûlUcierde boşanma çok güçtür. Halbuki ben sisinle mesut olamazsam boşanacağım.
Beni ısrar etmedi, karısı Protestan kaldı. Aynı zamanda yapılan mukavele mucibince iki tarafın emlâki ayrıldı. Pembe Mermer sarayı kadının parası İle yapıldığından onun malı oldu.
Saray 1&98 de İnşa edildi-Boni en büyük mimarlara baş vurdu .mükemmel plânlar hazırla 11 i. Temel alma resmini mar kiz bir gümüş mala ile yaptı.
KISKANÇLIK
Yaran: Alphonsc Daudet Türkçesl: Mebrure ALEVOK
__Tefıika No. _______ -«
Fenlganlar grupunda, bodur Cha peron - Rouge hanım güneş şemsiyesini, kurdelfilarını ■atlıya savu ra, heyecanlı heye-' canlı bir şeyler söylüyordu:
— Ne derseniz deyLn yengecinim bilmediğim bir insan için dua etmesini sevmem.,. Hem ölüm duası yapılacağını bilseydim, daha sade bir kıyafetle gelirdim... Lydle gibi »Jyah giyerdim.
Lydie, kapkara elbisesine gözlerin! diken kocasından utanı-yormuş gibi bir hal takınarak:
— Ama ben de bilmiyordum... Bir şeyden haberim yoktu... diye mırıldandı.
Rlchard sordu:
— Bu matem âyini, kimin ruhu için yapıldı?
Bilse:
— Kimse bilmiyor, âterlvet'ln bile haberi yok, dedi. Bu sera-
Gerdanı katmerli, tomba-ıvul gibi şişiyor. Göıı lak gövdeli efendi amca, ko-1 musun, melûn biranın ridor penceresinin önünde anlatıyor:
— Bu sen de yaz birdenbire bastın verdi. Sıcaktan hic hoşlanmam. Bir yudum su içsem dört bardak ter boşanıyor. Bunun da ehemmiyeti yok amma zevkim bozuluyor. Sıcak havalarda sert içki içemiyorum. Bir şişe rakı içiyorum, cin gibi çarpıyor.
— Akşamları çakıştırıyorsun öyle mi, efendi amca?
— Ayak alıştırmışız bir defa. Akşam üstü kahveden cıtap eve giderken tezgâh başında bir istasyon yapıyoruz. Fakat havalar ısındığından beri onun da tadı kalmadı. Rakı sert geliyor. Sinirlerimi de bozuyor, evde bizimki İle gürültü çıkarıyoruz.
— Yenge hanım rakıya razı olmuyor galiba.
— Ne haltettiğinl o da bilmiyor. «Yaşın altmışa yaklaştı, hâlâ bu zıkkımı içiyorsun. Şunu terket artık. Şimdiye kadar İçtin, hevesini aldın» diye ileri geri söyleniyor. «Dokunma bana, yahu. Sunun şurasında kaç günlük ömrüm kaldı? Yaşadığım kadar yaşıyacak değilim ya. ömrümün âhırı eyyamında bu zevklerden kendimi niçin mahrum edeyim?» diyorum, Allah selâmet versin, bizim hanıma' lâf yetiştirmek zordur. «Dünyada bu günahları işleme. sabret, inşallah ahı-[ rette karşı karşıya oturur da hurilerin elinden Kevser ____________________...._____, ,----- ______îv demez mi! ikinci dünya harbinden az ev- [ Kahkahayı basıyorum: «tlâ-vel vefat etlL Anna çocuklariyie .hi, hanımcığım, sen alıiret-biriikte Amcrikaya gitti, orada te de başıma musallat olur-yer leşti.
Harb yıllarında Alman askeri valisi Stulpmagel bu sarayda yerleşmişti. Geçen loş da bn sarayda Fransız Kızıl haçı tarafından büyük bir müsamere tertip edilmişti.
zunden mahkemelere geldim.
— Hayrola, biradan mı dâvamın?
— Elimden gelse onu on yapacağım amma kimden kime davacı olayım?
— Şimdiki dâvanız nedir?
— Bira meselesi. İçerken bile rahatsız ediyor inşanı. Mideme inmesiyle dışarıya çıkması bir oluyor. Daha 1-klncl bardakta desturun, ayak yoluna taşınmağa başlıyorum. Bitmek tükenmek bilmiyor ki. Masa başında oturup dûğ'ıu dürüst muhabbet bile edemiyorum. Mütemadiyen kalk, otur, git, geL
— Mahkemede siz mi da- ■. varısınız?
— O da karışık bir iş. Dün akşam arkadaşlara rasla-dım, beni yabancı bir meyhaneye götürdüler. Gûya bi- Q ra Icevim, dedim. Üçüncü bardakta sıkıntılar basmağa j başladı. O mendeburun a- ■■ yak yolu da yokmuş. «Arka | sokak tenhadır, oraya girl- ( ver» dediler. Birkaç defa gi- ! dip geldim. Vakit de epeyce ( İlerlemişti. Dördüncü gidi- ( şimde gene duvarın dibinde J ferahlanırken yandaki evin kapısı açıldı, ne oluyor, de- _q meğe kalmadan ensemde şırrrak diye bir şamar sakladı. Nah, karşıda duran ada- J3 mı Eörüvorsunuz ya. Dev gl- C0 bi herif. Şaman çaktıktan sonra; -Ben aylardan beri seni arıyordum. Demek ki her gece buralan berbad edip evi pis kokulara boğan sensin» diyerek yakama yapıştı. -Dur, arkadaş. Ben bu gece ilk defa geldim burava. Meyhaneci gönderdi. Her zaman buraya gelen ben değilimi» dedimse de dinletemedim. Karanlık sokakta alt alta, üst üste boğuşmağa başladık. Nihayet devriveier • yetiştiler de yakamı kurtardım. Yoksa herif beni hastanelik edecekti. Belimin, kalçalarımın sızısı hâlâ geçmedi.
— Mübaşir sesle*' '• içildi amca giderken nx«ılıati İhmal etmedi:
— içeceksen rakı içi. birayı ağama koyma sakın. Zora gelir de içersen bile yabancı yerlerde sokak aralarına girme sakın. Benden ibret al.
rete düşürecek eğlenceler tertip eder, parayı su gibi akıtır, son derece dindar görünürken aiğer taraftan müteaddit metreslerle düşüp kalkıyordu.
Bu kadınlardan birinin gönderdiği bir mektup bir gün Anna'nın eline geçti. Getirdiği çeyizin İsraf edilmesine ses çı-karmıyan genç kadın, bu vaziyet karşıstnda İsyan etti, hemen mahkemeye başvurarak b-ışanma dâvası açtı. Dâvayı I kazandı. 1908 de ayrıldılar. Mahkeme çocukların anneleri ile kalmasına karar vermişti.
Muhteşem saraydan alılan Boni birdenbire sokak ortasında kaldı, küçük bir oda tutarak burada yaşamağa başladı. Bir aralık hâtıratını yazdı, bundan bir miktar para kazandı. Bir devrede Muhalazakâr mebusu oldu. Fakat ömrü yan sefalet içinde geçtL
Anna'ya gelince, 1914 te eski kocasının yeğeni dük de Taley-rand Ue evlendi. Boni İle ye-jğenl az zaman evvel Saint IHonare kilisesinden çıkarken kavga etmişler, bu yüzden büyük gürültülere sebep olan bir ua nurueruı t ;^a | dâva ikame edilmişti. DükJ şarabı tçeriz.
I
memW«ll«1Tle Mayc Eönl-, IlunamlanmH, taran-,
«Mlmelfrt itin »«raya Mr I
telefon battsra uaatTİmasmdan, ——,l' . „ın.
bir de kâtipler İçin yenL yazı masaları ve yazı iuo»»».»-». getirilmesinden ibarettir.
sanatkârlar meşgul oldular. I jv... ,_J Nihayet her şey tamamlan-! makineleri das““ W*ll. « koca !-»-
■ ni binaya geçtiler...
I birbirini müteakip ziyafetler 80 milyon drahoma [verilmeğe, eğlenceler tertip Pembe Mermer sarayı iki edilmeğe başlandı. Bu ziyafetler katlı büyük ve çok güzel bir Versay sarayındaki eski efilen-binadır. Müteaddit büyük salo-1 celnıl gölgede bırakacak deremi. bir çok odaları vardır. Sa- cede parlak oluyordu.
m, ,uı «.»ı »M sötM-| 3 milyona mal olan memlş parlak eğlencelere sahne J .
olmuştur. Binayı yaptıran, bu eğlenceleri tertip eden düşesAnna'nın 22 yaşma basması de Talleyrand'ın birinci kocası, münasebetiyle tertip edilen eğ-marki Boni de Castellane'du*. lence. bin bir gece masallarını Boni de Casteliane altmış se- hatırlatır. Saray, bahçesi baş-ne evvel Fransanm en kibar, en sevimli gençlerinden biri İdL Bir kaç lisan bilirdi, tahsili mükemmeldi. Tam bir salon adamı İdL 1894 senesinde Amerikalı
ziyafet!

tan başa donatılmıştı. Eğlencede Ispanya Kıralı Carles ve kı-ralicesi isabetle, veliaht, ftal-ya kıraliçesl, Portekiz Kıralı, Avrupanın hemen bütün hane-Mis Fanny Read'm salonların- danına mensup prens ve pren-da Mis Anna Gould İle tanıştı, sesler, hükümet adamları, edlp-Amerika şimendifer kıralı 1er, muharrirler bulundular. Gould'ın kızı olan Anna o za- Bu eğlencenin parlaklığı hah-man 18 yaşında idi ve pek gü- kında bir fikir vermek İçin bu-zeldt .Yarım asır evvel Ameri- günkü para ile 3 milyon liraya kalı zengin kızların Avrupa kİ- mal olduğunu söylemek yeter barlariyle evlenmesi âdetti. Bir ziyafet ve eğlence İçin iiç Anna Gould’un 80 milyon dolar milyon lira!... İnsana hayal gl-drahoması vardı 80 milyon al- bi geliyor, fakat hakikattir, tın, yani bugünkü forsa göre üç Boni de Casteliane hatıratında, buçuk milyara yakın para .. 'davetlilerini ağırlamak ve hay-Ortada ne kadar genç kont, arn bırakmak İçin neler düşün-baron, marki varsa hepsi bu düğünü, paraya bakmadan müthiş serveti ele geçirmek İçin bunları nasıl tatbik ettiğini kızın peşine düşmüştü. Fakat uzun uzadıya anlatır , o hiç birisine yüz vermiyordu.
Evîenme kararı .
Boni İle tanışınca. iş değişti, eğlenceler fl sene sürdü. Bura-, İki genç birbirine İcar-şı derhal da üç çocukları oldu. Fakat gü-' sevgi duydu. Görüştüler, bir-[nün birinde karı koca ayrıidı-llkte dans ettiler, açıkça söyle-,lar. Boni bir taraftan zengin memekle beraber evlenmeğe karısının parasiyle âlemi hay-
6 sene sonra...
