—¦—
Başmuharriri:
Ah^et   Emîn   YALMAN
VATANEVt — Cagaloftlu, Molla Fenarl S. 32 Telefon: 24136 — Telgraf VATAN ist.
11 NİSAN    1941 CUMA
Fiyatı: 5 Kurtış
SİYASÎ  SABAH   GAZETESİ
YH: I — Sayı: 228
Trende Bir Yarenlik
Yazan: Cemal BARDAKÇI
Bugün 4 üncü Sayfamızda
Churchiirin Nutku
Demokrasi cephesinin en büyük kuvveti, kendi hatalarını görüp cesaretle itiraf edebilmesidir.
Yazan: Ahmet Emin YALMAN
alkan cephesinde h'ç bek-I-mediğimiz haberler birdenbire baskın et;i. Teessür duy-mamız çok tabiidir. Fakat bu teessürün İngiliz - Yunan - Yugoslav Balkan cephesi hesabına b:r yeis derecesini bulması lâzım gelmez.Bugüne kadar arazi kaybedilmiştir. Mühim bir takım ncivtalar elden kaçmıştır. Fakat hiçbir ordu mağlûp edilmemiştir. İlk baskın hareketlerinin zarurî bir neticesi olarak esir düşerler hariç olmak üzere ordular muntazam suretle çekilmiş ve asıl muharebeye hazırlanmıştır. Aleyhte sürprizler gibi, ichte sürpriz ihtimallerini de yok farzetm^ge sebep yoktur.
Eğer İngiliz - Yunan başkumandanlığı Selâniği müdafaa etmeğe karar vermiş olsalardı kuvvetlerin büyük kısnu o tarafta bulunurdu. Halbuki orada yalnız perde kıt'aları bulunması ve ordunun Vardar gerisinde toplanması gösteriyor ki Selâniğin terki plân icabıdır.
Balkan vakalarının olmuş, bitmiş iki safhası vardır ki, bunları artık tenkitli bir gözle muhakeme etmek faydalı olur. Bunlardan birincisi, Balkan milletlerinin vakit ve zamanile kendi aralannda birlik ve tesanüt kurarak Alman taarruzunu iptidadan imkânsız tir hale koyamam alandır. İkincisi de taarruza maruz olan memleketlerin müşterek bir askeri plânla hareket  edememeleridir.
B. Churdhil evvelki günkü nutkunda bu mesele hakkında pek haklı tenkitlerde bulunmuştur. Daha ileriye giderek denilebilir ki eğer dünyada iptidadan k*»r»* müşterek bir emniyet cephe si bulunsaydı Almanya hiç bir zaman harbi göze alamaz, emellerinin haklı kısmına barış yolla-rile varmağa çalışırdı. Her mem leketin kendi başının çaresini a-raması ve müşterek bir tehlikeyi görmemesi, Almanlara hiç ummadıkları  fırsatlar  verdi.
Bütün dünyanın bu yanlış gidişini düzeltmeğe bizim gücümüz yetmezdi, fakat Balkanlarda, Bulgaristan da dahil olmak üzere, müşterek bir Balkan cephesi kuruLması için senelerden beri elimizden geleni yaptık. Ken dimiz müşterek tehlikeyi -görüyorduk, fakat başta Romanya olmak üzere komşularımızın hep sine bunu göstermedik. Bu tesa-nütsüzlük yüzünden Balkan mem leketlerinin bir kısmı işgale uğradı, bir kısmı da varlığı ve istiklâli namına birer birer harbi kabul etmeğe meobur oldu.
Harp artık önüne geçilme? bir hale geldikten sonra da İngilizlerle Yugoslavlar ve Yunanlılar arasında müşterek bir plân hazırlansaydı ve Alman tecavüzü beklenmeden ve Almanlara hazırlık vakti verilmeden) Arnavutluktaki İtalyan kuvvetlerine karşı şimalden taarruza geçilsey-di Balkan cephesi elbette daha iyi bir hava ve daha müsait şartlar içinde  açılmış olurdu..
Demokrasi cephesinin kuvveti, bu gibi hatalarını görmesinde, açıkça itiraf etmek cesaretinde bulunmasında ve ilerisi için hatadan ders almak kabiliyetine sahip olmasındadır. Churchilin nutku, işte bu meziyetlerin güzel bir örneğidir.
Haddinden fazla acı söylemek ve vaziyeti olduğundan da kara göstermek, Çörçil'in huyunun icabıdır. İngiliz Başvekilinin nutkunun muhatabı 'İngilizlerdir. Çörçil pek iyi bilir ki kendi milleti fena haber karşısında yılmaz, aksine olarak gayrete gelir.
Bu noktayı gözönünde tutmayarak Çörçil'in nutkundan bedbince manalar çıkaranlar aldanır-
Almanlar tarafından işgal edilen Selanik'm   denizden   görünüşü
Yugoslavyada
Harekât
Devam Ediyor
Sırplar Drin Nehri Boyunca ilerliyorlar
Belgrad, 10 (A.A.) — Belgradda sükûn kurulmuştur. Şehrin tahliyesi tatil edilmiştir. Halk, üç gün kırlarda kaldıktan sonra evlerine dönüyor. Umumî seferberlik devam ediyor. Halkın iaşesi kolaylıkla temin olunuyor.
Hükümet; pazar günü BelgTaddan ayrılmıştır. Hemen bütün sefaretler, hükümetle beraber gitm iştir. Yalnız Amerika ve Macar sefaretle-rile Fransanın general konsolosluğu Belgradda kalmıştır*.
Nevyork, 10 (A.A.) — Nevyork Times gazetesinin bildirdiğine göre, Yugoslav kıtaları îşkodra taarruzundan sonra garp istikametinde, Drin nehri boyunca ve Ohri gölü civarındaki Debre ile Struga'ya doğru ilerilemektedlr.
Nevyork Times; Almanların, Yu-goslavları Novisad şimalindeki mevzilerinden sökemediklerinl de bildirmektedir.
BELGRAT   BOMBARDIMANI PROTESTO   EDİLDİ
Londra, 10 (A.A.) — B. B. C: Yugoslav hükümeti, Bclgradın, bombardımanı münasebetile bütün medeni milletlere müracaat etmiştir: «Belgrad, açık bir şehir ilân edilmesine rağmen harp başlamadan evvel taarruza uğramıştır. Halk, pazar sabahı duaya giderken, çocuklar (Devamı Sa, 5, Sü 1 de) *+*
Yugoslav
Ana Kraliç3sinin Millete Hitabesi
44 istiklâl için
Harp Edeceği-
nize
Emi
inim „
Yugoslav Birliğini
Koruyunuz Vekarınızı Muhafaza Ediniz
Yugoslav ana Kraliçesi   Mari
Londra, 10 (A.A.) —Yugoslavya ana Kraliçesi Marie, dün aksam radyoda Yugoslav milleti, ne hitaben Sırp - Hırvat dilinde bir nutuk söyliyerek demiştir ki:
«— Aziz Sırp, Hırvat ve Slo-(Devamı Sa. 5, SU, 1 de) +* +
Yunanisfanda
KaVl
Muharebe Yakın
Ş. Makedonya-da Çarpışma
Devam Ediyor
Atına. 10 (A.A.) — Yunan kuvvetleri Almanjara karşı mukavemetlerine devam ediyorlar. Yunanlılar düşmana fevkalâde a-ğır zayiat verdirmektedirler.
Atina, 10 (A.A.) — B.B.C.: Dün gece neşredilen 167 numaralı Yunan tebliğidir: Vardar vadi-sinden geçen Alman zırhlı kuvvetleri, salı gecesine kadar Kılkıç-ta durdurulduktan sonra ilerliye-rek Selâniğe girmiştir.
Şarkî Makeılo^/cJaki Y-n»r askeri, müşkül mevkide olmakla beraber, cepheyi muhafaza etmekte ve harbe devam eylemektedir.
Arnavutluk cephesinde: Düşman taarruzları tardedilmiş ve a-ğır zayiat verdirilmiştir.
HARP   ZAFERE   KADAR SÜRECEK
Atina, 10 (A.A.) — B.B.C.: Atina radyosunun sözcüsü, dün gece şu beyanatta bulunmuştur:
<— Yugoslavya ordusunun çe. kileceği ve Yunan - Yugoslav orduları arasındaki rabıtanın kesileceği evvelden tahmin edilmişti Vaziyet kat'î muharebe meydanında belli olacaktır. Harp devam ediyor ve edecektir. Muvakkat vaziyet bir şey ifade etmez. Yunanlıları hiç bir şey son zafere
kadar çarpışmaktan  menedemi-(Devanıı Sa. 5, Sü. 1 de) X*X
Zagrepte Düşmüş
Dünkü Alman Resmî Tebliği
Berlin. 10 (A.A.) — Alman başkumandanlığından tebliğ edilmiştir:
Alman zırhlı kıt'aları bu akşam Hırvatistanın merkezi olan Za/greb'e girmişlerdir.
Vekiller Heyeti Toplandı
Ankara, 10 (A.A.) — İcra Vekilleri bugün saat 16 da Başvekâlette Başvekil Dr. Refik Saydam'm riyaseti altında haftalık toplantısını yapmış ve ruznamesine dahil meseleleri tetkik etmiştir.
lar. Mühim olan nokta, Çörçil'in son cümlesidir. «İngiltere adaletin kılıcı rolünü sonuna kadar yapa-caik ve B. Hitler nereye giderse gitsin, vazifesini görecektir.»
Ahmet Emin YALMAN
İngiliz-Yunan Kuvvetleri
Asıl Müdafaa Hattında Hazır
Bugün Dünya Vaziyeti
Ajans ve Radyo Gazetesine Göre Günün En
Mühim Hadiseleri
^   Yunan ve Yugonlav kuvvetleri mukavemette devam ediyor.
+   Zagreb'in düştüğü bildiriliyor
^   Selanlgln ciddi müdafaamı derpiş edilmemin.
^   İngiliz kuvvetleri mevzUerl tutmuştur.
Bulgaristan. YugoMİavyaya kar^ı hücuma İştirak etmemi?.
Ana Kraliçe Marl Yugottlavlara bir hitabede bulunda.
Alman Kuvvetlerinin Yürümesine Sebep Vardar Köprüsünün Atılmamasıdır
Alman motorize kuvvetlerinin,
dün akşama kadar vardıkları Niş,
Kalkandelen ve Perlepeden daha
batıya doğru  hareket ettiklerine
dair şimdiye kadar bir 'haber a-
lınmamıştır.
Bir kaç günde buralara kadar (Devamı Sa, 5, Sü t de) XX
Berlin Bombalandı
Hava Hücumu Üç Saat Sürdü
Londra, 10 (A.A.) — Hava Nezaretinin tebliği:
Bombardıman servisine mensup tayyarelerimiz bu gece Berlı-ne çok muvaffakiyetli bir taarruz yapmışlardır. Bu, üç saat kadar sürmüştür. Şehrin ortasında büyük çapta bombaların patladığı ve büyük yangınlar çıktığı görülmüştür.
San* Suci Sarayına 10 Bomba
Düştü
Londra.  10 (A.A.) — D. N.
B. ajansı, Potsdam'ın bu gece in-(Devamı Sa. 5, SU 2 de) ++
Ziraat Vekâleti, Kombinalar idaresine Yeni Şekil Veriyor
ProJ2ye Göre Memleket Üç Bölgeye Ayrılacak Ve Bölge Reislikleri Kurulacak
Ankara (Hususi)
Haber aldı-
ğımıza göre, Ziraat Vekâleti kombinalar idaresine yeni bir şekil vermektedir. Kadroları Vekiller Heyetine takdim edilmiş olan bu projeye göre memleket 3 bölgeye ayrılmakta ve bölge reislikleri kurulmaktadır. 170 üniteden ibaret bulunan kombinalar, yakında iltihak edecek
makineler sayesinde (302) üniteye çıkarılmaktadır. Geçen yıl geniş mikyasta tatbikata geçmiş bulunan makinelerden köylü çok memnun olmuştur. Mahsulü fazla yetiştirmek için bu teşkilâtı daha da genişletmek düşünülmektedir.
(Arkadaşımız profesör Kerim Ömer Çaglar'ın bu husustaki yazısı üçüncü sayfamızdadır)
Çörçil Diyor ki:
H
ava
Üstünlüğümüz Artıyor
" Herşıy Atlantik Muharebesine Bağlı
Londra, 10 (A.A.) — B. Çörçil'in dün Avam kamarasında yaptığı beyanatın Fransaya, hava ve deniz muharebelerine ve Amerika yardımlarına ait kısımlarını aşağıya geçiriyoruz:
«Fransanın eski müttefiklerine karşı harbe girmiyecegine dair Mareşal Petain'in beyanatını hoşnutlukla karşıladım. Fransanın harbe girmesi gibi şuursuz bir hareket, Fransızlan uzun seneler Amerika demokrasisinin dostluğundan mahrum bırakır. Fransız milleti, kendisine bırakıl.m istifade vasıtaları ne olursa olsun, eminim ki bu Kadar ayrp bir hareketi reddeder.
Ancak Vlchy hükümeti her işte değilse bile bir çok işlerde Hitler'e tâbidir. Fransanın yiyeceklerinden çoğu Almanlar tarafından müsadere edilmiştir. Bunlar ve Fransız esirleri ancak bize karşı dostluğa aykırı bir yol tutulursa Fransaya iade edilebilir.
Amiral D ar lan Almanlara garip bri tazim gösteriyor. Fransız halk kütlesinin bunu reddettiğine eminim. Biz Fransadaki hayat şartlarını hafifletmek için Fransızlarla müzakereye hazırız. Fakat Hitler bizimle her türlü teması menetmiştir.
Almanyanın emrile Vichy'nin yapabileceği diğer bir hareket, Afrika limanlarındaki henüz inşası bitmemiş veya hasara uğramış harp gemilerini Fransanın Almanların kon-(Devamı.- Sa. 5, Sü. 5 te>) =
Harp Vaziyeti
YAZAN:
ihsan BORAN
(Emekli Kurmay Subay)
Balkanlarda:
Alman ordusunun düşündüğümüz harp plânı ve tasarladığnmz taarruz istikametleri bugün tama-mlle ortaya çıktı. Son vaziyet şudur:
1 — Avusturyadan taarruz eden kol (Maribud) u almış ve (Drava) nehrini cenuba geçmiştir. Bu kolun hedefi 4. cü Yugoslav ordusu merkezi olan (Zağrep) dlr.
2 — Macaristan ve Romanya hudutlarından taarruz eden Alman kollarının vardıkları hedefler hakkında henüz hlcblr haber yoktur. Bu mıtakada 1. cl Yugoslav ordusu merkezi olan Belgrad şehri şiddetli hava taarruzlarlle çok-zaylat vermiş ve çok tahribata uğramıştır. 4. cü ve 1. cl Yugoslav ordularının vaziyeti hakkında henüz bir malûmat alınamamıştır.
S— Bulgar vc Yunan hudutlarında dört gündür devam eden şiddetli muharebeler, Almanların lehine İnkişaf etmiş, Selanik ve cenubi Yugoslavya büyük kısmlle İşgal edilmiştir. Bu cephelerde hasıl olan vaziyet şimalden cenuba doğru şöyledir:
a)  Sofyadan Niş İstikametinde taarruz eden   Alman ordunu Niş (Devamı Sa. 3, SU 3 de) —*—
Örfi İdare =
Komutanlığının Tebliği
Nakil İşlerinin Muntazam Şekilde Başarılması İçin Tedbir Alınacak
V
Sayın vatandaşlarıma, 1 — örfî idare altına alınmış olan mmtakada İstanbul, Kırklareli, Edirne, Tekirdağ ve Çanakkale vilâyetleri muhterem halkından gerek şimendiferle ve gerekse deniz yolile ve nüfus başına meccanen taşınacak 50 kilo eşyalarile birlikte Anadoluya geçmek isteyenler hakkında hükümetimizin kararı vilâyetleri tarafından gazetelerle veya münasip   vasıtalarla   ilân
edilmektedir.
2 — İşbu nakil işlerini muntazam bir şekilde başarabilmek için alınacak tedbirler de ayni suretle ilân edilecektir.
3 — Matlup intizam ve inzibatı temin zımnında muhterem halkımızın işbu ilânlarda bildirilecek esaslara tamamen riayet etmelerini bilhassa rica ederim.
örfî İdare Komutanı Kor general A. R. Artunkal
Hükümet Göç Etmek İstîyeııler İçin Vapur ve Trenlerde İlâve Seferleri Yapacak
Ankara, 10 (Telefonla) — Hükümet lstanbuldan Anadoluya nakletmek isteyen mütekait ve eytam ve eramil ve sair vatandaşların seyahatlerinde müşkülât çekmemeleri ve intizamın temini için icap eden tedbirin alınmasını alâkadarlara bildirmiş göç ermek isteyenler için mutad vapur ve tren seferlerine    mun-
zam olarak husus! tren ve vapurlar tahrik edilecek, bilhassa uzun yolculuklarda yolda iaşe adcıntıs. çekilmemek için tren ve vapurlar da yiyecek ve içecek bulundurulacaktır.
öğrendiğimize göre,    istanbu. halkına gösterilen    bu    kolaylık pek yakında diğer bazı vilâyetle rımıze de teşmil edilecektir.
Halkımızın Dün Geçirdiği
_ •
Olgunluk İmtihanı
Emekli Bir Maliye Memuru Muharririmize Tebliğden Ne Anladığını Anlattı
Dünkü gazetelerde hükümetin isabetli bir tedbirine ait bir tebliğ vardı. Hükümetimiz, mütekaitle, re, yetimlere ve memleketin muhtelif yerlerinde akrabası olanlara, bir, iki muayyen yer hariç, istedikleri yere gitmek imkânını, nüfus başına bir miktar eşya ile beraber meccani surette temin ediyordu.
Fevkalâde zamanlara taallûku olan bu yolda tebliğleri yanlış anlayanlar, telâş duyanlar, satırlar arasmdan mana çıkarmak isteyenler, dünyanın hiç bir yerinde eksik olmaz.
Halbuki istanbul halkı bu tedbiri tam kasdedildiği manada an. lamış ve büyük bir vekar ve sükûnetle karşılamıştır. Bu bakımdan Istanbulun dün iyi bir disiplin ve olgunluk imtihanı geçirdiğine hükmetmek caizdir.
Dün bir muharririmiz, Eminönü kaymakamlığında beyanname
alıp doldurmak için sıra bekleyen bir emekli Maliye memuruna tebliğ hakkındaki fikrini sormuş ve şu cevabı almıştır:
«— Bundan isabetli bir tedbir
olamaz. Yarın bir harp olursa İstanbul, cephenin münakale hatlarının üzerinde bulunacaktır. Büyük bir şehrin hergünkü iaşe ih-
tiyacı münakale hatlarımız için bir yüktür. Bu yük nekadar azalırsa ceplıe flıtiyaçlanmn temini o kadar kolaylaşır. Istanbulda be. nim ve ailem gibi işi gücü olmayanların yiyecek maddelerin ası! yetiştiği sahalara dağılmalarının ayrıca bir faydası vardır ki o da yiyip içeceklerini bir emekli ma» şına daha uygun fiyatlara temin edebilmeleridir. Anadoluda memur sıfatile dolaşırken, pek sevdiğim ve beğendiğim bir kasab?
vardı.  Oraya yerleşmeği çoktar
aklıma koymuştum. Fakat   hem
evdekileri kandıramıyordum, herr
de bütün ailenin seyahat masrafı
nı    bir   araya   getiremiyordum-
Hükümetin bizim gibilere mecca-
nî seyahat imkânını temin etmesi, bu itibarla İstanbul için de, bizim için de çak hayırlı bir tedbirdir.?
BİR   TAVZİH
İstanbul vilâyeti tarafındar Anadoluya gitmek isteyen istanbul lulara kolaylık gösterilmesine dalı gazetelere verilen tebliğin birinci maddesinin sonuna doğru olan kıs-mmdakl birlikte kelimesinden sonrı (Meccanen) kelimesinin ilavesini ricı ederim.
.ûua, tırtına yaklaşıyor mu, acaba? — Korkma evlât, bizim çınarımızın kökleri sağlamdır, öyle çok fırtınalara mamıştır-
is germiş, sarsıl-
VATAN
11 - 4 . 941
Yakın Tarihin Acı Hakikatlerinden birî
vşaroğlu
- Büyük Hikâye -
Yazan: Ertuğrul Şevket
Vaiviâ Avşaroğlu, kaçakçılara b»r harp açmıştı. Fakat, açılan bu harp, vilâyet merkezinde, akrep.ere açılan harp kadar tesirli.z kalıyordu.
