CUMA
ŞUBAT 1941
VATAN EVJ
CACALOCLU No. S2
TELEFON: 24136 Ar: VATAN ist.
^
BAŞ MVHART. İRİ
TEMİN YALI
Fiyatı: 5 Kuruş
Dostluk, Evet, Hem de
Sağlamı... Fakat Kapitülâsyon? Asla...
"Şurası Hatırda Tutulmalıdır ki BuMemlekettelngilizveya Alman
Taraft
arlığı
Yoktu
r ve
Ol
amaz.
Ancak ve Ancak Türk Taraftarlığı ve HakikîSulh Taraftarlığı Var... „
Yazan: Ahmet Emin YALMAN
Türk - İngiliz dostluğunun bir asır evvelisine kadar
uzanan derin kökleri vardır. İki millet; aralarındaki müşterek menfaatleri Kırım muharebesinden evvel keşfetmiş, bunları korumak için beraberce dövüş-müşlerdir. Bütün Avrupa, mirasımızı bir an evvel (almak için bize suikast hazırlarken, İngiltere bizim yaşayabilmemiz için tâ Abdülhamit, istibdadını ku-ncıya kadar, hürriyet ve terakki taraftarlarımızla candan ir. beraberliği yapmıştır.
Bizdeki istibdat Türk ve Rus dostluğunun İngfîlterede libe -rai ve muhafazakâr fırkalar a-rasmda bir kavga mevzuu olması bu dostluğa ancak fasıla verdi. Sonra hâdiselerin şevkiyle geçen harpte karşı karşıya dövüştük. Fakat dostluğumuz bütün bütüne kesilemezdi, çünkü her iki milletin değişmez
menfaatlerine dayanıyordu. İki taraflı bir gafletten sonra bunu beraberce keşfettik ve zorbalığa göğüs vermek ve dünya^ yi yeniden düzen ve emniyete kavuşturmak maksadile elde verdik.
İngiliz - Türk dostluğunun kıymeti yalnız tecavüze karşı kuvvetli bir sed teşkil etmesinde değildir. Yarınki dünyayı dürüst sulh prensiplerine göre kurmak hususunda da çok kıymetli bir âmil hizmetini görecektir.
Bu kadar kıymetli bir dostluk, üzerinde titremiye, itina ile bakılmağa değer. Bunu tehdit eden en küçük tehlikeyi bile, ingiliz ve Türk seciyesinin icap ettirdiği gibi, saffet ve cesaretle münakaşa etmeli, derhal ortadan kaldırmalıyız.
Açıkça söyliyelim ki, biz, İngiliz Korporasyonunun tavır ve hareketinde böyle bir tehlike seziyoruz. İngiliz Korporasyo-nunu iki memleket arasmda bir iktisadî köprü diye sayerva lâyık görürüz, fakat korporasyon bir Şarkî Hindistan şirketi tavrını takmmıya başlarsa ve kapitülâsyon ruhunu hortlatacak
hareketlerde bulunursa derhal gözümüzü açanz. Yalnız kendi iktisadî istiklâlimiz ve haysiyetimiz bakmamdan değil, cidden çok kıymet verdiğimiz İngiliz -Türk dostluğunun tam ahengi bakımından da idlerin düzgün bir hale düşmesine çalışırız.
Dünkü gazetemizde bir kara listeden bahis vardı. İngiliz kor-porasyonoı bir kara liste yapmış Almanyaya mal gönderen tüccarı bu listeye koyuyormuş ve onlardan m'al almıyormuş...
Eğer biz bitaraf bir memleket olsaydık korporasyonun bu usulle iş görmesi meşru bir hareket olurdu. Ingiltereye mahsus malları her beğendiğinden almakta serbest olduğuna göre bu kuvvetini Almanyaya mal gitmesine mâni olmak için kullanmasına kimse bir şey diyemezdi.
Fakat biz bitaraf değiliz, mukadderatını açık ve dürüst bir şekilde İngiltere ile birleştirmiş müttefik bir memleketiz, ingiltere zaferini kendi temsil ettiğimiz sulh ve emniyet davasının bir zaferi sayarız. Bu zafere faydalı olacak her harekete destek olmak ve zararlı hareketlerin önüne geçmek isteriz.
Buradan Almanyaya mal gidiyorsa şu veya bu tüccarm hususî menfaati namına gitmiyor. Taahhütlerini ve mesuliyetini müdrik olan hükCunetimizin
malûmatı altmda ve onun gördüğü lüzum üzerine gidiyor. Çünkü giden malm yerine nakliye sistemimizi, fabrikalarımızı, makinelerimizi sekteye uğramaktan koruyacak bir takım lüzumlu yedek parçalar ve malzeme geliyor.
Hakikî vaziyetin böyle dürüst ve temiz bir manzarası olduğuna göre korporasyonun fuzulî hareketi, İngiltere hesabına hiç bir hakikî kâr temin etmez. Ancak anlaşmazlıklara ve tatsızlıklara yol açar.
Şurası hatırda tutulmalıdır ki bu memlekette de İngiliz veya Alman taraftarlığı yoktur ve olamaz, »ancak ve ancak Türk taraftarlığı ve hakikî sulh taraftarlığı vardır. İngiliz dostluğu Türk taraftarlığına ve hakikî sulh taraftaıiığına uygun bir dostluk olduğu için kalbimizde silinmez bir yeri vardır.
cinde ve ona aykrn bir İngiliz taraftarlığı ve âdeta yeni bir «İngiliz muhipleri cemiyeti ruhu» tasavvur bile kabul edemez.
Ingilterenin galebesini her türk kendi emniyet davası bakımından ister ve buna faydalı olmıya çalışır. Yani bu itibarla tam bir İngiliz taraftandır. Bir takım Türk tüccarına sırf kendi hükümetlerinin kabul ettiği ve meşru bildiği bir muamele yüzünden Alman taraftan damgası vurmıya ve katiyen işlemek kasdinde bulunmadıkları bir suçtan dolayı kendisini ce-zalandırmıya sebep ve mâna tasavvur edilemez.
ingiliz korporasyonunun ve umumiyetle İngiliz dostlarımızın bize emniyet etmeleri ve dostluğumuzun dürüstlüğüne inanmaları en doğru yoldur. Bu dostluğun ahengini arttırmanın, kökünü derinleştirmenin biricik yolu budur.
Ahmet Emin YALMAN
ANTONESKU
Japonya karşısında tnglltereye büyük müzaheretler vaodettl&l hissedilen ROOSEVELT
HARP
Hindisi ana
SİYASÎ SABAH GAZETESİ
48 Saattanberl Dünyayı Düşündüren Siyasi eser:
Türk Bulgar
Beyannamesi
Londra diyor ki:
Naziler Sahiline inerler ve
Orada Kuvvetlenirler İstanbul ve
Yıl: I — Sayı: 182
Yarınki Sayımızda Okuyunuz.
Ege
Yaklaşıyor!
t
Singapura Durmadan AsksrSeykedilivor
Amerikada ve Ingil-terede Japonyanın Sulh Oyanlarına İnanan Yok
Nevyork, 20 (A.A.) — Nevyork gazeteleri ve Amerikan radyoları, Singapur'a mütemadi takviye kıtaatı gönderilmesini, Japonyaya karşı her türlü yatıştırıcı hattı hareketin terkine İşaret eder bir mahiyette telâkki etmektedir. Umumiyetle ifade olunan düşünceye göre, Amerika, ihtl-yatkâr bir vaziyet almıyacaktır. Uzak Şarkta Japonyanın her turlu müstakbel genişlemesine müsamaha olunmryacağınm Amerika Birleşik devletleri tarafından sarih surette bildirilmesi tavsiye edilmektedir, tn-
Yoksa Türk taraftarlığı taui4*Uteı:ıulİA m^parlka Blri^ait dav
Silâh Fabrikalarını Devletleştiriyor
Silâh fabrtkaJartnı devlctfeştlretı ANTONEKO
Berlin, 20 (A.A.) — Bir hususi muhabir bildiriyor:
Völkischer Beobahchter gazetesinin Bükreşteki hususî muhabiri Rumen fabrikalarının Antones. ko'nun emrile askerî hale konulacağını bildirmektedir.
MALEXA SlLÂH FABRİKASI
HÜKÜMETE MAL EDİLDİ
20 (A.A.) — Silâh ve (Devamı; Sa. 5, öu. 1 U>) —
lotlerinin Uzak Şarkta en fena vaziyete karşı koymıya hazırlanmaları lüzumu üzerinde ısrar olunmaktadır.
Yeni Bir Diretnot
Washington, 20 (A.A.) — Amerika bahriye nezareti, yeni 35 bin tonilâtoluk, «Washington» zırhlısrnın, 15 mayısta, yani tayin edüen tarihten altı ay evvel servise gireceğini bildirmiştir.
Washington zırhlısının en mühim ve esaslı silâhı, 40 santimetre kutrunda dokuz toptur. Bu gemi, 1936 -1938 programlarında tasrih edilen zrrhlıdan biridir. Washington, 1938 (Devamı: Sa. 5, SU. 2 de) * *
Bulgaristan Bazı ı htiyatları Silâh Altına Alıyor
Sofya, 20 (A.A.) — Havas: Bulgaristan, son günlerde geçen sene silâh altına alınmış olan efradın yerini tutmak üzere bir miktar ihtiyatı silâh altına çağırmıştır.
Çanakkale Tehdit Altında Kalır...,,
Roma:
Türkiye Realist Siyasetini
Teyit Etmiştir „
Berli
m
Senenin En Mühim
Diplomatik Hâ 'Asesi Budur,,
Belgrat:
ız
d.
öyle Teşebbüsle? İ st'.râk Ederiz..
'i ufK
Im \ anıuuiK'sıni istismara -.ıx .ı*. m ve şu anda nelere hazırlandığı meçhul olan Alman yanın şefi m ııı k
Londra, 20 (A.A.) — Times gazetesi, başmakalesinde de şöyle yazıyor:
Hitler, Balkanlarda kan dök-meksizin hedefine varmak için hep korkutmak siyasetine güveniyor. Romanyaya tatbik edilen tabiye şimdi Yugoslavya ve Bul-
garîstana tatbik olunuyor. Bulga-
(Devamı: Sa. 5, SU. 7 dc) +
Mahlut Yağlar, Kendi Formüllerine de
Uygun
Bir Teneke YağAlıp Tahlil Ettirdik. İçinde Yüzde 16 Su Bulundu
Halbuki Resmî Dairelerin Yağlarda
Su İçin Kabul Etlikleri Azamî Had Nihayet Yüzde Birdir!
Kendi kendimize şöyle düşündük:
«Şu yağlar mahlut, kanun mahlut yağı menettiği halde herhalde dalgınlıkla İstanbul Belediyesi kooperatifine imal ve satış müsaadesi verilmiş, o da bu müsaadeyi 2400 lira mukabilinde eskidenberi yağcılık eden Elmas-oğlu Karaca kardeşlere kiralamış... Bunların hepsi iyi, hoj di-
yelim, fakat acaba satılan yağ, teneke üstündeki formüle uygun mu ?
Mademki bu davaya bir defa atıldık, bari tamam yapalım. Piyasanın herhangi bir dükkânından bir yağ alıp tahlil ettirelim.»
Bu düşünce ile dört kişinin hu-
zurile on sekiz kÜoluk bir teneke
yağ satın aldık. Bunu yağ tahii-(Dovaou Sa. 5, Su I de) —+=
tvietaksa-Hin yerini doldurabileceğini hissettiren Yunan Başvekili KORİZİS
Yunan Taarruzu Devam Ediyor
Mevzii Temizleme Harekâtı
Devam Ediyor
İtalyanların Üç Mukabil Taarruzu Akim Kaldı
Atina, 20 (A.A.) — Atina a-
jansı tebliğ ediyor:
Hükümet makamatı tarafından verilmiş olan emir üzerine Selânı-ğin sivil ahalisinin tahliyesine başlanmış veya böyle bir emrin verilmiş olduğu suretinde Roma radyosunun vermiş olduğu haber, tamamile asılsızdır.
YUNAN TEBLİĞİ
Atina, 20 (A.A.) — Atina a-jansından:
Yunan orduları başkumandanlığının 19 şubat akşamı tarihli ve 116 numaralı resmi tebliği:
Mahdut ve mahalli tathir a-meliyeleri yapılmıştır. Bir miktar esir aldık.
Umumi Emniyet Nezaretinin
19 şubat akşamı tarihli resmî tebliği:
Memleket dahilinde sükûn hüküm sürmektedir.
Milli Piyangonun Bir
Yıllık Kârı 2,620,312!
Maliye Vekili Fuat Ağralının Beyanatı
Edilen KârMillîMüdafaanınHava Kısmına İrad Kaydolunmaktadır
Ankara, 20 (A.A.) — Maliye Vekili Fuat Ağralı Millî Piyango idaresinin faaliyeti etrafında bize aşağıdaki beyanatta bulunmuştur:
Millî Piyango idaresi, 1940 takvim yılına ait bilançosunu ver. mistir. Millî piyangonun geçen yıl zarfındaki hasılatında ve safi kârında mühim bir inkişaf vardır. Avrupa harbinin en buhranlı dev-
resine tesadüf etmesine rağmenı devlet piyangosunda görülen bul inkişafı halkımızın yüksek alâka 1 ve teveccühüne borçluyuz. Niha-; yet halkımız bîr piyango bileti a-| lirken ayni zamanda bir vatanj hizmeti yaptığına da kanidir. Çün kü Milli piyangonun safi kârı san-; timine kadar Milli Müdafaa Vekâleti bütçesinin hava kısmına ira^ (Devamı Sa. 5, SU 1 dc) m < J
Sovyetler ile
ingiltere Anlaşır mı ?
Avam Kamarasında Hariciyd Müsteşarı Su Cevabı Verdi:
"Rusya ile Aramızda Yalnız Küçük Değil, Bir Takım Büyük İhtilâflar da Vardır,,
Londra, 20 (A.A.) — Dün Avam kamarasında işçi partisi azasından B. Cockos, İngiliz -Sovyet müzakereleri meselesini bahis mevzuu etmiş ve bu müzakerelerin ne safhada olduğunu bilmek istemiştir.
Hariciye Müsteşarı B. Butler, 21 kânunusanide ayni mesele
hakkında diğer bir suale cevaben
(Devamı Sa. 6, SU. I de) +
Zelzele
izmir, 20 (A.A.) — Evvelki gece Foça, Karaburun ve Menemen kazalarında uzun süren bir zelzele olmuştur. Bilhassa Foça-da zelzele şiddetli olduğundan halk yataklarından fırlayarak bah çelere çıkmışlardır. Hasar yoktur.
Bugünden itibaren Bir Türlü Ekmek
Radyo gazetesinin bildirdiğine göre milli korunma kanununa istinaden mühim bir tedbir de bugünden itibaren tatbik edilecektir: Tek ekmek.
Ankara, İstanbul, İzmirde yapılacak olan tek tip ekmek, ecnebi maddesi çıkmış yüz kilo buğdaydan 80 . 86 kilo olarak alınacak tek tip undan yapılacak ve buna azamî yüzde on beş çavdar kandırılacaktır.
Bunun haricinde francala, bisküvi ve saire için lâzım gelen unların tesbiti Toprak Ofise veril-
miftir.
Memleketini italyan iatiLisundan kurtaracağına artık herke*! İnandırmış j
ba/nlryan Negüs
Afrikada Harp
Habeşistan
İhtilâli Büyüyor
Mega Garnizonu Teslim Oldu! 600 italyan Esir...
Kahire, 20 (A.A.) — Verilen malûmata göre Habeş vatanperverleri Habeşistanda bulunan İngiliz askerî heyetinin tanzim ettiği plân mucibince Gojjam eyaletinde bir çok İtalyan askeri mevkilerini işgal etmişlerdir.
(Devamı: Sa. 5, Sü. 6 da) XX
Hava Harbi
Londraya Kısa Bir Hücum Yapıldı
/ngilterenin Cenup Kısmiyle tskoçyaya Bombalar Atıldı
Londra, 20 (A.A.) — İngiliz Hava ve Dahili Emniyet nezaretlerinin tebliği:
Dün gecenin Ok saatlerinde düşman tayyareleri cenubî Gal-
de bir şehre hücum etmişlerdir.
(Devamı Sa. 2, SU. 7 de) =*==
26 Şubattan İtibaren Vatan Sütunlarında
Günün
Üstat ve Edip Reşad Nuri Güntekin'in her gün Vatan'da ,,Günün Sesi başlığı altında bir güzel yazısını bulacaksınız.
Arkadaşımız Reşad Nuri Güntekin, ,.Günün Sesi" başlıklı sütununda size günün sesini en tatlı ve ahenktar bir şekilde aksettirecektir.
•II
^eşad Nuri Gön tekin
Neşretmiye Başlıyacağımız Yeni Tefrikalardan Biri:|
Trablusgarp Hatıralarım..,
Yazan: Nuri Paşa
Enver Paşanın kardeşi Nuri Paşanın Trablusgarba iki seferi vardır. Birincisi Trablusgarp harbinde, ikincisi ve asıl meraklısı Umumî Harp esnasında, Mısırın garbında bir cephe kurmak vazifesile... Nuri Paşanın giriştiği iş ve kurduğu teşkilât Umumî Harp tarihinin en meraklı ve
heyecanlı sayfalarından birini
teşkil eder.
En hayalî romanları geride bırakan bu hakikî hikâyeyi çarşamba gününden baîlaya-rak ikinci sayfamızın başında bulacaksınız. Hele günün mühim bir hâdise sahnesi olan Trablusgarpla olan alâkası, bu hatıraları herkese zevkle okutacaktır.
Büyük Tarihî Roman
VATAN
21 - 2 - 941
1(7
YAIAH: M.SAMİ TEZ i,
Üçüncü Ahmet, İsyancıların
Kendisinden Daha Neler isteyeceklerini Düşünüyordu
65
Cesedin bir kemik yığmı haline gelmesinden sonra köpekler de dağıldı ve meydanda yalnız İbrahim Paşanın sarayın yüksek taş duvarlarına karşı sırıtan korkunç bakiyesi kaldı.
Sarayın bu hissizliğine rağmen İstanbullulardan bir çoğu bir ö-lüye karşı bu derece zalimane hareket edilmesine müteessir ol-nıu^land1!. Onun için destanlar ya-pildi ve bir müddet soma dillerde dolaşmağa başladı.
Perşembe günü koptu galebe O tak lan m cümle oldu harabe Leşimi çıkardı bilin araba Üryan olup kaldığıma ağlarım
On üç yıldır bende «ettim veza-
ret
Bunca evkaf yaptım, ettim a-
karet
Lâyık mıdır bana bunca hakaret
Hakaretle öldüğüme ağlarım
Varın yölen oğlum giysün karayı
Çıraklarım gitsün beni arayı Harab olsun Usküdann sarayı Düşmanlara kaldığıma ağlarım
İmdat edin bana kırklar, yediler
İbrahim Paşayı maktul dediler
Leşimi cümle köpekler yediler Namazım kılınmağına ağlarım d)
XV
Dışarda bu faaliyet devam c-derken, sarayın içindeki isyan e-le basılan her yana çöken dehşet ve korkudan cesaret alarak son arzuiannı yerine getirmek için faaliyete geçtiler.
tapiri zaide eteklerini beline do ladı. Sarayın matomî bir sükûn hüküm süren koridorlarında çalımlı çalımlı bor hayli <lo4aşıp /u ah ile bir kaç defa müşavere etti ve nrhajet Rarüasaade ağasına hünkârın huzuruna kabul e-dilmek niyazında bulunduğunu söyleyip bir kenarda beklemiye
koyuldu.
