Pazar 1
Mayıs 1949
Yıl 1 — No. 2
Başmuharriri: Mümtaz Faik Fenik İDAREHANE
Denizciler Caddesi 2 Posta Kutusu : 193 Ankara Telgraf : Zafer Gazetesi Ankara j Telefon : 15315 Fiatı her yerde 10 Kuruştur.
TUR SİL
OKSİJENLİ SABUN TOZU ÇAMAŞIRI KENDİ KENDİNE YIKAR. TURYAĞ FABRİKALARI MAMULÂTI
İşçiye hakkını verirsek lâzımdır
Bayar'ın Zonguldak'taki mühim konuşması
İşçi meselesini yeniden tanzim etmeğe mecburuz
Bayar on binlerce kişinin önünde işçi meselesini anlattı ve hayat pahalılığı sebeplerini izah etti
Düşmanca hareketlerin sorumu!
Mümtaz Faik FENİK
İktidar partisi erkânından çoğu, hele son zamanlarda muhtelif partili vatandaşlar arasında dostluk tesisinin zaruretinden bahsetmece başladılar. Bilhassa aynı zamanda C. H. P. Genel Başkanı olan Cumhurbaşkanı, son Kastamonu nutkunda, muhtelif siyasi kanaat taşıyan vatandaşların birbirlerine düşman olmamaları lüzumunu açıkça meydana koydu. Gerçekten medeni âlemde ve demokrasi dünyasında tamamiyle aykırı siyasi kanaatte olan kimselerin birbirlerine karşı düşmanca hareket ettikleri asla görülmemiştir. Muhafazakârların lideri olan Churchill, partisi seçimleri kaybettiği zaman, Atlee'-nin elini sıkarak iktidardan ayrılmış Amerika'da cumhuriyetçilerle demokratlar arasındaki seçim mücadelesi aynı samimiyet havası içinde sona ermiştir. Fakat gel gör ki, Halk Partisinin muhalefete karşı aldığı vaziyet bu mudur? İktidarı kaybetmek ihtimalinin vehmettirdiği korkulu rüyalar karşısında bazı kimselerin Anayasa'da vatandaşlara bahşedilen haklara bile kulak asmadan ne gibi acı ve tehlikeli usullere başvurduklarını çok yakın tarih bize açıkça isbat etmiyor mu?
Evet, bu harbin sonunda demokrasi fikri, Avrupa'nın Rusya ve peykleri dışındaki bütün bölgelerinde muzaffer olmuştur. Türkiye bu demokrasi bölgesinin içindedir; öyle ise, bu fikrin bizde de tatbik sahası bulması zaruridir; faka ne yaparsınız ki, iktidarı ellerindi bulunduranların çoğu, demokrasiy sadece kendi iradelerini kendi men faallerini, kendi nüfuz ve tesirlerini devam ettirmek için bir vasıt olarak oie almışlar ve bir nev maskeli demokrasi oyunu kurmuş larılır. Bu bir dış görünüştür; hal buki bir de iç âleme bakacak olursanız; orada her türlü baskı ve teh diller gayyası içinde demokrasinir. D'sine bile tesadüf etmek kaabıl değildir.
Demokrat Parti daha ilk kurul dugu günlerde müthiş ve korkum, bir tepki ile karşılanmıştır. Demokratları komünistlikle suçlandırmağa yeltenenler hep karşı partinin içıa-den çıkmıştır. Nice vatandaşlar, demokrattır diye Jandarma dipçiği altında inim inim inlcmişlerdir,
idarî baskı oradadır; iktisadi baskı oradadır! Sayın Bayar'ın dünkij beyanatında açıkça tebarüz ettirdiği gibi şimdi de adli bir baskı başlamıştır. Demokrat Partiye mensup olan vatanaşlar, seri halinde işlerinden, ekmeklerinden edilmektedirler. Muhalefete mensup gazeteciler hâla mütemadiyen hapis tehdidi altındadır. Fakat bu aradı güzel ve tatlı sözlerle dolu tüme.ı tümen demokrasi kasidelerine nc buyurular?., Bunlar, demokrasi çocuğunu beşikle uyutun, yine bildiğini okumak istiyenlerin tuttu duk-|art b'r nevi avundurma ninnileridir!,.
O halde, muhtelif siyasi kanaatte olan vatandaşlar arasında düşmanca bir hareket vaysa, bütün ağırlığı doğrudan doğruya sudoce, İktidar partisinin omuzları üzerinle, ve onun zimmetinle kalmıştır!
Her türlü baskı altında bulunan muhalefetin, knışı tarafa du ca hareket etmeğe zaten nc vaziyeti ve ne de kudreti müsaittir. F.sasen böyle bir harekete girişmesi ı'e uğruna mücadele ettiği demokrasi prensiplerine yani tabiatına ve kanaatlerine aykırıdır.
Mantıki netice şudur: Memlekette sosyal ve siyasi ı,ir barış temin etmek istiyorsak, İlk hareketi mu-(Sonu 3a. 3 Sü. 4 te)
Zonguldak, 30 (Hususî surette gönderdiğimiz arkadaşımızdan telefonla- — Demokrat Parti Baş. kanı Celâl Bayar bugün burada yapılan mitingde on binlerce Zonguldaklının coşkun tezahürleri arasında güzel bir konuşma yapmış ve ezcümle demiştir ki :
« — Eski tâbirile Havzai fahmiye memleketin
en zengin servetlerinden biridir. Bu kadar zengin bir Havza deniz kenarında nadir olarak bulunur. Bu bizim için kömür istihsal ve sanayiimizde bir imtiyazdır. Ayrıca Karadeniz'de ve Akdeniz'de bizim Havzamızın tabii müşterileridir. Şu halde Türkün mühim ve başlı başına ihraç maddesini teşkil (Sonu Sa. 3 Sü. 2 de)
Zonguldak mitingi
Vali Demokratlara zorluklar çıkardı
On binlerce Zonguldaklı ancak tel örgüleriyle kapalı bir yerde toplandılar ve orada konuştular
Z-meuHak 30 (Hususi surette gön- lâl Bayar bugün yanında, Zongul-
derdiğimiz arkadaşımızdan" teli la) — Demokrat Parti Başkanı Ce-
İngiliz Büyük Elçisi Londra'ya dönüyor
Sir David Kelly Türk milleti ve basınından takdirle bahsediyor
euuen ingiltere DU- - Ravnr u„ nrı,.,Haolar, ---
Milletvekili Ali Rıza Incealem-! daroğlu; Kayseri Milletvekili Kâmil Gündeş. Manisa Milletvekili Muammer Alakart, Parti Sekreteri Basri Aktaş olduğu halde Zonguldağa gel-li. İstanbul gazetecileri de kendilerde beraberdi. İstasyon, trenin gelme saatinden çok evvel dolmuştu. Jıi binlerce Zonguldaklı trenin bir snaf kadar gecikmiş olmasına rağ- j men gittikçe artan bir kalabalıkla ı Celâl Bayar ve arkadaşlarını bekli- j I vordu. Celâl Bayar ve arkadaşları trenden indikleri vakit halkın bü-j yük bir sevgi ve saygı heyecanile j Ankara, 00 a.a. _ Moskova hllvllk ' .k=^?.,1.and,.• Bu »eY«l Ve ,e«- !
tanbul'a gidecek ve Pazartesi günü " Çu™hurlye, meydamna f^erek ığleden sonra da uçakla Londfa'ya JJJ* * * ^ ^
Celâl Bayar Sakaryabaşı mitinginde konuşurken
Ev sahiplerine gün doğuyor!
Kiraların serbest bırakılmasına dair olan kanun projesinin esasları
Akar kiralarının 1950 den ve mesken kiralarının 1951 den itibaren serbest olması isteniyor
hareket edecektir,
Kendisiyle görüşen Anadolu A-jansı muhabirine Büyük Elçi şu beyanatta bulunmuştur;
rkiye'de bulunduğum müddet
Parti binasının balkonundan Celâl Bayar halka kısa bir hitabede bulundu ve dedi ki: .Enerji istihsali ile meşgul olan ; - . atanJayların ruhunda bu derece!
ç.nJe. Türk basıntmn yalnız Anka- bir ene,.ji yaşadığma bir defa daha 1 ra'da ve istanbul'da değil, il merkez- . hiJ oluyorum. Burada bir hazine terinde de gösterdiği saygı ve anla- | üzerinde oturuyorsunuz. Bundan is- -yış bilhassa dikkatimi çekti. Bu. ga- ,lf, -e hakkın. sağl.vacnk sizin s,v etecılenn çok titiz, vazifelerini • Hepinizi sevgi ve saygı i'e seze rneJenı rollerini tamamiyle müd- âmlarım.» ik oHuklsrnı isnat eder. Bur dn \)..ıı„-„ „, ., . , ,
geçirdiğim ü5 sene içinde, ingiliz - «,k£d,«! Z°f Uk ,
Türk münasebetlerini ilgilendiren vnS "u Kr m. Vkurulu bugün
»k%„reHvlo I y0P'latak b,F mitln« Vilâyete
herşeyi halka bildirmek suretiyle gösterdikleri iyi niyetten dolayı kendilerine teşekkür e'mek isterim, Buradaki ikametim esnasında E-
(Sonu Sa. 3 Sü .6 da)
•nüraeoat etmiş ve lâzım geh narite'eri tamamlamıştı.. Demok- I tlar mitingin.Cunihuriyet Mcdn- ' ,ın.la yapılacağını bildirdikleri hal-(Sonu Sa. 4 Sü. 8 da)
Tarım Bakanı Cavit Oral |
Amerika'dan
gelen ziraat âletleri
Cavit Oral âletleri görmek için yarın İstanbul'a gidiyor
'Darım Bakanı Cavit Ora' Mr. Dom i • . m paznrte3i günü İstanbula
Maısal P ânı gcreğince verilen zi rai âletlerin ilk partisi salı günü İs-
.' j-u gelece için Vekil ve Mr. . "'-i bunİT'n tc-.c',ümü anında İs-"'V u"da hu'unacaklfirdır.
Filistine giden Yahudi zenginleri
.İstanbul, 30 (Telefonla) • — Panona bandıralı Anha Marlüs vapuriy-le bugün 800 zengin yahudi Filistine hareket etmiştir.
Ankara ve İstanbul'daki maçlar
İstanbul Basın Kupası Maç.arında Galatasa- rabere kalmışlardır. Maç ara ait tafsilât 5 i ... ray Beşiktaş'a 5 - 4, Fenerbahçe Vefaya 3-2 sayfamızdadır. Yukardaki resimde Ankara'da-galip gelmiştir. Demirspor - İst. Spor 0 - 0 be- iki takım kaptanlarını beraber görüyorsunuz.
Eiaine Shepeard Ankara'da s anki bahar bayramını kutluyor
ilaîrıe Shepeard şehrimizde
Sinema artisti Elaine dün şehri- , bas rolleri oynamış olan artist mize gelmiştir. Birçok R. K. O ve yakında İtalya'da yapılacak olar. Metro Goldvin MaVer fi'mlerlnHe (Sonu Sa. 4 %ü. 7 de)
$ Sabahattin Ali'yi öldürenin dâvası
İddianame okunurken ağlamağa başlayan kaatil bir tiirlü susmadı
Kaatil müşahede altına alınacak
Kırklareli, 30 (Hususi surette landı. Salon çok kalabalıktı, yüz-
gönderdiğimiz arkadaşımızdan te - lerce meraklı da mahkeme binası- 1
lefonla) — Günlerce bütün Türki- nin önünü doldurmuştu, yeyi heyecana sevkeden Sabahattin Sanık Ali Ertekin çok zayıflamış
Alinin katli dâvasına bu sabah şelı- tı. İki jandarmanın refakatinde â- j rimiz Ağır Ceza Mahkemesinde baş- (Sonu Sa. 4 Sü. 3 te) ,
Meclisin yarınki ruznamesinde gayri menkul kiralarınJam tahdit ıerin kuikm.asına dair elan kanun lâyihası da vardır. Bu lâyihanın müzakeresi sırasında mülk sah ve kiracı milletvekilleri arasın hararetli münakaşalar olacağı umulmaktadır. Bu mevzuu totk.ic eden muhtelit komisyonda daha jimdiden ihtilâf çıkmış ev ve dük-;ân kiralarının serbest bırakılmas.-la birçok milletvekilleri muhalif .çalmış bulunmaktadırlar.
Bu mevzu etrafında yapılan muhtelif kanun tekliflerim tetkik itmek üzere teşkil edilen muhtelit komisyon hazırladığı kanun lâyihasının başındaki mucip sebeplerde ıdralaıın serbest bırakılması prensibin. şöyie müdafaa etmektedir:
• Milli Korunma Kanununun 31 nci maddesiyle verilen salâhiyete o.naen yapılmakta oian fiyat müı cabesinin işlemediği Hükümetçe görülerek serbest bırakıldığı g deniz nakliyatına konulmuş olan tahditler^ , dahi bu defa ilga edildiğinden, olağanüstü ahval mmahaza-sıyle on senedenken g ıyrı menkuller üzerindeki sert ve hattâ mü'ki-yeti de zedeliyecek mahiyetteki tahdidatın güna gün suiistimallere sebebiyet verdiği binbir misalle izah îdılmektedir.
Tetkikatımız neticesin'e vasıl olduğumuz kanaat mezkûr 30 uncu (Sonu Sa. 4 Sü 4. te)
AKINTIYA-1
!_ÎIHREK
İş başa düştü
Ticaret Bakanımız hayal pahalılığı bahsinde gazetecileri vazifeye çağırıyor. Sade tenkit para etmez, mücadele için tedbirleri de göstersinler g-hi bir söz ediyor. Gazeteciler, dörde deva bulacaksa İyidir,
Başbakanımız Ülke gazetesinin eski başmuharriri! Başbakan Yardımcısı Ulus'un eski Başmuharriri, Emin Erlsirgil Memleket gazetesinin eski Başmuharriri, Necnıeddlu Sadak Akşam gazetesinin Sahi;» ve Başmuharriri, Cav't Oral Ada iladaki llergün gazetesinin Sahip ve Başmuharriri, Banguoğlu eski bir gazeteci! Bizzat, evet bizzat Cemil Sait Barlas da Ulus gazetesinin eski Başmuharriri!.. Dalıa ne yapalım, kabineye, 'turhın Felek dostumuzla beraber Gazeteciler Cemiyetini de mi sokalım?
Anlaşılan bize gazetecilerden değil, yazılanları okuyan karilerden mürekkep bir kabine lâzım! — YEDEKÇI _
ZAFER
1
Bahar Bayramı
Y(
! inünıüzde insanların cn çok etini duyduğu şey, yalnızlık-Boyna kalabalık, boyna le-boyna didinme içinde sürüp n ömrün hakikaten anlaşılır jıânası yoktur. Bana bu satır-■ yazdıran şey, bugünün 1 Mu-oluşu, yani, bahar denen sa-n altın kapısını açtığımız oluşudur. I^cliıncsinüc bile bir büyü ta-dtu öu, bahar, nedense, bana o rjUk yalnızlıkların, o :)iı çeşit „li kendini sevme elemek olan ^lenıile başbaş.ı kalınanın, ba-b|aiıp dağı :■.. kaçınanın, garip ilerin dilinden anlamuııuı, j'rla, ağaçlarla kaynaşmanın, • adların o nazenin salınışla-,a düşler kurmanın ve niha. I bu dünyada biz insanlardan
ağaçlar, sular, taşlar, ı • 'ar, kurtlar, papatyalar, köstekler ve saire ve saire bulun ı
ı kav:
Oldl
u düşündürür. Sadccc bu ünce, beni olduğum yerden . yorasıya, ölesiye, takatim JjJeııesiye bir yolculuğa çık.ı-' gezdirir, gezdirir, ama nere-' asla bilmediğim, görmefli-asla sabiden gidcmiyece-
Muhip DIRANAS
ğiın, değil hattâ, düşüııemiyece -ğim, rüyalara mahsus, yerleri gezdirir ve sonunda, zannedilen ) orgunluğun aksine, nadiren kavuştuğumuz o derin uykulardan birinin sabahında, yatakta duyulan rahatlık ve bahtiyarlık hissi içinde bırakarak, pencereden, baştan aşağı çiçek açmış kayısı ağaç: halinde füiümscv,
Hepimizin bu cins, ruh besleyici y. lııızMUara, et' '.ınızd .ki
lıayı lınyuıı sarhoşluğundan vakit vakit a;, ıim.rya ııe kulaı ihtiyacı, ııuz var. Uslu, bilgin bir -Inslun. bir gün ban-: Bir cıgıırayı souu-na kadar cığ r içiyoruz -'ive içtiğimiz bile ' ııvor. B r telâş, bir akıntı içinde alabildiğine gidiyoruz. Halbuki, biran, bir saniye ılnrabilsek, bir vkfe gcçlre-b; sel- hayatın mân sını anlardık Af'İ hürriyet de bulur., demi t .
Sevgili okuyucularım bugün Balı ■ Iî yr.-uıı olduğu için - üstelik de piş îr - size her türlü dertten, ukalâlıktan uzak, gelebildiğine r. iı »t bir bahar yazışı yazaym dedim; galiba olmadı, ama, eğer iz'n vcri-sçp'z. bahar İçin yazılmış bir şiirimi buraya alarak sizin bahar bayramınızı kutlayım:
Radyo ve partiler
Basın ve Yayın Genel
Müdürlüğü kanun tasarısındaki ösaslar
Basın ve Yay ın Gaıel Müdürlüğünün kuı-uiuş, vazıte vc memurları haK.kin.Kik: kanun tasarısı, hükümetçe mucib sebepleri ve geçici komisyon "üeğiştıvmelerlyle birlikte Büyük Millet Meclisine sunulmuştur. i'usanya Turizm Gerıel Müdür-
Memleket dâvaları
Aradığımız demokrasi
i '.iirlü
löuş \ ten.-: a. Basın
bulum o
i Yay
■ 1) Yayın
Bahar gökleri
Meltem mi ki bu esen, renk mi ki, şarkı mı ki; Şu dağdan aşağı ak bir bulut salkımı ki İçerime bir garip sarhoşluk akıtmada; Renkler mi ki şu burcu burcu kokan havada; Düş mü ki üzerimden akaduran bu nehir. Kork! Bahar seni bir al güle döndürebilir Bir daha göstermemek üzere gök yüzünü!. Ah! Bu gökyüzünden birgün ayrılmanın hüzznü.
