-
Başmuharriri:
Ahmet Emîn YALMAN
VATANEVt — Cağaioğlo, Molla Fenarl S. St Telefon: 24186 — Telgraf VATAN İst.
2 6 NİSAN 1941 C JMARTESl
J Fiyatı: 5 Kuruş
SİYASÎ SABAH GAZETESİ
Sinema Haberleri
Bugün 4 üncü Sayfamızda
Yıl: I — Sayı: 243 V.
¦
J
Amerika Hariciye Na zın B. Cordell Hull
Yu Faci
n a n
ıasının
içyüzü
Hâdiseleri gözüyle gören bir İsviçreli gazeteciden dinlediğim heyecanlı hikâye...
Yazan: Ahmet Emîn YALMAN
B\ nkara, 25 (Başmuharriri-
* *mizden) — Jurnal do Je-
nev'in Balkanlar Muhabiri B. Brosart, geçen cuma günü Yunan cehenneminden ayrılmış, küçük bir motörle ve Sakız yoluyla Çeşmeye çıkmıştır. Oradan da îzmir ve Ankaraya gelmiştir.
Yunan hâdiselerini başından sonuna kadar cerphede ve merkezde kendi gözü ile görmüş o-lan İsviçreli meslektaş, Yunan harikasının hikâyesini bana anlattı. Cidden inanılmaz bir hikâyedir. Sözü kendisine bırakıyorum:
^Ben Yunanlıyı cesur ve metin insanlar biliyordum. Fakat gördüğüm fedakârbklara, Yunanlıların, hattâ herhangi bir memleket insanlarının tahammül edebileceklerini tasavvur edemiyordum. Yunanistan harbe hazır değildi. Zaten fakir bir memlekettir. Her nevi teçhizattan mahrumdur. Beş ay Arnavutluk dağlarında yoksuzluk i-çinde yapılan mücadele İtalyanlardan ziyade kışa, çıplaklığa, açlıea, vasıtasızlığa karşı yapılmış bir cenktir. öyle Giritli alavlar gördüm ki, mutedil bir iklimde geçen bir ömürden sonra kan ilk defa bu muharebede görmüşlerdir. îki metre kar i-çindc dövüşmek, bu adamlar i-çin tahammül haricinde bir şeydi. Biz îsviçrede karda yaşamasını biliriz. Meselâ ayaklarımız soğuktan donduğu zaman bunları ateşe tutmak hatırımıza gelmez, karla ovarak harekete getiririz. Zavallı Giritliler ve diğer cenup Yunanlıları kar ve kış karsısında tamamile cahil ve âcizdiler.
Beş ay bu derecede çaresizlik ve vasıtasızlık içinde devam eden bir savaştan sonra Yunan ordusu tahammülün son derecesine gelmişti. Alman ordusu gibi bir orduya mensup en az 25 fırka askerin ve motorlu vasrtalarm tazyikini bu halde iken karşılamak nc demek olduğunu hele bir düşününüz. İngilizlerin gönderebildiği asker her halde seksen binden faz la değildi. Yunanlılar yardımın azlığından dolayı İngilizlere hiç bir zaman tarizde bulunmadılar. Bu sırada bunu bile yapmanın bir fedakârlık olduğunu tak dir ediyorlardı.
Yunan ordusunun büyük kısmı Arnavutluk \ cephesinde bağlı idi. Cebrî yürüyüşlere rağmen aşağı yetişemedi ve bu
(Opviimı: Su. 5, Sü. 7 de) —
B. Hull
Nihaî Zafere İmanım Var Diyor
- Vaşington, 25 (A.A.) — A-merika Birleşik devletleri Harici-ye Nazırı B. Cordell Hull radyo ile çok mühim bir nutuk söyle-mişttir. Bu nutkun en mühim kısımlarını hulâsa olarak aşağıya <rerc ediyoruz:
İngîltereye Yardım
- B. Hull sözüne «Büyük Bn-tanyaya yapılacak yardımın yeru ne azami miktarda ve en suratlı bİT şekilde varması için bütün A. merîka-lıları, işe sarılmağa davet
etmiştir.
