CUMARTESİ
fUB AT 1941
VATAN EVJ
CAÖALOGLU No. Xt
TELEFON: 24136 TELCR *.~: VATATJ İst.
BAŞMt'iiak.. j;t
AHMET EMtN YALMAN
^
Fiyatı: 5 Kuruş
SİYASÎ SABAH GAZETESİ
I
İaşe Teşkilâtı Müsteşarlığı
Aırkara, 21 (Telefonla) — Yeniden teşkil edilen ia$e teşkilâtı müsteşarlığına Niğde valisi Safa Apaydının getirilmesi Ticaret Vekâletince kararlaştmlmrştrr. Bu vaünin iaçe İşlerinde çalışmasına müsaade olunması için DohüHye Vekâletinden müsaade istenecektir.
Şaşmayan Ölçüler
Bulgaristanla olan anlaşma, hâdiselerin icabına göre serbestçe kararlara varmak prensiplerimizden bir şey eksiltmemiş, bunlara yeni şeyler katmıştır.
Yazan: Ahmet Emin YALMAN
ecen hafta Ankarada bulunduğum sırada Türkku-
şunun Havacılık mektebinde bir kör uçuşu dersinde hazrr bulundum. Bir pilot, sise yakalanırsa istikametini nasri tayin e-decek, yolunu nasıl bulacak? Şeytan icadı sanarak âlet ve vasıtalarla işte bu dersin tatbikatı yapılıyordu, işin esası şuraya varıyordu ki, sise tutulan pilot, hissine tâbi olmamalı, â-letlerinin ölçülerine inanmalı ve onlardan şaşmamalı...
Bugün propaganda denilen sis, her gün, her dâdisede görüşlerimizi bulandırmıya çalışıyor. Buna karşı tutacağım? yol, Türk millî siyasetinin de-ğişmiyen ölçülerini gözönünde tutmak ve onlara tam bir güven duymaktır.
Mihver kaynakları, ortalığa şu kanaati yaymrya çalışryor-lar: «Türkiye, Bulgaristanla hir anlaşma yapmakla millî emniyetine ait meseleleri kendi kabuğuna çekilmek ve Balkanlarda olup bitene seyirci kalmak diye karşıladığım ortaya koymuştur.»
Böyle bir tefsire girişenler, ancak kendi kendilerini aldatırlar. Türk milleti, dünya yüzünde olup biten hâdiseleri, telâşsızca, fakat çok yakın bir alâka ile takip etmektedir. Vaziyetin demokrasi için en kötü göründüğü dakikalarda, bizi yolumuzdan şaşırtmak için her çare ve vasıtaya başvuruldu. Azmimiz bir an için bile bükülmedi, gözümüz bir tek saniye yılmadı. Hedefini iptidadan çizmiş, ona giderken varacağı risk leri hesaiplamış ve göze almış bir milletin sükûnet ve vekari-le kendi yolumuza devam ettik.
O zamandanberi cereyan e^ den hâdiseler, demokrasi tarafının zaferine bağladığrmız itimadı her tarafta teyit etti. Mih verin aşağı doğru sarkması ihtimalini işte iptidadanberi hesaba kovup ona göre tedbir aldığımıza göre, dün duymadığımız tereddüdü, dünyanın bugünkü ümitli manzarası karşısında bugün duymamız ve hâdiselerin icabma göre karar vermek hususundaki serbestimizi kendi elimizle bağlamamız için sebep tasavvur edilemez.
Bulgaristanla olan anlaşmamız, hareket ve mukavemet prensiplerimizden ve hâdiselerin icabma göre serbestçe kararlara varmak noktasındaki a-zim ve istiklâlimizden hiçbir şey eksi İt m emiştir. Bunlara, ancak yeni şeyler katmıştır.
Bu anlaşma, bizim kabuğumuza çekilmek istediğimize ve Balkanda olup bitene seyirci kalacağrmıza değil aksine olarak Balkanları tecavüzden korumak için faal bir siyasetimiz olduğuna ve Bulgaristanla iş birliği yaparak tecavüz ihtimallerine karşı yeni bir mânevi sed kurduğumuza delâlet eder. Balkanlarda bu suretle yeni bir tesanüt havası peyda olmasının bizim ve Balkan milletlerinin siyaseti bakımından ve İngiliz menfaatleri cephesinden hiçbir zaran olamaz. Belki de faydaları dokunur. Bir defa har bin Balkanlara yayılmasına belki de mâni olur, sonra gönüllere ferahlık vererek yüdırma teşebbüslerine karşı bir aşı tesiri yapar. Üçüncü bir nokta olarak ta şu var ki, her işte yarma da bir düşünce payı ayırmak lâzımdır. Yakından duyulan bir
(Devamı; Sa. 5, BİL 4 te) —
T. B. M. Meclisi
16 MARTTA İÇTİMA EDECEK
Ankara, 21 (Telefonla) — Martın 16 sında Büyük Millet Meclisi öğleden sonra içtima edecektir, öğleden evvel Meclis Parti Grupu toplanarak meclisin tatil olduğu müddet zarfında geçen siyasi hâdiseler hakkında Harioiyc Vekilimiz Şükrü Saraçoğlu Beyanatta bulunacaktır. Bunu müteakip Meclisin aleni celsesinde Başvekilimiz Refik Saydamın Meclisin toplanması dolayısile bir nutuk söylemesi ihtimal dahilindedir.
Mısıra geldiği bildirilen Ln&fffe Hariciye nazırı B. Eden, bandan evvel Harbiye Kazın euatlle Mısıra
yaptığı seyahatinde kumandanlarla birlikte...
İstanbul Belediyesi Kooperatifinin Mahlut Yağlarını Bursa Belediyesi Sattırmıyor
Ankaradan Sonra Bursaya Giden Yağlar da iade Edildi
Ankaradan sonra Bursa da İstanbul Belediye Memurin kooperatifinin adını taşıyan yağları sattırmıyor. Bursadan matbaamıza bildirildiğine göre istanbul Belediyesi Memurin Kooperatifi adına yapılan mahlut yağlardan Bursada tüccardan Lofçalıoğlu Mustafa ve ortaklan namına gönderilen elli teneke yağı Bursa Belediyesi muayene ettirmiş ve neticede bu yağların Bursada satılmasını muvafık görmemiştir. Bu yağlar tstanbula iade olunmuştur.
Dün telefonla Bursa Belediyesini aradık ve haberin doğru olup olmadığını sorduk. Bursa Belediye Reis muavini bize:
İngiltere Yunanistana 200 Bin Asker Gönderiyormuş
r
«Evet, yağların hepsini tstan-bula iade ettirdik.» diye haberi teyit etmiştir.
On Be? Bin Liraya Talip Var
Diğer taraftan yağ tüccarlarından Yuva kim Yuvakimopulos bir muharririmizi görerek kendisinin mahlut yağ içinde çok mağdur bırakıldığını anlatmış ve «Eğer Belediye sıhhî formüllerîle bu işletme hakikini daha fazla bedelle satmağa talip ise ben şimdiden on bes bin liraya almağa hazırım.» demiştir.
(Devamı: Sa. 5, Sü. 2 de)
Ahmakça Masallar
Reuter Muharriri, İngiliz Tefsirini Elde Etmek İçin Uydurulan haberlere böyle diyor
Londra, 21 (A.A.) — Müstakil Fransız ajansı bildiriyor:
Daily Sketch gazetesi Boston radyosundan naklen aldığı bir haberi birinci sayfasının en göze çarpan yerinde neşretmiştir.
Bu habere göre, Mısırda bulunan General Vavel, ordusundan 200 bin kişilik bir kuvvetin Yunanistana gitmek üzere yolda bulunduğu ve nazi-lcr Yunanistana hücum etmeden evvel İngilizlerin buradan Balkanlar yoluyla Almanlara kan?ı taarruza geçmeleri ihtimal dahilindedir.
Böyle bir haber tabı! kaydi ihtiyatla telâkki edilmelidir.
Londra paluhıyettar mahfilleri In-gllterenin Yunanistana karşı giriş-(Devamı: Sa- 5, Sü. 7 de) +
Dahlllyecl Dr. B. ifkcanrvv İzzet
Berat Şehrinin Yakmda Yunanlılara Geçmesi Muhtemel
lenler 15 Km. de
Son Harekât Stra-tejik Bakımdan Tepedelendekinden Daha Mühimdir
Klisura'nın şimal batısında Te. pedelen bölgesindeki harekât Yunanlılar lehine inkişaf etmektedir. ' Su ,
Yunanlılar, Berat* a 15 kilometre yaklaşmışlardır. Bu suretle Berat*ın pek yakında Yunanlıların eline geçmesi ihtimali vardır.
Bu harekât, stratejik bakımdan Tepedelen'dekinden daha mühimdir. I I inci İtalyan ordusunun hattı ricatı kesilecektir. Şimaldeki 9 uncu ordu ile irtibatını da kaybedecektir.
Yunanlılar, Berat üzerine yaptıkları harekâtta 300 çsir almışlarıdır,
«Radyo gazetesi»
Bulgar - Yugoslav Deklârasyonu
Budapeşte, 21 (A.A.) — Ste-fanl:
UJ-Nemzed gazetecinin Zagreb muhabirinin 'bildirdiğine göre, yakmda Türk - Bulgur deklârasyonuna mnçahlh bir Bulgar - Yugoslav deklârasyonu im/ulana-caktır.
Mühim Hâdiseler Bekleyebiliriz!
İngiltere Hariciye Nazırı
B. Eden
Mısıra Geldi
Avustralya Başvekili
Menzies
Londraya Gitti
Kahire. 21 (A.A.) — Edenle General DIH'in Mısıra muvasalatı mu-nasebetile ingiltere büyük elçiliği na mına beyanatta bulunmıya memur edilen bir zat şunları söylemiştir.
Nil ordusunun parlak muzafferl-yetinden sonra orta şarkta ve Afri-kadaki siyasi ve askeri vaziyeti bir daha ve tamamen gözden geçirmek zamanı şüphesiz gelmiştir. Harp kabinesi kabinenin askeri müşavirini de terfik ederek hariciye nazrrını göndermek suretilc bu askeri şefler ve diğer makamlar ile istişareler vuku bulacağı şüphesizdir. Harp kabinesi için bu harp sahnesi hakkında azasından biri vasıtasile doğrudan doğruya malûmat almaktaki büyük fayda aşikardır. Edenin evvelce orta şarkta yaptığı ziyaret ve buradaki meselelerle şahsiyetleri tanıması sebebile bu vazifeye kendisinin tayin edilmiş olması pek tabiidir. * ^ 77* |
Avustralyalım Arzusu
Londra, 21 (A.A.) — Dün Londraya gelen Avustralya Başvekili Menzies, bugün gazetecilere şu beyanatta bulunmuştur:
Avustralyanm Pasifik denizine ait gayet sarih arzusu bu mıntakada sul hün muhafazasından ibarettir. Bu bizim işimize yaradığı gibi ayni za-(Devamı Sa. 5, Sü. 4 de) +
Hava Gene Değişti
Bay Matsuoka
11 Dünyanın Hiçbir
Milletine Hiçbir Tavassut Teklifinde Bulunmadım „ Diyor
Tokyo. 21 (A.A.) — (D. N. B.): İngiliz kaynaklarına göre Japon hükümetinin İngiltereye yaptığı barış teklifi hakkında matbuata beyanatta bulunan Hariciye Nazırı Matsuoka demiştir ki:
Japon hükümetinin Hariciye Nazırı sıfatilc dünyanın hiçbir milletine dünya barışının tekrar tesisi için hiçbir zaman bir tavassut teklifinde bulunmadrm. Siam'la Hindicini arasındaki ihtilâfta Japonyanın tavassutuna dair olarak İngiliz hariciye Nazırı Eden tarafından sorulan bazı suallere cevap verdim. İşte bu cevapta dünya barışının tekrar (Devamlı: Sa. 5, Sü. 6 da) *X:>
9 uncu Yıldönümü
Yarın Kutlanacak Olan Bu Yıldönümünün Ankara ve Istanbuldaki Tören Programı
Beşinci Sayfamızdadır.
44
Se
vım
Sfend
r
Bugün Kardeş Iranda Büyük Bi larıhıvjunun Yirminci Yıldönümü
Bu, Bütün Bir Milletin İstiklâl ve İleri Medeniyet Bayrağını Kaldırıp Bu Bayrağı Zafere Ulaştırmak Kudretine Malik Bir Oğlunu Başbuğ Olarak Kabul Ettiği Gün.
Bugün, kardeş ve müttefik Iranın bir büyük tarihi günüdür. Bugün bir büyük ve şerefli milletin, hâdiselerden hiç bir makûs tecelli beklememek sırrına ulaştığı budunum noktasıdır ki Iran tarihinde «Sevim Sfend» adı ile ve altın harflerle yazılı olarak şerefle dolu bîr yor tutar.
Sevim Sfend, yani Sfend adının yedinci günü, yani şubatın 22 inci günü, serdarı sipeh Rıza Han Pehlevİ-nm, Tahranda, mes ut neticeler veren bir hükümet darbesi ile Iran mukadderatına el koy. duğu gündür. En Karde* ve müttefik tramn Vüyuk lrartarreraı Ala
koyu cehaletin mü- hazret! IHUrnayûn Şakikisah Majeste
tetafiki olan Kaçar RİZA ŞAH PEIUJEVt
hanedanının tenperver ve cahil hükümdarları elinde, şerefli mazisinden bihaber ve en asil çocuktan arasında sayılmak hakkına irsen malik olduğu-medeniyet-
ten milyonlarca fersah uzaklarda imiş gibi her yeniliğe yabancılaştırılmış olan İran milletinin medeni dünya ortasında vekarla boy
(Devamı: Sa. 5, SU. 6 da) XX
Pari Cehenneminden
--Nasıl
Kurtuld
um i
Yazan: Rebia TEVFİK
Hariciye Umumî Kâtibimizin beyanatından:
Yakıcı bir yangın havası arasında esen hafif ve serin bir rüzgâr Balkan — Yelpaze küçük amma epçy ferahlattı!
Yirmi sene evvel genç bir Türk hanımı Parise gidiyor. Bir Türk diplomatı olan nişanlısı ile buluşacak ve evlenecek.
Parise vardıktan bir, iki sene sonra nişanlısından bir mektup alıyor. Meğer hayatını başka birine bağlamış. Hanım, memleketine dönmekten sıkılıvor. Elinde sermayesi yok, fakat büyük bir azmi, ince bir sanat zevki var. Parrste, sonra Ber-linde terzihaneler açıyor, 50, 60 »şçi çalıştırıyor. Bu iki şehrin »moda hayatında mühim bir rol sahibi oluyor.
Bayan Rebia Tevfik, hayatının meraklı hikâyesini bize üç safhada anlatacak, evvelâ altı ay uğraşarak Pa-risten nasıl kaçıp kurtulduğunun hikâyesini, sonra Pa-risin bugünkü halini, daha sonra da kendi hayatının canlı ve meraklı romanını..
BAYAN REBÎA TEVFİK
Parisin süs ve moda muhitinde geçen bu canlı roman kadın, erkek bütün o-kuyucuların merakını uyandıracak bir kıymettedir.
Bu Tefrika 26 Şubat Sayımızda Başlıyor
Aynı Sayıda Başlıyacak
Yeni Yazıların Tafsilâtını
Altıncı Sayfamızda
Okuyunuz
\
38
2 - —
VATAN
22 - 2 - 941
i
3
3
t»
Püyük Tarihi Roman
YAZAN: M.SAMi TEZı,
d
3Qv
Üçüncü Ahmet Elini öpmek Üzere Yanına Gelen Mahmudu Alnından Öptü ve Saltanatı Ona Devretti
t
66
— Evet saadetlû hünkâr; ne »izin, ne dc şehzadelerinizin hayatlarına dokunulmaz, buna Allah ta. kul da razı delilidir. Sanmam ku yeni hünkâr da rıza göstersinler.
Az sonra İapiri zade ile Zü-lâlı Hasan Efendi, sarayın murah. hasları sıfatile Etmeydanına gittiler ve padişahın saltanatı terke razı olduğunu haber verdiler.
İsyan sergerdeleri Üçüncü Ah-medin şartlarını kabul, onun ve şehzadelerinin hayatına dokunul mıyacağını vadetmişlerdi. Gece yarısına doğru şehzade Mahmut kafesten- çıkarıldı. Mabbyn kapısı yanında eski ve yeni iki taci-dar karşılaştılar. Mahmut amcasına doğru ilerledi ve elini öpmek istedi. Üçüncü Ahmet onu alnından öptü ve saltanatı devir ve ferağ etti.
Bu elim vazrfeyî ifa eefenken metanetini "kaybetmemiye çalışan Üçüncü Ahmet, artık orada vücudunun Uizumaıızhığunu görerek gözleri yaşla dolu sarayın dar korkarlarından »enekliye, sendeJiye şehzadeler dairesinin basık ve karanlık odalarına doğru yürüdü.
Üçüncü Ahfaet, kendinin düştüğü akıbetten Mahmudu ve do-layısile hanedanı korumak endi-şesile kafeste şu manzumeyi hazırlayıp ona göndermişti: Hayır endif ey vücudu kerîm, Kimseye itme kendini teslim, Hacet esbabına adalet kıl, Fukara haline riayet kıl. Kimsenin inkisarını alma, Benim itdiklerime hem kalma. Sana Şehzadeler emanettir. Daima saltanatta var olasın, Ferü şevketle berkarar olasın, Eyleye bahtını küşade Huda Haymei ömrün ola paberca. Fer bulup demi bahtı mesudun, Ola meşhur namı Mahraudun.
XVI
İsyan muvaffakiyetle neticelenmiş, Üçüncü Ahmet tahtından indirilmiş, vezirler katledilmiş olmakla beraber, isyancılar henüz neticeden memnun değillerdi. Onlar vurmak, kırmak, yakmak, yık. mak ve öldürmek istiyorlardı. Eğer bu işler devam ederae meydanda biriken yetmiş bin kişinin ©Üne biraz bir şey geçebilecekti Halbuki isyan sırasında ne dük-] kânlar, ne de vüzera konakları yağma edilmemişti. Yeni padişahın vereceği üç, beş akçe cülus bahşişi onların kamını doyur-mazdı.
Ayak takımı arasında başlayan mırıltı isyan sergerdelerinin kulağına kadar erişiyordu. Patrona ve arkadaşları onlara meram anla-tamıyacaklarını anlamağa başladı, lar.
Bütün aengerdeler Ortacamide toplandılar, her 'kafadan bir ses sıkıyor, herkes başka telden çalıyordu.
Bu müşkül zamanda artık İstanbul kadılığını elde etmiş olan Zülâli imdatlarına yetişti ve:
— Bunca yıldır ibadullahın hakkını yiyip içenlerden hesap sorulmak gerektir. Onlar yıllarca zevk ve safa eylerken halk zari zari inleyip yatıyordu. gu zevk ocakları y akıtmalı, beytülmali yağma edenlerin mal ve mülkü müsadere edilmelidir, diye haykırdı.