Pembe Mermer sarayındaki
O
2 (D > (D P
Dr. Halil Giinel’e teşekkür
Ağır bir kansızlıktan doğan zafiyet esnasında tutulduğum zatürrleyi Devlet Demiryolları birinci işletme Sirkeci Baş hekimi Dr. Halil Günel vaktinde teşhis ve büyük bir hazakatle tedavi etti, bu sayede kısa bLr zamanda tamamUe İyileştim. Hazık bir doktor olduğu kadar büyük kalbi! bir inşan olan Dr. Halil Günel'e alenen teşekkür etmeği bir vazife bilirim.
san benim yanıma huriler, değil, zebaniler bile uğra-, maz. Oradaki Kevser şarabından benim hissemi de sana bağışlıyorum. Kana kana içersin. Şimdi beni rahat bırak. Bir peşin, bin alacaktan yeğdir. Elim değmişken şu dünyada içebildiğim kadar içeyim» diyorum. Uzun lâlm’kısası, yaz iyi şey amma benim rakım zevkini bozuyor.
— Bira iç, efendi amca. Sıcakta buzlu bira İyi gider, serinlik verir.
Yüzünü buruşturdu:
— Bırak o melûnu. İki şişe içsem tesir etmiyor. Dört beş şişe İçincede kamım da-1
■■ —........
Mihriban Emin j
e"
Açık Hava Tiyatrosu
İNGİLİZ BALE
Haziran 8.9.10 saat 21,15 de Biletler, Tepcbaşı, Şelıir Diam Tiyatrosunda hergün 13 ten 20 ye kadar satıl-
Ce. Re
A
CİNSİYET
ÂLEMİ
oo (►

B© Nahife S© Kssrtaş
BUGÜN ÇIKTI

İda Fenlgan, karısını kenara çekerek usulca, çabuk çabuk sordu:
— Ya sen, senin haberin var mı?
— Var.
— çiçekleri de aynı ölüye mİ gönderiyorsun? -
Kadıncağız hayretle irkildi ve kocasından bir şey saklamamak karariyte: «Evet... Georges babaya.» dedi.
Söz, cevap bu kadarla kaldı.
Birkaç gündür öylesine mesuttular ki, bu cennet günlerine, İçler acısı, yüz karası macerasını karıştırmaktan çekinmişti. Ya artık karısını sevmeylve-rlrse... Çergiden çıkma, göçebe, düşman bir ırktan gelme İnsanı; eskisi gibi sevmeğe imkân var mıydı? Hele hepsinden zoru, kaynanasına anlatmaktı... Gerçi çok değişmişti, gelinine
karşı çok müşfik davranıyor, ana sevgisi gösteriyordu... Ama gururu, azameti oğlununklnden de baskındı.
Nasıl olsa bir gün anlatmak zorunda kalacağı «çirkin hikâyesinin, rahip Ccr£s'den de medet umarak, sonraya, daha sonraya bırakıp duruyordu.
Ne yazık kİ, kocasının kuruntulu halini görünce, artık bu sırrı uzun zaman saklamağa İmkân kalmadığını anladı.
Rlchard, kayıkhaneye inecek yerde dosdoğru yürümeğe devam etti: Balığa çıkmağa heves! falan kalmamıştı. İhtiyar dilenci için pek aşırı bulduğu şu âyin meselesini, çiçekler), bilhassa şu simsiyah yaslara bürünüşü düşünüp duıuyprdu.
Hayır, bütün bunların Georges baba için yapıldığını kabul etmeğe imkân yoktu... Akla, havsalaya sığar iş değildi bu... Hem öyle olsa, bu kadar gizil kapaklı hareket edilmezdi!...
Şu halde kim?
Öteki mİ? Grosbourg parkında, türbemsl aile medfenlnde uyuyan, öteki İçin mİ? Hâlâ onu düşünmesine imkân var mıydı acaba?
Var yok, yüreğini rahatlandırmak için Dıavell’ln biraz ötesinde, viran bir kulübeye, çoluk çocuk kafalarını sokmuş oturan şu Luriot'lara ugrayıvcr-mek zor değildi ya! Koca karıya, sorar, meseleyi anlardı...
Adeta farkına varmadan, ayakları o tarafa doğru gidip dururken «ana yol», sevgili yol* da ona pazar günlerine mahsus sakin çehresini gösteriyordu.
Kilisesini henüz kapatan Na-poleon Mlrivet sanki uzaktan: (Senl gidi seni, bugün de gelmedin ha!» der gibi, elindeki koca anahtarı sallıyordu... Rlchard, kafası büsbütün kızmış, İçinden şunları geçiriyordu: «Çok beklersin sen... insana fenalık edenler için dua edilen, her suçu affedeceksin diye öğüt veren bu kiliseye ömrüm oldukça ayak basmıyacağıml*.....
Biraz daha ileride, av mevsimi henüz açılmadığı halde Ro-bln des Bols avcısı kılığına girmiş, sırta omuza, «tam teçhizatı» yüklemiş, yanından geçen Alexandre cenaplarının « yüza gülüp arkaden lftjyu kazıcı. riyakâr, mübalâğalı selâm, reve-
rans faslına çattı. Sabık uşak efendi, sabahtan beri Grosbourg arazisinde sö2de tavşan avlamıştı; çantası, tüfeği, dolakları; hepsi yepyeni, parıl parıl, gıcır gıcırdı. Hattâ korka korka topuklarının dibine kadar sokulmuş, efendisini takib eden köpek bile, gûya beş saatlik çabalamadan sonra, kutudan yeni çıkarılmış boyalı oyalı bir yapma köpeğe benziyordu. Çlf-llk beslemeleri: «îyi vurdunuz mu mösyö Alexandre?» diye ses-terliyorlardı. Ekmekçi kadın da, yoldan geçerken, araba tentesinin altından eğilip: «Bereketli oldu mu bari mösyö Alexan-dre?» diye sordu.
Atexandre cenapları, erkeğine, kadınına hepsine de, !&ka-yıt, müstağni biı eda İle, bir zamanlar şatoya dolan av misafirlerinden duyup kaptığı cümleyi yumurtluyordu: «Bayır. bir şey görmedim »
Yalan değil, köpek de bir şey görmemişti t
Fakat efendi ve köpek, bu aynı cevabı kim bilir kaç kore tekrarlamışlardı kİ, yol amelesinin kızlarından biri — yan , yatırılmış el arabasının üstün-
de, babasının sofrasını kuran, çiçeği burnunda bir kız — dayanamayıp şöyle bağırdı:
— Neler vurdunuz bakalım mösyö Aiexandre? Bana bir şey yok mu?
Kart uçak, sanki ayağım yılan sokmuş gibi bir döndü, öfkesini belli etmemeğe çalışarak «horoz ölmüş, göz çöplükte» kalınca; «Sana bir şey mİ? Olmaz olıfr mu şekerim? Senin için bende daima bir şey bulunurI» diye öttü.
Bunu öyle tuhaf bir sesle söylüyordu kİ Rlchard bile gülümsedi; fakat hemen o sırada rasladığı yeni bir manzara İle, tekrar karanlık ve gönül kemirici düşüncelerine daldı.
Rio köprüsüne doğru İnen bayırın köşesinde, eşya yüklü bir araba duruyordu, tkl erkek, iki dev; han! harıl çalışıyor, gevşeyen İpleri sıkılıyor, arabanın etrafında uğraşıp duruyorlardı. Biraz sonra Sautecoeur yosmasının ön taraftan: «Deh. Blanchette!» emri duyuldu ve araba ağır ağır yola düzüldü, tkl erkek yanyana, hiç konuşmadan, arkası sıra yürüyorlardı.
Zavallı adamları müşkül vaziyete düşürmemek, dertlerini arttırmamak İçin, kenara çekilip uzakta duran Rlchard onların hıçkırığa benzer ürperişlerle iri omuzlarını sarsa sars», tiımsekli çukurlu bayırdan aşağı. kayıp oluşlarına baktı.
İhtiyar kolcunun bu yaşta yerinden yurdundan ayrılması, bir gidiş değil, bir koparılış, sökülüş demekti! Ormanını Çi-lehanesini, bütün ömriinu yakıp yıkmak demekti... Hem ne uğruna? Bir bacaksızın üç günlük kaprisi uğruna,., gerçi o meluna da ömürriis hevesi pahalıya mal olmuştu,,, gencecik bir yaş, büyük şanlı bir isim, hudutsuz bir zenginlik... sonra da o içler acısı âkıbet! Aslına bakılırsa, Lydle'nlıı çiçeklerini, kilise dualarını, hiç de suç, kabahat saymamak lâzımdı. Bütün bu mesele, Lucrloflara baş vurmak küçüklüğüne değer miydi? Üstelik küçük mezarlık uzakta da değildi, Georges babanın kabrini arar, karısının yalan söyleyip söylemediğini pek âlâ öğrenebilirdi.
(Arkası var)
[" Gazeteîer, Gazeteciler ]
Ahmet Rasim Bey
Rasim Beyin çalışma tarzı, mevzuları nasıl bulurdu?
Atlantik paktı
Amiral Mehmet Ali Ulgen
Bir ilk okulda
Bir yemek tepsisinden çıkan mevzu —
Lodosun ilhamı — Sucu Koço, arabacı Yaşar — Beş sene giyilen ayakkabı
— 2 -
Ahmet Rasim beyin çalışına tarzı diğer muharrirlerden hiç birisine benzemezdi. O. yazısını ekseriyette evinde yazarak getirir. matbaada yazacağı zaman da tenha bir köşeye çekiUrdi. Sabah gazetesinde yazı yazdığı zamanlar yukarıdaki kütüphane odasını tercih ederdi. Mevzuu hazırsa makalesini yarım saatte tamamlardı.
Rasim bey yazısını gazetede yazdığı günler muharrirlerin odasına girerek: «Ajanslarda ne var?» diye sorardı. Dikkate şayan bir şey varsa söylerdik. Bir giin öğle vakti odadan İçeriye girdi bermutat: «Ajanslarda ne vat?» diye sordu. Enteresan bir şey olmadığını söyledik. O bir dakİKa durdu, masanın bir köşeslnce öğle yemeğini yemekle meşgul olan arkadaşa bakarak: «Ajanslarda bir şey yok. fakat sizin masada mükemmel bir mevzu var» dedi ve yukarı kata çıkarak kütüphane odasına girdi.
Mevsim ilkbahardı, arkadaş kuzu kızar imasile yeşil salata yiyordu. Ahmet Rasim beyin bu yemek tepsisinoe nc gibi mükemmel mevzu bulduğuna merak etlik. Çok geçmeden yazısi-ie aşağıya İndi: makaleyi sekreterin masasına bırakarak çıkıp gitti. Hemen aldık, okumağa başladık. Rasim bey İlkbahardan. kuzudan, çocukların kuzu beslemek merakından. İlkbahar yemeklerinden bahsederek çok canlı bir yazı yazmıştı... Başka hiç kimsenin ya-zamıyacağı tarzda, (sehll münı-tenl» denilecek bir yazı...