Yattım coşkun çimenler üstünde uzun zaman, Kuşlar değil başınım üstünden hızla uçan, Kardeşlerin yüzyıllar önce kopmuş ahları, Ebediyen bu mavi gökyüzünden ayrı. Havada kavuşmanın bayıltan kokusu var; Durma, durma, gözünün alabildiği kadar Sar bu şarkı söyliyen, bu rakseden evreni, Ve ayırma güzel gökyüzünden gözlerini; Yaşamak kadar güzel, saf, hıavi gökyüzünden, Bahşeden gökyüzünden .ebedî gökyüzünden.
AZETELERDEN
Ara seçimler yapılmalı mı ?
»'atan» da Ahmet Emin Yalman p zamandanberi önemini muha-f eden ara seçimlerinin yapılıp ■|ilmaması mevzuunu ele alarak fnakalesine şöyle başlamıştır :
•Utlln vatandaşlar sunu anlamışlardır : jglom ve İstikrarlı bir Türk devletinin ■11. namuslu ve temiz bir umumi se-.............•. Muayyen şahısların «eltiden ibaret keyfi bir devir ancak se-Jerden aonra kapanacak, parlak sttz-
■1ar, kıskancl'klar ve kinler ondan son-F iasflye bulabilecektir.»
3und?..ı sonra muharrir bugünkü lk "artisi idaresini ve Şemşettin ııaltay hükümetinin vaziyetini iitli olarak teşrih etmektedir. Fa-l mevcut şartların henüz cesaret j rici olmadığını izah eden Ahmet ıin Yalman yazısını şu paragrafla .irmektedir :
Bu şartlar altında ccrcyan edecek bir seçim, dahili sulhü baltalamak vc umu-- " seçimin dürüstlük imkânlarını zaafa «atmak elbi bir netice verebilir. Aru-Ki zaman azdır. Milletvekilliğini bir itikacılık mesleki halinden kurtarmak | {pl maksatlarla, seçimlerden evvel Ana-İHds tâdiller yapmaâa İhtiyaç vardır, j
öyle geliyor ki ara seçimin riski gö-•d alınacak vc bununla vakit kaybedilene yerde bllttln gayreti, dahil! sulh gayc-'! ıc ve Anayasa tâdlllorlno hasrotmek da-f. faydalı bir yoldur. Ortada sarih bir ka-enl mahzur yoktur. Dlfier mahzurlar da La gayenin azametine feda edilebilir. Ara .çimleri yapmamağa İptidadan kurar verirse memleketin temin edcccftl kazanç; fsavvur cdllcbliccck mahzurlara her hal-■ llsttlndür.»
Eski ve yeni çamlar
j Be. Fa. «Tan» daki .Bir Damlalık, "ıkrasında bir ummanlık derdi or-■'aya şöyle atıyor :
' «Bir gazetede küçük bir haber okudum: falyanın bilmem nc tezgâhlarına ısmarladığımız İki geminin yılbaşında bitcccâl-'.1 bildiriyor.
9 Bir gazetede kocaman bir resim gördüm: ^merlkadan aldığımız İki muhribe »anca-j imiz çekiliyor.
•i1 Vc tarih kitabından bir ses kulaklarımı Şguldattı. Sakalı tltrlycn bir vezir baftı-j'iyordu :
t— Paso.. Pasa.. Sen bu devleti anlıya-
sas olan Nusret Safa Coşkun «Son Posta» daki yazısında, Ses Tiyatrosunda bazı sporcu seyircilerin kıymetli bir futbolcumuzun karikatüri-ze edilmesinden muğber olarak çıkardıkları hâdiseyi ele alarak bir makale yazmış ve tekerrürünü önleyici şu mütalâayı ileri sürmüştür:
«Her İki tarafa bunları hatırlamakta fayda, bâdlsentn bütün eşhasını ayıplamağa müstahak buluruz. Böyle neyler olmamalı. Lâubalilik biç bir zaman hafifletici sebepleri olmıyan can sıkıcı vakalar doğurur. Olan da bundan başka bir gey değildir.»
Türk gençliğinin asil teşebbüsü
Tasvirin başmakalesinde Cihat Baban Yüksek Tahsil gençliğinin Anadoluya çıkarak köylerin kültür hareketlerine faydalı olacaklarını ele alarak bu teşebbüsü öğmekte ve şu satırlarla faaliyetlerine muhakkak ki hız vermektedir :
etin bak ve hürriyetlerini n mukaddes emanet olarak tutan Türk ençlerl, bu fakir, bu İdaresizlik içinde
rdari işler, | 4) Ankara raâyosu vc 51 istanbul radyosu olmuk üzere 5 müdürlük derpiş edilmektedir. Ayrıca bir ü- | mu o Miidür yardımcısı İle bir müşavir kadrosu da mevcuttur.
Hariçte memleketimizi tanıtmak ı ve memleketimizle ilgili haberleri alıp vermekle görevli haberler büroları ile basın ataşelikleri de kadroya dahil edilmiştir. Haberler bürolarının nerelerde açılacuğı hükümetçe tâyin edilecektir. Basın ataşeleri, hizmet gördükleri memleketlerdeki elçiliklerimiz heyetine dahil olacak ve idarî bakımdan Basın ve Yayın Umum Müdürlüğüne bağlı bulunacaklardır. Basın ataşelerinin fiışijleri Bakanlığı veya Basın ve Yayın Umum Müdürlüğü mçMufclarından olmaları yahut da Lürkçe günlük gazetelerde en az on yıl çalışmış bulunmaları şarttır.
Yeni kanun tasarısı, radyodan, muhtelif siypsî partilerin istifade c-debîlmeleri bahsinde de hükümler ihtiva etmektedir. Buna göre, siyasi partiler umumî seçim zamanında, mahdud ve muayyen seanslarla radyodan en çok 15 dakika faydalanabileceklerdir. Seansların sayısı üçü geçmiyeceği gibi, bu seanslar bırleş-tirilemiyeceKtir. Ayrıca, siyasi partilerin radyo neşriyatını ne zaman yapacakları Basın ve Yayın Genel Müdürlüğü tarafından tesbit edilerek partilere bildirilecektir.
Siyasî neşriyat için daha bir çok | formaliteler ihtiva eden tasarıdaki konuşmalarda suç teşkil edecek veya devlet güvenliğini, genel asayişi bozacak mahiyette ifadeler bulunduğu takdirde, Basın ve Yayın Genel Müdürlüğüne sunulacak olan konuşma yazısının, münasip tâdiller yapılmak üzere, mahallî Cumhuriyet Savcılığına tevdi edileceği ve parti konuşmalarından doğacak mesuliyetin parti adına konuşanlara ait olacağı da tasrih edilmektedir.
Önümüzdeki günlerde, Büyük Millet Meclisinde müzakere edilecek olan bu kanun tasarısının, evvelce Basın ve Yayın Umum Müdürlüğü kadrosunda bulunan Etüd Heyeti, Evrak ve İstatistik Müdür-İüğü ve Vesikalar Müdürlüğünü lâğvettiği, diğer taraftan İç ve Dış Yayın Müdürlüklerini de Yayınlar ve Haberler Müdürlüğü halinde tek bir şube haline getirdiği görülmektedir.
. Bu sebepten aylıklılardan 30, ücretlilerden de 60, yani ceman 90 memurun kadro harici kalacağı zannedilmektedir.
4 Temmuz 177C tarihinde neşredilen Birleşik Amerika Devletleri İstiklâl Beyannamesi der kı : .İnsanların müsavi haklara malik olarak doğduklarını, yaşamak, hür olmak ve saadete kavuşmak için besledikleri emellerin kendilerinden hiçbir surette nez'edilemiyeccğinl ilân ediyoruz.
Hükümetler bu hakların temini için kuvvetlerini idare edenlerin iradelerinden almaktadırlar..
1789 da neşredilen însun Hakları Beyannamesi deı; kİ : -İnsanların hürriyet ve müsavatları, hayatları boyunca devam eder. Her türlü içtimaî taviz ve takyid ancak umumun müşterek menfaatine istinat eder. Cemiyetlerin teşekkülündoki gaye, insanın tabii ve değişmiyen haklarının temini düşüncesidir. Bu haklar hürriyet, emniyet ve mülkiyet hakları, zulme ve itisafa karşı mukavemettir. Her hâkimiye-
ı esası millettedir. Hiç bir fert, hiç bir heyet milletten doğmıyan a)n ürf ve adetlere bağlı insanlar-i,,ç bir tesir veya hâkimiyeti icra dan lleri kUtürtü, mesul ve medenî elemez b'r topluluk vücude getirebilmişti
Bir memleketle anayasa ne kadar demokratik olursa olsun, hükümet vatandaşların tabiî haklarına riayet etmezse böyle bir hükümetin hakikî bir hükümet olduğunu ispat etmek imkânsızdır. Faşist memleketler anayasalarında da her şey halk için ve halk namına yapı mış fakat bir zümre yine bildiğini okumuştur. Demokratik bir idarede daima hak ve fazilet hislerinin hâkim olması lâzımdır.
Yazan
Hitsnü Hâmit Kaptagel
Kanun.
_______ _________ iradenin ifadesi- Fransa, su asil ve insanı prensipçe erek himayeyi, gerek cezayı lere dayanmak ve bunlara riayet eletsin, kanun her şeyden suretiyledir ki, insan tarihinde
.......iâyık olduğu mevkii yapmış ve yine
bu prensipler sayesindedir ki, varlığını, mukadder bir felâketten kurtarmıştır.
Amerika'da ve Fransa'da olduğu gibi, İngiltere'de, İsviçre'de, İsveç'le, Finlandiya'da velhasıl ileri kültürlü ve yüksek medeniyetli her memlekette bu, böyledir. İdeal ve meşru hükümet, hiç şüp-
ı asil v
nftlınk yere ıstırap çeken memleketi gânc timlt ışığıdırlar. Bu ıgık bize ı memlekete doğru, anayurdun ıstırap doğru. huzmelerini serpiyor. İste gençliği. Türk köylüsünün ıstırat siyah ekmeğini paylaşmak üzere J

evvel bütün vatandaşlar için müsavi olmalıdır. Kanun karşısında bir oluklarından, fazilet ve ehliyetlerinin jaaşka hiç bir şey gözetilmeksizin vatandaşlar liyakat derecelerine göre aynı haklara malik olarak kabul 'unurlar.»
Türk Anayasasının 68, 69 ve 70 inci maddeleri der ki :
• Her Türk hür doğar, hür yaşar, hürriyet başkasına zarar vermiyen her şeyi yapabilmektir. Tabii haklardan olan hürriyetin herkes için sınırı, başkasının hürriyeti sınırıdır.
u sınırı ancak kanun çizer.
Türkler ,kanun nazarında eşittirler ve ayırtsız kanuna uymak öde-vındedirler. Her türlü grup, sınıf, aile ve kişi ayrılmalıklorı kaldırılmıştır ve yasaktır. Kişi dokunmaz-"ığı, vicdan, düşünme, söz, yayım, •olculuk, bağıt, çalışma, mülk edin-ne. malını ve hakkını kullanma, toplanma, dernek kurma, ortaklık kur-hakları ve hürriyetleri Türkün tabii haklarıdır.
Dünyaya hür olarak gelen insan, cemiyet arasında yaşamak mecburi-•elindedir. Düşünen bir kafaya ma-ik ve muayyen bir irade ile müce-lıez olan insanın cemiyet dışında yaşamasına imkân yoktur.
Cemiyet içinde yaşıyan insan, birçok şeylere muhtaçtır. İnsana bu ihtiyaçları sağlıyan devlettir. Amme hizmetleri adı verdiğimiz bu işlerin heyeti umuıhiyesi vatandaşların sarih rıza ve iradeleriyle, teşekkül eden hükümetler tarafından s; .'.lanır. Vatandaşın haklarını, tam ve kâmil bir vekâlet ile bihakkın terr .ı edecek olan hükümet, ferman veya emrivakilerle kurulan hükümet değildir. Bilâkis adalet ve fazilet mefhumunu vatandaşların ruhuna yerleştiren, halkı sayan, ona, hakka, fazilete, ahlâka hürmetkâr olmasını öğreten ve kendisine mevdu vazifeyi, vatandaşın tam ve kâmil vekâletini muhafaza ettiği müddetçe yapan hükümettir.
Metin mânalarını yukarı aldığı-hıız beyannamelerle kanun, insan tarihinin üç mühim ve salahiyetli meclisi tarafından bütün dünyaya yayılan hükümler, hiç şüphesiz, ki büyük birer akidenin ve insanları refaha ve saadete kavuşturmağı vaade-den asil birer ruhun yüksek vait ve işaretleridir.
asil birer ruhun yüksek vayit ve işaretleridir.
Amerika, bu asil ve insanî prensiplere dayanmak ve bunlara riayet etmek suretiyledir ki, ayrı tarihlere,
için riya ve dalkavukluk yarısı balar, Ve bu bir zümre hâkimiyetini takviye etmekten başka bir işe ya-
Türkiyemizdeki demokrasi hareketleri pek yenidir.
Diyebiliriz, ki bizde demokrasi hareketleri Güihane Hattı Hümayunu ■e nu takibeden fermanla başlanıştır.
Filhakika 1839 tarihli Güihane Hattı Hümayunu ve bu hattı hüma-/unu tavzih, teyit ve tefsir eden i356 Tanzimat Fermanı, hiç şüphesiz, ki mahiyetleri itibariyle birer . . . meşrutiyet beratıdır. Her iki eseri beşiz ki milli iradeye, vatandaş gü- tetkik edecek olursak görürüz, ki venine dayanan hükümettir. Gerçek bunların tanziminde 1789 tarihli demokrasi, vatandaşa; içtimai mü- | Hukuku Beşer Beyannemesi bilhas-savat temin eden, vatandaşın mül- | sa müessir olmuştur, kiyet; tefekkür, seyahat, iş, cemi- Esasiye Hukuku Tarihimizde 93 et kurma ve sair tabii haklarından : Kanunu Esasisi diye anılan, Kanunu tam bir serbesti temin eden demok- Esaside de, bugün bile demokratik rasidir. telâkki olunabilecek hükümler bu-
Bir memlekette anayasa kanun-
kadar demokratik olufsa ol-, hükümet vatandaşın tabii haklarına riayet etmezse, böyle b'r hükümetin hakiki bir hükümet olduğu-ispat etmek imkânsızdır. Faşist memleketler anayasa kanunlarını tetkik edecek olursak görürüz ki, her şey halk •!• namına ve halk .!. için yapılmakta, fakat bir zümre . ne bildiğini okumaktadır.
İdare şeklinin adı, anayasa kanunlarının ifade ettikleri mâna ne olur-olsun bir müessesede adalet, ahlâk, fazilet bulunmaz, vatandaşın tabii haklarına riayet olunmaz ve ehliyet bertaraf edilirse, bir takım kimseler arasında iktidarı ellerinde
■Jûğunu hatırlıyoruz. 20 Ocak 1921 tarihli İlk Anayasamızın, demokratik bir vesika olduğunu söyliyebiliriz. Bu kanunumuz da, yapılan bir çok değişiklikler, görülen noksanları telâfi etmiye matuf hareketler olması itibariyle takdire değer. Bu, bir hakikat olmasına rağmen, memleketimizde demokrasinin tam mânasiyle teessüs ettiğini iddia edebilecek bir durum-'■ olduğumuzu söyliyebilecek v ette değiliz.
Bunu şu suretle izah edebiliriz. Bir çok hallerde iktidar kanuni vecibelerden ziyade siyasî mülâhazalarla hareket etmektedir. Vatan-
bulundur,nl.r. k,rS, İyi «Marn* I *» bun"n W» »«•»* J» I""1 memnundur. Bize oyle geliyor, -—--bu memlekette hak, hakikat ve fa-
Vazifesini suiistimal eden ll«'1 ı» « »■«"'
hakim olduğu gun, vatandaş her-bir memur tevkif edildi I1 ,nS' _bîr kanunun antidemokra-
tik olduğundan veya herhangi bir izmir 30 (Telefonla) - 1490 sayı- ! k:ınunun yanhş tatbik edildiğinden lı kanun gereğince Devlet hesabına | şikâyet etmiyecektir. Yine bize öy-yapılacak olan her turlu alım ve sa- , le geiiy0r, ki hak ve fazilet hisleri tim komisyonunun salâhiyetlerine , tam ve mutlak surette hâkim olduğu riayet etmiyerek fidanlıkta kendi gün dev]et reisi; (MİUetin muraka-bası idare üzerinde hakiki ve fiili olmadıkça ve böyle olduğuna milletçe kanaat edilmedikçe halk idaresi vardır denilemez» demiyecek ve 12 Temmuzda herhangi bir beyanname neşrine mecburiyet hissetmiye-
Hulâsa olarak şunu söyliyebiliriz, ki hakiki demokrasi madde metinlerinde, devlet veya hükümet reislerinin sözlerinde saklanan, vaad olunan demokrasi değildir.
Hakiki demokrasi, hak, hakikat, müsavat, adalet velhasıl fazilet mefhumlarının bütün idare mevkiinde olanların kal^ ve kafalarında yer-leşmesidir.
Türk milleti bunu görmek istiyor, bunu görmek için yaşıyor...
emrinde bulunan mühendisle işbirliği yaparak vazifesini suiistimal etmek ve devlet parası ile aldıkları binek arabasının mübayaasına fesat ve hile karıştırmaktan sanık olan Tarım Bakanlığı Manisa Ho-rozköy Asma Fidanlığı eski Müdürü ve halen Konya Ziraat Müdürlüğünü ifa etmekte olan Rifat İdil ile yine aynı fidanlık asistanı ve halen Antalya'da Ziraat mühendisliği yapan Şükrü Tunç tevkif edilerek Ma nisa'ya getirilmişlerdir.
Dâvaları bugün Ağır Ceza mah -kemesinde başlamıştır. Sanıklar suçlu olmadıklarını iddia ederek tahliye talebinde bulunmuşlardır. Ağır Ceza Başkanı bu talebi reddetmiş ve şahitlerin dinlenmesi için duruşmayı başka bir güne bırakmıştır.