Vilâyet, akreplerin toplattırıl-n.asını cmrçtmı?, bir çift akrep getirene, bir çil kuruş verileceğini bildirmişti. Fakat, bu ted-D.r sayesinde akreplerin kökleı i kazınacağına, onlar caddelerde tıpış tıpış, »alına salına yürümi-ye başlamışlardı. Çünkü, işsiz halk, akrep besleyip üretmiye ve bu suretle de kazanç teminine başlamlştı. Vilâyetin zabıta memurları, bu sefer de evleri basmağa ve akrep üretenleri tevkife memur edilmişlerdi. Avsaroğ-lunun bu tazyiki de ayni neticeyi vermişti. Eskiden yalnız er kişiler kaçakçılık yaparlarken, şimdi evlerindeki kepenklcrle kapalı pencerelerin arkalarında o-turan kadınlar da kaçakçılığa başlamışlardı. Geçenlerde yakalanan kaçakçılar arasında, bir müddet evvel öldürülmüş olan fcır kaçakçının karısı da ele geçirilmişti.
Avjaroğlu, mutasarrıflıktan gelen   yeni bir zaparta    kâğıdının
üzerine iğilmişti.
Hükümet konağının altındaki hapishaneden iniltili bir »es geliyor, bir mevkuf kaçakçı, türkü söylüyordu. Bu türkünün, güftesi, insafsız Avşaroğlu için tertip edilmişti. AvşaroğJu, neredeyse ağlayacaktı.
Kapı vuruldu;
— Qcl!
Jçeri aşar memuru girdi. Neşeliydi.    Avsa r oğlunun    yüzüne
baktı: 1
— Rahatsız mısınız, dedi, ren giniz pek bozuk ta.
Avşaroğlu, onun yüzüne bakmadan konuştu.
— Hasta değilim, sadece canım sıkılıyor.
Aşar memuru, istediği cevabı almış bir insan tavrile:
— öyleyse, dedL Mükemmel.
Birden hırsla başını kaldırmış olan Avşaroğluna yılışık bir gülümsemeyle baktı:
— Kızmayın, canım dedi. Sevincim,  canınızın  sıkılmasından ileri gelmiyor, bilâkis, canınızın sıkıntısını geçirmek için çare bulduğumdan ileri geliyor.
Sonra ilâve etti:
— Bu akşam tahrirat kâtibinin evinde toplanacağız. Bilmem biliyor musunuz. O, çok güzel tanbur çalar. Bir iki lokma da yemek yeriz. Ben kuzuyu doldurdum. Siz de biraz eğlenmiş o-lursunuz, gelir misiniz?
Avşaroğlu, bu daveti reddetmedi. Geldiği gündenberi, mavzer sesinden, acı feryatlardan ve kendisi için uydurulmuş türkülerden başka bir şey işitmemi^-ti.
— Hay hay, dedi. Gelirim.
?
Tahrirat kâtibi, aşar ve ihtiyar nüfus memurları onu, tâ sokak kapısında karşıladılar. Odaya girdikleri zaman bir sini üzerine konulmuş, küçük meze tabakları ve iri bir rakı şişesi Av-şaroğlunun yüzüne sırıttı. Aşar memuru:
— EJh, dedi. Rızanın tamburu da demsiz dinlenmez ya. Ne dersin kaymakamım, bir iki kadeh?
Avşaroğlu,  sesini çıkarmadı. Evvelce,  Istaobuldayken de birkaç toplantıda bulunmuş ve kafayı tütsülemişti.
Tanbur taksime başlarken ilk kadehleri içtiler.
İhtiyar  nüfus  memuru  gevezeliğe başlamıştı.  Eski hovardalıklarından,     lstanbuldan,     eski meyhane  âlemlerinden  bahsediyor,   muhtelif hikâyeler  anlatıyordu.
Hepsi neşelenmiştL Avgaroğ-lunun gözlerinde, şekillere ve insanlara ait ana hatlar buğulanıyor ve sallanıyordu.
Mevzu birdenbire kaçakçılık vakalarına  döküldü.  Avşaroğlu:
— Zavallı insanlar, dedi. Ne
kadar acıyorum  onlara.
Gözlerinin önüne, elinde, kayın biraderinin kesik ve kanlı başı, siyah bir taşın arkasına dev rilmiş Memonun hali geldi. Ağlamaktan henüz susmuş küçük bir çocuk tavrile içini çekti. O-nun  hangi  mecburiyetler  akın-
da atının sırtına allayıp, siyah bir taşın arkasına devrildiğini biliyordu.
— Kim bilir, diye düşündü. Diğer kaçakçıların da nasıl dertleri vardır?
Onun bu teessürünü aıılıvan tahrirat kâtibi, asar ve nüfus me. murları bıribirlcrinin yüzün» bak tılar. Aşar memuru, sol gözünü kırptı, .
— Şüphesiz, dedi. Bu büyük sâyiniz, nezaret tarafından takdirle karşılanmaktadır. İnşallah, yakında bir mutasarrıflığa tayin buyurulursunuz.
Avşaroğlu, acı bir sarhoş gülüşü ile güldü. Alkol, ondaki sır saklama  kabiliyetini  körletmişti.
— Azletmesinler de, dedi. Aşar memuru, uydurma olduğu  belli bir isticalle:
— Aman, efendim, estağfirul. lah, dedi. Sizden mükemmel kaymakam nerede bulunur.
Avşaroğlu, o, acı sarhoş gülüşünü tekrarladı:
— Sen, öyle bilirsin* dedi. Hattâ, halk bile öyle zannr ier, halbuki...
Tahrirat kâtibi söze  karıştı:
— Hakikaten efendim, dedi. Yerli halk sizi çok seviyor.
Avşaroğlu, sarhoş gözler ile tahrirat kâtibine baktı. Kendisilc alay edip etmediğini anlamak istiyordu.
ihtiyar nüfus memuru atıldı:
— Orası mutlak, dedi. Yerliler efendimizin  takdirkârıdırlar.
Aşar memuru, taşı gediğine koyan bir adam tavrile:
— Yalnız, dedi. Efendim:^, biraz daha lütuf buyursalar da, pek   şiddetli  hareket etmeseler.
Avşaroğlunun bulanık kafasında kocaman bir ışık yandı. Kendisini toparlamak için gayret sarfetti. Az evvelki ihtiyatsız sözlerinden pişman oldu. Maa-mafih, bozmadı:
— Ben, ne yapabilirim, dedi. Ben kanunların emrettiğini yerine getiren bir köleyim.
Aşar kâtibi, kimseye söz bırakmıyordu:
— Estağfirullah, efendim, dedi. Kanunlar, sizin köleniz olsun. Hem böyle altı üstünü tutmıyan kanunlar için ümmeti Muham-mede kıyılır mı? Hem kimin hesabına halkı, jandarmayı kırdırıyoruz, memleketimizde imtiyaz elde etmiş bir çıfıtın cebine para girsin dive mi?
Avşaroğlu, kanlanmış gözlerini bu üç kişinin üzerinde ayrı ayrı gezdirdi ve kelimelerin üzerine basarak:
— Peki, ben ne yapabilirim? DedL
Nüfus memuru atıldı:
— Efendim, dedL Siz de biraz selefleriniz gibi hareket ediniz, biraz müsamaha buyurunuz. Devletin, milletin kesesine, ne giren, ne çıkan var.
Aşar memuru, kıvamına gelmiş bir macunu çomağına dolayan eski bir esnaf gibi sözün altını getirdi:
— Hem, dedL Zatıâliniz de biraz rahat nefes alır, biraz faydalanırsınız. Gençsiniz, biraz gö_ niiL eğlendirin efendim. Nedir o, dağ başlarında, beygirler sırtında, mavzer karşısındaki haliniz? Allah saklasın, bir kaza kurşunu. Ne bileyim. Eğlenin efendim. Sonra, bir kazada kaçakçılık olmazsa bundan ne çıkacak? Diğer kazalar olduğu gibi durduktan sonra...
İhtiyar nüfus memuru:
— Tabiî efendim, biraz eğlenin, diye söze başladı. Size cenubun en güzel kızlarını, kadınlarını bulduralım. Hem isterseniz, şimdi elmas ve altınlarla süslü bir müstefrişe takdim ettirelim.
Tahrirat kâtibile, aşar memuru tasdik ettiler:
— Tabiî, tabiî. Hemen şimdi. Bir kaç dakikava kadar,
Avşaroğlu, tekrar onların yüz lerine ayrı ayrı baktı. Aylardan beri yanında çalışan bu adamları nasıl olmuştu da hiç anlıya-mamış, tanrvamamıştı. Gözlerini önüne indirdi, sustu ve düşündü. Uzatılan kadehi aldı, fakat, içmedi. Sininin üzerine bıraktı. E-ğer biraz daha sorhoş olsaydı, bu üç yaşlı adama, en ağır hakaret kelimelerini söylemekte tereddüt etmezdi.
(Arkası var)
Millî Müdafdâ Vekili ve Örfî İdare Komutanı dâ
Bulundu
Milli Müdafaa VcUll BaffOl ArıKıııı «Ilın sabahki ekspıe-dc İstanbulu gelmiştir
öğleden sonra \ llu>ette Milli MlMİahuı Vekillimi başkanlığı altında Vali ve Belediye UvM Dr.
1,01li Kınlar, örfi İdare Komutanı AH Kıza Artunkul, Tıırtl Idııre heyeti reisi Kesat Mlmıır-oğlu'nun Iştlraklle bir toplantı yapılmıştır.
Kazalarda Yapılacak Denemeler
Kazalar, kendi mıntakalan dahilinde yapılacak deneme hazırlıklarını ikmal etmek üzeredirler.
Hazırlıklarını bitiren kazaların deneme günleri tes'bıt edilmiştir, tvvelce de haber verdiğimiz gibi Eminönü ve Usküdarm denemeleri pazar, Beykozun pazartesi günü yapılacaktır.
Dıger kazalarda da ayın 20 sinde Bakırköy, 11 sinde de Kadıköy ün denemeleri olacaktır.
Bu denemeler için Üeterberlık müdürlüğüne 150U liralık tahsisat verilmiştir.
4   Ticaret Vekili Mümtaz ökmen   dün   Ticaret   müdürlüğünde
yaptığı   temaslarda
Ticaret Vekilinin Temasları
Vekil, Dün Vekâlete Bağ.ı Müessese Müdürlerile Görüştü
Sevkıyat Durdu
Yunanistan   ve   Yugos-avyaya mektup gönderilemiyor
Harbin Balkanlara da sirayeti sebebi İle posta muamelatı İntizamımı kaybetmiştir. İki jçün-denbcrl Yunanistan ve Yugoslavya İle mektup teati edilememektedir. Macaristan İle Avrupa memleketlerine alt olan mektuplar Romanya yolu Ue ve Bulga-rlstana alt olanları da Varnaya gönderilmektedir. Ancak bu mu-raselût Romanya vapurları ile haftada bir gün olacaktır.
Ticaret Vekili Mümtaz Ökmen dün öğleden sonra Mıntaka Ticaret müdürlüğüne gelerek Vekâlete ait islerle meşgul olmuştur. Saat on üçten sonra Ticaret Vekâletine bağlı müesseseler müdürlerile bir toplantı yapılmıştır. Kendisini ziyaret eden bir muharririmize Vekil kısaca beyanatta bulunarak demiştir ki:
c— Bir kaç gün için Istanbula
geldim. Vekâlete ait işlerle meşgul olacağım, iaşe, ithalât ve ihracat mevzuları üzerinde tetkikler yapacağım. Vekâlete ait olan bütün bu mevzuların görüşmelerine başladık. Ankaraya dönmeden size etraflı malûmat veririm.»
Ticaret Vekilinin riyaset ettiği dünkü içtimada Ticaret Ofisi U-mum Müdürü, Petrol Ofisi müdürü. Toprak Mahsulleri müdürü de hazır bulunmuşlardır.
On Beş Otel Kapatıldı
Eminönü merkez namycsı memurları dün de bırkeci ve civarındaki esnafın kontrolü ve sıhhî | muayenelerilc meşgul olmuşlardır. Nahiye müdürü Nevzat Ka-panoğlunun iştirakıle yapılan bu teftişler neticesinde, Üırkecide mevcut 80 otelden on beş tanesinin sıhhî şartlara ve temizliğe riayet etmedikleri görülmüş ve hepsi kapatılmıştır.
o
Kasaplarda Etler Açıkta Bulundurulmıyacak
Belediye zabıtası talimatnamesi kasaplarda etlerin teldoiaplar içinde bulunmasını icap ettirmektedir. Son zamanlarda etlerin açık bulundurulduğu     nazarı   dikkati
celbettiğinden talimatnamenin tat bikı için alâkadarlara kat'i emirler verilmiştir.
Olü Olarak Bulundu
Ahmet Tavukçu Dükkânında Kalp Sektesinden Ölmüş
Dün Karagümrükte Hüseyin-fehmipaşa caddesinde Ç.kmaz so. kakta oturan Ahmet Tavukçu a-dmda bir kahveci kahvesinde ölü
olarak bulunmuştur.
Ahmet Tavukçu hergîîn mutat üzere sabahın dört buçuğunda dükkânını açmış ve içeri girmiştir. Fakat bir müddet sonra kah-
veye gelenler onu ölü olarak bulmuşlardır.
Derhal zabıtaya haber verilmiş ve yetişen zabıta da Adliye doktoruna ha'ber yollamıştır.
Cesedi muayene eden Adliye doktoru Hikmet Tomer, Ahmet Tavukçunun kalp sektesinden öldüğü neticesine varmış ve cesedin defnine ruhsat vermiştir.     v
Temizlik Amelesinin Aylıkları 20 Liraya Çıkarılıyor
Temizlik işlqri amelelerinin bir nisandan itibaren aylıklarının 20 liraya çıkarılmasına karar verilmiş, Vali ve Belediye Reisi doktor Lûtfi Kindar bu husustaki emirleri alâkadarlara vermiştir.
Ameleler aylıklarını bir nisandan itibaren 20 lira üzerinden a-lacaklardır.
o
Beykoz - Akbaba Şosesi Yapılıyor
Beykoz - Akbaba - Anadolu-feneri arasındaki yolun şoseye kalbi Belediyece karar altına a-lınmıçtır. Bunun için yirmi bin lira sarfedilecek ve inşaata bu ayin yirmisinde başlanacaktır. Bu şose yapıldıktan sonra Üsküdardan A nadolufenerine kadar otomoh>l!e gitmek imkânı hasıl olacaktır.
Gıda   Maddelerinin
Kontrolü
Son bir ay içinde şehrin muhtelif semtlerinden alınan 2034 çeşit gıda maddesi Belediye kim-yahanesinde tahlil edilmiş, bunlardan 180 adedinin bozuk çıktığı anlaşılmıştır. Su ve diğer içilecek gıda maddelerinden alınan 192 numuneden yirmi dördü bo. zuk ve sıhhate mazarrattı çıkmıştır.
1400 Fakir Çocuğa Elbise
Verilecek
Şehrimiz ilk okullarındaki Yoksul Çocukları Himaye Birliği 25 nisanda 1400 fakir kız ve erkek çocuğu birer elbise ile sevindirmek kararını vermiştir. Bunun için birlik deposunda mevcut bulunan kumaşlar muhtelif boylar üzerine biçtirilmiş ve süratle diktirilmek üzere terzilere tevzi ediL mistir.
- Lise imtihanları-
Dün Yapılan Toplantıda İmtihan
Komisyonları Kuruldu
Llso müdürleri dün İstanbul Kız lisesinde Maarif Müdürü Tev-flk Kutun başkanlığı altında toplanmışlardır.
Toplantıda evvelce tesbit edilen İmtihan günlerinde teşekkül edecek İmtihan komisyonları İle mü-
meyyizleri etrafında görüşülmüştür. 13 lisede 13 olgunluk komisyonu kurulacaktır.
Resmi orta okulların devlet imtihanları kendi okullarında kurulacak İmtihan komisyonu tarafından yapılucaktır.
Yapağı Fiyatları Tesbit
i Edildi
İktisat Vekâleti, 29 sayılı Koordinasyon kararının birinci mad. desinin verdiği salâhiyetle İktisat Vekâlctile müştereken. memleket dahilinde bulunan işlenmüj ve işlenmemiş bütün yapağıların azami fiyatlarını tesbit etmiştir.
Bursada bulunan kirli merinos 170, yanmkan kirli 150, merinos kuzu yapağılarına I 30 kuruş ve Istanbulda Trakya mahsullerine 81, Trakya harman tipine girebilecek Bursa, Bandırma, Balıkesir, Karacabey, Kemalpaşa, Yenişe. hir, Manyas, Gönen, Biga, Berga. ma mallarına 73 ve izmir. Aydın malların-a 73, ince Anadolu 72. kaba Anadolu 68, ince şark 73, kaba sark 68. Erzurum kızıl yüzde on beyazlı 75, Van ve Erzurum kızıl fKaraköse dahil) 73. kara kaya ve koç 60 kuruş fiyat
tayin edilmiştir.
Deri fiyatları ait olduğu cinslerin yüzde beş nokaanile takdir olunmuştur.                      _
PİYASA HAREKETLERİ:
İhracat Tüccarları Satışlarını Durdurdular
Dün mühim olarak hiç bir satış yapılmamıştır. Bazı gayrimıllî firmalar halihazır vaziyeti fırsat bilerek aldıkları malların bedellerini tedi-eyi geciktirmektedir, ler. Evvelce yapılan satışlara ait malların ihraç muameleleri tamamlanmaktadır. Dün menşe §e-hadetnameleri alınan -malların kıymeti 1,020,608 liradır. Bunun en muhım kısmını Hamburg için satılan 500 bin liralrk tütündür. Mısıra da avrıca 50 bin liralık tü. tün gönderilmiştir. İngiltere için 72.ÖUU ııraıiK Keten mıeri ve İsveç için 79 bin liralık susam ihraç olunmuştur. Romanyaya yerfıstığı, İsveçe deri, Filistine kuru erik, -estil, Marsilyaya iç fındık, lsviçreve fındık ve deri, Holan-d-aya kuru üzüm, Mandaya şimşir odunu gönderilmiştir. İç piyasalarda normal olarak alışverişlerin devam ettiği haber verilmektedir. Yalnız iki gündenberi şehrimiz piyasasına Anadoludan mal getrilmemistir. İhracat tüccarları da satışlarını durdurmuşlardır. Bu firmalar niyasadan da hir yeniden mal almağa yanaşmamışlardır. Fiyatlarda hiç bu* tebeddül voktur.
GÜNDEN
GÜNE
Uydurma Haberler Amma da Çabuk
Yayılıyor
ün öğleden sonra matbaaların ve Ajansın telefonu saatlerce çınladı. Durdu. Herkes şu suali soruyordu:
— Doğru mu / Selanik geri alınmış, otuz dokuz bin Alman esir duşmuş?..
Soran yüzlerce kişiye hep ayni cevabı vermek lazım geldi:
— inşallah doğru çıkar, fakat ne Ajansta, ne de radyolarda şimdiye kadar bunu andırır bü haber çıkmadı.
- Bazı meraklılar bu cevabı kâfi görmüyorlardı:
— Canım, nasıl olur? diyorlardı.  Hatta filan gazete buna •dair ikinci tabı çıkarmak üzere imiş...
Merak edip bu gibi iddiaları inceliyorduk. Aslı yok, yok...
Bu işin dikkate değer iki tarafı var: Birincisi, kulaktan kulağa tekrar edilen haberlerin nekadar süratle yayılabildiğidrr öyle iddia edilebilir ki dün bütün Istanbulda bu sevinçli haberi duymayan kalmamıştır. Telefonu olmayanlar da: «Huf komşu...» diye ağızdan ağıza yaymaktan geri durmamışlardır.
İkinci noktaya gelelim: Bu gibi rivayetleri tekrar edenler, akıl süzgecini hiç te işletmiyorlar. Hem de sayı bilmiyorlar.
Dünkü rivayeti bazı ağızlardan şu şekilde duyduk: «Otuz yedi bin esir, altmış bin telefat, Selanik geri alınmış.»
Biraz kafamızı işletmek zahmetine katlanmak, bir muharebede altmış bin telefat verilmesinin imkân haricinde bir şey olduğunu derhal keşfedebiliriz.
Diyelim ki bu havadis zararsız... Fakat bu kadar seri bir yayma vasıtası hizmetini gören ağız ve kulakların yarın bozguncu bir fikir yaymayacaklarını kim temin edebilir?
Unutmayalım ki sinir harbin, deyiz. Günün hemen her saatinde gazete çıkıyor, her tarafta radyo var. Halktan iyi veya kötü hiç bir haber saklanmıyor. Gazetede gölümüzle okum arlık
Ça veya radyoda kulağımızla işitmedikçe hiç bir rivayete kapılmamak en doğru yoldur.
Kör Kadı
Lüleburgazdâ Bîr Esrar Kaçakçılığı
Lüleburgaz (Hususî) — Müddeiumumilik ve zabıtamız Yılmaz mahallesinde Ömer adında birinin evinde yaptığı araştırma neticesinde 500 gram kadar esrar meydana çıkarmıştır. Ömer derhal tevkif edilmiştin»
TAKVİM
11 nisan 941 cuma
AY: 4 - Gün: 101 - Kasım; 155 RUMİ: 1357 — MART: 29 HİCRİ: 13G0 — Rebiülevvel: 14
vakit
GÜNEŞ:
ÖĞLE:
İKİNDİ:
AKŞAM:
YATSI:
İMSAK:
zevali ezani
6.2s 10,44
13.15 5,32
16.54 9,13
19.44 12,00
21,20 1,36
4,42 8,58
— Bitti, dedi.