Zaten herkesin istediği buydu. Gerçi Saraç Mehmet Yeniçeri a-ğası olmuş, Urlu Sekbanbaşı nas-bcdiLmiş, Deli Muştala Kapıket-hüdalığını elde etmiş, hulâsa isyan elebaşıları rüyalarında görse iı.anamıyacakları mevki vc man-sablara geçmişlerdi ama; yetmiş bin kişiye de bu kabil birer mevki vermek ımümkün değildi. İş
tkmar, zeamet, mukataa ve tevliyetlerin taksimine geldi. Bunlar da hemen taliplerine verildi. Fakat ortada daha isteyen, verildikçe iateyen büyük bir kütle vardı.
Kadı Deli ibrahim yetmiş dokuzuncu cemaat odasını mahkeme ittihaz etfmiş, taraftarlarını tatmin için bütün gün karakuşi hükümler vermekte devam ediyordu.
Fakat isyancılar yakmak ve yıkmak hırsile yanıp tutuşuyordu. Nihayet bu arzu sergerdeleri saraya müracaata mecbur etti ve:
— Erbabı cemiyet Saadâbad köşkleri yerinde durup devlet ve millet hainleri içinde zevk ve safa eyledikçe dağılmayız diye, ayak direrler, letanlbul kadısından fetvayı şerif aLındı, hünkâra arzey-Icyin.
Dediler.
Birinci Mahmut bu müracaat karşısında büsbütün şaşaladı. Zaten tahta geçtiği ve güya devletin idaresini eline aldığı gündenberi hergün isyancıların binbir talebile karşılaşıyor, bunların hepsini is'af mecburiyetinde kalıyordu. Fakat Istanbulu süsleyen yüzlerce kasır ve köşklerin yağma edilip yakılmasına müsaade etmek istemiyordu. ' ¦ " ..." .: *•
Halbuki iberi tarafta cahil sergerdelerin idaresi altında baldırı, çıplak, ipten, kazıktan kurtulmuş binlerce insan yakılıp yıkılacak konakların, kasırların ve köşklerin içindeki ipek halıları, gümüş şamdanları, billur avizeleri ve altın tezyinatı düşünerek bir an evvel bunları ele geçirmek hırsile yanıp tutuşuyordu. Bu yağmada ellerine birer zeajnet fermanı tutuşturulmuş olan Veli ile Dursun, işlerin aldığı şekilden telâşlanmağa başladılar ve günlerdenberi Hasan Ağanın evinde oturup derin derin düşünüp duran Hızıra koştular.
Hızır onlan dikkatle dinledi ve:
— Biz, atın gemi azıya aldığını ve binicinin atın arzusuna tâbi olduğunu çoktan kestirmiştik. Fakat bir yol ok yaydan çıkmıştı.
Şimdiye kadar istediklerimizden nedamet getirmiş değrliz ve lâkin şimdiden sonra olacakların içinde bulunmak istemeyiz.
Yoldaşları toplayın, az vakitte Üsküdara geçip yola revan olalım. Bu işlere hududa varıp yurda saldıran düşmanları defetmek için karışmıştık, dedi.
Veli ve Dursun yapacakları işi anlamışlardı. Onlar gittikten son. ra Hızır Hasan Ağaya haber yolladı ve harbemden gelen ihtiyarla
başbaşa vererek uzun uzadıya konuşftu.
Fatma Sultanın sarayından döndüğü gündentberi Hızırın vereceği karan kalbi çarpa çarpa bekleyen Safinaz, babasının Hızır tarafından çağırılmasını, nihayet
bu kararın tebliği için sanarak he. yecanlarmuştı.
( Arkası Var ) t-
Soruyorlar?
Bir okuyucumuz anlattı ve
Belediye Haberleri:
Belediye Umumî
Meclisi Toplandı
uhtekirlerîn Yeni Bir icada
Mezbaha,Darüiâceze Beyaz Kaputları Boyayarak Top Şehirtiyatrosu, Kon- Başına 4,5 Lira Kârla Satmışlar
servatuar Bütçeleri
Tetkik Edildi
Belediye umumi meclisi dün öğleden sonra reis vekili Necip öerden-geçtinin başkanlığında toplanurak belediyeye ait müesseselerin bütçeleri üzerinde müzakerelerine devam etmiştir.
Karaağaç mezbahasının bir milyon 784 bin 892, Darülacezenin İse umumi varidat yekûnu 224,921 lira olarak kabul edilmiştir.
Şehir tiyatrosu dram ve komedi kısmının her ikisinde önden Üç sıra fiyatlarının 50 kuruştan 75 kurusa çıkarılması dolayısile bu sene varidat yekûnu belediyeden 38500 lira yardım olmak üzere 117986 lira kabul edilmiştir.
Konservatuvarın varidatı belediye bütçesinde 91361 lira yardım yapılmak ve konserler hasılatı ile 104364 lira kabul edilmiştir.
Difcer taraftan Sular İdaresinin teşkilât vo vazife, Elektrik ve Tramvay ve Tünel umum müdürlüğü teşkilat ve vazife talimatnamesinin tetkik ve tadili hakkındaki teklifler mülkiye encümenine havale edilmiş, Cihangir. Ayaspa.şa ve civarı plânlarının yeniden tetkiki için belediye riyasetine ladesi kabul olunmuştur.
sordu:
I
Balıkpazannda bir kahveci gayet doğru ve tam tüccarca bir harekette bulunmuştur. Bu kah veci halis kahve bulunamryacagı-nı ve »atılanları 'i hep kancık olduğunu bildiği için halkanızı aldatmak gibi gayri ahlâki bir harekette bulunmaktan İse dürüstlüğü tercih ederek dükkânına şöyle bir levha asmıştır;
BURADA HALİS ARPA KAHVESİ SATILIR
Ne doğru bir hareket değil mi? Kenkl (bütün esnaf bu kahveciden ders alsalar da, onun eserine uysalar... Halk ta hiç olmazsa halis veya karışık bir mal nu aldığını bile bile almış olur. Acuba eftnaf arasında boylelcrlnin adedi çoğalacak mıf .
V
J
Vali Et Tüccarları İle Görüştü
Kasaplar Bugünkü Şerait
Dahilinde Satış Yapamı-yacaklarım Bildirdiler
Vali ve Belediye reisi doktor Lûtfl Kardar dün de et meselesi üzerinde tetkiklerde bulunmuş ve mutavassıt toptancı tüccarları çağırtarak kendilinle konuşmuştur.
Dünkü tetkikler ve görüşmelerde bugünkü narh dahilinde etin satılabileceği kanaati hasıl olmuşsa da, kasaplar evvelce kendilerine bırakılan yüzde on kâr haddinin bugün mutavassıt toptancılar tarafından verilmediğini ve bu şerait dahilinde de satış yapamıyacaklarını bildirmişlerdir. ^
Yapüan istatistikler neticesinde 939 senesinde karamanın toptan fiyatı 28 kuruş olduğu halde 940 ta 37 kuruşa çıkmıştır. Dağlıç 938 te 30 bu sene 41, kıvırcık 938 te 30 bu sene 41, kuzu 938 de 42 bu sene 51 kuruş olarak kaydedilmiştir. Bu istatistikler yukardada kaydettiğimiz g^bi narhtan yüzde yirmi beş fazla olduğunu göstermektedir.
Tramvay Malzemesi Siparişi için
200 Bin Liralık Döviz Verildi
Tramvay malzemesi tedariki güçlüğü karşısında umum müdür Mustafa Hulki Erern, Ankarada temaslarına devam etmektedir.
Avrupanm muhtelif firmalarile de malzeme siparişi için muhaberelerde bulunulmaktadır. Hükümetimiz 200 bin liralık dövizi kabul etmiş ve ls-tanbula bildirmiştir.
Daimî Encümen kabul edilen 200 bin liralık dövizle malzeme siparişi için çalışmaktadır. Yapılan teklifler de encümende tetkik edilmektedir.
Haber aldığımıza göre piyasada (külliyetli miktarda kaput bezi irvt.kârı sapılmaktadır. Kaput bezi bilhassa köylünün ihtiyacı için çok lüzumlu olduğundan köylünün daimî surette aldatılması bakımından bu ihtikâr meselesi alâkayı çekmektedir.
Kaput bezi narha tâbidir ve topu 6,70 liradan 9,65 liraya kadar satılmaktadır. Fakat bu bezler beyaz bezlerdir. Narh konurken boyalı kaput bezleri nazarı itibara alınmadığından bir çok açıkgözler bu vaziyetten »ti-fade ederdk kaput bezi imal eden fabrikalardan külliyetli miktarda
bez «atın almakta ye bunları boyatarak top başına 4,5 lirao^n fazla kâr temin etmektedirler.
Bugünlerde bazı boyahanelerin kaput bezi boyamalarının son haddine vardığı söylenmektedir.
Fabrika mamulâtının büyük bir kısmının 'böyle 'boyanması üzerine piyasada beyaz kaput bezi kalmayınca müşteri mecbur olarak renkJi kaput bezi almaktadır.
Geniş'bir kütleyi alâkadar eden bir mevzuda rşi kitaba uydurarak bu dereceye kadar ileri götüren açıkgöz muhtekirler millî korunma hükümlerinin en şedit müeyyidelerle cezalandırılacaklardır.
Ayakkabılara Konan Kâr Nisbeti Hiç te Pratik Değildir
AyakkabılarYine istenilen Fiyata Satılabilecek mı?
Dün Fiyat Murakabe komisyonunun ayakkabt fiyatları hakkında vermiş olduğu kararı yaztnış ve bu husuftaki fikrimrzi bildir-
mistik.
Bugün temas ettiğimiz bir çok kimseler Fiyat Murakabe komisyonunun koymuş olduğu kâr nis-betlerinin pratik olmadığını ve tatbikatında büyük müşküllerle karşılaşılacağını söylemişlerdir.
Fiyat Murakabe komisyonunun teşekkül etmesindeki maksat yüksek fiyatlar dolayıeile zarar gören halkın bu gibi ihtikârlara karşı himayesidir. Bunun için de Murakabe loomiayonu elindeki imkânlardan istifade ederek bu himayeyi temin etmeğe çalışmakta.
dır.
Dün de yazdığımız gibi ayakkabılar için konao kâr nisbeti bizim vitrinlerde yine yirmi beş liralık etiketler görmemize mâni olamıyacaktır. Çünkü:
Maliyeti on dört lira olan bir çift hususi ısmarlama ayakkabı yirmi beş liradır. Ama denilecek ki: Vitrindeki ayakkabı 'hazır a-yakkabıdır. Binaenaleyh onun ancak tarifeye göre yüzde elli kâr nisbeti hesap edilerek 21 liraya satılması lâzımdır. Yirmi beş liralık etiket koyamaz.
Peki ya o ayakkabıcı vitrindeki numunenin hususî ısmarlama ayakkabı numunesi olduğunu iddia edersell...
Bundan başka ayakkabıların maliyet fiyatları ne şekilde kontrol edilebilecektir?
Bunu tesbit etmek için formül bulmanın imkânsız olduğu bizzat saiâhiyettar şahıslar taıafından söylenmektedir.
Bütün bunlar nazarı itibara a-lınırsa ayakkabı fiyatlarında ihtikârın önüne geçilemeyeceği muhakkaktır.
Komisyon her nekadar erkek ayakkabılarında azamî maliyet fiyatının 14 lira olduğunu tesbit etmişse de acaba on lira maliyet fiyatı olan bir ayakkabıdan maliyet fiyatı 14 liradır diye kâr nis. beti alıntmaz mı?
Diğer taraftan fantazî kadın ayakkabılarında kâr niabeti konulmamıştır. Bu şekilde kadın a-yakkabıları tetenijdiği fiyata mı satılacaktır ?
İşte yukarıda yazdığımız sebeplerden Fiyat Murakabe komisyonunun koymuş olduğu kâr nis-betleri pratik değildir ve Tatbikat sahasında müşteriyi aldatılmaktan kurtaramıyacaklır.
Bu yüzden Murakabe komisyonunun ayakkabı fiyatları hakkında daha pratik kararlar ittihaz etmesi şayanı temennidir.
Halk için Çorap
Ve Fanila Tip Y3 Fiyatlar
Tesbit Edildi
Yapılan etüt neticesinde halk İçin hazırlanmakta olan çorap ve fanila tipleri imal edlkniş ve fiyatları tesbit edilmiştir.
Bu hususta bir rapor hazırlanmaktadır. Rapor, nümunderle beraber vekâlete gönderilecektir. Vekâlet fiyat ve numuneleri muvafık gördüğü takdirde bu tiplerde mal imaline lâzım olacak mevaddı iptidaiye-yi temin İçin iplik fabrikalarile diğer fabrikalara siparişler verecektir. Bun dan baçka bu gibi eşyanın ihtiyacı karşılıyabilocek miktarda İmali için dc lâzım gelen tedbirler alınacaktır.
Etüt neticesinde erkek çorapları, düz ve fantezi olarak ayrılmıştır. Perakende olarak düz çoraplar otuz, fantezi çoraplar 35 kuruşa satılacaktır. Lâstik çocuk çorapları €2,5 kuruştan 17,5 kuruşa kadar boy boydur. En büyüğünü kadınlar da giyebilir. Tek kat kadın çorabı 10 kuruşa satılacaktır.
Fanilalar yazlık ve kışlık diye iki neve ayrılmıştır. Yazlık spor fanilalar 50 kuruş, yarım kollu 65 kuruş, kışlık birinci tip 120 kuruş, ikinci tip 130 kuruşa perakende olarak satılacaktır. Bu fanilalar kadın fanilâsı olduğu takdirde beş kuruş fazlaya satılacaklardır.
Piyasa Haberleri:
Gümrüklerdeki Kahveler Çıkarılacak
Brezilyadan Nisan İçinde 73,450 Çuval Kahve Gel yor
Son günlerde memleket dahilinde kahve buhranı hüküm sürmektedir. Kahve vaziyeti bu şekilde devam e-derken gümrükteki kahvelerin neden çıkarılmadığı sorulmaktadır.
öğrendiğimize göre, gümrükteki 2350 çuval kahvenin 950 çuvalı İstanbul birliğine aittir. Fakat bu kahvelerin fiyatları yüksek olduğundan gümrükten çıkarılamamıştır. Geriye kalan 1400 çuval için transit olduğu söylenmektedir. Bu kahvelerin memleketimizde kalıp kalmryacağı henüz belli değildir. İstanbul Kahve ve Çay İthalâtçıları birliği gümrükteki 950 çuval kahvenin gümrükten çıkarılması için Ticaret Vekâletinden müsaade istemiştir. Bu kahvelerin bir hafta içerisinde piyasaya çıkarılması mümkün olacaktır. Bu kahvenin maliyet fiyatı yüksek olduğu halde perakende satış fiyatı şimdiki satış
fiyatının ayni olacaktır. Bu kahvenin satışlarında mutavassıt ve perakendeciler çok az bir kâr alacaklardır.
Diğer taraftan öğrendiğimize göre
memleketin bir senelik kahve ihtiyacı Brezilyaya sipariş edilmiştir. Bu kahveler nisan nihayetine kadar mem lekelimize gelmiş olacaktır.
Gelecek olan kahvelerin 26650 çuvalı İstanbul Birliği adına, 16800 çuvalı İzmir birliği emrine ve 30 bin çuvalı da Brezilya şirketi emrine olmak üzere kahveler yakında Rio dö Janelro'dan yola çıkarılacaktır.
Bu suretle kahve tiryakileri yine ağız tadile kahve içmek imkânını bulmuş olacaklardır. -o
On İki Bin Metre İtfaiye
Hortumu Alınıyor
İstanbul belediyesinin Amerikadan 12 bin metrelik hortum siparişi Üzerindeki teşebbüsleri müsbet bir netice vermiştir. Hükümet te akreditifi kabul etmiş ve bankaya da bıldn-miştlr. Bu suretle itfaiyenin hortum ihtiyacı temin edilmiş olmaktadır.
-—--o
Tek Tipten Sonra Ekmek
30 Para Ucuzlıyacak
Tek tip ekmek için kararname Ankarada neşredilmişse dc şehrimize henüz tebliğ edilmemiştir. Şehrimizde bulunan Toprak mahsulleri ofisi umum müdür muavini Bay Hâmit, dün ofisin İstanbul şubesinde tek ekmek tipi etrafında mesaisine devam etmiştir. Bu arada bazı değirmenciler çağırılmış ve kendilerine talimat verilmiştir.
Yapılan hesaplara göre, ekmek gıda hassasından hiçbir şey kaybetmi-yecek ve 20 - 30 para kadar da u-cuza mal olacaktır.
Tek tip ekmekten hükümetin mak sadı ucuzluğu teminle beraber buğday İstihlâkini azaltmaktır.
Yeni tiple bunlar tatnamen temin edilmiş olacaktır.
O İLİNDEN
GÜNE
Izîn Alan Muallimler
Maarif müdürlüğü tarafından hazırlanan bir istatistiğe göre, izin alan muallimlerin yüzde 97 sî kad inmiş! Erkek olacak değil ya! Erkek izin alıp ta tne yapsın? Dönüp dolaşıp kürkçü dükkânı, eve gidecek değil mi? Eve gidince de vaziyet malûm. Bulaşık yıkama, ortalık süpürme, hanımefendiye yardım, çocuklara bakma ve saire ve saire.....
Bütün bu işlerden kurtulmak için yapılacak yegâne çare mektepten dışarı çıkmamak....
Kadın muallimlerin izin almalarını çok görmek doğrusu centilmenliğe yakışmıyor.
Onlar izin almakta haklıdırlar. Ve bu haklarını meşru olarak kullanıyorlar. Düşünün bir kere bayana manto lâzım, Beyoğlun-daki Karlımandan tutun Mahmut-paşaya kadar İstanbul kazan hanımefendi kepçe, aranılacak; be* ğenilecek ve sonra o terziden bu terziye, prova üstüne prova dolaşılacak....
Ayakkabı almak lâzım. Fiyat Murakabe bürosunun şu kara liste olarak ilân ettiği meşhur ve mutantan lüks mağazaların dolaşılması icap ediyor.
Beğenilmedi. Değiştirilecek...-
Bir numara büyük, bir numara küçük....
Podösüet, glase....
Ya haftanın filimleri...
Gece gidilse olmaz.
Sabahleyin de sekizde kalkıl* mıyor.~
Cumartesi, pazar.
Çok kalabalık.....
Ne yapmak lâzım?..-..
— izin....
Mübarek can kurtaran simidi gibi, yapışan kurtuluyor....
Berber Mektebi
Berberler cemiyetinin son toplantısında mektep açma fikrînden vazgeçilmiş...
Doğrusu yerinde bir fikir. Ortalıkta o kadar çok berber var ki insan ne yapacağını şaşırıyor. A-şağı, yukarı, dikine demeyip mütemadiyen traş ediyorlar.... Ste-fani ajansı şunu demiş, Tass tekzip etmiş, D. N. B. ağzını açmamış....