Bir gün de Kadıköyden aynı vapurla geliyorduk. Hava lodostu, vapur iskeleden ayrılır ayrılmaz ceviz kabuğu gibi sallanmağa başladı. Dalgakıranın İçine girerek Haydarpaşaya yanaşması lâzımdı; halbuki vapurun burnu tamam menderesin ve önündeki kayaların istikametini tutmuştu. Dalgalara, meram anlatılamazsa vapurun kayalara çarparak parçalanacağı muhakkaktı. Yolculardan bir kısım endişe İle yerinden' fırlamıştı..
Kaptan mahlrane bir manevra ile vapuru mendireğin İçine soktu, heyecan zail oldu. Ahmet Rasim bey bu defa da mükemmel bir mevzu yakalamıştı. Ertesi günkü yazısında lodosu, dul gaların hücumunu ve çıkardıkları sesleri, vapurun kayalara çarpmak tehlikesini, halkın heyecanını. kaptanın mahlrane manevrasını cardı bir surette tasvir ettikten sonra yazısına şimdi meal en. hatırladığım şu cümlelerle son vermişti: Devlet gemisi de bindiğimiz vapura benzer. Vakit vakit tehlikelere, maruz kalır, kayalara çarpacak gibi görünür, Fakat dümen, usta bir kaptanın elinde İse bu tehlikeleri atlatır, yoluna devam eder...
Sucu Koço, arabacı Yaşar
Ahmet Rasim beyin baş ahbabı sucu Koço İdi. Koçonun dükkânı BabIâli caddesinde İkbal kütüphanesinin yanında idi, Koço kır bıyıklı bir parça aksi bir adamdı Fakat Ahmet Rasim beyin karşısında kuzu gibi idi. Geceleri dükkânında yattığı için Babıâll caddesinde olan biten her şeyi bilirdi. Ahmet Rasim bey dükkândan içeriye girince Koço kendlslle bir masada karşı karşıya oturur, sohbete dalardı. Bu sırada su Tcya şerbet içmek için gelen olursa lztemlyerek yerinden kalkar, suyu, yahut şerbeti verdikten sonra derhal Rasim beyin karşısına geçerdi. Bu dostluk Koçonun ölümüne kadar devam etti.
Ahmet Rasim beyin eski dostlarından biri de arabacı Yaşardı. Bir zamanlar mektepte beraber okudukları Yaşar Ra sim beyi çok severdi, o da kendisine muhabbet gösterirdi. A-rabacı Yaşar'ın Rasim beyin
Ahmet Rasim Bey
ölümünden sonra vakit vakit Heybelladaya giderek eski arkadaşının mezarı başında bir kaç kadeh içtiğini ve şişede kalan rakıyı mezarın etrafına döktüğünü anlatırlar.
Mütareke devrinde
Şehir mektupları muharriri Birinci Dünya harbini taklb eden mütareke devrinde Vakit gazetesine yazı yazıyordu, Ahmet Rasbn bey her gün erkenden makalesini evinde hazırlar. öğleye doğru matbaaya gelerek İdare odasında bir masanın önünde otururdu. İdare odasına giren çıkan çoktu. Ra-şlm bey bunları dlnllyerek Öğleye kadar vakit geçirir, öğleden sonra çıkar, bermutat sucu Koçoya uğrardı. Burada tir müddet Koço ile sohbet ettikten, bir müddet de kitap okuduktan sonra akşama doğru Kadıköyüne dönerdi. Kendisi hayatının en muntazam geçtiği ve en verimli suretle çalıştığı zamanın bu devre olduğunu söylerdi.
Beş sene giyilen ayakkabı
Ahmet Rasim bey, dünyanın I en sessiz İnsanlarından biriydi.
Bağırıp çağırdığı, hiddetlendiği hiç görülmemiştir. O herkesin, hattâ kaldırım taşlan İle, dost-[tu!„. Bir gün bir arkadaş ayakkabılarını çabuk eskittiğinden şikâyet ediyordu. Rasim bey:
— Ben bir ayakkabım beş sene glyefiaı, dedi.
Arkadaş sordu:
— Aman bunun sırrını bize de anlatır mısınız?
— Ortada sır diye bir şey yok... Ben kakarını taşlarına dostça muamele ederim, onlftia okşar gibi basarım, siz, ayaK-I larmız kaldırım taşlarlle kavsi eder gibi yürürsünüz!... Bütün mesele sizin de düşmanlığı bırakarak dost olmamadadır!...
Ahmet Rasim beyin musiki merakından ve bugünün mu-harrrilerLnden bir gence tavsiyelerinden başka bir yazıda bahsedeceğiz.
Enis Tahsin TIL
Truman paktın çabuk tasvib edilmesini istiyor
Vaşingtoiı 20 (A.A.) — V1U1-ams Burglı yatında bulunan başkan Trumaııın kuzey Atlantik paktı He onun mütemmimi olan askeri silâhlanma programının kabil olduğu kadar çabuk tasvibi için parlamento çevrelerinde girişeceği enerjik mücadelenin plânlarını hazırladığı bildirilmektedir.
Başkan Truman bu mücadele plânını Parlstekl konferans müddetince kendisi İle hususi bir hat vasıtası İle temas halinde bulunduğu Dışişleri bakanı Acheson'un tam tasvibi ile hazırlamış bulunmaktadır. James Weeb'le de temas halinde bulunan Dışişleri bakanı cumartesi günü muavininden Atlantik paktının süratle tasvibi için. Ayan Meclisindeki demokrat liderler nezdinde teşebbüse geçmesini istemiştir. Yetkili parlamento müşahitlerine göre Atlantik paktının tetkikine başlanması daha bir müddet içm pek beklenmemekle beraber 31 temmuzda sona erecek olan şimdiki içtima devresi İçinde müzakere ve kabul edilmesi mümkündür.
Bununla beraber, ayni müşahitlere göre silâhlanma programının fevkalâde bir oturum yapılmaksızın tasvibi, zor hattâ İmkânsız görülmektedir.
Şah’ın kardeşleri
Amsterdam 30 (AA.) —
(Reuter): Iran Şahının kardeşleri prenses şems ve Prenses Fatma bugün buraya gelmişlerdir.. Prensesler buradan uçakla New* York’a, oradan da Angelos'a gideceklerdir.
Vaşingtona geldi, tetkiklerine devam edecek
Washlngton 30 (AA) — Türk donanması baş komutanı Ora-mlral Mehmet Ali Ülgen yaptığı tetkiklerden kısa bir müddet İçin Washlnglona dönmüştür. Oramlral Virglnla'da Norfolk’-dakl bahriye tesislerini, Rhode İstandda subayların talim gördüğü New - Fort tesislerini ve Connectlcut'de Türk deniz subay ve erlerinin talim gördükleri New - London denizaltı üssünü ziyaret etmiştir.
Oramlral thgeu, pazartesi akşamı Washlngtondan hareket ederek güney Carolina'du Charîeston deniz tezgâhlarına gidecektir. Oramlral, orada A-merikan askeri yardım programı çerçevesi içinde Türk donanmasına devredilecek İki destroyeri ve hu destroyerlerde talim gören Türk mürettebatını teftiş edecektir.
Burmadan çok çilek geliyor
Ereğli bir zamanlar tstanbula her yerden evvel ve her yerden ucuz çilek yetiştirirdi. İki seneden beri Ereğllye kuvvetli bir rakip çıkmıştır: Bursa. Bursa her yerden evvel, her yerden u-cuz çilek gönderiyor, Bu çilekler Ereğli, Arnavutköy çilekleri cinsinden değildir. Daha büyük, bir parça daha ekşidir. Fakat kokusu ve yemesi pek güzeldir. Bu sebeple halk Bıırsa çileklerine rağbet ediyor.
İki günden beri çok miktarda Bursa çileği gelmeğe başlatnış-ka-
Los tır. Flütler 50 - fiO kuruşa ' dar düşmüştür.
Bahçe seven bir miliet lngi'terede [ oyaî Horticu’tu-ra. cemiyetinin ça'ışmaları
açıklanan hakikat!..
öğrencilerden yiizlercesi gıdasızlk ve bakımsızlık yüzünden tüberkülnzluL
Vakıflar Gcucl ınüdıırii Hakkı Kâr.ıil Beşe. Vaki! yemeğiyle doyan yavrularla..
Created by free version of 2PDF
Konya stadyumu
Konya (Akşam) (. — şehrimizde bir seneden beri ya-K K pılmakta olan
J. Gençlik stad-? yomu lamamlnıı-unş vc gençliğe açılmıştır Stad-yomda karşılıklı tribünler .koşu pişileri ve bisiklet ‘ koşusu için vo-Byiedrom vardır.
• V . Ayrıca gençliğin Beden Terbi- İstirahatı için bir biyesi Bölge (lc lokal açılmiş-müdürü Dön- ^ır.
dar Ataman Bu tesisi çok kısa bir zamanda şehrimize kazandıran vali Şefik Şoyer’e ve çok İyi, feragatli çalışmalariyle kentlisini sevdiren geç Beden Terbiyesi bölge müdürü Dündar Ataman'a memleket adına teşekkür ederiz.
Londradan yazılıyor:
Diğer milletlerin az ehemmiyet verdikleri bahçecilik» İngl-Uzlerin herhangi bir içtimai sınıfını son derece alâkadar eder. Hattâ ilâve etmeliyiz kl İngiliz milleti bahçe için diğer milletlerden çok daha vakit sarfeder-ler.
İngiltere, halkını bahçeciliğe teşvik edecek bir çok muazzam bahçelere maliktir. Her sene milyonlarca insan Londra yakınındaki Kew Nebatat bahçesine gider. Bu bahçe rakipsiz olarak dünyanın en güzel bahçelerinden biridir. Gözlerinin önünde uzanan gayet güzel manzarayı seyrederek halk, bahçecilik bilgilerini arttırır.
Royal Hortlcuitural Cemiyeti bu bilgi üzerinde uğraşan müesseselerin en mühimmldlr Bu müessese 1804 te bahçecilik rönesansı He beraber knmlcuış-ttrr. Bu devİTde İngiitereye bir çok ecnebi bitkiler,. Hint ve Çin menşeli nebatlar ve diğer deniz aşın memleketlerden bir çok filizler getirilmiştir. Bu cemiyet memlekette bahçeciliği teşvik eder, ve bu İş için lâzım olan kolaylıkları yapmak için gerek fenni ve gerekse pratfk İşlerle uğraşır. İngiltere bahçecilik üzerine basılan bir çok İlerle» nılş neşriyatı ve botaniğe alt her türlü pratik ve teorik araştırmaları bu nıüesseseyc borçludur.
