B aşmuharriri: |
Ahmet Emin YALMAN
VATANEVÎ — Cağaloğlu, Molla Fenarf S. St 1
Telefon : 24136 — Telgraf VATAN ist |
12 N I S A N 1941 CUMARTESİ
fiyatı: 5 Kuruş
siyasi sabah gazetesi
Yrl: I — Sayı: 229
Yarınki Sayımızda Haftalık Radyo Programı
Bir Türk Annesinin Hikâyesi
Varlığımızın ve kudretimizin en büyük sırrını yakından sezdim, size de anlata-
cağım.
r
Yazan: Ahmet Emin YALMAL
ir ingiliz papası on yedinci asırda bize dair bir kitap yazmış. En başında diyor ki: «Allaha inanırım. Kuru ağaca can verir, ölüyü diriltir. Her dilediği mucizeyi yapar. Fakat Allaıhm bile Türkiyeyi bir sene daha ¦ yaşatabileceğine inanmam.»
Türkiye, bu sözler yazıldıktan sonra asırlarca yaşadı, i-nanılmaz kasırgalara göğüs ver di. Bizi parçalayıp mirasımıza konmak için akla sığmaz dolaplar çevirdiler, içerideki cehalet ve taassup yabancılarla iş birliği yaptı. îş başında bulunanların çoğu, sandalyadan, paradan, debdebeden başka bir şey düşünmediler. Düşmanlarının ekmeğine yağ sürdüler, kulu kölesi oldular.
Fakat bunların hepsine rağmen Türkiye hem yaşadı, hem günün birinde canlandı, kuvvetlendi, lâyık olduğu mevkie yükseldi.
Bu mucizenin sırrı nerede? Maddî hesaplara dayanan bu a-sırda bu sır pek çoklarımızın gözüne birdenbire çarpmaz. Fakat sathı biraz eşersek görürüz ki, Türk fedakârlık ve feragat ananelerini yaşatan bir Türk annesi var, o annelerin bu asıl ananelere uygun olarak yetiştirdikleri Türk yavruları var. İşte Türk varlığı böyle bir kayaya temel atmıştır. Bir milletin varlığını devam ettiren mukaddes ateşleri o kaynaktan a-lıyor. Asrm maddî ruhu bu kaya karşısında acze düşüyor, binlerce senelik Türk varlığı bu annelerin kucağında, onların yetiştirdiği yavruların omuzun-da sarsılmaz destekler buluyor.
Ben böyle bir Türk annesini tanıdım. Size de tanıtacağım. İçiniz açılır, şu veya bu hâdise karşısında bir saniye için olsun, bozguncu bir hisse kapılmak tehlikesine karşı aşılanırsınız.
Tanıdığım anne, asker karışıdır. Biri kız, üçü erkek dört çocuğu vardır. Çocukların dördü de pek küçük yaşta iken kocasına inmiş, yatalak olmuştur. Cesur Türk kadını, bir saniye fütur getirraiyerek dikiş dikmiş, uğraşmış, çalışmış, fedakârlıktan, feragatten, mücadeleden ibaret bir hayat içinde kocasına bakmış, dört çocuğunu okutmuş, yetiştirmiştir.
Çocuklardan her biri sıhhatli, gürbüz, istidatlı, dürüst, hayata her cihetle hâkim birer kaya parçasıdır. Mesut anne her birinin üzerine titrer. Mektebe giderlerken her birini sabah, akşam kendi elile tâ mektebin kadısına kadar getirip götürmüş, bin türlü işi arasında her birine b:re" muhit yaratmış, arkadaşlarını seçmiş, hiç sezdirmeden, iradelerini, fikirlerinin istiklâlini hic kırmadan her a-dımda rehberleri olmuştur.
Büyük oğlu geçen sene liseyi bitirmiştir. Han^i yüksek mektebe girmesi münasip olacağı bahsi devam edip giderken, bir gün çocuk annesinin karşısında dikilmiş ve demiştir ki:
— Anne, ben yüksek mektebe gitmiyeceğim.
— Niçin oğlum?
— Çünkü istiklâlimiz için dövüşmek ihtimali var. Ben kendi mesleğimi ve istikbalimi düşünmezden evvel mem leketin varlığını düşünmeliyim. Vatan istiklâl içinde yaşamaz-
(Devamı: Sa. 5, Sü. 3 te) =*
Yunanistanın Şimalinde
Beklendiği Gibi
İngiliz- Alman Kuvvetleri Dün Temasa Geldi
Atina, 11 (A.A.) — ingiliz orduları karargâhının tebliği:
Şimalî Yunanistanda iler-liyen Alman kuvvetleri İngiliz ordıılarile bugün temasa gelmişlerdir. Şarkî Makedonyada vaziyet karışıktır. Garpta Alman kuvvetleri Yenice ve Manastıra varmışlardır.
v._j
Bulgar Askerleri
v - -
rı 111ıı
Almanların eline geçtiği bildirilen Manastır şehri
Manastır Şehri Almanların Elinde
İngilizlerin Hava Hücumu
Şehri İşgal Edenlere Ağır Zayiat Verdirdi
Atina, 11 (A.A.) — İtimada değer bir kaynaktan bildirildiğine göre Almanlar Manastır* ı işgal ederken İngiliz 'hava kuvvetlerinin müthiş bir hücumuna uğramışlardır. İngiliz tayyareleri alçaktan uçarak tarîk ve zırhlı otomobil kollarını ezmiş ve düşmana insanca da ağır zayiat verdirmiş-lerdir.
Kızıldeniz Amerikan Vapurlarına
Açıldı
Vaşington, 11 (A.A.) — B. Roosevelt gazeteciler konferansında Kızıldenizle Aden körfezini Amerikan vapurlarına tekrar aç-
üğını bildirmiştir. .
o
MısırBaşvekilinin Beyanatı
Garp Çölünde İngiliz Kuvvetleri Her Gün Artıyor
Kahire, 11 (A.A.) — Mısır Başvekili Hüseyin Sırrı Paşanın Elmısır gazetesinde neşredilen beyanatına göre Garp çölüne gelen İngiliz kuvvetlerinin miktarı gün geçtikçe artmaktadır. Şarkî Afrika harekâtı bit. mek Uzero olduğundan bu takviye kıtaatının büyük kuvvetler teşkil e-deceğine muhakkak nazarile bakılmaktadır.
Başvekil, İngiliz Büyük Elçisi LampsorTun askerî vaziyet hakkuı-(Devamı Sa. 5, SU. 7 de) - + ¦
Bugün Dünya Vaziyeti
Ajans ve Radyo Gazetesine Göre Günün En
Mühim Hâdiseleri
Berlin mahfilleri, Bulgar askerlerinin Türk hududundan uzak bir mesafeye alınacağını temin ediyorlar. ^ Almanlar Manastırı İşgal ettiler.
^ Almanlar, Kaçanik Boğazını gerileğe muvaffak olamadılar.
^ Kaçanikte toplanan Yugoslav ordusunun ÜskUbe doğru Iddetll bir
taarruza geçtiği bildiriliyor. ^ Şimali Yunanistanda İngiliz ve Alman kıtaları temasa geldiler. ^ Sovyetler - Japonya ticaret anlaşması müzakereleri sona ermek
üzeredir.
Macar kıtalarına Yugoslavyadakl eski Macar arazisine doğru ileri hareket emri verildi.
İngiliz motorlu kuvvetleri bir Yu nan şehrinden geçiyorlar
Balkanlarda
Almanlar Kaçanik boğazını geçemedi
Yugoslavlar
Zagrepten Cenuba Doğru Çekildi
Alman Makineli Kollan Esas Yunan İngiliz Hattına
Yürüyor
Nevyotfk, 11 (A.A.) —Tass: Nevyork Times gazetesine göre, Avusturya hududundan ve 'Gratz-dan Sava ve Drava vadileri boyunca ilerlemekte olan iki Alman kolu bugü1* Zff&ror» - Liubliana hattına ve şarkta daha uzağa varmışlaradır. Romanya hududundaki Vrsac'dan ilerleyen Alman kolu Belgrad'ın 'banliyösüne varmıştır.
Yugoslavyanın doğu - cenubundaki vaziyet istikrar kesbet-miştir. Almanlar Kaçanik boğazından geçmeğe muvaffak olamamışlardır. Yugoslav kıt'aları mevziilerini muhafazaya muvaffak oldukları takdirde Üaküp'te-ki Alman üslerini tehdit edeceklerdir.
italyanların Alman kıt'alarile birleşmek üzere Karaorman boğazını geçmek için yaptıkları dört
teşeblbüs akim kalmıştır. Italyan-(Devamı: Sa. 8, Sü. 6 da) * *
V.
Uzak Bir Mesafeye Çekilecekmiş
Berlin, 11 (A.A.) — Bir hususî muhabir bildiriyor:
İyi haber alan Berlin mahfillerinde, Bulgar kıtalarının Türk hududundan çok büyük bir mesafede geriye çekileceği temin edilmektedir. Trakyada bulunan Alman kıtalarının da bu misali takip etmeleri ve Türk hududuna yaklaşmamaları gayri varit değildir.
acar Kıt'al arı Harekete Geçti
Naîp, Bir Beyanname Neşrederek Eski Macaristana Aît Toprakları Almak Üzere Macar Kıtalarına Yürüyüş Emri Verdiğini Bildirdi
Müstakil Bir Hırvat Hükümeti Kuruldu
Budapeşte, II (A.A.) —Ma. car ajansı bildiriyor:
Kral naibi Hort'hy, 'Macar milletine hitaben bir beyanname neşrederek, 19 18 de MacarisKandan ayrılan Yugoslav arazisinde ya-şıyan Macar halkını anarşiden si-
yanet için Macar ordusuna emir (Devamı: Sa. 5, SİL 5 te) /§/
İngiliz bomba!arile ya nan Berlin Opera binası
Sofya Halkına Yeni Talimat
Sokakların Ortasından Gîdilmîyecek, Çocuklar Yalnız Çıkarılmıyacalc Tramvaylar Saat 22 den Sonra Işlemiyecek
Bulgar Mekteplerin de Dersler Kesildi
Sofya, I I (A.A.) — Gazeteler, şehir halkının bundan sonra tâbi olacağı hususları bildiren bir nizamname neşretmişlerdir. Bu nizamnameye göre yaya yürüyenlerin sokak ortasımdan gitmeleri ve sokakta gazete okumaları yasaktır. Bundan başka yedi yaşına
kadar olan çocukların yalnız ola-(Devamı Sa. 5, SU, 1 de) +*+
Teşriî Masuniyet Meselesi
Büyük Millet Meclisi G3neral Kâzım Karabekirin Tavzihini
İstediği " Son Devre „ Tabirinin Tavzihine Lüzum Bulmayan Encümen Mazbatasını Kabul Etti
Ankara, 11 (Telefonla) — B. M. Meclisi bugün Doktor Mazhar Germenin başkanlığında toplanarak İstanbul mebusu General Kâzım Karabekirin Teşkilâtı Esasiye kanunu-
nun 17 inci maddesindeki mebusluk müddetinin hitamı kaydlle dahilî nizamnamenin 180 inci maddesinin i-kinci fıkrasındaki «Son devre* tâbirinin tavzihi hakkındaki takririne
ait ve mevzuu bahis tâbirlerin tav zihlne lüzum bulmadığına dair Teşkilâtı Esasiye Encümeni mazbatasını kabul etmiştir.
(Devamı Sa. 5, Sü. 4 te) X
Başıbozuk Nöbetçi -
— Harp canavarı yaklaşıyor diyorlar. Korkma, biz siperdeyiz!
Berline Hücum Çjk Şiddetli Odu
Büyük Opera Tamamile Yand
ı
Birçok Saraylar, Binalar ve Üniversite Hasara Uğradı
Berlin, 11 (A.A.) — İngiliz bava kuvvetlerinin hücumuna maruz kalan hedefler arasınjda Almanyanın en güzel operası o-lan Berlin devlet operası da bulunmaktadır. Bu bina tamamile yanmıştır. Bu sebeple, Roma o-perasının 20 nisanda Berlinde mezkûr binada vereceği temsil iptal edilmiştir. Devlet kütüphanesi de ağır hasara uğramıştır. Maddî zarar çok büyüktür. Kron-prinz'in sarayı ile o civardaki bir çok 'büyük binalar ve üniversite de hasara uğratmıştır, ötedenberi ecnebi devlet reislerinin ikametine tahsis edilen Bellevue sarayı ile Hariciye Nezareti ve Potsdam. daki küçük saray da hasara uğrayan binalar arasındadır.
Sovyet - Japon Müzakereleri
Mübadele Esasına Dayanan Ticaret Ankşması Bitiyor
Tokso. 11 (A.A.) — D.N.B.:
Hükümet namına beyanatta bulunmağa memur zat Japonya ile Sovyetler Birliği arasında bir ticaret mualhedesi akdi"» hakkında (Devamı 8a. 5, SU 2 de) -f-f
Kaçanik
Boğaz ındaki Yugoslav Ordusu
üskübe Doğru Şiddetli Bir
hücu
ma geçmiş
Gümülcüne ve Iskeçedeki Bir Avuç Yunanlı
Aldıkları Emre Rağmen Teslim Olmıyorlar
«Yugoslav , Yunan cephelerindeki harekâta gelince: Alman orduları, bütün Yugoslav cephesinde ileri harekete devam ediyorlar. Eski Avus-turyadan ilerliyen Alman kuvvetleri Zagrebi işgal etmiştir.
«Bulgar - Yugoslav hududundan hareket eden kuvvetler, şimdi Saray-bosnaya doğru ilerliyor. Perlepeyi işgal eden motorlu kuvvetler Manastıra girmiştir.
"Sovyet radyosuna göre, Kaçanik boğazında toplanmış olan Yugoslav ordusu üsküp istikametinde şiddetli bir taarruza geçmiştir.
"Almanlar, Yugoslav hat larının gerilerine paraşütçüler indirmişlerse de bunlar sarılmış ve esir edilmiştir.
«Alman radyoları, Makedonyada teslim olan Yunan kuvvetlerinin 80 (Devamı: Sa. 5, Sü. S te) *=*
Harp Vaziyeti
YAZAN :
ihsan BORAN
(Emekli Kurmay Subay)
Yugoslav Cephelerinde:
1 — 4 üncü Yugoslav ordusu mm tak asın da, Avusturyadan ilerliyen ve Drava nehrini cenuba geçen Alman kuvvetleri Zagreb şehrini İşgal etmiştir.
2 — 1 inci Yugoslav ordusu mın takasında, Macaristan dan I-lerliyen Alman kuvvetleri Novlş -tat şehri şlmallndekl Yugoslav müdafaa mevzilerini sökememiş-tlr. Romanya hududundan İlerliyen Alman kuvvetleri hakkrada bir haber yoktur.
S — 2 İnci Yugoslav ordusu mm takasında, bu ordunun Arnavut-lığa giren ve tşkodrayı İşgalden sonra Drlna nehrinden cenuba geçen kuvvetleri Uerl harekete devam etmektedir. Bazı kuvvetlerin de Debre, Struma'ya doğru Oer ledikleri haber verilmektedir. Kal-Icandelen - Perlepe hattmdan sürat le Arnavutluğa ilerlemesi çok muhtemel olan Alman seri birliklerinin hareketini önlemek için iyi bir tedbirdir.
4 — 5 ve 4 üncü Yugoslav orduları mıntakasrada; Niş - Kal-kandelen - Üsküp - Perlepe hattms varan Alman motorlu birliklerinin yeni hareket ve istikametleri hakkında henüz bir malûmat yoktur. i
Alman ordusu İlk hudut muharebelerini kazanarak şu faydalan
temin etti: (Devamı Sa. 3, Sü S de) —*—
GÜNÜN SESİ
Hangilerine Acımalı ?
Yazan: REŞAT NURİ
Balkanlar ateş İçinde yanıyor.
Hengâmeyi kolayca gözönüne getirmek mümkündür. Yeni yeşermiş kırlarda, dağlarda top, tank, tayyare ateşleri altında yüz binlerce insan boğuşuyor, şehirler, kasabalar boşalıyor. Yine milyonlarca erkek, kadın, çocuk, ..asta, yollara dö kUlmüş.
Bunlar toprak ve taştan bin güçlükle ekmeğini çıkaran bir takım
kendi halinde, namuslu insanlardır ki, bu felâkete lâyık olmak İçin hiçbir şey yapmamışlardır.
Romanya ve Bulgaristanda onlara bakarak haline şükreden! dr \ar mıdır? Her halde olacaktır. Yoksa bile bunu onlara bir suçun (İstiklâl ve milli şerefi müdafaa kaygusundan ibaret bir suçun) ce zası olarak tasvir edenler eksik değildir.
Fakat, istiklâl öyle bir hastalıktır ki, bir kere tutulan için ölmedikçe ondan kurtuluş yoktur. Bu hastalığın ateşinin sardığı kafa ve ı. ıMı için hayat şu hükümden İbaret kalır: «Bütün bu kıyamet içinde herblrüjilzin payına düşecek fedakârlık nihayet bir can değU midir? Bir can kl, köle olarak yaşa-
(Lütfen sayfayı çevirini* >
I
I
1541554
- VATAN
12.4. 941
Avşaroğlu
CANİDEN
eıüNE
- Büyük Hikâye -
Yazan: Ertuğrııl Şevket
jj| • — 6 —
Kendisinden merak ve heye- inişlerden kaymış ve nahiye mey..
can içinde cevap bekliycn bu üc. memuruna sükûnetle:
— Haklısınız, dedi. Buıada ö. mür çok fena geçiyor.
Sonra başını kaldırdı, tekrar onların yüzüne ayrı ayrı baktı. Yanaklarını acaıp bir kızıllık, göz (erini tuhaf bir ışık kaplamıştı. Bütün dişlerini göstererek güldü ve bir gözünü kırparak son sözü
r. ı fısıldadı:
— Bu mütarekenin esaslarını
varın tesbit edelim, dedi. Yarın
olmaz mı?
L'ç ağız birden, aynı kelimeleri
aynı coşkun eda ile bağırdı:
— Hay hay efcnd.miz. emredersiniz efendimiz.
Avşaroğlu sokağa çıkınca, ne kadar çaresiz olduğunu bir defa daha anladı. Mücadele yapabilmek için tek başına nasıl uğraşa-bilirdi.
Demek, mutasarrıfım rnuahe zesi halk tarafından bilinmekte, muvaffak olamıyan Avşaıoğlu-nun son hareketlerini kırmak için kendisine bir suiistimal dünyası gösterilmekteydi..
Yarım saat sonra, nüfus ve â-şar memurlarile tahrirat kâtibi ı . \ kil edildiler.
?
Avşaroğlu, bütün gününü kaçakçılara ait işlerle geçirmiş, tah rirat kâtibi, aşar ve nüfus memur. lann;n mahkemelerinde bulunmuş ve eve henüz ger.ıişti. Çok yorgundu. Yatağına girmek ve hir iki satır kitaıp okumak niyetinde :di. Gaz lâmbasının fitili eğri yanıyor, lâmbanın şişe?inı isliyor du. i-'han bîr tarafından uzanan a'fcv; rerdeyse İâmba ştşesıp» çat îatacaktı. Kalktı, tırnak makasını buldu. Tam şişeyi çıkaracağı sırada sokak kapısı acele acel ; çalındı. «Mutlaka mutasarrıflıktan bir telgraf gelmiştir» diye düjün dü. Odanın camını açtı, tahta kepenkleri itti. Kapının önünde bir kadın hayali vprdı.
— Kim o?
Diye seslendi. Kadın cevap verdi:
— Benim, Hano.