I. Bu
inin
Ikvnlorlnl ı
Çare bulan olmadı bu yâreye
«Cumhuriyet» de .Bir Dakika, da *D. N. senelerle devam eden bir yanığının avazını çıkarıyor :
İ «Ticaret Bakanı feryad ediyor: Hayat pahalılığı cok arttı. Bunun önUnc gec-nek artık Mr-ıpuolzeyo bağlıdır. Aynı Bakanlığın İstatistikleri feryad llyor: Giyimlerde yllüde Uç yüz, ylylm- |
Böylceo herkes feryadda. Fakat en haini halkın feryadıdır: Yandık, yandık, andık AUalıım'»
Müessif bir hâdise ve düşündürdükleri
Tiyatro hareketlerinde daima has-
Tefrika No. 2 ÇIKAN KISIMLARIN HULASASI
(Bankanın önünde knrdeBİ Torklld'le birlesen Axoh yomek yiyecekleri otele Kİderlcı-Jten, babasının oturduğu bu sıkıntılı yerden l«o başlayıncaya kadar
uzaklaşmak İstediğini sıkılarak söyledi. Bu hususta kardeşinin mllspct cevabını alan Axci kur yapmak istediği Rosc Wagner'ln ertesi ftllnU gelip golmlyccc-glnl sordu. Fakat kardeşinin bunun Üzerinde durmak İstemediğini sozlnco hemen başka bir mevzua geçti. Yemekte ailesi mevzubahs olmuş ve Axel çocukluğunun geçtiği Hclcrut çlf-llglndekl hatıralara dalmıştı ]
Doğrusunu söylemek lazımsa, onları, o zamanlar, pek o kadar sevmezdi galiba.. O zamanlar, haytanın, yabaninin biri idi ve evden ziyade, derenin kıyılarından, killi yüksek tepelerin eteklerinden, çiftliğin üstündeki korudan hoşlandığı muhakkaktı. Zaten ev de hoşlanılacak gibi değildi herhalde.. Hatırlıyabildiği zamandanberi, dağılmak üzere olduğunu anlamış olmalı idi. Annesi ile babası kendi fırtınalı hayatlarına dalmışlar ve çocuklarının hayatları ile alâkadar olamamışlardı. Hem belki dc, onlar bera-ber oturdukları müddetçe ortada hakiki bir yuva denecek yuvaya da sahip olamamışlardı.
O zamanlar, Alcx'in indinde, Torkild ile Doris . bacaksızlar..dan ibarettiler.. Onları peşine takmak mecburiyetinde kaldığı zamanlar ekseriya fena halde hırslanırdı.. Çiftçilerin çocuklariyic bir olarak şeddin üzerinden öteye kayar koruluğa girerek saklanır, bir başına kala kalan küçük Torklld'ln ağlayıp sızlayarak haykırmasını ve kendisini çağırmasını duymamaz-lıktan gelirdi.
LKBAHAR
** gazası, i 'Zfy'ttâ Mt+tfSet

Birden o hali hatırladı ve kardeşinin afiyetine içmek üzere bardağını kaldırdı:
__Sıhhatine Torkild... Bilmem
Marius'la birlik olup seni atlattığımız zamanlan hatırlar mısın? Seninle oynamak istemezdik.. Sonradan kaç kere pişman olmuşumdur...»
Torkild başını salladı:
.Hiç batırtamıyorum.,.»
Yuvaları yıkıldığı zaman Axel on bir yaşında idi. Onu Danimarka'ya dayısının Ilindcvad'daki evine göndermişlerdi. Nc oraya, ne Kopenhag'daki öteki dayısının evine ve Hanovrc'daki mektebine ve ne de Berlin'deki fabrikaya bir türlü alışamamıştı. Her yerde bir yabancılık duyuyordu. Ve yavaş yavaş anavatanı olan Norveç'te bir iş arayıp bulmak onda sabit bir fikir haline gelmişti. O işi bulduğu gün kardeşine yazmıştı., ve şimdi, o kardeşiyle başbaşa oturduğu şu anda o mektubu yazdığı için utanıyordu. Çünkü kardeşi kendisi için bir yabancı olmuştu. Halbuki o bu kardeşi, o kız kardeşi.. Hattâ son zamanlarda babasını yabancı illerde geçen uzun seneler boyunca ne kadar özlemiş ne kadar aramıştı.. İlk zamanlar, uzun müddet babasından nefret etmişti. Sonra zamanla başka türlü düşünmeğe, başka türlü
muhakeme etmeğe başlamıştı. Kendini, babasından kendi hayatını istediği şekilde yaşamak hakkına sahip olduğu fikrine inandırmağa muvaffak olmuştu.. Annesinin ailesini tanıyordu. Ve, olgun bir erkek yaşma vardığı şu zamanda babasını mazur gösterecek bir çok sebepler bulabiliyordu.
Onlar kahvelerini içerken salona, oralı bir kaç bey girdi. Tor-klld'i selâmladılar. İçlerinden biri kısa boylu, kırmızı yüzlü, dağınık saçlı olanı onun yanına kadar geldi..
— Olur şey değil.. Öyle ya.. Tâ kendisi.. Christiansen.. Siz buralarda görülür mü idiniz?,, Kuzum gününüzü nasıl geçiriyorsunuz? Yoksa el işleri ile mi meşgulsü-
Torkild gülerek :
"Evet, çoğu zaman öyle.." diye cevap verdi. Axel bu beylerle tanıştırıldı: İkisi mühendis, biri bir fabrikanın kısım âmiri, biri de fabrika direktörü idiler. Axcl onların hiç birini sevimli bulmadı. Kendi kendine bıınlar Tnrkild'in dostu olabilirler mi diye düşünüyordu: Aynı zamanda, kardeşinin bu beylerden ve rastlamış olduğu bir çok kimselerden ne kadar farklı olduğunu görmüş ve irkil-mişti. Onun ince uzun boyunda ve Uçuk benzinde dejenere bir hal sezer gibi olmuştu, Uzun parmaklı
ellerinin rengi hastalık denecek bir beyazlıkta idi.
Birden gözüne her şey o kadar garip göründü ki olanların sahlll-ğinden şüphe etti: Norveç'in ömründe evvelce hiç görmediği bu küçük şehrine kadar gelerek, yabancılar diyarında ailesini, yuvasını bulmağa çalışmıştı. Gerçekten de, bundan sekiz gün evvel yanlarına vardığı babası, kardeşi, kız-kardeşi kendisi için tamamiyle yabancı kimselerdi. Onlarla ancak bir hafta evvel tanışmıştı ve onları yakini gibi telâkki edebilmek i-çin kendini zorluyordu. Bunun böyle olduğuna şu anda tamamiyle inanıyordu. Ve şu alelâde, tepeden tırnağa kadar taşralı olan dört beyi gördüğünden vc ailesinin tanışları hakkında bir fikir e-dindiğinden beri de buraya gelme fikrinin ne kadar saçma olduğunu ve ona uymakla ne kadar düşüncesiz hareket ettiğini anlıyordu.
Yağmurda evlerine dönerlerken Torkild :
— Şehrimizi pek beğenmedin galiba... dedi.
Axel:
— Burada nasıl oturabildiğlni-ze şaşıyorum.
Diye cevap verdi.
— Haklısın.. Doris'in niyeti kı? şı Kopenhag'da geçirmek. Babama söyliyeceğim. Holger dayılar davet ettiler. Ama bilmem ki., yani,
ben onları hiç tanımıyorum.. Do-ris'i orada ev işleri öğrenmesi için bir sanat mektebine göndermek istiyorum. Ben de Christianla (1) da iş bulmak üzereyim.. Banka a-lâkadar olduğu bir müesseseyi bana tavsiye etti.
— Öyle ise babamız pek yalnız kalacak demektir..
— Burada kalmamız bir işe yaramaz ki...
Bir zaman sessiz yürüdüler. Biri diğerinin lâfa başlamasını bekliyordu. Nihayet Torkild :
— Babam hiç bir zaman şimdikinden daha yalnız olamaz..
Axel kardeşine baktı. O :
— Evet., diye devam etti. Bizde her günkü hayat daima şu bir kaç gün İçinde gördüğünün aynıdır..
— Babamla konuştuğunuzu hiç görmedim gibi bir şey.. Arada sırada musiki bahsi de olmasa...
Torkild gülümsedi :
— Bizim musikiden konuşmamız da kimbilir seni ne kadar sıkar.. Musikiden hoşlanmadığını kendin söyledin.. Şaşılacak şey bu. Biliyor musun, annem dc musikişinastı.,.
Axel:
— Zaten babamla tek müşterek tarafları da o olsa gerek.. Musiki vc bir de biz...
Torkild gülümser gibi oldu :
— Biz mi?., dedi. Biz onlar İçin hiçtik. Bizi düpyaya getirdiler ve kendi halimize terkettiler. Babamın biz umurunda bile değildik. Annem de bizimle uğraşacak halde değildi.
(Devam edecek)
BİRKAÇ, | I_SATIRLA
Adlî baskı ve
millî baskı !t
Celâl Boyar ın dünkü beyanatında )ı oır teşhisin ifadesi olan bir ıtıu.r, -ili busKih sözü cek hoşuma gnıı. jiı bus... ua olur m») aemuyin. Biz ııı.ın. nzık ve cemıyS ka-
,,ııuı.ııın aı.sulamel kaidelerini bile ı-ış.eltıten n- baskılar gördük!.. Hep u.-rabor, şöyle hâiızalarımızı yoklıya ı, bu baskıların çeşitlerin: hemen
Vekilinden, valisinden, iandarma . .rıııe ..udar, hepsi biıur «idari bas- | mu.eııassısı değil midirler: «Mali jskü dala siddr rniz cVarlık Vergi-. nde en yüksek haddini bulmadı mı? ..laiım muayyen sahsiyele/e da-. uyanların «inrisabı baskı- sı hak, aııun, ıı,zam tanır mı idi? «isnadı bas-) mütehassısları sevmedikleri bir ada-ı kuyruğuna cirlica» veya skomü l,k» lenekesini ne kolay bağlarlar
iîalk Partisinin bir Ocak Başkanı I : «fırfcavî baskıs sayesinde nelere jdir değildiI «sansür? baskı» gazete jci'.lığının tek veya çift sütun olusuna karıştıktan başka, metresini öldürüp abancasını cebine koyan zevatı mû-ıdenin adını bile yazdırmazdı, «Gı-li baskı» nın hüküm sürdüğü, halkın ki lokma çamur ekmek aradığı günler-Karpic'le ve Anadolu Kulübünde mbeyaz fırancalalı ziyafetler verilirdi.
«Lisanı baskı» ile okuduğumuzu anlamaz, çocuğumuzu dinliyemez hole gelip dilimizi kaybetmedik mi, bereket «Güneş - Dil» istasyonuna, türkçemize kavuşmak üzereyiz!.. Hele «intihabı baskı» nelere kadir değildi; bülün kül-.'etlerden âzade, birkaç saat içinde umumî seçim yapıverdirdik!.. Ya bulvar, meydan, konfor, veya kümes, dam, ahır tezadı yaratan «imar! veya mimar? baskıI»... «Sıhhî baskı» bizi verem,
sıtma, firengi hafinde hâlâ kemirip du-★
Biliyorum, «yeter!» diyeceksiniz... Su birkaç yıldır simdi «millî baskı I» başladı.
«Millî baskı» hiç bir seye benzemi • or, tabiat kuvveti oibi bir seyl.. Daha «imdiden bu baskıların bir kısmını sildi süpürdü. Bir kısmını hafifletti... Fakat, ergeç hepsini kaldıracağı muhak-':ak!.. Onun karsısında hiç bir baskı dayanamıyacak... «Millî baskı!» bu, I Tıle kolay!..
Fakat yenilmez bir eiderha var: «lk tısadî baskı I» Her gün biraz daha azgınlaşan bu ejderin sırtını ne zaman yere getireceğiz?
Sabahaddin SÖNMEZ
Şeni bir hâdise
Altı şahsın ^tecavüzüne uğrayan kız
İzmir, 30 (Telefonla) — Borno -vanın İşıklar köyü bölgesinde yol j üzerinde çok şeni bir tecavüz hâdi- T sesi olmuştur. I
Şehrimizde Alsancak semtinde bir ffl apartımanda hizmetçilik eden bal adında 20 yaşlarında bir kadın H perşembe günü İzmir'den ayrılarak* Bornova yolu ile köyüne gitmek üzeB re Işıklar köyü yakınına geldiği va-1 kit aynı köyden Ramazan Avcı,p Halil Yaman, İsmail Mayalı, Ömer,| Ali Yazgan ve Hakkı Keskin ininde altı şahsın âni tecavüzüne)) uğramıştır.
Şaşkınlık içerisinde feryada baş-| lıyan zavallı kızcağız eline geçirdi-1 ği bir sopa ile ırz düşmanlarına ■ karşı kendisini müdafaa etmek iste-J mişse de altı haydut ile başa çıkamamıştır. Neticede bitkin bir hale düşen İkbal bu altı namus düşmanı tarafından zorla kirletilmiştir. Kötü niyetlerinde muvaffak olduktan sonra mütecavizler kadını yol kenarına baygın bir halde bırakarak kaçmışlardır. Bir müddet sonra oradan geçmekte olan köylüler tarafından görülen zavallı kızcağız alâkalı makamlara teslim edil-
Ikbal'in tarifi üzerine yapılan tahkikattan sonra namus düşmanlarının altısı da yakalanarak bugün adliyeye teslim edilmişlerdir.
(1) Oslo'nun eski ismi...
Amerikalı gazeteci Dorothy Thomson şehrimizde
Amerikalı kadın gazeteci ve siyası yazar Bayan Dorothy Thomson dün sabahki ekspresle İstanbul'dan şehrimize gelmiş ve istasyonda ba-p sın erkânı tarafından karşılanmış-p tır.
Basın ve Yayın Umum Müdürii Ahmet Şükrü Esmer misafir gaze teci şerefine dün Karpiç lokanta-B sında bir öğle yemeği vermiş, ye-B mekte eski Ulaştırma Bakanı KasımB Gülek, Amerikan Basın Ataşesi vcB bazı Amerikalı muhabirler hazırj bulunmuşlardır.
Bayan Dorothy Thomson şehri-B mlzde kaldığı müddetçe bazı temas-B lar yapacaktır. Bu arada hükümet® erkâniyle de görüşmelerde buluna-P
Çamaşır yüzünden kavga
Şükriye mahallesinde oturan Ay-B şe Şeker bir çamaşır yüzünden komi şusu Emine Sezer'le kavgaya _tu-B tuşmuştur. Evvelâ küçük bir hûdi-B se zannedilen kavganın sonundaB Ayşe Şeker polise müracaat edcrekB Emine tarafından dövüldüğünü id-B dia etmiş ve iki kadın mahkemelikp olmuşlardır.
1 - 5 -1949
Z A F E R
Sayla:3
RADYO-TELEFON-TELGRAF HABERLERİ
f
Kremiin'in Balkan stratejisi
Atlantik Paktının Rusya'da uyandırdığı sinirli hava devam etmekte, vc Moskova buııa karşı tedbirler almağa hazırlanmaktadır. Bu tedbirlerin basın;!; . peyk devletlerle Rusya ısısındaki münasebetleri daha sıvılaştırmak, bir taraftan Finlân-ıliya'daki komünist nüfuzunu âlt-tırıı-ken. diğer taraftan Kominfor-nınııın evvelce afarozuna uğrıyan Ti .) Yugoslavyasıııı çenberleyip tekrar Krenıiinin emirlerine itaate mecbur etmek vardır. Nitekim Atlantik Paktı havadisleriyle beraber Yugoslavya üzerindeki tazyik fazlalaşmış; bu memleketin Bulgaristan'la Romanya ile, Macaristan'la olan hudutlarında geniş ölçüde talışidata başlanmıştır. Hele Macaristan tarafında hudut hâdiseleri son günlerde çok artmış vc Rusya, evvelce Yugoslavya'ya verilmiş olan Banat bölgesi üzerindeki Macar ihtiraslarını tekrar kamçılamakta hususi bir menfâat görmüştür. Bu vaziyet karşısında Yugoslavların Triyeste ve garp bölgelerindeki kuvvetlerini mühim miktarda azaltarak, Bulgar; .turnen vc Macar hudutlarına yığdıklarına dair haberler de gclmiş-
Sinir harbi
Rusya bir taraftan, Yugoslavya'ya karşı esaslı bir sinir harbine de girişmiş bulunmaktadır. Dışişleri Bakanı muavini Bebler'in Avusturya ile yapıla- ak barış andlaşması müzakerelerinde Yugoslavya'nın görüşünü izah etmek üzere Londra'ya gitmiş olması, Moskova'da, Tito -nun »Emperyalist devletlerle» anlaşması şeklinde tefsir edilmiş, ve böylece Yugoslavya aleyhindeki propagandanın daha şiddetlendi-rilmcsine vesile aranmıştır. Bundan sonra Bebler'in Türkiye ve Yunanistan'ı da ziyaret edeceği hakkında bir haber çıkarılmış, ve bu haber etrafında da sinir harbine hız verilmiştir. Fakat Kremlin bununla da kalmamış, ayrıca müstakil bir Makedonya kurul-pıası hakkındaki eski projenin tekrir tahakkuku çarelerine baş vurmuştur. Bir vakitler Cenup Slavlannı bir arada toplamak ve bu topluluktan kendi lehine faydalar çıkarmak istiyen Rusya şim-di, müstakil Makedonya ile Cenup Slavlannı parçalamak vc böylelikle kendisine bağlı devletçin zâfa uğratmak politikasını gütmektedir.
Netice
Belki karilerimiz hatırlarlar. Dimitrov'la. Tito'nun arasının çok iyi olduğu zamanlarda, müstakil Makedonya fikri Yunanistan'ı parçalamak için bir koz olarak kullanılıyordu. Hattâ 1947 ağustosunda Bled'de toplanan bir konferansta, Bulgaristan'ın, müstakil Makedonya için Pirin taraflarında bırakacağı araziye mukabil, Yugoslavya evvelce Bulgarlardan alınmış olan bir kısım toprakları iade etmeği bile kabul etmişti. Çünkü böylelikle Yugoslavya vc Bulgaristan Make-donya'siyle Yunanistan Makedonya'sı birleştirilecek ve bu topraklar Yugoslavya'nın bir nevi himayesi altına sokulmuş olacaktı. Halbuki şimdi, Rusya yine müstakil bir Makedonya kurmağa kalkışırken bunu Bulgaristan'ın, daha doğrusu kendisinin kontrolü altına sokmak istemektedir. Böylelikle, Yugoslavya arkadan sarı-•teats, Kızıl Ordunun Arnavutlukla ıitisakı temin edilecektir. Ayrıca Vardar boyundan Selâ-nik'e inmek ve Akdeniz'e çıkmak da bahis mevzuudur. Böylelikle bir taşla iki kuş vurulacaktır... Plân budur; herhalde önümüzdeki aylarda bu hususta daha açık İnkişaflar görmek kabildir.
