Pazartesi
2. cî Kânun
19 4 1
VATAN EVİ
CAOALOGLU No. 32
TELEFON: 24136 TELORAF: VATAN İst.
L AŞ MUHAKKİKİ :
T EMİN YAL
^
A
BUGÜNKÜ SAYIMIZDA:
2 tncJ Sayfada Ş«hJr ve Memleket haberleri
S » Siyasi İcmal - Beyaz kitap - Büyük facia
4 » MUkrimin Halilin makalesi - Spor Meç-
hul kahramanlar.
5 W Çöplükte kömür eşeliyenler (roporUj)
Fiyatı: 5 Kuruş
SİYASÎ SABAH GAZETESİ
Yıl: 1
Sayı: 150
Yayılan Ve Dağılan Bir Kuvvet
Almanların Romanya tah-şitlerinde ikisi tedafüi, biri siyasi ancak üç hedef olabilir.
Yazan: Ahmet Emin YALMAN
ütün tarih, insanların akıldan uzaklaşmalarının hikâ yesidir. Her iş aklın icaplarına göre görülseydi ortada bugünkü manada tarih olmazdı, dünya emniyetli, asayişli, ferahlı bir yer
olurdu...
Hayır, insanların hırsı, aklı daima susturmuştur. Birinin tecrübesinden başkası istifade etmedi, birinin düştüğü yerden öteki de düştü.
Bundan Um iki bin beş yüz sene evvel Yunanın büyük tarihçisi Thucydides, Peleponez muharebeleri hakkında yazdığı kitapta her muharebede denize hâkim olmayan tarafın mağlûp olmağa mahkûm olduğunu ileri sürmüştü.
İki bin beş yüz senedenberi bunu kavramayanlar veya: «Öyle ama. bana göre değil...» diye düşünenler çok olmuştur. Napol-yon, bütün aklına, bütün askerî dehasına rağmen bunu iş işten geçtikten sonra keşfetti.
Geçen harbin ancak dördüncü senesinde Almanların da ayağı suya erdi. O sıralarda Alman vatanperverlerinin ağzında şöyle sözler vardı: «Ah, ne olur, bir zelzele İngiliz adalarını ingiliz donanmasile beraber mahvetse de zafere kavuşsak!»
Fakat hırs, akılla beraber hafızayı da boğduğu için, aradan yirmi sene geçmeden bu hakikat hatırlarından çıktı. Dünyayı esir etmek için mükemmel plânlar yaptılar, kâğıt üzerinde her şeyi hesapladılar, düşmanlarını dehşete düşürerek içeriden çöktürmek ve sonra asgarî zahmetle haklamak için şeytanın düşünemL yeceği çarelere başvurdular, fakat yalnız deniz kuvvetlerini hesaptan hariç bıraktılar!
Bugün Almanların elinde denizlere hâkim bir düşmana zarar vermek için kuvvetli vasıtalar vardır. Tayyarelerile ve denizal-tılarile ortalığı yıkıyorlar ve yakıyorlar. Fakat bu faaliyetler katî netice almağa kâfi değildir. Dönüp dolaşıp Almanyanın asıl tamız kuvveti ordusu üzerinde toplanıyor.
Silâh altında milyonlarca Alman askeri duruyor. Teçhizatlarına hiç diyecek yoktur. Kurulu bir makine intizamile iş görmek üzere hazırlanmışlardır.
J-akat bugün iki sebeple teşebbüsü elden kaçırmış bulunuyorlar. Bunlardan birincisi, asıl can alacak hedeflerinden kendilerini denizin ayırmasıdır.
İkincisi de kuvvetlerini gayet geniş sahalara yaymağa ve dağıtmaca mecbur kalmalarıdır. Bugün Almanya düşmanla dolu bir âlemin ortasında yaşıyor. Norveç, Danimarka, Holanda, Belçika, Fransa, Romanya gibi işgal altında tuttuğu memleketlerde
kendisine cidden yâr olanlar, bir (Devamı Sa. 5, SU. 4 de) ^
k~— —
¦
Yunanlılar Develide hücuma geçmişlerdi. Bugünkü tebliğler Yunan cephesinde bîr hareket olmadığını bildiriyor. Esasen havaların müsaadesizliği de hareket imkânını vermemektedir. Resmimiz büyük bir taarruzdan sonra, Yunan askerlerini cephe gerisinde ateş başında gösteriyor.
HABEŞİSTAN
Ne işler Dönüyor
Kahire, 19 (A.A.) — Azimkar ve becerikli ingiliz subay ve erleri Habeşistan hududunda 600 kilometre içeride İtalyan mütecavize karşı Habeş vatanperverlerinin mukavemetini tanzim etmekte ve Habeş ordusuna yeni silâhların kullanılmasını öğretmektedirler. Hepsi memleketin yerli örf ve âdetlerini ve mahallî dilleri pek iyi bilen bu İngilizler öğrenildiğine göre, temmuz ayı bidayetinde katırlar sırtında dağ patikalarından geçirilen mühim miktarda silâhlarla beraber Habeşistan hududunu geçmişlerdir. Kızgın güneş ve yağmurlar altmda dağlık ve ormanlıklarda haftalarca surpn bir seyahatten sonra hududun 600 ilâ 800 kilometre ötesinde umumi karargâha varmışlardır. Seyahat düşman tay-(Devamı Sa. 5, Sü. 3 de) ^
11500 Tonluk
Bir İtalyan
Gemisi Tahrip Edildi
Cephslerda Sükûnet Var
Atina, 19 (A.A.) — «Atina ajansı bildiriyor» :
Bahriye Nezareti 29 kânunu evvel 1940 tarihinde öğleden evvel korvet kaptanı Misel Hacı Konstantin'in kumandasındaki «Proteus» Yunan denizaltı gemisinin «Sardenya» ismindeki I I bin 500 tonluk İtalyan ' nakliye vapurunu tahrip ettiğini 'bildirmektedir. Tamamile yüklü olan «Sardenya» bir harp gemisi tarafından iyice muhafaza altına alınmış olan bir kafileye dahil bulunuyordu. Denizaltı bugüne kadar üssüne dönmemiştir.
Yunan Tebliği
Atina, 19 (A.A.) — Yunan (Devamı S a. 5, SU. 6 da) =*=
SUDANDA
Kassala Düştü
Kahire, 19 (A.A.) — Umumî karargâh tebliği: Libyada vaziyet değişmemiştir. Sudandaki kıtaatımız Kassalayı işgal etmiştir. Düşman civardaki kuvvetli mevzilerini tahliye mecburiyetinde kalmıştır, italyanlar bütün cephe boyunca ricat etmektedirler.
Kahire, 19 (A.A.) — Reuterin orta şark İngiliz hava kuvvetlerinin umumi karargâhı nezdinde bulunan hususi muhabiri bildiriyor:
İngiliz hava kuvvetleri tarafından dağıtılan İtalyan hava kuvvetleri Trablusgarp sahillerinde Demenin çarkhıda hiçûir t*.yysi-e meydanı kullanmamaktadır. Deme, Tobrukun 160, Iskenderiyenin de 800 kilometre garbmdadrr.
Kennsdy de
0 Yo!un Yolcusu
Olduğunu Anlattı
Nevyork 19 (A.A.)—Havas: Amerikanın İngilteredelu sabık büyük elçisi B. Kennedy, dün akşam radyoda söylediği nutukta, Ingiltereden avdetindenberi maruz kaldığı yabancı hücumları protesto ettikten sonra Ingiltere-nin mağlûp olacağını hiç bir zaman söylemediğini beyan eylemiş ve sözlerine şöyle devam etmiştir:
«— İngiliz milletinin maneviyatı çok yüksektir.
Amerika Almanyaya harp ilân edince Almanyanın tahakküm tehditlerine nihayet vereceğinden eminim. Amerikanın derhal harbe girmesi taraftarıyım. Muzafferiyet takdirinde dahi galiplerin mağlûp milletleri ile komünizmin kucağına atılması melhuz olan Avrupayı himaye etmesi icap edecektir.»
PETEN LAVAL
Arasındaki anlaşmazlık Ortadan Kalkm ş
Vk-hy. 19 (A.A.) — Havas
Resmen tebliğ edildiğine göre, Mareşal Petain dün B. Laval ile buluşmuştur. Bu görüşme esnasında, B. Laval'in istifa ettiği 13 birincikâmın hâdiselerini intaç e-den suitefohhümler kalkmıştır.
Hükümet mahfilleri, Petain -Laval görüşmesi hakkında hiç bir tefsirde bulunmamaktadır, fakat iyi haber alan mahfiller, bu görüşmenin yakında siyasî aksülâ-melleri olacağını söylemektedir.
*
Paris, 19 (A.A.) — D. N. B.:
Petain - Laval görüşmesinden sonra, Mareşal hususî trenle Vichy'ye. B. Laval de otomobille Parise dönmüştür.
Dünkü Spor Hareketleri
İPSİM*"
Amerikalı Gençler
AtoanJ y ağını
Aşağı İndirdiler
San-Fransisco, 19 (A.A.) — Bazı gençler. Alman konsolosluğu tarafından çekilen gameli haç taşıyan Alman bayrağını indirmiş ve 'bu işte sükûn ve intizamın tesisini temin için polisin bir kaç defa müdahalesi icap etmiştir.
Alman İmparatorluğunun 1871 de kuruluşunun yıldönümü müna-sebetile Alman konsolosluğunun gameli haçlı büyük bir bayrak çek mesi üzerine sokakta binlerce halk konsolosluk önünde toplanmıştır. Bazı gençler binanın yangın merdivenlerine tırmanarak bayra. ğın bulunduğu yere kadar çıkmışlardır. Bundan evvel halk bayrağın kaldırılmasını veya yanına Amerikan bayrağının da ko-nul'masını istemiştir.
Bilâhare bayrağı yerinden sökmek suçu ile iki genç tevkif edilmiştir. Bunların Amerikan donanmasına mensup bir torpido muhribinin mürettebatından olduğu anlaşılmıştır.
Bayrak indirildiği zaman gençlerden biri bir kebesinden, pencereden sarkan konsolos da diğer köşesinden yakaladıkları için bayrak yırtılmıştır.
TÜRKİYEYE
Hücum Hayali
Söylendiğine Göre Bu Hücum
Pla
anını
Ribbentrop Hazırlamış
Türkiye
Sağlam Ve
Azimkâ
r
Du
rma
ktad
ır
Von Ribbentrop
Londra, 19 (A.A.) — Müstakil Fransız ajansı bildiriyor:
Reynold Nevs'in diplomatik muharririnin zannettiğine göre I-talyayı tam bir hezimetten kurtarmak için B. Hitler'le B. MussolinL nin hazırladığı mülakat, Yugos-lavyaya ve Bulgaristana birer ültimatom vererek Alman ve İtalyan kuvvetlerile evvelâ Yunanis-tana, sonra da Türkiyeye hücum etmek için Alman kıtaatının serbestçe bu memleketlerden geçmesine müsaade edilmesini istemektedir.
Bu hareketin gayesi Karadeniz-de ve Türkiyenin Akdeniz sahillerinde bulunan deniz ve hava üslerini ele geçirmektir.
Bu plânın tahakkuku için «Sov yet denizine» Almanların girmesine Sovyetler Birliğinin müsaade edeceği ve Balkanlarda nazi tahakkümünün tam olarak teessüs eyliytfbileceği farzedilmiştir. Bu plânın Von Ribbentrop tarafından hazırlandığı ve ana hatlarının tafsilâtile B. Mussolini'ye bildirildiği söylenmektedir.
Fakat Türkiye sağlam ve azim. kârane durmaktadır. Ankarada İngiliz - Türk kurmayları arasında yapılan konuşmalar bilhassa manidardır.
Muharrir, Türkiye hücuma uğradığı takdirde İngilterenin Türkiyeye yardım edeceği hakkında verdiği teminatın tamamen ifa e-dileceği kanaatindedir.
Hukukçularımız Arasında Bir Anket
Teşriî Masuniyet Meseles
ı
*ah
vanın müsaadesizliği dolayısile Fener stadındaki maçlar tehir edilmiş, yalnız Şeref ıdaki müsabakalar oynanmıştır. Resmimiz Vefa - Beykoz karşılaşmasını gösteriyor. Dünkü maçların tafsilâtım dördüncü sahifemizde bulacaksınız.
Avukat Orhan Mithat Qar-barosun fikri:
Teşriî masuniyetin kaldırılması fikir ve te-nayülleri; demokrasinin bariz bir U-kâmü-\lü eseridir. Zaten Teşkilâtı E-ı
'şasiye kanununun teşriî masuniyete mütedair o-
lan 1 7 inci maddesi ile Türkleri
kanun nazarında müsavi tutan.
her türlü zümre, sınıf, aile ve fert imtiyazlarının mülga olduğunu tasrrh eden 59 uncu madde bu masuniyetle açık bir tezat teşkil eylemektedir.
Teşriî masuniyet, tam bir zümre imtiyazından başka bir şey değildir. Bu ihtilâl devirlerinden kalma, millet vekilliğini millet ve
kanunun fevkinde tutan, mahkemelerin adaletinden şüphe eden menfi bir zihniyet ceninidir. Bir mebusun asıl teşriî masuniyeti,
vekar ve haysiyeti, nezahet ve is-(Devanıı Na. SU. 6 da) XX
Şili Sefaretinin Bir Kâtibi Ortadan Kayboldu
Samson Miçinskinin Kaçakçılık İşleriyle Uğraştığı Söyleniyor
İki İhtimal: Ya İş Meydana Ç:kt;ğı İçin Savuştu, Vey: Şebekesinin Cinaî Bir Hareketine Kurban Gitti
Şili sefareti kâtibi B. Samson Miçlnski birkaç gündenberi kayıptır. Otomobili ile Park Otelden ayrılmış, sonra otomobili Taksimde boş bulunmuştur. Zabıta işe el koyup itina ile aramasına rağmen henüz izi bulunamamıştır.
Hâdisenin dikkate lâyık birkaç ciheti vardır. Birincisi şudur ki Samson Misinski Şilili değildir. Şili lisanını da bilmez. Bu itibarla kendisini meslekten bir sefaret kâtibi addetmiye imkân yoktur.
Mahalli vazifeler için seçilen kâtiplerdendir. Bununla beraber dilimizi bilmediği gibi fransızca ve in-gilizcesi de nakıstır. Her nasılsa sefaret erkânının emniyetini kazanmış ve kendisine sefaret kâtibi mevkiini temin etmiştir.
Yaptığımız tahkikata göre Miçlnski esasen beyaz Rustur. Eski bir Rus Çarlık zabitidir. Bir müddet Le-histanda yaşamış, sonra Romanya-
ya geçmiş, oradan da geçen yaz memleketimize gelmiştir.
İkinci dikkate değer nokta Miçins kinin sefaret kâtibi olduğu hakh hiçbir zaman Ankaraya gitmemesi ve îstanbulda yerleşerek sık sık Ro manyaya gidip gelmesidir.
Elmas ve diğer eşyaya ait kaçak çıhk işlerile uğraştığı ve bu işleri' bir şebeke halinde meşgul olduğ söylenmektedir.
Ortadan kaybolması hakkında iki ihtimal tasavvur edilebilir:
Birincisi kaçakçılık işleri m ey d a na çıktığı için kendisinin savuşma-sıdır.
İkincisi de paralı bir adam olduğu için şebekeye mensup bulunanla nn cinai bir hareketine kurban git mesidir.
Polis tahkikatmm meseleyi be zamanda aydınlatacağına şüphe yoktur.
HITLER I R oosevelt
Mussoîiniye Emretjnîş
Bu Emre Göre, 24 Saat îçincie ikisi Arasında Bir Mülakat Olacak
Mitlerin Plânı:
Evvelâ Akdeniz
Londra, 19 (A.A.) —Müstakil Fransız ajansı bildiriyor:
Sunday DispatoK gazetesi, birinci sahifesinde büyük bir manşetle '.kalyanın husufu . nu bildiriyor ve şu haberi veriyor:
Hrtler, istilâdan evvel bir hücum plânı vücude getirmek üzere, Mussolini'ye kendisine Alman, yada mülâki olmasını emretmiştir. Sanıldığına göre, mülakat, bu 24 saat zarfında ya Münih'te ve yahut Salzlburg'da vukua gelecektir.
Mussolini'nin Almanyaya gitmesi de Hitler'in İtalya üzerindeki hâkimiyetinin genişliğini bir kere daha gösteren yeni bir delildir.
Yapılacak bu konferansta, her
şeyden evvel, Almanyanın Italya-(Devamı Sa- 5, Sü 4 de) *=*
Resmen işe Baş'ıyor
Cümhurreisinin Vereceği Nutuk Ancak On İki Dakika Sürecek
Vilkie, Londray: Sefir mi Oluyor?
Vaşlngton, 19 (A.A.) — B. Roose-veltin Birleşik Amerika devletleri reisliğini üçüncü bir devre için resmen deruhte etmesi merasimi yarın icra edilecektir.
Bu münasebetle B. Roosevelt nis-beten kısa bir nutuk söyliyecektir. Nutuk 12 dakikadan fazla sürmiye-cektir.
B. Rooseveltin husust k&tibi B Early, reisin son nutuklarında fikir lerini m uf assai an izah ettiğini ve bu nun için yarın merasimde söylenecek nutkun kısa olacağını bildirmiştir.
?
Vaşlngton, 19 (A.A.) — B. Wan-deil Wilkîe, bugün Roosevelt tarafın
dan kabul edilecektir.
Wülkie Sefir Mi Ohıyor?
Nevyork, 19 (A.A.) — B-(Devamı Sa. 5, SU S de) **
MÎHVER PROPAGANDA YAPİYOR
Gospodin. ayağındaki iskemleyi tepersen daha yükselecek-
sin I
I
Büyük Tarihî Roman
VATAN
20 - 1 941
YAZAN: M.SAMİ TEZiS
Bir Uşak Demir Bir Kapı Açtı ve Yedi Arkadaşı Bir Odaya Çıktılar
33
Sofradan kalkıldığı sırada Hızır başında bir ağırlık hissetmeğe badadı ve ayağa kalkıp sarayın ko. -lorlarında ilerlemeğe başla-diK.arı zaman bütün vücudünc bir kesiklik yayılmağa başladı. Gözleri kararıyordu.
Hızır Dursuna yaklaşarak:
— Kendimde bir fenalık duyuyorum. Başım dönüyor, kuvvetim tükeniyor, olduğum yerde yıkılıp kalacağımı hissediyorum, dedi.
Aynı dermansızlığı duymakta olan Dursun yanındaki yoldaşlara baktı ve onların da renklerinin kül gibi olduğunu görünce Hızıra dönerek:
— Galiba biz bir dolaba getirildik, adımlarımızı açıp şu menhus saraydan bir an evvel uzak-lasalım.
— Acep şarabı çokça kaçırdık
ta ondan mı dersin?
— Seni bilmem ama ağam, ben kulun öyle iki üç teati şarapla zum olmam. Bir düzenbazlık edip şaraba bir nesne karıştırılmış olsa gerektir.
Misafırlerdeki halsizliği sezmiş
şede boğdurulup denize atılmak şeklinde dahi oısa Mahınev Hızı-rı korumak için bütün tertibatını almış bulunuyordu. Fakat bir yanlışlık, ve hatıra gelmiyen her hangi bir ihanet Hızınn dünyadan ohirete boylamasını intaç edebilirdi.