Bu müessesinin 33.000 azası vardır ve 1.158 cemiyetle İşbirliği yapar. Bu cemiyetlerden bir çoğu hariç memleketlerdedir. Bilhassa Avuslralyada, Ka-nadada. Cenubi Afrikada, Hln-
distanda, Yeni Zelândada, Ar-jan tinde ve Danimarka d a bun-lata raslamak mümkündür. Bir çok ecnebi İnsanlar bu cemiyete âza olmuşlardır kl bunların arasında İsveç tahtı varisi de bulunmaktadır.
îki ayda bir yapılan sergiler
Bu cemiyetin. Londrada en büyüklerinden sayılan, İki tane salonu vardır. Burada İki ayda bir sergiler yapılır ve bunlara ilâveten Kraliyet ailesinin de İştirak ettiği Clıelsea Çiçek sergisi de burada yapılır. Bu serginin iştlmni bakımından ehemmiyeti çok büyüktür Bu senekl çiçek sergisi 25-28 mayısta olacaktır.
Sosyetenin Surreydekl Wlsley bahçesi bir çok bakımdan işe yarar Bütün amatör ve profesyonel bahçıvanlara modellik teşkil eder, ve İçindeki kışlık verandalarda ve laboratuarlarda bir çok fenni araştırmalar yapılır. İşte buralarda çiçekler, sebzeler ve meyvalar yetiştirilir, bundan maksat bunların en iyi yetişine şartlarını tetkik etmektir. Wlslcy aynı zamanda profesyonel bahçıvanlara da Çok yardımda bulunur.
Londrada, Vlncent Squai'e-dekl Bindley kütüphanesi bahçecilikle meşgul olanlar için bir servet Kaynağıdır, ihtiva ettiği 25,000 eser arasında Britlsh Museuında bile eşi bulunmayan kitaplar mevcuttur. Bu kütüphane bahçecDlk, ve botanikle uğraşan bütün insanlara açıktır. Kütüphanenin ziyaretçi defteri bir çok meşhur İmzalarla doludur.
Meyva bahçelerini zararlı haşerelerden korumak için Amerika'da hortumla haşereleri öldüren madde Bıkılıyor. Bu tec-ı htzat yakında Marshöll plânına istinaden memleketimize de | gelecektir .
Üsküdar. Eyüp ve Hasekideki Vakıf imarelterlnden yemek a-Jan fakirler arasında bir eleme yapılmasına zaruret hasıl oldu-: ğunu, Vakıflar İdaresinin bu bakımdan tetkikut yaptığını, L-mareltcrln 15 - 17 ydhlc gediklileri haline gelen ve kazançları kazançları ve sıhhi düründan müiaJd olanların yardım listesinden çıkarılarak yerlerine hakiki fakirlerin getirildiklerini yardım listesine ithal etmekte dünkü yazıda anlatmıştım, • • »
Üç imarete, büyük fedakâr-îlki arla, her sene tahsis edilebilen 65,000 liranın mahalline sarfoltınmasına teinin İçin girişilen bugünkü «eleme» faaliyetinin müspet neticeler vereceğini, hattâ vermeğe boşladığın*. Vakıflar Genel müdürü Hatkı Kümü Beşe He birlikte ziyaret ettiğimiz bir İlkokulda yakinen müşahede ettik.
Fakir muhitin ilkolrulu
Fakir bir muhitin, bir çat» altında toplanan bu Ikl İlkokulunda. başöğrtmenin verdiği 1-zahatı dinlerken kalbimiz sızladı, gözlerimiz yaşardı... Muhit fakir olduğu için. Okul - Aile Birliğinin fallyet göstermek İmkânını bulamadığı bu İlkokulda şimdi 78 I Evkaf İmaretinden verifen yemelke. 22 sİ gerek Kı-zılaym, gerekse Okııl - Aile Birliğinin öğrenci velilerinden temin ettikleri yardımlarla 100 öğrencinin karnı doyurulmaktadır.
Okul başöğretmeni, Vakıflar Genel müdürü Hakkı Kâmil Beşe’ye yaşlı götleriyle bakarak heyecandan tltrlyen sesiyle (AHah sizden razı olsun!» diye teşekkür ediyordu, çünkü Haseki imaretinden yemek alan naylon çoraplı kadınlarla ayda 150 lira kazancı olduğu anlaşılan erkek fakirler (!) yerine bir kaşık sıcak yemekten mahrum yarının büyükleri yavrulara yemek verilmektedir.
Başöğretmenin açıkladığı hakikatler
Başöğretmen acı hakikatleri birer birer açıkladı:
«— Okulumuzun, dedi, yüzlerce öğrencisi (iıberkiHozludur. Bunların her tatilde prevantoryuma yatırılma l«n lâzımdır. Fakat hani nerede o İmkân?
Okul - Aile Birliğinin sağladığı pek cüzi ve mahdut yardımı İle fakir öğrencilerin kalem ve defterlerini bUe güçlükle temin ediyoruz. Her gün 100 ekmek almamız lâzım; yaln»z ekmek parası 35 lira tutuyorl Heklmoglu Alt Paşa gibi fakir bir semtte her gün bu 35 lirayı temin etmek bllo çok zordur.»
Görülüyor ki Evkaf İdaresi,
:ı.ı:(mıuyFn,v «MiıkiıtTai dlnllyen otu! başöğretmeni öğretmenlerinin sevinçlerini
Cemaleddin BİLDİK görmeliydiniz. öğrencilerine karşı bir baba ve anadan da ziyade şerkal ve merhamet hisleri taşıdıkları, yüzlerinde acıkma okunuyordu.
Vakıflar Genci müdürünün yanında bulunan müfettiş Fuat M Bener de şu müjdeyi verdi:
«— Şimdiye kadar İhmale uğ-riyan birçok İşler var kl on'.ir üzerinde faaliyete geçeceğiz. Meselâ, Bir tanesini aOvlIyeylm: öyle zamanlar oluyor İd Çcüt balık çıkıyor ve bunların birçoğu dentae dökülüyor. Biz bu balıkları kendi teşkilâtımızla nlıp, gene kendi teşkilâtımızla mahalle içlerindeki fakir halka günü gününe dağıtacağı?. Bu suretle denize balık dökülmesinin önüne de geçmiş olacağız. >
imaretlerden yemek alan ve buraların gediktiler! haline gelen
müsafcl olanlar yerine, aileleri fakir re kimsesiz öğrencileri
büyük bir isabet ve anlayış göstermiştir.
Yemek salonunda
Az sonra okulun alt katındaki yemekhaneye tndlk. Yüze ya-kuı öğrenci, önlerindeki tabaklar içinde, imaretten gelen zeytinyağlı pırasayı öyle bir lştllıa İle yiyorlardı ki evlerinde sıcak ve soğuk yağh bir kah yemek pişmediği veya pek ender piştiği anlaşılıyordu.
Çocuklardan birine sürüyorum:
— Baban ne İş yapıyor?
Susuyor, yanındaki arkadaşı cevap veriyor:
— Onun ne anası var, ne babası...
Ötekine sonıyorum:
— Senin?
Başını önüne eğerek:
— Benim de yok! diyor.
Onun yanındaki de. daha ö-tekl de hep böyle anasız ve babasız çocuklar,.. Hepsi de fakir teyzcJerljıln, halalarının veya ctayılariyle amcalarının himayeleri altında yavrulat...
Vakıflar idaresi faaliyete geçiyor
Okul başöğretmenin, yüzlerce öğrencinin tüberkülozlü olduğunu söylemesi üzerine Vaktflur Genel müdürlüğünün bu vaziyet karşısında da bir yardım eli uzatmasının mümkün olup ola-mıyacağını Öğrenmek istedim Genel müdür Hakkı Beşe:
— Ne yapabiliriz mül&hoza-«lyle ben de aynı mevzuu düşünüyordum.. diyerek cevap verdi:
«— Evvelâ, şimdi Üsküdar, Haseki ve Eyüp İmaretinden yemek atan 1000 fakirin mllrtaıı-nı 2500 e İblâğ etmek kararın» dayını Sonra da tüberkillozlu öğrencileri Guraba hastanesinde açacağımız btr klinikte ayak tedavisine tabi tutmamızın faydalı olduğuna kaniim. Bununla beraber. Üsküdarm çamlık bir. yerinde .fakir ve zayıf öğrenciler İçin bir kamp açmak, tatilde bıı öğrencileri kampta beslemek em dindeyim.»
Bu güzel kararların tatbikimi ne zaman geçilebileceğini sorduğum zaman da:
— çok sürmez! cevabını aldım. Fakat bu konuşmamızı
de
İle bir
Okul yemekhanesinden ayrılırken. kapıda, bekliyen zayıf, san benizli öğrenciler grüpu He karşılaştık. Başöğretmen, bunların Oku! - ATle Birliği yardım listesine dahil öğrenciler olduğunu anlatarak:
«— Biz, EVkar kadar yağlı ve güze! yemek yapamıyoruz. Cün-kil bütçemiz müsait değil. Bck-llyen bu yavrular. Evkaf yemeği listesine dahil olup da gelmiyen çocuklar varsa onların yemeklerini almak için sıraya girmişlerdir.» dedi.
Matbaaya dönerken düşünüyordum. Memlekette bu kadar zengin var. Bunlar, her okuldun beşer, onar öğrencinin yemek masraflarını üzerlerine fili verseler mesele kalmaz. Fakat zenginlerimiz arasında hayırsever pek a*!...
Cemalcddin BİLDİK
££ AKŞAM
Abone bedeli
Türk ıra Ccne-bl
5ffl«ı kuruş Vuruş! 1500 • ÎSOO •
aoo • looo >
500 . - »
setrâilt
• aylık
3 aj'lı
1 aylık
Adres tebdili teli» elit kuruşluk t>ul İldir Aksi takdir-1
de Adres değiştirilme».
Telefonlarımı» Başmuharrir Vatı İşleri fflJÎIB - idare W Müdür ww
Saban 5 — Kul! 20
tmıak GU. Öalo İkindi Ata. Ya Isı
E «.« 8JS 1.3» B.37 12.U0 I £1
V 3,11 5,31 1311 17.11 30,33 22. U
lan rrlıane. OııbıAil civan
Cbm.il Nailli ınlcnfiı No 13

İTM7LL*» EHLEMl
sevimli okuyu-
hazırlanmıyanlar için güçtür. Sınıflarınız yükseldikçe yaratı-
elma doğma büyüme yollu idi. Ortaokulu dikteıı sonra artık İyice yarlayan babasına ticaret işlerinde yardım etme m işti .
O sene kış bitmiş,
başlamıştı. Selmanın babası hiç beklenmedik bir anda hastalandı. Doktorların bütün uğraşmasına. Selma ile annesinin bütün dikkatine rağmen kurtarmak mümkün Ana kız onu göz yaşla toprağa verdikten sonra bucaksız bir mateme L rek yaşamağa başladılar.
Selma uzun zaman babasının ticaret işlerine yardımcılık ettiği İçin buna aşağı yukarı alışmış durumdaydı. Zaten o kadar önemli bir şey de değildi bu Büyük şehirlerden aldıkları siparişe göre portakal gönderiyorlar. karşılık olarak da ya mat getirtip orada satıyorlar, yahut da doğrudan doğruya pat-u anı atıyorlardı.