Hano bacının'sesi titriyordu. Avşaroğlu, Memoyu düşündü, kapıyı açıp açmamak için bir tereddüt devresi geçirdi. Sonra, süratle merdivenleri indi, kapıyı açtı. Hano bacı, titreyen elini u-zattı, Avşaroğlunun elini tuttu ve eğildi bu eli öptü. başını kaldırdığı zaman gözleri yaşlıydı.
— Bu gece, dedi. Burayı basacaklar, seni öldürecekler. Bu işi, Haydo tasarladı.
Ve sonra, kendisine şaşkın şaş kın bakan Avşaroğlunun bir kelime söylemesine meydan vermeden ilâve etti:
— Burda durma, kaç.
Ve köpek seslerile çın çın ö-fen karanlık sokakta ilerledi. Av_ şaroğlu, şaşkındı, başına bir demirle vurulmuş gibi sersemdi. Bir sovki tabiî ile jandarma kumanda nınıft evine yürüdü. Vaziyetten o-nu haberdar etti.
Gece yarısından biraz sonr*, jandarmalar, kimseye sezdirme, den Avşaroğlunun evinin dört bir tarafında mevzi aldılar. Avşaroğlunun evine hücum etmek istiyen ler, şiddetli bir yaylım ateşi karcında durakladılar ve ölmeyenleri yakayı ele verdiler.
?
Avşaroğlu, bir hakikat keşfet-. ilmik kanidi. Bu keşfettiği hakikati gözle görülür, elle tutulur bir hale getirmek için nahiye ve köyleri teftişe çıktı. Sarsıla sargıla i-'erHyen yaylı, jandarmaların mu hafazası altındaydı.
Avşaroğlu kanidi ki, alacağı /eni tedbir, halkı kaçakçılıktan ve ölümden kurtaracaktı. Bu sefer muvaffak olacağına imanı var dı. Yaylı dik bayırları tırmanmış,
Tramvay İdaresi 1940 Yılında
483,120
Kâr Etti
danında durmuştu.
Avşaroğlu, kendisini selâmlı. yan nahiye müdırile jandarma kumandanı baş çavuşun suratlarına bile bakmadı. Düşünceliydi. Oturmaktan ayakları tutulmuştu. Güç belâ kımıldadı ve yaylıdan
atladı.
İlk suali şu oldu:
— Buradaki halk Türkçe bilir mi? . >
Baş Çavuş cevap verdi:
— Hepsi efendim.
— Halk zengin mi?
Baş çavuş saklıyamadığı bir hırsla içini çekti. Cevap verdi:
— Zengin efendim.
— Ne iş yaparlar.
Nahiye müdürile baş çavuş ön ler ine baktılar. Avşaroğlu biraz serbestçe sualini tekrarladı:
— Ne ış yaparlar diyorum? Nahiye müdürü yutkundu.
— Sey efendim, kimin ne yap tığı belli olmuyor ki.
— Ya, kaçakçılık? Baş çavuş söze karıştı:
— Her gün peşlerindeyiz c-fendim. Dün akşam yine iki vukuat oldu: Üc jandarma yaralan dı. Biri ağır, altı tane de kaçakçı
öldürdük.
Avşaroğlu, başım çavuşun ak-1 si istikametine çevirdi. Dicle, kurumuş otların arasından akıyordu.
— Peki, dedi. Bana, nahiyenin ileri gelenlerini getiriniz.
Avşaroğlu, nahiye müdürile birlikte hükümet konağına girdi. Dışardan baş çavuşun dik sesi geliyor, jandarmalara verilen kısa ve kat'îi emirler, Avşaroğlunun kafasındaki istifhamın kuyruklarını oynatıyordu.
— Hasso da gelsin, Süloyu u-nutma l
— Nahiye müdürü, kaymakam beye yaranmak için ellerini uğuş. turuyor, kahve, çay isteyip istemediğini soruyordu. Bütün bu su allere menfi cevap alınca, dışarı çtktı, * - H
Avşaroğlunun kafası çok meşguldü. Gözleri, iki katlı hükümet konağının ayvanına çevrilmişti. Bu ayvanın dıvarlarında mavzerler, kamalar, martinler asılıydı. Hej>sinin üzerinde de ufak bir kâğıt parçası vardı. Avşaroğlu, silâhlara yaklaştı, kâğıt parçacıkla, rina sülüs bir yazı ile bir takım ibareler yazılmıştı; «kaçakçı kürt Hasodan iğtinam edilmiştir.» «meşhur ve maktul azılı kaçakçı Rızonun silâhıdır.»
Avşaroğlu, gözlerini dışarı çevirdi; kel bir dağın eteğine kurul muş olan nahiyenin evlerine bak tı. Bu evlerin hepsi iki katlıydı Taştan yapılmışlardı. Alt katlarında kalın ve mutlak arkadan desteklenen kapıları vardı. Evlerin duvarları ikinci kata kadar pençeresiz olarak yükseliyordu. İkinci katlar, küçük, birer mazgal deliğini andıran pencerelerle çevrilmişti. Bu pencerelerin ön taraflarında kalın tahta kepenk-ler vardı.
Bu taş yığını evler, soluk renk lerile insana ilk bakışta korku ve. riyorlardı. Bu nahiyelerin içersin de neler geçtiğini bilmiyen bir a-dam, bu evlere bakmak suretile bir eşkıya inine geldiğini anlıya-bilirdi.
Avşaroğlu, kaçakçılığın neden ileri geldiğini artık anlamıştı. Halk, yalnız, nafakası için darı ekiyor, diğer ihtiyaçlarını temin için de kaçakçılık yapıyordu. Sürü, yalnız, eşraf 10 elinde vardı. Büyük tarlalar eşrafındı.
Avşaroğlu, istikbale ait plânla rını tasarrarken, bulunduğu odaya basma donlarının paçaları siyah birer bezle bağlı, sırtlarına koyu renkli ve dallı acaip birer cübbe giymiş, kafaları külah veya sikke bozması birer kavukla ziynet-enmiş eşraf girdi. (Arkası var)
Tünel İdaresinde de Kâr Miktarı 939 da 52 Liraya Kadar Düşmüş Fakat 1940 da 11,690 Liraya Yükselmiştir
Nakil E§ eri için Yapılan Toplantı
Dün vilayette Vuli ve Belediye Reisi Doktor Lûtfi Kırdurın başkanlığı altında vuli muavinleri, emniyet nıüdUrU ve kaza
l..ı \ m lU nnl,«rınııı Iştlrakllc bir
toplantı yapılmıştır.
Bu toplantıda hükümetin, mütekait vo eytam erumll İle kendi arzusile tstanbuldan diğer kısımlara gitmek lstlycnlcrlıı nıcc-cunen nakledilecekleri lıukkmdu verdiği kararın tutblkutı üzerinde görüşülmüştür.
Bu İnlerin bir İntizam dahilinde yapılabilmesi İçin İdare âmirlerine bazı direktifler verilmiştir.
Resim İstanbul tramvaylarını Kö prü üzerinden geçerken gösteriyor
19 Mayıs Spor Bayramı Hazırlıkları
Dün sabah Vali ve Belediye Reisi doktor Lûbfi Kırdarın başkanlığı altında Maarif müdürü ve alâkadarların iştirak ettiği bir top-Jantı yapılarak 19 mayıs spor bayramı üzerinde görüşülerek bazı kararlar verilmiştir.
Bugüne kadar yapılan hazırlıklar da gözden geçirilmiştir.
. — —o —
Valinin Dünkü Teftişleri
Vali ve Belediye Reisi doktor Lûtfi Kırdar dün Tepcbaşındaki inşaatı teftiş ederek bazı direktifler vermiştir. Şehir tiyatrosunun iki yanandaki çocuk bahçesi-le Halk bahçesinin bir an evvel bitirilmesi için inşaat daha ziyade süratlendirilecektir.
-o-
İstanbul Sokaklarına 5000 Lâmba Daha Konacak
İstanbul Belediyesi, şehrin tenviri için cadde ve sokaklara 5000 lâmba ilâvesine karar vermiş ve lâzım gelen tahsisatı da koymuştur.
Hava Denemeleri Yarın Eminönü ve Üsküdarda Yapılıyor
Üsküdar ve Eminönü kazaları, pasif korunma ve paraşütçülere karşı mücadele denemesi için hazırlıklarını brtirdiklerini ve deneme tarihlerini Vilâyete bildirmiş-lerdir. önümüzdeki pazar günü öğleden evvel Üsküdar ve önle-den sonra saat 15-17 arasında Eminönü kazalarında pasif korunma tecrübelerinin yapılması kararlaştırılmıştır. Eminönünde paraşütçülerle mücadele tecrübe si yapılmryacaktır.
Denemelere yangın kulesinden verilecek düdük işaretlerile başlanacak, ve bu işareti müteakip o havalide bulunan nakil vasıtaları oldukları yerlerde kalacaklardır.
Tramvay, 1 unel ve Elektrik Umum Müdürlüğünün 1940 yılı bilançosu ve işletme neticeleri dün Belediye Umum meclisinde tetkik edilerek kabul edilmiştir.
1923 yılından 1940 yılına kadar tramvay hasılatı üzerinde yapılan istatistiğe göre ilk sene hasılat 3,346,670 lira ve temin edilen kâr da 219.628 liradır. Esk; idare zamanında temin edilen en fazla kâr haddi 1927 yılında 370,743 liradır. Bu kâr on beş bin liraya kadar düşmüştür.
Tramvay idaresi hükümet tarafından satın alınıp İstanbul Belediyesine devredildikten sonra 1939 senesinde 2,669.251 lira hasılat temin edilmiş ve 285,209 lira da kâr kaydedilmiştir.
1940 senesinde de hasılat 2.809.726 lira ve elde edilen kâr da 483.120 liradır.
1940 senesinde elde edilen kâr haddi 1923 ten sonra en yükseğidir. 1923 ten sonra hasılat
yekûnları yekdiğerine yakın olmakla beraber kâr miktarının en fazla oluşu, 1 ramvay idaresinin İstanbul Belediyesine devrinden sonra masraflarda tasarruf yapıldığını ve bu suretle iyi bir idare yapıldığını açıkça göstermektedir.
Tünel idaresi 1923 yılından-beri en fazla hasılat ve kâr ilk senede elde edilmiş ve 204,489 lira hasılat, 40,167 lira da kâr bulunmuştur. Fakat bundan sonra hasılatta kâr miktarı da düşmeğe başlamış ve 1939 da 52 liraya kadar düşmüştür. 1940 taici karsa I 1,690 liraya kadar çıkarılmıştır.
Tramvay idaresinin tesis kıymeti bugün 1910 rayicine -göre 4,997.459 lira 74 kuruştur.
Tünel idaresinin tesis kıymeti ise ilk tesis kıymeti 1,197.589 lira iken bu miktar 1939 da 787,827 liraya düşmüştür.
Romanya İle -> Ticarî Vaziyet
Romanya İle kliring vaziyetimiz düzelmiştir. Romanyaya yapılan taahhütler ve stokların mevcudu nlsbetlnde bu memlekete ihracat
yapılmasına müsaade edilecektir, şimdiye kadar Ticaret Vekâletine yapılmış ve kabul edilmemiş müracaatlar yerine yeniden müsaade İstenildiği takdirde hu yoldu vukı olacak müracaatlar tetkik edilerek müsaade verilecektir. Rumen kliringine a-vans olarak İthal edilen mallarla henüz İthali bitmemi? olanların bedeli 777 bin liradır. Bu mul-ların bugünlerde tamamen ithal edileceği ümit edilmektedir.
_J
Neftyağlı Motörler
cmokrat Politika» nın perşembe günkü sayısının birinci sayfasında bîr resim, resmin altında da şu yazı var: «Yunanistamn muhtelif U mantarına sevkolunduklan haber verilen İngiliz motorlu kuv vetleri»
Resme baktık: Bir dağ yolunda İngiliz ve Hint askerleri katırlara yükledikleri malzemeyi naklediyorlar; motöre benzer hiç bir şey yok.
önce gazetenin dalgınlığına hükmetmek istedik. Fakat sonra düşündük ki ((Demokrat Politika» cılar katırları belki de neft yağile işleyen motor farze* diyorlar.
Son Sözlerin Hakikati
Macaristana İhracat Devam Ediyor
Macaristanla aramızdaki ticari mübadelelerde klering hesabından röpor olarak 646 bin liralık bir hesap kalmıştır. Bu röpor memleketimizden ihracat tüccarlarımız lehine istimal edilebile- j çektir. Bu itibarla Macaristana ihracata devam olunacaktır.
İki Kesik Kol ve Bacak
Dün Geç Vakite Kadar Bu Feci Cinayetin Esrarı Çözülemedi
Dün zabıta henüz mahiyeti belli olmayan feci bir hâdiseye el koymuştur.
Beşik taşta Şeni ikd edede dolaşmakta olan iki üç kişi çayırın ortasında kesik iki kol ve iki bacak görmüşler ve derhal zabıtayı haberdar etmişlerdir.
Yapılan incelemede 'bunların erkek kol ve bacağı olduğu anla. şılmış fakat bu hâdise üzerinde
geç vakte kadar bir ipucu elde etmek imkânı olmamıştır.
Kesik bacakların üzerinde bulunan çoraplardan bu feci cinayetin bu bir kaç gün içinde yapıl, dığı anlaşılmaktadır.
Hâdisenin tahkikatına Müddeiumumi muavinlerinden Şemsi memur edilmiş, kesik kol ve bacaklar Morga gönderilmiştir.
Hububat Birliği Azaları Ankaradan Döndüler
Hububat Birliği azaları Ankaradan dönmüşlerdir. Aldığımız malûmata göre Almanlarla yapılmakta olan hububat satışı görüşmeleri bitmek üzeredir. Yakında ihracata başlanacağı da söylem.
yor. Almanların A ve B klering hesaplarından alacakları olan miktar 5.342,200 liraya inmiştir.
Pl\ASA
TLERİ:
Fakültesi
Ankaraya Naklediliyor
Tıp Fakültesinin önümüzdeki ders yılında Ankuraya nakledilmesi alakadarlarca kararlaştırılmıştır. Ankaradakl Zlruat Enstitüsünün bir kısmı Tıp Fakültesine tahsis edilecektir. Bu kısımda icap eden tadillere der-
hal başlanacaktır. Bir müddet-tenberi Ankaradu bulunan Tıp Fakültesi Dekanı Profesör Kemal Atay nakil isinin .Ankaraya alt kısımlarını ikmal etmiş ve
evvelki sabuh şehrimize gelmiştir.
Dünkü İhracat 400 Bin Liradır
Evvelki gün durgun olan piyasa biraz canlılık göstermiştir. İhracat için kilosu 29 kuruştan 300 çuval susam satılmıştır. Ke-tentohumu için de kilosu 28,5 kuruştan alıcılar çıkmıştır. Romanya ve Almanyaya ihracat maksa-dile hazırlıklar kaydedilmektedir. İsviçre ve Macaristana da bazı satışlar yapıldığı söyleniyor.
Dünkü ihracat 400 bin lira tutmuştur. Yunanistana arpa, In-giltereye kendir tohumu ve keten elyafı, Almanyaya deri, Bulga-ristana balmumu, Slovakyaya deri, Romanyaya paçavra, İsviçre-ye fındık, Amerikaya ay derileri gönderilmiştir.
İç piyasalarda satışlar gevşektir. İstanbul piyasalarında yiyecek maddeleri üzerinde durgunluk tamamüe zail olmamıştır. Fiyatların ucuzlaması ümitleri var. dır. Pirinçlerde kilo başına 1-1,5 kuruş tenezzül olmuştur. Tosya pirinçleri 37 kuruşa düşmüştür.
Yugoslav ana Kraliçesi radyoda: «Aziz Sırp, Hırvat ve Sloven milletim» diye bağlayan bir hitabede bulundu, bu hitabe şöyle bitmektedir:
«Çetin saatlerde silah arkadasınız ve müteveffa Kralınız Aleksandr'ın sözlerini hatırınıza getiriniz. Aleksandr'ın son sözleri: Yugoslavyanın birliğini koruyunuz, olmuştur.
«Bugün ben de size ayni mesajı tekrarlıyorum: Yugoslavyanın birliğini koruyunuz.»
Bu hitaptan bir gün sonra Hırvatların yeni bir hükümet kurduklarını, bir kaç gün evvel Krala sadakat yemini eden Ma-çek'ın de Hırvatlara yeni hükümete itaat tavsiye ettiğini öğreniyoruz.
Zavallı Kral Aleksandr raem. leketinde ikilik ve ayrılık görmemiş olsaydı, son sözleri: «Yuu goslavyanın birliğini koruyunuz» şeklinde bir yalvarma olmazdı.
Vakit Kalmıyor ki..
İngilizler Berlini amansız bir şekilde bombardıman etmişler. Bir Berim telgrafına
göre Almanyanın en güzel opera binası olan Berlin Devlet O-perası tamamile yanmış, Devlet Kütüphanesi ağır hasara uğramış, saraylar, Üniversite, Hariciye Nezareti, meşhur Potsdam sarayı harap olmuş.
Bu güzel sanat eserlerinin harap oluşuna acımamak doğru olmaz. Fakat müdafaasız ve a-çık Belgrat şehrinde ölen çoluk çocuğa acımaktan Berlindeki bu binaların harap oluşuna acımağa vakit kalmıyor.
Kör Kadı
TAKVil kl
12 NİSAN 941
CUMARTESİ
AY;4 - GÜN : 102 - Kasım: 166
RUMİ: 1S57 — MART: 30
HİCRİ: 13G0 — RebiiUevvcI: 15
VAKİT ZEVALİ EZANİ
GÜNEŞ: 6.26 10.41
ÖĞLE: 13.15 5.31
ÎKÎNDÎ: 16,57 9,13
AKŞAM: 19,45 12,00
YATSI: 21.21 1.36
İMSAK: 4,40 8,56
n_asına zaten İmkân yoktur.»
iv böyle alan İnsanlar İçin ateş hattının öte yanında yaşıyanlar daha az acınmıya lâyık biçareler değillerdir. Onlar kl, öz yurdumuz dedikleri topraklardan yabancı orduların gelip geçtiğini, yol kenarlarından, boyunları bükük, elleri Koltuklarında seyrediyorlar; onlar k İstiklâlimizin koruyucusu dedikleri silâhların, kendi formalarını giyen askerlerin elinde bir dağ çobanının masından daha lüzumsuz ve âciz durduğunu görüyorlar.
Fil, kolu bağlı, kendilerini yabancıya teslim edenlerle onun ateşlc-rlle yananlar, tanklarına çiğnenenler arasında bir mukayese yapılır-
sa İkincilerin nisbeten daha bahtiyar sayılması lâzımdır.
İnsan adına lâyık İnsan İçin e-Ilnde silâhilc ölmekten daha büyük saadet yoktur.
Bugünkü çarpışmanın neticesinin ne olacağını kimse bilmiyor, Fakat Yugoslav ve Yunan topraklarında bu bahar olmazsa öteki baharda, o da olmazsa bu dağlarda blrlblri ardı sıra gelecek baharlardan mutlaka birinde yeşeren, çlçeklenen top-raklurındu ölenlerin çocukları İstiklâl şarkılarını yeniden söyllye-cekler ve bu günlerin eleminden hazin, fakat tatlı ve şerefli bir hatıradan başka bir şey kalmıyacaktır.
REŞAT NURİ
Odadan çıktı. Otomobilin sesini duydum. Sonra ses kesildi. Gitmiş olduğunu anladım. lTşak gelip çay masasını topladı. Hayatın her günkü seyri devam ediyordu. Adetlerimiz hiç değişmemişti.
«Acaba Maksim mahkemeden dönmemiş olsaydı da yine böyle mi olacaktı?» Diye düşündüm.