O zaman İbrahim Paşadan yaman bir intikam almasını kolaylaştıran böyle bir yiğit daha bulabilmesi imkânı bir daha eline
geçemezdi,
Mahınevin bu işte büyük bir rol oynamağa kalkışması yalnız
Şehir
Şehrin îman
Bu sene şehrimizde yapılacak yollar ve meydanlar için istanbul Belediyesi büyük bir faaliyet prog ramı hazırlamaktadır.
Şehircilik mütehassısı mmı.tr Prost'un yaptığı plân üzerindeki tetkikler devam etmektedir.
Şimdiki halde yapılacak işlerin başında Yenikapıyı Gazi köprüsüne bağlayacak olan Gazi bulva. rıdır. Buranın istimlâk işleri ilerlemiştir.
Bu yol üzerinde bulunan tarihi eserler Müzeler idaresi tarafından
ve
Memleket Haberleri
¦a
Çocukları İ-sırgeme kurumunun Osman beyde açmış olduğu yeni tesbit edilmektedir. Yıkılabilecek dUPlul8Cr faaliyetine başlamıştır. Dün dispanserin idare heyeti bir ________ olanlarla, eski vaziyetini muhala- toP1*1*1 yapmış ve bu toplantıda fakir ve hasta çocuklara yapıla-
Fatma Sultanın arzularına hiz.net za edecek veya yol kenarına çe- ; te»avüenn şekilleri konuşul muştur. Çocuk Esirgeme kuru-emclinden neşet etmiyordu. O- j kümesi icap edenler tesbit edil- m^ *** haY-* teşebbüsünden d olayı tebrfc eder, muvaffakiyetler nun kalbinde paşaya karşı yaman dikten sonra Belediyeye bildiril-, <*l"'e"z# bir kin vardı. Lbrahim onun sev- mektedir. Ve faaliyet Müzeler ı-diği yegâne adamı boğdurmuş ve Mahınevi dünyanın zevklerinden mahrum bırakmıştı. Şimdi Mahınev de Hızırla Katma buitanın telâkisini kolaylaştırarak evvelâ vezirden manevî bir intikam almayı kuruyordu ve sonra....
Ve sonra ise artık her şey kolaylaşırdı. Fatma Sultan bu genç adama aşkın çözülmez bağlarıie bir kere bağlandıktan sonra ıhtı-
daresile Belediye arasındaki anlaşma neticesinde yapılacaktır.
Bu yol üzerinde ve Yenikapı istasyonunun yanındaki Çukur-bostanda da bir spor sahası vü-cude getirilmesi tahakkuk etmiş gibidir. Prost ta burasını muvafık görmüştür.
Sirkeci garının yanındaki mey-
Üniversite Teşkilât Kanunu Projesi
Doçent ve Asistanların
Kadroları G
enisl
etildi
olan saray uşakları ikişer ikişer yar veziri bertaja* edıvermek hiç onların kollarına girerek yardım te güç olmazdı.
etmeğe koyuldular. İçlerinden biri:
— Galiba şarabı biraz fazla kaçırdınız ağalar. Sizi boşça bir salona iletelim de bir eyyam istirahat buyurup kendinize geldikten sonra yola düzülürsünüz.
Dedi ve arkadaşlarına bir işaret yaparak Hızırla Dursunu ve adamlarını süriikle*yerek koridorlardan geçirdiler.
Artık tamamen kendilerini kay. betmiş olan misafirler için uşakların arzusuna mutavaattan başka çare kalmamıştı.
ilerde yürüyen 'bir uşak demir bir kapı açtı ve yedi arkadaşı bütün mefruşatım bir hasır teşkil e-den demir parmaklıklı bn* odaya aktılar. Tavandan sarkan bir zıu-cirin ucuna takılmış bir tek zey-t in yağ kandili hu odayı güçlükle
aydınlatıyor, kandilin titrek ışığı )danın ortaaında upuzun yatan
yedi adamın soluk yüzüne titrek
bir ziya serpiyordu.
Hızırla arkadaşlarını demir kapılı odaya koyduktan sonra u-şaklardan bîri seğirtip işi kethüdaya hai>er verdi ve o da koşup neticeyi ibrahim Paşaya arz etti.
ibrahim Paşa büyük bir yükten kurtulmuş gibiydi. Kethüdaya:
— Saray içinde bir iş işlenmesini istemem. Bu herifleri alease-her Ağakapısına iletip deliğe tıkarsınız. Sonra da kadıya söyleriz ki, sarayı âaafi önünde bîede-bane hareketlerinden dolayı hükmü şer'î iatihaal eyleyip kârların itmam eylesinlerl.
Yeniçeri ve Sekban ağalarına da haber ulaştırın. Ordu içine yayılan eşirrayı dağı tamlar.
Elmrİni verdL
ibrahim Paşanın yarundan ayrılan kethüda doğruca Mahmevin yanma koştu ve Hızınn şaraba katılan ilâçla uyutulduğunu ve hepsinin bir odaya doldurulup kilit altına alındıklarını anlattıktan sonra:
— Paşa efendimiz yann sabah hepsinin Paşakapısma isallerini emir buyurdular. Sultan efendimize hali arz edip emirlerin sorun
ve nice hareket edeceğimizi bildirin, dedi.
Mahınev akşamdanberi endişe ile İbrahim Paşanın vereceği kararı bekliyordu. Her nakadar vezirin kararı misafirlerin boyunlarına birer kemend atılıp bir kö-
ı.iaarifte:
L*enç sultan eibet ki ihtiyar ko. c asının bir eceli kaza iie ortadan kalkmasın- nza gösterir ve Hızır da onun yerine kaim olurdu.
Mahınev bir taşla bir kaç kuş vuran bir avcı durumundaydı. Hem Lbrahımden intikamını alacak, hem de sevdiği hatmanın genç ve dinç bu sevguirun kolları arasında nam saadet olmasını te-Eu&n etmiş olacaktı ve bütün bu
işler goruıdukten sonra eLbette ki şekilde meydana çıkarılacaktır, h atma Sultanın saraydaxı mevkii yükselecek ve kim oıiır daha ı.'-if.-sin olması imi an tahtına girecekti. m
Mahınev selâmlıkla harem a-rasın_a_ı küçux gizli bir kapıda keUıüda Ue konuşup anlaştıktan sonra, hatraa _>uıtanın iş odasına doğru Uerlencen bütün buruarı bir ..in/.' içinde düşünmüş ve;
— babrın sonu selâmettir. Sabırla koruk helva olur. bekledim, yıllarca ağlaya sızlayarak bekledim ve işte senin de ikbal ve saadetin benim elimdedir İbrahim. Naaıl ki kapıyoldaşın Mus-tatanın hayatı da bir zamanlar senin elindeydi ve sen onu feda etmek için bir lâhza düşünmeğe bile lüzum görmedin. Beride onu
(Arkası var)
r—-"\
Üniversite, veni sene bütçesini doçentliğe de münasipleri tayin dan da gen^letilcc^Tsti^Iâk M««rıf Vekâletine , edÜmektedir.
işleri ikmal edildiği için gar.n S°ndermı,tır Yen, bütçede, do- Fen Fakültesi umum, hz.lc do-tramvay caddesi c.hetındeki kö- «J* Ve UCtfth f9,an ad,edl "Ç" I ^ntliğme imtihanı muvaffakiyet-yıkılmasına başlanmıştır. ¦ n}mf"- Vct*tU "lsia|n^ dı*a ^e geçiren doktor Sa.nıe Türkmen
ziyade 1 ip, ren ve Ldobıyat ia- I tayin edilmiştir. Hukuktaki dort
kültelerinde kullanılacaktır. | doçentliğe talip olanların yabancı I PeyitfruThakiki muItarm.^Te^bit
dil imtihanı yapılmıştır. Sozlu ,m- , etmek içm müesaese|cre taannüt
Piyasa Vaziyeti:
Peynir Buhranı Devam Ediyor
Henüz üzerinde Durulmamış Yeni Safhalar Var
Peynir buhranı henüz halledilmemiştir. Peynir tüccarlarından bir kısmı, buhranın Mürakaıbe komisyonunca fiyat teabitınden ve piyasaya yeni çıkan ve peynirden servet yapmak isteyen tüccarlardan ileri geldiğini söylemektedirler. Fakat, yaptığımız tahkikata göre, peynir buhranının diğer bir safhası vardır ki, henüz üzerinde konuşulmamıştır, o da şudur:
1 — lstanbulda buzhanelerde ve bazı yerlerde saklanmış olarak on iki bin teneke peynirden baş- , ka, Trakyanın muhtelif mıntaicaıa. j rında, Bahkesır ve Bandırmada mahallin ve Lstaabulun ihtiyacını karşılayabilecek ve buhrana meydan vermiyecek derecede peynir vardır. Istanbuldaki peynir tüccarları, bu mıntakalara peynir al-mak için müracaat etmişlerse de bir teneke peynir için, mahallinde teslim, sekiz lira istenmiştir.
2 — İstihsal mıntakalanndaki 1 bir kısrm peynir tüccarları da el- ; lerindeki peyniri tesbit ettirmemek için bazı müesseselere taah-
şenin
Bu ada tamamile kaldırılacak ve burası büyük bir meydan haline getirilecektir.
Boğazın Anadolu yakasındaki Boğaz boyunun da Beykoza kadar genişletilmesi bu senenin prog ramı içine alınmıştır.
Istanıbulun en büyük tarihî e-serlerini ortasında tutan Sultanahmet meydanı da açılacak ve bu suretle bu eserler daha güzel bir
hüt ettiklerini -bildirmekte ve sonra da pahalıya satmaktadırlar.
Üniversite, ayrıca bir de teşkilât kanunu projesi teklif etmiştir. Teşkilât projesi kabul edildiği takdirde Üniversiteye memur olarak yüksek tahsil görmüş olanlar alınacaktır. Hukuktaki dört. İktisattaki iki. Fendeki bir acık
Soruyorlar?
Bir muallim soruyor ve diyor
ki:
Ben bu sene yeni muallim oldum. Bir sınıfta yetpıiş talebem var. Birinci k An unun on be-Mn«- kadar bu talebeye kanaat notu verini ye mecbur tutulduk. Yetmiş talebenin her birim asgari od dakika müzakereye kaldırma olduğum halde bütün sınıfı ancak ve müşkülâtla bir defa yoklıyablldüu. Bir defa da yazılı imtihan yapabildim. Halbuki her talebenin İki yazılı ve İki de sözlü müzakereye tâbi tutulması emir icabıdır. 45 dakikalık ders müddetinde ve haftada İki saat olan bir dersten daha fazla müzakereye zaman müsait değildir, .icaba Maarif Vekâleti bu usul yerine üç aylık umumi yoklama sistemini kabul etse daha faydalı olmaz mı?
Üniversitede Kitapsızdık Mı?
ijıuver-ui.eue k.c,,, >u*ün-
den şikayet edildiği naKKinua yapılan neşriyat doğru degııcUr. Üniversitenin tik kuruluşu ve onu takip eüen senelerde muhtelif ecnebi manıleKet-lerLnden çok mıktarda kitap gcur-tümig ve her enstitüde olduKça zengin kütüphaneler vücude geurumistir. Talebe ders kitaplarına gelince: Her profesör bir ders kıtanı yaznuya mecbur tutulmuş ve hemen, hemen her dersin kitabı yazdırılıp neşredilmiştir. Bundan başka, talebeye müracaat kitabı o İm ok üzere tercüme listelerine giren kitapların çoğu da tercüme edilmiştir. Tercüme edilenlerden bir kısmı da Devlet matbaasında tabedilmek Ledır.
Muallim Muavinliği Ehliyet
İmtihanı
Üniversitede, u_u____*ieki haziranda
muallim muavinliği ehliyetname imtihanı açılacaktır, imtihanlar, yabancı diklen, türkçe, tarih, coğrafya, tabii Uimler ve matematikten yapılacaktır. İmtihana Lise ve Muallim mektebi mezunlarüe Üniversite tale-beleri girebüeceklerdir. İmtihana girmek ifltiyenler şimdiden Maarif Vekâletine müracaata başlamışlardır.
.»i
Galatasaray lisesinin Kurt yavruları dün havanın fena olmasına rağmen uzunca bir yürüyüşe çıkmışlardır. Küçük izcilerin yürüyüş esnasındaki neşeleri kayda değer.Hepsi temiz havada yaptıkları gezintiden memnun olarak dönmüşlerdir.
Beşiktaş Cinayeti
Faillerinin İkisi de Yakalandı
1 3 gün evvel Beşiktaşta Köy- I doğru ilerlerken İlhamı de arkaiğinde oturan taksi değnekçisi larından yetişmiş ve her üçü Kal-
fi Ü
VAlAN.KEPİME^ba&t
33
bütün kalbüe sevdiği adam, ve hâlâ hayalini sevmekte olduğu adam bu korkunç mahlûk mu ldi?~ Haykır a ıaylara aff—™>«^, bu fena dünyanın bu değersiz hayatm sillesüe hüviyetini, gözlerini ve dimağını kaybeden bir zavallının felâketine ağlamak bitiyordu. Fakat hâlâ, bunun canlı bir facia değil, hatalı bir benzetiş olduğuna İnanmak İçin çırpınmakta idi. Daha bir şeyler söylemek, onu karşısında biraz daha alıkoyarak bu kâ-Misnn karanlığından kurtulmak İçin yanıyordu, i.: kin perişan olan muhayyilesini toplayıncıya kadar, o deg-r-«"i lr<«ka kaka makİAşrmş ve bir
Kendinden geçerek kollarını uzattı ve ıssız yollara haykırdı:
— SaffetSaffet !M
Ne bir ses! Ne bir cevapL O zaman rüya gördüğüne kanaat hasıl ettL Fakat gündüz, uyanıkken ve hattâ sokakta yürürken rüya görmek! ,
Kim bilir?.. Hayatın her türlü garabetine İnanmak lâzımdı. Ve o da bu garip rüyaya İnandı.
***
HER ŞEYİ UNÜTAOAÛIM1 Aşağı yukarı bir sene oldu Pi-raye!. Dalıa ne kadar bu rüya teranesi davam ederek?
Çalgılı Birahanelerde Tarifeye Riayet Edilmiyor
Bazı çalgılı birahanelerin, Belediye iktisat müdürlüğü tarafından tesbit edilen tarifeye riayet etmedikleri yapılan müteaddit şikâyetlerden anlaşılmış ve sıkı bir kontrol başlamıştır.
Bilhassa bu birahaneler rakı ile beraber vermeğe mecbur oldukları mezeyi vermemekte ve ayrıca verilen mezeler için yüksek fiyatlar istemekte_irler. Yapılan kontrol neticesinde bu hareketi sabit olan müesseselere şiddetli cezalar tatbik edilecektir.
kendime bir türlü güvenemiyorum...
— Sözlerin bir muammadan başka hiçbir şey dc£ll~ bir rüyaya bir takım saçma mânalar vererek saadetini geriletmek senin gibi zeki bir insanın yapacağı İş midir?
— Bütün bu söyledikleriniz doğru,, lâkin, ah bu rüyayı görmeseydim.. bu vicdan azabı beni bir gün mutlaka öldürecek..
Seyfl Bey afcır aftır tabureye yaklaştı. Plrayenln birbirine kilitlenmiş duran ellerini avuçları İçine alarak mırıldandı:
— Bu çocuklu&u, bu garip İnadı bırak!.. Bir sözün saadetimize yetecektir.
— Beni mazur görün Seyfl Bey., kalbimin nasıl parça parça olduğunu bilseniz., ya bu rüya hakikat İse?.
— Peki Plraye! Şu rüyayı bana bir kere neden anlatmıyorsun?. Hâlâ sana karşı olan samimiyetime İtimadın yok mu?.
— Sizin samimiyetinizden ve şefkatinizden biran bile şüphe etmiş tflHHItm.. Iftkln...
Tevfik, meçhul kimseler tarafından 23 yerinden bıçakla yaralanmak suretile öldürülmüştü.
Memurların geceli gündüzlü ça- \[f etmiş ve bir taksi ile Beşiktaş-lışmaları sayesinde nihayet katil- ta Köyiçindeki Tevfiğin evine gi-ler meydana çıkarılmışlardır.
Tevfiği öldürenler 30 yaşlarında Ilhami ile 16 yaşında Sinoplu
Cevdettlr. Cevdet evvelki gece,
«Tinayet Nasıl İşlendi?
Ilhami de dün akşamüzeri yakalanmıştır.
tkhanLarı da yapılacaktır. I iddialarının doğru olup olmadığı-
Iktısadî meslekler tarihi do- ! nı da tetkik ebmek icap eder. Hi-çentliği için bir kaç senedenberi ' lâfl Hakikat söz söyleyenlerin tec-
u- J~^«f kıılıınamn- zivesi cihetine de gidilmelidir, münasip bir doçent ouiunama-
Yağsız Peynirlerde İhtikâr
Evvelce de ucuza satılmakta o-| lan yağsız peynirler, bakkallarda yarım yağlı fiyatına satılmaktadır. Fiyat Murakabe heyeti, Ticaret Odası, Borsa komiserliği peynir üzerindeki tetkiklerini bitirmişlerdir. Peynirciler tarafından ileri sürülen bazı fikirler Ticaret Vekâletine bildirilmiştir.
Beyaz Peynir İhraç Edilmemiştir
Bu sene bir miktar kaşar peyniri ihracatı yapılmışsa da beyaz peynir shrac. edilmemiştir. İhracatın peynir azlığına sebep olduğu iddiaları da bu sebeple varit değildir.
—-o
Üsküdar va Kadıköyünd Mangal Kömürü Darlığı
Üsküdar, Kadıköy, Kuzguncuk taraflarında manjgal kömürü son derecde azalmıştır. Bu havaliye ^ııe, UmerLı, Ovezli, Haciz ve A-lemdağı tarafından, y-ollaı çamur olduğu için kömür gelrnemekte, köylüler de torlaklara gideme-raektedirler. Kaclıköyünde kendi, [erine kömür yüzünden çok para kazanmayı tasarlayan bazı sermayedarlar, edindikleri kamyonlarla kömür satın almak için köylere git misler, fakat, gazetemizin yaptığı neşriyat üzerine gözleri açılan köy lüler, şimdiye kadar değiştiremedikleri okka tartan kantarlarile tarttıkları kömürlerini kiloya tahvil etmek teklifinde bulunduklarından tüccarlarla aralarında ih-
yoncuda bir şarapçıya giderek şa. rap içmeye başlamışlardır.
Burada Tevfik eve gitmeyi tek-
sJ
derek şarap içmeye orada da devam etmişlerdir.