B. Hull nutkuna şu suretle devam etmiştir:
Tasallut Harbi
«Bu muazzam harpten kimin galip çıkacağı .meselesi bizim için hayatî bir ehemmiyeti haizdir. Çünkü bütün Avrupayı ve Asyayı kana boğan bu harp, kendilerini muzaffer ilân eden fenalık kuvvetlerinin, kendi hakla, rmı muhafaza etmek ve hürriyet, lerile yaşamak istryen, mukavemet eden ve kendilerini müdafaa (Devamı: Sa. 5, Su- 6 da) **
Mili
Şefimizin
Teşekkür ve Mukabil Tebrikleri
Ankara, 25 (A.A.) — Riyaseticümhur Umumî Kâtipliğinden: Millî Hâkimiyet Bayramı ve Çocuk Haftası münase-betile asil ve necip duyguları havi olarak yurdun her tarafından aldıkları tebriklerden mütehassis olan Reisicumhur İsmet İnönü, teşekkür ve karşılık tebriklerinin iblâğına Anadolu Ajansını tavsit etmişlerdir.
Mareşalin Teşekkürleri
Ankara. 25 (A.A.) — Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak, Ulusal Egemenlik bayramı münasebetile almış oldukları tebrik telgraflarına ve bu vesile ile ordu ve şahıslan hakkında izhar edilmiş olan iyi temennilere karşı teşekkürlerinin iblâğına Anadolu Ajansını tavsit eylemişlerdir.
B.Koçyas
Ankaraya Gitmek Üzere İzmirde Karaya Çıktı
Ankara, 25 (Telefonla) — Şehrimize gelen malûmata nazaran Kral tarafından kendisine Başvekâlet muavinliği teklif edildiği halde askerî bir kabinenin kurulmasını temin için bu teklifi kabul etrniyen Atina valisi ve Devlet Nazırı Bay Koçyas İzm ire gelmiş ve Çeşmede Türk topraklarına çıkmıştır.
Bay Koçyas'ın, bugünlerde Ankaraya gelmesi beklenmektedir.
Yeni Cephe Dayanıyor
Romanyada 30.000, Bulgaristanda 20.000 Yaralı Alman Var ;
Amerika
şu-
*¦Yunan intandaki durum dur: Dün. Alman topçu ve piyadesi. Yunan ve İngilizlerin tesis ettikleri müdafaa hattına karşı çok şiddetli taarruzlarda bulunmuşlardır.
cİngiliz tebliğleri, bu taarruzun ağır zayiatla pü^kürtüldüğü, cephede bir yarık husule gelmediği ve mukavemete devam o-lunduğu bildirilmektedir.
«Bu doğru olsa gerektir. Zira, Almanlar Termopil'den seknra şu veya bu şehri zaptettiklerine dair bir tebliğ neşretmejmişlerdir. İleri hareketlerine devam etmiş olsalardı şimdi, Termopil'den 1 30 kilometre mesafede bulunan Atinaya girmiş bulunmaları lâzım gelirdi.