M. F. F.
Çin'de Komünistler ilerliyor
Amerikalılar komünist Çin'le anlaşacaklar mı?
İngiltere Türk dostluğuna inanmıştır!
iskenderun) 30 (Hususi) — İngiliz New-natlır harp Kimisi lı om ulam Albay Patoıı,
'u1"" ......»İlcilerini kabûl ederek, İkinci
İl».i. Savusının kahraman harp gemllc-ludı-a biri olan Newcostle'i gezdirmiş ve )l,ı-' mi hakkında geni» İzahat vermiştir. VcUııcU de/a memleketimizi ziyaret etabı "kın Albay Paton. bu günkü Türkiye ilk kındaki düşüncelerini İfade ederek cz-
Anadolu Ajansının muhtelif kaynaklara atfen verdiği haberlerden anlaşıldığına göre, komünist Çinliler, şimdilik Şanghay'ı bir kenara bırakarak iki kol halinde ilerlemekte ve bu G milyon nüfusluk şehri kıtlık ve korku içinde mahsur bir vaziyette bırakmaktadırlar. Şanghay'da artık para geçmediği için bütün hizmetler ayniyat ile ödenmektedir.
Diğer taraftan Çin komünist radyosu, milliyetçilere mensup 7 ordunun en büyük kısmının imha edildiğini ve 40 bin esir alındığını bildirmiştir.
Amerika'nın duruıuu
Amerikan Dışişleri Bakanlığının bir sözcüsü, Amerika hükümetinin Çin'deki komünist makamlar ile verimli münasebetler idamesi ümidinde olduğunu söylemiş, bununla beraber, bunun, Çin komünist rejiminin tanınmasını intaç etmiyeceğini ilâve etmiştir. Diğer taraftan, A-merika'nın, komünist çinlileı- tarafından işgal edilen bölgelerdeki kon solosluklarının yerli yerinde bırak-
mak niyetinde olduğu da bildirilmektedir.
Edeıı'e göre | Komünist tehdidinin ağırlık noktası şimdi doğuya yönelmiş bulun-i maktadır. Avrupa'nın büyük kapı-' sınıtı kapanıp kilitlenmesinden son--j ra şimdi komünistler dünya strate-i ji alanında Asya'yı, Avrupa kıtası-j nın arka kapısı addedebilirler. I Eden, Hong - Kong'un müdafaası ! için hükümetin her türlü tedbiri al-j mak vadini memnunlukla karşıla -I mışfiL'.
Şanghay garnizonu sonuna kadar dayanacakmış ! Şanghay komutanlığı, şimdiye i kadar mücadele etmeden geri çeki- j len milliyetçi Şanghay müdafileri- ı ; nin ne pahasına olursa olsun Konuşan güneyinde bir noktada sonuna 1 kadar dayanacağım bir tebliğ ile | ' bildirmiştir.
i Bu arada, komünist kuvvetlerin Şanghay'a 100 mil mesafeye kadar ] | sokuldukları ve hükümet kuvvetle-I l-inin geri çekildiği bildirilmektedir.
jm(7Ü/l£)ed(£fy.
Bize istanbul tereyağı lâzım değil
TEREYAĞ yedi yüze çıkınca veremle savaşanların bile ü-midi kırıldı. Yiyecek pahalılığı en yüksek dereceye geldi, dendi.
Nerede o günler... Bugün Ankara'da tereyağ 800 kuruştur. Atatürk Bulvarı'nda, büyük bakkallarda dirhem dirhem satılır.
— Neye yağ bu kadar yükseldi diye hayret etmeyiniz. Bakkal, size göğsünü gere gere gülümsiye-rek cevap verir :
— Efendim, İstanbul yağı, müşteri arıyor da...
Bize kalırsa müşterinin aradığı, İstanbul yağı, Kars yağı. Çiftlik yağı değildir. O zavallı herşeyin halisini ve ucuzunu aramaktadır. Gözümüz, bir kere 800 kurusa te royöğı görmeğe alışmasın, bundan sonra bir kuruş indirmenin imkânı yoktur. 800 kurusa İstanbul yağı olursa bunun ötesi Edirne, daha ötesi İsviçre'dir, git gidebildiğin kadaı. Yol açılmıştır.
Esnaf, hiç bir memlekette bele diyeve bu kadar hayır dua etmemiştir. — A. F.

v^Rm
Az gittik uz gittik!
--
Bir arpa boyu yol gittik! — Kuş değil maşallah tam devekuşu — Git - git - gıdak! inanmazsan gel de bak
Yazan: Yedekçi
toyl İlk cıkarma&a hazır- ı irde yazmıştım. Fnkat I
kuşlar gibi bpzı ;
Bayar'm Zonguldak nutku
nın birinci âmili milletin taşıyamı-yacağı vergiler, ve vergi sisteminin bozukluğudur, ikincisi nakliye noksanlığı ve perişanlığıdır. Üçüncüsü de enflasyondur. Hakikatte bu mem leketin iftihar olunacak kıymetli mütehassısları vardır. Onlar raporlar yazdılar o gizli raporların muhteviyatını biz de biliyoruz. Hükümet kendi mütehassıslarının kendisine tavsiye ettiği tedbirleri millete ifade edemiyecek kadar zaafa düşmüştür. Bütün bu bozuklukların önüne geçmenin tek çaresi sizin reylerinize dayanır. Ondan dolayıdır ki Demokrat Parti her şeyden ve her şeyden evvel seçim emniyetini istiyor ,ve bunu elde etmek için mücadele ediyor. Bu mücadelenin mânası bütün bu felâketleri, kötülükleri memleketin âfakından atı» mak arzusundadır. Burada bir vakitler sömikok fabrikasının küşât resmi yapılırken orada bir nutuk söylemiştim ve hatırladığıma göre sözlerimi şu kelimelerle belirtmiştim Zonguldak bizim sanayi ve medeniyet merkezimizdir. Fakat bazı gafiller medeniyet alemdarlığını yapmak gibi müsnesna bir va -ziyete erişmişken, işçilerimizi şu ve ya bu siyasi kanaate sahip olduklarından dolayı ukubete duçar ediyorsa ben onlara medeni diyemlyece-ğim, onlara elde ettikleri müstesna mevkie lâyik olmıyan insanlar diyeceğim. Bütün bu işleri, sizin gibi asil ve vakur bir kitle bize müzahir olunca elbette başaracağız. Zafer bizim olacaktır. İstikbalin nurlarını şimdiden görüp müşahede ede-
( Baş tarafı 1 incidc ) eden en kuvvetli metaı Zonguldak kömürleridir. Memleket ihtiyacı da aynı noktada durmamaktadır, madene ihtiyaçlar gün geçtikçe yükselmektedir.
Şu halde bu kömür beldemiz, memleketimizde madeni hayatın ükselmesine sanayiimizn ilerlemesine hizmet etmektedir ve ayni zamanda siz isçilerin temiz ellerinizle yaptığınız istihsal hariçten bize servet getirecektir. Bu kadar mühim olan bir havzanın ilerlemesi için sadece makine getirtmek kâfi değildir. O makineleri şuurla ve hesapla işletmek lâzımdır. Maliyet fiyatı ü-zerinde ehemmiyetle durmak lâzımdır. Eğer her hangi bir istihsalin maliyeti yükselirse rekabet edemez hale gelir. Onun faidesi ya hiç ya pek mahdut olur. Bizim Akdenizde başka kömürlerle boğuşabilmemiz için onların maliyet fiyatlarile rekabet etmemiz birinci şarttır. Kömürün pahalılığı bütün hayat üzerinde teli gösterir; ve hayat pahalıhğı-birinci derecede âmili olur. Ma-toprağa atılan paralar kıymetini liyet fiyatlarını süslerle israflarla doldurursak milletin kesesinden bu kaybeder.
Arkadaşlar, her hanei bir istihsalden bahsederken sermaye ile sây'in bir birleriyle olan münasebetini göz önünde tutmak mecburiyetindeyiz. Eğer sâyile sermaye hemâhenk olarak baba evlât şefkafile bir birlerine sarılmazlarsa o işin istikbâlinden enuişe etmek yerinde olur. Biz işçiye hakkını vermeliyiz, sây'e değe-kazandırmak, işçiye insanca muamele etmek, ve işçinin istihsal üzerindeki arzu, şevk ve hevesini artırmak istiyoruz. İşçinin hakkını, sosyal ihtiyaçlarını tanzim ederek ve tam olarak verirsek, istihsal randıman artıyor ve insanca muamelenin neticesi olarak sermayedar daha çok kazanıyor. Mir zamanlar bu-ada bir işçiye vasati olarak 350 ki-|lo kömür randımanı düşüyordu; fakat işçiye bu meselede alâkalı olduğu, evlât ve ayalinin hayatının bu-bağlı olduğu bildirilince bu randıman 800 kiloya çıktı. Tamakâr hareket ederler, onun cömert mesaisini cömertce mütalâa etmiyenler doğrudan doğruya kendileri kaybediyor. Biz Demokrat Parti, olarak memleketimizde işçi hayatının cömert şekilde tecelli etmesini istiyoruz. Size katiyetle söyleyebilirim ki Sakaryada top sesleri işitirken yapılan amele kanunu ne de bu günkü İş Kanunumuz ihtiyaçlarımıza cevap verecek halde değildir. Gü-ı içtimaî ve iktisadi şartlarına gö işçi meselesini yeniden tanzim etmek zaruretindeyiz ve bunu doğrudan doğruya işjiyi sevdiğimiz için yapacağız. İşçi hayatı medenî ihtiya ca göre tanzim edildiği zaman bundan yine bu memleketin ekonomisi kazanacaktır. İşçimizin maddî ihtiyaçları tatmin olunamamakta ve haklarını müdafaa etmek istedikleri zamanlarda ise yabancı ideolojilere sahiptirler, diye üstelik töh-met altında kaldıkları için maneviyatları da zedelenmektedir. Bu memleketin hür çocukları işçilerde çiftçilerde bu memleketin istiklâl ve I hürriyetimi aşık vatanperverlerdir.
Arkadaşlar, bugünün işçi hesabı -na olduğu kadar memleket hesabı-
Atoma karşı boya
Londra, 30 a.a. — Daily Graphic gazetesinin bugün bildirdiğine göre, İngiltere'de atom bombasının patlaması neticesi intişar eden gama şualarını geçirmeyen bir boya keşfedilmiştir. Bu, harp gçmileri ile evlerin korunmasında kullanılan Lea-doid isminde yeni bir boyadır. Gazetenin ilâve ettiğine göre, boya eski bir gemi olan )Arethusa- üzerinde tecrübe edilecektir.
Truman yedi kilo şişmanlamış
Amerika Birleşik Devletleri Cumhurbaşkanı, evvelki gün bir Amerikan gazetecisine, seçimden sonra yeri kilo aldığını açıklamıştır. Eskisinden daha fazla mı yemek yediği sorulduğu zaman Truman şu cevabı vermiştir :
— Hayır, yalnız, her şeyi kendime eskisinden daha az dert ediyorum.
Brüksel Fuarında Türk Pavyonu açıldı
Brüksel, 30 a.a. (Belçika ajansı bildiriyor) — Milletlerarası Brüksel Fuarında Selçuk uslûbunda hazırlanan Türk pavyonu dün öğleden sonra Türkiye maslahatgüzarı Belbez tarafından açılmıştır. Törende, Brüksel Belediye Başkanı, dış ticaret bakanlığı özel kalem müdürü, ticaret müşaviri Cemal Ziya Arel, fuardaki Türk heyetinin başkanı Süleyman Çeşmebaşı ve pavyonun plânlarını çizen Hakkı Arman hazır bulunmuşlardır.
na da mevcut olan büyük bir derdi
MZ' iıiir, donduk bağlarımızı daha klnıjtırmak makeadlyledlr. Siyan! Iıle uhlyotl yoktur. 1022 yılı TUrklycnly-ft Türkiye»! arasında lehe kaydedi-ı /arklar vardır.»
vardır: Hayat pahalılığı, bugün j memleketi idare eden kimseler ] .Hayat pahalılığı öyle bir hale gel-i di ki bunun içinden çıkmak bir mû-I cizedir» diyorlar. Biz millet olarak o insanlara soruyoruz, bu işi bu ka-! dar girift ve içinden çıkılmaz hale j sokanlar kimlerdir? Biz mucize ara-' mıyoruz. İktisadi hayat pahalılığı-
Yarıııki Meclis
Mccllaln yarınki celsesinde bir cok ı akrlrlcrl vardır. Bilhassa Dr. Fahri K tuluH un Tıp Fakültesi inşaatının y »İmarlara verilmemesi, Dr. OporatOr 1
Başmakaleden devam Bjr arpa boyu
Düşmanca hareketlerin sorumu!
halefetten değil, doğrudan doğruya iktidardan beklemek zarureti karşısındayız. O iktidar ki, hâlâ, demokrasinin albafesi olan, seçim emniyetini ve basın hürriyetini bile temin etmiş değildir. Onlara sorar-| sanız, memlekette demokrasi daha henüz doğmuştur. Onu yetiştirmek için zamana ihtiyaç vardır. Fakat bu nevzadı yetiştirecek mürebbi, şimdiye kadar birçok vesilelerle kötü imtihan vermiş ve zimmetine bu kadar hüsran geçirmiş olan bugünkü iktidar mıdır?...
Demokrasi bir bütündür; onu, o bütüniyle beraber kabul etmek mecburiyetindeyiz. Nasıl ki bir kadın bir parça Iıâmiie olamazsa, bir insan da bir parça demokrat olamaz! Demokrasi millî irade rejimidir. ve «bir parça milli irade) nin böyle bir rejimin içinde aslâ yeri yoktur. İktidar eğer kendisini temize çıkarmak istiyorsa, evvelâ memlekette siyasi emniyeti tesis etmeğe bakmalıdır. Ancak böyle bir siyasi emniyet vatandaşları, işlerinde güçlerinde, evlerinde yaşayışlarında ve ekmek paralarını kazanmada rahat ve huzura kavuştura-
Demokrasi, demokrasi! Bu lâf aslâ vurası kirası değildir. Eğer bugünkü iktidar, eskilerin üzerine bir sünger çekmeğe kalkarak, bundan sonra artık yola geldiğini isbat etmek istiyorsa, düşmnnca hareketleri kendisi önlemeli vc demokrasinin sadece emin bir rey sistemi olduğunu artık anlamalıdır.
Ve illâ Felâ!
Mümtaz Faik FENİK
Müstakil Hindistan
Joktor-
Komttl'frı hastanelerde calıe lurın vazifelerini İstismar edip rjnl, Emin Sdysal'ın Üniversitelerdeki münazaralar, Ahmet Ulusun talebeleri nra-Bindu polltlkıı yapan ProhosBrler, A. Talı-takılıc'ın C. Başkanını ziyaret eden heyetler. Kûınll Gündes in askorl fabrlkulur İsçileri hakkındaki takrirleri vardır.
Hindistan Büyük Elçisinin beyanatı
Hint Elçisi Divan Şhaman Lâll dün kendisiyle görüşen bir arkadaşımıza yeni Hindistan Cumhuriyeti hakkında aşağıdaki beyanatta bulunmuştur :
• — Londrada Hindistan'ın bir Cumhuriyet olarak tanınması ve aynı zamanda Britanya Birleşmiş Milletler Camiasında âzâ olarak kalması tarihi bir ehemmiyeti haizdir. Bu, imparatorluk camiasında ilk cumhuriyettir.
Pandit Nehru bir defa daha dünyanın en ileri gelen devlet adamlarından biri olduğunu göstermiştir. Kendisi Hindistan'ın istiklâlini bütün heyecanı ile arzu etmiş ve bunda da muvaffak olmuştur. Diğer taraftan bu devlet adamı İngilizlere karşı girişilen ve 200 sene süren mücadeleleri de unutmayı bilmiştir. Bu kadarla da kalınmamış, 350 milyon insanın dost eli Britanya milyon insanın dost eli Britanya Milletler camiası milletlerine uzatıl-
İngiliz imparatorluk tacının bundan böyle Hindistan'la bir alâkası kalmamıştır. Kraliyet tacının umu-I mi vali ve elçi tâyin etmek gihi icap-| lan bertaraf edilmiş bulunuyor. I İngiltere İmparatoru artık Hindistan için bir sembol olarak kalmaktadır.
I Şunu bilhassa tebarüz ettirmek isterim ki, Hindistan'ın Britanya milletler camiasında kalması; bu camianın kâh nüfus ve kâh arazi itibariyle dünyanın dörtte biri olarak kalmasında mühim bir rol oynamıştır. Tarih ve dünya bugüne kadar bu kadar kuvvetli ve kudretli bir milletler birliği görmemiştir. Hindistan'ın bu camiadan ayrılmayışı dünyanın sulh ve emniyeti için çalışılacağına bir garanti teşkil eder.»
Bakın hele şu
■aptığına ! Biz [onları akıllı uslu namuslu, terbiyeli bir şey :anederdik. Ne-[rede o; gurruk ;urruk diye en-iesindeki tüyle-şişire şişire kurumlanan kâ ağır başlı güvercinler? Ne rede o, bir kâse serptiniz
mi duası berekâtiyle sizi Cennet sevaplarına kavuşturan sevimli mahlûklar?.... Hepsinin ahlâkı bozulmuş, hepsi harp sonunun rüşvetine, işretine kendilerini vermiş ve hepsi baştan çıkıvermiş!...
Duymadınız mı? Toprak Ofis nedir, onun anbarlarmdaki 43 bin küsur lira değerinde 190 ton arpayı o küçücük o minnacık gagalariyle öğütü öğütü vermişler!...
Halbuki eskiden onlar ne asil bir ırka mensuptular. Bacaklarına alüminyum halkalar takarlar, iklimler aşarlar, postacılık yaparlardı. Şimdi ben onların postacılığından da şüphe etmeğe başladım. Alimallah bacaklarındaki mektupları bir gaga öpücüğü uğruna kargalara bile satarlar... Gel emniyet et de böylele-rine mektup veri...
Biz hâlâ hacıdır diye güvercin eti yemiyelim, onlar haramına helâlına bakmadan bizim arpaları yutuveri-yorlar...