Gündüzden başlayan içkinin te ^ akmıştır. Tüccarlar, bunun
sirile Tevfk sarhoş olmuş ve Cev. | kömür almadan dönmüş-
dete sarkıntılık etmeğe başlamış- ^erd tır. Bu yüzden taşlayan kavga
büvümüş ve Ilhami ile Cevdet bıçaklarını ^ekerek Tevfige saldır-
Diger taraftan Istartbulun muhtelif semtlerinde seyyar kömür
1 m ı" 111 . *, o.ıv. »xx1 İlli * r. < i « in 1 V » ııxc öu i i» 1 w 1 t
u* — ... , ,ı D ı ¦ m__i . __ ı ; I satıcıları çoğalmış ve evlere kum-
lamışlardır. Bu kömürleri güya u-
min birinci günü Beşik taşta bir ardınca inmiş ve 23 yerinden bı-
meyhanede biraz saran içtikten çaklana_ı Tevfik kanlar .cinde ye-
sonra otobüsle Beyoğluna çıkmış re serilmiştir. Tevfiğin öldüğünü
ve burada dolaşırken evvelce ta- gören katiller bunun üzerine ka-
nıdığı Cevdetle karşılaşmıştır, pıyı küitliyerek kaçmışlardır, ll-
Tevfik Cevdeti görünce sevinmiş hamı ve Tevfik bugün Adliyeye
ve koluna pirerek Galatasaraya teslim edileceklerdir.
ri arasında birikmiş olan yaşlar yanaklarından süzülmlye başladı. Seyfl Bey müteessir, onu seyrediyor, arada sırada:
— Yeter artık., beni de üzme!., diye fısıldıyordu.
Plraye başım kaldırmıştı. Gözlerinde ani bir kararın pırıltıları vardı. İniltiye benzi yen hafif, yumuşak bir sesle:
— Her şeyi unutacağım, dedi.
Ve kısa bir sukuttan honra ilûve
etti:
— Ceblnlzdeki halkaları artık parmaklarımıza takabiliriz Seyfl Bey!..
Erkeğin yüzünde mesut bir tebessüm parlamıştı:
— Nihayet razı olabildin ha!.. Artık bahtiyarım!., diye fısıldadı.
Ve alyansları parmaklarına geçirdikten sonra eğildi, dudaklarını Plrayenln renksiz alnına degdlrdl. Bu ılık buse zavallının göz ynşlarma tekrar yol vermişti. Başını o mm göğsüne n^vM'irnk hı**kırn bitkim ntrln-
GÖNÜL HIRSIZI Senelerin bir dakika kadar hükmü yoktur., bunu herkes bir terane gibi tekrarlar., fakat bn süratin acısını, maziyi tahassürle yâd edeni er kadar kimse bilmez...
tşte Plraye Ue Seyfl Boyln izdivaçlarının üstünden tam iki sene geçmişti Plraye hayatından son derece memnun olmakla beraber maziyi an-mtya başladığı zaman, kalbinde İnce, hassas bir d om ar m koptuğunu hissediyordu. Fakat söz vermişti; her şeyi unutacaktı.
Yağmurlu bir İlkbahar sabahı!.. Seyfl Bey erkenden işine gittiği için Plraye kapağını açık bulduğu piyanonun başına oturarak parmaklarını rastgele tuşlar üzerinde dolaştırmrya başlamıştı.
Bu tuşların yaratttığı nağmeler!.. Karanlık ormanların derinliklerinden aksediyor zannolunan bu derin İniltiler!.. Ve nihayet, bütün bir ömrün feryatları!..
Genç kadın bu nağmelerin ruhun-
cuz fiyatla vermekte ve hileli kantarlarla da tartarak kazanç teminine başlanmıştır. Belediye bu mesele üzerinde tahkikata başlamak üzeredir.
Boya Salonları Ve Hafta Tatili
Lstanbuldaki boya salonları pazar tatili münasdbetile kapalı bulunmaktadırlar.
Bühasea tatil tjününde halkın diğer günlere nazaran buna daha ziyade ihtiyacı olduğu ileri sürülerek bu salonlarm pazar günü a-çılmasına müsaade verilmesi için bir müracaat yapılacağı haber a-lınmıştır.
1 AKVİM
20 tKtNCIKANUN 1941 PAZARTESİ
YIL: 1941 — AY: 1 — GÜN; 20 ıil Mİ: 1856 — 2 nelkunun: 7 HİCRİ: 1359 — ZİLHİCCE: t2
t .--A i. \-----.li J
GÜNEŞ: 8,22 2,12
OoLE: 13,25 7,15
İKİNDİ: 15,55 9,45
AKŞA.M: 18,10 12.00
YATSI: 19,45 1,36
tMBAK: 6 37
OÜNIDEN
GÜNE
Darülacezedeki Köşe
Yazan: 0C YILDIZ
arülâcezede bizlere de bir köşe ayrılması tasavvuru
genç arkadaşlarımızdan bir kısmını fazla incitmiş görünüyor.
Bütün bir ömür geceli gündüzlü didin; karınca kadrince iyilik, doğruluk ve güzellik peşinde koş; bugün yaptığının yarın sajbah yıicı.mış olduğunu gör ve yeniden başla; zaman zaman muvaffakiyete yaklaşıyor gibi ol fakat tam dakikasında (eskilerin meşhur Satrancı urefa oyununda olduğu gibi yılanın karnına) düşerek yeniden yükselmeğe çabala. Ve bunların hepsinin sonunda bunamış tuluat aktörleri, inmeli utçularla beraber Darülacezede ölümü beklemeğe git!
Aslını ararsak genç arkadaşlarımızı isyan ettiren bu fikirdir; Belediyenin acezei matbuat koğuşunun asıl binada yahut ayrı bir paviyonda olması şekil ve bahanedir.
Bizim Ankara caddesi de, her meydan gibi bir dörtyol ağzıdır ve dört bir tarafa dağılan yolları vardır. Bunlardan kimi Büyük Millet Meclisine götürür; kimi Belediye azalıklarına, şirket idare heyetlerine ve bazı si-nekürlere götürür; kimi biraz içeri kıvrılarak gazete patronu koPtuğuna götürür; kimi de böyle Darülacezeye. Esefle ilâveye mecburuz ki saydığımız yolların en işleği galiba bu sonuncusudur. .
Doğrusunu ararsak ağustos-böceği gibi ömrünü ötmekle geçiren, dünyaya nizam vermeğe u^raştı^ı halde kendisi için bir ihtiyarlık teşkilâtı kurmayı ak-letmeyen insanların eninde, sonunda olacakları budur. Gerçi bir Matbuat cemiyetimiz vardır. Fakat onun hizmeti ancak vefat hâdisesi belediye doktoru rapo-rile tesbit edildikten sonra başlar ve ayağı donsuz ölenin başına kuron ve söylevlerden fesleğen saksısı oturtmağa inhisar eder.
Maamaf_h gene doğrusu istenirse bu bizden çok ileri memleketler için de aşağı yukarı böyledir; mesleğin vilâdî bir sakatlığıdır.
Fransızların Moris Montegü diye bir romancıları vardı. Benim külüstür kütüphanede bile bir iki kitabı bulunmasına göre çok okunmuş bir muharrir. Bu adamcağız bir tavanarasında aç. Iık ve hastalıktan ölmüş, odasında bir yatak çarşafı bulunamadığı için cenazesi gömleğine sarılarak aşağı indirilmiştir.
Gene Vilii adında vaktile çok okunmuş ve bilhassa zarafetile şöhret kazanmış bir muharrir için Fransız gazeteleri eski dost ve okuyucularından üstü örtülü bir tarzda iane istiyorlardı. Ve bunlar bugünkü viran Fransada değil geçen senelerin refah ve lüksüne imrendiğimiz Fransa-smda oluyordu.
Genç arkadaşların «Vatan» daki asîl ve heyecanlı isyanları evvelâ bana da geçiyor gibi olmuştu. Fakat gözümde gayriih-tiyarî on beş yirmi sene sonraya, -belki hatta daha evveline ait bir manzara canlandı:
Gene böyle bir kış gününde kendimi yahut rasgele birimizden birini gördüm. Saçlarda bir tek siyah tel kalmamış; çehre sarı, kırmızı, mor çizgiler, damarlar, şişler, çukurlarla donanmış; damarlar sertleşmiş; göz çalışmıyor; el çalışmıyor; daha fenası kafa çalışmıyor. Yazı oda sim dolduran yeni ağustosbö-cekleri neslinin cıvıltıları arasında son defa olarak meselâ Halil Lûtfinin odasına giriyoruz. O da aşağı yukarı biz yaşta. Fakat ne de olsa dinç ve hayatiyet dolu. lht;yar meslekdaşa uzun ö-mür temennilerile defterleri açıyor. Matbaaya gerçi biraz borcumuz vardır. Fakat o yanağımızı akşayarak bunu aramayacağını vadediyor.
Bu hayal heyecanımı teskin eder gibi oldu ve Düşkünlere-
vindeki muharrirler köşesini bana adeta sempatik gösterdi.
Yalnız adı Darülaceze mi Düşkünlerevi mi, şefkat yuvası mı ne olduğunu hâlâ bilemediğimiz şu mübarek yere izzetinefisleri biraz koruyacak ve aczi,
20 - 1 941
VATAN
r
IYA
ICMAL
Yeni Doğan
FRANSA
Yazan: M. H. ZAL
Almanlar için en yanlış hesapla rdan biri Fransa ile yaptıkları mütareke olmuştur. Nazi Almanyası Compiegne ormanında 1918 mütarekesinin imza edildiği vagonda yeni mütarekeyi imza ettirmekle kın ve intikam histerim yerme getirmiş ve Fransaya cidden ağır şartlar yükletmişti. Lakın buna karşı Fransa bazı haklar kurtarabilmişti kı İngıltereyc karşı bir harbe sürüklenmemek ve donanma ve hava kuvvetlerini Almanlara ve İtalyanlara vermemek bu a-rada bulunuyordu.
O saniyede Almanlar bu gibi şartlara pek aldırmamışlardı. Ya pazarlık, ya tazyik, ya entrika yolu ile bunları tatbikatta diledikleri gibi tadil ettireceklerine
emindiler.
Fransayı yola getirmek için
bu usullerden her birini ayrı ayrı tecrübeden geçirdiler. Hiç biri para etmedi. Açlık ve sefalet içinde yavaş yavaş ölen iki milyon Fransız esirinin hayatı pazarlık mevzuu diye kullanıldı. Arkasından Laval entrikası tertip edildi. Daha sonra tazyik u-sülüne başvuruldu.
Petain hükümeti sıkı durdu. En küçük bir fedakârlığa yanaşmadı. Daha garibi mağlûp Fran-sanın enkazı arasından az bir zaman içinde yeni bir Fransa belirmeğe başladı. Bu Fransa İspanya ile adeta müşterek bir cepthe kurdu. Amerıkada emniyet kazandı. Fransanm sıfırdan aşağı men itibarı yeniden düzelmenin yolunu buldu. Elinde hiç bir kuvvet olmadığı halde müstemlekelerini gönül hoşluğu ile kendine bağlı tuttu.
Almanyanın milyonlarca askeri var. Yalnız maddî kuvvete kalsa Viahy'yi bir kaç saatte yok edebilir. Öyle olduğu halde Almanya bu silahsız Fransanın karşısında acze düşmüş bir raev-kidedir.
Almanya şunu anlamıştır ki Viciıy Fransasına el kaldırdığı saniyede Şimalî Afrikada İngü-tere ile müttefik yeni bir Fransa peyda olacaktır.
Fransanın sukutu Fransayı sevenler için nekadar acı bir şey olmuşsa, haklarına sahip, prensiplerinde azimli bir Fransanın bu kadar kısa bir zamanda doğabilmesi ve Almanyaya kafa tutması o kadar ferah verici bir manzaradır.
Münakalât Vekili
Ayuiiıda
Aydın, 19 (A.A.) — Münakalât Vekili Cevdet Kerim Ince-d«yj refakatindeki zevatla dün buraya gelmiştir. Münakalât Vekili Partide bir müddet dinlendikten sonra istasyon binalarını* Posta, Telgraf idaresini ve yeni yapılan Parti binasını gezmiştir.
Cevdet Kerim İncedayı Parti tarafından Orduevinde şerefine verilen ziyafette hazır bulunduktan sonra Izmire dönmüştür.
Bir Eve Taarruz
Bursa (Vatan) — lsabey mahallesinden Mehmet oğlu Osman Sağırlar, ibrahim Durmaz ve Reyhan mahallesinde oturan ö-mer oğlu Ahmet Hoşgül Gazi Akdemir mahallesinde oturan Mehmet oğlu Akif İşığın evine tarruz ettiklerinden yakalanmışlardır. Suçlulardan Osman Sağırlar, nezaret altında bulundurulduğu karakolun kapısını kırarak kaçmışsa da tekrar yakalanmıştır.
HÂDİSELERİN PEŞİNDE
Sulh zamanında italya tarafın dan batırılan Helli Kruvazörü
Yunan - İtalyan harbinin ilk hakikî başlangıcı I 5 ağustos tarihidir. Bu tarihte bir İtalyan denizaltısı, İtalya ile resmen sulh ve dostluk
halinde bulunan Yunanistanın gözü gibi sakındığı Helli kruvazörünü torpülemıştir.
Bir kruvazör küçük bir millet için büyük bir fedakârlığı temsil eder. Bunun sulh zamanında pusudan atılan torpillerle sinsice batırılması. Yunan ruhunda o kadar derin bir sarsıntı hasıl etmiştir ki bunun sademelerini İtalyanlar
Yanan Beyaz bitabından Parçalar
İTALYAN
Tecavüzünün Arifesinde
sı için mutlaka lâzım olduğunu söy lemistir.» O zaman u-
mumî erkân ıh ar-biye reisi General Papagos, 18
ağustostan başlayarak bir takım İtalyan fırkalarının Yunan
hududu boyunca şevkine başlandığını 22 ağustos tarihli bir rapo-rıle Başvekil General Metaksas'a
bildirimştir. Bunun üzerine Yunanistan bazı sınıfları silâh altına almış ve bu hareketin İtalyan talı-şitleri üzerirbe yapıldığını Roma ve Berlin sefaretlerine bildirmiştir.
Roma sefiri, 23 ağustos tarihli sonradan Arnavutluk dağlarında telgrafında diyor ki: «Büyük bir duymuşlardır. devletin sefiri, İtalyanın Yunanis-
Bu hâdise hakkında neşredilen tana bir ültimatom vermek üzere resmî tebliğe göre denizaltı üç | olduğu 'hakkındaki rivayetin doğ-torpil atmış, biri kruvazörü tam ru olup olmadığını Hariciye Na-ortasından vurarak kazanının pat- zınndan sormuştur. Nazar bunun lamasına sebep olmuş, mürettebat aslı olmadığmı katî surette temin tan yedi kişi ölmüş, 29 kişi yara- ' etmiştir. Fakat bu gibi İtalyan te-lanmıştır. Bu hâdiseyi karadan mınatına hiç kıymet vermemek seyreden bir Ermeni kadını da lâzımdır. Arnavutluğun işgaline heyecandan kalp sektesine uğramış ve ölmüştür.
Hakikatin Tahrifi
Bir refikimizde cDürbünün tersilo sütununda Şehap Uzunkaya, Moda Deniz kulübünde kumar oynanmasını bahis mevzuu ederken bizim ortaya attığrmız «Kafa sporu» tabirim kullanarak şöyle diyor:
Yoksa bu kulüp mensupları kumar oynamayı bir luıfa sporu» mu zannediyorlardı dersiniz?
Çok nezih bir gaye ugTuna ortaya koyduğumuz bu tâbirin kumar İçin kullanılması ancak «Dürbünün ter-slle> görenler hesabma mazur görülebilir, fakat bizce kuman «kofa sporu» saymak «hakikatin» bir tahrifinden başka bir şey olmaz.
BÜYÜK FACİANIN HİKAYESİ
ere
Ingilt ile Fransa
Arasında Son
Temaslar
- jS iv:.
YAZAN:
Meşhur Fransız Muharriri
ANDRE MAURüİS
İşin Tarifi
ait haberlerin de asılsız olduğu, işgalden bir kaç saat evvelisine Yunanistanın Roma sefiri, bu kadar katî surette temin edilmiş-
hâdisenin ve buna benzer hâdiselerin Yunanistanın gözünü yıl-
ti. İtalyanın kanaatince Türkiye-nin Sovyetlerle münasebetleri yo-
dırmak ve İtalyan taleplerini har- llmda olmadığı için Türklerin el-be meydan kalmadan kabul et- leı*i bağlıdır. Yunan arazisi yıldı-tirmek maksadile yapıldığını 16 nm §eklinde işgal edilirse bütün ağustos tarihli telgrafında bildiri- , dünya olmuş, ıbitmiş bir vaka kar-yor. İtalyan matbuat idaresi, ec- S^nda kalır ve ses çıkarmaz.*
nebi gazeteciler için tertip ettiği
Aynı sefir, 27 ağustos tarihli
toplantıda bunu İngilizlerin yap- j uzun ve canlı bir raporla İtalya-tığını, maksatları da Balkanları | nm Yunanistana karşı gazetelerle karıştırmak ve İtalyan - Yunan ! ve radyo ile olan neşriyat taarru-
münasebetlerini zehirlemek olduğunu iddiaya kalkışmıştır.
Halbuki »bir teknik Yunan heyetinin yaptığı tetkik, törpüm 1-taryan olduğuna şüpihe bırakmamıştır. Üzerinde bir İtalyan fab-
zunu nasıl yaptığını ve ne maksatlar güttüğünü ortaya koyuyor.
İtalyan gazetelerinin neşriyatı üzerine Yunan gazetelerinin de dili tamamile çözülüyor, Helli kruvazörünün yerini doldurmak
— Yahu benim bu işe aklım ermiyor. Mihver bir harekette bulunuyor, İngiltere bunu önlüyor, ondan sonra karşıdan gelen teşebbüsü az veya uzun bir zamanda baltalıyor. Mıknatıslı mayn: Çaresi bulunuyor. Korsan kruvazörleri: Graf Şpe batmlı* yor. Dentzaltdan: Üsleri yakılıyor Tayyare akmian; imalâthaneleri bombalanıyor. Sidi Barrani düşüyor: Arkasından Libyaya kadar dayanılıyor. Sicilyaya Alman tayyareleri geliyor, bir kafileye hücum ediyorlar: Arkasından en aşağı elli tayyare düşürülüyor, Sicilya ateşe veriliyor. Evet, bu işe şu noktadan aklım ermiyor: Neden İngiltere daha evvel davranmıyor.
— Basit yavrum. Farzet ki sen tertemiz bir evde rahat rahat oturuyorsun. Nasılsa bir gün evine ya bir misafir, ya bir eşya, tahtakurusu sokuyor. Bir iki tane İken ehemmiyet vermiyorsun. Fakat çoğalryor-lar. Rahatm kaçıyor. Bunun üzerine bir mücadeledir başlıyor.
Düşünelim, önce ne yaparsm? Şüp hesiz ıs n* ilan yerleri kaşır s m. Yakaladıklarını ezersin. Bir taraftan da flitle yuvaları, hareket noktalarını temizlemiye devam edersin.
İngiltere de böyle yapryor. Isrnk nereden gelirse evvelâ orayı kaşıyor. Isıranları yakaladıkça eziyor. Bir taraftan da hareket noktalarını flltllyor.
N:
Bu da Bir N? Demli
T7
rikasının adı vardır. Yunan Be- ı üzere Yunanistana iane açılması,
yaz kitabı bunu işba t için İtalyan , vatanî neşriyata yol açıyor. İki
torpilinin bîr kaç resmini n^re- memleketin gazeteleri arasuıda diyor. Hakikat, teknik rapor ne- ı . .. , .
j v i ı acı tur münakaşa kopuyor, tıcesmde Yunanlılarca tamamile _
meydana çıkmış olmakla beraber Maübuat müsteşarlığı, gazetelerin Helli hâdisesinden ve kruvazörü
batıran denizaltının milliyetinden
b' Ssetmemesini, mesele çıkarmamak emelile, Yunanistanın her tarafına 2 1 ağustos tarihinde tamim etmiştir.