Be birader sabahları yataktan fırlayıp traş olmaya üşenen bir a-dam bütün bunlara nasıl katlanır....
Düşünün bir kere bu kadar ber berin akşama kadar traşıru dinledikten sonra o, yaldızlı diplomayı meslek ve kabiliyetinin bir timsali gibi dükkânına asan üstad berberin önüne oturup traş olma. nın azabını çeken zavallı insanların hallini....
— Maksim, bu söylediklerinizi duysa çok Üzülürdü.
— Aman Frank, sakın ona bir şey söylemeyiniz.
— Buna emin olabilirdiniz. Her ne kadar Maksim iyi ve MhhatH görünüyorsa da son zamanlarda çok ıstırap çekmiş ve üzülmüş tür. Eski şeyleri hatırlamaması, unutması lazım. Siz gençsiniz, şensiniz, no ora akıllı bir kadııiNinız. Maksime maziyi ve mazide çektiklerini umıtturabıllrslnlz.
Unutmanı lâzımdır, hepimizin unutmamız lâzımdır. Bu vazife size düşüyor. Bizi yeniden maziyi düşünmeğe scvkctıneylnlz.
— Size söz veriyorum, Frank, bir daha bunlardan hiç baJısetmlyecefrlm. Fakat sizinle dost olmak ve her şeye rağmen dost kalmak istiyorum. .
— Teşekkür ederim, dostluğuma emin olabilirdiniz.
Biraz daha yürüdük etraftan sünbül kokulan geliyordu. Bahçe çiçek dolu idi. Fakat her güzel şey gibi bunlar da biraya kadar solarak bahçıvan dökülen yaprakları süpürecek, bütün bu tazelikten ve güzellikten <-<t kalmıyacaktr.
Artık ©vo yaklaşıyorduk:
— Frank, dedim bu İmlisi kapamadan evvel bir sual daha soracağım?
Şüpheli gözlerle bana bakarak:
— Cevap vcremlyet-efcim bir şey sormayınız, dedi.
— Hayır, öyle sual dcgll. Umumi bir mev-
zua dair...
— Emredersiniz.
Evin önüne gelmiştik. Manderley bütün haşmet ve azametli© karşrmızda İdi. Güneş camlara aksetmiş. Elmas glb) etrafı parlatmıştı. Yan gözle Frank'a baktım. Heyecanlı İdi. Ne soracağımı tahmin edemiyordu. Şali İn ve kayıtsız bir seslo sordum:
— Rebeka çok mu güzeldi?
Frank hemen cevap vermedi. Dalgın dalgın önüne baktı. Sonra İçten gelen bir sesle:
— Evet, dedi. Zannedersem onun kadar güzel kadın yoktur.
Vuvas yavaş mermer merdivenlerden çıktık, ©vo Rirdık. Çayı istemek İçin zili çuldun. Aramızda başka bir söz geçmedi.
XI
MIhIk DanverVI çokluk görmüyordum. Her sabah küçük salona telefon edip yemek listecini okuyordu. Münasebetlerimiz bundan ibaretti. Bana bir oda iı-/--ı içIhI bulmuştu. Sakin, terbiyeli vo güler yüzlü bir kızdı. İsmi de -ülari- kil. Çok [fazla kibar yerlerde
hizmet etmemin olduftu İçin züppe de delildi. Zannedersem bütün şatonun hizmetçileri İçinde benden korkan ve çekinen yalnız Klarin İdi. Onun gözünde ben şato aahtblnln kamı Mı-ıs dö Vinter İdini, ötekiler bana yabancı muamelesi ediyordu. Hizmetçi ya-maftı Alls'ln bllo çamaşırlarımın fcumaşını ve çoraplamm totlhfaflı bir gözle »üzdüğün"
farkedlyordum.
Ben çamaşıra filan çok ehemmiyet vermezdim. Sütte, dantelAya merakım yoktu. Sadece temizliğe bakardım. Yeni gelinlerin düzinelerce çamaşırı olduğunu mecmualarda ve gazetelerde görürdüm. Benhıı pek böyle «eylere malik olmak aklımdan bile geçmezdi. Fakat Alh'ln çamaşırlarımı tetkik öderken takındığı tavrı gördükten sonra beşmen [Londradakl büyük çamaşır mağazalarından birine yazdım. Numune göstermelerini İtitedhn. Fakat Alltt hizmetten çekilip yerine «ade ve mütevozl Kloru* gelince ben de yeni çamaşır tımarlamaktan Yaz geçtim.
Mİ* la Dan ve rV İn buna karşı olan haşin tavrını şu suretle rzah etmMcrdl:
— Rebekayı çok söverdi...
Bu sözler evvelâ beni hayrete düşürmüştü. Fakat düşündükçe ona hak veriyorum. Sevdiği bir famanm yerine gelmiştim. Onun her şeyini gaapetmiştim. Taşıdığım l*mıi bile duydukça elbette müteessir oluyordu. Kim bilir bana: «Mtsls dö Vinter» diye ttıitap etmek ona ne kadar güç geliyordu.
BUttin bu eşyalar arasında ötekini gör-mlye alışkındı. Her şeyin mutlak bir sahibemi bir zamanlar o İdi. Ben Rebekayı tanımıyordum. Fakat her halde herkesin söylediğine inanmak lâzımdı. Yürüyüşü» sesi, gözlerinin rengi, tebessümü ve güzel ah-lâkile kendine herke»! hayran bırakmıştı.
Hayalimde Rebekayı o kadar canlandırmıştım kl, Adeta onu tanıyor grbi İdim.
Frank bana maziyi unutmamı ve unutturmamı tenblh etmişti. Fakat bu ne kadar güçtü! Her türlü teferruat bana bu ölmüş kadını hatırlatıyordu. Havada âdeta onun
kokusu vardı. Onun yerinde otarmak, onun eşyalarını kullanmak bana ağır geliyordu. Köpekler bile hâlâ alışamamışlardı, onlar bile hâlâ onu arıyorlardı.
Bütün bu ehemmiyetsiz, fakat benim İçin üzüntülü şeyleri yalnız ben hissediyordum. Hayatun daimi bir üzüntü ipinde geçiyordu. Çareaiz Mr üzüntü... Refcekayı düşünmek ls-teoılyorduru. Maksim ile mesut olmak,
( Arfcaeı Var )
Zabıta Haberleri:
Beş Beyaz Zehir Kaçakçısı Daha Yakalandı
Beyoğlunda Büyükbayram sokağında I 3 numarada oturan Ali üe karısı Rahime ve kardeşi Sa-dullahın eroin kaçakçılığı yaptıklarını haber alan zabıta memurları dün anî olarak bunların oturdukları evde arama yapmışlardır. Yapılan aratma neticesinde bir miktar eroin bulunmuştur. Bunlar verdikleri ifadelerinde eroin satmadıklarını, fakat senelerden-beri eroin kullandıklarını söylemişlerdir.
Bunlardan baş*ka Salâhattin, Nabi ve Fikri isminde üç sabıkalı da Sultanahmette eroin sataıllar-ken suç üstünde yakalanmışlardır. Eroinciler Adliyeye verilmişlerdir.
•jç Beyoğrlunda Küçükziba sokağında 2 numaralı Kâniyenin umumî evinde yapılan arama ne. ttcesinde vesikasız kadınlar bulunduğundan ev kapatılîmıştır. Kâniye ve evde bulunan kadınlar mahkemeye verilmişlerdir.
iç Ytrksekkaldırımda oturan Lonsalı isminde genç bir kız Hey-be-liada vapurüe Kadıköyüne gitmekte iken Haydarpaşa açıklarında ayağı kayarak dcaize düşmüş, boğulmak üzere iken kurta, rılmıştır.
TAKVİM
21 ŞUBAT 1941 CUMARTESİ
AY: 2 - GÜN: 53 - Kasım: 107 RUMİ: 1856 — ŞUBAT: 9 Hk Kİ: 13<Î0 — Muharrem: 25
VAKİT
ZEVALİ EZANI
GÜNEŞ: 7,16 12.57
ÖĞLE: 13,28 7,38
İKİNDİ: 9.38
AKŞAM: 1 18.51 12.00
YATSI: 20.21 1,31
İMSAK: 5.07 11,17
22 . 2 - 94T
VATA*»
Garbi Anadolndan Reporta|lar
Aydının Meşhur
Sıtması
_ %
Hasfahane Başhekimi Diyor ki:
' " Burada Sıtmaya Tutul-mıyan Bir Ben Varım ! „
Yazan: Neriman Hikmet
Vak<tire buralılar bir darbımesel halinde derlermiş ki: «Aydında yaz olunca kuşlarımız bile artmaya tutulur..» Menderes nehri ayaklarının vücude getirdiği bataklıklar Aydın vilâyeti halkını sıtmadan l^ırar, geçiririn iç. Bunların bîr kısmı zamanla kurutuluyor ve bu «uretlc de bu aıtma a-fetinin böylelikle önü alınmış o-luyor.
Asırlarca cahil üfürükçülerin elinde kaimi* olan ^nadolu halkı* şehirlisi, köylüsü hep bir ara-d* doktor, hastane ve ilâca karşı - inatla, «taassupla - ayak dirediler. Öldüler, çünüdüler, fakat yine yeni tıbba karcı olan sonsuz kayıtsızlıklarını rmiharfaza ettiler.
Ama artık vaziyet böyle değil, dir.
Köylü 'hastasını bir hastaneye yatırabümak için can atıyor, sıtmasına kinin, göz hastalığına merhem arıyor. Bugün çocukları, na doktorluk tahsil ettiren köylüler, »e> ıl»mıyacak kadar çoktur.
Bu büyük içi kim yaptı? Ben hemen cevap verebilirim: Memleket hastaneleri.....
Aydın vilâyetine geldiğini gün ilk iç olarak I 15 yataklı, tam teşkilâtlı Memleket hastanesine gittim. Bu benîm için en mühim bir ziyaret ve vazife idi. Başhekim Necip Aydın on üç senedenberi Aydın vilâyetinin yarasını sarmış, ona daima müşfik bir baba olmağa gayret etmiş, kıymetli dok. torlanmızdandir. Kendisini muhitine sevdirmiş, saydırmış.
Bana güler bir yüzle;
— By momJekotin artmasını bİT türlü bitiremedik, dedi Gelen hastaların hastalık istatistiğine göre bize en fazla sıtma ve mevsime göre zatürrie ço4c geliyor.
Elini masanın tahta kenarına vurarak:
— Şeytanın kulağına kurşuni... On üç senedenberi buradayım, size bir eksiksiz söyleyebilirim: Aydına gelip te sıtmaya yakalanmayan benden başka kim6e yoktur..
— Peki, diye sordum, siz kendinizi nasıl korudunuz?
— Bunu ben de bilmiyorum, beni herhalde Allah korudu, veya benim kanımda bu mikropları öldüren bir hassa var!...
Ayıdın vilâyetinde sıtma var dryorujm. Bu J>öyle olmakla beraber eskisine nisbetle kıyas kabul edilemiyecek derecede azalmıştır. Bu da olmamalı, ama ne yapalım ki tabiate hâkim olamıyoruz. Nehirler taşıp ortalığı allak bullak edince civar köyler bataklıklardan geçilemez. Küçük çocukların karınları dalaktan şişiyor, daha ufacık yaştan küçük, çelimsiz kalıyorlar. Büyüklerin yüzleri kansızlıktan korkunç bir hale geliyor, bir çok logosa kadınlar evvelce sıtma çektiklerinden kansız kaldıkları için hastaneye geç geliyorlar ve onları ne yazık ki kurtaramıyoruz.
Zatürrieden de oldukça fazla hastamız oluyor. Tabii bunlar da fakir ve zayıf halk mevsim değişmelerine tahammül edeVniyor.
— BaAka hastalıklar?
— Onlar yok. Hastalıklar normaldir. Bir de tabii göz hastalığı. Bizde umumiyetle köylünün hastalıklarından biridir»
— Hastane ile köylü arasındaki münasebet derecesi ne îc_ kildedir?
— Mükemmeldir, Bunu kolayca elde ettik, sanmayınız. Bu senelerin meydana getirdiği bir vaziyet... Evvelleri hastanenin sem-tine uğramazlardı. Yavaş yavaş ölüm derecesindeki hastalarını getirmeğe başladılar. İşte bizim en mühim ve çetin <müca»delemiz bu oldu. Düşünün bunlarm içinden insanları kurtarmağa çaiışa-- ak ve bizi tanımayan bu halka kendimizi tanıtacak ve ısındıra-caktık. Bir nevi imtihandı bu... Fakat sonunda muva/ffak olduk. Hastası iyi olan, hastalığı tedavi edilen köyüne, kasalbasına, mahallesine, evine gidiyor ve bizi etrafa böylece ilân ediyordu. Biz propagandamızı bu şekilde yaptık.
Şimdi bu koca hastane vilâyete dar geliyor. Kliniklerimiz fazla derecede faal bir hal aldı. Bu hiç bir zaman arzuya lâyık değildir. Yalnız halkı hastaneye çekmek cihetinden bize memnuniyet veriyor.
— Hastaneye hasta gelen hastaların Ölüm nisbeti nekadardır?
— Yüzde 8 - 9 niyetindedir. Fakat bu nisbet yine söyliyeyim ki bu çok mühimdir. Hastanemize ölüm derecesinde gelip te kurtaramadıklarımız üzerindendir. If. tihara lâyfk olan nokta şudur ki Aydınlılar hastanelerine ve doktorlarına çok ehemmiyet ve kıymet veriyorlar. Şehirde müstakil çalıaşn ve kazanan bir kaç sayılı doktor bulunuyor. Hepsi de değerli ve mütehassıstırlar.
— Fakat siz yalnız köylüyü buraya cerbetmekte gayret sarfet-mişsiniz ve bunda da muvaffak olmuşsunuz. Acaba seyyar sıhhiye teşkilâtı vücude getirerek doktorun köylere sokulması fikrini tatbikte çok müşkülât var mı?
Başhekim Necip Aydın bir müddet durdu ve elindeki sigara, sını masasındaki tablaya bastırarak;
--Bu söylediğiniz şeyi, dedi,
tatbik etmeğe çalıktılar, netice elde edilemedi. Belki de teşkilât iyi hazırlanmamıştı.
Mümbit, güzel, şirin Aydın vilâyeti de birjjün nasıl olsa bataklıklarından kurtulacak. Cellât gölünün bataklığı nasıl kurutuldu ise... Şimdi Cellâdın bataklıklarında yeşil yeşil pancar tarlaları var. Utasyonun adı değişmiş: Sıhhat istasyonu olmuş.
Elbet Menderesin kollarına da çekidüzen verildiği günü en kısa bir zamanda göreceğiz...
Neriman Hikmet
Samatya Venüsü Güzel Katmayı Öldüren Doktor Tevkif Edildi
Müddeiumumilik epeydenberi iki kürtaj tahkikatile meşgul oluyordu. Adliye Vekili Fethi Okyar da geçenlerde gazetelere verdiği beyanatta İstanbul müddeiumumiliğinin tahkikatla meşgul olduğunu söylemişti. Anjel isminde bir Rıza kürtaj yaptığı iddia edilen doktor Ali Saip hakkındaki ilk tahkikat bitmiş vc müddeiumumilik tevkif karan almıştı. Bu tahkikata şimdilik gayri mevkuf olarak devam ediliyor.
Dün de Samatya VchUhü şöhretini tanıyan vc bir kUrtaj neticesinde ö-ler. Matmazel Katmaya kürtaj yapanlar hakkındaki tahkikat bitirilmiş ve suçlular yedin» i sorgu hakimliğine verilmişlerdir. Bunlardan Doktor Yordan Hüdaverdt derhal tev klf edilmiş ve dün geç vakit tevkifhaneye gönderilmiştir- Doktor, tevkifhaneye giderken gözlerino biyah gözlük takmıştı.
Müddeiumumilik, on gün sonra mezardan çıkartılan Katinanın cesedi-
ni morga göndermiş vc iptidai bir rapor alır almaz derhal tahkikata başlamış, kızın öMUgU Şifa yurdunun hastalık fişlerini tetkik etmiş, hastahanc sahlbilc beruber diğer iki doktorun da İfadelerine müracaat etmişti.
Morg, rahmin ve barsakların mü-dahals netlcesfi.de delindiğini gördüğü gibi ncHİclerde de çocuk alındığını gösteren araz tesblt etmiştir.
Yakında mevkuf ve gayri mevkuf
suçlular mahkemeye verileceklerdir.
Bakırköy akıl hastahanesi lûbo-ratuvar şefi doktor Neşet Muhsinı ölümle tehdit ettiği için yakalanan Muhsin Duman, dün ikinci ceza malı kemesine verildi. Duruşması yapıldı. Müddeiumumi kendisine ceza verilmesini istedi. Mahkeme Taşköp-rUden suçlunun yaşının sorulması ve gelmlyen şahidin ihzarla getirtllme-slne ve kendisinin derhal serbest bırakılmasına karar verdi.
Siyasi icmal
Almanya ile Sovyetler Birliği ar asında akdedilen ademitecavüz paktı imzalarurtten
S i Y A S
A R i
I
riht
Sovryebleruı, bir buçuk senedenken Avrupanın garbında bilhassa şaritınd:* cereyan etmekte olan hâdiseler karşısında ısrarla muhafaza etmekte olduğu erükût, Rusya tarihinin akıçüe hayrete değer bir tezat tenkil etmektedir.
On sekizinci ve on dokuzuncu asırlar. Çarların Osmanlı İmparatorluğu aleyhine açtıkları ardı arası kesilmiyen harplerle doludur. Bu harplerle ulaşıllmak istenilen gayelerden biri de Germenlerin, şarkî ve cenubu şarkî Avrupa-
ya istilâlarını önleyecek kuvvetli sedler vücude getirmek suretile bu mıntakadaki Slav kavimleri h'maye vc muhafaza eylemekten ibaretti. Çar Birinci Nrkola. 185 3 senesi rkincîkânununda, Ingil terenin Peter&burg sefiri (Hamilton Scymour) a, ilk defa olarak (HasU Adam) tabirile tavsif eylediği Osmanlı İmparatorluğunun taksimi teklifinde bulunmuştu. Nîkola, günün birinde bu Hasta Adam ölünce meydanı bos bulacak olan A-vusturyanın Balkanlara inmesinden korkuyor, bu tehlikeye mâni o'limak için hastanın sağlığında mirasını ta'keim eylemeği muvafık buluyordu.
1885 te Bulgar prensliğinin şarkî Rumeli vilâyetimizi ilhak
eylemesi üzerine Avusturya, Sırbistanın dahilî işlerine ka-Tişmağa ve bu "küçük milleti iktisadî esareti allına almağa teşebbüs etti. Bu teşebbüs. Rusya ile Avusturya arasında
o kadar şiddetli bir (buhran doğurmuştaki bu yüzden bir harp çıkması beklenmişi. Bis-mark araya girerek isi tatlıya bağladı.
