1950 Nisan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
1950 Nisan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Kaynak: TÜSTAV - Türkiye Sosyal Tarih Araştırma Vakfı Arşivi

P O L I T I K A
t — SAYI: I
z
I
M
H
M
E
T
BARIŞ YOLU

13 Nisan 1950
Geçen harbin açtığı yaralar daha kapanmadı. Kimsesiz anaların ıstırapları, öksüz kalmış çocukların gözyaşları henüz dinmedi. Sefalet heyulası yalnız yıkılmış şehirlerin harabeleri arasında dolaşmıyor, harbin kanlı ve yangınlı facialarını görmemiş ülkeleri de tırpandan geçiriyor. Fakat insanlığın ıstıraplarını kâr ınenbaı sayanların ihtirasları da dinmedi. Geçen harbin hesabını 53 milyar dolâr kârla kapayan Amerikan tekelcilerinin gözleri doymamıştır. Tersine, istikaları büsbütün kabarmışa benziyor.
Yaşamak isteyen, daha iyi bir geleceğe doğru hamle eden milletler ve bütün namuslu insanlar için harb nasıl bir âfetse, saadetlerim milletlerin sefaleti ve perişanlığı üzerine kurmak isteyenler için de barış bir felâkettir. Emperyalistler ve yardakçıları bu «felâketten» korunmak için yeni bir harb hazırlamakla meş-ğuldürler. İktisadî birtakım plânlarla ve onları takip eden askerî paktlarla bir kısmı memleketlerin siyasî ve İktisadî bağımsızlıkları yok edilmiştir. Amerikan emperyalistleri mahallî mürtecilerin yardmılariylc yerleştikleri veya işgalleri altında tuttukları memleketleri askeri bir üs, bir silâh deposu haline getirerek sulhü tehdit etmeğe başlamışlardır.
Harb hazırlığı yıkıcı tesirlerini bütün ağır-lığiyle milletlerin İktisadî hayatında hissettirmeğe başladı., «Marşal yardınıı»nın, yani harb hazırlığı plânının girdiği memleketlerde İktisadî hayat büsbütün felce uğradı. Ticaret muvazeneleri bozuldu, gümrüklerden başıboş giren Amerikan mallarının rekabeti karşısında yerli sanayiler çökmeğe yüz tuttu. İşsizlik korkunç bir hal aldı. Askerî bütçeler ve devlet borçları kabardıkça vergiler ağırlaşıyor, iş ücretleri düşüyor. Hayat pahalılığı tahammülün hudutlarım aşmış bulunuyor. Böylece harb hazırlığı geniş halk jığınlannın sırtına yüklenmiştir. Fakat bu sonuçlar Amerikan tröstlerini ilgilendirmez. Onlar için mühim olan harb hazırlığı işinin sürümesidir ve bu iş yürüyor.
İnsanlık yeni bir felâketin eşiğindedir. Si-zâlı yüklü gemi kafileleri Avrupa sahillerine Nklaşmağa başladılar. Tehlikeyi küçümsemek (Devamı 11 inci sayfada)
N A
î K
Dâvası millete mal olmuştur.
y
%
f

4
Oıı iiç yıl önce iki askerî mahkeme Nâzım Hikmeti gizli celselerde muhakeme ettiği vakit, hiç kimse bir şey bilmiyor ve bir şey söyliyemiyordu. Nihayet duyuldu ki; iki mahkemenin ayrı ayrı verdiği cezalar birleştirilmiş ve şair Nâzım Hikmet 28 yıl 4 ay ağır hapis cezasına mahkûm edilmiştir.
Vatan gazetesi, Avukat M. Ali Sebük’ü Nâzım Hikmet dâvasını incelemek ve bunu efkârı umumiyeye arzetmek işiyle vazifelendirince çok şeyler öğrendik ve çok şeyler duyduk.
Öğrendik ki; Nâzım Hikmet, kanunların suç saymadığı bir çift söz yüzünden haksız olarak bir defa 15, bir defa 20 yıla mahkûm edilmiş ve bu cezaların birleşmesi usulü gereğince ceza 28 yıl 4 aya düşürülmüştür. Nâzım Hikmet işlemediği bir suçtan mahkûm edildikten sonra Askeri Ceza Kanununda değişiklik yapılması gerekmiş ve B. M. M.
(Devamı 12 nci sayfada)
Yunanistanda:
Bilindiği üzere Yunanistanda seçimler yapılmış, fakat bir türlü Koalisyon kabinesi kurulamamıştır. Oy sayısı itibariyle başta gelmesine rağmen yunan milletine kan kusturan halkçı Parti bütün gayretlerine rağmen kabineyi kuramamış, arkadan diğer partiler sıra ile şanslarını denemiye başlamışlar-* dır. Bu arada Amerikanın Yunanistan büyük elçisi Henry Grady Yunan Parti liderlerine derhal aralarında anlaşıp müstakil bir hükümet kurmıyacak olurlarsa Yunanistana yapılan Amerikan yardımının kesileceği tehdidini savurmuştur .
Liberal Parti lideri, bu tehdit ü-zerine derhal kabinesini kurarak Amerikanın dileğini yerine getirmiş ve kabine arkadaşları ile Yu-nanistandaki Marşal yardım uzmanlarıyla bir toplantı yapmış ve Amerikanın, yardıma devam için is-T tediği teşrii şartları müzakere etmiştir .
*
Belçika’da:
Belçikada Anglo-Sakson baskısı altında kralın memlekete dönmesi pek cüz’i bir farkla kabul ettirilmesine rağmen, halk ayak diremiş ve memleketinin en karanlık günlerinde ona yâr olmamış bir kimseyi memlekete ayak bastırmama-ğa karar vermiştir.
Bütün dış baskıya rağmen Belçikalı vatandaş medenî cesaretini
nuna kadar kullanmağa azmetmiştir.
Van Zeeland kral Leopold’ün dönmesini tasvip edecek bir kabine kuramamıştır.
Zeeland, eğer kral naibinin kendisine verdiği 2 gün mühlet içinde de kabinesini kuramazsa seçim yapılacaktır.
so-
y en iden
mensup
basma
Mussolini'yi ka hâtıralarını tef-
Pariste sağcı «Figaro» gazetesi çıran faşist zabitin rikaya başlıyacağını ilân etmesi ü-
zerıne halk, naziliğin medhini yapan bu çeşit yazıları protesto için büyük kafileler halinde «Figaro» gazetsi idarehanesinde toplanmış, poli^ nümayişçileri dağıtmak istediğinden çarpışmalar olmuştur.
Yine Pariste pazar sabahı Notıe Dame katedralinde papazdan önce kürsüye çıkan biri; katolik kilisesinin insanlığın bugün kaymak ü-zer bulunduğu harb uçurumuna sürüklenmesinde rol oynadığını anlatmış ve dinliyenler tarafından çok alkışlanmıştır. Bunun üzerine pa-— 2 —
pazla halk olmuş ve gürültü çıkmıştır.
Viet - Nam Kurtuluş savaşını a-ğır silâhlarla boğmak için Ameri-kadar Marşal Yardımı gereğince Fransaya gönderilen harb malzeme sinin sevk, tahmil ve tahliyesini sis temli grevlerle Fransız işçisi felce uğratmaktadır.
*
* *
Arap memleketlerinde:
arasında münakaşalar
Anglo-Amerikan petrol menfaatlerinin devamı bir çatışma sahası olan Arabistanda son zamanlarda Kudüsün akibetini tayin meselesi karşısında bir birlik meydana ge-tirtildiği belirtilmektedir. Bu birlik sözde Kuzey Afrikadaki Arapların da tam bir istiklâle kavuşmasını - sanki kendileri öyleymiş - temine çalışacakmış.
tngilterede:
Amerika, İngiltere ile bütün pazarlarda rekabet etmek isterken, o bunu başka vasıtalarla kendi lehine çevirmektedir. Almanyanın İngiliz işgal bölgesinden söktüğü fabrikaları İngilterenin Arnavutluğa satması bahis konusu edilmiştir. Ö-te yandan İsrail silâhlandırılırken, İngiltere de Arap devletlerini silahlandırılmıştır.
Atom araştırıcısı Dr. Fuchs’un hapishanede tek ziyaretçisi olan a-vukatı odasında esrarengiz bir şekilde ölmüştür.

* ★
Birleşik Amerikada:
Lake Success: 7 (A.A.) — Birleşmiş Milletler İnsan Haklan Komisyonu herkesin yaşama hakkının kanun ile konnmiası prensibini ka
bul etmiştir. Yine aynı kaynaklar- tında ezilen karısını görmektedir, dan verilen malûmata göre. Birl*jş-I iniş Milletler İnsan Hakları Komisyonu Milletlerarası andiaşmanın 6 ncı maddesini oy birliği ile kabul etmitir. Bu maddede: «Hiç kimseye işkence yapılamaz ve hiç kimse gayri insani ve zelilce muameleye tâbi tutulamaz.» denilmektedir.
Bu madde, itirafla)- elde edebil* pek için uyuşturucu maddeler kullanılmasını istiyen Mısır delegesi tarafından? teklif edilmiştir.
Birleşik Amerika, elinüeki yardım kozuhu açıkta^ açığa kendi menfaatlerini savunmak f için kullanmakta ve işine gelmiyen vaziyetlerde memleketlerin iç işlerine açıktan açığa müdahale ederek onları, yardımı kesmekle tehdit etmektedir. Bu arada son olarak Kuzey Koreyi baskı altında bırakan bir ültimatom vermiş ve mayıs ayı içinde seçimler yapılmadığı takdirde yardımı keseceğini bildirmiştir.
İngiltere ile Amerika arasında orta şark petrolleri meselesinde de-
vamlı bi rmücadele devam etmektedir .Son haberlere göre Birleşik Amerika muhtemel bir harbde Orta doğunun petrol stoklarını avucu içinde addetmediğinden kendi petrol kaynakları ile harbi karşılamak durumunda olduğuna göre hesap yürütmesi gerektiğini bildirmektedir. Bu hesap karşısında yakın doğu memleketlerini timidsizliğe sev-ketmemek için bu haberin Yakın-Doğunun müdafaasız bırakılacağı mânasına gelmediği kaydolunmaktadır .
*
ve a-
Amerikada «Birleşik Lutlıeran Kilisesi» Truman’a ve Kongreye gönderdiği bir mesajda «Hiç bir milletin adil bir maksatla dahi olsa hidrojen bombasını kullanmıya hak kı yoktur» demektedir .
Diğer taraftan ^tuz milyon âzası bulunan kırka yakın milli teşekkül silâhların azaltılmasını
tom kontrolü için bir dünya konfe-ıansı toplanmasını istemektedir.

Birleşik Amerikanın üçüncü büyük partisi olan Terakkiperver partinin yıllık büyük kongresi Şikago şehrinde yapılmıştır .Bu toplantıda parti başkanı Vallace’dan başka bir çok tanınmış şahsiyetler söz almışlar. bu arada güzel bir konuşma yapan zenci şarkıcı Paul Robeson kısaca şunları söylemiştir: «Bugün Fennsyl vania’da, Illinois’de, Vcst Virginia’da bir kömür amelesine sorunuz. Açlık çeken bu insan, işçiler aleyhinde Taft-Hartley kanununu çıkaran Truman idaresini is-istememektedir. Bu adamın lâflara karnı toktur, o yalnız zayıf ve gıdasız çocuğunu. buyiİk bir yük al-
Emeğinin mahsulünü alamadığını anlamaktadır... Bu madenci haklı olarak: Her şeyin yeniden düzenlenmesini istiyorum» demekte «ar-
tık benim için, ailem için, istikbalim için, mücadele edenlerle birleşeceğim diye bağırmaktadır. İşte bunun için bütün işçiler bTSimFShf-11 arı miza katılmaktadır. Bu insan bize Ooer kanunları, Bıoyles kanunları ile mücadelemizde fardım edecektir. 'Çelik işçileri, otomobil işçileri, pamuk işçileri de ‘bizimle birleşeceklerdir. - A' ’ t,
İspanyada:
münasebetler
İngiltere ve memnun
Franko İspanyası ile Batı demokrasisi hükümetleri ve Birleşik A-merika arasındaki gittikçe gelişmekte; bu işde arabulucu rolü oynıyan
bizzat Çörçil vaziyetten görülmektedir.
Son haberler Faşist İspanyanın da Atlantik paktına birkaç aya kadar resmen alınacağını bildirmek
tedir. Esasen çok daha evvel de Hilen bu halledilmiş, fakat resmen ilânı geciktirilmiştir. Batı demokrasileri bir taraftan Faşist İspanya ile sarmaşdolaş olurken öte yandan İspanya içten içe kaynaşmakta ve demokratik kuv-vetler mücadelelerine devam et
mektedirler.
Son bir haberde Faşist bayramı-nın kutlulanması sırasında yapılan askerî geçit resminde tribünler havaya kaldırılmış ve büyük şehirlerde kargaşalıklar çıkmıştır.
*
♦ *
Endonezyada: ..............
Endonezyada Holânda emperyalizmini açıktan açığa destekliyen İngiltere ve Amerika, neticede aralarında bir hal şekli bulmak zorunda kalmışlardı. Kurulan Endonezya Cumhuriyeti hiç bir zaman Endonezya halklarını temsil etmiyor ve halklar hoşnutsuzluklarını her vesile ile belirtiyorlardı. Bu hal son zamanlarda bir halk hareketi şeklini almış ve Makasarı ellerine geçiren kuvvetler doğru Endonezya-ya yayılmıştır.

♦ *
Memleketim izde:
Amerikan matbuat tröstünün belli başlı kodamanlarından Mister Mak Kormik memleketimizde bulunurken İstanbulda bir basın toplantısı yapmış ve toplantıda sözü bir biçimine getirip Türk gazetelerinin hiç olmazsa birer sayfalarının İngilizce olarak çıkmalarını ileri sürmüş.
Kendi memleketinde yapmıya muktedir olamadığı şeyleri burada yapılmış görmekten ağzı kulaklarına varan Mak Kormik cenapları memleketine döner dönmez tröstüne dahil bütün neşir organlarına Türkiveyi kendi işine gelir bulduğu için göklere çıkarmıştır. Mister Mak Kormik ve onun kliğinin iç yüzünü bilenler bu öğülmenin mem Tekelimiz hesabına hiç de yüz güldürücü bir jest olmadığını çok iyi bilirler.
■ir
* *
Çalışma Bakanı Sirer, kukla sendikaları vasıtasiyle grev istemezük dedirtirken buna itiraz eden ve müstakil kalmak istiyen işçi sendikalarını birer pundunu bularak kapamıya başlamıştır. Bu arada gayet gülünç bir sebeple, hattâ hiç bir sebep ileri sürmeksizin Hür Dokumacılar Sendikasını kapatmıştır.
Bu baskı halk arasında ve sayıları mahdut olan bağımsız işçi-** şekküllerinde infialle karşılat, tır. /
*
Atom Harbi
rA
TVŞTAV
Üçüncü dünya harbinde atomun rolü ne olacak - Anglosak-sonlar ne düşünüyorlar - Harbin çok kısa zamanda bitmesi mümkün olacak mı?
Profesör Blackett fizikte 1948 Nobel mükâfatını kazanmış bir Ingiliz âlimidir. Bu mükâfat kendisine verilmeden bir kaç hafta önce atom enerjisinin askerî ve siyasî neticeleri hakkında yayınlamış olduğu bir eseı- bu sahada en oto ri tel i ve şümullü eser olmak vasfını bugüne kadar muhafaza etmiştir. Profesör Blackett çok geniş malûmat toplamış, resmî istatistikleri, ve mütehassısların görüşlerini bir araya getirmiş ve bütün bunlara fizikteki kendi selâhiyetini de katarak hava harbleri ve atom bombası hakkında pek yaygın bulunan bazı kanaatleri kökünden yıkan neticelere varmıştır. Bunun için de bu kitabı bir hayli kıylükaü mucip olmuştur.
Aııglo-Saksoıı memleketlerin de gerek resmî şahsiyetlerin devamlı demeçlerile, gerek bu memleketler matbuatı vasıta-siyle umumî efkârda şu gibi kanaatler meydana getirilmiştir:
1. Modern harbler birer hava harbidir. Son harb hava kuvvetleri sayesinde kazanılmıştır ve üçüncü Cihan Harbi de bir hava harbi olacaktır.
2. Atom silâhları şimdiye kadar bilinen harb silâhlariyle mukayese edilmiyecek kadar müdhiş tesiri olan bir silâhtır. Bir kaç atom bombasiyle karşı tarafı çabucak dize getirmek ve bir «yıldırım harbi» yapmak mümkündür.
Profesör Blackett İlmî bilgiye ve objektif gerçeklere dayanarak bu kanaatleri birer birer yıkıyor.
Son Harbde Hava Kuvvetleri Ne Rol Oynamıştır?
Son harbde Ingiliz ve Ame-^aakan hava kuvvetleri Avrupa-_ milyon 7 yüz bin ton bom-mışlardır. Bu bomba yağ-ı yansından fazlası Al-
manya üzerine yağmıştır. Maksat bir taraftan Alman ekonomisini felce uğratmak, diğer taraftan halkın maneviyatını kırmaktı. Halbuki müttefik kaynakların resmî istatistiklerine göre Alman endüstrisine verilen zarar ehemmiyetli bir nisbette olamamış ve Alman sınaî istihsali 1945 senesine kadar süratle artmakta devam etmiştir. Hava bombardımanları neticesinde Alman sanayiinin kaybı 1943 de yüzde 9. 1944 de yüzde 17 ve 1945 in ilk üç a-yında da yüzde 6,5 olmuştur. Umumî sınaî istihsal — 1940 senesi 100 sayılırsa — 1942
de 146 ya, 1943 de 229 a ve 1944 de de 285 e yükselmiştir. Yine askerî raporlara göre Al-manyada 3 milyon 6 yüz bin ev tamamen veya büyük kısmiyle tahrip edilmiş ve 7 buçuk milyon insan evsiz kalmıştır. Bombardımanlar neticesinde 300.000 kişi ölmüş ve 780 bin kişi de yaralanmıştır. Fakat bütün bunlara rağmen halkın maneviyatında bir çöküntü olmamış, rejim içinden yıkılmamıştır. İstihsal vasıtaları mevcut oldukça halk çahşmıya devam EKMiştir._______________________
Profesör Blackett hava kuvvetlerinin harpte çok mühim bir âmil olduğunu inkâr etmiyor, fakat şehirlere karşı kitle .halinde hava hücumlarının harbi
■ kazanmak için kâfi gelmediğini, hava kuvvetlerinin ancak kara ve deniz kuvvetleriyle birlikte ve onlara yardımcı olarak işe yaradığını hem resmî raporlar ve istatistiklerle, hem de mütehassısların sözleriyle gösteriyor. Alman ekonomisi ancak kara kuvvetlerinin harekâtı iyice ilerledikten, şarkta ağır darbeler yedikten ve hava kuvvetleri felce uğratıldıktan sonra gerileme gösteriyor ve istihsal düşüyor. Almanya havada değil, karada yeniliyor.
Atom Bombası Harbi Yepyeni Bir Harb Şekli mi Olacaktır?
Atom bombası şimdiye kadar harb hakkındaki bilgilerimizi ve fikirlerimizi kökünden değiştirmeyi icap ettirecek kadar müthiş ve tahrip edici midir? Profesör Blackett mevcut delilleri tedkik ettikten sonra atom bom basının bu mahiyette olmadığı neticesine varmaktadır. Her yeni harb daha önceki harbden e-dinilen tecrübe ve usullere göre yapılmaktadır ve bir üçüncü dünya harbi olursa bu da böyle olacaktır. Atom bombasının tahrip kuvveti mübalâğa edilmektedir ve bu suretle bir taraftan halkta bir harb isterisi yaratılmakta, diğer taraftan da sanki bir kaç atom bombasiyle harb kolayca kazanılabilirmiş gibi bir intiba uyandırılmaktadır. Başkan Truman Hiroşima’ya atılan üranyüm bombasının 20.000 ton infilâk maddesine muadil olduğunu söylemişti. Blackett ise bu bombanın ancak 2.250 tona muadil olduğunu göstermektedir. Bu hususta verilen askeri raporda da atom bombasının, tek bir bombardıman uçağmıh tahrip kuvvetinin 50 ilâ 250 misline ıu-adil olabildiği ifade ediliyor. Tahrip kuvveti hedefin büyüklüğüne ve mahiyetine göre değişiyor. Bu demektir ki4 bir kaç atom bombasiyle zaferin Kazanılması' imkânsızdır. Son harbde Almanyada husule getirilen hasar kadar tahribat vü-cude getirebilmek için dahi bir kaç yüz değil, bir kaç bin atom bombasına lüzum vardır. Sonra bu tahribin kuvveden fiile çıkması için de iki şart koşuluyor; elde gerektiği kadar atom bombası stokunun bulunması ve havalarda hâkimiyetin tesis edilebilmesi. Zira bombalar mev cut olsa bile onları hedefe ulaştırmak meselesi vardır. Çok u-( Devamı 9 uncu sayfada)
Başımıza gelenler
Bizim Köy
Köylerimizin içler acısı durumunu bütün çıplaklığı ile ortaya seren Mahmut Makalhn başına gelenler piş niş tavuğun bile başına gelmemiştir.
Kendi doğup büyüdüğü ve öğretmenlik ettiği köylerin iç yüzünü bütün samimiyeti ile belirtti diye bu henüz 20 sini doldurmamış kabiliyetli Türk çocuğuna reva görülen muamele eserinin yurd için yarattığı tepki kadar kısa bir zamanda dağılmış ve bütün aydınlar, öğretmen ve öğrenciler, halk kitleleri arasında haklı bir öfke doğurmuştur. Günlerdenberi gazetelerde tevkifin kitapla ilgisi olmadığı yolunda bir tekzip taktiği görülmü-yorsa da hakikî sebebin açıkça gösterilmemesi bu haklı şüpheyi büsbütün kuvvetlendirmektedir.
Doğru söyliyeni dokuz köyden koğarlar hesabı, Mahmudu yalnız köyden koğmakla kalmamışlar, üstelik sudan bir bahane ile zindana da tıkmışlardır.
Bir zamanlar adamlarına şalvar giydirip makyaj yaptırarak ziraat kongreleri tertipliyen ve tonlarla propaganda kitabı bastıran C. H. P. bilâhare Köy Enstitüleri yolu ile köye okuma yazma ve teknik bilgi sokma yoluna girmiş, fakat bu gidişin hakikaten köylüyü uyandıracağını fark eder etmez hemen bundan vaz geçip yeniden onları eski uykularına terk etmiştir .
Sırf propaganda vesilesi olsun diye temelsiz, tesirlerle güya köylüyü kalkındırmıya gönderilen talebeler hakikatle karşılaşır karşılaşmaz yüz geri etmişler ve iş görmeden öğiinmenin bu alanda imkânsızlığını hiç değilse içlerinden bazıları kavramışlardır. İşte Mah-mud Makalın kitabı bu gibi başları bulutlar arasında dolaşanların ayak larını toprağa bastıracak ve onlara köy dâvasının önemini anlatacak bir kılavuzdur.
İMhmud Makal, Anadolu köylerinde bulunmuş herkesin bildiği hakikatleri toplu bir halde, bütün cepheleri ile veriyor. Önemli olan noktalara yaşından beklenmedik bir olgunlukla parmak basmasını biliyor. Köy dâvasının yaz tatilinde hoçça vakit geçirmek için istismar edilecek bir iş olmadığını anlatıyor. O. İktidarın daima korktuğu ve bu ^dizden yıllar boyu savsakladığı köylünün uyanması işini tebarüz ettiriyor. Artık siyasetin jandarma dipçiğine rağmen köye girmiş bulunduğunu söyliyebiliriz. Mahmud Makal, köylüyü uyandırmanın ona iğri ve doğruyu göstermenin, kafası dumanlı, realitelere yüz çevirmiş aydına hakikatleri anlatmanın hesabını veriyor. Ne günlere kaldık a dostlar?..
Kendi dertlerimizi, kendi aramız da açıkça görümeşkten de mi mahrumuz???
Dünyamızın Bugünkü Şairleri
Nâzım Hikmet - Aragon - Eluard - Pablo Neruda -Garcia Lorca - Langston Hughes
Şiir gün günden daha çok dünyalaşıyor. Roman gibi, hikâye gibi, tiyatro gibi öteki yazı çeşitleri gibi, dünyanın bir ucundaki insanların malı olmaya doğru gidiyor. Bir romancı, başka dilde yazdığı halde, kendini bize yine bir romancı olarak tanıtmakta nasıl geri kalmıyorsa; bir şair için de mesele yine ayni olmağa doğru gidiyor. Dünyamızın bugünkü şairlerini eskiye göre, bugün daha kolaylıkla tanıyorsak, bunun sebepleri herhalde bugün şiirin düne nisbetle daha çok sevildiğinden değildir. Olsa olsa her şeyden önce, bugünkü şiirin dünkü şiirden bir hayli farklı olmasındandır, bugün şiir bir dünya şarkısı olmaya doğru gidiyor. Dünyanın dört bucağındaki şairlerin bu gayreti gün günden daha belli oluyor. Şiirin bir dünya şarkısı olması fikri ise, yenidir sanırım. Eskiden bunu öyle kolay kolay kimse söyleyemezdi. Eskiden de şiir bir şarkı idi, büyüktü, erişilmezdi; ama daha çok kendi memleketinde, kendi dilinde bir şarkı idi, büyüktü. Şiirin yazdığı dili bilmeyen birine, o şiirin büyük bir şair olduğunu anlatmak soıı derece güçtü. Kazara biri, bunu anlatmağa kalksa, verdiği örneklerle kabul ettiremezdi. Onun için ola-cak, herkes örnekten çok, düpedüz, fikirleriyle savunurdu. Bir gün, şu bildiğimiz koca Goethe yok mu? işte onun şiirlerini, fransızcaya çevirmişler, hem de büyük bir mütercim, tuttum onu okudum. Hemen sövliyeyim ki, Goethe’nin büyük olduğuna kendimi bir türlü inandıramadım. Goethe, o şiirleriyle üçüncü derecede bile bir şair değildir. Etrafa sorup soruşturdum. «Goethe’nin dili önemli» dediler. Hangi şairin dili önemli değil ? Ama şiir sade dil mi, demektir? W. Whitman için dilin mühim olmadığını kim söyleyebilir? Ama Whit-man'ı Çince’ye çevirin, yine büyük şairdir. Yalnız o mu? He-— 4 —
men bütün yeni şairler öyledir. İşte Nazım Hikmet, Federico Garcia Lorca, Langston Hughes, Pablo Neruda; daha niceleri her dilde büyüktürler.
Büyüktürler çünkü şiir onların elinde yeni bir mâna kazanarak, bütün insanoğulları-nın olmuştur. Nasıl? Çünkü yeni şairler şiiri sade dilden ibaret anlamıyorlar. Dil, bir şair için elbetteki en önemli bir vasıtadır, bir bakıma da gayedir ama, bütün iş' bundan ibaret de değildir. Bütün büyüklüğünü dile bağlayan şair, bugün sade kendi memleketinde, o da pek az bir azınlık tarafından anlaşılan, yahut sevilen diyelim, bir şair oluyor. Çünkü şiiri biz dili için değil, şiir olduğu için okuyoruz. Yeni şair ise dili ilk kazanılacak bir hedef biliyor. Ondan sonra da hem kendi milletinin halklarına, hem de dünya halklarına yayılmayı, bunun için de eskilerden başka olmanın lüzumuna şiddetle İnandığından, şiirin genişleme imkânlarını arıyor. Bugün bu yüzdendir ki, hangi dilden olursa olsun, bir şiirin tercüme edi-lemiyeceği fikri gittikçe değerini kaybediyor. Bugün şiirin hâlâ tercüme edlemeyeceğini savunanlar, dünya şiirini gerçekten bilmiyenlerdir. Çünkü yeni şair, dili bir kere eskiler gibi anlamıyor. Yeni şairin e-linde dil bütün yapmacıklardan uzak, tabii, konuşulan, hem de büyük bir çoğunluğun konuştuğu dildir. Yeni şairin dil o-yunları da yoktur. En kısa yoldan söylemeğe gayret eder. Kelimeler için bir ayırma yapmaz. Her kelimenin şiire girebileceğine ^panır.jf Yetgj^ ki, $ kelim ebelli bir gerçeği fade etsin, çoğunluğun olsun, kısacası seçkin icadı olmasın. Bizim şairlerimizin hani şu nasibi bir kaç bini geçmeyen, ama kitaplarla olsun, yazıarla olsun, nutuklarla olsun büyüklükleri ileri sürülen şairlerin, herhangi birinin, şiirlerinin kelimelerine bir, bakın. Hâtıradan, hülya
dan geçilmez. Onların bütün soyut, sade aydın kişilerin kafasında birer izlenimleri o-lan kelimeler olduğunu, belli bir şeyi göstermediklerini görürsünüz. Yeni şair bu tarafı ile de yenidir. Peşin bu taraf onun şiirinin nasibini genişletir.
Sonra yeni şiir hemen bütün vezin kalıplarını kırmıştır. İleri sürdüğü yeni şekil, her bakımdan daha kullanışlı,| daha tabii ve daha yapmacıktan uzaktır. Daha çok, bütün dillerde yaşaması kabil >lan bir şekil, bir kalıptır.
Üstelik yeni şair, daha anlaşılır bir hale gelmek istiyor. Böylelikle de, azcok herkesin malı olmayı, şimdiye kadar devam edegelen, sade belli bir zümreye, bir sınıfa yöneltmeyi kabullenmiyor. Kalabalığa itibar etmeyi, onu fethetmeyi istiyor. İşte bütün bunlar da, şiiri bir dünya şarkısı yapmaya götürüyor. Gerçekten yeni dediğimiz bugünkü şairlere bakınız, hep bunu görürüz. Hepsinde bu genişlemek arzusu vardır. Bugünkü şairler hudut din lemeden akan nehirlere benziyorlar. Hepsinde peşin kenZli memleketlerinin halklarını, son r^d^dünya halklarını fethetmeye çıkar gibi bir hal seziliyor. Hepsinde, geçen yıl dünya Nobei mükâfatını alan T. S. Eliot’da bile, son zamanlarda tutuculuğu, kalıpçılığı ile tanınan Eliot bile, yeni şairin meselelerim savunuyor; şairin toplumla, sosyal ilimlerle ilgilenmesini, daha büyük bir kalabalığa yönelmesini, bunun için de bugünkü şâirin dünkü şairden çok başka olmasının gerektiğini söylüyor.
Hâsılı dünyamızın bugünkü şairleri, şiiri bir dünya şarkısı olmaya götürüyorlar. Dünyanın her yerindeki insanların, bilhassa acı çeken insanların, bir şarkısı olmaya doğru gidiyor. Ingiltereye baktığımız zaman bunu böyle görüyoruz; A-(Devamı 10 uncu sayfada)
l Büyük Antifaşst Romancı Heinrich Mann öldü.
Yirminci yüzyıl Alman edebiyatının sayı lı simalarından Heinrich Mann 15 mart 950 de K ıliforniyada Santa Monica'da 78 yaşında dünyaya gözlerini kapadı. Antifaşist Alman edebiyatının en
seçkin yazarlarından biri olan Heinrich Mann, kardeşi Thomas Mann gibi 1914 den çok evvel şöhretini yapmış ve eserleri dünyanın belli başlı bütün dillerine çevrilmiş bir Şahsiyetti. En tanınmış romanları:
Bolluk Diyarı, Profesör Unrat - bu eser Mavi Melek adı ile filme alınmıştır - Mevzu’dur. Bu sonuncu eserine onun şaheseri diyebiliriz Heinrich Mann hemen bütün e-serlerinde harpten önceki Alman emperyalizminin iç yüzünü anlatır.
Hitleri destekliyen gaddar Alman burjuvalarını, nazizmin kadrosunu ve temelini teşkil eden ( ahil ve şımarık küçük burjuvaziyi eterlerinde teşrih ve karikatürrize e-deıı Heinrich Mann bu gözü dönmüş totaliter sürünün akibetini Je kuvvetli bir sezişle belirtir.
Heinrich Mann Renan ve C’ıcâer los de Lanclos'u öz diline tercüme etmiş ve büyük bir hayranlık duyduğu Emil Zola hakkında etraflı biı biyografi ’ kaleme almıştır.
Heinrich Mann’ın en son eserlerinden biri Lidice’dir. Bu roman, nazilerin Çeko.slovakyada Liüıce şehrinde halka yaptıkları emsali görülmedik canavarlıkları anlat: r
Muharrir bu eserini Çek milletine ve onun kahraman evlâtlarına beslediği sempatinin bir ifadesi olarak yayınlamıştır. Heinrich Mann’ın ölümü faşizme karşı mücadele eden yer yüzündeki bütün insanları üz-n.İL; tüı.
Gelecek
Sayımızda
Harbi kimler istiyor? Hayat pahalılığı ve Verem. Orhan Kemal’in hikâyesi ve —.
Şiirler
BÜYÜK DESTAN'OAN
Onlardan Bazıları
TÜŞTAV
/
Saat üç buçuk.
Halamur — Ayvalık hattı üzerinde manga mevzilerindedir.
İzmirli Ali Onbaşı
karanlıkta göz yordamiyle sanki bir daha onları hiç görmiyecekmiş gibi baktı manga efradına birer birer....
Sağdaki birinci nefer sarışındı,
ikinci esmer, üçüncü kekemeydi; fakat yoktu bölükte onun üstüne şarkı söyleyen.
Dördüncünün mutlak bulamaç istiyordu canı. Beşincisi, vuracaktı amcasını vuranı teskere alıp Urfa’ya girdiği akşam.
Altıncı, inanılmayacak kadar büyük ayaklı adam; memlekette toprağını ve tek öküzünü bir ihtiyar muhacir karısına bıraktığı için kardeşleri onu mahkemeye verdiler.
Ve bölükte arkadaşlarının yerine nöbetçi kaldığı için ona «Deli Erzurumlu» dediler.
ölülerin adamı...
Kıbleye doğru kırılmış bir söğüt dalı dikerek
durdu boyun büküp, el kavuşturup, sabah namazına.
İçi rahattır,
cennet ebedî bir istirahattır.
Ve yenseler de yenilseler de adû’ya meydanı gazadan o kendi elleriyle verecektir Cenabı Kabbülâlemiııe şühedayı.
■’••• ...... . .
Saat dörtkırkbeş.
Sandıklı civarı.
Köy 1er...
Sarkık siyah bıyıklı süvari
çınar dibindeki beygirin yanında duruyordu.
Çukurova beygiri kuyruğunu karanlığa vuruyordu. Diz kapaklarında kan, kantarmasında köpük...
İkinci süvari fırkasından dördüncü
bölük
Yedincisi Mehmet oğlu Osmandı, Çaııakkalede, İnönünde, Sakaryada yaralandı, ve gözünü kırpmadan daha bir hayli yara alabilir, ve dimdik ayakta durabilir.
Sekizinci, İbrahim
korkmayacaktı bu kadar


« r
U 7. 1 J
bembeyaz dişleri böyle tıkırdayıp
atları, kıiıçlariyle ve insanlariyle havayı koklu yordu.
Geride, köylerde bir horoz öttü, ve sarkık siyah bıyıklı süvari nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden miintekim, güzel ve rahat günlere inanıyordu. Ve Kocatepe’de gözetleme yerinde
gülen bıyıklariyle duruyordu
şayak kalpaklı nöbetçi
mavzerinin yanında.
maz,

böyle birbirine vurmasalar... Ve İzmirli Ali onbaşı dh Tavşan korktuğu için kî
kaçtığı için kork
Saat dört. Ağzıkara — Söğütlüde! 12 inci piyade fırkası.
Gözler karanlıkta, uzakta, eller yakında, makanizma üzerinde,
herkes yerli yerinde...
Tabur imamı,
mevzilerde biricik silâhsız adam...


mıntıkası




Birdenbire beş adım sağında «O»nu gördü.
«O»nun arkasındâydılar.
vbbii
«O» saati sordu.
Paşalar «Beş» dediler.
Sarışın bir kurda benziyordu.
Ve mavi Özleri çakmak çakmaktı.
Yürüdü uçurumun başına kadar, ve eğilip durdu.
İnce uzun bacakları üstünde yaylanarak ve karanlıkta akan bir yıldız gibi akarak Kocatepe’deıı Afyon sırtlarına atlayacaktı.
ı
NÂZIM HİKMET

El birliği ile barışı
Dünya barış tarafta
savunalım
Hiç şüphe yok ki, hürriyet ve istiklâllerine kast olunmadıkça halklar harb istemezler ve dünya milletleri samimî ve sürekli bir barışın, bir an önce kurulmasına taraftardırlar.
Harb, daima muayyen bazı zümrelerin (silâh imalcilerının, tröst ve kartellerin, sömürge ve pazar tedariki ile meşgul ve buna: hayatiyetleri için mecbur büyük sermayedarların ve bunların para ile tutulmuş iktisad, maliye ve politika uzmanlarının) menfaatlerini sağlamak yolunda baş vurdukları fecî bilvasıtadır.
Halklarının sırtından geçin-miye alışmış bulunanların menfaati kitlelerin umumî menfaat leri ile öylesine zıt ve çatışır bir durumdadır ki, bir taraf barışı savunurken, öte taraf zarurî İçtimaî bir vakıa olarak barbi koparmıya ve dünyadaki huzur ve sükûnu bozmıya olanca gücü ile çalışır.
Barışın tabiî taraftan bulunan dünya halk kitlesine «Ak kuvvet» ötekilere «Kara kuvvet» diyecek olursak, tarihin bu ak ve kara küvetlerin devamlı bir mücadelesinden ibaret olduğu kolayca anlaşılır.
Şu noktanın bilhassa iyice aydınlanması ve bilinmesi lâzımdır. Kara Kuvvet’in, tarihin her devrinde halkların aralarını bozucu ve onları devamlı surette birbirinin aleyhine düşürücü faaliyeti rastgele bir iş değildir. Bu mekanizma kuruluşundan öylesine ayarlanmış ve tertiplenmiştir ki, istense de istenmese de daima harb-cı olarak kalmıya ve çalışmıya mecburdur.
Her zaman olduğu gibi, bugün de barışı gerçekleştirmek ve halklar arasında tam bir samimiyet ve kardeşlik havası yaratmak için ilk önce bu İçtimaî kuruluşları icabı zarurî ara
bozucu, harb kışkırtıcı kara kuvvet ile mücadele etmek gerektir.
Bu iş ise sanıldığı kadar kolay ve küçük bir iş değildir. Doğuşundan barışsever olan dünya halklarını, barışın en büyük müdafii bulunan dünya kadınlarını ve mazinin kanlı boğuşmalarından tiksinti duyan dünya gençlerini barışın kuruluşu yolunda dayanışmıya çağırmak ve onlara meselenin ö-nemini anlatmak ise kitlelerin aydın ve uyanık evlâtlarına; bilgili, tecrübeli, enerjik kol ve kafa işçilerine düşer. Onlar basit ve samimî insanlara harbin ne olduğunu, kimler tarafından kopartıldığını ve neticede okka altına kimlerin gittiğini sade ve keskin bir ifade ile anlatmalı ve bunu sistemli ve programlı bir işbirliği halinde yapmalıdırlar.
Kara kuvvet, elindeki geniş maddî imkânlardan faydalanarak bir yandan çeşitli yayın organları; radyo, sinema, tiyatro v.s. vasıtasiyle dünya halklarının hiçbir zaman aralarında anlaşamıyacaklarını haykırmakta ve geçmişteki yine kendisinin yarattığı kin ve nefret duygularını kamçılamakta: öte taraftan da durmadan silâhlanmama ve insan kitlelerini bir anda, yok edecek kor- ■ kuııç vasıtaları tedarikle meşgul bulunmaktadır. Basit insanın, başıboş bırakıldığı takdirde böyle silâhlı canavarlar e-linde ne kadar sür’atle aldatılıp onların kanlı oyunlarına âlet olduğunu ve ölmekten başka hiç bir menfaati bulunmadığı halde hemcinslerinin üzerine vahşi hayvan sürüleri halinde saldırdığı dünyanın kısmen atlattığı son faşizm tehlikesinde bir kere daha fecî bir şekilde görülmüştür.
Ak kuvvet in sayıca ötekiler-