Bekledim. Ne konuşabiliyor, ne de ona doğru gldcblllyordum. Nihayet o söyledi:
— İntihar olduğuna karar verdiler. Fakat bu İntiharın sebebini bir türlü anlıyamıyor-lar. «Acaba zihninde bir gayri tabiilik ml var?» diye şüphe eltiler.
— İntihar öyle ml? Fakat buna sebep?
— İşte, sebep bulmak Içlıı biraz tereddüt
ediyorlar*    ^
Haklın yüzüme dlkkatla bakarak: «Rebc-kaıun para »ıkıntısı var mıydı?» diye sordu. Par* »ıkıntı»!... Aman Varabbl bu mümkün mü?
Pencereye doğru giderek yeşil çimenlere baktı:
— Çok şükür, nihayet yuğmur yağacak..
dedi. ' v
— Ne oldu Maknlm? Hâkim başka ne dedi? Niye bu kadar uzun zaman orada kaldın?
— Hakim bir düzUyc ayni sualleri soruyordu. Kotra hakkında lüzumsuz teferruat öğrenmek İstiyordu. Halbuki bu teferruat, kimseyi alûkadar etmedi kl.. Yok emniyet muslukları zor mu açılıp kupanımuş? Deliklerin büyüklüğü no İmiş? Kamaranın kapısını rüzgâr kapatabilir ml Irnls? İşte böyle bir sürü boş lâkırdı... Deli obuacım »andım. Fakat bütün soğukkanlılığımı da muhafazaya çalıştım. Seni oruda kapının yanında görmekle aklım buşıma geldi. Eğer   ba-
yılmamış olsaydın yine neler söylemek lazım geldiğini düşünemlyeeektlm. Seni o hal-de görmekle kendime geldim. Sbyllyeceğlm »özleri tasarladım. Hâkimin gözlerinin İçine bakarak kendimi müdafaa ettim. Çekik, hatları kısılmış gözleri ve altın gözlüğü ile bu çehreyi ömrümün sonuna kadar hatırüyaea-ğım. Yorgunum, sevgilim, o kudar yorgunum kl, artık hiçbir şey göremiyorum, İşitemiyorum, hattâ hl» bile edemiyorum.
Peneerenln kenarına oturdu. Başını elleri urasına aldı. Ben do gidip yanına oturdum. Bir kaç dakika sonra Frltlı çay getirdi. Bu çayı içmek ananesi her günkü gibi eereyan
etti. i$
Beyaz örtü yayıldı. Gümüş çaydanlığın altında küçük ispirto alovl yunıyordu. Sundü-
vlçler, pastalar... Jusper, mo,suııın yunma o-tururak gözlerini bana dikmişti, yemek bekliyordu.
Ne garip! Her şeye rağmen huyat nusıl ayni şekilde devam ediyor! Ayni hareketler Mijnlıyor, yemek yeniyor, uyunuyor, giyini-
liyor, âdetler bozulmuyor, no olsa bozulmuyor. Maksime çay koydum, ekmeğine tere-yağ sürdüm ve eline verdim. Bir tane de ken ¦ iım İçin hazırladım:
— Frank nerede kaldı?
— Papası görmiye gitti. Ben de gitmeli idim. Fakat yunma çabuk gelmek İçin telâş ettim. Hep seni düşünüyordum. Yalnızdın, neler olaeağını bilmiyor ve üzülüyordun.
— Papasa niçin gitti?
— Bu aksam kilisede bir şeyler olaeak. Hayretle yüzüne baktım. Sonra     hemen
anladım. Kobekuyı gömeeeklerdl.
— Saat altı buçukta olaeak. Kimse bilmiyor. Sade Ff&nk ve Albay Jullyan, bir de papasla ben.. Kimse bulunmıyaeak. Böyle kurur verildi.
— Kaçta gldeeeksln?
— Kilisede onlurlu altı buçuğa beş kala
buluşacağım.
Bir şey söylemeden çayımı içiyordum. Maksim tereyağlı ekmeğini yemedi, bıraktı.
— Çok sıeak var, değil ml? dedi.
— Evet fırtına bir türlü kopamıyor kl.-Havada ağırlık var.
— Ben mahkemeden çıkarken gök gürlü-yordu. Gökyüzü de mürekkep gibi simsiyahtı. Fakat bir türlü yağmur yağamıyor. Niye yağmıyor sanki?
Bahçede ağaçların arasında kuşlar ötmüyordu. Her taraf sessiz ve kapkaranlıktı.
— Tekrar gitmen canımı sıkıyor, dedim. Cevap vermedi. Yorgun, bitkin   bir hail
vardı.
— Bu aksam oradan döndükten sonra konuşuruz. Beraber yapılacak ne kadar işimiz
var, değil ml?
Her şeye yeniden başlamak lâzım.. Senin İçin ne berbat bir koca İdim, değil mi? —Hayır, hayır...
— Bütün bunlar geçıvkten sonra her şeye yeniden baslarız. Seninle ben bunu yapabiliriz. Yalnız değiliz ki, beraberiz. Mazi bize ıstırap veremez, mademki ikimiz beraberiz. Hem sonra belki çocuklurımız da olur.
Sustu. Saate baktı ve devamla:
— Saat altı olmuş. dedi. Ben gitmeliyim. Uzun sürmez. Yarım saat ancak... Kilisenin mahzenine ineceğiz.
Elini tuttum:
— Ben de seninle geleyim. Ne olur? Müsaade et te geleyim.
— Hayır, hayır, İstemiyorum. Gelme...
(Arkası var)
11622334
11 .4.941
VATAN
3
Şehir Tiyatrosunda
Eser Harp Vaziyeti
Hürriyet apar t ima m
Yazan. Nizamettln Nazif
Bir tiyatro sah nesinin «müellif için, artist için, müellifin yarat, ma cehdi ile aktörün 5anat şöhreti için bir mak-tcl halini alışı az görülmüş hâdiselerden değildir. Fakat bir eserin sahneye vazının bozukluğuna, sahne levazımının aksak, lığına, rejisör ka. yttsızlığına ve na mütenahi sabotajlara rağmen katledilememe % si, amudu fıkari-sinin kınlamama sı, özünden ve dokusundan mah rum edilememe, «i ender tesadüf edilir bir talidir.
Güzel sanatların en diğergâm surelerinden biri sayılan tiyatro, hakikatte en şeytanî ihtirasların ve çok defa da asla ztkâ eseri ol-mıyan küçük esnaf kurnazlıklarının istilâsı altındadır.
Kalemini kiralryan veya şahsiyetine en ufak bir saygısı ol-mıyan sözde münekkatilerin sah. te -edthleri, bol boyalı afişler ve dostluk kombinaison'ları sahneyi hemen daima cılız mütercimlerin, bayağı panayır yaygara, cılannın, becfcbaht bir irgadı haline sokmuştur,
Antoine'ın, rahmetli Kel Hasanla karşılattığı ıgünün üzerinden otuz yıl geçti. Q devirde zeki bir genç olan Ertuğrul Muhsin, tiyatromuzda bir de^vir yapmak derecesine yükseldi. Muhteşem bir aktör oklu. Fakat tiyatromuz bâlâ yerinde saymaktadır. Zira otuz yıl önce tiyatromuza musallat olan «kendimizi aşağı görme» illeti, tercümeye, adapteye, mutlaka bize yabancı olana ve mutlaka bayağı olana saygı göstermek illeti elân tiyatrolarımıza hâkimdir.
Tivatro, belediye tarafından kurulmaz. Tivatro rcj»oı> tarafından halkedilmez, tiyatro aktörün de eseri değildir. Tiyatro, müellifin eseridir. Müellifin..
Perde, dekor, yaldızlı loca, müteharrik sahne, ışık, mektep, medrese, konservatuvar, müellif olmayınca beş para etmez.
v,
fi
Re*mı llur. in - t Apartımanında Gulip, Cahit ve
Suavi'yi gösteriyor
bir saç tuvaleti ile bilir misiniz?
Franea n ı n ıb edbah t kr a 1 içesi Marî Antuvanct'in cellât önünde diz çökerken perukası düşmüş basındaki uzun buklelerle..
Ertuğrul Muhsin, bugün, yaşlarını saklamak istiyen bazı bayanların:
— Efendim, ben eski harfleri bilmiyorum...
Dedikleri gibi!
— Ne bileyim ben. Otuz üç yıl önce kadınların saçlarını nasıl taradıklarını?
Diyemez. Çünkü o devirde bir gençti. Bir bebek değil. Kaldı ki, bir rejisör, otuz üç yıl önceki Türk kadınının değil, yirmi asır önce Palm ira'd a rakseden bir kadının ve otuz üç asır önce Mısırda satılan bir esirenin, hattâ Havva anamızın saç tuvaletinde dahi yanılmak hakkına malik değildir.
1908  de  dünya,  ve  bilhassa
Türkiye Rus - Japon 'harbinin tesiri altında bulunuyordu. Her tarafta kadınlar, saçlarını Gesa-lar gibi tararlardı. Arkadan bir topuz yapılır ve alına tesadüf e-den kısırn, altına hafif tellerden örülmüş"bir'yay- konarak kabarttırdı.
Bu küçük izah ile Tepebaşı rejisörlük vüksek makamına bir faydam dokunabildi ise nc mutlu Türküm diyene.
İste hiçbir şekil ve suretle red ve cerhedilemiyecek olan böyle bir hakikate ulanmış buîunduğum
¦ içindir ki, tam üç yıldır, Tepebaşı müessesesi beni pek seyrek fcördü. Ertuğrul Muhsin sohbetinden kendimi mahrum edemî-yeeeğim dostlarımdan olduğu halde sabrettim, Tepebaşma uğramamağa çalıştım. Zira 'bu müessesenin tercüme ve adaptelerinden bıkmıştım. Sahneyi konuşturmak sanatından mahrum bir takım kalemlere esir edilerek çeneleri çarpılan, sesleri bozulan âdeta türkçe konuşamaz bir hale gelen kadınlı erkekli aktörleri
' dinlemek azabından kaçıyordum. Tiyatro-a gitmemeğe yemin et
mis gibiydim-
Bunu, Hürriyet Apartımanı bana bozdurdu. Neden?
Üc sebep sıralıyabilirim:
1 -— Telif bir eser ve yüzde yüz yerli bir eser.
2 — Kitap halinde neşredil-dığı zaman dikkatle okuduğum bir eser.
3 — Sedat Simavinin  eseri.
Bu memlekette vazılan tercüme ve adapte olmıyan ve mevzuunu  tamam il e  bizden,  yakın mazimizden,   ebatta   bugünden»
alan bir eser.
Bunu Sedadın imzalamış olması beni ayrıca tahrik etmişti. Zira Sedat Simavi, tiyatronun gafili, acemisi ve alaylısı olmıyan nadir sanat simalarımızdan biridir.
Avrun* sahnelerini bilir,  sahne edebiyatını adım adım takip eder ve., bir esere esnaflık için mza atanlardan değildir,
?
Rabbim... Bereket versin bu locada idim de sinirlendikçe tırnaklarımı locanın kenarına geçiriyorum. Ya bir koltukta olsaydım? Maazallah, önümde o-turanlardan 'birinin artına tırnaklarımı geçirecektim.
Tepebaşı müessesemiz. Meşrutiyetin ilânında, yani 1908 yılında bize nasıl bir paşa kızı gös terdi bilir misiniz?
Sırtında Otelloya bin defa boğdurulmuş bir Dezdamona'nın terekesinden alındığı besbelli bir antik ıtaljenne rofc ile.. Ve na-'ji!
Bunlara, buna benzerlere, bu piyes için yapılmışa asla berue-miyen ddkorlara, Galip ile Av-niden başka bütün artistlerin, tabanlarından sahneye mrhlan-mış gibi kımıldamadan konuşmalarına ve böylelikle piyesi asla dikkatle prova etmemiş ve benimsememiş olduklarını $*öze vur malarına rağmen, ilâhî bir tesadüfle Ayninin bize bir Meşrutiyet zübbesi yaratabilmesi ve Galibin harikulade sanat], Sedat Simavinin nezîh ve masum şahsiyetini, muvaffak bir eser verdiği gün bir talisizliğe uğramaktan kurtarabildi. Zira eser bir canlı değil, bin canlı idi. Tek canlı olsaydı bu darbe altında ezilebilirdi.
*
Netice:    '
Tepebaşı müessesesi, Hürriyet Apartımanını -baştan savma sahneye çıkarmakla büyük b'r hata işlemiştir. Bu eser, bugünkü nesillere dünün sosyetesini bir nisan yağmuru gibi sunan bir e-serdir. Can sıkmıyan bir eser. Bir çalışma mahsulü alan eser. Aşırılmamı» olan bir eser. Bizden bir eser. Tiyatromuzu    kuracak
olan eserlerden biri..
Yazan
İhsan BORAN
Emekli kurmay subayı
, (Başı 1 incide) — *— şehrini işgal etmiştir. Niş mınta-kasında 5. cl Yugoslav ordusu bulunuyordu. Bu ordunun Niş garbine ve şimaline çeklIdİKİ aıdaşriı-yor.
I>) Kös t e ml il - Komanov istikametinde ilerlemeye muvaffak olan Alınan taarruz kolu Csküp şehrini işgal etmiş vc buradan seri birliklerini şimale tevcih etmiştir. Bunlar Kulkandelen kasabasını elo geçirmişlerdir. Üskün nııııtakasın-du 3. cü Yugoslav ordusu bulunuyordu. Bu ordunun vaziyeti hakkında bir haber yoktur.
c) Pctrlç - Ustrumca şehri üzerinden garbe yürüyen taarruz kolu Vardar nehrine varmış ve (lş-tip) kasabasını İşgal etmiştir.
d) retriç - Beleş yaylası şimalinden ilerliyen motorlu ve zırhlı birlikler Doyran golü civarında cenuba çarkederek Vardar şarkından İlerlemiş vc Selanik şehrini İşgal ederek Ropel vc daha şarkta muharebe oden Yunan kuvvetlerinin gerisini kesmiştir. Bu motorlu vc zırhlı birliklerden Doyran gölü civarında ayrılan bir kol Vardar garbine geçerek Perlcpcyl işgal etmiştir.
e) Cenup İstikametinde muhtelif kollardan Yunan arazisine taarruz eden Alman kuvvetleri Metaksas hattını yarmıya muvaffak olmuşlardır. Eğer Yugoslav'lar geri çe-kilmesclerdl. Yunanlıların şimal cenahı açık kalmıyacak vc Alman motorlu birlikleri de Selanik istikametinde Yunan ordusunu gericinden kuşatamıyacaklardı. Selanik düştükten ve geri muvasala kesildikten sonra Yunan ordusunun Ropel nnntakasında kahramanca müdafaası faydasızdı. Bu mıntakadaki Yunan kuvvetleri teslim oldular.
4 — İngiliz kuvvetleri Alman kıtalarlle henüz muharebeye tu-tuşmaıuışlardır; bunların Vardar garbinde Vodine - Göricc nnntakasında bulunduğunu kabul etmek
doğru olur.
5 — Arnavutluğa şimalden taarruz ederek tçkodrayı işgal eden ve 2. cl Yugoslav ordusuna mensup Yugoslav kıtaları (Dnna) nehrini cenuba geçmişlerdir.
Bu vaziyetten çıkarılacak neticeler şunlar olabilir:
1 — Şimalde 4. ve 1. ci Yugoslav ordu mıntakalarında vaziyet normaldir. Bu ordular oyalama müdafaaları yaparak geri çekilecekler ve ciddî bir muharebeye bulaşmıyacaklardır.
2 — Şarkta Bulgar hududunda 5. cl ve 3. Yugoslav orduları ilk hudut muharebelerini kaybederek Niş - Kalkatldelen - Ütküp - Per-lepe hattı garbine çekilmişlerdir.
s — Yunan ordunu müdafaanın sıklet merkezini Vardar garbine ve Yunan - Yugoslav hududu gerisine kaydırmağa mecbur kalmıştır. Burada İngiliz kıtaları da muharebeye iştirak edeceklerdir.
Bir karar vermek için şöyle bir sual sormak mümkündür: Arnavutluktaki (Tiran, Draç) şehirlerine tşkoılradan ilerliyen Yugoslav kuvvetleri ml önce varacak, yoksa Üsküp - Iştip - Pcrlepe) hattından garbe yürüyen Alman motorlu birlikleri mi? Benim kanaatimo göre Alman motorlu birliklerinin daha evvel yetişmeleri tehlikeli vardır. Almanlar Arnavutluktaki İtalyan ordularının İmha edilmelini herhalde arzu etmezler. Bu İtibarla Yugoslav, Yunan ve İngiliz ordularına dönen İş şimalden ve cenuptan bir mukabil taarruz yapmaktır. Bu karşdıklı taarruz karşısında Alman kuvvetlerini şarka çekllmlye mecbur etmek bile büyük bir kazançtır. Bu sayede üç ordu ile müşterek bir cephe kurmak ve bir elden harbi sevk ve idare etmek mümkün olacaktır.
Ziraat  Musahabesi:   1
Mahsullerini Arttırmak
in Alınan
dnirier
Ziraat   Vekâleti Komite idaresine Yeni Bir Şekil Vermektedir
- m-----
Başvekilimiz Ziraat Vekili ile birlikte kombina makinelerini tetkik ediyor.    Vc
makinelerden bir grupu gösteriyor
diğer    resim
Toprak mahsullerini arttırmak, en geniş mûnasilo mükemmel iklim vo toprak şartlarına malik bulunan memleketimiz için zaruri bir iş haline gelmiştir. Bizde istihsali arttırmak için başvurulacak bir çok yollar vardır. Fakat bunun başında, yurt ziraatın! makineleştirmek geleceği münakaşa edilmez bir hakikat olarak kabul edilmektedir.
Biz, bu yazımıza klasikleşen bu mevzu üzerinde hiç durrmyarak memleket ziraatinin nasıl makine-leşmekto olduğunu gözden geçir-miye çalışacağız.
Bugün Ziraat Vekâleti, bünyesi içinde, kombinalar adı altında bir teşkilât mevcuttur ki, bu teşkilât, işin iktisadi cephesini hiçbir zaman elden bırakmamak şartilc şu hedefler üzerinde çalışmaktadır:
a) Memleket çiftçilerine modern ziraat makinelerinin iyiliklerini fiilen göstermek,
b) Bu makinelerin yedek parçalarını, hattâ yaktıkları yağlan depolarında bulundurmak,
c) Çiftçilerin, ve hükmi şahısların satın al oldukları makineleri gerek işledikleri esnada vc gerekse deporlarda muhafaza edildikleri zamanlarda kombina müfettişleri vasıtasilc kontrol ettirmek vc makinelerin İyi bir surette kullanılmaları için icap eden vesayada bulunmak,
d) Çiftçinin arazisini sürerek, e-klnini ekerek vc biçip harman e-derek vakitten ve işten kazandırmak,
e) İleri bir gaye olarak ta makineye sahip olmak istiyenlere bu makineleri tedarik etmek.
Yukarda gayelerini saymış olduğum kombina idaresinin bugün elinde muhtelif vc memleket hususiyetlerine uygun traktörler, pulluklar, diskkaro, kültlvatör, biçerdöver, botöz, mibzer makineleri selektörler ile bunların yedekleri vardır Bugünlerde bu serinin içine ot balya makineleri de katılacaktır. /   T        )
Bu makinelerden başka kombina idaresinin halka satılmak üzero elinde orak makineleri, hayvan pullukları vc hayvan ile çekilen tohum ekme arabaları mevcuttur.
Kombina idaresi geçen seneden itibaren köylünün tarlasında nadas yapmak, aniz bozmak, ikileme, tohum ekme. biçip dövme, vc biçilmiş ekinleri dövme gibi ziraat işleri yapmağa başlamıştrr. Bu işleri başarmak için elde bulunan makinelerin adedi bugün için 170 üniteden ibaretse de yakında gelmesi beklenen makinelerle ünite adedi 302 yc çıkacaktır. Bir ünite, bir traktör ile ona tâbi olan sürme, ekme, biçme vc harman yapma makinelerinden ibarettir.
Yazan: Kerim Ömer ÇAĞLAR
Kombina idaresi, makinesi    vc bütün masrafları idareye ait olmak üzere çiftçiye yaptığı işlerden aşağıdaki nisbetler arasında bir ücret almaktadır;
Nadas: Bir dönüm nadas için çiftçiden toprağın keyfiyetine vo sürülecek derinliğe göre 50 - 120 kuruş ücret alır. Bu ücretin miktarını grup âmiri tayin eder.
İkileme ve tarlaya tohum ekme: Dönümüne 20 kuruş ücret.
Anızbozma: Dönümüne 50 kuruş ücret.
