CUMA 17
2. cî Kânun
19 4 1
VATAN  EVİ
CAGALOGLU    No.   32 TELEFON:   24136 TELGRAF: VATAN   İst.
BAŞMUHARRİRİ:
AHMET EMlN   YALMAN
^
i
BUGÜNKÜ SAYIMIZDA:
t İnci Sayfada Şehir ve Memleket haberleri 3 * Büyük   Facianın   hikâyesi,   Yunanlıların
Beyaz kitabı.
i        9 Ermeniler nasıl aldatıldı  -  Btr   saadet
teDalı - Spor
5         » Bir lokantacının keşfettiği sırlar
Fiyatı: 5 Kuruş
Yarına Ait Alâkalarımız
Yazan: Ahmet Emin YALMAN
siyasî sabah gazetesi
Yıl: 1 — Sayı: 147
S ngilizlerin başında binbir dert U olmadığını kimse iddia edemez. Bir taraftan başlarına her-gün ateş ve ölüm yağıyor, yatakta rahat etmek ne demek olduğunu unutmuşlardır. Bir taraftan da işgal limanlarına ve Almanyaya hücumlar hazırlıyorlar, bütün Britanya İmparatorluğunda ve A-merikada mukavemet ve zafer vasıtalarını teşkilatlandırıyorlar, denizlerde çarpışıyorlar, Afrika-da dövüşüyorlar, Arnavutlukta Yunanlılarla iş beraberliği yapıyorlar.
Bütün işler ve gürültüler arasında Vinston Çörçil geçen gün bir İntikal Vekâleti kurmaktan ve yarını hazırlamaktan bahsediyor ve İngiliz halkı da yarını düşünmeye vakit ve alâka ayırmayı
tabiî buluyor.
Bizde de muhtelif Vekâletlerde yarın için projeler ve hazırlıklarla uğraşıldığına şüphe etmiyoruz. Fakat umumî hayatımızda bir «yarın hazırlığı* manzarası yoktur. Hepimiz her saat ufku seyretmekle, radyo dinlemekle meşgulüz. Saatten saate değişen man-zalarile bugünkü harp elbette seyredilmeğe lâyıktır. Fakat bizim i-çin zaman o kadar kıymetli bir şeydir ki bunun bir zerresini bile israf etmeğe hakkımız yoktur. Böyle bir israfın mesuliyeti de Türk fikir adamlarına düşer. Yarının Türkiyesine ait alâkaları canlandırmanın, bugünün fikrî durgunluğuna nihayet vermenin yolunu bulmamışlar, builmağa da çalışmamışlardır.
Bugün mukadderatımızın iyi ellerde olduğuna, her ihtimal için hazırlık yapıldığına tam bir güven duyabiliyoruz. İçimiz rahattır. Müsterihiz. Umumî Harpte hiç böyle değildi. Başımızda bulunanlardan bazıları, kendimize değil, ecnebilerin uzak cephelerdeki zaferine bel bağlamışlardı. Dahilî işlerin idaresi yolunda değildi Herkes sıkıntı içinde idi. Bir taraftan Çanakkale gibi bir mücadeleyi zaferle geçirmekle beraber diğer cephelerde hezimetten hezimete gidiyorduk.
İşte böyle şartlar altında bile bir tek adamın imanı, seciyesi, fikrî kudreti sayesinde bu memlekette o zamana kadar hiç görülmemiş bir fikrî varlık belirmişti. Ziya Gökalpın hakikî eserini Türk milleti henüz keşfetmemiş-tir, günün birinde herhalde buna tam kıymetini verecektir.
Ziya Gökalp, zamanın Sadrıa-zamı Sait Halim Paşa tarafından temsil edilen muhafazakâr cereyanlara karşı tek başına mücadele açmıştı. Sadrıazamın, (Mehmet) imzasile birbiri ardısıra neşrettiği risalelere Yeni Mecmua ile ve aralarında modern manada din telâkkisi neşreden bir mecmuada bulunan türlü türlü neşriyatla cevap veriyordu. Üniversitede talebe yok gibiydi, fakat Üniveı^te adına lâyık ve çok canlı bir fikrî münakaşa havası vardı. Fırka u-mumî merkezinin azası olan Ziya Gökalp, Üniversitenin istiklâli için mücadele eden adamdı. Türk Ocağında canlı, imanlı, şevkli bir fikir hayatı vardı. İstanbul Türk Ocağı, harp senelerinde ateşli ruhlu ve fedakâr yurt adamı yetiştiren yüksek bir mektep hizmetini görmüştür. Bu güzel eser için de Hamdullah Suphiye ve çalışma arkadaşlarına haklarını vermek lâzımdır.
Ziya Gökalp. kendisi için hiç bir şey istemiyen, memleket işlerini kendine dert eden kudretli bir fikir ve memleket adamı sıfa-tile yarına olan alâkaları yalnız seferber etmekle kalmamıştı, harp senelerinde bile bu alâkaların tek-tük mahsulleri alınmıştı.
Türk inkılâbı. Ziya Gökalpın küçük ölçüde kendine dert ettiği bir çok meseleleri onun tasavvur edemiyeceği kadar parlak zaferlere ulaştırmıştır. Fakat bunların böylece halledilmesi yarına ait a-lâkaların cansız ve hareketsiz kalmasını icap ettirmez. Yarın için her çalışma sahasında halle muhtaç esaslı davalarımız vardır. Bunların bir takım heyetler tarafından dört duvar arasında ve masa başında halledilebileceğine ihtimal vermek pek yanlış olur. Yarına ait hazırlık, ancak umumi hayatımızda uyanacak açık, samimî, ihtirassız bir münakaşa havasından kuvvet alabilir. Yoksa nekadar iyi niyet beslenirse beslensin, değirmen susuz kalır.
J4
-
ILLUSTRİUS
Tayyare Gemisi
I Radyo gazetesinde bildirildiği. ) ne göre Almanyanın, Italyaya I gönderdiği tayyareler, Sicilya ka-' nalında cereyan eden deniz muharebesinde taarruzlarını, bilhas-! sa tayyare gemisi clllustrious» a j, tevcih etmişler ve bunu batırmak | istemişlerdir. Fakat, bütün gay-\ retleri boşa gitmiştir. | Resmimiz bu gemiyi göster-¦( mektedir. Geminin hacmi 23,000 tonilâtodur.
Millî Şefimiz
ngiltere Büyük Elçisi ve Askerî Heyetini Kabul Buyurdular
B.HULL
Mihveri İtham
Ediyor
Nevyork. 16 (A.A.) — Hariciye nazm B. Kordel Hol'Un. B. Roosevelt tarafından kongreye tevdi edilen kanun projesinin. Amerikan tezgâhları-hasara ugrryan İngiliz harp gemilerine açık bulundurulmasına müteallik maddesini   meclisin haricî encü-
Sicilya Muharebesi
Suthampton Kruvazörü
Batırıldı
Ami-
Bay Huil
meni huzurunda müdafaa ederken yaptığı beyanat dikkati celbetmiştir.
Mumaileyh demiştir ki: cAlman-ya ile İtalyanın La Haye anlaşması ile artık herhangi bir alâkası kalmamıştır. Norveçin ve Danimarkanın istilâsı ile muahedelere tecavüz edilmiştir. Onun için hukuku düvel bir mâna ifade etmez...»
İngıltereye Ayda
800 Tayyare Teslim Edilecek
Nevyork, 16 (A.A.) — İngiltere hesabına çift motorlu bombardıman tayyareleri imal eden Baltimordaki meşhur fabrikanın sahibi B. Glen Martin, gazetecilere beyanatta bulunarak. Ameri-ka havacılık sanayiinin ingiliz siparişlerinin hepsini ifa edeceğini, bu ay içinde İngiltereye 800 tayyare teslim edileceğini ve bu miktarın grinden güne arttırılacağını söylemiştir.
Kahire, 16 (A.A.) — rallık dairesinin tebliği:
Amirallik konseyi, İngiliz Sutampton kruvazörünün tamamile kaybedilmiş olduğunu bildirmekle müteellimdir.
14 kânunusanide bildirilmiş olduğu gibi Sutampton kruvazörüne Akdenizde gemilerimize karşı hava hücumları esnasında isabet vaki olmuş ve gemide yangın çıkmıştır. Yangın o derece geniş olmuştur ki gemiyi terketmek lüzumu hasıl olmuştur.
Bunun üzerine gemiyi yedeğe almak imkânsız görüldüğünden Sutampton bizzat kendi kuvvetlerimiz tarafından batırılmıştır.
Gemi mürettebatının büyük ek-?e;jyeti kurtarılmıştır.
[Sutampton kruvazörü 1937 it denize indirilmiş 9400 tonluk. 32 mil süratinde bir gemidir. 6 inçlik 12, 4 inçlik 8 topla. 6 torpil kovanı ve üç tayyare ile mücehhezdir. J
B. CROSS Şöyle Diyor:
" HitlerinMüttefiki Olmak, Düşmanı Olmaktan Tehlikeli „
Londra, 16 (A.A.) — Deniz ticaret nazın Ronald Cross bu sabah, Birleşik Amerikaya hitaben söylediği bir nutukta ezcümle şöyle demiştir:
cltalya muharebeye değil, Almanya tarafından kazanılacak yakın bir zafere hazırlanmıştı. O, bu zaferden o kadar emindi kl hava kuvvetlerile ordusunun teçhizatını ihmal etmişti.
«Almanya artık İtalyanın yardımına muhtaç değildir. Görülüyor ki Hit-lerin müttefiki olmak, düşmanı olmaktan daha tehlikelidir. İtalya -Alman münasebetlerindeki son inkişaflar, Mareşal Badogliyonun iatifa-sile sıkı sıkıya alâkadardır.
Yüksek İktisat va Ticaret Mektebinin Elli Sekizinci Yıl Dönümü Töreni
Millî Şef Yüksek Ticaretlilere Telgrafla İltifatta Bulundular
Bir nutuk trai eden mektep
törende
Dün Yüksek İktisat ve Ticaret mektebinin kuruluşunun 58 İnci yıldönümü münasebetile, mektepte bir tören yapılmıştır. Törene İstiklâl marşüe başlanmış, bundan sonra, mektebin müdürü Nihat Sayar tarafından, Reisicumhurumuz İsmet înö-nö ve Maarif Vekili Hasan Ali YU-cele yapılan davete gelmiş olan telgraflar okunmuştur. Reisicumhurumuz,   teşekkürlerinin   iblâğını emir
müdürü    Nihat    Sayarla bulunanlar
buyurmuşlardır. Maarif Vekili de şu cevabı vermiştir: «Çok istediğim halde işlerimin çokluğu dolayısile bugün aranızda bulunamadığıma Üzgünüm. Memleketimize faydalı elemanlar yetiştiren bu kıymetli müessesemizin profesör ve talebelerini tebrik ve her tuttukları işte kendilerine muvaffakiyet temenni eder, saygı ve sevgilerimi yollarım.»
(Devamı Sa 5, SU. 1 (\e) ^
Ankara, 16 (A.A.) — Reisicumhur tsmet İnönü bugün saat 16 da Çankayadaki köşklerinde İngiltere büyük elçisi ile misafireten Ankarada bulunmakta olan Büyük Britanya | Orta Şark kuvvetlerinden Kor-
V._
general Marshall Corrrvall île hava Vis Mareşali Elmhurst ve Amiral Kelley'i kabul buyurmuşlardır.
Mülakatta Haricîye Vekili Şükrü Saraçoğlu da hazır bulunmuştur.
İspanya
Katiyen Bitaraf
Kalacak
«Almanyanın, İspanyayı tekrar tazyike başladığı bildiriliyor. İspanya, iaşe yüzünden çok sıkıntı içinde bulunuyor ve bitaraflıktan ayrılmak istemiyor.
«Hariciye Nazırı Serano Sun-ner, Amerikanın Madrit sefirine, İspanyanın katiyen bitaraf kalacağı kararını bildirmiştir...»
-Radyo gazetesi-
iaşe Teşkilâtı Önümüzdeki Ay Başında Faaliyete Geçiyor
Başvekil Ticaret Vekâletinde Bu İşle Meşgu Olarak Lâzımgelen Direktifleri Verdi
Ankara, 16 (Hususi Muhabirimizden) — Şimdiye kadar muhtelif gazetelerde iaşe teşkilâtı hakkında neşredilen bütün haberlerin tahmine müstenit olduğu Ticaret Vekâletinin salahiyetli makamları tarafından bildirilmektedir.
öğrendiğimize göre, esasları tamamen tesbit edilmiş olan program ve teşkilâtın Ticaret Vekâletince şimdilik yalnız statükoları hazırlanmıştır. Teşkilâtın vaziyetini yakından tetkik etmek üzere bugün sayın Başvekilimiz Dr. Refik Saydam, Ticaret Vekâletine giderek Vekâletçe hazırlanmış olan program üzerinde görüşmeler yapmış ve mütalâalarını bildirmişlerdir, iaşe teşkilatının biran evvel faaliyete geçmesi için icap eden bütün hazrrlıklarm tamamlanması hususunda direktifler veren Başve-UdJiroi» Ticaret Vekâletinde üç saat kadar kalmışlardır, öğrendiğimize göre, Vekâlet iaşe teşkilâtını, bütün
*
Vekili I'tumtaz Okmen
memlekete şamil bir tarzda önümüzdeki aym başında   faaliyete geçir-
mek üzere her türlü tedbirleri almı taj Ilınmaktadır.
Manifatura Tüccarına İnhisar İmtiyazı Verileceği   Asılsız
Ankara, 16 (Hususi MuhabirimL ien) — îstanbulda bir kısım mana. tura tüccarları arasında bir anoniı. şirket kurulmakta olduğu ve bu şi. ketin manifatura eşyası ithalinde inhisar sahibi olmak gibi bazı imtiyaz lar elde edecekleri yolundaki neşriya. tamamen yanlıştır.
öğrendiğimize göre,   hükümet hi, bir şirket veya şahsa böyle bir imtı yaz vermek   tasavvurunda değildi Mesele bazı  manifaturacıların kenu aralarında bir anonim   şirket teşk. etmek için usulü veçhile Ticaret Vc kâletine bir müracaatte bulunmala rından ibarettir. Bu müracaat Tica ret Vekâletinin alâkadar dairelerince tetkik edilmektedir.
* Teşriî Masuniyet Meselesinin Cumhuriyet Rejimi Prensipleri içinde Hallini Beklemek Hakkımızdır„
Avukat Ömer Cemil Tansı diyor ki: ^
Açık bir münakaşa mevzuu yaptığınız teşriî masuniyet meselesi çok mühimdir. Bir mebusun Mecliste veya hariçte mebusluğundan ileri gelen fiillerinden ö-türü kanunî himayesiz kalması elbette tecviz olunamaz. Fakat meb usun mebuslukla alâkası olmayan ve ona bağlı bulunmayan sair cezaya lâyık fiillerinden kendisini, velevki muvakkat bir müddet i-çin sair vatandaşların tâbi bulunduğu kayıtlardan uzak bulundurması; hak, hürriyet ve hele Cumhuriyet prensipler ile hemahenk olamaz.
Bir mebus gazete çıkarır ve o gazetesinde vatandaşın    haysiyet
ve şerefile oynarsa teşriî masuniyetten istifade ederek devre sonuna kadar, bazan da tekrar namzet gösterilmesi hallerinde de hayatının sonuna kadar hiç bir cezaî tehdide maîuz bulunmaz. Bu yolda bir muaiiyet, vatandaşların haysiyet ve şereflerini müdafaasız bırakmış olur.
Bundan başka adalet ölçülerinin bir olması lâzım geldiği halde mebus olmayan gazeteci ile mebus gazeteci aynı fiillerin akıbeti bakımından ayrı ayrı muameleye tâbi tutulmuş olurlar.
Bu meselenin Cumhuriyet rejiminin prensipleri dairesinde tetkik ve halledilmesini beklemek hakkımızdır.
Amerika Bahriye
E
900 Milyon Dolarlık
Tahsisatı ittifakla Kabul Etti
Vaşington, 16 (A.A.) — Mebusan meclisinin bahriye encümeni bahriye nezaretinin müstaceliyet kararı ile 900 milyon dolarlık tahsisatı ittifakla kabul eylemiştir.
Bu para nisbeten küçük 400 vapurun yapılmasına ve deniz inşaat tezgahlarının    genişletilmesine    tahsis ! olunacaktır.
Bu kabul edilen yeni tahsisatla bahriye nezaretinin son 24 saat içinde aldırı tahsisat yekûnu bir milyar 200 milyon dolara baliğ: olmaktadır.
Mebusan meclisi, dün bahriyenin hava müdafaalarını takviye için 300 milyon dolar vermiştir.
Maliye Vekili
Ankara, 16 (Telefonla) — Bir müddettenberi îstanbulda bulunan Maliye Vekili Fuat Agralı Ankaraya dönmüştür.
Surysdfi Islâhat Yapılacak
Fevkalâde Komiser
Teşkilâtı Yeniden Düzeltecek
Kudüs, 16 (A.A.) — Beyrut-taki Fransız fevkalâde komiserliği, Suriye ve Lübnan idare teşkilâtını yeniden tanzim etmek üzere hazırlıklar yapmaktadır. Bu a-rada, memur adedinin azaltılması en başta gelmektedir.
İngiliz Tebliği
Cephelerde Karakol Faaliyeti
Devam Ediyor
Kahire,  16  (A.A.) — ingiliz
tebliği:
Şimalî Afrika ve şarkî Afrika-da vaziyette   hiç bir   değişiklik
yoktur.
Bütün cephelerde karakol hareketleri faaliyetle devam etmektedir.
Bingaziye Taarruz Edildi
TobrukMıntakası nda Keşif Uçuşları
Kahire, 16 (A.A.) — Orta Şark İngiliz Kava kuvvetleri karargahının tebliği:
I 3 - 14 ve I 4 - 15 sonkânun geceleri İngiliz hava kuvvetleri Birrgazi üzerine taarruzlarda bulunmuşlardır.
Limanın başlıca rıhtımı şiddetle bombardıman edilmiş ve gümrük etrafındaki binalarda büyük yangınlar çıkarılmıştır.
Rıhtım mıntak asında    şiddetli (Devamı Sa. 5, SU. 5 de) **
Limanını Yapılan 40 ıncı Hücum
Heprinden Daha Şiddetli Oldu
Londra, 16 (A.A.) — Geçen gece, İngiliz tayyareleri tarafından Vilhelmshafen limanına yapılan hücum, evvelce bu limana karşı yapılan 39 hücumdan daha şiddetli olduğu bildirilmektedir. Askerî ve bahrî bakımdan hayati ehemmiyeti haiz hedefler, müessir surette ve ağır bombardımana tâbi tutulmuştur. Hücum, büyük bir
ihtimamla hazırlanmış ve müte-(Devamı Sa 6, Sü. 7 de) =   .
Samimiyetimi anlatıp bir türlü içeri giremedim!
57
9515
mm
— 2
VATAN
'17-1 .941
Büyük Tarihî p-mn*
YAZANt M.SAMİ TEZiS
Mademki ölüme Susamışlardı, Bunları Birer Birer Yakalayıp ölüme Ulaştırmak Gerekti...
30
Rikâbı hümayun kaymakamlığı elde ettiği zaman birçok hâdiselerde nüfuzu nazanndaki kud ret i göstererek Üçüncü Ahmede o kadar hulule muvaffak olmuştu ki, silâhdar Damat Şehit Ali Paşadan on üç yaşında dul kalan Fatma Sultanı babası ona lâyık görmüş ve kızının göz yaşlarına rağmen İbrahimi kendisine damat edinmişti.
Üçüncü Ahmedin Harp ve darpten hoşlanmadığını, paraya fevkalâde muhabbeti olduğunu, zevk ve sefaya düşkünlüğünü ya-kinen bilen İbrahim, onun arzularını bol bol tatmin ederek mev kiini günden güne tahkim etmişti.
Fazla olarak devletin hemen hemen bütün yüksek mevkilerine kendi adamlarını yerleştirmişti, j Padişahın muhabbeti ve teveccühü baki kaldıkça mevkiinden kendisini sarsacak hiç bir kuvvet ola mıyac ağını   kıVuntulanıyordu.
Yaşı ilerledikçe şu ölümlü dünyada temel kakmanın kabil olmadığını ve bu sebeple hayatın nimetlerinden az zamanda çok faydalanmanın daha âkılâne bir iş olacağı hakkındaki düşünceleri büsbütün kuvvet buluyordu.