Bizler, 72 milletin delegeleri; her milletten, her dinden ve her renkten kadın ve erkekler; dünyayı hâlâ tehdit eden müt-hiç tehlikeyi, harp tehlikesini kavramış bulunuyoruz.
Dünyanın geçirdiği facianın üzerinden dört yıl geçmeden tehlikeli bir silâhlanma yarışına girişilmiş bulunuluyor. İnsanlığa saadet ve refah getirecek olan ilim, yolunu sapıtmış ve tekmil gücünü harp gayesine hasretmiştir.
Dünya Barış Taraftarları Kongresi, milletlerin pasif durmaktan çıkıp aktif ve yapıcı bir karakter aldığını açıkça göstermektedir.
Barış Taraftarları Kongresinde temsil edilen bütün milletler, bizler ilân ediyoruz ki:
Birleşmiş Milletler Ana yasası lehinde ve bu anayasayı hükümsüz kılan ve dünyayı harbe sürükleyen bütün askerî ittifakların aleyhindeyiz. Milletlerin sefalet içinde yüzmelerine sebep olan ağır askerî mükellefiyetlerin aleyhindeyiz. Bizler
Dünyanın muhtelif yerlerinde doğrudan doğruya silâh kuvvetile ve yabancı müdahalelerle kışkırtılan ve devam ettirilen harpler hâlâ sürüp gitmektedir. Bizler, dünya barış taraftarlarının bu büyük kongresinde, açıkça belirtiyoruz ki, her şeye rağmen serbestimizi muhafaza edebildik ve bunaltıcı harp propağandalan bizi doğru olan yolumuzdan asla çeviremedi.
Büyük devletler arasında imzalanmış bulunan ve çeşitli sosyal sistemlerin bir arada bulunabilmesi imkânını açıkça belirten anlaşmaların kimler tarafından çiğnendiğini biliyoruz.
Bugün «Birleşmiş Milletler Anayasası» nın kimler tarafından ihlâl edildiğini ve gayesi mlletler arasında sürekli bir barış kurmak ve bunu muhafaza etmek olan andlaşmaları kıymetsiz birer kâğıt parçası addedenlerin kimler olduğunu da müdrikiz.
Müzakere şartlarını ve silâhsızlanma tekliflerini kimlerin red ettiğini, kimlerin saldırgan niyetlerle dişlerine kadar silâhlandığını biliyoruz.
Bir devletler blokuna, diğer bir devletler bloku ile karşı koymak isteyenlerin oyunlarına alet olmayacağız.
Korkunç tecrübelerini daha yeni görmüş olduğumuz askerî ittifaklar politikasının aleyhindeyiz. Durmadan silâhlı çarpışmalar doğuran ve yeni bir dünya harbinin patlamasına yol açacak olan sömürgeciliği nefretle red ediyoruz.
Dünya cellâtlarının yeniden faaliyete geçtikleri Japonya ve Batı Almanyanın tekrar silâhlandırılmalannı takbih ediyoruz. Muayyen bir devlet blokuna karşı organize edilen İktisadî münasebetlerin kesilmesi, bir haıp ablukası karakterini almıştır.
Soğuk harbi yaratanlar başladıkları basit şantajlardan hakikî harp hazırlığına geçmiş bulunuyorlar.
le kıyaslanamıyacak kadar çok luğu malûm olmakla beraber, bunların şuurlandırılmaları ve öz menfaatlerinin barışı savunmaktan ibaret olduğunun iyice kafalarına yerleştirilmesi ve a-ralarında anlaşıp kaynaşarak yekpare bir cephe kurmalarının
temini artık bir zarurettir. Bu hususta dünyanın bütün demokrat memleketlerinde, geniş ve yapıcı bir faaliyet başlamış ve ümit tomurcukları da belirmiştir.
Hakikî barışı, yuvarlak
zun masalar etrafında aı :

barışı Savunuyor
TÜSTAV
larının beyannamesi
BARIŞ KONGRELERİ
şa-
atom silâhlarının ve insanlığı kitle halinde mahvedecek olan diğer harp vasıtalarının men’ini ve büyük devletlerin silâhlı kuv vetlerinin tahdidini, atom enerjisinin insanlığın hayrına ve sadece barışçı gayelere kullanılması için milletlerarası bir kon-Lrola tabi olmasını istiyoruz.
Bizler bütün dünya milletlerinin barışçı işbirliği ve millî bağımsızlığı için ve halkların bizzat kendilerinin kullanacakları hak ve bağımsızlıklarının gerçekleşmesi için mücadele ediyoruz.
Demokratik hürriyet ve bağımsızlıkları kısan ve sonra da büsbütün ortadan kaldıran, harp imkânlarını sağlayan bütün tesislerin kurulmasının aleylıindeyiz.
Bizler, halkı harbe hazırlayan propagandaları tesirsiz bırakacak, hak ve hakikatin müdafaacısı olacak umumî bir cephe kuruyoruz. Irklar arasındaki nefreti ve milletleri birbirine düşürecek kin ve düşmanlığı körükleyen nutuk ve propagandaları, isterik yayğaaları takbh ediyoruz.
Yeni bir harbin propagandasını yapan teşekküllerin,
hısların, sinema ve sanat eserlerinin, basın organlarının boykot ve ihbar edilmelerini istiyoruz.
Yer yüzündeki bütün milletlerin birliğini sağlayan bizler kuvvetlerimizi, barışı savunmak için birleştiriyoruz. Dünyada barışın müdafaası için muhtelif demokratik teşekküllerden, kültür adamlarından mürekkep milletler arası bir komite kuruyoruz. Bu komite, harp koparmak isteyenler üzerinde ve onların komplolarının her merhalesinde onları baskı altında tutacaktır.
Barışa ümitle bağlanan anneler ve kadınlar, çocuklarının hayatlarının garanti edilmesini, yuvalarının emniyet ve huzurunun müdafaa edilmesini mukaddes bir vazife addettiğimizi biliyorlar.
Gençlik bize kulak veriyor ve istikbalinin ışıklı yollarım kollektif katillerin komplolarından kurtarmak için dinî inanışlarına ve siyasî kanaatlerine bakmadan saflarımızda birlemiyorlar.
Dünya Barış Taraftarları Kongresi açıkça ilân ediyor ki, barışın savunulması bundan böyle bütün milletlerin, dünya halklarının işidir. Bu okngrede temsil edilen 600 milyon kadın ve erkek adına, dünya milletlerine bir mesaj gönderiyor ve onlara:
«Gayret... biraz daha gayret!» diyoruz.
Birleşeceğimize kaniiz.
Anlaşacağımıza inanıyoruz.
Halkların hayat mücadelesi sini kazanmağa azimli ve hazırız
bir istiyo-
Paris
20 Nisan 1919 da Pariste Salle Pleyel’de toplanan Dünya Barış Taraftarları Kongresinde 82 memleketi temsil eden 2000 delege bulunuyordu. Bıı delegeler 600 milyondan fazla barış taraftarı dünya halk kitlelerini temsil ediyorlardı. Bununla beraber Fransız hükümeti kongreye iştirak edecek Avrupa ve Asya milletlerine mensup delegelerden 370 inin vizesini yapmadığı için bunlardan bir çoğu kongreye katılamamıştır.
Kongre başkanlığına Frederic Jo-liot - Curie seçilmiştir. Kongre 26 Nisana ^kadar devam etmiş, bu arada barışı .savunma esasları ele alınmıştır. Geri kalan meseleler kongrenin Prag seksiyonunda görüşülmüştür.
20 Nisandan 26 Nisan 1949 a kadar devam eden kongreye iştirak e-den delege adedi 2005 dır. Kongreye gelen misafir adedi 101 dir. Kongreye iştirak eden müşahit sayısı 86 dır. Kongreye iştirak eden delegeleri meslekleri bakımından bir tasnife t.ıb\ tutarsak 566 çeşitli mjs-( Devamı 9 uncu sayfada)
Stokholm
t
Dünya Barış Taraftarları Komitesi Stokholm'de 19 Mart 1950 Pa-1 zar günü çalışmalarını bitirmiştir. Dünya Barışının bir an evvl kurul-ması için çok önemli olan şu iki çağrı oy birliği ile kabul edilmiştir:
I BİRİNCİ ÇAĞRI :
«Halk yığınlarını kitle halinde imha edecek olan atom silâhının kafi olarak yasak edilmesini istiyoruz.
Bu yasak etme işini tam o-larak başarabilecek ciddî milletlerarası kontrol ruz.
Hangi memlekete karşı olursa olsun, atom silâhını ilk kullanacak olan hükümetin yalnız bir harb cinayeti değil, aynı zamanda insanlığa karşı da bir cinayet işliyeceğini ve bir harp suçlusu muamelesi göreceğini kabul edivoruz.
Yeryüziindeki bütün iyi niyetli insanları bu çağrıyı imzalamaya davet ediyoruz.» İKİNCİ ÇAĞRI:
«Bütün iyi niyetli insanları 1950 senesi sonunda İtalyada toplanacak olan Dünya Barış Kongresinde bulunmaya çağırıyoruz.
Bütün içtinıaî, dinî ve kültürel toplulukları; halihazır milletlerarası gerginliğin menşeî hakkındaki görüşleri ne olursa ; milletler arasında d'ostâiıe münasebetlerin kımıl -masını isteyen bütün namuslu insanları dâvet ediyoruz.
Bıı iyi niyetli insanlara, kon-
| olsun, yalnız
I W . 1
dostane mut

demek olan barış mücadele- g re gündeminin ilk maddesi o-
larak, aiom silâhının yasak e-Dünya Bânş Taraftarları Kongresi .dilmesini ve bu silâhı, her ne sıt

Paris, 25^ Nisan 1949
toplanıp asıl maksatlarını bir hayli geriyiz ve passif bir maskeleyerek birbirlerini atlat- durumda bulunuyoruz, mıya çabalayan diplomatlar değil, meseleyi kökünden kavramış ve birbirlerine kardeşçe el uzatmış bulunan dünya halk-
>J^lX.kuracaklardır.
bu barışı savunma işinde
L
Bunun sebebini de, memleketimizde hakikî demokrasinin henüz kurulamamış olmasında aramalıyız. Zira, bir ülkede hür riyet ve demokrasi tahditler al-(Devamı 10 da)
larak, atom silâhının yasak e-
retle olursa olsun, ilk defa kullanacak, olan hükümetin suçlu addedilmesini teklif ediyoruz.»
Kongreden haberler
İsveç Parlamentosuna Dünya Barışını Savunma Komitesinin sulh tekliflerini sunmak üzer Pietro Nenni, Pierre Cot, Rahip Boulier Crovther’den mürekkep bir heyet
gönderibli. İsveç Ayan ve Mebusan Meclisleri başkAnları hey’etin kendilerine sundukları Barış teklifini kabul ettiklerini bildirdiler .
Jean Laf fitte, harb kundakçılarının açıktan açığa her tarafta reaksiyonu ; teşkilâtlandırdığım, bilhassa Almanya ve JaponyadS militarizmin körüklendiğini ve buna karşı düny;ı halklarının uyanık bulunmaları Lerktiğini belirtti.
de Chambrun: Birkaç
artık atom tehlikesi melekte vya aleyhte bir va-
Gilbert ay sonra selesinde ziyet almamış tek bir erkek veya kadın ^çalmamalıdır. Basit bir tâ-birle ^.prensipler üzerinde takılmak-sızın bize katılacak olan milyonlarca sulh mücahidinin hareketimize ^iştiraklerini temin etmeliyiz dedi.
■ Sovyet delegesi: sosyal mesellerimizi ketimizde münakaşa rada ise türlü siyasî naatte olan kimseler dünya barışının bi ran önce kurulması ve harb kundakçılarının faaliyetlerinin a-kim bırakılması için el ele verip çalışacağız» demiştir.
Biz başlıca kendi memle-ediyoruz. Bu-anlayış ve ka-
Atom bombası kimlerin elinde ?
Atom bombasının tahripkâr bir silâh olduğu artık anlaşılmıştır.
insanlığı tehdit eden bu korkunç kudretin niçin yasak edilemediğini ve barışın niçin kurulamadığını anlamak için bu ife bağlı şahsî sermayelere ve menfaatlere şöylece bir göz atmak kâfi.
Atom Enerjisi Komisyonu ile ilgili şahıslan tetkik edersek Atom bombasının kimlerin e-linde olduğu oklaylıkla anlaşılır.
Atom enerjisinin kontrolü, sı ıiaî ve askerî sahalarda geliştirilmesi maksadiyle kurulan ilk komisyon sekiz kişiden mürekkepti; bu zatlardan beşi, o sıralarda Amerika savunma bakanı olan Stimson, ve yine o aralarda Amerika Dışişleri bakanı olan Byrnes de dahil olma küzere, Morgan Bankasının ileri gelen adamlarındandı.
Amerikadaki atom araştırın ala rina o zaman bu grup hâ-lümdi. Sonradan başka firmalar da pay istediler. Meşhur dünya kimya ve cephane kıralı Du Pont de Nomours senelik masrafı bir milyon dolardan f?zla olan atom bombası fabrikalarını işleten üç firmadan birisiydi. Bu fabrikaların malzemesini meşhur banker Mellon-.m sahip olduğu Westinghouse ve* yine meşhur banker Morgan ıo General Electric Kumpanyaları temin etmişti.
KURULUŞ MASRAFLARI
Atom sanayiinin kuruluş ve tecrübe devresi Amerikan hükümetine çok pahalıya mal ol-dıı. Bu yüzden Morgan ve ortakları için malî tarafı hariç olmak üzere,, hükümetin kontrolünü kabul ettiler.
Diyagramda da görüldüğü ^ibi bütün Atom Enerjisi Komisyonunda ve tâli komisyonlarında hep aynı isimler geçer.
Bu suretle atom enerjisinin imalinde ancak bir kaç firma ihtisas sahibi olmuş; gerek fabrikalardı kurulmasından ve gerek işletmesinden muazzam kârlar sağlamışlardır.
BARUH PLÂNI
Gazetelerde atom enerjisinin kontrolü dolayısiyle sık sık -8 —■
kendisinden bahsedilen Mister Baruh ikmdir? Bu zat Morgan Kumpanyasının çok eski bir memurudur.
ALMANYA VE ATOM
Amerikan kimya kralı Du-pont ile Almanyanın en büyük kimya firması olan I. G. Far-benindustrie arasındaki menfaat birliği dünyaca malûmdur.
Alman çelik tröstünün mü-esseselerinden biri de Doyçe Bank’dır. Doyçe Bank’ın ileri gelenlerinden olan Herman Abs son günlerde Amerikaya gitmiş ve Ruhr sahasında Amerikan sermayesi işletmek için A-merikan bankerleriyle müzakerelere girişmiştir. Doyçe Bank ın belli başlı şahıslarından biri de Batı Almanya başbakanı Konrod Adenauer’dir.
AİLEVİ MÜNASEBETLER
Fakat tuhaf bir tesadüf değil mi? Adenauer’in karısı Zinsser, Amerikanın Batı Almanya yüksek komiseri General Mc Clay’un karısı Ellen ile kardeş çocuklarıdır. Ellen de Zinsser ailesindendir. Yine tuhaf bir tesadüf eseri olarak, Ellen’in kızkardeşi Peggy Zinsser Amerikanın İngiltere Elçisi Lewis W. Douglas ile evlidir. Bu zat aynı zamanda, Morgan bankasına bağlı miiesseselerden Mutual Life Assurance sigorta kumpanyasının ve büyük bir kimya fabrikasının ikinci müdürüdür. Ellen ile Peggy’nin kardeşi ve Adenauer’in karısı Gussie Adenauer’in birinci teyzezadesi John Sharmaıı Zinsser bir kaç kimya firmasının ve ayni zamanda Morgan ve Ortakları firmasının müdürüdür.
ATOM KİMLERİN ELİNDE?
Başkan Truman harb seneleri içinde milletlerarası gizli ticarî anlaşmaları tetkik eden komisyona başkanlık etmişti. Kendisi eğer bugün de aynı şekilde bir inceleme yaparsa a-tom bombasının Amerikan milyarderlerinden Morgan ailesinin ve bu aile ile içli dışlı olan Batı Almanya tröstlerinin elin de bulunduğunu kolaylıkla anlayacaktır.
İMALAT
t
BARUH PLANI
OU PONT DE
NEMOUfc
DILLON REAO ForrCVt«l
*
AMER/KA ATOM fMZRJİS/ KOM/SMNU SMAyİ PAN/SMA GRUBU 3 MORGAN (*„ 3 ROKFELLERoh, / MELON,1 olu P0NL1 SHELL v'eî INTERNATIONAL NICKEL
MADEN ARAŞTIRMA KOMİTA», 6 RIOKGAN^ 1 DILLON READ i INTERNATIONAL NICKEL
TUSTAV
MORGAN
2,0».
ALMAN ÇELİK TRÖSTÜ
IV.
Douglas
JOHN SHARMMİ
ZİNSSER
MORGAN
BANKASI zinsser
4 CKMICAL
f Ad m o.c e uttcaJ Co.
3 a s
AMERİKA
ATOM BOMBASI
V.
MORGAN*.»
MUTUAL
LIFE assurance
S/rA'eO Miidiirii
AMERICAN CyANiHip Batkan HK,/ı n Kanır)
ZİNSSER^*
ile 1922 de
General
Mc GLOy
GfLETYE Kumpan. yOL^ırıny cn bujuK. Adar [arın cJ&n S- frrttt d O. -4 m gn ka.*
zollenvverke rp- bnKajtnl Şefin
Gvncraltânft 41* (uyanın
i Qrt r. dır •
ELLEN
ZİNSSER
ı|c 1930 do.
Orhan Kemal ve
Orhan Kemal, bize üçüncü eserini verdi: Âvâre Yıllar». Şöhretini küçük hikâye vadisinde yapan bu genç sanatkâr «"Baba Evi» ile romanda da başarı sağladığını müjdelemişti. «Baba Evi» nde bize bir küçük adamın hayat macerasının çocukluk yıllarına ait kısımlarını vermişti. «Âvâre Yıllar» da bu küçük adamın büyüdüğünü görüyor, hayat dramının ikinci kısmını öğreniyoruz .
Orhan Kemalin Türk hikâyesine getirdiği fabrika havası ve işçi psikolojisi «Avare Yıllar» da yer yer keskin hatlarla ve çok kuvvetli bir akışla kendini hissettiriyor. Küçük adam büyümüştür. Haşarı delikanlılık çağında başında kavak yelleri esmektedir. Seviyor ve düşünüyor. Bir tarafta Allah problemi, öbür tarafta çalışmak zarureti, olanca kuvvetleriyle hüküm sürü.yor. Aile bağları ve sosyal gelenekler küçük adamın ruhunu zincirleyen kuvvetlerdir. Ama akış halindeki hayatın i-capları, ne gelenekleri dinliyor, ne de bağlı olduğu ailenin şöhretini. Küçük adam mademki bir kere bir gözünü kaybeden dokumacı İzzet ustayla tanışmıştır, tecrübeleri son derece bol olan İzzet usta ona: «E*
7
KONRAD
ADENAUER ooyçE BANK c/û ru
BATI ALMANM
BAŞBAKANI

J
GUSSİE ZİNSSER ile l(n^ da.
“Avare Yıllar,,
goist olduğunu» söylemiştir, artık küçük adam kafasındaki kader i-nançlarına yavaş yavaş «elveda» diyecek ve bir kadınla başgöz olduktan sonra hayatına devam edecektir. Orhan Kemal Küçük Adamile bize muayye nsınıfın safları arasında gelişen ve yavaş yavaş servetini kaybeden bir aile çocuğunu vetini kaybeden bir aile çocuğunu bütün vuzuhuyla ve harikulade samimî bir dille anlatmaktadır .
«Avare Yıllar» da bir mensucat fabrikasındaki iş kazasını okuduğumuz zaman tüylerimiz diken diken oluyor ve böylece işçilerin sık sık karşılaştıkları bir hâdiseyi biz ilk defa Orhan Kemalden öğreniyoruz. Esasen bu genç sanatkârın kısa bir zamanda bu kadar çok şöhret yapmasındaki sır biraz da işlediği mevzuların el dokunulmamış olduğundandır. Muhaverelerindeki açıklık ve tabiilik «Âvâre Yıllar» ı son dere, ce zahmetsizce okuyup bitirmemize yarıyor. Uzun bir hayat mecara-sını kısa konuşmalar ve usta dokunuşlarla birbirine ekleyen Orhan Kemal, Haşan Hüseyini, Gaziyi, Ka safan Cemali yalnız kendisinin değil, bizim de canciğer dostumuz yapmıştır. Kemal SÜLKE^
ERİYE
MA R
Orta öğretim de paralı oluyor
Millî Eğitim Bakanı geçen ayın sonlarında İstanbulda gazetecilerle konuşurken şöyle bir haber verdi: önümüzdeki yıl orta öğretim mektepleri paralı olacakmış. İlk öğretim mecburi olduğu için ondan para alınamazmış, fakat, orta öğretim böyle değilmiş. Sonra Millî Eğitim bütçesinin yükü artmış: açılacak türbeler için 150 bin lira ayırmak gerekiyormuş da ondan!
İlâhiyat fakültesinin açılmasında bunca emeği olan, imam ve hatip mekteplerini Bakanlığının koltuğu altına almak için pek çok gayret harcayan, ilk okullarda okutulmak üzere din dersleri kitabı bastırtan Bay Banguoğlu’nun
türbelere para ayırabilmek için orta öğretimi paralı yapmak istemesinde şaşılacak bir şey yok.
Atatürk’ün ölümünden sonra rotayı geriye çeviren C. H. P. niıı, yıllardır dilinden düşürmediği demokrasi masalları arasında yapa durduğu anti-demokratik işlerden biri de bu, orta öğretimi paralı yapmak olacaktır. Memleketteki bütün demokrasi düşmanlarını sevindirecek olan adı geçen kararın verilmesine sebep bütçe darlığı olamaz; Anayasasında «lâik» olduğu yazılı olan bir devletin Millî Eğitim Bütçesinden türbeler için 150 bin lira ayrılırken, parasızlıktan ötürü orta öğretimi paralı yapmak gerektiğine ancak bu masalı uyduranlar inanır.
O halde niçin yapıyorlar bu işi?
Çok basit: fakir halk çocuklarının daha
üstün bir
kültür seviyesine erişmesini önlemek,
memleketin idare, kültür elemanlarını zengin tabakanın elinde bulundurmak.
Halk Partisi (gerçekte
halkla hiç bir alâ-
kası yok ya!) nin aııti demokratik işlerinden biri olan bu kararın, Bay Tahsin Banguoğlu’nun bakanlığı zamanına rastlaması acaba bir tesadüf müdür?
Bugünkü Millî Eğitim Bkanının ve mensup olduğu «kliğin» düşüncelerini bilenler için bu işin tesadüfle alâkası yoktur. Bilâkis, yıl-lardanberi tasarlanmış, geliştirilmiş bir programın adım adım gerçekleştirilmesidir. Bay Ban-guoğiu nun uzun yıllardanberi mensup olduğu zümrenin güttüğü hedeflerden biri de bu memlekete bir «fikir aristokrasisini» hâkim kılmaktır. Halk çocuklarına ilk tahsil yeter de artar bile! İdareciler, fikir kılavuzları, sanatkârlar, serbest meslek sahipleri yedi göbekten asil(?) eşraf ve zengin çocukları arasından ye-tişmelidir.
Halka ve bilhassa köylüye düşen, onların çizdikleri yolda sabır ve tevekkülle çalışmak B. Banguoğlu’nun ideoloji arkadaşı , ve selefi B. Reşat Şemsettin Sirer’in vaktiyle bir «Maarif Şûrası»nda söylediği gibi «sabanının başında mes’ut olmaktır.»yVelevki bu, karasaban olsa bile!
Zaten, bu inançladır ki, Bay Sirer’in, Millî Eğitim Bakanı olur olmaz ilk işi köy enstitülerinin yüksek kısmını lâğvetmek olmuştu. Buradan güzel sanatlarda bilim çalışmalarında üs tün başarı gösteren köy enstitüsü mezunlan, yine bu enstitülere öğretmen olarak yetişiyordu. B. Sirer bunları çil yavrusu gibi dağıttı.
B. Sirer’in eski bir kafadan olan B. Bangu-oğlu da, orta öğretimi paralı yapmakla aynı yolda bir adım daha atmış oluyor.
Evet, bir adım daha: geriye doğru!
F. Saffet
Paris kongresi
(Baş tarafı 3 üncü sayfada) lek eıbabı: 163 parlamento nznsı ve politikacı; II rahip; 152 muharrir ve gazeteci; 31 ilim adamı; 99 profesör; 34 tıp doktoru; 313 meşhur artist vardı.
Dünyanın her tarafından milyonlarca işçi, köylü ve aydın kongreye mesajlar göndermişlerdir.
Kongreye 46 muhtelif memleketin 52.634.000 dünya gencini temsil eden delegeleri iştirak etmişler. Ayrıca 25 memlekete ait 4.897.000 genci temsil eden 77 teşekkül kongrede temsil edilmek üzere delege gönderememiş fakat tesanüt mesajları ile iştiraklerini belirtmişlerdir.
Dünya demokrat ve antifaşist kadın birliklerini temsil eden 368 delege kongreye katılmıştır. Bilfiil delege göndermek suretile iştirak edemiyen kadın teşekküllerinin sayısı 90 dır. Bütün bu teşekküller yer yüzünde 85 milyon kadını temsil etmektedir . *
Kadınlar birliği adı altında 3 milletlerarası teşekkül vardır: Milletlerarası Demokratik kadınlar federasyonu. 80 milyon kadını temsil etmektedir. Barış ve Hürriyet için mil letlerarası Kadınlar Birliği ve Millet lerarası Kadın Trad - Unionistler teşekkülü. Hepsi 90 milyon kadın temsil etmiştir.
Umumi yekûn olarak 16 millet-rarası teşekkül 61 delege tarafından kongrede temsil olunmuş ve 203,950,000 insanı temsil etmiştir.
63 muhtelif memleketlere ait 561. teşekkül 1776 delege göndermiş ve bunlar vasıtasiyle 300 milyondan fazla insan temsil edilmiştir.
200 milyon Sovyet halkı, 300 milyon Çin halkı muhtelif teşekküller vasıtasiyle kongrede temsil olunmuştur.
Kongre, dünya basını, haber a-jansları, radyo ve film bakımından
(Baş tarafı 3 üncü sayfada) zun menzilli uçaklarla hattâ pilotsuz roketlerle atom bombalarının nakli ve hedefe atılması bir hülyadır. Bin mil mesafede bulunan büyük şehirlerden daha küçük hedefleri bu şekilde bombalıyabilecek vasıtaların önümüzdeki on sene zarfında yapılabileceğine profesör Bla-ckett ihtimal vermemektedir ve salâhiyetli kara ve deniz harbi mütehassıslarından bir çoğunun da fikri bu merkezdedir. Böyle olunca, atom bombasından önceki harplerde olduğu gibi atom bombası harbinde de >münasip üsler, atom bombası "okları, bombardıman uçakların sürati ve uçuş mesafesi ^meseleler belirmektedir.
ATOM HARBİ
Nitekim Amerika dünyanın bir üçüncü cihan harbi başlar-dört bucağında hava üsleri kur sa bu, ikisi arasında uzun men-mattadır. Profesör Blackett zilli uçaklarla yapılan atom kuzey Afrikadaki, Batı Alman- bombasiyle bombardıman har-
ya’daki, Türkiye’deki ve Ja-ponyadaki Amerikan üslerinin bir listesini vermektedir.
■■■ı "W’""
Profesör Blackett’in kitabından şu netice çıkmaktadır ki, atom harbi daha önceki cihan harblerinden farklı , yeni tip bir 'harb olmıyacaktır; yani bir kaç atom bombasını karşi taraf şehirlerine atıp nüfusu hâk ile yeksan etmek ve pilotsuz roketler gibi yep yeni otomatik vasıtalar kullanarak hemen hiç kimsenin burnu kanamadan bir «Yıldırım harbi» ile zafere ulaşmak kabil olmıyacaktır. A-merika ile Sovyetler arasında
bi olmıyacak, mutlaka, aynı zamanda ve daha büyük mikyas-ta, bir kara ve deniz harbi olacak, iki aradaki memleketleri de içine alacaktır. Atom bombası hava kombardımanlarm-dan da üs vazifesini gören mem leketler bilhassa zarar görecek lerdir. Atom bombası müthiş bir silâh olduğu için harbi kısaltacak değildir; bilâkis, uzun, iztıraplı ve kanlı bir cihan harbinin iztırabını, tahripkarlığını ve sefaletini daha da arttıracaktır. Böyle bir harb her iki taraf memleketlerini de kana boyayacaktır.
geniş bir faaliyet kaydetmiştir.
Kongreye iştirak eden 545 gazeteci 343 muhtelif gazete, mecmuayı temsil etmekte idi .
Muhtelif memlekete ait 31 haber ajansı kongre süresince faaliyet gös terdi. 5 haber alıcı cihaz 5 muhtelif memlekete ait radyo istasyonu durmadan çalıştı.
MİLLETLER ARASI BARIŞ MÜKÂFATLARI
Dünya Barış Kongresi son top-lântısmda her yıl barış mükâfatı tertibine karar vermiştir. Dünya Barış kongresi, entellektüellerin. barışın kuruluşu yolunda daha faal ve verimli olarak çalışabilmelerini teşvik için dünya barış mükâfatı tesisini lüzumlu görmüştür.
Dünyada barışın tesisi için en mükemmel çevrilen filme, san’at e-serlerine ve milletler ve halklar a-rasındaki dayanışmayı artıracak her türlü san’at eserine mükâfat verilecektir. Kongre, halen her biri beşer milyon franklık tutarında 3 ayrı milletlerarası barış mükâfatı tespit etmiştir.
r
— 9 —
* a
HolivutUEmperyalizmi,,
TUSTAV _
Yerli (ilimciliğimizin karşılaştığı tehlike
Mart ayının sonlarında İstanbul gazetelerinde Türk filimciliği mah vuluyor yollu yazılar çıktı. Yerli Film Yapanlar Cemiyeti’nin yaptığı fevkalâde toplantıda ileri sürüldüğüne göre halen Maliye komisyonuna sevkedılmiş bulunan bir kanun tasarısı katiyet kesbettiği takdirde, henüz inkişaf vaziyetinde o-lan yerli film senayiimiz tamamı sarsılacak ve kısa bir zamanda ortadan kalkacaktır .
Belediye gelirleri kanunu sıra-na-ardan yüzde yetmişe kadar vergi alınmasına müsaade ederken 9ı8 de bu nisbet yerli filimler için yüzde 25 e indirilmiş. Yerli filimle in vergi bakımından böyle bir rüçha-niyet kazanması sinemaları bu filimin i göstermiye teşvik etmiş ve neticede 1 - 5 filim yerine senede 25 filim yapılmıya başlanmış, filimelliğimizin inkişafı birden hızlanmış. Fakat şimdi yeni bir tasa »a i:e yerli, yabancı bütün filimler için yüzde 50 vergi nisbeti teklif ediliyormuş. Bu tasarı gerçekleşirse yelli filimler riıçhaniyetini kaybedecek ve teknik bakımdan asla yabancı fı-lımlerle rekabet edemiyeceği için filimcilik sanayiimiz henüz filiz ve-ı irken kökünden
Bu sadece yeni bulunan bir yerli o. tadan kalkması ni mesele sadece
Bilıvuruz ki bugün sinema vn raujo vn r r.-vrtli, en tesirli iki prop-.ıg ın-d;ı vasıtasıdır. Sinemanın umumi c -kar. gençler ve çocuklar üzerrdeKi tesiri meselesi bugün ilmi aralamaların mevzuu olmaktadır, filimler,
99 buçuğunu Amerikan filimle”! ı kıt ediyor) kendi cemiyetlerinin p« pagandasını yapan vasıtalara Kasden propaganda için yapı İn olsun laka bu mahiyettedir, yani her ti-lim kendi cemiyetinin sosyal delerlerini, görüşlerini ve menfaatlerini aksettirir. İkincisi, sinema artık inkâr kabul etmez bir sanat şeklidir. Bir milletin edebiyatı, şiiri, resmifve riyatrosu ne derece onun kültürünün hireı ; «Tçası ise filimciliği de öyledir ve bir sanat kolu ol ırak geliştirilmek ihtiyarındadır. İşte iktisadi bakımdan ziyade bu kültürel bakımdan t: kba 1 i meselesi m üh imdir, içir, bu filimcilik kültürel bakımdın maalesef yüksek bir kıymet taşımamaktadır, fakat gelişebilmesi irin mutlaka himaye edilmesi lâzımdır.
Yerli fi/imcilerin toplantısında Avrupa ve Asyanın belli başlı filim imalâtçısı memleketlerinin kemli fi-limcılik sanayilerini korudukları belirtilmiştir. Meselâ İtalya’da yabancı filimlerin dublajına müsaade e-
— 10 —
kuruyacaktır.
inkişaf halinde sanayi şubesinin olmıyacakt: *.
iktisadi de*îh
ya-
P.r.
Yabancı (ki bunların belki yi’ıade eş-O“ lir. niş veya olmasın her filim mit-
yerli f ilimci] iğimizin is-Bugnn

bulunduğu a-
sonra butun ve bu arada
Gitmediği gibi umumi ihtiyarın ancak yüzde 50 si nisbetinde ’thalâta müsaade olunduğu, Fransa’da ise ou ithalât nisbetinin yüzde 40 ı aşmadığı ve İngiltere’de de filimciliği himaye eden kanunlar çıklanmıştır.
Filhakika harpten dünya memleketleri
Avrupa da Holivudun baskınına uğramıştır. Harp yıllarında Avrupa ıi-limciliği hemen hemen sıfıra indiği halde Holivud senede 500 filim yap-mıya devam etmiş ve harbin sonunda birikmiş 3000 filmiyle Avrupa piyasasını istilâya hazırlanmıştır. Holivud filim ihracatçılarına y jrbesci vermek Amerikan yardımının şartlarından biti haline getirilmek is tenmiştir. 'Bunun karşısında Avrupa filim sanayicileri yerli filinıciliğin korunması için kendi hükümetle! ir i tazyika başlamışlardır.
İngiltere’de mücadeleyi filim prodüktörü Arthur Rank desteklemiştir. Rank kendisi İngiliz filiı iriliğinde inhisarı ele geçirmiş büyük bir sermayedardır, bunun içuı Amerikan filimlerini altetmekten ziyade Holivud ile anlaşmayı tercih etmiştir. Bununla beraber İngiliz hükümeti. Rank’in inhisarcılığını tehdit eden müstakil filim sanayie lebine yardım etmektedir ve İn^ihz matbuatında gerek Rank, gerek Holivud şiddetlenen tenkitlere ma. uz kalmaktadırlar .
Holivud'a karşı mukavemet sa’da âdeta bir halk hareketi ha! i a i almıştır. Byrnes dış işleri bakanı ı-ken Blum Amerika’ya gitm’ş ve Fransız filimciliğini öldürecek bü anlaşmıya razı olmuştu. Bunun üzerine Fransız filimcileri kendi hükümetleri üzerinde baskı yapmaya başlamışînrdır. Film prodttktörler»-
nin, Rejisörlerin, artistlerin, işçilerin I
I tında bulundukça; bağımsız meslek teşekküllerine, sınıf e-Isası üzerine müstenit partilere, demokratik anayasamızın kayıtsız ve şartsız tatbikine imkân olmadıkça kardeş dünya halkalariyle anlaşmak ve barış ı dâvasını kavramak imkânsızdır. Hakikî demokrasi ve barış (sıkı sıkıya- birbirlerine bağlıdır. Barışın müdafaası demokrasinin de müdafaasıdır. Zaten halk bir kere haıblerin, kimlerin işine yaradığını ve kimler tarafından çıkarıldığını kavradığı gün yer yüzündeki bütün kara kuvvetin kökü kazınacak ve sürekli, samimî barış sağlanmış olacaktır.
gegit raminde
şalgamları yere trıtsır>-
ıa vets
iştirakile Fransız sinemasını müdafaa komitesi kuruldu. Bunlar sinema sinema dolaşarak filim aralarında halka hitap: ettiler. 1949 yılının Fransız millî b^vrattıında Concorde meydanında büyük bîr dans tertîn etliler; ICurulan platformun üzerine meydanı kaplıyan harflerle Fransız sinemasının jAşamaft hakkidir diye yazdılar. Ertesi günü ;ş-çilerin tertiplediği g( -Amerikan şalgamlar CA has les naveb? Americains!) dıve bağırdılar. Nihayet Fransız hükümeti Byrnes-Blum anlaşmasını tadil mecburiyetinde kaldı; bütün filimle re bir vergi koyarak bundan elde edilen geliri prim olarak Fransız filim sanayiine vermeğe baş!ad .
Harpten sonra İtalyan filimciliği bütün dünya sinema âleminin dikkatini çeken bir canlılık göstermişti. Açık Şehir ve Ayakkabı Boyacısı gibi filimler her tarafta brö

I
I
I
!
vem İmiş, takdir toplamıştı. Fakat İtalyan filminin bu realist yolda inkişafı uzun sürmemiş, Holivud’un baskısı altında yol değiştirmek zorunda kalmıştır. Holivud’da on iki sene senaryo muharrirliği yapmış olan Amerikalı Paul Jarrico, Italyan filimcilerinden bir kısmının kendisine vaziyeti açıkça itiraf ettiklerini, artık «İtalyan fiyatına Ho livud fil imleri yapmaktan başka bir işle meşgul olmadıklarınız söylediklerini yazmaktadır. Yine bu muharrire göre Amerikan filmleri İtalyan sinemalarını, sinema sermayedarları da İtalyan stüdyolarını istilâ etmişlerdir. İtalyada Bloke edilmiş liretleri» bulunduğunu ileri sürerek Amerikan film kumpanyaları - aslında İtalyadaki maliyet fiyatının düşüklüğünden istifade etmektedirler - İtalyahiu fiUm çevirmiye başlamışlardır.
Cindir ki gazetelerde ara livud’dan m filim gittiğini
artık ikinci bir «açık şehir, çevrilemiyor .
Görülüyor ki esasen çok zayıf va-ziyette olanı Türk filimciliği cok ciddî bir tehlike Türk filimcileri yeni tasarısının fiiliyata
için canla başla çalışmalı ve memleketimiz ıımumi efkârı filimciliğimizi bu yolda desteklemelidir .
Bunun i-sjra Ho-yıldız» İtalya'} a İtalya’da
filân veya falan « evirmek üzere okuyoruz. Fakat
filimciliği karşıtındadır, vergi kanunu geçirilmemesi
El birliği ile barışı
savunalım
(Bâş tarafı orta 'sayfada)