Üçüncü Ahmet, isyancrlann arzularım yerine getirmiş olmakla beraber onların kendisinden daha neler istiy*eceklerim teem-mul edip duruyordu.
İspiri zade yer öpüp huzurunda el pençe divan durunca ancak iaitilebilen bir ses vc nikbin bir eda ile:
— Efendi hazretleri arzunuz nedir?
Diye sorabildi.
Ispın zade önüne bakıyor ve her bir kelimesi padişahın kalbinde derin birer elem ve mak-hurryet yaratan şu sözleri mırıldanıyordu.
— Efendimiz 'kul taifesi her diledikleri verildiği halde sarayı hümayun «muvacehesinde hay-kırıp hücum için fırsat gözlerler. Edep ve terbiyeden uzak bu akur kütle, hâşa «üırnne hâşa efendimizin terki saltanat eylemesini ve illa îfberin fenaya varacağını söylerler.
Saraym kubbelerine yıldırım düşse, müzehhep duvarlar yıkılsa, ve Üçüncü Ahmet bu enkaz yığının altında kalea belki bu söz karşmnda kapıldığı dehşet ve heyecana ancak düşebilirdi.
Terki saltanat etmek... Yani her dilediğinin derhal karşısında oluverdiğini görmekten cüda düş mek, her muhali mümkün kılan sihirli kudretten mahrum kalmak...
Bu olur şey imi idi hiç?
Saltanat sürdüğü demlerde geçirdiği zevk ve safa, safha safha gözlerinin önünde canlandı. Sarayını dolduran güzel kadınlar karşısında sıraya dizildiler. Lâle sofalarının, helva sohbetlerinin bütün hususiyetleri onu yeniden heyecanlandırdı ve sonra bütün bir hayat derrvdk olan bu dünya nimetlerinden uzak kalmanın a-zabına düşündü.
Saltanattan vazgeçmek, bu ha yattan vazgeçmek demekti. Hayattan mı? Belki de o da lbra-hm Paça gibi sarayın karanlık bir dehlizine bir itilip, boynuna takılacak yağlı bir kementle ahret yolculuğuna çıkarılacaktı
ölmek, Allahftan sonra dünya, nın yüoe varlığı iken, hattâ dünya yüzünde AMahın gölgesi sayılırken ötmdk...
Olamazdı bu ve:
— Aslal
Dermek için dudakları kıpırdadı. Fakat bu kelimeyi söyleye-
bilmek kudretini kendinde bulamadı.
İspiri zadının ısrarla kendine dikücn gözleri karşısında titredi ve onu karşıtıma gelip kendinden
canını îstiyen Azrail sandı.
ölmdk. ne korikunç şeydi bu. Derm bir makthuriyet içinde:
— Efendi hazretleri bunu neye daha evvel söylemedkıiz. Mademki kasrt canımıza idi, Neye başka canlara kıydırıp elimizi kana buladımz. dedi.
— Üzülmeyiniz efendimiz, i-lâhî mukadderata tebdil kulların elinde değildir. hayatınıza do-kunulmıyacakftır ve âhtri ömrünüzü tâat ve ibadat ile imrar e-dip hakikin cennetine nail olmak fırsata kazanacaksınız. İbadullahın yükünü nahif omuzlarınızdan atınız, bilerek veya bt&mi-yercJk günah işlemekten kurtulursunuz.
— Hayatımıza kast olunmıya-cak mı, uzlet kölesinde ibadetle vakit geçirmejmize müsaade olunacak mı, buna söz veriyor musunuz?
ispiri. Üçüncü Ahmedin pek çabuk yumuşadığını ve ufak bir tereddüdün belki de kıvamına geben isteri yeniden ait üst edebileceğini düşünerek mutavassıt
rolü oynamak vaziyetini terketti ve:
— Eğer siz, kendi rızanızla saltanatı tedefederseniz, canınıza dok unu 1 m ı y a c a kt 11.
— Efendi hazretleri, yemin eder misin?
— Yemin ederim efendimiz.
— Evlâdü iyaJimizin de perişan olduğunu görerek kalbimizi drlhun ûtmıyec elesin iz değil mi?
( Arkası Var )
[1] Lâle devri (Ahmet Refik).
Balıkçılarımızın Hayırlı Bir Teberrnu
Dancada misafir bulunan istanbul balıkçı gırgırları sahiplerinden, Fenerli Hüseyin, Şükrü, Muharrem, Yakup, Erefclili Bekir, Hafız Mahmut, Ahmet, Ali, Dursun, Ali Kara-temel, Zekertya, Şemseddin, Çivili Mehmet Hakkı, Mustafa, Saffet, Ha-sibi, Davut, Kemal, terzi Ömer, E-reg-1111 Hüseyin, Hüseyin Menekşe, Yahya reisler Darıca C. H. P. idare heyetine müracaatla nahiyemizde 23. 2.941 pazar günü açılacak olan halk odamıza 310 lira krymetlnde Mar-koni vo akümülâtörlü bir radyo armağan etmişlerdir.
TAKVİM
21 ŞUBAT 1941 1
0 UMA
AY:2 - GÜN: 52 - Kasım: 106
BUM t: 1356 — ŞUBAT: 8
HİCRİ: 1360 — Muharrem: 24
VAMM ZEVALİ EZANİ
GÜNEŞ: 7,50 1,20
ÖÛLE: ' 13,28 7.40
İKİNDİ: 16,26 9,38
AKŞAM: 18,48 12,00
YATSI: 20,19 un
İMSAK: 5,10 11,23
• *
«t
mm
• * • ¦ v
— * Sı
• * m
Belediye Haberleri:
Vali Dün Et
Toptancılariyle Ooruştu
Bugün Mutavassıt Toptancılarla Görüşecek
Vali ve Belediye Reisi doktor Lûlfı Kindar et fiyatları narhının muhafazası için alâkadar tüccarları dün yanma çağırmış, ve son vaziyetler hakkında mütalâalarını aorm uçtur.
Bu »mütalâaları dinledikten sonra koyunların getirildiği yerlerden alınan son haberler de tetkik edilmiş, toptancıların vaziyetleri Valinin noktai nazarını takviye eder bir halde tecelli ettirin, den neticede bugünkü narhlar dahilinde perakende satış yapılabileceği kanaati hasıl olmuştur. Yalnız büyük toptancılarla kasaplar arasında kasapların sermayesizlik yüzünden doğrudan doğruya kendi namlarına et alamadıklarından »mutavassıt rolü oynayan dört «beş yarım toptancının kilo başına 3.5 kuruşu geçmemek tart ite makul bir kârla iktifa ettikleri takdirde bugünkü narhın temini kabil olacaktır.
Bugün Vali bu yarım toptancı, lan dinleyecektir.
Gıda Maddeleri İçin Yeni Bir Karar
Gıda maddeleri imal eden fabrikaların ajnbalâjları üzerine kilo miktarı ve terkiplerile toptan fiyatlarını koymaları kararlaştırılmış ve bu hususta İstanbul Belediyesince kazalara tamim yapılmıştır. Bu auretle ambalajlar üre. rinde toptan fiyat görülecek, halk perakende fiyat arasındaki farkı görerek aldanmamı? olacaktır.
Sirkeci Meydanı Açılıyor
Sirkeci »meydanının açılma plânları şon seklini almaçtır. Şimdiki halde istimlâk edilerek yıkılan Beşir Kemal eczanesi karşısındaki köşe meydan haline getirilecek ve bunun istasyon tarafına tramvay durak mahalli ve buradan tramvay caddesine geçmek için de bir merdiven yapılacak-trr. İleride de istasyon binası hizasına kadar olan kısım istimlâk edilerek yıkılacak ve bu suretle meydanın açılması tamamlanacaktır.
Ev Bacaları Temizlenecek
Ev bacalarının on iki ayda bir defa temizlettirilmesi için İstanbul Belediyesi bir talimatname hazırlamaktadır. 'Herkes senede bir defa bacasını temizlemek mec buriyetinde kalacaktır.
Şehirde Dikilecek Ağaçlar
Şehrin muhtelif yerlerine dikilecek ağaçlardan 1500 fidan Is-tartbui Belediyesine e an ubay a a edilerek »tayin olunan yerlere konulmak üzere Bahçeler müdürlüğüne verilmiştir.
, Belediye İktisat Müdürü
Geliyor
Fiyat Murakabe komisyonuna ait bazı temaslarda bulunmak üzere Ankaraya giden Belediye İktisat müdürü Saffet yarın Istan-bula gelecektir.
Ayakkabılarda Tüccarın Kâr Haddi Tesbit Edildi
Fakat Alınan Bu Karar İhtikârı Onleyemiyecek
Gene 30 - 35 Liraya Ayakkabı Satılabilecek
Dün toplanan Fiyat Murakabe komisyonu Sümerbank, Ayakkabıcılar Birlimi, Deri ve Kösele İthalâtçılar Birliği ile diğer yefler-den ayakkabıların maliyeti hakkında alınan raporları tetkik etmiş ve ayakkabı fiyatlarındaki kâr nısfbetini tesbit etmiştir.
Bu karara göre hazır ayakkabılar üç smıfa ayrılmıştır. Brlû-<mum hazır ayakkabıların sermayesi 8 liraya kadar olanlardan yüzde yirmi beç kâr, sermayesi on iki liraya kadar olan ayakkabılardan yüzde otuz beş kâr, maliyeti on iki liradan fazJİa olan a-yakkabılardan da yüzde elli kâr nisbeti kabur edilmiştir.
Hususi ısmarlama ayakkabıların isçi emeği nazarı dikkate alındığından <bu gibi satışlar komisyonun kabul ©tıtigi yüzde nis-
beti nddki kartlara yüzde yirmi da. ha fazla gayrisaiî kâr ahnması da kabul edilmiştir.
Bu vaziyete göre ısmarlama a-yakkabtlarda meselâ 12 lira ma-liyeii olan bir çift ayakkabxld komisyon 9,60 lırd kâr kabul etmiştir. *
Fiyat Murakabe komisyonunun koylmuş olduğu kâr mabetlerinin büyük bir $ey değujtirmiyeceği heeap neticesinde anlaşılmaktadır. Çünkü 'bu şekilde de yine a-yakkabı satan dükkânların vitrin, lerinde ertuz bes Nrahk etiketler görüJebılexekrtu. Maliyeti 15 lira olan ibir çifc ('hususî ısmarlama) ayakkabı 2 7 liraya satılabilecektir.
Bu hare göre şimdiye kadar boş yere -tetkikat yapılmış ve a-yakkabı ihtikârı (yaprldığı iddia edilmiştir.
Büyük Mikyasta Yapağı
Kaçakçılığı
Bazı Tüccarlar İhraç Olunan derilerin Üzerinde kapağı Kaçırıyorlarmış
Yapağı Standardlzasyonn Kararnamesi Hazırlanıyor
Bazı deri ihracatçılarının Almanya ve bilhassa ltalyaya gönderdikleri derilerin üzerinde yapağı bırakükWı haber alınmıştır. Yapağı ihracatuun memnu olduğu halde bu tüccarların bu suretle kaçakçılık yaptıkları nazarı itibara alınarak bunun önüne geçmek üzere yeni tedbirler alınacağı bildirilmektedir.
Hattâ bazı müşterilerin ihracatçılarımızdan küçük yaş hayvan derileri satın alırken derilerin falan evsafta vc filân ağırıkı.ı olmalarını ileri sürmelerinin deri üzerinde yapağı bırakılmasını temin için olduğu 'bazı eksperler tarafından söylenmektedir.
Bu vaziyet bugüne kadar bir yapağı kaçakçılığı_yapıldığını göstermektedir.
öğrendiğimize göre Ticaret Vekâleti bu vaziyeti nazarı dik-<ate alarak bir deri standardizas. yonu kararnamesi hazırlamaktadır. Bu kararnamede ihraç edilecek küçük baş hayvan derilerinin evsafı tesbit edilecedotir.
Bundan böyle yapağı gibi millî sanayide lüzumlu bir maddenin bu gibi hilelerle ihracına müsaade edilmemesi rçin de lâzım gelen tedbirlerin alınabileceği tahmin
ediliyor.
öğrendiğimize göre Ticaret
Vekâleti bir çok ihracat maddelerinin standardizaayonu için çalışmaktadır. Yakında bu hususta bir kararname çıkacağı da söylenmektedir.
-o
Maarif Haberleri:
Fen Fakültesi Eczacı Talebeleri İçin Yeni Bir Laboratuar
Fen Fakültesinde F. K. B. sınıfı eczacı talebeleri için yüz kişilik bir laboratuar yaptırılmıştır. Kimya Enstitüsü laboratuarlarını da genişletmek için Hilâl matbaasının satın alınması takarrür etmiş ve satın alma müzakeresine başlanmıştır.
Doçentlerin İmtihanına Mart
Sonunda Başlanıyor
, Üniversitede şimdiye kadar imtihan vermiyen doçentlerin imtihanlarına mart sonunda bağlanacaktır.
•jf Üniversite kütüphane işlerinde talebeyi tenvir etmek ve
kütüphane işlerinde çalışacaklara yol göstermek üzere, Üniversite kütüphanesi müdürü Fehmiye bir eser yazdırmış ve tabettirmeğe başlamıştır.
Piyasa Haberleri:
Portekizden Eczayi Tıbbiye Getirtiliyor
Porfekizin muhtelif firmaları memleketimize müracaat ederek bize eczayı tıbbiye vermek bizden kitre satın almak istediklerini
bildirmişlerdir.
Memleketin eczayı tıbbiyeye olan ihtiyacı bakımından Portekiz firmalarının bu teklifi alâkadar mehafil taraitndan çok müsait bir şekilde karşılanmış ve istanbul birlikleri kitre tüccarlarına bjr tamimle vaziyeti bildirmiştir.
Tüccarların Portekiz ftrmala-rüe temasa geçecekleri söylenmekledir. Yakında Portekizden eczayı tıbbiye rtlhali beklenebilir.
Hubuûat Tüccarları Bayanname Vermeğe
Başladitar
Hükümetin fazla buğday, arpa, çavdar ve yulafa el koyma kararı üzerine bu gibi hububatı ellerinde bulunduranların dört gün zarfında Vilâyete bir beyanname vermeleri Mıntaka Ticaret müdürlüğü tarafından alâkadarlara ilân edinmiştir.
Bu gibi tüccarlar dört gün zarfında Vilâyete ellerindeki hububat için lâzım gelen beyannameyi vereceklerdir.
İsveçten 55 Ton Çivi Getirtiliyor
Son zamanlarda memleketin ihtiyacı olan çivi için bir çok memleketlerle temaslara devam edilmektedir.
Haber aldığımıza göre İsveçten 55 ton çivinin getirtilmesi için lâzjm gelen kütün muameleler ik. mal edilmiştir.
Taşranın İhtiyacı Olan Lâstikler
Gönderiliyor
Memleketimize ithal- edilen lâstikierin latambuldaki tevzi işi nihayet feuirmaştur. Bugünden itibaren taşraya tevzi edilecek lâstiklerin gönderil/meşine başlanacaktır.
Resmî müessesat ihtiyaçlarını bağlı oldukları Vekâlet vasıtasile temin edeceklerinden ihtiyaç listelerini Vekâletlere göndermeleri bildirilmiştir.
Bir Nışadır Muhtekiri Mahkemeye Verildi
Dün toplanan Fiyat Murakabe komisyonu tarafından Romanya-dan gotirttigi nışadırları Fiyat Murakabe komisyonunun koyduğu fiyattan fadaya «attığı tesbit edilen Aleksandr Cavuri ihtikâr suçundan Müdd e iumum iliğe ve -rilmiştir.
Dünkü İhracatımız
Dün yabancı memleketlere 150 bin liralık ihracat yapılmıştır. Bu ihracatın t>6 bin lirasını Alman-yaya sevkedilen yaprak tütün, 1 8 bin lirasını Yunanistana ihraç edilen taze torik ve 7 bin lirasını da Almamyaya ihraç edrlen iç fındık teşkil etmektedir.
o
Florya Plajı Kiralanıyor
Florya plajının bu sene Belediyeye ait köşklerle beraber ve üç sene müddetle kiraya verileceğini yazmıştık. Belediye Daimî encümeni kira şartnamesini tetkik etmektedir. Ve derhal müzayedeye çıkarılacaktır.
GÖNDEN
Şüph Ediy
e mı
or
Büyük bir bakkal dükkânının camekânında, bir şişe üzerindeki (?) işareti nazarı dikkatimi çekti. Durdum ve neye delâlet ettiğini anlamak için bu büyük istifhamın altındaki yazıyı oku dum:
YAŞ ÜZÜM SUYUNDAN MAMUL SİRKE
Nekadar tuhaf değil mi? Acaba sirke şişesinin üzerindeki bu (?) ın hikmeti ne olabilir? İşte merak ettiğim cihet bu!..
Yoksa?.- Evet, yoksa; bu sirkeyi imal eden müessese malından şüphe mi ediyor, dersiniz?!..
Antika
— Evet.. ^Fırtına çıktı. Kotra devrildi, ü da denize duştu.
— Kurtaramadılar, öyle mi?
— Kimsenin kazadan haberi olmadı. Denizde olduğunu bilmiyorlardı.
Bana hayret ettim. ÇUnkU ben bu kazayı bir kayık yansı cananında olmuş farzedlyor-dum. Denize yapyalnız çıktığını, yanında k km senin bulunmadığını biç hatırıma getirmemiştim.
— Ev halkının denizde olduğunu bllmeyl-şl garip...
— Hiç deftll... «O» yalnız geçmesini severdi. Bazaıı bütün bir gün ve bir gece denizde kalır, sonra da gelir, o kulübede yatardı.
— Korkmaz mıydı?
— Korkmak mı? O hiç bir peyden korkmazdı.
— Maksim, hoyle yalnız gezmesine bir şey demez ml İdi?
Sözümü kısa kesmek Jstiycn bir tavırla adanı:
— Bilmiyorum, dedi ve sustu.
Bu bahsi kapamakla Maksime ml, ı;. bekaya mı, hangisine dostluk gösteriyordu, anlayamadım.
— Yüzerek kurtulabilirdi. Demek kl, hava çok fena idi, öyle ml?
— Her halde öyle olacak.
— Cesedi ne kadar zaman sonra buldular?
— İki ay kadar sonra...
Halbuki ben cesetlerin hemen kenara atıl-
Dafne efo
31
A. E. Yalman
dığ-ını zannederdim. Suallerime devam ettim: ,
— Nerede bulundu? ı
— Buradan kırk mil kadar uzakta...
— Bu kadar zaman sonra o olduğunu nasıl anladılar?
Her sualime güçlükle cevap veriyordu. Mü teesslr görünüyordu. Yoksa o da mı Bebe-kaya açıktı?
— Maksim gidip cesedi telhis etti.