Selma, babasını kaybettikten sonra oturup hesapları kontrol elti Kimde alacakları kalmışsa onlara mektup yazdı. Hepsinden müspet cevap gelmişti. Borçlarını tanıdıklarını ve paranın posta ile yola çıkarıldığı bildiriliyordu.
Yalnız İstanbüldakl şirketlerden biri borcunu tanımıyor;
— Biz bunu iki ay evvel ödemiştik. şeklinde- cevap veriyordu.
Bir yanlışlık olacaktı. İki ay evvel bu para gelmiş olsa hesap ( pakete çok ehemmiyet veriyor-kapaltlmış olacaktı. Halbuki açık duruyordu. Buna mukabil Selmanın elinde beş bin liralık sipariş mektubu ile malın teslim olunduğuna dair bir de senet vardı. Bu senet para gelinceye kadar bekletiliyor, para geldikten sonra sahibine iade ediliyordu.
Ana kız o gece başbaşa verip
boylu dOülndUK. ««-vter «çlnde yanHjmiu. Fakat
İÇİ.* „««(>,. butok.!1»"1
k» ( , Bav Fehmi İ.La,.bulun y“"s"“ muvatM
u»r.u, tiieaarlanndantb. Hile Bö’!t dW“»“ haMe
yaPm.«M imkân yoktu FbttU10"*™ cı11 ton“ van~
ol...k Selma onun kendi »Hra-ru olan kızı ile de gıyaben ko-' ,n^ u’ nnjuyoe ,(■ mektupta,.yordu? “ml Hem bfî bin Uta u nara d. ««^vorau:
değildi Nihayet kalkıp İstan- (Devatm 7 uci sahifedr)
' -------------------------------------------------------

olursa muvaffak olmamak İçin ler. Serilmeden ve isteksiz olz-
1 sebep oy ok t ur. Kendinize, aile- rak yapılan işten hayır gtlml-niie « memleketinin faydal, *“”• h’IJ' blllr.lnw.
Olmak illere vrtisırtakta oldilSu- S“““ d* belirtmek Irteelm kİ nu»ı asta unutmayın. Hayal d(Wİ» mesleji» kotmu bu-luıımaz. Bizim ailelerimizde umumiyetle küçükler için bir kaç mahdut meslekten gayrlsinnı seçilmesi arzu edilmez. Bu yanlış telâkkinin tesirini çocuklarda gördüm. He rıığua büyüyünce sorarını. Arkadaşlarınızın çoğu bana ya doktor, ya mühendis veya avukat olacaklarını söylediler. Bakalım bu mesleklere hepsinin tam sevgisi ve daha müh inimi kabiliyetleri vaı mıdır? Mesleğinde muvaffak . ~ » “_
otmuş bir elektrikçi, bir tornacı Donald bütün Teksas çlft-veya marangoz, mesleğini iyi ilklerini dolaştığı halde kcndlke intihap edememiş bir doktor- bir türlü Lş bulamamıştı.
dan veya mühendisten çok da- Bütiın çiftlik sahipleri, adama ha fazla para kazanır ve nw- ihtiyaçları olmadığtnı söyliye-sut olur. Yarının meşhur Hini, rek onu baştan savıyorlardı. I fen, sanat ve iş adamları m es-1 teklerini isabetle seçmiş. bu«*uai -Icü çocuklar arasından çıkacaktır.
I üç haftadır gazetemizin sizin için ayırdığı Çocuk sahifesinde salı günleri bululuyorduk. Arlık dersler kesiliyor mücadelesi denilen savaş. buna ve yaz tatili başlıyor. Sizin yalınızda olanlar İçin 8 - î ay üren eld îve devamlı btr çakmadan sonra iki üç ay din-
Üç gün sonra Bay Fehmirin |arımKf e İstanbüldakl yazıhanesine İn- çocuk|arın miş bulunuyordu. | m,yan ly
Tüccar onu memnuniyetle malkitirleı karşıladı. Ayni odada çalışan * iyJ yürekli katibini de takdim ettt. Fakat nih
Selma bu orta yaşlı adamdan I gis.1 taşıy; nedense hoşlanmamıştı. I
tik hoşbeşten sonra Selma daha evvel mektupla yaznııjt olduğu gibi durumu bir kere daha anlattı, Fakat vakit öğle-olduğu İçin Bay Fehmi:
— Şimdi lokantaya gidip karnımızı doyuralım. Bu İşi yemekten sonra konuşuruz, diye onu kaldırdı.
Selma tereddüt ediyordu. Elindeki paketi göstererek:
— Bunları burada bıraksak nasıl olur? diye sordu.
— Nedir onlar?
— şimdi söyliyemem. Kızınız Nermine sürpriz yapacağım. Akşam eve gittiğimiz zaman görürsünüz.
— Peki yavrum. Madem bu
Çocuklar .insanın İyi hazırlanmış bir bayat plânı ve bunu gerçekleştirecek gayreti
sun, onu kasaya koyalım.
— Madem kasayı açıyorsunuz şu mektupla senedi de koyuverin . Her halde çantamdan daha emniyetlidir.
Yemekten döndükleri vakit
------------------------'
D izim Hıristiyanların Paskalya bayramı ile ilgimiz olmadığı halde, onlar gibi bizde de yumurta dövüştürmek âdeti vardır. Bunu bilhassa köylüler çok yapar.
Yeşildere köyOnde Hıdrellez günü yapılan yumurta dövüşleri meşhurdur.
Bilhassa muhtarın oğJu ile imamın torunu bir türlü yenilemedikleri için Hıdrel-
- , .. _ ,, . , , .. 1 VCUUdCLIlCUIt^lCl I IUII İ11UJ VI-
Selm. İta Bay ra,ml haymisn leîl h scne j |e çelterletal dona kalmışlardı. Yazıhane Di_ „L,„ıî„ri^ .
.................... Blc >>alta evvelinden na-
zırltk başlar. Ellerini alıştırmak için tâlime Girişirler... Saatlerce uğraşırlar ve günlerce kümes kümes dolaşıp sağlam yumurta ararlardı.
Bayram günü köylü de iki taraf olur, bir taraf muhta-
rın oğlunu, diğe rtaıaf da imamın torununu tutar, heyecandan nefesleri tıkana-
20 sayılı bulmacanın birincisi: Gönül Doğu ■ Fatih
Ertesi gün yapılan sıkı araştırmalardan sonra. sığıclarm büyük bir kısmı İle atların çoğ«ı ele geçirilmişti. Fakat haydutların izini bulmak kabil olmadı.
Yalnız kasabada bir dedikodu başlamıştı Gece yarışındı sonra bir at lıayaleti etraf dolaşıyor, sanlci birisini arıyı: muş gibi gidip durup durup c rafına bakınıyor ve havayı fco iuyormuş.
Gardiyandan bunu dlnlly Cim Cim şerifle konuşmak istedi! nl söyledi Ve konuştular:
— Sayın şerif, herkesin hay let zannettiği bu at aslında o nlm atımdır. Başka bir yarat değildir, Haydutlar onu da ( i ger hayvanlarla beraber ça! • götürmüşlerdi Bir yolunu b i lup kaçmış olacak ki. geceli ' beni aramak İçin meydana ı kıjror. Gündüzleri de yakala I mamak için şurada burada «a | lanıyordıır muhakkak. Sizd I ricam şu Bir gece çıkıp onu t talim. Bizi haydutların bulu duğu yere götürmezse, son isterseniz beni idam edin.
+
Cimin dediği aynen çıkmıştı. Ertesi gece şerifle beraber dışarı çıktılar. Cim hayalet gibi dolaşan ata bir ıslık çaldı Hayvan kuzu gibi yaklaştı Kasabadan aldıkları yirmi kovboyla afıa izinde yürüyerek haydutların gizlendiği yeri bulmak ve hrn-slnl birden kolay oldu.
Son uğradığı çiftlik sahibine Cim:
—Vakit geç oldu. Hiç olmaz-« sa bu gecelik bana yatacak bir Tatil aylarınızın neşeli sıh- 'yer verln- diye yalvardı. Ben de
, ... .. ... ' . yorgunum, atım da. Yarın sa-
ham ve eğlenceli olm.suu te-
nıennl ederim. Şimdilik hoşça _ Pekt âUQ1 avllya bağla da kalın sevgili çocuklar. | içeriye gel öyle Lse...
Cim ev sahibine itaat eîH.
Ona yemek verdiler. Bir de yatarak yer.
Herkes uykuya daldığı halde delikanlı bir türlü uyuyamıyor-du
İş bulamadığı için tena halde üzülüyordu.
Gece yarısına doğru d işarda bir takım ayak sesleri ile at kişnemeleri duyarak kalktı. Ne oluyordu acaba? Yoksa?.
Evet yanılmamıştı. Çiftliği; haydutlar basıyordu.
Biraz sonra tabanca «sieny-' zanneûereK ^erlf- teslim le ortalık altüst olmağa başladı. | *ahlb‘ haydutîann
Çiftlikteki bütün kovboylar,gördükten j uyku sersemi oldukları için mü- n tlafaayı lâyıkı ile yapamadılar. Avludaki bütün atlarla, yan bölmedeki bütün sığırlar kasla goz arasında çalınıp dağa kaldırılmıştı. Bu arada Cimin sevgili atı da yok olmuştu.
İki saat sonra vaka yerine gelen şerife çiftlik sahibi Cini göstererek:
— Bu akşam oian bitenden yabancı sorumludur Haydutlarla birlik olduğu muhakkaktır. Hepimiz uyuduktan sonra onlara İşaret verdi. Gelip bİ2İ sosaıta.
Cim ne söylediyse fayda et- Haydi bakalım yeni nıedi. Şerif onu ensesinden tut- başına geç, Şu haydutların soc-tıığu gibi götürdü ve hapsetti, gusunu yapalım
Sadeddin GÖKÇEPINAR
rak dövüşün sonunu beklerlerdi.
Nihayet o senede Hıdrellez geldi. Bütün millet köye yakın bir su kenarında toplanmıştı. Yenildi, içildi. Oyunlar oynandı. Şarkılar söylendi, şimdi sıra yumurta dövüşüne gelmişti.
Muhtarın oğlu Haşanla, imamın torunu Mehmet her sene olduğu gibi, finale kaldılar.
İkisinin elinde de birer sepet yumurta vardı. Birlnin-kîler kırmızıydılar, ötekinin-kiler yeşil. Başladılar vuruşmağa. Altışar yumurta çarpışacaklardı. Kim daha faz-
Ovamı 7 uci sahifedci
Kendislni zannederek
2 t T 3 ? t 7 i , 5 T ir t * T h 77 7 ı
Created by free version of 2PDF
jrakalamak gayet
haydutlarla ortak Şerife teslim eden, a ya-gördüktpn sonra , Cim'ln arkasını okşayarak tatlı cümlelerle ondan at dilemeğe kalkışmıştı.