Ben şimdi bu havadisi gazetelerde okuduktan sonra kumruların aile namuslarından da şüphe etmeye başladım. Kursaklarına haram arpayı kabul edenler, o gaga gagaya koklaştıkları sevgili eşlerini bir gübre eşmesi bahasına başkalarına da peşkeş çekebilirler.,,
Ahlâk sukut ediyor efendim ahlâk!.. Ahlâk bir kuştu uçtu gitti!... Hemen Cenabı Hak, serçeleri, ispinozları, sakaları, ve hele kargaları hıfzeylesin, âmin!.. Çünkü onlar ayrıca hem arpaları yer, hem de sahibinin gözünü oylarlar!...
Kuş değil devekuşu !
Nasrettin Ho-Dnın hikâyesi -|ni bir defa daha anlatalım mı? . Hani hep bilirsiniz, hoca bir Igün evine iki okka et gönderim iş. Fakat ho-ı karısı gizlice sevgilisini çağırmış, etleri kebap etmiş ve beraberce ye misler— Ak -şam hoca evine gelince bir de bakmış ki et diye bir gey yok!
— Hu hanım, demiş, ben iki okka et göndermiştim ne oldu?
Kadın dizlerini dövmüş:
— Sonra efendi, demiş, sorma, şu çengelde asılı duruyordu. Bizim Tekir gelip kapmasın mı?.. Hepsini yedi bitirdi...
I-Ioea bu işe şaşmış, hemen kediyi yakaladığı gibi kantara vurmuş: tam iki okka!..
Şimdi 190 ton arpayı öğüten güvercinlerin hikâyesini duyunca insanın dünyadaki bütün güvercinleri toparlayip kantara vurası geliyor :
— Bunlar güvercinse 190 ton arpa nerede?.. Bunlar arpa ise, güvercinler nerede?...
Cevabını biz verelim, bunlar güvercinse 190 ton arpa güvercin değil, deve olmuştur. Bunlar arpa ise.... evet arpa ise güvercinler, birer üstün uçaıkale olmuştur!...
Amerikan yardımı efendim, Amerikan yardımı!...
Ilfıty
p^İ
Aksak Şarkı
«Ehli aşkın neşvegâhı küşe-i meyhanedir» «Sakiyâ uşşakı dilşad eyliyen peymanedir»
İktidarın istinadı hep masal efsânedir, Altı ok bir tek ateştir halk ise pervanedir
Yok ticaret, yok sanayi! bir Tekel eyler meded! Hasılâtı bütçede dilşad eden meyhanedir!
Bir basın kanunu var ki dört duvardır dört yanı Ehli tahririn mekânı sanki tevkifhanedir!
Bir ayar tutturdular yükseldi birden vergiler Her mükellef saçta kavrulmuş kebab kestanedir!
Ispanak yüz, lahna altmış gel de bul bir çare sen! Matbahın masrafları aslâ yutulmaz nânedir.
Çift çubuk , köy yol ve orman Ortaçağdan bir eser! Galiba asrî olan şey sade aptesthanedir.
Sallamazsan «bir ucundan konduğu iskemleyi İktidarın keyfi boldur, bezmi pek dostânedir!
Ey Yedekçi etme sen hiç boş yere esrarı fâş! Zannederler her hakikat yâve-i mestânedir!
YEDEKÇİ
Adam timarhanedeki mukadderat arkadaşlarına vedâ etmiş, dışarı çıkmış! Fakat aradan on dakika geçmeden koşa koşa kan ter içinde geri gelmiş! Herkes merakla etrafını
— Ne oldu? Ne var? Adam telâşla :
— Tavuk!., demiş., ve yere yıkıl-
— Tavuk mu?...
— Evet tavuk!.. Şurada, nah şurada iki tavuk dolaşıyordu.. Onları görünce....
Doktorlar bu sefer hayret içinde kalmışlar:
— Peki demişler, tavuktan korkacak ne var?... Sen kendinin arpa tanesi değil de bir insan olduğunu bil-
— Biliyorum., biliyorum...
— O halde?..
— Ben biliyorum, biliyorum ama tavuklar bunu biliyor mu?...
Biz de güvercinlerin 190 ton arpayı yiyemiyeceğini biliyoruz, biliyoruz ama, acaba güvercinler, insan oğlunun ne marifetler yiyebileceğini biliyor mu?„,
Kıssadan hisse: güvercinlerin yediği bu 190 ton arpanın hikâyesi güzel bir iştah ilâcı reklâmı olur... Allah, güvercinlere de manda şifası vermiş!: Hemen Cenabı Hak mandaları anbarlara saldırmaktan korusun!...
Git git gıdak!
Efendim, size ufak bir hikâyecik daha! Delinin biri kendisini arpa danesi jzan eder, ve bir jtavuk gördü mü ödü kopar, ka-
Timarhane-deki doktorlar bu delinin deriline çare bulamamışlar ve nihayet telkinle tedaviye baş -lamışlar:
— Bak demişler, sen eğer arpa danesi olsan böyle yürür müydün? böyle konuşur muydun?.. Sen insansın!.. Arpa danesi nebattan çıkar., şu olur bu olur...
Nihayet gel zaman git zaman, deli kendisinin hakikaten arpa danesi olmadığına inanmağa başlamış, başlamış değil inanmış!
Evet, demiş, doktorların hakkı var, ben arpa tanesi değilim!. Ben " ısanım!.. Tavuklar beni yemez-Ben tavukları yerim... Nihayet doktorları o kadar kandırmış ki, onlar da artık adamın akıllandığına hükmetmişler ve kendisini taburcu etmişler!
ingiliz büyük elçisi Londra'ya dönüyor
( Baş tarafı 1 incide )
dirne'den Erzurum'a ve Trabzon'dan İskenderun'a kadar gittim ve başka bir çok seyahatler de yaptım. Bu yolculuklarım bana, tenevvü gösteren ve o nispette de alâka çeken bir Türkiye tanıttı. Büyük Atatürk'ün idaresi altında ve şimdi de Cumhurbaşkanı İnönü'nün ilhamı ile modern Türkiye'nin bütün güçlüklere rağmen, gerçekleştirdiği hayret verici ilerlemelerden görebldiklerimiz, refikamda ve bende derin bir intiba bıraktı. Türkiye'nin geliştirilecek büyük kaynakları ve gelecekteki endüstri imkânları dikkatimi çekti.
Türk inkılâbının bugün. Köy ve İsmet İnönü Enstitüleri, Alpullu'da şeker, Bursa'da merinos, Kayseri'de mensucat fabrikaları vesaire gibi başardığı gelişmeler, ayrı mahiyette olmakla beraber, Türkiye'nin çok zengin olduğu tarihi anıtlar derecemde büyük alâkamızı uyandırdı. Yaşayış hakkındaki İngiliz telâkkisinde. gçlenekle hayatın amelî saf-hâsı birbirine aykırı değildir. Nasıl Oxford'da bin yıllık üniversite, Morris otomobil atölyeleriyle yanyana bulunuyorsa Kayseri'de eski Selçuk âbideleri de güzel tesisleri ve bütün sosyal hizmetleri toplıyan Sümer
I Bankla yanyana duruyor.
Her nereye gıttiysek, bütün raa-| kamlardan âlicenap bir kabûl gördük. Muhtelif meslek ve san'at temsilcileriyle temas etmemize imkân veren bu kabulün silinmez hatırası-' nı daima taşıyacağız. Her yerde, Türk geleneği olan misafirperverlikle karşılandık. îllerde, her derecedeki memurların samimiyeti, merkezdeki makamlardan ve bilhassa Dışişleri Bakanlarından ve Dışişleri Bakanlığı Umumî Kâtip-leriyle memurlarından gördüğüm teveccühkâr ve dirayetli müzaheretin makesinden başka bir şey değildir. Müttefik ve hakikaten dost bir memteketten yarın akşam teessürle ayrılacağım. Türkiye'ye en iyi di-jleklerde bulunur ve Türklerin büyük geleneğine lâyık şerefli bir gelecekte saadet ve rehaf temenni e-
Yanlışlıkla göztaşı mahlûlü içmiş
Yenlsehlrde oturan I-Iasan Solakoftlu n-d nı d a bir genç, polis raporunda blldlrll-dljtlne göre, yanlışlıkla göztaşı mahlûlü lemistir. Tehlikeli seklide zehirlenen gefte derhal imdadı sılılıl otomoblllle hastaha-ııeyo scvkcdllmls vo tedavi altına alınmıştır. Dlfter tara/tan polis bu dalgınlık üzerinde tahkikata başlamıştır.
ZAFER
1 - 5 -1949
QozûM
PATRONA HALİLMİM\
i Marki dö Vilnöv
Fransız Sefiri
Çeviren Muvaffak Menamencioölu
Umumî memnuniyetsizlik
AN KISIMLARIN HULÂSASI
trona Halil İhtilali Osmanlı la £»nlı facialarından biridir B' 730 senesinde eıktj. Üçüncü Ahım
. Nevşehlr'11, İbrahim Puçn lir hir-YCSll'lcrln. ayrıca da 60.000 kişinin I oldu. Afilerin elebaşısı Halli Arnavut'ti). Bir rakı aclratı-;«ında topladığı arkadaşlar'"
-dişsh v
İSYAN BAŞLIYOR...
Hareket tarzları evvelceden ka-l«- rarlaşmıştı. Sabahın 9 unda Beyazıt 1,1 'e dsm'nda cami kargısında top-,,r landıkları vakit miktarları azdı. Uç ■B u. lenl' yoldan At Meydanı'na doğ-u İlerlemeğe bağlıyacaklardı. Birin-»■'esten'len geçecek, ikincisi, Bahçekapı yoliyle ilerliyecek, üçün-ı- qü kol da DJvanyolu'nden yürüyç-rek her üçü birleştikten sonra mey-dana sapacaktı. Bu karardan sonra ^atropa kılıcını çekti, açtığı büyük bayrağın altında yürüyor, sağa, so-„ |a yükselt sesle emirler veriyordu: n — Tüccar, esnaf dükkânlarını ka-n "osmlhr!.. Her müslümon bayrağın altına toplansın. Cemaati At Mevin-a»'na kadar tnkiP etsin" Hükümetten nakli şikâyetlerimiz vardır.
Diğer İki grup da aynı şekilde ha rejiei ettiği iç.n büfün ş^hir birden-îljfıe karıntı. Dükkânlar derhal kasandı. Halkın büyük bir kısmı, Türk-er. hıristiyan'ar ve yahudiler evle-•ine çekildiler.,
uuıı e» »■-—■,___— --- İstapbul bu karışıklık içinde çai-
devam etmek" veyahut seferden kalanırken Padişah ve Sadrâzam Üs-ecip İstanbul'a geçmek şıkların- Adardaydılar. Sadaret kaymakam-blrinl bir türlü kestiremiyordu. lığını da üzerine almış olan Kapda rler bu tereddütten zarar gör- nı Derya Mustafa Paşanın, bu vazj-erini artık vüksek sesle işittir- fe İle şehrin asayişinden de mesuli-başlamışlardı. Çünkü harp için veti artmıştı. Fakat Boğaziçinde şe-erler dükkânlarını kapamış- hirdeıı uzak oturuyor, bahçelerine uu uzun yürüyüştü sefer için ha- lâle diktirmekle vakit geçiriyordu. İtlar yapmışlardı. Her biri İtayı- Reis Efendi, tşimdiki hariciye veki-arabasını, eşyasını satarak at, 'i) yine Boğaz'daki evlerinden birin-
.......'-- te istirahat ediyorduk. İlk vakalar
kendisine anlatıldığı vakit, ehemmiyetsiz bir hâdise telâkki edıyor-

s Türkleri" truııh'n:
ıa geçti. Bu tecavüz karşıcın''" : sadrazam hıırbe Eİroccjtlarlni Fakat hakikaten, geçerek hududa gidecekler miydi" ıclll değildi Ne olursa ol-_ıilenh askerle beraber parlak bir -Ifnle Üsküdar'a goçtl- Otağı HUma-
rekzedlldl. .
tün bu gösterilere rağmen saray «ararını vermek hususunda çok roddit davranıyordu, İran sefe-
-, silâh tedarik etmişti. Bu ka-masrafa girdikten sonra, karar-k yüzünden her günkü ufak te-
kazançlarından da mahrum ka- du. -lar, hoşnutsuzluklarını saklamı-ardı. Çünkü o zamanlar Türk as-ayrıca herhangi bir sanat veye. -tle de meşgul olurdu-UMİ MEMNUNİYETSİZLİK anın patlamasına sebebiyet ve-âmil, sade, askerin hoşnutsuzlu-.eğtidi. Halk arasında da hüküme-»rşı bir memnuniyetsizlik vardı, bul'da. çoktanberi yiyecek pek Ticaret, yok denebilecek bir ha--tü. Memleketin her tarafın-- bir sefalet vardı. MÜtema-h vergiler artıyordu. İran hudu-gitmek için silâh altınca tutu-askerin halka yaptığı zulümler - işti. Bu hâl. ayni hudutlarda dafaa için bekliyen askerler ara-bile tiksinti uyandırmıştı. Us-ele geçirilmesi için bu kadar ,n kanı akıtılmış olan'Tebriz teslim olmuştu. Asker,, ye-"Uşmüştü. Halkın vc askerin bu •mi hoşnutsuzluğuna, bazı ulema-ye vâizlerln gizli entrikaları da -mıştı. Ayrıca, hayat, şartlarını -İtmek için bir değişiklik peşin-jan bazı sefil mahlukların hırs-artmıştı. İhtilâl havası için bun-ı müsait bir zemin olamazdı.
Bütün şehirde, asayişi yeniden te-edebilmek için sadaret kethüda-siyle (dahiliye vekili), yeniçeri a-ğaşından başka yüksek şahsiyet yoktu. Bunlardan kethüda, ahalinin gazabına herkesten fazla hedef olduğu için, isyanı haber alır almaz bütün cesaretini kaybetmiş, Konağına en vakın bir yerden kayığa atlayarak saklanmak için Eyüb'e kaçmıştı.
Yeniçeri Ağası, başı ve yaşiyle hürmete lâyık bir adamdı. İsyan haberini duyunca derhal maiyetindeki yeniçeriyi toplıyarak âsilere karşı mrüdü. Fakat kendisi aralarında ol-
tSYANIN MEKANİZMASI
rafta bulunanların da ona yardım e-decek yerde âsilere katılmağı istediklerini hisâetti. Zaten âsilerden bir grup konağmı yağma etmek üzere lgrlemeğe başlamıştı. Derhal kıyafetini değiştirdi, iki çifte bir kayıkla Üsküdar'a geçti. Orada, vakayı olduğu gibi sadrâzama anlatırsa id»m ■dam edilmekten korktu. Konakla-edilmekten korktu. Konaklarından birinde saklanmayı tercih etti,
Bu sırada meydanı tamamen boş bulan âsiler gttikçe artmaktaydı, Yollan üzerinde tesadüf ettikleri bütün Türkleri bir sel gibi sürülüyor, _____
itaat etmiyenieri ölümle tehdit edı- zere Ali Ertekin'in müşahede altı-elebaşıları, âdi ve sefil : yorlardı. Bazıları, padişaha karşı sa- cıa alınmasına ve duruşmanın 25 ha) qı. Bunlardand'ahg , Patrona Halil, sokaklarda elbiseler satan bir Arnavut, Mus-
Sabahattin Ali dâvası
( Baş tarafı 1 incide ) Jctu zorla yürüyerek salona girdi, iaga sula bakmıyor, mütemadiyen nlerıyle birtakım gurip hareketler yapıyordu.
İlk olarak Ali Ertekin'in hüviyeti :esbite başlandı. Reis adını surdu İse de sanık hiç cevap vermedi. Reis sualini tekrarladı.
— Oğlum, adın yok mu senin?
Sanık buna cevaben: mrıldandı ve bin bir güçlükle soyadını söyledi. Babasının adının sorulmasına karşı da yine sükût etti, Reis tekrarladı. Bu sefer Yaşar!...
Kiraların serbest bırakılmasına dair kanun projesinin esasları
Zonguldak mitingi ES2EHZ13
( Baş tarafı I inciflc ) bedelleri Milli Korunma Kanunu-madde ile tadilleri artık faydalı ol- nun tatbike konulmasına tckaddünı maktan ziyade muhtelif cepheler- | «-'den yıl içindeki kira sözleşmesiyle arlı olmaktadır. Bu itibarla ] üelli olan kira bedellerine mesken-meskenlerden başka zam ile bulunacak kira bedelleri aşağıdaki fıkralarda gösterilen hükümler dairesinde art-
dedi.
j, . OCU zaıanı uıınuıytauıı. uu ıııucıııcı
■v kanunun ömrü tabiîsini ikmal eyle- j lerde % ' ' diğine kanaat getirilerek aşağıda j yerlerde yazılı müddetler ile kaldırılması gerektiği, fakat bu müddetler zamanında kanun ile zam cihetine gi-
" ' * j a -i .. dilmiyerek iki tarafın ıızalarile ak-
— Ananın ad: nedir? sualin de ^ lrıIraaftı HrıKo ,„.„„„ a]h„ö„ bir türlü cevaplandırmadı. Yalnız, başım ağrıyor, kendimi toplıyamı-yorum dedi. Bunun üzerine Reis şunu zapta geçirtti:
— Sanık hasta olduğundan bahisle hüviyetini söylememekte ıs -rar etti!
Bundan sonra hâdisenin ccevan şeklini anlatan Kırklareli Sorgu Hâkiminin mulfkemeye sevk kararı Okundu, Hatırlarda olduğu üzere merhum Sabahattin Mi Üsküdar " Pn hapisanesinde bulunduğu sırada ta-n-«tığı berber Hasan Sabahattin Ali'yi Ali Ertekin'le tanıştırmıştı, 'abıhntt'n Ali berber Hasan vası-tpsl'-le ahbao oldu"u Ali Ertekin'e kendisini Bulgaristan'a kaçırması-H teklif etmiştir.
ınıyacak ve sözleşme hükümleri de-ğişmiyecektir.
A) Mesken olnııyarak kiralanmış olan gayri menkuller 1950 senesi iptidasından itibaren Borçlar Kanunu hükümlerine tâbidir.
B) Mesken olarak kiralanmış cilan gayri menkuller 1951
te lziııli kılmağı daha uygun olduğu mütalâa edilmiştir.