BARIŞÇI

Dünyamız n bu günkü şairleri
(Baş tarafı 4 üncü sayfada) merikaya baktığımız zaman bunu böyle görüyoruz; Fransa-ya baktığımız zaman bunu böyle göiliyoruz. işte îngilterenin bugünkü şairleri, başta, W. H. Auden olmak üzere, C. D. Le-wis; fakir, yorgun, ümidsiz halkın üzerine eğilmişler, şiirlerinde onların nabızları atıyor. İnsanları büyük bir aşkla sevdiklerini görüyoruz. T. S. Eliot, The Waste Lond «Harap ülke» şiirinde, beceriksiz idareciler elinde bir toprağın nasıl bir işe yaramaz hale geldiğini anlatır. W. H. Auden, şiirlerinde olsun, On the Frontier, The ascent of F. 6, gibi tiyatrolarında olsun, Londranın halk mahallerini, ova halklarım tasvir eder. Louis Mac Neice’in İspanya harbine karıştığı, faşistlere karşı döğüştüğü malûmdur.
işte Amerikan şairleri, işte bütün dünya dillerinde yaşayacak olan, şiiri hakikaten bir dünya şarkısı yapan, büyük Zenci şair Langston Hughes, işte Aıchibald Mac Leish, Ro-bert Frost, Cari Sandburg.
Bugünkü dünya şiirine büyük bir etkisi olan W. Maia-kovsky, Alexandre Blok, Boris Pasternak, şiiri bir dünya şarkısı yapanların başında gelir.
Aynı şekilde şiiri gerçekten, bütün insanoğullarının bir şarkısı yapan, Fransız şairleri bunların başında da: Aragon, Eluaı d, ilk hatıra gelenlerdir.
Keza büyük İspanyol şairleri: Fredico Garcia Lorca, Aıı-tonio Machado.
Sonra Latin Amerikasının, öleli bir hayli olduğu halde, tesiri bir türlü azalmayan, İspanyol diliyle konuşan, bütün insanların gönlünü alan Ruben Davio’u, unutmak mümkün •değildir.
Yine bilhassa bugün, dünyamızın en büyük şairi olan Pab-lo Neruda, şiiri bir yeryüzü şarkısı yapanların en büyüğü olarak karşımıza çıkıyor.
Keza İtalyan şairleri: TT berto Saba, Eugenio Mout-Alfonso Gattos.
(Devamı ’’
JCommon/RezvEdit.jsp
Dilleri diğer Avrupa dilleri kadar yaygın olmıyan, ama yine de seslerini duyduğumuz Yunan şairleri içinde, 1933 de ölen gerçekten büyük bir şair olan, Constantin Cavaly, Alman istilâsı sırasında ölen Cos-tis Palmanas, yeni şiirin bir öncüsü olan Angelos Sikelia-nos’i saymadan geçmek mümkün değildir.
Macar şairleri içinde de hem ressam, hem büyük bir şair o-lan, Fransızcaya bir çok şiirleri çevrilen Joseph Attila, La-dislas Gereblyes.
Silezi Şarkısı adlı kitabiyle büyük bir ün salan Çek şairi P. Bezruc, Stanislas Neumann, seslerini bize kadar duyuranlardandır.
Nihayet artık bugün dünyanın kabul ettiği, birinci derecede dünya şairleri arasında yer alan Nâzım Hikmet de şiirleriyle bütün dünya halklarına * hitabetmiyor mu ? “
Daha nicelerini, şiiri, hep bir” yeryüzü şarkısı yapmak için, yeryüzünün bütün insanlarının anlayabileceği, duyabileceği, bütün insanlara, ekmek yerine, aşk yerine, ümit yerine geçecek; bir barış şarkısı olacak, insanları besleyecek bir şiir için didinirken görüyoruz. Bugün yeni şiirin rotası her yerde bu oluyor. Bunun içindir ki, biz bugün, şiirleri ancak bütün dünya dillerinde yaşayabilecek olanlara yeni şair, diyoruz.
Daha ileri giderek de, şiirlerinin başka dillerde yaşamak kabiliyeti olmayanlara bugünün şairi diyemiyoruz. Şiir, bugün ancak onların sayesindedir ki, herkesin olmuştur. Şairin bugün eski tahtından inip, sokaklara çıkması, aramıza karışması da yine onların eseridir.
N. İlhan BERK
I BARIŞ JK
I Sahibi ve neşriyatı fiilen idare 4 X eden: Rifat PELVAN
$ Abone şartları : Yıllığı 500 T 4 Altı aylığı 250 kuruş. 4
4 İdare yeri: Ankara Caddesi 4 Y İzzettin Han No: 49 4
♦ Posta kutusu: 54 — Aksaray Y
Basıldığı yer: Alişan Dobra ♦ Matbaası Â
Sekiz milyon imzalı bir mesaj
Fransa’dan Amerikan halkına gön derilen sekiz milyon imzalı bir mesajda şöyle denilmektedir: ❖.Amerikan halkına iyi niyetle hitab ediyoruz. Dost askerlerinizin bir kere General Pershing’le, bir kere de Eisenhover’le Atlantiği geçerek yardımımıza koşmuş olduğunu u-nutmadık. Fakat bugünkü durum devam ederse uğrunda savaştığımız müşterek gaye boşuna harcanmış olacaktır .
Hidrojen bombasının tahrib kudreti hakkında ajanslarınızın Fransa da yaymakta olduğu haberler aklınızın alanuyacağı kadar kötü tepkiler meydana getirmektedir. Amerika bize korkunç bir şekilde görünüyor. çocuklarımızın, kadınlarımı zın. fabrikalarımızın. şehirlerimizin tehdit altında olduğunu hissediyoruz. Aranızdan birçok kimsenin bizimle beraber bu hareketleri protesto ettiğini biliyoruz. Fakat bu sesler arzu edildiği kadar kuvvetli
TÜSTAV
milletlere, varlıkları pahasına mal olabilir. Fakat harb kundakçıları bu sefer milletleri gafil avlayamayacaklardır. Geçen harbin, izleri henüz silinmiyen faciaları, dinmeyen ıstıraplar buna engeldir. Büsbütün açık ve tehlikeli bir şekil alan bu harb hazırlıkları karşısında barışı sadece istemenin onu savunmaya yetıııiyeceğini, bu uğurda savaşmak gerektiğini ve barışın teşkilâtlı olarak savunulması zaruretini milletler artık anlamışlardır. Dünyanın her tarafından milyonlarca insanı temsil eden ıııillî ve milletlerarası teşkilâtlar mücadeleye girişmişler, medeniyetin en salâhiyetti mümessilleri, dünyaca tanınmış bilginler, sanatkârlar, yazarlar, fikir

adamları barış uğrunda seferber olmuşlardır. Dünyanın her yerinde barışı savunmak için toplantılar, gösteriler, mitingler tertip ediliyor. ^Milletlerin barış uğrunda birleşen ve gittikçe t. büyüyen kuvvetleri karşısında harb kıındukçı-"Iarımn gayretleri suya düşmeğe mahkûmdur.
Emperyalist sürülerine karşı kurtuluş ve «müdafaa savalarını mukaddes bilen halkımız yabancı menfaatler hesabına harbe sürüklenmenin acısını çok çekmiştir. Bununla beraber içimizde emperyalistlerin dilini konuşanlar, kendi memleketinin ve milletinin umurunda olmadığını açıkça ifade etmekten çekinmeyenler, harbi körükleyenler halâ eksik değildir. Şu biçim satırları gündelik gazetelerin herhangi birinde okumak mümkündür:
Barışa abone olunuz ve abone bulunuz
olamıyor.
Fransız halkı ile Amerikan halkı arasında samimî bir görüşmenin artık zamanı gelmiştir. Bâzı gazeteler size bu mesajı gönderenlerin Moskova’nın ajanı olduğunu söyleyecekler. Nazi hükümetleri de hür kalmak isteyen insanlara her zaman aynı ithamları yapmışlardı. Bu ithamları siper ederek milyonlarca insanı fırınlarda yaktılar, zehirli gaz dolu odalarda boğdular.
Biz Hitlerizmin acılarını en fazla çeken milletlerden biriyiz.
Bizi, size yanlış tanıtan insanlara siz vergi mükellefleri olarak milyonlar ödüyorsunuz. Bu zümre Fransız halkının ve barışın en sadık dostu olan sizleri de bize yanlış tanıtıyor. Böylece paralarınız iki memleket halklarını aldatmak için kullanılıyor.
Hepimizin toplanıp gayretlerimizi birleştirmek zamanı artık gelmiştir. Siz Amerikan halkı aranızdaki
Barış
yolu
(Baş yazıdan devam)
harp tahrikçilerini ve medeniyeti tehdit edenleri susturunuz.
Atom bombasının ve kütle halinde imha eden silâhların yasak edil( meşini taleb ediniz. Dünya tehdit ve korku altında yaşıyamaz.
Her millet saadeti için istediği yolu seçmekte serbesttir. Fransa’da sekiz milyon insanın imzalamış ol-, duğu bu barış mesajına kulaklarınızı tıkayanı azsınız.
Bizim atom bombasını kanun dışı etmek gayesile açmış olduğumu.* kampanya .sizin atom âlimlerinizin protestolarına uygundur .
Birkaç güne kadar Fransada büyük barış toplantıları yapılacak. Sizin de burada olup bu hareketleri görmenizi çok isterdik. Siz de ses-terinizle bizim protestolarımıza katılın. İş adamlarınızın ve ufak biü zümrenin iki memleket halkları a-rasjndaki dostluğu bozmasına meydan vermeyin. Çünkü bu dostluk olmadıkça barış olamıyacaktır.
«Başta Amerika olduğu halde yüksek silâhlar yapabilen Batıkların hazırlıkları tamamlanmakta, yani Batı grupu yavaş yavaş formuna girmektedir. Amerikanın Avrupaya göndermekte olduğu silâhlar merasim günleri atılmağa mahsus kuru sıkı kavallar olamaz. Atom ve hidrojen bombaları birer çocuk oyuncağı değildir» yazara göre bu milletler «ilânihaye harb hazırlığına ve sinir harbine tahammül edemezler....... «Formuna girdiklerini hissettikleri gün...... «Hodra meydan!» diyeceklerdir. Yazar bu milletlerin ve tabii bu arada Türk milletinin «formuna girmesini» âdeta dört gözle bekliyor.
FakaÇ Yalmana sorarsanız: «Bir takım gafil insanlar üçüncü cihan harbi çıkacak mı, çıkmıyacak mı? Nasıl ve ne zaman çıkacak? diye düşünüp duruyorlar. Halbuki bal gibi ü-çüncü cihan harbinin içindeyiz.»
Şu halde Yalman’a göre biz şimdilik ihtiyatta bekliyeıı bir kuvvetiz; sıramız geldiği anda ve Amerikalılar emir verdikleri gün ateş hattına sürüleceğiz. Fakat hayır. Mukadderatı Yal-man ve benzeri kimselerin elinde bulunan bir memleketin, üçüncü bir dünya harbinin daha ilk günlerinde ateş hattından uzak kalabilmesi zor olurdu. Bereket versinki üçüncü dünya harbi şimdilik ancak Amerikan emperyalistlerinin ve onların yardakçılarının hayalinde yaşıyor. Türk milleti banş istiyor. Hayata, hürriyete, saadete götüren yolun bu yol olduğunu biliyor.
8 Nisan 195o
TUSTAV

Nâzım Hikmet dâvası millete mal olmuştur
(Baş tarafı 1 inci sayfada)
ne sunulan o kamın tâdili tasarısının mucip sebepler lâyihasında denilmiş ki: «Bir sene önce bazı kimseleri ağır cezalara çarptırdık. Fakat k.ınun, cezalandırdığımız suçluların benzerlerini yeniden cezalandırmağa müsait değil. Biz onları mahkûm ederken suçun mahiyetini değiştirdik. Bıı bakımdan bu kanunu çıkarmamız lâzım.»
Ve nihayet bu kanım cıkınıs. Fakat bıı defa Nâzım
V • .•
Hikmetin kanunsuz olarak mahkûm edildiği de resmî bir vesika ile meydana çıkmış!
İşte, Avukat M. Ali Sebük bu netice üzerinde dururken Nâzını Hikmet dâvası hakkında bir çok makale yazdı ve Türk efkârı umumiyetinin bir «Adlî Hatâ» karşısında olduğunu belirtti. (Aııtr parantez şunu hatırlatmak isteriz ki, Mehmet Ali Sebiik’ten çok evvel, bu mesele demokrat dünya basınında ciddiyetle ele alınmıştır.)
Nihayet, Nâzım Hikmetin kanunî vasisi vekili Avukat İrfan Emin Köseınihaloğlıı bir lantısı yaptı. _
Nâzını, 13 yıl önce ma'ıkûm edilmesinden
dişinin ve müvekkilinin kanuni her çareye baş vurduğunu anlattı. Nihayet, Nâzımın açlık grevi yapmağa karar verdiğini, fakat Aiıkaradan resmî çevrelerin vaadiarı yüzünden bu açlık grevi kararının tehir edildiğini açıkladı. Fakat Af Kanunu Meclisten (akmayınca Nâzım kesin kara-rıııı verdi: «Camım pul diye kullanıp, Milletime açık bir dilekçe yazacak ve haksız bir mahkûmiyete uğradığımın belirtilmesini istiyeceğim!.» *
Nihayet 8 Nisan 950 günü Nâzım Hikmet yine başladı. Bütün hür vicdanlı insanla
soıı re mecbur ol
. 1
r, aşaıı yüce şairin bu ıstıraba aktlanmaya nı nııı azabını yüreklerinin en derin köşeleriıid harekete geçtiler.
Hangi siyasi fikir ve kanaati taşıyorsa lfrce aydın bir tek nokta etrafında ilk defa ra ne bir birlik vücude getirdi. Üniversite profesöründen, öğrenciye, Gazete başyazarından muhabire kadar her tiirlii fikir, sanat, edebiyat, politika ve is adanılan şunu kabul etti, şunu istedi;
Nâzını Hikmet bir haksızlığa uğramıştır!
Nâzını Hikmet serbest bırakılmalıdır!
Nâzımın hürriyete kavuşması yalnız sanat ve edebiyat dünyasının değil, bütün bir lıür insanlığın alkışlaya-, cağı bir müjde olacaktır.
F
— 12 —
BU NE BİR ALİN YAZISIDIR,
NE DÜNYAYA EKKEN GELMİŞ OLMAK.
YASTIĞININ ALTINDA BAKTIM MEKTUBU:
DİYOR, RÜZGÂR OLMAK, KUŞ OLMAK, DİYOR, HASKETŞ! BENİM.
BAKTIM UZAKTA, KARANLIK S A BİR ATEŞ YANIYOR,
ÖFKELİ, TEK BAŞINA VE IIÜR.
DAYAMIŞ ALNINI DEMİRLERİ: HÂLÂ BİZİ
DÜŞÜNÜR,
YÜREĞİ, DİLİ, HÜRRİYETİ TOPRAĞIMIN, NÂZIM HİKMETİM BENİM.

sonra ken-
ve umumî basın top-
»
25 Kuruş
«
Barış isteği





-o z r





30 Nisan 1950 — Pazar
SİYASİ İKTİSADİ

Sayı 151
10 Kuruş


1
>
k
■ Â
A /I
Beyoğlu - Müellif Caddesi 6-8 Posta Kutusu 2100 Beyoğlu
MÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE
Tesis eden: HABİB EDİB TÖREHAN
İlânları 6 ncı sahifede santimetresi 2 liradır. İlânlardan hiçbir mes’ullyet kabul edilmoz.
Telefon. 44756 - 44757 Santral Telgraf Adresi Hetlo. tstanbul
İÇ ve DIŞ POLiTiKA _ 29/11//1950 -
Seçim hazırlıkları ve iktidar dâvası
SEÇİM hazırlıktan, her memlekette belli başlı biı gerginlik havası yaratır. Demokrasilerde bunu tabiî görmek lâzımdır. Çünkü, halk yığın lan m harekete getirebilmek İçin, akıl ve mantık çerçevesini aşmamak ve taşkınlık şekline dökülmemek şartiyle, böyle zamanlarda, her vasıtaya başvurulur, arkada kalan parlâmento yıllanmn en zayıf noktalan aranılır ve şiddetli tenkidlerden geçirilir. Doğrusunu söylemek lâzımsa iktidar partisi, propaganda konusu olmak bakımından, muhaliflerine karşı, çok defa, imrenilecek bir durumda değildir. Her millet, kendi parlâmentosunun faaliyet devrini. kanunlarla tayin ve tesbit etmiştir. Bu yıllar içinde işbaşına geçmiş olan hükümet veya hükümetler, hâdiselerin gelişine göre, memleketi idare etmişler, bir çok güç hayat dâvalariyle karşılaşmışlar ve onlara iyi kötü bir netice vermeye çalışmışlardır. Bu hükümet faaliyeti bir tarafı memnun edebilmişse, öte tarafı da ister istemez gücendirmiş ve hiç olmazsa kendisinden soğutmuştur. Zaten bütün zümreleri memnun eden bir idare tarzı bulmak, insan için, şimdiye değin mümkün olamamıştır. Seçimlere giren bir iktidar partisi, böyle bir durumla karşı karşıya kalacağını her vakit hesaba katmak zorundadır.
Muhalefetin seçimler karşısındaki durumu, bu bakımdan, çok başka türlüdür. O, sayfalarına henüz tek bir söz bile ya-, zılmamış bir defter gibidir, işbaşında bulunmadığı için millete verilecek hesabı yoktur, ten-krd edilecek tarafını ele geçirmek oldukça güçtür. Hele muhalefet şefleri, büyük ölçüde şahsiyetlerden ibaret olursa, teşkilâtı çok sağlam bir iktidar partisi bile müşkül ve üzüntülü bir duruma düşebilir. Demek oluyor ki, muhalefetin seçim propagandalarında daha elverişli t.âbiyeleri vardır.
C.H.P. yıllardan beri, memleketimizi idare etmiştir, daha doğrusu, Cumhuriyet Devleti kuruldu kurulalı memleket başka bir parti hükümeti tanımamıştır. Bu uzun hükümet yıllarında girişilen işlerin, güdülen politikaların çeşit çeşit tepkileri olduğunu kabul etmek lâğımdır. Fakat hiç bir istisna Capmaksızın her şeyin bile bile ötü yapıldığını iddia etmek de güçtür. Çünkü, yeni Türk partilerini kuranların çok büyük bir çoğunluğu ya düne veya yakın zamanlara kadar C.H.P. de faal hizmetler görmüşler ve bu yüzden doğması gereken sorumluluğu şöyle böyle paylaşmışlardır. C.H.P. ye yönetilen tenkid-lerde bu durumun bir rolü olup olmıyacağını seçimler göstereceği için, aynca mütalâalara lü-rum yoktur. Seçimler, daha ziyade teşküât ve aydınlatma işi olduğu için neticelerin buna göre belirmesi tabiîdir. Yalmz tam bir memnuniyetle söylemeliyiz ki, yeni Seçim Kanunu’nun yarattığı hava, seçmenlerde olduğu gibi, partilerimizde de gerginliği geniş bir ölçüde azaltmıştır. Onun için seçimlerin tam bir kardeşlik ruhu içinde yapılacağına ve yurt düşmanlarına, bu suretle, millî birliğimizin güzel bir örneği verileceğine hiçbir Türk vatandaşının şüphesi yoktur.
Türk vatandaşı İçin en ehemmiyetli olan şey, yeni hükümetin, parti durumuna göre, kuruluş şekli değil, doğrudan doğruya idare mekanizmasının değişip değişmiyeceğidir. idare hay. timizin belli başlı kısımları mutlaka parti politikasının dışında bırakılarak tecrübeli ve görgülü bir idare sınıfının yetiştirilmesi, yurdumuz için, ehemmiyetli bir dâvadır. Hattâ uzmanlarımıza tam bir emniyet içinde çalışabilmeleri ve yurdumuza daha faydalı olabilmeleri için, dokunulmaz bir durum sağlamak daha doğrudur. Sağlam bir yurt politikası bundan büyük faydalar görebilir.

★ ★★★
■■■ -- * —
Abonsı Türkiye İçin seneliği 32, altı aylığı 17, üç aylığı 9 liradır. Hariç memleketler İki mislidir.
Sforza, Herriot ve Bevin Stra^bourg toplantıları sırasında
Washington hususî muhabirimiz
G. H. Martin telsizle bildiriyor
Trieste mevzuunda İtalya Amerikada harekete geçti ”Yugoslavyanın stratejik durumu, Amerikaya Italyayı unutturmamak”
Washlngton 28 (Hususî muhabirimiz G. M. Martin bildiriyor) — İtalyan diplomasisi, Acheson - Bevin - Schu-man toplantısına iştirak etmek için Avrupaya gelmek üzere bulunan Amerikan siyasî şeflerine, şu esaslı telkini yapmakla meşguldür. Batı devletleri arasındaki birlik, Londrada. sadık dostları feda etmek pahasına takviye edilmemelidir!.
Washlngton’daki İtalyan Büyükelçisi Tarchlam; Dışişleri Bakanı Acheson ile yaptığı son görüşmede, İki mühim
e

İTALYADA
Üç uçağın hava
Hüviyeti meçhul üç uçak şiddetli bir çarpışmadan sonra kayboldu. Bulunan kovanlarda (P. M. 43) işareti var
Roma, 29 (YtRS) — Bugün içişleri Bakanlığına verilen bir rapora göre hangi devlete mensup oldukları anlaşılamıyan t)ç uçak, Avusturya sınırına yakın olan iki bin nüfuslu Ruffre köyü üzerinde makineli tüfek ateşiyle savaşa tutuşmuştur.
Kar a bini eri karargahının verdiği rapor, köyün üzerine düşen mermilerin bir cenaze töreninde bulunanları dağıttığını vo evlere isabet eden mermilerle kovanların üzerinde P.M 43 işaretleri bulunduğunu bildirmektedir. Savaş, takriben 5000 metre yükseklikte cereyan etmiştir.
Ruffre köyü. Rus işgali altındaki Avu8turyadan 320 kilometre güneyde ve Yugoslavya sınırından 130 kilometre kadar batıda bulunmaktadır. Meçhûl uçaklar hakkında yegâne ipucu, kovanlarla mermilerin üzerinde bulunan işaretlerdir.


noktaya temas etmiştir.
Büyükelçi evvelâ, bir çok Amerikan gazetesinin, Kont Sforza’nın son Milano nutku hakkında neşrettikleri mübalâğalı tefsirler üzerinde durmuştur. Amerikan gazeteçilerinln verdiği telgraf haberlerinden, Trieste mevzuunda hemen tahmin edilmlyecek o-lursa, Italyanın sulh anlaşmasını feshetmek kararında olduğu zannı hasıl olmaktadır. Tarchiani, italyanm, gaye lerlne varmak için, hiç bir zaman şantaj metodİArı kullanmak niyetinde olmadığını temin eden mutedil sözler de söylemiştir.
Tarchiani, sonradan Roma’dan aldığı tahmin olunan talimat üzerine, ikinci mevzua temas etmiş ve İtalya-nın, Trieste üzerindeki talepierino verdiği ehemmiyeti tebarüz ettirmiştir. Tarchiani aynı zamanda, ltalyanın A-merlkaya karşı gösterdiği büyük bağlılığın. Chigl Sarayını, Belgrad'a karşı zayıf bir duruma düşürmemesi icap ettiğini de, Acheson’a mümkün olduğu kadar açık bir lisanla izaha çalışmıştır. İtalyan diplomatları, kendini naza çeken Tito'nun “cilveli” politikasının, Sforza’nın şaşmadan takip ettiği dostluk politikasından daha müsmir neticeler verdiğinden — haklı haksız — korkmaktadırlar, Tıto, kendini pahalıya satmakta vo Washing-ton, Yugoslav dostluğu için pahalı bir bedel ödemeye razı görünmektedir. İtalyan diplomatları hususî görüşmelerinde, İtalya ile Yugoslavya arasındaki münasebetleri, Fransız - Alman münasebetleriyle mukayese etmektedirler. Washington’da cereyan etmekte olan siyasî oyunda acaba hangisinin vaziyeti daha sağlamdır? Eski bir ittifakla Amerikaya bağlı olan Fransa mı, yoksa, nazari bile olsa, Doğu Avrupaya meyletmek imkânını gösteren Batı Almanya mı?
Italyanlar, Washlngton‘dakl son teşebbüsleriyle, üç batı devletinin, Trieste hakkında kİ son Sovyet notasına verecekleri cevaba müessir olabildiklerini ummaktadırlar. Bu cevabın müsveddesi Londra toplantısında yazılacaktır.
Washington, Trieste meselesinin, hiç olmazsa bir müddet, slyaseten “hasır altı,, edileceğini ummuştu. Anlaş* lan, Washlngton’un bunu İma etmesi bile, Rusyayı, bu mevzuda harekete geçirerek Atlantik ittifakına dahil devletler için bir huzursuzluk sebebi yaratmasına kâfi geldi.
Rus manevrasının, mide bulandırdığı İnkâr edilemez. Bazı Amerikan başmuharrirleri, vaziyeti bu zaviyeden mütalâa ederek, Rusyanın, siyasî sahada teşebbüsü elinde bulundurduğunu ve müttefiklerin, Marshall Plânı ve Şimalî Atlantik Paktı sayesinde ele geçirdikten sonra tekrar kaybettikleri bu teşebbüs kabiliyetini, Londra konferansında yoniden kazanıp kazanmı-yacaklarını sormaktadırlar.
D, P. Genel Başkanı, Boluda bir nutuk sö y I e d i
4
D. P. Başkanı, Başbakanın seçim emniyeti teminatından memnun
“Bu tahakkuk ederse, temin ederim, elini öpmeye hazırız ' diyor
”Dünü milletçe unutmaya hazırız. Yalnız istikbalimizden emin olalım”
L. Bolu, 29 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Bugün Cumhuriyet alanındaki toplantıda partili partisiz binlerce dinleyici önünde bir kaç hatipten sonra Celâl Bayaı* aşağıdaki konu-> mayı yapmıştır:
“Cok aovgilt Bolulu vatandaşlarım
Tarihimiz Bolu hakkında çok güzU şeyler kaydetmiştir. Eski bir şehirdir. Asil insanları vardır. Tarihimizde bu kadar önemli yeri olan beldenin 1yı insanları ile karşılaştığımdan dolayı pek bahtiyarım. Vilâyetinizde yaptı ğım gezintilerde görüyorum ki köylü ve şehirli vatandaşlar dâvamızı be nimsemiş ve kendi dâvası olduğunu bilmiştir.,,
Partisinin mazisinden bahseden Bayar. beşeriyetin bir çok rejimlerini İn celediğini ve neticede demokraside (t tifak ettiğini anlatarak kendi partisinin de refah ve saadet yolunun a7-nı olduğunu kabul ettiğini, sözlerine ilâve ettikten sonra dört sene evvelki seçimlerde uygunsuzluklar olduğun dan, seçim emniyeti bulunmadığından bahsederek:
“Dünü milletçe unutmaya hazırız. Yalnız istikbalimizden emin olalım, diyerek sözlerine şöyle devam etmiş tir:
“Dün gazetelerde okudum. Başbakan Istanbulda verdiği nutukta vatandaşın emniyetle sandık başına gideceğini bildirmiştir. Bizim özlediğimiz budur. D. P. seçim meselesini ba his mevzuu ettiği zaman memleket namına hak aramıştır. Bu memleke tin vatandaşları evinde, dükkânında kendi kazancı İle rahat rahat meşgul olmak istemektedir. Harp bitmiş, fa kat sulh olmamıştır. Biz bütün Türk Milletinin müstakar bir hayat yaşamak hakkı olduğuna inanmaktayız. Millî birliğin tahakkuku politikamızdır. Bunda menfaat gütmekteyiz. 1946 dakl fenalıklar bir tarafa atıllı memur ve hükümet bitaraf işlerse memnun olacağız. Çünkü biz iddia e deriz kİ memleketimizi herkesten faz la severiz. Yonl bir Seçim Kanunu çıkmıştır. Bunun seçim emniyetini sağlıyacak kuvvette olduğunu vo kanun bakımından endişeye mahal olmadığını, vo şu dakikaya kadar da şikâyetçi bulunmadığını ifade ve İtiraf edecek durumdayız. Seçimi idare edecek cihazın etrafında İdarî bir çember mevcuttur. Bu sözlerimle hk bir şahsı İtham etmiyorum. Fakat bazıları zihniyet tesiri ve itiyat saika siyle bu kuvvete hoş görünmek için vazifelerini suiistimal edecek durum dadırlar.
Şimdiye kadar ne olmuştur. Vaziyet
1946 seçimlerine nazaran daha ümil vericidir. Tek partiye karşı bir diğer parti çıkarmanın nifak olduğuna İnananlar var. Şahit oldum ki bir kay-makam muhtarı çağırıyor: “Köyünüze su getirteceğiz, yardım yapacağız. Bunun karşılrğında bize kaç rey sağ-hyabllirsln., diyor, o da “Efendi bu para hangi beyin kasasından çıka cak. Millet parasını reye karşı mı vo-receksin. Biz vicdanımızla rey kullar nacağız. Vicdanla pazarlık olmaz,, demiştir.
Millet bilmelidir ki her İyilik kendi paresiyle yapılr. Kimseye minnet borcumuz yoktur. Çünkü bizzat minnet bekllyenlere memuriyetleri biz verdik. Onlar kanun dairesinde hareket etmeye mecburdurlar. Dünyanın hiç bir yerinde vatandaş siyasi düşüncelerinden dolayı muahaze edilmemiştir. Bu hal memleketimizde aslâ mevcut ol-mıyacaktır. Çünkü hükümet sandığına emniyetle gidilecektir diyor. Kanun da bunu âmirdir. Bu tahakkuk ederse bunu yapanın elini öpmeye har zırız. Zannetmek istemiyorum kİ vali ve kaymakamlara tesir için emir verilsin. Hükümet bunları önlerse s(*-çimler emniyetle yapılacaktır. Bu takdirde sandıktan çıkan reyler ne olursa olsun herkes ona boyun eğe çektir.
Bir vatandaş ile konuşmayı anlatan devamla dedi kİ:
“Büyük Atatürk'ü
harebeslne kadar tanıyor muydunuz. Kendisinin böyle muvaffak olacağını biliyor muydunuz? Şüphesiz hayır. Fakat biz kendisine inandık, o da milletine güvenerek ve ona dayanarak ileri atıldı ve bu sayede memleketimiz esaretten kurtuldu. Kim İddia eder kl Türk anaları yüzlerce Atatürk doğurmamıştır. Partimiz memleketin istidatlı çocuklarına İmkânlar sağlamak azmindedir.,,
Bayar Düzce ve Kastamonuyn gideceğinden bahisle sözlerine nihayet vermek zaruretinde kaldığından dolayı özür dilemiş ve nutkunu şöyle bl tirm İştir:
“Sizo inanıyoruz, siz de bize inanırsanız yakın bir gelecekte saadetin tecelli edeceğine muhakkak nazariyle bakabilirsiniz. Allah muinimiz olsun,,.
Celâl Bayar Düzcede
aralarında geçaıı
Bayar 6Özlerlr.c
Çanakkale Mv
Bolu, 29 (Hususî muhabirimiz bildi riyor) — D. P. Başkanı Celâl Bayaı halkın tezahüratı arasında Düzceve müteveccihen şehrimizden ayrılmıştır.
Batı Berlin makamları,
sıcak harbe hazırlanıyor
500.000 Alman komünistinin yarın Berline yürümesi muhtemeldir
VVaBhington, 29 (YÎRS) — Aylardan beri Batı vo Doğu arasında şiddetli bir soğuk harbin cereyan ettiği Berlin, bugünlerde dünya efkârı umumiyesi-nin dikkatini üzerine çekmektedir.
Mayıs ayı, bu soğuk harbin ısınıp ı-sınmıyacağını bize gösterecektir. Berlin şehrinin kanlı bir savaşa sahne o-lup olmaması ise Ruslara ve onların destekledikleri Doğu Almanya komünistlerine bağlıdır.
1 mayıs ve 28 mayısta Berlin şoh-rlndo gösteriler yapmak için komünistler batı kesimi komutanlarından müsaade istemişler, fakat Berlin Belediye Başkanı Reuter, geçen hafta *1-zln talebini tekrar reddetmişti. Zora başvuracaklarını söyleyen 500.000 üniformalı komünist, batıkların enerjik durumu karşısında yumuşamış görünüyorlar.
Amerikan birlikleri, Derlinde çıkması muhtemel karışıklıklara karşı hazırlanıyorlar
Batı Berline girmek isteyecek olan beş yüz bin kişilik bir kütleye karşı mukavemet edemiyeceği anlaşılan Batı Berlin polisi lüzumu halinde, aralarında zırhlı birlikler de bulunan A-merikan ve İngiliz birlikleri tarafından desteklenecektir.
Doğu’ Almanya komünistleri Batı Berlinl işgal etmek için tasarladıkları plânı, Moskovadan aldıkları talimat ü-zerine geri bırakmışlardır.
Soğuk harbin geçireceği ilk buhran, yarın olacaktır, iki yüz bin kadar Alman komünisti, Berlinin doğu kesiminde ve Batı Berlinl ayıran sınır ü-zerlndo büyük bir nümayiş yapacaklardır. Komünist aleyhtarı olan iki yüz elli bin kişi Ibg aynı günde komünistlerle muvazi olarak gösterilerde bulunacaklardır. îkl taraf Önderlerinin verdikleri teminata rağmen durumun son derece nazik olduğu anlaşılıyor.
Batılı müttefik komutanları, pazartesi yapılacak olan bu toplantının, 28 mayısta beş yüz bin üniformalı komünistin yapacağı gösterilere bir “prova” olduğunu belirtmişlerdir.

1

YENİ ISTANlUL’un Kupoau
iç sayfalarda
İKİNCİ
Milli müdafaamız
Namık Zeki Aral
ÜÇÜNCÜ
Partiler bahsi
Fâzıl Ahmet Aykaç BEŞİNCİ
Kurumlar vergisi ve ziraî kazançlar
Doç. M. Orhan Dikmen ALTINCI
Fikir ve vücut
Selim Sırrı Tarcan
• *
,F.

A
Yeni seçimlerin 4 haziranda ilân olundu
yapılacağı
Brüksel. 29 (YtRS) — Belçlku Kıral Naibi Charles, cumartesi günü Parlâmentoyu feshetmiş ve 4 haziranda yeni seçimlerin yapılmasını emretmiştir.
Belçikalı seçmenler, Kıral Naibinin ağabeysi olan Leopold’un, beş yıllık bir sürgünden sonra tahtına avdet edip etmemesini temin edeceklerdir.
Belçika Parlâmentosunun feshedildiği, pazar günü resmî gazetede yayınlanacaktır. Yeni Parlâmento 2b haziranda toplanacaktır.
Londra, 29 (YtRS) — Belçikada altı haftadan beri devam eden hükümet buhranı, yeni seçimlere gidilmo al karariylo neticelenmiştir.
Kıral Leopold’ün memlekete dönüp dönmemesi, seçimler neticesinde belli olacaktır. j f ‘
Brüksel, 29 (AP) — Belçika iktisat Bakanlığı umurunu tedvire memur bulunan Sosyal Hristiyan Partisi mensuplarından 50 yaşındaki Jean Duvicusert'in, yakında Belçika kabinesini teşkile davet edileceği hakkında söylentiler dolaşmaktadır.
Yeni kabinede, Gaston Eykens’in İktisat Bakanlığını alacağı ve hâlen kabineyi kurmakla görevli olan Van Zecland’a da Dışişleri Bakanlığının verileceği söylenmektedir. Kabine Sosyal Hristiyan - Liberal koalisyonu olacaktır.
Son dakikada Duvicusert’ın tâyini imkânı bulunamazsa, Naib Parlâ mentoyu feshedecek, yeni seçimler yapılmasını temin edecektir.
4 '•* *
Hoover’in teklifi
nasıl karşılandı ?
Rusların, Birleşmiş Milletlerden çıkarılması mevzuunda kanaatler değişik Londra, 29 (AP) — Birleşik Amerikanın eski Cumhurbaşkanı Herbert Hoover’in, bir radyo konuşmasında» Birleşmiş Milletlerin yeniden teşkil edilerek, teşkilâtta Rusyaya yer verilmemesi şeklinde tecelli eden teklifi, dün muhtelif Avrupa başkentlerinde yapılan kanaat yoklaması neticesinde, pek fazla taraftar toplayamamıştır.
Bir çok hükümet başkanları bu hususta kanaatlerini açıklamaktan is-tinkâf etmişlerdir.
Hindistan, Mısır, Pakistan, Yeni Zelanda ve Burma'nm resmi ve yarı resmi çevreleri bu fikrin aleyhinde bulunmuşlardır.
Türkiye ve Yunanistan, keyfiyetin, şlhdiki halde fiilen Hoover’in teklif ettiği şekilde tezahür etmekte olduğunu belirtmişlerdir.



İL

McCarthy ithamları takbih ediliyor
Hull, Byrnes, Marshall ve Acheson, bu hususta birer muhtıra verdiler
Washlngton, 30 ı YÎRS) — Ameri ka Dışişleri Bakanlığında komünistlerin bulunduğuna dair ortaya bir ithanı atmış olan senatör McCarthy’ nln iki gün evvel verdiği bir nutukta, George Marshall’ın vaktiyle Dışişleri Bakanlığına getirilmesinin “hazin bir olay ve bir cürüm” olduğunu söylemesi üzerine harekete geçen ve harp senelerinde Genelkurmay Başkanı o-lan George Marshall cumartesi gtlnü demiştir kİ:
”— McCarthy’nln Dışişleri Bakanlığında komünistlerin bulunduğuna dair yaptığı İtham, bizi mahvetmek isteyen devletlere yapılan bir yardımdır.,,
Eski dışişleri bakanları Cordell Hull, James Byrnes, Dean Acheson ve George Marshall, Tydlngs’e birer muhtıra vererek McCarthy tarafından Çapılan İthamları takbih etmişlerdir.
Tlto komünist devletlerden adamakıllı uzaklaştı (Gazeteler)
Yoldaşlar — Artık ona yoldaş diyemeyiz..
Sovfa î
T E N î İSTANBUL
JW Nlflan 1050
şehir haberleri
d a fa a m i z
ALTINCI COĞRAFYA MESLEK HAFTASI
Hür Fikirleri
Yayma Cemiyeti
me vcuttu: 1 — LA-anlamak lâzımdır? hududu nasıl tesblt 3 — irtica nedir başlar? 4 — Vlc-
rölyefine dair. Elmalı ovası.
MALÎ BAKIMDAN
MAKALEMİZİN başlığını Journal ™ de Genöve’ln 5, 6,7 ve 9 nisan 1950 tarihli nüshalarında çıkmış dört makalenin serlevhasından aynen iktibas ediyoruz. Bu makalelerin muharriri İsviçreli bir binbaşı, atom bombası vs hidrojen bombası da icad •dildikten sonra, ortada artık bir milli müdafaa meselesi kalıp kalmadığını kendi kendine sorduktan ve bir takım mülâhazalara İstinat ederek bu suale yine evet, diye cevap verdikten sonra memleketinin müdafaası meselesini ele alıyor, bu müdafaaya alt olarak hükümetin ilân etti sevkulceys plânını tetkikten geçiriyor ve milli müdafaa zaviyesinden, memleketinin zayıf ve kuvvetli taraflarını mali cephesiyle birlikte askerlik zaviyesinden bir tahlil ve tenkide tâbi tutuyor. Bu dört makaleyi okurken ve okuduktan sonra tedai yoliyle kendi millî müdafaamızı hatırlamamak imkânı olur mu?
Yazan: Namık Zeki ARAL
(İktibas hakkı mahfuzdur) zarfında millî müdafaaya 4,4 milyar lira 8arfetmişiz (jandarma hariç). Bütün devlet masarifi yekûnu arasında millî müdafaa masraflarının nispeti, bazı seneler % 58 i dahi geçmiştir. En aşağı nispet % 83,2 dir. Vasati % 45,2 dir. 1920 dan 1938 e kadar vasati de % 32,11 den aşağı düşmüyor. Bu masraflar ne dereceye kadar yeril yerine gitmektedir? Bu fedakârlıklarla ayaktaki orduyu İaşe, libas ve İbate ile mİ iktifa ediyoruz, yoksa yarınki düşmanı bugünden ürkütecek veyahut yarın onun taarruzunu defedecek bir şekilde mİ yetiştiriyoruz, —sanırım mllletvekilleri-miz de dahil— bu hususta memleket halkı en iptidai bir fikre sahip değildir.
Demokrasi dâvası ortaya çıktıktan zonra memleketin siyasi, malt, zirai, ticarî veaalr lahalanna alt bütün meseleler ortaya atılıp serbestçe münakaşa edildiği halde millî müdafaamız meselesi eskiden olduğu gibi, üzerine varılmak Istenilmlyen korkulu bir muamma halinde her türlü tetkik, tenkld ve münakaşanın haricinde tutulmakta berdevamdır. Bir zaviyeden bu hali tabiî görmek ve göstermek de elbette mümkündür. Bu nâzlk-ler’ln, nâzlk’l meseleyi ortaya atalım da. yannkl muhtemel hazma, muhtemel düşmana esrarımızı elimizle mİ verelim, denilebilir. Fakat şu yukanda mevzuubahsettlğimiı dört makalenin muhteviyatından da pekâlâ anlaşılıyor kİ, yannkl düşmana hakikaten esrar denecek, esrar vermeden de bu millî müdafaa meselesi veya meseleleri, hiç değilse bu meselelerin bazı kısımlan ve cepheleri alâkadar memleketin nef’lne ve hayrına, münakaşa mevzuu olabilirmiş, Meselâ, bizde de her tene bütçemizde personel giderleri diye askerî kadronun aylıklan vesairesl, daire hizmetleri giderleri diye muayyenatı, askeri levazımı, harp levazımı, tedavi levazımı vesaire masarifi, bLrer birer gösterilmektedir. Demek ki milli müdafaanın —mahzurlardan tecrit edilerek— ortaya dökülebllecek ve haklarında söz söylenebilecek taraflan da vardır. Büyük facia daha kopmazdan mukaddem, canı ile birlikte malını o faciaya yatırmaya bugünden namzet memleket halkı muvacehesinde mevzua dair söz Büyüyebilecek salâhiyet sahipleri için bu tenkidler, veyahut halka huzur-ı kalb verecek tenvirler bir hak değil, bir vecibe teşkil etse gerektir.
A dan Z ye kadar ıslaha muhtaç olduğu memlekete İfade edilmiş olan âmme hizmetleri arasında millî müdafaamızın bir İstisna teşkil etmekte olduğunu veya olacağını ne kadar temenni edersek topyekûn harp muvacehesinde büyük hayatî
lâkkl etmek kadar tabii bir şey yoktur. Hiç değilse mülkî hizmetlerimiz, beşerî ve gayn beşerî unsurlan. zaviyesinden bugünkü aksaklıklarım muhafaza ettiği müddetçe yarınki bâdirede de bu aksaklıkların millî müdafaamıza da zarar vermiyeceği-nl elbette iddia edemeyiz.