Artık bir şey sormak İstemiyordum. Tiksinmiş gibi idim. Kendi kendimden nefret e-dlyordum. «Hakikati anlamak İçin bir İnsanın hayatı bu kadar eşelenmez, ayıptır» diyordum. Kim bilir, bu suallerim clolayihllo Frank beni ne kııdar tenkit etmiştir. Başka şeylerden bahsetmece başladım. Bahçeden, ağaçlardan etraftaki gördüğüm güzelllkler-deıı... . «
Frank'ta ürkek bir hal vardı. Ayni nevi suallere tekrar manız kalmaktan korkuyordu. Aramızda gergin bir hava peyda ouııus-tu. Bunu her ne bahasına olursa oIhuii dağıtmam lâzımdı. Cesaretimi toplayarak sö-
ze başladım:
— Beni ayıplıyorsunuz Frank, bunu biliyorum, hissediyorum. Bu kadar sual sorma' mı, her şeyi öğrenmek için bu derece tecessüs göstermemi elbette tenkit ediyorsunuz. Haklısınız. Fakat bunun sebebi, çirkin bir tecessüs ve merak değil, emin olunuz... Kendimi burada, bu kibar Manderlev muhli İndo o kadar yabancı ve zavallı hissediyorum kl, size anlatamam. Benim yetiştiğim muhit t)iç buna benzemezdi. Buradaki İnsanlar daima bana tenkitli gözlerle bakıyorlar. Beni bir düzüye Rebeka ile mukayese ediyorlar ve hep aleyhime karar veriyorlar. Kendimden emin değilim. Maksim ile evleıunemell İdim, ona lâyık değilim. Mesut olamıyacağız diye korkuyorum.
Herkca bana bakarak: «Rebeka ne kadar başka idi» diyor, yahut ta bana öyle geliyor. Bu sözleri bir hamlede nefes almadan söy*
lemistim. Artık Içüııdekl kurdu ortaya atmış ve rahatlanmı^ı mu Frank sıkılgan, fakat İkna edici bir tavırla söze başladı:
— Böyle düşünmeyiniz. Ben kendi hesa-
bının sizin Maksimle evlendiğinize çok memnunum. Hayatı tamaınlle değişti. Sizinle mesut olacağına kanaatim var. Sizde ferahlatan, iç açan bir hal var. Manderlev muhitinden olmayışınız mükemmel bir şey, buna emin olunuz. Herkesin sizi tenkit edişine gelince böyle bir şey yoktur. Ben hiç işitmedim. Şayet böyle bir şey olmuşsa da emin olunuz kl, sizi tanımadıkları içindir. Bir daha tekerrür etmesine imkan yoktur.
— Teşekkür ederim, Frank, çok naziksiniz. İnsanlar beni beğenmiyor, buna eminim. Fakat ne yapayım, güzel değilim. Nefsime İtimadım yok, sıkılganım. Fazla bir zekam da yok. Kusurlarımı her dakika görüyor, hissediyor ve müteessir oluyorum.
— Hiç doğru değil.. Size öyle geliyor.
— Doğru olmryan nedir?
— Sizde bütün bu saydığınız şeyler bu şekilde değildir. Sizi çok lyl tanımıyorum. Fakat zeki olduğunuza emlnün. Sonra sakin ve güzel bir ahlâkınız var. Çok dürüstsünüz. E-min olunuz kl, bu meziyetlerin parlak bir güzellikten ziyade kıymeti vardır.
Frank, bu sözleri söylerken çok heyecanlı idi. Rcbekaya dair bir tek söz söylememişti. Fakat onu beğendiğini, takdir ettiğini hissediyordum. Kim bilir bu kadın ne kadar iyi ve mükemmel İdi kl, herkes onu beğeniyor ve seviyordu.
Frank sözüne devam etti:
( Arkası Var )
işte size «Takvimei > nin «Antika merakı» başlıklı fıkrasının bazı satırları:
«Memleketimizde antika eşya merakı artıyor. Geçenlerde bir dostumla tanıdığım bir antikacıya uğradım. Bir kenarda unutulmuş gibi duran bir çeşmi bülbül vazoyu çıkartır çıkartmaz koltuklardan birinde oturan başka bir müşterinin gözleri açıldı. Benimle pazarlık uymadı. Bir gün sonra tekrar uğradım.
— Şu geçen gün baktığım parçayı çıkar da bîr daha göreyim.
Mağaza sahibi güldü.
— Satıldı efendim. Hem de o gün...
— Acayip!
— Evet. Siz geldiğiniz zaman mağazada biri vardı ya. O aldı.
— O halde işler kesat değil...
— Ne münasebet! Yalnız satacak mal bulamıyoruz.»
Doğrusu bu ya! Benim zihnimi antikacının cevabına takıldı, kaldı». Çünkü antikacının antika bu. lamama&ını akıl almıyor, öyle
ya! Kübik şairlerle, şiirleri ne güne duruyor?...
Bâzı sütçülerin hüneri
Bilmem duydunuz mu? Gazetelerin yazdıklarına göre, tstan-buU 8,000 küo süt geliyor, fakat
15,000 kilo süt satılıyormuş.
Şimdi «uc belki det «Bu «asti olur? Geri kalan 7,000 kilo süt nereden temin ediliyor?» diyeceksiniz. Diyeceksiniz ama, o zaman da, sütüne güvendiğiniz bazı sütçülerin, meşhur Hint fa-kirlerinkinden daha büyük hünerler gösterdiklerini bilmediğiniz anlaşılacak... Eğer, bu sütçülerin marifetlerini bilmiyorsanız, ben 6ÖyIiyeyim:
Terkos musluğundan süt akıtmak!... »
Diyor kî:
İngiliz İaşe Nazırı Lort Walton diyor ki:
«— Et meselesinde, nisbeten basit bir işle karşılaştık. Akdeniz-de asker nakli için muayyen büyüklükte ve muayyen süratte gemilere ihtiyaç vardı. Bu gemiler daha evvel tngiltereye et getiriyordu. Bittabi hükümet gemilere vazıyet etti ve muhteşem zaferler kazandık. Sığırla Bardia'dan birini tercih etmek icap ediyordu. Tercihimizi hiç düşünmeden yaptık.»
Bence, bu beyanatta bir eksiklik var gibi... Çünkü, et meselesinin halledilip, edilmediğinden bahsedilmiyor. Yoksa, İngilizler Bardia'da bir çok sığırla karşılaştılar da, kimseye duyurmak istemiyorlar mı dersiniz?...
i
Yün kaçakçıları
Son günlerde bazı Avrup* memleketlerine külliyetli miktarda koyun derisi ihraç edilmiş. Bu. na bir şey diyecek yok. Fakat bu deriler yünleri alınmadan satılıyormuş. Halbuki yün ihracı yasaktır. İşte burada mesele başka şekil alıyor değil mi?
Bu yüzden yerli sanayiimiz iptidai maddelerden mahrum kalıyormuş.
Görüyorsunuz ya! Bu da kaçakçılığın başka türlüsü... Bana
kalırsa, bu işi yapan adamların tüylerini bir bir yolmak lâzımda ki, bir daha ihraç ettikleri derile* rin yünlerini yolmayı unutmasın* lar!...
Sahabettin UZUNKAYA
Topkapıda Büyük Bir Su Deposu
Belediye Topkapı haricinde mezarlığın köşesinde çok büyük bir yeraltı su deposu yaptırmağa başlamıştır. Yangın olduğu zaman itfaiye bu havuzdan istifada; edecektir.
A'
VATAN
21 - 2 . 941
Ankaradan Reportajlar
1 urk Paraşütçüsü
Kanat üzerindeki Türk Genci Şahlandı,
Yaşasın Türkiye!,,
Diye Bağırdı, Kendini Boşluğa Attı...
Yazan: AHMET EMİN YALMAN
Siyâsi İcmal
t
t
Bu harbin iWc devreei bir umacı yarattı: Alman paraşütçüsü...
Bu umacı etrafında Alman propagandası efsaneler uydurdu: Yakarmuş, yikarmış, yakınına geleni çarparın »ş, mış, mrç...
ParaşiKçülügün bu kadar e-hemmiyetli bir rol oynadığı ve zihinlere yer erttigi sırada Türk paraşütçüsü ne hakledir? An-karada bulunduğum «ırada bunu yakından görmek istedim. Türk-kucunun kıymetli Umum diidürü B. Oaman Nuriye gittim. Bana Türkkuçunun çok esaslı surette kurulmuş olan tesisatını, paTaşüt talimlerini, paraşüt kulesinden atlayışları gösterdi Neticede kanaat getirdim ki, Türk paraşütçüsü, azmi, cesareti ve bilgisi sayesinde çok ileri gitmiş paraşüt-çüiîlkte en ön safita yer almıştır.
Paraşütten bahsedenken şunu
gözönüne gctimvcik lâzımdır ki» paraşütçülük oesaretın ve aefse hâkimiyetin en ince bir imtihanıdır. İçinde bir koltuğa yaslanıp oturduğunuz bir tayyarenin kapısı, yerden yüzlerce metre yük-sejtKkie açılacak, buradan kendinizi boşluğa koyuvereceğiniz. Bir an için cazibe kanunlarına tâbi bir cisim halinde tabiat ka-Dunlarının iradesiz bir esiri halinde kalacaksınız. Fakat bu hal sizi üzkütmiyıeccik. nefsinize hâkimiyetinizi sarsjmıyacak. Paraşütünüzün kolunu tam zamanında tutup çekeceksiniz*
O zaman başa razın üstünde kocaman bir beyaz ipek »emsiye açılacak, cazibe kanununa karşı ısuMüuiıııı uân oUnif olacaktı- j ruz. GöÛcle yer arasında şemsiyesini açıp seyahate çıkmış bir yolcu rahatta ve hazzı ile etrafı seyredeceksiniz, paraşütün iplerini çekerek dümen kuHanacak ve yerde ineceğiniz yeri seçeceksiniz- Oraya varınca ük tazyikin ayaklarınıza gelmemesine bakarak kendinizi usttalkkla yana ata-
ıi kolay, ama boşluğa atıhnak insan için o kadar yeni bir şey ki, tereddüt etmeden bunu yanmak için oesarett ister. Sonra kfcndinizK ve paraşütünüze tam güven ister. Ya kendinizi kaybederek ipi çekemezseniz, ya çektiğiniz ip her nasdsa açılmazsa? O zaman bir, iki saniye sonra yerin bir noktasında yamyassı bir yığıntı halini almanızı beklemek lâzrm-..
Tüılc pa raşütçüsü, cesa re t inin ve bilgisinin yükedkliğini geçen Cumhuriyet bayrammda fert halinde değil, e Mi kişilik bir takım halinde göstermiştir. Paraşütçü lükte hrçfcİT ye*de bu kadar geniş bir tecrübe yapılmamış ve yapılan küçük tecrübe ter bizde olduğu kadar iyi netice vermemiştir. Elli kişilik takamın yaptığı tecrübe. Türk gencinin havacılığa ne kadar istidadı olduğuna ve havacılığın icap ettirdiği yüksek meziyetleri ne kadar iyi bir şekilde nefsinde topladığına en iyi bir imtihandır.
29 İlktesin 1940 günü Anka-rada şehir civarında ahi tayyare küçük fasılalarla uçmuftuT. Gümrük daİTesi civarında tasarlanan bir meydan ürerine gelinince sekiz yüz ilâ bin metre irtifaında tayyarelerin kapısı açılmıştır.
Her tayyarede sekiz, on genç vardı. Her tayyarenin kapısından da bir defada ancak bir kişi geçip atlayabilir. Bütün tayyareler de bulunan paraşütçülerin âdeta bir insan salkımı peklinde, gözün fasılaları sezemiyeceği bir şekilde tayyareden fırlayıp paraşütlerini açıklan görülmüştür. Bütün bu iş tayyarenin iki yüz kilometre sÜTatl'e meydan üzerinden bir tek defa uçtuğu sırada ohnuçtur. Eğer gönçlerden yalnız biri, boşluğun eşiğinde bir tek saniye tereddüt etseydi altmış metreye ya. kın mesafe gibi bir fark olur, arkadan atlayışların 'butun ahengi bozulur ve daha sonra atayanların hangi tarafa düşeceği ve bir bina yığınına rastgelip gelmıye-ceği hesap kabul etmezdi.
Düşünün bir kere ki, bir ;>ani-ye, âdeta söyleyişle (yüz yirmi bir) diyecek kadar bir zaimandan
İşte her Türk gencinin bu atlayışı tereddütsüz surette yapması sayesindedir ki, altı tayyareden at/Uyan e-tli genç paraşütçü iki yüz metre murabbaı genişliğinde bir sahaya hemen ayni saniyede düşmüşler ve bu hareketin mânasını anttyanlarm gözünde en parlak bir havacılık imtihanı geçirmişlerdir. Edli gençten hiç birinde bu zor tecrübe neticesinde en ufak bir çizik ve bere gö rinkn em işt ir.
Bu gençlerin havacılıkla uğraşmağa başlamasından beri ancak üç ay zaman geçmişti. Bu kadar 4>ir zaman için istisnasız surette elli gencin böyle ince brr andan geçecek kadar o4günlük peyda etmesi, Türk gençliğinin havacılığa ne kadar istidadı olduğuna ve henhangi bir işte i-yi talâm ve teıibiye, iyi sevk ve idare sayesinde ne kadar yüksek verim temin edebileceğine güzel bir delildir.
Bir paraşütçü (yalhnj kapalı yolcu tayyaresinin kapısını açıp atlamaz. Asbİ hizmet, açık askerî tayyareden olacaktır. Bunun i-çm Tütkakuşumm talim ve terbiye esasları arasında açık tayyarenin kanadı üzerine tırmanmak ve oradan boşluğa atlamak ta vardır.
Geçenlerde, bir genç paraşütçü, atlamak maksadile kanadın üstüne tırmanmış, orada boşlukla karşılaşınca başı dönmüş, atlamakta tereddüt etmiş. O zaman tayyarede bulunan öğretmen sadece demiş ki:
— Oğlum, kanadın üzerine çıkıp ta atlamakta tereddüt gösteren ilk Türk genci sensin!
O zaman Türk genci şahlanmış:
— Yaşasın Türkiye! Diye bağırmış ve kendini
boşluğa atmıştır.
Tü rkkuşu tesisatmd a h avaoı Türk gencinin yalnız cesaret ve bilgisi üe karşılanmadım. Kaza ihtimallerini sıfıra indiren bir çalışma tarzının yüksek eserlerini, göğsüm kalbararak, gördüm. Bunun ne demek olduğunun ve nasıl yapıldığının hikâyesini gtele-cek yazımda anlatacağım. ı
Bir Doktoru Öldürmek istediler!
Bakırköy Akıl Hastanesinde Eli Bıçaklı Bir Hademe..
Meşhut suçlara bakan asliye dördüncü ceza mahkemesi dün öğlleden sonra Bakırköy Akıl hastanesi laboratuar şefi doktor Neşet Halil özkanj öldürmek için üstüne bıçakla yürüyen hastanenin eski hademesinden Muhsin
Karadumanın duruşmasına başladı. Hâdisenin tam on şahidi vardı. Duruşma bir buçuk saat
kadar sürdü. 5an^'crin ve davacı
doktorun anlattığına göre hâdise
şöyle olmuştur:
Muhsin Karaduman hastane
laboratuarında hademe imiş. Elinin çabukluğu, dürüstlüğü ve iyi
hizmetile hastane idaresini memnun etmiştir. Doktor Neşet Halil özdean mezun bulunduğu sırada Muhsin Karaduman bir sMç işlediği için idarece alâkasını kesmiştir. Muhsin bundan sonra tekrar hizmete alınmak için sık sık hastaneye gelip gitmeğe ve doktor NefG* Halfte müracaat etmeğe başlamıştır. Her müracaatında reddedildiği halde evvelki gün koynuna bir bıçak saklayarak tekrar geîmiş ve doictorun yohı-nu beklemiştir/ Doktor odasına girerken:
— Seninle görüşeceğini demiş
oosevclt'in demok-yardım projesi-
re
3^ -
Bir zafer yalnız harp filoları Ue kazanılamaz. Büyük bir deniz ûe\«JKİ mutlaka bir bttyük ticaret filosuna sahip olmalıdır.
HARP
NiZCiLiği
rı
tir
Filolarıdır
Deniz ticaret gemileri, bugün modern harbin zafer âmillerinden birini tebcil etmektedir. Bir milletin hayat ve iaşesini temin eden demiryolları nasıl bir devletin can damarını kuvvetlendirmekte ise deniz ticaret gemileri de, harpte ve sulhte, deniz yolları üzerinde ayni rolü oynamaktadır.
Sulhte, milli istihsali memleketin bir limanından diğer bir limanına ve yahut memleketten ihraç edilen ımalları dünyanın her köşesine nakleder ve oralardan memleketin muhtaç olduğu mallan memleket limanlarına geli-ı Cihan devletleri arasında en büyük servete malik olan milletlerin bu servetleri toplamakta deniz ticaret gemilerinin büyük roılü vardır. Husus il e sahildar çilen devletfler böyle büyük ve mühim ticaret filoları kurarak m emi ek ejderini refah ve emniyette tutacak servetleri 'kendi ülkelerinde toplamayı bir vazife telâkki etmişlerdir.
ingiltere, Amerika, Japonya-nın deniz ticaret filoları çok bu-yüktür. Norveç, İsveç, Danimarka, Holanda ve Yunanistan gibi küçük milletlerin muazzam tonajdaki ticaret gemileri dünyanın Cekmil limanlarına akm eder. Ve bu memleketlerden getirdikleri servet yekûnu her seme mühim fcir miktara baliğ oIut. Deniz ticaret gemileri dünya medeniyetinin en yeni eserlerini ta-^ır. Cemilemde en yeni icatları gömlek mümkündür. Medeni tatfeScatın melrtöbi vazifesini yapar. Bir şehirde bulamadığınız tekmü medenî ihtiyaçlarını yeni brr ticaret gemisinde bulmak ve görmek zevkini, bütün tekemmü. lü ile, elde edebilirsiniz.
Bir milletin medeni kabiliyetini, inşa ettiği ttaret gemisi ile tereddütsüz ölçeblirsiniz. Atian-t3c üzerinde dolaşan ve muntazam posta servisi yapan ticaret gemilerinin tonajı akla hayret verecek bir dereceye yükselmiştir.
Ticajrct gemileri, sulh zamanında, mensup oldukları milletin bütün dünyada ilmi kabiliyeti hakkında medenî propagandasını yapar. Bit milletin içtimaî
seviyesinin! en g^üzel bir reklâmıdır.
Bugün Ingitocrenin fcu harpte muhtaç olduğu maddeleri gerek kolonisinden vc gerek diğer memleketlerden naklederek In-giiterenin mukavemet ve zaferini temin edecek bir unsurun da ticaret gemileri olduğu rrVeydön-
ve cevap almaymc* da bağırmağa başlamış ve bıçağına sarılmıştır. Orada bulunan memurlar ve müstahdemler önüne geçerek müessif bir hâdisenin çıkmasına meydan 'bırakmamışlardır.
Muhoinin elîeri, koHarı tutulduğu halde hâlâ bagiriyormuş:
— I 5 sene de hapiste yatmağa razıyım. Bu adamı öldüreceğim.
Hâkim şahitleri dinledikten sonra hâdiseyi ölüme teşebbüs mahiyetinde ve binaenaleyh ken. di salâhiyeti haricinde gördüğü için euçluyu Ağırceza mahkemesine verilmek üzere Müddeiumumiliğe iade etti. Muhsin bugün ağırceza mahkemesine çıkarılacakta r.
dachr. Almanların tehlikeler doğuran taarruzlarına rağmen İngiliz ticaret filosu deniz üzerinde vazifelerini yapmaktadır. BİT buçuk seneye varan harbin bütün tahribatı ingiliz ticaret filosunun ancak yüzde üçünü imha ekmiştir. İngtl gerenin miiittdfik-lerine ait ticaret filosu ise bu kay bedilen tonajın hemen iki, üç misli kadar fazladır. Bu gösterir ki, tngilterenin elinde bugün 1939 senesinden daha fazla tonajda ticaret filosu vardır.