Uşak odadan çıktıktan sonra kilise ve klişenin mahzenindeki kabirler gözümün önüne geldi. Ben hiç oraya gitmemiştim. Acaba bu kabirler nasıldı? Maksimin annesinin babasının kabirleri hep orada İdi. Sonra aklıma bu geldi; Acaba o yabancı kadının mezarını ne yapacaklardı? Acaba yanlışlıkla oraya gömülen zavallı kadın kimdi?
Rüzgârın ve dalgaların kurbanı olan bu kimsesiz biçare acaba kimin nesi İdi?
Şimdi bu mahzende yeni bir mezar vardı: Rebeka da burada yatacaktı. Bu anda papaz dua ediyor, Maksim Frank vc Albay Julyan da yanında duruyordu. Rebeka artık yoktu. Bir avuç kül, bir avuç tozdan Iba retti. O mezarda yatan Rebeka değil, fakat onun varlığından arta kalan bir avuç toz topraktı.
Saat yediye doğru yağmur yağmağa başladı. Evvelâ gözle görülmlyecek kadar ince idi, sonra gök yüzünden dökülen bir şellûle gibi gürültülü bir hale geldi. Pencereleri açtım. Taze ve temiz bir havayı teneffüs ediyordum. Yağmur yüzümü ve ellerimi ıslatıyordu. Bahçenin çimenleri üzerine iri, s:-
kı damlalarla akıyordu. Pencerelerin kenarındaki oluklar sakırdıyordu. Artık gök
gürlemlyordu.
ı mi h m odaya girdiğini duymadım. Pencerede duruyor, yağmurun yağmasını seyrediyordum. Ancak yanıma gelince gördüm.
Soruyordu:
— Affedersiniz efendim, acaba Mlster de Vinter gev mi gelecek?
— Hayır, çok geç kalmaz.
Biraz tereddütten sonra İlâve etti.
— Birisi kendisini görmek istiyor.
Ne söyllyeceğiml bilemedim. Mlster de Vinter1! görmek İçin Israr ediyor.
— Kimdir? Siz kendisini tanıyor musunuz?
FrltOt sıkılmış görünüyordu:
— Evet, eskiden buraya sık sık gelen birisi... İsmi Mlster Favclldir.
Pencerenin önüne diz çökmüştüm. Yağmur İçeriye kadar giriyordu. Frlth'e:
— Misler Favell'i İçeri alınız dedim. Belki de Favell'i Maksim üömucdeu sara-
bilirdim. Karşıma geldiği zaman serseriyi derhal tanıdmı. Kaba saba tavırlarlle daima şapkasız gezdiği için yanık duran yüzile darmadağınık saçlarile karsımda duruyordu. Gözleri kan İçinde idi. Sarhoş olduğuna hükmettim. Hemen söze başladım:
— Maksim burada değil. Ne zaman döneceğini bilmiyorum. Kendislle başka bir gün görüşmek üzere bir randevu alsanız lyl o-lur.
— Beklemek beni rahatsız etmiyor. Hem çok da bekllyeceğimi zunnetmiyorum. Yemek odasından geçerken gördüm. Maksimin sofrada yeri hazırlanmış. Nerede ise gelir.
— Hayır.. Maksim belki geç \akit gelecek.
— Kaçtı öyle ml? Evet sanki kaçmağa hakkı da var. Bazı insanlar dedikodulara hiç tahammül edemezler. Öyle değil mi?
— Ne demek istediğinizi anlamıyorum.
— Sahi mî ? Haydi haydi bana bunu inandıramazsınız? Siz şimdi daha iyisiniz ya, O mahkemedeki bayılmanız ne idi? Size
yardım etmek isterdim. Fakat yanınızda Frank vardı. Onu bu hizmetten mahrum etmek istemedim. Onunla beraber mahkemeden çıkıp eve geldiniz. Halbuki ben size otomobil gezmesi teklif ettiğim zaman kabul etmemiştiniz.
— Maksimi niçin görmek istediniz? Favell masanın üzerinde duran sigara ku
tuşundan bir sigara alarak yaktı:
— Sigara dumunı sizi rahatsız eder ml? Belki de midenizi bulandırır. Genç kadınların hali belli olmaz kl...
Sonra dikkatle yüzüme bakarak devam etU:
—Sizi en son gördüğüm zamandanberl sanki biraz daha büyümüşsünüz. Böyle olmak İçin ne yaptınız?
Frank ile mehtapta çok gezdiniz ml? Şu
uşağa emretsenlz de bana bir \iskl getirse...
Hiç cevap vermeden zili çaldım. Serseri minderin kenarına oturmuş, bacaklarını sallıyor, bir düzüye tebessüm ediyordu.
Fritlı odaya geldi.
— Mistcr Favell'e bir viski veriniz, dedim.
— Haydi göreyim seni, Frith, hem do fazlaca viski koy. Merak etme, seni de elo vermem.
l'şak fena halde sıkılmıştı. Favell kaba kaba gülüyor ve sigarasının külünü de yerlere sllklyordu. Söze devamla:
(Arkası var)
12.4.941
VATAN
Bu Harbin Benzin ve Yağ Meselesi
Yazan :
Hüsamettin Ülsel
Eski Bahriye
Son istatistikler, yakıcı mayüerin harpteki rolüne att; mütehassıslamn görüşlerini memnuniyet verici bir şe kilde teyit etmektedir. Denebilir ki Almanya petrol ve emsali mayiler yüzünden tehlikeli bir vaziyete düşmeğe mahkûmdur. Alman devleti bu vaziyeti karşılamak için harbi azami süratle neticelendirmek ve yahut yeni gaz menbalarmı eline geçirmek mecburiyetinde bulunacaktır. Al-manyada benzin ve makine yağlan nın yokluğundan dolayı, hele ziraî işlerde kullanılan motorlu vasıtalarda ve nakliye vasıtalarında büyük büyük tadiller yapmak mecburiyeti duyulmaktadır. Bugün Almanyada zirai işlere mabsus makinelerin pek çoğu kuîlanılamıyacak bir haldedir.
işgal mm takalarında şimdiye kadar kullanılmakta olan motorlu vasıtalar odundan elde edilen gazlar ile tahrik edilmek üzere tadil olunmaktadır. Almanların (Rickschav) dedikleri üç tekerlekli vasıtalar hele Polonyada adam kuvvetile tahrik edilmektedir.
Almanyanm yağ vc petrol bakımın dan uğradığı acı vaziyeti lâyikile anlıyabümek için Rusya ve Roraan-yadan elde etmekte olduğu yağ mik t arı ile Almanyanm muhtaç olduğu yağ miktarım gözden geçirmek kâfidir.
938 senesi istatistiklerine göre Avrupacım bütün yağ ihtiyacı (36) mü yon tondan İbarettir. Bunun yüzde hemen doksanı denizaşırı memleketlerden gelmektedir.
Bu miktara göre Avrupa devletlerinin bir senelik sarfiyatı aşağıdaki listede gösterilmiştir:
İngiltere
Fransa
Almanya
İtalya
Holanda
İsveç
Belçika
Norveç
Danimarka
İsviçre
12 8,1
4,94 2,6 1,7 1,3 0,8 0.59 0.89 0,43
Milyon ton
Bütün dünyanın yağ istihsali aşağı yukarı (271) milyon tondur. İhracat yapan memleketlerin (938) senesinde yaptıklarr ihracat miktarları ise:
Birleşik Amerika 24,5 müyon ton, Sovyet Rusya 1,0 milyon ton, Venezüella 23,0 müyon ton İran 9,0 milyon Ton, Felemenk Hindistanı 5,6 milyon ton, Romanya 4 milyon ton, Meksika 1 milyon ton, Irak 4,1 milyon tondan ibarettir.
Umumî dünya istlhsalatmı temin eden memleketlerden:
Birleşik Amerika 165 milyon ton, Sovyet Rusya 29 milyon ton, Venezüella 27 milyon ton, İran 10 milyon ton, Felemenk Hindistanı 7,3 milyon ton, Romanya 6.6 milyon ton, Meksiko 4,8 milyon ton Irak 4.2 milyon ton istihsal temin etmektedir.
Romanyanın istihsali gittikçe a-zalmaktadır. Romanya devleti bu istihsalin ancak yüzde yirmi beşini Tu na yolu ile yapabilmektedir. Tuna yolu ancak bu kadar miktarın nakline müsaittir. Romanya difer ihracatını Karadenize Boğazlara Akdeniz yolu ile yapmak mecburiyetindedir. Bugün ise bu yol Almanya ve İtalya için kapalıdır.
Romanya kaynaklarından alınan yağlar, makinelerin yağlama vazifesini görecek derecede saf değildir.
Rusyada en iyi vc temiz yağ istihsali imkânı vardır. Bu yağlardan Rusya 939 senesinde ancak (40) bin ton ihracat yapabilmiştir.
Almanyanm kendi istihsalâtı İse:
Ham yağ (750) bin ton sentetik yağ (2) milyon ton (iki) Benzol vc ersantez yağ (500) bin tondan ibarettir.
Buna Lehistan ve Alsastan elde edilecek (150) bin ton miktarı ham yağı ve Macaristandan alınabilecek (300) bin ton ve (Estonya) dan tedarik edilebilecek (200) ton ham yağı da ilâve etmek icap eder.
Bugün mihver devletlerinin yağ ihtiyacı bakrmından düştükleri buhran şunu gösteriyor ki dünya harbine netice verecek âmiller ara9ina yağ meselesini de esaslı bir unsur diye sokmak mutlaka lâzımdır.
Sovyet Rusyanm garbındaki Avru pa milletlerinin yağ sarfiyatı normal zamanında vasati olarak (25) milyon tr>ndu. Bu miktarın hemen hemen (11) milyonu yukarıdakıcetvel-lerden anlaşılacağı veçhile Almanya ve İtalya tarafından «atfedilmektedir.
Avrupadaki yağ istihsalinin umumi, sentetik istihsalin en yüksek miktarı da hesaba sokulmak şartile aşağı yukan (11) milyon tondur.
Bundan anlaşılır ki Avrupanm (Sovyet Rusya hariç) istihsali ile ihtiyacı arasında (14) milyon ton fark vardır. Bugün Avrupanm bu kısmı hemen hemen mihver devletle rinin ve bilhassa Almanyanm işgali altındadır.
Almanya bu büyük farkı her ne şekilde olursa olsun telâfi vo temin edecek mevkide ve vaziyette değildir.
Almanyanm halini lâyikile kav-rryabilmek için yukarıdaki izahat ve tafsilâtı tetkik kâfidir.
Almanya, yağ buhranı karşısında dır. Vc bu buhran gittikçe artacaktır. Bu yüzden Almanyanm motorlu vasıtalarr faaliyetten kalacak ve Almanya bu yüzden düşmanlarına kar şı kâfi miktarda motorlu vasıta kullanmak imkânından mahrum kalacaktır.
Sinemalarda Çocuk Matineleri Yapılacak
On iki yasından aşağı yaştaki çocukların sinemalara kabul edilmemesi hakkındaki emri nazarı dikkate alan ba2ı sinemacılar cumartesi ve pazar günleri birer ço_ cuk matinesi tertip etmek kararını vermişlerdir. Bu matineler çok ucuz olacak ve terbiyevî' filimler gösterilecektir.
Modern Bîr Karakol
Hasköyd e esk i Ayn alıkavak
karakolu yerine modern ve her türlü konforu havi bir polis karakolu yapılmıştır. Yeni karakolun açılış töreni bir kaç güne kadar yapılacaktır.
Emniyet müdürlüğü bu gibi asrı karakolların adedini arttırmak için tahsisat istiyecektir.
E D E B t ROMAN
Kömür Fiyatlarına Zam
Yapıldı
İstihsal ımasraflarını karşılamak, istfclak miktarlarını arttırmak için kömür fiyatlarına birer miktar zam yapılmıştır. Hazırlanan fiyat tarifesine göre Krrble kömürüne Zonguldakta nakil vasıtasına teslim şartile 1 1, Ereğli ve Kandilli kömürlerine 10,60, birinci Tuvanana 8,10, ikinci Tu-vanana 6, Briket Zonguldakta vartaya tesJim şartile 11.50 lira takdir edilmiştir.
Bu fiyatlara göre deniz nakil vasıtaları navlun fiyatları tesbit olunmuştur. Bu navlunlar Münakale Vekâletince taadik edildikten sonra muteber olacaktır. Bu tarifenin kömür fiyatlarına yapılan zamma rağmen bazı sebepler dolayısile kış navlunlarına nazaran bir miktar daha düşük olacağı anlaşılmaktadır.
TEFRİKA No. 11
Yazan: Muazzez Tahsin BERKAND
mm
Yukarı çıkan merdivenin babına geldikleri zaman neşeli kahkahalar ve bağırışmalar duydular. Ali Bey glilUmsedi.
— Galiba Vivet'in misafirleri var.
— Vivct kimdir efendim?
— Kızım Vicdan. Onu kendi iBml-> çağırmamızı istemiyor, adını beğenmediği için kendibine Vivet dedirtiyor.
— Halbuki Vicdan ne güzel bir i-
Bim!
— Değil mi? Deli kız bunu anlamıyor, kendisini ille de mektepte arkadaşlarının taktıkları bu İsimle çağırmamızı istiyor. Biz de onun sözünden çıkamıyoruz. Haydi gel yukarı çıkalım.
Genç kız trabzana dayanarak durdu. Dudakları titriyor, gözleri kara-rıyordu.
— Nc oldun yavrum? Yoruldun mu?
— Hayır.
— O halde niçin yUrUnıUyorsun? Eu suale cevaben Kezbanın gözlerinden iki İri damla yuvarlandı.
— Niçin ağlıyorsun çocuğum?
— Yalvarırım size beyefendi, beni burada bırakınız, yukarıya çıkarmayınız.
— Nasıl olur Kczban? Hem bana neden amca demiyorsun? Korkma yavrum, yukardakiler fena insanlar değillerdir. Göreceksin, bana alıştığın gibi onları da yadngamıya-
Harp Vaziyeti
Yazan
İhsan BORAN
Emekli kurmay subayı
Gavadan Bir Ses
'4
(Başı 1 hvclde) — *—
1 — Yugoslav ordularını çlmalo atarak Yunan ve İngiliz kuvvetlerinden ayırdı, cenubi Yugoslftv-yadan Adriyatik sahiline olan me-, »afenln hemen yarınını elde etti. Şimalden taarruza ve cenuptan 1-hataya uğrayan Yugoslav ordusu cenup İstikametinde taarruz etmekle bu mahzurların önüne geçebilir.
2 — Yunan ordusu Yar d ar garbına çekllmlye mecbur edildi. Var-dar şarkında kalan Yunan topraklan ve Ege denizi sahilleri ta-mamile işgal altına alınacaktır. Yunan ve İngiliz orduları, Arnavutluktaki cepheye uygun olarak Ohrl gölü İle Vardar ağzı arasında şimale müteveccih bir müdafaa mevziinde muharebe verebilecekler ılir.
3 — Cenubi Yugoslavyadaki en
İyi yollar, köprüler vo demiryolu ele geçirilmiştir. Yunanlstana taarruz İçin bunlar İkmal bakımından büyük rol oynıyacaktır.
Bundan sonra Alman ordusu ne yapacak? Şu hareketleri yapması muhtemeldir:
1 — Perlepeye giren seri birliklerle cenuba İlerlemek, Manastırı İşgal ederek Köprülü - Pcrlepe -Manastır demiryoluna hâkim olmak.
2 — Köprülü - Usküp - Kalkan-delen mıntakasına giren seri birlik lerle Arnavutluk hududuna ilerlemek. Bu hareketin İki hedefi o-labilir: Biri İtalyan ordusile birleşerek Yugoslavyayı tamamlle tecrit etmek, diğeri Üsküp - Kal-kandelen - Ohrl demiryolunu ele geçirmektir.
3 — Diğer cephelerde taarruzlara devam ederek Yugoslav ordularını orta Yugoslavyaya sıkıştırmak ve muhasara çemberi içine almak.
Yugoslav orduları başkumandanlığı, Almanların bu hareketine ancak cenup istikametinde taarruz etmekle mâni olabilir. Aksi takdirde Yugoslav orduları, orta Yu-goblavyâdaki dağlara çekilerek ters cephelerle muharebeler ver-miye mecbur kalacak, harbi idame İçin İkmal ve takviyeden tamamlle mahrum olacaktır. Müttefik ordular başkumandanlığı 30 Yugoslav tümeninin elden çıkmasına mâni olmak İçin şimal İstikametinde taarruz etmeyi elbette düşünmüştür. Fakat bunu yapmak için elinde şimdiki halde kâfi kuvvet yoktur.
Yunan ve İngiliz kuvvetleri Vardar şarkından veya Doyran gölü-Manastır hattından muhtemel bir Alman taarruzu karşındadırlar. Yapılacak bir iş varsa o da - evvelce Yugoslavyanın mihvere İltihak ettiğine göre - tasarlanmış olan müdafaa plânını tatbik etmektir. Bu müdafaa plânının esası Vardar ağzı ile Ohrl gölü arasında şlıpal ve şimali şarkiye teveccüh eden bir müdafaa mevziinde yerleşmek, Arnavutluk cephesin) bu yeni tutulacak mevzie göre düzeltmektir.
Yugoslav ordularını daha şimale sürmedikçe vo Arnavutluktaki İtalyan ordularlle bîrlcşmedlkço Alman ordusunun Yunan ve İngiliz kuvvetlerine taarruz etmesi muhtemel değildir. Fakat altı gün dür devam eden muharebelerin neticesinde ortaya çıkan mahzur, Yugoslav ordularının şimale atılarak münferiden mağlfıp edilmesi tehlikesidir, bu tehlike henüz büyümemlştir. Lâkin Yunan - İngiliz kuvvetlerinin taarruza muktedir olamamaları yüzünden epeyce ehemmiyet kesbetmlştlr.
Alman orduları, Yugoslavyayı harp harici bırakmağa mııv ı'-.ık olurlarsa, o zaman Balkaoiurdu Adriyatik ile Ego denizi arasında Yunan ve İngiliz kuvvetlerine karşı bir tek cephede harp etmek fırsatını kazanacaklardır.
çaksın.
Genç kız doğruldu. Yine Nazire Hanımın aeaini duyuyorum sanmıştı. Ona şöyle diyordu.
— Sakın korkma, kendini oradaki insanlardan aşağı görme ve onların bütün sözlerini karşılıyacak kadar mağrur ve metin ol! İlk günden kendini ezdirlrscn bütün ömrünce seni ezerler.
Bu uzak ses, ona yine sükûnet verdi. Elinin tersile gözlerini sildi.
— Buyurunuz, çıkalım amca.
O dakikada kalbinde esen fırtınayı onu yakından tanımıyan bir kimsenin keşfetmeyi kabil değildi.
Merdivenden gelen ayak sesleri, kahkahaları ve çığlıkları susturmuştu. Ali Beyle Kezban yukarıya çıktıkları vakit, kapısı açık duran salonda bulunanların gözleri, gelenleri görmek için merdivene çevrildi. Bir iki kişi birden yerlerinden kalktılar. Kimisi yandaki salona geçti, bazısı sofaya doğru yürüdü. Kezban bir çok bakışların kendisine dikildiğini his-
Yusuf Hilmi Bana
Memleketinin Dertlerini Döktü
Yazan: Neriman Hlkmtt
O hür olmıyan bir toprağın çocu- vardı ki o tnonezyalılarm Gandisi
gudur. Birkaç sene evvel tanışmıştık, îstanbula iktisat tahsil etmek isteğile gelmişti. Gazetecilik de yapıyordu. Somatrada çıkan «Pan islâm* gazetesine Türkiye hakkında yazdığı yazılarda inkılâbımızdan hay ranlıkla bahsetmektedir.