Devlet dediğimiz camla veya mü-essesenln Uk hlkmet-i vücudu “emniyet" tir ve bu emniyetin de “haricî" nevidir. îetllft devrimizin kapanması üzerine siyasî, malî ve İktisadi inhitatımızın gözo görünür en birinci âmili, bu haricî emniyeti, bu millî müdafaayı bir türlü tesis edememiş olmaklığımız değil midir? Bütün o inhitat devrimizdeki harplerde bir taraftan can ve toprak verirken, öbür taraftan dahilî emniyeti tesise lâzım, malî ve İktisadî İmkânları da hep o yolda heder olup gider, görüyor idik. Bugün için milli müdafaa uğTuna koyduğumuz “canMdan başka, onun yongası olan “mal"a ait fedakârlık da ehemmiyetten asla azade değildir, 1939 dan 1949 a kadar olan devre
•delim, son devirlerin kaidesi vey* şe‘niyeU yine bu mevzuu en meselemiz olarak te>

Millî müdafaa meselesinin şüphesiz ki müteaddit cepheleri vardır. Onlardan biri de mail cephedir. Yukarıda mevzuu bahsettiğimiz makalenin muharriri tenkidlenni yürütürken memleketin “evliya-yı ümûr’una teveccühle:
— îsviçrenln etrafına zırhtan bir kuşak ve üstüne de zırhtan bir tavan ne diye şimdiye kadar yapmadınız ve hâlâ da yapmıyorsunuz, diye kükremiyor. Hayır! Meskeninin masuniyeti ile memleketinin masuniyeti arsamda fark görmiyen bir İsviçrelinin o sakin hal ve edasiyle —hususi hayatında her kim ise— bu askeri muharrir milli müdafaa meselesini tahlil sırasında memleket denilen gemi, günün birinde kayalara çarpar da dibi delinirse, kendiainln ve çoluk çocuğunun da o gemi ile birlikte suyun içine gömüleceğini gözlyle* görür, e-lİyle tutar gibi hissederek makalesine devam ederken öbür taraftan müdafaa zarureti kadar memleketinin malt imkânlarını da ölçüp biçerek muhakemelerini yürütmektedir. Bu ruhi halet içinde, muharririmiz kendi mülâhazalarına göre ordunun veya müdafaanın zayıf taraflarım gösteriyor, takviye edilmelidir, diyor. Fakat mesele paraya dayanıyor. Bu noktaya gelince binbaşı muharrir, ben maliyeci değilim, diye bir tarafa çekilmiyor, meselenin üzerine yürüyor ve bu noktadan da bazı mülâhazalar 1-rat ediyor. Ezcümle askerî teknik zaviyesinden, teşkilâttan —kendine göre mahzursuz— bazı budamalar yapıyor, buralardan bazı tasarruf men-balan gösteriyor. Sonra levazımdan, tesisattan, inşaattan kezalik kendine göre mahzursuz bir takım tasarruf imkânları daha irae ediyor. İşte bu tasarruflardan ortaya çıkacak men-balar İle o noksanlan, o boşlukları ikmal etmek mümkündür, diyor. Memleketimiz İçin de gönlün temenni ettiği, böyle efendice olduğu kadar ölülü tenkld veya tenkldler ki, temadi etsin ve mesul makamlan ikaz ettiği kadar halkı da tenvir eylesLn!
Yine bu makalelerin bir yerinde muharrir. Genel Kunnay’m projeleri bütün askeri mahafillerde müttehit bir tasvibe mazhar olmamıştır, der ken “İsviçre Zabltan Cemiyeti" diye bir cemiyetten ve onun tenkidlerinden bahsediyor. Bu cemiyet faal devrelerinde zabitlerden mi, yoksa mütekait zabıtandan mı müteşekkildir; daha yoksa muharrir, Zabitan Cemiyeti derken hiç bir hukukî hüviyeti bulunmayan mahfilleri mi kasdediyor, bilemiyoruz. Diğer taraftan bizde mütekaitlerden de olsa bilhassa Erkânı Harp sınıfına mensup zabıtanın askerî makaleler yazmak hakkını mevzuat veya tatbikat ne şekilde çerçevelemlştlr, onu da pek bilemiyoruz, çin de vardır sinden
memleketin doğmaktadır.
Dün lâiklik mevzuu üzerinde münakaşalı bir toplantı yaptı
Dün “Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti”, merkez lokalinde ve Azalan araaında lâiklik, din, irtica ve İnkılâp mevzulan üzerinde münakaşalı bir toplantı tertip etmiştir.
Genç, ihtiyar kalabalık bir münevver zümresinin İştirak ettiği toplantıda birçok hatipler söz almışlardır. Ruznomede şu dört madde Ikllği nasıl 2 — Bunun edilmelidir? ve nereden
dan hürriyeti karşısında devletin vazifesi nedir?
Devletin lâiklik siyaseti lehinde vo aleyhinde konuşan muhtelif hatiplerin sözlerinden çıkarılan mânayı, toplantı sonunda Cemiyet Reisi Ord. Prof. Ali Fuat Baş-gil şu şeklide hulâsa etmiştir: '‘Lâiklik, din ve dünya İşlerini değil, din ile devlet İğlerin! birbirinden ayırmaktır. Dinin üç unsuru vardır: 1 — îman, 2 — ibadet ve dua, 3 — Neşir, propaganda ve öğretim. Devletin tam lâik olabilmesi için, bu üç unsuruna karşı tam raf kalması da lâzımdır, bukl devlet, türkçe ezan,
çe hutbeyi mecbur etmekle ibadet kısmına, mekteplerden din tedrisatını kaldırmakla neşir ve pYopaganda kısmına müdahale etmiştir. Bu mânevi tazyik vo şiddet, memlekette bir huzursuzluk ve aksülâmel uyandırmıştır. Lâikliğin mânası iyi anlaşılmalı, İyi tefsir edilmeli ve milletin dinî ihtiyacı düşünülerek müspet bir programla tatbik edllmelidrl.,,
Dün ruznamenin yalnız birinci ve kısmen ikinci maddesi konuşulmuş, vakit geç olduğundan gelecek hafta toplanılmak üzere âzalar dağılmıştır.
dinin blta-Hal-tUrk-
Dünkü konserde küçük müzisyenler çok muvaffak oldular
Dün saat 16 da Ünyon Franaez’de bir piyano resitali verilmiştir, Seçkin bir kalabalık önünde Prof. L. 8om-merin idaresinde talebeleri tarafından verilen bu konserde, bilhassa nazarı dikkati celbeden nokta, küçük talebelerinin iyi bir motodla bizlere neler yapabileceklerini açıkça göstermiş olmalarıdır.
Llszt. Mozart, Bach ve muhtelif eserlerini büyük içinde dinletenler arasında daki Ruby Erfil bilhassa 9 Tansu Boysan ile Gülnar
Yusuf Barbur ve Friksos Gramatikas çok alâka çekmiş, takdir kazanmışlardır. Gülnar Palavan tam mânâ-siyle piyanoya hâkim ve içten duyarak çalıyor, keza hareketlerini de ona uydurmasını biliyordu. Kendisinden büyük ümitler beknelebillr. Bu muvaffakiyetten dolayı gerek çalanları gerekse Prof. L. Sommeri tebrik ederiz. — S.S.A.
Chopln'in bir tovk 6 yaşın-yaşındaki Palavan,
Fakat bizim memleketimiz 1-ortada bir lüzum ve zaruret ki o da, yannkl bâdlre zaviye-millî
müdafaamız hakkında tenevvür ihtiyacından

Tabi a t te cemad, nebat, hayvan ve insan birliklerini yemekle kıvam ve bekalarını muhafaza ediyorlar. Bütün mahlûkatm en akıllısı saydığımız insan İçin tabiat içinde veya karşısındaki za’fı kâfi gelmlyormuş gibi bir de kendi ferdlerinden müteşekkil cemiyetler, aralarında bir başka şekilde birbirlerini yemektedirler. Kıvam
ve bekalarına mahsus maişet vasıtalarını paylaşmak için kendilerini henüz ameli bir kaideye veya kaidelere bağlayamamış bu insan cemiyetleri arasında mücadele, tabiattaki o umumî mücadeleden daha az sert, daha az insafsız ve daha az kanlı değildir. Biz de bu cemiyetler araeındayız. Herhangi bir cemiyet için olduğu gibi, bizim cemiyetimiz için de mahvolmaktan kurtulmak İçin birinci silâhımız “Millî Müdafaamız" dır. Bu milli müdafaa silâhını bileyen vasıtalardan biri de —alâkadar makamlarca mahzurlu tarafları çerçevelendikten sonra— tenvire hâdim "ten* kld” olsa gerektir.
Türk Coğrafya Kurumunun hazırladığı hafta 3 mayısta çalışmalarına başlıyor
ALÂKA DEĞER BULDUĞUMUZ KONFERANSLARIN ■ TAM LİSTESİNİ TARİH VE SAATLERİYLE BİLDİRİYORUZ
Türk Coğrfya Kurumunun hazırladığı coğrafya meslek haftalarının al-tıncısı Fındıklıdaki Edebiyat Fakültesinin Coğrafya Enstitüsünde 3 mayıs çarşamba günü saat 15 te açılacak ve 9 mayıs akşamına kndnr devam edecoktir.
Kurum, şimdiye kodar bu mahi-yette Ankara ve tzmlrde beş meslek haftası tertip etmiş vo İlk defa olarak Istonbulda böyle bir teşebbüse geçmiştir. Bu arada, bilhassa memleket coğrafyasına alt yeni araştırmaları İhtiva etmek üzere 36 kadar konferans hazırlanmıştır. Milli Eğitim Bakanlığı şehrimizdeki lise, orta okul ve meslek okulları öğretmenlerinin, coğrafya konferanslarına iştirakini temin İçin hafta müddetine» mezun addedilmelerini, Vilâyete bildirmiştir. Ayrıca, coğrafya İle İlgili bütün meslek adamları da çalışmalara davet edilmiştir.
Gazetemiz, hafta boyunca verilecek olan konferansları çok alâka değer bulduğundan, bunların tam listesini, okuyucularına bildirmeyi faydalı görmüştür.
3 mayıs çarşambaı
15.30 Prof. Maclt Arda: Son elli yılda coğrafya. 16.15 Doçent Sırrı Erinç: Vandan Cilo dağlarına. 17.30 Dr. E. Lahn: Türklyede bazı göllerin jeolojisi hakkında.
4 mayıs porfsmbsı
9.00 Dr. Kemal Erguvanlı: Doğu A-nadoluda mesken ve malzemesi. 10.00 Prof. I. Hakkı Akyol: Türkiyenln Ka-radonlz akarsuları rejimi. 11.15 Doçent Reşat îzbırak; Yukarı Kızılırmak bölgesinde Neojen sonrası yer harekotlcrinln doğ teşekkülünde ö-nemi.
14.30 Prof, klyede nüfus hol: Antalya meleri. 16.30
elyas çevresinde şehir özelliği gösteren köyler. 17.30 Dr. yılında vukua gelmiş hakkında.
5 mayıs cuma:
9.00 Prof. Cemal
milletlerarası Coğrafya (Lizbon). 10.00 Doçent İsmail Yalçınlar; Doğu Karadeniz dağlarının morfolojisi. 11.15 Doçent Dan yal Bedla: Pakistan intibaları. 14.30 Dr. jL Kılıç Kökten: Türklyede prehlstorlk yerleşme durumu ve son yerleşmelerle mukayese denemesi. 15.80 Doçent Ferruh Sanır: İdare taksimatının coğrafî bakımdan mütalâası yolunda bir deneme. 16.30 Doçent Cevat Gürsoy: Anadolunun güneydoğu eının hakkında 17,30 Doçent Danyal Bedii: Pakistan ekonomisi.
6 mayıs cumarteılı
900 Prof. Ali Tanoğlu: Adapazarı-Düzce ovalarında bazı müşahedeler.
10.15 Prof. Ahmet Ali özeken: Tür-kiyenjn yakıt ekonomisi hakkında.
11.15 Doçent İhsan Ketin: Kızıl adaların jeolojisinde yenilikler. 12.00 Prof. Şevket Aziz Kansu; Anadoluda Pleistosen araştırmaları.
8 mayn pazsrtssh
9.00 Prof. Boslm Darkotî Türkiye-nln ooğrafî bölgeleri hakkında. 10.15 X. de Planhol: Aksunun orta ve aşağı çığırlarının morfolojisi hakkında.
11.30 Prof. Cemal AlagÖz: Türklyede karat olaylarına dair müşahedeler.
14.30 Prof. Ahmet Ardel: İznik vo Burdur göllerinde seviye değişmeleri hakkında. 15.30 Prof. Hâmlt Nafiz Pamlr: Türkiyenln bazı jeolojik problemleri hakkında. 16.30 Doçent İsmail Yalçınlar; Türkiye;
17.30 Dr. Talip Yücel:
9 mayıs sahi
9.00 Dr. Hadi Yener: yitlerl ve linyitin yakıt rolü. 10.15 Prof. Ahmet
şehir ovaaı. 11.80 Doçent Nuriye F>-nar: Karaburun yer sarsıntısı. 14.80 Bekir Berat: Trabzonda Sera heyelâ-Di. 15.80 Doçent Ferruh Sanır: Tür-kiyede sıcaklığın yıllık gidişi hakkında. 1680 Necdet Tunçdllek: Toroslar-da yerleşme ve ziraat hakkında bazı müşahedeler. 17.30 Zehra Celâsln: Yollar hakkında.
Konferansın şehrimizde ve memleketimizde geniş bir alâka uyandıracağa ve konferansları takip edecek olan münakaşaların çok verimli olacağı ümit edilmektedir.
Türkiye lln-ekonomlsinde Arda!: Yeni-
Radyoevi hâdisesi
Sanıkların muhakemesine devam edildi
Hâmit 8adi Selen: Tür-sıklığı. 15.80 X. de Plan, ovasına yapılan İş göç-Doçent R. îzbırak: Er-
E. Lahn: 1949 bazı depremler
Alagöe: 16 ncı
Kongresi
Ingilterenin İzmir Başkonsolosu bir tramvay kazası geçirdi
Bir kaç gün evvel bir tramvay kazası geçiren Ingilterenin İzmir Başkonsolosuna yapılan tedavi üzerine İstanbul Ingiliz Başkonsolosu Mr. Mapler dün Vali ve Belediye Beşkû-nına aşağıdaki mektubu göndermiştir:
Sayın Bay Vali,
Meslekdaşım İzmir Ingiltere Başkonsolosu Mr. Cusden’in dün akşam Sefaret binası önünde bir tramvay sa-demapine maruz kaldığı belki malûmdur.
Kazanın vukuu akabinde kaza mahallinden Bolediye Hastahaneslno nakli hususunda derhal alınan tedbirler, hastahano doktorlarının, cankurtaran doktorunun, bolediye memur ve müstahdemlerinin gösterdikleri nezaket vo müoHsir alâkadan dolayı gerek meslekdaşım ve gerekse ben ne ku* dar mutoşokkir kaldığımızı bu vesile ile arzotmek isteriz,
Tramvay idaresinin Genel Müdürünün hastahaneye kadar gelerek vâki kazadan dolayı teessürlerini bildirmek nezaketinde bulunması pok memnuniyetle karşılanmıştır.
Bu husustaki teşekkürlerimin alâkalılara bildirilmesine lütfen müsaadeni rica öderim. Bilvesile derin saygılarımı sunarım.
Avrupada toplanacak olan, konferanslar
Mareşal Fevzi Çakmak'm vefatından sonra Radyoevi önünde vukua gelen hâdisede, zabıta memurlarının vazifesine müdahale etmek ve vazife görmelerine kuvvetle mâni olmaktan sanık olan 72 sanığın muhakemelerine dün saat 10 dan 16,80 a kadar 10 uncu Asliye Ceza mahkemesinde bllâ fasıla devam edilmiş ve 30 a yakın şahit dlnlenllmiştlr.
Avukatların ne yargıç, 43 rar vermiştir,
mevkuflar arasındadır.
Muhakemeye salı günü saat 10 dan itibaren devam edilecek ve diğer hltler dinlenilecektir.
tahliye talebi üzeri-sanığın tahliyesine ka-16 üniversiteli hâlen
Türkiye Millî Talebe Federasyonunun tahsil müsabakaları

•a-
.rklye Milli Talebe Federasyonu Turizm Komisyonunun Üniversiteliler arasında açmış olduğu müsabakalar büyük bir alâka ile karşılanmıştır. Birincileri komisyon tarafından Avrupaya yollanacağı için, gerek yazı müsabakasına ve gerekse fotoğraf müsabakasına katılanlar çok olmuştur, Bitiş tarihinin yaklaşması sebebiyle daha bir çok iştiraklerin olacağı Aşikârdır, Ankara, İzmir, Zon-guldaktaki temsilciliklere de çok müracaat vardır. Komisyon Türkiye tetkik yazısı ve Türkiye fotoğrafları müsabakalarını açmakla bir ihtiyaca cevap vermiştir. Bundan sonra iştirak etmek letlyenlere bir kolaylık olmak üzere Turizm Komisyonu her Fakülte veya Yüksek Okula şartlan bildirmiştir.
Brezilya Maslahatgüzarı değişti
Breıllyanın Ankara Maslahatgüzarı Pavlo Olomente İspanyaya tâyin edildiğinden dün Ankara vapurlyle şehrimizden ayrılmıştır. Hareketinden evvel kendisiyle görüşen bir arkadaşımıza memleketimiz hakkındakl ihtisaslarını şu sözlerle ifade etmiştir;
H— tkl neneden borl vazifeli bulunduğum Türkiyedep büyük bir teessürle ayrılıyorum. Daima samimî ve dostane olan Türklyc-Brczilya münasebetlerinin bundan sonra da aynı şekilde devam edeceğine eminim. Gerek hükümetinizden gerekse bütün Türkiye halkından gördüğüm iyi kabulü ve bu müddet zarfında edindiğim Türk dostlarımı dalma hatırhyaçağım ve jlk fırsatta memleketinize bir seyyah gibi tekrar geleceğim.,,
öğrendiğimize göro Brezilyanın yeni Ankara Maslahatgüzarlığına Anto-nio Fantlno Netto tâyin edilmiştir.
Demiryolu, Turizm, Kızılhaç ve P. T. T. temsilcileri dün gittiler
Haziran ayı içinde Avrupada yapılacak olan milletlerarası muhtelif toplantılara Türkiye namına iştirak etmek üzere kalabalık bir temsilci ka-fllosi dün Ankara vapurlyle şehrimizden ayrılmışlardır.
Milletlerarası Demiryolu Konferansı îsvlçrede Bern şehrinde toplanacak olan Milletlerarası Demiryolları Yolcu, Bagaj ve Eşya Nakliyatı Konferansında, Hâsılat Dairesi Reis muavini ile birlikte Türkiyeyl temsil e-decck olan Devlet Demiryolları Umum Müdürü Galip Oüran kendisiyle görüşen bir arkadaşımıza konferans hakkında şu İzahatı vermiştir:
"— Milletlerarası yolcu, bagaj ve eşya nakliyatı sözleşmelerinin yeniden gözden geçirilmesi için Bern’de fevkalâde olarak toplanacak konforunsa iştirak etmek üzere gidiyoruz Bu
sözleşme hükümleri birer kanun mahiyetinde olup, her beş senede bir gözden geçirilmesi Jcap etmektedir. Halbuki 1939 senesinden beri harp dolayısiyie böylo bir konferans toplanamamıştır. Bu defaki toplantıda, geçen zaman zarfında elde edilen yeniliklere göre sözleşmenin tâdili ve bilhassa doğru yolcu vo yük vagonu nakliyatı İşleri üzerinde durulacaktır.,,
Milletlerarası Turizm teşekkülleri ve otelcilik toplantıları
Yine aynı vapurla hareket eden Türkiye Turing ve Otomobil Kulübü Başkanı Reşit Saffet Atablnen, İştirak edeceği muhtelif toplantılar hakkında bize şu Izahati vermiştir:
“— Bu ay içinde Partste 3 turizm kongresi toplanacaktır. Bunlardan birincisi Milletlerarası Turing Kulüpleri Birliğinin Merkez idare Heyeti toplantısıdır. 10 kişilik idare Heyetinde âza bulunmam dolayısiyie görüşmelerde hazır bulunacağım. Bundan başka Beynelmilel Turizm Federasyonu toplantısına ve Avrupa Turizm Konferansına da Türkiye namına iştirak edeceğim.
Bunlardan başka Bad Gaştayn şehrinde toplanacak olan Beynelmilel O-tecllcik Federasyonunun içtimaında da bulunarak dönüşümde Romadaki Parlâmentolararası Turizm Komisyonu ile temas edeceğim.
Diğer taraftan 18 haziranda Frarı-sanm Rocheford şehrinde açılacak o-lan Pierre Lotl heykelinin kuşat resminde de bulunacağım.,,
Milletlerarası Kızılay ve Kızılhaç Dernekleri toplantısı
Kızılay Kurumu Başkanı Ali Hâna Tarhun da Milletlerarası Kızılhaç Konferansları Daimî Komitesinin reis vekili bulunması itibariyle bu komitenin 6 ayda bir yapılan toplantı sına iştirak edeceğini ve ayrıca Kızı lay ve Kızılhaç Dernokieri Birliği +-dare Komitesi ve bu birliğin statü ve iç tüzüğünü tâdil için teşkil olunan komitede Türkiye Kızılayım temsil e-deceğlnl ve bu toplantıların 3 hazirandan 13 hazirana kadar devam ede ceğini söylemiştir.
Milletlerarası P.T.T. Kongresi
Montreux şehrinde toplanacak olan Milletlerarası Posta Konferansında Türkiyeyl temsil edecek olan P.T.T. Umum Müdürlüğü Posta Kısmı Başkanı Nazmi Erkmen, muavini ve kalem müdürü Ferda Kocaçimcnden mürekkep bir heyet de aynı vapurda bulunmaktadır.
Siyasî partilerin dünkü ve bugünkü açık hava toplantıları
Siyası partiler açık hava toplantılarına dün de devam etmişlerdir. Bu arada C.H.P. Üsküdar, Aksaray. Ka-ragümrük, Kadıköy ve Beşlktaşta muhtelif açık hava toplantıları yapmış ve adaylarından büyük bir Kısmı bu toplantılarda konuşmuşlardır. D-P, de dün Yalova, Sarıyor, Çatalca. Hahcıoğlu, Bostancı, Samatya, Ar-navutköy, Çengelköy ve Kooamusta-fapaşada toplantılar tertip etmiştir. M.P. de dün şehrin muhtelif yerlerinde toplantılar yapmıştır.
Bugünkü toplantılar
Bugün de C.H.P,, D.P, ve M.P. şehrin bütün ilçelerindeki belirli yerlerde toplantılarına devam edeceklerdir. M-P. ayrıca bugün saat 16 da Taksim meydanında büyük bir seçim toplantısı yapacaktır. M.P. İller bu İçtimaa ayrı bir ehemmiyet vermektedirler.
Karaşi - Cidde vapur seferleri yıl Pâklstandan hacca gidecekle-yekûnu 10-15 bin arasındadır. De-yolunu tercih etmek Istİyen bu
Bu rln nlz hacıların Devlet Denizyolları vapurlarıyla nakli İçin Pâkistandaki diplomatik temsilcilerimizle idare arasında muhabere cereyan etmektedir. Ynlnıs hac mevsimine münhasır olmak üzere Cidde-Karaşi arasında muntazam bir hat tesis edilecektir.
Türk donanmasında yeni kurulan teşkilât İçin Ameri karin New Jersey Deniz Kolejinde levazım kursa gören Gedikli Üstçavuş Kemal Dicle ile Gedikli Çavuş LûtH Yürügel, 7 ay süren bir çalışmadan sonra kursu bitirerek memleketimize dönmüşlerdir. Kendileri, Heybeliadada yeni açılacak levazım kursunda hocalık edeceklerdir. Ameri-kadakl kursu birincilikle bitiren Lût-fl Yürügel kendisi İle konuşan bir arkadaşımıza mektep müdürü Tuğamiral Austin'in Rauf Orbayın yakın bir arkadaşı vo büyük bir Türk dostu olduğunu bildirmiş ve kursa İştirak eden talebeler arasında en çok kendilerine alâka gösterdiğini söylemiştir.
Resimde, kursu birincilikle bitiren Gedikli Çavuş Lûtfl Yürilgerin mektep müdürü .Amiral Austin tarafından tebrik edilişi görülüyor.
İstanbul Radyosunun
yaz programı
çeşit mürit* gayesi gözö-
progr&mlan-haftada «Jtı-
Neşriyatın merkezi sıkletini çeşitli müzik teşkil edecek İstanbul Radyosunun bugünden ttl-baren tatbikına bavlıyacağı yeni yas programı dolayısiyie Radyo Müdürü Haşan Refik Ertuğ dün Radyoevind« bir basın toplantısı yapmıştır. Haşan Refik Ertuğ yeni program hakkında aşağıdaki tafsilâtı vermiştir:
Yeni programımızın hası danışında sıklet merkezini, bütün diğer dünya radyolarında olduğu gibi müziğe verdik. Bu programların hazırlan ış in d a en başta her her gün yer verebilmek nünde tutulmuştur.
TÜRK MÜZİĞİ Sollat mız gece yayınlarımızda
ya çıkarılmış bulunuyor. Yeni programımızda fasıl konserleri 40 dakikalıktır. önümüzdeki aylarda izahlı Türk musikisi saati de yapacağız. Plâklarla Türk müziği programlarımızı yalnız öğle yayınlarımızda dln-llyecekslnlz.
KLASİK BATI MÜZİĞİ: Klâsik batı müziği programı eskisi gibi plâklarla ve orkestralarla yapılacaktır. î-zahh opera saati 45 dakika sürecektir.
HAFİF BATI MÜZİĞİ' Değişik dans orkestraları pazar günleri programlarımızda yer alacaklardır. Bundan başka dünyanın her tarafında a-lâka uyandırmış bulunan bazı nevlle-rlnln izahlı olarak yapılmasına arası-ra devam edilecektir.
Dinleyici İstekleri saatlerini görülen büyük rağbet karşısında uzatmak mecburiyetinde kaldık.
HAVA RAPORU
Son 24 saat İçindi yurdumuzda hava, îç /Snadolu ila Güney vs Güneydoğu Anadolu da çok bulutlu ve yer yev yağışlı, diğer bölgelerde bulutlu geçmiştir,
Yağışlar yağmur şeklinde
24 saat İçinde yurdumuıa ğış miktarları metrekarede Şarldkarahisarda 24, Ilgın, Kalan'da 10, Kemallyede 6, 7, Ernıenakta 6, Kangalda 4, Urfa ve Heklmhanda 3, Acıpayam, Elâsığ ve Antakyada 2. İsparta, Gaziantep, Çe-nılşgesekte 1 kilogramdır.
Günün en yüksek sıcaklığı Adana vo Fethlyede 30, en düşük sıcaklığı KÜ-tatayada S derecedir.
Bugün şehrimlsdo havanın çok bulut* lu geçmesi. rüzgârların kıııoydoğudan orta kuvvette esmesi, hava sıcaklığının biraz asalm&sı muhtemeldir.
olmuştur, düşen ya-fiırnak ve Maraş Ulukışlada
Ahmet Hamdı Tanpınar
■ ’ 1 t— - • ' ’ — - e
Sahnenin
Dışındakiler
- 53 -
— "Sîzler, arkasından ağlamak için seversiniz!,, Acaba Sabiha bunu söylerken ne anlatmak istemişti. Bu bir serzeniş miydi? Yoksa benim şahsımla hiç bir alâkası olmıyan bir şikâyet miydi? Belki de saf sezişinde, gelecek hayatının bütün tezatlanm yüklenen bir itiraftı. Onu söylerken etrafında bulunanların hayat karşısınduki cesaretsizliğin mİ, yoksa kendisinde yakaladığı bir zaafı, talihimizi içten idare eden o gizli meyillerden birini mi kasdotmişti.
Muhakkak olan bir şey varsa, bjr zaman he-pimia onun etrafında toplanmıştık. Hepimiz bilerek, bllmlyerek onu Muhtara doğru İtmiştik. “Fakat ben, ben o zaman çocuktum... Hiç olmazsa kendimi böyle kabul ediyordum!.."
Sabahleyin, altı sene sıratımda taşıdığım bir yükten kurtulmuştum. Altı sene kendi içimden “iyi ama; benim bunda kabahatim yok!” diye diye yaşamış, niye bana birisi sormuyor? Keşke »orsalar vo anlatsam!” diye sızlanmış, kendi kendimi durmadan müdafaa etmiştim.
Aradan yirmi dört saat geçmeden ayni müdafaaya tekrar başlamıştım. Tekrar hem hâkim, hem maznun yaşıyacaktım. Sabaha kadar bu dü-261
!■' - ■ -
şünceler içinde bu sokaklarda dolaşabilirdim. Bereket versin, bir tesadüf beni bundan kurtardı. Yanımdan geçen bir adam bana şiddetle çarptı ve âdeta karşı duvara fırlattı. Acı, hiddet ve onların henıon arkacından gelen yorgunluk şu-uriyle önümden geçen arabayı durdurdum. İhsanlara gidecektim. Zaten beni bekliyor.
Yukarıya doğru çıktıkça şehir manzarasını değiştiriyordu. Vakaa camlan yine aydınlık kahvelere, tül örtülü pencerelerinden saz sesleri taşan eğlence yerlerine yine tesadüf ediyordum. Fakat no Dlvanyolunda, ne de Türbede, Sirkecinin o ka-nşık neşesi, o çılgın kalabalığı yoktu. Hele ecnebi Üniformasına, hiç olmazsa o gece, tesadüf etmedim. Etrafta daha çok rahat, hiç olmazsa bizim olan bir hava teneffüs ediliyordu.
Mahallemize girer girmez, »anki hiç bir tarafından henüz kopmadığım geçmiş zaman beni yakaladı. Perdelerinin arasından ışık yerine hüzün taşan bu küçük evlerin dünyasında içimdeki azap çehresini değiştirdi, Sablhanin düşüncesi bllo acı ve insanı bıçaklayan bir realite olmaktan çıkmış, âdeta arkasında bir nevi tevekkülün ve rızanın beklediği mahzun bir hatıra olmuştu, diyebilirim. Belki o da değildi. Her şey o kadar yeril yerindeydi kİ, yarın sabah onu görmeyi umabiüdrim,
Evin önüne geldiğim saman İhsam kapıda buldum.
— Sepin geleceğinden ümidi kesfiydik artık! Hattâ annem merak bile ediyordu, Haydi, bir şey ye de çıkalım. Muhlis bizi Beyazıtta bulacak!
Ben iştiham olmadığını, hiç bir şey yiyeml-yeceğlni söyledim, "öyleyse gidelim!" dedi. "Yalnız, haber vereyim de, sana yatak yapsınlar!"
Biraz evvel geldiğim yollann yumuşak ses-262
sizliğinden tekrar geçtik. Fakat içimde artık deminki geriye dönmüş zaman vehmi yoktu. İhsanın yanımda bulunuşu buna manldl. Hattâ onun variıftjyle demin, bu mahalleye girer girmez, benim için sadece tatlı bir hasret oluveren Sabiha-nın düşüncesi yine değişmiş, yine o zalim realite çehresin! almıştı.
Yolda, İhsan birkaç defa bana bir takım sualler sordu. Ben hepsine o kadar kısa cevaplar verdim ki, »onunda vazgeçti; yolun geri kalan kısmını yanyana, fakat kendi İçimizde mahpus gibi yürüdük. Belki o da düşünceliydi.
Beyazıtta o zamanın meşhur bir musiki he” yetinin haftada üç defa konser verdiği büyükçe bir kıraathaneye girdik. Kıraathane ağzına kadar doluydu, İhsanı tanıyan bir çırak bizim için zorla bir kenara boş bir masa yerleştirdi. Ne kadar değişik kıyafet vardı îstanbulda! Teşbihin dizisinin koptuğu bu kıyafet değişikliği kadar hiç bir şey gösteremezdi.
O gece ilk defa İsmail Hakkı Beyi dinliyor dıım. Fakat buna musiki dinlemek denebilir miydi? Daha doğrusu etrafımda onun ve arkadaşlarının sesi, sazların bir türlü tutamadığım ahengi vardı, bu ahenk beni öbür dinleyiciler gibi alıp peşinden aürükllyeceğl yerde üzerime bir dalga gibi yığılıyor, hazan da sonsuz bir çukur gibi ayaklarımın dibinde açılıyordu. Hulâsa, ona sadece maruzdum, fak t zevk almıyordum.
Her şey insanla bir noktaya kadar yürür ve orada kendisini asıl talihine, yalnızlığına bırakır. O gece ben bu gerçeği nefsimde ilk defa duyuyordum. Alaturka musikiyi sevmeğe ve hattâ biraz anlamağa başlamıştım. Onda, Elâgöz Meh-m e tef endi camiinln tenha ikindi saatlerinde Ra-blha İle beraber, bir camın arkacından dinledigi-263
miz mukabelelerden bavlıyarak bütün çocukluğumu, benim için o kadar aziz olan bir yığın şeyi birden buluyordum, Halbuki bu gece bu musiki, gelişmesini benden çok uzakta yapıyordu. Zaten her şey benden uzaktaydı, terkibin birden bir© dışına fırlamış gibiydim. Bir nevi deniz tutmasına, baş dönmesine benzeyen garip bir hisle bu ayrılığı hem farkediyor, hem de, İnsan çehresi, ses, musiki» hepsinin arasında ve hepsine yabancı bir şey gibi yüzüyordum.
Bu yabancılık içimdeki çöküntüden geliyordu. Sabiha için dinlediğim şeyler beni ezmlştşl. Artık hayata eski emniyetim kalmamıştı. Onu, kendi içimde yeşeren, çiçek açan, meyvft veren bir şey gibi değil, ister İstemez savletine maruz kaldığımız bir zulüm gibi görmeğe başlamıştım.
Etrafımda, bilerek, blhnlyerek, herkes birbirine karşı bu zulmü işliyordu. Bu nasıl oluyordu? Nasıl tahammül ediyorlardı? Belki de ya-' şarkon bunun farkına varılmıyordu. Zalim maz-ûma, öldüren ölene sıkıca yapışmış selin ortasında onunla beraber akıp gidiyorlardı. Fakat bozan bir dalga İnsanı bir kenara atıyor, o zaman insan oyunu bütün çıplakliğiyle, korkunç ve »onsuz makineyi her parçası ayrı ayrı İşler görüyordu.
işte ben böyle olmuştum, içinden çıktığım İçin oyunu görmüştüm. Bundan sonra adetler ve çehreler istediği kadar değişebilirdi; operasyon hep aynı kalacaktı. Artık hiç bir şey beni aldatamaz ve yanıltamazdı. Bütün bu çarhlar bire karşşı bütünün İşlediğini gösteriyordu. Herkes, Subihanın sırtında idi. Sabiha da dahil herkes benim sırtımda idi. Herke» bütün hayatı kendiliğinden yükleniyordu. Bilmek veya bilmemek, işi pek az değiştiriyordu. O gece bilmem kaçıncı defa olarak 264
tekrar kendi kendime düşündüm: "Fakat o zaman ben çocuktum, hiç bir şey yapamazdım..." Ne çıkardı? Kim ne yapabilirdi sanki? İş böyle olunca bilerek yapılan şeylerde bil© hissemi» o kadar değişiyordu ki... Arkasında bu muazzim makine işledikten sonra...
Yavaşça ihsana baktım. Bir kolunu masaya yatırmış, sağ elinin baş parmağı ile ikinci parmağı arasında tuttuğu sigarasını içiyordu. Omuzlan dimdik, yüzü katıydı. Bütün duruşunda sert ve iradeli bir hal vardı. Kendimi birdenbire geldiğim yerlerde, o eski kasaba eşraflarından birisinin evinde, onlardan biriyle başbaşayım »andım. İcabında zulme kadar gidebilecek emirler vermesini bilen» gizli kan dâvaları güden, en Çetrefil meseleleri Anında bir kararla çözen, sırlı bir küp gibi hiç bir şeyi dışına sızdırmıyan sükûtlarda en halece nlı vaziyetleri geçiren insanlardan biri...
Bu benim için o kadar beklenmez bir şeydi ki, bir an etrafımda her şeyin karardığını »andım. Tablatte, hayatın yürüyüşünde, bizi idare eden kanunlarda her lâhza karşılaştığımız şeyi bize zaman zaman hayatın bütün kayıplarını kapıyan şeyi, sanki onun çehresinde görmüştüm.
Muhlis Beyin gelişi beni bu düşüncelerden kurtardı. O dışardan gelendi. Sadece bu gelişi ile çemberi kırıyordu. Belki biraz sonra o elele verilerek yapılan rakıslar gibi o da halkaya girecekti. Fakat o anda bir Arıza idi. Bu ânza beni kendi düşüncelerimin dışına çıkarmıştı.
Bize derhal yavaş »esle havadislerini verdi. Genç adamı kaçırmışlardı. Her şey yolunda gitmiş, kimsenin burnu kanamamıştı.
(Devam.
265
10 Klun 1M0
Y E N î İSTANBUL
Bayt® 8
PANAYIR
Partiler bahsi
I
Paris Hususî Büromuz bildiriyor
ir hıristiyanla evlenmesi, Iranda galeyan uyan-
dıran ve Pehlevi hanedanı tarafından aforoz edilen
- --------------------------*---———
Prenses Fatma Pehlevi
Yazan : Ayşe Nur