Sahilleri çok olan her devletin muazzam ticaret filosu bulunması şart/tar. , ^
Askerî ve mahrem malzemenin nakli bu şartı doğuran en birinci âmildir. Teşkilâtı haı-biye-nin yabana bir devleiin eline düşmemesi için her iyinizi kendi gemüeriniz ve kendi evlâtlarınız ile yapmanız zaruridir. Aksi takdirde 'her şeyi rakip devletin eline hazır malûmat peklinde geçmiş olur.
Büyük servis yapan ticaret gemilerinden harp /azmanında süratlerinden dolaya akınca gemiler vazifesini de beki ivebilir iz. Almanların gerek bu harpte ve gerek geçen harpte böyle gemilerden ne kadar büyük istifadeler temin eütiğini görüyoruz. İngilizlerin ise bu gemilerden bu harpte «Kafile nakliyatında» muhafız gemiler vazifesinde kullanmak suretile istifade ettikle-
ticaret gemilerinin rnşasr için lâzım gelen plânları tetkikle meşguldür.
Nevyork Times gazetesinin rini de biliyoruz. iflasına göre Amerikanın bir
Ticaret gemileri harp esnasın- milyon tonu tecavüz eden bir ti-
da, bir devletin harp filosunun her suretle yardımcılarıdır. Bu gemilerde çalışan gençler, harp filosunun ihtiyatlarını teşkil ve temin eder. Ticaret filosunun tekâmülü, harp filosunun tekâmülü ile beraber yürür. Birini diğerinden ayırmak her ikisini de felce uğratfrı aktır.
İngiliz ticaret filosunun (10 teşrinievvel 940) tarihine kadar kaybettiği gemi zayiatı yekûnu
2,367,869 tondur.
Alman ticaret filosunun (10 teşrinievvel 940) tarihine kadar kaybettiği gemi zayiatı ydkûnu (1.547.810) tondur.
Bu miktarları her iki devletin ticaret gemileri tonajı bakımından mukayese edecek olursak, Alman zayiatının İngiliz zayiatına nazaran üç mislinden fazla olduğu tezahür etmektedir.
jngilterenin müttefiklerinin ticaret filosunun ( 10 feşrinievvel 940) tarihine kadar kaybettiği gemi zayiatı yekûnu 1,441,339 tondur.
tngilterenin müttefiklerinin e-linde bulunan gemi tonajı 7.500.000 dir.
Bugün Kanadada on sekiz büyük ticaret gemisi inşa edilmiştir. Avustralya tezgâhlarında yapılmakta ollan pek çok gemiler
caret filosunun munhasıV'an Iivgi] terenin ihtiyacım temin etmek için Hint ve Büyük Atlantik Okyanusu üzerindeki nakliyatı deruhte etmiştir. Bu iki deniz üzerindeki tehlikeli seferleri yalnız Amerika gemileri yapmakta ve lüzumu olan malzemeyi İngiltere hesabına Amerikaya getirmektedir. Ingiltıere ve müttefiklerinin milyonları aşan tonajdaki gemilere düşen vazife bu malzemeyi yalnız Amerikadan In-gilbereye nakletmektedir.
Alman denizaltı gemilerinin faaliyeti bu mühim tonajı imha etmek için bir iki değil, pek çok seneler çalışması lâzımdır.
İngilterenin elinde böyle büyük bir ticaret filosu bulunma-saydı İngiliz adalarına erzak ve diğer maddeleri nakletmek imkânı kalmazdı ve İngiltere harbe pek daha çok bir zorlulkla devam etmek mecburiyetinde kalırdı. ^
Bu gösterir ki, ticaret gemileri, bugün bir devletin harpte zaferi temin eden unsurlardan biridir. Bunu ihmal etmek doğru bir hareket olamaz. Deniz nakliye vasıtalarını arttırmak ve mükemmel bir şekilde bulundurmak itiraz e-dilemez bir ihtiyaçtır. Bir hakikattir. Vc ticaret gemileri bir
vardiT. Büyük bir ingiliz heyeti memleket için kıymete değer bi-Abıerikada bir (tip) te büyük rer sulh ve harp unsurudur.
Bir Mezar Taşının Hikâyesi
Belediye şehir İrinden mezarlıkları kaldırdıktan sonra tarihi Merkez Efendi mezarlığını dört sen© evvel asri bir ^eklo sokmrya haşlamrştı. Mezarlık Im.m.i, bir İtina İle tanzrm edilmiş, yollar açılmış, havuzlar yapılmış, aftav'ar ve çiçeklerle siıslcn-• mi il. Burada şimdiye kadar hiç bir Türk mezarlığında göruimiycn ölü kMi.mı. usulünü d* t.imi. ctvnlye
baklam 19tır. Her ölünün vazıh adresi, aile Inml, haAtaJıftının <inal bir mra^ mı.m.ır,,sile bu kütüğe kaydedilmektedir. Dört senedenberl buraya 562 ölü gömülmUçtUr. Mezarlıklar müdürlüğü her ölünün uatüne bir numara levhattı da koymaktadır. Bir ölünün mezarı be* boneden evvel açılmamaktadır. Belediye mezarlıklar İçin bir de tarife yapmıştır. Mezar kazma ve gömme -100, kapak açma, 150, be* yadına kadar çoeuk mezarları İçin de 200 luıru* tesblt etmiştir.
Mezarlık 14 ada halindedir. Belediye tayin edilen bir tarife Ue burada ailelere daimi mezarlıklar da Katmaktadır. Murada tarihi mkl mezar takları da olduğu gibi muhafaza edU-mİN vs eski taşçılık tıaııatUe- yeni sanat adeta kucakla^ t irilmiş tır. Mezarlıklar müdürlüğü burada tam 100 »ene evvel ölen Seyit Halil Inmlnde hlr zatın çok enteresan bir tabını da bulmuş ve İtinalı bir hurette muhafaza altına almıştır. Hu taj)ta aynen şunlar yazılıdır: «Karı dırıltısından
ölen Seyit Halil ağanın ruhuna fatiha.»
Dünyanın En Yaşlı Ağacı
Dünyarım en yaşlı ağarı bir çınardır vs Queensland (AvuatraJyada) dır. Yüksekliği 10 metreden fazla olmamakla beraber tamam 1?,000 flenellktlr.
Greko - Romen medeniyeti başlamadan evvel, Dd mbtll daha yüksek ve dallı budaklı İdi.
Amerilcada Kedi Bolluğu
Amerlkada kedi pek çoktur. En azı 120,000,000 kedi vardır. Yalnız Nevyork şohrlndo bulunan kedilerin sayısı 7 milyondur.
Siberyada Sıcak
Sovyet matbuatı, fevkalade bir hadiseden bahsediyorlar. Slberyanın Kraanolak eyaletinde termometre, birdenbire, tahtesaıfır 30 dereceden 6 dereceye çıkmıştır. Ayni zamanda buzlar çözülmlye. yağmurlar yağmı-ya başlamıştır.
Slberyanın diğer yerlerinde so^uk 30 - 36 derece aranındııdır.
Hollanda İnekleri Soğanla Besleniyor
Teksif edilen süt fabrikalarından birinin firmasında «İneklerimiz çok bahtlıdır» yazılı Idl.
Bu firma, simdi kutularının üzerine su cümleyi de ilave edebilir: «Sütlerimizin lııısıısi bir rayihası \ ardır!»
llollandada, her sene milyonlarca kilo soğan yetişir. Harp dolayısllc
bu soğanları harice sevketmek imkânı yok.
Hollanda çiftlik sahipleri, bu tatlı Boğanların inekler İçin İyi bir yem olacağını düşünmüşler. Hollanda inekleri, bidayette biraz nazlanmışlar, fakat oenra tatlı tatlı yemi \ t başlamışlar.
Son Moda Gerdanlıklar
Nevyork kuyumcularından biri, Mısır kraliçelerinden Hatoheput'un Uç bin sene evvel kullandığı bir gerdanlığı aynen taklit etmiş, piyasaya çıkarmış. '
Bu gerdanlığın büyük bir rağbet kazandığını gören açıkgöz kuyumcu, dünya müzelerinde mevcut heykellerin boyunlarındakl gerdanlıkların aynını yapmış vc milyonlarca dolar kazanmıştır.
Sabun Ne İşe Yarardı?
Sabun, İcat edildiği zaman temizlik İçin değil, saçlara parlaklık vermek İçin kullanılırdı.
O devrede, Avmpamn bir çok yerlerinde temizlikten ziyade süse ehemmiyet verilirdi. — B. N.
Sincap Avı
Finlandiya hükümetinin cnırlle orman bekçileri 1,500.000 slncup avlamışlardır. Bunların derini, hükümete '10 milyon frank varidat temin etmiştir.
I Avrupa, Asya \ Harbi ve Amerika
M u rasıle
nin müzakeresi ayan meclisinde | devam ederken, Amerika yeni bir mesele ile karşılaşmış bulunuyor: Uzak Şarkta beliren harp tehlikesi.
Bu tehlike» ciddi olmamakla beraber, endişe uyandıracak ve bir memleketi düşündürebilecek mahiyettedir. Japonya, Büyük Okyanusun en uzak garp sularına kadar harp gemisi yollamış, İngiltere buna karşılık derhal A-vustralyalı askerlerden mühim bir kuvveti Singapur'a göndermek lüzumunu hissetmiştir. A-merikanın da bu tehdit karşısında hareketsiz kalmaması lâzımdır. Zira, bu gibi harp tehditlerinin! gayri ciddi başladığı halde, ciddi brr hale döküldüğü olur. Acaba Almanya, hakiki bir İngiliz ve Fransız müdahalesine inanmış olsaydı bugünkü Avrupa harbini açar mıydı? Demokrasiler silâhlı mukabelelerini daha Avusturya veya Çekoslovakya işgalinde göstermiş, olsalardı Almanya Lehistana yürümek cesaretini gösterebilü miydi? Bunlar hakikaten sorulacak suallerdir. Binaenaleyh, herhangi bîr siyasî nümayiş şeklinde olursa olsun, askeri hazırlıklara ayni şekilde mukabele etmek devletler için en zaruri bir vazifedir. Bu itibarla, Amerikanın, Japon nümayişi karşısında fili bir hareket göstermesi icap etmektedir.
Amerika bugün, yalnız bu maksatla değil, hakikaten harbe girmek için bile, askeri bir harekette bulunmaya, esas itibarile karar vermiş bir ruhî haldedir. Bugün Amerikada, faşizmle demokrasinin mücadelesinde demokrasiler lehine rol oynamak ve bu cephede, hakiki bir mücadeleye girişmekten kaçmamak yalnız baştaki devlet adamlarının değil, Amerikan efkârı umu-miyesine hâkim bütün şahsiyetlerin temsil ettiği fikirdir. Cumhuriyetçilerin namzedi \VandeIl VVilkie, demokratların . Mr. Roosevelt üçüncü defa Cümhur-reisliğini kabul etmeseydi gösterecekleri - namzetleri Mr. Harry Hopkins, Cümhurreisinden sonra gelen şahıslardan Hariciye Müsteşarı Mr. NVelles ve Cüm-hurreisinin muavini Mr. VYallace, Amerikan efkârı umumiyesi üzerinde büyük nüfuzları olan kimselerdir ve bunların hepsi Amerikanın bugünkü harpte demokrasiler lehinde müessir bir rol oynaması lâzım geldiği fikrinin hararetli taraftarlarıdır. Bunu, Mr. Roosevelt'in şahsî mümessilleri sıfatile Avrupaya gelerek İngilterede harbi görerek ve yardım fikirleri bir kere daha kuvvetlenmiş bir halde Amerikaya dönerek filen göstermişlerdir.
Bundan sonra Amerikanın, demokrasilere yardım projesini derhal tatbika koyması ve gerek Avrupada, gerek Uzak Şarktaki harpçi kuvvetlere karşı müessir hareketlerde bulunması beklenebilir.
Vahdet GÜLTEKİN
Merkez Efendi Hamamı
Mimar Sınanın Bir Eserini Az Kalsın Yıkıyorlardı
Mimar Sinanın kıymetli eserlerinden olan Mcrkezefendi hamamı sahipleri tarafından 1300 li raya bir enkazcıya satılmıştır. Sahibi gibi alan da bu 16 kurnalı şaheserin Mimar Sinana ait olduğunu bilmiyorlarmış. Eaki eserlerle meşgul olan bü zat vaziyet Müzeler idaresine bildirmiştir Müzeler idaresi derhal işe el koy. muş ve âsarıatikadan olduğu için hamamın yıkılamıyacağını alâkadarlara bildirmiştir. Şimdi hamam tamir edilerek halka açılacaktır.
Tayinler
Ankara, 20 (Telefonla) — Kırık» han kaymakamı Mohmct Alı Hizan kaymakamlığına, Hasaa kaymakamı Mahmut Kemal Kırıkhan kaymakamlığına, Mülkiye müfettişi Hnlıl Hassa kaymakamlığına tayin edilmek üzere Dahiliye Vekâletince bir kararname, hazırlanmış ve yüksek tasdika iktirak etmek üzere Başvekâlete verümlştır.
21 - 2 . 94T ^
VATAN
OKUYUCU
MEKTUPLARI
Mekteplerde Okunan Sosyoloji
Kitapları İyi Değil
Maarif Vekaletinin ıv«kideıthcri liselerin son sınıfı içJn kabul eUi-ti SıvsyıJoji kitapları çok fena bir çekikle yazılmakla beraber, İçinde bir çok bahislerinin eksik olnutsi-le de ('".ılının belirtiyor.
Halbuki liselerde okunan sosyo-leji kitabının her şeyden evvel talebenin seviyesine göre yazılması, ve kültür bakımından e°k acık bir tUrkce ve özlü olması şarttır. Fakat bizim İNtediRİmlz pil - türkçe-
de neşredilen sosyoloji manuellerl
ve telif eserleri arasında ancak bir
tane sosyoloji kitabı bunlardan
müstesnadır.
Talebe. ..ı Hakkı Hal1acıo£-
lunun eık&rdı&ı eM-ri daha orijinal
I M II M I (l»l I ' I 1 ı
Kir eserin kısa \e o/.lti olarak yazılması ı.ıi. h. h;ln, öğretmen
ivin çok faydalıdır. BM IW sayfadan İbaret olmalı, sosyoloji hatal bütün mevzuları içine toplaması bir eserin güzelllftln! bir kal dalın arttırır.
Ben bir eserin reklamını yapmıyorum. Asıl söylemek Istedrfcim bu plbl eserlerin mekteplere kabul ettirilmelidir. (, ünkü yukurrtn söyle-rilğlm jfibl liselerde okutulan sosyoloji kitabı çok fenadır. Talebeyi ve öğretmeni bu dertten kurtaralım. |
M KORKMA ZOG LU
BİR KEMAN SESİ
Yazan: BEYSAN KEYDER
— Ah.. Bu ses, hiç kesiJrne-sin istiyorum bu gece. Ruhuma dökülen nağmeler benliğimi sarsın, »beni ebedryetin lâhutiliğine
götürsün...
Meliha, balİtonun fcenarına dayanmış, yıldızlara bakıyor, pek yakından geden bir İtem-an sesini
d nlryordu.
Ferit Bey, köşk komşuları idi. Onun yvzürıü kimse gönmemiştı. O, yalnız aysız gecelerde çıkar, deniz kenarına kadar inerdi ve bu gezintileri de ancak kısa bir zamana 'münhasır kalırdı.
Meliha, onun yüzünü görmek için bir çok çarelere başvurmuş, kaç geceler onu görmek ümidile
sahile kadar inmişti.
İste şimdi bütün bunları düşünürken dalgan nazarlarını sahile doğru çevirdi... Kim bilir belki yine orada idL Belki onu orada görebilirdi. İçinde parlayan bir ne^e ile içeri girdi. Merdivenleri dörder dörder athyor, bir an evvel sahile varmak için koşuyordu.
Bahçe kapısını geçeceği sırada kfemanın pek yakında inlediğini duydu- Olduğu yerde durdu, sonra sağına ba'ktı. bahçede hafif, hafif hareket eden bir hayal gördü. Bir iki adım yaklaştı. Evet, yamLmıyordu. Orada birisi vardı. . ;,\ •
Yavaş yavaş ileriemiye başladı. İçinde garip bir heyecan fışflurıyordu.
Kameriyeye yaklaşmıştı. Fakat hakim bir ses ona hitap ediyordu:
— Yayklaşmayın küçük hanım! Orada kalın.
Meliha şaşırdı. Bu ne biçim adamda böyle? Fakat kendisini çabuk topladı. Sesine müstehzi bir ahenk vererek:
— Niçin beyefendi, dedi. Yok *a sizi rahatsız edeceğimden mi ko r kuy o rsu n uz ?
— Oh.. Hayır efendim bilâkis muazzep olmanızdan çekmiyorum.
Fakat o ses bu defa yalvaran bir mâna ile:
— Yalvarırım size buraya gel-meyiniz, diyordu.
O gece, birebirlerinden uzak, fakat uzun ımüddet orada kaldılar. Ayrılacakları zaman Ferit; titreyen bir sesle sordu:
— Yarın da gelecek misiniz? M Meliha cevap verdi:
— Belki!.
?
Artık mevsim değişmiş, halalar serin lemisti. Melihaların *ehre dönfrnelferine bir gün 'kah mıştı. Fakat o, her akşam devam edip gelen buluşmalardan uzaklaşmak istemiyordu. Yalnız kaldığı zamanlar, kendini tahlile uğraşır ve efcseriya uzakitan hayalini gördüğü, ve sesini işittiği bu sanatkâr adama karşı bir in-cizap hissediyordu. Onunla, ilik geceden sonra karşı karşıya bu-
lulmuşlar, bir »birlerini uzaktan uzağa gayet iyi anlamışlardı.
Meliha, bugünün akşamı onun. la buluşacağı saati bekliyordu, içinde sonsuz bir ezrklik vardı. Akmamın ilik karanlığı ile beraber kemanın ilk nağmeleri kulağına geldiği zaman heyecanı arttı, bahçeye fırladı, karşılaştıkları zaman:
— Ferit Bey artık yarın >gidi-yoruz!
— Nasıl Meliha hanım yarın gidiyor musunuz? Oh. Dernek ki, ben yine yalnızlığıma gömüleceğim.
Meliha, korkak fakat azimkar bir sesle:
— Niçin Ferit Bey? Yalnızlıktan kurtulmak, veya yalnız olmamak, sizin elinizde değil mi?
— Nasıl?
— Meselâ niçin evlenmiyorsunuz?
— EvlenmekI Kim evlenir benimle Meliha hanım? Ben ki, artık bütün bedii hassalarını kaybetmiş bir insanım...
— Anlayamadım Ferit Bey?
— Onu söyletmek çok acı, anlatamıyacağım onu size...
— Ya ben karar ©dersem?
Meliha bu cümleyi söylîyerek korkak adımlarla ona yaklaştı. Fakat acı bir çığlık koparmamak için kendini güç zaptetti. Zira Feridin yüzünün sol tarafı tamamen yartfktı.
— Görüyorsunuz ya Meliha hanım, bir kimya tecrübesinde yüzümün sol tarafını hemen hemen kaybettim. Bu vaziyetimi, bu korkunç yüzümü gören bir kimse benimle evlenir mi hiç?
Meliha, onun kor gibi yanan koyu gözlerine baktı. İçi bir an onun sanatına, sesine plan a^küe yandı. Sonra:
— Evlenmek yalnız güfceiliğe vabeste değildir Ferit bey...