«Bazı haberlere göre Almanlar, Romanyaya 25 - 30 bin yaralı göndermişlerdir. Bulgaristan. d ak i mekteplerde, hususî hastane ve evlerde bulunan yaralılar da
hesaba katılırsa Almanların, yal-(Devamı Sa. 5, SU. 2 de) /=/
Malzeme Gemilerini Harp Gemileri Himaye Edecek
Vaşington, 25 (A.A.) — İyi
haber alan Vaşington mahfillerinde dün akşam söylendiğine göre B. Rooscvelt, «Amerika ımalâbhanesinden, İngiliz ateş hattına» gönderilen harp malzemesinin himayesi hakkında bir karar almıştır. Bu hususta fazla malûmat alınamamakla beraber B. Roosevelt'in harp malzemesi nakleden vapurları Atlantikte Groenland'a veya İzlanda'ya kadar .berki de irk 1000 mil mesafede Amerikan harp gemilerinin himayesi altına almak niyetinde olduğu' zannedilmektedir. B. Roosevelt bu kararı ile demokra_ silere yaptığı vaadları tutmak hususunda Amerikan hükümetinin azamî bir şekilde gayret sarfet-m ediği hakkındaki tenkitlere cevap vermektedir. Reisicumhurun yakınları az zaman içinde çok
şeylere ırVtızar cdiVmesi lâzım gel. (Devamı Sa. jr »U. » de) X/X
B. Ribbentrop
Von Papen
Ve Moskova Büyük Elçisile istişare , Etmektedir
Londra, 25 (A.A.) — Reuter ajansının diplomat.k muhabiri yazıyor:
Almanyanın yakında garpta yapmak istediği hareketleri tayin ve tesbite yaraması muhtemel o-lan bir takım müzakereler Paris-te cereyan ettiği bir sırada B. Von Ribbentrop şarktaki siyasî ve bel. ki de askeri taarruz hakkında Almanyanın Moskova ve Ankara büyük elçileri Von Schulenburg ve Von Papen ile istişarelerde bulunmaktadır. Sovyetler Birliğinin tutacağı yolun Alman plânları üzerinde son derece müessir olacağında şüphe yoktur.
Uf
4 4 Jh
Habeşistanda bir $ehir zapted
havu
ilmeden evvel şehrin etrafındaki tepelerin vazıyeti bozunda alâkadar zabitlere gösteriliyor
kum
Almanlar iki Iş!e Meşgul
Biri İspanya -Fran
Diğeri
Sovyetler
Almanya Fransaya Bazı Tavizlerde mi Bulunacak ?
«Alman diplomasisinin bugün iki mesele ile meşgul olduğu görülmektedir. Bunun birisi İspanya ve Fransa, diğeri dc Sovyetler Birliği meselesidir.
«Vişi hükümeti kabinesinde bir
değişiklik yapılması ihtimali vardır.
Dikkate şayan olan nokta, Bcrlinin bu işte hiç alâkadar değilmiş gibi görünerek bu husustaki mücadeleyi Paristeki mümessili Abez'c bırakmasıdır.
-Söylendiğine göre Mareşal Pe-ten, Amiral Darlana tevdi ettiği vazifelerin bir kısmını Amiralin uhte-sinden alacaktır. Şimdi Almanlar De Brionun Hariciye Nazırlığına getirilmesi için gayret sarfetmektedir-ler. Laval'e, ilerde daha büyük bir vazife verileceği şüphesizdir.
«Diğer taraftan Amerikanın, La-val iktidar mevkiine getirildiği takdirde Vişideki elçisini geri çağıracağını Vişl hükümetine bildirdiği de haber verilmektedir.
«Bupün cereyan eden müzakerelerde Almanların Fransayı kazanmak için, işgal masrafının yüzde 50 nisbetlnde tenzili ile sanayi işlerinde daha sıkı bir İş birliği yapılmasını ve Kamerun'la Togo hariç olmak ü-zere, Fransanın bütün müstemlekeleri üzerindeki hükümranlık haklarını tanımayı ve Loren hududunun tashihini teklif etmektedir.
(Devamı Sa. S, SU. 1 de) * <*
Albay Kno*
Amerika Bahriye Nazırı Albay Knoks
"Bu Harp, Bizim Harbimizdir,. Diyor
Almanyanın Artık İyice Anlaşılan Dünyaya Tahakküm Hırsına Ingiltere-ye Bir Şey Olmadan
Amerikanın Karşı Koyması
Lâzımdır
Vaşington, 25 (A.A.) — Amerika Bahriye Nazırı Knoks, perşembe akşamı bir nutuk söylemiş ve bu nutuk radyo ile bütün Amerikan milletine neşredilmiştir.