Fakat boş yere hapiste yatmak. haydut damgası İle leke! Lenmek delikanlının çok. ağırı-| na gitmişti: _
I — Açlıktan öleceğimi bilsem, sizi ne bağışlarım, ne de vereceğinizi söylediğiniz İşi kabul ederim. /•, •
Bu sözleri dlnllyen Şerif, atına atlamağa hazırlanan Cimi ensesinden tutarak durdurdu;
deilkanlL yok. Bent alıyorum, ödevinin
— Dur bakalım
Yola çıkmağa lüzum I yanıma . yardımcı
kapıdan içeri girerek
21 Numsra'ı
EN 6ÛZEL EĞLENCELER
bütün san-
CU/(II1£T rtMKlAeM ti/MR
eklemeyi
suresi d mayıs raiı konimi*
Yandaki rfcsimde 16 odalı bir yapının yukarıdan alınmış resmini görilÇorsu-p tıuz. Odaların hepsinde birbirine açılan kapılar var. Fakat odalar o kadar çok, kapılar da öylesine karıcık ki ayni kapıdan yalnız bir kere geçerek odaları teker teker dolaştıktan ra tekrar çıkış kapısına varmak hiç de kolu/ değil. Şimdi Iha çetin işi başarmağa çalışın bakalım.
Yolunu şa^rıp içerde kalanlar bir daha dışarı çıkamazsa bunun .sorumluluğu bize ait değildir.
Ba yolculuğu kazaya uğramadan bitirenler arasında yapılacak ad çekmede « hediyeler verilecektir.
Birinciye: Bir futbol topu. İkinciye: Bir lâstik lop. t'fuacuye: Bir tenis topıı.
Dördüncüden onuncu ya dar; Birer resim defleri.
On birinciden otuzuncuya kadar: ('eşitli hediyeler.
Geçen bulmacanın halli
Bilmecemizi doğru çözenler arasında 1 Mayıs Çarşaflıda günü ad çekme yapılacak, hediye kazanların tanılisiesi 3 Mayıs Cuma günü AKŞAM gazetesinde yayınlanacaktır.
22 numaralı bil günü bitiyor. Cevapları unu; mayınız
Sevgili çocuklar,
Aylardanbcrı haftada bir bu hifede buluşuyor ve başba. vererek lirin eğlenceli, hem de heyecanlı saatler geçiriyorduk. Bütün gayemiz size dünyanın en faydalı bilgilerini, en güzel hikâyelerini, en meraklı serüvenlerini vermekti. Okul dışındaki genel kültürünüzü mümkün olduğu kadar arttırarak sizi noksansız ve sağlam temellerle hayat savaşına hazırlamağa çalışıyorduk. Çocuk Dünyasına karşı gösterdiğiniz yakın ve samimi ilgiden, bu konuda başarı gösterdiğimizi edebiliriz. Böylece size faydalı olabilmek fırsatım bulduğumuz için hakikaten İftihar hisleri duyduğumuzu da şaklamağa lüzum yok.
Bir ulusun, istikbalin karanlık ufuklarına doğru aydın adımlarla ilerliyebibnesl İçin her şevden evre! çocuklarına güvenmesi şarttır. Biz bu bakımdan size tam mânasiyte güveniyor ve bütün yarınlar boyunca yüzü nüzü asla kara çıkarmıyacağı-nıza kesin olarak inanıyoruz. Bıtiun için gönlümüz ferah, kalbimiz de rahat.
İşte uzun bir ders yılından sonra hepiniz bir kere daha sı-ıflanni7.ı geçtiniz, bir kere daha büyüklerinizin yüzünü güldürdünüz.
Gamsız, neşeli ve sürprizlerle dolu tatili yüzde yüz hak etmiş bulunuyorsunuz.
Bütün ders yılı boyunca sizinle beraber çalışıp didinen Çocuk Dünyası da gelecek haftalan İtibaren İştira hate çekiliyor. Hepinize tatilde neşeli ve hoş günler geçirmenizi temenni ederiz. Adnan Tahlr ,

31 Mayıs 194S
AKŞAM
Sahi Te 7

'ÇOCUK DÜNYASI'
Sihirli Yumurta
(Baş tarafı ® ncı sahifede) la kırarsa partiyi o kazanmış olacaktı.
Beş vuruşmada Haşan, Mehmedin üç yumurtasını kırmış, Mehmet de Haşanın iki yumurtasını kırmıştı.
Mehmet sonuncu yumurtayı kıramazsa yenilecekti. Sepetteki son yumurtayı çıkarıp parmaklarının arasında okşadı:
— Gel bakalım aslan yavrusu.
— Vur bakalım kaplan yavrusu.
İkisi de elleri tltriyerek-ten vuruştular:
Çat...
— Fakat hayret. Yumurtaların ikisi de sağlamdı. Kırılmadı.
— Bastan...
— Pekâlâ...
Çat...
Bu sefer de kınlan yok.
— Baştan...
— Peki ...
Çat...
Yumurtalar hâlâ sağlam. Seyirciler heyecandan fena olmağa başlamıştı:
— Haşan hile yapıyor, diye Mehmedin tarafından biri bağırdı.
— Asıl Mehmet hile yapıyor. diev Haşanın tarafı mukabele etti.
Tartışma gittikçe hararetle niyordu. Karşı taraftan biri kendini tutamı varak beri ta rafa bir yumurta salladı. Bu taraf da aynı şekilde karşılık verdi. Müthiş bir yumurta muharebesi başlamıştı. Çiğ yumurtalar havada uçarak kafalarda patlıyor, İki tarafın yüzü gözü yumurta sarısına bulanıyordu.
Kalabalık âdeta birbirine girmişti.
Bütün Yumurtalar atılıp bittiği halde, Haşanla Mehmedin ellerindeki son yumurtalar düşüyordu. Haşan geri A“ri çekilip:
— Onu da atsana, diye bağırdı...
— Sen atsana. . diye Mehmet karşılık verdi.
— Atarsın...
— Alamazsın. .
Haşanın arkadaşlarından biri fena halde kızmıştı. Onun elindeki yumurtayı kaptığı gibi Mehmedin kafasına indirdi.
Mehmet:
— Vay kafam diye bağırarak elini alnına götürdü.
Hayret, kan akıyordu. Can acısiyle o da elindeki yumurtayı Haşanın kafasına fırlattı. Bu sefer de onun kafasından kan akmağa başlamıştı. Aynı zamanda İki yumurta da kırılmadan düştükleri yerde duruyorlardı.
iki rakip kanıyan yerlerini mendille bastırarak birbirlerine yaklaştılar:
— İkimiz de aynı hileye baş vurmuşuz meğer. Yumurtaları kıramadık amma, kafalarımız kırıldı. Ödeştik.
Evet ikisi de yenilmek korkusiyle çorap söküğü dikmek İçin kullanılan birer tahta yumurtayı boyayarak birbirlerini yenmeğe karar vermişlerdi. Amma evdeki hesap çarşıya uymadı.
bezginlik kendini gösterir, ve yavaş yavaş suçlunun cümlel «-sablyesl çalışmaz olur Suçlu, beyninde bütün vücudunu felce uğratan bir boşluk hisseder. Kendisine verilen her hangi bir emre mukavemet edemez, kendisine söylenenleri söyler, yazar veya yapar. Bu vaziyette, suçluya dikte ettirilen bir İtirafın bir sureti «kati delil* olarak Doğu Avrupa basınında neşredilir.
İlâcın kullanılma tarzı
Skopolamln, 'Aktedon. Amfe-tamln ve Benzadrln 3 şekilde kullanılabilir. En emin şekli damar İçine lerlretmek olmakla beraber, kurban olarak seçilen kimse, ounun tablatlyle farkına vanr. Hap şeklinde yutu-iablleceğl gibi, toz halinde yemeğe karıştı alabilir. Bilhassa Skopolamln. tadı pek acı ve kolayca farkına varıldığı İçin, u-mumlyetle acı kahve içinde yerilir.
Beş portakal
(Baş tarafı C ııeı sahifede)
Kardinal Mlndszenty’nin tevkifinden az sonra Macar hükümeti kardinalin tam blr itirafta 1 bulunduğunu ve itham edildiği ' bütün suçları kabul ettiğini bet yan etti. Halbuki yukarıda İzah ' edildiği gito! blr İlâç sayesinde kendisinden zorla blr itiraf koparılın ası ihtimalini düşünen kardinal yabancı memleketlerdeki Macar din adamlarına gön derdiği talimatta şu noktayı tasrih etmeyi unutmamıştır: cSlyasi polisin elinde bulunduğum sırada, her hangi blr İtirafla bulunacak olursam, bunu sadece c İs mani raf una atfedl-ı ntz>.
— Vah vah .diye mırıldandı. Yazıhaneniz mahvoldu. Kasanızda kimbllir ne kadar paranız vardı.
— Hayır yavrum. Kasadaki ’ tlcvabında hazır
Dışişleri Bakanı Atinadaki tecavüz hakkındaki soruya
cevap verdi
Dışişleri Bakanı diyor ki: "Yaraya parmak basarak bir teşhis koymak ve tedavi çarelerini aramak zaruridir,.
«Türk - Yunan milletlerinin dost olmaları, el ele şarttır. Komşu Yunan milletinin bu derin hakikati dar kavrıyacağına itimat etmek istiyoruz.»
yü fümeleri bizim ka-
KISKANÇLIK^
HER AKŞAM
RtR II K A YE
Süzan! O samanlar, 12 yaşında bir kızdım. Herkes benim kaprisi arlın e boyıın eğiyordu Evin nazlı ve şımarık kızı İdim şimdi beni dinle: Hanrl. ilk defa evimize geldiği saman cnıt o kadar güzel buldum kİ bak* malçla ona doyamıyorduın Her eve‘gelişinde, ona karşı hayranlık ve muhabbetim artıyordu. fiilsen kafamda ne ni'lya-lar kurmuştum!
Bir giin Harırlnln seninle evleneceğini öğrenince kederimden ve kıskançlığımdan ağlamağa başladım. Oeceleri. göllerime uyku girmiyordu. Hanrl. her gün öğleden sonra biz? ge Iiyocdu. Kıskançlıktan kuduruyordum. Düğün gününüz da yaklaşıyordu. Arada yalnız un beş gün kalmıştı. Delirecek hal» gelmiştim: »Hanrl, Şuran ila evlenmemen, ben büyüyü ıce onunla evlenmellylm» «lıyoı-dum. Bir akşam, bahçede ö-püşHiğünüzü görünce, lirinizi de tereddütsüz öldürecek derecede şiddetli bir kıskançlık ve hk.de-te kapıldım. İçimden: -Hanrl hiçbir zaman ne Suzanla, ne de benimle evlcnnılyecek» dedim. Ruhumun bütün kuvvetiyle ondan nefret etmeğe başladım O zaman ne yaptığımı biliyor musun? Bahçıvanın, bahçeye giren serseri kopekleri Öldürmek İçin yaptığı köftelere beyaz hotoz karıştırarak onlara attığını görmüştüm.