Yunanistanm Roma sefiri, 20 ağustosta Atinaya çektiği bir telgrafta diyor ki: «İyi bir kaynaktan aldığım malûmata göre Almanya Romada teşebbüse geçerek. Balkanlarda sulhun bozulmasına hiç bir suretle razı olamayacağın, bildirmiştir. Almanya,
Akşam refikimizde Vâ-NÛ arkada-.
Kitaplar Arasında:
Ufuk Çizgisi
Genç fikir adamlarımızdan Yunus Kâzım Körü yeni bir şiir kitabı neşretti. Bundan evvel Bilgi Teorisi ve Eflatunun îde Nazariyesi gibi felsefî etüdler neşretmiş olan muharrir
Ufuk Çizgisi ile edebiyat âlemine karışmış bulunmaktadır. İçinde muhtelif güzel parçalar bulunan bu kitabın tevzi yeri Yeni Adam gazetesi idare evidir.
Şu satırları kitaptan alıyoruz:
ş im izm bir «Ne demeli» sütunu vardır. Arkadaşımız bu ufacık sütunda her gün bir dil dersi verir. Maksadımız buna dokunmak değil. Çünkü cidden bunu faydalı bulanlardan ve zevkle takip edenlerdeniz.
Yalnız* sırası gelmişken bir latifede bulunmak İstiyoruz. Malûm a, «kul hatasız olmaz». Onun için Akşam refikimizde Vâ - Nû «Ne demeli?» derken biraz da başka sayfalardaki sütunlara bir göz atsa fena ol-mryacak. Meselâ 19 tarihli Akşamm bulmacasında «Mesire yeri» var. «Mesire», seyir yeri, gezilecek yer demek olduğuna göre «mesire yeri» dememeli, sadece «mesire* demeli.
NE ÇIKART
Akdenizin Italyaya ait bir hare- Ne çıkar dünyada varmışım demek
ket sahası olduğunu ve orada teşebbüse geçmeğe hakkı bulunduğunu kabul etmekle beraber İtalya ile Yunanistan arasındaki bir harbin Bulgaristan ve Türkiyeyi işe karıştırabileceğine göre mihverin esas harp plânları üzerine tesiri dokunacağını, bu itibarla bir Akdeniz meselesi olmaktan çıktığını ileri sürmüştür. Almanya, Balkanlarda yangın çıkarabilecek her hareketten geri durulmasına taraftardır. Buna karşı İtalya, Korfu ve Epir'in kendi müdafaa-
Eserlm bilinmez olduktan sonra. Bir nam için bunca döktüğüm emek, Benimle mezara dolduktan sonra.
Ankarada Mes'ut bir Evlenme
Fransızca Ankara refikimizin muharrirlerinden Bayan Nazlı Tuzrul-la Ziraat Bankası muamele şeflerinden Ekrem Tek taşın nikâh resmi evvelki gün Ankarada yapılmıştır. Yeni çifti tebrik eder, kendilerine saadetler dileriz.
Askerlerimize Kışlık Hediye
Ankara, 19 (A.A.) —Askerlerimize yapılan kışlık hediye te-berruları etrafında bugün bize gelen telgraflar Kayseri halkının yeniden 1456, Tavşanlı halkının da ilk parti 125 parça muhtelif yünlü ve pamuklu eşya verdiklerini bildirmekte idi.
Ordu Llk ve orta okul talebeleri 132 parça kışlık hediye teberru eylemişler ve bu arada orta okul talebeleri Kızılaya da ayrıca 65 Ura para yardımı yapmışlardır.
çare ki İngiltereden aldığım haberler, her türlü ümitleri kıracak yolda idi. Dediler ki:
— Şimdi Fransaya gönderdiğimiz Kanada fırkasından başka harbedecek hiç bir fırkamız yoktur. Flander'de kaybettiğimiz silâh ve teçhizatı telâfi imkânından da mahrumuz. Size bir kaç tayyare filosu gönderebiliriz. Fakat kendi fabrika ve tesisatımızı müdafaa edecek kadar tayyareleri burada alıkoymalıyız. Müşterek müdafaamız bunu icap ettirir. Siz kendiniz 1941 senesine kadar dayanırsanız her şey yoluna girer.»
Fransa, gelecek seneye kadar bekliyemiyeceğine göre partiyi kaybettiğimizi ve bizim için hiç bir ümit kalmadığını anladım.
Bu yeia içinde Fransa sefiri «Charles Corbin» e giderek dert
döktüm. Sefir dedi ki:
— İnsaflı olalım, ingilizler bize karşı olan sözlerini harfi harfine tutmuşlardır. Hata bizdedir. 1914 te gönderdikleri fırkalar kadar asker göndermelerini biz kendilerinden istemedik.»
Paris düştükten sonra ÇörçiL Fransız devlet adamlarile görüşmek üzere Tours şehrine gitti, in-güiz Başvekili, Fransanm tamamile inhilâle uğradığını ve nizamdan eser kalmadığını kendi gözüe görmüş oldu. Başvekilin indiği tayyare meydanı bile Fransızlar tarafından terk ve tahliye olunmuştu. Çörçil'i karşılamağa bir Fransız nazırı, hattâ Fransa 1 hükümetinin bir mümessili gele- j memişti. Hükümet erkânının ne- | rede olduğunu da kimse bilemiyordu. Bunun için Başvekil, Fransız hükümet adamlarını bulmak için hayli zahmet çekti. Nihayet Paul Reynaud'yıı Loire nehri ü-Zerinde bir şatoda buldu.
Reynaud, bizzat harbe taraftar olduğunu, fakat kendisinin çekilip yerine başka bir hükümetin gelmesine ihtimal bulunduğunu ve bu hükümetin mütareke istemesi beklenebileceğini söyledL Sonra sordu:
— Böyle bir ihtimal olursa İngiltere ne yapacak? Fransanın mevcut ahidlere aykırı olarak ayrılmasına razı olacak mı?
— Ayrı sulh yapmamak hakkında Fransanın bize sözü var. Fransayı bu sözünden ibra edecek vaziyette değiliz. Fakat böyle bir şey olursa beyhude yere protestolarla vakit kaybetmeyiz. Fransayı eski haline çevirmek, daima harp gayelerimizden biri olacaktır.
İki Başvekil arasındaki bu mülakat, son görüşmeleri oldu. O tarihte İngilizler her şeyden ziyade Fransız donanmasının mukadderatına alâka gösteriyorlardı, ilk mütareke şartlarını bu h*» kımdan endişe ile karşıladılar.
Çörçi' mütarekenin akdine mâni olmak için son dakikada ingiliz ve Fransız İmparatorluklarının birleştirilmesini ve iki mem leketin bir tek hükümet tarafından idare edilmesini bile teklif ettL Bu birleşik hükümetin başına bir Fransız devlet adamının getirilmesine de razı oldu. Bu teklife göre her İngiliz ve Fransızda iki memleketin tabiiyeti birleşmiş bulunacaktı.
Bu teklifin bir eşi tarihte gö-
Kanada askerleri Fran
rülmemiştir. ingiltere parlamentosu hayretinden dona kaldı ve dili tutuldu. Başvekili bu beklenmez teklifinden dolayı neden sonra tenkide başladılar. Fran-sada böyle 'bir teklifin münakaşasına uygun zemin kalmamıştı. General Veygand, iş işten geçtiğini, Fransanm kalbine silâh çevrilmiş bir halde iken bu yolda tekliflerin hiç bir fayda temin e-demiyeceğini söyledi.
Zırhlı silâhların büyük teknik mütehassısı General de Gaulle bu
fikre iştirak etmedi Londrada bir Fransız lejiyonu teşkil ederek Fransız mukavemetinin ve İngiltere ile iş beraberliğinin temelini kurdu.
Bu teşebbüsü bazı Fransızlar hoş gördüler, bazıları da Fransız birliğini bozar Üye tenkit ettiler.
sada bulundukları sırada •
Bordo'daki hükümetle ingiltere arasında acı münakaşalar oldu. İki taraf üzerine de tesir yaparak itidal tem'n etmek istedim. Muvaffak olamadım.
Yalnız memnuniyetle gördüm ki Fransanın yediği darbe İngil-tereyi tamamile uyandırmıştı. İngiliz milleü cesaretini kaybedecek yerde tehlike karşısında yeni kuvvetler bulmuştu.
2 temmuzda Londradaki Fran. sız askerî heyeti beni askerî vazifemden terhis etti
Harvard Üniversitesinde bir konferans serisi vermeği kabul etmiş olduğum için Londradan Ka-nadaya bir kafile çocuk nakleden bir vapura bindim, eski dünyadan ayrıldım.
SON
Teşriî Masuniyet Meselesi
(Başı 1 incide) XX
metidir. Suç işlememek ekseriya normal bir insanın elinde olan bir şeydir. Her vatandaşın cezaî takiplerden masuniyeti, kanun icabı değil; şiar ve şuuru mukte-zasıdır.
Teşriî masuniyet, Teşkilâtı E-
sasiye kanunumuza göre hem kanunî takibatı takyit eylemekte, hem de hükmün infazını mebusluk müddetinin hitamına talik etmektedir. Bugün suçluların cezalandırılması ilk çağlarda olduğu gibi, intikam gîbi bir içtimaî endişeden doğmadığına göre senelerce sonra bir mahkûmun tecziyesi ceza ve adalet esaslarına uymaz. Af ilânı ve suçlunun ölümü halinde fiilin büsbütün cezasız kalacağı şüphesizdir.
Şu halde teşriî masuniyet sözü geçen kanunun 1 7 inci maddesinin Uk fıkrasına, nvefousun Mecliste rey ve mütaleasından, beya-
natından ve bu rey ve mütaleaları Meclis haricinde irad etmesinden dolayı mesul olmamasına münhasır kalmamalıdır. Ve yalnız siyasî cürümler için suçlu olarak isticvabı, tevkifi, muhakemesinin icrası heyeti umumiye kararına bağlı bulunmalıdır. Fakat her ne söbeple olursa olsun, cezaî mahkûmiyetin infazının talikini mutlak surette hak ve adalet mefhu-mile telife imkân yoktur. Zaten suç işleyen, mahkûm olan veya mahkûmiyet bekleyen bir mebus,
milLeti temsil vazifesini fikir selâ-
metile yapamaz.»
o
Nazilli Pamuk Ambarı Genişletilecek
Nazilli (Vatan) — Birleşik pamuk ipliği ve dokuma fabrikaları müessesesi, Nazilli fabrikasındaki pamuk ambarlarmm tevsiine karar vermiş ve inşaatm yapılan keşif ve plânları hazırlanarak müteahhide ihale muamelesine başlanılmıştır.
ncağın Şerefi
Adana (Hususî Muhabirimizden) —Vilâyetimiz Temsil şubesi gencJeri, hasılatı ile askerlerimize kışlık hediyeler alınmak üzere Kızılay menfaatine büyük bir müsamere tertip ve İsmail Hakkı Baltacıoğlunun «Kafa Tamircisi» komedisile Mahmut Yesarinin «Sancağın Şerefb isimli piyesini temsil etmişlerdir. Temsiller hakikî birer muvaffakiyet kazanmış, rol alan gençlerden bilhassa Hamdi Paramyok, Veli Altınay, Necmi Şenel, Ahmet Yurtsal çok
muvaffak o İmi
uslardır.
Sabrın Son Takati
Ah dayııun menkul, gayri menkul bir tek sermayesi ve bir tek geliri vardır. Köyün smır başındaki su değirmeni yarımda küçücük kulübesinde yegâne sermayesine gözünün bebeği gibi bakardı. Her sabah bu vefalı dostu ile, evvelâ dağ yolunu tutar, vefalısının götürebileceği yükü tasarlıyarak kestiği ağaç dallarını sırtına yükleterek kasaba hamamına odun taşrrdı.
Ali dayı; boz eşeğini herkesten çok severdi. Kirnin ona, ondan gayri hayrı dokunuyordu ki., aç kaldı da bir gün ona köylüler:
— Ali dayı nicesin mi dediler.
Oysa ki, boz eşeği, her gün yaz de-
mez, kış demez, ona bir lokma ekmeği rahat yedirecek huzuru hiç şikâyet etmeden temin eder. Bir gün de dile gelip:
— Gayn nedir senden çektiğim be adam. Şu ihtiyar halime bakmazsın da, hâlâ beni dağ, bayır sırtımda yük dolaştırır durursun, diye avur ta vur mu takınmıştır ?..
Boz eşeğin Ali dayıya bir angaryası da yoktur. Baldıran otlarile de-vedikenlerini kısırganmıyacak kadar cömert ve bereketli olan arazide onun gözünün alabildiği kadar bir mülkiyet hakkı da vardır.
Arada, sırada ekin tarlalarına kaçamak yaptığı zaman görülür de bir
İki sopa yerse, boz eşek bunu da haklı bulurdu ve kendi kendine:
— Kör değilsin ya., sağın, solun zıkkrmlanacağın otiarm cnvalle dolu, ne diye patlıyaaıca karnını orada doyurmaz da âlemin ekin tarla-sma başrnı sokaa-sın.
Diye kulaklarını öne düşürüp amelinin cezasını çektiği de vakidir.. eh., dünya bu. Kara günler sade insan oğullan için dolu değildir a,, baz an böyle kaygusuz dört ayaklılar için de kötü günler gelip çatar. Bir gün Ali dayı ansızrn hastalanıp da yatağa düşüverlnce boz eşek de başsız ve sahipsiz kaldı. Onu kasabada bir sakaya Ali dayının terekeleri arasında az bir para fle sattılar.
tik günü yeni efendisi önüne bir tutam flaman döküp gitti. O gün akşama kadar yanına uğrıyan olmadı. Boz eşek kendi kendine:
— Eh dedi. Durup dururken de efendim benim kamımı doyurmrya mecbur değil a., hele bir yarm olsun işe başlıyalrm.
Ertesi sabah erkenden flirtma 4 tenekellk bir sandık yerleştirdiler ve onu bilmediği yollardan uzak bir yere, bir çeşme başına götürdüler.
Çeşme başmda kendisi gibi sırtında tenekeli pek çok arkadaşları vardı. Boz eşeğin köyden yeni geldiğini öğrenince hep birden lisana gelip:
— Hey gidi günler hey..
Diye içlerini çektiler. Yular vardı ki, deve dikenine, baldıran otuna hasrettiler. Nerede o tası, toprağı yemyeşil ovalar? Nerede o köy kızlarının şarkılar söylediği zümrüt su
başları? Burada yemek için bir tutam yeşillik bulmak şöyle dursun, rahatça sırtını kasrmak İçin bir karış toprağa hasrettiler. îğri, büğrü kaldırımlarda nalsız yürümekten
tırnaklan kopmuştu. Boz eşek birden hayal inkisarına uğramışların yeşile cevap veremedi. Düşünceye varmıştı ki sağrısını bir eşek arısı soktu sanarak var kuvvetile kuyruğunu he-lezonlastırarak havaya kaldırıp bir
çifte atta.
Vay efendim çifteyi atan sen misin? Sırtmm en yumuşak yerlerine ucu çivüi sopa insafsızca üç, dört defa daldı çıktı ve fazla sesini çıkartmadan tekrar geri döndüler. Bu minval üzere o gün akşama kadar civardaki evlere su taşıdılar.
Boş eşek artık az yemlye de alışmıştı. Onlara hayvanların en kanaatkarı demiyorlar mrydı?..
Madem ki ne at, ne de katrr olabilmişlerdi ve mademki herkes onları en hakir bir nazarla küçük görüp istihfaf ediyordu. Anlamam aklıktan gelip her şeye eyvallah dlylp geçinmek en kestirme çare değil miydi?..
Bu minval üzere bir mevsim geçti ve bir bahar geldi. Çayrr kokusu burnunda tütüyordu. Çapaklı iri gözlerinde şimdi sade bu ümidin hayali canlanıyordu. Yoncalar, taze baldıran otları ve rengi göz alan eflâtun çiçekler...
Bir gün o Umid de hayal derken sahi oluverdi. Efendisi onu erkenden ahırdan çıkarttı. Sırtına semeri vurdu. Kendi de bir sigara tellendirerek üzerine kuruldu. Şehrin surlarını astılar. Her yakadan mis gibi taze ot ve bahar kokulan geliyordu., bir su başmda durdular. Bir ceviz ağacmm gölgeliğine sığmdılar. Oh. Artık bütün dileğine kavuşmuştu. Neşeli, neşeli birkaç defa anrrdı. Sırtımdan şu semeri bir çıkartsa da hasret kaldığım mübarek toprağa kavuşsam diye âdeta yalvarır gibi
efendisinin yüzüne baktı. Merhametsiz adam semeri çıkartmak şöyle dursun başrnı boş bırakırsam kaçar, gider diye onu oraya iki kul açlık bir urganla bağlayıp etraftaki yoncaları elindeki orakla biçmlye başladı. Boz eşek efendisinin bu haline bakarak:
— Ben de amma İnsafsızım ha., dedi. İşte efendim benim için taze, taze yoncaları demet yapıp hazırlı-
yor, ahrrrmda rahat, rahat bir dua ederim. Bir saat sonra iki büyük yonca demeti sırtma yüklenmişti. Şehre hareket ettiler. Başmı geçen otların filizleri kulaklarını tatlı, tatlı gıdıklıyordu. Dayanamadı. Ne olarsa olsun benim malım değil mi, dedi ve başını çevirip bir tutam çekip avurdunu doldurdu. Ah., keşke almaz olaydı. Demet bozuldu diye yediği sopanın haddi hesabı yoktu. Bir daha başmı bile çevirmiye cesaret edemedi. Böylece şehre geldiler. Bir dükkânın önünde efendisi yuları çekip onu durdurdu. Kendisi içeri
girdi. Dükkândaki adamla bir şeyler konuştu. Avuçlarına çil, çil kuruşlar sayıldı ve iki bağ taze yonca satıldı. Boz eşek boş semerle -h'-a girerken
Boz eşek boş semerle ahıra girerken
— Keşke sabrımın son takat;ni
gösterip bir iğneli sopa bahasına da
olsa bir tutam yonca dahi çekip yc-
eeydlm...
ftlahımıt AtUfA Aykut
VATAN
20 - 1 941
OKUYUCU
4
•MEKTUPLARI
FİKİR İYİ, ADI FENA
ka
sa ra
teı
re
ac la
b< la
bi tii
d
¦
cı ti
»:
y
Düşkünler Yurdu ) Ad Bil Yoni Pcviyona Yaşlıl
Gün KonnÜN bir adamını. İhtiyarladım, çöktüm. ı 11 afmulakile-ro yük oluyorum. Pansiyon köşelerinde çürümeyi göze alamam. Bol ışıklı, ferahh. temiz bir İltica yeri olaa ve burada ihtiyarlık sızı-larllc ve arızalarına karsı İnsanca bakım temin e<Illse oraya seve seve girerim ve mutedil bir aylık ücret öderim. Ecnebi memleketlerinde bunun türlü türlü nevilerini gördüm.