Knoks, dünya vaziyetini tamamile objektif ve hakikati arayan bir göz-(De\amı: S a. 5. SU. 5 te) —
Almanlar Limniyi İşgal Ettiler
Adanın Küçük Garnizonu Dört Saat Çarpıştı
Atina, 25 (A.A.) — Alman kıtalan bu sabah saat 5 te, Ça-nakkalenin yakınında bulunan ve aevkulceyş ehemmiyeti olan Yunanlıların Limm adasına çrkmrş-tır. Piyade ve polisten mürekkep olan Küçük Yunan garnizonu düçmana karsı dört saatten fazla harbetmiştir. Daha evvelce Semadrek adasını işgal etmiş o-lan Alman kuvvetleri Umniye taarruz ehmeden evvel bir ültimatom vermişlerdir. Semadrek adası Linininin 30 mil şimali şar-
kisindedir.
Bu mesele hakkında neşrolunan reamî Yunan deklârasyonunda d'eniliyor ki:
Limrıi valisi Karamencanıs. Semadrek" teki Alman valisinin Lımni adasının teslimini Limni makamatına emrettiğini Yunan husûmetine bildirmiştir. Alman ültimatomu çarşamba günü gece yarısı nihayet buluyordu. Almanlar, Limru adası muslihane teslim
edilmediği takdirde bu adayı ceb. (Devamı Sa. 5, Sfc- 4 te% X
Merhum Salih Bozok
Bilecik Mebusu
Salih Bozok
Dün Sabah Rahmeti Rahmana Kavuştu
Cenazesi Bugün Ankaraya Naklolunacak ve Metfeni
Mahsusuna Defnedilecek Büyük bir teessürle haber aldığımıza göre, Bilecik Mebusu Salih Bozok, dün, .sabaha karşı saat 5,30 da (Devamı. Sa. 5, SU. 5 te) =5
Yugoslav Kıtaları Ve Tayyareleri
Harbe Devam E t m ek Uzere Orta Şarka Geçti
Kahire, 25 (A.A.)— Yugoslav kıtaları ve tayyareleri mihvere karşı mücadelede diğer müttefik kuvvetlere iltihak etmek üzere Ortaşarka gelmişlerdir. Bunlar halk ve müttefik kıtaat tarafından hararetle karşılanmış-ardır. ı
«Mısırda Yakında Çok Mühim
Hâdiseler Görülecek»
Kahire, 25 (A.A.) — Eski nazırlardan ve Mısır ordusu kumandanı Abdürrahim Azzan Bey. harp vaziyeti hakkında yaptığı beyanatta Mısırın müttefikine karsı halisane hat. ti hareketini ehemmiyetle kaydetmiş ve demiştir ki:
Yakında çok mühim hâdiselerin cereyan ettiğini göreceğiz.
Afrikada
D Aosta Dükünün Son Mukavemeti
Libyada Mihver Kuvvetleri:
200.000 Asker, 2 Zırhlı Fırka 1200 Tayyare
Londra, 25 (A.A.) — Reuter ajansının Deasie yolu üzerinde bir mahatde bulunan hususî muhabiri bildiriyor:
Habeşistan harekâtı esnasında cereyan eden en şiddetli muharebeden sonra Cemıbî Afrika
kuvvetleri Admbtfba'nın 225
kiloırnetre kadar şimali şarkisinde (Devamı Sa. 5, SIL 1 de) *
Sovyet-Alman Münasebatı
üçlü Pakfa Girmeyi Rusya
Reddetmiş
Sovyetler İşile Bizzat Ribbentrop Meşgul Oluyormuş
Sovyet - Alman münasebatı esrarengizdir. Bu mesele İle bizzat von Ribbentrop'un meşgul olduğu söyleniyor.
«Moskovanm, üçler paktına girmesi İçin Almanya tarafından yapılan teklifi ifşa etmesi Berlinin canını sıkmıştır. Şimdiye kadar gizli (Devamı: Sa. 5; SU. 6 da) X
Büyük Bir
Akdenizde
ingiliz Filosu Tehlikeli Saha
Cebelitarıktan Ak-denize Hareket Etti
La Linea. 25 (AA) — OH: Ingilterenin Ark Royal ve Ar-gus tayyare gemilerile Reno\vn zırhlısı, Sheffield kruvazörü, diğer bir kruvazör, bir borpito filotillası ve üç denizaltı Cebelitarık, tan Akdeniz istikametinde hareket etmiştir.