Ben de bahçıvanın yapi.it;.m yaptım. Bir fırsatını bularak o beyaz tozdan biraz çaldın* ve bir gün evvel yaptığın tatlıya döktüm. Ilanri. o tatlıdwu üç parça yedi. Ben de onu ye meğe teşvik için bir parya yedim* kalan parçaları da çiıp tenekesine attım Hacri iki -(un sonra oldu. Ben yaşadım Fakat dalma hasta idim. Benden başka kimse hastalığımın c--beblnl anlamadı. Hanrl öldükten sonra artık secden ayrılmamağa ve bu korkunç wrı ölürken 3ana söylemeğe karar verdim. Bu sebepten dolaydır ki bu ânı, dalına dehşetle lû-»unüy ordum.
Abi açığım şimdi beni al fetmelisin. Sen beni affetmeden gözlerimi bu dünyaya kapanışa İstemem.
Susan yüzünü elleriyle örtmüş, sevgilisi Hanriyl düşünüyordu.
Rahip. Suzapj. daldığı a-* haiyülâtlan uyandırdı:
— Matmazel Suzan, kard -finiz ölüyor, dedi
suzan. başını yukarı kaldır1' Margaritin karyolasına yaklaş.»-rak onu alnından öptü:
— Seni affediyorum karch'-şln>! sözlerini tılrek blı sesle kekeledi.
Margarit. acı acı gülümaı>s-rek cnn verdi
Margarit Dctercl ölmek tiz--re kil. Ellisini geçmemiş olduğu I halde yetmlçinıie görünüyordu. 1 Gözleri korku ile açılıp kapanıyordu. Kendirinden altı yaş daha büyük olan kız kardeşi Suzan. karyolasının önünde diz çökmüş hıçkırıyordu.
11 kız kardeşin hayatı hakikaten çok acıklı bir hikâyedir Büliin kasaba halkı bu hikayeyi biliyor. Birçok genç kızlar, lkl kız kardeşin hazin talihlerine ağlamışlardır.
Suzan, yani iki kız kardeşin en btiyüğil vaktiyle Hanrl namında bir genç tarafından çıldırasıya sevilmişti. Düğünleri yapılacağı sırada Hanrl ansızın hastalanarak öldü. Suzan, derin bir mateme büründü, başka bir erkekle evlenmemeğe ant İçti, bu yeminini tuttu ve siyah matem elbiselerini bir daha sırtından çıkarmadı.
Aradan bir müddet geçti. Bu, zanm henüz on lkl yaşında olan küçük kardeşi Margarit, bir jgıin ablasının odasına girerek kollarına atıldı:
— Ablacığım dedi, sen!
' tün ömrüm boyunca yalnız bedbaht bırakamam. Ben de evlenmemeğe karar verdim. Senin yanında kalacağım ve htç bir zaman senden ayrılmıyaca-ğım.
Suzaıı, sözlerine ehemmiyet vermediği MargarlU şefkatle kucakladı. Fakat Margarit sî-izünü tuttu, ailesinin bütün rica ve ısrarlarına rağmen evlenme-tazı olmadı Bu suretle l':i

T&rklere karşı utanç duydukla- aydınlarının Türkiye Be dost-nni. hemen oyun akabinde iti- luğa bizim kadar kıymet ver-raf ederek özür diler bir vatl- diklerine taın kanaattmla var-yet aldıklarını buyuk elçimiz dır. Fakat, bu dostluğun, hükû-blldlrmekLedlr. met çevrelerinden, münevver
npkpnlpri zümrelerinden halk tabakası-
Hadısenm sebeplen Ka(lar |n bu dortln|nn
Bu ,Irkta hareket arzı turta M) ohnlsI
«tafiurtu tata euneBUU: memtekrt do,thdI
Me»U dls.blllrto ta, lutbul
maçları her memlekette seyir- . w
çileri büyük heyecanlara düşü- 1 urk Y UTian dOStlUÇU rür. hattâ ayni memleketin ta- Bunun için Türk - Yunan kımları arasında hâdiseler çt- dostluğunun ne muazzam takar. doğûşler olur. Atlnada Do-^rihi hâdiselerden doğduğunu, ğıı Akdeniz dostluk kupası İki millete de ne derece iüzum-maçlannda seyircilerin fazla.' heyecana kapılarak kendilerin-i kitapta, den geçmiş, ne yaptıklarını bil- radyoda mez olmuş bir hale gelmelerini telkin çok görmemelidir. Bu tezahür-, telkin .............k__
lerl, o andaki psikolojik sirayet tünüyor. Bunu Yunan dostla- 1 miar ve beraber yaşadılar Bu hâdisesinin tabii r-“—«««* helrl^malr v—...------------- ■
bağışlayınız. Türklere karşı bu ı düşmanca tezahürlerde bulunmuş olanlar, evlerine döndükleri zaman herhalde çok pişman
I kendi
kilit adamlarından, ev sahibi1 sıfatiyle. yakınlık ve alâka görmüşlerdir. Fakat futbol sahasında İş değişmiştir. Gerek Mısırlılarla, gerek Yunanlılarla, gerek İtalyanlarla yapılan maçlar esnasında. Türk sporcuları* seyirciler tarafından, diğer takımlara karşı gösterilen coşkun dostluğa mukabil, daima düş-| manca tezahürlere mâruz kal-nuşlardır,
Türk - İtalyan maçında
Bu hareket tara, bilhassa Türk - İtalyan maçında son haddine varmıştır. Oyunun bit-i meşine beş dakika kala, futbol-; eulanmız, hakem tarafından haksız bir muameleye mâruz kalmışlardır. İtalyan oyuncular, İtalyan hakem. Yunaolı hakemler bu hakaızöe, bir Sblfâkta ......
an kabul .iniler İken, »»«ya ke„dl|,rdlt h,,„t bir Yunan» idareci «İnal,, bulundbutt.
ayele madalule ederek birim-, T,hlrt ta,ka „„„ d„ „ |m Mlee aleyhine kartr aldmp |ri[,„ MyıI blr
İtan eturmı*. ısa0 ahlakı olarak kabul ediniz.
Buyuk teruure kap,lan tut- (01M1 kMuna bu biri, »»ksıahk yu,„„u|M Wrtderi batkslan-lurjumda maca deean, elmek nlağlûp ettirerek seylrcller-l.tOTemltler, takat idarecileri. I d,„ Mt hin tavsiyeleri irerine, terbiye- blr k«pılnıqlardy. Be-
lerini hiç bozmadan oyunun ^d|, „,aWU, ionuna «adar devam etml,l«-l Dah, un,„„, Mr
t . düşünebiliriz ki: Yıllardan beri
Olun «»»V* blr kaç dubana to£.-„ yerml,.
btarn, eden halk (ll*er tarat, , „ M
“S”"'*, °“T"".^,'lT^n'l« *""•» »tatar teli-
biam «bolcalar, turlu hata- „rt „ >|lmd,
r«ler ediyor, kuturler savuru-, Yl]ran hal|,mln b,r *_..
yortar Umon kabuklar. a(şyor- vtal[|trta 8wsta„el jB,ünd,„jM» Mldlttal .............
tardı. (Kahrolsunlar eceleri, I h„ hmaı|^tl ne kadar mOleessIr olunu, ol-
mtbolculanm» muatarlp blr.|„,n, tar(1 hWde, „ tun. hasiseler kariismds reka-1
halde, hail» banlan teessürle- „ablyel| nl#iut s6rnle* ka»hMm.« ısr.„»ı™ t.™.'
rlnden ağlıyarak giyinme odu-jı^n^ larına gittikleri raman. «Türk- | Hflltû bazı |Uda] Vf ln&af sn_.,««, sucı. DI1I1UI, ıçıuuır „ nıç -er İtalyanları doyuyorlar. vCk-,lllbl yunanlı doetlarımızm ileri beğenmediğimiz ve Türkün a- ™n ünde blr yaygara koparılmış ve sürtlükJert Rlblı bu leaah»jrieri n"nrvi nezaketine ---- d«n'»
bii-
Iu olduğunu, ailede, mektepte, gazetede, sinemada, her çeşit terbiye ve t% n vasıtalarlyle gençliğe1 ___
n edilmesi artık zaruri gö- kIZkardeş. birbirine! :n oyrılma-
neticelerine ’nmızdan İslemek ve beklemek ' nuÜla beraber Margarit, daima - ■ hakkımızdır. Zaman zaman bl- mustarip görünüyordu Ablasın
İçrek, bllmlyerek bunun aksi-1 dan daha evvel ihtiyarladı, nln yapıldığını görmekle elem otuzunda iken saçlan ağardı, duyuyoruz. , Esrarenglr bir hastalığın pençe-
Dost Yunanistandan pek ta- «i altında kıvrandığı belli İdi bil olarak, çok İyi muamele çimdi ölmek üzere İdi. Bir ara beklendiği İçin, gençlerimizin hk ablasına döndü:
— Suzan, rahibe haber ver çabuk gelsin. Günahlarımı çıkaran.

mâruz kaldıktan bu beklenme-1 dik kötü tezahürlerin memle-J, kette yarattığı aksûlâmel o derece şiddetli olmuştur. Fakat) teessüfe şâyandır kİ, bu gibi fırsatlardan İstifade edenler 1 kötü tahriklere koyulmuşlardır. [ edemlyerck.
— Margarilciçlm! Manranl-

Fakat| bu gibi edenler
Suzan eğilerek kıt kardeşte !n alnını okşadı ve hıçkırıklarını
Bu münasebetle, memleketi- _
mlzdc yer yer yapılan nümayiş- çiğini! diye inledi. JLTS!!j..*"t!Ü?°....Vİ «“»o» wı-
ugkm »«reltetel hüMraetmı. dl. dt,M1 h„,lnu1
II" lılçtar »uteta ı«svlp etole- „|,ndl. EJIlmk Msr««m! »l-dlSInl hraunınııreta bryan «t-|wn(IM öptükte, smn «*k„
inek isterim.
kıvranan Terbiyesini, olgunluğuna yûk-j kısmında I Meclis huzurunda öğmeyt ■ Tıu.k gençueI>
tundan öptükten sonra ve metin bir sesle:
aak'iı
n-ni
Q
0.
CN

— Kırım. Cenabıhak affedecek. Metin oll Haydi m tun seni dinliyorum.
Margarit. tepeden kadar tltriyerek ablası 'baktı: :J — Suzan. sen de kal.
ı pedere söyltyeceİtlerin t
_________ ________’«•*•»•> nezaketine sığmıyan dinle, diye yalvardı.
yapanlar veya ’ tahrik edenler" baz‘ 3M‘r* hareketlerin onlardau | Rihip eğilerek Margariti. ya-M-yln-ller arasına sokulmuş ve îâd'r oynadığına eminiz. tağmın içine oturttu ve ellerin
Tümlerle Vmuıntann araunıl u"'>'rrem «rl.d.îlar, tutarak:
açmakla mentolleri utan leh-' T''r* ’ Turmn ««sUueunan.1 — E> »W» Habblml ded.