Bir aralık memlekette askerî .-ahuda ıslahat yapmak, bunu malî, iktisadî sahalardaki faaliyetle kuvvetlendirmek ve memleketi muhtaç olduğu huzur ve sükûna kavuşturmağı düşünmüş ve bazı tatbikata başlamamış da değildi ve hattâ bunu fen terakkiyatile destekleyip, imparatorluğu muasır milletler derecesine yükseltmeği de düşünmüştü. Fakat bu işlerle uğraşmak gününün birçok saatlerini alıyor ve asıl hayatın zevklerinden bol bol faydalanmasına imkân bırakmıyordu.
Dünyayı süsleyen bin bir çiçek ve her biri bir çiçekten daha güzel huriler vardı. Şüphesiz ki cenabı hak bu bin bir çeşit çiçeği ve bu bin bir çeşit çiçek durumuna soktuğu kadınları, kullarının bol bol müstefid olması için
yaratmıştı.
Sabahtan akşama kadar Paşa kapısında devlet umurile didinip, akşamları da bitap ve tüvan yatağa yatarak horultulu bir uyku ile ömrünü geçirdikten sonra, dolaba koşulmuş bir bostan beygirinden ne farkı kalırdı.
Sabahleyin gözlerini açtığı zaman gül çehreli cariyelerin yardı, mile giyinip kuşanarak cenneti âlâdan bir küçük parçayı andıran kasn bi kusurunun bahçesinde çiçek kokularını doya doya koklayrp bülbüllerin hoş elha-nını dinleye dinleye öğle vaktine kadar gezip tozarak uyku sersemliğini gidermek, öğleden sonra kâh şevketlû kayın pederinin rikâbı hümayununda, kâh hoş sohbet bir iki nedimi refakatinde güzel yüzlü, gürbüz vücutlu hamlacıların uçurduğu bir kayıkla Sa-dabada vanp akşama kadar zevk ve sefa içinde vakit geçirmek ve sonra da tâbesaıbah bir zevk ve neşat âlemi yaşamak daha doğru değil miydi?
Her gün yeni, her gün başka bir eğlence ile güzar olup felekten kâm almak daha âkılâne olmaz mıydı?
Ve işte yıllardanberi hatır ve ha yale gelmiyen zevk âlemleri icat ve rfeda ederek şu ölümlü dünyada huzur ve sükûn içinde yaşayıp giderken, şimdi bir Moskof küffa-
rının hücumunu önlemek, bir A-ce.n diyanndaki gürültü ve patır, dı/ı bastırmak gibi vahi sebeplerle c—.ı azizini muhataralı, ü-züntülü işlere atmak neye gerekti, bu halk ne budala şeydi yarabbi! Ne istediğin bilmez bir sabi gibi şimdi de üç aylık yollar aşarak hududa ulaşıp pala sallamak hevesine kapılıp yatırlaıdı.
işte orduyu Üsküdara geçir-niş davullar, zurnalar çaldırarak zırhlı miğferli bir sürü insana bir geçit resmi icra ettirmişti. Daha ne istiyorlardı! ? Zırhlarının üstüne ipek sarıp omuzlarına altın işlemeli, sedef kaplı müzeyyen silâhlar alan kadifeli ve sırmalı okdan-lıklanndak okları bile yaldızlı olan bu süslü orduyu Acem eline sürmekte ne mâna vardı.
Hele bu ordunun ardına takılıp gösteriş yapan kılığı kıyafeti belirsiz serdengeçti güruhuna da ne oluyordu?
Bunlar harbi düğün mü, bayram mı sanıyorlardı?
Maksat ganimeUe, rikâbı hümayunda bekleyip Şehinşahın saçacağı çil akçelerden bir kaçını ele geçirip günlerini gün etseler daha iyi olmaz mıydı?
Bu baldırı çıplak güruhu zarif ordunun ardında kervana katışmış topal eşek durumuna düşmüyor muydu?
Ya başlarına geçen Hızır mı, şeytan mı ne Allahın belâsı ise o herife de ne oluyordu? O birkaç gün sonra yeniçerileri or tatarına, sipahileri kışlalarına, leventleri kalyonlarına, çektir-lerine, bostancıları saraya yollayacak, ayanı devlet ve erkânı hükümet te yalılarına çekilip devran ol devran, âlem yine ol âlem olup kalacaktı. Kalacaktı amma, bu bini geçen baldırı çıplağı nidecekti.
Kendilerne bir de gönüllü diye ad takmışlardı. Neyin gönül Iüsüydü bunlar... Dünyada bu kadar zevk ve sefa varken cenk ve cidale gönül verilir, her gece bir başka yarin kucağında gününü gün etmek dururken, ölümün kucağına atılınır mıydı?
Mademki bu adamlar ölüme susamışlardı, onları birer birer yakalayıp âhirde ulaştırmak gerekti,
(Arkası var)
Şehir Ihtikâ
r
Memleket Haberleri
Etrafında Anketimiz
Kahve, Kundura, Şarap Fiyatları
Dün kahve fiyatlarının yükselmesine Kahve Birliğinin de sebep olduğunu ileri sürerek birliğin bir an evvel lâğvedilmesini ve bu işe hükümetin el koymasını bir ticaret adamımızın beyanatı olarak yazmıştık. Hükümet, birlikleri ithalât eşyası fiyatlarını yakından kontrol ederek yükseltmemek için teşkil ettirdiği halde Kahve Birliğinin fiyatların yükselmesinde a-mil olması, hükümetin niyetlerine bir aykırılık teşkil ettiği için meseleyi tekrar sormak lüzumunu hissettik. Bize verilen malûmat şudur:
— Dünyada harp vaziyeti hasıl olur olmaz bazı tüccarlar, ithalât eşyası fiyatlarının yükseleceğini kestirmişler,kantariye tica-retile meşgul olan ve senelik kahve satışları 50 .. 60 çuvalı geçmi-
yen kimseler derhal Kahve Birliğine girerek birlikten fazla kahve alıp satmaya başlamışlardır. İş bu kadarla da kalmamış, kahve ti-caretile hiç uğraşmamış ve hatta dükkân açmamış bazı sermaye sahipleri sermayelerine güvenerek Kahve Birliğine girip kahve ticareti yapmaya başlamışlardır.
Kahve Birliğine dahil olanların adedi bu suretle fazlalaşmış ve a-sıl kahve ticaretile meşgul olanla-
rın eline evvelkine nazaran daha az kahve geçmeye başlamıştır. Bu gibiler, eski müşterilerinin kahve taleplerini tamamen karşılayamadıklarından, müşteriler, piyasadaki yeni kahve tüccarlarından mal almak meoburiyetinde kalmışlar, ve bu yeni tüccarlar da kahveyi yüksek fiyata satmışlardır.
Gümrükte Nekadar Kahve Var
Gümrükte 1050 çuval kahve vardır. Bunun beş yüz çuvalı Is-tanbula verilecek, mütebakisi vilâyetlere dağıtılacaktır.
Yoldaki Kahveler
Yolda otuz bin çuval kahve vardır. Senelik kahve ihtiyacı doksan bin çuval olarak tesbit e-dilmiştir. Bu mallar geldiği takdir de dört aylık kahve ihtiyacı temin edilmiş olacaktır.
Kundura Pahalılığı
Ayakkabı pahalılığı karşısında halkımız çok sıkıntı çekmektedir.
Vitrinlerdeki ayakkabı    fiyatları
ortahalli halkın giyeceği nisbeti fazlasile aşmıştır. Dün piyasada ayakkabı fiyatlarını gözden geçiren bir muharririmiz bu pahalılı-* ğın bir kaç sebebini tesbit etmiştir.
Hariçten ithal edilen deri ve kösele stoku azalmıştır. Kösele ve deri bir kaç tüccarın elinde bulunduğundan ve mallar saklandığından fiyatlar yükselmiştir.
İngiltere ve Romanyadan sipariş edilen deri ve köselelerin nav. lun ve harp sigortalarının yüksekliği ve işçi yevmiyesinin artmasile mevcut işçinin günden güne azalması malların maliyet fiyatlarının artmasına sebep olmaktadır.
Beyoğlundaki ayakkabı ticarethanelerinden biri muharririmizi ikna için vitrindeki otuz liralık bir ayakkabının kendisine maliyet fiyatını göstermiş, malzemenin ı-mal tarzı ve işçi yevmiyesile karıştırılarak otuz liraya satılabileceğini anlatmıştır. Gene    Beyoğ-
lunda bir ayakkabı ticarethanesi maliyet fiyatları ucuz olduğu halde  üzerlerine  diğer vitrinlerdeki
gibi iyi malzemeden imal edilmiş ayakkabı fiyatlarını koymuştur. Bugün ayakkabı fiyatları halkımız için düşünülecek bir meseledir.
Şarap Sıkınt sıOlm:yacak
Şarap fiyatlarındaki yükseliş sebebi bu sene yaş üzüm mahsulünün geçen senekine nisbeten nok-
Soruyorlar?
Bir talebe velisi telefonla soruyor ve diyor ki:
Mektepli kızlar arasında geçen gün bir voleybol müsabakası yapıldı. Müsabakanın sahası fazla cilalanmış olduğu için kızlar düşmüş ve İkisinin elleri vc kolları, birinin de ayağı sa-katlanmıstır. Sahaya serpilen talaş tozları da oyuncuların çıplak ayakla oynamalarına sebep olmuş, bu yüzden de iki kız talebe hastalanmıştır. Spordan maksat herhalde böyle akıbetlere maruz kalmak değildir. Bu iş İle alâkadar olanlar sahanın vaziyetini görmemiş iseler bunların mesul tutulması lûzımgelmer mi? Sakatlanan yavruların derslerinden ve sıhhatlerinden kayıplarını kim tazmin edecektir?
Ticaret Vekâleti
ithalât Birliklerinin Faaliyetini Tetkik Ediyor
Ticaret Vekâleti, ithalât birliklerinin şimdiye kadarki faaliyetini tetkik etmeğe lüzum görmüş ve derhal tahkikata başlamıştır, ilk iş olarak, ithalât birliklerine dahil tüccarlara birer fiş gönderilerek şimdiye kadar nekadar mal getirdikleri ye bunları nekadar fiyatlarla nerelerde sattıkları ve ellerinde nekadar mal mevcut olduğu sorulmuştur. İthalât tüccarları, bu fişleri bir an evvel, tafsilâtlı bir şekilde doldurarak Vekâlete göndereceklerdir. Ticaret Vekâleti, bu fişlerin tetkikinden senra, ayrıca lüzumlu gördüğü tahkikatı vaptıracak, ithalât eşyası piyasasını daha yakından takip ederek icap eden kararları vaktinde alacaktır.
Valimizin ÇokYerinde Düşüncesi
IçtimaîSevlye Sahibi Kimseler İçinDüşkünkr Evinle Ayrı Bir Pavyon Yapılacak
İçtimaî seviye sahibi olup ta zaruret saikasile Düşkünlerevine alınan bazı kimselerin diğer düşkünlerle aynı koğuşlara konuldukları Vali ve Belediye Reisinin dikkat nazarına çarpmıştır.
Vali ve Belediye Reisi doktor
Lûtfi Kırda i çok gerinde bir düşünce ile bu -gibi içtimaî seviye sahibi kimselerin ayrı bir yere konulmaları için yeniden bir pavi-
yon inşası hususunda tetkikler yapılmasını istemiştir.
Belediye Düşkünlerevi bütçesi böyle bir paviyon inşasına imkân vermediğinden bunun muhakkak surette temini için bir formül a-ranmaktadır.
Valimizin bu çok verinde düşüncesini» takdirle karşılarken bu hayırlı teşebbüsün müsbet bir netice vermesini bekliyoruz.
Dördüncü Kitap Sergisi Açıldı
BirH fta Sonra Karikatür Serg' si Açılacak
«
o-
İSTANBUL'UN
İmar Plânları
Dün öğleden sonra Belediyede bir toplantı yapılmış ve bu toplantıda mimar Prost'la Nafıa müşaviri de bulunmuştur.
941 yılı içinde açılmasına karar verilen meydanlar ve yollarla nâzım plânlar üzerinde görüşülmüştür.
fA
I
«w
YAZAN: \klwikadiK,
30
Kadın büyük bir helecanla tltrlye-rek, çantasını açtı ve içini gösterdi; *
— İşte, dedi. Kendime bir tren parası ayırdım. Geride ne varsa senin olsun !..
Ve avucunun içindeki ufaklıkları Uç büttin lira İle beraber uzattı.
Simitçi bunları teker teker saydıktan sonra yüzUnU buruşturmuştu:.
— Olmadı. Burada üç yüz altmış beş kuruş var... Ben sade camekûm sekiz liraya yaptırmıştım..
— Fazla param yok diyorum...
— Neme lâzım?.. Hakkunı verml-ye mecbursun...
Bu esnada düdük öttü ve tren ağır
a£ır yürümlyc başladı. Kadın hırs İçinde, yeisinden gözleri yaşarmış yumruklarını sıkıyor:
— İşle treni de kaçırdım.. Hay Allah cezam versin.. Ne aksi adamsın?.. Diye söyleniyordu.
— Aksi asıl sensin kl, sabah sabah gelip te bana çattın?..
Bu sırada kırk beş yaşlarında tahmin olunan temiz giyinmiş, kibar tavırlı bir adam elinden sekiz yaşında kadar bir kız çocuğunu tutmuş olduğu halde - şüphesiz simit almak Için-istasyon cihetinden kendilerine doğru geliyordu. Bu garip vaziyeti gö -rünce huyretle sordu:
— Ne oldu?. Bir kaza mı?.
Doktorların   Dikkatsizliği
Bazı esnafların senelik muayenelerinde hastalıksız olarak gösterildiği halde bilâhare hasta oldukları görülmüş ve bu suretle doktorların mu ayenelerl baştansavma yaptıkları anlaşılmıştır.
Muayenelerin doktorlar tarafından dikkatli bir şekilde yapılması, bu gibi hâdiselere meydan verilmemesi i-çin alâkadarlara kati emirler verilmiştir.
Slmlfçi derhal meseleyi anlatmı-ya başlamıştı. Kadıncağız susuyor ve merhamet umar gibi adamın yüzüne bakıyordu.
Erkek* vaziyeti'dikkatle süzdü. Biraz hayrete düşmüş gibi İdi. Gülüm slyerek kadına hitaben:
— Siz buyurun İstirahat edin hanımefendi, dedi. Ben onunla uyu -surum.
— Aman Beyefendi!..
— Rica ederim İtiraz etmeyiniz...
— Fakat siz niçin mutazarrır olasınız?.. ,
— Ne beis var efendim?. Bir eski doHtun küçük yardımım kabul etmez misiniz?..
— Nasıl?..
Sözünü tamamltyamadı. Kısılmış dudakları arasından bir feryat yük -seldi:
— Seyfl Bey!..
— Evet Plraye Hanım benim... Lâkin fazla seınlrdlğim ve saçlarım ta -mamen ağardığı için birdenbire tanı-yamadınız...
— Aman Yarabbi!.. Ne gurlp te -Hadüf!.. Nesrin nasıl, Ivl mi?
'i
i
1
11(391
m*
İBl
Beyoğlu Halkevinin tertip et-' miş olduğu dördüncü kitap sergisi dün Halkevinin    Tepebaşındaki binasında açılmıştır. Sergide ge-j çen sene içerisinde    neşredı-miş
olan 549 eser teşhir edilmektedir. Bu eserlerin 220 si edeb'yat ve roman, 40 ı tarih, 36 sı hukuk ve "iktisat, 12 si felsefe, 23 ü filoloji,  127 si so3yal ilimler,  18 i
— Nesrin ml?. Heyhat!.. Onu kay bedeli dört sene oluyor..
IMraye büyük bir hayret vc teessür Ifadeslle gözlerini açmıştı:
— Bllmlycrek yaranızı    deştiğim İçin beni affediniz öyle İse!. Dedi.
Bu muhavereyi alık alık dlnliycn simitçi nihayet sabırsızlanmıştı:
«— Efendi şu paramı ver de vaktl-le başımın çaresine bakuyım, diye çıkıştı.
Seyfl Bey cüzdanından birkaç lira çıkararak hesaplayıp herife uzattı. Sonra, ınuhcuhlyetlnden kıp kırmızı kesilen Plrayeyc dönerek:
— Beni yabancı addederseniz gücenirim, dedi. Ve birlikte istasyona doğru yürümeğe başlamışlardı. Seyfl mUtchesslm, Plraye heyecanlıydı. Şu karşılaşma zavallı kadında maziye alt hutıraların uyanmasına vesile olmuş ve gözlerini yaşartmıştı.
Salonda kimseler yoktu. Bir kunn-peye yan yana oturdular, Seyfl Bey:
— Size tesadüf ettiğime ne kudar memnun oldum bilemezsiniz. Plraye hanım, diyordu. Şimdi nerede oturu yorsunuz?.
Plfinve Hrrr/ re^'nn-nn;
güzel sanatlar. 73 ü tatbikî ve nazarî ilimlere aît*jr.
İlk günü olmas'na rağmen sergi büyük bir alâka celbetnıiştir Akşama kadar kalabalık bir halk kütlesi sergiyi ziyaret etmiştir.
Sergi önümüzdeki çarşamba akşamı kapanacak ve perşembe günü Türkiyede ilk defa olarak büyük bir karikatür sergisi açılacaktır.
— Lâleli apartmanlarında diye mırıldandı.
— Zevcinizden memnun musunuz?. Yavrularınız var mı?..
— Zevcim mi? Size evlendiğimi kim söyledi?..
— Hana Hanım.. Bundan on dört sene evvel çiftliği bu yüzden terket-mlş değil misiniz?..
— Hayır!..
— Ya!.. Peki şimdi klııılnlo yaşı* yorsunuz?..
.— Yalnız olarak.. Daha doğruNu bir ailenin nezdlnde mürebblyeylnı..
Ayni zamanda piyano dersi de veriyorum...
— öyle mi? Galiba yine bir derse gldlyordunuz?..
— Evet!.. Yeşllköyde bir talebem vur...
— Yeşllköyde ml? Desenize bizim semtimize sık sık ^eliyordunuz da birbirimizi bilmiyorduk..
— Adresinizi   lütfederseniz,   hem
rüşmek hem de küçüğü okşamak 1-çln bir jrün taciz ederim..
san olmasına atfedilmektedir. Hususi amillerle İnhisarlar idaresinin mevcut stokları memleket ihtiyacını tamamen karşılamaya kâfi olduğundan alâkadarlar bir şarap buhranı mevzuu bahsolamı-yacağını söylüyorlar.
Hususî amillerin şarap fiyatlar? inhisarlar idaresince tensip ve kontrol edilmekte olduğundan bu fiyatlardan fazlasına satış yapılmasına meydan verilmemektedir. Şarapların etiketleri üzerinde tescil edilmiş olan derecelerinin değiştirilmesi de mümkün değildir. Şarap imalinin müstehlike teslimine kadar geçirdiği bütün safhalar dahi kontrole tâbidir.
Bu şerait dahilinde memleket şarap stokları ve aylık sarfiyat miktarları malûm olduğundan şarap satışlarının halkı ızrar edecek bir şekle girmesine imkân yoktur.
1 Bu sene mahsulün noksan alması ve iptidaî madde pahalılığının bulunması dolayısile geçen senelerde olduğu gibi tenzilâtlı satışlara imkân bırakmamış, bu da halka a-normal bir tereffü hissi vermiştir. İnhisar şaraplarında hiç bir tebeddül yoktur ve olması da mevzuu-bahis değildir.
Piyasa Vaziyeti:
MERİNOS
Fabrikası
Dahilî fabrikalarımızın ihtiyacı günden güne artmaktadır. Yerli fabrikalarımızdan Merinos fabrikası istihsalâtını çok miktarda arttırmıştır. Adına izafeten Merinos işlemesi lâzım gelen bu müessese yaptığı tadilât neticesinde diğer yünleri de işleyebilmektedir. Buna rağmen asıl Merinos kısmı ü-zerinde çalışan kısımlar dahilî ham madde Ue işleyemedığinden
hariçten de bu sıkıntısını bertaraf etmek için çalışmaktadır. Vaziyeti haziranın gösterdiği müşkülâta rağmen fabrikaya Kap'tan Cenubî Aftıerika ve bilhassa Arjantin-den çok miktarda ham madde gelmektedir.