1908 de Avus=turyanın Bosna Herseki kendi mülküne katması, iki devlet münasebetlerini yine gerginle^tinmişti. Al-manyanın Avusturyayı »tutması ve Çar hükümetine şiddetli bir ihtarda bulunması üzerine Rusya olup biteni kabule mecbur oldu. Fakat bu siyasî hezimetinin acısını çrkarmak fîk-rile Balkan ittifakını kurdu. Müttefikleri Türkiye üzerine saldırdı. Balkan devletleri bu muharebeden 'büyümüş ve kuvvetlenmiş olarak çaktılar. Bu sefer de Avusturya partiyi kaybetmişti,
1913 yılı sonbaharında İs-tanbula (Leyman Fon San-
ders) .kumandasında bir Alman askerî ıslahat heyetinin gelmesi, Slav - Cermen rekabetini yeniden alevlendirdi. O zaman Rusya Hariciye Nazırı bulunan (Sazonof), (Meşum seneler - Les annees fatales) adlı hatıralarında, bu hâdise hakkında şu satırları yazıyor: <tHamburg - Bağdat adı verilen muazzam plânın gerçekleştirilebilmesi içjn Almanyanın Istanbula el koyması icap ediyordu. ÇünkU bu şehir, şimal denizini Iraka ve Basra körfezine bağlayacak olan demir-
Yazan: Cemal BARDAKÇI
Eski Konya Valisi
tı ıca
bın-
yolu-nun doyuracağı geniş ölçüde ticarî işlerin tevzi merkezi olmağa namzet bulunuyordu. Bu sebeple Alman hükümeti bütün dikkatini İstanbul üzerine çevirmişti.
Diğer bir devletin tehlikeli olabilecek rekabeti başgöster-meden orada yerle^eği zarurî görüyordu. İktidar mevkiinde (Talât - Enver) kabinesinin bulunmasını da bu maksadının husulüne müsait bir fırsat sanıyordu. (Leyman), yalnız Türk ordusunu tensik ve ıslaha değil, ayni zamanda Osmanlı imparatorluğu üzerinde kurulacak Alman hâkimiyeti binasının da temellerini atmağa memur edilmişti. Halbuki biz bu hale asla muvafa-kat edemezdik.»
İngiltere ve Fransanın ta-
vassutlarilc bu ımeselc de pamuk ipliğine bağlandı. Fakat biraz sonra Avusturya Vcliah-di Ferdinand Saraybıosnada katledilince köprü yıkıldı, ipler kırıldı. Avusturya bu cinayeti bahane ederek Sırbistan üzerine çullandı. Rusya, bu Slav devleti kurtarmak için seferberlik yaptı. Ve Cihan Harbi dediğimiz büyük yangın başladı. Rusya, bu harbin başlangıcında, Dalmaçya vc Arnavutluk sahillerim ele geçirmek ve Balkanlara nüfuz etmek istemesinden korkarak italyanın İtilâf devletleri ittifakına alınmasına bile razı olmamıştı.
Rusyanın istanbul sefiri (Giers) in Hariciye Nazırı Sazonof a yazdığı 27 temmuz 1914 tarihli mektubundaki su satırları da birlikte okuyalım: «Eğer biz himaye etımiyecek olursak, Sırbistan kuvvetli komşusu tarafından ezilecek ve Balkanlarda muvazene Almanya lehine bozulmuş olacaktır. Avuaturyanın zaferi, Yakın Şarkta bunca fedakâr-
Irklar ve gayretler pahasına kazandığımız nüfuz ve itibarın yıkılmasını, siyasî, iktisadî menfaatlerimizin mahv ve he-ba olmasını intaç edecektir.»
Yine Rusyanın Karadeniz kuvvetleri Umumi Erkânıhar-biye Harekât şubesi müdürü (IvUmitz) de 14 ilkkânun |9I4 tarrhli raporunda, memleketinin Balkanlar üzerindeki tarihî emellerini, vazifelerini şu şekilde huâsa ediyor:
«Rusya, Balkanlardaki siyasî mevkiinin hayatî ehemmiyetini daima sarih ve vazıh olarak görmüştür. En büyük devlet adamlarımız, Rusyanın, şarkî ve cenubu şarki Avrupada sakin tam veya yarı müstakil Slav kavimlerile diğer bazı milletleri - Rumenlerle Yunanlılar olacak - bir devlet halinde toplayarak aralarında sulhu temin eylemek ve onlara Avrupa kültürü vermekten ibaret olan tarihî vazifesini takdir ve
tekrar etmekten geri kalmamışlardır. Bizim ana siyasetimiz, hudutlarımınn dışında kalmış olan Slav milletleri ilhak eylemeği, Slav nehirlerini Rus denizine akıtmağı düşünmekten çok uzaktır. Yalnız bu küçük devletler grupunun kendilerini idare edecek müşterek siyasî bir merkeze, bir rehbere ve hamiye muhtaç bulunacağı şüphesizdir. İşte bu kılavuz ve müdafi devlet Rusyadır. O-nun bu vazifesi münferit devlet adamlarının heves ve arzuları, siyasî mütefekkirlerin rüya ve hülyaları değil, mukadderatın daveti ve tarihimizin akışı icabıdır.»
Avusturyanın Balkanları a-ralarında taksim teklifini de Rusya şiddetle reddetmişti.
Bu sütunlarda sayıp dökmek kabil olmıyan ve ciltler dolduran bu telâkki ve iddia-lar meydanda dururken, husu-silc nazi liderlerinin komünizm aleyhindeki devamlı hücumları henüz unutulmamışken. Al man. anın Çekoslovakya'm istiklâllerini imha ey }c meleri, Romanyayı işgal ederek Balkanları tehdit altına almaları, İtalyanın Yunanistanı istilâya krfi-kışması karşısında Sovyetler hükümetinin kayıtsız bir seyirci tavrı takınmasına ne mana vermeli?. Acaba Rusya eski siyasetini terk veya tadil mi etti? Buna ihtimal verilemez. Çünkü fertler gibi milletlerin de asırların mirası vc ooğrafî durumlarının muktczası olan siyasî anane ve akidelerinden, istihsali uğrunda hesapsız fedakârlıklar ihtiyar eyledikleri maksat vc hedeflerinden birden ayrılıp uzaklaşmaları mümkün değildjr. Şu halde?.
Geçen şubat ayı sonlarında intişar eden yazılarımızda, İtalya, Almanya ve Rusya devletlerinin son altmış sene lık Ya-kın fark siyasetlerini izaha çalışırken, Almanya ile Sovyetler arasında imzalanan anlaşmanın sebepleri hakkında şu mülâhazada bulunmuştu ^Sovyetler hükümeti Ribbentrop'un Moskovaya jjötürdü^ü itil'âf-nameyı tereddütsüz imza etti. Çünkü bu anlaşma sayesinde bir kere zahmetsizce pek çok maddî menfaatler elde edecekti. Sonra bu anlaşma, dünkü azılı düşmanı nasyonal sosyalizmin hırsını, gururunu, cesaretini arttıracak, Almanya, yedikçe iftıhası artan bir obuf adam gibi muhakkak istilâ siyasetine devam eyliyecekti. Ve onun durup dinlenmeden etrafındaki küçük milletleri yutması, ölçüsüz bir surette büyümesi, kuvvetlenmesi de ta-gilterenin sabrını tüketecek, İngiliz arslanınm nihayet ayağa kalkmasına sebep olacaktı. ZU ra Avrupa üzerinde herahngi bir devletin hegemonya tesis eylemesine mâni olmak Ingılte-
renın an anevı siya. dan bulunuyordu.
Vuku bulacak mücadelede Almanyanın başı binbir belâya girecek, Rusya da onun tehditlerinden, tecavüzlerinden kat'î olarak kurtulmuş olacaktı.»
Bu tarihten iki buçuk ay sonra maruf Fransız muharrirlerinden Madam Tabouis'in (Mari-anne) gazetesinde çıkan yazı-sile haber verdiği bir 'konurma bizim bu kanaatimizi teyit ediyordu: Cenova'da Akvam Cemiyetinin toplantılar yaptığı günlerden birinde bir diplomat, Sovyetler mümessilinden, Moskova ile Berlin arasındaki münasebetlerin mahiyeti hakkında malûmat istemiş, Rus diplomatı düşünmeden şu cevabı vermiş:
«Avrupada korktuğujmuz tek devlet Almanyadır. Bize karşı nüfuz ve istilâ emelleri besli-yebilecek yalnız odur. Bu yüzden, Berlinle münasebetlerimiz ne olursa olsun, bütün dünyanın kendisine karşı harp açmasına sebep olacağına kani olduğumuz gun Üçü ncü (Rayih) ile ittifak etmekten çekinmeyeceğiz.»
Bu 'konuşma esnasında hazır bulunanlar Sovyetler mümessilinin cevabını alay telâkki etmişler ve gülmüşler.
Fakat hâdiseler Rus diplomatının sözlerinin bir hakikati ifade eylediğini ortaya koydu.
Bu sözler de delâlet ediyor ki Rusya, menfaatleri ihlâl edilse dahi sonuna kadar bitaraflığını muhafaza edecektir. Çünkü bu (ihlâl) in daimî ola-mıyacağına, mütecavizin ergeç takati kesilerek yere serileceğine ve işte o zaman çiğnenmiş menfaatlerini kurtaracağına ve Alman kâbusunun da başının üstünden kal'kmış olacağına kanidir.
Japonyanın Sulh Tavassutu
[I İl zak Şarkta Japonyanın
bir sulh teşebbüsüne yol
açmak için suları bulandırdığı bugün daha iyi anlaşılıyor. Vakıa, ilk zamanlar Japonya Fran. sız Hindiçinîsi üzerinde taleplerde bulunmuş, hâkimiyetini Uzak Şarkın bu kölelerine kadar uzatmak ihtirasını göstermişti.
Japonya bu talebini, Fransa mağlûp olup Almanya ile muta. reke yapar yapmaz ortaya atmıştı. İtalya gibi, mihverin bu ortağı da, «parçalanacak» Fransız imparatorluğundan hissesin! kapmak istiyordu. Japonyanın, Hindicini Üzerindeki bu talebi üzerine, Fransa gayet yumuşak davranmış ve, faişzmin bu yeni saldırışına karşı boynunu bükmüştü. Fransız hükümetinin o zamanki Hariciye Nazırı M-Baudouin Fransanın Hindicini topraklarını tek başına müdafaa; cdemiyeceğ-ini bildirmişti.
Bununla beraber, Hindicimde oldukça mühim bir Fransız kuvveti vardır. 20 bin Fransız, 100 bin yerli askerinden ibanı: olan bu kuvvetin kumandam, ilk zamanlar, Japonyaya karşı tek başına müdafaaya hazır olduğunu söylemişti. Fakat şüphesiz ki Hmdiçinideki bu kuvvetler Japonyaya karşı o topraklan müdafaa edemezdi.
Japonyanın Hindiçiniyi ele geçirmek istemesi karşısında ilk aksülâmeli gösteren İngiltere olmuştu. Vakıa Amerikan Birleşik devletleri, Uzak Şarkta herhangi bir statuque değişikliğine razı olmayacağını daha evvel bildirmişti, fakat Japonyanın, Hindiçiniye ültimatom vermesi hâdisesine karşı sesini çıkarmamıştı. İngiltere ise» Akdenizdeki kuvvetlerden bir kısmım derhal Uzak Şark sularına göndermeğe karar vermiş ve harekete geçmeğe hazır olduğunu bildirmişti.
Japonya bugün, Hindiçiniyi Çine karşı bir üs olarak kullanmak arzusundan vazgeçmiş gibi görünüyor. Asyada bir irapara-torluk_ kurmak ve hâkimiyetin* gittikçe daha geniş bir sahaya teşmil etmek hevesinde olan Japon yayı, Hindiçini üzerindeki emelinden alıkoyan nedir ?
Şüphesiz ki, bilhassa Japon gemilerinin Singapur sularına doğru yaklaşması üzerine, İngiltere ile Amerikanın seslerini yükseltmiş olmaları, Singapur'? Avustralya kıtalarının gönderil, mesi, Japonyayı hareketinde tereddüde sevkedecek bir amildir. Fakat Japonya, bütün bunlardan daha evvel, Siam - Hindicini işinde tavassut vazifesini üzerine almıştı. Bu müzakereler devam ederken, gerek bu ihtilâfta, gerek Avrupa harbinde sulh için tavassut edebileceğini ileri sürdü.
Binaenaleyh, Japonyanın, boy le bir umumi cihan sulhuna yol açabilecek bir zemin hazırladığı ve bu niyetle harekete geçtiği kabul edilebilir.
Vahdet GÜLTEKİN
Mektep Talebeleri Bir «Kültür
Tayyaresi» Satın Alacaklar
İstanbul ilk ve orta, yüksek mekteplerinin hemen hepsinde havacılık dernekleri kurulmuştur. Türk Hava kurumu, dernek azalarına gösterilen faaliyet ve yapılan yardımlardan dolayı teşekkür etmiş ve bu şekllıifl yardımda devam edildiği takdirde «Kültür tayyaresi* nin 1041 senesin* de satın alınacağını tebşir eylemiştir. Bundan başka paraşüt kulesi de bu sene İçinde yapılmış olacaktır.
Karısının Büyücü Olduğunu İddia Eden Doktor Boşanmak İstiyor
Doktor Bay Ş. İle karısı Bayan A nin dün UçUncU hukuk mahkemesinde boşanma davalarına bakılıyordu. Davacı doktor tezini müdafaa ederken bir çanta açarak ortaya bir çok şeyler çıkardı ve anlatmıya başladı:
— Bay hâkim» davamda çok haklıyım. Ben refikama, çocuklarıma ve evime sarfedllmck üzere para veriyorum. Bu bayan aldığı paraları büyücülere veriyormuş. Bir gün kana-
penin arkasına kalemim düştü. E-gildım, kalemi ararken elime bir u-facık süpürge geçti. Ucunda düğümlü bezler vardı. Karyolamda yatağın altında muskalı ölü kemikleri, baykuş başı, şurada burada bir çok büyü malzemesi buldum.
Mahkeme bu tuhaf vc garip şeyleri tetkik ettikten sonra suaJinl bayana tevcih etti. O her şeyi inkar ediyordu. Mahkeme şahitlerin çagrrıl-nıas İçin talik edildi.
Asliye ikinci ceza mahkemesi,
dün de pil ihtikarı patıkları iddia o-lunan Baruh, Yako, Salamon ile çift numaralı günde tek numaralı otomobilini kullanan şoför Şabanın muhakemelerine devam etti. Birinci dava müddeiumuminin iddiasını söylemesi, ikinci dava da, kararın tefhimi için baeka güne bırakıldı.
Sultanahmet sulh birinci cı:;. hAkiml, dün tevkifhanede arkadaşını yaralıyan katil mahkûmu 311 doğumlu Ahmedin duruşmasına başladı. Şahitler gelmemişti. Muhakeme,
talik edildi.
-o-
Bava Kurumuna Yardım
Hayriye lisesinin hamiyetli talebeleri, kıymetli müdür vc öğretin en terinin tcşjv iıkl erile kuıu-
rmımu^a beş yüz Ura teberruda bulujımu>J ardır.
Türk havaKınnuı korunma işlerinde j;i>6tcıilcn bu alâkaya teşekkür »dilmektedir*
okuyucu
mektuplari
Bir Maznunun İddiası
Gazetenizin 16 şubat 1941 fnr.h
li mı- h .-mın .t m mı ı s:ı\1iimnııı M-
rtncl sn tu mimin (Gayri mübadil bonolarından sa ı»ı ek Iı 1ıU yapanlar) başlıklı \ .* ¦ \ hakkında a^a^ıdaki huthatımın var-ilmanını dilerini:
«Sahte mübadil tasfiye veriknla-ı.tniı bankalardan çekilen nara ınHctannı bar.ı jr&cetcler gibi nlrrn dr pek fazla gmrterdijhni/.i gördüm. Bu para 07 bin Mra almayıp nammıa «Ira edilen ik,* idH vesikanın Hrosunu maznunlardan mutavakhit rolü yapan birine H1-mat ederek kabul eMtm ve yekun alarak Ziraat Bankanından an üv hin lira aldım. Kendileri hakiki.
fakat ylltü ermlan »«atıte hüviyetle yapflan bonatarla alman para da İlave edllinee bu miktar o-tw bin lira kadardır: Muhtelit altı yedi *ahı* \e muameleye ait Ur. Bana İsnat nlıınan BDfi paranın tah NİHne bHmlyemk tAva#*uttan İbarettir. Bunu bir doMa İtimat ederek İyilik otoun dtye yaptım ve sahibi 7.annei ı il-iiiı tahtta tamaırrik ı. -iı.ıı eltim. Bu cihet maznunun Irlraflle de kabltrlr. Hakikat muhakeme »onunda tecelli edecektir.
İstanbul Tevkifhanesi 13 ncü Kofulunda Maznun
m Hu Kırmaz
Uf IK AYf
vatan aşkı
Yazan: Gazin OÜRMAN
Galata rıhımı nd«n Transirvan-ya vapurunun ayntışı pek acıklı
o id u.
SaUanan mendiller, gözyaşları, vedalaşan sevgililer, vatenianna g idienler in tevkici, »yr ıUnlartn hüznü karşısmda yafeanciier bik a âkadar oluyordu.
BurtUnm içinde or»b«ş yakarına a bir genç kız vardı ki demfr tel örgü ankasmdaki baba«na san veda oı»e»ini yokladı.
Titreyen elindeki mendil kalabalık siyah bir bukit şeklini alıncaya kadar saMandı. Gözlen İstanbul ufuklarına datdı.
Bu geoe İstanbul un grubunda bile acı brr Kimin vardı.
Güneş bakır nongini mor bulutlar atkas*nda giz+ryojldu.
Kampana çatdı. Bötfm yolcular güverteden yıepnek salonuna mdÜer. Yalnız aenç kız hiç hareket etmedi, oidugu yerere kaldı.
O, Yatarımdan ırk defa ayrılıyordu. Memeden foeaiitniş küçük bir çocuk gibi hıçkınyor, ağ-hyor, daha vaUn sularından ay-r»lsnadan vatan boeroumi çekiyordu.
Derin, derin nefes alıyor, bu havayı bu saf ve ¦emiz havayı ciğelerinc doJdoruyordu.
Eğer kabil obaydı. Son hudut boyunda aklığı nefesi bir d aba hiç t»rakm*yacartc't«u
Şu inaarilar rte tuhaf daha bir kaç »at evvel mini, mini ahşap evinde çarrtalanrm hazırlıyor, gülüyor, gyntvor, acı .keder, hiç bir çey duymuyoffd'u.
Ya şimdi, niçin ayni şeyleri yapmıyordu. Yapamazdı, ona vaUn ateşinin, vaftarv sevgisinin ne-kadar de«n ve önüne geçilmez bir kuvvet olduğrmiu vatandan onu ayıran her mil daha iyi anlatıyordu.