. Diğer taraftan Cebelitarıkta muayene için ıbulunmajkta olan ispanyanın Uroja ve Mariavicto-ria vapurları da denize açılmışlardır.
İngiltere» Bunu İyice Genişletti
Londra, 25 (A.A.) —Amirallik dairesi, Akdenizde seyrisefain için tehlikeli mıntakanın genişletilmiş olduğunu bldirmektedir.
Seyrisefain için tehlikeli mınta. ka, şimdi, Libya ve Mısır sahilinde yeni mıntakaları ve Türkiye, Yunanistan, Arnavutluk, Yugoslavya ve İtalya sahilleri açıklarında bazı muayyen mıntakaları ihtiva etmektedir.
Londtra, 25 (A.A.) — Akde-(Devamı Sa. 5, SU. 7 de)
Anadoluya Gideceklere İs
Vilâyetinin Tebliği
Kendi arzusile Istanbulu terket-mek üzere beyanname verenlerin nakillerine bir mayıstan itibaren deniz yoluyla başlanacaktır.
Yapılan tasnife göre sıra numara-sile biletler hazırlanarak kaymakamlıklara gönderilmiştir. Derhal bunların tevziine başlanacak ve ondan sonra muayyen günlerde muay-
yen vapurlarla istedikleri yerlere gönderileceklerdir. , İstanbul vilâyetinin, kaymakamlıkların ve halkın ne suretle hareket edeceklerini ve bilet numaralarile gidecekleri iskeleleri, kaldırılacak vapurları bildiren tebliğini aynen altıncı sayfamızda okuyucularımıza veriyoruz.
GÜNÜN SES
Çocuk Bahçesinde
Yazan: REŞAT NURİ
Dün telefonla, randevu Istlyen yakın bir arkadaşıma:
— Bugün beni görmek kabil değil, dedim. Hiçbir suretle geri bı-rakılamıyacak bir kaç m.hIiK bir seyahate çıkıyorum.
Nereye gideceğimi sordu:
— Söylenllemlyccck kadar ciddi bir İh, eledim ve telefonu kaparken ilâve ettim:
— Maziye bir seyahat
Gideceğim yer Ankaradukl çocuk bahçeslydl. Yirmi beş yıllık tam bir meslek devresini çocuklar-
la haşır neşir olunık geçirmiş blı eski muallimin birdenbire onlardan aynlmusı güçtür. Etrafımda sık sık hissettiğim boşluğa karşı birkaç saatimi onların arasımla geçirmek bir ihtiyaç olmuştu.
Bayramlık elblselerlle salıncak sallanan, çığlık çığlığa tellerden kayan, bize daima biniz meçhul kalan sebeplerle gülüp ağlayan küçükler İçin bir yabancıydım. Fakat ben onları birer birer tanıyordum. Yirmi beş sene evvel neyse yine oydular ve bundan sonra da yine öyle kalacaklardı. Rastgele birini yakulıyarak konuşmağa başlasam hangi jestler ve heyecanlarla hangi cevapları vereceklerini evvelden biliyordum.
Artık şmıarmalarından korkacak bir şeyim kalmadığı İçin açık konuşabilirim. Türk çocuğu dünyanın en iyi, cıı cevherli tnlcbcsldir.
(Irûtfen sayfayı çevirini*)
71
Avrupada
meınm
Nasıl Geçti
Kara Şeyfan Kıyafetine Giren Zeki Çocuk
Rebia Tevftk BAŞÜKÇÜ
1 eni ve tercüme hakkı tamamile mahfuzdur
— 10 —
Itefet, şeytan gibi zeki bir çocuktu. Daha küçücükten sanate karsı içinde büyük bir aşk vardı. Beş yaşında iken konakta teyzemin büyük kızı Lamla Hanım için boyatılan bir celin odasının duvarlarındaki kuşları, akaçları, evleri olduğu gibi kâğıtlara çok yakın bir benzeyişle boyamıştı. Hattâ odayı boyayan res-lamın bile:
— Bu çocuk ilerde büyük bir ressam olur, dediğini dadısı gururla anlatırdı. Bundan başka Refetln mu-likiye karşı da derin bir iptilAsı -ardı. îptidal mektebine giderken rUndeliklerindcn biriktirdiği kırk kuruşla lalasına yalvarmış. Çarşıkapı-ırndan bir keman aldırmıştı.