Fabrika günde muhtelif kalınlıkta 5000 - 6000 kg. yün ipliği çıkarmaktadır. Fabrikada istihdam olunan işçi miktarı da arttırılmıştır. Bugün 2500 işçi fabrikada geceli gündüzlü çalışmaktadırlar. Bu fabrika sayesinde geçinenlerin adedi 13,000 e baliğ olmuştur.
Dünkü İhracat
Dün muhtelif memleketlere 70,000 liralık ihracat yapılmıştır. Bu ihracatın en mühim kısmını teşkil eden madde Romanyaya gönderdiğimiz havyardır. Bir havyar ihracat memleketi olan Romanya Besarabya'yı kaybettikten sonra şimdi ithalâtçı vaziyete girmiştir. Gönderdiğimiz havyarlar tamamen turna havyarların/dan-dır. Rumenlere gönderilecek ikinci parti havyarlar da hazırlanmaktadır.
Bundan başka İsveçe deri, Yu-goslavyaya halı, Macaristana boyanmak üzere ham ipek gönderilmiştir.
Macar Rejisinin Borcu
Macar rejisinin satın almış olduğu tütünlerin bedeli hâlâ ödenmemiştir. Tüccarlarımız gönderdikleri tütünlerin bedellerini Macar hükümetinin Macar millî bankasının klering hesabına geçirmediği için elan alamamaktadırlar.
Bir kaç aydanberi süren bu aksaldık neticesinden tüccarlar Macaristana tütün göndermekten tamamen sarfınazar etmişlerdir.
TAKVİM
17 İKtNCİKANUN 1941
CUMA
YIL 1941 — AY: 1 — GÜN: 17 RUMİ: 1356 — 2 ncikanun: 4 HİCRİ: 1359 — ZİLHİCCE: 19 VAKİT YAoATl EZANİ
GÜNEŞ; ÖĞLE : İKİNDİ: AKŞAM: YATSI : İMSAK:
8.23 2.16
13,24 7,17
15,53 9,46
18,07 12,00
19,43 1,36
6,37 12,31
GÜNDEN -
O O N E
Emperyalizmin Mucizesi
Yazan: ÜÇ YILDIZ
3 talyanın ingilizlerden münfe-u rit sulh isteyeceğine dair şayialar dolaşmaya başladı. Doğru mudur? Bu milleti bir iki aydır karada, denizde ve havada kovalayan sırtısıra felâketlere bakarak yapılmış tahminler ve -yakıştırmalar mıdır? Memleketin içinde başlamış bir kaynaşmanın akisleri midir? Yoksa dış propagandanın içcrdekılere yap* tıkları ustalıklı bir teşvik midir? Çünkü bu muharebede her iki tarafın yüz akile işin içinden sıyrılmak için başvurmayacağı çare tasavvur edüemez. İşler böyle giderse Italyanın eninde sonunda yapacağı budur; Fransanın yaptığı gibi müttefikine: «Artık kusura bakma, demektir, yaralıyım. Seninle ölesiye kontrat etmiş değiliz. Vaktinde imdadıma koş-man da mümkün olmadı. Zaten bu halimde sana ne hayrım dokunabilir ki! Sana son bir hizmet olarak, Fransa gibi, donanma ve tayyare bakiyyetüs-süyufumu bir kenara çekmeğe ve düşman emrine vermemeğe belki muvaffak olurum. Haydi bahtın açık olsun. Netice iyi çıkarsa bizleri de artık unutmazsınız.»
Evet işler böyle giderse Italyanın eninde, sonunda yapacağı budur. Fakat bunun için herhalde biraz daha zaman lâzımdır. İtalya emperyalizmi için yirmi sene davul çaldıktan ve İtalyanları muhteşem bir eski Roma ma lihulyası içinde yaşattıktan sonra bugün birdenbire paydos borusu çalmak kolay olamaz. Bu emperyalizmin a-lemdafı talih* sizlik karşısında derhal mühürü
bir başkasına teslime razı olacaic ve ağlaya sızlaya dedelerinin bir eyalet köşesindeki tarlalarını ekmeğe gidecek bir Mösyö Löb-rön değildir.
?
Bugün için muhakkak olan şudur ki Italyanın her tarafında bir çözülme başlamıştır; Arnavutlukta bozgun; Afrîkada bozgun, hem de sonu nereye varacağı anlaşılmaya başlamış bir •bozgun.Ras Tafari Hartumda im para torluk elbiselerini hazırla-yor; uzaktan gelen ihtilâl davullarının temposuna uyarak keyifli keyifli Habeş şarkıları okuyor. Afrikadaki çocuk ve kadınların anavatana nakli için tedbirler düşünülüyor. Bunlar felâketin dışarıdan görünen kısımları. Bunun bir de memleketin içini kim bilir ne görünmez ateşlerle yakıp kavuran bir kısmı var.
Herhalde İtalyan milleti büyük ıstırap içindedir. Fakat asıl acı tarafı bu milletin ıstırabını yalnız çekmesi, yakın ve uzağında hiç bir kalbin hakikî merhamet ve sempatisini hissetmeme-sidir.
Halbuki İtalyan milleti sevil-memesi mümkün olan bir millet miydi? Bu ince, medenî, artist ve hatta âlim millete hiç uzak ve yakın komşularından hiç birinin değil düşmanlık bir hafif an-tipati beslemesi için bile sebep yoktu.
Yirmi yıl evvel günün biriı>de «etrafımızda nekadar yurt ve millet varsa yıkacağız. Bunların yıkıntısı üzerine eski Romayı kuracağız» diye bir feryat kopardılar. O gün bugündür dünyanın kulağı bir an dinç kalmadı. Tehdit sesi işitip beyhude sinirlenmemek için radyonuzu a-çamaz oldunuz? Yirmi sene insanın kulağına tehdit değil Bet-hofen'in senfonisini çalsalar insanı kudurtmaya kâfi gelirdi. O-peret askerleri gibi oyalı boyalı üniformalar içinde çocuk ve genç lejiyonları; İtalyan renklerine boyanmış komşu vatan haritaları. .-
Hasılı italya bir yaz gecesinde lâmbalarının etrafına sessiz sadasız oturmuş bir insan kalabalığının içine girmiş azgın arı gibi mütemadiyen oradan oraya uçtu; vızladı; iğnesile tehdit etti ve herkesin rahatı kaçtı.
Arının incecik vücudunun ortadan koptuğunu görmek çok kimsede merhamet uy andır mı-yorsa bunu insanlardaki insanlığa bağışlamak ve hoş görmek lâzımdır. ! . Zeki, artist ve sevimli İtalyanlara sahte bir zalim maskesi takarak onu dünyanın husumet ve antipatiğine maruz bırakmak emperyalizmin bir mucizesi ol-
MI
I
17-1 .941
VATAN
B CİMİ A
Son Alman -
Sovyet Anlaşması
Yazan: M. H. ZAL
ovyet - Alman    iktisadî anlaşması, bugünün en hararetli münakaşa mevzularından jbiridir.
Davanın esası şudur: Bu anlaşma, Amerikanın İngiltereye yapmağa hazırlandığı geniş yardıma karşılık teşkil edecek siyasî ve askeri <bir yardım hareketi [midir, yoksa sadece bir iktisadî alışveriş midir?
Şurasına şüphe yok ki Almanlar, Amerikanın ingiltereye yardımının manaeını pek iyi biliyorlar. Bir taraftan Roosevelt'in hâdiseleri tahrif ettiğini, Almanların dünyayı almak ve Aemeri-kayı tehdit etmek niyetinde katiyen bulunmadığını ileri sürüyorlar ve atrp tutuyorlar. Diğer taraftan da bütün bu sözlerin A-merikayı yolundan alıkoymayacağını kavrayarak tedbirler düşünüyorlar. Bunlardan biri, büyük Amerikan yardımı gelmeden Amerikaya karşı bir yıldırım taarruzu hazırlamaktır. Diğeri de Amerikan yardımının Alman-yada ve İtalyada uyandırması tabiî olan yeis ve telâşı dağıtmak üzere, Sovyetlerle yapılan iktisadî anlaşmanın, Amerika -İngiliz iş beraberliğine bir karşılık teşkil edeceği hissini uyandırmaktır.
Eğer böyle bir maksatları varsa memleketlerinin içinde bile hakikî bir kanaat uyandırabil-meleri pek şüphelidir. Açıkdeniz yolile hudutsuz Amerikan membalarından gelecek yardım, Sovyetlerin kendi ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra Almanyaya en ziyade kara yolile verebilecekleri malzeme ile kıyas kabul    ede-
m
Bundan başka Sovyetler, Almanya ile olan anJaşmaya benzer iktisadî anlaşmaları, karşılıklı ve müsavi muamele esası üzerine her memleketle yap-maya hazır bulunduklarını söylüyorlar.
Münakale imkânsızlığı, bu e-sasın her tarafta tatbikına meydan verememekle beraier Sovyetler, mütecavizlere karşı dövüşen Çinlilere ve Yunanlılara iktisadi yardımlarını esirgememişlerdir. Yani bugüne kadar olan tecrübeler, Sovyetlerin, mihver davasını demokrasi davasına karşı benimseyip her ne suretle olursa olsun, fiilen mihver tarafını tuttuklarını zannettirecek bir yolda değildir.
Mihver tarafının propaganda maksadıle, karşı tarafın Sovyet siyasetini kavrayanıamak yüzünden vakit vakit ortaya çıkardığı rivayetleri, vakaları daima tekzip etmiştir.
Sovyetlerin birdenbire yollarını değiştirdiklerini ve Times gazetesinin tahmin ettiği gibi, Finlandiyada tam bir hareket serbestisine sahip olmanın bedeli olarak, Almanyanın Balkanlarda istediğini yapmasına razı olduklarını zannetmek için hiç bir ciddî sebep yoktur.
VATAN Gazetesi
İLÂN FİYATLARI     Kuruş
BaşlıJc maktu olarak
1 inci Sayfa Santimi
2 » » »
3 » » »
4c   y> » *      ı
5 » » »
6 » » »
750 500 350 300 100 75 50
İtalyan Opera Azzurea cemiyetinin diğer bir çok yerlerle birlikte İtalyaya mal etmek istedi ğî Kudüsün umumî görünüşü
Romadaki Yu nan sefirinin 3 haziran tarihli bir telgrafı, İtalyan emperyaliz. mindeki açgözlü-
lük hakkında pek açık bir fikir vermektedir. Bu telgrafa göre (O pera Azurra) mil lî cemiyeti şu beyannameyi neş rebmiçtir: «Av-rupada* i sürekli
bir sulh kurmanın yegâne yolu, büyüklerin küçükleri yutması-dır. Bir taraftan münakaşa ka>bul
etmeyen tarihî haklar, diğer taraftan da üstünlük hakları dolayısile Fransanın bütün merkezile cenubu, bütün Akdeniz havzası, bütün Adriyatik. Hırvatistan, Dalmaçya, Yunanistan, Kıbrıs, Arnavutluk ve Kudüs İtalyaya aittir.»
Yunanistanın Vaşington sefiri 7 haziran telgrafında diyor ki: «kalyanın, harbe girince yalnız Fransanın tarafına dönüp Yugoslavya ve Yunanistana dokunmı-yacagı hakkında verdiği teminata burada, Rusyanın Balkanlara karşı aldığı vaziyet dolayısile, inanılıyor.»
Yunanistanın Roma sefirinin 8 haziran tarihli telgrafından:
«İyi bir membadan aldığım malûmata göre Halk Terbiyesi Nezaretinin gazetelere verdiği talimatta şu mevzuların işlenmesini
istemiştir:
1 — Yunanistanın farmason devlet adamları garp devletlerinin, fakat Yunan milleti, hele gençler Mihver devletlerinin tarafındadır.
% — Müttefiklerle TUrkiye, Yunan adalarüe Sel&niğt almak niyetinde olduğa için İtalya, Ynnanlstanı müdafaa mecburiyetinde kalacaktır.
3 — Yunan halkı, Fransız - İngiliz tazyiklerinden bıktığı için İtalyan himayesini istiyor.
Buna rağmen evvelki günden-beri Yunanistan aleyhindeki neşriyat birdenbire kesilmiştir. Buna sebep Sovyetlerin Balkanlar hakkındaki ihtarı olsa gerektir.»
Yunan Beyaz kitabı, B. Musso-
lini'nin 10 haziranda İngiltere ve Fransaya karşı harp ilân ettiği sırada söylediği nutuktan şu cümleyi pek tabiî olarak tekrar ediyor: «Katî bir şekilde söylerim ki I-talya gerek karadan ve gerek denizden 'hemhudut olduğu diğer memleketleri harabe sürüklemeyi hatırdan geçirmiyor. İsviçre, Yugoslavya, Yunanistan, Türkiye, Mısır bu sözlerimi bir tarafa kaydetsinler, sözlerin yerine gelip gelmemesi kendilerine, ancak kendilerine tâbidir.»
İtalya harbe girer girmez, Yunan sularında İngiliz harp gemileri görüldüğünü vakit vakit iddia etmeğe başlamıştır. Bu iddiaların haksız olduğu ispat edildikçe Hariciye Nezareti: «Ne diye yanlış malûmat vererek Yunan sefaretini iz'aç ediyorsunuz?» diye sefirin önünde Bahriye Nezaretine çıkışmış, fakat bu hal, aynı yanlış iddiaların bir iki gün sonra tek-
YUNAN
Beyaz Kitabından Seçme Parçalar
Sulhun Yolu:
n Büyükler Küçükleri Yutmalı „
Ankara Yunan Sefirine Eair Bir Münakaşa
rar edilmesine mâni olmamıştır.
26 haziranda İtalyan Hariciye Hususî Kalem müdürü, Yunan sefirini çağırarak Ankaradaki Yunan sefirinin mih ver aleyhine çalıştığından ve an laşmazlıkların ö-nüne geçmek i-çin -teibdili münasip olacağından bahsetmiştir. Sefir şu cevabı vermiştir:
— Yunanistanın Ankara bü yük elçisi gibi tecrübeli bir diplomatın, kendi hükümetinin talimatı haricinde hareket etmesine ihtimal yoktur. Yunanistanın bitaraflık siyaseti de şüphe götürmez. Sefirimizin Ankarada ne suretle ve ne vasıta üe mihver aleyhine çalışabileceğine de aklım ermiyor.
Bu kadar müphem sebeplerden dolayı böyle talepler karşısında bırakıldığımdan dolayı kızdığımı belli ettim ve müsbet sebep gösterilmesinde ısrar ettim. Hususî Kalem müdürü, sefirin bütün faaliyetinin mihver aleyhin, de olduğunu gene müphem şekilde tekrar ettL Ben de duyduğumu Atinaya bildireceğimi, fakat talebi yersiz bulduğumu söyledim.»
Yunan Hariciyesinin Roma sefirine verdiği cevapta; Ankara Yunan sefirinin şahsî ve kendi hükümetinin bitaraflık siyasetine aykırı bir yol tutmasına imkân olmadığı ve Yunan sefirinin, yeni İtalyan sefirinin selefi olan B. Galli ile Yunanistanla İtalya arasındaki münasebetlerin bozuk olduğu sıralarda hile dostça münasebetlerde bulunduğu temin edilmiştir.
30 haziranda bizzat Konç Cia-no Yunan sefirini kabul ederek Ankaradaki İtalyan sefirinden aldığı yeni bir telgrafı göstermiş, sefirin mihverin aleyhinde bulun duğunu ve mihver tarafının harbi kaybedeceğine dair kehanetlerde bulunduğun» ileri sürmüş ve demiştir ki:
— Bu mesele hakkında zabıta tahkikatı yapmama imkân yoktur. Aldığım malûmatı bildiriyorum. Bundan icap eden neticeyi çıkarmak size aittir.
Sefir şu cevabı vermiştir:
— Bize karşı gösterdiğiniz vehim ve itimatsızlığa hayret ediyo-. rum. Eğer böyle olmasaydı Ankaradaki sefirimizin etrafına gizli ajanlar koymazdınız, hareketlerini ve temaslarını takibe kalkışmazdınız. Sefaretimizin içine kadar sokulmaya ve göz uzatmağa lüzum görmezdiniz. Bu hareket tarzınız dost bir memleketin mümessiline karşı takip edilecek normal bir usul değildir.»
Kont Ciano biraz sıkılarak şu cevabı verdi:
— Bu gibi tedbirlere bütün memleketlerde müracaat edilir. Maksadımız sizin kendi emniyeti-
GENERAL HARİNGTON
Evvelki Ay ulmüş
İşgal Ordularının Son Başkumandanına Ait Hatıralar
Son gelen İngiliz mecmualarında gördüğümüze göre Mü-tarek zamanındaki son müttefik işgal orduları kumandanı, General Harington, 22 ilkteşrin günü altmış sekiz yaşında olduğuhalde vefat etmiştir.
Bizim için pek acı olan Mütareke günlerinde bir işgal ordusu kumandanının geride saygı ve dostluk hissi bırakabilmesi için cidden centilmen bir adam, tam manasile dürüst bir asker olması lâzımdı. General Harington bu vasıflan tamamile haizdi. İşgal idaresine ait fenalıkların önüne elinden geldiği kadar geçmiş, Türk istiklâl hareketinin manasını anlamış, İzmir alındıktan sonra bize karşı kuvvet kullanılması için maiyetindekilerin bir kısmı ve İngilte-rede kuvvetli bir zümre tarafından yapılan bütün tazyiklere karşı durmuştur. Mudanya mütareke-sile General Harington, Yakın Şarkta barışın ve İngiltere ile Türkiye arasında yeni bir dostluğun temelini kurmaya hizmet etmiştir. Memleketimizde de neşredilen raporu bizim için dostane hislerle doludur. Malta dan İstanbula dönen vatandaşları karşılamak için yaverini göndermiş ve şu sözleri söyletmiştir:
— Tamamile müsterih olarak evlerinize gidiniz ve böyle çirkin hareketlerin bir daha başgöstere-miyeceğine emin olunuz.
(Bozkurt) kitabının muharriri gibi Mütareke devrindeki fenalıklara alet olanlar, General Ha ring* ton aleyhinde kitaplar, makaleler yazmışlar ve Mudanya mütarekesini imza edecek yerde bize hücum etmediğinden dolayı tarizler yağdırmışlardır.
General Harington buradan git tikten soma uzun müddet Cebe-
lüttarık kumandanlığında bulunmuştu.
Dürüst ruhlu ve kıymetli bir evlâdını kaybeden İngiliz milletine geç te olsa taziyede bulunmayı bir dostluk vazifesi sayarız.
Büyük
Facianın Hikâyesi
Fransız ve İngiliz Ordularını Beşinci Kol Mağlûp Etti
YAZAN:
Meşhur Fransız Muharriri
ANDRE MAUROİS
Alman paraşütçüleri tarafından işgal edilen bîr tayyare    meydanında can vermiş bir paraşütçü ile arkadaşı
HABEŞ
Kabileleri
Ajanslar Habeş İmparatoru Haile Selâslyenin kendine mahsus irili u-fakh 40 davulunun hudut boyuna göndrlldigini ve bu davulların Habeş dağlarını inletmekte olduğunu haber verdiler.
Habeşistanda davullar Avrupanın Feodalite zamanında derebeylerln kullandıkları armalar gibidir. Her kabile reisinin bir davulu vardır. Bunlar beygir derisinden yapılmış ve tahta bir kasnağa gerilmiştir. Her davulun sesi başkadır. Kabile halkı kendi kabilesinin davulunun sesini tanır. İmparatora mahsus davulların sesleri başkadır.
nizi korumaktır. Eğer sizin içinizi sıkıyorsa bu tedbirlerden vazgeçeriz.
— Sefaretimizin hareketlerini şüpheli sanıyorsanız istediğiniz kadar gözletmekte serbestsiniz. Neticede kani olacaksınız ki şüpheleriniz yerinde değildir.
Bunun üzerine Kont Ciano nazikâne sözler söyliyerek lâfı kapatmıştır.
felâket günlerinde hepimiz şunu düşünüyorduk: «Almanlar Meuse nehrini nasıl geçtiler? Köprüler berhava edilemedi mi?»
İngiliz karargâhında duyduğuma göre köprüleri berhava etmeğe memur olanlar, bazı yerlerde paraşütle yere inen Alman askerleri veya civardaki Alman casusları tarafından öldürülmüş, bazı yerlerde de bu maksat için kullanılan dinamitler ateş almamış!