Alfiyan Yusuf Hilmi ile bu defa da üniversite koridorlarında buluşacaktık. Sözünü dakikası dakikasına tuttu. Geldiği zaman her vakitki tat lı gülümseyişi vardı. Karşılıklı bir banka oturduk. Alfiyan evvelâ mem lekelinin tarihinden bahis açarak:
— Biz İnonesyanın en eski sakinleriyiz, dedi. Milâttan evvelki tarihimiz karıştırılacak olursa dinimizin, medeniyetimizin, yaşayışımızın bam başka olduğu görülür. Sonraları Hin dular geldiler, bizim kültürümüzle onların kültürü karıştı başka bir me deniyet meydana geldi.
înonezyanm küçük adalarında bir çok krallıklar vardı. Sîrinicaya adındaki kral bunları birleştirerek bir im paratorluk vücude getirdi. Zamanı en azametli en parlak dev/imizdir. tlim, edebiyat her şey yükseldi. Üniversitemize Cinden, Siyamdan talebeler gelirdi.
Fakat 1560 da Por*|ekizler biçden kara biber almağa geldiler!.. Gelmez olsalardı, bir dah4 gitmediler. Arkalarından IspanyoIlAr, sıra ile Felemenkler; ormanları zengin toprakları bereketli olan yurdumuza
yerleştiler.
— Peki ama, Alfiyan, bu ziyaretçilere karşı sizde bir hareket yok mudur?...
— Nasıl olmaz? Biz Türkiycyi Atatürkü İnönünü niçin bu kadar seviyoruz? Biz müslürnanız fakat size olan hayranlığımız, yakınlığımız dindaş olduğumuzdan İleri gelmiyor. Bugün artık biz Türkiyeyi bir ideal gibi seviyoruz. Bu ideal ve sevgide bir İstiklâl meşalesinin aydınlığı vardır.
Evet sorduğunuz bu sualin cevabı bugün bizde vardır. 65 müyonluk bir insan kütlesini üstünde barındıran bir toprakta hiç hürriyet âşıkları bulunmaz mı? Bunun yarım milyonu Hintli, 2,5 milyonu Etalit vc hı-ristiyan yerlilerdir. Biz diğer geriye kalan kısım müslüman Inonezyalıla-rız...
Bundan otuz sene evvel kurtuluş hareketleri başladı. Inonezyalüarın kalbini istiklâl kıvılcımları sarmıştı. Bu büyük bir yangın halinde bu-güno kadar devam ediyor. Bu uğurda birçok cemiyetler, partiler vücude getirildi.
— Bu partilerin gayeleri nc idi?
— Tabii istiklâl!.. Fakat bunların çalışma yolları başka b^şka idi. Kimi halkı gençliği yetiştirmek istiyor,
ona milliyetçiliği aşılama^ gayret ediyordu. Kimi bir islâm bir\jgi kur mak için uğraşıyordu. Ama yiı\o hep sinde ayni gaye birliği ve ateşi vardı. Meselâ: Devanturo, Tamanslsva, Halı Agus Salim gibi idealistler a>*-rı yollardan ayni fikir İçin ileri hareketler yapan kimselerdirler.
— Bunların içinde en çok sevilen hangisidir?.
— iki büyült siyasî liderimiz daha vardır. Yazık ki bugün onlar menfada bulunuyorlar. Birisi Dr. Hutta, diğeri mühendis Sukarnodur. Bunların partilerinin adı da «Parti İnonez-yadır» çok radikaldirler. Tam ihtilâl cl bir ruh taşırlar.
Bir de geçen sene ölen Dr. Sutomo
setti. Ayni saniyede yine uzak dost sesini duydu:
— Cesaret!
Sofanın ortasına gelmişlerdi. Ali Bey karısına:
— Güzide, işte Kezban? dedi. Gonç kı?, yeşil bir elbise içinde
çok süslü görünen bir hanımın ken-dısino yaklaştığını gördü. Beyaz bir el ona uzanmıştı.
— Hoş geldin kızını.
Bu yumuşak eli tuttu, hürmetle ağzına, sonra başına götürdü. Bunu müteakip sırasile Nigar ve Fâzilc Hanımların ellerini öptü.
Kalın halılar üzerinde korkak a-dımlarla yürürken kızarıyor, herkesin gözlerinin kendisini süzdüğünü hissettiğinden ayakları karışıyor, büsbütün şaşırıyordu. Onun bu heyecanı Ali Beyin nazarından kaçamazdı. Kalbinin garip bir merhametle sızladığını hissetti. Nihayet bu kız da onun kızı İdi. Burada yaşamağa hakKi vardı. Bu düşünco ile Kezbanın elini tuttu, yanlarına ge-
ldi. Onunla bir tutulabUecek yüksek bir insandı. Kendisi tıp yüksek mektebinde profesör idi. 1936 da dünya seyahatine çıktı. Dönüşte bizdeki bu ayrı partileri bir araya toplayıp birleştirdi, milli bir federasyon meydana getirdi. Hepsini bir çatı altına aldı. Bizim lisanda buna (Gidon nasyonal) deriz ki sizde (Büyük Millet Meclisi binası) mânâsına gelse gerek.. Buna başka bir karşılık bulamıyorum.
Dr. Sutomonun yerini bugün Gu-navan adında biri aldı. Bununla beraber o yine unutulmamıştır. Halkın isteği İle cesedi bu binanın bahçesine gömülmüştür.
Dr. Sutomo memleketimizin tam denizci olmasını istiyordu. Hele Av-rupaya talebe gönderilmesine asla ta raftar değildi. Tahsil için daima Tür kiyeyl, Japonyayı tavsiye ederdi. Çünkü gençliğin Avrupa zihniyetini almasını istemiyordu. Asya hususiyetlerinin kaybedilmemesine ehemmiyet veriyordu. Bunun da bir muhit
meseleyi olduğuna kani bulunduğundan Türkiyeyi Japonyayı tercih ediyordu. «Japonlar çalışkandır. Onların yalnız bu tarafina dikkat ediniz. İdeallerinizi yalnız ve yalnız TtJrkiyeden alınız. Türkiye sizin için baştan başa ideallerle doludur.
İşte ben bundan dolayı tahsilimi Türkiycdc yapmağa geldim..
*
Bir aralık mevzuumuz bugünkü
vaziyete atladı:
— Bugünlerde memleketten haber alamıyorum, dedi. Harpten evvel înonezyalılar, Felemenklcrc büyük müşterek tehlikeye karşr bir olalım diyerek iş birliği teklif ettiler. Fakat
Yusuf Hilmi Alfiyan
Holattda parlâmentosu bunu kabul etmetiç. O zamanki Başvekil Colijn Holartfa için hiç bir tehlikenin akla gel^miveceğini söyllyerek itiraz etmişti Bu sefer bir harp patlarsa bunun 1914 deki gibi umumi olmıya cağını, yalnız Almanya ile Lehistan arasında kalacağını, yani Avrupa or taamda başlayıp biteceğini ima etti. Bu görüşün yanlışlığı bugünkü hâdiselerle belli olmuştur.
Holanda hükümeti yerli ahaliden asker yapmıyordu. Ben memleketten çıkmadan evvel 70 bin askeri bulunuyordu. Bu kuvvetlerle hangi taraf müdafaa edilebilsin, bunu kestirmek
güç...
— Bugünkü vaziyet karşısında şimdi sizce nasıl hareket etmek iyi netice verebilir?
— Holanda hükümeti ne yapacak bunu bilmiyorum. Eğer benim şahsî fikir ve kanaatimi soruyorsanız yalnız bunu söyliyebilirim. Bu da Holanda hükûmetile birleşerek her hangi bir taraftan gelecek tehlikeyi birlikte önlemektir.
Yine bunun da yapılabilmesi için Holanda hükümetinin bize «dahili bir istiklâl-* vermesi icap eder. Bugün en kestirme, en güzel hareket yoludur.
Yanından ayrılınca Alfiyan Yusuf Hilmiyi düşünüyordum. Bilseniz o ne kadar samimî, iyi bir çocuktur. Zekâsı ve duygularile mükemmel bir insandır. Görünüşünde Asyalı olduğunu gösteren hiç bir hususiyot yoktur.
İnşallah bu harpler bitecek, dUnya sulh ve sükûna kavuşacak. O da^ Türkiyede tahsilini bitirip memleketine dönünce kendi topraklarında istediği gibi bahtiyar yaşıyacak...
NERİMAN HİKMET
Ziraat Musahabeleri: 2
TOprak
Artırmak
İçin Alınan Tedbirler
rı
Köylüye Geniş Mikyasta Yazlık Mahsulluk
Tohumları Dağıtılmaktadır
İstihsali arttırma bakamından Ziraat Vekâletince esaslı tedbirler alınmakta olduğunu bundan evvelki yazılarımızda bildirmiştik. Bu defa geçen sonbahar vc kış mevsimlerinde ekilmiş olan tarlaların noksan kalan kısımlarını ekmek ve yazlık mczruatı çoğalt mak maksadile alınmış olan tedbirler üzerinde duracağız.
Malûm olduğu üzere ziraî mah suller, ekim itibarile iki esas guru ba ayrılırlar. Bunlardan bir kısmı »on baharda ve kış başlangıcında ekilirler, diğerleri de (yazlık mez ruat) adı altında ilk bahar aylarında toprağa atılırlar. Bu sene, ksşlrk mezruattan arta kalan tarlaları, anahsul itibarile pek verim li bazı ziraat nebatlarına tahsis etmek için Ziraat Vekâletince bu günlerde eeaalı teşebbüslere girişilmiştir.
Bundan bir müddet evvel zi-
len misafirlere onu tanıttı,
Ya.slr bir hanımefendi genç kızın iki kalın örgU İle arkasına bırakılan kumral saçlarını okşadı. Onu alnından öptü.
— Baksanıza Nigar hanım, yavrucuğun nc güzel gözleri var.
Nlgâr Hanım yaklaştı, hanımefendiye cevap verdi, fakat Kezban bu cevabı fşldcmedl. Yanındaki kalın kadife perdelerin arkasından gelen hafif bir ses dikkatini, bilâihtiyar, o tarafa çekinişti. îçerikl odada kendisinden bahsediyorlardı.
— Kezban hakikaten güzel kız değil mi Ferit? Hele arkasındaki çingene pembesi elbise tam son moda...
— Sus Vivct, baban işitirse kıyametleri koparır.
— Şakaklarının derilerini arkaya çeken sac örgüsüne dikkat ettin mi? Ya ayağındaki ince ve zarif kunduralara ?
(Arkası var)
raat Vekâleti mütehassısları, memleketin muhtelif mmtakaları-na seyahat ederek mahallen yaptıkları etütlerin neticelerini birer rapor halinde Bakanlığa takdim etmişlerdir. Tebkikat vilâyetlerin bilhassa tohumluk bakımından ih tiyaç.larmı temin maksadile icra edilmiştir. Bunun üzerine Ziraat Vekâleti vilâyetlere bir tamim yol Uyarak bu sene ilk bahar zer'iyatı bakımından olan ihtiyaçları sormuş ve vilâyetlerce gösterilen noksanların telâfisi için kararlar alınarak bir zamandanberi bu ihtiyaçlar temin edilmeğe başlanmıştır.
Şimdi yurdun yazlık ekim bakımından muhtelif mıntakalarına mısır, patates, fasulye, nohut ve çeltik (Pirinç) ile pamuk nebatlarının tohumları tevzi ediliyor. Bu tohumlar yurdun her hangi bir mahsulü en iyi yetiştiren mın-takalarından tedarik edilerek ilgili bölgelere gönderilmektedir. Bu tedbir sayesinde muhtelif yaz. lık nebatların tohumlarının ıslahı yapılmaktadır.
Memleketimiz muhtelif iklim ve toprak mıntakalarına ayrıldığı î-çin ziraat nebatlarının her tarafta ayni derecede verimli olmadığı malûmdur. Kışlık zer'iyatımız i-çin vasatı on bir hasılat hesap e-diyoruz. Halbuki yazlıklar kışlık, larla mukayese edilemiyecek derecede çok daha verimlidirler.
Ziraat Vekâletinin bir Vekiller Heyeti kararı alarak muhtelif vilâyetlere maliyet fiyatına dağıttığı yazlık tohumlardan meselâ nohut için Çanakkalenin pek meşhur o-lan İspanyol nohudu tohumunu seçmiştir. Bunun gibi Niğdenin fa. sulyası, Bolunun patatesi, Adapa-zarının meşhur mısırları tohumluk olarak dağıtılmaktadır.
Bu hususta Ziraat Vekâleti ens t i t ü istasyonlarının islâh ettiği tohumluklara da geniş sahalar tahsis etmiştir. Pirinç için ye pa-
[sTyasI İCMAL
Balkanlardaki
Vaziyetin Bilançosu
Yazan: M. H. ZAL
rf\ İmanların Fransadaki ta -0^^* an uzları sırasında işittiğimiz bir hikâyeyi yeniden duyuyoruz:
— Almanların bu kadar çabuk ilerlemesine sebep, Yugos-lavların bir ihmali imi$. Vardar köprüsünü atamamışlar. Bu sayede Almanlar, yolları üstünde müdafaa kabul eden başlıca manialardan birini zahmetsizce aşmışlar, bütün hesapları altüst edecek bir sürat temin edebilmişler. Almanlar, Fransada olduğu gibi, Balkanlarda da yıldırım harbinin ilk safhasını boy. lece sırf düşmanlarının hataları yüzünden kazanmışlar...
Bugünkü harp, en küçük bîr hata ve ihmali affetmiyor, plân. sizliğin, düşüncesizliğin, cüret, sizliğin derhal ağır cezasını ve* rîyor. Sonra fazla ihtiyat ta a-leyhe dönüyor. Cüretli bir kumarcı karşısında fazla ihtiyatlı ve korkak bir kumarcının çok defalar yutulduğu gibi...
Bununla beraber Yugoslavya-da görüldüğü söylenen ihmali bugünkü cesur ve dürüst hükümetin hesabına kaydedeme. yîz. Eski Damat Ferit tipi hü-. kûmet, memleketi eli, ayağı bağlı bir halde düşmana teslim için elinden geleni yapmıştır. Teslim olmağı kurduğu için mukavemete ait hiç bir hazırlık yapmamış, icabında müşterek hareket için Yunanlılar ve İngilizlerle hiç bir temasa yanaşmamıştır. Almanlar da yeni hükümetin ortalığı derlemesine, toplamasına zaman bırakmadan baskın tertip etmişlerdir.
Çoktan hazırlanan cüretli bîr düşmanın; aralarında henüz bir. lik kurulmayan müttefik kuvveleri grafıl avlaması tarihte ilk <îefa vaki olmuyor. Fakat memnuniyet veren taraf şudur ki Almanların saman alevî gibi parlamalarına rağmen karşılarındaki askeri kuvvetleri sarsamartuş-tav asıl ordularla hes^kz temasa gehnentsçr==4^; "î^tevcut şartlar altında yapılan bir baskının neticeleri hakkında bir bilanço ya. pacak olursak memnuniyet duymamız lâzımdır. Çünkü Yunan, Yugoslav, İngiliz kuvvetleri vaziyete hâkim olmasalardı işler bundan çok fena olabilirdi. Asıl orduların kurtulmuş bulunması ve Alman piyade kuvvetleri yc-tişînceye kadar aralarında işbirliği kurmağa ve müşterek plân yapmağa imkân ve vakit bulmaları ümit uyandıracak sebeplerdir. Eğer Yugoslavlarla müttefikler arasında temas kurulup cephe devamlı ve müşterek bir hal alırsa vaziyetin mühim bir kısmı kurtulmuş olur.
Macarların fırsattan istifade ederek Yugoslavyadaki Macar-lan kurtarmak bahanesile saldırmaları ve Hırvatistan «müstakil» adı altında yeni bir hükümet kurulması askeri vaziyet, le alâkası olmayan mevziî hâdiselerdir.
muk için Ziraat Vekâleti istays-yon ve çiftliklerin en güzel tohum lan dağıtılmaktadır.
Yazlık zer'iyatı çoğaltma bakımından alınmış tedbirler yalnız tohumluk tedarikine münhasır olmayıp araziyi sürmek ve ha zırlamak noktasından da çiftçilere büyük yardımlar yapılmasına başlanmıştır. Meselâ pamuk çiftçisinin en büyük dertlerinden biri tojSrağı sürecek vesaite olan ihtiyaçlarıdır. Pamuk zer'iyatı için toprağı çok derin sürmek lâzımdır. Bu iş traktörler tarafından en, mükemmel bir şekilde görüleb'le ceği için gerek Adana ve gerekse, Ege mıntakasına traktör ekipleri gönderilmiştir. Bu traktörler orta Anadoludan oralara sevkedilmiş lerdir. Ege havzası çiftçileri için Nazilli pamuk istasyonundan, A-dana ve çevresi müstahsillerine de Adana tohum ıslâh istasyonu ve üretme çiftliklerinin Akala ne vilerinden tohum yardımları yapılmaktadır.
Hazırlıkları vaktinde yapılmış olan bu yardım hareketlerinin memleketimiz müstahsilleri üzerinde derin intibalar yapacağı muhakkaktır. Ziraat Vekâletince bundan daha bir ay evvel açılan ankete cevap vererek itıyaçları-nı bildirmiş olan çiftçilerden hiç biri yardımsız kaımıyacaktır. Bu bahar için başlanmış olan bu yön den istihsali arttırma hareketinin ileriki senelerde daima inkişai ederek yurdun iklim ve toprak hususiyetlerine uygun osduğu ka dar yine memleketin ve zamanın ihtiyaçlarını karşılıyacak şekilde, idare edileceğine eminiz.
926304
V A T ÂT
12.4-941
HIKAY
Kuyruklu Yıldız
Yazan: Necla M AR AŞ
Ümitsiz, tesellisiz, içinde yaşat-•nıya bile haddi olmadığını düşündüğü bir aşkın esiri olmuştu. Necmi, Hifatı seviyordu. Bütün tesellisi o-,un nikah günü hususi bir hatıra *lmak Üzere verdiği yüzüktü, Vali paşanın konağında olup bitenleri düşünmüyordu bile.. Günler geçtikçe, içinde onlara karşı bir kin ateşlcn-miye başlamıştı. Nikahın ikinci a-ymda idi. Bir gün annesine:
— Anne dedi. Sen bugün konağa gideceksin! Ne yaparlarsa ne söylerlerse aldırma. Sade beı\im hastalığım dan, vo nikâh gününden sonra dü-zelemediğimden bahset Nazife kadın esasen kızının fikirlerine itiraz nedir bilmezdi. Onun çektiği giz li derde sebep olanlardan bir intikam aJmak düşüncesile konağın yolunu tuttu. Kapıdan içeri girdiği zaman jmmadığı tarzda bir hüsnü kabul gördü. Gelin görümce onu odalarına aldılar, ve ilk olarak:
— Kuzum Nazife kadın dediler. Se nin kız nasıl? Hiç bir yere çıkmıyor, hasta diye işittik de. Nazife ka 'Un büyük bir telaşla:
— Sormayın Hanım efendiciğim ledi. Nikah gününden beri bir türlü düzelemiyor..
fki kadın sezdirmeden birbirlerine
laktılar.
— Nasıl hastalık bu canım. Doktor füan baktı mı?
— Yok büyük sözüme tövbe, hiç doktora baktırır mı?