Tarlada ekilmiş ekini biçmek ve ayni   zamanda   tanesini   ayırmak
(dövmek): Elde olunacak mahsulün kilosuna 80 santim ücret.
Biçilmiş tarlanın ekinden tanesini ayırmak: 40 santim ücret.
Kombina tahsisatı içinde müte-davil bir sermaye de mevcut olup bu para masraf ve varidat halinde mütemadiyen dönmektedir. Yu-kardaki ücretler bu tesis hesabına alınmaktadır.
İdare sistematik olan ve bu sene vüsat iktisap cdecçk bulunan yukardaki mesaisinden başka münasip göreceği araziyi kiralamak suretilc de işletmekte, bu arazide Ziraat Vekâleti ıslah ve deneme istasyonlarının mükcmmelleştlrdi-ği tohumları çoğaltarak köylünün harman ettiği tanelerile tohumluk olarak değiştirmektedir.
Tohumlan ıslah noktasından kurumun geçen seneki faaliyeti pek geniş olmuştur. Kombinalar İdaresinin emrinde bulunup yurdun her tarafında işletilen selektör makineleri sayesinde meccanen olmak üzere köylünün 61 milyon kilogram tohumluğu temizlenmiş vc ilaçlan-mıştır.
Geçen sene zelzele felâket mın-takasında vc bu yıl sel mıntakalarında köylünün yardımına koşulmuştur. Bundan bir kaç gün evvel, Manisa, Söke ve Aydın mıntıkalarına mısır ekmek üzere beşer makine gönderilmiştir.
Adanaya da harman işlerine yar dım etmek üzero beş batöz ile beş biçerdöver makinesi gönderilmiştir.
Kombina idaresi geçen sene An-karada ıkl grup, Eskişehir. Afyon, Konya, Erzurum vc Hatayda birer grup ve Yozgat - Kırşehir, Nigde-Kayscri, Amasya - Sivas - Erzurum - Tokat'a birer olmak üzere ceman 10 grup halinde çalışmıştı. Bir grup ihtiyaca göre 20 - 30 makineden mürekkepti.
Şimdi yeni bir tcşküât vUcude geUrilmiş ve kadrolarının tasvibi için Vekiller Heyetine takdim cdıl-
EDEBÎ   ROMAN
TEFRİKA No. 10
KEZBAN
Yazan: Muazzez Tahsin BERKAND
fi
Mm
— Siz annemi tanımış mı idiniz e-f endim?
— Evet, onu vaktile bir iki defa görmüştüm yavrum. Adı Haccrdı, değil ml?
Kczbanın İçindeki helecanı bir saniye için durultan da bu sözler olmuştu. Ondan sonra Ali Bcy( mütc-hakkım bir seslo katibine:
— Siz muamelelerle meşgul olunuz, biz gidiyoruz. Demiş ve rıhtımdaki muhteşem otomobiline binip Galatadakı yazıhaneye gelmişlerdi.
Yolda, yazıhanede Ali Bey ona hep Kastamonudakl hayatına, çocuk lugunj, annesine, mektebine ve Nazire Hanıma ait sualler sormuştu.. Kezban ömründe hiç kimsenin kendisini bu kadar dikkat vc alâka ile dinlediğini hatırlamıyordu. Saatler-
ce kendi hayatından bahsettiği halde karşısındaki d3ha çok tafsilât istiyordu.
Vapur saat onda gelmişse de Ali Bey onu Suadiycyc göndermek istememişti.
— Seninle iyice tanışalım Kezban. Bugün beraber yemek yeriz, konuşuruz, blriblrimizlc tanışırız vc akşama birlikte eve gideriz olmaz mı?
Genç kızın canına minnetti bu... Yeni gireceği ailenin her ferdini birer birer vc ağır ağır tanımak çok daha kolay olacaktı.
Bu baba dostu ne kadar candan ve sevimli bir adamdı! Yavaş yavaş ona ısındığını hissediyordu. Eğer a-Ucslnln diğer azası da buna benzi-yorsa bütün telâş ve endişeleri boşa çıkacak demekti.
Başbaşa saatlerce o kadar çok konuşmuşlardı ki, Kezban ömründe ilk defa olarak büyük bir cesaret göstermiş:
— Siz babamı tanıyordunuz, bana ondan bahseder misiniz amca?
Diyecek kuvveti bile bulmuştu. Fakat anlaşılan bu meseleye temas etmek Ali Boyin pok hoşuna gitmiyordu, kısa bir cevap vermişti:
— Şimdi ondan bahsetmiyelim, 1-İcrdc konuşuruz kızım.
Bu sözlerden sonra, belki dc kızdırırım korkuaile, ona aüesine dair sualler sormak cesaretini dc bulamamıştı.
Şimdi, Suadiycdcki köşkün bahçesinde yanyana yürürlerken içinin titrediğini, dizlerinin kuvvetten düştüğünü hissediyordu.
— Acaba bana nasıl muamele c-decckler? Acaba nasıl insanlardır? Keski bugün onlar hakkında biraz malûmat alsaydım! Ya benimle a-lay ederlerse, beni tahkir ederlerse! Dünyada en çok korktuğu şey bu I» di.
Ağlamamak için bütün İrade kuv-
vetini vc gururunu sarfediyordu.
Çakıl taşı döşeli bahçeyi geçtiler, mermer merdivenleri çıktılar. Beyaz önlüklü bir kız kapıyı açtı, beyin şapkasını aldı, ortadan kayboldu, her taraf gündüz gibi aydınlıktı.Bu ışıklar altında Kezban hizmetçi kızın ayağındaki şık ayakkabıları görmüştü. Birdenbire gözleri kendi ayağındaki kalın kunduralara gitti, kulaklarına kadar kızardı. Kas tamonuda iken bunları nc kadar beğenmiş, bunları giymekle ne kadar mesut olmuştu! Şimdi bu evin hizmetçisinin ayağındaki ince iskarpinlerin yanında kendilerinlnklnin kabalığını faı kediyordu.
— Yürüsene Kezban?
— Geliyorum efendini.
Birdenbire gelen bir cesaretle ilerledi. Bu cesareti ona uzaklarda bıraktığı hocasının hâlâ kulağında çınlayan sözleri vermişti:
— Kızım, biz taşralı gibi giyiniyoruz. Sokm bu yüzden kendini hor görm''! Bir kac ny içinde sen de değişir, bir İstanbullu hanını olursun.
(Arkası vaı)
mistir. Buna nazaran Kombinalar idaresi memleketi 3 bölgeye ayırarak idare edecektir:
Birinci bölge: Samsun, Çorum, Tokat, Srvas, Malatya. Diyarbakır, vc Mardin vilâyetlerinin garp hudutlarından itibaren şark hudutlarına kadar uzanan sahadır.
tktnel bölge: Kocaeli, Bilecik, Es kişehir, Konya, Antalya vilâyetlerinin şark hudutlarından itibaren denize kadar olan sahadır.
Üçüncü bölge: Bu iki bölgenin arasında kalan vilâyetlerdir.
Birinci bölgenin merkezi Sivas, ikincinin Eskişehir, üçüncünün dc Ankaradır Bu bölgelere yüzer ünite tahsis edilecektir.
Merkez teşkilâtı şöyle olacaktır: Müdür, müdür muavini, makine şubesi şefi, muhasebeci, malzeme şefi, Ihsaiyat şefi.
Bölgelerde birer reis ve birer reis muavini ile makine şefi. muhasibi mesul, ayniyat memuru bulunacaktır.
İş programı merkezce yapılacak vc ana direktifi aldıktan sonra bölge reisleri müstakillen hareket e-deceklerdir. Bunlar merkezden i-zin almak şartile lüzumlu malzeme leri de tedarik edebileceklerdir. Ancak geniş ölçüdeki ihtlyacatm tedariki merkeze alt olacaktır. Bölgelerde 20 - 30 makinelik gruplar bulunacak vc bu gruplar muhtelif e-kiprere ayrılacaklardır. 2-5 makine bir ekip teşkil eyliyecektir.
Kombinalar idaresinin teknik e-lemanlarmı yüksek ziraat mühendisleri, tâli ziraat mektepleri, zirai makinist mektepleri, sanayi mektepleri mezunları teşkil eylemektedir. Ayrıca bir çok şoför ve makinistler de istihdam edilmektedir. Kombina idaresi bu seneki fazla istıh8alâta yardım maksadile geçen kış başından bugüne kadar 209469 dekar araZi sürmüş ve 82960 dekar araziye dc tohum serp mistir.
Ankarada bir ziraat âletleri fabrikaları kurmak işi de kombinaların gayeleri meyanındadır. Bu işin avanprojeleri hazırlanmıştır. Tatbikata geçmek için vaziyeti haziranın inkişafı beklenmektedir. Ankarada İnşa olunan yedek parça depoları ikmal edilmiştir.
?
Teşkilâtını bildirmiş olduğumuz kombinalar,  (memlekette istihsali arttırmak maksadile vUcude getirilmiş en muvaffak organizasyonlardan biridir. Köylümüzün en büyük dertlerinden biri tarlasını biçmek ve yetişen mahsulü   harman etmektir.   Fevkalâde   zamanlarda yaşadığımıza göre. mahsulü bir an evvel derleyip ambara   atmaktaki büyük fayda, her zaman için, fakat bilhassa bugün için bilhassa kayde şuyandır. Köylümüz, kâfi cl kuvveti bulamadığı zamanlarda bin bir zahmetle yetiştirdiği mahsulün çoğunu tarlasında döker. Bunun tamamını biçip harman yerine getirmiş olsa bile bir kaç çuval taneyi savurmak için günlerce vc haftalarca rüzgâr beklemek mecburiyetinde kaldığı zamanlar çoktur. Hal bitki şimdi Ziraat Vekâletinin   bir biçerdöver makinesi, bir köyün bütün tarlalarını  birkaç  gün   içinde tamamen tane haline getirerek, çift çilerin evvelden dövülmesini aylarca bekledikleri   hasılatını bir   iki saat içinde ambarına koymaktadır. Bu sayede köylü kazandığı geniş zamanlarda daha fazla tarla sürmek vc ekmek ve bu tarlaları daha İyi tımar etmek İçin fırsat bulmaktadır kl. makine bu bakımdan da İstihsali çoğaltmak için faydalı olmaktadır. Geçen seneki tatbikat, köylüyü çok memnun etmiştir. Bu teşkilâtı imkân nisbettode    tevsi etmek Ziraat Vekâletinin   başlıca hedefleri meyanındadır. Bu da bütün yurttaşları hakkilo moru'un decek hayırlı bir hedeftir,
SİYASÎ İCMAL
Matsuoka Mosko-vada Neler Konuşuyor ?
.Yazan: İVİ. H. ZAL
Japonya Haricîye Nazırı B-Matsuoka bîr türlü Rusya*
dan ayrılmıyor. Hatta genç bir diplomat sıtatıie Leningrad'da vazifede bulunduğunu hatırlayarak oraya kısa bir ziyarette bulunmak ve gen^tiK hatıralarını tazelemek *^ın oıle v*nu ayırmıştır.
t*. Matsuoka Moskovtada yalnız 5ovyet aevıet aaamlarüe temas etmekte de kalmamıştır. A. meriKanın ıvioskova «ettrıle be-raoer Dır öğle yemeği yemiş ve üç tuçuK :xi«*L başDa^a konulmuştur.
Japonya Hariciye Nazırı, Berlin ve Komada kısa bir zaman kaldığı halde kendisini iKinct defa olarak Moskovaya gitmeğe, orada uzun uzadığa *a.nıa-
ga ve AffMIika »etinle etraflı te. maşlara girişmeğe sevneoen sebep ne oba gerek?
Ü. Matsuoka mihver cephe sinde olduğu halde sulh sozunü bir, iki defa ağzından kaçıran a-damdır. Moskovayı ziyaretinin de sulh imkânlarını araştırmakla alâkası olduğunu söyleyenler vardır,      7
Mihverin kodaman uzvu olan Almanya, bugünkü mücadeleyi nasıl telakki ederse etsin, harp Japonyayı ezecek bir hal almıştır. Japonlar B. Hitlerden senelerce evvel Asyaya yeni bir nizam vermeğe, yani Asya mın-takasını fetih ve istilâ etmeğe kalkışmışlar, fakat bu yükün al. tmdan kalkamamışlardır. Tam Ingiiterenin Avrupada meşgul olmasından istifade ederek U-zakşarktaki daha kolay hedeflere el uzatacakları sırada karşılarına Amerika dikilmiştir, bovyet Rusya da; arkadan arkaya işlerini bozmaktan hiç bir zaman geri durmamıştır.
Japonya, sulha varmanın bir yolunu keşfederse herhalde geniş nefes alacak. Kalyadan da vakit vakit ve muhtelif şekillerde sulh sesleri aksettiği için Almanya, iki yorgun mihver ortağını gayrete getirmek fikrile At-lantikte, AUikada ve Balkan-* larda dört elle işe sarılmıştır.
B. Matsuoka'nın Moskovada Amerikan sefirile üç buçuk saat neler konuştuğunun bir serpintisi bugünlerde herhalde duyulur.
M. H. ZAL
Doktor
Diyor ki
Mide Yarasının Verdiği Sıkıntılar
Mide yarularında ayrılar en belli başlı alâmet iseler de bu yaraların, i ayrıdan başka, birc/ok .sıkıntıları j daha vardır. Hustularuı iştahları,* ekseriyetle, düzgündür fakat ağrı-, dan korktukları İçin yemek yemek-, ten çekinirler. )
Midesinde yara bulunanların karnında, mide nahiyesini, dışarıdan, el ile yoklar ve biraz tazyik ederseniz orada bir hassasiyet mevcut ol-! duftunu duyarsınız. |
Böyle midelerde hazma yarıyan ek-**l suyun miktarında da, çok defa,; fazlalık vardır. \
Mide yarasına duçar olmuş İnsanlarda bulantı ve kusmalar gortilebi-j
lir. Yemeklerden »onra mideye ge-: len dolgunluk ve a£rı hisleri kus-i inakla hafifler vo hattâ zail olurlar.; Bunu bilen hastalardan bazılarının; sıkıntıdan ve ağrıdan kurtulmak Içlnj parmaklarını boğazlarına sokarak,, kendi kendilerine, kusmayı davet ettikleri bilo görülmüştür.
Kusmuk İçinde kan görülmesi, ml-, de yarasının en kat'i alâmetlerinden birisidir. Hasta kan kusarsa onun midesinde bir yara mevcudiyetine,, büyük bir isabetle, hükmetmek müni Kum olur. Kusmakla çıkan kan, bazı defa, çok miktardadır. Bu h •! hastayı üzer. Korkutur ve lıattA ça-: buk önüne goçUmozse hayatını teh-j İlkeye bile koyabilir. Mide yaralar^ göze görünmez şekilde, hafif hafit de kanayahillrlcr.
Bu takdirde kan barsağa Rcçcr, Böyle hastaların kazuratı lûborahiı varlarda nıua>cne edilecek olursa plzll bir şekilde kan mevcut oldııfıj meydana çıkarılabilir.
Mide yaralarına kat'i bir teşhis koymak İçin midenin röntgen il* tetkikinden büyük fayda v* netiee,
ler alınır.
Ancak bütün bu ince muayene \% araştırmalar yapıldıktan sonradır kl mide ayrılarının bîr mide yarası, na delalet eitiC'ine. kat'? s»ırclt*\ HU| mctınek ıvhnUUiı olabilir.
Dr. Nuri ES&GLNE
518807
V ATAir
11-4.941
\Ev!ere Taşınan Sular Hakkında BirŞikâyet
ANADOLUDA   VATAN
Süleymanlye semtinde oturan bir u.ıı-ımı.ıt.ı Halkın dertleri ve dilekleri İle pek yaiunrian m. şjrul ı.Mıicumıru memnuniyetle jrördüğttm için, ben de nahtum-la beraber halkın da Mhhattnc Utailok edan bir humiHU, jrare teniz vasıtaslle alâkadarların na-«ati dlkkatlerİBO vazetmek isterim.
< m m .hu hm m. malıalleye arabalarla büyük liüMirh şişelet İçinde HamMiye rayu jrettrilmokto ve evlere twv\ edilmektedir. Bu
suların    hakiki    ı • *.....'m i   suyu
olun olmadı*!, halkın kancık sularla aldatılın al<lattln«adı£ı da ayrıca t et kik a muhtaç bir mesele olmalela beraher, ben bu sııta-nn fiokak ortasında vo pek gay-
ri «rhhi bir ufitıl Ue tenekelere aktarılmalarından bahis vo ıjlkA^
yet cdeeeftjm-
Ru sucular, »fcırva olan ha^niı sineleri taşımak külfetinden kurtulmak e m yanlarında birer lâstik boru fle birer teneke bulunduruyor ve bir ucunu şişenin içine sarkıtta*ı borudaki havayı a£r.ı rle çekmek saretlle nuyu tenekeye ututryorlar. Bu boruların ve boruları emen ağırların tcmlztlfrino herhalde bakan yok kl. burnu sümüktü, fazla olarak dudakları çatlak ve salyalı bir sucu her gün semtimizde dolaşıyor. İçeceğimiz sulara pislik zerreleri ve mikrop püskürüyor... Emekli binbaşı Lûtfl Rastın
Camtez
Kugruklu  Yıldız
r
Yazan: Necla  MARAŞ
Vali Paçanın konağı bugün yine /evkasMe anlarını yasıyordu. Her ta rafta büyük bir faaliyet göze çarpıyor, müse haline konukluğu halde bir kere bile içinde oturutmıyan o-; daların salonların kalın kadife per-İ deleri kalkıyor, pancurlar aralamyor du.. Usun eteklerini toplıyarak mer-d i ve nl eri çıkan Paşanın hanımı, sofayı silmece ujfraşan küçük ahretliğin sebepsiz yere saçlarını kopardıktan sonra terasta görthnceainın o-dajma girdi. Kemlini gen »s kanepenin Us t On e bırakarak:
— Haydi Hanım Abla dedi. Ne yapacağımızı 9654e, bu ts daha fazla düşünmeğe perm ez. Ah yarabbt. e4A-
-lame rezili rüava olacağız. Elile göğsüne basarak ve ağzmdan acaip sesler çıkararak:
— İfte yine merakım kabardı. A çabuk bir şeye karar vereîtm. Nedir bu!.
Vali Paşanın ablası doksan do-kusluk teşbihini seccadenin içine bırakarak slftktnetle usun bir dua mırıldandı. Sonra yerinden kımıldamadan:
— A hanım dedi. O ne ağız öyle. Kabahat bende mi? Kızını kendine benretmeeeydin. O çingene masası kan elbette öyle bir görücüye çıkamazdı. Kocayı bulduk. Koskoca landon Ue görücüler geldi. Küçük hamimin yedi sofra kaçığı ağzını görselerdi dörtlemeden kaçarlardı! Ne yapalım ayol, krzın, kardeşimin attığı tırnağa bile benzememis.
— Sus hanrm abla sus, sana bunları tekrarla diye gelmedim. Ne oldu ise oldu, bir haltcttik. Hamam ustasının kızını bizimkinin yerine çıkardık. Kadrnlar hayran oldular. Ah ay parçası gibi taze doğrusu. Pa$a da durup durup bu ise şaşıyor. Nasıl oldu da bizim kızı beğendiler, bu kısmet kuyruklu yıldız deyip duruyor. Bari is bu kadarla kalsaydı. Hariciye memuru damat bey efendimiz Avrupaya mı ne karın ağrısına gitmeden, nikâhtan sonra gelini gör sün de aklı burada kalsın. Sonra o-ralarda bir frenk kızma vurulur deyip duruyorlar. Haydi kaçırmıyalrm diye böyle bir teklife de razı olduk. Ama şimdi iş çatallastı. Damat bizim kızı görüverse kassem ederim ki bu işe göz yummaz.. Görümce hanım telaşla yerinden kalktı ve:
— Yok gelin hanım dedi. Bizim kızı göstermeyiz. Sonra bir çuval incir berbat olur.
— E yine ustanın kızını mı çıkaracağız?
— Evet, evet! Sen merak etme nikâhta keramet vardır. O sonra da bizimkini ustanın kızından ayırt e-demez. Sana söz kesildiği zaman günlerce uyku uyuyamadımdı. Ya kardeşim bunu beğenmezse diye ken di kendimi yedim. Ama nikâh oldu. Gelip iki elimi birden öpmez mi. İş nikâhtadır. Yavaşça basını gelinine doğru meylettirdi.
»  Sesine başka bir ahenk vererek:
— öyle bir çevrigel duası öğrendim ki dedi. Ağzı var dili yok olu-verecek!
İkisinin de yüzlerinde müşterek bir zafer parıltısı dolaştı. Gelin gö-rllmce buldukları felsefenin rahatlığı ile birbirlerinden ayrıldılar...