Belediyenin düşkünler yurdunda içtimai mevki sahiplerine mahsus bir pavlyon kurmak hususundaki teşebbüsü bence hakiki bir ihtiyacı karşılıyor. Fakat hariçte bıraktığı İlk tesir fena olmuştur, çünkü ruhi taraf İyi kullanmamıştır. Bir defa şunu düşünmek lâzımdır ki İnsanların vücudllo beraber ruhları da vardır. Bir İnsan her \akitkl iktidar ve kabiliyetini kaybettikçe ruh uyuşmaz, Bilakis titiz ve hassas bir hale fceîlr. Arıza veya ihtiyarlık yüzünden kendine baka m az bir hale Kelen bir İnsanın yüzüne düşkünlüğünü vurmak, bir elle verilen nimeti diğer elle almak demektir. Darülaceze ne çirkin bir lâftır! «Düşkünler Yurdu» ondan da çirkin ve kötüdür. Oraya piren adama âdeta bir deli gömleği gibi ruhi bir düşkünlük gömleği, küçültücü bir üniforma ve bir nikap giydirilmiş demektir.
Sağlık ve kudret halinde buluşanların bir lokma ekmeğe mukabil, bir takım biçarelere bu hakareti reva görmlye ne haklan var? Flanlya eeıkl mezar taşlarında:
zır b&sş ko. diK kes^ leri \
yiiy tim kıh
dec
¦
ola bal kül doı
rik
hu laş
ta
be. la ed mı
olı
on eU
P
r 1
ın: ( Yuva) ya Ç2virme!i,| .r Kİübü Filân üemeii.
«Bugün bana Iso yarın sanadır» diye yazılıdır. Hangimiz İhtiyarlığın aczine ve görünür görünmez arıza İhtimallerine karşı sigortalı-
«Düşkünler Yurdu» adı verilen bir yere girmek, kendini bilen bir insan İçin mezara girmekten beterdir. Yakın bir akrabasının oraya gitmesine meydan bırakan bir aile hem azap duyar, hem küçük düyeğinden korkar.
tijace meselenin hal yolu basittir. Düşkün lafı ortadan kalkmalıdır. Belediyenin; İhtiyarlara, arızalılara, bulunmuş çocuklara, çalışan kadınlar tarafından emanet edilen çocuklara ücretli veya ücretsiz olarak bakan müessesesine sadece (Şehir Yuvası) gibi bir sevimli *ve temiz ad takılmalıdır. İçtimai mevki sahipleri İçin vücudu getirilecek pavlyona da «İnziva kulübü» veya «Yaşlılar Kulübü» gibi kalbde ve İzzeti nefiste yara açmıyacak ve maneviyatı bozmı-yacak bir ad verilse ne kaybolur? Böyle bir ad ona göre bir ruh da yaratır. Eski Darülacezenin bugünkü manzarasının şehre ve memlekete şeref verecek bir şekil aldırını zaten duyuyorum. Ad ve ruh meselesi halledilirse kimsenin İtiraz hakkı kalmaz. Gücü yeten ay lık verir, yetmlyen hesabına kısmen belediye, kısmen de eskiden mensup olduğu meslek mensupları tarafından ödenir. Bu yazımı İlk çıkacak sayınıza geçirmenizi saygılarımla dilerim.
Eski Konsoloslardan M. L. S. Beşiktaş, 18 Kanunusani
Dünkü Lig Maçları
Beşiktaş, Süleymaniyeyi 6 - 0; Vefa,
Beykozu 5-1 Mağlûp Etti
Topkapı-Kasımpaşa Maçı Yarıda Kaldı
Millî Medeniyetimizin Yarınki Sekli
Şayet Bizde Rönesans Olursa, O Zaman..
Tanzimata kadar bizim medeniyetimiz, Abbasî devrinde başlayan, inkişaf, tekâmül ve inhitat eden islâm medeniyetinin devamıdır. Bu medeniyet, Türkiyede, Iran, Hindistan ve bütün Arap illerinde, hemen, hemen aynı vasıf ve şartlan muhafaza etmek üzere, daha doğrusu, birbirlerinden t .ırkları pek az olmak üzere devam etmiştir.
Bu medeniyetin membalan, ilahiyat ve hukuk tarafından müs-lümartlık an'anesine dayanıyor; edebiyat membalarını, şeklen A-rap edebiyatını taklit etmek üzere, doğrudan doğruya kendinden alıyor. Müsbet ilimleri ve felsefeyi de Yunandan telâkki ediyor, teşkilât ve müeasesat itibarile es-ki Babilden ve Âsûrdanberi gelen ve İranla ve daha sonra Se-lefkos imparatorluğu ile ve Sasa- | nî devleti ile tekâmül eden eski şark devletlerinin an'anelerîni taklit ve bunu müslümanhkla imtizaç ettiren bir şekil arzediyor-du. Bu vaziyet Tanzimata kadar devam etti.
Bu medeniyet, müsbet ilimleri bir tarafa bırakırsak, asıl kültür dediğimiz edebiyat, güzel san. atlarda ve hukukta Yunan - Roma kaynaklarından hiç bir şey almamışlardı. Buna biz, eski şark medeniyetlerinin tekâmülü olarak «islâm medeniyeti» diyoruz.
Halbuki, Tanzimatla bize, garp medeniyeti dediğimiz müşterek Avrupa medeniyetinin hukukta, edebiyatta, devlet anlayışında ve teşkilâtta Avrupalıların müşterek telâkkileri girmeye başlamıştır.
Müşterek garp medeniyeti ise, bütün orta zamanda, membalarını, kilise teşkilâtından, Cermen-lerin ananelerinden ve biraz da eski Roma hukukundan almıştı. Eski Yunan - Roma edebiyatına ve güzel sanatlarına karşı lakayt kalmış ve ancak Sicilya ve Endülüs Arapları yolile, o da öğrenebildiği ve anlayabildiği derecede, müsbet ilimleri kavramak istemiş vo ancak Arap yolile eski Yunan ilmine vâkıf olmaya çalışmıştı.
14 üncü asırdan itibaren, doğrudan doğruya Yunan ve Roma metinlerine nüfuz etmek ve bu iki eski medeniyetin bütün unsurlarını ve bilhassa edebiyatını, güzel sanatlarını taklit etmek ve bu yolda eserler vermek modası başlamış ve 1 5 inci asırda bu iş daha ziyade ilerlemiş edebiyata ve üzel sanatlara değil, müsbet i-imlere dair olan eserleri de tetkik ve onlardan istifade etmek ve bunları arapça tercümelerde mukayese eyleme, netice olarak ta doğrudan doğruya eski medeniyete bağlanmak yolu tutulmuştur. 16 ıncı asırda bu iş daha fazla
i
I •
Mükrîmîn Halil
ilerlemiş ve gitjgide bugünkü medeniyete ulaşılmıştır.
Biz ise, şimdiki halde, orta zaman Avrupasının yaptığı gibi, yani, arapça eserler vasıtasile Yunan ve Lâtin ilimlerine onların âşinâ oldukları tarzda, Avrupa dilleri vasıtasile Yunan ve Lâtin fikriyatına agâh olmaya çalışıyoruz. Daha henüz menrbalara gitmiş değiliz. Bu takdirde, bizim için Rönesans, yani Lâtin ve Yunan membalarına dayanmak mev-zuubahis değildir. Şayet biz, bu membalara girecek ve edebiyatımıza o yolda bir şekil verecek o-lursak bizde de Rönesans başla* mış diyebiliriz. Şayet bizde Rönesans olursa, o zaman, kanaatime
göre, bizim de bugünkü Avrupa-nın eklektik medeniyeti tarzında bir medeniyetimizin doğması mümkündür. Avrupa medeniyeti, bir taraftan hıristiyanlığa, bir taraftan Cermen ananelerine ve bir taraftan da eski Yunan ve Roma-ya dayanıyorsa, biz de bu şekilde bir medeniyet olabileceğiz. Bir taraftan ister istemez eski islâm medeniyetine, bir taraftan Türk ırkının an'anelerine ve diğer taraftan da Yunan ve Roma membalarına dayanmış olacağız ve bundan maada da muhtelif Avrupa kavimlerinin müşterek medeniyetler arasındaki kendi hususiyetlerinin de, ister istemez, tesiri altında kalacağız.
İşte bizim Rönesansımızdan sonraki medeniyetimizin siması bu olacaktır.
Kemalpaşa - Susurluk Köprüsü
Yapıldı
Bursa (Vatan) —Sellerin tahribatına uğrayan M. Kemalpaşa île Susurluk arasında 60 metre a-çıklığındaki ahşap köprünün devamlı bir faaliyetten sonra Balıkesir vilâyeti tarafından yaptırıldığı haber verilmektedir. Tamir edilen bu köprü bir kaç günden-beri her türlü nakil vasıtaları için serbest bir hale konulmuştur.
Cumartesi günü başlayan kar dolayısile, Fenerbahçe stadındaki oyunları tehir zarureti hasıl olmuş ve yalnız Şeref sahasındaki maçlar oynanarak Beşiktaşlılar Süleymaniyeyi 6 - 0 Vefa da Beykozu 5 - I mağlûp etmiş, Kasımpaşa -Topkapı maçında sahalarımızda maalesef hiç eksik olmayan çirkin bir hâdise olarak hakem oyunu tatil mecburiyetinde kalmıştır.
Topkapı . Kasımpaşa
Şeref stadında günün ilk karşılaşması Kasımpaşa - Topkapı a-rasında idi. Topkapı Uların ikine, kümeye düşmesi ihtimali karşısında maç ehemmiyetli bir vazıyet
almış bulunuyordu.
Hüsnü Savmanın idaresindeki bu oyuna her iki takım tam kad-rolarile çıkmışlardı. Çok sıkı geçen oyunun birinci devresi 0 - 0
beraberlikle neticelendi.
İkinci devreye Kasımpaşalılar muhakkak galibiyeti elde etmek için çok canlı başladılar ve devre ortasında da bir gol kazandılar.
Bu golden sonra oyun bir parça sertleşti, ve hakem de iki Top-kapılıyı oyundan çıkardı. Bu sırada iki Topkapılı oyuncu sahanın kenarında bulunan sıhhiye memuru ile kavgaya tutuştular. Hakem de müsabakanın daha fena bir şekle girmemesi için devrenin bitmesine on dakika kala maçı tatil ederek Kasımpaşayı hükmen galip saymak garabetini göstermiştir.
Beşiktaş . Süleymaniye
Günün ikinci müsabakası Be-
SORUYORLAR
Bir arkadaşımız yazıyor ve diyor kl: Binlerce Ura sun >ı. çıkarılan Beden Terbiyeni Genel Direktörlüğünün naşiri efkârı ve direktörlük mensuplarının yazı sahası olan mecmuanın son sayısında bir yazı okudum. Bisiklet sporu hakkındaki bu yazıyı, tahsilini Avru-pada yapmış, atletizmde senelerce şampiyon olmuş ve Kembriç üniversitesinde dereceler elde etmiş İrfan gibi kültür sahibi bir adarımı dolaştığı bir yerde atletizm federasyonu başkanı Saffet Gürol yazıyor.
Garip değil ml? Bu zatı muhterem, ne İçin başkanı bulunduğu spor hakkında yazı yazmıyor da, alâkanı bulunun an bisiklet sporundan bahis teknik makale yazıyor? jx£ -t'Mfc- ¦
Yoksa yakın bir zamanda Saffet Gün.hm bisiklet federasyonu başkanlığına tayin haberini doymak bedbahtlığına da mı uğrrya-cağız?
jim'i'ı
¦
Beşiktaş - Süleymaniye ma
şîktaş - Süleymaniye arasında oynandı. Samihin idaresindeki bu oyuna Beşiktaşlılar şu kadro ile çıkmışlardı:
Faruk - Yavuz, ibrahim - Rıfat, Halil, Hüseyin - Şakir, Hakkı, Şükrü, Şeref, Eşref. .
Süleymaniye de tam kadrosunu muhafaza etmekte idi. Oyun ilk dakikalarda mütevazin geçiyordu. Beşiktaşlılar bir türlü beklenen hâkimiyeti tesis edemiyorlar ve çok haklı olarak taraftarlarını endişeye düeürüyorlardı.
Devrenin I 3 üncü dakikasında ortadan bir hücumda Şerefin çok sıkı bir sütü Beşiktaşa ilk golü kazandırdı. Bu gol Süleymaniyelile. ri derhal bozdu. Ve bu sarsıntıdan istifade eden Beşiktaşlılar gene Şeref vasıtasile üstüste iki gol daha kaydederek sayı adedini ü-çe çıkardılar. Ve bundan sonra Şakir ve Şükrünün ayağile iki gol daha yapan Beşiktaşlılar devreyi 5 - 0 galip olarak bitirdiler.
İkinci devrede Beşiktaşlılar gevşek bir oyun oynadılar. Ve ancak bir gol kaydedebildiler ve maç ta bu suretle 6 - 0 Beşiktaşın galibiyeti ile neticelendi.
Beykoz - Vefa
Günün son maçı Beykoz - Vefa arasında oldu. Bu maç millî kümeye girecek dördüncüyü tayin noktasında Vefanın vaziyeti dolayısile çok mürıimdi.
Her iki takım sahaya şu kadro.
larla çıktılar:
Vefa: Hayati - Vahit, Enver Necdet. Hakkı. Şükrü - Ferdi, Fikret, Hakkı. Haydar. Mustafa.
Beykoz: Necmi - Kemal, Sadettin - Kâmiran, Refii, Abit -Mehmet, Bülent, Şehap, Sabahattin, Kâzım.
Oyuna Beykozlular başladı. Dakikalar ilerledikçe Beykoz da. ha güzel bir oyun oynadığı ve üstünlük te elde ettiği görüldü. Ni tekim dokuzuncu dakikada soldan açılan bir hücumda Kâzım
cı
111
ır an
SORUYORUZ
İstanbul bölgesi direktörlüğü yapılan teftişler neticesinde bazı kulüplerin yekdiğerüe birleştirilmelerine karar verdi.
Bu karar birçok münakaşalara sebebiyet verdi. Ankaraya yazıldı. Fakat bugüne kadar hiçbir haber çıkmadı.
öğreniyoruz kl; İstanbul bölgesi direktörlüğü bu birleşme kararını kabul etmlyen başta Fenerbahçe, Galatasaray, Vefa olmak üzere birkaç kulübümüz hakkında bir karar verilmesi İçin Ankaraya müracaatta bulunmuş..
Beden terbiyesi kanunu her ne kadar İdame! hayat edemlye-eek kulüplerin kapatılabileceğini göstermekte ise de idamei hayat edebilecek kulüpleri dc şu veya bununla blrleşmiye mecbur tutmaktadır.
Kulüpler bir cemiyettir. Cemiyetler kanunu sarihtir. Saniyen Şûrayl Devlet spor kulüplerinin şahsiyeti nıânevlyelerinl tanımıştır. Ancak kulüpler kongre ka-rarlarile hareket edebilirler. Bu böyle İken İstanbul bölgesi direktörlüğü bunu da mı bilmiyor. Soruyoruz?
Yarın akşam j^J |^^J Sineması
ZAMANIN ve HARBİN İLK FRANSIZ SÜPER FİLMİ
Müstesna ve emsalsiz filmini takdim ediyor. Baş Rollerde:
İREİLLE BALİN
ERİC V. STROHEİM
JEAN GALLAND
MUnihden sonra... Tehdit... Dünya Titriyor... Casuslar faaliyette...
Aşk... Kin... ihtiras...
Cidden görülecek bir Filmdir. Yarın akşam için yerlerinizi evvelden
temin ediniz.
SİNEMACILIK TARİHİNİN 8 NCİ MÜClZESl: 10 Milyon Dolar Harcanarak.. 100.000 Kişilik Figüran ordusunun
2 sene çalışılarak...
iştiraki ile çevrilen
HİND RÜYASI
Sinemanın akıllara hayret ve dehşet verecek bir harikasıdn\
Baş Rollerde:
TTRONE _ MYRAN ^ GEORGE P0WER • LOT • BRENT
Sinemacılığın 1041 senesine kadar yarattığı en muhteşem film BÜYÜK* BİR AŞK... GÖZLERİNİZE İNANAMIYACAGlNIZ
SAHNELER
FRANSIZCA NÜSHASI TÜRKÇE SÖZLÜ
ÇARŞAMBA AKŞAMI PERŞEMBE AKSAMI
MELEK'te İPEK'te
Beykoza yegâne golü kazandırdı. Vefalılar bu golle kendilerini toplayarak canlandılar. Ve oyunu da Beykoz nısıf sahasına intikal ettirdiler. Bu sırada bir de penaltı kazandılarsa da bundan istifade edemiyerok dışarı attılar.
15 inci dakikada Mustafadan aldığı pasla Fikret beraberlik golünü kaydetti. Bunu Hakkının Beykoz müdafilerinin hatasından istifade ederek yaptığı ikinci gol takip etti Ve devre de 2 - 1 Vefa lehine kapandı.
İkinci devrenin on dakikası karşılıklı hücumlarla geçti ise de neticede bir değişiklik olmadı. Fakat Vefalılar tekrar hâkimiyeti aldılar. Haydar üçüncü, hakkı dördüncü, ve beşinci golleri yaptı. Maç ta 5 - I Vefa lehine neticelendi.
Basketbol Müsabakaları
Eminönü Halkevi tarafından tertip edilen basketbol müsabakalarına dün başlanmış, Kabataş Altıok Yıldızı 22 - 5 mağlûp etmiştir.
Halkevleri Mttsabakaları
Spor sahasında büyük bir faaliyet gösteren Halkevlerinin tertip
ettiği spor müsabakalarına dün başlanmıştır.
Eminönü Halkevinde yapılan
voleybol maçlarında Eminönü
Halkevi, Üsküdar Halkevine
15-9, 15-9, Fatih Halkevi, Bakır.
köyüne 15-10, 15-10, 15-12 galip gelmiştir.
Halat çekmede Eminönü Üskü. darı, Fatih Bakırköy ünü mağlûp etmiştir.
Beyoğlu Halkevindeki voleybol ve halat çekmede de Beyoğlu Kadıköyüne, Beşiktaş Sarıyer Halkevine galip gelmişlerdir.
Müsabakalarda Parti idare heyeti reisi Reşat Mimaroğlu da hazır bulunmuştur.
Meçhul Kahramanlar Serisinden: 8
Şeriatı Şerre Alet Etmiyen Bir Hoca
Ls tan bul halkı
Merhum
um. .