— Peki, bana kim gelir ki?
Meliha kızararak önüme baktı. Melihanın sükûtu Feride cesaret Vemıisti. Hemen Melihanın ellerini tutarak:
— Sahih mi Meliha? Sizden bunu istesem reddetmiyecek misiniz?
Meliha, titrek bir sesle:
— Belki, diyebildi.
Ertesi günü her rkı köşkün ö-nünde nisan tebrikine gelenlerin otomobilleri sıralanıyordu.
Mollaaşkı Camisi Tamir Ediliyor
Iğrikapıda Fatih devrine ait Mollaaşkı camimin minare sıvaları kopmuş ve bir kısmı gece mabedin üstüne düşerek çatısını yakmıştır. Belediye bir kazaya meydan vermemek için minarenin derhal tamir edilmesini Evkafa bildirfm istir.
NECAT ALÎ.... LEYLÂ MURAD.... ÜMMÜ GÜLSÜM'd en sonra
Mısır Sinemacılık âleminin güzide san'atkârı
Sehhar bakışlı Dilber Yridız.. EMİNE RIZIK A^kın Gözyaşları filminin «Hilmi» ei Süleyman Necip
i**»*»*- DOKTORUN
sil ettikleri
AŞKI
Türkçe sözlü ve şarkılı filmimde Aile yuvalarını bir kurt gibi kemiren... İçtimai yaraları neş-terleyen mühim bir mevzu. Aile arasında münakaşası bitin iyen ezelî bir dava
ASALET UNVANI... ASALETLE AŞKIN...
AŞKLA VAZİFENİN MÜCADELESİ.
Herkes tarafından merakla seyredilecek bir şaheser. Bugünden itibaren
ıı
ADİ/CLCR
Namık Kemal, Necib Fâzıl
Anlı yanlar ve Ötekiler...
9
Namık Kemal
Tanınmak hırsı olmalıydı insanlar, aralarında zaman zaman *yarı ilah» 1ar belirdiğini görmek .saadet vc gururundan ebediyen mahrum kalırlardı. Ve efcer kolay tanınmak ve sahte şöhret yapmak ihtikarı zaman zaman bazı zekâları tahrik etmemi? olsaydı insanlar yollarını şaşıran pusulasız ve sekstansiz gemicilere dönerler, dnftru ile yalanı, haklı ile haksızı, asil ile beya£ıyı seçemezlerdi. ölUncıye kadar tapmak mahkûmiyeti ile yaratılanlar, ilâh olmak istidadı ile doğanlardan ayırt edilemezlerdi.
Hakiki san'atkâr ile düzmecesi arasındaki fark. şahlanmak iyin her iştiyaka, bütün imkânlara ve hürriyetlere malik iken usulü uslu duran, gem tartmıyan. gemi azıya almıyan endamının zarif hatları ile gözü çeken halis kan at ile ikide bir şahlanmak istiyen ve toer türlü şahlanma imkânlarından mahrum oldufcu için lâyık olmadığı bu ihtirasa her tutuluşunda dingile çrfte savurup topuklarını yaralıyan araba beygiri arasındaki farktır.
Halis kan küheylânı hepimiz severiz. N>çın? Bunun için. Ve yük arabasının ırgadı olan beygirin en büyük savleti nihayet merhametimizi cclbe-der. Niçin? Bunun için...
İmdi esasa girelim:
Son günlerin en büyük alakasını üzerine çeken eseri ile umumi bir hayranlığa muhatap olması lâzım gelirken dostum Necip Fazılm en sinsi tarizlerle en bayağı çekeme-mezliklcrtn ittifakı tarafımdan tertip edilmiş bir suikaste maruz kalması beni cidden mustarip etmektedir.
Necip Fazıl aylarca çalışarak meydana getirdiği büyük esere bakarak bankalarının göremedikleri bir işi görmüş insanlar gibi rahat bir nefes almak ve sevinmek için hiç kimseden müsaade almak mecburiyetinde değildir. Büyük Namık Kemal hakkındaki eserinin her satırında kendisini manen tatmin edecek en az bir adet hikmet mevcuttur.
Dostum her dostundan evvel eserini bana vermişti ve ben her işimden evvel bu eseri okumak kararım vererek kitabı elime almış bulunuyo-rum-
Ciddl bir çalışma eserini, hiç olmazsa eserin meydana getirilişinde sarfedilmiş olan dikkat kadar bir dikkatle okumak râzrmgeldlgini bilmeyenlerin tavşan sürati bilirim kl fikir âlemimizin ezel! hastalığıdır. Ben. elbette bu hastalığa tutulmuş oranlara benzeyemerdim ve elbette
YAZAN:
Niıameddin
NAZİF
bu hastalığın belli başlı ârâzr olan yanlış hüküm, sakat iddia vc küstah tariz bana yabancı kalmıya mahkûmdu. Bunun için dostum Necip Fazılın «Namık Kemal» ini makul kadin tatlı itiyadı ile. yani yudum yudum içerek, lezzetini tadarak hâlâ okumaktayım. Şimülden söyliycbill-rim kl yüzlerce sayfalık ciddi bir tetkik eserini, intişarından on iki saat sonra tenkide kalkışmış olanların her sözü okuduğum her sayfadan bir muhteşem tekzip almaktadır. Okuduğum her sayfa ile dostum Necip Fazıl sevgime ve şöhretine ne derece lâyık olduğunu bana bir defa daha tasdik ettirmektedir.
Ulu Namık Kemalin adını taşıyacak bir eseri ancak bu ayarda bir asil san'at adamı üzerine alabilirdi.
Bu adamlar ne oluyor? İzleri bulunmuyor
vvelki gün gazetelerin Han
sayfalarında şöyle bir riâna rastladım:
c Filân mektebin bilmem kaçma
sınıf talebelerinden oğlum (.....) iki
haftadanberi kaybolmuştur. Gözlüklü, kara gözlü, çiçek bozuğu yüzlüdür. Evden son çıkışında kül rengrl bir kostüm giymişti. Nerede olduğunu bilenlerin (.....) mahallede, (.....)
sokağında annesi «S.....> Hanıma haber vermeleri insaniyet namına rica olunur.> .
Dün de iki Uç gazete şu mealde bir ilân neşrediyorlardı:
«Zevcim (.....) iki aydanberi iz vermeden kaybolmuştur. Bulunduğu yeri bilenlerin (....) Adada, «X) numaralı hanede Bayan füâna haber vermeleri ilâh...»
Bu nevi ilânlara 1939 vc 1940 yıllarında da bir hayli rastlanmıştı. Ne oluyor bu kocalar, ve nereye gidiyor bu çocuklar?
Meçhul...
Gidenler geri dönüyorlar mı? Kaçanlar avdet ediyorlar mı? Kaybolanlar bulunuyorlar mı?
Meçhul...
Acaba bu ilânları verenler, bu i-lânlarla umumun merak ve dikkatini tahrik edenler, kaybettiklerine ka vuştukları anda efkârı umumıyeye bir şey borçlanmış olduklarını neden düşünmüyorlar ? «Çocuğum kayboldu, gören, bilen varsa bana bildir-
sin! .> diye gazetelere ilânlar vermeği akıl ettikleri gibi, çocuklarını buldukları zaman da keyfiyeti yine gazetelerle ilân etmek neden akıllarına gelmiyor? İçinde yaşadıkları cemiyetin insanlık ve hassasiyetine neden hürmet etmiyorlar? Herkes enikonu meraka düşüyor. Polis te bunları haber vermiyor. Hiç olmazsa yıl sonlarında bu grbi hâdiselerin mufassal bir liste**! tertip ve neşredilse bari de kimler hayatta, kimler ölü, han gileri bulunmuştur, hangileri hâla kayıptır öğrenebilsek. Bilhassa kayıp çocuklar hakkında efkârı umu-miyenin çok titiz bir dikkati olduğuna şüphe edilmemelidir.
Besbelli ki hep hiddetle kalkmışlar
ek gençlerimiz tarafından yo-
I ni çıkarılan bir aylık sanat
gazetesinde edebi eser sanatkârın taşkın bir hiddete tutuluşunun esen olarak gösteriltyormuş. Pek gençlerimiz tarafından çıkarılan ve Yenilik adını taşıyan bu aylık gazeteye bir parça daha olgun bir nesle mensup olan genç bir muharrir, Şevket Rado Akşamdaki sütununda şöyle bir cevap veriyor:
«... Demek «Mal ve Siyah üstat Halit Ziya Uşşaklıgilin hiddeti. <Ya-ban-> Yakup Kadrinin öfkesi, «Çalı Kuşu»- Reşat Nurinin kızgınlığı, «Yezidin Kızı» Refik Halidin ateş püskürmesi ve «Kara Davut» Nizamet-tin Nazifin gazabından başka bir şey değ11dlr.>
Genç, sevimli ve zarif meslektaşım Şevket Radonun bu sualine, beraberimde sıraladığı muharrirler nasıl bir mukabelede bulunurlar veya bulunmak isterler bilmiyorum. Fakat doğrusunu isterseniz ben Yenilik muharririnin edebiyatı görüş tarzrru yabana atmak pek doğru olamıyacak kanaatindeyim. Zira Kara Davut, hakikaten benim öfkem, hiddetim, kızgınlığım ve ateş püskürmece istediğim anlardan birike birike meydana gelmiş bir gazabrmdır.
Aziz Şevket Rado, yazısını şöyle bağlamış:
«Edebiyat = Hiddet> formülünün bir hakikat ifade ettiğine gönlü i-nandırmak kabil olmuyor. Çünkü ecdadımız: «Hiddetle kalkan ziyanla oturur> derler. %
Bu cümle kadar Yenilik muharririne hak kazandırabilecek bir esas bulunabilir mi?
Bana, kalemi eline almış ta ziyanla oturmamış kim gösterilebilir?
Besbelli ki hep hiddetle kalkmışlar.
Nizameddin Nazif
BULMACA
TAKSİM Sinemasında BSݱni
sağa: 1 — Yiyecek - Sevap 2 — Başlı basma manası ol-mıyan kelime - Çeğlryan 3 — Memleket - Kadın ismi 4 — Su - tyemefi bir nevi kumaş 5 — Kedinin düşman okluğu hayvan - Nota 6 — İngiliz hariciye nazırı - Dairi - Taksim et 7 — Ödeme - Fetemertk müstemlekesi 8 — Nota - Bir nevi kumaş
9 — Bir şark vilayeti - Eşek gibi bağır 10 — Hurafeler 11 — inek ve koyun beslenen yer - Bir uzvumuz.
Yukarıdan aşağıya: 1 — Pişman
olmak - Gümüş 2 — Edebiyata mensup - Akıl hastası 3 — Nida -Gönüllü 4 — Büyük baba - Ansızın -Kabul etmemek 5 — Başına (Ko) ilâve edince hüküm - Bir namaz vakti 6 — Bir örnek ücret - nefis sanat 7 — göz rengi - iskambilde bir tâbir 8 — Rum ismi - Cinayet isleyen 9 — İbadethane - Bir maden
10 — Kader - Küfret 11 — Bir nevi geyik - Reklâm - Dell - Kırmızı.
DÜNKÜ BULMACANIN HALLİ
Soldan »ağa: 1 — Sadedil - Ak Ak 2 — Keramet - Ulu 3 — Anadili - Mar 4 — Kibar - Uyu 5 — An -Ömer 6 — Er - Maden 7 — Malek -Ses 8 — Alık - Nere 0 — Mas -Semaver 10 — Alışık - Mini 11 — Kerem - Ben.
Yukarıdan aşağıya: 1 — Kakrrda-Loıak 2 — Seni - Lale 3 — Araba -
Bir MotörU Kurtarmak İçin 240 Ton Arpa Denize Döküldü
şike ılımanıma Jcayrtilt on iki tonluk Yalova motoru ıgıueadaya arpa götürürtken anüttıig dalgaya ttrtufbnuç ve tbatnrvalktan kurtulmak içrn motoorekki 240 çuval arpayı dem ize aUnak mecbur iye»tind e
kabıuçtar.
Bundan fea^ka dtm Beşiktaş sahiUerinde deniz karaya kütii-ye&lî fn&banda fcerctfte atmtş ayrıca 'bîr aartdalm enkazmı karaya
vurmu.-4.ur. Kereste terin 'ba'tan im germiye ak olduğu tahmin ı ıU
meiobed'm Sandal Wkkmda da
tahkikat» kaşkancnrçtır.
Antakya Halkevi Temsilleri
Antakya, (Vatan) — Yurdun her tarafımla olduğu gibi halkevlerinin yıldönümü münasebetüo Antakya halkevindc de hazırlrktar yapılmaktadır. O günkü merasim için b«" program hazırlanmıştır.
Bu programa göre, 23 şubat pazar
günü saat 14,55 te merasime istiklal marşile başlanacak vo müteakiben radyodan BaavekU Doktor Refik Say
damm nutku dinlenecektir. Nutuktan sonra, halkevi reisi bir hitabede bulunacak, müteakiben temsil kolunun hazırlamakta oldu£u ^Himmetin og-lu> vo <flstiklal> piyesleri temsil e-dilecektir. Ayrıca milli oyunlar da oynanacak ve müzik konseri verilecektir. Temsil kolunun çalışmaları ilerlemiştir.
Mısır 4 — Dadanmak - Şe 5 — Emir Al - Sim 6 — Del - ödemek 7 — İtişmek 8 — En - Name 9 — Umur Sevin 10 — Alay - Seren 11 — Kurun - Serin.
BUGÜNKÜ PROGRAM
8,00 Program. 8,03 Ajans haberleri, 8.18 Hafif program (Pl.) 8,45/ 9,00 Ev kadını - Yemek listesi.
12,30 Program, 12.33 Karışık şarkı ve türküler. 12.50 Ajans haberleri, 13.05 Karrşık şarkı ve türküler program mm devamı. 13,20 - 14,00 Karışık program (Pl.)
18,00 Program. 18.03 Müzik: Radyo Sving kuarteti. 18,30 Meydan fasıl, 19,30 Ajans haberleri, 19,45 Muh telif solist okuyucular, 20,15 Radyo gazetesi, 20.46 Temsil. 21,30 Konuşma, 21,45 Radyo salon orkestran,, 22,30 Ajans haberi eri, 22,45 Radyo sak» orkestrası programının devamı, 23 Dans mtetgl (Pl.) 23,25/23,30 Kapamş.
Zabıta Haberleri:
Eksik Ekmek Çıkaran Firmalar Cezalandırıldılar
Din zabıta tarafından yaprlan konftrol neticesinde Eminönü ka-zaçfcoda Muradiye caddesinde Panaryoton fırınında 64 ve Fatih kazadımda Saraçhaaeba^nda 1 72 numaralı Hüaeyin Kavladın fırınında da 145 i.niı-.ı noksan ekmek buhiTiaraik müsadere edilmiş ve fırıncılar oezalandırAm^tır•
Divan yollunda benzinci Kasımın dükkânında kıedırıbnakta olan yağlıboyanın parlama aile yangın çıkmışsa da sirayete meydan verilmeden soiK&rülıniiştür.
^ Bey oğlunda Çiçekçi sokağında 2 numaralı Leogosun lokantasından yangın çıkmışsa da sirayete meydan verilmeden sön. durulmuştur.
^ Sofor Yasin Efeoğlunun idaresindeki 245 I nuimaralı otomobil Dolımababçede Mı -on oğlu Isak isminde birine çarparak muktelif yerlerinden yaralamıştır.
Ermenileri Kimler
NİÇİN
ve Nasıl Aldattılar?
Boğos Nobar Heyeti
Bu Sırada "Balkan Komitası,, da Ortaya Atılmıştı
Anlatan: Panttkyan — Yazan: M. Sılır
¡e iktibas hakkı mahfuzdur]
Diğer bir gün yine bu gazetelerden biri, okuyanları heyecanlandıracak bir hâdise atıyordu ortaya- Meselâ, Erzurumda yuvalanan soysuz komita gruplarından biri saraya, Babıâ-üye, Istanbuldakl elçiliklere gönderdikleri birer feryat mektubu ile, Türklerin ve kürtlerin köylerine hücum edeceklerinden, hayatlarının t eh likede bulunduûundan bahsediyor, muhafazalarını İstiyorlardı. Müracaat ettikleri makamları, siyasî adamları telâş ve endişeye düşürüyorlar-
dl. ' : . ,
Halbuki hâdisenin içyüzü başka idi. Maksat bir hâdse çıkarmak, istanbul elçilerini kızdırıp müdahale mecburiyetinde bırakmaktı. Gerçi, vuku bulacağı haber verilen hücum yalan değildi. Çünkü, bu şirret herif-ler, mahza bir vaka yaratmak için, civar köy ve kasabalardan birinin çok sevilen ve sayılan bir ağasını kurdukları pusuya düşürmüşler, zavallıyı İlme lime etmişlerdi. İşledikleri bu kahbece cinayeti de meselâ, ya Türklere, ya Kürtlere isnat eylemişler ve diledikleri vaziyeti meydana getirmişlerdi. Kurdukları plân icabı, feryat telgraflarını çektikten sonra dükkânlarını kapamışlar, evlerine kapanarak silâha sarılmışlardı. Fazla olarak tahkikat yapmak için gelen memurları, askeri kurşun yağmuru ile karşılamışlardı.
Bu ve emsali hâdiselerin yüzlercesi sayılabilir.
O sırada şeametli bir harpten çıkan Osmanlı devleti, ne de olsa zayıf bulunuyordu. Ecnebi devletlerinin ard-sız arasız yaptıkları teşviklerden cüret alan Ermeni komitacıları Ue Çarlık Rusyanın bir oyuncağı olan patrikhane de, bu zafiyetten İstifade e-dıyor, Boğos Nobarın Avrupa payitahtlarının kapılarım aşındıran heyetine yardakçılık yapıyorlardı.
istenilen ıslahatın plânları tama-mile, îstanbuldaki ecnebi devletlerden ikisinin sefirleri tarafından tertip ediliyor ve bu işe en ziyade Rus sefiri ön ayak oluyordu. Ne gariptir ki, o sıralarda Kafkas yad a Ermeniler bog-uluyor, vuruluyor, Ruslaşmak istemiyen Ermeniler sürüler halinde mahv ve ifna olunuyordu. Daha garibi, bu kanlı hâdiseleri gören ve işiten istanbul fesatçıları buna göz yumuyor, kulak tıkıyorlardı.
O sırada elele veren ve ecnebi devletlerinin yardımlarını bu defa muhakkak ve kati surette temin ettiklerini söylemekle övünen komitacılar m istedikleri şu idi:
«Avrupa devletlerinin müşterek kontrolü altmda sark vilâyetlerinde muhtar bir idare temin etmek!>
Tabu, bunu temin etmek paraya mütevakkıftı. Komitacılar harcanma sı icap eden bunca masrafları keselerinden ödeyecek değillerdi ya? Yine yaman bir soygunculuğa daha yol açılmıştı, iane heyetleri, taşralarda, kasabalara, köylere ve Istan-bulda Ermeni mahallelerine dağılmıştı. Ermeniler yine avutulup aldatılmış, az bir zamanda komita kasaları yine altınlarla dolup taşırıl-mıştL .
(Bogos Nobar) heyeti, Ermeni pa-rasüe Avrupada mükemmel bir seyahat yapar ve ortalığa fesat saçarken birdenbire o zamanlar (Balkan komitası) adı ile anılan, başı dönük Ermeniler tarafından kuvvetli bir hami tanman heyet te, ortaya atılmıştı. Bunlar, güya Makedonyadaki Ermenileri Türk boyunduruğundan kurtardıklarını, refah ve rahata kavuşturduklarım söylüyor, ıslahat i-
şlnde mağdur (!) Ermeniliğe yardım edeceğini ilân ediyordu.