Zehra Çarşı hamamının ustası Na-zlfe kadının kızıydı. O sene yirmisini bitirmişti. Altın sarısı uzun saçları, açık elâ gözleri, herkesi kendine hayran eden ^zekâsı ile mükemmel bir kızdı. Pek nadir sokağa çıkar zamanını hamama bitişik tek o-dalı evlerinde gergef işliyerek geçirirdi. Nazife kadın ise, Paşa konaklarının eşraf evlerinin hemen he men en teklifsiz girip çıkanlarından dr Ekseri yerlere Zehrayı da sürük-
ler, onu büyük adamların kızlarına yaklaştırtmak isterdi. Zehra bütün tanıdıklarının içinde en ziyade vali paşanın kızına düşman olmuştu. Kendinde olmıyan güzelliklere böyle fakir bir usta kızının sahip oluşunu yüzü kadar çirkin olan ahlâkı ile bir türlü çekememiş bu akılsız kız Zehrayı gelip gidip iğnelemekten, ona her şeyin para ile olacağını anlatmaktan adeta zevk duyardı. Nitekim vali paşanın kızının yerine görücüye çıkmak için para ile tutulmuş sayılmaz mı idi?. O gün yeniden kimseye gözükmeden konağa getirtildi. Küçük hanımın alaylı nazarları, hanrm efendilerin itip kakmaları arasında nikâh için hazırlanan uzun etekli elbiseyi giydi. Aynaya baktığı zaman kendtnl tanryarmyacak kadar değişik btrtmuştu. Mektupçu Beyin oğlu o-lan damat Necmi Rifatı birkaç kere sokakta görmüş ve hiç bir zaman hakikat olamıyacak hayallerle kendini günlerce mesut htosetmiçtl. Şim di zengin fakat çirkin bir paşa zadenin gölgesi mevkiinde onunla karşılaşmak, hem içine büyük bir acı veriyor, hem şiddetli bir heyecanla sarsıldığını hissediyordu.. Nikâh mah dut merasimle neticelendi. Yalnız erkekler için olan birkaç safra yemek verildikten sonra davetliler birer birofr dağılmağa başladılar. Bu sıralarda konağın selâmlık tarafına açılan kapısının önünde paşanın hanımı ve görümcesi Zehrayı önlerine almışlar son kozlarını muvaffakiyetle oynamak için âdeta birbirlerile ya nş ediyorlar, ona damada karşı nasıl hareket etmesi lâzım geldiğini ve aralarında geçen cn ufak bir mükâ-lemeyi bile sonradan onlara anlatacağını ayrı ayrı tenbih ediyorlardı. Komedinin ikinci perdesi açılmak U-zere idi.. Zehra uzun tafta entarisinin eteklerini yavaşça kaldırdı. De-mindenberi uzun konferanslar veren iki kadını basile tasdik ettikten son ra kapıdan selâmlık tarafına süzüldü. Gelin görümce elîeıi kalplerinin üstünde Selâmet dedeye kim bilir kaçıncı yasini adıyarak kapının dışında kaldılar.. Onlara pek uzun gelen dakikalar birbirini kovalıyarak geçti. Onca dışarıdan hafif bir terlik tıkırdısı işitildi. Sonra bu sırda yegâne ortak olan Şayegân kalfa görünerek:
— Geliyor hanım efendicigim kim seler görmedi diyerek Zebrayla beraber içeri girdi.
îki kadın da ayni zamanda genç kızı ortalarına aldılar. Onun ağzından çıkan her kelimeyi büyük bir mucize karşısında gibi dikkatle dinlemeğe başladılar. Zehra damadın, onun karşısında aldığı hayranlık tavırlarını ve istikbal hakkında kurduğu projeleri bir kelime kaçırmadan anlattı. Yalnız kendisinin ondan
hususi bir hatıra istemesi ile genç adamın derhal parmağından çıkarıp verdiği kıymetli bir yüzükten bahsetmemiş ve odadan çıkarken yüzüğü koynuna atarak onlara hiç bir şey göstermemişti...
Nlgâhtan sonra onların en çok sıkıldıkları bir vaziyette yetişip çirkin kızlarının birine görücü çıkan Zehra ile Nazife kadının isimleri konak listesinden silinmişti. Güvey tarafından birine münasebetsiz bir zamanda görünerek iş bozmaları ihtimalini düşünen gelin görümce hamam ustası ile kızının ayağını ta-mamlle evlerinden kesmişler, onlara hiçbir zaman yüz vermemeği kararlaştırmışlardı. Güzel zeki fakat ta-lisiz olan Zehra şimdi müthiş bir der din pençesinde kıvranıyordu.
(Arkası vur)
rende Bir Yarenlik
Ali Dayı ve Gazefeciler - Anadolunun Manası   Ne ? - Kahramanlık   Hâtıraları
Benim İçin tren seyahatinin en tatlı tarafı yurtdaşlarla tanışmak, konuşmak, fikir ve düşünce alıp vermek fırsat ve imkânını vermesidir.
Bu seferki seyahatimin daha ilk merhalesinde bu nimetlerin zevkini, hazzını kana kana tattım: İstanbul. İzmir. Sivas. Niğde. Malatya vilâyetlerimiz bir küçük kompartımanda toplanmış gibi. Yol arkadaş-larrm bu vilâyetler halkından... Hepsi de Türklüğün umumi vasıflarını ve meziyetlerini haiz bulunmakla beraber yaşamuktu oldukları mıntakaların vo mesleklerinin hususiyetlerini temsil edebilecek kabiliyette kimseler...
Adet olduğu üzere ilk evvel hüviyetler soruldu, anlaşıldı. Ben, gazeteci olduğumu söyleyince arkadaşlardan Malatya. Sivas, Niğde köylerinden olan Bektaş, Ali Çavuş ile Nuri Mehmctte bir çekingenlik farkeder gibi oldum. Sebebini sordum. Yetmiş, yetmiş beş yaşlarında olan Ali Çavuş cevap verdi;
— Sen: «Gazeteciyim Anadolu-da seyahate çıkıyorum, göreceklerimi, öğreneceklerimi gazeteye yazacağım.* Dedin. Arkadaşların ne düşündüklerini bilmem. Fakat ben patavatsız bir adamım. Nereye varacağını düşünmeden, sağa, sola bakmadan, tartmadan lâf atarım. Kazara münasebetsiz bir söz söylerim. Sen de bu sözü tutar gazeteye yazarsın. Ben de âleme rezil olurum. Vaktile îstanbulda yedi se ne askerlik yaptım. O zamandan bugüne kadar kasabamıza, köyümüze uğramış olan büyük memurlarla görüştüm. Söz bilir akıllı a-damlarla düştüm, kalktım ama ne de olsa eifazı düzgün bir adam sa-yılamam.
— Ali dayı. senin de diğer arkadaşların da ağızlarınızdan fena değil, iyi sözler çıkacagma eminim. Sizlerin güzel, doğru düşüncelerini zi diğer yurttaşlara bildirmezsem günaha girerim. Yalnız arzu ederseniz kazalarınızın, köylerinizin ad larını kapalı geçerim. Olur mu?
— Pek âlâ Öyle olsun.
Bu anlaşma üzerine daha İzmltc varmadan, sanki <rrk yıllık ahbap İmişiz gibi aramızda senli, benli konuşmalar başladı. Bir aralık Ali Çavuş bana şu suali sordu:
— Anadoluda seyahate çıktım, dedin. (Anadolu) ne demektir. Şunu bana anlatır mısm?
Almanyada Uç sene kalarak elek trik mühendisliği tahsil etmiş olan İstanbullu genç arkadaş Vedat bana vakit bırakmadı. Ali Çavuşun sorgusuna şu cevabı verdi:
— (Anadolu) Rumca bir kelimedir. Şark demektir.
Ali Çavuşun birden yüzü buruştu. Bu cevaptan acı duyduğu anlaşılıyordu.
— Ne oldun AJi dayı? Bu cevap hoşuna gitmedi galiba, dedim.
— Gitmedi tabii, ezelden Türk o-lan bir memleketin adı nasıl olur da Rumca olur. Bu hoşa gider bir şey mi?. Biz bu toprakları Rumlardan mı aldık yoksa?.
— Kalbini ferah tut, Ali dayı, arkadaşımızın yanlışı var. (Anadolu) Rumca değil, su katılmamış Türkçedir. Peygamberimizin Mek-keden Mcdineye hicretinden beş altı bin sene evvel Türkler, (Küçük Asya) da denilen bu topraklarda yayılıp yerleşmişlerdi. O zamanlar ortada ne (Rum) vardı, ne de (Ermeni)... Bunu ben uydurmuyorum. Avrupalı âlimler, şarklı tarihçiler söylüyor. Eski eserlerle uğraşan pek çok garplı bilginler, Ankara, Konya, Adana, İzmir, Çorum Yozgat, Malatya, Maraş vilâyetlerimiz çevrelerinde kazılar yaptılar. Sayı-
Kahve ve Çay Mahlutçula-rı İle Mücadele
Fiyat MürakaJbe komisyonu şehrimizdeki kahve ve çay mah-lûtçularile mücadeleye karar vermiştir. Komisyon, Belediyeye müracaatla, piyasada satılan karışık çay ve kahvelerin tahlil ettirilerek karışıklık maketlerinin tesbit ettirilmesini istemiştr. Şimdiye kadar çav ve kahve satıhlarına konulan kâr hadleri, yalnız saf kahve ve çaylara şamil bulunduğu halde bazı muhtekir esnafın mahlut kahve ve çayları tayin edi. len narhla satmamakta oldukları
tahakkuk etmiş bulunmaktadır. Murakabe komisyonu karıyj; kah_ ve ve çav satanlara münasip bir kâr haddi tayin edecektir.
Yazan: Cemal Bardakçı
Eski   Konya Valisi
Anadolu seyahati    hatıralarını
yazan Cemal Bardakçı
sız yazılı taşlar, tuğlalar, çanak vo çömlekler ve daha başka birçok eşya bulup çıkardılar. İşte bu yazılar ve eserler, İnkâr edilemez bir .surette gösteriyor, İspat ediyor kl bu ülke yedi sekiz bin senedenberi Türkün öz yurdudur. Eski TUrkler bu sebeple buralara (Anadolu) a-dını takmışlardır. Çünkü (Anadolu) (Tesis edilen, mekan tutulan yer) demektir. Türkçe (Anatmnk) mastarından gelir. (Ana), (Anat) (Anaç), (Anamur) kelimeleri hep bu (Anatmak) kelimesinden çıkmıştır. Memleketimizin şurasında burasında bulunan çok eski binaların kapıları üstünde (Anadolu) yazılıdır. Şu halde söylediğim gibi (Anadolu) halis Türkçedir. Ve (öz vatan), (Anayurt) demektir. Yunanlılar, (Anadolu) kelimesini bizden almışlar ve memleketimiz Yunanistanın doğusunda bulunduğu için onu (Şark) mânâsında kul lanmışlardır. Biz bu toprakları bas kalarının elinden almış değiliz. Ak sine olarak uzun yüz yıllar boyun ca, türlü milletler, bizi bu öz yurdumuzdan çıkarmak maksadile üstümüze geldiler. Onların hepsi Ue kanlı savaşlar yaptık. Bu savaşlar bozan yüz sene, Uç yüz sene hattâ bin sene sürdü. Sonunda, o saldıranların kâffesinl güzel yurdumuz dan sürdük çıkardık. Şimdi memleketimize ortaksız sahibiz. Kıyamete kadar da sahip olacağız.
— Çok yaşa, arkadaş, bu sözlerinle yüreğime su serpmiş oldun.
Ali Çavuş, sevincinden paketini çıkarıp hepimize birer sigara sunarken Nuri Mehmet sordu:
— Üç gün evvel Tophanede bir kahvede oturuyordum. Köşede birkaç kişi konuşuyordu. Kulak verdim. Dediklerine bakılırsa Alman orduları Bulgorlstana girmişler. Bizim sınırlara kadar gelmişler. Büyük tankları, tayyareleri varmış. Bu herifler acaba bize saldıra caklar mı? No dersin?
— Böyle bir ihtimal sizleri korkutuyor mu?
AH Çavuş atıldı:
— No münasebet, bizler yurt ve millet uğrunda vuruşmaktan ölmekten ne zaman kaldık ki şimdi harpten korkalrm hey oğul... Benim dedem Krim muharebesinde şehit olmuş. Babam (Millet harbî) nde (93 seferi) sol kolunu kaybetmiş, ti. Ben eski Yunan muharebesinde DUmeke'de üç yara aldım. Oğullarımdan biri Cihan Harbinde, Ça-nakkalede, diğeri Milli Savaşta, Sakaryada şehit oldu. Şimdi sen söyledin ki, daha önceleri binlerce yıl durmadan harbetmişlz. Yurdumuzda, vatan için en az bir kurban vermemiş bir tek ocak yoktur, sanırım. Bizler kan ve ateş içinde yetişmiş, yuğurulmuş insanlarız. Dünyada kimseden pervamız yoktur. Düşmanın, askerinin, topunun,
Kasap ve Tavukçu Dükkânları
Kasap ve tavukçu dükkânı a-çılabilmesi için Belediye Sıhhat İşleri müdürlüğünden müsaade a-lınmak »mecburyieti vardır. Halbuki bir çok kasap ve tavukçu dükkânları bu müsaadeyi almamışlardır. Belediye Sıhhat İşleri müdürlüğü bu işi yakından tetkik etmeğe başlayacaktır.
Edirne Umumî Müfettişliğinde
Bir Tayin
Umumi Müfettişlik Evrak müdürü Cavit Okyayüz Kırklarelinin Vize kaymakamlığına tayin edilmiş ve emri Dahiliye Vekâletinden gelmiştir.
tüfeğinin çokluğunu da düşünmeyiz. O da bizi tasalandırmaz. Yurdumuza saldıracak olan kim olursa olsun başka silâh bulamazsak, yalın kılıç karşı koruz. Daha dün, Çanakkalede böyle yapmadık mı? Hem biz Türkler kendimizden daha kuvvetlilerle dövüşmekten hoşlanır, zevk alırız. Mertlik, karıncayı ezmekte değil, fiil devirmektedir, övünmek gibi olmasın ama biz hepimiz mert adamlarız.
Ali çavuş, bu sözleri söylerken, düşmanın üzerine atılmağa hazırlanmış bir arslan duruşu almıştı. Diğer arkadaşların da onun düşünce ve kanaatlerini candan paylaşmakta oldukları hal ve tavırlarından anlaşılıyordu.
— Hakkın var, AH Dayı, bu sözlerinle muhakkak ki. bütün milletin duygularına tercüman oluyorsun.Toptan ayaklanmış, vatanını, hürriyetini, istiklâlini korumağa azmetmiş, and içmiş bir milleti yenebilecek dünyada hiç bir kuvvet yoktur ve olamaz. Bugün on sekiz milyon Türkün kalbi, bir tek kalb gibi çarpmaktadır. Milli birliğimiz devam ettikçe gelecek günleri kork madan, ürkmeden beklıyebiliriz.
— Eh gayri Alman malman işini hükümetimize bırakalım da biz başka yârenliğe göçelim. Yahu e-lektrlkçl arkadaş, sen hiç konuşmuyorsun, anlat bakalım, nereye, ne iş İçin gidiyorsun?
— Ben Îstanbulda çalışıyorum. Ayda Uç yüz elli lira alıyorum. Bu para az geliyor, daha fazla aylık bulurum, Umidile Ankaraya gidiyorum.
Ali Çavuşun canı sıkılır gibi oldu:
— Ama yaptın hai Yirmi beş yaşında var, j'oksun. Demin bekâ-rrm da dedin, Daha çocuk denecek yaşta ve bekâr bir adama Uç yüz elli lira yetmez olur mu? Bizim köyde en kabadayı bir çiftçi senede Uç yüz lira ya kazanır, ya kazanmaz, îlerde evlenir de çoluk çocuk sahibi olursan ayda bin, belki iki bin lira istiyeceksln demek. Ya bu kadar parayı bulamazsan halin nice olur.
Hem gözünü açar açmaz bu kadar çok para kazanmak iyi değildir. Sonra kırağı vurur seni..
— Anlamadrm.
— Kırağı vurur, kırağı... Dinle bak anlatayım: Benim evin önünde kocaman bir kavak ağacı vardır. Yirmi senede yetiştirdim. Günün birinde kavağın dibinde bir sarmaşık belirdiğini ve ağaca sarılmağa başladığını gördüm. Sarmaşık bir haftada ağacın yarışma. Uç beş gün sonra da tepesine çık-masm mı? Bu münasebetsiz otun böyle on beş yirmi günde benim yirmi senede yetiştirdiğim kavağı aşması cannrn sıkmrştı doğrusu.. Ama bir müddet sonra gördüm ki, sarmaşık kurumuş, kavağın dibine dökülmüş, yerlere serilmiş. Anladım, bizim bu tiz yükseleni kırağı vurmuş meğer. Fakat benim yirmi senelik kavağa bir şey olmamış. O hâlâ dimdik ayakta duruyor.
Geçen Umum! Harpte pek çok kimseler zengin olmak, beşe aldık-larmı yetmiş beşe satarak az zamanda milyonlar kazanmak istemişlerdi. Muratlarına da ermişlerdi. Biz seferber olmuştuk. Onlar şe-kerber. Bulgurber ve sonunda al-tınber olmuşlardı. Fakat çok geçmeden hepsi ortadan yok oldu, biri kalmadı. Bizim kötü sormaşığm akıbetine uğradılar. Hepsini kırağı vurdu...>
Bu bahisler açılınca konuşmamız uzadı. Lâfın alt tarafını gelecek yazıya bırakıyorum.
Cemal bardakçı
On üç Sene Evvel İşlenen Bir Cinayetin Katili Tutuldu
• Tarsus (Vatan) — On üç sene evvel kasabamızın Çıplak ma. hailesinden Kara Hasan oğlu Ab-duyu öldürün Suriyeye kaçan Yeniömerli mahaJlcsinden Mehmet Hanefi oğlu Yasin Kartumun başka bir namla hududu geçerek Tarsusa gelip gizlendiği emniyet teşkilâtımızca haber alınmış ve katil gizlendiği yerde komiser muavini Hikmet Peloyavuzla arkadaşları tarafından yakalanmıştır.
Gökten İstanbul Sokaklarına Kuş Yağdıran Bir Tılsım
Cerrahpaşa camiini geçtikten sonra sağda Ikincıfıa&ekıkadın sokağına sapılınca yine sağda ve biraz içerlek bu a-bide görülür. Tam 15 38 sen* evvel dikilen bu abideye Bay 5adikin ittısalındekı evinin bahçesinden geçilir. 15,5 asrın yıldırımları, fırtınaları, karları, yağmurları abidenin yüzündeki ihtişamı silmiştir. Şimdi esmer bir dağ yavrusu manzarası arzetmektedir. Dün bu abideyi gezdim. Bahçenin bir köşesindeki dar bir yol beni abidenin önüne götürdü. Sabun kalıbı gibi muntazam oyulmuş mermer bir kapıdan içeriye giriyorum. Solda lahit yerini andıran minicik bir oda ve kabının üstünde de mermer tavana kazılmış çelenklerle süslü bir satıp vardır. Sağda merdivenler göze çarnıvor. Basamaklarını »ayarak ve bir burgu helezonu çizerek yukarıya çık.yorum. Kaşar tekerlejcleri gibi kesilmiş, oyulmuş ve üst üste oturtulmuş som mermerler akıllara durgunluk ve. recek bir azamettedir. Yirminci asrın tekniğini bile zora koşacak ve belki âciz bırakacak olan bu iş bana bu abidenin devler tarafından yapıldığı hissini verdi. Bi. rer dağ parçası olan taşlar biribir-lerinin üstüne o kadar intizam ve insicamla kapatılmış ki insan yekpare mermer bir dağın oyularak buraya dikildiğini zannediyor.
Beşer zekâsının on beş buçuk asır evvel bile neler yapabildiği düşüncesinin verdiği hayret içinde yukarıya kadar tırmandım, ^ımdı Istanbulun yedinci ve en hâkim tepesinin ü&tüne gök'lerden yıldızlar koparmak için kurulan bu dev merdivenin üstündeyim-
Evliya Çelebi bir cildinin altıncı faslını Istanbuldaki garip ve acip tılsımlara tahsis ed>yordu. lstanbulu yer ve gök afetlerinden, her türlü belâlardan korumak için dünyanın dört tarafından getirtilen kudretli mimarlar, mühendisler, kâhinler, müneccimler ve ulûmu garibe mütehassısları şeh. rin yüksek yerlerine 27 tılsımlı abide dikmişlerdi. Bu tılsımlar şehrin siyasî, iktisadî, içtimaî, I >ıhhi ve bedii her türlü mazhariyetini temin ediyorlarmış. Bu tılsımlar yüzünden Istanbula sivrisinek, yılan, çıyan, akrep, leylek, kıtlık, kurt, ve 'bunların hepsinden müthiş bir afet olan taun giremez, yine bu tılsımlar sahillere çeşit çeşit balık çekerler, şeiıre yaklaşmak isteyen düşman gemilerini yakarlarmış! Hulâsa şehir halkı bu tılsımlar sayesinde bir cennet refah ve huzuru içinde ya_ şarlarmış!