1uuuu
tşgaJ devrinin kura günleri idi Maneviyatı kırılan
Ümitsizliğe kapıl-mis kıvranıyor, kan ağlıyordu. Necat kapılarının kapandığını, halâs çarelerinin kalmadığını zanneden, 'iuric milleti ile olan ou-tün alâkalarını birdenbire kesen Padişah, zilletten zıl-iece Koşuyor ve uuıtını, banum, kendilinin ve hanedanının hayat-üu Kur-Larmıya u£^*a#ryordu« ıviuıetın guış-ugı muKauuea muctUieueye manı oı-maK, doğan hajas ve İBUkİ&I lıkıne-rini boğmak İçin o gunun uusman-iarı İle omuz ornuza çauşıyoruu. ı-ıür-nyet ve itüâı tüKası, nıııieun temiz rubunu buJandiiınaK, asa variıgun teşetUıtc uğratmak ıç.n didiniyor, yirpüuyordu. uiemaun, o gunıerln ıtmuuue vereffatlUenoıyadır uıye eıie-ri ve diZıco öpmen çedik papuçlll, yeşil bını^ii oa Kjsım nocaiar şeriatı şerre aıet cdıyouaıuı. Atuiote düşmanların kuı ve Koieugıni kabul ettirmek için letvaıar veriyor, bazı şeyıuer, muuaiar, sofuıar, soı talar aa ou şer ve lesadüı teuaıuguu, tezgâhtarlığım yapıyorlaruı. mazıları da birer kenara çeKumış, haaıselere tevekkül ile boyun eğmişlerdi. Mukadderatın lûtiunu üertlıyor, ilâhi bir mucize gozlüyonardı. İhanet kasti üe, gaflet aainasile artık her şey bit-mişur, işgalcilere teslim olmaktan, emirlerine el ve bel bağlamaktan başka çare yoktur, diye milleti tefrikaya ve nevmldiye sUrÜkliyenler çoğalmıştı. Yürekler, yüzler kararmış, hafiyelik artmış ve herkes birbirinden çekinmiye, hattâ, gölgesinden korkmıya başlamıştı.
işte ümitler gibi imaıüarın da zayıfladığı o günlerde, tstanbulda bir Vaiz türemişti. Bu zat, gerçi tanınmış ve cerbezeli bir hatip değildi. Fakat, tatlı, haklı, candan söylüyor, kendini sevdiriyor, cemaatini cami cami peşinden sürüklüyordu. Benzerleri gribi kuru nasihat vermiyor, yalnız cennet ve cehennemden bah-
LaganfcA Program
8.00 Program, 8.03 Ajans haberleri, 8.18 Hafif program (Pl')p 8.45/9.00 Ev kadını - Konuşma.
12.30 program, 12.33 Saz eserleri, 12.50 Ajans haberleri, 13.05 Şarkılar, 13.20/14.00 Karışık program (Pl.).
18.00 Program, 18.03 Radyo caz orkestrası, 18.10 Karışık şarkılar, 19.15 Müzik: S\ving ve Step'ler (Pl.) 19.30 Ajans haberleri, 19.45 Radyo ince saz heyeti, 20.15 Radyo gazetesi, 20.45 Sevilmiş parçalar, 21.00 Müzik: Dinleyici istekleri, 21.30 Konuşma, 21.45 Radyo orkestrası, 22.30 Ajans haberleri, 22.45 Dans müziği (Pl.) 23.25/23.30 Kapanış.
SOKUNUZ
setmiyordu. Daha Ziyade yurdun hüzünlü, matemli mersiyelerini terennüm ediyor, halka metanet, sebat ve gayret telkin eyliyordu. Ar asır a coşuyor ve hiç çekinmeden şöylece feryat ediyordu:
— Haıas için yalnız Allaha yalvarmak, edilen dualara ftlllln üıyc balamanla yurt Kuruıırnaz.
Uıyor, başı orLuiU bir lisan ile, hernea AnauoiudaKi miiU kuvvetlere Kamuııya, num mucauele ve muca-neueye duiui auimıya teşvik ediyordu.
Bu zat, emin olunuz ki kimsenin aoanU OegudL rıauu tenvir ve iı.?at İÇüı kimseden emir aımış ta deguuı.
yaman bir ısuıual aşığı, yıtmaz un* ııııuet mücahidi idi. \
Bir gün o, bu mücahedesının kendisini oır feiakete sUrUKiıyecegun Söylemek, lisanını biraz tauıl etmesini rica etmek istıyen bir mesicK-laşının eliyle ağzını Kapatmış ve:
— 6us, gunaıiKar oluyorsun. Diye bağırmıştı. Yerli hrıstiyanların kafueıer haıınde kurulan cephelere KoştuKiarıru, bızimKiierın bıçak altlıma soluyan kurbanlık koyunıar gibi kıvranışlarını gören, sarayıarm Direr zevk ve safa yuvası haline girdiğini, düşman zabitleri ile sarmaş doıaş dans edildiğini işiten her muammana bagırmaK ve halkın göztinü açmak farzdır hocam.
Cevabını basmıştı. O gün ruhu şahlanmış hisleri büsbütün kabarmış, ağzından nice nice isyankâr sözler fırlamıştı. Vaizinin sonunda Anado-ludaki milli mücahitlere nusret duası etmekten ve burada o günler için isminin ağza alınması büe büyük bir cinayet ve hıyanet addedüen Mustafa Kemal Paşayı sevgi ve saygı ile bahseylemekten kendini alamamıştı.
Bu zatın, camilerde gösterdiği kahramanca taşkınlıklar, yamanın kara yüzlülerinin korkunç tehditlerine, tazyiklerine rağmen milli idarenin İstan bulda teessüsüne kadar, gittikçe artan bir şiddetle devam etmiş ve bu cesaret ve celadeti Istanbulda bulunan milli bir topluluğun himayesi eseri satan kara yüzlüleri, bayağı korkutup titretmişti.
Bu kahraman hocanın hizmeti yalnız camilerde halkı tenvir ve irşat üe kalmamıştı. O, meleklere benziyen güler ve güzel yüzü üe o sıralarda İstan buldan süâh ve cephane kaçıran fedakarlar arasında da çok görülmüştü. Hattâ, Galata gümrüğü hamallar reisi rahmetli Salih kahya ve arkadaşlarının, Sarayburnu cephaneliklerinden birini boşalttıkları bir gece, o da sandık sandık cephane taşıman suretüe omuzlarını çürütmüştü.
Hizmetleri gibi ismi de bugüne kadar meçhul kalan bu kahraman hoca kimdi büir misiniz?.. Münip Hoca!.. Eyüplü Cennet Hocanın oğlu vaiz Münip Hoca.
Ne yazık ki, bu kahraman Türk hocasmı da kaybettik. Geçenlerde, Eyüp Sultan caddelerini dolduran binlerce hayranlarının, ihvanlarının yaşlı gözleri önünde babasının yanına gömdük. Allah gani gani rahmet etsin.
r
SOYU YELİ M
Boşluk Duygusuna Çare
Mehmet Korkmaz imzasüe — Hayatımda boşluk duyuyorum. Kahve köşelerinde oturmaktan zevk almıyorum. Oyun sevmiyorum. Hayatımı doldurmak için ne yapayım ?
CEVAP — Dünyada o kadar yapılacak ney var kl bir tok saati bUe israf etmek yazık olur. Eğer yaşınızı, muhitinizi, halinizi bildirgeydiniz size daha müsbet tavsiyelerde bulunabilirdik Umumiyetle şu umumi tavsiyelerde bulunmak İsteriz: Halkevlerine devam ediniz, lisan veya diğer bir şey öğrenmiye karar veriniz, pnl toplamak, kuş veya köpek sahibi olmak, ava gitmek gibi bir şeye merak sardırınız. Okuyunuz, geziniz. Unutmayınız kl dünyada günün otuz altı saat olmamasına esef edenler vardır. Onlardan biri olmak ve zamanınızdan daha İstifade ederek hayatta İleri gitmek, nıaydalı olmak kendi elinizdedir.
Her Semtte Bir Hayır
NecUe Gül-er imzasile — Topkapı Hayır Cemiyeti için verdiğiniz malûmatı alâka ile okudum. İstanbulun ve memleketin her köşesinde rahat hallüerle muhtaçlar arasında böyle köprüler kurulsa iyi olmaz mı, memleketteki ahenk ve sevgi bir kat daha artmaz mı? Neden en zengin semtlerin başı ucunda teneke mahalleleri var da bunlara baş çeviren yok
nın vasiyeti, ana vasiyetini tanıyan Dr. Galip Hakkı gibi bir himmet sahibinin fedakarca çalışması, Topkapı gibi bir müesseseyi yaratmıştır. Bu hissi duyuyorsanız neden siz de kendi semtinizde harekete geçmiyorsunuz ? Bakmış Dr. Galip, iki onluktan ibaret sermaye ile ortaya atılmış.
Dalgınlığın İlâcı Var Mı?
Şişliden Ahmet ızzeı imzasile (Telefonla) — Bugünkü gazetenizde Anadolu ajansının bir tekzibi var. Bulgar is tanm Berlin sefiri Belgraddan geçerken Yugoslav gazetecüerine Bulgaristanla Almanya arasında bir ittifak zemini hazırlamak için Sofyaya gittiğini söylememiş, yeni iktisadî münasebetlere zemin hazırlamak tan bahsetmiş- Bu son şeklin siyasî endişe uyandırır bir tarafı yok, fakat İttifak meselesi, sizin de yazdığınız gibi, gönül bulan-dıracak bir şey... Neden bir memurun tercüme hatâsında yaptığı dalgınlık yirmi dört saat için gönlümüzü bulandırsın ? Dalgınlığa çare yok mu?
CEVAP — Anadolu ajansında tereümeler o kadar dar zamanda yapılıyor kl böyle bir hatâ her vakit gözden kaçabilir. Acele yapılan ve zaman darlığı dolayısile sıkı kontroldan geçemlyen şeylerden dalgınlığa ve aksiliğe bir pay ayırmak hYzrmdrr. Evet dalgınlı-
I
CEVAP _ Bütün İş bir teşeb- ğın ilâcı bulunsa fena bir şey ol-
büs meselesidir. Bir Türk anası- mryaeak.
20 - 1 941
VATAN
r t
- —_
—
Bir
Çöplükte Yanmış Kömürleri Yayılan wJW«"
Eşeleyenler Arasında
Kovadan Maltız Yaparak Bunları Yakıyor ve
Zavallılar İyi Kötü Isınıyorlarmış
Nişantaşında kıvrılınca, bu
Bostan sokağına aşağıdaki mu az zam apartımanların boşluklarına, metruk arsalara dökülen küller i-1 cinden yanmış kömürleri ayıklayan fukaralarla berajber bir «ürü çocuk görünür.
Bunlar sabahın alaca karanlığında gelirler, kışın olanca şidde-tilc esen rüzgârına, karına, yağmuruna aıduış etmeaen eski çuvallarına, sepetlerine doldurdukları bu şeyleri yuika sırtlarına vurup götürürler.
Zengin ve rahatı yerinde kimselerin arük hiç bir zaman işe ya-lamaz diye çöplüğe attıkları, kullanılmış, özü kalmamış malları onlar ne yapıyor, ne suretle bunlardan yeniden bir istifade temin edebiliyorlar? İşte bunları anlamak maksadile bir sabah bu işlerle meşgul oldukları yere gittim.
Geç kalmış olacaktım. Ortada kimse görünmüyordu. Daha ilerilere yürüdüm. Nihayet aradıklarımı bulmuştum. Bir kaç kadınla bir erkek çöplükleri eşeleyip) karıştırıyorlardı. Yanlarında üç tane de çocuk vardı, ikisi kız, biri on dört yaşlarında bir erkek çocuktu. Yaşlıca görünen ufaktefek kadının yanına sokuldum.
Hareketlerini gözetlediğimi anlayınca fukaralıklarından sıkılmış bir haile suratlarını asarak göz ucüe öfkeli öfkeli hana baktılar. Bu kadın hepsinden fazla asabi bir tavırla dedi ki: *~ — Ne yapalım işte, dedi, bunlar da bize mahsus... Bizim gibiler ancak 'bunları yakabilirler.
Sonra arkasını çevirip çatlamış, soğuktan kurumuş ellerile topladıklarını çuvalın içine attı.
Karlar buz tutmuş, yerler ayakları itiyor, kuvvetli ve dikkatli basamayanlar, bir çocuk gibi kayarak yuvarlanıp gidiyor. Onlar bu acı soğuk havada hiç bir şeye aldırmadan uğraşıyorlar...
Anladım ki kadınla benimle konuşmryacaklar, çocukların tarafına geçtim. Erkek çocuk konuştu:
-— Bak abla, bu yanmış kömürler yok mu, bunları biz fukaralar yakarız,
— Bunlar gene yanar mı?
— Yanar tabii... Ayıklarız, ıslatıp maltıza koyunca kül oluncı-ya kadar yanarlar.
— Bunlar size bir kış yeter mi?
— Öfff artar da, satarız bileI..
— Satıyor musunuz?
— ELbet, bir tenekesi 25 kuruş... Bir tonu 25 liraya âlâ kömür satılmaz mı?
— Nerede satıyorsunuz?
Çöplükte yanmış kom ör arayan iki kardeş
Yazan: Neriman Hikmet
Kömür eşeleyıcüerdeö erkek
bir çocuk
faklarını kendi evlerimize taşıyoruz. Eğer apartunan zengin ve büyük olursa yaşanzL. Herkesin talihine göre... öyle apartımanlar var ki az yanmış kömürü bol oluyor. Ama bize yanmışı da yarar. Yeter ki kül haline gelmemiş olsunlar.
Küçük, zeki gözleri fırıl fırıl etrafı araştırırken hayatından çok memnun görünüyordu. Üstünde yırtık pırtık, yama yama üstüne vurulmuş elbise vardı. Gene bu-yaraalardan yırtılmış kirli san etleri görünüyordu. Ona:
— Sen mektebe gitmiyor musun? diye sordum.
— Gidiyorum.
— Kaçtasın?
— Dörtte..
— Bugün neye gitmedin?
— Gitmedim işte!,.
— Kömür toplamak için mi?
— Yoookl..
— Ya neden ?
Ben ona böyle sorup dururken kızlar birbirlerine bakışıp gülüşü-
— Teneke mahallesinin fuka- yorlardı. Biri sekiz, diğeri on yaş. ralarına... Sobayı, odunu bulmak larında kadardılar. Büyük kız a-gene para meselesidir. Halbuki tıldı:
biz bir kovayı maltız haline ko-
yuyoruz. 25 kuruşluk kömür, iki yalan söylüyor.
Abla abla, dedi, vallahi o
gün, üç gün yetiyor, küçük, partal odalarımız da bu sayede ısınmış oluyor. Hem bu kömür satışı yüzünden teneke mahallesinde bL ze göre zengin olanlar bile var. İki kömürcü Vaizim teneke kulübelerimizin arasına tuğladan kocaman evler kurdular.
— Bu kömürleri hergün burada buluyor musunuz?
— Buluruz. Apartımanların kaloriferleri var olsun I.. Apartı-man kapıcılarının işleri çok oluyor. Bize ufak bir para mukabilinde bunları dışarı atmak için teklifte bulunuyorlar. Bunları hem dışan çıkarıp atmış oluyoruz, hem de işe yarayanları alıyoruz. İrilerini, az yanmışlarını satıyoruz, u-
Oğlan itiraz etti:
— Neden yalanmış? Dersler o kadar çok ki gidemiyorum iste mektebe....
— Yalan söylüyor, yalan...
— Neden yalan söylüyor öyle ise?
— O fukaradır abla.. İhtiyar babasına bakıyor da ondan.. Biz hep fukarayız. Mektebe falan gidemiyoruz.
— Senin baban ne iş yapar?
— Benim babanı boyacıdır. Günde 40 - 50 kuruş kazanır.
Beş kardeşiz. Evimizde sekiz nüfus var. Babam, annem, büyük annem....
— Bu kızın da - arkadaşını gösteriyordu - babası yoktur. A-
Rabıta ve Aşk Romanı
.Yazan: Martin Porlobe
¦ Çeviren: Rezzan A. t. Yalman 39 -
— İsmim Trantor'dur, dedim.
— Pekâlâ, Mister Trantor.. O halde biraz oturunuz, arkadaşınız uşağımla beraber şimdi gelir. Size bir şey ikram edebilir miyim?
Teşekkürle reddettim. Evvelâ bir şey söylemedim. Sonra havadan sudan bahsettim. Adamın vakit geçtikçe somurttuğunu görüyordum. Nihayet gayet nazik bir tavırla söze başladım:
— Demin acı vaziyetinizden bahsederken sözünüzü kesmiştim. Bulunduğunuz vaziyet cidden pek fena... Böyle kısa bir zaman içinde hem kardeşiniz Mister Filip'Û
hem de Avustralyadaki büyük kardeşiniz Miater Lionel'i kaybet, mek pek feci bir şey.. • İnsanların hayretten ağzı açık kalırmış derler. Bunun en güzel ve a$ık misalini o anda gördüm. Edvard trpkı sudan çıkmış balık gibi ağzını açmış, nefessiz bana bakıyordu.
— Fakat... Miater Trantor, bunu nereden biliyorsunuz? Bu acı haberi ben ancak bir kaç saat evvel öğrendim.
Yazı masasına bu defa tehditti bir tavırla yaklaşarak sözüme devam ettim:
nası yedi çocuklu bir duldur. Tahtaya, çamaşıra gider. Bir ablası fabrikaya gidiyordu şimdi o-nu da işten çıkardılar.
Kızların da üstü başı eskrpüskü idi.. Soğuktan mosmor olmuş, kirli yüzleri çok güzel görünmüyordu. Fakat cici elbiseler içinde çok sevimli olaıbüirlerdL Elleri, ayaklan çektikleri meşakkati açık İfade ediyordu.
Bir kıza sordum:
— Senin adın ne?
— Emine..
— ötekinin?
— Nuriye.. Bu da Necatidir-Yanlarından uzaklaşırken Emine seslendi:
— Abla abla, ama bak, biz kömür satmayız... Ancak kendimize kadar topluyabrliyoruz. (Necatiyi gösterdi).. İşte bunlar satıyorlar.
Necati kızdı, öfke ile bağırdı:
— Uydurma, kız, biz de satmıyoruz. Bu işi teneke mahallesinde iki kişi yapar.
İkisi de kavgaya başlamıştı. Birbirlerine ağız dolusu sözler söylüyorlardı. Herhalde çekindikleri bir nokta vardı: Kolayca elde ettikleri bu sermayeyi kaybede-bileceklerinen mi korkuyorlardı? Yoksa fukaralıklarından mı u-tanmışlârdı, anlamadım.
İçim aeryarak bu yoksuz kik sahnesinden uzaklaştım.
- 't
Roosevelt
(Başı 1 incide) **
Wandell Willkie, İngiltereye hareket etmeden evvel tayyare ile Vaşington'a gitmiştir.
Gazeteciler, B. Willkie.den, kendisinin Amerika Birleşik dev-letlerinin İngiltere ne/dindeki büyük elçiliğe tayin edilmesi mümkün olup olmadığını sormuşlardır. B. \Villkie, «bu hususta bir şey bilmiyorum» cevabını vermiştir.
VVilkie Avam Kamarasında
Nutuk Verecek
Londra, 19 (A.A.) — Parlâmentolar arası blrltfci İngiliz grupu reisi NVükle'den telgrafla İngiltereyi ziyareti esnasında Avam kamarasında grup azalan önünde bîr nutuk söylemesini rica etmiştir. VVilkie önümüzdeki çarşamba günü tayyare ile Avrupaya hareket edecektir.
HABEŞİSTAN'DA
(Bsmu 1 İncide) +
yarecüeri tarafından görülmek kor-
kualle dalma heyecan içerisinde geçmiştir.
Heyet beş ay evvel âsi Habeş ka-bilelerüe temasa geçmek gibi güç işin* başlamıştır. Bu heyet vasıtası lc Habeşistan hudutları dahilinde hazırlanan Habeş ordusu halâ Sudanda antrenman gören ordudan ayrıdır.