Söylemiye lüzum yok kl, bu da Ermeni komitacılarının bir oyunu idi. Bu bahane İle Balkanlarda ve Make-donyada bulunan ErmenUerin de keseleri ve kasalar ma el uzatılacak, on lardan da para vurulacaktı. Hemen, soyguncular yine etrafa dağıldılar. Yine zenginlerin yakalarına sarıldılar ve fısıldadılar:
— Islahat meselesini takip edece! olan Bakston biraderlere vesikalaı temin etmek için, Rusya, İran ve Azarbaycan taraflarında bir tetkik seyahati yaptırmak lâzım. Açm bakalım keseleri ve kasaları!- Bu defa her halde hedefimize varacağız ve arzularımıza kavuşacağız...
Ermenilerin kimi bu yalanlara da aldandı. Kimi de korkudan aldanır gibi görünmiye katlandı. Yine binlerce lira toplandı. Nihayet bir gün, (Aram Rafi) admda şöhret budalası bir serserinin reisliği altmda İkinci bir heyet te seyahate çıkarıldı. Bunlar, bir müddet Rusyada ve Iranda dolaştıktan ve oralardaki fesat basılarla uzlaşıp anlaştıktan sonra. A-zarbaycan yoluyla Vana vardılar. Eh t im ardaki Taşnaksosyon Ue Şark şubesi müşterek bir faaliyete başladılar. Fakat bunlar ıslahat meselesini unutmuşlar, gezdikleri yerlerdeki Ermenilere Rus muhabbet ve taraftarlığı şiringasına başlamışlardı.
Bu şırınganın da bedava yapıldığını sanmayınız sakm. Oralarda da Ermeni kese ve kasaları yine didik-lenmiş, nice servetler talan edilmişti.
Şark vilâyetleri ıslahatı hakkmda ErmenUerin noktai nazarlarını bü-dirmek ve müdafaa etmek üzere Bo-g-os Nobarm Avrupa payitahtlarını dolaştığı sıralarda, bütün Ermeni komitaları, bu mesele üzerinde müttefik bulunuyorlardı. Yalnız Ramga-var fırkası milntesiplerl İtibarı Ue Ermenüerln tanınmış mütefekkirlerinden, sevilmiş muharrirlerinden müteşekkü olduğu için, büyük bir Ermeni ekseriyeti bu frrkaya daha ziyade temayül gösterdikleri için gerek bu ıslahat talebi meselesinde ve gerekse fırkaların birleşmesi işinde büyük roller oynuyordu. O sırada Ramgavar frrkasmtn istanbul merkez şubesinin reisliğinde de, muharrir D iran Kelekyan bulunuyordu ki. Ramgavarların fırka ittihadı hususundaki teşebbüslerindeki muvaffakiyetlerinin başlıca âmüi de işte bu idL
Umumî harbin yaklaştığı sıralarda idL Karamaz admda Kafkasyalı bir çeteci, Bulgaristan ve Romanya-dan başına topladığı kendi gibi bir kaç serseri ile hükümet erkânından bazılarına suikast yapmak için İstanbul a gelmişler ve fakat, cinayet ve şenaatlerini yapmağa vakit ve im kân bulamadan yakayı ele vermişlerdi. Tabii, hükümet te bu sıralarda ele geçirdiği vesikalarla komitaların tasavvur ve teşebbüslerini anlamış, ve pek haklı olarak şiddetli bir takibata başlamıştı.
Bu takibat, benim îstanbuldaki vaziyetimi güçleştirmişti. Çünkü bu azılıların çoğu, ittihatçılara hizmetimden şüpheleniyor, beni öldürmek için frrsat gözlüyorlardı. Tabii duramazdım artık istanbul da. 1914 senesi haziran mı n sıcak bir gününde çok sevdiğim Istanbuldan ayrılmak, mukadderatın çizdiği cereyana kapılmak mecburiyetinde kaldım.
— BlTTt —
SORUNUZ
OYLIYELIM
Amerika ve İsviçre Postaları Neden Gecikiyor
Kandillide öğretmen Bayan N. K. soruyor: Avrupa postaları hâlâ İntizama girmedi mi. İsviçreden yirmi günde mektup alıyoruz. Amer İkadan üç aydanberi mektup gelmiyor. Acaba bunun ne gibi sebepleri vardır?
CEVLP — Avrupa postalarının intizama girmesi bir zaman meselesidir. Isviçredon, Fransadan yirmi günden evvel mektup alınamamaktadır. Bunun sebebi postaların italya ve Almanyada geciktirü-mekto olmasıdu*. Amerikadan ancak Lizbon tarikiyle mektup alına-
bilmektedir. Amerikadan Lizbona tayyare postasile mektup gönderilmiş olursa oradan da ancak bir
ayda memleketimize gelebümek-tedir.
Beyoğlu FirUza£ada Neşet caner
soruyor: Şehrimizde sabah, öğle ve akşam çıkan türkçe gazeteler kav tanedir?
CEVAP — Sabahlan çıkan türkçe gazeteler altı tanedir, öğleleri
çıkan gazeteler bes, akşam çıkanlar ise üç tanedir.
19
21-2-941
iaşe Müsteşarlı
Bir Vali Getiriliyor
Petrol Ofisi ReisliğineTayinEdilen B. Talha Istanbula Geldi
Ankara, 20 (Telefonla) — faşe teşkilâtı hakkındaki karama-menin neşri üzerine Ticaret Vekâletinde bir komisyon vücude getirilmiştir. Bu komisyon İaşe Müsteşarlığında çalışacak yüksek memurları ve Müsteşarlığa tayin edilecek şahsı seçecektir.
Bugün malûmatına müracaat ettiğim Ticaret Vekâleti Müsteşa. rı Halit Nazmi, İaşe Müsteşarlığına getirilecek zat hakkında intişar eden haberlerin tamamile hayal mahsulü olduğunu bildirmiş-
tir. Müsteşar bu makama bir valinin getirileceğini söylemiş olmakla beraber kimin tayin edileceğini bildirmemiştir.
İaşe Müsteşarlığına bağlı olarak kurulacak olan Petrol Ofisi reisliğine Dış Ticaret dairesi müşaviri Talhanın tayini takarrür etmiştir. Talha Istanbuldaki Petrol Limitet şirketile kurulacak ofislerin işbirliği yapması için temaslarda bulunmak üzere Istanbula gön derilmiştir.
Mahlut Yağlar Kendi Formüllerine de Uygun Değildir!
(Banı 1 incide) =
ünde ihtisası olduğunu öğrendiğimiz Kimyager B. Zihni Genere tahlil ettirdik. Aldığımız tahlil raporunu aşağıya geçiriyoruz:
No. 3299
Vata n gazetesi taraf ında n gönderilen ve üzerinde bir köşesinde yapışık etiketinde (dikkat İstanbul Belediyesi Kooperatifi Yağ İşletmesi)
yazılı mühimi ve üzerinde H. Berkman imzasını havi yuvarlak mühüriin altında mühür ve imza bulunmayan tenekeler malımız değildir. Tenekenin bir yanında bulunan büyük sarı etikette rafine yemek yağı Formül 2 ve saire yazılar bulunan açılmamış bir teneke yağ üst kurnandan şişle alman yağ numunesin.n rengi sarım-trak t e rey ağ kıvamında gayri-mütecanis ve içinde topluiğne başt ve daha büyük cesamette beyazımtırak tanelen havi olduğu, Asidi == 4 cm (100 gram yağ için sarfolunan normal kalevi cm3 miktarı) Lef-man derecesi — 2,75, rutubeti ve su miktarı 16,10 gram bulunmuştur, halis süt tereyağ-larmda Lefman derecesi 26 dan aşağı olirmyacağrnâ Vfe 30 a kadar bulunmasına nazaran sözü geçen yağın mahlut yağlardan olduğunu bildiren ragprdur.
Pui la rm üzer ind e mühür ve imza
Üstündeki Formül
Teneke üzerinde yazılı formül şudur:
Süt yağı Oleastearin Susam yağı Pamukyağı
yüzde 15 » 40 » 30 » 15
Buna karşı mahlut yağ raporunu tetkik ederseniz bakın neler öğreneceksiniz:
1 — Kooperatifin teneke üzerindeki formülünde % 15 süt yağı bulunması lâzım gelir. Halbuki, kimyager ve muallim Zihni Gener tarafından yapılan tahlile nazaran bu mahlut yağında süt yağından hemen eser yok gibidir. Burada bulunan ancak kremadır. Bu krema su ile yedirilerek emul-sion haline getirilmiştir, ki rapordan da anlaşılacağı veçhile bu yağın lefman derecesi yüzde 2,7 ayarındadır. Halbuki süt yağlarında lefman derecesinin 26 ile
otuz derece arasında bulunması şarttır ve devlet müesseseleri, mektepler, lefman derecesi yirmi altıdan bir derece bile aşağı olan yağları yemeklik yağ olarak kabul etmezler.
Lefman derecesine göre, bu yağlarda yüzde on nisbetinde bile süt yağı bulunduğu iddia edilemez.
Halbuki, Kooperatif bu yağlarda yüzde on beş süt yağı bulunduğunu ilân ermektedir.
Yine aynı formülde bu yağlarda yüzde kırk nisbetinde oleoste-arin bulunduğu gösterilmektedir. Bu mürekkep kelime, hakikatte, mum yapılan don yağıdır. Fakat, her nedense, bu acı hakikat ecne- [ bi bir kelime ile halktan saklanmak istenmiştir. Çünkü, bu mad-denin hiç bir gıdai kıymeti yoktur ve mahlut yağı dondurmak ve kıvamlaştırmak için kullanılmıştır.
2 — Su ve rutubet miktarına gelince: Yiyecek maddelerinin tağşişinin men'ine ait olan kanunda, yemekik yağlarında azamı yüzde yarımla bir nisbetinde su bulunabileceği kabul edilmektedir. Hattâ, bundan dolayıdır ki, devlet müesseseleri, mektepler, hastaneler yüzde birden fazla suyu havi yağlan kabul etmezler. Halbuki, tahlil raporumuzda Belediye Kooperatifinin bu yağlarında su miktarının yüz kiloda on altı kilo ve on gram bulunduğu tesbit edilmiştir. Demek ki, Kooperatif on sekiz kiloluk bir teneke yağın içindeki iki kilo, sekiz yüz seksen gram terkos suyunun kilosunu mahlut yağ kilosu fiyatı ile satmaktadır.
Hulâsa: Görülüyor ki, Kooperatifin iki numaralı formüllü mahlut yajjı ne gıda bakımından, ne de vitamin bakımından hiç bir kıymeti haiz değildir. Böyle olduğu halde, mevcut kanun ve talimatname hükümlerine tamamen aykırı bu gibi mamulâtın, Belediye gibi herkesten ve her şeyden evvel halkın sıhhatile alâkadar olması icap eden bir müessesenin isminden istifade edilerek piyasalara sürülmesi bir faciadır.
Belediyenin bu facianın her kısmını aydınlatmak için harekete geçtiğine dair hâlâ bir haber almadık. Halbuki yazdıklarımızın her kısmı açık ve hakikate tamamile uygundur.
Maliye Vekilinin Beyanat»
(Bajjı 1 İncide) *X*
kaydolunmaktadır.
Piyangoyu 3670 numaralı kanunla Hava kurumundan devir a-lan Maliye Vekâleti bu işi azami tasarruf ve randımanla idare etmeği gai'e edinmiş ve bundan semereli neticeler elde etmiştir.
Milli piyangonun 1940 takvim yılma ait 12 aylık safi kân 2 milyon 620,312 liradır. Eski piyango idaresinin irat kaydettirilen
son bir senelik safi kân 1,601,860 liradır. Buna göre Milli piyango bir sene zarfında 1,018,452 lira fazla kâr temin etmiştir. Safi kârdaki bu artış nisbeti yüzde 63 tür.
Bilet satışım yükseltmek ve safi kân çoğaltmak için aldığımız tedbirler meyanında şunlan zikredebilirim. Milli bayram günlerine mahsus olmak üzere üç tane fevkalade piyango ihdas edilmiştir. Halka ye bayilere doğrudan doğruya bilet satmak ve ikramiye ödemek için Ankara, İstanbul ve l/mirde Millî Piyango büroları açılmış, otomatik kürrelerle muhtelif şehirlerde piyango çekilmiş ve Ziraat Bankası şube ve ajanları ile posta merkezleri tarafından memleketin en hücra köşelerinde bilet satılmıştır. Onda bir tylet yerine tam bilet ve tam ik-
ramiye usulünün ikamesi halkın piyangoya olan rağbet ve alâkasını arttırmıştır.
Satış usullerinde de mühim değişiklikler yapılmış ve ezcümle Piyango idaresi ile bayiler arasındaki bilet satışına tavassut eden başbayilikler ilga edilmiştir. Bu münasebetle bayi komisyonlarında yapılan yüzde 2,46 nisbetin-deki tenzilâttan 210,646 liralık bir kâr husule gelmiştir.
Millî piyangonun idare masrafları da azalmıştır. Memur maaşlarında eski kadroya nazaran senede 26,851 liralık bîr tasarruf vardır. Fevkalâde piyangoların ihdasından dolayı ihtiyari lüzumlu görülen masraflara rağmen idare masraflarının satış hasılatına o-lan nisbeti yüzde 2,18 e inmiş ve bu sebeple masraflarda yüzde 0,68 nisbetinde bir tenakus olmuştur.
Bütün bu neticeler, dünya vaziyetinin buhranlı bir devresinde elde edilmiştir. Bu vaziyet normal bir hale dönünce, Millî piyangonun daha mühim inkişaflar kaydedeceği tabiidir.
Bugün piyangoda görülen tekâmülü arttırmağa yarayacak ted birlerin araştırılmasına ve tatbik edilmesine bundan sonra da devam olunacaktır.
HARP
Hindistana» mı Yaklaşdı?
(Bacı 1 incide) **
senesi haziranında tezgaha konmuştu. Ayni sınıftan North Carolina da yine 1938 senesinin teşrinievvelinde tezgâha konmuştu.
Londra, 20 (A.A.) — Dün akşam Avam kamarasında sorulan bir suale cevap veren Hariciye müsteşarı B. Butler, Japon Hariciye Nazırından hususî bir mesaj alınmış olduğunu bildirmiştir.
B. Butler demiştir ki: Avam kamarasının da malûmu olduğu veçhile, bazı hâdiseler ve ezcümle Hindicini ile Tayland a-rasındaki ihtilâf sebebile Uzak Şarkta artan gerginlik kendisini göstermiştir. Resmi Japon sözcüsü, dün gazetecilere bir beyanatta bulunmuştur. Bu beyanat, herhal. de Avam kamarası azasının itti-lama gelecektir. İngiliz Hariciye Nazın, Japon Hariciye nazırından Japon resmi sözcüsünün yaptığı beyanatın ayni umumî mealinde ve nazikâne yazılmış hususî bir mesaj almıştır. Bu mesaj, halen lâyık olduğu ehemmiyetle tetkik edilmektedir.
Vaşington, 20 (A.A.) — Meb usan meclisi bahriye encümeni reisi B. Vinson, dün, deniz harekâtı şubesi müdürü Amiral Starn'ın bir mektubunu okumuştur.
Amiral bu mektubunda Ameri, kanın deniz müdafaa tedbirlerine karşı Japonlar tarafından yapılan protestoların hiç bir suretle nazan itibara alınmamasını teklif etmiştir.
Bu teklif, encümen deniz üslerinin inkişafı programına ait 242 milyon doL\ak tahsisatın müzakeresini yaparken okunmuştur. Amiral mektubunda, Guam adasının müdafaasına ait buna benzer bir teklifin geçen sene yapıldığını, fakat Japonyanın kuşkulanabileceği kaygusile o zaman teklifin reddedildiğini hatırlatarak tezkeresinde diyor ki:
Tecavüzî mahiyette olmayan bu gibi tedbirlerden Japonyanın kuşkulanabileceği kabul edilemez fikrindeyim. Japonya bu gibi tedbirlerin alınmasından kuşkulandı, ğı takdirde bu hareketi haklı addedilemez ve fikrimce nazarı itibara alınmamalıdır.
Guam adası Amerikanın malıdır. Harekâtımız Amerikanın nef. ine olan en iyi şekilde tesbit edilmeli, herhangi yabancı bir devlet tarafından tayin edilmemelidir.
Bombalara karşı sığmaklar yapılması, limanın deniz tayyareleri ve tayyareler tarafından kullanılacak hale getirilmesi ve Gu-am'ın deniz tayyareciliğinin bir ileri karakolu haline ifrağ edilmesi için teklif edilen 4,700,000 dolarlık tahsisatın meclisçe kabul e-dileceği muhakkak gibidir. Tutu-ila ve Samoa'da buna benzer maksatlar için sarfına müsaade istenilen 8,100,000 doların da kabul edilmesi muhtemeldir.
Madrit, 20 (A.A.) _ Havas: Japonyanın muharipler arasında mutavassıt rolü oynamağa ve normal bir vaziyetin avdeti için teklifler toplamağa amade bulunduğu hakkındaki haber Madrit politik ve diplomatik mahfillerinde büyük bir heyecanla karşılanmıştır. Ispanyanm coğrafi ve manevi vaziyeti barışın tekrar tesisi için müzakereler vuku bulduğu takdirde en mühim rolü oynamağa müsait olduğu cihetle bu heyecan bilhassa kuvvetlidir. Gerçi İspanyol hükümetinin hattı hareketinde halen ihtilâfın halli için tavassut mümkün olacağını zannettirecek hiç bir şey mevcut değilse de General Frank o nun harp sahnesinin yayılmasına mâni olmak ve barışın avdetine müsait bir havanın ihdasına yardım etmek için sar-fetttiği sabırlı, azimkar ve kudret, li gayretler nekadar ehemmiyetle kaydedilse azdır. Fransız - Alman mütarekesinin İspanya vası-
tasile neticelenmiş olduğu malûmdur.
İspanya gazeteleri Japon tekliflerinden bahseden Tokyo telgraflarını tefsiratta bulunmadan neşretmektedir. Fakat Ya gazete-sinin Berlindeki muhabiri gönderdiği bir telgrafta Japon sözcüsü tarafından yapılan beyanatın Alman Hariciye Nezaretinde tevlit ettiği intibaı aksettirmektedir.
Muhabir diyor ki:
«Bu husustaki Alman fikrini ifade eden hiç bir aküsâmel bilmiyorum ki bu da hayreti mucip bir şey değildir. Zira Hitler kendi usulü veçhile «mevcut meselelerin müzakeresine başlamak zamanının geldiği, yoksa muharebe sahnesinde bir tarzı hal aramak için Avrupanın tahribine devam mı icap edeceği »hakkında bir karar verilmesini İngilizlere bırakacaktır.
Muhabir, Japon teklifini evvelce Kral Leopold ile Kraliçe Vil-helmine tarafından yapılan tek-
Telgraf, Telefon v< . 41 WW # mi/ ı ~ C'j 1 T V Jj i Ajans Habeleri !
Sovyetlerle
i
ngı
(Bası 1 incide)
yapmış olduğu beyanatı hatırlatmış ve demiştir ki:
Sovyet hükümeti, daha hâlâ bu meselelere cevap vermemiştir.