Şimdi içinde bulunduğum abidenin üstündeki peri yüzlü bir kadın heykeli her sene gökgürültü-lerini andıran bir sayha fırlatıyordu. Semalarda uçan bütün kuşlar cansız yerlere serilir, istanbul sokakları bıldırcın, süğlün, yabanîkaz, ördek, sığırcık, sarıasma, ökeyik, aerçe, çulluk kuş-larile dolardı. Bizanslılar kudret helvası gibi yukardan inen bu nefîs nimetlerle yaşarlarmışl
Bu tılsımı bir de Çelebimizin ağzından dinliydim:
«Avratpazarı nam mahalde hezarpare beyaz mermeri hamdan meyli menarvar içi ecvef nerdibanlı bir amudi seramed inşa idüp Yaneka bin Madyan'ın Hindbtanı, Loristaui ve Meltam derya misal asker ile teshire gittiği asakirin eşkâl ve temasilini mezkûr amudun cevanrbj erbaa-
19 Mayıs Bayramına
Hazırlık
19 mayıs Spor bayramı hazır Iıkları etrafında alınacak tedbirleri görüşmek üzere bugün Vilâyette bir toplantı yapılacaktır.
sına nakşetmiştir ki tesavir adeta* zîruh zannolunur.    Ve bu amudun zırvcı âlâsında yekpare beyaz mermer üzere bir maksurecik üzere bir peri çehre timsalini inşa idüp rivayete göre yılda bir kere bir sayha urup ruyı arzda neka-dar tuyur   var ise   ol suret üzre deveran ederken nice bini zemine düşüp ahalıi    Rum    tenavül ederler idi. Badehu Kostantin asrında bunun üstüne ruhbanlar çı-kup. bir düşman zuhurunu ihbar
ederlerdi. Bade zemanin velâdeti celılei MuhammedLyeyi ihbar eden zelzelei âzimede meyli me-nar pare pare olup mütalaam olması cihetle münhedım olmayup ilâ yevmına hazâ/ ka»m ve tema-şagâhı azimdir.»
Evliya Çelebi hiç bir şeyi uy--durmamış ve kendi karhasından 1 çıkarmamıştır. O her şeyi ya kendisine kadar gelen kitaplardan, rivayetlerden almış ve yahut biz-zat görmüş ve yazmıştır, rstan-bulun yirmi yedi tılsımını da; her bakımdan tereddiye uğrayan ve sonra da, Türklerin karşısında inhilâl eden Bizanslıların efsane kitaplarından çıkarmıştır. Türklerin mağlûp ettiği Bizans nesli dedelerinin yapıp bıraktıkları muazzam abideleri ve imar eserleri, ni kendi dar görümlerine sığdıra-madıkları için onlara efsanevi birer mahiyet vermişlerdi. Evliya Çelebimiz Bizans kitaplarıle ve Bizans döküntüsü rumlarla kendi zamanına kadar gelen eski L-tartbul foüklorunu nakletmekten başka bir şey yapmamıştır.
Tılsımın   lügat   manası yalandan düzülmüş şeydir. Fakat bunu abide manasına ilk defa kullanan Evliya Çelebi değildir. Bütün   a-rapça ve farsça eski ve ana kitap, larda bir çok abideler için    bu-kelime    kullanılmıştır.     «Tarihi! Halep» sahibi tbni Şahne de An. takya sûrlarının önünde bulunan ve şehrin eskiden Türklüğünü is-' bat eden Türk heykellerini anlatırken bu kelimeye sığınmıştır.
?
Bizanslıları semavî nimetlere; garkeden bu abide Bizans İmparatoru Arkadyüe tarafından .M. 403 yılında yapılan sütunun 9 metre irtifaında ve 6 metre dıl-ındaki kaidesidir. Ben dün burada 54 basamak saydım. Cadde tarafına da geniş bir penceresi vardır. Aarl abide 32 büyük mermer parçasından yapılmıştı. İrti-faının 40 metre kadar olduğu tahmin ediliyordu. Minare gibi yükselen abidenin şerefesine kadar 233 basamağı vardı. Elİi altı pencereden de ışık alıyordu. Şerefeden sonraki kısmın üstüne oğ!u İkinci Teodos tarafından 42 I yılında babası Arkadyüs'ün mermer bir heykeli konmuştu. Abidenin yüzlerine yüksek kabartma halinde Büyük Teodos un GoL-larla Vızigotlara karşı kazandığa galebelerini ebedileştiren harp sahneleri kazılmıştı. Sütunun gövdesi 4 metre kutrunda idi. 542 jnlında düşen bir yıldırımla hey-, kelin sağ eli kırılmrş, 740 senesindeki bir yıldırım da tamanıo devirmiştir. Sütun Evliya ÇcleLı zamanında 1640 ve Dördüncü Mehmet zamacrunda 1685 yıllarında ayakta duruyordu. 1719 oa Üçüncü Ahmet zamanında maiii inhidam bulunduğunu da tarih kaydediyor. Ben abidenin üstünde araba ve at kabartmaları göı düm.
İbrahim Hakkı KONYALI
SORUNUZ
-SÖ YLI YELİM
ilk Deniz Yarışı Hangi Tarihte Yapıldı
1 — Anadoluhlsarrnda emekli deniz subayı M. Ş. Eralp soruyor: Memleketim İzde müntehip bir heyet nezaretinde ve- bir disiplin dahilinde olarak İlk deniz yarışları yapılmağa ne vakit başlanılmıştır?..
CEVAP — 1279 senesi ağustosunun sekizinci cuma gllnü BU-yükderede yapılan deniz yarışı, disiplin dahilinde ve muntazam bir şekilde yapılan yarışların ilki olmuştur. O zamanki yarış meraklıları bu yarışı idare için bir heyet teşkil etmişlerdir. Bu heyetin reisliğine eski sadrazamlardan Mustafa Naili Paşanın oğlu mirliva Salih Beşim Paşa, âzalıkları-na da Sefer Paşa, Ka.mil Bey, Mösyö Mayer, Bıravn. Filori, Ca-
kup,   Plalvlleçiyo,   Kuyumeıyan,
Qra9yaj.i1 Korovlnon gibi yarış meraklıları seçilmiş ve heyetin katipliği Rusya sefareti memurla-
rından İzidor Krrtko'ya veznedarlığı da o zamanın bankerlerinden Nesim Kamantoya verilmişti. Bu yarışa kotralar, yelkenli sandallar, kayık ve kikler iştirak etmiştir.
S — Kadıköyünde Yeldeğirme-ninde Kilise sokağındı Bayan S. N. soruyor: Haydarpaşa mendireğinin eni ve boyu ne kadardır?..
CEVAP — Mendireğin eni döküntü taşlar da dahil olduğıı halde sekiz, boyu da altı yüz metredir. ?
S — Yoşllköyde Nadide Ulaş soruyor: Kim kiminle evlenmell müsabakasının kuponlarından be« tanenini kaybettim. Bunların idare-hanenizden tedariki mümkün mü-
dürr.. .
CEVAP — Noksan gazetelerinizin numaralarını bildiriniz. Bedellerini de posta pulu olarak yollayınız. Derhal gönderilir.
11 - 4 . 941
VATAN
FER Dîye iC TiMA i
NİKAHLANMA:
Deri tüccarlarımızdan Ahmet Abacıoğlu ile Bayan Melâhatin nikâhları dün Beyoğlu Evlenme memurluğunda yapılmıştır.
NİŞANLANANLAR:
Edirne gazetecilerinden Kadri Oğuz Yaymanın hemşiresi Nihal Yaymanla genç mühendislerimiz, den Muhittin Yavuzdoğan nişanlanır, s.ardır.
GELENLER:
Millî Müdafaa Vekili Saffet Arıkan ve Ticaret Vekili Mümtaz Ökmen dün sabah şehrimize gelmişlerdir.
ÖLENLER:
Levazım albaylığından emekli Kuşçubaşı oğlu Hilmi Erkus ölmüş vc Yahyaefendi kabristanına gömülmüştür.
I
I
fjgoslav Ana Kraliçesi
(Başı 1 incide) +*+
ven milletim.
tna.oin fecaatleri hürriyete âşık ı ugoslavyamızın üzerine ı üçtür. Hastalığım dolayısüe Ş.ı.4al sizin ve sevgili oğlum Kralın yanında bulunamıyorum. Bütün nişlerimin, düşüncelerimin ve ciU-i.arımın ıstırap çeken sizlerle c.duğunu anladığınızı biliyorum.
Cesur milletim, dünyanın gözle   . *\ ou buhranlı ve müşkül sa-
i-*---e üzerinize teveccüh ettiğini
/buifl oısunuz. Gösterdiğiniz kahramanlık numunesi beşeriyet tarifinin en ulvilerinden biridir. Milletimin Mi.hu korumak istediğini tamamile biliyorum. Ancak bu suih şerefli ve vekarlı bir sulh ol-; malıdır.
Maamafıh mukadderatın tayin 'ettiği saatte meydan okumaya boyun eğmıyerek yapmağa mecbur edild. finiz mücadeleyi kabul ettiniz, ıvleydan okumaya medenî âıemin sizden ıbeklediği gibi kah-' ramanca mukabele ettiniz. Mille, tim, mazide tarnarnry^tinin, hürriyet ve istiklâlinin tahakkuku için harfeetmişti. Milletimin simdi de tamacrıiyetimizi, hürriyet ve istiklâlimizi korumak için harbe-deceğinden eminim. Bu hürriyet ve istiklâl mücadelesinin çetin o-lacağını anlıyorum.
Size şimdi hitap ettiğim memlekette yaşayan millet, bir seneden fazla bir zamandır ki büyük bir cesaret ve azimle harbetmeL-tedir. Çetin saatlerde silâh arka-daş.r.ız ve müterveffa Kralınız A-leksandr'ın sözlerini hatırınıza gcîiriniz. Aleksandr'ın son sözleri «Yugosîavyanın 'birliğini koruyu, nuz i olmuştur.
Bugün ben de sîze ayni mesajı tekrarlıyorum: € Yugosîavyanın î>er=4r^Liini koruyunuz.» Veka-rınızı muhafaza ediniz. Kralınıza ve kahraman ordusuna tam itina t gösteriniz, -
.-O     ı
Yugoslavyada
(Başı 1 İncide) * + *
jykuda iken Alman tayyareleri şehri bombardımana başlamıştır. Bombardıman saatlerce sürmüştür. Sokaklar cesetle doludur. Hastahane-ler, mektepler ve şehrin büyük bir kısmı tamamen harap olmuştur. Kralın Lidinje sarayına 30 bomba düşmüştür. Yanan evlerden sokaklara kaçan çoluk ve çocuk üzerine mit-ralyözlerle ateş edilmiştir...»
O   |
Yunanistanda
(Başı 1 incide) X*X
yecektir.»
PİRE  BOMBALANDI
Atina. 10 (A.A.) — Yunan Umumî Emniyet Nezaretinin tekliği:
Alman tayyareleri, gece saat-larında, birbirini takip eden dört dalga halinde, Pire mıntakası üzerinde uçmuşlar ve hasar ve telefatı mucip olmadan bombalar atmıştır. Bu tayyareler, 7 nisan hücumunda oldvrğu gibi, muh telif noktalar üzerine mıknatıslı LTiayinler koymuşlardır.
ATİNADA TEHLİKE İŞARETİ
¦
Atina, 10 (A.A.) — Dün A-tinada iki alarm işareti verilmiştir, ilki saat 18,10 da bağlayarak 18.37 de bitmiş, 21,10 da başlayan ikincisi 23.20 de nihayete ermiştir.
RİCAT İHTİMALt EVVELDEN TAHMİN EDİLMİŞ
Atina. 10 (A.A.) — Atina radyosu, dün akşamki neşriyatında demiştir ki:
Bir Yugoslav ricatı ve Makedonya ve Trakyadaki Yunan kuvvetlerinin muvasalalarının kat'ı ıh t ima İleri evvelden düşünülmüş bulunuyordu. Kat'î muharebe, sevkulceyş şartlarının icap ettirdiği yerde verilecektir. Harp devam ediyor ve devam edecektir. Nasıl çarpışacağımızı biliyoruz ve muvaffakiyetsizliklerin tesiri altında kalmıyacagız. Nihai zafere kadar hiç bir şey bizi sarsmıya- ı £aktiE« .   u I
İngiliz-Yunan Kuvvetleri
(Başı 1 İncide) XX
'varan zırhlı motorlu kuvvetler-dı:. Adil muharebeyi yapacak piyade kuvvetleridir. Yugoslav ordularının muharebeyi, bu geride kalan kuvvetlerle yapmaya karar vermiş olması muhtemeldir.
Motorlu kuvvetlerin ilerlemesinden, bir iki şehrin işgalinden, Yugoslav ordusunun teslim olduğuna, silâhlarımı terkedeceğine hüküm vermek doğru değildir.
Yugoslav ordusile İngiliz ve Yunan kuvvetleri arasında irtibat kesilmiştir. Fakat, bu ip gibi uzayan Alman kuvvetlerini yandan vurarak yeniden irtibatı temin etmek mümkündür.
Bu vaziyet, hiç şüphesiz Yu-goslavlann hatalarından ileri gel. mistir. Eğer, Vardar nehri üzerindeki köprüleri vaktinde berhava etmiş olsalardı ve bu köprü-başlarını pek az bîr kuvvetle tutmuş olsalardı. Alman motorize kuvvetleri, az bir zamanda, bu kadar ilerliyemezlerdi. Hâdiseler gösteriyor ki Yugoslav ordusu bu vazifesini yapamamıştır.
Alman orduları, şimdiye kadar kazandıkları bütün zaferleri, düşmanın gerek gafletinden, işle. diği hatalardan istifade etmekle temin etmiştir. Polonyada, Belci, kada ve Hol and ada olduğu gibi...
Şimdi alınan haberlere göre hüküm vermek lâzım gelirse Yu-goslavyadaki Alman ilerleyişi de maatteessüf bundan ileri gelmiştir.
İngiliz ve Yunan kuvvetlerinin asıl müdafaa hattında hazırlandıkları bildiriliyor.
Bu rrat, Selânfgin cenup batısında, Olimpos dağlarından Ohri-ye kadar uzanmaktadır. Bu hat üzerinde uzun müddet mukavemet etmeleri tahmin olunmaktadır...»
- Radyo gazeteci -
Berlin Bombaland
ı
(Başı 1 İncide) -f+
giliz hava kuvvetleri tarafından bombardıman edildiğini bildirmektedir. Sans Souci parkına ve yeni saraya  10 bomba atılmıştır.
İngiltere üzerinde 10 Düşman
Tayyaresi Düşürüldü
Londra, 10 (A.A.) — Hava ve Dahilî Emniyet nezaretlerinin bu sabahki tebliği:
Gece, düşman tayyarelerinin hücumları, bilhassa Midlands'da bir şehre ve ingilterenin şimali şarkisi mıntakalarına teveccüh etmiştir. Bu hücumlar neticesinde ölen ve yaralananların miktarı henüz tesbit edilmemiştir, fakat bu miktarın yüksek olması mümkündür. Hasar, her iki mıntakada da mühim olmuştur.
İngilterenin garbında bir şehir üzerine ve şark ve cenubu şarkî sahillerinde bazp noktalara ve birbirinden çok uzak mesafede diğer bazı noktalara da bombalar atılmıştır. Bu noktaların tazısında, az miktarda zayiat vardır.
Bu gece, avcılarımız, on düşman tayyaresi tahrip etmişlerdir.
o
İngiltere ile ispanya
Macarlar
Ulusa Cevap
Veriyor
Ulusun Bu Yazısı Şiddetle Reddediliyor
Peşte. 10 (A.A.) — Pester Lloyd, Macaristanın Yugoslavya ile olan dostluk muahedesini bozduğu hakkında Ulus gazetesinde çrkan bir yazıyı şiddetle reddetmektedir.
Macar gazetesine bakılırsa bu muahededen maksat, Almanyaya karşı bir blok kurmak değil, Yu-goslavyayı mihvere yaklaştırmak imiş.. Alman askerine verilen geçit hakkı Alman . Macar paktının icaplanndanjmış. Macarlar, müttefikleri Almanların Yugosîavyanın değişen siyaseti karşısında tedbir almalarına mâni ola. mazlarmış...
[Anadolu ajansının bir notuna göre Macar gazetesinin cevabı Ulusun, «Yugosîavyanın ebedi dostlarım başlıklı bir yazısına aittir. Arkadaşımız bu yazısında 1937 de imzalanan dostluk mua-hedesi mucibince Bulgaristan ve geçenlerde imza ettiği muahede ile Macaristan Yugoslavyaya ebedî dostluk vadettikleri halde her ikisinin topraklan;nın Yugoslavyaya tecavüz için üs diye kullanıldığım ileri sürüyor ve Yugosîavyanın düşmanlarından ziyade «dbedî dostlarından» korkması lâzım geleciğini söylüyor.]
o-
Yugosîavyanın Londra Elçisi:
"Biz Hürriyet için ÇalışıyoruzDiyor
Londra, 10 (A.A.) —Yu^os. lavyanın Londra «sefiri Süboviç dün, Londrada şu nutku söylemiştir:
«— Karşılaştığımız tehlikeyi biliyoruz. Düşman hava kuvvetlerinin yaktığı payitalhtımız alevler içindedir. Fakat, şunu da biliyoruz ki yalnız hürriyetini kanile ve evlâtlarının hayatile müdafaaya hazır bir millet hür kalmağa lâyıktır. Biz, işte bunun için çalışıyoruz...»
BELGRAT . NOVİSAD YOLU
Belgrat. 10 (A.A.) — Bel-gratla Novisad ve cenupta Mela-denovatz arasında demiryolu münakalâtı yeniden tesis edilmiştir.
o
İrak Kra Naibi Abdullah Kaçtı
5
Telgraf, Telefon ve Ajans Haberleri
r a Uore
Almanların Karşısında Ciddî Bir Hasım Var
Moskova, 10 (A.A.) — Kızıl.
ordunun gazctçsi olan Krasnaya Zverda gazetesinde, harp vaziyetini mütalâa eden au>ay Popof, diyor ki:
«Harbin ağırlık merkezi, garptan şarka geçmiştir.
«İngiliz donanması, Yugoslav, larla birükte, Adriyatikt* hâkim olabilir. Yugoslavlar ve Yunanlılar İtalyanları denize dökmeği düşünmektedirler. Almaıû kumandanlığının karşısında, ciddî bir hasım vardır ve bizzat Berlin radyosunun karşılanan güçlükleri ileri sürmesi manasız değildir.»
Albay PopM, sözlerini şöyle bitirmektedir:
«Yugoslav  ordusunun yüksek
askerlik an'anesı, bir çok hareket.
lerde burhanlarını vermiştir. Eğer
İngilizler Libyada 20 fırka tahşit
edebilmişlerse, Balkanlardaki tah
şidatın da bundan daha az olmı-
yacağı tahmin -olunabilir.» -o-
Rupel Kalesi Mukavemet Ediyor
400Bin italyan Askeri Almanları Bekliyor
Sırp Kıtaları ITobrııka Takviye Macar Toprağında Kıtası Gönderildi
Macaristana Bir Hava Hücumu Yapıldı
Budapeşte. 10 (A.A.) — D. N. B: Hududda harekatta bulunan harp kıtaları salı günü akşamı Macar toprağına taarruz teşebbüsünde bulunmuşlardır. Harp kıtaları Bardo-conijar mıntakasında ve Uagy - Ka-nisza'nın cenubuna girmişlerdir. Macarlar, bu taarruzu pUskUrtmüşler-dir.
MACARİSTANA HAVA TAARRUZU
Budapeşte, 10 (A.A.) — Macar ajansı bildiriyor:
Cenubî Macaristanda Peces'den gelen haberlere göre. Yugoslav tayyareleri, salı sabahı Macaristan arazisine karşı yeni hUcumlar yapmışlardır. Hava dafi bataryaları, mütecavizleri geri püskUrtmüştür.
Sabahın ilk saatlerinde bir Yugoslav tayyaresi, cenubi Macaristanda Uj Peterd nahiyesine yaklaşmıştır. Bu tayyare düşürülmüştür. Bu tayyarenin Uç kişilik mürettebatından iki subay ölmüş, tayyareden atlıyan üçüncü subay ise ağır yaralı olarak hastahaneyc kaldırılmıştır.
-o—
D er nede Altı İngiliz Generali Esir Düşmüş
Londra, 10 (A.A.) — Müstemlekeler nezareti müsteşarı Lord Moyn dün. Avam kamarasında beyanatta bulunarak Tobruk'a takviye kıtaları ve tanklar gönderildiğini söylemiştir.
Müsteşar. Bingazinin tahliyesine. Yunanistana asker gönderilmesinin sebep olduğunu İlâve etmiştir.