Itoll ve giat unaurlardır.. Bu »•'»■»«M w M>ük tetaklrtık- ttaUKta_v« bedhahı
lar pahasına kurulduğunu ve ‘ ~ ■
hangi temellere dayandığını bizim kadar Yunanlı komşularımız da bilirler.
Doatlük lüzumu
Doğu Akdcnfzdeki menfaatleri tanıamlyle blr olan bu İki.
— ,j, «ujvucıuuuı re «a- kuvvetli olmaları tçin'|
mimi dostluk dLy^j’ia'nmın "blr *’ ',e.yör^mele:' I
bd «raya loplıyarak bu sebeplerden "* ‘ ......
ı herhangi birini veya
rint kaybetmez. Efendice hare-, ket eder. Millî asaletini nıuha-, Hattâ bazı İtidal ve insaf sa-!faza cder B"n,,n ^lnd,r k> h’Ç.
tırnağa Susana
Muitte-
polis çağırılmış, o daracık yere gelen polisler de futbolcularımıza hayli kaba muamlcde bu-ı tunmuşlar, fakat Türk ve İtalyan futbolcularını gayet dosta- UMU ,c , nı- hasbıhitae vSrerck «İtal?- öö'o'tabnir''’" 'er^-'.r I Tel: teselli noktası otarek su
Tılrlt sene teblyclldtr, da Jliw ,dfcbllk ma.
‘t'ö ; ™"a “'i Clrtan İsleri >.p.,„l.r
u o ' ul T *’■ n"’“JT1 “ill,tllr Bö«ta Y,ta»n kın herhahngl bir ha:ı Irette ................................. 1
bulundukları görülmemiş t İr
Ayni zamanda şeref ve hay’.!-! yellerine her şeyden fazla düşkündür.
Çok muztarlp olduklar ... hâdiseler karşısında, içleri yeıı- herhangi birini veya hepsin! dıfrı halde, terbiye ve vakarla- Ka,,‘l* etsek, bizim için üzerin- _, , , ,
ru,ı blr an kavbetnıcmicle.- vc a' (»“’“»>!*» K»P «den nıûhlra e?'*° eâSSJ »f*dl’e,er. » herhangi blr untaabete Su,.,;... . ""«« ’»* : 1h, I
tlrtae butemttantl^rtK. Bom.1 ». teahtlrtor basit ve otaşan bk
taMMUMa bovon e4erkc„ ,f- '“«»> ^İsest raidir, yani «»«»Ş''""". bu Klbl,
■ " '* .-n.t r____•......... . ... hâdiselerin fevklnd»
tlhar duymaktayım.
Bir kısım Yunan matbv.au, hâdiseyi örtbas etmek lH... .gençlerimizin şuna buna tekaıe, | attıklarını yazıyorlarsa da al-1 Mı>MI ÖŞrMmnlarl Yudun C*- dlğjm raporlar, bU hâdise İCl in ' mlyMlaıdı 1
Macar siyasi polis teşkilâtında aza olup. Mindszenty*nln is’ * ' ır bulunduktan
paranın ehemmiyeti yok. Bina bır müddet sonra Viyanaya ka-«ia sigortalıdır. Yalnız senin çan blr zat. Amerikan makanı-mcklubıınla. senet yandığı İçin laruıa verdiği İfadede, Kardinalsin içinden çıkamıyoruz. Hem le gaddarca muamele edildiğini, Ht. Mw. -'— kendisinin 4 gün 4 gece ayakta
tutulduğunu, kendisine sadık olan kâtibi Ue arkadaşlarının yarı ölii bir hale gelinceye kadar dövülmelerini seyretmek zo randa kaldığını, buna rağmen hiç blr itirafta bulunmadığını ~ ilin sonun
oldu
milleti değildir.
Mühim bir nokta
Bütün iyi niyetlerimizi ve sa-
bu yangına kim sebep
acaba?
— Vallahi bilmem?
— Dur bakalım .şimdi anlarız
Rizlm kâtip de meydanda yok.
Yangın iyice söndükten son-
ra güç belâ yazıhaneye girdi- . ______
Jer. Tüccar hâlâ sıcak duran ka ve nihayet 4 üncü giinüı_____
sayı açınca blr kere daha hay- da Uâç içirmek suretiyle ona İşrete düştü Demir mahfazanın tenllen İtirafı dikte cttlrdlkleri-lçlnden. buhar tabakaları çıkı- nl anlatmıştır, yordu ve İçindeki kâğıtlarla pa-'. _____________________
raiar kavrulmamış, bilâkis ru-1 tuhelll blr hal «imı.jt,. I ! M W :( »I’H »I '1
Bu tesadüfe ikisi de sevindi- *l»lö 19f^
ler. Zira portakallar harareti görünce tabahhur etinege baş-' lamış ve çıkardıkları buhar sa- _ _ . l
jreta* luuadaM V (
Belmamn senedi yanmaktan'm « «s eumaıi»! «mu „.ı Uren Yunnn ,utbo1 »»*• defa
kurtulmuştu. Suçluyu meydana 13 (c Maiımuiparn ı. okul ninnund» fotine mensup bazı İnsaflı kbu- e su( ve
çıkarmak da güç olmadı Bu W’"’** (rhlr «itimıdlr. ’selcrln, bu tezahürlerden sonra,! bildiren Atina bü-
_ , ı Vitir «vlnlmiv v«._-- .
Selmarun babasına olan beş bin liralık borcu sahte blr senetle ödenmiş gibi göstererek cebine alan kâtipti. Kasadaki senetleri yakarak aklınca kendini kurtaracağını zannettiği için yazıhaneye ateş vermişti. Fakat netice umduğu gibi çıkmadığı İçin şimdi hapiste yatıyor.
yalan olduğunu göstermektedir.
I
Çeviren: A. HİLALİ
Bilmece Kuponu
No. 23
mahlûka muin ol. Onlara cesa-1 ret veri
I Margarit. konuşmağa başla-ladı. Ağamdan kelimeler, savı* bir fısıltı halinde çıkıyordu
Margarit. ablasına hitabetti: I — Suzan. seıı de bent Bffrt» J — Senin affedeceğim ne ga ıbahaün var sanki. Sen bana
“ ""'I” »'"tart '«»tatar. taBlnl bu ,
tata'-te b« Ur metetsl„
Margarit, ablasının sözünü ______MU kesti:
hâdiselerin fevkinde tutulması - Sus Şuran! Bırak du sözü-lüzumuna İnanıyoruz, ,n,Q bitireyim. Bırak da her ş:yi
Türk - Yunan dostluğunun sana ^»yeylm. Hanriyl ha-bilhassa dünya ahvalinin bu forsun değil mİ? devresinde, sarsılmasından İs- ’ Sui!an' Hanrl ismini İşitince . ILfade edecek olanlar ve bunu ürPerdl Margari[ devamla:
RADYO
Bu akşamki program
Rad,a »tam orkodnaı. ISJl l.ır. 15 Haberler. 19.15 Geçin»,'» n, 19.» Yurttan Scaler. l“.3t» ık jarkılor. 2M5 Radı a û*peie-0.30 Sobrı ual »,35 liK^iit

Yarın ııbıh »t oâle programı
3.30 M. S ayan 1 31 MüzıR A-(PİJ. Î.13 Haberler, 11.00 TaKsb. Şarkılar (PlJ. HU Film Mel (Pİ.I. 8.30 Halil müzik (Pi. Kapa ıı t(.
!1J1 Açılış ve pıoçram. ızau ŞMkıiu. 13« 13.13 Overtih-ler »Pl.l. 1X30 Öd
13.45
Kapanıl
sathi, fevri ve geçici midir?
[(Ut Yoks.ı daha derin sebeplerini «rln h" ws,le ,,e meydana çıkmış' ‘ ârazı mıdır?
Türk - Yunan dostluğuna çok ehemmiyet verdiğimiz İrin bl- --------—•« «muh*. . -.
rinel ihtimalin hakikat olması ,a,l»en,*r* uüşmanlardır. I . H ’ *n,an,alt K’l,‘ »*•
K l Bundan dolayı bugün gayreti-,nl ’0nuna fc,lda‘ ^teraehdn
mlzle. bu dostluğu her tehlike I unsurundan korumak azmindeyiz
Tehlikelerle karşı karşıya, hattâ iç içe mücadele halinde bulunan komşu Yunan milletinin bu derin hakikati, bizim kadar kavrıyacağına İtimat etmek istiyoruz. Karşılıklı buyuk gayretlerimiz, bu dostluğu.
îylnlyet ve İyi muamele gös-,nı tcmennl ediyorum.
-ren Yunan futbol terilo he- Yunan hariciye nazırını iki
TATİL AVLARINDA EN İV* ARKADAŞ
DERGİSİDİR.
Tatil eğlenceleri sahifcsl, tatil postası, romanları, hikâyeleri, karikalfirferl, bulmacaları ile daima rn güzel çocuk dergisi olan Doğan Kardeşin İŞ saydık ve 250 kıırıı>1 tıl( Ucuz Tatil Abonesinden siz ile faydalanınız.
POSTA KUTUSU : 2217 BEYOĞLU adresine bir mektup ve posta havalesi göndererek derhal abone kaydedilmeyi unutmayınız.
’ yuk elçimiz Türk - Yunan dostluğunun hakiki mahiyeti üzerinde ısrarla durduğu gibi, bir kaç gün evvel beni evimde ziyaret eden Yunan büyük elçl-jrine — orada ve buradaki hâdiselerden çok müteessir ve “■* uuıuugu,
imuztarip İdi _ yaraya parmak |V n'z hliku,nc^ «rau resmi basarak blr teşhis koymanın ve ’ 5Cfcllnde "e£11'
; tedavi çarelerine bakmanın za- s‘ya*d haline getirmek
ruri olduğunu söyledim Hâdl-i Ea«CS,nl eüLm‘^t*lr‘ renin Yunan resmi çevrelerinde', Ol"'1K- salllbl muhterem ar' teessür uyandredığı muhakkak-1 tft(,a*lnr'n«n. «‘Vabmu ye-•*r. Blr çok rermi teşekküller Khrerek* bunUnIa ,kUra bu’
tarafından beyannameler nrş-'S’U.^n'alftnn, bllhassa rica «defedilmiş. bu gibi hâdiselerin' Türk - Yunan dostluğuna zarar vermemesi temennisi İzhar olunmuştur.
| Yunan devlet adamlarının.
Bir ,(* ,«ml ı^kkaıı*,
LI,nd*n teTOn„!>n„.ı.. „.J J"rm“lw‘“ı Utan»» ceğlm.
Bir suali cevapsız bırakmamak k ili şunu da aricdeylın klj bu gibi futbol ziyaretleri daha olmıyacaktır. (Aİkışlıırj
Monako Prensi Louls*nln ceınzn merasimi: Venl prens Kainler ve hükümet erkânı ce iaşeyi takip ediyorlar.