gÜNLERDEN beri yeni bir Ma-” dam e Simpson hâdisesi dünya u-muml efkârını meşgul etmektedir. İran Şahı Rıza Pehlevl’nin hemşiresi Fatma’nın Lee Hyllier isminde genç bir Amerikalı ile evlenmesi.
Prenses, iki günden beri Paris’tedir. Paris camiinde İmam nikâhı kıyılacağı dillerde dolaşıyor. Prenses YENİ İSTANBUL için fotoğraf çektirmeye razı olduğu gibi, mülâkat vermeyi de büyük bir nezaketle kabul etmiştir.
Place de la Concorde’de oturduğu otelde Prensesi ziyaret ettim. Prenses uzun boylu, kumral ve fevkalâde güzeldir. Kocası genç Amerikalı ise, çok sarışın bir çocuk. İkisi de ne kadar genç!
Prenses Fatma, bana genç zevci İle İki sene evvel İranda tanıştığını, Mr. Hyllier, Amerikaya döndüğü zaman mektuplaştıklarını ve nihayet altı ay evvel İtalyada buluşup evlenmeğe karar verdiklerini anlattı. Birkaç gün evvel Roma civarında Civitta Vecchia’da yapılan sivil , nikâhın fimdi imam nikâhiyle tecdidi, genç evliler İçin, yakında halledeceklerini umdukları bir mesele teşkil etmektedir. Mr. Hyllier İslâm dinini beğeniyor ve Müslüman olmağa razı. Prenses Fatma, bana, İranın din meselesinde Türklyeden çok daha muhafazakâr olduğunu ve evlenmesi etrafında kopan patırdının bilhassa mollalara atfedilmesi icap ettiğini söyledi. Maamafih kendisi dinine bağlıdır ve imam nikâhının bir an evvel olmasını arzu etmektedir.
Prenses, nikâhı kıyıldıktan sonra daha hiç olmazsa bir sene Avrupada kalmak niyetinde olduğunu bildirdi. Cannes'da üç aylık bir balayı geçirdikten sonra, kışa Paris’e veya Lon-draya gitmeyi düşünmektedir.
Prenses Fatma, babası Pehlevinin Atatürk ve Türkiye ile dostça münasebetlerini andı, İrana dönerken güzel îstanbulda kalmayı çok arzu ettiğini söyledi. Seyahat intibaları hakkında bir kitap hazırlayan genç zevci de bu arzusuna hararetle iştirak etti.
Bazı Prensesler için olduğu kadar, dünyanın bir çok kadınlan için ecnebi bir erkekle evlenmenin doyurduğu güçlükleri kolayca yenmesini temenni ederek güzel Prensese teşekkür edip aynldım.
Ayşe NUR
Seçim arifesinde Ege bölgesi ve adayları
Otel misafirleri arasında eski ve yeni bakanlar, eski mebuslar ve yeni milletvekili adayları gözden kaçmıyor.
İzmir, 29 (Hususî muhabirimiz bildiriyor) — Dünden beri Izmirin belli başlı otelleri siyasi partilerce Ege vilâyetlerinden aday gösterilen simalarla dolmuştur. Sabahleyin seçim bölgelerine giderek seçmenleriyle tanışan, adaylar akşam vakti İzmire dönmekte, İzmir Palas, Ankara Palas ve TüccarKulübü salonlarında buluşarak dertleşmektedirler. Bu otel misafirleri arasında yeni ve eski bakanların, eski mebuslarla yeni milletvekillerinin veya yeni parlâmentomuza aday gösterilenlerin bulundukları da gözden kaçmıyor.
Yukarda adlannı saydığım otellerde geceleri saat 10 dam sonra o-turursanız çok şeyler işitebilirsiniz. Meselâ ben dün gece İzmir Palas Oteli salonunda bir masa etrafında bulunan 8 milletvekili adayının an-lattıklan köy hikâyelerini İbretle dinledim. îki aday Manisada bir köye gitmişler. Köylü kendilerine hiç itibar etmeyince aday olduklarını söy-
Ankara Hukuk Fakültesi haziran eleme imtihanları kurası çekildi
Ankara 29 (Hususi muhabirimizden) — Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde haziran dönemi eleme İmtihanları kuraları bu sabah çekilmiştir. 25 mayısta yapılacak olan İmtihanlara birinci sınıflar: Hukuk başlangıcı, Medenî Hukuk. îkinci sınıflar: Türk Hukuku Tarihi, İdare Hukuku. Üçüncü sınıflar: Medeni Hukuk, Devlet Umumî Hukuku. Dördüncü sınıflar: Amme Hukuku, Devlet Hususî Hukuku derslerinden ijntihane gireceklerdir.
Ta’ebeler İmtihan harçlarını 5 mayıs tarihine kadar ödeyeceklerdir. Bu müddet içinde müracaat etmemiş olan öğrenciler İmtihana girmemiş sayılacaklardır.
Prense* Fatma Amerikalı nişanlısı ile Parlste
16 yaşında hukuk doktoru olan dâhi
Buenos Aires, 29 - A.A. (AFP) — 16 yaşındaki Arjantinli genç Alfredo Duran Luzarraga avukatlık diploması almıştır. îki yıl çalıştıktan sonra bakaloryasını vermiş olan bu delikanlı 22 ayda hukuk doktoru olmuştur. Cordoba Üniversitesinde Fransızca profesörü olmak üzere bir yıl daha tahsile devam etmek niyetindedir.
lemişler. Bunun üzerine köy kahvesine gidilmiş. 60 yaşlarında bir köylü kendilerine kahve İkram ettikten sonra adayların durumlarını, evli o-lup olmadıklarını sormuş sonunda da: “Biz 4 yıldan beri mıllctvekllleri-mizin çehrelerini unutmuştuk. Sizi bu defa karşılamamış olmamız bu u-nutkanlıktan olsa gerektir. Kusura bakmayın” demiş.
Bugün İşletmeler Bakanı Münir Birsel saat 14 te Bayındırda yapılan açık hava toplantısında Halk Partililere hitap ederek İşletmeler Bakanlığının yaptığı veya yapacağı işleri anlattı. Millî fabrikaların daha rasyonel çalışmaları ve maliyetlerini düşürerek imalâtlarını halk kütlelerine daha ucuza götürmeleri için bir plân hazırladığını haber verdi. C.H.P. nln hizmetlerinden bahsetti.
Kısaca Eğede partilerin karşılıklı çalışmaları çok samimi bir hava içinde 1946 ya hiç de benzemeyen bir samimiyet İçinde devam etmektedir. Her İki parti sözcüleri gayet seviyeli bir mücadele yapmaktadırlar. C.H.P. nln propaganda şekli bana daha müspet gibi görünmektedir.
Devlet lisan imtihanları mayısta yapılacak
Ankara 29 (Hususî muhabirimizden) — Devlet memurlarlyle bankalar ve İktisadî devlet teşekküllerinde çalışan memurlar arasında her yıl yapılmakta «lan yabancı dil imtihanları bu yıl da 22 - 26 mayıs tarihleri arasında İstanbul ve Ankara-da yapılacaktır.
İmtihanlar İngilizce, fransızca, almanca ve İtalyanca dillerine göre tesbit edilmiştir. Aynca 26 mayıs tarihinde diğer dillerden imtihanlar yapılacaktır.

Bir kasırga, 12 kişiyi öldürdü
Washington 29 (YİRS) — Batı Teksas ve Oklahomayı yalayan kasırga en az on iki kişinin ölümüne sebep olmuştur. Amerikan Kızılhaçı-nın bildirdiğine göre, kasırganın en çok tahribat yaptığı bölge yedi bin nüfuslu Holdenville kasabasıdır. Hol-denville’de on sekiz kişi yaralanmış ve altmış ev yıkılmıştır.
Demokrat Partinin Adana mitingi
C. H. P. İtlerin dağıttığı
beyanname, bir hâdiseye meydan veriyordu
Adana 29 (Hususî muhabirimiz bildiriyor) — Bugün Demokrat Parti mönü meydanında yaptığı açık hava toplantısı İle seçim kampanyasına başladı. Meydan kalabalıktı. Hatipler C.H.P. hükümetlerinin ve bu partinin icraatını şiddetle tenkld ettiler.
Toplantı esnafındaki bir hâdise müessif neticeler doğurablirdi. Fakat buna vatandaşın aklı selimi munl oldu. Tam miting esnasında, Halk Partililer meydanın civarında gürültüler yaptılar ve halk arasına sokulan bazı elemanları Çorum milletvekili AH Rıza Erenin bir beyannamesini dağıttılar. Bu beyannamede de muhaliflere hücüm ediliyor ve muhaliflerin Sovyetlerle İşbirliği yanmakta.-olduk-|arı İleri .aurulûyortht^
Halk galeyana geldiyse do, hâdise çıkmadı ve miting güneş batışına kadar devam etti.
Izmirde karışık bir liste tertiplendi
İzmir 29 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Kimin 1 (iplediği henüz belli olmıyan bir muhtelit liste bütün îzmlr iline yüz bin nüsha olarak dağıtılmış bulunuyor. Bu liste, Demokrat, Halk Partisi ve Millet Partisi adaylarından bazılarını içine al-mak suretiyle şu şekilde tertiplenmiştir: t
Dr. Ekrem Hayri Üstündağ (D.P.), Şevket Adalan (C.H.P.), Muhiddln Erener (D.P.), Mehmet Aldemlr (D.P.), Mehmet Orhon (C.H.P.), Şerif Remzi (C.H.P.), Tank Gürer (D.P.), Behzat Bilgin (Müstakil), Refik Şevket ince (D. P.) Dr. Kâmûran örs (C. H. P.) Hüseyin Kavalalı (C.H.P.), Şükrü Saraçoğlu (C.H.P ), Abldin Tekön (D. P.). Halide Edip (Müstakil), Halil Özyörük (Müstakil), Dr. Mustafa Kentli (M.P.).
Bu listenin dağıtılması üzerine partiler kendi teşkilâtlarım ikaz için derhal harekete geçmişler ve üyelerin parti listelerine rey vermelerini istemişlerdir. Bu liste 17 kişilik bir listedir
Avrupaya yapılan Amerikan yardımı sabote edilmek isteniliyor
Londra, 29 A A (LPS) — önemli Batı Avrupa memleketlerinden gelen haberlere göre komünistler her yerde Amerikan yardım malzemesini taşıyan vapurların Avrupa limanlarında tahliyelerini önlemek üzere bütün çarelere başvurmakta iseler de bu teşebbüsleri akamete uğratılmaktadır.
Filhakika Anvers’te Belçika Sosyalist liderleri binlerce dok işçisine Sovyet harp kudretinin arttırılması İçin kominform tarafından âlet olarak kullanıldıklarını hatırlatmış ve kendilerine ihtarda bulunmuşlardır.
Batı Avrupa limanlarında da komünistler aynı mağlûbiyete uğramaktadırlar. Meselâ, Fransada yardım malzemesi yüklü gemilerin, nüfusunun büyük kısmı komünist aleyhtarı olan Cherbourg limanında boşaltılmusı kararlaştırılmıştır ve gelen haberlere göre vapurlar sükûn ve intizam içinde tahliye olunacaktır.
italyada hükümet, Amerikan malzemesini Bari limanına çıkarmaktadır. Bari’dekl dok işçileri bu işi görmeye hazır olduklarını geçenlerde bildirmişlerdi. Bari halkı da komünist aleyhtarıdır.
Napolide komünist nüfuzu altında
nttwt
10.000 New-York’lu talebe, Belediye Dairesine yürüdü
Ne w-York, 29 (YÎRS) — öğretmenlerin ücret talebini desteklemek için gösteride bulunan on bin kadar İlse talebesi, polis kuvvetleri tarafından dağıtılmıştır. Talebelerden bin kişilik bir kafile, Belediye Dairesine yürümek İstemişse de» icabında şiddet kullanmaları emredilen polis memurları, gençleri Manhattan semtine sokmamışlardır.
Beş günden beri nümayişte bulunan talebeler dört defa Belediye Dairesine yürümeye teşebbüs etmişlerdir. On dört yaşlarında bir elebaşı, sorgusu yapılmak üzere Belediye Dairesine götürülmüştür.
Polis, Broklyn ve Queens semtlerinden Manhattan’a girmek isteyen genç nümayişçileri önlemek için, köprü ağızlarında ve yol kavşaklarında engeller kurmuştur.
Bidault, dün Yunan Elçisini kabul etti
Paris, 29 - A.A. (AFP) — Fransız Başbakanı Bidault Paristeki Yunanistan Elçisi Raphael’i kabul etmiştir.
YENİ İSTANBUL'UN NOTU — Bidault’nun İki gün Önce de Paris B. Elçimiz Numan Menemencioglu ile bir konuşma yapmış olması bazı tahminlere yol açmaktadır. Bunun, Londrada yakında toplanacak üçler toplantısı ile alâkalı olduğu ve Bi-dault’nun bu konferansta ileri sürmek üzere bir “Doğu Akdeniz” and-laşması imkânlarını aradığı tahmin edilmektedir.
Avrupada Amerikan birlikleri manavralara başladılar
Frankfurt, 29 A.A. (Afp) - Amerikan tümenlerinin zırhlı birlikleri bugün havadan nakliyat karma manevralarına başlamışlardır. Bu manevralarda bilhassa taşıt uçaklariyle kıtalar indirme talimleri yapılacaktır. Manevralar Almanyadaki Amerikan işgal bölgesinin 13 üssünde aynı zamanda cereyan edecektir.
14 nisanda, Kahire civarındaki Atrib köyünde çift sürmekte olan bir köylü, tesadüfen eski bir kırnllçenln mumyasının bulunmasına sebep olmuştur. Çiftin sert bir taşa dayandığını gören köylü, etrafın yardımlyle manianın büyük bir taştan tabut olduğunu meydana çıkarmıştır. Bunun içindeki tahta tahüt çürümüş bir vaziyettedir. Kırallçenln mumyamı İse fena bir durumdadır. 2500 sene evvel Mısırda hüküm süren Kıral Psametlc ll’nin karısı olan Kıraliçe Thakut'un mumyasının başında altından bir taç vardı; tabutun kapağında kırallçenln altından hlr maskesi bulunuyordu. Bundan başka altın bir kolye de ele geçmiştir. Resimde, köylülerin 25 asırdan beri yerin altında gömülü kalmış olan taş tabutu çıkarmalarını görüyoruz.
bulunan İtalyan Genel Çalışma Konfederasyonu iki hafta müddetle Ame-rlkadan gelen gemileri boşaltmamaları için dok İşçileri üzerine müessir olmaya çalışmışsa da teşebbüslerinde muvaffak olamamışlardır, işçiler, gemileri muhakkak surette tahliye edeceklerini söylemişlerdir.
Napolldekl hâdiseler komünist olmı-yan İtalyan İşçi sendikalarının kazandıkları en büyük zaferi teşkil etmiştir.
Danlmarkada esasen çok zayıf olan Komünist Partisi bazı nümayişler tertip etmiş ve Amerikan malzemesinin boşaltılmasını İstememişse de DanimarkalI liman işçileri komünistlerin tekliflerini reddetmişlerdir.

Türkiye, Amerikalılara tanıtılmaya başlandı
Columbia Üniversitesinde etraflı bir konferans verildi
New-York 29 (A.A.) — Türkiye-nin bugünkü dünya içindeki mevkii konusunda New-York Haber'er Bürosu Müdürü Nuri Eren tarafından Colombia Üniversitesinde bir konferans verilmiştir.
Nuri Eren, Türklyenln dış siyasetinin Türk istiklâl ve bütünlüğünü korumak, beynelmilel taahhütlere tam bir sadakat göstererek milletlerarası münasebetlerde beynelmilel ahlâkın hâkimiyetini sağlamak gibi iki ana prensipe istinat ettiğini izah eylemiş ve İstikrarsız bir dünya içinde cumhuriyetin kuruluşundan beri Tür-kiyenln bu iki ana prensipe nasıl sadık kalabildiğini ve bir istikrar unsuru olarak dünya sulhüne nasıl hizmet eylediğini anlatmıştır.
Nuri Eren, gelecek ay içinde Prln-ceton Üniversitesinde bir konferans vermeye dâvet edilmiştir.
Mahkeme huzurunda soyunan sanıklar
Hâkimin kararını protesto etmek istediler amma...
Nelson - Ingiliz Kolumbiyası 29 A.A. (United Press) — Dün Nelson mahkemesinde kadın ve erkek 31 kişi, çini çıplak gezmek suçundan üçer sene hapse mahkûm olmuşlardır.
Karann okunması esnasında suçlulardan üç kadın ve beş erkek 74 yaşında Annie Kortlnoff’un idaresinde soyunmaya başlamışlar, bu vaziyet karşısında polis müdahale etmeye mecbur olmuştur.
Denizi seven ihtiyar, dünya vatandaşı oldu
Hobart (Tasmanya) 29 (Nafen) — Hayatının büyük bir kısmını denizlerde geçirmekte olan 60 lık George Dibbern “Ömrü denizlerde geçtiğinden’* hiç bir millete mensup olamı-yacağını kaydetmiş ve kendisi bir pasaport yaparak “Dünya vatandaşı., safına geçmiştir. DÎbbem tarafından hazırlanan bu pasaportun şimdiye kadar Amerika ve Kanada hükümetleri tarafından kabul edilmiş olduğu bildirilmektedir. Şimdi buraya gelmiş o!an bu ihtiyar adam kendisine ait bir yatla dünya denizlerini dolaşmaktadır.
— Dünyadaki siyasî fırkalar, fertlerin şahsî kinlerine ve politika ihtiraslarına “sohbet” üniforması dikecek terzi dükkânları mıdır?
— Değildir amma...
— Parti adını alan teşekküller, blrbirleriyle “gazve” yapmağa çıkmış birer kabile olmak durumundan ne kadar uzaklaşabilirlerse her memleketin hayrını sağlamak amacına o kadar fazla yanaşırlar kanaatindeyim.
— Ben de o kanaatteyim amma... Ammnsı var!
— Bir topluluğun lûgatçesinde hürriyet, başıboşluk, serbesti de karşısındakinin şerefini yaralamak, hakkına el uzatmak mânasına gelirse “demokrasi” için bir saray kurulmasına imkân var mıdır?
— Saray değil, kulübe, kümes yapılmasına dahi ihtimal yoktur!
— Ne yazık kİ, bütün Meşrutiyet böyle geçti! Ancak bir nokta üzerine dikkatinizi toplamak isterim. Bu sözlerime bakıp da beni “pesimist” sanmayınız; insaflı ve sabırlı bir tetkiki - bilhassa içtimai meseleleri mütalâa ederken - en çözümlü yol sayarım. Sonra 1908 den bugüne kadar memleketin vardığı tekâmül merhalelerini unutmak hehn yanlış olur, hem günah! Elbette terakki ettik ve daha da edeceğiz!
— Bugün kötümser kelimesiyle ifade edilen bedbinlerin de hayatta en aşağı iyimserler kadar yanıldığı çoktan anlaşılmıştır. O sebeple hakkınızı teslim ederim. Bir meseleyi daha İncelemeğe başlamadan, hakkında peşinen kararlar vermeyi bazı “aburcubur” kalemlere bırakalım. Bizim amacımız “objektif” konuşmağa çalışmaktır. Metodumuz daima bu olmalı!
— Yani her zaman söyleyip te pek az defa yaptığımız şey! Yahut daha yapmağa başlarken tatbikından caydığımız metod! Fakat bir hakikati sevinerek görüyorum ve burada belirtmeyi kendime borç sayıyorum. Hürriyet dâvası İçinde açılan pa-rantezler ne kadar büyük olursa olsun, dâvanın esası asla kücülmllynr. Demokrasi kavgasında da dalgalar

İMİK

Paris Hususî Büromuz bildiriyor
Fransa umumî efkârı,
Batı A Imanya Başbakanını
hiç de sevimli bulmuyor
Klâsik fikirli Fransızlar, 1950 Almanyasının eski Almanyadan bir farkı olmadığına ve gene birliğini kurmaya çalışarak, ileride Avrupada oynıyacağı büyük rol için hazırlanmakta olduğuna inanmaktadırlar
Paris— (Hususi Büromuz bildiriyor.)
Parlsin ecnebi veya bitaraf halk tabakası, Batı Almanya Başbakanı Adenauer’in, Avrupada ve bilhassa Fransada dostluk yaratmak için sarf-ettlgi gayretlerin boşa çıktığında müttefiktirler.
Yaptığı en ufak bir teşebbüs veya hareket, yahut sarfettiği en küçük bir kelime, şüpheci ve hiç müsamahası olmayan bir tenkidin kalburundan geçmiştir. 1950 Almanyasının nedamet getirdiğini ve Nazilikle alâkası kalmadığını bildiren müspet deliller vereceğini söylemek için en u-fak bir fırsatı bile kaçırmayan bu tenkld aynı zamanda bugünkü Al-nanyanm yeniden "sınıflarını** tesis •deceğine ve Avrupa devletlerine arşı müsavi bir hareket tarzını de-uhte ettiğine dair valtlerde bulun-ıaktadır.
Fransadaki bütün partiler ve bütün azeteler, Başbakan Adenauer’in Ber-.nde Alman Millî Marşı “Dcutsch-^nd tlber allcs”! söyletmesini bir tUr-1 affedemiyorlar. Adenauer. marşın öylenilen üçüncü kıt.asının, hürriyet, ıdalet ve sulhtan bahsettiğinden do-’ayı Nazller tarafından yasak edilen cisim olduğunu İspat etmek İçin uğraştı durdu İse de, netice değişmedi. En müsamahakâr Fransız gazeteleri dahi Bonn Başbakanını, zevksiz, dirayetsiz ve zekî olmadığı için durmadan gaf yapan bir adam olarak tasvir etmektedirler.
Klâsik fikirli Fransızlar 1950 Al-nıanyasının eski Almanyadan bir farkı olmadığına ve gene birliğini kurmaya çalışarak, ilerde Avrupada oynayacağı büyük rol için bazırlan-makta olduğuna İnanmaktadırlar, 'lütteflklerln siyaseti manâsız: Yeni
Ingilizler, İstanbul
halesini geliştirecek
Sadler Well$ Müdiresi mayıs ortasında geliyor
Londra 29 A.A. (Lps) — îngl'lz Sadler Wells bale heyetinin müdiresi mayıs ortalarında Türklyeye gidecek ve bu memlekette Türk müziğinin efakatinde bir bale gösterisi hazır-ıyacaktır. Balede rol alacak olan lansör ve dansözler îstanbuldaki mle okulunun talebeleridir.
Ürdün, Arap Birliğinden çekilecek
Kahire. 29 - A.A. (Reuter) —
Amman’da Ürdün Kıralı Abdullah He bir görüşme yapan El Mısrl gazetesi muhabiri. Kiralın Arap Birliğinden çekileceğini bildirdiğini yazmaktadır.
Yazan : Fâzıl Ahmet Aykaf ne kadar sık gelirse gelsin; tekneni» çalkanması, milletin idealindeki rotayı değiştirmiyor!
— Az çok bütün dünyada da öylet Asıl mesele, hem demokrasi dâvasına, hem de bu dâvanın kolay olmadığına İnanmaktır.
— Ancak şuna dikkat edelim; hiç bir lisanda •güç” kelimesi, 'İmkânsız” mânasına gelmez! Hele vecd v* İlham adamlarının dilinde asla! Partilerin bugünkü siyasî hayatta ne roller oynadığını bilmiyor değilim. Lâkin her şeye rağmen değışmiyen bir inanım var; diyorum ki, her yerde türemesi pek tabii olan poltlka simsarları ne yaparsa yapsın; fırkalar blrbirleriyle yalnız İnat yarışı, yahut kin döğüşleri edecek âdi ha-cımlar değil, bir yurdun selâmeti namına en şiddetli fikir çekişmelerinden dahi çekinmeyen ideal kardeşleri olurlarsa millet için fayda vardır. Yoksa hiç biri havanda eu dövmekten başka bir şey yapamaz! Şimdiye kadar yüzde doksan görüldüğü veçhile!
— Düşünceleriniz tamamiyle doğru; fakat en büyük kusurlan da tamamiyle doğru oluşları!! Bilirsiniz ya; “Sokrat” İçin “ahlâkı gökten fire indirdi” derler. Sizse daima yerde olan bir şeyi göklere çıkarmak istiyorsunuz! Güzel; güzel ama bu tıpkı, kertenkeleyi, havada uçan kuş haline getirmek teşebbüsü gibi bir şey oluyor! Gerçi küremizin bazı devirlerinde böyle mahlûklar yaşamış; müstehaseler ilminden öğreniyoruz; fakat bütün bunlar geçmişte kalan şeyler! Bugün geleceğe yükselirken daha pratik ideallerle kanatlanmak .vız sanıyorum, önümüzdeki seçimler ve partilerin adayları için ne düşüyorsunuz ?
— Birbirlerinin aleyhinde ne söylerse söylesinler; memnuniyet gördüğüm şudur: Hr parti, yannın Millet Meclisine takdim etmek Üzere hayli kıymetli isimlerden buketler hazırlıyor. Hangi zümreye mensup olursa olsun, bu değerli arkadaşların başan ile çalışmalarını temenni etmek hepimiz için en mdenî vazifedir.
Fazıl Ahmt AYRAÇ
Avrupa içinde Almanyaya bir rol veriyorlar, onu Avrupa Konseyine davet ediyorlar, sistemli bir şekilde onu bütün faaliyetlere dahil ediyorlar. Hem Almanya ile işbirliği yapmak istiyorlar, hem de onun en ufak bir haricî veya dahilî gelişme göstermesine mâni oluyorlar. Alman u-muml efkârını, doğudan gelecek her nevi cazip tekliften uzaklaştırmaya çalışarak Adenauer’in vazifesini güçleştiriyorlar.
Fransız sosyal hinstıyanlan, Meclis Reisi Mr. Bidault İle Hariciye Ve kili Schuman’ın da dahil oldukları Fransanın halkçı Cumhuriyet Partisi (M.R.P.) biraz karışık bir durumda. Zira Bonn Almanyasının yeniden yaratılmasını onlar desteklemişler ve kendileri gibi bir sosyal hirıstıyan olan Dr. Konrad, Adenauer’in bugün-kü siyasî durumunu gene onlar tanzim etmişlerdi.
Bugün M.R.P. Adenauer’in haddizatında samimi ve hüsnüniyet sahibi bir adam olmasına rağmen beceriksizce hareket ettiğine inanmış bulunuyor ve bilhassa Doğu Almanyadaki komünist Almanlar ile Batı Almanyadaki sosyal demokratlar tarafından yapılan tenkidlere çok kızıyor. Meselâ M.R.P. nin uzmanlarından biri olan Aube, yazılarında şayet Almanyanın Avrupa Konseyine dahil olması işinden vazgeçilirse» dışarı memleketlerde Adenauer’in siyasetine ve beceriksiz hareketlerine alt protestoları işitmeye çok mütemayil insanların ortaya çıkacağından bahsetmek, tedir.
M.R.P. gazetesi. Mr Schunmacher ve komünist şefi VValter UJbricht’e göre Adenauer, bugünkü Almanyadaki en pasif ve Avrupai bir zümreyi temsil etmektedir.
Fakat bütün Fransız umumî efkârı Adenauer’in hareketi ile olmasa dahi, lâfları İle Petersberg Protokolüne taarruz ederek, onu eski veya yeni haklar elde etmek için bir vasıta olarak kullanmaya çalıştığını görünce hayretler içinde kaldı.
Fransız umumi efkân, enerjik ve uyanık Ingiliz Hükümetinin İşgal altındaki Almanyaya bazı haklar bahşetmenin şiddetle aleyhinde olmasından bilhassa memnuniyet duymaktadır.
İngiliz Dışişleri Bakanlığının en son neşredilen tebliğinde:
“Dr. Adenauer’in nutku, Petersberg Anlaşmasiylo neticelenen müzakerelerin mahiyetini tayin eden karşılıklı İtimat politikasından teessüfe şayan bir ayrılmadır” denilmektedir. Bu tebliğle, Almanyanın kayıtsız şartsız kalkınması mevzuunda kati surette Ingiltereye güvenebileceğini anlayan Fransız umumî efkârı bu halden zi* yadesiyle memnun olmuştur.
Sayfa 4
V E N 1 İSTANBUL
30 Nisan 1150
L
BEN DE OBADA İDİM! j
yazan*. O rami rol VVİHiam D.Leahy
- 20
Çeviren: Halûk TANSUÖ
Ruslar, Churchill’i İşçi Kabinesine tercih
ettiklerini açıkça belli ettiler
Yeni İngiliz Dışişleri Bakanı Bevin’in gayretli fakat tecrübesiz ve harekâtında anlaşılıyordu
olduğu lisan
ATTLEE BAŞBAKAN OLUYOR
Çarşamba-5Ünü öğleden sonra hem Sefir W|nant İle konuşmak, hem de bazı dostlan ziyaret etmek nıaksadly-le uçakla Londraya gittim ve geceyi orada geçirdim. Perşembe gllnü seçim neticelerinin Churchlll aleyhine bir yol tuttuğu belli olmuştu. Londraya yaptığım seyahat yüzünden üç büyüklerin 25 temmuzda yaptıkları 9 uncu toplantıyı kaçırdım. Potsdam’a döndükten sonra aldığım raporlara göre esas mevzular üzerinde hiçbir yeni netice alınamadığını öğrendim. 27 temmuz günü îngilizterin bulunmaması yüzünden toplantı yapılamadı. Churchill'in istifa etmesiyle anlaşma İmkânlarının daha zayıflayacağına kani idim. Sovyetler, İngiliz İşçi Partisini sevmediklerini. Clement Attlee’ye karşı büyük bir sempatileri olmadığını belli etmişlerdi. Birçok sahalarda birbirine zıt fikirlere sahip olmalarına rağmen Rusların Chur-ehliri şahsan takdir ettikleri anlaşılıyordu.
istemiş. Japonlar müttefiklerle müzakerede bulunacak heyetin başına kı-ral ailesinden bir prensi reli yapmak istiyorlarmış. Rusya müsaade ederse Japon heyeti Moskovaya gelmeye hazırmış. Fakat, teklifin müphom mahiyetini nazara alan Stalln müspet cevap vermemiş.
Bunun üzerine Rus mareşali yeni bir Japon teklifiyle karşılaşmış. Daha fazla kan dökülmesini önlemek i-çln Japon Hükümeti Ruslarla işbirliği yapmaya hazır olduğunu bildirmiş. Stalln bu teklifi de reddetmiş.
Rus liderinin Japonyaya karşı harbe girmeye azmettiği sözlerinden anlaşılıyordu.
Japonların mağlûbiyeti artık belli olduğuna göre böyle bir hareket Sov-yetlerin menfaatine çok uygundu.
•adiyle “meseleyi gözden geçireceklerdi**. Her memlekete mensup basın mümessillerinin Balkan memleketlerinde basın hürriyetinden istifade e-deceklerine dair iyi ifade edilmemiş bir kayıt da mevcuttu.
TRÜMAN’IN STALİN’E
TAHRİRİ CEVABI
EVİMİZİN
BAHÇESİ
Meyva bahçesi :
Meyva ağaçlarınızın çlçeklenmelorl sona erdiğinden, çiçekler meyva bağlamışlardır. Meyvalar nohut iriliğini aldıkları zaman veyahut da çiçek yaprakları döküldükten 3-4 gün sonra, bol ve hastalıksız mahsul alabilmek için, çeşitli zararlılara karşı ilâçla-nıalan ihmal etmemelisiniz.
Bu ayda yapılacak ilaçlamalardan, çeşitli zararlıların tırtıllılarına ve yaprak bitleri, püseronlara karşı, ni-kotlnll arap sabunu mahlûlü. wlntor wasch veya karbollnoum veyahut da çeşitli püseron ve tırtıllara karşı çok müessir olan Agrocldc'3 prcparatı İle hazırlıyacağmız ilâçlardan birini sırt veya el pülverlzatörlerlyle, ağaçların
POLONYA MESELESİ GENE ORTAYA ÇIKIYOR
RUSLAR İŞÇİ KABİNESİNİ SEVMİYOR
Attlee, Potsd&m’a gelip İngiliz heyetinin idaresini ele aldıktan sonra Sovyetlerin daha soğuk ve çekingen bir tavır takındıklarını müşahede ettim. Şahsan buna hayret ediyordum. Çünkü İngiliz îşçl Partisi. Muhafazakârlara nispetle daha sola mütemayildi. Her ne kadar Attlee, Chur-chill'ln dinamik vasıflarını haiz değilse de Potsdam toplantılarında hazır bulunmuş ve böylece konuşulan mevzuların ekserisi hakkında malûmat sahibi olmuştu.
BEVİN TECRÜBESİZ
Yeni Başbakan Attlee ve yeni Dışişleri Bakanı Bevin 28 temmuz günü 21 den biraz sonra Potsdam’a geldiler ve Başkanı ziyaret ettiler. Konuşmada ben de hazır bulunuyordum. Polonyanm hudutları ve tazminat meseleleri bahis mevzuu edildi. Bevin’in fikirlerini gayet emin ve pişkin bir lisanla İfade etmesine rağmen meselenin bütün teferruatını bilmediği anlaşılıyordu. İngiliz Dış Bakanı Tru-man’ın odasında asılı duran Folonya haritasının önüne geçip ne yapılması icap ettiği hakkında fikirlerini izaha kalkınca mevzu hakkında tam bilgiye sahip olmadığı daha iyi anlaşıldı. Daha sonra Bevin hakkında düşündüklerimi Truman’a söyledim, o da bana hak verdi: İngiliz Dışişleri Bakanının Polonyaya dair bilgisi biraz yıftı.
Üç günlük devamlı ve yorucu bir çalışmadan sonra Dışişleri Bakanı Byrnes, Polonyanın hudutları, peyk devletler, ve tazminat bahislerinde hazırladığı üç raporu üç büyüklere arzetti. Birleşik Amerika, birbirini tamamlayan bu Üç raporu kabule hazırdı.
Byrnes‘Ün teklifine göre, Alman-yanın sulh zamanında ihtiyaç duymayacağı Ruhr mıntakasmdaki büyük çapta tesisatın yüzde 25 1 Ruslara harp tazminatı olarak verilecekti. Buna mukabil Sovyetter batı bölgesinin ihtiyacı olan malzemeyi temin e-decekler ve bunun yüzde 12 buçuğunu hemen ve karşılıksız yapacaklardı.
Bir an anlaşmaya varılacak gibi göründü. Fakat sonra Stalln daha başka şeyler İstedi. Byrnes’ün teklifinde yer alanlara ilâveten 500 milyon do-• 1ar, Alman sanayii hisse senetlerinin üçte birini, Almanyonın yabancı memleketlerdeki mevduatının üçte birini ve İngiliz - Amerikan orduları tarafından bulunan altınların üçte birini talep ediyordu. Son derece mânâsız olan bu teklif tabii derhal reddedildi,
Bundan evvel Stalln. Amerikanın Rusyayı Japon harbine resmen davet etmesini Truman d an istemişti. Truman buna yazılı bir cevap verdi ve İstenilen daveti yapmadı. Buna rağmen. 8 ağustosta Sovyetter Japonları harp ilân ettikleri vakit, “müttefiklerin talebi’* Moskova tarafından İleri sürülmüştür.
Üç büyükler 1 ağustosta 12 nel toplantılarına başladıkları vakit Ruslar daha fazla harp tazminatı elde etmek jçln ellerinden gelen gayreti sar-fetmeye devam ediyorlardı. Varılan en son anlaşmaya göre, doğu bölgesi hudutlarının doğusunda kalan Alman endüstrisine Ruslar el atacaklardı. Çekoslovakya ve Yugoslavyada bulunan Alman endüstrisi bu kaideye istisna teşkil ediyordu. Bu Ikl memlekette, Amerikan ve İngiliz hükümetleri de Alman hlsso senetlerine sahip olabileceklerdi.
AVUSTURYA SULHU
Rus mareşali, Avuaturyadan harp tazminatı istenmemesini kabul etti. Şahsan, Avusturya işinde Rusların bir fedakârhş yaptıklarına kani değildim. Almanlar tarafından vazıyed edilen Avusturya emlâkini Ruslar nasıl olsa devralmışlardı. Sovyetter bahsi geçen mailann Almanloıa alt olduğunu İddia ettiler. Biz ise bundan o kadar emin olmadığımızı söyledik. Bugün, 1950 senesinde, Axrusturya sulh muahedesi aynı sebepten bir türlü imza olunamıyor.
HARP SUÇLULARI
blJhussa yapraklarının aralarına altlarına doğru püskürtürseniz mey-vaları hastalıklarından korumuş olur-sunuz.
Meyvaya yatmış ağaçlarınızdaki bütün meyvalan ağaç besliyemlyece-ğinden. meyvalar irileştikçe dökülme, ye başlarlar. İşte bu dökümü önlemek için meyvalar fındık büyüklüğünde İken seyrelterek her meyva dalında 1/3 oranında yapılacak seyreltme ile İri ve gösterişli meyva elde edilebilir. Kiraz vs vişnelerde seyreltmeye lüzum yoktur, daha çok elma, armut, şeftali, kayısı ağaçlarında faydalı olur.
Meyva ağaçlarının kök ve gövdelerinden fışkıran sürgünleri temizlemeli, çok kuvvetli büyüyen sürgünlerden uç alma yapmalıdır. Meyvaya yatan ağaçları haftada bir kere bolca sulamalıdır. Yalnız ağaçları sularken suyu, ağacın gövdesinin dibine açılacak çukura dökmiyerek, ağacın dallarının genişliğince açılacak dalre-vari çukura su dökülmelidir. Gövdenin dibine yapılacak sulamalarla kökler su alamaz, gövde çürüklüğü baş-gösterir ve yapraklar sararır. Ağacın dallarının genişliğince açacağınız 25-30 cm. genişliğindeki dairevarl çukura verilecek su tamamen kökler tarafından emlteblllr. Çünkü ağacın kökleri, dallarının genişliğince yayılır.
Bu arada meyva bahçenizin maması İçin çapalamalan da etmemelidir.
ve
etrafa
otlan-ihmal
za-
STALtN JAPON HARBÎNİ KONUŞUYOR
Zaman kaybetmemek için 10 uncu toplantıyı o gece yaptık. Ceclllenhof sarayındaki büyük ve yuvarlak masanın etrafında Attlee ve Bevin, Churchlll ite Eden'ln yerlerini aldılar.
Stalln söz istlyerek 28 temmuz tarihinde Japonlardan aldığı bir teklifi açıkladı. Japon Hükümeti harbe son verilmesi İçin Rusyanın tavassutunu
En son varılan anlaşmaya göre Ruslar batı bölgelerinden karşılıklı tazminat olarak yüzde 15, karşılıksız olarak da yüzde 10 alacaklardı. Sökülecek malzeme altı ay içinde tesbit olunacaktı.
Stalln, Potsdam Konferansı münasebetiyle neşredilecek resmî tebliğde, bazı harp suçlularının İsimleriyle tasrih edilmelerini istedi. Başkan Truman ve Attlee buna taraftar olmadılar. Neticede, Harp Suçluları Komisyonunun teşkili tarihinden sonra ve bir ay içinde harp suçlularının isimlerini ihtiva edecek birinci listenin neşredilmesine karar verildi.
GENE POLONYA
BULMACA