— Peki neresi ağrıyor?. Nazife ka dm başını yapmacık bir mahcubiyet le iğdi. sesini çıkarmadı.. Gcîin görümce başlarına birer balyoz yemi? gibi sustular, ve artık gidinceye kadar Nazife kadınla bir kelime dahi konuşmadılar.. Tekrar ya'rız kaldıkları zaman hanım efendi isyanla yc rinden fırladı:
— Haydi bakalım ne yapacağız şimdi dedi. Göndün mü kahpenin ba stmıza Ördüğü çorabı. Ah bunu hep sen yaptın hanrm abla nereden uydum senin sözüne. Nahide do otuzunu yeni astı biraz daha bekliyeme7 miydi.. Lokman ruhu şişesini yarıya kadar avuç un a boşaltıp boynunu, şakaklarını oğmaya başladı.. Hileli ve fesatlık işlerde pek faz!a ehliyet sahibi olduğu için mahallod** akıl hoca sı diye anılan görümce hanımın da nutku tutulmuştu. Fakat bu kadar hücuma da dayanamazdı. Parmağını şöyle bir havada devrettikten sonra
— Ah dedi. Ne budala şeysin! Her ?eyi bu kadar yoluna koyduktan sonra işi bozacak değiliz ya. Şayoga-na söyleriz aşağı mescidin imamını gizlice tutar. Bizim kızı alıcının yamacına bir gece nikâh ettiriveririz.. Kırk beş yaşmı çoktan geçtiği halde, hâlâ kendi kendine en ba.ıit bir muhakemeyi yürütmekten âciz oian
. gelin hanrm bu fikri pek pa.iak uul muş olacak ki heyecanla görümcesi nin boynuna sarıldı. Sevincini gizlemeden onun şayanı hayret zekâsını tebrik etmeğe başladı. '
?
Aradan hazırlık ve gürültü İçinde uzun bir sene geçti. Vali Paşanın da madı Madrit sefaret kâtiplerinden j Necmi Rifat Bey düğün münasebe-tile mezuniyetle memleketine avdet etmişti. Artık bütün vilâyet halkı bu iki yüksek aile arasındaki düğünün dedikodusu ile meşguldüler. Her
kes Necmi Rifatın Nahide ile izdivaca nasıl razı olduğunu merak ediyor du. Paşanın çirkin ve huysuz kızına da bu evlenme münasebctllc âdeta bir gurur gelmişti. Kimselere gözükmüyordu. Hanımefendi ile görümce-hanım ise yaptıkları işlerin iyi neticesinden emin, büyük bir huzur içinde çehiz hazırlığına nezaret ediyorlardı. Yalnız bütün bu müddet zarfında küçük hanımın son derece gizli olarak ahçı yamacından tosun gibi bir oğlan çocuğu dünyaya gelmişti... Düğün fevkalâde mutantan ve debdebeli oldu. Beyaz duvağı içinde bin türlü ihtimamla süslediği yüzünün sekaletini örtemiyen vali paşanın kızı, kaynana ve görümcelerinin arasında epey bir fısıltıya sebep oldu ise de, onların yanıldıklarını tahmin etmeleri, ve akşama oğullarının her şeyi düzgün bulmasını temenni etmeleri ile mesele uzamadı.. Koltuk taki şüphelerini aydınlatmak için sa atlerl iple çeken Necmi Rifat ise gelinin yüzünü örten ipek duvağı açınca bttyflk bir hayNtSe bağırmaktan kendini alamamıştı. Fakat Nahide-nin anide akan göz yaşlarını görünce hareketinin pek kaba düştüğünü intikal etti. Çirkin bir kadın da olsa göz yaşı en katı kalplere tesir e-den bir silâhtır. Necmi RLfat yavaşça gelinin elini tuttu. Sesine mümkün olduğu kadar mülayim bir ton vermeğe çalışarak:
— Affedersiniz dedi. Aramızda bir anlaşamamazlık, bir yanlışlık var. Sizi hiç bir yerde gördüğümü zannet m i yo m m. Rica ederim bana yardım edin. Pek müşkül bir mevkideyim. Nedir bu hal.. Vali Paşanm kızı omu zuntı silkti. Kelimeleri yarım yarım ve biraz peltek olarak:
— Hayır dedi hiç bir şey yok. Ben sizin nikâhlmız Vali Paşanm da kızıyım. Genç adam kendine imdat bulmuş gibi yerinden kalktı.
— O halde dedi. Size nikâh günü bir hatıra bırakmıştım onu lütfeder misiniz?
Nahide telâşla yerinden kalktı.
— Peki dedi. Madem ki istiyorsunuz getireyim.. Biraz sonra odaya giren gelinin kucağında beyaz ipekli takımlarla kundaklanmış bir çocuk görülüyordu.
*
Perde güzel bir temsille açıldı, hafif bir vodvil olarak devam etti. Ayni şekilde gitseydi, kahkahalı bir komedi ile kapanacaktı. Fakat sonu vali paşalar için çok acı bir facia ile neticelendi..
Kucağında kundakla içeri giren gelini bir yana savurup bağırmaya başlıyan Necmi Rifatın sesine bütün ev halkı koşmuş. Paşa başta olmak üzere kurulan divanda hanım efendi ile görümce hanım vaziyeti birer birer anlatmağa mecbur olmuşlardı.
Ortada bir de çocuk meselesi olduğundan Vali Paşanın kerimesi Na hidc Hanımın ahçı yamağı Hüseyi-nin mahremi olması dolayısile şer'I şerifle Hüseyinc tecdit nikâhına karar verildi.. Ve mektupçu Beyin man dumu Madrit sefaret kâtiplerinden Necmi Rifat Bey Efendi do kaderine boyun eğerek, aylardanberl hayalile yaşadığı sevgilisi Zebrayı bulmak ü-zerc hamam ustası Nazife kadınm tek odalı evine doğru yürümeğe başladı. . SON -
Sivrisinek ve Leylek
Tılsımları
İstanbul Horozları Niçin Erken
Erken öterlermiş
Haftanın filmlerinden: «Mukaddes vazife» den güzel bir sahne
Amerikada Yerleşmiş
ngılız
Artistler
Bunların Başta Gelen ve
Meşhuru Şarlo'dur
Özdem Gazinosunda Bir Kavga
Gazino Sahibi İle Garson Bedri Müşteriyi Sol Kaşından Yaralamış
Evvelki gece Beyoğlunda özdem gazinosunda içki yüzünden gazino sahibi, garsonlar ve iki müşteri birbirlerine girmişler ve yekdiğerini yaralamışlardır.
Evvelki gece saat ikide Beyoğlunda Taksimde İmam sokanında Özıdem gazinosuna gelen Niyazi ve arkadaşı VeM>i garsondan içki istemiştir. Garsonun vaktin geç olması hasebile içki vermeği reddetmeni üzerine kav. ga bağlamış ve neticede gazino sahibi Hakkı ve gareon Bedri müşteri Niyazinin sol kaşını bir cisimle yaralamışlardır. Zabıta .ıâdiseye el koymuştur.
Bîr Amele Karpit Kazanının
Patlaması Yüzünden öldü
Sütlücede Karaağaç caddesinle 129 numarada demir fabrikasının atölyesinde oksijen kaynağı yapılırken amele Rıza oraya gelmiştir. Amele Rıza hiç vazifesi değilken oradaki karpit kazanını karıştırmağa başlamış ve karıştırma neticesinde kazan patlamıştır. Amele bu patlama sonunda aldığı yaralardan kurtulamıyarak ölmüştür.
•fa Üsküdarda, Selâmiali mahallesinde. Hamam sokağında 20
numarada oturan İsmail Gücü, evinin merdivenlerinden inenken yuvarlanmış ve zaten sakat olan iki bacağı yeniden kırılmıştır. İsmail tedavi edilmek üzere hastaneye kaldırılmıştır.
o
Devlet Demiryolları Tekaüt
Sandığı
Devlet Demiryolları Tekaüt bandığı kanununa bazı maddeler ilâvesi hakkında tanzim edilen lâyiha Büyük Millet Meclisinde görüşülmektedir. Lây.'hanın ka-bulılc bu paraların haczedilme-mesi, mütekaitlere ait maaşların her üç ayda bir peşin olarak verilmesi temin edilmiş olacaktır.
Film diyarında İngilizler büyük ' bir koloni teşkil etmektediler. Amerikan sinemasının artistlerini ekseriyetle İngilizler teşkil etmektedir. ı Bunlar uzun zamandan beri ana vatandan uzakta bulunmalarına rağmen aslen İngiliz olduklarını hiç bir | zaman unutmazlar. Memleket adet | ve ananelerine dalma hürmet eder her zaman onları sadakatle tatbik e- | derler. Milli bayramlar: toplanarak, bir arada kutlarlar.
Daha eskiler (uzun senelerdenberi Amerikaya yerleşmiş olanlar) yeni gelenleri himaye ederler, onlara cesaret aşılarlar, ve kendilerinin başlangıçta maruz kaldıkları güçlüklerden ve sukutu hayallerden onları ko rumagl vazife telakki ederler. «Hepi miz birbirimizi koruruz. Bu. büyük ailenin araşma hiç bir kıskançlık j hissi, hiç bir anlaşamamazlık gire-1 mez; vatan hasretini biraz olsun din diren, bize memlekette kendi asıl e-vimize dönmüşüz hissini veren, toplantılarımızın kıymetini takdir ede-riz^ derler.
Amerikada en büyük muvaffakiyet kazanan İngiliz hiç şüphesiz Charlie Chaplindir. Onu, otuz senedenberl tanıyan Amerikalılar benimsemişlerdir. Fakat o hiç bir zaman İngiliz olduğunu vo İngiltereyl unutmaz
Bugün bütün dünyaya şöhret salmış olan artistlerden. Victor Mac Saglcn, Leslic Hovard, George Brent, Hcrbert Marshall, Ronald Colnıan, Gary Grant, Lionel Artvin, İngilizdir ler. Yeni gelenler arasında (Yani 1930 dan sonra Holivuda gelenleri Charles Langhton, VVallacc Ford, Errol Flynn, Elizabcth Allan, Made-leine Carrol, 1da Lupino kendilerine şöhret teminine muvaffak olmuşlardır.
Son günlerde Uç İngiliz daha, yeni Amerikan filmlerinde, birdenbire parlayıvermişlerdir. Evvelce memleketlerinde tanınmış olmalarma rağmen Amrrikada hiç isimleri işitllmi-yen bu irtlstlcrden Vivien Leigh, rüz gar gibi geçti filmindeki Skarlct rolü ile kendini tanıtmıştır; Lavrcnce
Oliver. Rebecca filminde (Gazetemizde üzüntü ismile neşredilmekte olan tefrikanın filmi) Maks de Vinter rolünü fevkalade muvaffakiyetle başarmış ve birden şöhret kazanmıştır; Arına Neagle mevzuu İngiltere tarihinden alına bir filmde kraliçe Viktoria rolünü mükemmel bir suret te başararak yıldızlık mevkiine ulaşmıştır. Bu filmde genç artistin makyajı bilhassa nazarı dikkati çekmiştir. Güzel ve genç bir kraliçeyi sonra arkasında 60 senelik bir iktidar devresi bırakan ihtiyar bir kraliçeyi temsil etmiş ve çok muvaffak olmuştur.
Harp ilan oldu olalı Holivudda bulunan İngilizler çalışmalarını faz-lalaştırmışlar ve ana vatana mümkün olduğu kadar yardrmda bulunmak için ellerinden geleni yapmağa uğraşıyorlar. Silâh tutabilenler vatana dönüyorlar. Alan Movbray geçen harpte aldığı yaradan dolayı bu harbe iştirak edememiş fakat uzaktan yararlık göstermek için, sinema yi terkederek Kaliforniyadaki Britanya konsolosluğunun askerlik şubesinin başına geçmiştir. Silah altına çağrılanların ve gönüllülerin vatana şevki ile meşgul olmaktadır.
Madeleine Carroll, Santa Monica daki muhteşem villâsında bir salon açmış, her çarşamba günü, yardım etmek istiyenler bu salonda toplana rak, örgü örüyor, dikiş dikiyorlar. Buraya yalnız İngilizler değil birçok Amerikalılar da devam etmektedir. Ve her ay kocaman paketler, sarışın artistin delaletile Londraya gönderiliyor.
Misters Ronald Colman (Benita Hume) kızıl haç menfaatine bir satış pavyonu açmış ve bu fevkalâde rağbet bulmuştur. Her ay bu satış tekrar edecektir.
Anna Neagle, Birleşik Amerika devletlerinin mühim şehirlerinde bir dans ve şarkı turnesine çıkmıştır. Ka
zancını hava bombardnnanlan felâketzedelerine yardım cemiyetine ver mistir.
| Son zamanlarda İngiliz kralı tara-! fından kendisine Slr unvanı verilen I Raymond Massey zengin para kol-I leksiyonundan, çok eski bazı parçaları müzayede ile satışa çıkarmıştır. Menfaate olduğunu bilenler müzaye-' deyi arttırdıkça arttırmışlar, ve iki I yUz dolardan bin dolara kadar yük-selen parçalar olmuştur. Leslle Hovard propaganda servisinde çalışmaktadır ve sık sık İngiltere I ye gidip gelmektedir.
Vivien Lelgh, fevkalâde kıymet verdiği bir inci gerdanlığı satışa çıkarmıştır. Bu kolye eskiden bir Hind linin annesine hediye ettiği çok kıymetli bir antikadır. Vivien Leigh kolyenin mukabilini Londrada bir doğum evine hediye etmiştir, sevgilisi Laurence Olivicr'de Vivien'in hediyesine, güzel bir çek ilâve etmiştir
İşte gördürünüz gibi tehlikeden I uzakta bulunmaları Holivuddaki ingilizlerin çalışmalarına mani teşkil etmemektedir. Hepsi her vasıtaya müracaat ederek, ellerinden geldiği kadar sevgili memleketlerine yardıma koşmaktadırlar.
GELİBOLUDA KONFERANS
Gelibolu, (Hususi» — Vaziyeti hazıra hakkında konferans vermek ü-zere Çanakkaleden şehrimize gelen mühendis Tevfik, halkevi salonunda ve kaJabalrk bir halk kütlesi önünde ilk konferansını verdi.
Türkiye hudutları vo kahraman Mehmetçiklerden bahsettiği anlarda koca salon alkışlarla çınladı. Bütün
halk, mili! vahdet ve birliğe bağlılıklarını coşkun tezahürlerle isbat ettiler.
Bursada Çocuk Kütüphanesi
Bursa, (Hususi) — Bir müddet evvel şehrimizde bir çocuk kütüphanesi açılmıştı. Bu kütüphanede çocuklar yalnız kendilerini alâkadar eden kitapları bulmaktadırlar. Bu kü tüphano o kadar fazla rağbet görmüştür ki, genişletilmeye hakikaten ihtiyaç görülmüştür.
Eski İstanbullular şehrin sıhhi ve içtimai düzenini hep tılsımlarda ararlardı.
Bizanslı Istanbulda ve Dördüncü Murat zamanına kadar I Ürk Istanbulda sivrisinek yoktu. Şehrin içinde ve civarında durgun suiarın ve bataklıkların bu->unmamasına dikkat edildiği için sivrisinekler yaşama ve üreme im. kânını bulamıyorlardı.
I laibuki eski.er sivrisineği Is-tanbuia bir tılsımın sokmadığına inanınardı. Bu tılsım da adını bir semte bırakan c Altımermer» a-bıdesinin ustu: de idi. Burada bulunan altı muhteşem mermer sütundan birisinin üstünde tunçtan yapılmış muazzam bir karasinek heykeli vardır. Bu sinek İstanbul havasına daima bir eşekarısı vızıltısı yaydığı için sivrisinekler korkar ve şehre giremezlerdi. Bu sinek altı büyük adam adına dikilen heykellerden Kavala hâkimine nisbet edilen sütunun üstünde idi. Eflâtuna nisbet edilen ba$_ ka bir sütunun üstünde de büyük bir sivrisinek heykeli vardı.
Onuncu ve on birinci asrı hicrîde ^<altı mermer»!er ayakta idi. Evliya Çelebi bunları görmüş, fakat üstlerindeki tılsrmlan bulamamıştır. O vakit tılsımların hâlâ tesir bıraktığına inanıyor ve diyordu ki:
«Altı mermerin birinde Eflâtun ilâhi bir sivrisinek sureti ihdas edip Islâmbola sivrisinek dü. hulünü menetmiştir. Hâlâ ameli tesir eder.
Leyleği bugün biz baharın bir müjdecisi gibi telâJcki ederiz. Onların göklerde helezonlar çizerek gelişleri içlerimize bahar sevinci ve ferahlığı verir. Bizanslılar her nedense leyleği sevmezlerdi. Belki de Mısırlıların takdis ettikleri karaleyleklerin fasilesinden olduk lan için hıristiyan Bizans putperestlerin bu uzun bbcaklı nim mabutlarını kendi kiliselerin in ve bacalarının üstlerinde görmek istemezlerdi.
Türk İstanbul da haram ve helâl seçmemekte müraî hacılara benzedikleri için leylekleri <cha-cıbaba^> diye adlandırırlar ve zahir şehrin içinde görünmelerini arzu etmezlerdi.
«Yılanı yutar yine hacıbaba, çıyanı yutar yine hacıbaba» atalar sözü de bu mahlûkları kötülemek için söylenmiş olacak...
Nasrettin Hocamız da leyleği bir kuşa benzetmek için ayaklarını ve gagasını kesmemiş miydi? Eski İstanbul ve Türk İstanbul sütun, heykel, kilise, cami, minare, türbe, sebil, çeşme, kervansaray gibi binlerce abide ile süslü idi. Bunların kirle t ilmemesi için leyleklerin şehir içinde yuva kurmaları istenilmezdi. Belki de leylekler harap baca ve kule bulamadıkları ve yahut çocukların izacından ve yem bulamamaktan korktukları için sûrların sardığı şehrin içinde yuva kurmazlardı.
Eski inanışlara göre leyleği ls-tanbula sokmayan da Altımer-merdeki altı sütundan birisinin üstünde bulunan ve Bukrata nisbet edilen bir leylek heykeli idi. Bu leylek rüzgâr estikçe gagalarını bıribirine çarpar ve çıkardığı sesi duyan her leyleği cansız ye-
re sererdi. Evliya Çelebimiz bu tılsımı da şöyle anlatır:
cAltıncı tılsım yine altı mermerin birinde Bukrata mensup bir leylek resmi vardı. Bu leylek rüzgârın ianesile sada urdukta. Dersaadette nekadar leylek varsa heiâk olurdu. Hâlâ İstanbul içinde leylek bulunmaz ve âşiya-nc yapmaz. Lâkin Eba Eyüp ve Üsküdarda çoktur.»
Horozu çok olan yerin sabahı erken olur derler. Eski İstanbul çok erken uyanırdı. Şehri iktısad? genişliğe, refaha ve temizliğe kavuşturan; eski istanbulluların çok çalışkan olmaları idi. Onlar horozlar seslerile geceyi çimdîkle-meğe başlarlarken uyanırlar ve idlerinin başına geçerlerdi.
Bizans folklorunu benimseyen Türkler Istanbulun erken uyanışını da bir horoz tılsımına atfederlerdi. Tılsımı da Çelebimizden dinleyelim: î
«Yedinci tılsım yine Altımer-merde ve ismi Sukrata mensup bir horoz resmi idi ki yirmi dört saatte bir ikere sayha urarak cemi horozları ikaz ve onlara delâlet ederdi. Elhaletühazıhi Is-; lâmbolun horozları sair şehirlerin horozlarından evvel nara urup. cümle naimiyni lisanı hal ile salâ-, ta davet ederler.»
Bu altı mermerden birisinin üstünde de kocaman bir bozkurt heykeli vardı. Bu da Istarvbula vc civarına kurt sokmayan bir heykeldi «İstanbul koyunlarının sah-j ralarda çobansız gezip kurt şerrinden azade olmalarına» hizmet ederdi.