Dağlık araziden Almanların geçişi de, Beşinci Kolun hazırladığı imkânlar sayesinde kolay, hızlı ve intizamlı olmuştur. General Çorap ordusu bu sebeple tam bir baskına uğramıştır.
Köprülerin tahrip edilemediği anlaşılması üzerine İngiliz ve Fran sız bombardıman tayyareleri ne pahaya olursa olsun bunu başarmaya memur edilmiştir. Fransızların nekadar zayiat verdiklerini öğrenemedim. Fakat köprüyü tahrip vazifesini alan altmış İngiliz bombardıman tayyaresinden kırk 'biri dönmemiştir.
Bu misal ve buna benzer diğer binlerce misal gösteriyor ki İngiliz ve Fransız ordularındaki manevî mukavemetin iptidadan kı-
rılmış olduğu iddiası doğru değildir. Fırsat ve imkân düştükçe kahramanca vuruşmuşlardır. Lâkin şunu hatırda tutmak lâzımdır ki sağlam bir vücude giremiyen mikroplar, zaafa düşmüş veya düşürülmüş bir bünyede kolayca tahribat yaparlar.
Bir gün meşhur bir at binicisi ve mürebbisj olan bir mülâzimle konuşuyordum. Norveç teşebbüsünün akamete uğramasından hfîh sederken bana dedi ki: «İngilizlerin, Fransızların bu harpteki rlk teşebbüslerinde muvaffak olamamaları fena bir şeydir. Bunun tesir ve neticesini at terbiyesinde görmek mümkündür. İlk tecrübe yarışında bir defa geri kalan genç bir atı 'bir daha birinci yapmaya imkân yoktur. Çünkü at kendine olan güvenini kaybeder ve geri kalmak kendisi için ikinci bir tabiat halini alır.»
Sedan felâketinden sonra şu ef sane süratle zihinlerde yer tuttu: Almanları mağlûp etmeğe imkân
yoktur...
Alman motorlu kıtaları daha gelmeden, ortalığa dehşet salacak yolda rivayetler Beşinci Kol tarafından yayılryordu. Bu rivayetler, geri çekilmek isteyenlerin hepsi için bir mazeret olmuştur.
kumandanı da garnizonuna sahile doğru çekilmek emrini verdi. Halbuki sonradan anlaşıldı ki böyle yapmakla  Almanların    tuzağına
düşmüştür.
Alman paraşütçü askerlerin havadan muhtelif noktalara inmeleri Holanda ile Belçikanın fethinde mühim bir rol oynamıştır. Fakat bu yüzden ortalığa yayılanı korku, fiilen yaptrklan hizmeti on' milline çıkarmıştır. Köylüler vehme düştükleri için herkese kıyafetini değiştirmiş bir paraşütçü gözüe bakmağa başladılar. Bir avuç Alman paraşütçü askerinin zahmetsizce en mühim askerî noktaları işgal etmelerinin sırrı başka türlü izah edilemez.
Meselâ bir istasyonu muhafazaya memur askerin karşısma çıkan motosikletli bir kaç Alman, mevcut askeri röververle öldürtmüş ve istasyonu îşgat ederek nakliyatın intizamını bozmuştur. Halbuki bu muhafızlar, motosikletli Almanların kolayılıkla hakkından gelebilirlerdi ki zaten bütün vazifeleri bunu yapmaktan taretti. Aras'ı müdafaaya karar veren bir avuç asker, o sahadaki Alman taarruzunu kolayhkla durdurmuş ve şehri bîr hafta müdafaa etmiştir. Eğer aynı ruh her tarafta bulunsaydı mukabil taarruz yapma-Kaçmak cereyanı az zaman için- ğa ve açılan gediği kapamağa de ortalığı o kadar tuttu ki Araş  herhalde imkân bulunurdu.
Küçük Sanatlerimızde
Hayırlı inkişaflar Belirdi
Beyoğlu Akşam Kız Sana': Mektebi ve
TÜRK İŞLEMECİLİĞ
EULMACA
f   t   J    y   ?   6   ?
Yazan: Melek CELAL
Son zamanlarda halk sanatlarına karşı bir alâka uyandığını memnuniyetle görüyoruz.
Meselâ:   Şehrimizdeki   36   esnaf
cemiyeti kendi mesleklerinin inkişafı için tedbirler almrya karar verdi. Anadoluda eski Türk sanatleri üzerinde tetkikler yapılacak ve istidatlı gençler muhtelif şehir ve kasa-balarrmızdaki ustaların yanına gönderilerek yetiştirilecektir. Parti, esnaf cemiyetlerini müşterek bir yardım Bürosu kurmıya teşvik etti. Bu maksatla 15,000 lira yardım parası toplandı. Sanatında mahir, fakat vakit ve hali yerinde olmıyan ustalar bu paradan yardım görecek... Ana-doluya gönderilecek istidatlı gençler bir ay sonra seçilecek, bu gençler el l«i sanatlarını öğrenecekler, ilk eserlerile de bir sergi kurulacak...
Yukardaki bu güzel haberleri gazetelerden öğrendim. Diğer taraftan da şunları biliyoruz:
Memleketimizde bediî zevki üe tanınmış B. Salâhaddin Refiğin Dekorasyon mağazasında son günlerde bir takım el işleri teşhir edildi, pek çok kimsenin ve bu arada matbuatın alâkasını uyandrrdı. Bu sanat numuneleri, güzel sanatın yeniden dirilmesine ve günlerin şartlarına ve
----ı.ı—ıne uymasına doğru bir gidiş
savılabilir. Zira, bu numuneler tamamile millî mahiyetlerini muhafaza etmekle beraber bugünkü zevkimize ve ihtiyaçlarımıza pek uygun
eserlerdir.
Tezyini sanatların en zengin şubelerinden biri olan el İşlemelerinin böyle birdenbire birinci plâna gele-
rek canlanmasını Beyoğlu Akşam Kız Sanat mektebine borçluyuz.
Bu nevi mektepler Türkiyenin muhtelif yerlerinde açılmış bulunuyor. Kadm ve erkeklere faydalı bilgiler öğretiyorlar. Beyoğlunda bulunanı, şimdi Ankara ismet Paşa Enstitüsünün kıymetli müdiresi olan Bayan Ayşenin verimli teşebbilsile bundan dört beş sene evvel Türk işlemeciliğini ele almış ve bunu talebesine öğretmek yolunu tutmuştu. Bayan Ayşenin halefi olan Bayan Refia Berk, bu çalışmalara; zevk, bilgi ve hevesle devam ederek (Sim atölyesi) namı verilen bu şubeyi büsbütün inkişaf ettirdi. Bu atölyenin gayretli şefi nakış hocası Bayan ikbal ile resim hocası Bayan Semiha da bu sahada çok takdire lâyık faaliyet göstermektedirler. Böylece otuzdan fazla genç kız eski Türk dişlerini öğrenmek ve yeni eserler vücude getirmek suretile bu millî ananemizi devam ettirmektedirler.
Yapılan sofra takımları, Türk bluzları, örtüler hem bediî, hem ticarî bakımdan müstakbel bir millî faaliyetimizin ilk adımını teşkil edi->or.
Maarif Vekâletinin bu nevi çalışmalara karşı gösterdiği alâka ve yardrma bilhassa teşekkür etmek isteriz.
Dileriz ki memleketimizin dört tarafına kol salmış olan bu sanat yuvaları Avrupanın mürebbi mahiyette olan eserlerini itibar ve dikkatten uzak tutmamakla beraber asıl faaliyetlerini millî numuneler üzerine toplasınla!'.
Soldan sağa: 1 — Eşkıyalık 2 — Edatlar - Nida 3 — Bir meyva -Sırt 4 — Yunanistanda bir yer -Tjyanık 5 — Maden ile uğraşan 6 — Bir hayvan 7 — Fiil - Aptal 8 — Karışıklık 9 — Çarpık - Dil 10 — Erkek ismi - Düzen 11 — Âdet -Saça ve tırnağa sürülen boya - Kovuk.
Yukarıdan aşağıya: 1 — Şeker kâsesi - ikinci harfin üzerinden noktaları kaldmnca bir ecnebi lisanile hayır mânasına gelir 2 — Edebiyatla uğraşan - Tokat 3 — Kız evlât -Erkek ismi 4 — Sonuna (E) ilâve edince başı boş mânasına gelir 5 — Geçmek fiilile kullanılarak pişman olmak mânasına gelir - Can sıkıntısı 6 — Lâhm - Nazar - Sonuna (D)    ilâve edince ters   demek olur
7 — TaDûku olan - İnce değil 8 — Bir liman - Bayrak 9 — Damarları-mızdaki mayi - Uzun değil 10 — Sarf - Kanaati olan 11 — işaret edatı - Büyük - Ekmek.
DÜNKÜ BULMACANIN HALLİ Soldan sağa: 1 — Canavar - Cin 2 — Acar - Nale 3 — Zımpara 4 — Adı - Na 5 — Bol - Arsa 6 — Erenler - İle 7 — Kamer 8 — Daire -Ada 9 — Aktar - Deve 10 — Anadan - Ce 11 — Re - It - Sel.
Yukarıdan aşağıya: 1 — Cazibe -Dair 2 — Acı - Ortak 3 — Nam -Le - İta 4 — Arpa - Nurani 5 — Adil - Erat 6 — Ayrı 7 — Arkadaş
8 — Er - Aden 9 — Can - Simav 10 — îl - Nale - Ece 11 — Neva -Er - El.
Madalyanın Öbür Yüzü
İyi bir ana baba evlâdı idiler. Biri kız, biri erkek iki kardeştiler. Kız kardeşi Necla henüz on beş yaşında iken birini sevmiş ana baba evini terkedlp kaçmıştı. F-krem de baba iltiması, ana ricalde güç hal mektebi bitirip hayata atılmıştı. İki defa girdiği işten kovuJ. du. Bir defa memuriyette*! azledildi, bir kere de esrar telekesinde
bafilarfc'k h*p*e girdi. Bu üstüftfte
gelen vakalar zavallı ana burayı vaktinden evvel çökertti v~ k»«a fasılalarla bir defa oh diyemedikleri, evlât mürüvveti göremedikleri dünyada el etek gefcip gitti-
ler. Ekrem hapisten çıktıktan sonra büsbütün sefil, perişan olmuştu. Onu Gulatada Rıhtım caddesinde aleleksrr görmek kabild'. Ve mutlaka günün 24 saati sarhoştu.
Zilzurna sarhoş olduğu günlerden biriydi. Vakit bir hayli geç olmuştu.   Sıra   meyhanelerinden
birifiine girdi.
— Garson!.
— Buyur...
— Bir dııi>le rakı.
Masanın üzeri sözünü bitirmeden silindi. l3*tüste üç, beş du'jle rakıyı mezesiz içli.
— Borcuru       »>oa:?
Ve cevap beklemeden tezgâhın üzerine bir lira attı.
— Vay, Ekrem., nereye böyle anam?
Sual sorana döndü, taktı, tanıyamadı:
— Sen kimsin?
— Seyfil.
— Burada ne arıyorsun?
— Geziyorum.
— Nereye gideceksin?
— Bilmiyorum.
— Sen?
— Ben de.
— Paran var mı?
— Bir buçuk papelim var.
— Hepsi bil mu? Çok az.
— Ne yapacaktın?
— Hiç Yalıyı sekiz bin liraya okuttuğunu söylediler.
— Doğru. Faka: dün gece kumarda hepsini kaybettim. Soğuk, soğuk güldü ve ilâve etti:
— Ya., işte böyle. Kolkola girdiler.
— Ekrem çok içjrişsin.
ok.
Yarın para alacağım. Hem
— Piyango mu çıktı?
— Yok canım. Mirasın sonunu okutuyorum. Moruktan kalma tek taş pırlanta bir küpe var. Öteki tekini kız kardeşim araklamış. Çift olsa çok para ederdi diyorlar.
— Kız kardeşin nerede?
— On iki senedir ortada yok. Bu şekilde konuşarak meşhur
umumhanelerden birinin kapısı önüne geldiler. Yarı çıplak tuva-letsiz, fakat güzel bir kadın bunları kapıdan karşıladı ve sordu:
— Kimi istiyorsunuz? Ekrem bulanık gözlerle kadına
yarım bir nazar etti.
— Seni istiyorum anam. Beraberce    yukarıya    kadının
odasına çıktılar. Kadını kucağına
çekti.
— Rakın \<ır mı?
— Emredersen olur ve biraz sonra    oldukça zengin    bir rakı
sofrası başında kafayı tütsülemî-ye başladılar. Vakit hayli gecikti. Ekrem kucağında şunaran kadına:
—Haydi kalk dedi.
— Yatacak mıyız?
_ Öyle ya...  Soyundular ve
yattılar.. •
— Bana bak ben sarhoşum.
— Ben daha çok.
— Sen kimsin? Adın ne senin?
— Sorgu hâkimi misin sen?
— O halde sus sorma. Neme lâzım benim, kim olduğum. Bak keyfine sen,
— Darılma anam..
Tekrar sarıldılar. Kadının göğsüne iliştirdiği bir şey parladı. Ekremin gözleri bu parlıyan şeye takıldı. Bu tek bir küpe idi. Hemen yerinden fırladı ve cebinden çıkardığı küpeyi aldı. Koşarak yatan kadının kulağındaki küpeye baktı.
— O., dedi. Tıpkı o., ve birden sordu:
— Kulağındaki küpeyi nereden aldın?
— O benim.
— Yalan!.. Kadın #üldü:
— Mirasım be., baba mirası.
— Teki nerede?
— Erkek kardeşimde imiş. Ekremin gözleri büyümüş. Burun delikleri açılıp kapanıyordu.
— Yalan söylüyorsun, ded'. Kadm yine  istifini bozmadan
cevap verdi.
— Yatağına yat. Şimdi küpe davası görecek değiliz. Küpemde gözün mü var?
Ekrem bir yay gibi yerinden fırlıyarak yatan kadının üzerine çullandı; Ve kemikleşen parmaklarının arasına aldığı beyaz gerdanını bütün kuvvetile sıkmıya başladı.
Kadının boynuna o kadar hid-
detle, o kadar hırsla sarılmıştı ki; zavallı kadının bağırmasına biU imkân bırakmadı ve kendi kendi ne mırıldandı:
— Orospu kız kardeşimi koynuma aldım ha...
?
Ekremi iki gün sonra kendin; bilmiyecek kadar sarhoş bir vaziyette ele geçirdiler. Soygunculuk kastile katil suçundan hapse attılar. Fakat, bir hafta sonra çalındığı söylenilen Ncclânın tek küpesini yatak altında çift olarak buldular.
Yalnız Ekremden başka kimse
Neclânın hakikî ttlüm sebebini keşfedemedi. Bu sırrı Ekremin hapishanede öldükten sonra atılan ve yakılan eşyası arasındaki küçük bir hatife deflerinin sayfalan arasından öğrenmek kabil olabildi..*
Mahmut Atillâ Aykut
VATAN
17 . 1 . 941
OKUYUCU
.MEKTUPLARI
Taksim Gazinosundan Şikâyet
A. .M. K. imraslle yarılıyor:
( ¦ .ı < >' f r n ı / ı m   okll>'U4*llHU.VUni.   Km
.m.ı m geren bir vakayı size bildirmeyi faydalı huluyonım.
Cumartesi gere*! 7 kellik Mr »İle trnıpıı Taksim Belert l\«- Gazinosuna gMlp yemek yedik. Bizim *an«Hitıy.a nazik olmıyan bir garson servis yı ip ma ki a. Ser* dl\rmiyeoefrim, çünkü yfmofcj
nim vasıtamla yanımdakine grcir-miye «mIi-hm, Yemek arasında A >lse bira İçtik. 7 ktal İçin fazla dcfrll zannederim Nazik pardon a da «biraz salata getirir minin» diye ricadan ......•« İki tabak Halata geldi.
Herkes gibi ben de hesabımı verip eve dttnmek İsteyince vaziyet değişti. Garson hesap pusulamızı getirdi, biraların s Nesi 6 ya çıkım*, i tabak salataya da 2 lira KİM ucuz bir fiyat geçirmiş.
Hayatımda hiç sarhoş olmadıkım gibi o geı*e de sarhoş delildim. Yedilim ve İçtiğimi gayet İyi bilirim. 4 sise biranın nasıl 6 şişe-
ye çıkı un som m m garson: «flitim hesaplar tamamdır» deyip geçti. Metrdoteli çağırtmak mecburiyetinde kaldmı. Fakat onunla da anlaşmak kabil olmadı.
Meyhanelerde garsonların böyle İşgüzarlıkları olurmuş diye söylerler. Belediye gazinosunda hoy-
le bir şeyin olmaması lâzımdır. Difcer taraftan Ibtlkftr İşi üzerinde durulurken İki tabak yeşil salatanın İki liraya satıldığını görmek tuhaf oluyor.
?
FETHİYE POSTASI
Fcthiyedcn M, Akdeniz yazıyor: Pastalarımız hirincikanun bidayetinden    ikincikAnunun sekizin»! gününe     kadar    gayrimuntazr r gelmiş ve mektuplarla   gazetelo. büyük tenhbOre   uğramıştır. Gazetelerin    geç kalışı   okuyucuları gazete   okumak    hevesinden b usandıracak kadar müessir olmak tadır. Gazete bayileri haklı olarak şikayetlerde  bulunmaktadır.  Alakadar makamların nazarı dikkatlerini celbetmenizi rica ederim.
Bir Saadet Tellâliyle Mülakatım
"Bugünkü Hayatta Çöp Çatana İş Varmı?,, Diyeceksiniz, Olmaz Olur mu, Hem de Nekadar...
Bana Annesinden izinsiz Sokağa Çıkmaz Tipte Bir Kız Buldu
Yazık Değil mi?
Moda Denİz Klübü Gibi BirTeşekkül Birdaha Pek Kolay Meydana Gelmez
Bundan dört sene evvel büyük fedakârlıklarla Moda Dem/ kulübü kuruldu. Balkanların, hatta Avrupanın bile nadir tesadüf e-dilen kulüpleri arasında yer alacak mükemmeliyette kurulan bu kulüp, deniz sporlarında büyük bir hareket yaptı.
AmerUcadan .şarpiler, 38 millik motörler, Moda koyunu süsleyen kotralar getirtti.
İlk deniz miisabaakasını Moda koyunda tertip ettiği gün, deniz sporu meraklılarına unutulmaz bir gün ytasattı. I
Deniz kulübü yalnız Maliyetini spora inhisar ettirmedi. İçtimaî hayatta da iyi bir yer alarak memleketimizin ihtiyaçlarından birini de karşılamış oldu. i
Kadıköyün hatta istanbullun ir leri gelenleri, aıleJerile beraber gecelerini bu nezih yuvada neşe içinde geçirmeğe başladılar. t
Dost İnçtlterervin »aİMİc Kralının da ziyareti- kulübe ayrı bir şe-
ref verdi.
Deniz kulübü denizcilikte ilk ecnebi spor temasını yapmak mu. vaffakiyetmi de kazandı. Romanyalı denizcileri davetle büyük bir deniz müsabakası tertip edildi.
Fenerbahçe stadı:
Saat I I Fenerbahçe - Beyoğlu-spor (B) Hakem: Necdet Gezen. Yan hakemleri: Ziya - Neşet.
Saat I 3 Fenerbahçe - İsranbul-spor. Hakem: Eşref Mutlu. Yan hakemleri: Ziya - Fikret.
Saat I 5 Galatasaray - Beyoğlu-: spor. Hakem: Şazi Tezcan. Yanı hakemleri: Necdet - Neşet.
Şeref stadı:
Saat 9,15 Vefa . Altmtuğ (B) Hakem: Nihat Dorken. Yan hakemleri: Selâmi - Halit
Saat I I Altıntuğ - Topkapı. Hakem: Hüsnü Savman. Yan hakemleri: Nejat . Halit.
Saat I 3 Beşiktaş - Süleymani-ye. Hakem: Semih Duransoy. Yan hakemleri: Muhtar - Nihat.
Saat 15 Beykoz - Vefa. Hakem: Tarrk özerenğin. Yan hakemleri: Bahattin - Sedam i.
Karagümrük sahası:
Saat I I Demirspor - Doğuspor.
ı Hakem: Şazi Tezcan. Yan hakem, leri: Zeki - Münir.
j. Saat 13 Kara^gumrük - Eyüp. Hakem: Sekip Akduman. Yan hakemleri: Sadık - Zeki.