fiuidan dağa:
1 — Hiddetlenen. 2 — Hazım cihazı bozuk (İki kelime). 3 — Terel odamızın aşy&larından. — Rutubet. 4 — Dilsiz. Bir nevi iplik. 5 — Tersi mayi haline gel. Benzeri. 0 — Eski bir Türk Devleti. Tersi çift. 7 — Kabile. — Cemiyetin mukaddes bildiği mefhumlardan. 8 — Sonuna bir harf gelirse ayrılık merasiminde bulunan olur. 9 — Yola çık. (mürekkep kelime). 10 — Tersi hesapta onlar hanesi. Beri.
Polonya üzerinde hazırlanan raporlar büyük bir münakaşayı davet etti. Fakat muvakkat hükümetin Ruslar tarafından devredilen araziyi İdare etmesi kabul edildi. Herhalde Öder 1-le batı Neisse nehirleri arasındaki a-razl kaadediliyordu.
Aynı zamanda Polonya hudutlarının sulh konferansında çizilmesine karar verildi. Fakat Rusyanın takındığı tavrı nazarı itibara alarak Po-lonyanın el atmış olduğu arazinin Al-manyaya İade edilmlyeceğlne ben şahsan kani idim. Rus İkmal yollarını korumak maksarlyle kâfi miktarda Sovyet askeri Polonyada kalacaktı.
Bunu takiben peyk devletlere dair hazırlanan uzun rapor ortaya konuldu. Kısaca hulâsa etmek lâzım gelirse müttefikler Macaristan, Bulgaristan, Rumanya ve Flnlândlya ile diplomatik münasebetler tesisi mak-
Truman, peyk devletlerde vazife görecek gazete muhabirlerine tanınan hakların radyo muhabirlerine de verilmesini teklif etti. Yani yabancı radyo muhabirleri peyk devletler radyo İstasyonlarından neşriyat bilmelidirler. Stalln Balkanın nl reddetti.
yapa-tekiifi-
rarı lan
Alman gemileri hakkında son anlaşmaya göre harp gemileri İngiltere, Rusya ve Amerika arasında paylaşılacaktı. Otuz tanesi müstesna, Alman denlzaltı’annın hepsi İmha edilecekti. Bu otuz denizaltı da Amerika, İngiltere ve Rusya arasında taksim edl'ecektl. Ticaret gemileri, Japon harbinin sonuna kadar Müttefikler tarafından müştereken kullanılacak, Japon harbi bittikten sonra üç müttefikler arasında taksim olunacaklardı. Taksim işini idare etmek üzere en kısa zamanda komiteler kurulması kararlaştırıldı.
(Devamı var)
Bat ı
Asmaların eûlrgünleri bu ayda oldukça büyümüş olup çiçeklenme başlamak üzeredir. Sürgünler 20-25 cm. boy aldığı zaman, bordo bulamacı ile llâçlamayı yapmadınızsa geç kaimisinizdir. Çiçeklenmeden evvel mildiyu hastalığına karşı % 1,5 luk bordo bulamacı ile llâçlamayı ihmal etmeyin. Gövdeden fışkıran sürgünleri koparın, kök sürgünlerini, toprağı hafifçe açarak dibinden küsmelisiniz. Koltuklar alınmalı, kordon ve espal-ye şekilleri verilen asmalarda sürgünler tellere veya hereklere kırıl-mamaları için rafya ile bağlanmalıdır.
Eğer bağınız çlçeklenmedo ise, çiçeklenme sonuna kadar yani meyva başlayıncaya kadar sürgünleri sarsacak, her türlü çalışmalardan vaz
Mayıs ayı bahçe çalışmaları
OÜrel bir çlmenzâr
ve zengin bir bahçe
geçmelidir. Çiçeklenme sonunda “toz” çapası yapılarak otlanmanın önüne geçilmelidir.
Çiçek bahçeni ı
püseronlara karşı % 10 nikotini! a-rap sabunu mahlûlü veya piyasada “katakllla" adı İle satılan preparatlSl pülverizc etmelidir.
Çimenliklerinizi sabah ve akşam muntazaman sulamayı İhmal etmeyin. Bu ayda çimenlerin toprak içinden köklerini keserek tahrip eden “danaburnu’* na karşı agroclde *7 1-slmU piyasada satılan beyaz tozu %5 oranında kepekte karıştırarak akşamları sulamadan sonra çimenlerin üzerine 8crpmelidlr. Geceleri topraktan çıkan danaburunlan, zehirli kepeği yiyerek telef olacaklarından çimenleriniz de gümrahl&şır. Çimenlerin sık kardeştenebilmeleri ve yaz sıcaklarından kavrulmamalan İçin çayır makası veya makinası ile muntazaman biçmelidir.
Camekânhır :
Camekâniarı tamamen boşaltarak ser çiçeklerini bahçenin yan gölgeli yerlerine almalıdır. Gelecek kış mevsimine hazırlık olmak üzere eksikleri
Sebze bahçesi ı
Hazırlanan yerlerine dikilen yazlık sebzelerin sulama ve çapalomn işlerine devam edilir. Bakla, bezelye, enginar hasadı yapılır. Yalnız kabak ve hıyarları, yaprak bitlerinden korumak İçin yapraklarının altına kükürt serpmek faydalı olur. Aksi halde yaprak bitlerinin tahribatı ile yapraklar sararır, meyvalar dökülür, Fide yastıklarındaki lâhana fldtleri bu ayın sonlarına doğru patlıcan ve biber masuralarının su yollan kenanna dikilebilir. Fasulyeler ve sırık domateslerinin herekleri verilir.
HİKAYE
Çiçek bahçeniz en bol ve gümrah yeşillik ve çiçeklenme halindedir. Sıcaklar başladığından bu ay bahar çiçeklerinin son ayıdır.
Bahar çiçeklerini sökerek yazlık çiçeklerin yerlerini hazırlayıp fidelerim dikmeye başlamalısınız. Yazlık çiçeklerden: ateş, petunya, vanilya, lberis, kadife, clnya, sardunya, kolyoz, flokslya v.s. terden karışık veya ayrı ayrı gruplar halinde parterler yapabilirsiniz.
Soğanlı çiçeklerden lâle, sümbül, nergislerin son çiçeklenme oylandır. Çiçekleri solunca, mümkün olduğu kadar az auluyarak soğanların pişkinleşmesini temin edin, yeşil akşamını kesmlyerek kendi kendini sararmasına bırakın. Çiçek parterlerini kenarlarına veyahut da muhtelif şekiller verdirerek bahçede yer alan 11-gustrum, lavantln, şimşir, taflan, porsuk gibi yeşillikler, vereceği geometrik şekilleri düzenlemek için sürgünleri odunlaşmadan makaslayınız.
Güllerinizin konca ve yapraklarını gözden geçirerek, yaprak bitleri ve
gözden geçirmekte fayda olur. M, Kemal KURDOĞLU
Alyosha ve atı
Yazan: May SARTON
Çeviren: Güner İZER
Yukarıdan u-suftıı
1 — Tatbiki yaşayış. 2 — Ismarlama, 3 — Hakseverliği mevcut. 4 — Kendim. Terfii bir ırka mensup. 5 — Hcdcfo vuruş, 0 — Terei bir nevi toprak. Aç gözlülük. 7 — Fransızca bir harfin okunuşu. Musikide bir perde. Bir edat 8 — Aşın dorecedo kötü. Kavramak. 9 — Terfii Chateubriand’ın meşhur etlerinin ikinci adı. Bir peynir cinsi. 10 — Mektubu keeln (İki kelime).
DÜNKÜ BULMACANIN HAIXt
Boldan suğat
1 — Sirayet et. 2 — Asaleten. 8 — mokAn. Ud. 4 — Dubara. Ke«. 5 — E-zan. Urln. 6 — Mltat. Kafeu. 7 — Yen. ÎUlik. 8 — Et. Yiyerek. 9 — Kocatepo. lü — Hareket et.
Yukarıdan ayağı t
1 — SalAhlyot. 2 — îşuret et. 8 — Ramazan. Kn. 4 — Talebe. Kor. 8 — Yekûn. Keço. 8 — Data. Kari. 7 — Yon. N&let. 8 — En. Klfayot 9 — De retepe, 10 — Huauslyet.
LA

— Oğluma verdiğim bu kat! emirlere şaşmayın. Gençlerin aklı başında değildir. Emîr Hazretlerinin mahkûm ettiği bir kimsenin benim dikkatsizliğimle cezadan yakayı kurtarmasına razı değilim.
Şahit oldukları bu hareket tarzından pek hoşnut kalan misafirler gitmek istedilerse de Abdullah Han bırakmadı:
— Yok, olmaz, dedi. Ayrılmanız caiz değil. Sonra Muhsenle gizli konuştu derler, neler söylerler... Günahsız olanlar, eadık olanlar bile kendilerini her türlü şüpheye karşı korumalı. Lütfedin de benimle beraber emlrin huzuruna gelin.
ötekiler hemen muvafakat ettiğinden, her üçü de evin avlusuna inip olay atlarına binerek, maiyetleriyle beraber sarayın yolunu tuttular ve emîrin huzuruna çıktılar.
Emir, Abdullohı her zamanki iltifatlarla karşıladı. Konuşmaya başladılar. Abdullah Han bu konuşmayı uzatmak maksadiyle bütün zekâ, gayret ve maharetini sarfettl ve gerçekten uzattı. Ve bunlar görüşürken, Abdullah Hanın evinde şu okuyacağınız şeyler geçti:
Ekbor, Muhsenln bulunduğu odaya girip ona:
— Emîr, düşmanlarınıza teslim edilmenizi emrediyor, dedi. Babam böyle bir emre açıkça karşı gelemez; emir pek kudretlidir; fakat sizi korumak üzere hileye başvuracak. Atlara bineceğiz; vakit kaybetmeden şehirden çıkıp kırlara doğru yollanacağız, Yarın Allah kerim. Ne yapacağımızı düşünürüz.
Muhsen, ayağa kalkarak:
— Gidelim, dedi. Fakat kederli idi. Bir saatten fazla bir müddetten beri Cemilenin artık tehlikeden kurtulduğuna inanmış bulunuyordu. Ekberle konuşurken, bir savaşçının terketmesi caiz olmıyan ciddî ve soğuk halteri muhafaza etmiş ve fakat içinden, derin hülyalara dalmıştı. Benliği sevincin ve aşkın bütün hararetiyle sarılmıştı. Seven insanlar sev-
J
A
SYA HİKÂYELERİ
— Dünkü sayıdan devam —
— “Fakat mesele o değil; atı yalnız siz gördünüz. Bu odadaki-lerin hiç biri bilmiyor, —evet, benim bir at için niye deli divane olduğumu bilmiyorlar— ama siz gördünüz, biliyorsunuz, değil mİ?”
— “Neyi biliyorum? diye şaşkın şaşkın vaziyeti hiç anlamadığını belli eden boş bir bakış la bana baktı.
Bu sırada Alyosha da bana dönmüş soruyordu:
— “Bana arkadaşın Miss Myrt-le hakkında malûmat ver. Onun hakkında her şeyi bilmek istiyorum. Kimdir? Ne yapar?”
Myrtle tam bir Amerikan argo şivesiyle şöyle dedi:
— “Hey, bana bak, ben buradayım. Bana sorsana.**
Alyosha cansız bir eşyayı tetkik eder gibi Myrtle’yi bir an süzdü, sonra tekrar bana dönerek, “Kadınlar kendileri hakkında doğru malûmat veremezler. Daima yalan söylerler, tabii istemeden” diye cazip bir tebessümle lâfı tatlıya bağladı. Ben de bunun üzerine söze başladım:
— “Sana, Myrtle hakkında bir şey söyllycyim mt? Eğer senin gibi kâli derecede aç kalsaydı, iyi bir ressam olabilirdi.” Myrtle sözümü kesmek istedi; ben onun konuşmasına meydan vermeden:
— “Tabii ya. hiç bir zaman ciddi çalışmadın kİ. Belki ekmek paranı tedarik etmen için didişmek icap etseydi, bir şeyler becerebilirdin.’* dedim. Sesimin biraz sert çıktığının farkındaydını, fa-
kat ne olursa olsun Alyosha’yı MyrtJe’le bir maceraya atılmaktan menetmek istiyordum. Alyo-sha’yı tehlikeden haberdar etmek için bir iki imada bulunmak İstedim.
— “Myrtle tipindeki insanlar tehlikelidir, Alyosha.”
— “Vay, Myrtle tehlikeli bir kadın mı?., Sanki İri bir köpeğe bir kedi yavrusunun tehlikeli olduğunu söylemişim gibi yüzünde komik bir ifade belirdi. Ve gûya ciddiyetini takınarak Myrtle’i şöyle bir süzdü.
— “Söylediklerine inanıyor musunuz, Miss Myrtle?**
— “Fred’e inanmak mı? Muharrir değil mi, ne olacak, profesyonel yalancının biridir.
— “Ben senin yerinde olsaydım, profesyonel hakikat habercisi derdim.” diye kendi kendimi müdafaa ettim.
— “Pekâlâ dediğin gibi olsun” diyerek Myrtle omuzlarını silkti, sonra birden bana dönerek, “Niye bana hep çıkışıyorsun? Seninle dost değil miyiz?,, dedi.
— “Dostuz tabii, fakat Alyosha da dostum, anladın mı?” Vaziyeti bundan daha açık bir şekilde ima edemezdim.
Gözlerim Alyosha’ya ilişince, onun, avını gözetllyen bir hayvan gibi kısık gözlerle Myrtle’i süzdüğünü gördüm. Belki fazla hassas İdim, fakat o an Myrtle’Ln kafasının arkasında Alyosha’nm bir at başı gördüğüne yemin edebilirim.
Myrtle ansızın sordu: “Bu gece burada kalabilir miyim? Bir kaç gün sizinle beraber vakit geçirmek isterim. Belki atla gezeriz. Alyosha, acaba buralarda iyi at bulunur mu?.. Bu suali o kadar tabii bir tavırla sordu ki. numara yapmadığını derhal anladım. Alyosha benim tabakadan bir sigara alıp yaktıktan sonra, pazarlığa hazırlanan bir satıcı edaslyle:
— “Bu metruk köyde at falan bulunmaz.,, dedi.
— “Canım, yakınlarda bir yerde de yok mu ? Otomobilimle gider bakarız.”
— “Demek kira atlara binmeye tenezzül ediyorsunuz?!.*’
— “Paramın yettiği ata pek âlâ binerim.”
— “Bense, param yetmediği için ata binemiyorum.”
— “O halde ne yapıyorsunuz?” Myrtle, artık Alyosha’nm tesiri altına girmeye başlamıştı. Bu suali soran sesinde mülâyim ve okşayıcı bir ton vardı. Alyosha bir duman halkasını gözleri ile takip ederek nazik bir cevap verdi:
— “Tavşan yetiştirip, ölmeye mahkûm olan karıma bakıyorum.
Artık güneş odayı tamamiyle terketmişti.
Yan karanlıkta Myrtle’in yüzünde inatçı bir ifadenin belirdiğini sezdim. Gene kendi kabuğuna çekilmişti. Belki de aklındaki pusula defterinde bir takım hesaplar yapıyordu.
(Devamı var)

V
Kaıulehar Aşıkları
Yazan : A. de Gobineau
S____________________
mekten başka bir şey yapmaz; her şeye rağmen, her şeyin Üstünde olmak üzere sever, ve aşkın bu altın atkısı üzerinedir ki bütün gerçek düşünceleri işlenir. Bunun dışında nc söylense mânâsız lâkırdıdır; sanki ondan sâdır olmaz; kazara ilgi uyandıran bite aşka temas veya işaret ettiği içindir. Aşk dışında ne var? Ne olabilir? Kendini ona tamamen bırakmak, aşkla ilgisi olmıyan hiç bir şeye kendimizden bir pay ayırmamak ne sevinçli, nu heyecanlı şey! Hayaller, tasavvurlar, Ümitler, korkular, ürkmeler, birdenbire cesaretlenmeler, sonsuz imanlar, Cehennem manzaraları, Cennete kadar ulaşan güneşli ve hudutsuz u-fuklar, her şey aşktır ve bütün dünyalar o sevilen kadında toplanır. Onun dışında ademden gayri bir şey bulunmaz, bu ademi Örten örtüye de hor bakılır. îşte Muhsen böyle hisler duymakta idi.
Fakat şimdi aydınlıktan karanlığa, iki günden beri bocaladığı, sonra kurtulup da kurtulmaktan çılgınca sevindiği karanlığa düşmek lâzım geliyordu. O saadet anları geçmişti artık. Tehlikenin taşlıklı, Arızalı yolunu karanlıklar içinde tekrar çıkmaya başlıyacak-tı.
Fakat taşıdığı duygu yine aşktı; kederin kamçıladığı, belki daha muhteşem, daha şiddetli, daha gururlu, kendi kuvvetinde ölmemek
13
Çeviren : Reşaf Nuri Darago
______r
kanaatini bulan, acı İte beslenen ve fakat o acıyı her hangi bir nimetten yeğ tutan aşk...
Bundan başka da Muhsen, acıların en korkuncu, en amansızı ite karşılaşmıyordu, yani sevgilisinden ayrılması bahis konusu değildi.
Harem halkına vaziyeti kabul ettirmek kolay olmadı. Ekberin annesi Hatice, kız kardeşi Emine ve karısı Aliye Hanımlar müthiş bir âvaze koparıp ağlaştılar. Fakat vakit geçiyordu; hanımların Cemileye karşı besledikleri sevgi, dakika kaybetmemenin ehemmiyetini anlamalarına da yardım etti; ve göz yaşları, hıçkırıklar arasındadır ki. sarılmış oldukları Cemilenin kendilerinden ayrılıp Muh-sene İltihak etmesine razı oldular.
maz bir gayretle ve uzun adımlar atarak ilerleyip hayli mesafe aldılar.
Kimse konuşmuyordu. Fakat Ekber, epeyce uzaklaştıklarını, hangi istikamette gittiklerini şehirde bilen olmadığı için peşlerinden koşamıyacaklarını düşünerek atını yavaşlattı vo sevdalılara serbestçe konuşmak İmkânım vermek için onlardan epey uzak kaldı. Ekber kılavuzluk ediyor, askerler de kimi yan tarafında, kimi arkada yürüyerek etrafı gözetliyorlardı. Bu suretle Muhsenle Cemile yalnız gibi idiler.
Muhsen Cemileye:
— Pişman değil misin T diye sordu.
— Neden?
— Beni sevdiğine, benimle geldiğine?
— Gel meşeydim ölürdün, ölmek üzerey-
Hicrî 1950 Rumi
RECEP NİSAN NİSAN
12 30 17
1369 Pazar 1366
A
* A Ki l VASATİ EZAM
Güneş Ö59 9ÖÖ
ÖJJl» 13.11 5.07
İkindi 17 02 8.59
Akşnm 20.04 12.00
Yntsı 21.47 1.43
tmsAk 4.08 8.1H
Atları hazırlamışlardı; Ekber, Muhsen ve Cemile bindiler; on iki kadar asker de kendi atlarına binerek, alay, yan sokaklardan birini boylayıp kalenin kırlara doğru açılan kapısına vardılar. Nöbetçiler bir harekette bulunacak olsa ezip geçmeye karar vermişlerdi, fakat bir şey soran olmadı. Kapının dışına çı kınca Ekber hayvanını dörtnala saldı; öteki ter do ona uydular.
Atlara nefes aldırmamacosma İki saat kadar böyle koşuldu. Fakat kuzey eyâletlerindeki pek sağlam cinsinden olan beygirler, şaş-
din.
— Evet, şu saatte ölmüş bitmiştim belki. Sen de evinde annenin, kardeşlerinin yanında rahat rahat otururdun.
— Sen de ölmüş olduğun halde, Öyle mi? Ben yaşadıkça gözümün Önünden gitmezdin Vicdan azabından, kederden ölürdüm: kendi gözümde alçak, sahte bir insan, aşkımın katili, gönlüme hâkim olanı aldatmış olurdum. Ne söylüyorsun? Zannediyor musun ki benim için, şu yaşadığım dakikadan daha kıymetli bir şey vardır? Gözümün nuru, ruhum, dilliden beri bedbaht mıyım sanıyorsun? Senden bir an ayrılmadım: bir an senden uzaklaşmadım; senin olduğumu bilmiyen yok. Ancak se nln olabilirim! Tehlike mi var? Ben hemen yanındayım, seninle beraberim; Hehİlke büyüdükçe sana daha çok yaklaşır, seninle bir olurum! Titreme! Ben burada olmasaydım hiç bir şeyden korkacağın yoktu. Artık senin vü cudundan bir parça olan beni niçin tepmek istiyorsun, ben ki sensiz ne yaşıyablllr, ne öte bilirim!
StYASl ÎKTtSADl
YENİ İSTANBUL
MÜSTAKİL günlük gazete
Sahibi :
YENİ İSTANBUL NEŞRİYAT LIMITED ŞİRKETİ MUDURUı FARUK A. SÜNTER Bu sayıda yazı işlerini Hilen İdare eden : Sacld ÖGET
Gazetemizo gönderilecek mum yakıların doğrudan doğruya vasi idleri müdürlüğüne gönderil-meni lâzımdır.
tkinci sayfamızdaki siyasi, üçüncü sayfamızdaki kültüı-el, beşinci sayfamızdaki İktisadî başmakalelerde ileri sürülecek fikirler tamamiyle yazarlarına aittir.
(.Davamı var)
y
Basıldığı yor :
YENİ İSTANBUL MATBAACILIK LÎMÎTED gİRKETÎ MATBAASI
YENİ İSTANBUL»
Bayfa 6
GÜNÜN
KONOMiK
Kurumlar vergisi ve ziraî kazançlar
Doçent M. Orhan Dikmen
ALMAN “KörpcrRchaftsteucr” ile Amerikan ‘‘Corporation tax” im ” takllden kabul edilen •‘Kurumlar Verghıl"nln, buırün Gelir Vergileme Blstemlmiz İçinde, esna ve mesnedden mahrum bir halde bulunduğunu, bundan evvelki yazılarımızda belirtmiştik (*). Kurumlar Vergisi. bundan başka, bünyesi içinde bir takım aksaklıklar da arzetmek-tedir kİ, bunlan -sıraaı düçtükçe - ayrıca tarihe zaruret vardır. Bugünkü yazımızda, bu verginin - Gelir Vergisinin şümul sahası ilişinde bırakılan - ‘‘ziraat faaliyetlerinden elde edilen kazançlar"a teşmil edilmesinin sebepleri üzerinde biraz durmak İstiyoruz.
Bilindiği gibi, Gelir Vergisindeki "zirai kazançlar lstisnası"nn başlıca 9 mucip sebep gösterilmektedir: 1 - Ziraat kazançlarının teshilindeki güçlük: 2 - Ziraat erbabının defter ve hesap tutamamaları; 8 -Ziraat kazançlarının düşüklüğü. Bunlardan ilk ikisi yerinde falAkkl edilebilirse de, üçüncüsü kabul edllemek. Ziraat sahasında dn orta ve büyük İşletmeler, bizde de mevcuttur. Nitekim, Maliye Bakanlığınca neşredilmiş olan "Gelir Vergisi Kanunu İzahları" adlı kitapta (s. 148), yukarıda saydığımız üç mucip sebep tetkik edildikten sonra, aynen: "Bu mevzudakl İstisna şeklinin de - esnaf muaflığında olduğu gibi - ilk fırsatta "köylü muaflığı" şekline sokularak hiç olmazsa büyük arazi ve çiftlik sahiplerinin vergiye tâbi tutulmaları şüphesiz yerinde bir hamle olur” denilmektedir. Bu hükmün İsabet derecesi hakkında mütalâa yürütme hakkımızı şimdilik mahfuz tutarak, maliye İdaresinin dahi bu üçüncü mucip sebebe İnanmadığını tesbttle İktifa ediyoruz.
Gelir Vergisinde - ber ne sebeple olursa olsun - kabul edilen ziraat kazançları istisnası, acaba neden "Kurumlar Vergisi ’ bakımından da kabul edilmemiştir? Başka bir İfade ile, zirai sahada çalışan küçüklü büyüklü bütün şahsi teşebbüsler İçin kabul edilen bu istisna hükmü, ne gibi sebeplerle "kurumlar" hakkında da makbul addedllmemlştlr ? Gerek hükümetin bu bakımdan ileri sürdüğü deliller, gerekse B.M.M. inde cereyan eden müzakereler sırasında, vergi tasarısını tetkikle vazifelendirilmiş bulunan muhtelit komisyon namına yapılan açıklamalar, Maliye Bakanlığının çıkarmış olduğu "Kurumlar Vergisi Kanunu ve İzahları” İsimli kitapta (s. 46), 2 noktada hulâsa edilmiş bulunmaktadır: Bir kere "bir tüzel kişi, gerçek kişilere nazaran kazancın tesblti bakımından kendisine tahmil edilecek defter tutmak, muhasebe servisi meydana getirmek gibi külfetleri tamamlyle yerine getirecek imkânlara maliktir. Diğer taraftan, Kurumlar Vergisi mevzuuna giren sermaye şirketlerinin asli faaliyetleri ne olursa olsun yaptıkları İşler Ticaret Kanunumuza göre daimi surette ticarî muamele sayılacağı İçin, bu şirketlerin tarım faaliyetlerinden elde edecekleri kazançlarını da hiç bir zaman tarım kazancı olarak vasıflandırmaya İmkân yoktur.,,
İki sebep de makul ve makbul sayılamaz. Evvelâ, çu İtirazın yapılmaması İmkânsızdır: Filvaki, Ti-göre, ticari şirketlerin muameleleri ticaridir. Buna sahibinin mahsullerini satması "umuru ûdbe ’tien-
Fikrimlzce, bu İkinci sebebe karşı caret Kanunumuza karşılık, bir toprak
dir; yani ticari mahiyette bir muamele değildir. Fakat yine Ticaret Kanuna nazaran: “Bir kimse mahsulût-ı arzlyeslnl... şekl-i ahara İfrağ veya bey' İçin sınai veya ticari bir müessese şekil ve ehemmiyetini haiz daimi bir müessese küşat etmiş İse bu müesseseye alt muamelât, muamelâttı ticarlyedendlr” (m.19). Şu halde, hu şekil bir müessese açmış olan hakiki şahıstan da Gelir Vergisine tâbi tutmaktan başka, münhasıran zirai faaliyet mevzuunda da, mükellefiyet İçin, bir kimsenin, sırf hakiki veya hükmi bir şahıs olmasına göre bir tefrik yapılmış oluyor kİ, bunun vergi adaleti bakımından müdafaa edilecek tarafı yoktur.
Diğer taraftan, hükmi şahısların, hakiki şahıslara nazaran, daha İyi bir şekilde defter tutabilecekleri hususu da, vergi gibi bu mükellefiyetin vaz’ma, başlıbaşına kâfi bir sebep teşkil edememek gerektir. Vergi siyasetimizde çok İltifat gören bu sakim usul, mutlaka terkedllmelldlr. Kaldı kİ, zirai sahada çalışan teşebbüslerin muhasebe bakımından karşılaştıkları güçlük, sadece, vergi formalite ve mecburiyetlerini yerine getirmeğe “şahsen” muktedir olamamalarından mütevellit değildir. Asıl güçlük, rasyonel zihniyet ve sınai muhasebe ve defter usullerine dayanan ve esas itibariyle buna uygun bir kuruluş arzeden Gelir veya Kurumlar Vergisi gibi mükellefiyetlerin, büsbütün başka bir karakterde bulunan ziraî faaliyet sahasına “mahiyeten” tatbik edilememesinden ileri gelmektedir. Zirai sahaya uygun olmayan bu vergileme şekli, mezkûr tatbik sahasında, mü te zat neticeler vermeğe mahkûmdur.
(•) Bak.: (Yeni İstanbul) 8.1.1950: 17.1.1950 ve 11.3.195u.
Milletlerarası Gıda ve Tarım Teşkilâtı
B. Milletler Teknik Yardım
Milletlerarası Gıda Tarım Teşkilâ. tı (F. A. O.), iktisaden az gelişmiş milletlerin kalkınma plânlarının ne şekilde hazırlanacağını Asya ve U-zakşark mensuplarına gösterilmesi için bir yetiştirme kursu vücude getirmeye karar vermiştir. Bu işi tetkik etmek üzere F. A. O, dan Dr. Ezehlel ve Birleşmiş Milletler Teknik Yardım Şubesi Müşaviri Kemal Süleyman Vanerden müteşekkil heyet. çalışmalarını bitirmiştir.
Amerikaya dönmekte olan Kemal Vaner, şehrimize gelmiş ve kendisiyle konuşan bir arkadaşımıza şunları söylemiştir:
Şubesi Müşavirinin beyanatı
“— 24 martta Amerikadan hareketle Slyam’da Asya ve Uzakdoğu Ekonomik Komisyonu ile temas ettik ve oradan Karaşlye geçtik. Pakistan Hükümetiyle yapılan temaslar neticesinde kursların Lahor şehrinde tertip edilmesine karar verildi. Kurulacak olan mektebin müdürü PakistanlIdır. Müdür muavinliğini ben deruhte ettim. Kursların gayesi, ziraî kalkınmayı sağlayacak projelerin tahakkukunu sağlamak İçin lâzım gelen bilgilerin verilmesidir. Bu hususta yaptığımız tetkiklere dair raporu, şimdi Birleşmiş Milletlere götürüyorum.”
29/IV/1950 Cumartesi
>
Borsalarda vaziyet
İstanbul :
Hafta sonunda Ticaret Bore asında bakliyat çeşitleri ve fındık üzerine istekli muamele olmamış ve piyasa durgunluğunu muhafaza etmiştir.
Kambiyo, Esham ve Tahvilât Borsacında da % 5 faizli Ik ramiydi tahvilleri üzerine muamele olmuşsa da fiyatlarda
Altın piyasası dünkü durumunu muhafaza etmiştir.
blr ilerleme kaydedilmemiştir.
İzmir :
Hafta sonunda borsada çekirdeksiz kuru üzüm fazla hareketli değildi. Son satışlar üzerine fiyatların gösterdiği seri yükselme kanpsındB bugün İngiltere İaşe Nezırlıgı İzmir mümessili borsaya gelerek bir kısım partilerin teslimini, İcabında yeni mahsulün idrakine talik edebi’eceklerini söylemiştir. Bu beyan fiyatlar üzerinde baskı yapmış ve yük. selme durmuştur, incir piyoaaeı sağlamlığını muhafaza etmektedir Borsada Pamıığıın müstakar durumunda bir değişiklik olmamıştır Pamuk yağı piyasasındaki gevşeklik devam ediyor. Borsa-da pamuk çekirdeği durgun vaziyetini muhafaza ediyor
Adana :
Ticaret Bordasında kayda değer bir muamele olmamıştır Pamuk fiyatları eski seviyelerini muhafaza ediyor.
Trabzon :
Fındık plyasâiî durgunluğunu muhafaza ediyor. Alıcı mahduttur.
ALMANYA MEKTUBU
Dr. SCHACHT'ın
Gazetemize beyanatı
Sanayi memleketlerine kredi vermektense.
U
iktisaden geri kalmış memleketlerin satın alma gücünü malî kredilerle arttırmak ve Avrupa sanayiine pazar temin etmek lâzımdır^
Braunschweig, 27 nisan
Hususi muhabirimizden
Mr. Russel Dorrun basın toplantısı
Marshail Plânından
I
faydalanma şartları
Eğer miktarca elde olunan bu netice pamuk istihsalinde Standard temini ve vasıf yükseltilmesi ile takviye edilmez ve müşabih malların dünya piyasasındaki fiyatları kabul olunmak istenmezse, beklenilen fayda temin edilemez.
1
100
100
100
100
100
100
100
100
100
Al manyanın eski Ekonomi Bakanı ve Merkez Bankası Umum Müdürü, maliyeci doktor Hjalmar Schacht. YENt İSTANBUL İçin verdiği beyanatta şunları söylemiştir:
"— Hemen tamamen kendine yeter durumda olan Amerika istisna edilecek olursa, dünyanın diğer bütün memleketleri, sermayesizlik ve kre-dl sizlik yüzünden, satın alma kabiliyetinden mahrumdur. Acaba, Birinci Cihan Harbine tekûddüm eden devreyi niçin hatırlamak istemiyoruz? Denizaşırı memleketlerin hepsi, sanayi memleketlerinden temin ettikleri kredilerle inkişaf edebilmişler ve bu kredilerle İstismar ettikleri tabiî servetlerinin imkân verdiği ihracatla bu borçlarını ödeyebilmişlerdir. Halbuki Avrupadakl sanayi memleketleri, mamullerine alıcı bulabilecek olan böyle bir kredi politikasını harpte uğradıkları zayiat dol ay isiyle, bugün tatbik edemezler.
inkişaf etmemiş memleketlere ancak Amerika kredi verebilir. Bu sahada İse şimdiye kadar hemen hiçbir adım atılmamıştır. Güney Amerikası, Onasya, Güney ve Doğu Asya, Afrika, Balkanlarda, hangi memleket A-merlkadan, Avrupa malı almak üzere kredi temin edebilmiştir? Bu hususta teşebbüsler pek mahdut kalmış ve umumiyetle, birinci harp sonrasındaki hataya düşülerek krediler “müşteri,, memleketlere verileceğine, sanayici milletlere tevcih edilmiştir. Şüphe yok ki. harpte zarar görmüş Avrupa sanayiinin de kalkınma sermayesine
İhtiyacı vardır. Fakat piyasası müemmen olan bir fabrika, tamirden sonra sipariş arayacak durumda kalan bir fabrikadan çok daha müsait şartlarla finansman İmkânları bulabilir.
Çok taraflı ticaret rejiminin tesisi için yegâne çare, iktisaden gelişmemiş memleketlere, İstedikleri, yani u-cuz buldukları piyasalardan satın alma imkânlarının verilmesi ve Almanya da dahil olmak üzere Avrupa sanayiine, bu suretle satın alma gücü kazanan memleketlerde satış fırsatla, n aramakta serbestiyet tanınmasıdır. Tatbiki düşünülen her türlü devletçilik. iki tarafı mübadele İle neticelenir.
Unutmamak lâzımdır ki, tediye muvazenesi, ancak dış ticaret yolu ile tevazün ettirilebilir. Bir memlekete, iktisaden henüz geri kalmış diğer bir memleketi kalkındırmak ve oraya satacağı İstihsal vasıtaları İle oradan, kendisine lüzumlu gıda ve ham maddeleri almak İmkânı verilirse, o memleketin döviz bilânçosu, rakiplerini hiç sarsmadan, rahat rahat muvazene bulabilir.
Amerikan kongresinde, 1952 senesinden sonrası için ciddî endişeler beslenmektedir. Filhakika, bütün cömertliğine ve hüsnüniyetine rağmen yalnız Marshail Plânı İle dünya ekonomisine çeki düzen vermeye imkân yoktur. Bu İtibarla, geri kalmış memleketlere kredi temini esasına dayanan Young Plânı tekrar tetkik edilmeli ve ticarî teşebbüse yeniden serbesti tanınmalıdır.,,
İktisadî İşbirliği Türkiye İcra Komitesi Başkanı Russell Dorr, dün Amerikan Sefarethanesinde bir basın toplantısı yapmıştır.
Mr. Dorr, bu toplantıda balıkçılık, hususî sermaye ve pamuk istihsalâtı mevzulanna temas ederek demiştir kİ:
“— Bu seferki İstanbul seyahatimde şehrinizin ileri gelen iş adam lan, karşılattıkları problemler ve geleceğe alt için plânlann daha yakından tanımak fırsatını buldum.
Bilhassa Balıkpazarındakl faaliyeti takip etmek, dalyanları ve mahallî vapur tezgâhlarını görmek benim için çok faydalı oldu.
Kısa Haberler
Dünya şarap istihsali