Evliya Çelebinin sözlerinden anladığımıza göre bu altımermeı onun zamanında hâlâ ayakta duruyormuş. Ben bu yazıyı hazırlar-ken Altımermer civarında uzun tetkikler yaptım. Bu mermerlerden eser yoktur. Ya bu sütunlar sonradan yapılan ma betlerde kullanıldılar ve yahut ta yıkılarak toprak altında kaldılar. Bizans tarihleri böyle altı sütunlu bir abideden bahsetmediklerine göre Evliya Çelebinin vazdığı bu sütunların yıkılmış bir mabedin ayakta kalan direkleri olması çok muhtemeldir. Şimdi harap bir halde bulunan Altımermer karakol bina-sile arka t-rafında yalnız minare, si kalan Yolgeçen camii arasındaki harabede muazzam mermer sütunlu bir Bizans eseri bakiyesi görülmektedir.
Bu harabenin üstünde «Çabuk, işiten Meryem = Georgoepikos > mabedi vardı. Tarihler bu kilisenin içinde bir çok kıymetli tablolar bulunduğunu da kaydediyo:-k;. Bu tabloların içinde Hızırın resmi de vardı. Bu mabedin büyük direklerinin üstünde ve yahut mozaiklarının içinde leylek, kurt, sinek resimlerinin bulunması tılsım efsanelerinin doğmasına sebep olmuştur. Bizansın bu mukaddes mabedinde sivrisinek, kurt, leylek gibi şehre musallat olan afetlerin kaldırılması hususunda Allaha yalvarıldığı için de muhayyileler bu efsaneleri yaratmıştır. Esasen Evliya Çelebi de heykellerden değil resimlerden, tasvirlerden bahsetmektedir.
İbrahim Hakkı KONYALI
5 ORUNUZ
> O YLİYELİM
Müsabaka Mektubu
İ BUGÜN
\IPEK
I Sinemasında
Palavracılar
Büyük Komedi filmini görmelidirler. Ayrıca: Renkli Komedi ve Foks Dünya havadisleri.
Bugün saat 1 de tenzilâtlı matine
1 — Anadoluhl sarında Otağte-pe caddesi No. 6 da Bayan Ulviye Erdoğan soruyor: Kim kiminle evlcnmeli müsabakamı için gönderdiğim zarfın üzerine, (Kim kiminle evlcnmeli sütununa) cümlesini yazdım. Postaya verdikten sonra, zarfın üzerini yanlın yazdığım zehabına kapıldım ve tereddüt içinde kaldım. Bu mektubum size geldi mi?
Cevap — Merak etmeyiniz. Mek tubunuz geldi ve müsabaka zarfları arasına konuldu.
2 _ Bursadu Çekirge caddesln-
dc tütüncü İbrahim hanesinde Bayan Mükerrem Ol/er soruyor: Kim Kiminle evlcnmeli müsabakanızı çok cuzlp buldum. Buna ben do iştirak ermek İstiyorum. Takat bir cok noksunun vur. Bunlunu ikmali ınUmkün müdür?
Cevap — Noksan olan gazete
numaraları ile bedellerini posta pulu olarak bize yollayınız. Gazeteler derhal adresinize gönderilir.
*
3 — Galatada tüccardan O. Bar-dlkyan soruyor: Neşredilecek bir broşüre dercedllmek üzere. Terli malı propaganda ve Uân bürosu adreslle benden İlân istediler ve İlân bedelini peşin almakta ısrar ettiler. Bu, milli müesseselerin nıa-muiûtına alt resmi bir broşür müdür?
Cevap — Yerli Mallar Pazarından ve diğer milli müesseselerimizden sorduk. Bahsettiğiniz broşürün kendilerine ait olmadığı cevabını aldık. Binaenaleyh resmi vo milli değildir. Şahsi bir teşebbüs eseri olsa gerektir. İlân ve peşin para verip vermemekte muhtarsınız.
12.4.941
VATAN
¦RDÎveİÇTİMAî
Bir Türk
hctciisemi
1ELÜDÜ ŞERİF:
Sayın Mareşal Fevzi Çak-mak'ın kızı rahmetli Bayan Ayşo Muazzezin ölümünün ikinci yıldönümü olan 18 nisan 1941 cuma günü Hacıbayram camii şerifinde Mcvlûdü Nebevi okunacaktır.
EVLENENLER:
D. D. Yolları mamurlarından Kemal Mete'nin kızı Sevinç Mete i!e D. D. Yolları memurlarından Mustafa Güçsav evlenmişlerdir.
lzmirin tanınmış avukatlarından Bay Abdurrahman Akalı-
nın kızı Bayan Bchire Akalınla yüksek mühendislerden Bay Enver İzmirde evlenmişlerdir.
Çiftlere saadetler temenni ederiz.
Üsküdar Halkevinden:
13 nisan 941 pazar günü saat 21 de Evimiz salonunda büyük şair A'bdüıhak Hâmit için tertip edilen gecede:
1 — Ecvet Güresin tarafından şairin hayatı hakkında konferans.
2 — Ebelerinden bazı parçalar okunacak ve temsil edilecektir.
Davetiyeler idare memurluğun dan alınabilir.
Fenerbahçe-Beşiktaş Yarın Karşılaş yor
İs. sporda Galatasaray la Oynıyor
Millî küme maçlarına yarın Şeref stadında -devam edilecek ve istanbul şampiyonu Beşiktaş Fenerbahçe ile, Galatasaray da Is-tanbulsporla karşı karşıya gelecektir.
Günün en mühim müsabakası hiç şüphe yok ki, Beşiktaş - Fenerbahçe karsıla^şmasıdır.
Bu maçın şampiyonada oynayacağı role bir de Beşiktaşın bundan üç dört hafta evvel Fener-bahçeyi 7 - 1 gibi farklı bir netice ile yenmesinin yaptığı tesiri ilâve edersek bu karşılaşmanın ne büyük bir alâka ile beklendiğini anlatmak için fazla söz sarfetme-ğe lüzum olmadığı kendiliğinden tezahür eder.
Beşiktaşın Fenerbahçeye karşı elde ettiği neticenin gayritabiî olduğu siyah beyazlıların İstanbul-spor önünde güçlükle berabere kalmalarile de meydana çıkmıştır. Nitekim Fenerbahçeliler bu farklı mağlûbiyetten sonra ezelî rakipleri Galatasaray! yenmişlerdir. O Galatasaray ki; Fenerbahçe - Galatasaray maçından bir Safta evvel Beşiktaş] mağlûp etmişti.
Beşiktaşlılar millî küme maçlarına iyi bir vaziyette girmediler. s/e hergün mütemadiyen kuvvet^ lerinden kaybediyorlar. Halbuki /eMrliler günden güne formlarına girmektedir. Bugün Avrupalın birinci sınıf bir antrenörünün nezareti altında çalışıyorlar.
Beşiktaşlılar yarın her zamanki kadrolarını muhafaza edeceklerdir. Buna mukabil sarı lâcivertli-,1er en kuvvetli şekillerile Beşiktaş
karşısında yer alacaklardır. Bilhassa Fener müdafaa hattında yeni bir oyuncu yer alacaktır. Fikret te asıl mevkii olan solaçık-ta oynayacaktır. Haftalardanberi oynayamıyan Esat da takıma girecektir.
Bu suretle Fener müdafaası kuvvetlenecek, Fikretin solaçık oynamasile hücum hattının gol kabiliyeti de düne nazaran yüzde kırk hattâ yüzde elli artmış olacaktır.
Şu var ki, Fenerbahçe - Beşiktaş karşılaşması senenin en çetin maçı olacaktır.
Bu mühim maçın idaresi Adnan Akına verilmiş bulunuyor. Şu muhakkak ki, bu arkadaşın omuzlarına ağır bir yük yüklenmiştir. Bu çok müşkül vazifeyi başarabilmek için çok dikkat etmesi lâzım'dır. En ufak bir müsamaha veya yanlış hareket ortaya bir hâdise çrkarabilir.
Istan'bulsporun millî küme maç larından elde ettiği muvaffakiyetler neticesi olarak yapacağı «karşılaşmalar büyük bir alâka uayn-şılaşmalar büyük bir alâka uyandırmaktadır. Yarın Galatasarayla yapacağı müsabaka hiç şüphe yok ki, zevkle seyredilecek bir karşılaşma olacaktır. Ve Istanbulspo-run oyunları artık evvelden tahmin yürütülemiyecek maçlar vaziyetine girmiştir.
Istanbulspor ve Galatasarayın yarın yapacakları maçtaki galibiyet şansları her iki takım için yüzde ellidir. Yani müsavi şartlarla karşılaşmaktadırlar.
Kemal ONAN
Sofya Halkına Yeni Talimat
(Bası 1 incide) +*+
rak sokağa çıkmaları da memnudur. Kezalık sokaklarda grup ha, ünde toplanmak ve yürümek te yasak edilmiştir. Tramvaylar saat sekize kadar normal tarife mucibince işlemekte, sekizden sonra yarımşar saat fasıla ile sefer et. mektedirler. Saat ondan sonra hiç bir tramvay işlememektedir.
Hava müdafaa komutanlığı tarafından da ayrıca bir çok oeyan-nameler neşredilmiştir. Bu beyannamelerde hava akınları esnasında nasıl hareket edileceği izah edilmektedir.
Bulgaristanda Mekteplerde Dersler Kesildi. 37 tlkmektep Hükümet Emrine Verildi
Sofya, 1 i (A.A.) — Sofya üniversitesile, Mustafapaşa, Varna, Filibe ve Dupniça'daki yüksek mekteplerde dünden itibaren dersler kesilmiştir. Zora gazetesinin verdiği bir habere göre 37 ilk, mektep Maarif Nezaretinin emrile kapatılmıştır.
Sovyet - Japon Müzakereleri
(Başı 1 incide) + +
cereyan eden müzakerelerin sona ermek üzere olduğunu mebusan meclisine bildirmiş ve anlaşmanın mübadele esasına istinat edeceğini ilâve etmiştir. Mübadele edilecek emtianın cins ve miktarı tesbit edilmiştir.
Moskova. I I (A.A.) — D.N. B.: Japon Hariciye Nazırı B. Mat, suoka Moskovaya dönmek üzere bu sabah Leningrad'dan hareket etmiştir.
Amerikan Sularındaki Fransız
Vapurları Müsadere Olunacak
Vaşington, 11 (A.A.) — Hükümet erkânı, halen kullanılmakta o-lan yabancı vapurların müsaderesi hakkında Roosevelt tarafından teklif edilen kanun projesinin parlâmento tarafından kabultinü müteakip A-merikan sularında bulunan Fransız vapurlarının müsadere edileceğini tahmin ediyorlar.
Her Gün
On Satır
S. G. SAVCI
1
2
3 4 5
6 7
8
9
Bir Fransız gazetesi: «tlerde tarih Yunan tebliğlerini anyacaktır. Bu kadar asilâno ve canlı bir tarzda yazılmış olan Yunan tebliğleri askerî bültenler antolojisinde seçilmiş bir yer alacaktır.» diyor. Propaganda maksadile şişirilen ve himayesiz şehirlerde çoluk çocuğun bombardımanını bile büyük muvaffakiyet olarak ilândan çeklnmlyen tebliğler yanında, muhakkak kl, Yunan tebliğleri tarihin arayacağı kadar doğru ö/lli ve açık »özlüdür. Fakat Yunan tebliğlerinden daha adilâne ve daha canlı yazılmakta olan bir şey vardır ki, o da nlsbetsiz düşmanlar karıntında Yunan askerinin bizzat yazdığı ve yazacağı kahramanlık destanlarıdır.
esenin
Ann Hikâyesi
(Başı 1 İncide) ~*
sa mesleğin de, hayatın da ne kıymeti var? Babam hayatta olsaydı elbette böyle yapmamı isterdi.
Türk annesi bir saniyelik bir mücadele geçirmiştir: Kucağında büyüttüğü, bir gün bile yanından ayırmadığı bu yiğitin, dört sene daha yüksek mektep talebesi diye yanında kalacağını, dünya fırtınalarını mektepte geçireceğini içine koymuştu. Fakat bu şahsî üzüntü bir saniye bile devam etmiyor. Kadın, kocasının daimî bir fedakârlık içinde geçen asker hayatını gözönüne getiriyor:
— Peki, oğlum, diyor, senin
hakkın var.
Anne tatlı tatlı ağlıyor, e-meklerinin mükâfatını almıştır. Çocuğu en yüksek olgunluk imtihanını şimdi geçirmiş, bir Türk annesinin ruhundaki ideal örneğe tamamile uyduğunu ortaya koymuştur.
Bu çocuk bugün yurdun bir köşesinde mert, bilgili, uyanık bir topçu subayı srfatile vazife görüyor. Bir harp olursa vazifesini yüzde yüz dikkat ve fedakârlıkla yapacaktır. Yann gazi dönünce kıymetli bir Türk edibi sıfatile henimiz az zamanda adını duyacaeız. Kendi kendine eski yazıyı öğrenmiş, eski kitapları karıştırmış, eşini az gördüğümüz bir şekilde yetişerek Türk fikrî varlığının kök-lerile tam temas sahibi olmuştur.
Bir, iki gün evvel Türk annesinin karşısına ikiz iki oğlu dikilmiştir:
— Anne, biz yakında liseyi bitiriyoruz. Ağabeyimiz gibi biz de yüksek mektebe gitmiyece-ğiz. Evvelâ vatana olan borcumuzu ödeyeceğiz. Memleketi ve dünyayı bir defa tehlikeden kurtaralım, meslek tafsilimizi rahat rahat yaparız.
— îkiniz birden nasıl olur? Benim vanımda kim kalacak?
— Bir Türk annesi ya şehit annesi, ya gazi annesi olmaktan başka bir şey düşünemez. Hem senin bizi aramaca vaktin olmıyacak. Sen de ablamla beraber çalışacaksın. Size de yara sarmak, her türlü bozgunculuğa gösrüs vermek, bizim cephede yapacağımızı gerilerde yapmak vazifesi düşüyor.
Türk annesi, bu sözler karşısında, cennet ne demek olduğunu ruhunda duymuş, bir insanın yeryüzünde erişebileceği mertebelerin en yükseğine varmıştır. Tatlı tatlı aelıvarak yine:
— Peki, oğlum, Deki oğlum, hakkınız var, çocuklarım., demiştir.
Bu anneyi, bu necip çocukları tanıdıktan sonra benim için bütün dünyanın manzarası değişmiştir. Artık hiçbir maddî he san, hiçbir endişe kalbimin yolunu bulamıyor.
Suna imanım var: Böyle bir ruhu yenecek top, tank, tayyare icat edilmemiştir ve edilmi-yecektir.
Ahmet Emin YALMAN
Telgraf, Telefon ve Ajans Haberleri
Kaçanik
(liuşı 1 İncide) *=*
bin olduğunu söylemiştir. Mevsuk kaynaklardan alınan haberlere ve Atinanın resmî tebliğine göre, Ma-kedonyada bulunan kuvvetler 15 bin kifl idi. Bunun bUyük bir kısmı Halkidiyadan, tedarik olunan deniz vusıtalarlle nakledilmiştir.
"Gümülcüne ve Iskeçe-dekî tabyalar, başkumandanlığın, teslim olmaları için telsizle verdiği emre rağmen, hâlâ mukavemet ediyor.
"Bu Yunan kıtacıklarının bu kahramanlığı takdirle a-nılmak gerektir.
«Almanların, Manastın ve Kal-kandclenl ele geçirdikten sonra Ko-koş - Elbasan istikametinde harekete devam etmeleri çok hatalı o-lur.
«Son alınan haberlerde, şimalî Yunanistanda iicrliyen Alman kuvvetlerinin dünden itibaren ingiliz kuv-vetlerile temasa geldikleri bildiriliyor Manastır şehri Almanların eline geçtikten sonra bu temas tabiidir. Bu hat, arazi bakımından müdafaa <;ok elverişlidir.
«Müttefik kuvvetler, Prespe nun-takasmı muhafaza ettikçe bir toh-like yoktur.*
— Radyo Gaıctesl —
Adisababa Sarayında
İmparatorun Bayrağı Dalgalanıyor
Adisababa, 1 1 (A.A.) — İmparator sarayına cumartesi günü .4abcş İmparatorunun bayrağı halkın alkışları arasında çekilmiş, tir.
Merasimden evvel Britanya imparatorluk kuvvetleri 'kumandanlığının bir subayı, parlamento binasında toplanan Habeş ras-ları ile Somali şeflerinin mümessillerine hitaben bir nutuk söylemiştir. Bu nutukta yapılacak daha bir çok işler mevcut olduğu ve bunların yapılmasındaki süratin Adisababalıların gayretlerine mütevakkıf olduğu bildirilmekte idi. ingiliz subayı şunları ilâve etmiştir: >
«— Memleketin nafiz kimseleri olan sizlerden yalnız şehir dahilinde nizamın hâkim olmasını değjl şehir haricinde de hiç bir tecavüzün vuku ummamasını temin eylemenizi rica ederim.»
İçtimada hazır olanlar bu talebe şevk ve müsaraatla müsbet cevap vermişlerdir.
Bunun üzerine imparator Haile Selâaiye tarafından imzalanmış 1 7 tarihli bir beyanname okunmuştur. Bu beyanname Britanya şeflerine Habeş şeflerile bilistişa.. re harbin sevk ve idaresine mütedair tebligat yapmak salâhiyetini vermektedir.
Şebrin işgalinden bir kaç gün evvel Habeş vatanperverleri şehir civarında bir demiryolu köprüsü r?ü havaya atmışlar ye bir askerî trenin lokomotifi yuvarlanmıştı. Bu hâdiseden sonra 12 saat şiddetli bir muharebe cereyan et. mistir.
TeşriîMasuniyet
(Başı 1 tnclde) X
Mazbatanın kabulünden önce Kâzım Karabekir söz almış ve ezcümle şöyle demiştir:
«— Devre sonu, devrenin son içtimainin aktedildlği gündür. Binaenaleyh, yeni intihap yapılıncaya kadar, hak^ujda herhangi bir iddiada bulunulmuş mebus mahkemeye gitmelidir. >
Kâzım Karabekir kendi fikrine taraftar olarak yalnız Bursa mebusu Nevzat Ayası bulmuş, diğer hatipler Kâzım Karabekire muhalif kalmışlar, bilhassa Teşkilâtı Esasiye Encümeni Reisi Recep Peker şu tezi müdafaa etmiştir:
— Meclis müstemirren münakittir ve bilâdavet içtima eder. Devre dört senedir. Mebusluk sıfatı intihap neticesinde derhal ihraz edilir. Binaenaleyh eski ve yeni devre arasında inkıta yoktur.
Bu fikre taraftar olarak kürsüye gelen Rasih Kaplan da, Meclisin müs temirren inikadının matlûp olduğunu anlatmış ve demiştir kl:
— Meclis eğer davetle inikat etseydi bir çok mahzurları olurdu. Biz yakın ve uzak tarihlerde, elli sene bilo davet edilmiyen meclisler gördük. Şayet meclis müstemirren inikat etmemiş veya arada fasıla bulunmuş olsaydı, meclis aleyhine bir teşebbüs yapmak istiyenler mebuslar hakkında dava açar ve mecliste ekseriyetin hasıl olmamasına sebebiyet verilebilirdi.
öğrendiğimize göre Kâzım Karabekir, mebuslarımızın teşrii masuniyeti hakkında bir kanun projesi ha-zırlıyarak Meclise verecektir.
Bundan sonra Posta Telgraf U-mum müdürlüğü İle İnhisarlar umum müdürlüğü ve orman umum müdürlüğü 1940 bütçelerinde değişiklikler yapı>nasına ait kanun lâyihalarını tasvip eylemiş, Erzincan ve civarı yer sarsıntısından müteessir olan mıntukalarda zarar görenlere yapılacak yardımlara ait kanunun dördüncü maddesine bir fıkra ilâvesi hakkındaki kanunun da birinci müzakeresini yapmıştır.