Saat  15  Davutpaşa - İstiklâl.
Deniz kuiübü bu hale getiril- Hakem: Muzaffer Çizer. Yan ha-dikten sonra maalesef bu gibi kemleri: Sadık - Fazıl, teşekkülleri kemiren kurt burasını da gemirmeğe başladı. Kuruluşunda en ufak bîr hissesi bile olmayanlar, sonradan aza olarak mevki kapmak, başa geçmek sev-
Mersinde Spor
Bir saadet tellâlı ılı- konuştum. Ne drye şaşıyorsunuz?. Evet ben bir saadet tellalı ılc konuştum.
içinizde çoğunuz:
— Haydi sende o günler çoktan geçti, hiç insan saadet tellâlı
delâletile evlenir mi?
Çaylar,     balolar,     toplantılar
omurken hiç saadet tellâlı    para
kazanır mı ?. Diyeceksiniz.
ı akat ben ısrar rdivorum. Ben DU saadel teliâlı ilr konuştum.
Onun zemin katındaki basık ta anlı kapıcı odasına benzer ye-
! girinciye kadar ben de sizin bileceğiniz bütün bu gibi su ;j kendi kendime sormuştum.
içeride kelli felli, lıalantur bir Bay bizim çöp çatanla konuşuyordu. Beni götüren adam onların muhaveresini bozmadan, sa-aaet tellâlına beni işaret etti. O da elile yer gösterdi. Oturduk.
Yaşlıca Bay . İşte size vaziye timi açıkça  anlattım.   Her  halde benim   münasip   bir  dul   kadınla evlenmemi temin edersin.
Çöp çatan — Olur, olur demiş uyuştuğumuz fiyat üzerinden her halde buna çare buluruz.
Kendimi bakkal dükkânında sandım. Yaşlı adam memnun, saadet tellâlı memnun... Kalantur zat kalktı, gitti. Yalnız gitmeden evvel oda kapısı önünde birazcık fısıldattılar.
Şimdi sıra bize gelmişti.    Bu gibi insanların açık göz ve fazla ca hassas olduklarını bildiğimden ciddiyetimi muhafazaya son dere ce dikkat ediyordum.
Kadın yus yuvarlak vücudunu, duvara up uzun yapışmış minderin üzerine yerleştirdikten sonra:
— Eh küçük Bey anlat bakalım dedi.
Ayni zamanda ufacık gözlerini tecrübeli bir insan sarrafı gibi üzerimde dolaştırmağa başladı.
— Sinirli misin ?
Damdan düşer gibi sorulan bu suali hiç beklemiyordum.
— Eh.. Malûm ya, serde genç lik var.
— Evlendikten sonra adamın siniri filân kalmaz.  Nerelisin?.
— İstanbullu.
— Okumuşluğun var mı?.
— Evet okumuşluğum var...
— Ne iş yaparsın?..
Az kalsın gazeteciyim. diye-ceıctim. Hemen kendimi topladım. Çünkü bizde nedense gazetecilerin pek iyi şöhretleri yoktur. Adama kız, mız vermezler. Hemen uvdurdum:
Yazan: Mttat PERİM
— Memurum.
— Ne maaş alırsın?
— Üç beş kuruş kazamyoruz.
— Canım sana ne maaş alıyor sun dedik.
İşe ehemmiyet verdirmek için yüksekten attım:
— İki yüz lira maaş alıyordum. Ayrıca da gelirim var.
Yanımdaki adam da evvelden öğretilmiş olduğundan basile tasdik e^Vordaı. Çöp çatan yalan mı. sahi mi diye gözlerimin içme dikkatle bakıyordu. Her halde söylediklerimin doğruluğuna kanaat getirmiş olacak ki:
— İyi dedi.
Oturduğu minderden inmek için yus yuvarlak kalçaları üzerinde döndü, belindeki kuşağa bağlı bir deste anahtardan küçük komodininkini seçti, çıkardı. Hayırlı bir işe başlıyanlar gibi:
— Bismillah dedi.
Küçük çekmeceden bir deste resim çıkardı. Ayni hareketlerle yerine döndü, minderin üzerine oturdu:
— Nasıl bir kızla    evlenmek
istiyorsun ?
— Canım nasıl olursa olsun, elverirki biraz zengince ve güzelce olsun.
— Bak oğul, sana karışmak istemem ama güzellere pek kulak asma. onlar hercai olurlar, halbuki kendi halinde olanlar sadık olurlar.
Kendimi tutamadım:
— Pek tabiî çabuk koca bulamazlar da ondan, dedim.
— Yok affetmişsin sen onu... Onlar  mağrur  değildirler.  Onun
için. '
— Pek âlâ sen birini seç de görelim.
Elindeki desteyi dizi üzerinde düzeltti. Baş parmağını tükürük-lcdi. Her resme baktıkça başını kaldırıp bir de bana bakıyordu. Ben onun bu bakışlarından kaç mak için gözlerimi duvarda asılı resimler üzerinde gezdirmeğe başladım. Birçok evlenmiş çiftlerin düğün günü alınmış resimleri vardı. Kimi baş başa vermiş. Kimi birbirlerinin ellerini tutmuşlar, diğerleri de ellerini bir birlerinin omuzlarına koymuşlardı. Duvarda ona yakın resim mevcuttu.
Sakın bunların cahil kimseler olduğunu zannetmeyin. Ben de öyle zan etmiştim ama saadet tel lalı tecessüsümü anlamış olacak 'ki hemen izahat verdi. |
— Şu üstteki resim filân valinin düğün resmi, şu alttaki filân müdürün, onun altındaki....
Aşağı yukarı bütün resimler müdürlere, kaymakamlara, valilere ait... İnanmadım, kalktım baktım, çoğu gösterilen unvanlara uvi'iın tipte adamlardı.
Bu s.rada çöp çatan elinde tut tuğu bir resmi bana uzattı:
— Al  bakalım,  delikanlı sa na göre bir gelin...
O anda cidden gelinin karşısında imişim gibi kızardığımı hatırlıyorum. Meğer kendimi ne zor işe atmışım da haberim yok. Saadet tellâlı kızardığımı görünce gösterdiği kızı beğendiğime zahin o'mus olacak  ki    başladı
methetmeğe:
— ... Paşanın kızıdır. Anne sinden izin almadan evinden bir adım dışarı çıkmaz. Sütte leke var. onda leke yok. Hele ev kadınlığına hiç deme gitsin. Bir yemek yapar parmaklarını yersin, bir dikiş diker inci gibi... Sakız gibi çamadır yıkar, evel Allah arslan gibi kızdır. Hele bir sesi var. O şarkı söylerken bul büller susar. Piyano çalarken par maklarını göremezsin. Sen hele onu bir gör bak. vaz geçebilir misin.. Üstelik de zengin..
İntihap meselesi halledilince iş pazarlığa düştü. O iki yüz dedi. Ben yüz elli dedim. O peşin dedi. Ben sonra dedim. Velhasıl yüz elliye kandı. Söz kesilir kesilmez paraları saymağı da biz kabul ettik. Ayrılrrken:
— Biz olmasak sizin gibi toy gençleri sokaklarda aldatacaklar. Bereket biz varız da sizler saadete kavuşuyorsunuz. Yoksa o sür tük kızlar adama yar olmazlar. Çamaşır değiştirir gihi koca değiştiriyorlar. Elhamdülillah şimdiye kadar evlendirdiklerimden hic ayrılan olmadı, birinden gayri oda    gazetecimi ne idi.
Bunu söyleyince sanki tavan başıma yıkıldı. Hadi şurada, burada havadis alıp verirken adam saymıyorlar, ama buradada mı kredi yok? diye düşündüm.
Kapıdan çıktığımız zaman büyük bir ticarî mesele haHe-tmiş gibiydim. Saadet tellâlı iki gün sonra bana gelecek, beraberca görücülüğe gidecektik.
İsparta Mektupçuluğu
Mersin (Vatan) — Yurdu Gençlik    kulübü
İdman senelik
İsparta (Vatan) — Vilâyetimiz Mektupçuluğuna tayin e-dilmiş olan Edirne Mektupçusu B. Sadettin Sön-
Doktor Diyor ki: Saf Havadan Korkulmaz
m ez şehrimize ge
dasına düştüler. Ve nitekim mu-  kongresi cumartesi   günü   bölge , lcrek vazifesine başlamıştrr.
vaffak ta oldular.
Deniz kulübünü bundan sonra gayelerinden tamamile uzaklaşmış görüyoruz. Binlerce lira sar-file getirilen birinci sınıf şarpiler, 38 millik motörler, kayıkhanelere çekilerek çürümeğe mahkûm bir halde bir köşeye atıldı.
Kulübün kurucuları birer birer
salonunda yeni nizamname mucibince rey hakkına malik kıdemli azaların iştirakile yapılmıştır.
Kongre riyasetine Necip Ergün, kâtipliklere Vasfi Orgun ve Hay-ri Gül tekin seçilerek ruzname mucip müzakerelere başlanmış, idare heyetinin bir senelik çalışma ve hesap raporları tasvip olu-
ayaklarını çektiler. Gece toplan- , narak Genel direktörlükçe ku-tıiarı ker*di kendilerini eğlendiren , lüpler için hazırlanan nizamna-bir kaç kişiye inhisar etti. (meye uygun    olarak    hazırlanan
Bugün, kulübün eşyalarına İş Yurdun yeni nizamnamesi kabul Bankasının haciz koyduğunu, ve edÜmıştir. Nizamnamenin kabu-eşyaların, Üsküdar üçüncü icra Kinden sonra seçim yapılmış, dairesi tarafından satılığa çıkarıl- Yurdun fahrî reisliğine Mithat dığını duyuyoruz. j Toroğlu. idare heyeti reisliğine de
Bugün, büyük fedakârlıklarla ipkaen Fahri Merzeci seçilmiş ve vücude getirilen, memlekette ha- kongrenin büyüklerimize bağlılık kikaten boşluk dolduran ve bir vc tazimlerinin arzı takriri alkış-
larla kabul edilerek toplantıya nihayet verilmiştir.
LtgftBkft  Prcgram
daha da kurulması çok güç olan bir kulübün kapanmak üzere olduğunu görüyoruz.
Bozulan bir işi, düzeltmek çok güçtür. Bugün kulübün başında bulunanların iş başına gelirken, kulübü idame ettirip ettiremiye-ceklerini düşünmediklerini anlı. yoruz.
J    8.00 Program, 8.03 Ajans haber-Haber aldık kı, idare    heyeti  ,eri;   g lg    Haf|f   progr&m    (pi)
sokaklara ilân asıldıktan    ve her  g.45/9.00 Ev kadını - Yemek listesi, şey bittikten sonra haciz keyfiye- j    12.30    Program,    12.33   Şarkılar, tini son dakikada   öğrenerek faaliyete geçmiş.
Anlaşılıyor ki; idareciler, kulübü bu hale getirinceye kadar uğraşmışlar. -
Kemal ONAN
Hıft?.nı
ad
1
12.50 Ajans haberleri, 13.05 Şarkılar programının devamı, 13.20/14.00 Karışık program (Pl.).
18.00 Program, 18.03 Radyo «Svving» kuarteti. 18.30 Fasıl heyeti, 19.00 Peşrev ve saz semaileri, 19.15 Yeni şarkılar, 19.30 Ajan:* haberleri, 19.45 Seçilmiş eski şarkılar,    20.15
Radyo gazetemi, 20.45 Temsil, 21.30 Pazar günü de birinci ve ikinci' Konuşma, 21.45 Radyo salon orkestranı, 22.30 Ajans haberleri, 22.45 Radyo salon orkestrası programının devamı, 23.00 Dans müziği (Pl.), 23 25/23.30 Kapanış.
küme lig maçlarına devam edilecektir. Bölge Futbol Ajanlığının bu husustaki lobliğini aynen aşağıya alıyoruz;
Manisada Tütün Piyasası Açıldı
Manisa (Vatan) — Tütün tüccarları şehrimize gelmişlerdir. Bir kaç gündenberi köyleri gezip tütünleri tesbit etmektedirler. Elde edilen malûmata nazaran bu seneki havaların gidişatından ekseri köylerde bire iki, ikiye üç derecesinde tütün bulunmuş ve Manma mıntakasında tütün en yüksek fiyat olmak üzere 70 - 80 kuruşa satılarak şehrimizde tütün
piyasası açılmıştır.
-o-
Hatayda Akşam Kız   Sanat Okulu    Açıldı
Antakya (Vatan) — Akşam Kız Sanat okulunun açılma töreni, başta vali olmak üzere hükümet ve Parti erkânı ve seçkin bir halk
topluluğu huzurile yapılmıştır.
Maarif müdürü Rifat Necdet Evrimer kıs* bir nutukla hazır bulunanları selâmlamış, Hatay ın böyle bir kültür müessesesine kavuşmasından duyduğu sevinci tebarüz ettirmiştir.
Vali buna beliğ bir hitabe ile mukabele etmiş ve bu arada kızlarımızın tam bir ev kadını, faziletli bir Türk anası, yurda faydalı
birer unsur olarak yetişmeleri te-menniyatında bulunmuştur.
Tuhaf bir İtiyat il? acık havadan ve hava cereyanlarından korkanlar vardır. Bunların cr ziyade çekindikleri hal üşüyüp hast*. olmak vahlme-sldlr.
Filhakika so£uk, haftalıkları ha-zırlıyan,  mikropların    azgınlıklarını
arttırıp vUcudün onlara karsı mevcut olan mukavemetini azaltıcı tesir gösteren hlr âmildir.
Kış   mevsiminde   nezle,   bronşit,
grip, zatürrle... gibi hastalıkların çok görülmesi so&uftun bu tesirine atfedilmek lâzımgellr.
Fakat so£uk almak dedikleri ha-
dİHe, ancak kâfi şartları harz olan
bir zeminde İnkişaf gösterebilir. W ut üste haddinden fazla elbiseler giymek, dalma kapalı odalurda oturup hiç dışarıya çıkmamak, hiçbir zaman
v......iıı Moruktan   korumıya yarıya-
cak tedbirlerden de&lldlr. Vakıa kış mevsiminde gayet İnce elbiselerle çırçıplak gezmeyi tavsiye edecek de deliliz. Fakat İfrat derecede giyinmek elbise hamallığı yapmaktan farksız ve binaenaleyh faydasızdır. Çünkü üşümeyi ve soğuk almayı rae-
nedemedlğl gibi bilâkis ona karşı istidadı fazlaiaştıran bir âmil olur.
Vücut terli İken soğuk hava cereyanlarına karşı durmak, şüphe yok
ki, hastalıklara davetname yazmaktan farksızdır. Fakat vücutte ter ve havada cereyan yok iken yine saf ve temiz havadan çekinmek, evhamdan başka bir şeye delâlet etmez. Saf havadan korkmak doğru değildir. Zira o hayat ve sıhhat için e. lüzumlu bir cevherdir. Ondan korkup kaçmak, odaların pencerelerini sımsıkı kapumak, hattâ hava sızmasına mâni olmak için aralıkları kâ-ğıtlayıp tıkamak hiçbir zaman sıhhi bir tedbir sayılmaz.
Üşüyüp hasta olmamak için üstüs-te elbise giyinmek, her tarafı sımsıkı kapayıp kiril hava İçinde oturmaktan ise makul ve fenni bir nlsbet dahilinde vücudu soğuğa alıştırmak, dalma saf ve temiz hava içinde yaşamak lâzımdır. Soğuktan gelecek hastalıklardan ciddi bir surette korunmak ve sıhhati dalma düzgün olarak muhafaza etmek ancak bu sayede mümkün olur.
Dr. Nuri Ergene
KONSER
Eminönü Halkevinden:
| — 18/1/1941 cumartesi akşamı saat 20,30 da İstanbul Konservatuarı orkestrası orkestra şefi profesör Seyfettin Asa Tın idaresinde Evimiz salonunda bir konser verecektir.
2 — 19/1/941 pazar akşamı saat 20 de Dr. İhsan Şükrü Aksel (Sporun bünye ve karakterle alâkası) mevzuunda bir konferans verecek ve Temsil şubemiz (Hissei Şayia) piyesini temsil edecektir.
Bu konser ve toplantıya gelmek istiyenlerin giriş kartlarını büromuzdan almaları rica olunur.
Teşekkür
Kemal Film ve împeks Ltd. Şirketleri Mücssis, Müdür ve sahibi Büyüğümüz KEMAL SEDEN'in hazin vefatı dolayıeiyle icra edilen cenaze merasimine iştirak eyleyen ve bizleri teselli için telgrafla kederlerimize ortak olan ve cenazesine çelenk göndermek lütufkârlığında bulunan sayın dostlarımıza ayrı ayrı şükranlarımızı bildirmiye pek derin kederlerimiz mâni bulunduğundan minnetlerimizin iblâğına muhterem gazetenizin delâletini rica öderiz.
Seden ailesi
Türk'e Gönül Verdim
s Ermenileri Kimler
NİÇİN
ve Nasıl Aldattılar?
_ t
Hınçak Komitası
Hınçak'tan Önce İlk İhtilâl Komitasının Teşkili Sımpat Govgasyan Adında İranlı Bir Ermeninin Hayalinden Doğmuştur
Anlatan: P&ntikyan — Yazan: M. Sıfır
(Tercüme ve iktibas  hakkı mahfuzdur)
[Tantlkyan, hu yazıdan itibaren Türklyede 1880 den bağlıyarak kurulan İhtilâl komitelerini anlatmaktadır. |
Yenileri şöyle dursun eflki Ermenilerin bile birçoft-u. Hınçak komitesini Ermeni ihtilalciliğinin ilk komitesi zannederler. Bu zan yanlıştır. Türklyede ilk ihtilâl komitesinin teşkili teşebbüsü 1880 senesinde başlamış, bir hayli tereddüt ve tevakkuf devreleri geçirdikten sonra, ancak 1882 de ilk eserini vermiştir. Bu teşebbüs. Sempat Kavgazyan adrnda iranlı bir Ermeninin hayalinden doğmuş, Karaköse ile Beyazıt arasında Uçkilise namile meşhur bulunan Manastır papazlarının kucaklarında büyümüştür.
Sempat, muhitinin hasetlerini hırslandıracak kadar zengin bir halı tüccarı idi. İrandan topladığı halıları, kara yolu ile ve büyük kervanlar halinde Erzunıma getirip satardı. Bu suretle her gelişinde külliyetli kârlar yapar, hurçlanna etek etek altın atardı. Tabiidir ki. onun bu yüksek kazancı da muhitindekilerin gözlerine batardı. O sıralarda, Erzurumda Rus zulmünden malını, mülkünü bırakıp kaçmış yüzlerce mülteci bulunuyor, yoksuzluk içinde kıvranan birkaç gözü peki de Sempatin bu kazançlarına yutkunup duruyorlardı.
Bu serseriler, bir gün başlarına topladıkları hemşerilerile birlikte Scmpat'm yolunu kesiyor, adamcağızın bütün varlığını yağma ediyor ve sonunda da bu yol bağcılığının Erzurum Türkleri tarafından yapıldığını etrafa işae ediyorlar. îşte bu hâdisedir ki, Sempat'ta Türklere karşı dehşetli bir kin uyanmasına sebep oluyor, yüreği intikam arzuları ile doluyor. Nihayet bir hayli düşündükten, kara ruhlu birkaç serseriyi kendine eş edindikten sonra kararlaştırdığı mukabil hareketler için hazırlığa koyuluyor. Teeadüf onu, o esnalarda Erzurum Ermenilerini Osmanlı idare ve hükümetine karşı harekete getirmek vazifesile Kafkasya dan yollanan ve evvelki makalelerde bahsi geçen Manastırda yuvalanan Kara bağlı Kegam île karşılaştın yor.
Keganı, tesadüfün ayağına düşürdüğü muhatabının kinini, kamçılıya-rak büsbütün şahlandırıyor. Gururunu ve milliyet hislerini ayaklandırıyor. Bu arada, adamcağızın İran -Kafkas hududu üzerinde bulunan (Iran Culga) sındaki bir kısım ser-vetile büyük brr halı partisine de el uzatmak fırsatını kaçırmıyor. Silâhlar alınıyor, paralar dağıtılıyor ve bu suretle ilk Ermeni ihtilâl komitesi, (Silâhlılar) adı ile Erzurumda kuruluyor.