Berlin, 10 (A.A.) — Alman orduları başkumandanlığının tebliği:
7 Nisanda, çetin bir savaştan sonra Deme zaptedilmiştir. Bu şehrin 80 kilometre cenubu garbisinde bulunan Elmezi de*. Alman - italyan kıtalarının eliıte geçmiştir. 6 general ile general vazifesi gören İki albay ve 2.000 den fazla asker esir edilmiştir. Iğtinam edilen malzemenin sayılması mümkün olmamıştır.
Anlaşmış
Madrid, 10 (A.A.) — ingiltere İle İspanya ara6inda bir anlaşma imza edilmiştir. Bu anlaşma mucibince yiyecek maddelerile ham maddeler satın alabilmesi İçin İngiltere İspanyaya iki buçuk milyon İngiliz lirası ödünç verecektir.
Anlaşmaya göre Inpanya, müba-yaatını İngilteredcn vo İngiliz lirasının cart olduğu memleketlerden yapacaktır.
Anlaşma pazartesi günü İngiltere namına İngiliz büyük elçisi Slr Sa-muel Hoare, İspanya namına da hariciye nazırı B. Suner tarafından imza edilmiştir. Bugün İspanyol makamları anlaşmayı bildiren bir tebliğ neşretmelerdir. Evvelce istikraz edilen meblâğlar bittiği ve yahut bitmek üzere olduğu cihetle yeni istikraz İspanyada iyi karşılanacaktır.
Bağdad, 10 (A.A.) — Kral naibi Abdullah Memleketten ayrılmıştır. Mebufian ve ayan meclisleri, yeni naibi tayin etmek için bugün toplanacaktır.
IRAK İNGİLTERE İLE   OLAN MUAHEDELERİNE RİAYET
EDİYOR
Londra, 10 (A.A.) — Başvekil muavini Attlc dün Avam kamarasm-da, Bağdad hükümet darbesi hakkında demiştir ki:
«Ordu, ne zaman memleketin sivil hayatına karışmak istemişse fena neticeler vermiştir. Irak, İngiltere ile arasındaki muahede hükümlerine riayet etmiye devam ediyor.»
EMİR   ABDULLAHIN BEYANATI
Amman, 10 (A.A.) — Emir Abdullah. Bağdad hükümet darbesi hakkında yaptığı beyanatta, Irak ordusunun siyasi meselelere karışmasına tesadüf ettiğini bildirmiş ve milletin vicdanını uyandırmak için kalan genç naibin gösterdiği büyük cesareti methetmlştir.
Yüksek Irak devlet adamlarından Nuri Paşa Essait, Amman'da yaptığı beyanatta, hükümet darbesinin, şahsi menfaatler güderek hareket eden gayri mesul şahıslardan mürekkep bir grup tarafından yapılmış olduğunu söylemiş vc Irak halkının büyük ekseriyetinin İngilizlerden hiç bir şikayeti olmadığını ve bu gayri meşruti hareketi takbih ettiğini ilâve eylemiştir.
o
Lorrame'deki Demir ve Çelik Fabrikaları     Almanların Eline Geçti
Paris. !0 (A.A.) — D. N.B. ajansı bildiriyor:
Çok geniş hazırlıklardan sonra
Lorraine'deki büyük  demir    ve
çelik fabrikaları Alman konsorsi-
yomunun muvakkat idaresi emri. ne geçmiştir. Bu mühim vazife, bilhassa Umumî Harpten evvel Lorraine'deki fabrikalara sermaye vazetmiş olan Alm-m müesseselerine tevdi edilmiştir.
Atina, 10 (A.A.) — Atina radyosu, Struma vadisinde Rupe» kalesini müdafaa eden küçük Yunan ordusunun kahramanca mukavemetinden bahsederek diyor ki:
Almanlar, tank, ağır topçu ve bombardıman tayyareleri kullan, mışlardır. Bunların ateşi ile her şeyin tahrip edilmiş gibi gözüktüğü anda, bütün tahrip aletlerine malik düşman kıt'aları, kale önüne gelmişlerdir. Hürriyet ateşinden ilham alan erlerimiz, düşman kütlelerini tardetmişler ve nihayet kaleyi ellerinde muhafaza eyle-mişleı<*.r. Bu erler, tealim olmamağa yemin etmişlerdi. Düşman kuvvetleri, intizamsız bir halde geri çekilmişle? ve "arkalarında bir çok ölü ve yaralı ve elimize geçen büyük miktarda malzeme bırakmışlardır.
Bir noktada küçük kuvvetlerimiz, mevzileîimizden birini işgal etmiş olan düşmana karşı şiddetli bir mukabil hücuma kalkmış ve düşmana ağır zayiat verdirerek Almanları kovmağa muvaffak ol. muştur.
Arnavutluk cephesinde, İtalyanlar, siperler kazmakta ve hatları önüne dikenli telörgüleri çekmekte devam ediyorlar. 400,000 den fazla italyan askeri, bize arkamızdan hücum eden Alman zırhlı fırkalarını bekliyor. Bir taarruz! keşif yapan küçük bir Yunan müfrezesi, İtalyan hatlarına girmiş, bir çok hasar yapmış, düş. mana telefat verdirmiş ve biri yüzbaşı olmak üzere 39 esirle geri dönmüştür. Şimdi öğrenildiğine göre pazartesi günü alınan esirlerin miktarı 600 dür ve bunlardan 2 I i subaydır.
-o——-
ingiliz ler Yunan is-
tanda Uzun Bir Harbe Hazırlanıyor
Nevyork, 10 (A.A.) — United Pressin bildirdiğine göre pek çok İngiliz askerleri, zırhlı silahlar, yiyecek vesalr harp malzemesi île Yu-nanlstanın muhtelif limanlarına çıkmaktadır.
İngilizler, uzun sürecek bir harbe hazırlanıyorlar. Afrikadan gelen bu kıtalar arasında en iyi unsurlar da bulunmaktadır.
o
Bir Tekzip
Bu fgaristan   Yugos-
lavyay ı Karşı Hücuma iştirak Etmemiş
Sofya, 10 (A.A.) — Bulgar ajansı bildiriyor:
Tünkiycdeki Yugoslav büyük elçiliğinin Bulgaristanın Yugoslavyaya kar*?ı muhasamata faal bir surette iştirak ettiğini Türk hükümetine bildirmiş olduğu hakkındaki Reuter telgrafı hakkında, Bulgar ajansı bu haberlerin tamamen yalan olduğunu bildirmeğe salâhiycttardır.
Dün Başvekil B. Filofun Mebusun meclisinde de söylediği gibi, Bulgarlar hiç bir tarafta Yugoslavyaya karsı hücuma iştirak etmemektedirler.
VÖrçil Diyorki:
(Başı 1 incide) =
trol edebilecekleri bir limana getirtmektir. Bu hareket, Akdcnizde kuvvet muvazenesini bozar.
HAVA   KUVVETLERİ YÜKSELİYOR
ingiliz hava kuvvetlerinin Alman kuvvetlerine nisbetle devamlı bir salâh eseri gösterdiğini bildirmekle bahtiyarım. Hava filomuzun kuvvetinde, bombardıman kabiliyetinde, kullandığı bombaların çapında dikkate değer bir yükseliş peyda olmuştur. Bombalan her an artan miktarlarda kullanacağız. Alman şehirlerine akınlarımız her ay artıyor. Akınların tesiri bizim kendi şehirlerimizin maruz olduğu tecavüzlerin herhangi birinden büyük olmuştur. Adalarımızın Alman akınlarına karşı müdafaa vasıtalarında hissedilir iyilik vardır. Günlerin uzamasından memnunuz. Hava kuvvetlerimiz ay ışığı devresi geldiğinden dolayı da memnuniyet duyuyor.
ATLANTİK MUHAREBESİ
Ancak ve ancak her şey Atlantik muharebesine bağlıdır. Bu muharebe her iki taraf için artan bir şiddetle İnkişaf ediyor. Gemi ve tonilâto itlbarilc zayiatımız çok ağırdır. Bu zayiat, harp gayretlerimizi ve iaşemizi ciddi surette müteessir etmeden alabildiğine devam edemez. "Bizim Alman ve İtalyanlara verdiğimiz zayiat nisbet itibarile* daha ağırdır. Sonra deniz ticaretimiz bütün dünyada devam ediyor. Bununla beraber pek iyi biliyorum kl bunlar bizim uğradığımız zayiata bir cevap teşkil edemez. 2.300.000 tondan faz-ia Alman ve İtalyan vapuru yakalanmış, batırılmış veya kendi mürettebatı tarafından batırıldrğı görülmüştür. Biz de dört milyondan fazla kaybettik, fakat bunların yerine üç milyon tondan fazla ecnebi ticaret gemisi veya yeni yapılmış gemi koyduk. Büyük bir yekûn tutan müttefik ticaret filosunu hesap etmiyorum. Bu itibarla gemi adedimiz ciddi ve bariz bir azalma göstermeden denizlerde dolaşmaktadır.
Fakat zayiat böyle giderse İleride ne olacaktır? Açılan boşluğu doldurmak ve bize. 1912 senesini geçirmek için İcap eden Uç dört milyon tonilâtoyu nereden bulacağız? Çok geniş ve elimizden geldiği kadar ticaret gemisi yapıyoruz.
Her nc olursa olsun Atlantik muharebesini tezgâhlarda değil denizlerde kazanmamız lâzımdır. Garp ve şimalî deniz yollarımızda hava hü-cumlarma da karşı koyacağımıza İtimadım vardır.
Hor Belişa
Avam Kamarasında
y unanistandan Heyecanla Bahsetti
Londra, 10 (A.A.) — Dün Avam kamarasında B. Hore-Be-lisha, Yunanistanı heyecanlı bir' nutukla tebcil etmiş ve alkışlar arasında demiştir ki:
«— En yeni inkişafların netice., si Yunanistan için her ne olursa, olsun. Yunanlılara karşı ebedî bir: borç altına girdik. Yunanlılar,, Afrikadaki zaferlere yol açmalardır. Yunanlılara yapılan en; yüksek tebcili, Yugoslavyada Ge_ neral Simoviç yapmıştır. General Simoviç, Yugoslavyaya takip ed\-\ lecek yolu, Yunanlıların gösterdiği cesaretin irae etmiş olduğunu söylemiştir.»
B. Hore-Belisha, alkışlar ara-; sında sözlerini şöyle bitirmiştir: ¦
«— Yunanlılar, bugün, bun-, dan iki bin sene evvel şöhretleri-) ni vücude getirenlerin hamaset; destanları kadar ölmez kahraman; İrklar yaratmışlardır.»
ı
O
B. Roosevelt
İngiliz kuvvetleri Mevzilerini Tuttu
Selâniğin Müdafaası Ciddî Yapılmamış
Londra, 10 (A.A.) —Şimdiye kadar ihtiyatta bulunan İngiliz
heyeti seferiyesi artık mevzilerini
>
tutmuştur. İngiliz kuvvetleri tas- ı bulunan herhangi bir ecnebi va-
Amerika Limanlarındaki Yabancı Gemilere El Koymak için Salâhiyet istedi
Vaşington, 10 (A.A.) — B. Roosevelt kongreden Amerikan limanlarında faaliyetsrz bir halde
İngiliz - Yugoslav Hava
Kuvvetlerinin Faaliyeti
Atına. 10 (A.A.) — öğrenildiğine göre, İngiliz hava kuvvetlcrllc İşbirliği yapan Yugoslav hava kuvvetleri Yugoslavyaya karşı harekâtta bulunan Alman kıtuatına ve bilhassa Nişin batı - şimal vc batı - cenup bölgelerindeki kıtaata çok şiddetli darbeler indirmişlerdir.
rih edilmiyen bir hatta yerleşmiş, tir ve saatini bekliyor. Almanlar bundan sonra sağlam bir plânla karşılaşacaklardır. B. Çörçil'in dün de Avam kamarasında söylediği gibi bu plân muvaffakiyet vadetmektedir.
Bugün söylenebilir ki Selanik'in ciddî bir müdafaası hiç bir vakit derpiş edilmemişti. İşte bunun içindir ki ingiliz kıt'aları harbe sokulmamıştır. Yunanistan Selâ-nik'i müdafaa etmemeğe karar vermişti. Gemiler kıymeti olan bütün eşyayı hamilen limanı tahliye etmişlerdi. Halk ta şehri ter-ketmişti. Almanlar bos bir şehre girmişlerdir.
İngiliz hava kuvvetleri, gerek bomba gerek av tayyareleri iti-barile süratle takviye edilmektedir. Muharebe Ibaşlıyalıdanberi İngiliz tayyareleri günün 24 saatinde de faaliyette bulunmuşlar ve düşmana müthiş zayiat "^erdirmişlerdir. Nazilerin vadilerden ileri yürüyüşü boyunca alevler içinde kamyon silsileleri, altüst olmuş arabalar ve gri elbise)^ cesetler dizilmektedir. Yunanlılar da yaptıkları ricat muharebesinde kahramanca dövüşmüşler ve düşmana ilerlediği yeri mezar etmişlerdir. Polonyada, Holandada ve Fransada harbeden ve bu sefer esir edieln Alman askerleri böyle bir mukavemeti hiç bir yerde görmediklerini söylüyorlar.
Millet Meclisi Bugün Toplanıyor
Çinlilerin Yeni Bir Zaferi
Çunking. İ0 (A.A.) — Resmen bildirildiğine göre, Çin kuvvetleri Hankeu ile Içang arasında yarı yolda bulunan ve Han nehrinin cenubu kıyısında mühim bir şehir olan Çienkiang şehrini istirdat etmişlerdir. Japon garnizonu salı günü şehrin şimal kıyısına çekilmiş ve küçük bir Çin müfrezesi şehri işgal eylemiştir.
Ankara, 10 (Telefonla) — İstanbul mebusu General Kâzım Karabe-kir bundan bir müddet evvel Büyük Millet Meclisinde söz alarak haklarında herhangi bir İddiada bulunulmuş ve mahkemeye müracaat edilmiş mebusların masuniyetlerinin rc-fedilmediği cihetle bir çok vatandaş hakkının zıyaa uğramasına sebep olduğu gibi ekseri ahvalde suçu bu-lunmıyan mebusların da haksız yere kabahatli mevkiinde olduklarını ileri sürmüş ve teşrii mcsunlyetin refe-dilınemesl keyfiyetinin aleyhinde bulunmuştu. Bu hususta Meclis riyasetine verdiği bir takrirde şöyle demiştir:
_ Teşkilâtı   esasiye   kanununun
masuniyeti tcşriıyeyc taallûk eden maddesindeki mebusluk müddetinin hitamı kaydile dahilî nizamnamenin 18 İnci maddesindeki dcvTe sonu tadilinin hükümlerine göre bir devre içindeki sonuncu İçtimain hitamı mânasına alınmasını ve umumî heyetçe verilecek devre sonuna talik kararlarının ona göre tatbik olunmasını teklif ederim.»
Teşkilâtı esasiye encümeni bu takriri uzun uzadıya tetkik ederek hafif suçlardaki masuniyetin refcdll-memesi kararının devre sonlarında yeniden İntihapları yapılan mebusların eskiden olduğu gibi mahkemeye gitmemelerinin doğru olduğu kararma varmış ve takriri reddetmiştir. Bn karar bugünkü Büyük Millet Meclisi umumi heyetinde görüşülecektir.
pura el koyması için kendisine salâhiyet verilmesini istemiştir. El konulacak vapurun bedeli hakkaniyetli bir şekilde ödenecektir.
Reisicumhur salı günü kon^Te-den yalnız Danimarka vapurlarının satın alınması için mezuniyet istemiş olmasına rağmen bugünkü talebi umumî şekildedir.
Amerika Groenland'da Üsler
Kuracak
Vaşington, 10 (A.A.) —Birleşik Amerikanın, bir Amerika -Danimarka anlatması mucibince, GroenJartdın ve batı yarı küresinin himayesi için Crocnland'da üsler tesis etmekte olduğu bugün bildirilmiştir. Anlaşma dün geç vakit Hariciye Nazırı B. Hull ile Danimarka elçisi B. Dekauffman tarafından imza edilmiştir. Deka. u'ffmarv Danimarka run Alman işgâJirjde bulunmasına rağmen, en büyük Danimarka memuru stfa-
tile imzasını koymuştur.
o
Mosk
ova
Görüşmeleri
Moskova, 10 (A-A.) — B. Molotof Ue B. Matsuoka arasında yapılan görüşmelere dair Uç resmi tebliğ neşredilmiştir.
Birinci tebliğ 0 nisanda Japonya-nm Moskova sefirinin büzünle bir görüşme yapıldığına, ikinci tebliğ, 9 nisanda B. Molotof tarafından misafir şerefine verilen bir öğle ziyafetinde kimlerin hazır bulunduğuna, Oçüncü tebliğ de Japon hariciye na-nrcnın 9 nisanda (Knolok) treni üe Leningrada hareket ettiğine dairdir.
Adısababada Alınan Esirler
Nairobi. 10 (A_A.) — Resmi tebliğ
Adisababa'da alman harp esirlerinin miktarı 4.000 italyan!a 1.000 Afrikalı askerdir.
Adisababa civarında dolaşan devriyelerimiz dün 1450 italyan askeri ile 900 Afrikalı asker daha yakalamışlardır. Kap kuvvetlerine mensup iki İngiliz subayı ile 18 kamyon şoförünün Awash'da yakaladıkları 800 İtalyan bunlara dahil değildir.
RESMİ   TEBLİĞ
Kahire, 10 (A.A.) — Orta Şark İngiliz kuvvetleri umumi karargahının neşrettiği tebliğ:
Bingazinin şarkında bulunan İngiliz kuvvetleri müstakbel harekat Kin daha müsait bir mıntakada toplanıyorlar. Bir kaç gün süren çekilme harekâtımız esnasında düşmanı; ağır zayiata uğrattık. Bir miktar, esir verdik. Yüksek rütbeli üç subaydan haber alamadık. Bunlardan, biri Victoria nişanrnı hâmil htflunı General Neame. ikincisi Gmeral Richard O.Connoe ve Üçüncüsü General Gamlier Parrydir.
Almanlar neşrettikleri tcbliğdq 2.000 esir aldıklarını bildirmişlerdir^ Vukubulan çarpışmaların şekline na-j zaran bu miktar İmkânsız görülme-j inektedir.
VATAN
T T - 4.
Adliyede :
Hem Hilekâr, Hem Muhtekir
İmalâthane Açamayınca Hile İle
Aldıkları Kauçukları Fazla Fiyatla Başkasına Satmışlar
İhtikâr bazı kimselerin ruhuna kadar işlemiş bulunduğundan son günlerde binbir çeşit ihtikâr vakasına tesadüf edilmektedir.
Bundan bir müddet evvel Vik. tor Sevi ve Hayim Holi adında iki arkadaş kendi hallcıinde bir imalâthane açmışlar ve lâstik don imalini düşündüklerinden, Yeni-postane karşısında bulunan Türk Lâstik Limited şirketine müracaat etmişlerdir.
Şirket müracaat edenlerin hüs. nünıyetine inanarak kendilerine istedikleri kauçuğu vermiştir. Fakat bu iki ahbap aldıkları kauçukları zincirleme şeklinde satmağa
başlamışlar ve maliyet fiyatını arttırmışlardı!. Kauçuklar da Fiyat Murakabe komisyonunun koymuş olduğu fiyattan çok daha fazlaya satılmıştır.
Dün ikinci asliye ceza mahkemesinde iki muhtekir hilekârın muhakemesine başlanmıştır. Suçlular:
— Biz kauçukları imalâthane açmak üzere satın aldık amma imalâthane açamayınca mallar elimizde kaldı, sattık demişlerdir.
Mahkeme suçluların ihtikârını fazla gördüğünden her ikisinin de tevkifinle ve şahitlerin celbi için muhakemenin diğer bir güne ta-likına karar vermiştir.
Sinir Buhranının Netices
ı
65 lik İhtiyar Kendisini Gazi Köprüsünden Denize Attı
[Xın fazlaca sinirli ve havai bir adam Gazi köprüsünden denize düşerek boğulmuştur.
Bevo^lunda, Bedrettin mahallesinde, Necati sokağında oturan 65 yaşlarındaki Andon, bir müd-dettenberi sinir hastalığına müptelâdır. Andon bu yüzden daima kendisini tehlikeli işlere sokmakta ve bundan zevk almaktadır. Dün evdekılerin gafletinden istifade ederek sokağa fırlamış ve kendini Unkapanı Gazi köprüsünde bulmuştur. Andon bu sırada köprünün parmaklıkları üzerine oturmuş ve denizi seyre başlamıştır. İste o anda 65 yaşında-
ki ihtiyarın başı dönmüş ve yüksekten denize düşmüştür.