Bunun üzerine B. Cockos, şu suali sormuştur:
MüzakareJerirı, vaktile Baltık devletleri denen devletlerin tanınması ile alâkadar kısmı hakkında B. Butler, bir çok İngifiz hukukçularının fikrine göre, fili ve hukukî tanıma arasındaki farkın hemen hemen namevcut olduğunu biliyor mu? Sovyet hükümeti bu tanımayı arzu etmekte olduğundan, böyle küçük bir şeyin iki memleket arasında iyi münasebetler tesisine engel olmasına müsaade etmek doğru mudur?
B. Butler, bu suale aşağıdaki cevabı vermiştir:
Mevcut olan yalnız küçük meseleler değildir. Fakat bu meseleden ayni zamanda bazı büyük meseleler de vardır. Halen bu hususta sözlerime başka bir şey ilâve edemem.
Belgrat, 20 (A.A.) — Yugos. lavyada tam bir sükûnet hüküm sürmektedir. Halk arasındaki in-tıbaa göre Balkanlar sulhunun bekçisi yerine kaim olan Sovyetler Birliğinin hayirkâr müdahalesi sayesinde artık Balkanlar sulhu temin edilmiştir.
Hükümet organı olan Vreme-den maada gazeteler son hâdiseler hakkında mütalâa yürütmüyorlar.
Vreme başmakalesinde vaziyet hakkında şu neticeleri çıkarmaktadır:
Ankara deklârasyonu Balkanlar sulhuna bir yardımdır. Deklârasyonun istihdaf ettiği gaye Avrupanın bu kısmında yeni bir cephe kurulması imkânlannı ortadan kaldırır.
liflerle mukayese ederek şöyle devam ediyor:
«Bugün Tokyo'nun tavassutile barışın iadesi mümkün müdür? Kral Leopold teklifi yaptığı zaman bizi nikbinliğe sevleetmemek tedir. Bununla beraber Japon tek. lifinin vaktinde ve muvafık bir şekilde arzedilmiş olduğunu teslim etmek icap eder.» HALBUKİ SULH TEŞEBBÜSÜ İSRARLA SÖYLENİYOR..
Japonya Hariciye Nazınnın İn-giltere Hariciye Nazırına gönderdiği sulh mesajından başka diğer bir sulh şayiası da İtalyanlarla sulh yapmak üzere Almanyanın Yunanistanı tazyik ettiği haberidir. Kolombiya radyosunun Ati-nadan alarak neşrettiği bir haberde Almanyanın bu hususta Yuna-nistanda tazyikte bulunduğu asılsızdır.
«Radyo gazetesi»
Londra, 20 (A.A.) — İngiliz matbuatı:
Japonyanın tavassut teklifi gazetelerin nazan dikkatini celbet-miştir. Gazetelerin mütalâasına göre bu teklifin Berlin tarafından ilham edilmiş olması da varittir. Esasen birdenbire hayırhah bir mutavassıt rolünü alan Japonyanın harekâtı, Japonyayı idare e-den devlet adamlarının şimdiye kadar takip ettikleri siyasî meslekle garip bir tezat teşkil etmektedir. Şayet Japonya sulh istiyorsa evvelâ sulhu Uzak Şarkta tesis etmeli ve Çin harbini tasfiye ederek Ingiltereye karşı hasmane sçr. güzeştlerden vazgeçmelidir.
DAİLY TELEGRAPH'A GÖRE
Daily Telegraph gazetesi de başmakalesinde, kolay muvaffakiyetler kazanmak hulyasile sergüzeşt peşinde koşan devletlere Mussolini'nin Afrikada uğradığı akıbeti ve B. Roosevelt'in metin sözlerini hatırlatmaktadır.
Lizbon muhabiri şunları bildirmektedir:
Lizbon'un iyi haber alan mahfilleri bu sulh teşebbüsünü Fran-co . Mussolini mülakatının ilk neticesi telâkki etmektedir. Mezkûr mahfillere göre General Fran-co'dan mihverin yeni sulh taarruzunda mutavassıt rolünü oynaması rica edilmiştir. Faakt Japon teşebbüsü Franco'nun bu teklifi reddettiğini göstermektedir.
Antonesku
(Başı 1 İncide) —
demiryolu malzemesi inşa etmekte olan mühim Malexa fabrikaları dün neşredilen bir kararname ile tamamen Rumen devletinin eline geçmektedir. Kararname müessesenin mütebaki yüzde 50 hisse se. nedini de tediyeye ve kanuni merasime lüzum kalmadan devlet mülkiyetine devretmektedir.
-o
Utro, Atatürk un Bir Sözünü Alarak
" Bulgaristanın Düşmanı Türkiyenin de Düşmanıdır,, Diyor
Sofya, 20 (A.A.) tGeclkmlştir> Bütün Bulgar gazeteleri Türk -Bulgar beyannamesini ve Türkiye Hariciye Vekili Şükrü Saraçoğlu ile Bulgar Hariciye nazırı Popofun bu mevzua dair beyanatlarını büyük ballıklar altında neşretmekte ve iki devlet reisinin fotoğraflarını basmaktadırlar.
Gazeteler, başmakalelerinde, anlatmadan mütevellit samimi memnuniyetlerini İ2har ederek bunun Türk - Bulgar münasebetleriyle Balkanlar sulhu için haiz olduğu ehemmiyeti tebarüz ettirmektedirler.
Cihan Harbinde Başlıyan Sulh Politikası
Zora gazetesi bilhassa şunları yazmaktadır:
Avrupanın cenubu şarkisindeki gerginlik gozönünde tutulursa Türk, Bulgar beyannamesinin husuet bir ehemmiyeti haiz olduğu anlaşılır. Bu sayede sulh Balkanların yarısmda olsun teminedilmlş oluyor ki bunu Almanya ve Sovyetler Birliği de arzu etmektedir. Türkiye ve Bulgaristan, 15 sene evvel Ankarada imza edilmiş olan dostluk muahedesiyle hudutları çizilmiş bulunan ve Cihan harbinde başlıyan sulh politikasına devam edeceklerdir. Bu beyannamenin Balkan sulhu üzerinde tesiri olacağına ve ağlebi İhtimal harbi Ege denizi ile Adriyatik denizi arasında mevzileştireceğine şüphe yoktur.
Yirmî Beş Senelik Dostluk
Utro gazetesinde yazdığı bir makalede B. Anef, 25 senelik mazisi olan Türk - Bulgar dostluğu üzerinde uzun uzadıya durmakta ve eski başvekil B. Muşanof'un Ankaraya vaki ziyareti esnasında Atatürk tarafından söylenmiş olan 4u sözleri hatırlatmaktadır : cBulgaristanm düşmanı Türkiyenin de düşmanıdır.>
Bu Anlaşma, Bulgaristanı Bir Çok Sarsıntılardan Kurtaracaktır
Bu makalede bilhassa şöyle denilmektedir:
İki memleket arasındaki anlaşma, hâdiselere rağmen, Bulgaristanı bir çok sarsıntılardan kurtaracaktır. Bulgaristan bunu, Türk - Bulgar dostluğuna medyun olacaktır. Cihan harbinde iki memleket arasında teessüs eden dosUuk ondan daha müthiş olan diğer bir harp hengamesinde aktolunan bu yeni anlaşma ile bugün bir kat daha kuvveUenmlş bulunmaktadır.
Kararsızlık Hüküm Süren Bir Yerde Berrak Bir Hava
Yan resmi Dnes gazetesi de, beyannameyi uzun uzadıya tetkik ederek şunları yazmaktadır:
Beyanname çok mühim siyasî bir hadise teşkil etmektedir. Eminiz ki bundan doğacak müsait neticelerin hissedilmesi gecikmiyecektir. Bu anlaşma, muhtelif sebepler dolayısiylc şimdiye kadar daha ziyade kararsızlık hüküm süren bir yerde berrak bir hava husule getirmiştir.
Bu beyanname ile Balkan memleketlerinin her türlü kırgınlığı ve sui-tcfehhUmü izale etmek hususundaki niyetleri ehemmiyetli bir surette yeniden tebarüz ettirilmiş bulunmaktadır. Filhakika bu sultefehhümlerln mezkûr memleketler arasında bir itimatsızlık havası yaratarak iyi komşuluk münasebetlerinin bozulmasına sebebiyet venmesi ihtimal dahilinde bulunuyordu. |
Bu beynelmilel siyasi basiret hareketiyle birbirine bir dostluk muahedesiyle bağlı olan iki komşu memleket mütevazi, rnüsbet vo yaratıcı bir siyaset takip ettiklerini isbut etmişlerdir.
Balkan Mîlletleri Arasında
İş Birliği
Dnevnik gazetesi de başmakoJe-sındc şu neticeye varmaktadır;
Beyanname Bulgar milleti tarafından memnuniyet hissiyle karşılanmıştır. Zira memlekette İstikrarın teminine az çok yarıyan her şey iyidir. Bu anlaşmanın Balkan milletleri arasında bir İş birliği havası yaratmak suretiyle Balkanlarda ve Tuna havzasındaki vaziyet üzerinde tesirler yapması beklenmektedir.
Belgratta Ne Düşünülüyor r
Roma Ne Diyort Roma, 20 (A.A.) — Stefani ajansı bildiriyor:
Türkiye, kendi matlûbuna geçen ve realist ve itidal siyasetini teyit eden bir h rekette bulunmuştur. Alman - Yugoslav konuşmaları ve Türk - Bulgar anlaşması, mihverin harbin idaresin, de olduğu gibi dünyanın müstakbel teşkilâtı hakkında takip ettiği umumî direktiflere uyan ve ayni zamanda vuku bulan iki diplomatik vakıadır. Malûmdur ki, mihver harbin tethişlcrine ve t ah. riplerine maruz kalacak Avrupa ve dünya mıntakalarını tahdide çalışmaktadır.
İngpltere, muharebe meydanları, entrikalarını yapabilmek için milletler arasında kinler arıyor. Milletler ve devletler, bundan böyle, bu fikir üzerinde çok sarih fikirlere malik bulunmaktadır. Hiç bir millet, Londranın kendisine vermek istediği bu kötü vazifeyi kabul etmiyor.
Belgratta Ne Diyorlar ?
Belgrat, 20 (A.A.) — Havas: Türk - Bulgar anlaşmasının imza-sile alâkadar olarak, Belgrat siyasî mahfillerinde, Balkanlarda statuquc'nın idamesini istihdaf eden yeni teşebbüsler ihtimali gayri varit telâkki olunmamakta-dır. Bu teşebbüslere, Yugoslavya da doğrudan doğruya iştirak ede. çektir, IVlaamahh, Türk - Bulgar deklârasyonuna müşabih bir Bulgar - Yugoslav anlaşması hakkında Belgratta dolaşan şayialara rağmen, siyasî mahfiller, böyle bir paktın lüzumsuz olduğu fikrindedir. Bulgar - Yugoslav münasebetlerinin Bulgaristanla Türkiye arasındaki münasebetlerle kıyas edilemiyecegi tebarüz ettirilmektedir. Filhakika, Yugoslavya ile Bulgaristan arasında bir ebedî dostluk paktı vardır ve Yugoslavya, Bulgaristanın Alman kıtalarına hudutlarını açması tak. dirinde, Bulgaristana hiç bir z man hücum tehdidinde bulunmamıştır.
Berlin Ne Fikirdedir?
Berlin, 20 (A.A.) — Bir hususi
muhabir bildiriyor:
Sabah gazetelerine basit bir göz atış, Türk - Bulgar deklârasyonunun Almanyada yaptığı derin tesiri göstermek için kâfidir. Türk - Bulgar deklârasyonu, Berllndc senenin en mühim diplomatik hâdisesi olarak telâkki edilmektedir.
Bütün gazeteler, başmakalelerini bu anlasmıya tahsis etmekte ve bu anlaşmayı Balkanların teskini ve istikrarı yolunda ileri atılmış bir adım telâkki eylemektedir. Bütün gazeteler, B. Saraçoğlu ve Popofun beyanatlarını birinci sayfalarında neşretmektedir.
Völkischer Beobachter, bu haberi dört sütun üzerine «Balkan sulhu temin edilmiştir > başlığı altında vermektedir.
Duetsche Allgemeine Zeitung, diyor ki: .
Türk - Bulgar münasebetleri, sarih surette, Mihverin arzu ettiği Balkan sulh siyasetinin rnüsbet yolu üzerinde yer almaktadır. Almanya, Türk -Bulgar deklârasyonunu, cenubu şarkide bir istikrar unsuru olarak selâmlar.
Bütün gazeteler, «Londradaki hayal inkisarını* tebarüz ettirmektedir. Muhtelif dünya hükümet merkezlerindeki bütün aksülâmeller neşrolunmaktadır. Londra ve Nevyork telgrafları, Ingilteredeki sürpriz ve sinirlilik üzerinde ısrar etmektedir.
Umumiyetle»/ Alman memnuniyeti büyüktür ve Ankara İle Berlin arasındaki münasebetlerde bir iyileşmenin muhtemel olduğu sanılmaktadır.
Bulgar Gazeteleri Roma Berlin, ve Nazil Beyanname için
Ne Diyorlar ?
er
Eğeye
Afrikada Harp
XX opıouı 1 itan)
Radyo gazetesinin bildirdiğine göre Habeşistanda isyan hareketi süratle genişlemektedir. 1-talyanlar bu yüzden müşkül vaziyettedirler. Henüz ayaklanmı-yan kabilelere de İmparator Haile Selâsiyenin beyannameleri dağıtılmaktadır. İmparatorun kızı prenses te Habeş vatanperverleri tarafına hastabakıcı yazılmıştır.
Nairobi, 20 (A.A.) — Resmen bildirildiğine göre, cenubi Habeşistanda Mcg&'duki italyan garnizonu, cenubî Afrika kıtalarına teslim olmuştur. Ekserisi İtalyan olmak üzere 600 esir alınmış ve aralarında bir çok top ve mltralyöz de bulunmak üzere büyük miktarda harp malzemesi igtinam edilmiştir. Mega, Habeşistanda, Konya hududundan 65 kilometre kadar şlmaldo mühim bir mevkidir.
İnerlerse...
(Başı 1 incide) +
ristana mütehassısların ve fenef lerin hululü başlamıştır. Ve bu memleketi korkutmak için de hudutta kıtaat tahşit olunuyor. Fakat Bulgaristan mutavaat etmiş olmaktan henüz uzaktır. Ve Kral Boris ve milleti kaderlerine boyun eğmiş değillerdir. Ancak, pazartesi günü Türkiye ile imzalanan dostluk paktının bir mukavemet hareketinden ziyade son bir ümitsizlik sayhası olmasından korkutabilir. Eğer anlaşma, Bulgaristan için henüz bir selâmet esası olabileceği zamanda akde-dilememiş ise bunun kabahati Türkiyede değildir. Yugoslavya doğrudan doğruya o kadar tehlikede değildir. Fakat azçok uzak bir atide vaziyeti daha iyi tecelli etmiyecektir. Büyük Britanyanın tam tasvibile başlamış ve devam etmiştir. Bunun da hedefi Bulgaristanı, Romanyanın uğradığı Alman boyunduruğuna düşmek a-kıbetinden kurtarmaktır. İki mem löket arasındaki ademitecavüz ahkâmı ingiliz siyasetine tamamile uygundur. Müzakerelerin gayesi, nazilere mukavemet hususunda Bulgarlara daha fazla kuvvet vermekti. Fakat müzakereler bir taraftan cereyan ederken dnyer taraftan Bulgar nazırları Alman hululüne müsaade etmişlerdir.
Yugoslavyanın son aylardaki hattı hareketi bu vaadin esirgen -miyeceği intibaını vermektedir. Fakat diğer taraftan muhakkaktır ki Yugoslavya kendi istiklâline doğrudan doğruya vuku bulacak bir tecavüze mukavemet gösterecektir. Eğer, Bulgaristanın işgali ile Yugoslavyanın çember içine alınması tahakkukederse Yugos. lavyanın istiklâli artık sözden ibaret kalır. Fakat nazUerin korkutma usulleri her vakit muvaffak olamaz. İşte Yunanlıların muzaffer ane mukavemeti bunun bir delilidir. Nazi tabiyeleri Türk azmi
karşısında da keza muvaffak olamamıştır. Şimdi bir cihet kalıyor ki: Hitler, bugüne kadar büyük bir itina ile sakındığı iki cepheden harbi kabul edecek midir? Ve Balkanlarda müdahaleyi zayıflan korkutmaktan ta ileri götürecek midir?
Daily Telegraph gazetesi de
başmakalesinde diyor ki:
Türkiye ile Bulgaristan arasında yapılan müzakerelerin esrarlı hiç bir tarafı yoktur. Bu müzakereler, Büyük Britanyanın tam tasvibile başlamış ve devam etmiştir. İki memleket arasındaki ademi tecavüz ahkâmı İngiliz siyasetine tamamile uygundur. Müzakerelerin gayesi, nazilere mukavemet hususunda Bulgarlara daha fazla kuvvet vermekti. Fakat müzakereler bir taraftan cereyan e-d erken diğer taraftan Bulgar nazırları Alman hululüne müsaade etmişlerdir. O suretle ki müstakil bir hareket filen imkânsız bir hale gelmiştir.
İngiltere ile Türkiye arasında akdolunan ve Bulgar paktile de teyit olunan anlaşma, Yunanistanı müdafaa hususunda Türkiyenin imkân nisbetinde Ingiltereye yardım etmesini derpiş eylemektir. Bizzat Türklerin millî menfaatlerine gelince:
Bu menfaatlerin tehdit edilip edilmediğini kararlaştırmak münhasıran Türkiyeye aittir. Eğer na-ziler Ege sahiline inerler ve ora-d- kuvvetlenirlerse, Türkiyenin Istanbulda ve Canakkaledeki hâkimiyeti tehdit altında kalır. Diğer taraftan Rusya. Almanlar Köstence limanında tahkimat yap tıklarından Balkanlarda ve Ege denizindeki vaziyete büyük bir alnk* gösterse gerektir.
H
ava
Harbi
(Bomi 1 incide) =* —
Yüksek infilâkh bombalar mühirr miktarda binalara ve ticaret evlerine zarar vermişlerse de atılan yangın bombaları süratle zararsu hale getirilmiştir. Bir miktar ölü vardır.
Londra mıntakası üzerine de kısa süren bir hücum yapılmış, bazı hasarlar vukua gelmiştir.
İNGİLİZLER
Londra, 20 (A.A.) — Hava Nezaretinin tebliği:
Sahil müdafaa servislerine mensup tayyareler, dün gece, Brest'de düşmanın deniz üssüne ve Calais'de doklara hücum etmişlerdir. Tayyarelerimizin heps' üslerine dönmüştür.
VATAN
21 - 2 - 941
Sivas Umumî Meclisi Senelik
Toplantısını Yaptı Ve Encümen Azalarını Seçti
Sıvasın güzel bir binası: Hükümet Konağ*
Sivas. (Vatan) — Vilâyet umumî meclisi yıllık toplantılarını valimiz Akif lyidoğanın başkanlığı altında bütün azanın topluluğu altında akdetmiş ve valimizin açış söylevi ile çalışmasına başlamıştır. Yapılan seçimde reis vekilliğine Ahmet Göze (Sivas), kâtipliklere de Asım öz-demoğlu (Gürün), Ali Durgum
(Kangal) seçilmişler vc ihtisas encümeni seçimlerine geçilerek dahiliye encümenine: Şakir Noma, Ahmet Yorzanı, Rüştü Sarısüzen, Nazmi Yaraş, Ali Durgum, Süruri Aksoy, Sabrı Çekem.