*
Paris (Reuter - Hususî) — Dünya şarap istihsali 50 yıl zarfında mühim bir artış göstermiştir. Fakat bu artış Avrupadan ziyade kendini Afrika ve Amerikada göstermiştir. Umumî şarap istihsali, geçen yarım asırda 133 milyon hektolitre iken 1948 yılında 163 milyon hektolitre olmuştur.
Rusyada İstihsal edilen senelik şarap miktarı 12 milyon hektolitreyi bulmaktadır.
İtalya ve ispanyada da bu mik-ara yakın olarak istihsal edilmektedir.
Şimalî Amerikada bu işle meşgul olanlarla AvrupalI tacirler a-rasında devamlı bir bağlılık mevcuttur. Cenubî Amerika. Brezilya ve Arjantinde bile böyle bir hareket görülememektedir.
Şlli, Fransız eksperlerin yardı-mlyle, bu bakımdan fevkalâde neticeler elde etmeğe muvaffak olmuştur.
Bombay altın piyasası
Bombay (Reuter - Hususî) — Geçen hafta piyasada altın arz ve taJebi açık surette muvazeneli geçmiş ve piyasa bu suretle sabit kalmıştır. Mal faaliyeti bilhassa fazla olmuştur. Deniz yoliyle ge-
MEMLEKE
KAMBİYO
İstanbul Borsası
Sterlin^ ....
Dolar .......
Fr. Frangı ... İsviçre Fr....
Beiç. Fr.....
İsveç Kr....
Florin ....
Liret .......
Drahmi ......
Escoudus ....
Açılıp
7.90.50 7.91.—
281 50 281.50
0.80 0.80
64 03 64 03
5 60 5.00
64 67 6-1 67
73.68.40 73.68.40
0.44.128
0.01.876
0.73.90
0.44.128
0.1.876
9.73 90
Altınlar
Bugün Eski kur
Lira Lira
Külçe Yeril Gr 5.60 5.66
Külçe Dokuuhu 5 64 B.Ö9
Cumhuriyet ... 37.— 38.70
Reşat 39.60 39 85
FTamlt 38.— 38,25
Gulden 36.40 36 80
tnulllz 49.35 49.50
Fransız kok ... 40.— 10.—
Napol6on 111 .. 37.50 38.50
İsviçre 38.— 38.-
New-Y»>rkrtu : omtıı: $ 36
Gümüş, Platin
GÜmüq Gr Pintin ” En a^aftı En yukarı
10.- İL —
Zürich Borsası (Serbest)
28.IVJ950 Durumu Türk Lirası ....... Dolar Uvlçre Frangı
En ajjnftı En yukarı
0.90 4.28 1/2 10.70 1.18 1.05 4.29 1/2 10.90 1.20 1/2
Sterlimi
Fransız Frangı



len stoklar 75.000 tolasa kadar yükselmiştir, zira kaçak kısımları dahil ithalât ve günlük vasati girişler 8000 tolası bulmakta idi.
Gümüş vaziyeti de sabit idi. Vasat! olarak günlük vazıyet salâha doğru gitmekte olup, deniz yo-llyle gelen stoklar tahminen 25 bin bar kadar tahmin olunmakta idi.
Birleşik Amerika Ayan Meclis! yardım tasarısının reye konmasına-karar verdi
Washlngton, 29 (Ap) — Bir hafta süren şiddetli münakaşalardan sonra, Ayan Meclisi, yabancı memleketlere yardım için 3 milyar 372,450,000 dolarlık tahsisat derpiş eden tasarının reye konmasına karar vermiştir.
Ekseriyet mevcut olup olmadığının tayini ameliyesl bir saatten fazla sürmüştür.
îngilterede, seyahate çıkacaklara
kolaylık gösteriliyor
Londra, 29 (Ap) — İngiliz maliyecisi, dün, Ingiliz vatandaşlarının tatillerini memleket dışında geçirmelerine mâni olan tedbirleri hemen hemen tamamen ilga etmiştir.
Maliye Bakanlığı 1 mayıstan î-tibaren, 36 devlete seyahat edebilmek İçin müsaade vermeye baş-lıyacağını ve aynı zamanda döviz permisi de vereceğini kaydetmiştir.
Mazideki balık sanayiini körleten muhtelif vergi ve kanunlan kaldırmak gibi isabetli bir karara varan Türk halkını ve Büyük Millet Meclisini tebrik ederim. Bu hareket, Ma> shall Plânı yardımının temin edeceği modem teçhizat ve teknik yardım ile birleştiği takdirde, tutulan balık miktarını arttıracak, nakliyat ve diğer masraflan bir hayli indirecektir. Bu suretle ihracat artarak, mahalli fiyatlar düşecektir. Yalnız şunu hatırda bulundurmalıdır ki, bütün bu gayretler, memur ve müteşebbis, balıkçı ve işçi herkesin ahenkli teşriki mesaîsiyle temin edilebilir. Böyle bir programın muvaffak olması için daha müsait piyasa ve tevzi şartlan, daha iyi bir satıcılık ve dünya piyasalarındaki rekabete karşı koyma arzusu lâzımdır. Balık sanayiinde ECA’nın rolünü tasarlarken, hâlen Yunanlstanda bulunan, Amerikanın tanınmış balık eksperlerinden Mr. Milo Moore ile işbirliği yapmak fırsatım buldum. Bizim ricamız üzerine Mr. Moore Ege denizini aşarak, meslekî tetebbularından bizi de faydalandırmak üzere buraya geldi.
Mr. Moore ile Türkiyeye bir balıkçılık mütehassısı getirmek için konuştum ve bu mevzuda ECA’nın Pa-
rls ve VVashlngton büralonna müracaat ettim.
Diğer taraftan, Türkiyede Marshail Plânı dahilinde yapılmakta olan serbest meslek projelerindeki inkişaftan çok memnun kaldığımı da ilâve etmek isterim.
Çimento, soğukhava tesisatı ve nebatî yağ fabrikası gibi müessese-lerin kurulması için lâzım olan kredi ve teknik yardımlar hakkmdald müzakereler ilerlemektedir. Keza, penlcillln ve streptomyein de dahil olmak üzere hayat! ilâçların imâli hususundaki projelerin pek yakında Türkiye Hükümetiyle ECA'nin tasdikine arzedileceklerini haber aldım. ECA, gerek Türkiyede gerekse Avrupanm umumî ekonomik hayatını ıslah etmeye matuf hizmetlerde bulunmak istlyen Türk müteşebbislerini destekliyecek ve onları teşvik e-decektir.,,
ve haşeratla mücadele malzemesinin de kendine göre hissesi bulunan bu netice, ancak ilk adımı teşkil eder. Eğer miktarca elde olunan bu netice pamuk istihsalinde Standard temini ve vasıf yükseltilmeni İle takviye edilmez ve müşabih vasıfta mal-lann cihan piyasasındaki flyatlan kabul olunmak istenmezse, beklenilen fayda temin edilemez. Ele geçen büyük fırsattan İstifade edilmek İsteniyorsa her zaman, ve her safhada kendi kendinize fiilen yardım edebilmelisiniz. Müstahsil ve İmalâtçı daha İyi istihsal ve İmalât yapmaya gayret ettikçe, Türk pamuğunun hariçte alıcı bulmamasına tur. Deniliyor kİ, başka re, Amerikan pamuğu üzere Marshail yardımı
dı, geçen yılın rekor teşkil eden satışları daha da arttınlabilecektl. Halbuki, bu mütalâa gayet yanlıştır. Almanya, Ingiltere ve diğer Marshail Plânı memleketleri, Türklyeden daha çok dolar sıkıntısı çekmektedirler. Bu İtibarla, rekabete mütehammil fiyatta daha mükemmel Türk pamuğunu Türk llrasiyle satın alabilselerdi, bundan hiç bir zaman kaçınmaklardı. Bu İhtiyaçları karşılamak Türk müstahsili ve İmalâtçısına kalmıştır. Bunların, ihtiyaç ortaya konduktan sonra edeceklerinden de ECA bu hususta dimi yapacaktır
mütehassıs getirmiştir.
cede bu ve diğer bütün sahalarda en hayat! hizmeti görecek olan yalnız siz Türklersinlz.,,
Bundan sonra Marshail Plânı tahsisatının C.H.P. tarafından propaganda İşlerinde kullanıldığı söylentilerine cevap veren Mr. Dorr demiştir kİ:
“— Tahsisatın propaganda İçin kullanılması imkânsızdır. Zira her harcanan dolar heyetimiz tarafından kontrol edilir.,,
imkân yok-memleketle-satın almak yapılmasay-
I
Bursadan
Bakanlar, seçim bölgelerinde
Hendek. 29 (A.A.)
ilimize gelen Gümrük ve Tekel Bakanı, Tekel Başmüdürü ve Teknik e-lemanlariyle birlikte bütün satışlarını ve ambar işlerini yaklnen tetkik etmek üzere Akyazı ve Hendeke gitmştir. Ambar sıkıntısı ile satışların cereyanı üzerinde alâkalılardan izahat alan Bakan, gerekil direktifleri vermiş, geceyi burada geçirdikten sonra bu sabah Başmüdürle Düz-ceye hareket etmiştir.
Adana 29 (A.A.)* — Tarım Bakanı Cavit Oral dün akşam saat 21 de otomobille şehrimize gelmiştir.
Bakan bugün şehrimizde kalacak, müteakiben köyleri ve ilçeleri gezerek bilhassa yeni toprak ve orman kanunlan hakkında halkı aydınlatıcı İzahatta bulunacaktır.
Küspeye konulan ihracat tahditleri kaldırıldı
İzmir diriyor) 1 arında hayvan
küspe ihracına kaldırıldığını Odamıza bildirdi.
28 (Husus! muhabirimiz bil-— Ticaret Bakanlığı kış ay-memlekette vukuu melhuz yemi darlığı münasebetiyle konulan tahditlerin
Bundan sonra hususi sermaye meselesi üzerinde bilhassa duran Mr. Dorr, demiştir ki:
“— Husus! sermayenin Amerikada olduğu gibi, P.T.T., ulaştırma gibi müesseseler dahil bütün sahalara teşmilini arzu ederim. Bu usul Amerikada çok müspet neticeler vermiştir,
Türkiye İçin en iyi şeklin ne olacağını tâyin etmek hükümete, daha doğrusu millete düşer.
Sözlerime nihayet vermeden evvel Türk iktisadiyatı için ehemmiyeti gittikçe artan bir mahsulden, pamuktan bahsetmek istiyorum. Hatır-lıyacaksımz ki, Türkiye 1949 dan bugüne kadar elde edilen en büyük pamuk rekoltesini idrâk etmiştir. Ha rict satışları da rekor teşkil edecek vüsattedir. Haber aldığıma göre, yeni rekoltesi hakkındaki tahminler daha da geniştir. Bu hâdise, Türkiye ve Batı Avrupa kalkınmasında hakikî bir muvaffakiyet teşkil eder. Şu var ki, Marshail Plânı teçhizatı
ona göre hareket şüphem yoktur, elinden gelen yar-ve şimdiden bir Fakat neti-

Lübnana da balık göndermek istiyorlar
Adana, 29 (Hususî muhabirimiz bildiriyor) — Suriye - Lübnan münasebetlerinde hâsıl olan gerginlik, Hatay balıkçılarının Suriye tarikiyle Lübnana yapmakta oldukları balık sevkıyatını da durdurmuştur. Bakanlar Kurulu karariyle dövize tâbi tutulmadan Suriyeyc ve Suriye tarikiyle Lübnana ihraç edilebilen Hatay balıkları ehemmiyetli bir gelir temin etmekteydi.
Bu iki komşu memleket arasındaki ekonomik ihtilâf, gümrük anlaşmasını da kaldırdığından, bugün, kiyle Lübnana serbest
demiyoruz. Bu durum karşısında E-konomi ve Ticaret Bakanlığına müracaat eden Hatay balıkçıları, 3/4222 sayılı kararname gereğince, Suriyeye olduğu gibi, deniz tarikiyle Lübnana da Hatay menşeli balık ihracına müsaade istemişlerdir.
aral arındaki yürürlükten Suriye tart-balık şevke-
ilk arpa mahsulü
Adana, 29 (Hususî muhabirimiz bildiriyor) — Adananın KaraisalI İlçesine bağlı Tepeçaylak köyünden Bay Bekir Çelebi mevsimin İlk arpasını Adanaya getirerek satmıştır.
ve DÜNYA BORSA ve PİYASALARI
ESHAM VE TAHVİLÂT
Devlet Tahvilleri
Kapanıp
tkrumlyell tahviller 1033 Ergani Kapanıg (•)
20.75 24.—
(rc5 1938 Ikramlyeîl 21.60 22.-
^t5 Milli Müdafaa I 20.85 «W
rc5 1941 Demiryolu IV 98.70 100.—
(^5 1941 Demiryolu V 99.25 100.—
%4 1/2 1949 Ikramlyeîl ... Dlftrrlrrf 08.30 98.—
1941 Demlryoly VI 98 80 07.60
%6 Kalkınma 1 09.50 98.55
.. ıı ÜS. 30 09,80
w „ III 99.50 luO.—
7e6 1948 İstikrazı I 08.00 90.10
%6 1918 .. II 99.30 98.-
%6 Milli Müdafaa 1 96.35 00.—
(~rfl 1949 " l 07.60 08.-
%7 1934 SIvaa-Erzurum I... 21.30 20,80
(£7 HI34 ” " 11.-VII... 20.75 20.40
%7 1941 Demiryolu 1... 21.— 21.61
%7 1941 “ 11... 21.— 21.-
%7 1941 “ III... 21.— 22.-
%7 Millî Müdafaa I... 21.70 21.45
%7 " İL.. 20.70 20.60
K7 “ * 111... 21.08 21.-
%7 ” ” IV... 21.30 21,90
Şirket Tahvilleri
T C. Ziraat Bankası 20.40 20 20
Anadolu D Y Tertip A/B. 108.— 111.-
— •—
“ ” %60 62.26 69.-
Mümes. Senet. 67.90 67 50
Şirket Hisse Senetleri
T.C. Merkez Ban kanı 129.— 120.20
Türkiye Bonkm» 30.- 29.50
Türk Ticaret Bankam 5.- 5.-
Aralan Çimento 15.25 16 75
Sark Değirmencilik 23 25 23.50
Millî ReâaüranH 8.- 16 25
Ecnebi Tahviller
Mıaır Kredi Fonalye 1903 1 172.- -
MEMLEKET TİCARET BORSALARI
İstanbul Ticaret Borsası
Hııbııbntz
Buğday yumuşak (TQc.)
Buğday şort (Oflalnj ....
Arpa yemlik (dökme) .....
Mısır (Sarı) çuvalı .....
FaHulya tombul ..........
Fasulya Çalı aort .......
Kuşyeml .................
Mercimek kırmızı kabuk. Mercimek yeşil ..........
Nohut natürol ...........
Tufilı tohumlar :
Ayçiçeği tohumu , Keten tohumu ........
Kendir tohumu .... Susam . ...
Yor fifltıftı kabuklu
Kuru Meyvalar :
Fındık (kabuklu sivri)
Fındık (İç tombul) ....
Ceviz (kabuklu) ......
Ceviz (tç n&türel) ...
• ••
Dokuma llıım Maddeleri:
Tiftik (ana mal) ........
Tiftik (Natürel) .........
Yaptık Anadolu (Kırkım)
Hanı deriler:
Sığır salamura (kasap) Kİ Keçi tuzlu kuru kiiüHu ... Koyun hnva kurusu kilosu
Nebati Ynğlıır:
Zeytinyağı (E.E. 8uBamyağı (Raf. Ayçlçşği (Rafino
Findik yn^ı (Çıplak)
tene keli) tura) çıplak)
Bugün
28 —
31.—
22.10
28.—
39.—
30.—
78.—
169 —
287.-
220 -
145—
190 .—
240.—
125.—
150.-
110 —
190.—
178-
Enlcl Kapantı)
260 —
270.—
200 —
76.— 174-
28.—
146.-
240 -190.-135-150.—
25-
39.—
30.—
62.-
76.—
28.20
31.—
22.20
23.—
27.—
26 —
37.—
39 —
39.—
28 —
İzmir Ticaret Borsası
Bugün Son Kapanış
üzüm çeklrrleknlz No.B 50.— 48.—
İncir A «erİsi No, 56.— 56 —
" B serisi No. 108 42- 42.—
Pamuk Akala 1 225.- 228.—
Pamuk Akala İl 190.— 100.- ı
Pamuk Akala İli 170.— 175-
Pamuk veril 180.— 180.— *
Pamuk ynftı (rafine) ... 120.— 120.— ı
Pamuk çcklrdeftl ıı.— 1 11.—
Adana Ticaret Borsası
. Paınuk Akala 1 168.— ISO.-
Pamuk Akala 11 ...... 166.— 170.—
Pamuk Akala 111 150.— 145.-
Pamuk Parlak 15U.—
Trabzon Ticaret Borsası
FINDIK
a) %50 randımandı
kabuklu tombul 76.- 79.-
b) İç aıra kontrollü ...... 16-1.— 168.-
Eskişehir Ticaret Borsası
Buftday yumuşak 32.25 32.25
Buğday sert 81.- 31.-
Arpa 2İ 50
Balık bol çıkıyor
Yaz balık mevsimi günlerinde bulunuyoruz. Her cins balık bol miktarda avlanmakta ve mâkul flatler-le satılmaktadır. Balık Hali mahiyetini alan eski Balıkhane binasında her gün müzayedeler hararetli olarak cereyan etmektedir.
İstanbul Balıkçılar Cemiyeti vatandaşları balık yemeğe davet mak-sadiyle bir takım faydalı teşebbüslere geçmiştir. Bu arada memur ve müstahdemlerine yemek veren müessese-lerle fabrikaların bu ucuz ve sevilen gıdadan istifade etmelerine yardım İçin bu gibi teşkillerle işbirliği yapılmaktadır. Bu gibi müesseseler Balıkçılar Cemiyetine müracaat ederlerse kendilerinin müzayede fiatlerly-le balık almalarına karşılıksız olarak delâlet olunmaktadır.
6.000 ton sunî gübre geldi
Anvers Umanından gelen Rıza kaptan vapuriyle dün şehrimize altı bin ton sunî gübre gelmiştir. Haydar-paşaya yanaşan vapur Şeker Şirketine ait bulunan bu hamuleyi boşaltmağa başlamıştır. Şeker Şirketi bu gübreleri Alpullu, Eskişehir, Turhal ve Uşak fabrikalarına tertip etmiştir. Fabrikalar gübreleri bölgelerindeki zürraa yakında dağıtmağa başlayacaktır.
YABANCI BORSALAR
New-York Borsası
Buftılay (Burçell—Sent) .......
Sert Kış mahsulü No. 2 ......
Kırmızı “ 0 No. 2 .........
Pamuk Mlddling (Librosl=Sent) Mayıs .........................
Tommus ......................
Elcim .......................
Hftlk (Libreni—Sent) Tolcaas No. 1 ................
Fındık (LlbrealzrSent) ........
Kabuklu veril iri ...........
Levanı İç Ekstra iri
Kurıı üxüm
Thompson
Keton tohumu (Buşell = Dolar) ... Mlnnoapolls „ .................
Kalay (Llbresi=Sont) ........
Lovha-tencke (100 libre dolar)!
“ orta ................
İthal malı ...........
İç İthal malı .......
(Libreni —Sent) .....
çekirdeksiz seçme ...
Dün
271.-
249.—
32.75
32.91
31.64
22-
22 50
36.—
40 -
ıı
Et»kİ kur
272.—
248.—
82.74
32.90
31.48
68.60
22.50
21.—
36.—
S6.—
U 1/4
3.85
76.50
7.30
3.8Û
76.75
7.30
Londra Borsası
Keten tohumu (Tonu—Sterlin#) Bombay 67.— 68.-
KalkUta 65.— 67.-
Yer fıstığı Hindistan 64 — 64 3/4
Bradford Piyasası
Tiftik İyi mal (Libreal=Fİyat) «M» 34.— Nom
• Sıra malı — 30.- “
Yün Anadolu 20/21 20/21 “
” Trakya ” ” 1S/24 18/21 "
Iskenderîye Borsası
Pamuk (Kamarı—Tatlan) Aahmoun! Kısa clvariı F/G. , Karnak Uaun eivaflı F/O. ,..f
117.—
92.—
(*) Gününde Borsada muameleni toncil edilmemiş tahvilât ve çuhamın arz vo taleplere göre taayyün eden takribi piyasa defterleri.
â 6
î E N î İSTANBUL
20 Nisan 19W
ŞEHRİ GEZEN BİR İLK TÜRK MÜHENDİSİNİN VERDİĞİ MALUMAT

ımtr
SPOR ÂLEMİNDE 60 SENE
Atomik şehir:
numaMMKmutmımır

---» - ■—raj
FİKİR ve VÜCUT
Sulhun muhafazası ve dünyanın atomu işleyenler, dünyayı titreten
kaderi üzerinde büyük bir âmil olacak olan bu korkunç silâhın membamda nasıl yaşıyorlar ?
NOT — Dünyada mühim Mr kuvvet unsuru teşkil eden ve günlük politikaların istinat ettiği atom, cihetteki herkesin tecessüsle ve ürke
rek takip ettiği bir mevcudiyet oldu. Fakat, atomla bu kadar meşgul olunmasına rağmen, atomu yapanlara karşı ilgi hiç de o nisbette değildir. Amerikada ihtisasını yaparken atomik şehir OAK RİDGE’İ geçmek imkânını bulan yüksek mühendis İsmail îşmcn, atomu parçalayanların ve bomba haline koyanların yaşadıkları şehri aşağıdaki-yazısiyle biae tanıttı:

İKİNCİ Dünya Harbinde esaslı bir ■ rol oynıyan atom bombası. Amerika Birleşik Devletlerinin muhtelif yerlerinde muazzam bir programın tatbikatı olarak hazırlanmıştır.
Atom bombası gerek emniyet, gerek çalışmada kolaylık bakımından birbirinden ayn merkezlerde imal e-dllmiştir. Atomik şehir denilen ve Tennessee eyaletinde bulunan Oak Ridge şehri, işte bu merkezlerden biridir. (
Atom ve bununla alâkalı endüstriyi idare eden Clinton Englneer Works denilen teşkilâtın işçi ve personelinin ev İhtiyacını karşılamak ll-zere Amerikan Hükümeti tarafından 1943 yılında kurulan Oak Rldgo şehri, fabrika ve muhtelif tesisler de dahil olmak Üzere takriben 1 milyar dolara malolmuştur.
Şehir 240 kilometre karelik bir askeri bölgede 20 kilometre karelik bir yer İşgal etmektedir. Bugün nüfusu 40.000 kadar olan Oak Ridge’de harp yıllarında 75.000 kişi yaşamaktaydı. Şehir sakinlerinin hususi bir hüviyet vesikası olmaları ve bunu dalma yanlarında taşımaları mecburidir. Misafirler bir ilâ on dört günlük bir İzin kâğıdı alarak askeri bölgenin giriş kapılarından birinden girip Oak Ridge’ye gelebilirler.
Atomla alâkalı muhtelif şirket memurlarına verilen evler. İçindeki eşyalarla beraber Amerikan Hükümetinin malıdır. Diğer taraftan bekâr ve evliler İçin hususî yatakhaneler mevcut olduğu gibi misafirlerin kalabilmesi İçin bir misafir evi ve bir o-tel vardır.
Amerikanın en gizli silâhlarından biri olan atom bombasının hazırlanması İçin çalışan Oak Ridge sıkı ve sert askeri bir disiplin altında yaşamak şöyle dursun, modem ve neşeli küçük bir Amerikan şehrinin bütün İmkânlarına mâliktir. Şehrin sokakları temiz, gıda maddeleri temini kolay, çalışma muntazam, sosyal ha
Bir nötron bombardıman sonunda radloaktlf maddenin çıkarılması Oak Ridge’de şose boyunca işçi evleri
yat standardı yüksektir. 3 yuva, 10 ilk, 1 ortaokul. 1 lise, 1 kütüphane, 22 tane kilise ve ibadet yeri, 81 tane kulüp, cemiyet ve benzer teşkl-
lâtı olan Oak Ridge’de, halkın her türlü ihtiyacını karşılamak Üzere 2 reklâm şirketi, 4 avukat, 12 otomobil tamir garajı, 2 fırın, 12 erkek ve 6 kadın berberi, 10 elbisccl, 4 müteahhit, 27 doktor. 16 dişçi, 9 eczane.
Vraniumun parçalanmasının 60 santim kalınlığında beton duvar arkasından pereskopla tetkiki. Yukarıdaki resim muhtelif tecrübelerde kullanılacak radlolzotop maddelerin elde edilmesinde kullanılan cihazlardan birini göstermektedir
6 elektrik malzeme dükkânı, 1 çiçekçi, 3 mobilyacı. 22 bakkal, vo kasap, 2 dondurma imalâthanesi, 8 sigorta şirketi, 1 mücevherci, 2 banka. 1 ga
zete, 3 nakliye şirketi» 8 benzin İstasyonu, 5 kunduracı, 19 lokanta, 2 terzi, 6 sinema ve tiyatro, mevcuttur. İşin tuhafı Oak Ridge’de cenaze evi yoktur. Askerî bölge dahilinde. Oak Ridge ve şehrin dışında
bulunan endüstriyel bölgeye hizmet eden 7Ö kilometrelik demiryolu ve 600 kilometrelik de şose vardır.
Selâmet ve emniyet Oak Ridge’ln
o
Carbide and Car-bon Chemical Şirketinin Atom Şehrindeki Gaz Dlflr.-yon Fabrikası ve âtom Şehrine girecek olan yabancılara verilen giriş kartı
o
şiarıdır denilebilir. Yollar boyunca konulmuş levhalar dalma bu fikri telkin eder. Meselâ bu levhalardaki ilânlardan biri şöyledlrı Üzerinde “Hayatî bir bağ,, sözleri yazılı kalın ve muazzam bir ok. büyük bir zincirin halkalarından birini gösteriyor, halka üzerine “Sükût, emniyetin zinciri,, kelimeleri ve altında “Gizli bilgileri muhafaza ediniz” diye yazılı. Diğer bir ilân “Bugün emniyette İsen, yarın da burada olursun” şeklinde göze çarpıyor. Oak Ridge’de hayat yeni bir şekilde İnkişaf etmektedir. Yeni kurulmuş olan “Daha iyi tş Bürosu” halka iş tanzimi, ticaret, reklâm ve benzer hususlarda faydalı bilgi vermekte ve gereken yardımda bulunmaktadır. Vaktiyle haftalık olan gazete, şimdi her gün İntişar etmektedir. Harp yıllan zamanında yalnız bomba İmali için çalışan fabrikala-nn laboratuvarlarında, atomun ziraat ve tıbba tatbiki imkânlarını araştırmak üzere etüdler yapılmaktadır. A-merlkanın her tarafından gelen halkın çalışıp kaynaştığı Oak Ridge, muazzam askerî kamp şeklinden modern ve normal endüstriyel bir şehir haline doğru her gün biraz daha fazla İnkişaf etmektedir.
İsmail ÎŞMEN
İNSANLARIN yaşayışında biri fikre, diğeri bedene ait olmak üzere iki türlü faaliyet bulunduğunu hep biliriz. Yalnız bllinmiyen veya bilindiği halde ihmal edilen bu İki faaliyetin birbirini tamamlayışdır. İşte çok kere bunu bilmeyiz veya bilme-mezllkten geliriz. Guvenal’m “Sâlim fikir sağlam bedende bulunur” vecl-zesinl darbımesel gibi tekrar eder dururuz, fakat sağlam bedenden kastedilen mânayı çok kere yanlış anlarız. Bu doğru söze İnanan ve onun tatbikatında pek az yanılan İngilizlerdir. Bakınız bu milletin büyük terbiyecisi Herbert Spencer ne diyor:
“Hayat savaşında muvaffakiyetin ilk şartı İyi bir mahlûk olmaktır, Fertleri İyi vo sağlam mahlûk olan milletler mesut olabilirler. îyl ve sağlam olmak İçin birinci vazifemiz vücudumuza bakmaktır. Sağlığa karşı bilerek, bllmiyerek yapılan fenalıklar affolunmaz birer kabahattir. İnsanların ruhanî olduğu gibi elaman! bir ahlâkı da bulunduğunu bilmek lâzımdır, „
Görülüyor ki ayn, ayn birer faaliyet hissi veren beden ve fikir İşlerini hakikatte birbirinden ayırmak kabil değildir. Çünkü vücut işlerken fikrin ona lâkayt kalması mümkün olmadığı gibi, fikir işlerinde az çok cismin de müşareketi zaruridir. En kaba, en insiyaki İşlerde bile bir hareketin tasavvurdan fiile geçmesi ancak uzviyetin müdahalesi İle mümkündür. öyle ise fikir hareketleri İle beden hareketlerini başka, başka şeyler farzetmek ve bu ikisinden birinin hareketinde ötekinin kayıtsız kalabt leceğinl zannetmek yanlıştır. Her İkisi de birbirinin yardımına muhtaçtır. Onun için değil midir kİ bugünün batı terbiyecileri vücuda fikir kadar
Şehir röportajı:
Beyoğlunda bir çocuk kayboldu
Cuma günü öğle vakti Beyoğlunda oldukça tuhaf ve enteresan bir vaka oldu. Saat 12 sularında bir lokantada oturanlar içeriye sarı saçlı, pembe yanaklı. kestane gibi iri gözlü mini mini şirin bir kız çocuğunun girdiğini gördüler. Kızcağız fütursuzca ilerledi, gözüne kestirdiği uzun ayaklı İskemlelerden birine, bir hayli uğraştıktan sonra tırmandı ve oturdu. Garsonlar bu şirin mahlûkun önünden gelip geçiyorlar, fakat — müşterilerden birinin çocuğu zannettiklerinden olacak— hiçbiri ona ehemmiyet vermiyordu. Minik kız, bu hale dayanamadı, ince kaşlarım çattı, yüzüne ciddî bir ifade verdi, garsonlardan birine İşaret ederek “Pısst. pısst” diye çağırdı. Garson büyük bir hayretle bu küçük müşterisinin yanına yaklaştı ve ne istediğini sordu. Henüz konuşmasını doğru dürüst bece-remiyen kızcağız kelimeleri yutarca-sına ağzında çiğnlyerek şunları söyledi:
“— Bir kilo sandviç istiyorum!,. Lokantada bulunan müşterilerin hepsi merak ve hayret içerisinde kızın etrafını çevirdiler. Garson küçüğü elinden tuttu, sandviçlerin önüne götürdü ve sordu: “— Göster bakalım 1 kilo sandviç hangisi?,, Şirin kız, eliyle bir tanesini İşaret etti ve garsonun kendisine verdiği sandviçi iskemlesine oturarak kemali afiyetle yemeğe başladı. Bu arada lokanta sahibi kızın ana-babasmın meydanda olmadığını görerek polise ihbarda bulundu. Taksim karakolundan gelen memur çocuğu kucağına aldığı vakit, onun ağlamasını bekliyorduk. Halbuki, o, 40 yıllık ahbabı imiş gibi elini polisin omuzuna atıverdi.
Kızı karakola götüren memur, filete arkadaşlarına bir eğlence mevzuu bulmuştu. Odalarında oturan memurlar böyle şirin bir mahlûku ara-arında görünce dayanamadılar, he-nen ona ufak bir lâstik top temin 'derek onunla beraber çocuklaşıp oylamağa başladılar. Minik kız yeni arkadaşlarını pek sevmiş olacak ki •en şakrak kahkahalar atıyor, koşup •ynuyordu. Bir çok kimselerin kork-ukları karakol sanki onun evi İdi. Komiserin odasına girip çıkıyor, di-’.lne tırmanıyor ona türlü muziplikler yapıyor fakat bir türlü ismini, anasının, babasının kim olduğunu söylemiyordu.
Polisler, bu küçük misafirlerine l-zaz vc ikramdan da geri kalmıyorlar
ehemmiyet veriyorlar. Artık beden faaliyetleri de pedagojinin gösterdiği esaslar dahilinde yürütülüyor. Eskiden beden terbiyesinin edebiyatı sayılan sporların gençlerde yalnız heyecan ve rekabet hissi uyandırması na bakılır, cidal için cidal! denirdi. Bir maçı kazanmak, bir yanşta birinci gelmeK, hasmını yenmek bir gaye idi. Bu yüzden gençler zafer uğrunda çok kere kalblerini, ciğerlerini, sinirlerini bir kelime İle sıhhatlerini zedelerdi. Bir çok acı tecrübe lerden sonra spor telâkkisi büsbütün başka bir şekle girdi.
Evvelâ sporda ideal birinci gelmek, şöhret kazanmak değil, çok yaşamak. sağlam yaşamak, fikir işlerini başaracak kuvvet ve kudret sahibi olmak ve nihayet milletlerarası boy ölçüşmelerde bedenen ve ahlâkan üstünlüğü elde etmek gaye olmuştur. Buna ulaşmak için oirlnci şart ilme istinat eden şuurlu bir sâydlr. İster fikre, ister bedene ait mesaide metod aynıdır. Teşekkülün tekâmülden, tahlilin terkipten, prensipin tatbikattan, terbiyenin kültürden Önce gelmesi lâzımdır.
On yedi, on sekiz yaşma kadar vücudun teşekkül devri devam eder. Bu devirde çocuklara en elverişli mektep oyunları ile terbiyevî jimnastiklerdir. Oyunlar bir yandan kanın cevelânını, vücudun çevikliğini, dimağın intikal süratini, gözün dikkatini arttırdığı gibi, öbür yandan çocuklara neşe ve zevk verir. Jimnastik ise uzviyetin heyeti umumi-yeslnl terbiye eder, dayanıklığı arttırır. Bu İki terbiye vasıtasının körpe vücutlarda faydalı bir tesiri görülebilmesi için her gün muntazaman — mümkünse açık havada — yapılması şarttır. O zaman ancak is-
dı. Vakit biraz geçince ona bisküit. aldılar. Bir yandan da kızın ebevejmini araştırıyorlardı. Nihayet saat 16 ya doğru —isminin Meral olduğunu Öğrendiğimiz— bu küçük muzibin babası karakola geldi. Mis sokağında fotoğrafçılık etmekte olan Muzaffer Ardıç, kızı hakkında diyor ki: “Meralin yaşı küçüktür ama aklı büyüktür. Henüz 2 yaşındadır, fakat bazan öyle sualler sorar ki cevap vermekten âciz kalırım. Akşamlan eve gelince karnımın aç olup olmadığını sorar, bana yemek hazırlamağa kalkar, gece dışarı çıkma hav hav var diye bana nasihat verir!”
İzahatı verdikten sonra, babası Merale dönüp: “— Niye * evden kaçtın bakayım?” diye sorunca küçük Meral içerledi. Kaşlarını çatıp babasına öyle bir bakış baktı ki, adamcağız gayri ihtiyari sustu.
Yazan: Selim Sırrı TARCAN tenilen canlı, işlek, biçimli vo kuvvetli vücutlar elde edilir. Jimnastiğin mahiyeti tahlili olduğu için âleti ve» ya âietslz yapılan egzersistlerin âsap merkezleri İle adale gruplan üzerindeki tesiri lâyıkıyle kontrol edilebilir. Bu sayede vücut muntazam bir terbiye ile teşekkül eder.
On sekiz yaşından sonra İse vücut tekâmül devrine girer. Oyun ve jimnastik sayesinde iyi teşekkül etmiş olan vücutlar muhtelif sporlarla tekâmül edebilir. Çünkü İster güreş, boks, yüzme, meç, bisiklet gibi ferdî, İster futbol, rugbl, basketbol gibi cem’l sporlamı mahiyeti tekâmüldür.
tyl teşekkül etmemiş vücutların ahenktar bir şekilde tekâmül etmesine imkân yoktur. Bu sebepledir ki on sekiz yaşından evvel vücutlarının jimnastikle güzel teşekkülüne itina etmemiş sporcu gençlerin ekseriya vücuttan ahenksizdir. Jimnastik akil, spor hissidir. Jimnastikte vücudun bütün hareketleri aklın kontrolüne tâbidir. Sporda yarışmak, geçmek, akranlarından üstün olmak arzusu heyecanı son hadde çıkarır, irade kudretinin şiddeti uzviyeti o kadar zorlar ki bu azamî cehde mukavemet için vücut evvelden hazırlanmamışsa mutlak sakatlanır. Çocuklann vücudu teşekkül devrinde bulunduğu İçin fazla hırs, fazla İddia veren sporlar onları yorar, örseler, vaktinden evvel yıprandırır.
Öyle ise her yaşta fikirle vücudun birlikte muvazi olarak ilerlemesine, güzelleşmesine, terbiye görmesine çalışmalı. Kafa ve vücut ikisi de sağlam, ikisi de iyi teşekkül etmiş olmalı. Bunun için yalnız bir yol vardır. time İnanmak ve onun gösterdiği yoldan yürümek.
| Yeni Neşriyat
DERME
Malatya Halkevi tarafından ayda bir defa neşredilen (Derme - Fikir ve Sanat Dergisinin) birinci sayısı zengin bir mündericatla çıkmıştır. Tebrik eder, başarılar dileriz.
HİSAR
Ankarada neşredilmeye başlayan (Hisar) adlı fikir, sanat ve edebiyat dergisinin birinci ve ikinci sayıları dolgun bir mündericatla çıkmıştır. Tebrik eder, başarılar dileriz.
5 SANAT
Eminönü Halkevi senelerce çıkardığı ve bir müddetten beri fasıla verdiği (Yeni Türk) mecmuasını yeniden ihya ederek (5 Sanat - Yeni Türk) adiyle çıkarmaya başlamıştır. Kıymetli yazılar ve imzalarla dolu olan mecmuayı tebrik eder, başarılar dileriz.
M Ü Z
BUGÜN AÇIK OLAN MÜZELER İSTANBUL
Atatürk inkılâp Müzesi: 10-12, 14-17.
Ayasofyat (Telf. 21760) 10-18.
Arkeoloji: 13.00-16.00.
Eski Şark Eserleri Şubesi î (Telf. 21682) 10-12.
Türk ve İslâm Eserleri: 13.30-
16.30.
Dolmabahçe Deniz Müzesi (Telf.
81284) 9.00-18.00.
Belediye Müzesi: 10-12, 14-17.
Tevfik Fikret Aşlyan Müzesi:
10-12, 14-17.
İZMİR
Arkeoloji Müzesi: (8324) 9-12, 13.30-17.
TİYATROLAR
İSTANBUL
SEHtR TİYATBOLARI :
DRAM KISMI 20.30 da Dell 8a-raylı. Matine 16.30 da.
KOMEDİ KISMI: 20 30 de Üvey Kardeşler. Matine 16 30 da.
YENÎ SES OPERETİ: 20.46 de A-par Topar. Matine 15 de.
KONAK PAVÎYONÜ: lapanyol atralcHİyon trupu.
ANKARA
BÜYÜK TİYATRO (10370) 20 de "Madam Eutterfly,,.
KÜÇÜK TİYATRO: (11169) Kıskançlar.
ÇOCUK TİYATROSU: 11 de Keloğlan.
OAR GAZİNOSU — Paris Revü Heyeti.
FAVtYONDA — İtalyan Akrobat lan.
İZMİR
fERİB TİYATROSU ı Oyuncu.
ÖĞRENMEK İHTİYACINDA OLDUĞUMUZ HERŞEY
ATLAS
BEYOĞLU Cî
) Şarlatan.
AKIN (80718) 1 — Uçuruma Doğru. 2 — Köroğlu.
ALKAZAR (42562) 1 — Şehzade Slndbad. 2 — Meçhul Ada.
AR (44394) Bahar Olunca. ELHAMRA (43595) Macera Adası. İPEK (44289) Zoronun işareti.
İNCÎ (84595) 1 — Havanada Festival. 2 — Şanghay Ekepreal.
LALE (43595) Aslüor Ülkesi.
MELEK (40868) Sihirli Bahçe.
SARAY (41659) 1 — Vasüİs Logo-thetidls Elen Komedi Trupu.
8UATFARK (83143) 1 — Fırtına Gecesi. 2 — Dinmeyen Sızı.
SÜMER (42851) 1 — Dalavereciler 2 — Şehrazadın Doğuşu.
ŞARK (40380) Tomston Caniler Çetesi.
ŞIK (43726) 1 — Denizler Aslanı (Türkçe). 2 — ölüm Yuvalan.
TAKSİM (43191) 1 — Kapanan
Gözler. 2 — Şehitler Kalesi.
TAN 1 — Uçuruma Doğru. 2 — Efauncu Baba.
YENİ (84137) 1—Neslmaçl Ameri-kada. 2 — Seven Kıskanır.
ÜNAL (49306) 1 — Hazine Peşln-ds. 2 — Amber.
YILDIZ (42847) Son Kısmet.
İstanbul cİhetî
ALEMDAR (23683) 1 — Haydutlar Kırallçesl. 2 — Meçhul Arkadaş*
AYSU (21917) 1 — Kahire - Bağ-dad. 2 — Macera Limanı.
AZAK (23542) 1 — Lüküs Hayat. 2 — Damga,
ÇEMBERLÎTAŞ (22513) Bir Fırtına Gecesi. 2 — Senede Bir Güm
FERAH 1 — Fırtına Gecesi. 2 — Dertli Pınar.
HALK 1 — Firavunun Hazînesi. 2 — Kızıl Tepe (Renkli).
İSTANBUL (22367) 1 — Kılıçların Gölgesinde. 2 — 3 Ahbap Çavuşlar Casuslar Peşinde
KISMET (26654) 1 — Saratoga
Güzeli. 2 — Gazi Salâhuddin.
MARMARA (23860) 1 — Şanghay-lı Kadın. 2 — Zehirli Kadın.
MİLLİ (22962) 1 — Meçhu» Arkadaş. 2 — Haydutlar Kırallçesl.
TURAN (22127) 1 — Lüküs Hayat 2 — Damga.
YENİ (Bakırköy 16-126)) l — Bar Çiçeği. 2 — Zafer Abidesi.
KADIKÖY CİHETİ
HALE (60112) 1 — Kanlı Altın.
2 — Yaşamak Arzusu.
OPERA 1 — Hint Esrarı. 2 — Ya sasın Aşk.
SÜREYYA (60682) Sihirli Aşk.
2 — Karanlık Ayna.
YELDEGÎRMENt 1 - Hayat
Başlıyor, 2 — Kaldınm Kuşları.
3 — Yumruk Yumruğa
ANKARA
ANKARA (23432) 1 — Çingene
Prenses. 2 — Renkli Muı Izeler.
BÜYÜK (15031) K&pUn Siroko.
CEBECİ (13846) Dağların Cana-varı.
PARK (11131) Düşman Kardeşler. 8U8 (14071) Düşman Kardeşler.
SÜMER (14072) Tarzan vo Kaplan Kadın.
ULUS (22294) Karanlık Geçit.
YENÎ (14040) Vatan Haini.
İZMİR
ELHAMRA Şöhret ve Para.
LALE 1 — Kanlı Döğüş. 2 — Ku tup Kâşifleri.
TAYYARE 1950 Stockholm Güreşleri,
TAN 1 — Kanlı Döğüş. 1 — Kutup Kâşifleri.
YENÎ 1 — Tarzan Ormanlar Aslanı. 2 — Ağır Ceza.
KARŞIYAKA UİHETİ
MELEK 1 — Zamane Kızı. 2 — Genç Kartallar.
SÜMER Zehirli Yalan.
•yen! İstanbul,, un bugün İçin tavsiye etliği programlar:
DAHİLDE:
15.00 İstanbul : Konçerto.
Brahms ra majör keman konçertosu. — 20.45 Ankara :
Genç mttzlkçlnln sesi: Keman soloları. — 21.20 İstanbul: Fasıl hoyctl konseri. — 22.00 İstanbul: Klâsik batı müziği dinleyici İstekleri.
HARtÇTE:
17.15 Londra: Mozart flüt ve harp için konçerto. — 24.30
Londra: BBC senfoni orkestrası konseri. Brahma 1. senfoni
ANKARA:
8 30 M. S. Ayarı, haberler vs hava raporu. — 8 45 Günaydın (PlJ. — 9.10 Günün programı.
— 9.15 Radyo Us İngilizce, —
9.30 Sevilmiş parçalar (PL). — 10.10 Konuşma. — 10.25 Makamlardan bir demet. — 11.05 Temsil: Pazar skcçl (Mendildeki düğüm) Trlstan Bernard’dan adapte eden: Oktay Alcbnl. — 11.30 Salon orkostrası (Şef: Necip Aşkın). — 12.00 Hep beraber söyliyallm (Yurttan sesler). —
12.30 Telden tele. — 12 50 Oyun havalan (İnce saz takımı). — 13.00 M. S. Ayan vo haberler.
— 18.15 Radyo çok sesli korosu (idare eden: Halil Bedii Yönetken). — 13.30 öğle Gazetesi. — 13.46 Dans müziği (Pl ). — 14.00 Hava raporu, akşam programı ve kapanış.
17.58 Açılış vo program. — 18 00 M. S. Ayan. — 18.00 İnce saz (Kürdlll Hlcazkâr faali). - 19,00 M. S. Ayarı ve haberler. — 19.15 Geçmişte Bugün. — 19.20 Yarım saat dans müziği (PL). — 19.50 Konuşma: Seyahat intihaları
(Kıısım GÜlek). — 20 05 Akşamın karma müziği (PL).
20.15 Radyo Gazetesi. — 20.30 Sanat heveslileri saati. — 20.45 Genç müzlkçlnin sesi: Keman soloları. — 21.15 Müzikle gezi
(PL). — 22.00 Konuşma: Spor saati (Günün haberleri. — 22.15 Dans müziği (PL). — 22.45 M. S. Ayarı ve haberler. — 23.00
Program ve kapanış.
ÎSTANHİ Lı
12.57 Açılış ve programlar. — 13 00 Haberler. — 13.15 Tenor
\Vlllfird Young’dan şarkılar (Pl)
— 13.30 Radyo tango orkestrası konseri. — 13.50 Çocuk haftası münasebetiyle Çocuk Esirgeme Kurumu adına konuşma. — 14.0ü Saz eserleri, şarkı ve türküler.
— 14.45 Caz müziği (PL). — 15 00 Konçerto. Btahtns keman konçertosu (PL). — 15 40 Dan.* müziği (Pl.). — 16.00 Program lar ve kapanış.
17.57 Açılış ve programlar. — 18.00 Karışık hafif müzik ve batıdan sevilmiş şarkılar (PL).
— 18.3(k Fehmi Ego ve arkadaş-nlrından dans müziği — 19.00 Haberler — 19 15 İstanbul haberleri. — 19.20 Sllm Bryant ve arkadaşlnndan batı Amerikan şarkıları .(PL). — 19.30 Saz c-»erlerl ve türküler Safiye Ayin.
— 20 15 Salon konser orkestra-
sından hafif melodiler (Pl.). — 20 30 tki radyofonik komedi -"Sinek kâğıdı,, - "Doktor,,. — 21.00 Hafif ara müziği (Pl.). — 21.05 Spor hasbıhalleri. — 21.20 Fasıl heyeti konseri. — 22 00
Dinleyici İstekleri - Klâsik batı müziği — 22.45 Haberler. —
23.00 Dans müziği (PL). — 23.30 Karışık hafif müzik (PL). — 24.00 Programlar ve “kapanış.
YABANCI RADYOLARDAN SEÇME YAYINLAR LONDRA:
7.30 Dinleyici İstekleri.
9.30 Küçük orkestradan parçalar.
14 15 Operalardan parçalar.
tekleri.
11.00 Klâsik müzik dinleyici Is-
15 15 Akordeonla parçalar.
16 15 Robert Farnon ve orkestra-
sından hafif müzik.
17.15 Konçerto.
21.30 Varyete programı.
23.15 Koman soloları.
24 30 BBC senfoni orkcbtrası konseri (Brohma 1. cl senfoni).
[SIHHÎ I M D AT
İstanbul Beyoğlu 44998
Anadolu yakası 60536
Ankara
İzmir 2251
UÇAK - TREN ■ VAPUR
GELECEK OLAN UÇAKLAR
12.00 K.L.M. (Holanda) Tahrandan.
12 50 D.H.Y. (Türk) îzmirden.
13 30 P.A.A. (Amerikan) Basra.
Şamdan.
15 15 A.F. (Fransız) Paris, Ro-
ma ve Atlnadan.
15 50 BE A (İngiliz) Londra,
Roma. Atlnadan.
15.55 S. A.S. (İskandinav) Oslo,
Kopenhag, Hamburg. Frankfurt. Münih, Roma Atlnadan.
16 20 D.H.Y. (Türk) Adana. An-
karadan.
GİDECEK OLAN UÇAKLAR
13.00 K.L.M. (HolAnda) Roma»
Amstordarna
13.50 D.H.Y, (Türk) tzmlre.
14.30 P.A A. (Amerikan) Brüksel. Londra, Boston. New-York’a.
16.20 D.H.Y. (Türk) Ankara, A-danaya.
17 25 S A S. (İskandinav) Atina,
Roma. Münih. Frankfurt. Hamburg, Kopenhag. Oslo ya............... ‘ ’ J
GELECEK OLAN VAPURLAR
16.30 Etrüsk, îzmirden.
21.00 Marakoz, Mudanvadnn.
GİDECEK OLAN VAPURLAR 5.00 Tırhan (Karadenlze).
9 00 Marakaz, Mudanvaya.
İS 00 Antalya, Çanakkaloye.
GELECEK OLAN EKSPRESLER
8.30 Ankara.
GİDECEK OLAN EKSPRESLER I
18.10 Ankara.
C Z A N
EMİNÖNÜ:
Eminönü — Bensason (Küçük-pazar» — AH Rıza (Alemdar)— Cemil (Beyazıt).
BEYOĞLU;
Cemal Atasoy (Merkez) — Ll-moner (Taksimi — Cihangir (Taksim) — Sağlık (Galata) — Ziya Boy er (Galata) — Şark Merkez (Şişli > —Kurtuluş (Şişli) — Hoköy — Merkez (Kasımpaşa).
FATİH:
İbrahim Halli (Şehzndebaşı) — Salâhaddin Gürgen (C.Paşa) — Samatya — Haseki (Şehremini — Ulupınar (ICaragümrük) — Havim Berk (Fener).
EYÜP: Arif Beşer. BEŞİKTAŞ;
S. Recep — Ortaköy — Gıv&set-tin Divanhoğlu (Arnavutköy) — Merkez (Bebek).
KADIKÖY:
Büyük — Feneryolu — Erenköy — A. Cafer Çağatay (Bostancı).
ÜSKÜDAR: Ömer Kenan. HEYBELİ A DA: Hcvbeliada. BÜYÜKADA: Merkez.
ANKARA
Yenişehir — Ankara — Sakarya.
İZAltR
Yeni İzmir (Basmahane) — Millet (Kemeraltı) — Eşrefpaşn — GÜzelyalı (Yalılar) — Tarlan (Alsancak).
Beyoğlu 446*14 Kadıköy 60*73
İstanbul 24222 Üsküdar 60945
Ankura 00.İzmir 2222. K.yaka 15053
f
•O Nlran 1M0
t bnî İstanbul
Savla: 7
2 Eylülde çekilecek
Para Ikramlyell
Bu Kuradaki
30 Haziran 1950
ikramiye çekilişinde
Dünyaca maruf İsveç çeliğinden mamul
1308/1304
ENTERNASYONAL
Tehir Han Galata
LÜBNAN
TÜRKİYE GENEL MÜMESSİLİ
uçunuz
İp Oteli altında
YARINDAN İTİBAREN KULLANACAĞINIZ
Tekel Barut Satıcılarına
ABONMAN KARNELERİNİ
BUGÜNDEN ALMAYI UNUTMAYINIZ !
Güzel ve faydalı ilânlar YENÎ lSTANBUL’da çıkar
KIBRIS MISIR
Evsaf ve teknik üstünlükleri dolayısiy le, az zamanda gördükleri büyük rağbet ve yakın alâkadan dolayı, her türlü dişçi âlet ve cihazlarımızla, tıbbî cihazlarımız bol miktarda temin edilmiştir. İhtiyaç sahiplerinin mağazamızı teşrifleri, menfaatleri icabıdır.
RÜYA TABİRLERİ
Kemal Ayaş 200 Kuruş
Büromuz doğrudan dngruye abone kaydı yapmakta ve İlân kabul etmektedir. Acele ilânlar telefonla tatanbula bildirilmektedir.
Ankara Büromuzun ndreel: Kâtım Özalp Cad. No. 1/0 nırar Apt.
Telefon: 1611? YENİHEHtR
AYAYDIN KİTABEVİ
Ankara Cad. 05 İstanbul
Ayrıca, 10,000 liralık bir adet 1.000 liralık beş adet para İkramiyeleri vardır.
Sayın doktorlarımızla diş tabiplerimizin nazarı dikkatine
Telefon 40430-42673
Telgraf: Lamel İstanbul
Duvar Boyaları
Emsalsiz renkleriyle duvarları kadife güzelliğinde tezyin e-der. Evler, bürolar, hastaha-neler, mektepler İçin yağhbo-yadan üstün
T.C. ZİRAAT BANKASI
Yaz Seferlerinde Cazip Yenilikler Akdeniz Yolcu Navlunlarında % 20 ■ 40 Tenzilât
B A D AN ADAN KOLAY ve ÜÇÜZDÜR
5/z/n olabilir
VADESİZ TASARRUF HESAPLARI
HALEFİ YOKTUR
Bir kiloau bir odayı boyamağa kâfidir.-Boyacılardan orijinal ambalajı arayınız
Kuraya girebilmek İçin cüzdanı olmıyanlor
6 mayısa kadar
bir cüzdan almalıdırlar.
En çok beğenilen
DÜĞÜN HEDİYELERİDİR
HİÇBİR YERDE ŞUBESİ VE
İmalâtimncNİ : Allbeyköyü
Cüzdanı olanlar birikmiş paralarını
6 mayısa kadar hesaplarına yatırmalıdırlar.
ANKARA Okuyucularımıza...
Gazetemiz hergün ilk uçakla Ankaraya gönderilmekte ve derhal otomobil veya bisikletle evlere dağıtılmaktadır. Bütün gayretlerimize rağmen "YENİ ÎSTANBUV'un ellerine geç veya intizamsız geçtiğinden şikâyeti olan abonelerimizin arzularını Ankara Büromuza bildirme lerini rica ederiz.
14 - 28 mayıs 1950
Çekoslovakya ve bir çok yabancı memleketlerin sanayi mamûlâtının zengin sergisi.
Tenzilâtlı seyahat Meccanî tercüman ve Otel ve saire.
Yukarıda resmini gördüğünüz ev talihlisini bulacaktır. Bu güzel ev İntan bulda Bakırköy’ünde, Bahçellevlerde, asfalt üzerindedir. 5 odası, geniş bahçesi, garajı ve aynca 2 odalı bir bodrumu vardır.
Bu evi kazanmak isterseniz 10 mayıs 3950 akşamına kadar Ziraat Bankalarında 150 liralık bir hesap açtırmanız ve bu parayı 30 haziran 1950 akşamına kadar çekmemeniz lâzımdır.
Her 150 liraya ayn bir kura numarası verilecektir.
BATI AKDENİZ HATTI ; İstanbul - Pire - Napoli - Marsilya - Cenova DOĞU GÜNEY AKDENİZ HATTI : İstanbul - İzmir - Pire - Rodos -
Limasol - Beyrut - İskenderiye - Napoli - Marsilya - Cenova - Napoli -İskenderiye - Beyrut - Limasol - Rodos - Pire - İzmir - İstanbul.
KOLAYLIK : Meccanî vizeler
imkânları rehber hizmetleri
Müracaat; Çekoslovakya Cumhuriyeti sefareti, Ankara. Çekoslovakya Cumhuriyeti Başkonsolosluğu, İstanbul.
Her 1000 liraya bir kur'a numarası ve
Her 1000 liranın Bankada kaldığı her yıl İçin ayrı bir kur'a numarası
Icahat almak ve yer ayırtmak için : Ingiliz Havayolları Kan f'alas No. I, Ayasfraşa. İstanbul. Tel : 82982 v«ya başlıca seyahat aceatalarına müracaat edinil.
Tafsilatlı broşürler bütün şubelerimizde emrinize amadedir.
YAPI ve KREDİ BANKASI
M O • •• • V» H
TGr/p, Nez/e.
J Soğuk a/gınlığı, . Romatizma
Diş ağn/ar/m
Tekel barut satıcıları l mayı» 10150 sabahı ellerinde mevcut her novl av saçması ile Amerikan tipi kovan kapsülünün miktarını biri pullu İki beyanname II. aynı gün »aat ona kadar en yekin Tekel salı, deposuna bildirecekler ve dükkânlarında kontrol yapılmadıkça bu maddelerden »atı, yapmıyacaklardır.
(5502)
Tekel İstanbul Başmüdürlüğü
Satılık Apartman
Kadıköy, Yeldegirmeni Ka-rakolhane sokak 19 No. lı Tev-fik Tura apartmanı, 10 daire, "72” oda, bahçe, üst katta iki daire ilâvesine elverişli nezareti büyük, elektrik, havagazı mevcut, terkos saatleri ayn ayn aagğlam yapı ve 20 senelik evkafiyesl verilmiş; izalel şuyu suretiyle 3 mayıs 950 saat 10-12 arası Kadıköy İcra dairesince aleni müzayede ile satılıktır. Dosya No. 950/270.
Galata, Tahir Han
Telefon: 40430 - 42673 Telgraf: Lamet İstanbul
TEŞHİR VE SATIŞ MAHALLİ »
Motör Hususiyetler cinsi
DİZEL 6 İleri 1 geri vitesli, uzun şajl, 2200 devirde 100 fren beygir kuvveti
BENZİN Takvlyetl, orta ve uzun pasi, 3000 devirde 90 fren beygir kuvveti
BENZİN Kamyonet - kaptıkaçtı, »oför mahalli ve joför mahalslz, 3600 devirde 90 fren beygir kuvvetinde
Kesik burunlu DİZEL ve normal burunlu BENZİN motdrlü uzun otobüs şasileri.
TÜRKİYE GENEL MÜMESSİLİ :
MEHMET KAVALA
Türklyedekl arazi ve yol vaziyeti gözönünde tutularak getirttiğimiz en elverlpli tiplerini sayın müfterilerimize arze diyoruz:
Model Fabrika _____ tonajı
249
İlâç İthalâtçı Firmalarına
Sağlık ve S. Y. Bakanlığından :
Amerikadan getlrtUmeslne lüzum ve zaruret bulunan Pe-nlcillln, Prokain Peniclllin, Streptomycin, Oreomycin, Kloreml-setln ve D.D.T. gibi antibiyotik İlâçlarla röntgen filmi. Dlyazon ve diğer tıbbi müstahzarlar ile tıbbt eczaya tevzi edilmek üzere döviz tahsis edileceğinden bu maddeleri İthal etmek İsteyen firmaların "8" gün içinde fob fiyatlarını gösterir bir liste ve mektupla Sağlık ve S. Y. Bakanlığına resen müracaat etmeleri ve 8.5.1950 çarşamba günü mektuplarının Bakanlıkta bulundurulması Hân olunur. (5509)
Dirayetli Ingiliz personelin sevk ve idaresi altında Kıbrıs Havayolları layyarelerlle seyahat ederseniz, dirayetli Ingiliz pilot ve personelinin idare ettiği uçaklarla uçmuş olursunuz. Tayyarelerin bakımı Ingiliz mühendisleri tarafından yapılmaktadır. Servisler muntazam, sık ve tarifeye tamamen uygundur. Tam bir konfor İçinde seyahat eder ve âzami Ihılmam ve nezaketle muamele görürsünüz.
Cyprvs Airways
Ingiliz Havayolları İle müştereken
Telefon ı 21666
*
DERMAN
Jiczşe ve