Bu esnalarda, tabii (Sempat) m hususi törenlerle takdis edilmesi, isminin azizler meyanına geçirilmesi gibi göz boyamacılıklar da ihmal edilmiyor. Bu suretle muhit ve civardaki diğer zenginlerin, nüfuzluların da birer birer (Silâhlılar) cemiyetine katılmaları temin olunuyor ve artık, Üçkilise manastırı papazlarına, Karabaglı Kegam ile arkadaşlarına gün doğuyor. Varını yoğunu ortaya döken gafillere birer azizlik payesi veriliyor, cennetle müjdeleniyor. Beri tarafta kasalarını sarı altınlarla dolduran Karabağlılar üe kara papazlar da fesat mıntakasını var kuvvetleri ile genişletiyorlardı.
Bu cemiyetin Erzunımdaki şubesi, 1883 yılında hükümet tarafmdan haber airnıp basılmış, mensupları tutulup hapse atılmıştı. Ne yazrk ki, hükümet o vakit fesat hareketinin yalnız Erzuruma münhasır bulunduğunu sanmış ve aldanmıştı. Aldandığını da birkaç sene içinde birbirini müteakip Van, Muş. Elşkirdde çrka-
SORUNUZ
rılan kanlı isyanlarla anlamıştı. Hükümet, gerçi bu mevzii isyanları hep bastırmış, önayak olduklarını sandığı birçok Ermenileri de astırmıştı. Halbuki, hâdiseleri tertip ve hareketleri idare edenlerin birçoğu Kaf-kasyaya kaçmışlar, asıl azılı ve cidden azılı olanları da Avrupanm muhtelif yerlerine dağılmışlardı.
Aralarında Mıgırdıç Portakalyan, Mınas Çerazyan, Haçadur Abovyan, Matyos lzmirliyan, Artın Kâtipyan gibi zamanının edip ve mütefekkirlerinden sayılan kimseler de bulunan bu heyetler, bulundukları şehirlerde kapı kapı dolaşmıya başlamışlardı. Bunlar. Anadoluda ve bilhassa Şark vilâyetlerinde vukubulan herhangi birer âdi ve ehemmiyetsiz vakaları istedikleri gibi şişiriyor, büyültüyor ve her birini Türkler tarafından Ermenilere yapılmış birer zulüm ve iti-saf numunesi şeklinde, sözüm ona medeniyet taraftarlarının huzurlarına seriyorlardı. Onlardan merhamet ve şefkat dileniyorlardı. Daha açıkçası himaye ve müdahale istiyorlardı.
Tabii, Istanbuldaki Türk dostu Ermeniler de boş durmuyorlardı. Onlar da, milliyetlerinin fuzuli avukatlığını yapan bu fikir komitecilerine karşı cephe alıyor, uğraşıyorlardı. Hattâ, bu mesailerinde muhaliflerini kudurtacak derecede muvaffakiyetler temin etmek gibi göze çarpan varlıklar bile gösterebüiyorlardı. Osmanlı hükümetinin göstermekte olduğu muavenet ve müzaheretlerde, hiç şüphesiz ki, Türk dost ve taraftarı Ermeniler hesabına, bu mücadele muvazenesinde ağır basacak kadar şiddetli ve kuvvetli bulunuyordu.
Avrupadakiler, nihayet kendUeri için mukadder olan mağlûbiyetin belirdiğini farketmiye başlamışlar ve senelerce süren bunca mesainin, dağıtılan kıymetli hediyelerin, sarfedi-len külliyetli meblâğların ancak bulundukları muhitlerde, Ermeniliğe karşı ufak bir sempati uyandırmaktan başka bir fayda temin etmediğini anlamışlar, fena halde telâşlan-mışlardı. Fakat, her vakitki gibi yine kurnaz davranmışlardı. Kendilerine taraf taraf tevcih edilen acı tenkit ve itirazlara, hesap vermek tekliflerine, milleti yine aldattıkları hakkındaki ithamlara çok yakışıklı, da yanıklı bir siper bulmuşlardı. Patrik Harotyon Vehabedyanın Türk taraftar ve dostluğunu ileri sürmek, Av-rupada yapılan bütün teşebbüslerin, bu adamın hıyanet ve ihaneti yüzünden, makûs neticeler verdiğini ilân etmek suretile, dolandırıcılıklarının ve yalancılıklarının bütün mesuliyetlerini, güya üzerlerinden atmışlar ve o zavallının sırtına aktarmışlardı. Sözün kısası, bu defa da Ermenileri böylece aldatmış, topladıkları yüz binlerce altının üzerine bu bahanelerle yatmışlardı.
Memlekette Yeni Demir Sahası mı?
Ordu vilâyeti sahillerindeki kumlara bazı madenlerin karışmış olduğu görülmüş ve yapılan tahlil7- neticesinde bu kumlarda yüzde otuz beş niabetinde demir bulunduğu anlaşılmıştır. Bu va-zivet, hem Üniversite ve hem de Maden Tetkik ve Arama Enstitüsünü vakından alâkadar etmiş, demirlerin kumlara nereden karıştığı ve bunlardan istifade derece-s.nin ne olacağı üzerinde meşgul olunmaya 'başlanmıştır. İşten İktisat Vekâleti de haberdar edilmiştir. Bu sahillere Vona mıntakasın-dan sürüklenen bir kısım kumlar geldiğine nazaran Vona mın-takasının ümit verici bir demir sahası olması ihtimali vardır.
Mevsimin En Büyük TÜRKÇE FİLMİ
SOYU YELİM
Hususi Listedeki Talebe
Kadıköyde mütekait İbrahim Hakkı diyor kl:
Huhuhİ bir lisede tohMİlde bulunan hlr oğlum var. Resmi ILsede İki «ene kaldığı İvin hususi liseye koydum. Bu devre İmtihanları için her talebeye not karnesi verlldlfci halde oğluma karne ve not verilmemiştir. Acaba sebebi ne olabilir?
CEVAP — Hususî lisedeki oğlunuzun Belgeli sayılan bir talebe olduğu anlatılıyor. Bu gribi talebeye karne verilmez. Diğer talebe ile birlikte yazılı ve şifahi yoklamaları yapılır. Muallim kendisine not verir, fakat bu not talebenin çalışıp çalışmadığını anlamak içindir. Oğlunuzun vaziyetini ahlamak isterseniz muallimlerinden sorunuz.
17.1 .941
VATAN
Lokantacı Pandelinin Keşfettiği İki Mühim Sır
Kalite Emniyeti Kazanmak Ve San'atini Para Fikriyle Değil, Artist Ruhiyle Yapmak....
Eski " Matın „ Baş muharririne Göre
Avrupada En İyi Yemek Yenen Yer, Bize Göre Her Sınıf Tüccarın Kıymetli Dersler Alacağı Bir Mektep...
Harp Vaziyeti
İngilizlerin Tayyare Meydanlarına Baskınları
Öğle zamanı Yemiş tarafında dolanırsanız mutlaka bir takım tanıdık yüzlerin ileriye doğru yol aldığını görürsünüz. Yağmurda, çamurda bunların buralarda işleri ne? Yemişin bu kalabalık saatinde yük arabalarına ezilmemek
müşterilerine gülümsemeye, onla-1 ra sevdiği yemekleri saymaya, ısmarladıkları bir tatlının yanına sevdiği diğer bir şeyi ilâve etmeğe vakit bulur. Hafızasında her müşterinin zevk ve itiyatları hakkında ayrı bir hane vardır. Hiç
için siper alarak, zahmete katlana- şaşırmaz. Herkese müsavi bir alarak nerelere gidiyorlar? ka payı verir, herkese daima is-Arkalarında takip    ederseniz,  mile hitap eder.
kimi Sirkeciden, kimi Karaköy-den, kimi Beyoğlundan kalkıp gelen bu insanların hep Pandeli-lokantasında    birleştiklerini j
run
B. Pandelideki emniyet uyandırmak ve mesleğinin artisti olmak hassalarının ticarî kıymetini görenler olmuştur. Herkesin sermaye, iş aradığı bu sırada ona şeh rin merkezinde büyük bir lokanta kurmak, daha çok para kazanmak fırsatını verenlere sık sık tesadüf edilmiştir.
Hayır, Pandeli için para kazanmak ikinci derecde    bir şeydir.
j kânına seçme müşterilerini topla-
| mak, onları zevklerine uygun şekilde doyurmak, memnun etmek,
görürsünüz.
İki lokma yemek için iş arasında ne diye bu kadar zahmete giriyorlar? Kendi civarlarında yemek yiyecek yer mi yok?
Sonra içerisi de ayrı bir mesele... Ayakta sıra bekliyorlar, san.
dalya kavgaları oluyor,  dar,  sı- ; v     .. , . . • .. ...   ...t
?     T ıiı Yemişin ta ilerisindeki kuçuk duk-
kıntılı bir yerde ite kaka oturuyorlar ...
Bu kadar aklı başında adamın bu zahmete ve fedakârlığa ne diye katlandıkları cidden merak c-dilecek bir meseledir.
işin içyüzünü araştırınca görüyorsunuz ki Pandeli adında inatçı, aksi bir adam var. Bu adam iki sır keşfetmiş, bu sayede yüzlerce adamı kendine adeta esir etmiştir.
Sırlardan biri, emniyet kurmuş olmaktır. Herkes şuna inanmıştır ki her şeyin iyisi, temizi, tazesi Pandelide bulunur, yağına, etine, sütüne hiç fesat karışmamıştır. Bunun için hele karışık yağlardan şikâvet edilen bu zamanlarda Pandeli, midesi zayıf olanlar için bir iltica yeri halini almıştır.
Türk yemeklerinin en iyi şekillerinin Pandelide bulunduğunu keşfedenler yalnız yerli zevk sahipleri değildir. Eski Kral Alfons lstanbula geldiği zaman Pandeli-den başka bir yerde yemek yemek istememiştir. Eski Maten başmuharriri Savervein, Pandelinin bütün Avrupada en iyi yemek yenen yer olduğunu söylemiştir.
Bu yazıyı Pandeliyc reklâm yapmak, lokantasına yeni müşteri göndermek maksadile yazmadım. Buna zaten ihtiyacı yok. A-sıl maksadım, Pandelinin ortaya koyduğu kalite, güven ve sanat zevki dersine; alışverişle meşgul olan her sınıf vatandaşın dikkatini celbetmektir. Pandelinin Yemişin bir köşesindeki dar, sıkıntılı lokantası, her ticaret adamı için cidden canlı bir mekteptir. Sürü sürü insanın ne diye hergün Yemişin hücra bir köşesine, Pandeli. küçük tezgâhına tamamile hâkim nin ayağına gittiğini araştırırlarsa olmak onun için öyle bir zevktir kendi işleri bakımından altın deki bunu hiç bir maddî hazine ile j gerinde bir ders öğrenmiş olur-
ölçmeye razı değildir.
la
r.
Bir Alman Deniz Mütehassısına Göre
İngilizler Mağlûp Edilemiyecek
Yunanlılar
Yeniden Esir ve Malzeme Aldılar
Atina. 16 (A.A.) — Yunan başkumandanlığının 81 numaralı ve 15 ikincikâunn akşamı neşredilen tebliği:
Muvaffakiyetle neticelenen mahallî muharebeler olmuştur. Esirler aldık.  Bir çok malzeme    ile
Londra, 16 (A.A.) —Alman-yanın çok tanınmış deniz mütehassısı deniz yüzbaşısı Wahleyer-___________T__________„
l,in, garibi su ki dünyanın nere-  ^ <<Münchcner Neveste Nach. İ birlikte 4 top iğtinam ettik.
sinde bir tüccar, bir bakkal, bir lo- d-   jta|van n»niral*ı«ır»ın M.rif.t:
nehten» gazetesinde yazdığı ma- DBr »w'y«n Uenızaltısının Marifeti
kalesinde Alman hava kuvvetle- Atina- 16 (A.A.) — Umumî rinin. İngiliz deniz kuvvetlerine : Emniyet Nezaretinin 1 5 ıkıncıkâ-karsı bir sey yapmağa muktedir nun akşamı neşrettiği tebliğ: olmadığını itirafla Alman    hava
Gecen her gün İtalyanların garp çölünde yalnız taarruz ve müdafaadan değil artık rlcatten dahi Aciz olduklarını meydana çıkarmaktadır. Bardla gibi Tobruk da geri cckllemedl, kendisine en ufak bir yardım aiAmetl gösterilemedi. Son olarak Tohnık'un 150 kilometre kadar cenubunda bulunan Cıra-bub garnizonunun da muhasara edilmiş bulunduğunu haber alryo-ruz. Esasen Bardla vo Tobruk İskeleleri ele geçtikten veya muhasara altına alındıktan sonra bu garnizon tecrit edilmiş demektir.
Bn suretle yaz mevsimine kadar ıgllızlerin Heri harekâtta devam ederek en az Blngazl hizalarına kadar olan kısmı İtalyanlardan temizlemeleri artık mukadder akıbet olmuştur.
Yunanlılar İtalyan hatlarını fasılasız surette kemlrmlye devam ediyorlar. Bu kış mevsiminde bundan fazlası da beklenemez.
Şimdilik en enteresan hareket İngilizlerin bir haftadanberi Manş sahillerindeki Alman hava meydanlarına tevcih ettikleri gündüz bombardımanlarıdır. İngilizler Lib-yadakl İtalyan hava meydanlarına yaptıkları bu çeşit taarruzlarla yerde hem birçok tayyare tahrip etmişler, hem de İtalyanları bu meydanlarda barınamaz hale getirmişlerdi. Bunun neticesinde İtalyanların tayyarelerini daha gerilere çektiklerini, bu suretle de harekât yapan İngiliz orduslle üslerinin İtalyan taarruzlarından tamamen masun kaldıklarını görüyoruz. Yeni tip İngiliz avcı ve bombardıman tayyareleri gündüz taarruzlarlle Manş etrafındaki Alman hava meydanlarını da barı-nılamaz hale sokarlarsa Britanya adaları Üzerindeki Alman hava baskısı gevşemiş ve İngilizler tarafından hava hâkimiyetine doğru ilk adım atılmış olur. Harbin akıbeti buna bağlıdır.
Ticaret Mektebinin
kanta iyi kalite güveni kurabil-mişse olukla para kazanır. Namus, ticarette en ziyade güvenilecek hazinedî*- olduğu halde tüccarın ve esnafın coeu    bu
de tüccarın ve esnarın çoğu    uu   -------Y* ~:~ " "T-----
açık hakikati göremezler, hile v< kuvvetlerinin ingiliz donanmasın, fesat yoluna sapmanın, aptal al- ; ımha edebileceği hakkında nazı datmak ve vurgun vurmak şeklin- j propagandası tarafından ileri su-de alışverişin karlı olduğunu sa-  'ülen  nazariyeyi cerhetmektedır.
Yüzbaşı Waldeyerhartzt makalesini bitirirken diyor ki:
İngiltere  denizlere  hâkim   oldukça, İngiliz adalarının mağlûp
edâlemiyeceği fikrine iştirak ediyorum.
-o--
İngiltere
n.rlar. Amerikalıların dediği gibi, bir adamı bazan aldatmak imkânı vardır, fakat her adamı, her zaman aldatmak imkânı yoktur. Bunun için hileli tüccarın ömrü kısa olur, ancak kendi kendini aldatır.
Gelelim Pandeliyc.. İkinci keşfettiği sır da, sanatının zevkine varması ve kendi sahasında bir art ut olmasıdır. Evet, lokantasını para kazanmak için açmıştır, fakat parayı bir gaye değil, bir netice haline indirmenin yolunu bulmuştur. Bazan lokantasında turfanda ve çeşit bulundurmak gayretile en pahalı ve nadir şeyi bulur ve maliyetinden aşağı satar. Bu onun kendi zevkidir, neti-» cede vasatı maliyet üzerinden bunun acısını çıkaracağını bilir.
Sonra bu adamda adeta altıncı, yedinci hisler var. Tezgâh başında her şeyi kendi hazırlarken ve göz açacak hali yokken, tanıdık
Amerikan Tayyarelerinin 0/0 90 nını Alıyor
Vaşington, 16 (A.A.) —Röy-ter ajansından: Nevyork Herald Tribün gazetesinin Vaşington muhabiri yazıyor:
«İngiltere şimdi, Amerikada i mal edilen    avcı    tayyarelerinin
90 ını almaktadır.»
Memleket dahilinde    sükûnet vardır.  Siklad   adalarından   birinin ıssız kıyıları yanında    suyun , yüzüne çıkan bir denizaltı gemisi ' sahilde oturmakta bulunan Jean Cotsas adındaki bir kır    bekçisi | üzerine neticesiz bir mitralyöz a-teşi açmıştır.     Denizaltı    gemisi
b lâhare dalarak kaybolmuştur.
-o--
İnfiratçı Liderin Son Gayretleri
Vaşington, 16 (A.A.) — İnfiratçı lideri ayandan Wheeler, gazetecilerle yaptığı bir görüşmede «muharebenin nisanda biteceğine inanan bir çok yüksek şahsiyet bulunduğunu Vaşingtonda herkesin malûmudur.» demiş vc şunları ilâve etmiştir:
«Roosevelt'in son nutkunun hedefi, efkârı umumiye üzerinde tesir yapmak ve memleketin anî bir hücum tehlikesine maruz bulunduğunu söyliyerek milleti ür kütmek ve bu suretle kongreden harp programının kabulünü ve kendisine totaliter salâhiyetler verilmesini temin etmekti
r.,,}
(Başı 1 İncide) +
Müdür Dr. Nihat Sayarın söylediğine göre mektep, 1883 senesi 16 ikincikânununda «Hamldiye Ticaret mektebi âlisi» adile tesis edilmiştir, ilk talebesi 30, sınıf adedi dörttü. Talebe miktarı 1924 den itibaren artmı-ya başlamıştır.
1924 - 1925 ders yılında birinci sınıf mevcudu 64 olduğu halde 1937 -1938 ders yılında birinci sınıf mevcudu 258 e kadar yükselmiştir.
Bundan sonra, müessesede akşam ticaret kursları açılacak ve yüksek iktisat ve ticaret kısmı, dört seneye çıkarılacaktır. Müdürden sonra, profesör Mekki Hikmet. Elazig mebusu Fethi Altay. mektebin eski profesörlerinden Kirkor Kömürciyan ve talebelerden bazıları söz söyliyerek mektebin şimdiye kadarki geçirdiği faaliyetlerden, talebelerle profesörler arasındaki münasebetlerden bahsetmişlerdir.
Bu münasebetle dün akşam, Taksimde bir çay ziyafeti ve gece de bir
balo verilmiştir. Çayda mektebin mezunlarile talebesi ve davetliler bulunmuştur. Baloda da şehrimizin en mümtaz simaları ve yüksek aileler bulunarak şen bir bir gece geçirmişlerdir.
İT
AMERİKA
Maliye Nazırı
" İngiltereye Paraca Yanlıma Taraftar
Vaşington, 16 (A.A.) — Maliye razın Morgentau, gazeteciler toplantısında demokrat memleketlere yardım edilmesine taraftar olduğunu söylemiş vc demiştir ki:
«Benim bildiğime göre, Çörçil hükümetinin birleşik Amerikadan yapacağı mübayaat için dün mebusan meclisinin hariciye encümeninde zikrettiğim nakid ve kıymet olarak bir milyar 775 milyon altın dolardan başka elinde derhal kullanacak parası yoktur.
«Ingilterenin Kanadada veya imparatorluğun diğer kısımlarında bulunan parası buna dahil değilse de bu para Londranm elinde değildir.»
B. Morgentau, imparatorluktaki bu parayı tahmin etmekten imtina ederek demiştir ki:
«Büyük Britanya imparatorluğu bir ailedir ve insan ailesinin ayni me-selelerlle karşılaşmaktadır. Bir aileden birkaç azanın parası olması, o paranın diğer aile efradına da ait olduğunu tazammun etmez.»
B. Morgentau'dan şu sual sorulmuştur:
«ingiltere, Amerikadan malî yardım istemeden evvel bu yardımı büyük Britanya İmparatorluğunun diğer kısımlarından istemesi lâzım gelmez mi?»
Maliye nazırf demiştir ki: «Size bu hususta şunu söyliyebili-rim ki, İngiltereye yardım kanununa taraftarım.»