Ay siyah bulutlar arkasına gizlendi.
Sakı bir ya#nur başladı. O, kaçmadı ıslanmaktan korkmada
Arkasına ince bir pardesü almayı dabi düşünmedi. Siyah taşan deniz üzerinde ilerleyen bem beyaz vapıit, kefene (bürünmüş bir hortlak gibiydi. Yunuc balıklan herearnanki âdetleri veçbile yine yarışa çrikmj&iardı.
Acaba on'ların vatanında da hudut varanıydı? rCimbilir, bebki b>ı ummanla r m derirrlikkerinde de çeşit, çeşit balik miHtefcberi vardı.
Nereye gidiyordu? Hiç tanımadığı, bilmediği, yep yeni, bir âleme, gelin gidiyordu. Hem de oribeş yaşında küçücük bir gelin.
Dalından koparılmış üstünde Jaleler titremen bir gül koncası.
— Hicrim.
Genç kız silk indi; —Sızmış-inlz anne! ödüm koptu, çok dalgındım da!
— Niçin yemeğe inmedin?
— Oh anneciğim, bu vatan ko. kuMinu doya. doya koklamak istiyorum da, Bciki bir daha, kim-bıiir...
Genç kız söylediği bu kimbi-lir kelimesinden o kadar ürktü ki gözleri büyüdü kalbi burkuldu.
Kendini bu siyah dalgaların arasına atmak köpek balıklarına yem olmalk istedi. Fakat niçin?
O henüz hürriyetini kimseye
saOmış değildi
— Haydi Hicran, gel artık Tarık seni sorup duruyor. Hem bu yağmur altında dua*ukirmu? Delimizin sen?
*
— Peki anne. Peki, iniyorum, yolcular çiktı. Atina, Akropol, yolcular çıktı. Atina, AkrapoJ, görülecek yerlerdi. Fakat bunlar rın hiç bîri imana kendi vatanı gibi yakın değildi.
Ayni günün aıkşaıru vapur yeni yeni yolctikrala doldu. Babid
annemle
) da iki
Kulesi gribi yctmıis iki miHetten insan vardı.
Birbirlerinin lısanlennı bitmeyenler hareketlerle anlaşmaya çalkıyorlardı.
Hele ihtiyar Romen kaptanı pesk enfesti. Bütün yokulerla an-lamyor, hepsvle ayr*. ayrı şakalaşıyor, onları eğlendiriyoncUı. Kok-teyıl partiler, dans, müzik hepai güzeldi, gurbet yolcuları bile kederlerini umutm uçlardı.
Uzun bir zaman de>nizle gök birbİTİle brrlogrtd. Sonra bir gece uzaktan Rodosun »şıkları göründü. Bazan bir gemisinin di-rev irideki fener p*nkraı sonra gövdesi beJkrryor, yine gök ve de. niz bir tencere ve kapak gibi bir-levyordu.
Sat ah m >lk ışıkları araw>da Tranailvanya Beyruta yanaştj, a-raptar şapkaJarını atıp feaieri giydiler.
Hicran nişanlısı ve birlikte vapurdan indi.
( Fkrtel Americaın saatlik bir ıstrrahatten sonra oto-mobıi voicutuvu. Fransız hududu; yine yolcultik, İngiliz hududu. Bir çok ulak kasabalardan sonra Akkâ.
?
Hicran, halasına gelin gitmişti.
Halam Türlrtü ama kocası arap olduğu için senelerce Akkâda kal-ırnç, tamamüe değilse büe yarı yarıya araplaşmi^tı. İlk aylar güzel geçti.
Balayı seyyaha/ti, Lübnan lar lüks zenginlik Hicranı ancak üç ay avuttu. Fakat vatan a.?kı her şeyden üstündü. Onun acsamı u-nıitamıyor, ona kovulmak hasre-tile yarnp tutuşuyordu.
Odasına çekilip mini, mini bayraklar dikiyor, on lan öpüyor, okşuyor gözyaşlarîle ıslatıyordu.
Bu da uzun sürmedi, gün geçtikçe sarardı, soldu, hastalanıp yatağa düştü.
Doktorlar hiçbir şey anlamıyor, bu hastalığın ne olduğunu k est i rem ry o r 1 a r di.
Onu bilen bir tek kişi vardı.
Hicran. Vartan aşkı, o vatana
JUBamtştı.
— Anne
— Ne var Hicran?
— Gidelim artak buradan. Biraz daha (karırsak vatan hasretile gözlerim açık öleceğim. Götür beni anne ne olur götür beni.
— Peki kızım yalnız azıcık ryileş he-nen gideriz.
— Oh anne ben burada durdukça hastayım, yola çıktığım gün iyileşirim, ben vatan hastasıyım.
— Pdki çocuğum yarın hemen gideriz.
?
Trablueşam, Halep, Meddeab-bas Türk hududu. Hicran hasta, hasta yatak<tan kalkta, Kompartımanın penceresinden oaşını u-zattı, görülen manzara karşısında gözlerin yakarmam ası kabil değildi.
Kızıl Tüık bayrağı rüzgârın okşayışlar ile da lg atanıyor, sank i yolculara hoş geldiniz diyordu*
Türk askeri asil Mehmet, yine bakır yüzünün sert çizgileri siyah çatık kaşlara dimdik bir heykel gibi vücudûyJe trenin bir bacından diğer başına sert adımlarla yürüyor, Türk gücünü, Türik'ün kudretini ve asaletini bir daha göstererek yoLcukm selâmlıyordu. Tren bütün düdük) erile mukai>eLe ediyordu.
?
Ankara onsekiz milyon Türkün kudretimi ve kuvvetini topladığı yer, Çankaya taie Atatürk'ün k*>$kü.
Atatürk Türk mUıketinıe on göç-rruK taotcÜ luuj^m öodter.
arson
Yıldız
ilk Filminden Sonra, Şöhretini
Bütün Dünyaya Yaydı
Mister Chip^'in koluna yaslanarak sinema âlemine ilk adımını attığı güncien beri bütün gözler ona çevrildi. Herkes, her yerde ondan bahsetmece başladı. Daha dün onu hiç birimiz tanımıyorduk. Bugün bütün Amerikan münekkitleri onun çocuk bakışlı gözlerini, ahenkli vücudunu, anlayışlı oyununu methetmekte birleşiyorlar.
Greer Garson Amerikalı değildir. Sakinlerinin öteden beri sebatları ile nam aldığı bir memlekette. İrlanda da doğmuştur. Daha küçükken onun tiyatro hevesi uyanmış, fakat ailo meclisi toplanarak: «Sana hocalık meffieglni intihap ettik!» Dediği için muti bir kız sıfatilc lisede ve Üniversitede dikkatle derslerine çalışmıştır.
Fakat o istediğini bilen, şahsiyet sahibi bir kızdı. Tahsil müddeti bitip de. İş tutmak zamanı gelip çatınca: ¦ Benden hocalığa fayda yokî> demiş ve Londranın büyük bir ilânat firmasına Sökreter olarak girmiştir. Bütün gün yazıhanede çalışıyor, akşamları yorgunluktan bitkin bir halde eve dönünce de, asıl mesleği telâkki ettiği ar dramatik'e çalışıyordu. Hiç gezmeğe gitmiyor, mümkün olduğu kadar az sarfetmeğc ve para biriktirmeğe uğraşıyordu.
Bir gün Birmingham'ın Rcpertory Theater'in direktörü ile tanıştı.. Piyeslerden, artistlerden o kadar heyecanla bahsetti ki direktör kendisine küçük bir rol teklif etti.
Muvaffak olduğu bu rolü başka kü çük roller takip etti. Ve artık arlist hayatının didinmelerine daldı. Bu di-hayatının didinmelerine daldı. Artık ileriyi göremez bir halo gelmeyince arkaya bakmamıya ahdetmişti. Şimdilik daha her şeyi ileriden umuyordu
Umduğu kadar da varmış. Bir gün Golden Arrov (Altın ok) isminde yeni bir piyesin muharriri Greer Gar-son'u bir lokantada görüyor, beğeniyor, kendisine takdim edilmenin yolunu buluyor ve derhal eserinin başlıca rolünü ona veriyor. îşte bu piyesten sonra Greer Garson ingiliz tiyatrosunun en büyük ümitlerinden biri oldu. Artık lötcrnelere lüzum kalmıyor, yalnız Londradan sahneye çıkıyor., istediği rolü yaparak istemediğini yapmamanın zevkine e-riyor. Artık onun da fikrini almak zahmetine katlanıyorlar.' Greer Garson adam akıllı yol almıştır.
İşte o sıralarda Metro Galdvvyn Maycr Hfl bir kontrat imzaladı ve Hoüvuda gitti. Baverly Hilte'de o-na bir köşk gösterdiler. Burası senin
Ölen miHetfe hayat veren adam
Sen, bütün büyüklerden, dah*
büyüksün.
Haydarpaşa, Köprü, içte latan.
bul.
j Ne suyun, ne toprağın, ne sende alınan her nefes; hiç bir seye benzemez, kıyaa edilemez, ölçülemez. Vatan:
H'crarun on beş gün «oma eski dimçügi, kjl*vve>ti nefesi yerine geldi.
Tabiî gokeceLti. O vatan has-
tasıydi.
Ha^ta şifasın» buldu.
Vatan. Senin askın »herşeyden büyük ve üstündür. Sen bizimsin bi?«m kalacaksın.
Güzin GÜRMAN
dediler.
Evini İngiliz usulü dayadı, döşedi. Firma artık onunla meşgul olmaz olmuştu. Onu, belki günün birinde işimize yarar diye angaje etmişlerdi. Elbette bir gün ona göre bir rol bulunurdu. Bazı şık hanımların tesadüfen beğendikleri bir kumaş satın alarak senolerce dolapta alıkoydukları ve: «Çok güzel... Çok güzel ama bununla ne yapacağımı bilemiyo-rum!> dedikleri gibi, film kumpanyası da Greer Garsonu ne yapacağını kestıremiyordu.
Greer Holivutta yerleşti. Gezilecek görülecek yerlerini gezdi, gördü. Plajlara gitti... Ve... Sıkılmağa başladı. Holivud onu faal hayatından bu paralı fakat boş hayata almak için mi ayırmıştı.
Grceher'in evine döndüğü zaman ki haleti ruhiyeslni tahmin edersiniz. Daha geçen sene Londra tiyatroların da parlıyan güzel kızla, bugünkü sırtı kanburlasmış, uçuk benizli, hasta kızın ayni oldugnjna kimseler inanamazdı.
İşte o gün evine döndüğü zaman Greer bu halde idi. Birden telefon çaldı. Stüdyosu onu çağırıyordu. Ro-bert Donat ile beraber Good Byc
Mister Chlps (Elveda gençlik ismüe bizde gösterilen film) ismindeki filmi çevirmek üzere Londra ya gitmek ister mi imiş?..
Hiç istemez olur mu? Telefonu kapattığı zaman kanburlasan sırtı düzelmiş, gözleri parlarruya ba-şla-mış, yanakları kızarmıştı. Kendisine küçük bir rol de vermişlerdi.
O günden sonra Greer sıkılmağa vakit bulamadı. Bir ay içinde şişmanlamış, rengi ve neşesi gelmişti. Amudi fıkart iltihabından eser kalmamıştı. Mister Chips'in karısı genç sağlam, neşeli, mesut bir kadın değil mi idi? Greer de filmdeki şahsiyetine kehdlsinl kaptırdfve filnrbtt-tikten sonra neşesini ve sıhhatini mu hafaza etti.
Good Bye Mister Chips her yerde büyük muvaffakiyet kazandı. Artık Greer Garson'un şöhreti bütün dünyaya yayılmıştı. Haftalık mecmuaların kapaklarına resimlerini bastılar, î
Bu filmden sonra (Süzan ve Allah) ismindeki filmin bas rolünü oynadı.
Bundan sonra da bir filmi diğer bir film, bir muvaffakiyeti diğer bir muvaffakiyet takip edeceğine eminiz.
Senenin en nefis ve en çok beğenüen firmi
KADIN NiMDiR
Ba* Bollerde:
HEDY LAMARR-
SPENCER TRACY
Türkçesl
Orijinal nü*haeı
Kte MELEK te
Sinemalarında görülmemiş bir muvaffakiyetle devam ediyor.
Bugün saat 1 de tenzilâtlı matine
FLERS CAİLHAVETin meşhur eeermden iktibas edilen ve 1
GABY MORLAY - ELVİRE POPESCO ARMAND BERNARD ve VİCTOR BOUCHER
gibi 4 büyük debaikâr artist tarafmdan yaratılan
AŞK ve İHTİRAS
Büyük Fransız filmi önümüzdeki Salı akşamı
SÜMER Sinemasında
¦¦¦¦¦ JDOUGLAS FAtRBANKS Jr. HDI
JOAN BENNETT vo GEOBOES BANCROFT
tarafından yaratılan emsalsiz müthiş ve korkunç
CEHENNEM
Fevkalâde maceralarla dokı firmi seyretmek üzero
Sinemasına
Her gün her seansta adeta muhasara odrlirccsme seyirci kitleleri hücum ediyor.
Bu filmde .şeytanlar tarafından girümesi menedilen mukaddes mabet önünde çU erkekle bir kadının şayanı hayret sergüzeştlerini tasvir eden sahneler
Bugün saat 1 de tenzilatlı matine
Nurullah Ataç*a Cevap
Tenkitsiz San'at rai?
Yazan: Rüştü ŞARDAĞ
12/2/941 tarihli Ulus, «Sözden tt> sütununda Nurullah Atacın, fikrini yaymaktadır. Bu değerli kalem, «Sanat eserlerinin değerini, güzelliğini tahlil yolu ile anlatmaya kalkanlara şaşıyorum. Kendilerini sanatkârdan daha beliğ mi sanıyorlar?» Diye ba-?lıyan yazısında münekkidin, nihayet, bahsettiği eserden ziyade, bahsediş tarzı ve bunun için ileri sürdüğü fikirlerle alâka toplıyan bir kimse olduğunu anlatıyor. Ve madam Rachild'in «Güneş satan adam* ından bir pasaj naklederek neticeyi şu İddiaya bağlıyor. «Sanat eserinin, güzelliği daima terkiptedir.»
Muhterem dostuma göre, belki bu fikirleri yenidir. Fakat geçen yıl, ayni gazetenin muharrirlerinden Yaşar Nabl ile yaptığı bir münakaşada da hemen hemen yukarrki görüşleri müdafaa eden ve daha geniş davranarak «Bize münekkit lâzrm değildir» kanaatine varan arkadaşımız belki bil-
BULMACA
Soldan Sağa 1 — Arnavutlukta bir şehir 2 — Sonuna (GE) ilâve edince müstemleke - Et yetiştirmeğe mahsus çiftlik 3 — Bir çiçek ismi 4 — Mıknatısın iğnesi - Yokuşun aksi 5 — Ciğer - Demir yolu - Ateş 6 — Mühlet - Nida 7 — Erkek ismi 8 — Tamam - Çadır 9 — Hastalık - En fazla 10 — Bir cenup vilâyeti - Fikir, Mütalea 11 — îlâve - Kadm ismi
Yatsı 6 — Eş - Bedel - Ar 7 — ibadet 2 — Nargile tütünü - Etrafı denizle çevrilen yer 3 — Alâmet -muti 4 — Sebze ezmesi - Memleket
5 — Ezmekten emir - Oruç tutulan ay 6 — Yokluk 7 — iktidar - Uzak 8 — Alçak - Un halinde toprak 9 — Erkeksiz - Cümle 10 — Nefi edatı
- Meşhur bir edebi eser 11 — Yüz -Fena değil '
DÜNKÜ BULMACANIN HALLİ
Soldan Sağa: 1 — Nevale - Ecir 2 — Edat - Şelâle 3 — Diyar - Le-man 4 — Ab - Abani 5 — Fare - Si
6 — Eden - De - Böl 7 — Tediye -Cava 8 — La - Al pak 9 — Siirt -Anır 10 — Esatir 11 — Mandıra -El
Yukarıdan Aşağıya: 1 — Nedamet
- Sim 2 — Edib 3 — Vay - Fedai l — Ata - Ani - Red 5 — Rar -Yatısı 6 — Eş - Bedel - Ar 7 — Elâ - Pata 8 — Eleni - Cani 9 — Cami - Bakır 10 ila - Söv 11 — Ren
- İlân - Al
Edirne Halkevlnde
Edirne, (Hususî) — Bugün saat 5.30 da Halkevımiz salonunda Ü-niversite Hrfzıssıhha profesörü Muhittin Erel tarafından (Evimizde nasıl besleniriz) mevzuu üzerinde bir konferans verilmiştir, önümüzdeki cumartesi günü de Üniversite ikinci iç hastalıkları kliniği doçenti A. ismet Çetingil tarafından da (İnean bünyesi üe cemiyet bünyesi arasm-daiti benzerlik) mevzuu etrafında bir konferans verilecektir.
miyerek, belki de büe büe tekrar ayni mevzua dönmüş bulunuyor. Muharririn - içinde nasıl bir kıymet gizli bulunduğunu bümiyorum - bana daima kendisini zevkle okutan kalemi, hayli garip iddialarm da ifa decisidir. Nitekim bu «makale bir çok bakımdan tenkide, itiraza duçar olabilir.
Bir defa «Sanat eserinin güzelliği daima terkiptedir.» Sözünü dikkate alabiliriz. Gergi bu söz hakikatle kısmen alâkalı bulunuyor. Fakat tam bir hakikat olmaktan pek uzaktır. Çünkü bizzat sanat eseri bir terkip olmaktan ziyade bir tahlil numune-sidir. Sanatkâra neler çektirerek, o-nu ne işkencelere sürükliyerek çözülür. Benda, bunu ne güzel ifade eder: «Zavallı sanatkâr kafası, kadın rahminden daha çok azaba duçardır Nihayet sanatkâr, kadınlara benzemez. Tek bir defa doğurmakla iktifa etmek elinde değüdir.» Doğmuş, teşekkül etmiş çocuk, eksiksiz dünyaya gelmiş olan yavru ise bir terkip olmaktan uzaktır. Sanat eseri de böyledir. O sanatkârın içinde iken mürekkep bir halde bulunur. Onun dışma taştığı gün eskisine nisbetle çözülmüştür. Yalnız bu çözülüş hâlâ compleks bir mahiyet taşır. Bu çözülüş parça parçadır. Satırlar için de bölük bölüktür, işte münekkit bu güç kavran ılabilecek dağılışı nizam-1 aştıran adamdır. Muharrir arkadaşımız, sanat eserinde en büyük faaliyetin sanatkârın duyduğu heyecanda olduğunu söylüyor. İşte asıl terkip bundan değil midir? Heyecan çeken, duyan, beyninin ve hislerinin krvıl-crmlarile tahrik edilen adam ayni zamanda boşanmak, sonu tahlile kadar varacak bir dağılışa, bir deşarja u-1 aşmak mecburiyetindedir. Niçin söyler o ? Neden yazmak, anlatmak, anlaşılmak ister? Çünkü biricik kurtuluş çaresi, meydana getireceği eser vasıtasüe tahlüdedir.