Liverpool’ü 2 - O yenerek
9
ANKARA FUTBOL TAKIMLARI ŞEHRİMİZDE
alibiyetiçin çok çalıştılar. Fakat
8 *
Demlrspor kalecisi Emin s Iskenderin önünde M. Alinin şutunu tutarken
Kıral kupasını Arsenal kazandı
135 bin seyircinin bulunduğu maçın birinci devresi 1-0 Arsenal lehine bitti
Kupayı galip takıma Kıral verdi
Londra, 29 (YÎRS) — Ingiltere Kı-ral Kupası İçin, bugün Arsenal İle Liverpool tatamlan arasında 135.000 seyirci önünde yapılan final karşılaşması 2-0 Arsenalin galibiyetiyle neticelenmiştir.
Son derece seri ve enerjik oynanan bu maç, oyunun bitmesine on beş dakika kala bütün oyuncularda koşacak hal kalmadığından futbolcuların attıkları adımlar hemen hemen bLr yürüyüşten farksızdı.
Oyun çok süratli başlamış ve derhal Arsenal hâkimiyeti eline alarak Liverpool kalesini tehdide başlamıştır. Onuncu dakikada Arsenal solaçı-ğı çok güzel bir vücut çalımından sonra Liverpool bekini ekarte etmiş, çektiği sıkı şutu Liverpool kalecisi â-deta havada uçarak kurtarmıştır. Tekrar Liverpool kalesine inen Arse-nallüer Lebisin çok sıkı bir şutu ile İlk gollerini kazanmışlardır, ilk dev reyi Arsenal 1-0 galip bitirmiştir.
ikinci devrede oyun yine serî başlamış ve bu hal ancak on beş dakika kadar devam etmiştir. Yine Arsenal soliçinin kale ağzına doğru yuvarladığı topu Lewis bomba gibi bir şutla Liverpool kalecisini ikinci defa mağlûp etmiştir.
Arsenal takımı güzel bir futbol o-yunu çıkarmıştır. Oyunun bitmesine

15 dakika kalınca Liverpool tarafından ağır bir baskı altına alınmış, fakat Liverpool takımı şeref golünü bir türlü çıkaramamıştır.
Oyun bitince Liverpool futbolcuları senenin şampiyonu olan Arsenal futbolcularım sahada tebrik ederken, her Ltverpool’lü futbolcu rakibi olan Ar-senalll oyuncunun alnından Öpmüştür. Llvcrpool’lülerln bu güzel jesti Ingiliz seyircileri tarafından uzun u-zun alkışlanmıştır.
Ingiltere Kıral ve Kırallçesi maçta hazır bulunarak oyunculara İltifatta bulunmuştur.
Arsenal bütün maç müddetince güzel ve centilmen bir 05nın oynamış ee. nenin en mühim ve kıymetli kupası olan '‘Kıral Kupasf’nı kazanmıştır.
Maçtan sonra Kıral sahaya girerek halkın coşkun alkışları arasında kupayı Arsenal kaptanına vermiş ve İlk evvelâ Arsenallilerin daha sonra Ll-verpool’lülerin ellerini sıkmıştır.
Bu maçı her zamanki gibi hakem Mr. Green'Vood İdare etmiştir. Maçtan sonra gerek Liverpool’lüler ve gerekse Arsenalliler hakemi güzel i-dareainden dolayı tebrik etmişlerdir.
Arsenalin 2-0 lık bir netice ile Kıral Kupasını kazanması taraftarları tarafından uzun uzun tezahürata vesile olmuştur.
- • t



- -i




Fenerbahçe Demirsporla dün berabere kaldı: 2-2
ilk devreyi 2-0 mağlûp bitiren San-Lâcivertliler, ikinci devrede beraberliği temin ettilrten sonra,
Demirsporun gol yememe azmi galip geldi ve maç berabere bitti

Günün neticeleri
ISTANBULDA
FENERBAHÇE: 2 VEFA:
5
D.SPOR GENÇLERBİRLİĞİ
I
8
İZM RDE
GALATASARAY: 0 BEŞİKTAŞ: 6 -
GÖZTEPE


2
3
O
I
Beşiktaş, Göztepeyi 6 -1 mağlûp etti
Millî küme lideri, İzmirdeki maçında beraberliği
İzmir, 29 (Hususi muhabirimizden telefonla) — Bugün Alsancak Stadyumunda İstanbul takımlarından Ga-latasarayla Beşiktaş; Altay ve Göztepe ile İlk karşılaşmalarını yapmışlardır.
Havanın güzel oluşu ve İki senedir İstanbul takımlarının Izmire gelmemeleri sahaya mahşeri bir kalabalık toplamıştı.
ilk maç Galatasarayla Altay arasında AnkaralI hakem Reşat önenln İdaresinde oynandı.
GALATASARAY: Turgay - Naci, îstepan - Doğan, Muzaffer, özcan • lsfendlyar, Musa, Gündüz, Koçlş, Ruhi.
ALTAY: Fikret - Klark, Kemal -Kâmuran, Sabahaddln. Cemil - Salâ-baddin, Şükrü, Adil, Bayram, Cihat.
Oyuna Altaylıiar başladı. Sarı-Kır-mızılıların müdafaasında kırılan bu hücumda top Gündüze kadar geldi. Altaylılann sebebiyet verdiği frikikl Naci çok sıkı çektiyse de top kalenin üstünden dışan çıktı. 16. dakikada Altaydan Cihat havadan aldığı güzel

Şampiyonluk üzerine dolayısiyle tesiri olması bakımından ehemmiyet arzeden günün ikinci müsabakasını teşkil eden Fenerbahçe ile Demlrspor arasındaki maça İzmirli hakem Osmanın idaresinde başlandığı vakit takımların şu şekilde yer aldıkları görüdlü:
DEMlRSPOR:
Emin - İskender, İsmet - Mehmet, Süleyman, Muzaffer - Zckeriya, Kadri, Mustafa, Rıdvan, İsmail.
FENERBAHÇE:
Cihat, Ahmet, Murat - 8 al âh ad-
Vefa, Gençlerbirliğini hâkim bir oyunla 5-3 mağlûp etti
Gençlerbirliği muhacimleri, attıkları 3 golü, Vefa müdafaasının çok açık oynaması sayesinde kazandılar
âni hücumlarda

Millî Eğitim Mükâfatı futbol maçlarının yedinci hafta karşılaşmalarına dün İnönü Stadyomunda Ankara takımlarının Vefa ve Fenerbahçe maç-lariyle devam edildi, ilk karşılaşma İzmir bölgesi hakemlerinden Orhan'ın İdaresinde Vefa ile Gençlerblrliğl arasında oynandı. Takımlar sahaya şu kadro ile çıktılar:
VEFA: Şiikrü — Mustafa, Rahmi — UM Melih, Salâhaddln — Aziz, Galip. BuphL İsmet, Bülent
GENÇLERBÎRLl: Osman — Muzaffer, Turan — Metin, Ali, Ayhan — 8adt Orhan. Haşan, Halim, Mustafa.
Oyuna Vefalılar başladı. Daha ilk dakikadan itibaren Gençlerblrliğl kalesini çember içine alan Yeşil-Beyaz-hlar. sağdan ve soldan tehlikeli atanlar yapmıya başladılar. Soldan Bölendin sıyrılarak çektiği şut Suphiye geldi, Suphlden Azize geçen top dışarı çıktL Vefalılar ağır basmaya başladılar, Galibin Gençlerblrliğl bekini üzerine çekerek ismete yuvarladığı topu kaleci Osman yakaladı. Yirminci dakikada Vefalı Bülent Melihten aldığı topu çok güzel kullanarak sıkı bir şut çekti, kalenin üst golpostuna çarpan topu Vefalı Galip güzel bir kafa vuruşu İle gole tahvil etti. (1-0) galip duruma geçen Vefalılar her zamanki gibi güzel bir tempo ile tekrar oyuna başladılar. Ikl dakika sonra Vefalılar u-zaktan çektikleri bir şutla kaleci Oe-manı gafil avlıyarak ikinci gollerini de kazandılar. Otuz üçüncü dakikada Suphinln sürüklediği akını ismet berbat bir vuruşla dışan attı. Oyun Yeşil - Beyazlılann baskısı altında devam ederken devre 2-0 Vefanın lehine kapandı.
İkinci devreye AnkaralIlar daha düzgün başladılar. Henüz İkinci dakikada Gençlerblrliğl lehine verilen frikiği Haşan çok sıkı çektlype de Vefa kalecisi Şükrü güzel bir yumrukla kurtardı. Onuncu dakikada sağdan Mustafanın kale İçine doğru ortaladığı topu Şükrü yakaladıysa da elinden
kaçırdı, Gençlerblrllği solaçığmın ö-nüne düşen top zayıf bir vuruşla dışarı çıktı. Mühim bir tehlikeyi savuşturan Vefalılar hemen rakip kaleye indiler, Ceza çizgisinin üstünde kazandıkları frikiği Aziz güzel bir kafa vuruşlyle üçüncü golü çıkardı. Tekrar Ankara kalesi önüne inen Yeşll-Beyazlılar Bölendin ayağı ile dördüncü gollerini kazandılar. Hemen akabinde Vefa kalesine sarkan Gençler, kaleci Şükrünün hatasından İstifade ederek ilk gollerini kazandılar. Oyun çok zevkli bir safhaya girdiği zaman Bülent Vefanın beşinci golünü yaptı. Kırkıncı dakikada Vefa müdafilerinin açık oynama-
sından istifade eden AnkaralIlar ikinci gollerini de çıkardılar. Oyunun bitmesine iki dakika kala yine soldan Vefa kalesine sarkan Gençlerblrliğl sol açığı kale İçine doğru topu ortaladı. Vefa müdafi! Rahmi topu elle kestiği için İzmirli hakem haklı olarak penaltı ile cezalandırdı. Haşanın çektiği penaltı Gençlerbirliğlne üçüncü golü kazandırdı ve maç da bu suretle 5-3 Vefanın galibiyetiyle sona erdi. Gençlerblrliğl takımı bütün oyun müddetince isteksiz bir şekilde oynadı. Bilhassa kaleci Osman yediği gollerin üçünde hatalı idi.
Mersinli yine galip
Adana, 29 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Gereko-Romen dünya ağır sıklet şampiyonumuz Mersinli Ahmet, Lübnan şampiyonu Rızzık El-Kuvvetli İle yaptığı güreşi de kazanmıştır. Beyruttan verilen malûmata göre, Lübnan şampiyonu El-Kuvvetll 1 dakika 35 saniyede tuşa gelerek yenilmiştir. Güreş fevkalâde alâka görmüştür.
Adana Demirsporu Suriyede 4-2 galip geldi
8uriye, 29 (YÎRS) — Dört maç yapmak üzere Suriyeye gitmig olan Adana Demlrspor takımı ilk maçım dün yapmıg ve maçı 4-2 kazanmıştır.
Altın çivili atletizm
8enenln İlk atletizm müsabakası o-lan "altın çivili atletizm” yarılmaları bugün aaat 13 te İnönü Stadyomunda yapılacaktır.
Bugünkü maçlar
Bugün Millî Eğitim Mükâfatı maçları İçin saat 15 te Fenerbahçe Göztepe ile, saat 17 de Vefa Demlrsporla oynıyacaktır. Bugün yapılacak iki maçı da İzmirli hakemler idare edecek ve maçlar Fenerbahçe stadyo-munda yapılacaktır.
Boksör Ray Famechon hastahaneye yatırıldı
Boston, 29 (A.P.) — Avrupa tüy sıklet boks şampiyonu Ray Famechon, dün, apandisit krizi ile hastahaneye yatırılmış ve cuma akşamı yapacağı maç geri bırakılmıştır. Bu maç, Boston Garden’de Tommy Col-llns İle yapılacaktı.
Famechon’un doktorları kendisinin ringe çıkabilecek durumda olmadığım bildirmektedirler. Kendisi buz ve penisinin İle tedavi edilmekte ve ameliyat olması tavsiye edilmektedir. Famechon, Fransaya dönmeden ameliyata muvafakat etmemektedir.
hin, Kâmil, Müzdat - Fikret, Erol, Mehmet AU, Lefter, Halit.
Fenerbahçe takımı tertip tarzından da anlaşılacağı veçhile müsabakanın önemine binaen askerlik vazifelerini yapmakta olan oyuncula-* rina müsaade almış olarak sahaya en kuvvetli şekilde çıkmış bulunuyordu.
Oyuna Fenerbahçeliler hızla başla-dılar. Ortadan yaptıkları hücumu. Demlrspor müdafaası kesti. Tam takımlarıyla çıkmış olmanın verdiği emniyetle oynayan Fenerbahçenin karşısında Demlrspor da azimkâr oynuyor. Beşinci dakikada Salâhaddl-nln çekti#! kuvvetli bir frlklki kaleci ancak kornere atmakla kurtarabildi. Bir dakika sonra da Demlrspor sağ-içlnin sert bir kafası Fener kalesine büyük bir tehlike geçirtti. Demlrspor geri hatları, Fener muhacimlerini çok sıkı marke ettikleri İçin serbest bırakmıyorlar. Oyun mütevazin cereyan ediyor. On beşinci dakikada ceza sahası dışında gtlzel bir paslaşmayı müteakip Kadri uzaktan zaviyeyi bulan bir şüt çekerek topu Fener ağlarına taktı. Hemen akabinde de yine kaleye dalmak üzere olan Kadri-yi, Kâmil, ceza çizgisi İçinde kucaklayarak düşürdüğü halde hakemin çizgi üzerinden verdiği serbest vuruş kalenin üst direğini yalayarak dışan çıktı. Dakikalar ilerledikçe Fenerbahçenin bozuk ve şahsî oyununa mukabil Demlrspor açılıyor. Daha hâkim ve kombine bir oyun oynuyor. Yirmi Beşinci dakikada İsmail, yine ceza çizgisi dışından çektiği demir gibi bir şütla Demirsporun ikinci sayısını da çıkarttı, ikinci golden sonra bir müddet Demlrspor kalesine yer-
Ingiliz profesyonel takımı
Sunderland'ın
şehrimizdeki maçları
şampi-maçla-kalmış
Ingilizler, genç Milli Futbol Takımımızla da bir karşılaşma yapacaklar Ingiltere İlkinin İkincisi Sunder-land takımı 10 mayısta şehrimize gelerek dört maç yapacaktır. Sunder-land Ingiltere İlkinde en kuvvetli takımlardan biridir. 1892, 1893, 1895, 1902, 1913, 1936 da altı defa yon çıkmış ve Kıral Kupası rında yalnız bir defa finale
ve Wembley’dekl final maçını 3-1 kazanarak bu şerefli neticeye erişmiştir. Sunderland takımında W. Wolsh, Reynolds, Scotson gibi tanınmış futbolcular vardır.
Sunderland 18 mayısta Beşiktaşla, 16 mayısta Genç millî takımiyle, 20 mayısta Galatasaray ve 21 mayısta da Fenerbahçe ile oynıyacaktır. Bu maçlar için numaralı biletler 750, kapalı 400, açık tribün 250. duhuliye 150 kuruştur. Kombine biletler ayın 10 unda, tek biletler ise ayın 11 inde satışa çıkarılacaktır. Sunderland 7 mayısta Londrada son İlk maçını oynadıktan sonra Istanbula hareket edecektir.
Takımlarımızın İngiliz takımı ile yapacağı maçlar merakla beklenmektedir.
M
0
2
Vefa - Gençlerbirliği maçında Suphinln şutunu kaleci Osman yumrukla kurtarırken
Takımlar
G.Saray »Beşiktaş .'Bahçe refa l.Spor
G.Birliği Altay Göztepe
P U V A N
O
13
13
11
11
12
12
10
10
VAZİYETİ B
7
4
5
4
5
4
2
G
6
7
5
4
.3
3
2
A
17
27
21
21
22
17
14
Y
5
14
7
15
25
23
19
35
p
32
31
26
23
23
22
16
11

Demlrspor kalesi önü
Bir Fener hücumunda leşen Fener muhacimleri, AnkaralIların muvaffak bir tabiye- tatbik etmeleri dolayısiyle bir netice alamıyorlar. Bu arada Demlrspor kalecisi çok güzel bir kurtarış yaptı. 43 üncü dakikada Muradı rahatça geçen îsmallin ortası az daha Fenerbah-çeye üçüncü bir gole mal oluyordu. Birinci devre Demirsporun 2-0 galibiyetiyle sona erdi.
İkinci devreye, açık bir oyun sistemi tatbik eden ve yakaladığı fırsatlardan istifade etmesini bilen bir takım manzarası arzeden Demlrspo-run vuruşiyle başlandı. Topu kaparak derhal hücuma geçen Fenerbahçeliler bir anda Demlrspor kalesini sardılar. Lefterin iki müdafi arasından sıyrılarak Halide verdiği pası, Halit plâse bir vuruşla sayıya tahvil etti. Bu golün verdiği şevkle şahlanan Fenerbahçeliler bir dakika sonra Lefterin ayağiyle beraberliği temin etmekte gecikmediler. İki dakika 1-çlnde üsüste yapılan bu iki gol, oyunu şlmşekleştîrdi. Oyun müsavi bir duruma girince halkta heyecan son haddini buldu. Şimdi galibiyeti koparmak için İki taraf da bütün enerjisini ortaya koyarak oynuyor. Ahmetlin müdafaadan hücum hattına a-lınması, Fenerbahçe atanlarının daha sık ve tehlikeli olmasını intaç ediyor. 2 Önci dakikada yere düşürülmeden dört beş defa kafadan kafaya aktarılan top, Zekeriyanın ayağına bırakıldığı halde bu oyuncunun kalenin üç metre yalçınından çektiği şüt direğin üstünden aştı gitti. Galibiyet sayısını çıkarmak için Fenerbahçe-nln bu devrede azimkâr oynamasına mukabil Demlrspor daha ziyade mü-
dafaada, gol yememek için çabalıyor.
38 inci dakikada Iskenderin sakatlanarak dışan çıktığı bir sırada Fik-retin sağaçıktan yaptığı ortalama kale direğine çarparak kurtuldu. 41 inci dakikada kaleci dışan çıkmış olduğu halde Lefter ile Ahmedin birbirlerine girmeleri bir gol fırsatının kaçmasına mal oldu. Son dakikalar Fenerbahçenin Demlrspor kalesini bir çember içine alarak şüt yağmuruna tutmasiyle geçti ve nihayet De-mlrsporun gol yememek azmi galip gelerek müsabaka 2-2 berabere sona erdi.
İtalya, Dünya kupasına iştirak ediyor
Roma, 28 (AFP) — Rio de Janei-ro’da Jules Rimet kupasına katılacak Italyan millî takımı İçin şimdiden 22 futbolcu seçilmiştir. İtalyan Federasyonu futbolculara müracaatla Brezilyaya uçakla gitmeyi kabul edip etmediklerin! sormuştur. Ancak cevaplar geldikten sonradır kİ, milli takımı teşkil edecek olan oyuncuların listesi İlân olunacaktır.
Brezilyaya uçakla gitmeyi reddeden oyuncular millî takım kadrosundan çıkarılacaklardır.
Robinson, Bornese sayı ile galip geldi
Detrolt (Mîchlgan), 29 (AP) — Yarı ağır sıklet şampiyonu Ray Ro-blnson, dün akşam, on rauntluk bir maçı, Ray Bomes’e karşı sayı ile ve ittifakla kazanmıştır.
zor kurtardı
bir pası kuvvetli bir şutla kaleye yolladı ise de kaleci Turgay güzel bir plonjonla topu kurtardı. Karşılıklı geçen atanlarda top Doğana kadar geldi. Doğanın 18 dışından çektiği kuv-vetli şutu kaleci yakaladı. Altay tehlikeli bir akın daha yaptı. Cihat aldığı topu Kâmurana yolladı, Kâm ur an da gayet sıkı bir şutla Galatasaray kalesine çektiyse de kaleci Turgay güzel bir plonjonla yakaladı, ilk devre 0-0 berabere kapandı.
ikinci devreye Galatasaray takımında yaptığı ufak bir tadilâtla başladı. Ruhi beke, Naci sağiçe. Koçla de açığa geçti. On birinci dakikada Naci güzel bir vücut çalımı ile müdafileri geçerek kaleye sokuldu ise de Gündüzün topa müdahalesi muhakkak bir golün kaçmasına sebep oldu. 28 İnci dakikada Galatasaray bir gol daha kaçırdı. Bu arada Altaylıiar bir penaltı kazandılarsa da hakem bu penaltıyı vermedi. Bundan sonra oyun sertleşmeye yüz tuttu. Sağdan Isfendi-yann ortaladığı topa Gündüz güzel bir kafa vurduysa da top kalenin Üstünden aştı gitti. Ve maç su suretle 0-0 berabere sona erdi. Galatasarayın mağlûp olmamasına kaleci Turgay ve Muzafferin güzel oyunu sebep olmuştur.
BEŞİKTAŞ: 6, GÖZTEPE; 1
ikinci maç hakem Muzaffer Ertu-feun idaresinde Beşlktaşla Göztepe a-tasında oynandı.
BEŞİKTAŞ: Mehmet - Vedlî, Fa-ruk - Eşref, Leon, Çaçi - Süleyman, Alt Ihsan, Bülent, Fahreddin, Rahmi.
GÖZTEPE: özcan - Semih, Fahri - Nazım, Mustafa, Mehmet - Nezihi, Ahmet, İbrahim, Emcet, Talât.
Oyun karşılıklı alanlarla başladı. Dakikalar İlerledikçe Siyah-Beyazlı-ların daha ağır bastığı görülüyordu. Yirmi ikinci dakikada Çaçinın otuz metreden çektiği şutu Bülent güzel bir şutla gole çevirdi 37 nci dakikada Ali Ihsan Fahreddinden aldığı pası iyi kullanarak ikinci defa ağlara taktL 44 üncü dakikada Süleyman kornerden gelen topu fevkalâde bir şekilde şuta tahvil ederek üçüncü golü de attı. Devre 3-0 kapandı.
ikinci devreye Beşiktaşlılar daha enerjik başladılar. Göztepelller de a-rada sırada güzel atanlarla Beşiktaş kalesini sıkıştırmaya başladılar. Bu arada Göztepelller kazandığı bir penaltıyı atamayarak muhakkak bir sa-arada Göztepelller kazandıkları penaltıyı atamıyarak muhakkak sayıdan mahrum kaldılar.
19 uncu dakikada Süleyman 4
cü, 33 üncü dakikada Bülent santra* dan. fakat ofsayt vaziyetinde aldığı topla beşinci golü attı. Göztepelller de bu arada tbrahimln ayağı ile kale yakınından ilk ve son gollerini kazandılar. Nihayet devrenin sonlarına doğ» ru Ali Ihsan ortalardan aldığı topu altıncı defa Göztepe ağlarına taktı.
bir bir
Un-
“Bir altın eldiven,, için yirmi yumruk
Beraberlerinde menajerleri Femand Vlaney olmak Üzere Londranın îdlevrild hava meydanına gelen bu on boksör Ameri-kaya hareket etmişlerdir. 18 nisanda Chicago’da başlayan, meş hur Altın‘Eldiven müsabakasına İştirak etmişlerdir. Joe Loulı ve ona mümasil bir çok sporcuyu lanse eden bu miisahaka senenin en heyecanlı boks maçlarını İçine alır. Soldan sağa doğru: Finlândlyah sinek sıklet: Pentti Hamalalnen; tüy slklet İrlandalI Davld Connell; İrlandalI hafif sıklet Mac Çulla gh; orta sıklet Fransız Robert Vallet; ağır sıklet Fransız Ray-mond Degllnocenti; Menajer Vlaney; ağır sıklet Finlândlyalı Teemu Kuuscla; Italyan hafif sıklet Glovani de Segnl; ağır DanimarkalI Victor Jorgen6en; tüy sıklet Fransa Jacgues Ba-tallle ve horoz sıklet DanimarkalI Hennlng Jensen.
jr * j ’
■ -1 X’ ? A
J 1 E*'4 ır

1