Japonyada Suikastçılar Mahkemede
Tokyo, 16 (A.A.) — Reuter: Domei ajansının bildirdiğine göre, hükümet adamlarını katil teşebbüsü ile suçlu '9 Japon nasyonalisti Tokyo ceza mahkemesine verilmişlerdir. Katline teşebbüs edilen adamların isimleri verilmemekle beraber bun-larm İngiliz taraftarı oldukları söylenmektedir.
İsviçredeki Fransız Askerleri
-'Bern, 16 (A.A.) — Almanya ile Fransa arasında husule gelen bir anlaşma üzerine İsviçre hükümeti, Is-viçreye iltica eden 45 inci Fransız kolordusunun Fransaya avdetine müsaade vermiştir.
Bu kolorduya mensup 30 bin Fransız yakında vatanlarına döneceklerdir. Ayni kolorduya mensup 12 bin Leh askeri İsviçrede kalacaktır.
1
İspanya Memlehalar
Madrrt. 16 (A.A.) — Kardan
sonra yağan    büyük   yağmurlar
Guadalkivir nehrinin    seviyesini
yükseltmiştir. Fena havalar, Ka-
diks  memlehalarındaki    mesaiyi
sekteye uğratmıştır.
-o-
İngiliz Akınları
(Başı 1 incide) **
bir infilâk olmuştur. Başka bombalar rıhtım üzerindeki binalara isabet etmiş ve hükümet binalarını da tahrip etmiştir. Gemilere de taarruz edilmiştir.
Tayyarelerimiz dönüşte Enina tayyare meydanını mitralyöz ateşine tutmuşlardır. İki düşman tayyaresi yakılmış ve tahrip edilmiştir. Bir çok tayyareler de hasara uramıştır
Tobruk'la Derne arasındaki mıntakada av tayyarelerimiz fasılasız keşif uçuşlarını idame ettirmişlere de dügmanla hiç bir muharebe olmamıştır.
Ti
ımes
Sicilya Muharebesi Hakkında Ne Diyor ?
Londra, 16 (A.A.) —Sicilya kanalında cereyan    eden    deniz
muharebesini tahlil eden    Times j merkiz bir şekjlde yapı)mıştır ^
gazete,, dryor kı:   ..........      manlar için büyük ehemmiyeti ha.
«Bir dusman.n gozunun onun- iz hedeflere ağir darbeler indiril-de bulunan bu yoldan o aydarcbe-
ri mühim deniz nakliyatı yapılmışken bir hava hücumu ilk defa vuku bulmuştur,
«İki İngiliz harp gemisi vazife-
Vilhelmshafen
Limana Yapılan 40 inci Hücum Çok Şiddetli Oldu
(Bav 1 İncide) s=   =_
mıştır.
Alman Tebliğine Göre   Haşarat
Pek Az
Berlin, 16 (A.A.) — Alman lerini tamamile ifa etmişlerdir. I yüksek kumandanlığının tebliğin-Çünkü. refakat ettikleri vapur ka- de- Vilhelmshafende, bir kaçı filesi, hiç bir zarar görmeden he- 1,man mmtakasında olmak üzere define muvasalat etmiştir. yangınlar zuhur ettiği, fakat e-«Bu hücum düşmana pahalıya j hemmiyetli bir hasar vukua gel-mal olmuştur. En aşağı 12 bom-j med*K' ve 20 kişinin ölü ve 35 bardıman tayyaresi, avcı tayya- \ «tûmı yaralı bulunduğu kaydedil, relerimiz tarafından imha    edil-  mektedir. ^_
«Katanya  tayyare  meydanına ' \ ..("^^^f^f^ jt\
tevcih edilen hücum    esnasında, L
yerde bulunan tayyarelerden 9 u tahrip olunmuştur.
Londra a angınlara Karşı mücadele
Hava Akın
ı
Londra, 16 (A.A.) — Geçen gece yıldızlı bir havada İngiliz avcı tayyarelerile yerde yangın başlangıçlarını itfaca memur e-kipler Almanların Londraya karşı yancın bombalarüe yaptıkları | fâfm hücuma karşı koymak için kombine bir şekilde gayret sarfetmiş-Ierdir. Londranm bazı mıntakalarına külliyetli miktarda yangın bombası düşmüştür. Fakat yangına karşı mücadele ile mükelef o-lan ekipler bütün yangınları kolaylıkla ve süratle bastırmışlardır.
İngiliz gece avcı.arı havada Alman bombardıman tayyarelerini iz*aç etmektedirler. Alman tayyareleri üzerine ateş eden İngiliz avcılarının mitralyöz sesleri hava dâfi bataryalarının   gürültülerine
karışmakta idi.
Bir Alman tayyaresinin düşürül düğü zannedilmektedir.
Londra, 16 (A.A.) — İngiltere Hava Nezaretinin tebliği:
Düşman tayyareleri, Ingilterenin şark sahillerüe dahilde bir çok bombalar atmışlardır. Lon-daraya mebzul yangın bombası atmışlardır. Londradan başka yerlerde insanca zayiat yoktur. Bir düşman tayyaresi düşürülmüş.
İngiliz avcı tayyareleri geceleri c!e faaliyette
Londra, 16 (A.A.) — Mevsuk bir kaynaktan öğrenildiğine göre dün gece ikinci bir Alman tayyaresi de tahrip edilmiştir. Bu tayyareler İngiliz gece avcı tayyareleri tarafından düşürülmüştür.
Atina Ajansının
• __
italyanlara Cevabı
Atina, 16 (A.A.) — Atina ajansı
Bundan başka geçen gece düş-  bildiriyor:
man merkezî İngiltere mıntakala-rına karşı iki hücumda bulunmuş ve bu hücumlarda yüksek infilâk.
lı bombalar atmıştır.
Şarkî İngilterede de İngiliz avcı tayyareleri harekete geçmişlerdir. Düşman her tarafta hava dâfi bataryalarının kesif ateşile karşılaşmıştır.
Umumiyetle zayiat miktarı az
yüksek, haşarat da ehemmiyetsizdir.
-o-
Hull'un Beyanatının Japonyada Tefsiri
Tokio, 16 (AA.) — «Reuter» Dün Vaşington'da «kira ile ve ödünç verme» kanunu lehinde B. Cordell Hull tarafından yapılan beyanat, umumiyetle tahrik edici mahiyette görülmektedir.
Amerika Hariciye Nazırının bu beyanatı, bütün Tokio matbuatı tarafından geniş serlevhalar altında neşredilmiştir.
İftira ve vakıaların tahrifi şeklinde kullanılan tabirler bu beyanatın nasıl karşılandığını göstermektedir.
Bu hususta hiç bir resmî tefsir elde edilememiştir. Çünkü nutkun tam metni mes'ul mahfillere daha gelmemiştir.
Bununla beraber Domei ajansı, Amerika Hariciye Nazırı tarafından yapılan beyanatın Japonya aleyhinde bir muhasara politikası takibi için İngiltere ile Amerika arasındaki anlaşmaya müteallik gelen haberleri teyit eder gibi göründüğünü yazmaktadır. |
14 ikincik&nun 1941 tarihli İtalyan harp tebliği, bir Yunan denizaltı gemisinin 31 ilkk&nun 1940 tarihinde bir İtalyan yük gemisini batırdığım ve sonra da gemiden uzaklaşmakta bulunan tahliye sandalları üzerine top ateşi açtığını nakletmektedir. Yunan bahriye nezareti hakikatin tahrifinden ibaret bulunan haberleri tekzip etmektedir.
Evvelce de bildirildiği veçhile bahis mevzuu İtalyan gemisi, İtalyan harp bayrağını taşıyan ve iki topla mücehhez İtalyan filosunun yardımcı gemisi idi.
Yunan denizaltı gemisinin hücumu ani olmuş ve ilk mermiyi müteakip İtalyan gemisi ateş almıştır. Yunan bahriyesi her zaman hürmet ettiği mukaddes ve eski ananeleriyle övünmektedir. Bu itibarla sulh devresinde* bile silâhsız ticaret gemilerine hücum eden İtalyan deniz ve hava kuvvetlerini bu husustaki ihtisaslarında tamamen serbest bırakır. Bahsi geçen vakada Yunan denizaltısı silâhlı düşman gemisine hücum etmiştir. Bu itibarla kurtulanlar üzerine değil tahlisiye sandalları üzerine dahi ateş etmek gibi alçak bir harekette asla bulunmamıştır.
-o-
Macaristanın Hava Başkumandanı
Budapeşte, 16 (A.A.) — Kral naibi Amiral Horti, 24 ilkkânun tarihli bir' emirname   ile   General    Waldemar| Keneseye, Macaristan hava kuvvet leri başkumandanlığı unvanını tevcih
etmiştir.
EOÜN
Zabıta ve Aşk Romanı
Yazan: Martin Porlobe
¦ Çeviren: Rezzan A. E. Yalman 36 -
onun tesiri altında olarak onun âleti olarak hareket ettiniz. Şimdi beni dinleyiniz. Söz vermiş ol-mıyayım ama.. Her halde hakikati itiraf ederseniz kurtulmak ümidiniz vardır. Bana olanı biteni bütün tafsilatı ile anlatınız.. E-ğer hakikati söylerseniz hayatınız kurtulur. Aksi takdirde siz de sanki kendiniz öldürmüş gibi idama mahkûm olursunuz.
Bu sözleri söylerken öyle bir telkin kudreti göeteriyordum ki tarif edemem. Çünkü işin ucunda Frans'ın masum olduğunu ia-baf   elm^k   vardı.
Smith'de kanmıştl. Anlatma' ğa  başladı.  Ağzından çıkan her
sözü kaydettim.
Bu kıymetli vesikayı imza etti. Ben de kendi imzamı koydum. Bu vesika hâiâ bendedir ve çok da kıymetlidir. Polis erkânı bunun bende bir hatıra olarak kalmasına müsaade ettiler. Kâğıtta şunlar yazılı idi:
«Bana karşı yapılan ithamlar tamamile doğrudur, Mısteı Ed-vard Armitage'ın suç qrtağıyım. Cinayetin sebebi bir miras meselesidir maksadı nefret ettiği kardeşini öldürmek,   şüpheleri    Mis
Frans üzerine toplamak ve paraya sahip olmak idi. Miras yarım milyon İngiliz lirası imiş. Bana «çarşı sonsuz bir itimadı olduğunu ve mutlaka bu cinayeti yapmak için bir yardımcıya ihtiyacı olduğunu söyledi ve yirmi bin ingiliz .ırası da vadetti. Sözünü tutacağını ümit ederek kendisine yardım ettim. Plânı şu suretle tertip etti: Her zamanki gibi geceyi evde geçirmiş gibi görünecektik, Bunu böyle göstermek pek kolaydı, çünkü evdeki tek hizmetçi be. nim karımdır. Her istediğimi yapar ve istediğim gibi söyler. Işıkları yanık bırakacak ve sanki ne efendim, ne de ben dışarı çıkmamışız gibi hareket edecekti. Tabii sebebini bilmiyor ve sormuyordu. Benden günahı kadar korkar, karşımda ağız açamaz. Akşam üzeri yedide garajdan DpÇ otomobilini çıkartarak Londraya gittik. M uta d yolu takıp etmediğimiz için bizi kimseler görmedi. Efendim kardeşinin evde    bulunduûunu,    hizmetçilerin
üç gün için izinli olduğunu biliyordu. Mis Frans'ın da o akşam için bir yere davetli olduğunu ve sokağa çıkacağını haber almıştı. Eve varır varmaz efendim kendisinde bulunan bir anahtarla kapıyı açtı. Bu anahtar nasıl onda bulunuyordu, bilemem. Galiba evin anahtarını yarım saat için alarak vaktilc bir eşini yaptırmış olacaktı. Otomobili karşı tarafa bırakmıştık. Ben arabayı kullanıyordum, içinden inmedim, bekledim. Efendim yalnız olarak kar deşinin evine girdi. Üç dakika ancak geçmişti ki geri geldi ve benim de beraber gelmemi emretti. Beraberce tekrar eve geldik. Yavaşça merdivenlerden çıktık. Her tara/ karanlıktı. Yalnız yazı odasında kapının altından ışık sızıyordu.
Efendim beni kolumdan tutuyordu. Kendisini orada beklememi yavaşça söyledi ve oda kapısı, nı açarak içeri girdi. Kardeşi yazı masasının başında oturuyordu. Kınının    acM'^'nı    duvmamıMı.
Efendim cebinden bir şey çıkardı ve çok yavaş adımlarla kardeşine doğru ilerledi. Mister Filip'in arkası kapıya dönüktü, bizi görmüyordu. Efendimin o anda fena bir şey yapacağını hissettim. Fakat artık mâni olmaya vakit yoktu. Herhalde Mister Filip bir pıtırtı duymuş olacak ki yarım olarak arkaya doğru döndü, kardeşini gördü. Fakat bir tek söz söylemesine vakit kalmadan efendim onu ensesinden vurdu. Adamcağız elindeki kalemi bırakarak masanın üzerine yığıldı. Kan gördüm, işi anladım. Efendim dehşetli soğukkanlı idi. Elindeki bıçağı mendiline sararak cebine koydu. «Beni burada bekleyiniz, Smith» diyerek koşa koşa üst kata gitti. Biraz sonra elinde başka bir bıçakla geldi;
_ Aman efendim,    buradan
çabuk   gidelim,   korkuyorum.
Dememe rağmen o işine devam
etti.
Yukarıdan getirdiği şey, kitap armnva mahsus ucu sivri bir   bı-
çaktı. Onu da bir mendille tutuyordu. Fakat IVliater Filip"i vurduğu bıçak bu değildi. Anlamadığım bir sebep için bıçaklan değiştiriyordu:
— Beş dakikaya kadar buradan gideceğiz Sminth, işler yolunda.. .
Dediğini hatırlıyorum. Bu kelimeler hâlâ bugün söylenmiş gibi kulaklarımda çınlar.
Yukarıdan getirdiği bıçağı yaranın içine soktu. Ben fena olmuştum artık, bu kana, yaraya, cesede bakamıyordum.
Bir taraftan bu korkunç işleri yapıyor, bir taraftan da söyleniyordu :
— Cinayeti onun yapmış olduğunu zannetmeleri lâzım...
O dediği Mis Frans idi. Bıçağı da onun odasından almıştı.
Nihayet bu koHcunç işler bitti. Artık evden çıktık, o-tomobile bindik, gitmeğe hazırlanıyorduk. Birdenbire:
_ Olmaz, dedi. Hınzır kızın
eve dönmesini bekleve^m.
Yarım saat kadar geçti.    Mis Frans davetli olduğu yerden geldi. Ben gitmek istedim. Fakat e-fendim biraz daha    beklemenin münasip olacağını söyledi.  Nitc-k m o haklı 'miş. Bir saat kadar sonra evin kapısı açıldı. Ve içeriden tanımadığımız yabancı bir a-dam çıktı. Biz hayretler    içinde kaldık. Bu adamın omuzunda bir yük vardı. Ve bu yük ne idi, bilir misiniz? Bir ceset.. Evde cinayet esnasında kimseleri görmemiştik. Mis Frans eve yalnız girmişti. Bu adam  nereden çıkıyordu?   Buna bir türlü aklımız ermedi.    Omuzunda biraz evvel efendimin öldürdüğü kardeşini taşıyordu.
İkimiz de gözlerimize manamı yorduk. Demek ki biz evde iş görürken içeride birisi varmış.   Fa* kat bu adam nereye saklanmıştı?,
Buna inanmak güçtü. Efendim feı na halde sinirlenmişti:
— Herifi takip etmek ve nere* ye gittiğini görmek lâzım, dedi.
(Arkası var)
94
VATAN
17. 1 .941
Adliyede:
Aşk Büyük Bir Belâdır
Böyle Söyliyen Maznun, Bir Kadın Yüzünden
Neler Yaptığını Altlatıyor
Birinci ağırceza melikem esi Uün geçenlerde Ortaköyde metresi Haceri yaraladıktan sonra denize düşen Faikın duruşmasını yapmaya başladı. Faik diyordu ki:
— Aşk büyük bir telâdır. Ben arkadaşlarımın arasında aşka hiç inanmayan bir adam olarak tanınmıştım,. Fakat çok büyük söylemişim ki Hacer beni çıldırttı. Beni seviyor gibi görünürken gönlünü başkasına da vermiş. Sevilmi-yen bir erkek derhal o kadım bırakmalı değil mi? Ben bırakamadım. Onun sevgisi bana herzeyi, hatta kendimi bire unutturdu. Ben serseri bir ayyaş oldum. Meyhanelerde sabahlamaya başladım. O gece de yalnız Hacerle konuşmaya gittiğimi biliyorum. Bir kaç sandalcının Ortaköy açıklarında beni denizden çıkardıkları zaman uvandım ve ayırdım. Fakat kendim de yaralıydım. Sonra bana hastanede polbrer:
— Haceri niçin öbdürdüğiîmü? sordular. Ben buna inanmak istemedim. Beni yaralayan onu da öldürmüş olacak, dedim. Aşk ve kıskançlık bana bu kanlı faciayı
içirtmiş olacak..
Bundan sonra üç bekçi şahit o-larak dinlendiler. Onlar da Haceri Faikın öldürdüğünü, sonra da yaralanarak denize düştüğünü ve sandalcılar tarafından kurtarıldığını söylediler.
Muha-kemc g e im iyen şahitlerin çağırılması için talik edildi.
Dilenmekten Suçlu
İhtiyar
Polis dün Sultanahmet birinci ceza mahkemesine Nazmi isminde ak ve uzun sakallı, pejmürde kıyafetli 73 yaşında bir ihtiyar verdi. Dilenmekten suçluydu. Hâkim hüviyetmi tesbrt ederken diyordu ki:
— Yedi çocuk yetiştirdim. Hep sini de okuttum, yazdırdım. Kendim cahil olduğum için okumalarına fevkalâde ehemmiyet verdim. Fakat keşke okutmasaydım. Hiç birisi bana yâr olmadı. Hiç birisi bana bakmadılar. Keşke cahil kalaydılar, diyeceğim geliyor. Çünkü ben babama, anama son nefeslerine kadar baktım, hürmet
Karabük Fabrikası Genişletiliyor
Potrel Demiri ve Su Borusu
imal Edilecek
İktisat Vekili Hüsnü Çakırın Sümerbank Umum Müdürile mütehassıslardan müteşekkil bir gru-pu refakatine alarak Karabük demir ve çelik fabrikalarında tetki-katta bulunmak üzere seyebate çıkacağı Ankaradan bildirilmektedir. Vekilin seyahati bilhassa fabrikaya ilâvesi düşürtülen kısımların üzerinde yerinde tetkikat yapmak içindir. Fabrikaya ilâvesi düşünülen kısımlardan birisi inşaat malzemesi imalidir.
Bu kısımda her nevi potrel demiri de imal edilecektir.
İlâve edilecek olan diğer kısım muhtelif büyüklükte su boruları imal edilecek bir atelye şeklinde
olacaktır. Bu iki kısmın faaliyete geçmesi piyasada inşaat malzemesine karşı olan büyük ihtiyacı önliyece^i söylenmektedir.
Malûm olduğu üzere memleketimizde bu gibi maddelere karşı büyük bir ihtiyaç vardır. Bilhassa su tesisatı yaptırmak isteyen belediyeler su borusu bulmakta müşkülât çekmektedirler. İktisat Vekâleti bütün bu müşkülleri nazarı
itibara alarak bir an evvel piyasaya inşaat malzemesi çıkarmak
için Karabük fabrikasında yapılacak ilâvelerin inşasına büyük bir ehemmiyet vermektedir. İktisat Vekilinin çok yakında Karabüke gideceği söylenmektedir.
Maarif Haberleri:
üç Senelik Köy 0
Maarif Vekâleti Uç sendik köy okulları talebeleri için şu yeni karan almıştır: Bir engel yüzünden iTk tahsili bitirme imtihanlarına muayyen günlerde giremiyecek olanlar imtihan başlamadan evvel engellerini yazı ile okul idaresine bildireceklerdir. Engelleri kabul edilenler imtihanlara alınacak, engellerim vaktinde haber vermiyenler ve engelleri kabul edildiği halde imtihana girmiyenler şehadetname alamıya-caklar ve sınıflarında kalmtş addedileceklerdir.
Diploma Fotoğrafları
Tasdik için Maarif Vekilliğine gönderilen diplomalara yapıştırılacak
fotoğraflar şu şekilde olacaktır:
1 — Fotoğraflar baş açık çıkartılacaktır.