Diğer taraftan, arkadaşımızın ileri sürdüğü fikrin bir cephesi de tenkidin lüzumsuzluğu ve faydasızlığıdrr. Muharrire karşı iki realiteyi işaret etmek isterdim: Bir kere, yalnız sanatkâr mı duymaktadır? Sanatkârın ortaya attığı düşünüş ve duygu mahsullerini pek çok insan vardır ki eser sahibi olmadıkları halde hissederler. Buna rağmen bünyede ayni eserleri okumakla büyük bir zevk duyarlar. Onlar için sanatkâr nasıl lüzumsuz değilse, okuyucular için de münekkit lüzumsuz, tesirsiz ve faydasız bir şey değüdir. Diğer taraftan dünyanın her tarafmda hâlâ bizzat müellifi de dahil, bir sanat eserinin okuyucuları, o kitap hakkmda münekkidin empoze etmeye çalıştığı fikirleri hasretle ve büyük bir tecessüsle beklerler. Nurullah Ataca göre, belki bunun sebebi tenkit edenin fikirlerini öğrenmektir. Ve neticesi de o hususi fikirleri beğenmektir. Fa kat böyle dahi olsa, bu itimat nereden Ueri geliyor? Muharrir belki mü nekkidi, okuyucu için lüzumsuz bulmaktadır da sanatkârlar ve onların gelişme muhiti için elzem görmektedir. Bu sebeple bu nokta üzerinde kendisile henüz ihtilâfta olmadığımız için düşüncelerimi söylemeyi doğru bulmuyorum.
Mesele ne kadar aşikârdır. Meydana gelmiş eser, tam bir tahlil örneği olmasa bile, müellifin dimağ kazanında iken tam bir terkiptir. Bu sentez kitaplaştığı zaman karanlık, derin ve kavranılmaz mahiyetinden o kadar çok şey kaybeder ve tahlile dc^ru yaklaşır ki bütün tahsili beş yıllık ilk mektebe dayanan bu- okuyucu Faust de hoşuna gidecek bir şeyler bulabüir; ve bir boyacı Otel-lo'nun beşeri ıstrrabmı anlayıp sahnedeki aktörü alkışlryabüir.
sorunuz
OYU YELİ M
Zifos Çamurlarına Çare Yok mudur?
Beyoğlu Srraservilerdc Hayıi Göksel soruyor: Yağmurlu haralarda bazı yolların çukurlarında toplanan sular küçük göller meydana getiriyor. Caddelerde bu suretle sulu bir çamur husule geliyor. Şoförler buralardan g^erken etUratlerinl indirmedikleri gibi bu yollarda rastgeldikleri vatandaşların flUoa çamurUe bulanacaklarını da düşünmüyorlar. Elbiseler, yüz, göz çamur ioinde kalıyor. Bu gibi şoförler için kanuni bir eesa yok mu ve kime müracaatla -şikâyet c-delim ?
CEVAP — Zifos çamuruna kar-
şı vaktüe belediye bir karar ittihaz etmişti. Kamyon, kamyonet ve otomobillerin tekerleklerine zifosa mani olacak şekilde birer perde konulmasını mecburi kılmıştı. Sonraları bu perdeler kaldırıldı. Ger-zü'os çamuru elbiseyi boam az. Fakat sokağın bütün mikroplarını üste başa getirdiği için sağlık bakımından tehlikeli bir şeydir. Ma-amafih bütün kabahat şoförlerdedir. Böyie bir hâdise vuku bulduğu zaman arabanın numarasını a-lıp hâdiseyi gören iki kişi üe birlikte derhal polise müracaatla dava açmalıdır.
22-2 -941
VATAN
r ¦ T -
uncu
Halkevlerinin
ıldonumu lorenı
Pazar Günü Genel Başkan Vekili Başvekilin Nutku ile Açılacak
Telgraf, Telefon ve Ajans Haberleri
Ankara, 21 (A.A.) — Halk-evlerinin dokuzurxu yıldönümünü kutlama töreni, pazar günü saat 1 5 te Ankara Halkevinde C. H. P. Genel Başkan vekili Başvekil Dr. Retik Saydamın nutku ile açılacaktır.
Bu nutku C. H. P. Umumî 1da-re Heyeti azasından Nafi Kansu-nun hitabesi takip edecektir.
Bu konuşmalardan sonra, Ahmet Adnanın bestelediği ve Behçet Kemal Çağlarm yazdığı «Ka-ranUkttan İşığa» fantezi temsil
edilecektir.
Programın diğer kısımlarını halk türküleri ve halk dansları tenkil ekmektedir.
Ses \ne tel birliği korosu, armonize halk havalarım terennüm edecek, halk şairi Aşık Veysel, kendi yazdığı ve bestelediği türküleri "söyliyecek, Sivas, Çorum vc Bolu Halkevlermden törene katışmaya gelen takımlar, mahallî rakıslar yapacaktır.
Genç HaPkevÛiLerin ve Gazi Terbiye Enstitüsü talebesinin, A-n a dolunun muhtelif köşelerinden kadın ve erkek bir arada oynanan bazı millî oyunları asıllarında olduğu gribi tekrar etmttleri törene ayrı bar mana ve cazibe kazandıracaktır.
?
Halkevlerinin dokuzuncu açılış yıldönümü bu sene 23 soba t pazar gününe tesadüf etmektedir. Cumhuriyet Halk Partimnin kültürel sahadaki (başarılarının en büyük eseri olan Halkevleri ve Odalarının yıldönümü malûm olduğu üzere 19 şubattadır. Ancak, bu törerwn 19 şubatı takip eden ilk pazar günü yapılması öteden-beri bir teamül halindedir.
Parti Genel Sekr-eterüği memleketin her tarafında kutlanacak olan bu yıldönümüne ait tören ha zırhklarını tamamlamıştır.
Törene saat 1 5 ?e bir kaç dakika kala Ankara Halkevinde İstiklâl marsı île başlanacak ve saat tam 15 te törenin an'anesi veçhile C. H. P. Gqnel Başjkan vekili Dr. Refik Saydam bir nutuk verecek ve yeniden açılan Halkevi ve Odalarının açılışım ilân edecektir. Başvekilimizin nutku radyo ile memleketin her tarafından dinlenecektir. Ayni anda memleket dahilinde bütün Halkevi ve Odalarında törene başlanmış olacak ve buralarda da toplananlar, radyoda istiklâl marşını ve Başvekilimizin nutuklarını dinledikten sonra evvelden tesbit edilmiş program dahilinde yıldönümü törenini kutlayacaklardır. Törene mahallî ve millî rakıslar, Türküler ve tiyatro temsillerde çeşitli bir gösteri programı da konmuştur.
Bu sene yeniden 6 1 Halkevi ve Halkodası açılmaktadır. Ayni zamanda geçen yıl Halkodası olarak faaliyete geçmiş olanlardan bir sene içinde Halkevi derecesinde vaTİık göstermiş Odalar Halkevi, ne kaybedilmektedir.
İlk kuruluşları olan 1932 den bugüne kadar daima artmakta o-lan Halkevlerinin yeni açılanlarla birlikte sayısı 383 ü vc Halkodaları da 198 i bulmaktadır,
Türk inkılâbının kültürel ve sosyal temellerinden biri olan Halkevleri ve Odaları halka toplu ve isabetli telkinlerin icrası millî birliğin tam bir fikir ve iman vahdeti halinde tecellisi icap ettiği bu za/manlarda en güzel ve en müsbet toplantı yerleri olmaktadır. Müsbet tesir hudutları gün günden genişliyen bu ocaklarda verilen konferanslar, konserler, temsiller gösterilen filmler, halkla ve köylü ile temin edilen sıkı temaslar, vatandaşlar üzerinde yapılan geniş telkin ve irşatlar, maddî manevî -müzaheret, ayrıca tarihi, mahallî, milli, ilim tetkikleri, neşredilen kitaplar, mecmualar, broşürler, açılan kurslar ve sergiler, hulâsa dokuz şube üzerinde teksif cdirmiş geniş mikyasta bir memleketçi, halkçı ve inkılâpçı faaliyet sistemi bu müesseseleri yurdun en hücra köylerine kadar uzanmış, memleket mikyasında bir halk üniversitesi haline getirmiş bulunmaktadır.
Yıldönümü günü Başvekilimizin nutku ile ayni zamanda Halkevleri ikinci amatör resim ve fotoğraf sergisi de Ankara Halkevinde açılmış bulunacaktır. Birincisi geçen sene açılan bu sergi muhtelif Halkevlerinin güzel san. atlar şubesine mensup gençlerin yaptığı eserlerden mütevekkil brr
serg'dir. Bu seneki sergi geçen senekinden daha büyük ve daha zengindir.
Istanbulda
Eminönü HaJkevinin Halkevleri yıldönümünü kutlama proğra. mı: 23 şubat pazar.
Gündüz saat 14,45 te:
1 — İstiklâl marşı: Halkevi orkestrası tarafından.
2 — Ankaradan verilecek sayın Genel Başkan vekilinin nutkunu dinleme.
3 — Açış sözü: C. H. P. İstanbul Vilâyet İdare Heyeti reisi sayın Reşat Mimaroğlu tarafından.
4 — Söylev (Halkevlerinin fa. aliyet ve gayeleri) : Halkevi reisi Yavuz Abadan tarafından.
5 —Şiir (Münevvere sesleniş) HaLkevi azasından İhsan Hmçer tarafından.
6 — Konser: Halkevi orkestrası tarafından.
Gece saat 20,30 da:
1 — İstiklâl marşı.
2 — Açış sözü: Halkevi reisi
Yavuz Abadan tarafından.
3 _ Söylev (Halkevleri):
Halkevi azasından Meliha Avni tarafından.
4 —Şiir (Münevvere sesleniş) Halkevi azasından İhsan Hınçer tarafından.
5 — Temsil (Saadet Perdesi) Halkevi Temsil şubesi tarafından.
?
Sarıyer Halkevinin 9 uncu Yıldönümü
Halkevlerinin 9 uncu yıldönümü
münasebetile 23 şubat 1941 pazar
günü saat 15 te evimiz tarafından tertip edilen tören programı:
1 — İstiklâl marşı,
2 — C. H. P. Genel Başkan vekili Sayın Başvekil Doktor Refik Saydamın nutukları (Radyo ile),
3 — Evimizin bir yıl içinde mu-h timize yaptığı hikmetler: Halkevi reisi Muslihittin Okyay tarafından,
4 — Kanun adamı (Piyes 2 perde)
temsil şubesi tarafından:
5 — Spor hareketleri ve milli o-
yunlar: Spor şubesi tarafından,
Davetiyelerin evimizden alınması rica olunur.
İstanbul Belediye Kooperatifinin
Mahlut Yağları
(Başı 1 incide) ** Doktorlar ne diyor?
Paris Tıp Fakültesinden mezun ve iç hastalıkları mütehassısı doktor Mehmet İzzet diyor ki:
€— Tereyağından başka yağların Kaznu kolay olmadığı için, bir kere, vücudda tahribat yapar; sonra, metaıbolizmasi taSmamue o-lamadıgı için vücutça ietüadesi de mahduttur. Bu yağlar, büıtün hazım cihazlarını ve karaciğeri yorar. Onun içrn don, susam, pamuk ve kuyruk yağları gibi yağlar hiç sıhhî değildir. Yinıe meselâ: İmtisasları lâyıkile olmadığı için vücut, kalori bakımından, lâyıkile istifade edemez. Herhangi bir gıdanın faydalı olması için vücuda kolaylıkla dahil olması lâzımdır. Yoksa, fayda yeri. ne zarar verir-
Vejetalinin, nebatî bir yağ olması dolayısile hazmı güç değilse de gıdaî kuvveti hemen yok gibidir.
Bu şartlar altında Istanbulda satılmakta olan tmahlût yağlar muzırdır; tavsiye edilemez. Bu rtübarla mahlut yağlar hakkındaki mücadelenizi büyük bir alâka ve takdirle takıp ediyorum.»
Mahlut yağın gıdaî kıymetsizliği:
Ziraat doktoru Haris Nusretin söylediklerine göre, mahlut yağ, hayvanı ve nebaitî yağların halitası demektir. Yani bildiğimiz sadeyağına sıhhate zarar vermiye-cek nisbette ve gıda kıymetini havi nebatî veya hayvani yağlardan bir veya bir kaçının ilâve edrlmesile elde edilen bir yağdır. Sütten çıkarılan taze tereyağı, tuzlanmış veya tuzlanmamış olarak kullanılan beklletilmiş sadeyağı, kaymak yağı, kaşer peyni-1 rinden süzdürülen kaşeraltı yağı, kuyruk ve gavraon gibi kaba yağ- j lar, içyağı denilen et yağı hep hayvani yağlardır. Bunlarla bir miktar nebatî yağ yani: Susam-yağı (şırlağan), zeytinyağı (muh. telif nevileri vardır)., pamuk çekirdeği yağı, ayçiçeği yağı, soya fasulyası yağı, haşhaş tohumu ya- I ğı, koko yağı ikopra) karıştırılarak mahlut yağ yapılır.
Fakat bütün bu yağların sıhhat üzerindeki tesirleri ve kıymetleri ayrı ayrıdır. Yazdığınız tahlil raporuna göre iki numaralı yağ mahlutunda mevcudiyeti tahmin edilen yüzde on nisbetindeki kremada vitaminlerden B. C. D. E. vitaminleri mevcut değildir. A vitamini ise bu mahlut yapılırken doksan derece hararetin tesirile mahvolur. Şu halde süt yağı adı ile gösterilen ve rapora nazaran krema yağı old-uğu anlaşılan yağda hiç bir vitamin yoktur. Bu mahlut yağlarda kullanıldığı kooperatifin forVniilünde gösterilen zeytinyağı ve pamuk çekirdeği yağlarımda taıbiatcn hiç bir vitamin bulunmaz. Oleostearin mahlutunun ise her bakımdan gıdaî hiç bir kıymeti yoktur. Çünkü A. B. C. E. F. vitaminlerinden hiç bîrini havi değildir. Vitaminsiz bir yağ vücudun inkişafında tamamen tesirsiz kalmakta ve hazımda daima güçlükler uyan-
dırmaktadır. Hele içinde koleatrin maddesi faz] a bulunan iç ve kuy. ruk yağlarile yapılan bir mahlut safra kesesinde kum ve taş yapmakta ve karaciğer arıza ve sancılarını hueule getirmektedir.
Yağ Meselesinde Cumhuriyet Gazetesinin Görüş Tarzı Bir Gün İçinde Değişiyor
20 şubat tarihli Cümhuriyet'ın Doğru Değil mi sütunundan:
r
^
«Firmanın kiralanjması ve alıcıya böyle muamele edilmesi sade vatandaşların zarar görmesile kalmaz, o müesse-. senin haMc nazarmdalki kredisini de düşürür. Binaenaleyh bilhassa resmî ve yameamî
dairelerin isimlerini taşıyan kooperatiflerin bu tarzda hareket eteneleri katiyyen doğru değildir, zira hükümet veya Belediye otoritesine itimadı atzalömak gibi makûs bir neticeye de yol açabilirler.
Doğru değil mi?
V_
21 şubat tarihli Cumhuriyet gazetesinin ayni meseleye dair yazdığı yazıdan:
r
«Bize kalırsa zihinleri teşviş eden nokta, biraz da bu yağları tarif eden isimden ileri gelmektedir. « Mahlut » u «mağşuş» manasına alıyoruz. Halbuki bu nevi yağlar şüphesiz saf tereyağ değildir, fakat bozuk veya yenilmez maddelerden dc yapılmış değildir. Muhtelif gıda maddelerinden terkip edildiği için mahlut ismini almıştır. Nihayet, Sıhhiye Vekâletinin verdiği formül ile Belediyenin nezaret ve kefaleti akında yapılan bu yağlardan, h alkım itimadını selbetmeklc mana yoktur.»
öyle görülüyor ki Cumhuriyet gazetesi, sırtında yumurta küfesi taşımak itiyadında değildir. Bugün kara dediğine ertesi gün beyaz demekte mahzur görmüyor.
BUGÜNKÜ PROGRAM
9 Program 9.03 Ajans haberleri 9.18 Marslar ve hufif parçalar (Pl.) 9.45 10 Ev kadını - Yemek listesi
12.30 Program 12.33 Gündüz faslı 12.50 Ajans haberleri 13.05 Gündüz faslı programının devamı 13.26/14.30 Radyo salon orkestranı
18 Program 18.03 Radyo caz orkestrası 18.50 Akşam faali 19.30 A-jans haberleri 10.45 Eski piyasa vc mesire şarkıları ve oyun havaları 20.15 Müzik Hot Muslc. (Pl.) 20.30 Fin musikisi: (PL) 20.45 Solo ve düo şarkılar 21.15 Konuşma 21.30 Ses vc tel birliği koronu 22.15 Sving.
Eden Mısıra Geldi
(Başı 1 İneide)
manda Pasifikle alâkadar her dev let için de faydalıdır. Bu harpte Japonya bizimle müttefik olmayıp mihver devletleri ile ittifak akdetmişlerdir. Bu vaziyetin, geçen harpte- olduğu gibi, Avustralyayı sakin bir Pasifik denizinde müemmen bir surette yaşatacağını iddia etmek gülünç olur.
Singapurdaki Avustralya askerlerinden bahseden Menzles şunları söylemiştir:
Açık olarak beyan etmek isterim kiı biz hiçbir tecavüz politikası takip etmiyoruz. Sadece ihtiyatkâr bir siyaset takip ediyoruz. Bu siyaset, 1911 te mevcut olmıyan tehlikelerin 1941 de Pasifik denizinde belirmesi üzerine kendi müdafaamızı hazırlamak gayesini istihdaf etmektedir. Bu sözlerimin tahrik edici bir beyanat teşkil etmediğine kaniim. Sulhun muhafaza edileceğini ümit ediyoruz. Fakat uzak olduğumuz için kendimizi müdafaa etmiyeceğimiz veya buna muktedir olmadığımız zan nedilmemelidir.
İmparatorluğu teşkil eden bütün memleketlerin kendilerine terettüp eden rolü oynıyacaklarınr söyliyen Avustralya Başvekili şöyle demiştir:
îlk vazifemiz, en mühim harbi kazanmaktır. Avustralya ve t>Utün In-giüz dominyonları namına, İngiliz milletine yalnız olmadığını söylemek isterim. Biz bir aile teşkil ediyoruz. Dünyada düşmanlarımız oldukça bu ailenin her ferdi ne yapmak lazım geldiğini mükemmelen bilir ve bu hal düşmanlarımız ortadan kalkıncıya kadar böyle devam edecektir. İngiliz milleti, geçirmekte olduğu imtihanın en müşkül anında bile yalnız kaldığını zannetmemelidir. Nemiz varsa mücadeleye atıyoruz.