Kanunun gayrı menkullere ait kısmı her iki taraf için dc hava parası alıp vermek ve kiracıları çıkarmak veya başkalarına devretmek için muhtelif namlar altında Hdasında nitıbaren Borçlar Kanu-şagıllerin menfaat temin eylemele- nu hükümlerine tâbidir. Ve taraf-ı-i için hileler tertip eylemek gibi lar|n rızasiyle boşaltılmış olan gay-umunıî ahlâk üzerinde fena tesirler " menkuller) yukarıda yazılı dev-kanun önünde suç teşkil reler dahilinde umumi hükümlere eden hususları tecviz ve vatandaş- Göre kiraya verilebilir, ların mubah addetmelerini mucip C) Bir seneden fazla müddetle ve olmuş ve kiracılar ile mal sahipleri tarafların rızasiyle kiralanmış olan aarsında bir husumet menbaı ola- gayri menkuller hakkındaki sözleş-
rak nizâ ve cidali teşvik ve tevlit meler muteberdir _____
etmekle beraber çeşitli unvanlar ile D) Kiracı ile kiralayanlar muta-dernekler teşkiline vesile ola- 1 bık kaldıkları takdirde A ve B fık-rak aralarındaki münaferetlerâ şid- ralarında tayin olunan müddetleri detlentirecek bir mahiyet almıya beklemeksizin umumi hükümlere Esasen Bulgaristan dan adam ka- da masaıt görülmüştür. Kanunun göre serbestçe akid yapabilirler şırmak suçundan mahkûm bu.un. n gütmekte olduğu maksattan gittik- XI — Aşağıdaki hallerde bu ka-All Ertekin bunu kabul etmiş, bun- çe uzakiaşması hasebiyle halkın ih- nunun meriyetinden üç ay zarlında dan başka Ali Ertekın gedikli ust- tiyacını temin edememesi ve mal sa- I kiracılar işgal eyledikleri gayri :avuş iken 945 senesinde dort ay hiplerinden bir kısmının her hangi I menkulü tahliye etmeğe veya sa -yirmi güne mahkûm olmuş ne ya..- bır şekilde eıine geçmiş olan gayri j hipleriyle anlaşmaya mecburdurlar, tığı belli olmıyan şüpheli bir şahıs- menı(uiünü kiraya vermiyerek nor- Anlaşamadıkları takdirde bunlar tır, Sabahattin Ali'nin teklifini ka- maJ zanlanın avdetine intizar eyle- mesken olmıyan gayri menkuller bul eden Ali, şoför Salih'in kullan- mesl mesmuatımıza göre yalnız İs- ; hakkındaki hükme tabidirler, dığı bir kamyon ile bir sabah Istan- tanbul'da iki bine yakın mesken ol- A) Bir kimsenin oturduğu şehir ve bül'dan hareket ediyorlar. Sabahat- mıyQ elverişli binanın boş tutuldu-Ali kıyafetini değştirmiştir. Ri- gu d3ı mesken buhranına sebep ol-y olun a geldikleri sırada Ali aıa- maktadır. Bu hale göre tedricen bayı durdurmuş ve: Biz peynir ala- serbest bırakılmak ve bu suretle re-cağız. sen bizi bekleme İstanbul'a kabeti temin eylemek en faydalı ve dön demiş, ve beraberce ormana en muvafık olduğu neticesine varıl-dalmışlar, karanlık içinde bir mıştır.
müddet yürümüşler ve bir ağacın Yukarıda arz eylediğimiz sebep-altına istirahat maksadiyle otur. ıer dolayısiyle akarlar için 1950 se-muşlardır. nesı iptidası ve meskenler için dahi
Burada yârenlik eden iki ahbap bir sene daha fazla bir müddet konul dereden tepeden konuşurlarken Ali muş ve bu müddet arasında uyuş-Ertekin Sabahattin Ali'nin yatarak 1 mak yolları aranarak diğer hüküm, kitap okumasından faydalanarak e- | 1er aranılmış ve İntikal devresinin ihtilâfları ortadan kaldıracağı
lifie geçirdiği koca bir sopayı başı-vurmuş ve kendisini öldürmüş-
Sorgu hâkimi maddî delil ve Alinin ifadelerine istinaden hâdisenin tahlilini yopıyordu.
Ali'nin de eski ifadesini okudu. Bu sırada sanık:
ir yemiş satıcısı ve nihayet Emir veyahut Emir Halil, ayni derece-; -ğı bir hayat süren bir sefildi, -bıhak, bu kanlı hâdiseyi mey-a çıkartmak için bu adamları va-etraigti. Bu hâdise tarihi bir ki; hükümet yükünü sırtına fena idarelerinden dolayı her an cezalandırmağa kimseler tarafından çevrilmiş derek daima, umumi memnu-kazanmağa çalışmaları lü-u ispat eder. Patrona Halil arkadaşları gibi sefiller, böyle bir bb.üsü meydana çıkarmak için ne ar ehliyetsiz telakki ediliıierse ' " nihayet Üçüncü Sultan "fi; ecdadından miras aldığı ı feragate mecbur etmişlerdir. Patrona Halil'in eskici olduğunu, z erliğinden geçtiğini kaydetmiş O zaman bahriye neferlerine le-ad denirdi. Halil, Patrona isimli bir iyonda çalıştığı İçin bu ismi almış-Oradan da Musli ve Ali'nin kayıtlı
naatine varılmış ve bu kanaatle tanzim edilen tasarı yüksek makamınıza takdim kılınmıştır..
Muhtelit encümenin hazırladığı lâyihaya bazı milletvekilleri muhalif kalmışlardır. Bilhassa Orhan u ' Seyfi Orhon şu muhalefet şerhini
Başına "sopayı vurdum, alnın- | koymuştur: .Milli Korunma Kanu-dan kanlar gelmeğe başladı. nunun mesken ve akarlara muteal-
«•**» vakit hıçkıra hiç- £ JSgTS
tutan kitacı vatandaşlar arasında heyecan ve şiddetli sıkıntıya sebep olacağı gibi mahkemeleri tahliye dâvalarlyle altından çıkılmıyacak bir hale getirecek, pahalılığı arttıracaktır. Bu mahzurlardan ötürü 1, 2, 3, 4 üncü maddelere muhalifim. bu muhalefete Dr. Oktay, ve Tarakçıoğlu da iştirak etmiştir. General Vehbi Kocagüney de 1 inci maddenin A. B. fıkralarına muhalif kalmıştır.
Hazırlanan lâyiha Encümenin hazırladığı lâyiha aynen şudur:
Madde 1 — Milli Korunma Kanununun 5020 sayılı kanunla değiştirilen 30 uncu maddesinin bazı fıkraları aşağıda yazılı olduğu şekilde
dakatlerini ölümle ödediler. Asiler, i zirana talikine karar verdi, değiştirilmiş ve sonuna da bazı fık-
sipahilerin kışlalarına gittiler, ora- Bu karar verildikten sonra Ali ralar eklenmiştir, dan bir çok tüfek, kılıç, hançer gibi Ertekin'in dili açıldı ve jandarma- Madde 30 — Milli Korunma Ka-
kıra ağlamağa başladı. Salonda derin bir heyecan hüküm sürüyordu, Ali Ertekin bu ağlamasına bütün ithamname okunduğu müddetçe de -vam etti. Kararnamenin sonunda sanığın itiraf ettiği gibi millî hisleri galeyana gelmeyip parasına ta-maen işlediği sabit görüldüğü anlatılıyor Ve idamı isteniyordu.
Bupu müteakip Reis:
— Oğlum anlat bakalım, bu iş nasıl,oldu?., dedi.
Saltık reisin bütün ısrarlarına rağmfen hiç cevap vermemekte ısrar ediyordu. Avukatları müekkil-lerinjn hasta olduğunu ileri sürerek tıbbı adliye şevkini istediler. Mahkeme de 45 günü geçmemek ü-
harp âletleri ele geçirdiler, Bundan i lara hitaben: nununun tatbik edildiği müddet sonra hapishaneleri açarak mah- — Burası kalabalıktır, arka yol- ! zarfında şehir, kasaba, iskele, liman kûmları serbest bıraktılar, onları da dan gidelim, dedi. Dışarı çıkarken: vo istasyonlarda gayri menkullerin kendi kuvvetlerine kattılar. ' — İş olacağına varır., diye söylen- (tarla, bağ, bahçe, ve bostan gibi
(Devam edecek) 1 meğe başladı. i musakkaf olmıyanlar hariç) kira
kasaba belediye hudutları içinde müstakil olarak kendisine veya velayeti altında olup beraberce yaşadığı reşit olmıyan çocuklarına ve eşine ait ve aile nüfusuna göre ihtiyaçlarına müsait evsafta mesken olmıya elverişli binalar (sayfiye mahallindeki binaların yaz veya kış oturmağa elverişli olup olmadığını belediye takdir eder.)
B) Ailesiyle beraber oturduğu binadan başka aynı şehirde ikinci bir mahalli yalnız mesken olarak işgal edenler.
C) Memuriyet, ticarethane, imalâthane, yazıhane ve benzerlerini başka mahalle nakledenler,
D) Aynı şehir ve kasaba beledi-vesi hudutları içinde mesken olacak binası mevcut olduğu halde hükümete ait olup meskensiz memurlara -tahsis lâzım gelen yerler bu tık-ra hükmüne tabidirler,
XII — Su, kapıcı ücreti ve sair müşterek masraflar bu kanunun meriyete girdiği tarihten itibaren Millî Korunma Kanunu hükümlerinden çıkarılarak, tarafların serbestçe anlaşmalarına bırakılıra.-!1' ■
Muhtelit komis) on yukarıdaki lâyihayı, Dr. Saim Ali Dileınre'nin, Şefik Tugay'ın ve İhsan Yalçın'ın tekliflerini tetkik ettikten sonra hazırlamıştır.
Ziııcirlikuyu'daki mütecaviz jandarmalar
İstanbul, 30 (Telefonla) — Bir müddet evvel sabaha karşı Zincirli-kuyu'da devriye dolaşırken bir oto-mobil ile Şişli'ye doğru gitmekle o-lan Recep. Veysel, Nebahat ve Ner-min'in önlerine çıkarak vazifelerini suiistimal ve şehvet hissi ile kadınları alıkoymaktan sanık jandarma erlerinden Mustafa Sargın ile Hâ-mit Ayvaz'ın duruşmalarına bugün İkinci Ağır Cezada devam edildi.
Bu celsede vaka mahallinde yapılan keşif raporu okundu, sanıklar ve vekilleri bu raporları reddettiler. Duruşma 16 hazirana bırakıldı.
( Baş tarafı 1 incide )
de, mitingin kararlaştırılan saati yaklaşınca vali fikrini değiştirmiş nuyordu. Mitingin etrafı dikenli tellerle örülü Çocuk bahçesinde ■apılmasınatmüsaade ediyordu. Sebep olarak da Cumhuriyet Meyda-a işlek bir yer olduğu, seyrüseferin aksıyacağı ve bu suretle Te-eemmuatı Umumiye Kanununun ihlâl edileceği ileri sürülüyordu.
Valinin emrile mitingin meydanda yapılmaması için her türlü tedbir alınmış bulunuyordu. Polis ve jandarma sahayı doldurmuştu.
Demokratlar, mitingin yaklaştığı saatlerde çıkan bu aksiliklere karsı gayet olgun bir mukabele gösterdiler. Mitingin dikenli tel örgülerle ili Çocuk bahçesinde yapılmasına razı oldular. Otedenberi C. II. Partisi taraftarlığı yapmakla meşhur Vali Mithat Altıokun kanunu yanlış anlayış ve tatbikine karşı hiç bir hâdise çıkarmadılar ve mevzuata karşı her zaman gösterdikleri vakarlı bir saygı içinde Çocuk bahçesi-nln dar sahasına sıkış sıkış toplan-
Miting İstiklâl Marşile açıldı. Ab-durrahman Boyaeıgille Rifat Ünsal | heyecanlı konuşmalar yaptılar. Demokrat Partinin kanun dairesinde yaptığı azimli mücadeleden, Milli ıakimiyetin tahakkukunda duydukları hüsrandan, vatandaşların vesayet altına alınamıyacağından ve yer yer başgösteren idari baskılardan bahsettiler. Rey sandıklarına tecavüz hadiselerinin tekerrür etmiye-ceğini ikinci bir 21 temmuz günü ya-şanmıyacağını heyecanla belirttiler. Komünizmi tel'in ettiler.
Suat Başol da, seçimlerde kanunu hakim olması mevzuuna temas etti
— Halk Partisi idare âmirlerini sahadan çekmeli. Jandarma ve polisi bir tarafa bırakmalı. Demokratlarla beraber kisbet giyerek seçim sahasında serbestçe görüşmelidir.
İnce Alemdaroğlunun konuşmasında, ücretli iş mükellefiyetinin kaldırılmasındaki çalışmalarından, İktisadî Devlet Teşekküllerinin Halk Partisi lehine istismar edildi-ğnden bahsettikten sonra dedi ki:
Türk milleti hudutsuz masrafların önlenmseini istiyor! Dâvamız mukaddestir. Öldürebilirler, ölebiliriz. Bu dâva uğrunda ölmeği de yaşamağı da göze almış insanlarız.
Muammer Alakant, Demokrasinin iktidara gelen bir partinin alacağı kararlarla memleket menfaatini kendisine uydurmasının vatandaşlık haklarına ihanet etmek demek olduğunu, halbuki iktidarın fail.tenin tam aksine geliştiğini anlatarak dedi ki:
—Yeni hükümete ümit bağlamış tık. Aradan üç buçuk ay geçti. Seçim Kanununda henüz tesbit edilmiş bir nokta yoktur. "950 yılını bekliyorlar.
Bundan sonra Cihat Baban ve Ah-j met Emin Yalman konuşmuşlardır.
Kâmil Gündeş de güzel bir konuş ma yaparak memleket meselelerini i bütün çıplaklığı ile ortaya koydu.
Bundan sonra Celâl Bayar söz aldı ve sık sık alkışlanan güzel bir konuşma yaptı. Bu konuşmayı okuyucularımız ayni sütunlarımızda bulacaklardır.
Celâl Bayar'ın konuşmasından sonra Çocuk bahçesini dolduran on-[ binlerce Zonguldaklı tam bir sükûn ve vekar içinde dağıldılar. Toplantı da bu suretle sona erdi. Celâl Bayar yarın Zonguldak D. P. Kongresinde I bulunacaktır.
LUZUMLU TELEFONLAR
Elektrik Havagazı Bask, ı.
Kardrelcr Tokel
Merkez Tak
Nöbetçi Eczaneler
YENİŞEHİR — Atatürk Bulvarı.
Tel: 2186,-1 merkez — Saınanpazarı. Tel: 12709 p.a;şkent — Postane Cad. Tel: 13683 tSMETPVSA tanetpafa Uzunyol,
Tel: 16170 ' .
(15031) - Hayal Yolu (23432) - Gizil Duygular - Sttz Sllfllıındır (11131) " Hazretl SUlcyma-rıın YüzügrU
(14071) - HazretI SUleyma-
nın Yllzueu
(14072) - DoCruluk mUkttlutı (22294) - Selva
(14040) - üç Mavi Melek
Sümer Ulus Yeni Ankara
Pavyonu (10400) - Gustavo Nikolau Bomonti (21355) - Saz - Revü Opera (10370) - Körogiu Gar Gaz. (15190) - Black-Dlamond K. Tiyatro (13070) - Sözün Kısası
Süreyya P.( 24357) - Abel ★
Davetler:
Kızılay Derneği Genel Merkezin-
Türkiye Kızılay Derneği Genel Kurulu 3 Mayıs 1949 Salı günü saat 10 da Yenişehir'deki Kızılay binasında toplanacaktır. Sayın üyelerin teşrifler rica olunur.
Elaine Shepeard şehrimizde
( Baş tarafı 1 incide ) Quovadisfflmini çevirmeden önce kocası Amerikan Yardım Heyetinden Albay Hartman ile beraber bir müddet memleketimizde kalacak -
Elaine Shepeard Hartman -Top-pain. filminde Constance Bennette ve .Görünmiyen Kadının Maceraları. filminde de Gary Grand'la oynamıştır.
! Bu meşhur artist harp esnasında 750,000 dolara bir harp tabvili satarak Amerika'nın en pahalı öpücüğü rekorunu kırmıştır.
Kendisi kocasiyle birlikte Anka-ramızda üç dört gün kadar kalarak şehrin görülecek yerlerini gezecek-
Yoksul çocuklar yuvası İstanbul, 30 (Telefonla) — Yoksul çocukları himaye için Sağlık ve Milli Eğitim Müdürlükleri şehrimizde münasip bina aramağa başlamışlardır.
Elverişli binalar kiralanacak ve çocuklar buralarda barındırılacak -tır.
HAYATIN
en büyük piyangosu bir MİLLİ PİYANGO BİLETİ almayı düşündüğünüz andır.
Kimbilir bu An size ne sürprizler hazırlamıştır.
EVREN0S MEYHANESİ
Yazan: Georges Simenon
Çeviren : C. A.
Tefrika No. 2
ÇIKAN KISIMLARIN HULASASI | _ Hoşuma gitti, ( buraya, — Haydi c
ı için geldim
-Çlttnfce- tOk-ı «tüzel kızı lü 1 ebesi Atıktı. Sevglllsiı dltlnl mahzun gözlnrle seyretmletl. Ertesi gcce Sacldc İki İtalyan scyahlle bir locada İçki İçiyordu. Nu«l bir Macar-la beraberdi.)
Sacldc barın en :nç bir fakülte ta-ımobllle El-
Vallahi öyle. Haydi haydi.. Çocuklar gibi münakaşa ediyorlardı.
— Ötekilerini nerde bıraktın?
— İzmir'de, »ana kim söyledi?
Nuşl karşısındaki adamı tered. .. .... ...