2 — Erkek talebede saçlar düzgün
Eğede
Tütün Satışları
İzmir, 16 (A.A.) — Tütün piyasası normal şartlar altında inkişaf etmektedir. Verilen malûmata göre* 36 saat içinde Ege mıntakasında 7 milyon kilo tütün satışı olmuştur. Ortalama hesaba göre kilosu 75 kuruşa satılmıştır.
Talebeleri
kesilmiş ve taranmış, kız talebede saçlar taranarak düzeltilmiş bir vaziyette olacak, saçlarda herhangi bir süsü gösteren şekil ve biçim bulun-
mıyacaktır.
3 — Kız talebe kabul edilmiş for-malarüe, erkek talebe de düzgün bir kıyafette, gömleklerinin yakaları kapalı olacaktır.
4 — Fotoğraflar (4,5 - 6) ebadında cepheden çıkartılacaktır.
Matematik   Tedrisatı
Maarif Vekâletinin yaptığı bir tebliğe göre, muallimler, bir menfaat mukabilinde mekteplerde hususi piyango bileti, takvim, muhtıra, kitap vesaire satamıyacaklardrr.
Maarif Vekâletinin Bir Tebliği
Mekteplerdeki matematik tedrisatının zayıf oldu&u görüldüğünden Maarif Vekâleti bu işe çok ehemmiyet verilmesini alâkadarlara ehemmiyetle bildirmiştir.
Lüks Mağazalar
Son günlerde bazı dükkânlar kendilerinin lüks eşya sattığını i-leri sürerek lüks mağaza addolunmalarını ve 'böylece kâr Hadlerinin fazla tutulmasını istemektedirler.
Fiyat Murakabe Murakabe bürosu hangi mağazaların lüks mağaza addolabileceğini kararlaştırmıştır.
Mağazasının, lüks mağaza olduğunu iddia edecek her tacir defterlerile masarifi umumiyesini ir.hata mecbur tutulmuştur.
Münakalât Vekili
Izmîrde
îzmir, 16 (A.A.) — Münakalât Vekili dün gece Bandırma ekspresile şehrimize gelmiştir.
Vekil; şehrimizde iki gün kalarak deniz ve demiryolları işlerini tetkik edecektir. Aziziye tünelini görmek Üzere Aydın yolu ile Ankaraya dönecektir.
Ankarada Havagazı Buhranı
Ankara, 16 (Vatan) — Birkaç za-mandanberl havagazının kâfi miktarda gelmemesi ve ocaklar yanarken birdenbire sönmesi, Ankara ka-dınlarmın şikâyetlerini mucip olmaktadır.
Havagazı şirketinden öğrendiğimize göre, gaz buhranı istihlâkin istihsale nisbetle fazla oluşundan ileri gelmektedir. Şirket İhtiyacı karşılı-yacak tedbirlerin alınmasına gayret etmektedir. Bu yüzden Ankaralılar havagazmı tasarrufla kullanmıya davet cdümifrterr^r.
ettim. Acaba cahil olduğum için mi bunları yaptım?
Mektepli çocuklarım ne bana,
ne de annelerine baktılar.. Ben bu yaşımda kahvecilik yaparak geçinmeye çalışıyorum. Pejmürde kıyafetli oluşum beni dilenci gibi gösteriyor. Polisler üzerinde öyle bir tesir yapıyorum galiba.. Ben dilenmedim.
Hâkim bu müdafaayı kabul etmediği için ihtiyarı 8 gün boğazı tokluğuna Belediyede âmme hizmetlerinde çalışmaya mahkûm elti.
Demir Hırsızları
Son zamanlarda demir fiyatları arttığı için demir hırsızları da çoğalmıştır. Ceza mahkemeleri son zamanlarda mezarlık parmaklıklarını çaJarJarın muhakemelerile meşgul oluyorlar. Dün de Nuri oğlu Lûıiı isminde bir gencin E-dirndkapı hanemde bir bahçeden demir boru çaldığı için Sultanahmet ikinci ceza mahkeme© in e verilmiştir. Mahkeme kendisini bir ay on beş gün hapis cezaeına mahkûm etmiştir.
Belediye Memurları İçin Nizamname
Ankara, 16 (Hususi Muhabirimizden) — Belediye memurlarının tayin, terfi ve azilleri hakkında Dahiliye Vekâletince hazırlanmakta olan nizamname son şeklini almak üzeredir. Nizamnamenin maaşlara taallûk eden kısmında devlet memurlarının maaş almakta oldukları barem kanununun esasları gözönünde bulun durulmaktadır.
Sanayi Umum Müdürü Gaziantaba Gitti
Ankara, 16 (Hususi Muhabirimizden) — El dokumacılığının inkişafını temin için köylülerimize dağıtılacak tezgâhlar yola çıkarılmrş bulunmaktadır. Bu hususta mahallinde tetkikat yapmak üzere sanayi umum müdürü Reşat, Gazlantebe hareket etmiştir. Umum müdür oradan Şark vilâyetlerine geçecek ve tetkikattı bulunacaktır.
Hukuk İlmini Yayma Kurumu
Serbest Hukuk ve İktisat
Ankara, 16 (Vatan) — Hukuk ve iktisat İlimleri arasındaki münasebetlerin anlatılmasını temin maksadı Ue Hukuk İlmini Yayma Kurumunca serbest bir kürsü açılmıştır, ilk dersi çarşamba günü Tarih - Dil ve Coğrafya fakültesinde profesör Vasfi Raşit Sevig vermiştir. Bu ders ayni zamanda kürsünün açılma töreni mahiyetinde olduğundan Tarih -Dil ve Coğrafya fakültesi ile hukuk ve siyasal bilgiler okulu profesör, doçent ve muallimleri ile kurum azalan törende hazır bulunmuşlardır.
-o-
Devlet Havayolları Sefsrleri Genişletiliyor
Ankara, 16 (Telefonla) — Devlet Hava yollan seferleri ilkbaharda genişletileceğinden umum müdür Fer-ruh inşa olunan ve olunacak olan hava meydanlarında tetkikatta bulunmak üzere seyahate çıkmıştır.
öğrendiğimize göre ilkbaharda eski hatlara ilâveten Ankara - Sivas -Samsun ve Ankara - Adana - Diyarbakır hatlan da açılacaktır.
Diğer taraftan Ankara - İzmir postasının Afyonda kurulacağı da mukarrerdir. İstanbul meydanı da dahü olmak üzere Devlet Hava yollarının bütün meydanlarında esaslı tesisat yapılacak ve hepsine telsiz konulacaktır.
Ziraat Mektebi Mezunları
Orta Ziraat mektebi mezunları İn hisarlur idaresince ziraat tahrir kon trol memuru olarak istihdam edile çeklerdir.
Cerrahpaşadaki Kanal
Cerrahpaşa hastanesinin yanın daki mecraların açılması için buradı bir kanal inşasına karar verilmişti: Ve bu iş için de 10729 liralık bir ta! sisat ayrılmıştır. Ayrıca Cerrahpaşr daki bazı yollar da tamir edilecektir
Zabıta Haberleri: Küçük Hırsızlar
Bîr müddet evvol Bcyoflıında Ay-nalıçcsme caddesinde Hrtstonun dükkânına gece kilidi kırmak suretlle giren hırsızlar birkaç kilo sigara, saat ve çekmeceden para çalarak Kavuşmuşlardı. Zabıta bu işe vazıyet ettiği sırada ayni caddede Cumhuriyet gazinosundan da 80 kilo kadar kurşun boru çalınmıştı. Zabıtaca yapılan tahkikat neticesinde bu hırsızlıkların failleri 11 yaşında Ali ve 13 yaşında Yaşar isminde iki kardeş oldukları anlatılmış ve her İkisi de çaldıkları kurşunları bir leblebiciye satarlarken yakalanmışlardır.
^ Galatada yag ve nişasta fabrikası bekçilerinden Hüseyin, odasında ölU olarak bulunmuştur. Yapılan muayene neticesinde Hüseyinin odada yaktığı kok kömüründen zehirlenerek öldüğü anlaşılarak gömülmesine izin verilmiştir.
^ Galatada Nocatibey caddesinde 288 numarada oturan ibrahim Yolcu ile Celâl Tiftik odada yaktıkları kömürden zehirlenmişler, baygın bir halde hastahaneyc kaldrrlarak tedavi altına alınmışlardır.
^ İbrahim ArsJomn idaresinde 4008 numaralı kayık bir ambardan aldığı eşyaları Aksu vapuruna nakletmek üzere vapura yanaşmakta iken dalgaların tesirüe bir mavnaya çarparak delinmiştir. Batmak tehlikesini önlemek içtn kayıktaki eşyalar denize atılmış ve kayık kurtarılmış, eşyalar da toplanmıştır.
+ Mehmet Salm Canayın idaresindeki 2420 numarah otomobil Galata rıhtım caddesinden geçmekte iken Liman idaresi odacılarından Aliye tutarak düşmüş ve başından yaralamıştır.
Beyoftlunda İmam sokağında özdem gazinosunda içmekte olan Sadık isminde biri sarhoşluk yüzünden çıkan kavga neticesinde arkadaşı İbrahim Açalı bira şişesile başından yaralamıştır.
^ Sait oğlu Ali isminde biri Tophanede vatman İbrahimin idaresindeki 243 numaralı tramvay ile Zekinin idaresindeki 227 numaralı tramvay arasında kalarak başından yaralanmıştır.
Beyazıtta Balmumcu hanı idare memuru Rifat oğlu Şevki Adrat Sirkeciden geçmekte iken s ar'ası tutularak düşmüş ve başından yaralanmıştır.
+ Küçükpazarda Kutucular caddesinde 57 numaralı atelyede çalışan Şaklr kazaen sol elini makineye kaptırarak yaralanmış, hastaneye kaldırılarak tedavi altına alınmıştır.
^ Galatada Karaoglan sokağında İkbal Kayetmazın evinden yangın çıkmışsa da sirayete meydan verilmeden söndürülmüştür.
-o-
Zalvr^ Fiv tları
Fiyat Murakabe komisyonu gıda maddelerinin bir kısmının fiyatını tamamen tesbit etmiştir. Yalnız Vekâletin kontrolünden geçmesi icap eden bu fiyatlar dün Ankaraya yollanmıştır. Vekâlet te bu fiyatları kabul ettiği takdirde bütün zahire tüccarları tesbit edilen bu azamî fiyattan yukarı mal
satamryacaklardır.
-o-
Galatasaray Karakolu
Galatasaray lisesi yanındaki eski karakolun şehir plânına göre yıkılması lâzım gelmektedir. Bu bina halen Sümerbanka ait olduğundan yıkılmasına müsaade verilmesi için İktisat Vekâletine yazılmıştır.
o-
Kar Yağınca Sokaklar
Temizlenecek
Yağan karlardan sonra sokakların don tutması bazı kazalara sebebiyet vermektedir. Bunu nazarı dikkate alan İstanbul Belediyesi, bunun ö-nüne geçmek için, bundan sonra kar yağdığı takdirde, daha buz haline gelmeden sokakların temizlik amelesi tarafından süprülmesi ve temizlik amelesi kifayet etmediği takdirde i-cap ederse ücretle amele tutulması i-çln kaymakamlıklara emir verilmiştir.
-o-
Ruhsatiyesiz Fabrikalar
Yeni açılan fabrikalarla motor i-lave eden bazı müesseselerin izinsiz olarak çalıştıkları yapılan tetkikler neticesinde tesbit edilmiş ve bunun önüne geçilmesi için kaymakamlıklara tebligat yapılmıştır.
Motörlcrden alınan ruhsatiye ücretlerinin de izin verildikten sonra alınmasına karar verilmiştir.
Ekmeğe Yenîden Narh   Konacak
Toprak Ofisin Belediyeye verdiği listeler üzerinde tetkikler yapılmaktadır.
Bugünlerde bu tetkiklerin vereceği neticeye göre ekmeğe de yeniden narh konacaktır.
ŞEHİR    I ı V A 1 k o s
TEPEB AŞINDA DRAM   KISMİ
BU AKŞAM Saat 20,30 da ABDAL
Yazan: Dotovevskl
U
TEMSİLLERİ
İSTİKLAL CADDESİNDE ^ O M E D t   KISMİ BU    AKŞAM Saat 20,30 da PAŞA    IIA/KETLERİ
Etin Emsal Nisbet-leri Arttırıldı
Fiyat Murakabe bürosu dün Vali muavini Ahmet Kiniğin riyasetinde toplanarak et meselesini görüşmüştür.
Komisyonun letkikatı neticesinde perakendecilerin zarar ettikleri anlaşılmış ve evvelce kabul edüen emsalin değiştirilmesine karar verilmiştir. Yeni kabul edilen esaslara göre bundan böyle bir gün evvelki canlı hayvan borsasındaki fiyatlar nazarı itibara alınarak dağlıç ve karaman i-çin 2,1, kıvırcık için de emsal 2.3 tür. Kıvırcık fiyatlarının dah<* yüksek olmasında sebep kıvırcıktaki rand mu.inin daha az olmasıdır. Dağlıç koyunlar 50 kilo kadar geldiği halde kıvırcık hayvanlar bundan çok daha az çekmektedirler.
Bugünden itibaren bu emsaller muteber olarak ve toptancılar perakendeci kasaplara dağlıç v» karaman için kiloda 10, kıvırcık için ise 12 kuruş bırakacaklardır.
Bundan başka öğrendiğimize nazaran Istanbulda 940 senesinde kesilen küçük baş hayvanların yekûnu 822,506 dır. Bunların üzerine mavi olarak koyun, keçilere ise kırmızı damga vurulmaktaydı. Geçen sene zarfında kesilen keçi miktarı da 7839 dur.
Istanbulda takriben 600 kadar kasap vardır. Bu hesaba göre beher güne 20 keçi isabet etmektedir. Bazı kurnaz kasaplar vurulan bu damgaları çıkarmakta ve yahut etleri parçalayarak keçileri koyun diye halka satmak istemektedirler.
Bu vaziyet nazarı dikkati cel-bettiğinden halkın aldanmaması için yeni çareler düşünülmektedir. Bu çareler arasında en ehemmiyetli olarak zikredebileceğimiz daha sık damga vurabilecek otomatik bir damga makinesi sipariş edilmesidir. Bu makine geldiği andan itibaren bunun önüne de
geçilmiş olacaktır.
o-
Kumdan ve Bak'a
Avrupada hüküm süren kıtlık bir çok ihracat maddelerimiz ü-zerine talepleri kuvvetle arttırmaktadır. Evvelce çok az miktarda ihraç ettiğimiz kumdan ve bakla gibi maddelerimize yüksek fiyatla talepler vuku bulmaktadır.
Avrupalılar bunları bugün buğdayla karıştırarak ekmek yapmakta ve çok rağbet etmektedir-ler.
Bakla 4 kuruştan 10 kuruşa çıkmıştır. Alıcılar ayrıca 7 kuruş ta nakliye ücreti vermeyi teklif etmektedirler.
Kumdarının kilosu yüz paradan 8 kuruşa fırlamıştır.
Abone ücreti
Türkiye dahilinde:
RADYOUN
ile sabah, öğle ve akşam
Her yemekten sonra günde Üç defa muntazaman
dişlerinizi fırçalayınız.
RİDA DİŞ SUYU
Boğaz ve (grip, kızıl, kızamık) gibi salgın hastalıklar zamanında gargara   yapılmakla   afinz,   boğazın   antiseptislni   temin  eden  kuvvetli  biı
dezenfektandır.
TASARRUF HESAPLARI
İKRAMİYE
* ¦
et Liralık
i   2009 2C.}.—
8   1C0O sor-*
2    750 1500.—
t    500 2000. -
8    250 2000.—
35    100 3500.—
80      50 1000.—
300      20 - 6000.—
Türkiye İŞ Bankasına para yatırmakla yalnız para Diriktir mis.  olmaz, aynı zamanda talihini^ de denemiş
olursunuz.
Keşideler:   4 Şubat, 2 Alayiş»   Kumbaralı ve kumbarasız he-1 Ağustos, 3 İkincltesrin ta-   saplarında en az elli linoı bu-rlhlerinde   yapılır.* limanlar kuraya dahil ecLîlrler
Senelik     6 aylık     3 aylık     Aylık
1400        750 iiarlç memleketler: 400 150 Kr.
Senelik    6 aylık 3 aylık Aylık
2700        1410 800 Kr. yoktur

Sahibi ve Neşriyat Müdürü: Ahmet
Emin YALMAN - Basıldığı yer: VATAN MATBAASI     '
İstanbul Belediyesi llânl arı
Keşif bedeli   tik teminatı
497837
373,38
so-
Kadıköy Feneryohında   Gazimuhtar Paşa kagmda şose ve adi kaldırım inşaatı. • 7975,13 598.13      Fenerbahçe yarım adası yollarının inşaatı
Keşif bedelleri ile Uk teminatı miktarları yukarda yazılı işler ayrı ayrı açık eksiltmeye konulmuştur. Keşif ve şartnameleri Zabıt ve Muamelât Müdürlüğü kaleminde görülebilir, ihale 4/2/941 Salı günü saat 14 de Daimi Encümende yapılacaktır. Taliplerin ilk teminat makbuz veya mektupları, ihale tarihinde sekiz gün evvel belediye fen işleri müdürlüğüne müracaatla alacakları fennî ehliyet ve 940 yılma ait Ticaret Odası vesikararile ihale günü muayyen saatte Daimi Encümende bulunmaları
.?    t*    (301)
İstanbul Defterdarlığından:
Sıra         Mükellefin İşi Adresi Senesi K. Ver.   ihbarname Nevi
No:              ismi No. sı
1 Hasan Hüseyin Çrak Hoca A. M. KUçükpazar cad. 50 ^31-932 Terkin 2/64 2 inci
2 Arif oğlu Ali Hamal Mustafa Paşa han > > f> 3/19 3 üncü
3 Karaman*og. Abdullah Sandalcı Tahtaboş iskelesi 932 4,25 2/63 2 inci
4 Ahmet Ka.mil > K. Mustafa Paşa han 29 932 Terkin 2/50 *• >
5 Adalı Mehmet Madrabaz Sebze hâli 1 933 51.00 2/89 >
6 Meclt > > 933 12,75 2/74 >
7 Abbos > Ayazma kapı 2 933 51.00 2/87
8 Kâm t' > K. Pazar Vatan oteü 3 933 51,00 2/72 >
9 Şamas > Demirtaş mahallesi Tesviyeci so- 933 34,00 2/88 >
kak 13
10 11 Kenan Yavuz Sinan kazancılar 67 933 51,00 2/77
İsmail oğlu Cafer > >              »67 933 Terkin 2/76 >
12 Vahan Hasan > Sarıdemir M. Kıbleçeşme 27 933 2,50 2/75 >
13 Aran Musa > Hacıkadın M. Tavanlıçeçme 6 933 34.00 2/90 >
14 İsmail Sebzeci Saatçi yokuşu 5 933 20.40 2/71 * >
15 Mehmet Çırak Papar oğlu han 25 .   934 12.00 2/62 >
16 Dimitri Savarlko Makarna R. P. Zrndankapı 44 935 22,94 3/16 1
fabrikası
17 Bekir Fırıncı Hacıkadın cad. 87 935 6,55 2/61 >
M    1 18 Bekir * > > 935   ¦ 11,59 3/ 9 >
19 İsmail Şaplı Berber Demirtaş Deveoğlu yokuşu 5 937 12.77 2/70
20 İsmail Abdullah Gazci ve Zindankapı Çardak 49 936 16,67 3/21 >
yağcı
21 Aleksi oğlu Koço Sütçü »               >      82 937 15,39 4/12 3 üncll
22 Memiş oğlu AH Kahveci »               >     51 939 184.60 8/15 2 inci
23 Memiş oftlu Ali > >               >      51 939 Terkin 8/16 b >
24 Aziz Yaren Muşamba Zindankapı Yoğurtçu Hüseyin 26 939 Temyiz komisyonunun 3/
kira. 6/910 tarih   110 No. lı
nakız kararı
KUçükpazar maliye şubesi mükelleflerinden yukarıda adı, işi ve ticaretgâh adresleri yazılı şahıslar terki
da bulunamamış olduklarından hizalarında gösterilen yıllara ait kazanç ve buhran vergileri ile komisyon kurarlarının bizzat tebliği mümkün olamamıştır.
Keyfiyet 3692 sayılı kanunun 10 ve 11 inci maddelerine tevfikan tebliğ yerine geçmek üzere ilân olunur.       (265)
1
89