Bütçe encümenine: Kâm il Kitapçı, Şakir Koma, Tahlr Divrik, Ahmet Göze, Sami Soysal, Faik Dine-dar, Yusuf Yozat, Kemal önder.
Maarif encümenine: Behçet Başaran, Nuri Karan, Asım Uzümoğlu, Melek Türkistan, Durmuş ötyakmaz
Nafıa encümenine: Şakir Koma, Faik Sünbüloğiu. Mustafa Akbulut, Mustafa Çaldıran, Salâhaddin Coşkun, Hasan özturan.
Ziraat ve baytar encümenine: Sa-liha Kılıçtuğlu, Abdullah Karaca,
Osman Güngör, Mahmut Salpat, Hamdi Dilmen, Nuri Gültckin, Bekir Karakurt.
Sıhhat encümenine: Halis Türk-kan, Halil Köse, Hüsnü Gürz. Tevfik Yaraş, Mustafa Tiryaki seçilmişlerdir. Bu işi müteakip 940 yılı 6 aylık izahatı okunmuş, aynen kabul edilmiştir.
Kangal, Gürün, Koyulhisar kazalarına ait 941 yılına ait ihtiyaç raporları okunmuş, dileklerin tetkiki için encllmenlere havale edilmiştir.
Umumi meclisin salı ve cuma günleri saat 15 te toplantılarına devam etmeleri ittifakla karar altına alındıktan sonra meclisin Reisicumhura Büyük Millet Meclisi reisliğine, Başvekâlete ve Parti Genel sekreterliğine tazim duygularının arzı için telgrafların çekiİMe&ıne ittifakla karar verilerek içtimaa con verilmiştir.
* Vilâyetimizin çalışkan ve genç seferberlik memuru Salih Baturünlü tarafından pasif korunma esasları üzerinde hafca içinde halk kıraathanesinde istifade ve alâka ile karşılanan bir konferans vermiştir.
Edirnede Atatürk Günü Yaşandı
Ve Konferans Verildi
Edirne. (Vatan) — Bugün Edirnemizde coşkun bir Atatürk günü yaşandı. Halkevimizin tertip ettiği seri looneer ve konferanslardan «Küitür hayatımızda Atatürk» mevzulusu kıymetli gençlerimizden muharrir ve muallim Şaban Taşkın tarafından bugün günlerden beri bekliyen bir dinleyici kütlesi huzurunda verildi.
Bir asırlık küttür hayatımızın içtimaî ve siyasî bütün sahalarda yarattığı hareketler tesir ve aksi tesirle panoramattk bir şekilde ak settirilişinden sonra Atatürkün ortaya nasıl çıktığını, nasıl bir bünyeyi eline aldığını ve onu biz. lere kadar ulaştırdığını göstermiş, ve bilhassa E/bedî Şefin şimdiye kadar görülmemiş şeki'de şahsiyetinin bir tahlilini yapmıştır. A-tatürkün Gazilik cephesi üzerinde uzun uzun duran genç hatip demiştir ki: O meydanı harbe yalnız bir er olarak değil erlerin eri, kumandanların kumandanı olarak atılmış, adına rstiklâl Harbi dediğimiz bu savaşvn Sakarya denilen namdar muharebesinde kırılan kemiklerin çatı rd ısını ordularının hücumuna tempo yapmıştır.
O bir dahi idi: Çünkü bir kimse: Gazi - Millet doktoru - millet kâşifi - millet muallimi . millet hatibi - millet rehberi - millet kurtarıcısı, en doğrusu millet yaratıcısı olabilmek için dehadan nasibini almış bulunmak gerekti.
Onu, dâhilikle de dâhiler sınıfında bulunanlarla bir sırada bı„ rakmak doğru olmıyacağı düşünüldüğü içindir ki ıniHeti, ona,
ttssiyatırvdan, mantığından, tarihinden, şerefinden, namusundan mukaddes saydığı her şeyden meydana getirdiği misilaiz bir çelenk verdi ve bu çelengin adına
«Atatürk» dedi.
Atatürk Türk milleti için yalnız bir kumandan değil, ayni zamanda yeni bir görüşün, yeni bir telâkkinin, yeni bir dünyanın yaratıcısı oldu. Esaretten - istiklâle, hürriyete - sulha, iptidailikten -medeniyete, cViüradecı - hayata, zulümden - hürriyete, zulmetten nura kadar her meümroun bilfiil muhleviyautmı değiştirdi, kemalini verdi-
İşte bunun içindir ki her çatırtın altında o var. Her hatibin dv-linde o var. Bu hakikat ondan bir parça saklar. Her hamlemizde ondan bir zerre vardır. Taarruzumuzda, müdafaamızda, adale-tüm-zde, ekonomimizde, sanatımızda, imanımızda, sevgimiz-
de, mantığuruzda velhasıl kültürümüzde omm hissesi pek atimiz de, imanımız da, sevgimiz de, mantığımız da velhasıl kultürüımüzjde onun hissesi pek çok vardır. Bunun içindir ki Atatürk damarımızda kan, nabzımızda atan, kalbimizde heyecandır. Konferanstan sonra iki konser verilmiştir.
-o- |
Lüleburgazda Kahve Buhranı
Lüleburgaz, (Vatan) — On gün-denberi piyasada kahve bulmak imkânı kalmamıştır. Ortada dönen şayialara göre 300 kuruşa saklı kahve satılıyormuş. Çekirdek kahve bula-mryanlar doğulmuş kahve almak mecburiyetinde kaldığı ve bunun da nohut ve fındıkla karışık olduğa görülmektedir.
o-
Lüleburgaz Köy bütçeleri
Lüleburgaz, (Vatan) — Kaymakamımız Ferit Güryücel, kaza köylerinin müşterek işlerini kendilerinin görebilmelerini temin maksadile hazırladığı bütün köy bütçeleri kaymakamlıkça tasdik edilerek vilâyete gönderilmiştir.
Yağmurların Tahribatı
Mardin, (Vatan) — Üç gün-denberi şehrimiz ve havalisinde yağan şiddetli yağmurlardan muh telif mahallelerde birçok duvarlar yıkılmış ve Teker mahallesinde bir ev çökerek biri kadın diğeri de çocuk olmak üzere iki kişi yaralanmıştır.
Dağlardan akan seller Maîdin
ile Diyarbakır arafsındaki Kara-
köprüyü istilâ ettiğinden iki gün
münakalât kesilmiştir.
Adliyede:
Araba Tekerlekleri Arasına Düşerek ölen Çocuk Morga
Kaldırıldı
Müddeiumumilik Zincirlikuyu yolunda araba tekerleği allında ezilerek ölen sütçü Recep oğlu Halis hakkında tahkikata başlamıştır. 1 abıbı Adlî Enver Karan cesedi muayene etmiş ve hariçte ölüm arazı görmediği için Morga kaldırılmasına JÜzum görünüştür. Tahmin edildiğine göre hâdise şöyle olmuştur:
Halis çiftlikten araba ile şehre süt getiriyormuş. Arabanın üstünde uyumuş ve yere düşünce tekerlekler karnından geçmiştir. Moııgun vereceği rapor vaziyeti aydınlatacaktır.
Yanan Çocuğun Bir Tabanca Kurşunile öldüğü tddia Olunuyor
Müddeiumumilik dün feci bir ölüm hâdisesini tahkike başlamıştır. Yalovada oturan Mehme-dın altı yaşındaki kızı Ncsibe başında ağır bir yara olduğu halde üç gün evvel Şişli Çocuk hastane, sine getirilmiş vc tadavi akına a-lınmıştır. Çocuk dün ölmüştür. Tabibi Adlî Enver Karan cesedi Morga kaldırmıştır. Babasının iddiasına göre her nasrlsa ocağa düşen bir tabanca kurşunu patlamış ve çocuğa başından yaralamıştır. Morgun vereceği rapor ve Müddeiumumiliğin yapacağı tahkikat vaziyeti aydınlatacaktır. Muhtekirler Adliyeye Verildi
Asliye üçüncü ceza mahkemesi dün üç ihtikâr davasını daha tetkik etti. Suçlulardan birisi Şişlide Bulgarçarşrsında oturan ve Ga-latada cıvatacılık yapan Leon isminde bir tüccardı. Bu Ankara Emniyet müdürlüğü memurlarından Faik Çelene küflü ince telin kilosunu 150 ve kalınının kilosunu da 120 kuruşa satmak istemiş ve Faik Çeler> memur olduğunu söyleyince 50 kuruşa razı olmuştur.
Müddeiumumilik tellerin küflü olmasını ihtikâr sebebi saymıştır. Muhakeme karar için talik edü-
m iştir.
Koço, Yorgryadisin davaları da şahitlerin çağ irilim ası için başka bir güne bırakılmıştır.
Adliyede Tabibi Adliler
Arasında Becayiş
Adliye Vekâleti Üsküdar Tabibi Adili Hikmetle İstanbul Tabibi Adili Salih Haşimin becayişlerine karar venmiştir. istanbul Adliyesinde muvakkaten vazife gören doktor Nuri Beller de bugünden itibaren Tıbbı Adlî mü-şahedehanesindeki vazifesine dön
müştür.
-o
Halkevlerinda:
Fatih Halkevinden:
Halkevlerinin açılış yıldönümü mü-nasebetile evimizde 23/2/941 pazar günü saat 14,50 de başlamak üzere bir toplantı hazırlanmıştır. Bu toplantı ve konsere bütün azalarımızı ve bölge halkını çağırırız.
Fatih Halkevinden:
23/2/941 pazar günü saat 10 da Evimiz önünden başlamak üzere 3 kilometrelik bir kır koşusu yapılacaktır. Bu koşuda derece alacaklara muhtelif mükâfatlar verilecektir. Kayıt her gün Halkevinde yapılacaktır. Aşağıda isimleri yazılı hakem arkadaşların da saat 10 da Halkevinde bulunmaları rica olunur.
Adil Giray, Naili Moran, îlhami Puleter, Ömer Besim Koşalay, Ali Rıza, Hüsamettin Güreli, Tevfik Böke, Fürüzan Tekil, Neriman Tekil, Selim Duru, Recep Ozan, Çeresl, 1. Bakır, Fethi.
Bakırköy Kır Koşusu
Bakırköy Halkevlnin tertip ettiği kır koşularının birincisi 23/2/941 de yapılacağından koşuya girmek isteyenler saat 10 da Bakırköy Halkevinde hazır bulunmalıdır. Koşuya herkes girebilir.
o
* Lüleburgaz, (Vatan) — Dün yanlarında Babaeski kaymakartiı olduğu halde şehrimize gelen vali ihsan Aksoy, kaza ilerile ilgilendikten sonra Kırklareliye avdet etmişlerdir.
ŞEHİR TİYATROSU TEMSİLLERİ
TEPÜBAŞINDA M|1M|1|I|H tSTİKJLÂL CADDESİNDE DRAM KISM IF W W KOMEDİ KISMI
BU AKŞAM ffiflUt™ BU AKŞAM
Saat 20,30 da || | 1 M Saat 20,30 da
MEŞALELER ^^Wr KlAALn ODALAB
Her gün gişede çocuk mailleri için büet VCEiifci
Beyazıt, Lâleli, Aksaray, Şehremini ve Topkaprya otobüs temin olundu.
Askerî Fabrikalar Satınalma Komisyonu İlânları
Telli ve telsiz telefon ve bunlara ait benzin motörleri tamiratından anlar usta ve işçi alınacaktır.
Ankarada çalıştırılmak üzere, talip olanların bir istida ile Askeri Fabrikalar umum müdürlüğüne müracaat etmesi ve istida ile birlikte, şimdiye kadar çalıştığı yerlerden aldığı bonservis suretlerinin de gönderilmesi ilân olunur. «1187»
Sahibi ve Neşriyat Müdürü: AHMET EMİN YALMAN
Batıldığı Yer: VATAN MATBAASI
Dişlerinin Kıymetini bilen Her Kadın Ve Her Erkeğin Diş Macunu
3 Günlük Tecrübenin Verdiği Netice
Çok Daha Beyaz, Çok Daha Parlak, Çok Daha Sıhhatli Dişler
f Eşsiz formül
• Fevkalâde tek sif edildiği için iktisadî kulla niş kabiliyeti
Güzel koku ve zevk veren bir köpürme
Otomatik makinelerle el değ meden yapılış
Sizde RADYOLİN kullanınız!
Türkiye Cumhuriyeti
Ziraat Bankası
Kuruluş tarihi: 1888. — Sermayesi: 100.000,000 Türk lirası.
Şube ve ajans adedi: 265. Zirai ve ticari her nevi banka muamelcleri-
Para biriktirenlere 28,800 Ura ikramiye veriyor.
Ziraat Bankasında kumbaralı ve ihbarsız tasarruf hesaplarında en az 50 lirası bulunanlara senede 4 defa çekilecek kur'a Ue aşağı-daki plâna göre ikramiye dağıtılacaktır: 4 adet 1.000 liralık 4,000 lira
4 4 40
500 230 160
2,000 1,000 4.000
»
100 adet 50 liralık 5,000 Ura 120 » 40 » 4,800 » 160 » 20 » S^OO »
DİKKAT: Hesaplarındaki paralar Dir sene içinde 50 liradan aşağı düşmiyenlere İkramiye çıktığı takdirde % 20 fazlasile verilecektir. Kur'alar senede 4 defa, 1 eylül, 1 birine ütünün, 1 mart ve
1 haziran tarihlerinde çekilecektir.
Erkek Daktilo Alınacak
Zonguldakta takdiri kıymet mümessüllğinde çalışmak ve imtihanda gösterecekleri muvaffakiyete göre 80 - 120 lira maaş verilmek üzere dört erkek daktilo alınacaktır. Harcırah ve ibateleri mezkûr mümessillikçe temin edilecektir. Taliplerin 24 Şubat 941 pazartesi günü saat 10 da Galatada yeni yolcu salonunun üçüncü katında
ereglî kömürler! İşletmesi îhrakîye ve kok
servisine müracaatla imtihanda hazır bulunmaları ilân olunur.
1 — Nüfus tezkeresi
2 — Hizmet bonservisleri. (1318)
Devlet Denizyolları İlânları
20 Şubat Karadeniz Postası
20 Şubat perşembe günkü Karadeniz postası yapılmryacaktrr. 23 Şubat pazar günü kalkacak (Erzurum) her iki posta iskelelerine uğrayarak Hopaya kadar gidecektir. (1283)
Devlet Demiryolları ilânları
Muhammen bedeli 679.500 (altı yüz yetmiş dokuz bin beş yüz) lira olan 150 adet Demiryol makas takrmı 10/4/1941 perşembe günü saat 15,30 da kapalı zarf usulü ile Ankarada İdare binasında satın alınacaktır.
Bu işe girmek isteyenlerin 3093{) (otuz bin dokuz yüz otuz) liralık muvakkat teminat ile kanunun tayin ettiği vesikaları ve tekliflerini ayni gün saat 14,30 a kadar komisyon reisliğine vermeleri lazımdır.
Şartnameler 200 kuruşa Ankara ve Haydarpaşa veznelerinde satılmaktadır. (1281)
Deniz Levazım Satınalma Komisyonu İlânları
1 — Tahmin edilen bedeli «16.165» lira olan on altı kalemde cem'an »0.000 kilo muhtelif cins yaş sebzenin 21/Şubat/941 cuma günü saat 14 de kapalı zarfla eksiltmesi yapılacaktır.
2 — İlk teminatı «1212* lira 38 kuruş olup şartnamesi her gün komisyondan alınabilir. |
3 — İsteklilerin 2490 sayılı kanunda yazılı vesikaları muhtevi tanzim edecekleri kapalı zarflarını belli gün ve saatten bir saat evveline kadar komisyon başkanlığına makbuz mukabilinde vermeleri. (728)
RADYONUN BUTUN HAKİKİ EV^API 1941 MODEL
MI ARKO>r>l I
m
4 ^mmm^m
i - *- ¦ *
Î&İ': & ^Âk VL^M '
İNGİLİZ MALIDIR
BBVOÛLU
5AWiBiHiN SES'ı
TELEFON 44934
IVTIKIAL CAO. 502
inhisarlar idaresi ilânları
1 — Keşif şartname ve plânı mucibince idaremizin Tekirdağ şarap fabrikasında yaptıracağı tuğla baca inşaatı işi pazarlık usuliyle yeniden eksiltmeye konmuştur.
2 — Keşif bedeli «12410.80» lira muvakkat teminatı 931 hradrr.
3 — Pazarlık 10/3/941 pazartesi günü saat 14 de Kabataşta leva» zım ve mübayaat şubesindeki alım komisyonunda yapılacaktır.
4 — Şartname sözü geçen levazım şubesinden ve Tekirdağ- müdürlüğünden 62 kuruşa alınabüir.
5 — İsteklilerin pazarlık için tayin olunan gün ve saatte şartnamesinin F fıkrasında yazılı vesaik ve % 7,5 güvenme paralarüe birlikte mezkûr komisyona müracaatları. (1243)
1 — Evvelce akreditifi müttehit firmaya ait olmak iteere alınacağı Uân edilmiş olan «1.000.000» adet tuz çuvalı için akreditifi idaremiz tarafından açtırılmak üzere de teklif verilebüeceğl ve bu teklifin 24 Şubat 941 pazartesi günü saat tam 11 de inikat edecek komisyona verilmesi ilân olunur. (1312)
İstanbul Belediyesi ilânları
Beyoğlu Kaymakam ve B. Ş. Müdürlüğünden: Yenişehir Serdarı Ömer ca. 27 - 29 - 31 No. lu dükkân ve evlerin sahibi adresleri meçhul bulunduğundan mahzurun belediyece kaldırılması için 48 saat zarfında ihtarname makamına kaim olmak üzere ilân olunur. (1309)
Askeri ihtiyaç için beher kilosuna 65 kuruş fiyat tahmin edilen 10 ton karaman koyun eti 26/2/941 günü saat 15 de pazarlıkla satın alınacaktır. Muhammen bedeli 6500 Ura olup kati teminatı 975 liradır. Şartnamesi her gün komisyonda görülebilir. İsteklilerin belli giln ve saatte Fındıklıda Komutanlık satınalma komisyonuna gelmeleri.
/0 "X :,[ '. ..." «1246»
Askeri ihtiyaç için aşağıda cins ve miktarları yazılı iaşe maddelerinin yeniden pazarlıkları 27/2/941 günü hizalarında yazılı saatlerde yapılacaktır. Şartnameleri her gün komisyonda görülebilir. İsteklilerin belli gün ve saatlerde Fındıklıda Komutanlık satmalma komisyonum gelmeleri. <1247>
Cinai Miktarı Muh. Bd. Kafî Te, Pazarlık
Kilo L.K. L. K. S. D.
Yoğurt Süt
8000 8000
2720 1600
408
240
10.30 11
İKUAMttt
cj KANUN
AYLAP6EÇTİKÇ
1S41 İKRAMİYELERİ
T. îş Bankası
1941 Küçük
Tasarruf Hesapları İkramiye Plânı
3
2
4 8
35
80 300
I adet 2000 Liralık = 2000.—
= 3000.^ = 1500.— = 2000.— = 2000.— = 3500.— = 4000.— = 6000.—
> > > > > > >
1000 »
750 >
500 >
250 >
100 >
50 >
20 »
>
> > > >
>
Keşideler : 4 Şubat, 2 Mayıs, 1 Ai,__ tos, 3 lİLİncitc^rin tarLL:..inde yapılır.