Meclis pazartesi günü toplanacaktır.'.- k i - \" W*
ASKER AİLELERİNE YARDIM
KANUNU
Ankara, 11 (Telefonla) — Asker ailelerine yapılacak yardımın şeklini tesbit etmek Üzere hazırlanan kanun projesi Meclis grupunca teşkil edilmiş olan bir muhtelit encümene havale edilmiştir. Encümen bu eksiksiz bir hale gctirilme-^acaktır.
Meclise Gelen Lâyihalar
Ankara, I I (Telefonla) — Ceza mahkemeleri kanununun bazı maddelerinin tadili, ceza kanununun 18 inci ve 403 üncü maddelerinin tadili ve Türkiye -İtalya ticaret aeyrisefain muahedesinin tasdiki, Türkiye - Romanya arasında teati olunan ticarî notaların tasdiki lâ/ihaları Bü-vîik Millet MeclisİDc gelmişti
Kanımı sine ca
Üçler Paktı
Yüksek Konseyi ihdas Edildi ve tık Toplantısını Yaptı
Berlin, 11 (A.A.) — D.N.B. ajansı bildiriyor:
Üçler paktını imza eden devletler tarafından Almanya, İtalya ve Japon ya arasındaki iş birliğini daha ziyade teksif etmek maksadile ihdas e-dilcn yüksek komisyon dün Alman Hariciye Nazırı von Rlbbentrop'un reisliğinde toplanmıştır. Bu içtimaa, hükümetlerinin salfthiycttar ve daimî murahhasları sıfatile, İtalya büyük elçisi Dino Alfieri ile Japonya büyük elçisi Hirota Oşima iştirak etmişlerdir. Ribbentrop üç devletin İş birliği sayesinde siyasî askerî vc iktisadî sahalarda elde edilen Niceleri izah etmiştir. Bu izahattan sonra yüksek komisyon üçlü paktın akdi sırasında kurulması takarrür etmiş bulunan tâli komisyonun yapacağı işlerin umumi direktiflerini tesbit etmiştir.
M
acar
Kıt1
alan
Harekete Geçti
( (Başı 1 İncide) /§/
vermiş olduğunu bildirmiştir. Ma. car ordusunun hareketi, Macaris-tanın istikbalde kendisile sulh halinde yaşamak istediği Sırp milletine mür^veccih değildir.
Roma, II (A.A.) — Stefanı
ajansına Budapeşte'den bildiriliyor:
Macar kıt'aları Drava ile Tiza arasındaki eski Macar arazisinde ileri yürüyüşe başlamışlardır.
Amiral Horthy'nin Beyannamesi
Budapeşte, 11 (A.A.) — Bütün Macar gazeteleri Amiral Horthy'nin beyannamesini büyük başlıklar altında neşretmişlerdir. Amiral, beyannamesinde Yugoslavyaya karşı Macaris tanı müdahaleye sevkeden sebepleri izah etmiş ve 1914 - 1918 harbinin Macaristanı bin senedenberi sahibi bulunduğu topraklardan mahrum ettiğini söylemiş ve beyanatına şu surette devam etmiştir:
«Macaristan ancak Yugoslavya -Macar topraklarına karşı hava hücumu yaptıktan sonra müdafaa tedbirleri almıştır. Hırvat liderleri tarafından Hırvat istiklâlinin ilân edilmesini memnuniyetle karşıladık, Yugoslavya artık mevcut olmadığından 1918 de Macaristandan ayrılan toprakların emniyetini temin etmek ve burada yaşıyan bir çok Macarların akıbetini korumak bir zaruret halini almıştır. Bu iso derhal ifa edilmesi icap eden millî ve mukaddes bir vazifedir. Binaenaleyh cenupta yaşayan Macarların imha edilmekten ve anarşiden korunmaları için askerimize bugün emir verdim.
Askerlerimin yapacağı harekât a-ramızda hiçbir ihtilâf bulunmıyan Sırp milletine müteveccih değildir. Biz Sırplarla sıkı bir sulh halinde yaşamak istiyoruz.»
Beyannamenin sonunda naip Al-lahtan Macar millet ve vatanını ko-rumasını niyaz etmiştir.
Beyanname Londrada elîm İntiba
Husule Getirdi
Londra, 11 (A.A.) — Macar Naibi Horty'nin beyannamesi ve bunun elîm neticesi olarak Macar kıtalarının yürümesi burada oldukça elim bir İntiba husule getirmiştir. Filhakika Büyük Britanyanın Macaristana karşı bir zaafı vardı ve İngiltere bu memleketin şimdiye kadar nazik ve müşkül bir vaziyeti oldukça şerefli bir surette idare ettiğini takdir ve teslim etmekte idi. Şimdi bütün bu meziyetin tamamen Kont Telekiye ait oldugıı sarih surette anlaşılmaktadır. Konr Teleki, o zaman umumiyet itibarile Macaristana atfedilen bütün şeref hisslle hareket etmiş ve Amiral Horty'nin kabul ettiği şerefsiz ve menfur hattı harekete ölümü tercih eylemiştir.
Ananeleri Ingilteredc bu kadar takdir edilen bir memleketi şimdi mihvere hoş görünmek için bütün menfur mahiyetile İtalyanın işlediği cinayeti tekrar ederek en çetin imtihanları geçirmekte olan bir memlekete karşı alçakça bir taarruza geç mek için mukaddes bir günü intihap etmiş bulunuyor.
Müstakil Bir Hırvat Hükümeti
Kuruldu
Bratislava, 11 (A.A.) — D.N.B.: General Ziat Kvaternik dün saat 6,15 te Zagreb radyosu ile müstakil Hırvat devletinin kurulduğunu ilân etmiş ve kendisinin bu devletin reis-1 ligini deruhte ettiğini bildirmiştir.
General bu münasebetle söylediği ı kısa bir hitabede iktidarı ve Hırvat orducunun kumandasını, mülteciler I
Fransız Gençleri
Sandallarla Ingilte-
reye Kaçıyor, ispanyaya Geçiyor
Vichy, I 1 (A.A.) — Mareşai Petain'in hususî kaleminden tebliğ edilmiştir:
Mareşalin Fransız birliği hakkındaki son nutku yabancı gazetelerde çok çeşitli ve ekseriyet itibarile tahrikamiz tefsirlere yol açmıştır. Bizzat Fransız matbuatının dahi nutkun ha'kıkî manasını anlamamış olduğu görülmektedir. Meselenin ruhundan uzaklaşılma^ ması -münasip olur. Ayrılık hare-Jceti bahsinoje Mareşal bilhassa Golist tahrikatını istihdaf eyler mek istemiştir. İşgal altındaki mıntakada Alman makamlarına karşı gizli hareketlere girişen ve yahut eski General de Gaulle'ün adam kaydeden ajanlarının vaid. lerine kanan genç Fransızların şahsî mukadderatları için hal böy le değildir. Filhakika hergün bir çok sandallar Normandya ve Bretonya sahillerinden ingiliz limanlarına harekete teşebbüs et-mektedir. Hergün İspanyadaki konsoloslarımıza işgal altındaki mıntakadan, hattâ memnu mınta_ kadan gelen gönüllü gençler müracaat etmektedir. Genç Fransızlar bu suretle enerjilerini isbat et-ımekte iseler de aldanmakta, daha doğrusu aldatılmaktadırlar.
Mareşal, Fransızları yurdun a-leyhine dönebilecek bir propagandadan çevirmek suretile bizzat Frartsızjarı kendilerine karşı müdafaa etmekte, onları Fransa için çok kıymetli olan bir kanın tekrar dökülmesi tehlikesini gösteren neticesiz teşebbüslere karşı müteyakkız davranmağa davet eylemektedir.
Balkanlarda
(Bası 1 incide) **
lar büyük zayiat vermişlerdir.
Birinci ve dördüncü Yugoslav orduları plân mucibince Novisad ve Zagreb'den cenuba çekilmişlerdir. Yalnız az adette geri kıt'aları muharebe etmektedir. Alman Makineli Kollan
Nevyork, 1 I (A.A.) — Tass: Associated Press'e göre, Alman makineli kollan Selâniikten Ege denizi boyunca taarruza geçerek Alemp bölgesindeki esas Yunan ordusile İngiliz kıtaatına doğru yürümeğe başlamışlardır.
Yugoslavyanın şimalinde, Kla-genfurt'dan gelen Alman makineli kıt'aları Bled şehrini işgal ederek Liubliana istikametinde ilerlemektedirler.
Rupel Kalesi Dayanıyor
Atina, 11 (A.A.) — Ofi Fransız
ajansı bildiriyor: 1
Bazı haberlere göre, Makedonya-daki Rupel kalesi hâlâ mukavemet etmektedir.
Perlepe - Florina Arasında Motorlu Nakliye Kolları
Bombalandı
Atina, 11 (A.A.) — Yunanistanda
bulunan ingiliz kuvvetleri umumi ka rargâhının tebliği:
Perşembe günü bütün gün şimalî Yunanistanda havanın çok fena olmasına rağmen İngiliz bombardıman tayyareleri faaliyette bulunmuşlardır. Manastır civarında bir motorlu nakliye kolu bombardrman edilmiş, avcılarımız Manastır tayyare meydanında bulunan düşman kamyonlari le kıtaatını mltralyöz ateşine tutmuşlardır. Düşman burada ağır zayiat vermiştir.
Florina ile Perlepe arasındaki yol üzerinde zırhlı kollar alçaktan uçularak muvaffakiyetle bombardıman edilmiştir. İki büyük kamyona isabet vâki olmuştur. Diğer bir kamyonun devrildiği bir dördüncüsünün de yandığı görülmüştür. Nakliye a-rabalarile kıtaat mitralyöz ateşine tutulmuştur.
Bütün bu harekâta İştirak eden tayyarelerimizin hepsi üslerine dönmüşlerdir.
Selânikte Tahliyeden Evvel
Yapılan Tahribat
Atina, 11 (A.A.) — Selânikten en
son gelen bir zat, Yunan askerî makamlarının tahliyeden evvel hava meydanlarını, sahil kalelerini, liman tesisatını ve benzin depolarını tahrip ettiklerini anlatmaktadır.
lideri Drante Paveliç'in tensibi ile eline aldığını beyan etmiştir.
General Kvaternik ameleyi, köylüleri, askerleri ve demiryolları memur ve müstahdemlerini yeni hükümetin emirlerine itaata davet eyle-
Müttefiklerin Esas Hattı
Sağlam Olarak Durmaktadır
Atina, 11 (A.A.) — Atina radyosu dün akşamki neşriyatında demiştir ki:
Makedonyada dümdar muharebeleri veren Yunan müfrezelerinin tam bir intizamla geri çekilmeğe muvaffak oldukları öğrenilmiştir.
Müttefik kuvvetlerin mukavemetlerini tanzim edecekleri esas hat, tam ve sağlam duruyor. Selânik'in muvakkaten kaybı, bütün Elenler ü-zerinde ancak derin bir tesir uyandırabilir. Fakat Trakyanm ve tarihi merkezi de dahil olmak üzere Make-donyanın tahliyesi, askerlik bakımın dan bir kayıp olarak telâkki olunamaz.
Yugoslavlarla Almanlar Arasınd» Şiddetli Muharebeler
Yugoslavyada, Yugoslavlarla Almanlar arasında şiddetli muharebeler yapıldığı bildirilmektedir. Cesur komşularımızın, kuvvet ve şecaatle anudane mücadele edeceklerinden e-mln olunabilir. Yugoslavlar, şimdiden şimali Arnavutlukta italyanlara karşı muvaffakiyetler kazanmışa benzemektedirler. Cenubi Arnavutlukta ise bizim kendi kıtalarımız i-nisiyativlerini bütün şiddetüe muhafaza etmektedirler.
Bütün sinirlerimizin pek yakında vukua gelecek muharebe üzerinde gergin olarak durduğu bu günün kararsızlığından sonra, zafer gelecektir. Tereddüdümüz yoktur. Zaferden bir saniye bile şüphe etmiyoruz. ÇUn kü biliyoruz ki, Allahm inayetile ve cesur ve kudretli müttefiklerimizin ve Atlantik ötesindeki dostlarımızın yardımı ile, zaferi kazanmamamıza imkân yoktur.
Bu esnada, karşılaştığımız imtihanı geçirmeğe hazırız ve azmetmiş bulunuyoruz.
İrtibatı Kesilen Yunan Kuvvetleri
Mukavemete Devam Ediyor
Atina radyosu, ayrıca şunları da
söylemiştir:
Selâniğe doğru Alman yarma hareketi ile irtibat: kesilmiş olan Yunan kuvvetleri, Bulgar hududunda daima mukavemet etmektedir. Esasen, Yunan ve Alman kıtaları ile, \ Selânik'in sukutundan evveî kesilmiş bulunan irtibat, yeniden teessüs etmemiştir.
Alman kolunun açık kalan sol cenahımızdan Selanik istikametine i-nişinden sonraki vaziyet, daima gayri sarih olarak kalmaktadır. Alman kuvvetleri, Selanik vadisine müşkülâta maruz kalmadan yayılmışlar, fakat müttefiklerimizle birlikte kurulan müdafaa hatları ile temas tesis etmemişlerdir. Bu esnada, kıtalarımız, evvelden derpiş edilen ihtimallere göre yerleştirilmiştir.
• 111
ra Hırvat Çiftçi partisi reisi Doktor Maçekln bir beyannamesi okunmuştur. Maçek te bu beyannamesinde bütün Hırvatları yeni hükümete mutavaata davet etnıek-tedl»'-
Amerîka Hava Ordusu Kumandanı İngiltereye Gitti
Vaşington, I I (A.A.) — A-merika hava ordusu kumandamı General Arnold dün bir Clipper transatlantik tayyaresile Nevyork. tan İngiltereye hareket etmiştir. General İngilterede üç dört hafta kalarak haya harbinin son şekillerile yeni müdafaa usullerini resmî müşahit sıfatile tetkik edecektir. . ;. .
Lübnan Kabinesi
Vichy, 11 (A.A.) — Yeni Lübnan
kabinesi şu suretle teşekkül etmiş-, tir: ;
Başvekil ve Dahiliye Nazın: B. A-ı lafrek Racoche, Nafıa ve Posta Na-< zırı: B. Amed Gauk, Maliye ve İaşe' Nazırı: B. Yoseph Nûggiar, Maarif Nazırı: B. Necip Gulos,
MısırBaşvekilinin Beyanatı
(Bası 1 incide)
da kendisine tatmin edici izahat ver-j diğini de söylemiş ve sözlerine şöyl^ devam etmiştir;
Son hâdiseler bizim için bir sürpriz teşkil etmemiştir. Son nutuk-', larımda ve beyanatımda ilkbaharın^ hâdiselerle dolu olacağını ve en vahim vaziyetlere karşı koymağa hazırlanmadığımız lâzım geldiğini söy lemistim. Bununla herhangi bir siyasi manevra hasdetmemiştim. Be-yanatmı doğru ve emin membalardan alınan malûmata istinat etmekte i-dl. ordularını tam olarak muhafaza etmiş olan ingiliz kumandanlığı sevkulceyş bakımından mühim mu-zafferiyetler kazandığı garp çölünü iyi bilmekte ve tekrarlanan muharebenin neticesine en tam itimadı beslemektedir. Muhakkaktır ki, askeri mütalâaların kıymeti sivillerin İleri ı sürdüğü mütalâalardan fazladır. Binaenaleyh neticeyi tam bir itimatla beklemekliglmiz icap etmektedir. Kendisine en büyük emniyetimiz o-ian orduya itimat ederek günlük ha-{ vatumza devam etmeliyiz.
10
---
VATAN
12-4.941
Adliyede ;
Sahte Pasaport Kullanan Polonyalı Hapse Mahkûm Oldu
kalyada kendine sahte bir pasaport temin ederek İstanbula ge. len Polonyalı Mihail Lencıçin muhakemesine dün asliye akıncı cezada devam edilmiştir.
Muthakeme neticesinde suçlunun sahte pasaport kullandığı sabit görüldüğünden Lcnçiç I ay hapse mahkûm edilmiştir.
^ A'ksarayda pazar yerinde, Hulûsıbey apartımanında oturan seyyar satıcı Musa, geçende Sa-rachanebaşında bir hırsızlık yapmış vc Adliyeye verilmişti.
Musa o gün tramvay caddesinde kasap Halılın dükkânda olmadığını görünce dükkâna gir-[miş ve lâsuğini çalmıştır. Fakat ;Musa dükkândan çıkıp kaçmağa ibaşlayınca Halil yerinden fırla-lmış, hırsız da etraftan yetişenler tarafından yakalanmıştır.
Dün üçüncü sulh cezada duruşması yapılan Musanın 2 ay hapsine ve 2 ay polis nezaretinde bulunmasına karar verilmiştir. •Musa muhakeme esnasında tevkif ediLmiş-tir.
Dün de ihtikâr yapan bir tüccar cürmü meşhut halinde yakalanarak Adliyeye verilmiştir.
Mahmutpaşada 167 numaralı dükkânda manifaturacılık yapan hosep kendisine gelen Antakyalı Mehmet adında bir müşteriye fiyatı 55 kuruştan olan kıvırcık basmaların metresini 75 kuıuşa satmıştır. Mehmet dükkândan çıktıktan sonra, kendi memleketinde bu basmaların daha ucuza satıldığını düşünmüş ve işte ihtikâr olduğunu görerek zabıtaya müracaat etmiştir. \ apı'an cürmü meşhut neticesinde suçlu Hosep yalıncak Adliyeye teslim edilmiştir.
Dün Adliyede ikinci ceza mahkemesinde Hosebın duruşması yapılmış, muhtekir suçunu inkâr etmiştir.
-o-¦
Ticaret Vekili Mıntaka Tıcare Müdürlüğünde
Ticaret Vekili Mümtaz Okımen, dün Mıntaka Ticaret müdürlüğünde büLün gün çalışmıştır. Vekil iaşe isi üzerinde tetkikler yaptıktan sonra halk tipi kunduralar üzerinde bazı izahat almış ve hazırlanan raporu tetkik etmiştir. Öğleden sonra manifaturacılar Vekili ziyaret ederek kurdukları birliğin faaliyeti hakkında bazı dileklerde bulunmuşlardır.
Maarif Haberleri:
üniversitede İmtihanlar
Üniversitede imtihan hazırlıkları nihayetlenmiştir. Sertifika usulüne tâbi tutulan talebeler imtihan fişlerini profesörlerine imza
ettirmişlerdir.
Edebiyat Fakültesinin eski imtihan talimatnamesine tâbi bulunan talebeler de bu fişleri doldurmuşlardır. Çarşamba günü tedrisatına hitam verilecek olan inkılâp dersleri imtihanları I ) insan salı günü yapılacaktır. Yabancı Diller mektebi talebesinin de imtihanlarına o gün başlanacak ve nisanın on dokuzuncu cumartesi günü nihayetlcnmiş bulu.
nacaktır.
Önümüzdeki salı günü Hukuk Fakültesinin talebesinin askerlik imtihanları yapılacak ve o gün nihayet len d irilmesine çalışılacaktır. Anormal tedrisata tâbi talebelerin askerlik imtihanları ve kamp şekilleri için henüz bir karar verilmiş değildir.
İzmirde Göçmen Evleri
izmir, (Uu:sı>ai) — Urlada inşa ettirilmekte olan yüz göçmen evi bu ay sonunda Hcrnal edilecek ve tek&n dairesine teslim olunacaktır. Yangın sahasında yapılmakta olan bu evler, kasabanın bu kısmını mamur bîr hale getirmiştir.