(Başı 1 İncide) +
avuç vatansız açlar ve harislerdir ki bunlar kendi milletlerinin ta-mamife menfurudurlar. Gizliden gizliye mütecavizlerine diş bileyen bu milletleri baskı altında tutmak için her yerde ayrı ayrı kuvvetlere ihtiyaç vardır. Dost ve" müttefik bir memleket denilen 1-talya, ancak Atman yardımile a-yakta duruyor, yoksa dahili çöküntünün başgöstermesi işten bile değildir.
Sovyet Rusyaya Almanya hiç bir zaman dost bir kuvvet gözile bakamaz. İngiltere ve Amerika tarafından gelebilecek taarruz ihtimallerine karşı kuvvetlerinin büyük bir kısmını da garbi Avrupa, da, hem de çok yaygın bir cephe üzerinde tutmağa mecburdur.
Bu partlar altında Almanyanın Balkanlarda ciddî bir taarruz hareketine geçmesi beklenebilir mi? Akıl ve mantık bu suale (hayır) diyor. Çünkü dünyanın bu kısmında esaslı fedakârlığa değer bir ana gaye yoktur. Almanya ne diye asıl kuvvetli düşmanlarını arkasında bıraksın da buralarda sonsuz bir maceraya atılsın? Böyle manasız ve maksatsız bir macera aranacak olursa Balkanlar
Alman askeri kudretine ebedi bir mezar onabüir.
Bu düşüncelere göre Almanların Romanyadaki tahşitlerine ikisi tedafüi, biri siyasî olmak üzere ancak üç maksat atfedilebilir: İn-giltereye yapılacak bir istilâ teşebbüsünde arkasını korumak, Yakm Şarkta serbest kalacak İngiliz kuvvetlerinin Balkanlarda cephe kurmasına mâni olmak ve göz korkutmak yolile Balkanlardan nekadar nüfuz ve menfaat koparabilirse koparmak...
Ahmet Emin YALMAN
Hitler - Mussolini
(Ba.şl 1 İncide) *=*
ya Arnavutlukta ve Şimalî Afri-kada yardımı mevzuu bahsola-caktır.
Sunday Dispatch'ın diplomatik muhabiri de yazısında şöyle demektedir:
Hitler'in plânı, İngilterenin istilâsından evvel İngilizleri Akde-nizde mağlûp etmeği istihdaf eylemektedir. ALman tayayrelerinın Sicilyaya yerleşmesi, Akdenizi i-kiye bölerek İngiliz filosunu şarkî Akdenize gitmekten meneylemek hususunda Hitler'in eski hülyasını canlandırmaktadır. Bunun diğer bir hedefi de Yunanistanı abloka etmektir.
B. Rooaevelt'in hattı hareketi karşısında şaşıran Hitler, Amerikanın müttefiklere yardımının en yüksek haddini bulmasından evvel İngilt ereyi ezmek için büyük bir gayret sarfetmek lüzumunu hissetmektedir.
Sunday Chronicle gazetesi de büyük bir manşet altında, yazıyor: .
Hitler - Mussolini mülakatı haberini vermekte ve bir Amerikan memfoaından bildirildiğine göre bu mülakata «bazı Fransız askerî şefleri» nin de iştirak edeceğini söylemektedir. Mihverin deniz kuvvetlerini hissedilir derecede takviye edecek olan Fransız filo-sonualımak bahis mevzuudur. Bu suretle müteaddit safrharp gemisi ve 40 kadar kuvvetli denizaltı gemisi mihver donanmasına iltihak
etmiş bulunacaktır.
Acaba Neredeler
Bern, 19 (A.A.) — Havas: isviçre gazetelerine göre B. Hitler meçhul bir semte müteveccihen Bcrlinden hareket etmiştir. İyi haber alan bir memba, B. Mussolini'nin de Romada bulunmadığını bildirmektedir.
fon H
r— \ ^^^^
MALTA'YA ; J A P O N ! St.Lucie
Hava Akını
Beş Pike Tayyaresi
Daha Düşürüldü
Valetta. 19 (A.A.) — cMal-ta» Reuter:
Cumartesi günü öğleden sonra birbirini takib eden dalgalar halinde düşman tayyareleri tarafından Malta'ya yapılan yeni bir taarruz esnasında Malta'nın müdafaa tayyareleri son muvaffakiyetlerine beş pike tayyaresi daha ilâve etmişlerdir.
Resmî tebliğde bildirildiğine göre bu tayyareler İngüiz avcı tayyareleri tarafından düşürülmüşlerdir. Tebliğde söyle denilmektedir:
«öğleden sonra kısa fasılalarla üç akın yapılmıştır. Bir çok bombalar atılmış ve hükümete ait bazı binalar hasara uğramıştır. Bir kaç yaralı varsa da şimdiye kadar insanca zayiat kaydedilmemiştir.
Av tayyarelerimizden ikisi düşürülmüşse de pilotları kurtulmuştur.»
Valetta 19 (A.A.) — Geçen perşembe günü yapılan akın esnasında enkaz altında kalan yedi kişilik bir aile cumartesi günü öğleden sonra kurtarma ekipleri tarafından salimen yığınlar arasından çıkarılmıştır.
o-
İngilizler inanmıyorlar
Londra, 19 (A.A.) — Reuterin diplomatik muhabiri bildiriyor:
Salahı yet ta r Londra mahfillerinde, İtalyaya büyük miktarda Alman kuvvetleri gelmiş olduğuna inanmamaktadır. Henüz bir işgal' ordusu bahis mevzuu bulunmadığından emin olunabilir. Gelen Alman kıtaları, bilhassa mütehassıs ve yardımcı cüzü-tamlarUe beraber hava filolarından ve hava dafl bataryaları ve nakliye müfrezelerinden terekküp eylemektedir. Malta kalesi, Graziani'nln bu j derece ağır darbelere maruz kalan ordusuna yardım için gönderilcbile-' cek takviyenin yolunu kesmektedir.
İngiltere Sivilleri Pasif Müdafaada
Londra, 19 (A.A.) — Yangın bombalarına karşı mücadele sistemini tanzim maksadile önümüzdeki hafta neşredilecek olan bir emirname, İngiltere tarihinde İlk defa olarak sivil halka paatf müdafaa sahasında hizmet mecburiyetini tahmil edecektir.
Emirname, erkeklere olduğu gibi kadınlara da şamildir, fakat kadınları yangınlara karşı çalrşmıya mecbur etmek niyeti şimdilik yoktur. Erkeklerden istenecek mecburî hizmet müddeti, ayda azami 48 saat olacaktır.
o-
— Kardeşiniz Avustralyada çok tanınan bir zattı. Benim de orada yaşayan bir çok dostlarım var. Onlardan öğrendim. Fakat bu haberi ancak bir kaç saat evvel aldığınızı söylerken yanılmış olmanızdan korkuyorum. Bu
fır I ay a rak ya mm a üstüme yürürcesıne
vaka.
Yerinden geldi, adeta sordu:
— Çabuk söyleyiniz, söyleyiniz bakayım, siz kimsiniz?
Ben derhal zavallı Srnith'i kor. kutan ses ve tavrımı takınarak dedim ki:
— Edvard Arrnitage sizi kanun namına tevkif ediyorum. (30) mayıs gecesi kardeşiniz Fi-lip'i öldürmekle maznunsunuz.
Brr şey söylemedi. Olduğu yere yığıldı. EJlerüe yazı masasına sarılmıştı. Ben devam ettim:
— Ben emniyet âmirlerinden Koley'im. Uşağınız her şeyi itiraf etti Ve bu ifadesini de imzaladı.
Bir an hareketsiz durdu. Sonr bu cüssede bir adamdan beklen-
miyecek bir çeviklikle çekmeden bir şey aldı. Bunun bir tabanca olduğunu farkettım. Dünya yüzünde geçirdiğim türlü türlü tecrübelerin bana öğrettiği bir dersi hemen tatbik ettim, silâh çeken adamın üzerine atılacak yerde kendimi hemen yere attım. Yazı masasını t»»pcr a.dım. Bütün bunlar bir an içinde olmuştu. Herüın yüksek sesle şu sözleri söylediğini işittim:
— Foyam meydana çıktı. Yakalandım eyvah.. Evet kardeşim Füip'i öLdürdüm, o hınzır kızı da öldürecektim. Artık adaletin elinden kurtulamam. İyisi mi?
Kapalı bir odada patlayan bir silâh sesi duydunuz mu? Eğer duymamışsanız bunun pek müthiş bir gürültü çıkardığını vc insanın adeta kulak zarını patlattığını size haber verebilirim.
Olduğum yerden kalktım. Fena halde mahcup olmuştum. Beni öldüreceğini farzederek saklanmış-*m. Halbuki adam canına kıy-mıştı. Elinde hâla silâh olduğu
Rumen Sularına Mayın Dökülmemiş
Bükreş, 19 (A.A.) — D. N. B. ajansı bildiriyor:
Bahriye nezareti müsteşarı. Romen karasularına mayın döküldüğü hakkında yabancı radyolar tarafından yayılan haberleri kâtl surette yalanlamış tır.
Bu münasebetle bildirildiğine göre. mayln dftkülon mahdut mmtakalar zamanı gelince gemilere tebliğ edilecektir.
halde yazı masasının üzerine düşmüştü. Şakağında küçük bir delik vardı, derhal ölmüştü. ^
Kendi kendime kızıyordum. I-tirahnı benden başka kimse duymamıştı. Şahidim yoktu. Acaba bana ulanacaklar mıydı? Yu canına kıydığına inanmazlar da benim öldürdüğümü zannederlerse... Haydi bir helecan daha.. Bir belâdan kurtuLmuşken bir ye-niaine daha çatmıştım. Bir kaç dakika evvel hissettiğim sevinç ' yerine içime gene korku girdi. Bütün bunları düşünürken hafif bir ıslık sesi duydum. Odanın bir kösesinde açık bir pencere vardı. Alrait buradan içerisini seyrediyordu. Bana göz kırparak dedi ki:
— Amerikalıların meşhur buları vardır: Mükemmel ve parlak işlere okey derler. İşte tam okey denecek bir ış, yani her şey yolunda.. .
Adurn oradan uzaklaşmağa hazırlandı.
(Ark.ısı var)
Ricacı Arasında
Tokyo, 19 (A.A.) — Stefanl ajansından:
Başvekil Konoye ile diğer hükümet erkânı ve ordu şefleri arasmda bugün iki saat suren bir müzakere yapılmıştır.
Japonyanrn yeni Amerika sefiri Nomoura ile yeni Berlin sefiri Ochi-ma da bu içtimada hazır bulunarak dünya vaziyeti karşısında milli siva-set hakkında geniş ve tam olarak yapılan noktal nazar teatisine iştirak etmişlerdir.
Fransız-Alman İktisadî Anlaşması
Vichy, 19 (A.A.) —Havas a-jansı bildiriyor:
Bir ekonomik anlaşma akdi i-çin, Pariste Fransız ve Alman a-ğır metalürji endüstrileri memleketleri arasında görüşmelere başlanmıştır. Alman ve Fransız endüstrilerinin üzerinde müşterek menfaatleri bulunan bütün meselelere şamil bulunan bu müzakerelerin hedefi, ezcümle siparişlerin tevzii işi ile iptidaî maddeler işini tanzim etmektedir.
TÖBRUK'A
Hava Hücumu
Kahire, 19 (A.A.) — İngiliz hava kuvvetlerinin Orta Şark u-mumî karargâhının tebliğine göre 17-18 kânunusani gecesi, İngiliz hava kuvvetlerine mensup tayyareler, Tabruk üzerine bir hücum yapmışlardır. Petrol depolan civarında büyük bir yangın çıkmış, fakat hava şartları dolayısile diğer hasarın müşahedesi kabil olmamıştır.
Adasında
Amerika, Bir Us Kuruyor
Londra,'İ9 (A.A.) — İngiliz mcs-temleke nezaretinin bildirdiğine göre, İngiliz müstemlekelerinde Amerikalılara üsler kiralanması eylül 1940 tarihli anlaşma mucibince İngiliz Antüles'lerinde Sainte - Lucie adasında Amerikalılar tarafından inşa edilecek hava üslerinin yerini tayin hususunda İngiliz ve AraertKan hükümetleri nihai bir anlaşma yapmışlardır. Bros - islet koyunda bir deniz tayyare üssü tesis edüecegi şimdiden haber verilmektedir.
Hava üssü yapılmak üzer* «eski kale> nam ile maruf mahallin kiralanması için Amerika tarafından yapılan teklif de kabul edilmiştir. Sainte - Lucie, Trlnite'nin 300 kUo-metre kadar şimalinde bulunan «Rüzgar adaları» nin başlıca üç adasından biridir.
Transilvanyada Kıtlık Var
Belçrat, 19 (AJk.) — Maci-ristandan gelen haberlere gore Macaristanda yolcu trenlerinin işlememesinden bilistifade Alman kıtaatını Romanyaya nakleden trenler Almanyaya iade edilmek, te ve hakikî bir kıtlık devresi geçirmekte olan Transirvanyaya yiyecek maddeleri gönderilmektedir.
Macaristanda yolcu trenlerinin işlememesi kısmen kömür fıkdanı yüzündendir.
İtalyan Gemisi
(Başı 1 incide) —¦—
orduları başkumandanlığı tarafından 18 kânunusani akşamı neşredilen 84 numaralı resmî tebliğ:
Muvaffakiyetle neticelenen mahdut mevziî harekât yapılmıştır.
?
Atina. 19 (A.A.) — 18 kâ-nunusani akşamı Dahilî Emniyet Nezareti tarafından neşredilen tebliğde memleket dahilinde sükûnet hüküm sürdüğü kaydedilmektedir, ı
General Soddu Ne Demiş?
Atina, 19 (A.A.) — «Atina ajansı bildiriyor»: Yunan ordusu tarafından esir edilen İtalyan cüzütamlarının evrakı arasında Arnavutluktaki İtalyan kıtalarının eski başkumandanı General Sod-du'nun 6 teşrinisani 1940 tarihli bir emriyevmiai bulunmuştur. Bu emriyevmide bilhassa şöyle dert ilmek t edir:
«Vazifemiz pek sarihtir. Yunan ordusuna lâyık olduğu dersi venrrreliyiz. Biz o orduya cesaıe-tine rağmen faşist italya müsellâh kuvvetlerinin arzusu önünde eğilmek mecburiyetinde bulunduğunu ispat etmeliyiz.»
75000 Drahmi
Teberru
Atina. 19 (A.A.) — Atina -Rotary kulübünün bir toplantısı esnasında beynelmilel Rotary'nin Atina müşaviri azadan Spilios A-gapıtos, merkezi Amerikada bulunan beynelmilel Rotary bürosunun italyan tayyareleri tarafından bombardıman edilen Korfu ve sair müdafaasız şehir ve kasabalar halkı için 75.000 drahmi teberıu ...'~\.; Vî'dirrr^'ir
Macaristanda Münakalât
Budapeşte, 19 (A.A.) —Ev-
velki geceyansı şimendifer müna.
kalâtına konan tahdidata bugün
geceyansı nihayet verilecektir. -o-
Selânikte İngiliz Askeri Yok
Atina, 19 (A.A.) — Atina ajansı, «hususî* İngiliz kıtalarıle bir İngiliz motorlu kıtasının Selânikte bulunduğu hakkında İtalyan propagandası tarafından yayılan haberi, bu akşam kati surette yalanlamıştır.
Atina ajansı, «Selânikte hiçbir İngiliz askeri kuvveti yoktur» demektedir.
İtalyan haberi, «Atinadan Bülfre-şe gelmiş olan bir yolcunun ifadele-. rine» dayanmaktadır.
Uzun Menzilli Toplar Faaliyete Geçti
Londra, 19 (A.A.) — 15 günlük br sükûttan sonra Fransız sahillerine yerleştirilen uzun menzilli toplar, dün gece yarısından az evvel tekrar ateş etmiye başlamışlardır. Douvres mıntakasına dört obüs düşmüştür. Kent kontluğu sahillemde bulunan İngiliz ağır topları mukabil ateş açınca Alman topları susmuştur.
Alman Başkumandanına Japon Hediyesi
Berlin, 19 (A.A.) — D. N. B. ajan sı bildiriyor:
Ordu başkumandanı General Von Brauchitsch, Al manyada harp tecrübeleri hakkında tetkikatta bulunan bir Japon askerî heyetini kabul etmiştir. Japon heyeti reisi General Yat m asi Japon ordusunun bir hediyesi I olarak mareşale bir Samuray kılıcı vermiştir.
Çunking'de Komünistlere Karşı Tedbir
Çunkirtg, 19 (A.A.) — Reuter: Çin komünist ordusuna karşı alınan tedbirler hakkında neşredilen resmî tebliğ, Çunking'de büyük bir heyecan doğurmuştur. Esasen bir kaç gündenberi, komünist kıtaları ile nizamî kıtalar arasında bir anlaşmazlık olduğu hakkında burada şayialar dolaşmakta idi. Çin hâdiseleri ile alâkadar bütün devletlerin Cindeki ! mümessilleri, vaziyetin inkişafını ; büyük bir dikkatle takip etmekte, dir.
Moskovada Bir Ziyafet
Moskova, 19 (A.A.) — A-merika elçisi B. Steinhard, dün Dış Ticaret Halk Komiseri B. Mikoyan ile Hariciye Komiscı muavini B. Lozovski şerefine bir akşam ziyafeti vermiştir. Kordiplomatiğe mensup bir çok zevat ziyafette hazır bulunmuştur.
Üçüncü Defa Yakalandı
Rio-de-Janeiro, 19 (A.A.) — Brezüya Bahriye Nezareti tarafından verilen bir habere göre, Fran saya muhtelif cinste mal götürmekte olan ve İmaliz ablokasını bir kaç defa yarmağa teşebbüs e-den Fransız vapurlarmdan Men-doza, Asturias ismindeki İngiliz muavin kruvazörü tarafından tev-
62
VATAN
20 - 1 941
1
zı
bı k.
dl
k«
le
tü
kl
dc
ol bı ki di
ril hı la
ta
be la
ed m:
ol.
on
sa ra teı
rel ad laı
be la! ça
bi. lüı de ak cir tin
»y )d
ye
bil
pil
şal da
ne
ku
sin heı kaı riz ba; mi ıtrr
da
yılı
nla
yaı
ka.
hej
lit
sor
he,
em
mL
ve
dir
De rar
ziri un
büt
ha)
kor
lıaj
bu
Unl
bir
t!y<
fac
;>aJ
t}IHI
yan bay
r
-•w» <
mır'
Adana şehir elektrîk santralı
Adana - Kayseri Mıntakasında
Elektrik Santralları
Seyhan ın Zamanlı Kolu Üstünde Yeni ve Büyük Bir Santral Daha Kurulacak
Adana (Hususî Muhabirimizden) — Yurdumuzun muhtelif mıntakalarında tabiî kaynaklardan istifade edilmek suretilc büyük elektrik enerji santralları tesisi plânına dahil bulunan Adana -Kayseri mıntakasının enerji ihtiyacının su kuvvetlerinden temin edileceği yapılan etütlerden anlaşılmıştır.