Mcnzies, belki Amerlkayı da ziyaret cdeoeğini söylemiştir.
Berat ve Tepeciden Şiddetle Bombalandı
Kahire, 21 (A.A.) — ingiliz hava kuvvetleri ulmumî karargâhının tebliği:
İngiliz hava kuvvetleri, yeniden Arnavutluk arazisi üzerinde çok büyük faaliyette bulunmuştur. Berat üzerine bilhassa şiddetli bir hüoum yapılmıştır. Buıada kışlalar büyük hasara uğratılmış, bir miktar yangın çıkarılmış ve infilâklar kaydolunmuçtur. Tepe-dclen'de muhtelif depolara ve as. kerî tahaşşütlere muvaffakiyetli hücumlar yapılmış, bir çok hasar VtUClia getirilmiş ve kargaşalık çıkarılmıştır. Bombardıman tayyarelerimize, bu hücumlar esnasında avcı tayyarelerimiz refakat etmiş ve düşmanla yapılan hava muharebesinde, bizden hiç bir kayıp kayded ilmede n», düşmanın yedi avcı tayyaresi düşürülmüş, ayrıca bir çok düşman tayyaresi de büyük hasara uğratılmıştır.
Şarkî İtalyan Afrikasında, muh telif cephelerde kıtalarımıza daimî müzaherette bulunulmuştur. Muaavva'da yerde bir miktar düşman tayyaresi hasara uğratılmış ve büyük bir petrol deposu yakılmıştır.
o-
Basın Birliği Azalarına
Mıntaka Reisliğinden:
Yıllık balomuzun bu akşam Taksimde Şehir Gazinosunda verilmekte olduğunu birer mektupla birlik azalarına hatırlatmış, refikalarile birlikte hazır bulunmalarını rica etmiştik. Adreslerindeki değişiklik yüzünden mektuplarımızı alamaması muhtemel olan arkadaşlarımızı da bu satırlarla haberdar ediyoruz.
Şaşmayan Ölçüler
(Başı 1 incide) —
haricî tehlike karşısında Balkanlarda bugün peyda olajı tesanüt, yarınki bir Balkan birliğinin sağlam bir temeli olabilir.
Gerek bu meselede ve gerek diğer meselelerde görüşlerimizin berraklığını korumak ve her türlü vehimlerden ve tereddütlerden uzak kalmak için iki şaşmaz ölçü vardır:
Birincisi şudur :Bu müşkül za manlarda mukadderatımızı idare mesuliyetini üzerine alan tec rübeli ve temkinli rehberler, en isabetli yolda sükûnetle, metanetle ve cesaretle yürümek kudretine sahip olduklarını is-bat etmişlerdir. Kendilerine bugün için ve yarın için de tam kredi açabiliriz.
ikincisi de şudur: Dünyada asayiş ve emniyet kuruluncıya kadar Mehmetçik her dakika vazife başında kalacaktır.
Ahm't Emin YALMAN
Bingazi Cenubundaki Muharebede Alınan Zırhlı Arabalar
Hava Gene Değişti
(Başı t İncide) *X*
teessüsü hakkındaki fikrimi bildirdim. Hiçbir millete dolaşan şayialarda iddia edildiği veçhile dünya barışının tekrar tesisi maksadile bir Japon tavassutunu tazammun eden hiçbir mesaj göndermedim.
Tam 107
Arâbd £ranko Yapmayınca
Birkaç Satırla
Mühim Haberler
Eritrede Bir Ayda
1 General,47Subay 6274 Erbaş ve Er Esir Edilmiş
Kahire, 21 (A.A.) — ingiliz umumi karargâhının tebliği:
Llbyada, Bingazlnln cenubundaki muharebede 107 italyan orta büyüklükte muharebe arabagı iğtinam e-dilmiş ve yahut tahrip edilmiştir. Bu muharebenin vukua geldiği geniş sahada igtinam olunan diğer harp malzemesinin sayılması devam etmektedir.
Eritrede, 20 kânunusani ile 20 şubat arasında, bir liva kumandanı generalle birlikte 47 italyan subayı, 698 italyan erbaş ve eri ve 5576 1-talyan müstemleke askeri esir edilmiştir. Bundan başka Mavi Nil, yukarı Nil ve Gocam mıntakalarında da bir çok esirler alınmıştır.
?
Londra, 21 (A.A.) Reuter: Londra askeri mahfillerinde, bugün Bingazideki vaziyet centeresan bir vaziyet» olarak tavsif edilmektedir. Alman tayyareleri tarafından her-gün yapılan hücumlar hakkında şu cihet tahmin olunabilir ki, İtalyanlar, bizzat kendi vatandaşlarını kolayca bombardımana kalkamazlar. Fakat Almanları bombardımanları icradan menedecek kadar otoriteyi de haiz bulunmamaktadırlar.
cAfrikadaki Mussolini İmparatorluğu Sona Eriyor»
Londra, 21 (A.A.) — Daily Mail gazetesinin hususi muhabirine göre, Eritrede harekât sahnesinde bulunan askeri mütehassıslar şefi, Afrika-daki Mussolini imparatorluğunun sona ermek Üzere bulunduğu fikrindedirler. Habeşistanda. Somalide ve Erftrede İtalyanlar her noktada çekiliyorlar. Aşağı Habeşistanda bulunan • bütün İtalyanların yakında merkez yaylalarına çekilmesi beklenmektedir. Bazı mütehassıslar daha i-leri giderek mukavemeti Eritrede toplu bir halde yapmak için italyanlardan çok yakında merkezî Habe-şistanı da terketmeleri ihtimali mevcut olduğunu söylemektedirler.
Habeş vatanperverlerine gelince, bunlar o kadar kuvvelenmlşlerdir ki, şehirlerin haricine çıkmak İtalyanlar İçin bir tehlike teşkil etmektedir.
Fransız Somalisindekl Cibutiye gelen mülteciler Adlsababanın hemen civarında bulunan Habeş vatanperverlerinin 10 - 15 bin kişi kadar olduklarını söylemişlerdir. Bu mültecilere göre, İtalyanların kısmi ve mevzii bir mütareke talebinde bulunarak İtalyan kolonilerinin ve ailelerinin hayatlarını kurtarmak için bunları tahlis etmek istemeleri ihtimal dahilindedir.
Doğu Afrikada
Londra, 21 (A.A.) — Reuter ajansının doğu Afrikası orduları nezdtn-dckl muhabiri bildiriyor:
Kisma'ya 15 kilometre mesafede Juba ırmağının ağzında kâin mühim İtalyan hava meydanı ile karakolunun cuma günü cenup Afrikası piyade kuvvetleri tarafından zaptı ü-zerine, düşman şimdi Juba ırmağı bölgesinden bilkuvve tardedilmtş bulunmaktadır. Doğu Afrikası imparatorluk ordusunun başkumandanı general Cunninghom Jubaland harekâtının bidayetinde aşağıdaki emri yev mlyl neşretmişti:
Daha şimaldeki imparatorluk kuvvetlerinin zaferi bizi doğu Afrikasında iftihar ve sevince boğdu. Hiç şüphesiz bunu takip eden devrede bizi gıptaya boğmuş vc biz de bu kıtaları taklit etmek için hararetli bir arzu uyandırmıştır, İşte fırsat zuhur etmiştir. Bu ordunun cesaret ve kudreti daha az değildir. Buna kani o-larak harekata iştirak odecek cenup Afrikası kıtalaıile batı Afrikası kıtalarına muvaffakiyetler temenni e-derim.
Macaristandaki Ticaret Heyetimiz
Ankara, 21 (Telefonla) — Şehrimize gelen haberlere göre, Macaris-tanda bulunan ticaret heyetimizle, Macar makamları arasında devam c-den müzakereler son safhaya girmiş bulunmaktadır. Bu ticaret müzakeresinin bugünlerde İmza edileceği tahmin olunmaktadır. Heyetimiz bu ayın sonunda memleketimize dönecektir.
Londra, 21 (A.A.) — Ncvs Chro-niclc gazetesinin Lizbon muhabiri yazıyor:
Japonyanın tavassut teklifi, geçenlerde Franko İle Mussolini arasında yapılan görüşmenin alenen meydana konulan ilk neticesidir. Bu görüşme, esnasında Frankoya mihverin sulh taarruzunda mutavassjt rolünü oynaması teklif edilmiş olduğu rivayet edilmiştir. Filhakika sulh taarruzu yapılmış ise de başka bir membadan yapılmıştır. Çünkü mumaileyhin büyük Britanya ve Mareşal Peten ile çok iyi münasebetleri vardır.
Japonyanm Berlin ve Romanın mu vafakatlerini almadan harekete geçmemiş olduğu muhakkaktır. Bu teşebbüs için Japonyanın intihap edilmiş olması, Frankonun kendisine teklif olunan rolü kabulden İmtina etmiş olduğuna delil addedilmektedir.
Muhtıranın Metni Neşredilmiyecek
Tokyo, 21 (A.A.) — (D. N. B. ): Yabancı gazetecüer toplantısında beyanatta bulunan Hariciye mümessili I?i, Matsuöka'nın Londraya gönderdiği muhtıranın metnini bildirmekten imtina etmiş, bu metnin neşre-dilmiyeceğini bildirmiştir.
Berline Göre Resmi Bir Barış
Teklifi Bahis Mevzuu Değildir
Berlin, 21 (A.A.) — Hariciye Nezareti namına beyanatta bulunmı-ya memur edilen bir zat. Japonyanın Ingiltereye yaptığı tavassut teklifi hakkında çok müphem bir cevap vermiştir.
Hariciyenin sözcüsü bu tavassut teklifini tekzip etmeksizin şöyle demiştir: '
îşi, Japonyanın barış arzusunu kayıt ve işaret etmek istemişse de Matsuoka'nm resmi bir barış teklifi bahis mevzuu değildir.
"Sevim Sfend,,
r- - . XBa*ı ı incide XX
gösterdiği gün bugündür.
Bilâhare Pehlevî adı ile bir hanedan tesis edecek olanf Şahinşah Rıza Şah Pehlevî unvanı île İran tahtına çıkıp muasır medeniyetin bir büyük mürşidi ve Asyadan geriliği koğmağa and içmiş bir büyük ihtilâlci olarak dünya tarihinde mümtaz ve "şerefli bir mevki tutacak olan Serdarı Si-peh, milletini bu saadete 1299 (*) yılında ulaştırmıştı. Bugün İran takvimi ile dünya 1319 uncu yılını idrak etmiş bulunmaktadır. Demek ki İranda bugün «Sevim Sfend» in tam yirminci yıldönümü kutluSanmakta-
dır.
Yirmi yıl...
Bu yirmi yılın hergününü İran milleti, serdarı Sipehe itimat etmiş olmakla, 1299 da ne doğru bir harekette bulunmuş olduğunu ispat için medeniyet dünyasına bir vesika olarak gösterebilir.
Sevim Sfend ferdî ihtirasları tatmin için yapılmış bir basit hükümet darbesi değildir. Sevim Sfend, iktidar mevkiini elde edip kendilerine müreffeh bir hayat temin etmek, yahut devlet kudreti-ni ele alıp spekülasyonlar yapmak, zenginleşmek hevesine tutulmuş bir kaç muhteris komitacının macerası değildir. Sevim Sfend bütün bir milletin istiklâl ve ileri medeniyet bayrağını kaldırıp bu bayrağı zafere ulaştırmak kudretine malik bir oğlunu başbuğ olarak kabul ettiği ve her şeyi göze alıp arkasına takıldığı ve kapalı gözle her emrine itaat etmek kararını verdiği gündür.
Kardeş ve müttefik İranı Sevim Sfend'in 20 inci yıldönümünde tebrik edenlerin başında elbet^ te biz varız. Biz ki İranın her felâketini kendi felâketimiz saymı-şızdır; elbette bu İranın her sevincini kendi sevincimiz sayarız. Bugün Hazer'den Hind denizine ve Hindistan hudutlarına kadar uzanan geniş ülkede çalkanan «zindebaâât!» nidaları elbette ki gelip Türk hudutlarında dayanıp kalmaz, bu nidaları biz şark hudutlarımızdan alır, en az Eğeye ve Meriç boylarına kadar ulaştırırız. «Yaşasın Şahinşah!» diyerek...
Âlâ Hazretî Hümayun Majeste Rıza Şah Pehlevîye, İranın bu muhteşem tarihî gününü vesile sayarak uzun ömürler temenni ederiz.
Nizameddin Nazif
(•) İran takvimi.
* Nevyork, 21 — Vichy'den buraya gelen haberlere göre. Amiral Dar lanın Pariste yaptığı müzakereler, beklenen neticeyi vermemiştir. Filhakika Fransız - Alman münasebet' lerinin yeniden normal bir şekilde tesisi isteniliyordu. Bu olmamıştır.
* Londra, 21 — Reuter ajansının Habeşistandaki hususi muhabiri yazıyor: Habeş imparatorunun munt*. zam kuvvetleri cenubi Afrika subaylarının kumandası altında olarak ilk hareketlerini Dangladaki müstahkem mevziine karşı yapmışlar ve ilk defa olarak ateş hattına burada girmişlerdir. Gojjam vilayeti kumandanı italyan Albayı Terelli. Habeş vatanperverlerinin İsyan hareketine artık hâkim olamadığını itiraf etmi-yc mecbur kalmıştır.
.* Vaşington, 21 — Amerika tayyare fabrikalarının genişletilmesi ve orduya munzam 15 bin tayyare yapılması için Rooscveit m parlamentodan iki milyar 500 milyon dolar tahsisat istemesi bekleniyor.
* Vaşington, 21 — Roosevelt'in hususî mümessili olarak Ahiren bir ay kadar Ingilterede ikamet etmiş olan B. Hopklns imalâtı teşkilatlan-dırmıya memur yeni heyetin azalığı-na tayin edilmiştir.
* Londra, 21 — Sovyetler Birliğinin Londra büyük elçisi MaiakJ, dün Hariciye Müsteşarı Butler ile bir görüşmede bulunmuştur, iki diplomat, bu görüşmelerinde, son Japon tavassut teklifi de dahil olduğu halde Japonyanın yapmakta bulunduğu faaliyeti bahis mevzuu etmişlerdir.
Londra, 21 — Singapurda büyük bir hava ve deniz üssü tesisi projesi tahakkuk etmiye başladığı andan itibaren bu şehir Avustralya, Yeni Zelanda ve dünyanın bu kısmındaki diğer İngiliz topraklarının başlıca müdafaa kalesi addedilmeğe başlanmıştır.
* Vaşington, 21 — İngiltere büyük elçiliği. Birleşik Amerikanın Şark sahillerinde hava tarikile Uzak Şarka tayyareler göndermekte olduğunu bu akşam bildirmiştir. Elçilik bu hususta fazla tafsilât vermemiştir.
* Sydney, 21 — Mebusan mecli sinde bütün partiler azası, Villkie'-nin Avu6tralyayı ziyarete davet edilmesi teklifini tasvip eylemektedir.
* Melbourne, 21 — Her biri 10 bin ton hacminde bazı gemiler in'fasr l-çln ve ilk taksit olmak üzere altı milyon sterlin tahsis edüdiği dün bildirilmiştir. (A.A.)
Yunanlılar, Mühim Mevziler İşgal Ettiler
Atina, 21 (A.A.) — Dün akşam neşredilen 1 1 7 numaralı resmî tebliğ:
Kuvvetli düşman mevzileri işgal ettik ve 200 esir aldık. Esirler arasında subaylar da vardır. Biı otomatik silâh ve mebzul miktarda malzeme elimize geçmiştir.
Savaş tayyarelerimiz askerî ehemmiyette hedefleri muvaffakiyetle bombardıman ekmişlerdir. Hava muharebeleri esnasında 5 düşman tayyaresi düşür^jik. Tayyarelerimizden biri bir dost mem. leket arazisine nvedburî iniş yapmışsa da mürettebatı kurtulmuştur.
Ahmakça Masallar
I
(Başı 1 İncide) -f
tikleri taahhütleri yerine getirmek i-çln her ne olursa olsun hazır bulunduğunu bildirmişlerdir. Alman tehdidi sarahat peyda ettikten ve Bulgar emellerini tatmin etmek teşebbüsüne giriştikten sonra matbuat ta buna işaret etmektedir.
*
Londra, 21 (A.A.) — Reuter'in diplomatik muharriri yazıyor:
İngiliz aksülamellnln ne olduğunu keşfetmek için, Almanlar, bir çok Balkan şayiaları çıkarmakta devam ediyorlar. Herhangi bir resmî ingiliz tefsiri elde edebilmek için Almanların en son yaptıkları gayretleri, Belgraddan aşağıdaki iki hayat mah sulü haberi yaymak olmuştur. Bu haberler şudur:
1 _ İki yüz bin İngiliz askeri, Yu nanlstana doğru yola çıkmış bulunmaktadır.
2 — İngiliz kıtaları, daha şimdi den Limniyc ihraç edinmiştir.
Londrjtf salAhiyettar mahfillerinde şu beyamutta bulunulmaktadır:
Eger Almanlar bu gibi ahmakça masallar yayarak lngilteredekl salâ-hiyettar mahfillerden haberler elde edeceklerini sanıyorlarsa, çok alda nıyorlar.
Hatırlardadır ki, ayni hedefle, Almanlar, bundan bir kaç zaman evvel, Belgraddan, İngiliz kıtalarının Adri-yatikte ortalarda Agosts'a ihraç e-dildlfii hakkında bıttAbi asılsız diğer bir h.ı^^r ,"'v,,ıı-iım|i.
VATAN
22 - 2 - 941
^
Yeni Tefrika ve Yazılarımız
26 Şubat Çarşamba Gününden Baş-hyarak (VATAN ) Gazetesinde İki Yeni Tefrika, Yeni Bir Sütun, Diğer Yeni Yazılar Başlıyor :
Bunlardan Bazıları Şunlardır:
Günün Sesi —
Reşat Nuri Güntekinin Bir Sütunu
26 Şubattan bağlıyarak kıymetti iistad Reşat Nuri Güntekin bu unvanla Vatan'da kendine mahsus bir sütun açacaktır. Reşat Nwi Güntekin bu sütunda Günün Sesi'ni, tüzel üslubu ile, geniş ve zarif görüşile aksettirecek t ir.
Trablusgarp Hatıralarım...
Yazan: Nuri Paşa
Enver Paşanın kardeşi Nuri (Paşa-) mn umumî harp zamanmda Mıs*f»w garbinde kurdwgu cephe urmımi harp tarihinin en meraldi bir hikayesidir. Nuri Paşanın gerek bema ve gerek Trablus Garp harbinde Afrtkaya gidişine ait hatıraları 26 Şubatta tefrika halinde (VATAN) da neşredilmeğe b ıslanacaktır
Paris Cehenneminden Nasıl Kurtuldum ?
Yazan: Rabia Tevfik
Yirmî serte evvel bir parasız Avrupaya giden, Pariste elli, altmış "rşçi çatıştırarak terzihaneler kuran, Paris moda hayatında mühim roHer oynıyan bir Türk Bayantmn kendi hayatı hakkında yazdığı hakikî roman ve son hâdiseler üzerine Paris cehenneminden kaçışmm meraklı hikâyesi.