Fakat o vaktin sakim âdetlerince ressamlık büyük bir meziyet sayılmaz, hele musiki merakı erkek çocuklara hiç yakıştırılmazdı. Refetin elinden gelmiyen hemen hiçbir şey yok gibiydi. Biraz büyüdükçe yine lalası vasıtasile çinkolar, tahtalar ve İpler aldırır, mektepten eve geldiği samanlarda şirket vapurlarının kü-*Uk kıtada modellerini yapmıya ça-lışrrdı ve mükemmel benzetirdi. Bir kere de günlerce odasrna kapanmış, kendine siyah çuhadan baştan aşağı kadar eımsıkı bir şeytan esvabı yapmış, gözlerinin etrafına, ağcına kırmızı çevirmiş, tepesinin yanlarına da iki tane uzun kırmızı kulaklar koymuştu.
Bu kara şeytan kıyafetile bir gece birdenbire odadan çıkmış, merdivenlerden, sofalardan geçerek herkesi korkutmak istemişti. O zaman kocası ölüp te tekrar bize gelip yerleşen annemin Çerkeş dadısı Safiye Hanımın kızı o gece az kalsın bu korkuya kurban gidecekti.
Küçük beyin birdenbire şeytan o-luşuna inanıvermiş, korkusundan:
— Aman anneciğim, anneciğim diye yagarasından ortalığı birbirine katmıştı.
Refetin böyle muziplikleri çoktu. Hele benden iki yaş küçük olan zavallı Maideyl korkutup bağırtmaktan büyük bir zeVk alırdı.
Refetlc ben İki kardeş, oldukça iyi arkadaştık. Birçok çocuklarda ol dugu gibi bizim aramızda kıskançlık hiç yoktu. Fakat o, dadısının ver di£i telkinlerle daha küçükken hodbin bir erkek olacağı belli idi. Benim birkaç bebeğime mukabil onun bir oda dolusu oyuncaklarına dokun autumu hiç İstemezdi. Aramızda bu yüzden ara 6ira kavga çıkar, o beni başka şeyle korkutamadığı için beni çileden çıkartacak şeyler bulur, söylerdi. Ben o vakit hırsımdan onun saçlarını yolmak için üzerine atılmak isterdim. Fakat o benden çok büyük olduğundan kaçar, kurtulur, uzaktan benim öfkeme kahkahalarla güler, eğlenirdi. Ben ona benimle gü lüp eğlenmek zevkini vermemek için bir çare bulmuştum. Ne kadar beni çileden çıkartmağa uğraşsa o kadar hırsımı saklardım. Ve hırsımı saklamak için de dişlerimin sallandığını bile hissederdim.
Fakat o, kış geceleri ara sıra Karagöz oynatırdı. O vakit karşısına konanın çoluğu çocuğu toplanıp gülüştüklerini işittikçe pek hoşlanrr, Eğer ben de kendisine dürüst çıraklık edebilirsem ona mükâfaten birkaç pünler beni kızdırmaktan vaz g-eçerdi. o zamanlar ne istersem red-detmezdi.
Bir gün, birkaç sene evvel kocaya verilen benim dadım (Giriftar) kal-fanm, kocasının evinde ağır hasta olduğu konakta herkesin ağzında dolasıvordu.