Andon o anda köprünün altından geçen Rivo motoru tarafından sudan çıkarılmışsa da ölü olduğu görülmüştür. Cesedi mua yene eden Adlıve doktoru Hikmet Kov, Andonun defnine ruhsat vermiştir.
işin acı olan tarafı Andon sudan çıkarıldığı zaman oğlu da kendisini aramak için sokağa çıkmış ve Galata köürüsünde sorduğu bir polisten babasına benzer bir adamın Gazi köprüsünde ölü olarak denizden çıkarıldığını öğrenmesidir
Köylüye Ucuz Giyim Eşyaları
Temin Olunacak
Bunun İçin Hazırlanan Kanun Lâyihası Meclis Encümenlerinde tetkik Ediliyor
Ankara, 9  (Hususî) — Köylünün kullanmakta olduğu    bazı giyim  eşyasında  ucuzluğu  temin maksadile jnuayyen    maddelerden gümrüklerde alınmakta olan istihlâk vergisi nisbetlerinde tenzilât icrası kararlaştırılmıştır.  Bu tenzilât, gümrük tarifesi kanununun  135 inci numarasının A, B, C pozisyonlarına giren    eşyadan alınmakta olan    istihlâk    vergisi nisbetleri üzerinde    yapılacaktır. Halen bunlardan kilo başına sı-rasile I 75. 200 ve 250 kuruş ver. gi  alınmaktadır.    Bu  pozisyona dahil olan eşya, pamuk, yün ve sair lifi mevad ile mahlut ipek veya sunî ipekten dokunmuş mensucat, kordelâlarla ipekten başka .iflerden dokunmuş olup da ipek işlemesi  olan  kumaşlardır.  Sunardan A pozisyonu (/c 20 ye kadar ipeği muhtevi olanlara,    B /ozisyonu %  20 den  %  50 ye "vadar ipeği ihtiva edenlere ve C /ozisyonu (/c 50 den 75 e kadar
ipeği ihtiva edenlere taallûk etmektedir. Bu mensucattan alın-makta olan vergi, bunlardan bazıları için satış fiyatı arasında cüz'î bir nisbet irae etmesine mu. kabil fiyatı ucuz vc müstehliki köylü    olan ve memleketimizde
yapılabilen sun'î ipekle mahlut pamuklu mensucatın satış fiyatı arasında mühim bir nisbet tuttuğu anlaşılmıştır. Köylümüzün giydiği bu cins kumaşlar mevzuuba-his tarife pozisyonuna giren men-sucatm ekseriyetini teşkil etmekte olmasına ve istihlâk vergisinin gümrük tarifesindeki taksimata göre istifasındaki zarurete mebni mevzuubahis A, B, C/I 35 pozisyonlarına giren bilûmum mahlut mensucatın istihlâk vergilerinin kilo başına sırasile 45, 85 ve 115 kuruşa indirilmesi muvafık görülmüştür.
Bu husustaki kanun lâyihası Meclis encümenlerinde tetkik edil meğe başlanmıştır.
i
KONFERANSLAR
ı
Eminönü Halkevinden:
| _ | 1/4/1941 cuma günü ¦saat 16,30 da Türkiye San'at mektepleri Mezunları cemiyetinin «eri konferanslarından dokuzuncusu Evimiz salonunda Lokman-Jıekim tarafından verilecektir. 'Mevzuu (Frengi hastalığının belâları ve cehenneme düşmemek usulleri) dir.
2 — I 1/4/1941 cuma günü
saat 21  de Evimiz    azalarından
Tarık Zafer Tunaya tarafından (Milli birlik) mevzulu bir konferans verilecek ve Temsil şubemiz (Himmetin oğlu) piyesini temsil edecektir.
3 _ 12/4/1941 cumartesi tgünü saat 21 de Beden Terbiyesi Ustanbul Bölgesi Asbaşkanı Feri-Idun Dirimtekin tarafından (Milli (birlik) mevzulu bir konferans ve. nrilecek ve Temsil şubemiz (Hirru 'metin oğlu) piyesini temsil edecektir.
4 — 13/4/1941 pazar günü saat 15 te Evimiz Temt>ıl şubesi (Himmetin oğlu) piyesini temsil edecektir.
Her üç toplantının numaralı giriş kartlarının büromuzdan a-lmması rica olunur.
Sarıyer Halkevinden:
13 nisan 1941 pazar günü saat 14,30 da Şehir meclisi azasından sayın Bayan Meliha Avnı Sözen tarafından (Ahvalihazıra karşısında Türkiye) mevzulu bir konferans verilecektir.
Konferanstan sonra temsil vardır. Davetiyelerin Evimizden a-lınması.
?
Bakırköy Parti Merkezinde
Konferans
13/4/941 pazar günü saat 15 te Parti reisi Ziya Erdem tarafın, dan (Dünya hâdiseleri karşısında Türkryenın durumu) hakkında bir konferans verilecektir.
Edirnede Mimar Sinan
İhtifali
Edirne, 10 (A.A.) — Mimar Sinan'ın ölümünün 350 İnci yıl dönümü münasebetiyle dün Selimiye camii avlusunda muazzam bir ihtifal yapılmıştır. İhtifale, halk ve mektep talebelerinin iştirakiyle söylenen İstiklal marşiyle başlanmış ve söz alan muhtelif hatipler koca Sinan'ın hayat ve eserlerini, memlekette yarattığı sanat Abidelerinin kıymetini tebarüz ettirmişlerdir. Merasime cumhuriyet marşı İle nihayet verilmiştir.
Zabıta Haberleri:
İki Küçük Çocuğa Otomobil Çarptı
Dün iki küçük çocuk otomobil altında ezilmişlerdir.
Boğazkesen caddesinde oturan Şükrü kızı beş yaşında Münevver kardeşi Çetin İle Tophaneden geçerlerken o sırada hızla gelmekte olan şoför Mustafanın idarosindckl 1657 numaralı otomobil her iki çocuğu do altına almıştır. Şoför arabayı dur-duttug-undan çocuklardan Münevver bacaklarından ve karnından yaralanmış. Çetin İse bu kazayı başından aldığı bir iki yara ile atlatmıştır. Çocuklar Beyoğlu hastahanesine kaldırılmış, şoför yakalanmıştır.
Cezalanan    Şoför ve Esnaflar
Dün de Belediye zabıtası şehir içindeki kontrollarına devam etmiş-
Yapılan sıkı takip vc soruşturma neticesinde 13 şoför muhtelif suçlardan, 15 esnaf belediye nizamnamesine aykırı hareketten cezalandırılmışlardır.
Bundan başka tramvaya atlıyan 16 kişi de birer lira para cezasına çarptırılmış ve ceza peşin olarak alınmıştır.
Duvar Çöktü Fakat İnsanca
Zayiat Yok
Dün saat 21 sıralarında Arnavut-
köyde, Palacı sokağındaki 20 numaralı evin arkasındaki büyük duvar gürültü ile çökmüştür. İnsanca zayiat yoktur.
Ev Dimitri kızı Annlnin'dir ve Uç katlıdır, ihtiyat tedbiri olmak üzere içerdekılcr evi boşaltmışlardır.
Otomobil Çarparak  Başından
Yaraladı
Dün saat 13 buçukta şoför Yusuf o£lu Aziz Sevinç idaresindeki 2116 numaralı otomobil Saraçhancboşın-dnn geçerken ayni caddede Rızanın fırınında çalışan Abdullah'a çarparak başından yaralamıştır. Abdullah tedavi altına alınmış ve şoför yakalanmıştır.
Batan  Römorkörün Tahkikatı
Yapılıyor
Evvelki gün kendi kendine batan Kartal römorkörü hakkında tahkikat devam etmektedir. Müddeiumumilik bu hâdisenin tahkikini müddeiumumi muavinlerinden Orhan TıgTag-a tevdi etmiştir.
Hadisenin ne şekilde cereyan ettiğinin meydana çıkarılması İçin batan römorkörün sudan çıkarılmasına lüzum görüldüğünden bu hususta Müddeiumumilik Liman reisliğine lâzrmgelen muamelenin yapılması için müzekkere yazmıştır.
Römorkörde bulunan diğer iki tayfa henüz çıkarılamamıştır.
Sarhoşluğum Sonu
Fatihte oturan Ömer oğlu Mehmet dün güpegündüz sarhoş olmuş, yollarda sallana sallana gezerken nihayet kendini tutamamış yere yuvarlanarak başını gözünü varmıştır.
Yaralı sarhoş o civardaki hostaha-nelerden birine götürülerek tedavi edilmiştir.
¦ _
istanbul Erkek Lisesinin Bayramı
12 nisan 1941 cumartesi günü saat I 5 te Fenerbahçe stadında yapılacak İstanbul Erkek lisesi ikinci spor bayramına aşağıda isimleri yazılı hakemlerimiz davet edilmiştir. Saat 2.30 da Fenerbahçe stadında bulunmaları rica olunur.
Âdil Giray, Nailî Moran, Fü-ruzan Tekil, Hüsamettin Güreli, Ali Rıza Sözeralp, Kaya Atakurt, Hamdı Saver, ibrahim Hakkı, Zeynel, Nuri örs. Ziya Koplu, Cevat Tinıç, Tevfık Böke, Faik önem, Dr. Nurettin AtmaT - Savcı, Rıza Makbut, Kâmiran Tekil, Mufahham Yazıcı, İzzet Mühür-daroğlu, Muzaffer Baloğlu, Tahsin, Halûk, Cihat Alı Onboy, Cemal Uzunoğlu, İskender. Program:
1 — Geçit resmL
2 — İstiklâl marşı.
3 — Açılış nutku.
4 — I 500 metre yürüyüş.
5 — Futbol maçı: A - B takımları.
6 — İstanbul Erkek lisesi izci yarışı (koşu, kürek, bisiklet, yürüyüşle).
a) Koşu ile: Stad Fenerbahçe.
b) Kürekle: Fenerbahçe - Moda.
c) Bisikletle: Moda - Altryol-ağzı - Fenerbahçe stadı.
d) Yürüyüşle: Sahada bir tur.
1 inci telefon: Kızıltoprak -2 inci telefon: Fenerbahçe - 3 üncü telefon: Moda.
7 — Atletizm şampiyonası.
8 — Mükâfat tevzii.
Parça Halindeki Bez Mamulât
Sümerbankın Yerli Mallar Pazarları müessesesi müdürlüğü İktisat Vekâletinin tensîbile mühim bir karar vermiştir. Bu karara göre Nazilli basma fabrikasile Kayseri ve Ereğli bez fabrikalarından parça halinde imal edilen bez mamulâti, ihtiyaçları tahakkuk eden yirmi iki vilâyete taksim edilecektir. Bu mallardan yalnız yirmi iki vilâyetin esnaf ve tüc-oarları ellerinde Ticaret Odalarından musaddak vesikalarla a-lacaklardır. Verilecek partileri.! mecmuu hiç bir zaman hiç bir tüccar veva esnaf için 250 liralıktan fazla olamıyacaktır.
Tevziat her aybaşı bu üç fabrikanın toptan satış mağazaları tarafından mahallerinde yapılacaktır. İhtiyaçları başka şekilde karşılanmakta olduğundn İstanbul ve izmir vilâyetleri bu yirmi ilci vilâtyete dahil bulunmamaktadır. *»~
Yeni Neşriyat:
Arkadaş
Haftalık olan bu kıymetli çocuk mecmuasının on dördüncü sayısı zengin yazı ve resimlerle çıkmıştır.
Banyolu Otel
Yeni   mobilya   ve her   tUrlü konforu havi olarak yeni açılmıştır.   Galata Necatlbey cad. No. 155
DOKTOR-KİM YA («ER
CEVAD TAHSİN
İDRAR
KAZURAT
KAN
vesalrcnin tahlillerini yapar. Di
vnnvolu ortasında Tel. 23331
KULMACA
Soldun sa^a: 1 — Zümrüde benzer bir nevi taş - Sonuna (s) gelince Mısırlıların başlarına giydikleri şey 2 — Gelecek zurnan - Rusyada bir eyalet 3 — El ile dokunulunca duyulan his - Nota 4 — Uyuşturmak
5 — Bir çiçek - Aile 6 — Ayni harfin iki defa tekrarı - Rutubet - Nefi edatı 7 — Bir Peygamber - Mümkün olma 8 — Nida - Rabıta - île 9 — Genişlik - Fizik 10 — Birdenbire -Erkek defcil - öfcüdülmüş buğday. 11 — Nota - Adet - irade.
Yukarıdan aşağıya: 1 — Çok sarhoş - İskambilde birli 2 — Göz rengi - Dine müteallik 3 — Musiki tâbiri - Başına (i) gelince büyük 4 — Ermeni cumhuriyetinin merkezi -Cüzi 5 — Ufak kitap - Rabıta 6 — Keder - Hayvanların evi 7 — İlave -İkisi beraber do£an 8 — Çıkmak İçin Uğraşmak 9 — Bir uzvumuz -Bir meyva 10 — Grup - Açıkça 11 -r- Sonuna (L) gelince arzu. gaye - Barsak rahatsızlığı.
EVVELKÎ BULMACANIN HALLİ
Soldan su£a: 1 — Karanfil; Ip. 2 — ibik; İrat 3 — Sucuk. 4 — Asar; Sinema, 5 — Fin. 6 — Nemli; Az; La. 7 — Ar; Ahu; Oh. 8 — Mizahi; lnç. 9 — Bez; Nuri; De. 10 — Enin; Tamir. 11 — Nine; Tatar. *
Yukarıdan avafrıya: 1 — Kisarna; Ben. 2 — Abus; Ermeni. 3 — Rica; İzin. 4 _ Akur; Lâz; Ne. 5 — Cihan.
6 — Fi; Uhut. 7 — İrtifa; İrat. 8 — La: Niza; İma, 9 — Tren; İt. 10 — Londra, 11 — Paşabahçe.
KÜÇÜK  İLAN
Okuyucularımız arasında
EN SERİ. EN EMİN EN UCUZ
vasıtadır. Alım, satım, kira işlerinde iş ve işçi için istifade ecriniz.
Baş
Nevralji.
Diş, Nezle, Grip, Romatizma
Kırıklık  ve  Bütüo   Ağrılarınızı  Derhal Kese*-
İcabında gOode 3 kaşe alınabilir TAKLtTLERlNDEN SAKININIZ. HER   YERDE   PULLU  KUTULARI   ISRARLA   İSTEYİNİZ
Devlet Demiryolları İlânları
Muhammen bedeli (710,000) lira olan iki kalem bakır levha ve beş kalem bakır antrtuvaz çubuğu 2 haziran 941 pazartesi günü saat 15,30 da kapalı zarf usulü ile Ankara İdare binasında satın alınacaktır.
Bu işe girmek istiyenlerln 32150 liralık muvakkat teminat ile kanunun tayin ettiği vesikaları ve tekliflerini ayni gün saat 14,30 kadar komisyon reisliğine vermeleri lazımdır.
Şartnameler 200 kuruşa Ankara ve Haydarpaşa veznelerinden satılmaktadır. (2650)
istanbul Belediyesi İlânları
1 LİRA
İDRAR TAM TAHLİLİ
Beyoglunda Afracamü karşısında Bursa sokak No. 1. yeni açılan \ın ya laboratuarında halka kolaylık olmak üzere yalnız (Pazartesi) günleri BİR LİRA Ücretle İdrar tara tahlili yapılmaktadır.
DOKTOA
H0RH0R0N
Eminönü    Nimet   Abla   gişesi önündeki      muayenehanesinde her gün hastaları kabul eder Tel. 24131
Ke?lf bedeli
İlk
teminat
6079,12    455,93    Kasınıpaşada Pişmaniye mahallesinde Halk hama
mı önünde Baruthane deresinin üstünün kapatıl-' ması İşi.
1310,10 98,26 Usküdarda Tıbbiye caddesi ile Bağdad caddesi arasımda adi kaldırım inşaatı.
2591,89     194,39     Usküdarda İcadiye MUneccünbaşı, Canbazalt, Tür-
k&nhatun, Kefçedede, Türbekapusu Atıkvalde, Bağ-larbaşı. Doğancılar ve İhsan-;. - sokaklarında kaldırım tamiri ve duvar inşası.
Keşif bedelleri ile ilk teminat mikdarları yukarda yazılı işler ayn ayrı açık esklltmeye konulmuştur. Şartnameleri Zabıt ve Muamelat Mü dürlügü kaleminde görülebilir. İhale 18/4/941 Cuına günü saat 11 d» daimi encümende yapılacaktır. Taliplerin ilk teminat makbuz veya mektupları, ihale tarihinden 8 gün evvel Fen işleri müdürlüğüne müracaatla alacakları fenni ehliyet ve 941 yılma ait Ticaret Odası vesikaları ve 2490 numaralı kanun hükümlerine tevfikan ibrazı lâzım gelen digeı evrak ile ihale günü muayyen saatte daimi encümene müracaatları
(2640)
VATAN Gazetesi
r
İLAN FİYATLARI
Ballık maktu olarak
1 m. i Sayfa Santimi
2 »
3 4 5 6
»
»
»
Kuruş
750 500 S50 300 100 75 50
Türkiye Cumhuriyeti
Ziraat Bankası
Türk liran
Kuruluş tarihi: 1388.— Sermayesi: 100,
Şube Te ajans adedi: 280. Braf ve ticari her nevi banka muameleleri Para biriktirenlere 28,000 Ura İkramiye veriyor
LCBSA
10 NİSAN 941
Kapanış
Sterlin 5,24
Dolar 132,20
İsviçre Frc. 30,79
Drahmi             ** Ö.99.75
Peçeta 12,9375
Dinar 3,1750
Yen 31,1375
Kron 30,7450
Eflham v» Tahvilât
L.  K
1933 Türk borcu I
1918 Tstlkrazı dahili 21 65
1938 İkramiyeli 19 85,
1933 İkramiyeli Ergani 20 25
1934 Sivas - Erzurum 19 20
1838      >          » 52 85
1932 Hazine Tahvilleri 61 00
1934       >          > 15 50
1935      >          > 29 50
1838      >          » 52 87
Anadolu Demiryolu Tahvili     40 85
Demiryolu Mümessil Senet      40 75
T. C. Merkez Bankası 109 00
Ormanlı Bankası 26 50
T. İş Bankası (Nama muhar.) 10 25
Aslan - Esklhlsar Çimento Ş.    7 6fı
>         v     Müessis Hissesi    9 50
Şirketi Hayriye 26 00
Türk Altını (Reşat) 26 50
Türk Altını (Hanılt) 25 60
Türk Altını küçük (Hamıt)     25 45
Türk Altım küçük (Aziz)        24 50
DOKTOR
Ç İ P R U T
Cildiye ve Zühreviye Mfttehae-tutı  Bc>oftlu  Veril Mallar Pazarı   kargınında   Pot* ta   sokanı Uöçettinde Meymenet apartımanı Tel: 43353
Abone Ücreti
Türkiye dahilinde:
Senelik   6 aylık   3 aylık   Aylık
1400 750        400
Hariç memleketler:
150 Kş.
Senelik    6 aylık    3 aylık    Aylık
2700
1410      800 Kş.     yoktur
Ziraat Bannasmaa kumbaralı ve ihbarsız tasarruf heaaplarmda en as 60 Uran bulunanlara senede 4 defa çekilecek kur'a ile aşağıdaki plâna gtire İkramiye dağıtılacaktır.
4 adet 4   > I   »
100 a**    M   liralık 5.000 Ora UO    >        4*     »      4300   » 190   »        M     »
4>l
BM    a     U
150 a 1,600 » İM     a      4,000   »
KAT: Heaaplanndaid paralar btr sene içinde 50 liradan p düşmlyenlere ikramiye çıktımı takdirde % 20 fazlasUe verilecektir.
anede 4 dVrfa. U mart, 11 haziran, 11 eylül, U Birtoclk&miD4a çıdtilecefctir.
ı   I t
I Geçe I olan
Boğaziçi Liseleri
Müdürlüğünden:
en sene talebesinden olup bu sene son sınıf imtihanlarına girecek talebenin yeni çıkarılmış fotograflarile beraber 17 Nisan Perşembe gününe kadar mektep idaresine müracaatları.
T. IŞ BANKASI
Küçük Tasarruf Hesaplan
1941 İKRAMİYE PLÂNI
KEŞİDELER: 4 Şubat, 2 Mayo, 1 Ağustos, 3 îkincitejpln tarüılerinde yapılır.
1941 ikramiyeleri
1 adet 2000 liralık = 2000.— L.
S 2 4
8 35 80 300
>
> >
ı ı :
750 500 250 100 60 20
>
> >
> > >
= 3000.— > = 1500.— > = 2000.- > = 2000.— > = 3500.— > = 4000.— > = 6000.— >
TÜNEL SAATLERİ
İstanbul Elektrik, Tramvay ve Tünel İşletmeleri Umum Müdürlüğünden:
Tünel seferlerinin CUMARTESİ ve PAZAR günleri aşağıda göst* rilen saatler zarfında yapılacağı sayın yolculara ilâjı olunur. Cumartesi günleri:
Saat   8     den 10     a kadar
> 12,30 dan 14,30 a kadar
> 17,30 dan 21     e kadar
Pazar günleri: Yalnız Saat 17,30 dan 21 e kadar
(2539)
Sahibi ve Neşriyat Müdürü: AHIVIET EMİN YALMAN
Yer: VATAN MATBAASI
836728