*
iskender Fahreddinin Riyaseti Altında
ÇOCUK SAYFASI
*
Rebia Tevfik, Rezzan Yalman, ve Şehriban Taylan'ın İdare Edeceği
KADIN ve EV SÜTUNU
Mahmut BALER'in
BAL KÖŞESİ
Aka Gündüz, Nizamettin Nazif, Cemal B ar dakcı ,Nusr et Köy men,ŞevkiYazman (Askerlik İşleri), Eski Bahriye Müsteşarı Hüsamettin Ülsel (Donanma ve Denizcilik) ve Diğer Kıymetli Muharrirlerin
Devamlı Yazıları
VATAN Gazeteıl
HJLN rîYATLAJU Kuruş
Başlık makta olarak 7M
1 Lad Hayta i »asttan. MO
2 » » 9 SM
t > * 9 300
4 » » 9 160
6 » » 9 76
6 » » 9 50
Abone ücreti
Türkiye dahilin Ue:
Senelik 6 aylık 8 ayhk Aylık
Taksim KRİSTAL Salonunda
BİR TARİH CANLANIYOR
Ustad Bestekâr MUHLİS SABAHADDİ N'ra
:4
BURSA DOKUMACILIK ve TRİKOTAJ
86 kişflrrk muazzam revtt, hn Ak^amrlan İtibaren her akaam »annemizde
göreceksiniz. Memleketin kıymetti oknyucwu
Bayan M U A L L Â ve Arkadaşları
Ayrıca: 15 kKrhk muhterem »az heyeti. Her pazar saat 16 dan 18,30 a kadar Bt)Yt)K REVÜ ve SAZ HEYETİ tte BÜYÜK MATİNE. Fiyatlar da zam yoktur. Masalarınızı evvelden kapatınız. Tel: 4*999.
Askerlik İşleri
İhtiyatların Yoklamalarına
Başlanıyor
Yerli Eminönü AnkcrHk Ş. den:
312 ilâ 332 doğumlu Lhtiyat eratın yoklama günleri a«agıya çıkarılmıştır.
Alâkadarların Hûji olunan günlerde saat 9 dan 12 ye kadar yoklamaları için nüfus hüviyet cüzdanı, i-kametgâh kâğıdı, bir fotoğraf ile şubeye müracaatları.
312 Dog. 24. 25. 26 Şubat 941
313 Doğ. 3. 4, 5 Mart 941
314 Dog. 6. 10. 11 Mart 941
315 Dog:. 12. 13. 17 Mar 941
316 Dog:. 18. 19. 20 Mart 941
317 Dog1. 24. 25. 26 Mart 941
318 Dog:. 27, 28. 31 Mart 941
319 Dog:. 1, 2, 3. Nisan 941
320 Dog\ 4, 7, 8 Nisan 941
321 Dog:. 9. 10. 11 Nisan 941
322 Do£. 14. 15. 16 Nisan 941
323 Dog:. 17, 18. 21 Nisan 941
324 Dog:. 24. 25. 26 Nisan 941
325 Dog. 29. 30. 2 Mayıs 941
326 Dog:. 5, 6. 7 Mayıs 941
327 Dog:. 8. 9. 12 Mayıs 941
328 Do£. 13. 14. 15 Mayıs 941
329 Dog. 16. 20. 21 Mayıs 941
330 Dog:. 22. 23. 26 Mayıs 941
331 Dog. 27, 28. 29 Mayıs 911
332 Dog. 30. 2. 3 Haziran 941
Kartal Askerlik Şubesinden:
Şubemizde kayıtlı ve tütün ikramiyesi alan malûl subay ve eratla şehit yetimlerinin senehk yoklamaları yapılacağından hüviyet cüzdanı resmi senedi ve tütün İkramiye tevzi cüzdanı malûller raporları Ue birlikte 1 mart 941 tarihinden 30 mart 941 tarihine kadar dörder adet fotoğrafla her gün öğleden sonra saat 14 den 17 ye kadar şubeye müracaat etmeleri ilân olunur.
?
Beşiktaş As. Şubesinden:
Şubemizde kayıtlı 1312 doğumlu piyade asteğmeni Hasan og. İsmail Soyer (13299) in .şubemize müracaatı. Etmediği takdirde hakkmda 1076 sayılı kanunun maddeyi mahsusasına göre hareket edileceği ilan olunur.
Yeni Neşriyat:
SERVETİ FÜNUN — Bu kıymetli mecmuanın 2322 inci sayısı çıkmıştır. Şiir ve sanat, hikayeler ve resimlerle birlikte bir Aktüalite mec muası sayılabilir.
1400 Hariç m 750 MKİeketler 400 • • 150 Kr.
Senelik 6 artık a ayhk Aylık
2700 1410 800 Kr. yoktur
istanbul Belediyesi İlânları
Keşif İlk bedeli teminatı
6287,10 471,53 Kadıköy Kurbağalıderenln tathirl işi 1552,16 116,41 Kabataş vapur iskelesi karşısında yaptırılacak tahtez-
zemin pisvarlar inşaatı. '
Keşif bedelleri İle ilk teminat miktarları yukarda yazılı işler ayrı ayrı açık eksiltmeye konulmuştur. Şartnameleri Zabıt ve Muamelât müdürlüğü kaleminde görülebilir.
ihale 3.3.941 Pazartesi günü saat 14 de Daimi Encümende yapılacaktır. Taliplerin ilk teminat makbua veya mektupları, ihale tarihinden 8 gün evvel Belediye Fen işleri müdürlüğüne müracaatla alacakları fenni ehliyet ve 941 yılına ait ticaret odası vesikalarUe İhale günü muayyen saatte Daimi Encümende bulunmaları. (1114)
ŞARK
Sigorta Anonim Şirketi
İSTANBUL
«ŞARK-» Sigorta Anonim Şirketinin alelade umumi heyeti 25 mart 1941 tarihine müsadif salı günü saat on birde şirketin (Salatada, Şark hanında üçüncü kattaki merkezinde toplanacağından sayın hissedarlarımız toplantıya davet olunur.
MÜZAKERAT RUZNAMESİ:
1 — idare Meclisi ve murakıp raporlarının okunması,
2 — 1930 hesap senesine alt bilanço ve kâr ve zarar hesabının tas
diki,
3 — Geçen hesap devresi içinde icrayı vazife eden idare meclisi üyelerinin ibrası,
4 — 1940 senesi kazancına ait tek liflerin tetkik ve tasdiki,
5 — 1910 hesap devresi için idari meclisi üyelerinin huzur haklarik murakıplara verilecek ücretin tes biti, ' : : 1 *c
6 — 1911 hesap devresi için idari meclisi üyelerile murakıbın seçilmes
7 — Şirketle muamele icrası husu sunda idare meclisi üyelerile direk torlerc salahiyet verilmesi.
İhtar: — Şirketin esas mukave lenameslnin 29 uncu ve 31 inci m ¦ deleri gereğince umumi heyet toj lantısına iştirak edebilmek için ı az 30 hisse senedine malik hissedu lurın bilesale veya vilvekâle ham oldukları senetleri toplantı tarihli den en oz on gün evvel şirket vezı. sine veya lstanbuldaki bankalaıd birine vermeleri muktazidir.
İDARE ViECLl :
istanbul 21 Şubat 10*4*
İktisat Vekâleti
Maadin Umum Müdürlüğünden:
izmir vilâyetinin merkez kazasına bağlı Cumaovası nahiyesinin Sandı köyünde şimalen: Çamurderc tepesindeki beton sütundan Çakallar tepesindeki beton sütuna hattı müstakim, sarkan: Çakallar tepesindeki beton sütundan Murtad köprüsüne hattı müstakim, cenıiben: Murtad köprüsünden başlayıp Seyitall tepesindeki beton sütundan ve Sandı köprüsünden geçerek Cınıkoglu tepesindeki beton sütuna hattı münkeoir, garben: Cınıkoglu tepesindeki beton sütundan hudut başlangıcı olan Ça-murdere tepesindeki beton sütuna hattı müstakim İle çevrtM ve 810 hektardan ibaret arazide Profesör MUSTAFA HAKKI NALÇACI tarafından 15.10.1935 tarihli ve 1/2 numaralı ruheatnameye müsteniden bitta-harrl meydana çıkarılan linyit madeni 99 yıl müddetle mumaileyh uhdesine ihale olunacağından maadin nizamnamesinin 36 ve 37 İnci maddeleri mucibince bu ihaleye itirazı olanların 6.2.941 tarihinden itibaren iki ay içkide Ankarada İktisat Vekâletine ve mahallinde vilâyet makamına istida ile müracaat eylemeleri İlân olunur.
Devlet Denizyolları İlânları
Mudanya Tarifesi
22 şubat cumartesi gününden İtibaren Mudanya hattına eekl tarife ile ve yeni vapurlarla her gün poeta yapılacaktır. (1351)
İstanbul Komutanlığı Satmalına Komisyonuıdan
Selimiye civarmda bulunan askeri bir bina pazarlıkla 24.2.941 günü saat 10,30 da tamir ettirilecektir. Keşif bedeli 247 lira 50 kuruş, kati teminatı 37 hra 13 kuruştur. Şartnamesi her gün komisyonda görülebilir, isteklilerin belli gün ve saatte Fındıklıda komutanlık satın arma komisyonuna gelmeleri, (1211)
Askeri ihtiyaç için 26.2.941 günü saat 11 de pazarlıkla 10 ton ince makine yağı satın alınacaktır. Muhammen bedeli 4500 lira kati teminatı 675 liradır. Şartnamesi her gün komisyonda görülebilir. Isteklüerln belli gün ve saatte Fındıklıda komutanlık satın alma komisyonuna gelmeleri, (1212)
?
Merkez komutanlığı binası dahilindeki ceza evi bin as rn m tamiri 24.2.941 günü saat 11 de açık eksiltme Ue ihale edilecektir. Kesif bedeli 5439 lira 75 kuruş olup ilk teminatı 407 lira 98 kuruştur. Şartnamesi her gün komisyonda görülebilir, isteklilerin belli gün ve saatte kanuni vesikaları Ue birlikte Fındıklıda komutanlık satm alma komisyonuna gelmeleri, (924)
Askerî Fabrikalar Satınaima Komisyonu İlânları
Numunesine göre 200 - 300 Ton Yerli Linters Pamuğu Alınacaktır
Tahmin edilen bedeli «82500> lira olan 200 - 300 ton numunesine göre yerli linters pamuğu 28 şubat 941 cuma günü saat 15 te Ankarada Askeri fabrikalar satın alma komisyonunca pazarlıkla ihale edilecektir. İlk teminatı 5375 lira olup şartnamesi 413 kuruş mukabilinde komisyondan verilir, isteklilerin 2490 sayılı kanunun 2 ve 3 cü maddelerindeki veaaHcl Jıâmll ve bu İşle alâkadar tüccardan olduklarına dair Ticaret odanı veriknslle mezkûr gün ve feaatte komisyonda bulunmaları. «1819»
3284 sayılı kanun mucibince 2240 ton demir hurdacı mahreç istasyonlarında vagon dahilinde teslim şartlle beher tonu 17,5 liradan satın alınacaktır. Şartname parasızdır. İsteklilerin teklif edecekleri hurda miktarı 15 tondan aşağı olmamak üzere yapılacak tekliflerin teklif e-dilen miktar üzerinden yüzde 7,5 teminatı He birlikte 1 mart 941 tarihine kadar Ankarada Askeri Fabrikalar satın alma komisyonuna müracaatları. «1320»
Deniz Levazım Satınaima Komisyonu İlânları
20.000 KiK) uüt 10,000 Kilo yoğurt
Tahmin bedeli Lira
3200 2125
Teminatı Lira Kr.
240.00 159.38
399,38
1 — 17 şubat 941 tarihindeki kapalı zarf eksiltmesine talip çıkmamasından jyukarda cins, miktar, tahmin bedeli erile İlk teminatları yazılı
süt ve yoğurdun 24 şubat 941 pazartesi günü saat 14 te pazarlıkla eksiltmeleri yapılacaktır.
2 — Şartnamesini görmek istiyenlerin her-gün ve pazarlığa iştirak edeceklerin de belli gün ve saatte Kasımpaşada bulunan komisyona müracaatları. (1322)
1 — Mevcut evsafı mucibince tahmin edüen bedeli 14000 lira olan 35 ton arap sabununun 25.2.941 salı günü saat 15 te Kasımpaşada Deniz Levazrm satın alma komisyonunda pazarlıkla eksiltmesi yapılacaktır.
2 — İlk teminatı 1050 lira olup şartnamesi her grün iş saati dahilinde mezkûr komisyondan bedelsiz olmabillr.
3 — isteklilerin 2490 sayılı kanunun istediği vesaikle birlikte adı geçen komisyona müracaatları ilân olunur. (1323)
1 — Evvelce akroditi'l müteahhit firmaya jalt olmak üzere alınacağı
ilan edilmiş olan «1.000.000» adet tuz çuvalı için akreditifi İdaremiz tarafından açtırılmak üzere de teklif verilebileceği vo bu teklifin 84 Şubat 941 pazartesi günü seat tam 11 de inikat edecek komisyona verilmesi ilân olunur. (1312)
ŞEHİR TİYATROSU TEMSİLLERİ
TEPEBAŞiNDA İSTİKLAL, CADDESİNDE
L> K A M K 1 S M flMflHI KOMEDİ KISMI
BU AKŞAM Saat 20,30 da
MEŞALELER
Hci gun >,
Bugün saat 14 te Çocuk oyunu Akşam C0.30 da KİaİAJ n ODALAJI
m. .iller! için büet vu.-ir,
ti
Türk Anonim Şirketi
K i
ı
İDARE MECLİSİNDEN:
Fevkalâde Toplantı Davetnamesi
Şirketimiz hissedarlar heyeti umumiyesi 3 Mart 1941 tarihine tesadüf eden pazartesi günü saat 16 da tstanbukia Yeni Poetahane caddesinde 47 numaradaki Şirket Merkezinde fevkalâde olarak içtima edeceğinden mezkûr gün ve saatte Şirketimiz Kesedarlarının içtima mahallinde hazır bulunmaları rica olumu*.
MÜZAKERAT RUZNAMESİ:
30 K. Evvel 1940 tarihinde sureti fevkalâdede imkad eden Şirketimiz hissedaran heyeti umumiyesi tarafından Ankara Mensucat Fabrikası Türk Anonirm Şirtcetl «YÜNİŞ» in Şirketimize zam ve İlhakı suretlle birleşmesi hakkmda verilen kararın sekti tatbiki ve hususunda müzakerede bulunmak ve karar vermek.
İDARE MEOLtSl
Türkiye CamJrariyetl
îraat Bankası
Kuruluş tarihi: 1888. — Sermayesi: 160,000,000 Türk liran.
Şube ve ajans adedi: 265. Zirai ve ticari her nevi banka muameleleri
Para biriktirenlere 28,800 Ura ikramiye ¡eriyen
Ziraat Bankasında kum bar alı ve ihbarsız tasarruf hesaplarında en az 50 lirası bulunanlara senede 4 defa çekilecek kur'a Ue aşağıdaki plana göre ikramiye dağıtılacaktır:
4 adet 1,9** liralık 4,000 Ura 4 » 600 9 2,000 » 4 » 250 9 1,000 » 40 9 160 9 4.606 »
DİKKAT: Hesaplarındaki paralar d ir sene içinde 50 liradan asa-fı dttşmiyenlere ikramiye çıktığı takdirde % 20 fazlasile verilecektir.
4 defa, 1 ey rol, 1 birinelkâan, 1 mart ve
1 haziran tariklerinde çekilecektir.
160 adet 56 liralık 5,666 lira 120 9 46 > 4366 9 166 > 26 > 5*206 >
Eskişehir
Şeker Fabrikası Müdürlüğünden:
Frezeci, tornacı, tesviyeci ve dökümcü ustaları alınacaktır.
FiUi askerlik hizmetini yapmış olan taliplerden Istan bulda bulananlar vesaiklerile birlikte Bahçe kapı Taş Handa üçüncü katta istanbul Büromuza ve taşradakUer doğruca Eskişehir Şeker Fabrikasına müracaat edebilirler. Yapılacak imtihan neticesine göre 2,5 liradan 5»— liraya kadar yevmiye verilecektir.
Denizyolları işletmesi Kooperatif
Şirketi İdare Meclisinden:
Şirketimiz Umumi heyeti 10 mart 1941 tarihine müsadif pazartesi günü saat 10 da Tophanede Devlet Denizyolları Kılavuzluk servisinin bulunduğu eski yolcu salonunda senelik âdi topranUsmı yapacağından ortakların mezkûr gün ve satte hazır bulunmaları rica
olunur.
MÜZAKERE OLUNACAK MEVAD:
1 — İdare Meclisi raporunun kıraati,
2 — Murakıplar raporunun kıraati,
3 _ 1940 senesi bilanço ve kârü zarar hesabrmn tetkik ve tasdiki Ue idare meclisi azalarının ibrası.
4 — Müddeti hitam bulan idare meclisi azalarile yedek azanın
yeniden intihabı,
5_Müddeti hitam bulan şirket murakıp! ar mm yeniden intihabı
6 — Murakıplara verilecek ücret miktarının tayini,
Erkek Daktilo Alınacak
Zonguldakta takdiri kıymet mümessilliğinde çalışmak ve imtihanda gösterecekleri muvaffakiyete göro 80 - 120 lira maaş verilmek üzere dört erkek daktilo alınacaktır. Harcırah ve ibateleri mezkûr mümessillikçe temin edilecektir. Taliplerin 24 şubat 941 pazartesi günü saat 10 da Galatada yeni yolcu salonunun üçüncü katında,
EREĞLİ KÖMÜRLERİ İŞLETMESİ İHRAKİYE VE KOK
servisine müracaatla imtihanda hazır bulunmaları üan olunur.
1 — Nüfus tezkeresi
2 — Hizmet bonservisleri. (1318)
Devlet Demiryolları İlânları
Beyazıt, Lâleli, Aksaray, Şehremini ve Topkapıya otobüs temin olundu.
Muhammen bedeli (5600) lira olan 7000 Kg. haşarat öldürücü mayi (5.3.941) Çarşamba günü saat (15) on beşte Haydarpaşada Gar binası dahilindeki komisyon tarafından kapalı zarf usulü Ue satın alınacaktır.
Bu işe girmek istiyenlerin (420) liralık muvakkat teminat kanunun tayin ettiği vesikalarla tekliflerini muhtevi zarflarını ayni g^in saat (14) on dörde kadar komisyon reisliğine vermeleri lazımdır.
Bu işe ait şartnameler komisyondan parasız olarak dağıtılmaktadır. (1058)
Sahibi ve Neşriyat Müdürü: AHMET EJlL* YALMAN
Bakıldığı Yer: VATAN MATRAASl