Nafıa Vekâleti Elektrik İğleri Etüt dairesince etüdü ikmal edilmiş olan Seyhan nehri kollarından Zamantının Habipköprüsü ile Faraşa arasındaki ilk suku-t mıntakası üzerinde kurulacak o-lan enerji santralının projelerinin hazırlanmasına başlandığını haber aldım. Bu santralın enerji kudreti takriben 25,000 kilovat olacak ve ayrıca aynı mahalde bir regülâtör, 6 - 7 kilometrelik bir tünel, 600 metre cebrî borudan ibaret hidrolik tesisatı meydana getirilecektir.
Bu hidrolik santral ve Zamantının başka sukut mıntakalarında kurulacak diğer santrallar, bir ta. raftan da Toroslarda kurulması tetkik edilmekte olan elektrome-talârji endüstrisinin enerji ihtiyaçlarını da karşılayacaktır.
Adana - Kayseri mıntakasında 1.300,000 kişi meskûndur. Bir kilometre murabbaı başına 20 kişi isabet etmektedir. Bu mıntaka-da halen 12.789 kilovat kudretinde 22 santral vardır. Bu 22 santraldan senede ancak 28 milyon 779,742 kilovat saat enerji istihlâk edilmektedir, ki nüfus başına 21 kilovat düşmektedir. Bunun mecmu istihlâke niebeti yüzde 8, endüstri nisbeti ise yüzde 75 tir.
SAKARYA
Kır Koşusu
Sakarya kır koşusu dün sabah yağan kara rağmen Şişli sırtlarında 3500 ve 6500 metrelik mesafeler üzerinde yapılmıştır.
3500 metrede: Birinci Şişliden BarkeV, ikinci Haydarpaşa lisesin den Raif, üçüncü Eyüpten Hüseyin olmuştur.
6500 metrede dc: Besıktaştan Artan birinci, Fencrbahçcdcn Hüseyin Albayraktar ikinci, Peradan Kostantınidis üçüncü gelmiştir.
Takım itıbarile de Beşiktaş birinci olmuştur.
Adana - Kayseri mıntakasına kurulacak olan santral ise 30.000 kilovat kudretinde olacak ve bu santraldan senede 60.000.000 kilovat saat enerji temin edilecektir.
Adana - Akhisar - Edremit a-rasına çekilecek hat 2 35 kilometre uzunluğunda, voltajı da 100 bin volt olacaktır. Adana - Faraşa arasındaki hattın uzunluğu da I 10 kilometre olarak hesap edilmiştir.
Adanada elyevm şehir elektrik santralı haricinde 5 elektrik endüstri santralı mevcuttur. Bunların en mühimleri Malatya Bez fabrikası ile Millî Mensucat Bez fabrikası santrallandır. Malatya Bez fabrikasının santralı 2 3 kilovat kudretindedir. bu santraldan senede 45.2 71 kilovat saat enerji istihsal edilmektedir. Milli Mensucat Bez fabrikasının santralı ise 1.126 kilovat kudretindedir. ki
senede 3,280.000 kilovat saat e-nerji elde edilmektedir.
Adana şehir elektrik santralına gelince, cereyan sistemi mütena-vip, muharrik makinelerinin nevi Dizel olan bu santral 3.150 beygir kuvvetinde 2.1 44 kilovat kudretinde. 2,680 amperdir. Yüksek tevettürü 6.000 dir. Alçak tevet-türde 565 metre tulünde kablosu, 43.000 metre tulünde de havaî hattı vardır. Yüksek tevettür. deki kablosu ise 13.186 ve 3.000 metre tulünde de havaî hattır. 1939 yılında Adana şehir elektrik santralından 3.163,340 kilovat saat enerji istihsal edilmiş, bu miktarın 2,957.346 kilovatı istihlâk olunmuştur. Adana şehir e-lektrik santralının abonesi 3,166 dır.
îzmirde
Elsktrik Tarifesi
izmir (Vatan) — 1941 senesi için Halkapınar suyu ve ikıncikâ-nunun başlangıcından itibaren al-b aylık devre için elektrik kilovat tarifelerinin tesbiti hususunda tarife komisyonları toplantılara da-VCt edilmiştir. Belediye ve Ticaret Odası azalarından komisyonlara iştirak edecek zevat bildirildikten sonra, tarife komisyonları, Nafıa müesseseleri başkomiserli-ğinde toplantılarına başlıyacaklar-dır.
Ulukışlada Gaz ve Mazot Darlığı
Ulukışla (Vatan) — Şehrimiz Belediyesinin idare ettiği elektrik fabrikasında son zamanlarda halkı ızrar eden söyle bir aksaklık başgöstermistir. Tenvirat akşamları saat 18 de başlayabilmekte ve saat 22,30 da bitmektedir. Bu intizamsızlığın radyosu olanlar i-çin arzettiği fena tesir bertaraf, şehir halkı saat 17 den saat 18 e kadar ve saat 22,30 dan sabaha kadar ayrıca gaz lâmbası kullanmak zarureti karşısında kalmaktadır. Bu zaruretin ise doğurduğu en büyük zorluk gaz bulmak meselesidir. Şehirde gaz yoktur. Her eve haftada 250 gram gaz verÜebilirse ne mutlu. Hükümetimizin aldığı tedbirler sayesinde böyle bir buhrana ihtimal vermek istemiyorsak ta Belediyeden gerek gaz buhranı, gerek elektrik fabrikasının işlemesi için elzem o. lan mazot tedarikindeki müşkülât hakkında yapılan sorulara memlekette yok cevabı alınmaktadır. Üç aydanberi Ulukışla halkının maruz kaldığı bu müşkül ve yersiz vaziyetin ortadan kaldırılmasını bütün Ulukışla halkı dilemektedir.
-o-
lstanbula Sarımsak-Yollandı
Arifiye (Vatan) — Sarmuaağın İstanbul piyasasında aranılmakta olduğu haberi üzerine Adapazar komisyoncuları ilk defa olarak dört vagon sarnıu.*j;ık yola çıkarmışlardır.
Aydında
Kültür ve Yardım Işhri
Aydın (Vatan) — Halkevi-
miz, şehir cezaevinde altıncı okuma kursunu da açmıştır. Kursun (A) kısmına 62 ve B kısmına da 32 kişi devam etmektedir. Bu ay içinde ayrıca iki ulus mektebi daha açılacaktır. Bunlardan başka, köy birlikleri muhasip ve kâtip yetiştirme kursu ile hava muhabere postaları kursu çalışmalarını bitirmişlerdir. Sağlık koruyucuları kursu henüz tedrisatına devam etmektedir.
Bakımevi faaliyetine muntazaman devam eden sosyal yardım
şubesi yoksullara nakdî yardımda bulunmuş ve bu arada bir çok talebelere kitap, ders levazımı dağıtmıştır.
Ar şubesi, resim ve fotoğraf sergisi açmıştır. Sergi geçen yıl-lardakilerden çok zengin görülmüş ve beğenilmiştir. Sergide teşhir edilen tabloların sayısı 60. tır. Bunların içinde Nazilli basma fabrikası ressamlarının da kuvvetli
eserleri vardn.
-o-
Haşeratla Mücadele
Ankara (Hususî) — Akasya ağaçlarına musallat olan kabuklu bitlerin itlafı için, her sene olduğu gibi, bu sene de mücadeleye başlanmıştır. 2906 numaralı kanun mucibince halk ve hükmî şahıslar bahçelerinde ve sokaklarda olup ta kendi tarafından dikilmiş top akasyalarında görülen haşereli dalları budayacaklar ve bilahare mücadele teşkilâtı tarafından verilecek ilâçlarla badana-
lryacaklardır.
-o-
Çorluda Fakir Talebeye Yardım
Çorlu (Vatan) — Kazamız orta ve ilkmekteplerindeki himaye heyetleri faaliyete geçmişler, bir orta ve üç ilk okuldaki 105 fakir talebeye etli ve tatblı yemekler de dahil olmak üzere Halkevi yemek salonunda hergün muntazaman öğle yemeği verilmeğe başlanmıştır.
Sakarya ku- koşusundan
| .... ..
bir gorunuş
B Takımlar Maçı
Dün sabah Şeref stadında oynanan Vefa - Kasımpaşa B takımları maçında Vefalılar 8-0 galip gelmişlerdir.
BULMACA
t S V 5 € ? t
9 'O m
Soldan safca: 1 — Bademle yapılan bir nevi bisküvi - Mağara 2 — Görünen - Kadın ismi 3 — Erkek ismi - Bir hayvan 4 — Anne - Ekin biçer
5 — Bir çalgı aleti - Edat 6 — Bir cins pamuk - Çiriş 7 — (Nı) - Keyifle söyliyen 8 — Renk - Cüz"! 9 — Fena değil - Parlak olmıyan - Bir hayvan 10 — Bir çay - Nida 11 — Edat - Erkek ismi.
Yukarıdan aşağıya: 1 — Kuyruğu büyük bir koyun - İnce halat 2 — Uyumıyan - Nida 3 — Oruç ayı -Büyük 4 — Ansızın - Ne sıcak ne sog^ık 5 — Balık iğnesi - Dikey 6 — Eser - Sonuna (y) ilâve edince de-miryol manasına - Bir yere hızla vururken çıkan ses 7 — Elbisenin boyun kısmı - Üstüne yazı yazılan şey 8 — Elbisenin aşağı kısmı - Bir örnek 9 — Dış değil - Kenarlar 10 — Fena değil - Kadın ismi 11 — Sual edatı - Hayvan - Söz. DÜNKÜ BULMACANIN HALLİ Soldan nafca: 1 — Bayram - Ani 2 — Alaim - Ender 3 — Yirmi -Adi 4 — Mermer 5 — Aval - Enala
6 — Kak - Mn - Ala 7 — Sudanlı
8 — Sinameki - Şu 9 — Adak - Bıyık 10 — Mor - Bunamak 11 — tl -Kır - Zan.
yukarıdan aşağıya: 1 — Bayrak Sami 2 — Ali - Vali - Sol 3 — Yarmak - Nar 4 — Rimel - Sak 5 — Amir - Mum - Cı 6 — Mendebur
7 — Eden - Akın 8 — Nara - Niyaz
9 — Adi - Lal - İma 10 — Ne - Çalışkan 11 — İri.
Abone Ücreti
Türkiye dahilinde:
Senelik 6 aylık 3 aylık Aylık
1400 750 400 150 Kr.
Hariç memleketler:
Senelik 6 aylık 3 ayhk Aylık
2700 1410 800 Kr. yoktur
VATAN Gazetesi
ÎLAN FİYATLARI Kuruş
^
Ballık makin olarak 1 İnci Sayfa Santimi
S » a »
I 4 » » »
I 5 » » »
I 6 » » »
Numune Fidanlığı Memurluğu
Bursa (Vatan) — Vilâyet numune fidanlığı münhal bulunan memurluğu vekâletine muvakkat bir müddet için Orhaneli ziraat muallimi Zekcriya tayin olunmuştur.
El Dokuma Tezgâhı Dağıtılıyor
Ankara (Vatan) — Elle dokumacılık sanayiinin İnkişafını temin için İktisat Vekâleti muhtelif vilayetler emrine el dokuma tezgahları ve çıkrıklar tevziine devam etmektedir S-a nayi umum müdürü B. Reşat Bener tevzi işleri ile meşgul olmak üzere Gnziantebe gitmiştir. Oradan diğer Şark vilayetlerine gidecektir.
o
Çorlu Kaymakamı Vazifesine
Başladı
Çorlu (Vatan) — Yeni kaymakamımız Nasuhi Kurosman kazamıza gelmiş ve işine başlamıştır. Kazamız jandarma komutanı Tevfik Diriksünün Şarköy jandarma komutanlığı vekâletine tayini üzerine kazamız jandarma komu. tanlığına önyüzbaşı Mahmut Ham di Akbaş gelmiş ve yeni işine başlamıştır.
Güzel Sanatlar Umum MüdUrü
Ankara (Vatan) — Maarif Vekâleti Güzel Sanatlar umum müdürlüğüne tayin edilen Tevfik Ararat burada. Vekâletle temastadır. Yakında lstanbula gidecek ve Şiflll Terakki lisesi müdürlüğü vazifesini devrettikten sonra vazifesine başlamak üzere Ankaraya avdet edecektir.
-o--
Inegölde Salça Mubayaası
İnegöl (Vatan) — Domates salçası mubayaa etmek üzere Istanbuldan £elen alıcılar köylere dağılmıştır. Bu sene Babasultan ile diğer dağ köylerinde külliyetli miktarlarda yapılan ve şimdiye kadar alıcı bulunamamasında^ dolayı müstahsil elinde kalan salçalar umumiyetle pey altına alınmıştır. Yalnız alıcılar, teneke yokluğu yüzünden zorluk çekmekte ve bu yüzden salçaların lstanbula nakU-lerl gecikmektedir.
BAŞ .« DİŞ NEZLE/ CRİP/V
V
!
euTu
AGBll*QA KAR)
«1
Kırıklık, Baş, Diş ve Adale Ağrıları
Ed Heri ve en kat'I şekilde yalnız kaşe
GRİPİN
İLE GEÇER Havaların serinlediği bugünlerde alacağınız ilk tedbir evinizde bir kaç G B t P î N bulundurmak olmalıdır.
KALBİ BOZMADAN MİDE VE BÜBKEKLERÎ YORMADAN
ISTIRAPLARI DİNDİRİR.
Lüzumunda günde 3 adet almrr. Taklitlerinden sakmınız ve her
yerde pullu kutularını ısrarla isteyiniz.
İstanbul Defterdarlığından:
Götürü Usulde Muamele Vergisine Tabi Tutulacak Sınaî Müesseselerin
Nazarı Dikkatine:
1 _ 3843 sayılı Muamele vergisi kanununun 27 nci maddesüe haklarında götürü vergi usulünün tatbiki kabul edilmemiş olan mükelleflerden:
a — Muharrik kuvveti 2 beygiri ve işçi sayısı müessese sahibi Ue birlikte onu geçmeyen Trikotaj, plâstik eşya, kundura kalıbı, ökçe, kese kâğıdı, terazi, baskül ve bunların montaj işlerini yapan müesseselerin,
b _ Nüfusu 30 bine kadar olan yerlerde bulunup muharrik kuvvet kullanmıyan ve işçi sayısı müessese sahibi ile birlikte onu geçmi-
yen boyahanelerin,
c — Aşağıda yazılı 3973 numaralı kanunun üçüncü maddesindeki şartlar dairesinde vergiden muaf tutulmuş olan meşin, sahtiyan, vaketa küçük bacak derisinden astarlık ve gön haricinde imal ettikleri bilfarz kösele, glase ve marnken gibi deriler dolayıslle vergiye tâbi olan, muharrik kuvveti 5 beygiri ve işçi sayısı 10 nu geçmiyen tabakhanelerin,
Muamele verglfli Kanununa ek 15/1/Ö41 tarih ve 3973 sayüı kanunla götürü vergi usulüne bağlanmaları kabul edilmiştir.
2 — Yukarıda yazılı müesseselerin ve 3843 sayılı kanunla mükellefiyete girmiş olup da mezkûr kanunun 27 nci maddesinde yazılı götürü vergi şartlarını haiz bulunan (bilfarz muharrik kuvveü 5 beygiri İşçi sayısı onu tecavüz etmiyen marangoz, terzi, kundura imalâthaneleri gibi) müesseselerin, yine 3973 sayılı son kanuna göre, içinde bulunduğumuz 1940 mail yılı vergilerinin de götürü olarak tahakkuk ettirilmesi kabul edilmiştir.
3 _ Yukarıdaki fıkralarda yazılı müesseselere götürü vergi usulünün
tatbik edilebilmesi için bunların işbu ilânı takip eden günden itibaren bir ay içinde yazı ile talepte bulunmaları lâzımdır. Bu talep aşağıda numunesi gösterilen bir istida ile Istanbulda Galata Balıkpazarında Muamele ve İstihlâk Vergileri Merkez Tahakkuk Şefliğine ve Adalar, Beykoz, Sarıyer, Bakırköy Kazalarında Mal Müdürlüklerine yapılacaktır.
4 — 3813 sayılı kanunun 28 inci maddesi mucibince tarh edilip kat'l-leşen götürü vergi İki malî yıl için muteber olur.
940 mali yılı İçin tahakkuk ettirilecek götürü vergiden, müesseselerin aynı sene zarfında beyanname üzerinden ödedikleri vergiler mahsup edilir. (368)
İstHa Numunesi
Muamele ve İstihlâk vergileri Tahakkuk Şefliğine
MUenseae hahlblnln
Soy adı ;.......
Adı : •...........
Adresi :............
> îşi , :............
Varsa, Depo, Şube. Fllyal veya
satış mağazası adresleri : ........
Hesap numarası
Rakam ile
Yazı ile
-
İşçi Adedi:
Motor adedi ;
Motor kuvveti yekûnu
Muamele vergisi kamımı mucibince götürü vergi şartlarını hnlz olduğumdan götürü usulde muamele vergisine tâbi tutulmamı talep
ederim. 16 Kuruşluk Pul
' (Turlh ve İmza)
yemişini atmış
Fazla cereyan istihlâk
eden ampullar kullanıldı*
ğında aynı tuhaflığa düşülür.
Hakikî tasarruf yapmak İsteyen daha az cereyan1 sarfına mukabil daha bol ışık veren TUNGSRAM am-puMarını mubayaa eder.
^ TUNGSRAM
EN ÛZ PÛRAYA-EN 80L ÛYDINLIK
BOURLfi-BİRADERLER
if(TANIUL ANKARA İX,M İR
KXJÇBK TASARRUF MSAPL
•JPMl PLANI
-m
et Liralık
* 22C5 - 2C-V-
S I""") -- se:^ -
S 760 —
J seo Z9t9. -
s r.-c - 2C0O.—
5 100 S500—
JTC E»
Stfi 20 — 6OC0.—
.V-
Türkiye İş Bankasına para yatırmakla yalnız para hU j riktirmif olmaz, aynı zamanda talihinizi de denemiş
olursunuz.
Keşideler: 4 Şubat, 2 Mayıs, 1 Ağustoe, S İkinciteşrin tarihlerinde yapılır.
Kumbaralı ve kumbaram he» saplarında en az eül Uran bulunanlar kuraya dahil edilirler
Devlet Demiryolları İlânları
Muhammen bedeli 24038 (Yirmi dört bin otuz sekiz) lira olan (6(M kalem Ankara hastanesi ahşap eşya ve mobilyası 4/2:1941 Salı günü saat 15 de kapalı zarf usulü ile Ankarada İdare binasında satın alınacaktır.
Bu işe girmek isteyenlerin 1802,85 (Bin çekiz yüz iki lira seksen beş kuruş) liralık muvakkat teminat Ue kanunun tayin ettij-i vesikaları ve tekliflerini aynı gün saat 14 de kadar Komisyon Reisliğine vermeleri lâzımdır.
Şartnameler parasız olarak Ankarada Malzeme dairesinden, Hay-darpaşadu Tesellüm ve Sevk Şefliğinden dağıtılacaktır. (338)
EIİİR TİYATROSU
Komedi Kısmı
Bu akşam Saat 20,30 da . PAŞA HAZRETLERİ
Sahibi ve Neşriyat Müdürü: Emin YALMAN - Basıldığı yütf VATAN MATBAASI