--------------- .-...........Bunu keşfetmek sanki çok mu zor-
uklar, yeniçeri odalarından birine dutle karışık bir merakla »üzüyor- (,u? bBy,e'M çok dans*deb„en on
mişti. Bazılar, Patrona'nın tüccar du. .....on İki Macar kızı, bazan anne dedik-
nieyonculuğuyla, Musli' )hvo satıcılığıyle meşgul oldukla-
Bu adamı Ça-Nuvar'da evvelce de
görmüştü. Hatta, bir »eterinde saba-
on iki Macar kızı, bazan a lerl bir iki kadınla yola çıkarlar ve
tetkik edemiyordu. Bir bildiği var- yor muyum sanıyorsun.. Eskiden sa o da bu adamın müstesna bir ha- geldiğim vakit bana bakmazdın bili oluşuydu. Yüzüne, sert aristokra- le.. Şimdi herkes bana şampanya tik eda veren bir monokl takı- ısmarlamağa can atıyor, yordu. Elbisesi alelade gri bir elbi- Adam merakla lâfın sonunu bek-se olmakla beraber onun üzerinde Ryordu.
herhangi birinin kostümü gibi du- _ Bütün bu iltifatlar, dün gece
ruyordu. Öteki gelişlerinde de hep kodamanlardan biri ile yattığım
aynı elbiseyleydi. Belki de bundan jçjn değil mi?
başkası yoktu, fakat her zaman ter- — Sahi mi söylüyorsun?
ziden yeni çıkmış gibi duruyordu. — Sacide'ye sor istersen. Bak
— İsmin ne senin? karşıda etrafına neşe saçıyor.
— Bernar dö Jonsak. Localarının perdesini çekmedik-
— Küçük bir (dö) ile demek? a- leri için aşağıdaki salonu baştanba-silsin öyleyse? şa görebiliyorlardı, epeyce müşteri
Erkek cevap vereceğine gülümse- vardı,
di ve bir sual sordu: Kadın:
— Sen kafileden niye İzmir'de — Bana yemek yedirt, hadisene, ayrıldın? diye tekrarladı
— Onlar Suriye'ye gidiyorlardı. Adam, olmaz mânasına kafasını liva wı.tu,6ı,ic )ııog(uı v,uu~.- görmüştü, rtaıta. Dır «eıerınuç saos- ... ı-ı (■ . . . ,, ,
ı, Ali nin ise, İzmir'de az zaman „,. dördüne doğru Saride İle bera. ,ark kabare,erlnl dolaşırlardı. Suriye barlarında on sekiz yaşından salladı.
vel başgÖstermlş olan bir isyanın . .. Her yerde aynı (Tabarln) yahut küçük kızların çalışmaları yasaktır, _ Hakikaten paran yok mu? ne
. ı^Aio «mi.UrJin c u'biı, i? • (Şa-Nuvar) ı, aynı perdeli locaları, Sonya şarkısını bitirmişti. Hava- İş yapıyorsun sen?
Erkek" île k ^ aym C,na Patronlar' bulurlardı, da daima bir çalgı gürültüsü olduğu Jonsak tekrar esrarengiz tebes-
—^Evet dtve cevan verdi sen de Za,en üondllerinden fazla bir şey 'ç'n kimse bunu farketmemişti, As- sümüyle güldü:
' . V| de İstenmezdi. Müşterileri, İçirmek- pasya İle Lola figür göstermek için _ Keşfet, dedi.
vanada dotduğuna'bahse girerim ten lbaret bulunan aJ"1 vazi,elerh" bcrabcp dans ediyorlardı. Jonsak'm _ Sen sefaretten değilsin, ben o-
_ Nas.l anladın' ' ^ «T uf," u?"^ kadar dÇk°'' cli hâlâ Nu!)inln dizinde duruyor vo radakilerin hepsini tanıyorum. TUe-
- INa.il .ııılaııın te çüy,e bby,e b,f dan| numarasl kmn dar kalça|arma doğru hiç bir „._ hi„ .««»iUln Garson ne emrettiklerini sormak yapmalarl kâfiydi. harekete geçmiyordu. Cat * " dc«,lsin'
için yanlarına yaklaştı, Nuşi âdet — Neden bana yemek yedlrmi- ,, ,,.,,,
nlrtıı£u 0,«„: ,„„„„?.. G»r,o„ k.kl«ll«rl Bel„dlSl
c.__._„„ j-j, man sustular. Heyecanla, zevkle,
- Şampanya dedi _ Param yok da ondan. Uirlblrlerinl tetkik ediyorlardı. Fakat erkek ciddi bir sesle: Kadln ona bir söz attı, kırk yaşla- Macar klzl içini çekfrek.
- lki Kokteyl getir, diye mir* „„da vardı ve Nuşi'nin şimdiye ka- _ Bana da,r sana baz, ^ - Memlekete zulüm yapan bu pa- dandı. dar rasUadığı hiç bir erkeğe benze- ....nrıım „„,„„ cSv,„a,
ah, ve paçalar, temizlemek emri- — Bana yemek ikram etmlyecek miyurdu. Yalnlz bazl fj,mıerde bu ,endl&ln' biliyorum, patron söyledi, clyordu. kaşları «atılmıştı:
aldım. Bayrak açmağa ve bütün misin? şekilde bazı erkek tipleri görmüştü. mİ' '' — Sen hususi bazı işlerle meşgul-.
isi umanları altında toplamağa ka- Garson uzaklaşırken adam kafa. Belki hakikaten bir Fransızdı, alnı- - Nc 80ylemIş olab,Ilr- sün herhalde.. Casusluk gibi mese-
• verdim. sını salladı, eli Nuşi'nin küçük di- nı açık bırakan seyrek sarı saçları — Dün gece İçin... lâ, veya kokain., yahut da...
sceiflerine dıüryemin ettiler Ka- 2İnde olduğu halde: vardı, şakakları hafif ağarmıştı. Kızın çizgileri büsbütün incelmiş. Adam müstehzi bir bakışla bakı-
•ın tatbiki için 28 eylül 1730 tarihi- —Buraya nerden düştün? diye Uzun boyluydu-ayrıca.. bakışları büsbütün keskinleşmişti: yor, ne evet ne hayır diyordu. Nuşi seçtiler. sordu, Daha doğrusu Nuşl teferruatını1 — Beni niye davet ettiğini bilmi-1 sinirli sinirli bardağını bir nefeste
ı bulunduğunu iddia etmişlerdir, 'atrona yeniçeri ooağına girdikten şra, İran sçferi için silâh, elbise gl şeyler satın almak istemiş bü-0 serveti olan 200 kuruşu sarfet şti, Elinden giden parasını yerine yabilmek için karışıklıklar çıkar-)yı düşündü, Zaten gerek halk ve rek asker arasında şikâyetler pek 1 ktu! Bir kıvılcımla büyük bir yan-ı çıkarmanın kabil olduğuna ka-
Bir rakı sofrasında arkadaşlarırfa yasını anlattı.
Kadın adamın fevkalâde itinalı ' beyaz ellerine bakıyordu. Gözleri ' platin üzerine pırlanta bir yüzüğe ilişti. —Dur.. Sen..
Düşünüyordu, bütün zekâsını har-
boşalttı:
— Ankara'da daha uzun zaman kalacak mısın?
— Zannetmiyorum; belki yarın giderim.
— Kaçıncı mevki ile gideceksin?
— Yataklıyla
Nuşinin karanlık gözleri hülyayla doldu:
Herkes gidiyor.. Sekiz güne kalmaz bar da kapanır.
Ve birdenbire:
— Beni de götür dedi.
Erkek, bir defa daha ne evet, ne hayır dedi. Adam kadına, kadın a-dama bakıyordu. Bu gürültünün or-t-.sında farkına varmadan kendi)» rine öyle derin bir âlem tesis etmişlerdi ki, uzun dakikalar konuşmadan sade gulümscmckle iktifa ettiler.
— (Peki) diyecek misin?
— Belki derim.
Nuşi, adamı alnından öptü. Fakat o, kızı daha fazla kendisine çekip sıkmak için bundan İstifade etmedi,
— Bak dinle, şayet daha bir şeyler ısmarlamassan patron adamakıllı kızar. İki kokteyl daha söyle.. Şayet istersen ben yüzdemi sana iade ederim.
Erkek, kızın kapanmadan evvel bardan aynlamıyncağuu biliyordu. Son müşterilerin de yorulmaları için daha iki saat beklemeleri
lâzımdı. İtalyanlardan bazı İtalyanca kelimeler öğrenmeye çalışan Sacide'nin, kahkahaları duyuluyordu.
— Tam kaç yaşındasın.
— 17...
(Devam edecek)
ZAFER'in Abone Şartları Memleket içi
Memleket dışj^
6. ve 6. cl salyada Sın. 2 ı
Doğum. Nikâh. Nlean, Ölüm Mevlût İlânları 6 santimi geçmem ganiyle 15 lira
Oıueteve «dndorUcm
—1 TAKVİM
1 Mayıs — Pazar Hicri: 1368 — Recep 2 Rumi: 1365 — Nisan 18
İt
İstanbul maçları
Fener Vefayı 3-2 yendi
G. Saray Beşiktaşı 5 -4 mağlup etti
İstanbul. 30 a.a. — Basın ku )( r maçlarına bugün de İnönü stadında 20.000 i bulan bir seyirci kütlesi ü nünde devam edildi.
İlk karşılaşmada Fenerbahçe, Ve fa'yı 3-2, ikinci karşılaşmada d Galatasaray - Beşiktaş'ı 5 - 4 mağ ı lûp etti.
Fenerbahçe - Vefa maçına iki t kim şu kadrolarla çıktılar:
Fenerbahçe: Cihad. Murad, Ab Tied. Kâmil, Saraceddin, Samim F. , rol, Salâhaddin, Suphi, Lefter Ha j iid.
Vefa: Abdullah, Mustafa Eme' Melik, Galib, Zeki, Hikmet, Aziz İs met. Muammer, Bülend.
Hakem: Güventürk.
Oyun, durgun bir tempo ile be; ladı. İki takım da yavaş oynuyor lardı. 13 üncü dakikada da Gali! sakatlanarak oyundan çıktı. Yerine Cevdet girdi. Biraz sonra da Cev yerine oyuna Bülend alındı, ncu dakikada Erolun kaçırdığı fırsata, bir hücumla mukabele e-den Vefalılar, Muammerin isabetli şütü ile ilk gollerini kazandılar.
Bu golden sonra oyun hızlanmağa başladı ve Fenerbahçeliler hakiki bir üstünlük kurdular.
26 ncı dakikada sağdan Vefa aleyhine çekilen bir frikikten Lefter. Fe-
ıbahğenin beraberlik golünü yap-
Devre, Fenerbahçe baskısı devam e : erken 1-1 sona erdi.
İkinci devrede Fenerbahçe takımında ufak bir değişiklik yapılmış. Lefleı sol açığa geçmiş, Müjdad sol
Devre, Fener'in hücumile başladı ve 7 nci dakikada Erol'ün pasını Sa-" haddin köşeyi bulan bir şütle ta marnlayarak Fenerbahçe'nin ikinci golünü, 18 inci dakikada Erol bir korner vuruşu ile 3 üncü golünü yaptılar.
3-1 mağlûp vaziyete düşmelerine rağmen vılmayan Vefalılar can'-bir tmepo ile 23 üncü dakikada Is-■netin yakın mesafeden çektiği Şütle 'kinci gollerini kazandılar.
Oyunun bundan sonraki kısmı hemen tamamen Vefa'mn baskısı altında geçti. Fakat yapılan gayretler neticeyi değiştirmedi ve maçı 3-2 Fe-nerbahçenin galibiyetiyle bitti.
Günün enteresan karşılaşmasını yapacak olan Galatasay - Beşiktaş takımları saat 17 de şu kadrolarla çıktılar:
Beşiktaş: Fevzi, Vahid, Hüseyin, Çaçi. Saim, Rahmi. Süleyman, Şevket. Bülend, Kemal, Şükrü.
Galatasay: Osman, Naci, Necmi, Musa, Bülend, Doğan, İsfendiyar, Gündüz, Reha, Muzaffer, Orhan.
Hakem: Samih Duransoy.
Oyun, çok süratli başladı ve 3 üncü dakikada Reha, Galatasarayın birinci golünü yaptı. Fakat Beşiktaş, çok canlı oynuyor. Biraz sonra derin bir pası kovalayan Bülend, Beşiktaş'ın beraberlik golünü çıkardı.
Hücumlar karşılıklı olmakla beraber Beşiktaşlılar Galatasay kalesi için daha tehlikeli görünüyorlardı. Böyle olmasına rağmen, 28 inci dakikada Beşiktaş aleyhine çekilen bir favulde topu yakalayan İsfendiyar, mükemmel bir vuruşla Galata-saraya ikinci golü kazandırdı. Fakat, Galatasay'ın galip durumu çok devam etmedi. 5 dakika sonra önündeki müdafii atlatan Bülent sert bir vuruşla Beşiktaş'ın beraberlik go-
2 dakika sonra da uzun bir vuruştan faydalanan Reha, Galatasaray'ın 3 üncü golünü çıkardı.
Biraz sonra Galatasaraylı Bülend. Beşiktaşlı Bülend'in topa ayak ko-yuşu esnasında sakatlanarak oyundan çıktı. Naci santrhafa geçti ve sağ beke Fazıl alındı.
Devre bu şekilde 3 - 2 Galatasay lehine bitti.
İkinci devrenin hemen üçüncü dakikasında soldan sağa geçen bir Galatasay hücumunda İsfendiyar, Galatasay'ın dördüncü golünü kaydet-
Bu arada Beşiktaş takımında Sa-*» njjim'in yerine Eşref, Hüseyin'in yeri-v ; f' ne Hayri girmiş, Bülend sol açığa, 'Şükrü ortaya geçmişti.
10 uncu dakikadan sonra Beşiktaşlılar Galatasay kalesini bastırma-a başlamışlardı. 14 üncü dakikada şükrü'den aldığı pası Şevket sıkı bir şüte çevirerek Beşiktaş'ın 3 üncü golünü yaptı.
18 inci dakikada Galatasaylı Bülend, tekrar oyuna girdi. Bir dakika a Şükrünün çektiği güzel hir korner, kale ireğine çarptı.
Baskılarını devam ettiren Beşiktaşlılar, 22 nci dakikada Süleyman'-n şütile bir gol kazanarak gene be-aberliği sağladılar.
Bu golden sonra Beşiktaş baskısı hafiflemiş ve oyun muvazeneli bir şekil almıştı.
30 uncu dakikada Reha'nın attığı tacı Musa yakalayarak köyeşl bulan
Deoıirspor - İstanbulspor 0 - 0 berabere kaldı
Her iki takım da iyi oynamalarına rağmen çok gol fırsatları kaçırdılar
Türkiye Emlâk Kredi Bankası
30 NİSAN 1949 İKRAMİYE ÇEKİLİŞİNDE KAZANANLAR
Ankara'da Bahçeli Evlerde BİR ARSA Adana'da 420 numaralı hesap sahibi Bay Veysi Demirel'e isabet etmiştir.
Muhtelif para ikramiyeleri kazananlar aşağıda gösterilmiştir
Adana dönüşünde iki maç yapmak üzere Ankara'ya gelmiş olan İstanbul Spor takımı dün ilk karşılaşmanın 19 Mayıs Stadında Demir-şporla' yapmıştır. 5-8 bine varan bir seyirci kütlesinin takîbettiğt maç ' •akımlar şu kadrolarla çıkmışlardır:
İstanbul Spor : Turan, Ahmet. Kâmil. Mustafa. Erdoğan, Kenan Fikret, Nevruz, Niron, Ömer, Cafer.
Demirspor : Mehmet, İskender, Şevket, Salâhattin. Tiko Mehmet, Mustafa, ismail, Kadri, Süleyman. Hamdi.
Naci Baydar'ın idare ettiği maça kınlarla geçtiyse de iki taraf da ... saat 17,40 dn başlandı. Stadın giriş Üccyi değiştirecek- savı yapamadık kapısı tarafındaki kaleyi alan De- rından m ç golsüz olarak berabe-
mivsborhifer, ilk anda oyuna canlı re sona erdi.
başlıyan rakiplerinin baskısı altın- Bu maçın yegâne hususiyeti, iki da kaldılar. Daha ilk dakikalardan takımın da temiz bir oyun göstermiş itibaren tstanbulspor'luların derli ''maşıdır.
toplu oynadıkları ve marke usulü-'Hi iyi tatbik ettikleri göze çarpıyordu. Bundan sonra toparlanan Demi rspor'lu lar sağdan İstanbulspor leşine inmeğe başladılar. Oyun i i tevazün bir cereyan almıştı. A-kınlar karşılıklı oluyor ve oyun sü-:tli cereyan ediyordu. Bu arada iki taraf da kazandığı kornerlerden ve irikiklerden istifade edemedi. 10
ları Mustafa'yı Kâzımın yeme sol içe geçirdiler.
30 uncu dakikada sol açık Cafer'in avuttan çevirdiği topu hakem görmedi. Fakat ortalanan töpu Mehmet verinde bir müdahale ile kaptı ve Thlikeyi önledi.
39 uncu dakikada İstanbulspor ■■ç ğı ömlndek beki geçerek ka-J ııin iki üç metre yakınına kadar • kuldu fakat topu geri vermesi i-c". bel erken kaleye doğru dışarı atta Böylelikle çıkan bu son fırsat da kayboldu.
Geri kal.-in dakikalar karşılıklı a-
Tstanbulspor takımı bütün hatla-rile ahenkli bir oyun çıkardı. Fakat yazımızın başında da işaret ettiği-rpiz gibi üç ortanın topu ezmesi ve it ;.tamamala,ı netice alamamala-r "o başlıca sebebi teşkil etmiştir. Istanbulspor'lularin arasında sol a-'•:1c Cafer ile iki bek ve santrhaf Er-loğan temayüz ettiler.
Demirspor'lulara gelince, iyi ça-
ı dakikada İstanbulspor sağ a- Asmalarına rağmen fırsatlardan fay-
rığının yerinde bir ortasını sol açık afer vole ile kaleye atmak istedi vc :açırdı.
'15 inci dakikada Kadriyi 18 çizgi-i içinde düşürdüler. Fakat hakem arı - siyahlılar aleyhine ceza vermedi. Demirspor'lular İsrarla sağ-•an inmek istiyorlar. Fakat iyi yer 'utan İstanbulspor müdafaası buna f'rsat vermiyor.
27 inci dakikada soldan inkişaf • 'en bir alcında Hamdi güzel bir orta yaptı. Kafaya çıkan Süleyman to- 1
u iç^C'rdı: vetişen İsmail de bu fırsattan faydalanamadı ve Demir-»or'lular böylelikle bir fırsat daha çırrhış öldular.