* Ticaret Odası tarafından hazırlanan bir lstitistlğe göre, geçen mart ayı İçinde muhtelif memleketlerden İzmir limanına 183,486 lira kıymetinde bir milyon 575.924 kilo muhtelif eşya İthal edilmiştir.
* Ticaret Odası Reisi Hakkı Bal-cıoglu, umumi katip Turgut TUrkofc-lu, pamuk müstahsilleri tarafından seçilen bir zattan müteşekkil bir he-
I
BULMACA
Ih,
I
tl
Biskü
uvı
Fabrikalarına Un Verilecek
Toprak Ofisi tarafından börekçi, simitçi ve perakendecilere veniecek undan ayrı olarak bisküvi fabrikalarına un verilmesi takarrür etmiştir. Bisküvi fabrikatörleri Sanayi Birliğinde bir toplantıya çağırılmışlardır. Toplantı.
:da fabrikatörler bir komite seçeceklerdir. Komite Ofisten alına-
,cak unları fabrikatörlere muntazaman tevzi edecektir.
Vapurlarda Yeni Yaz Tarifesi
Devlet Denizyolları ile Şirketi-hayrryenin yaza mahsus tarifelerinin tanzimi sırasında Haliç vapurları için de yeni bir tarife hazırlanacaktır. Bu tarifede bilhassa iş saatlerinin başlangıcı ve nihayeti gözönünde tutulacak ve seferler arttırılacaktır. Bu sene Kâ-ğıthaneye de müteaddit seferler yapılması düşünülmektedir.
Gazino Tarifeleri
Kaza kaymakamları gazino tarifeleri üzerindeki tetkiklerini yaparak raporlarını belediye riyasetine vermişlerdir. Bu raporlar bir komisyon tarafından ayrıca tetkik olunarak bir karar verilecektir.
Belediye Umumî Meclisi Dün Toplandı
Belediye umumi meclisi, dün öğleden sonra nisan devresi toplantılarına devam etmiştir. Meclis saat 15 te toplanması icap ederken reisin ve reis vekillerinden hiçbirisinin gelmemesi dolayısiie bir saatlik bir teehhür olmuş ve nihayet Faruk Derelinin reisliği altında toplanabilmiştir.
Dünkü toplantıda Büytikada, Boğaziçi ve Anadolu yakasile Eyüp mıntakası, Cihangir, Ayaspaşa, Dol-mabahçe ve civan plânları üzerinde müzakerelerde bulunulmuş, nafıa encümenine havale edilmiştir.
Diğer tekliflerle, mazbatalar da
müzakere edildikten sonra salı günü
tekrar toplanılmak üzere İçtimaa nihayet verilmiştir.
Istanbulun İki Aylık Ticarî
Vaziyeti
Ticaret Odası uu senenin ilk iki ayı içinde Istanbuıdaiti ticaret hareketlerini testbıt etmiştir. Bu teslbıte nazaran bu aylar zarfında şehrimizde 2ö2 müessese yeniden kurulmuştur. Bunlardan biri birinci sınıf bir anonim şirketi, biri ikinci sınıf limitet şirketi, yirmi üçü üçüncü sınıf muhtelif şirketlerden ve 2 I dördüncü ve on oir de beşinci sınıf şirketlerdir. Bunlardan başka bir de fevkalâde sınıfa giren büyük bir şirket ve sekiz simsarlık müessesesi bulunmaktadır. Diğerleri de şahsi ve münferit müesseselerdir.
Geçen iki ayda 19 müessese kapanmıştır. Bunlardan dört a-dedi şahsi ticarethane, on biri beşinci, dördü üçüncü sınıf şirketlerdendir. Alınan bu netice, 1941 senesinin ilk ayları dünya vaziyetine rağmen ticaret hayat ve faaliyetimizde menfi bir rol oynıyamadığını tebarüz ettirmek itibarile dikkate şayan bulunmaktadır.
husus do te karav
114
VcKHiı-ti nczdln-büste bulunmak üzere An-erdir.
m
-o—
Kemanı Sadi Musikî Sanatkârları Cemiyetine
Reis Oldu
Musiki Sanatkârlar cemiyeti, idare heyeti seçimini Mıntaka Ticaret müdürlüğü tasdik etmiştir. Cemiyet reisliğine kemani Sadi Igılay getirilmiştir. Cemiyet bir iki güne kadar faaliyete başlıya-c aktır.
-o-
Müsadere Edilen Eksik Ekmekler
Beyazı tta Ordu caddesinde 255 numaralı Tevfıkın fırını ile ayni caddede 75 numaralı fırında 276 kilo, Galatada Beyazıt sokağında 26 numaralı Yorginin fırınında da 25 kilo eksik tartılı ekmek bulunmuştur. Ayrıca, Be-yazıtta Bedrosa ait francala fırınında 22, ayni caddede Salihe ait fırında 30 kilo eksik tartılı francala bulunmuştur. Fırıncılar cezalandırılmış ve noksan ekmek ve francalalar ellerinden alınmıştır.
o-
Kahramanlarımıza Hediyeler
Kızılay cemiyeti, kahraman askerlerimize halkımız tarafından yapılan teberruata tavassutta devam etmektedir. Kızılay, şimdiye kadar sipariş edilmiş olanlara ilâveten ayrıca 15 bin çift yün çorap ördürmektedir. Bunu diğer büyük partiler takip edecektir.
Kızılay, nakden yapılan teber, ruatla da peyderpey hudutlarımızda bekleyen Mehmetçiklerimize hediye almakta ve partiler halinde yollamaktadır.
Mısır Çarşısı Tahliye Ediliyor
Mısırçarşısının boşaltılmasına devam edilmektedir. Bu çarşıda ancak bir kaç dükkânla lokantalar henüz nakledil m cun iştir. Çar-§ı dükkânların naklinden dolayı karanlık içindedir. Yorgancılar Kapalıçarşıya nakletmişlerdir. Baharat satan dükkânların nakledil, meşine başlanacaktır.
Tramvay ve Elektrik Tarifeleri
Tramvay, Elektrik İdaresi kömür fiyatlarının artması dolayısiie tarifeler üzerinde tetkikata başlamıştır. Bu tetkikat neticesinde zam talebinde bulunulacağı da zannedilmektedir.
Dantelsiz Kuruşlar Tramvaylarda Geçiyor
Tramvay idaresi halka bir kolaylık olmak üzere dantelsiz kuruşları tramvaylarda kabule karar vermiştir. Bu pek yerinde kararın tatbikına da geçilmiştir.
Bursanın
Bursa, (Hususî) — Mayi mahrukat fiyatlarının yükselmiş olması dolayısiie Bursanın tenviratı meselesi ehemmiyet kesbetmiştir. Şehri bu endişeden kurtaracak olan transformatör îsviçreye sipariş edilmişti. Bu transformatör 10 marttn yola çıkarak îstanbula gelmiştir, yakında Bıırsaya getirilerek Merinos fabrikasına bağlama ameliyesi yapılucak-trr. ;;Yj
Bu transformatör sayesinde hem elektrik fiyatları ucuzlıyacak, hem de elektrik kudreti yükselmiş olacaktır. Bu suretle şehrimiz ihtiyaçlarından en mühimmi karşılanmış olmaktadır.
—-n—
Bîr Kadın Uç Çocuk Doğurdu
Ceyhan, (Hususi) — Cemile adında bir köylü kadını bir defada üç erkek çocuk doyurmuştur. Yolda ve araba içinde dünyaya gelen bu üç çocuktan birine (Yolcu Mehmet) a-dı verilmiştir. Fakat, ne yazık ki, yavrucak Uç gün yaşadıktan sonra ölmüştür. Diğer çocukların ve analarının sıhhatleri yerindedir.
Soldan Safta: 1 — Gül bahçesi 2 — Bir nevi kumaş - Bir işe yeni başlı-yan 3 — Bir nevi balık - Hararetlen 4 — Nota - Kalbe alt 5 — Nüzul -Mısra 6 — Sonuna (Ar) ilâvesile becerikli, açıkgöz - Durgun 7 — Sarp - Muzur bir hayvan - Uzafci gösterir 8 — Rabıt edatı - Namaz kıldıran - Köpek 9 — Bay - İnhllftl et 10 — Devam ettirme - Bey 11 — Bir nevi solucan - Kir izi.
Yukarıdan Aşağıya: 1 — Muayyen vakit - Oyunda para yerine kullanılan şeyler 2 — Bir çiçek - Dahi
3 — Çamaşırı düzeltmek İçin kullanılan âlet - Asıl 4 — İlâve etme -Erkek - Tekit edatı 5 — Süt veren bir hayvan - Sıhhat 6 — Adet 7 — Uzağı gösterir - Azim 8 — Bir meyve 9 — Vezinsiz edebi yazı - Doğurmağa yardım eden 10 — Sual edatı
- Ayrılık 11 — Bir çiçek - Kadın ismi.
EVVELKİ BULMACANIN HALLİ Soldan Safta: 1 — Zebercet - Fe 2 — İleri - Kırım 3 — Lamise - Re
4 — Ovalamak 5 — Lâle - Ayal 6 — Re - Nem - Na 7 — Nuh - İmkân 8 — Ah - Alâka - Le 9 — Arz - Hik met 10 — Ant - Kız - Un 11 — Si
- Bir - Azim
Yukarıdan Anaftıya: 1 — Zilzurna
- As 2 — E1A - Ruhani 3 — Bemol -Ri 4 — Erivan - Az 5 — Risale - Ki 6 — Elem - Ahır 7 — Ek - İkiz 8 — Tırmanmak 9 — Ayak - Muz 10 — Fırka - Aleni 11 — Eme - Linet
5 Nisan 941 Tarihindeki Kliring
Hesapları Bakiyeleri
Ankara, 11 (A.A.) — Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasından a-
İman hesap hulâsalarına göre 5.4.9-11 tarihindeki kliring hesapları bakiyeleri.
CETVEL; 1
Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankasındaki kliring hesapları borçlu
bakiyeleri
Memleket
Miktar TL.
Almanya A hesaplarındaki borcumuzTL.
Almanya B hesaplarındaki alacak TL. 1,369.000
Almanya D hesaplarındaki alacak TL. 593.800
Belçika
Çekoslovakya
Estonya
Holanda
İspanya
İsveç D hesabındaki borcumuz
İsveç A hesabındaki alacağımız İsviçre
İtalya A hesabındaki borcumuz İtalya B hesabındaki alacağımız Lehistan hususî Letonya Macaristan Rusya
Rumen Borcumuz
7.521.800
1.953.800
TL. 1.975.500
TL.
TL. TL.
58.500
321.700 115.900
5.568.000 665.700 361.000 12.000 898.200 279.700
1.917.000
23.000
205.800 299.200 -113.200 216.600 50.500
Rumen kâğıt hesabı Rumen Globlent pet Rumen alacaftrmız
TL. 127.100
TL. 95.300 TL. 222.100
TL. 21.900
TL. 96.300 TL. 118.200
434.300 4.700
104.000 31.900
399.600
Petrol hesabı
Muvakkat TL. Hes. Yugoslavya
Yunanistan A hesabındaki borcumuzTL. Yunanistan B hesabındaki alacağımızTL.
CETVEL: 2
Muhtelif memleketlerin Merkez Bankalarında tutulan kliring hesaplarındaki alacaklarımız
Finlandiya 753.600
Litvanya 41.800
Norveç , 108.400 İsviçre mail alacaklarının munaKa-
leşine tahsisen yapılmış ihracat TL. 105.800 İsviçre hususî yüzde 1,50 TL. 37.00 I
İsviçre hususi yüzde 8.50 TL. 209.500 352.300
NOT: Rumen kliring avans olarak ithal edilip henüz Rumen malları memlekete g^miyen TL. 744.440
Haşiye: Macarlarla yapılan röpor muamelesinden ihracatçılarımız lehine kabili istimal miktar TL. 646.000
1 LCİ1A
11 NİSAN 941
ı Kapanış
Sterlin 5,24
Dolar 129,20
İsviçre Prc. 29,98
Drahmi 0,9975
Peçeta 12,9375
Dinar 3475
Yen 314375
Kron 30,745
Baham ve TahvlJât
L. K
1933 Türk borcu I 18 65
1018 İstikrazı dahili 21 40
1938 İkramiyeli 19 65
1933 İkramiyeli Ergani 20 00
1934 Sivas - Erzurum 19 00
1838 » > 52 50
1838 » > 52 50
1932 Hazine Tahvilleri 61 00
1934 > > 15 50
1935 > >' | 20 50
1838 > » 52 87
Anadolu Demiryolu Tahvili 40 60
Demiryolu Mümessil Senet 38 50
T. C. Merkez Bankası 107 50
Osmanlı Bankası 26 00
T. İş Bankası (Nama muhar.) 10 15
Aslan - Eskihisar Çimento Ş. 7 60
> > Müessis Hissesi 9 50
Şirketi Hayriye 26 00
Türk Altını (Reşat) 27 60
Türk Altını (Hamit) 26 70
Türk Altını küçük (Hamit) 26 55
Türk Altım küçük (Aziz) 25 60
DOKTOR-KİM YAGEB
CEVAD TAHSİN
İDRAR - KAN - KAZURAT
vesalrenin tahlillerini yapar. Dİ
vanvolu ortasmda Tel. 23331
KÜÇÜK
Okuyucularrmız arasında
EN SERİ, EN EMİN EN UCUZ
vasıtfldır. "Alım. satım, kira işlerinde iş ve işçi için İstifade ecUniz.
1 LİRA
İDRAR TAM TAHLİLİ I
Bcyoğlunda Agacanüi karşısın d* Bursa sokak No. 1. yeni açılan \irrya laboratuarında halka kolaylık olmak üzere yalnız (Pazartesi) günleri BİR LİRA ücretle idrar tam tahlili yapılmaktadır. _
D 0 ET 0 A
H0RH0R0NÎ
Eminönü Nimet Abla gişesi önündeki muayenehanesinde her gün hastalan kabul eder TeL 24131
DOKTOR
Ç İ P R U T
Cildiye ve Zühreviye Mfttaha*-slsi Bej oğlu Terli Mallar Pazarı karşısında Posta sokağı kftşealnde Meymenet apartrmaru Tel: 43353
VATAN GneteH
İLÂN FİYATLARI Kuruş
Başlık maktu olarak
1 inci Sayfa Santimi
2 » » » S » »
4 » W »
5 » » »
6 » » »
I
enç Kızlar
Ve Genç Kadınlar
Gençliklerine mağrur olarak güzelliklerinin temadisini mümkün kılacak olan yüz tuvaletine bigâne kalmışlardır- Kadında dikkat edilmesi pek mühim olan nokta: Cildin incelik ve taravetini ebediyen »rttıh-afazadır.
Seneler, bin bir vazife içinde çalışan ve yorulan genç kadınların biaman düşmanıdırlar. Bedenî ve dimağî yorgunlukların neticesi guddeler elastikiyetini kaybederler ve cildde (Leke) diye tavsif edilen avarizi (Rüzgâr ve güneşin de tesirile) husule getirirler. İşte bu gibi halatta ve bu gibi avarize karşı Krem Pertev; Terkibinin kuvvet ve kudreti sayesinde cildi besler ve harabiden kurtarır. ıı
Yüz binlerce kadının tecrübe ettlfci ve sevdiklerine tavsiyeden hali kalmadığı Krem Pertev İle günde yapılacak 3-5 dakikalık bir masajın ne gibi harikalar yarattığını pek kısa bir zamanda siz de muterlf olacaksınız. Krem Pertev'ln yarrm asırlık beynelmilel şöhreti asılsız delildir. Ondan İstifade ediniz.
Cemal Sahir Jübilesi
Memleketimize Garp tekniğinde İlk operetleri getiren sanatkâr Cemal Sahlrln jübilesi, önümüzdeki salı günü akşamı Şehir Tiyatrosu komedi kısmrnda zengin bir programla tekrar edilecektir.
Jübileye, Muharrir Nusret Safa Coşkunun bir konnşmasüe başlanacak, (Çardaş), (Saz - Caz, (Kerem İle Asil) operetleri temsil edilecek. Komik DUnbüllü im.nl hlr komedi oymyacaktır. Jübileye, Şehir Tiyatrosu sanatkarları, Hazrm, Vasfi Rıza, Bedla, Şevkiye, Refik Kemal basta olmak üzere, bütün sanatkârlar ve Muhlis Sabahattin İştirak edeceklerdir.
Devlet Demiryolları İlânları
Muhammen bedeli (2683) lira olan 10000 metre ince amerikan bezi (21/4/1941) Pazartesi günü saat (11) on birde Haydarpa^ada Gar binası dahilindeki komisyon tarafından açık eksiltme usulüe satın alınacaktır.
Bu işe girmek isteyenlerin (201) lira (23) kuruşluk muvakkat teminat ve kanunun tayin ettiği vesaikle birlikte eksütme günü saatine kadar komisyona müracaatları lâzımdır.
Bu i^e ait şartnameler komisyondan parasız olarak damıtılmaktadır. (2594)
Türkiye CunüiBrijsil
Ziraat Bankas
tarihi: 1888.—
•:»:«m:ı n
100,
Te ajane adedi: 285.
her nevi banka muamalalorl £3,000 Ura ikramiye
Türk Una
haaapUrmd*
en » ou urası rmıunanıara senede * a er a çeKüecek Kura ile afa£»» <iaki plâna göre ikramiye dağıtılacaktır. 4 a** 1,000 ttntt 4»M0 on ||
/ » 500 » 2,1 um ^ _ ___
ı
50 liralık 5»000 hrm 40 » 4300
1,000 »
> 100 VOOO a
DİKKAT: Hesaplarındaki
jiçmlyenlere ikramiye çxkrj£ı takdirde % 20 fazlasile veri
senede 4 defa, U mart, 11 baziraa, 11 eylül, U
Şirketi Hayriyeden :
önümüzdeki pazartesiden itibaren eldeki tarifemize ilâve olarak pazarları 4 çıkış ve 3 iniş, sair günlerde Köprüden Boğazın her iki sahiline ve Boğazın her iki sahilinden Köprüye akşamları birer son sefer tertip edilmiş ve hareket saatlerini gösteren cetvel iskelelerle vapurlara asılmıştır.
Devlet Denizyolları İlânları
Adalar Pazar Tarifesine İlâve Sefer
13 Nisan 941 pazar gününden itibaren her pazar, Büyükadudan saat 20,15 te hareketle Heybeli, Burgaz, Kınalı ve Moda iskelelerine ugraya-ruk köprüye ilâve bir sefer yapılacaktır. (2865)
S T. IŞ BANKASI
Küçük Tasarruf Hesaplan
1941 İKRAMİYE PLÂNI
KEŞİDELER: 4 Şubat, 2 Mayıs, 1 A&ustos, 3 ikinci teşrin tarUüorinde yapılır.
1941 İkramiyeleri
Sahibi ve Neşriyat Müdürü: AHMET EMİN YALMAN Baaüdıgı Yer: VATAN MATBAASI
1 adet 2000 liralık 3 > 1000 > = 2000__ L. >
2 > 750 > = 1500.— >
4 > 500 > = 2000.—
8 > 250 > — 2000.— >
35 > 100 » = 3500.— >
80 » 50 * = 4000.—
300 > 20 y = 6000.—
Bahçe ve Çiçek
Bahçelerini tanzim, çiçeklerini yetiştirmek, fidanlarına bak* inak için mütehassısı tarafından yazılmış eserleri okumalıdırlar. Bu eserler arasında en ziyade tavsiye olunabilecekler:
100 Kuruş 100
Gül Bahçesi Salon Çiçekleri
Karanfil Yetiştirmek 50
Yurdumuz ÇiçeklerininTarihi 75 Pratik Çiçekçilik 50
Park ve Bahçe Plânları Tanzim Olunur J
Matbaamıza Müracaat
1»