Bu arada İstanbulspor'lujar sağiçe Nevruzun yerine Şerefi aldılar. Müdafaalarının topu tutmadan oymasına karşılık hücum hatlarının 1 sine çok tribting yapmasından çıkan fırsatlardan faydalanamıyorlar^. Bilhassa sol açık Caferin hamladığı bir iki kollük pozisyon bu -üzden heder oldu.
Devrenin son dakikalarında Sa-ı - siyahlılar baskılarını çok arttır-dılarsa da neticeyi lehlerine ç'evi- ' recek golü yapmağa muvaffak olamadılar ve devre bu şekilde 0-0 bitti.
İkinci devreye çıkarken her iki takımda oyuncuları arasında değişiklik yapmıştı. İstanbulsporlu'lar Ömer'in yerine Metini, Fikretin yerine de Faruk'u almışlardı.
Demirspor takımında da İsmail çıkmış, yerini Kadri almıştı. Kadrinin yerine de Niyazi grimişti.
Bu defa oyuna Demirspor'lular süratli başladılar ve bir müddet İs-
'lalajımasını bilemediler. İki takı-ın müdafaası da iyi çalıştı. Hakemin idaresi kusursuzdu.
NİYAZİ SEL
Şehri Kur'a No. No.P Hcsap sahibi Çıkan ikramiye
Ankara 30399 2363 Mehmet ' rman TL. 50 —
54634 9188 Ömer Gökbaş 50,—
42388 6158 M. Ali İlhan 50 —
32281 3223 Ali Ri/. Durak 100,—
İstanbul 61563 2561 Sedat Aytarrıam 50,—
92633 8702 1-Iüseyin Saraçoğlu 50 —
119444 12798 Mefkure Kgdioglu 50,—
120409 12958 Oharie:. Mısırbyan 50.—
12982 13724 Tarık K vadeniz 50.-
785C4 6610 Kâmili Sakar 50 —
94310 8986 Anna Minasyan 50 —
124469 13656 Fatma Nigâr Aşoz 50 -f
100244 10125 Sabiha Büyükaksoy 50 —
87524 7875 Üğur Önel 50-
97128 9504 Nazım Ongan 50.
110201 11587 Ahmet Özk'ok .60
102868 10435 Saim Ormanoğlu 50.-
109838 11477 Sürrlik Ekmekeiyan
75242 6059 Ismhil İçel 50,—
70961 5522 Süleyman Memooğlu 100.-,
92699 8718 Hristo Velfkof „ 100,—
121713 13331 İmadettin Kuranel . 100,-
121291 13173 Nuri Akdiken . 100
122914 13545 Aram Frenkyan . 100.--
125506 13777 Nimet Gürsan . 100.-
86771 7781 Fevzi Olcay 100.-
68147 5157 Sıdkı Yener 100 -
124433 13656 Fatma Nigâr Aşoz . 500 -
82103 7085 Zahit Yurtsevcn • 500.
Samsun 4058 959 Ali Naki Aysah . 200,-
1191 281 Sıdkı Kefeli . 300,-
3568 817 Kenan Şenol . 1000,—
Bursa 2169 546 Haydar Tüy . . 200,—
1960 475 " )1 it Baki . 300,—
1281 326 NeV'bat Aydın . 1000 —
jzmir 24714 3992 Faik Tecimen 50,-
Eskişehir 4017 107 Basri Alptürkân . 100 —
Adana 971 254 Dürdane Aran 50,-
Ayrıca 26 Mart ve 30 Nisan Tarihli "keşidelerde ikramiye kazan-
mıyan hesapla r arasında eşit hak esası üzerinden (400) hesaba 20
ve 30 zar liralık teselli ikramiyele ri dağıtılmıştır. 78 — G
Bugünkü Spor
Atletizm :
X? Mayıs Stadyomunda üniversite ve Yüksek Okullar Saat : 9.30
Eltopu :
Havagücü — Dışkapı Saat : 10 G. Birliği — M. Teknisyenleri Saat : 10.30 Muhafızgücü — Barbaros Saat 11.30
Futbol :
istanbulspor — rfarp Okulu Saat 15.45
G. I
Basketbol :
(G. E. E. Sahasında) S. B. O — G. E. E.
Voleybol :
H. oğlan Ens. — 4. cü Orta Otomobil Yarışı «Hipodromda) Saat : 14.30
İzmir, 30 (Telefonla) — 7/8 Mayıs tarihlerinde Atina'da yapılacak
tanbulspor kales önünde oynadılar, enternasyonal atletizm müsabaka-Fakat ne yazık ki iki takım akıncı- larında uzun atlamada ları da bugün şüt atmamakta ve to-
Türkiye'yi
ı temsil edecek olan Avni Akgün bu-pu tutmadan oynamamaTcta adeta „• t -j , biribirleriyle varis ediyorlardı. 5 - 6 gun ^mlrde yap'lan bir musabaka-
biribirleriyle yarış ediyorlardı. 5 - 6 dakika kadar devam eden Demirspor da baskısından kurtulan İstanbulspor müdafaası topu uzun vuruşlarla ileri atarak oyunu açmağa muvaffak oldu ve sağlı sollu hücuma geçliter. Oyun yine süratlenmişti. Bir ara Demirspor'lular yine Kadrinin tarafından indiler. Kale önüne doğru kaçan Kadri mükemmel bir şüt attı. Fakat top kalenin direğinin içine vurarak Hamdi'nih Önüne geldi. Hamdi'nin hafif bir vuruşla kaleye attığı tûpu İstanbulspor sol müdafii çevirerek muhakkak bir gole mani oldu.
20 nci dakikada ortaya kaçan sol açık Cafer, sağ açığından gelen topu biraz soğuk kanlı hareket edebil-şeydi, sarı - siyahlılara belki de galibiyet golünü kazandıracaktı, fakat kaleci Mehmet bu duraklamadan bilistifade çıkarak topu kaptı.
Akabinde Demirspor açığı sağdan indi, yatarak çektiği şütü kaleci Turan tuttu.
Bu arada İstanbulspor'lular takımlarında yine bazı değişiklikler yaptılar. Demirspor'lular da sol haf-
atlıyarak mevsimin en iyi derecesini yapmıştır. Atletimiz ayın üçünde Atina'ya müteveccihen İstanbul'an hareket edecektir.
Kısa spor haberleri
Dün 19 Mayıs Stadının dışındaki sahada Gençierbirliği ve Harp Oku-lugüeü voleybol takımları karşılaştılar. Ve neticede üstün bir oyun çıkaran Gençler'ilk seti 16/14, ikinci seti de 15/8 olarak maçı kazandılar.
Dün 19 Mayıs Stadında İstanbulspor - Gençlerbilliği maçından evvel ikinci küme birincisi Kalespor'la Gençlerbirliği (B) takımı hususi bir
Bu meşhur lastik bugün her zamankinden daha iyidir. Daha fazla dayanır, kullanışta daha rahattır-Lastiğe ihtiyacınız olunca bir defa_da HENLEY'i tecrübe ediniz,
-çünkü-
HENLEY LASTİKLERİ
daha fazla kilumetre^yapar.
BA/T^eb'adında ağır yüklere mütehammilW.İngillz malı tabiî kauçuktan yapılmış lastiklerimizinfyeni bir partisi daha gelmiştir. Müşterilerimize^mem-nuniyetle bildiririz.
SATIŞ YERİ :
ABİF ALP
ANKARA
Karaoğları — Ticaret Hanı altı
22 H.
GRİP SANGINI
Sağlığınızı t' i' it ediyor
Korunma ve Tedavi irrt Hemen DEVAKîN a' z
Tekâmül Nazariyesin
Tekâmülde son merhale diye bir şey yoktur.
Bu iddiaya misal bulmak için uzun uzadıya kitap karıştırmağa ne hacet? İşte size hakikî hayattan bir örnek :
Ticarethanesi, ipekli ve pardesülük kumaş noksanını da tamamlamıştır. Her zaman
İyiye, Güzele, Ucuza
doğru sonu ğelmiyen tekâmül hamleleri...
Çıkrıkçılar Yokuşu No. 23 Telefon 11147 Ankara
karşılaşma yaptılar.
Gençlerin takımında bazı birinci takım oyuncularının da yer aldığı bu maçta Kalesporlular daha güzel bir oyun çıkarmalarına rağmen maçı 2 - 1 kaybettiler.

Üçüncü küme lig maçında Adtınor-du güzel bir oyunla Kavaklıdereye 2 - 0 yenmiştir.
Dünya turu 96 saatte yapılabilecek
Vaşington, 30 a.a. — Air France kumpanyası ile bir Amerikan hava nakliyat kumpanyası arasında varılan son bir anlaşma gereğince, "bundan böyle her iki kumpanyaya ait uçaklardan istifade etmek suretiyle dünya turunun 96 saatte yapılması kabil olacaktır.
bir vuruşla Galatasaya 6 inci golü kazandırmağa muvaffak oldu.
Golden biraz evvel Necmi, tekrar oyuna girmiş olduğundan Beşiktaşlılar, kaleci müstesna iki oyuncu değiştirilebileceğini ileri sürerek itiraz ettiler. Bu itiraz dolayısiyle o-yun birkaç dakika durdu ve Necmi oyundan çıktı.
Devrenin bundan sonraki kısmında Beşiktaşlılar beraberliği kurtarmak için çok gayret sarfettiler. Fakat Galatasay sıkı bir müdafaa ile buna imkân vermedi ve oyun 5-4 Galatasay'ın galibiyetile neticelen-
di.
İstanbul Üniversitesi Talebe Birliği Müzik Kolu tarafından
n— Klâsik Türk Musikisi—, MÜSADERESİ |
Koro Şefi: Nevzat Atlığ; Solist: Neyzen Süleyman Erguner; Solist: Ahmet Çağan 50 KİŞİLİK KORO HEYETİ VE SAZ 5 MAYIS 1949 PERŞEMBE GÜNÜ SAAT 21 DE
Yenişehirde ULUS Sinemasında
6 MAYIS 1949 CUMA GÜNÜ SAAT 21 DE
Ankara HALKEVİ Salonunda
lliletler Ulus Sinemasından, Aııafartalar caddesinde Merkez Itriyat ve Sıtılıi Malzeme deposunda, Burhan Çakır Mağazasından, Cebecide Üniversite Eezuhanesiııdeıı vc 6 Mayıs Cuma akşamı Halkevinden temin edilebilir.
Ayvalık'da Fabrikatör SALİH KEMALİ'nin meşhur sabunlı
mer isinizdemuhakkak
'AYVALIĞIN EGI ZEYTİNYAĞLARI İL
Toptan satış yeri:
EĞE BIRLlttİ "bn Telefon
________ .. - Zehir, bu tclo bas-
açjl'lnı«. bir dokuma maddesi. 4 — fle r,'r boya bir harfin okunuşu. 5 — {,j,lt soda. S - Dahili şeffaf bir mad-' -iaupılmış. 7 — Musikide bir luaret. ? p-aftlı kora. 8 — Sevgi, artistin
(.,1 — Bir kadın lı ®ı dirilmesi. 10 — Bir nebat kökü-ÇOÎ.'11 Yeni Zelandın eski lınlkı. 1 yû nd» maddesi satan.
1 BU
tat, iskambilde bir I alil. 8 — İtaat doger. t un bir kazası. 4 — Genişlik, İlk 81 müjdecileri. 6 — Kuvvetten ı Ş nevi kılıç. C — Çollk bu suretlo |, güzel koku. 7 — Aynen çoğalt-1 görmeyen. 8 — Bir taraf, Mar Idr iskele. 9 — Bir nevi tasıma 1 ın yolu. şart edatı. mUslUmanta-I ıklan. 10 — Bir meyva. bir ! - Afrlkada bir körfez, akıl, not.a
Program. — 18.00 M. i "BU- 18.00 Müzik: Radyo Salon Or-fcî — 18.45 Türküler. — 19.00 M h'1 19 00 Haberler. — 19.16 Geçmişte İS*- 19.20 ince Saz (Şetaraban Basili g.-lPazar Gatezesl. — 20.30 Şarkılar, ı-ı Oyun Havalan. — 21.00 Şarkılar. ■ i'Yarım Saat Chopln (Pl.l — 21.45 Pe Müzikleri (Pl.) — 22.00 Kol ı r Haberleri. — 22.15 Keman So-l'iolonlst Carlo Pocchlorl. — 22.45 . ^a.yarı. — 22.45 Haberler. — 23.30 h ı ve Kapama.
12 AYDA 12 ÇEKİLİŞ
4 I.itrelik motor Takviye edilmiş şanjöman Yeni Debreyıı.j ön akışlarda ve makaslında yenilik Yeni Diferansiyel Yeni sistem idıolik frenler Fevkalâde sağlam ve ekonomik olan "A US TİN,, Kamyonlarımızın üstünlükleri dört senelik tecrübe ile bilfiil sabit olmuştur.
ARİF ALP
Karaogtrn - Ticaret Hanı altı Ankara
Dr. Turgut Aktürk
Her gün 9-12 ve 15 - 19 aı hastalarım kabul eder
GÜZEL SANATLAR ATÖLYESİ : Amatör renkli fllimlerin banyosu ve kopyası — Her nevi fotoğraf ve resim işleri yapılır — Atölye harici endüstri teknik fotoğrafları çekilir
Adliye Sarayı karşısı Anafartalar caddesi No. 252 — Telefon : 14220
23 G.
Bu motosikletler tekniğin hakiki bir hârikası olup bu bakından çok üstün evsafı haiz ve tabii bir otomobil motörü hususiyetlerine maliktir. Motor çift silindirlidir. Gerek ön ve gerekse arka süspansiyon sistemi yol rahatlığı yönünden azami konfor ve huzur temin edecek tarzdadır. Yeni mevsim için getirdiğimiz 1949 modeli SUNBEAM motosikletlerile saitgarlarını zevk sahibi ile emniyet meraklısı sayın müşterilerimizin emrine âmade bulunduğumuzu arzederiz.
Satış yeri: ARİF ALP
Karaoğlan — Ticaret Haru altı
ANKARA i» — h.
Yurddışı
seyahatlerinizde uçak ve vapur biletlerinizi Ankara'da Yataklı Vagonlar Seyahat Acentasuı-dan temin edebilirsiniz.
Telefon: 11572
AYDIN (Başkent) Klişe Atölyesi
Atölye : Yenişehir'de Kocatepe otobüs durağı yanındadır. Siparişler Zafer Gazetesinde Mutemed Bay HÜSNÜ OMURTAY'a aa bırakılabilir. (15)
Kefaletsiz Kredi
Paris Terzihanesi
Kupürleri
Beyoğlunun yüksek tanınmış sa- 1 natkârlarından Paris Berljn kadın erkek terzi mektebi âlilerinden
Sahibi ve Başmuharriri MÜMTAZ FAİK FENİK
Basıldığı yer : Güneş Matbaası
: APARTIMAN Aranıyor
Tercihen şehre yakın bir mevkide 2-3 odalı müstakil bir daire arahmaktadır.
I Her gün saat 18 den sonra Za-11 fer gazetesinde Cehdi Şahingiraya Telefon: 15315 49 M.
î A KSİTLE
YDA Q LİRA ijf GAZ OCAĞI
HVÎ — PORSELEN, Kristal, 'ak, Bardak, Çinko. Alümln-ij.. Mutfak Takımları. Zengin ,e,.Hediyelik Eşya Çeşitleri aı B E R K Ü N dc tİLLÛRİYE MAĞAZASI ■nkıfartalar, Çocuk Sarayı Cad. gı'B Noktası Karşısı Tel: 10011 ot. eı —
g Tek Metin )c RCIRAH HÜKÜMLERİ
Z izan : Tevfik TÜZER
îş ;aret Bakanlığı Zatişleri •|af' Müdürü -ö^t, Müessesat ve İşletmeler urları ile bu memurlara kı-ı harcırah verecck şirket u, kooperatifleri ilgilendiril mektedir. «-âyfa 6 liradır. Mektupla mü-n:\t vukuunda tediyeli olarak 1a1 gönderilir. e.,: 21683 70—G.
fyın Ankaralılar
y Yurt Tuhafiye Mağazası İye kadar satmakta olduğu Fjfiye, Parfümöri ve Radyo Sterine ilâveten sizlerden İr iğü rağbet üzerine bu defa j^ur Sahibinin Sesi, Kolom-•gl'Ğdeon pilâklarını da geti-satışa çıkarmıştır. Radyo, KSofonlar herkesin alabilece-: ' şekilde en müsait şartlarla ,tle satılmaktadır. Mağaza-, bir defa uğramak ve flat-tclkik clıııek kendi men-
T. GARANTİ BANKASI'nın
YAPILAN YENİLİKLER :
1949 İkramiye keşidpsineiştirak ediniz
Senede:
1465 Adet para ikramiyesi 3ooo-15oo-1oooliralık büyük ikramiyeler 2oo,ooo liralık Garanti apartmanı'nırı
2 DAİRESİ
2 Kıymetli Arsa (İstanbul ve İzmir'de) 2 Lüks Otomobil 396 Adet Çocuk doğum günü hediyeleri İOO Liralık bir hesapla bütün çekilişlere ve 25 lira ile 1-1.3 yaş arası çocuk hesapları keşîdeler!ne_girersiniz. Her loo lira için ayrı bir kur'a numarası verilir.
Hesapların keşide şüuüne kadar düşürülmemesl şarttır. Okul ta-sarrııflarile diğer para biriktiren müesseseler mevduatına en müsait lata verilir ve butun ikramiyelere İştirak ettirilir.
Tafsilât pişelerimİT.de 69 — G 'j
i
Neyzen Tevfîk
Biiyük hiciv üstadı bütün şiirlerini bir araya topladı.
Azabı Mukaddes
BUZ DOLAPLARINI
Tediye hususunda kolaylıklar
Anafartalar Caddesinde 146 Numarada
Güzel bir kapak içinde, kitap halinde basıldı
İstanbul'da satış yerleri : Ankara Caddesi Avni Insel Ki-tabevi, Beyoğlu'nda Kitabsaray.
Taşra için Cağaloğlu, Kardeşler Matbaası Kemal Onan
Yayınevine müracaatla gönderilir. 68 - M.
Veli
"AUSTİN
FABRİKA TONAJI "5TONLUK,, KAMYONLARDAN
s= Yeni Partilerimiz gelmiştir ——
Satışa başladığımızı sayın müşterilerimize bildiririz
Candar ve Oğlu
Büyük Tabak ve Çanak Mağazasında bulabilirsiniz. HİÇ BİR YERDE ŞUBEMİZ YOKTUR Telefon : 14671