Hattâ beni bir aralık dadımın evine göndermekten de vazgeçmişlerdi. Dadımın hastalığı beni çok mütecs-
Ona ryi olarak ne verirsek karşılığını mutlaka alırız. Buna mukabil yanlış ve fena terbiye onun cev-rıın mümkün olduğu kadar az >ozar. öğrenmlye karşı m an um bir iuIûsu, hocaya karşı, bazan var kuvvetimizle baltaladığımız halde yıkamadığımız âdeta dindar bir vefa ve İtimadı vardır. Bazı yabancı mUlet çocuklarına ıUı vaktinden evvel açılmış, septik, fesatçı, &Jtl ve müstehzi ruhu onda aramak çocuklarımıza ve kendimize iftiradır. İyi muallim İçin onları bir muntazam büyük İnsanlar ordusu halinde peyine takıp istediği yere götürmek İşten değildir. Başka millet talebelerlle yaptığım bu mukayese bana karışık unsur ço-euklarlle dolu bir ecnebi mektep BabUlnde geçmiş İlk ve orta tahsil hayatımın ve sonradan on küsur yıllık maarif müfettişliğimde
sir etmişti. Ona mutlak yardım etmek İstiyordum. O vakit sekiz yaşında vardım. Düşüne düşüne bir çare buldum. Menfaati dadıma verilmek üzere evin içinde bir piyango tertip edecektim. Elimle işlediğim ne kadar küçük iğne yastığı, kana-viçeden kedi kafası vesaire varsa toplıyacak piyangoya koyacaktım. Fakat yine Refetln yardımı olmadan bunu beceremezdim. Bir iyilik zamanında piyango için beş on tane küçük beyaz piyata tabağının içlerine güller, çiçekler boyamasını istedim. Derhal o kadar fazlasile yaptı ki ha layıkların yemek odasında piyata tabağı kalmamıştı.
Piyango biletlerini büyükler, hep akraba ve teklifsiz ahbaplar arasında benim namıma o vakitki be^ kuruşa satmışlardı. "Ninemin de ynrdı-mile yüz biletten hiç birisi boş çık-mamıstr. Bu beş altın lirayı dadıma gönderdiğim zaman büyük bir vazife yapmış gibi sevinmiştim.
Ara sıra böyle iyi çocuk rolünde bulunmama rağmen annemin hoşuna gitmiyecek pek çok kabahatlerim vardı. *
Refet mektebe başlanırken babamın annesi ona (yaramaz) isminde bir küçük midilli hediye etmişti. Refet sabah akşam bu midillinin üzerinde mektebe gider gelirdi. Ben en küçük yaşımdan beri atlara deli o-lurdum. Her fırsatta ahıra kaçtığımı söylerlerdi. Hele Refetln bu küçücük kırpık saçlı (Yaramaz) ma âşıktım.
— Nc olur, biraz da ben bineyim dedikçe:
— Sen daha küçüksün binemezsin. Derdi.
Bir gün nihayet beklediğim fırsatı bulmuştum. Refet mektepten gelmiş, odasına çıkmıştı. Lala Halil Ağa da her ne sebeptense Yaramaz'ı selâmlık avlusunda başı boş bırakmış, gitmişti. Ben hemen hayvanı avlunun mermer basamağına çektim. Zor zar üzerine atladım. Halil Ağa ara sıra beni ahırdaki atların üstüne oturtur, ahırın önünde gezdirirdi. Fakat böyle yalnız at üzerinde hiç kalmamıştım. (Yaramazı) biraz dürtmeye kalmadan beni avlunun kapısından hemen selâmlık bahçesine çıkarmıştı.
(Yaramaz) da sahibi gibi muzipti. Üstündeki acemi yolcuyu derhal anlamış, olanca kuvvetlle bahçeyi dört dönüyordu. Ben onun ne kayışlarından, ne de saçlarından tutabiliyordum. Dört nala giden (Yaramaz) in üstünde tutunamıyacağımı anlamış, bağırmağa başlamıştım.
O anda bir kimsenin yetişip beni kurtarmasına vakit kalmadan (Yaramaz) beni bahçenin çakıl taşları üzerine yüzü koyun atmıştı. Çakıl taşlar çenemin bir tarafını yırttı. Kanlar içinde beni kaldırıp yukarı götürdükleri zaman yan bayılmış bir halde idim. Annem son derece öfkeli:
— Aman, bu kız diyordu. Bu bir
canavar...
O vakit ben beş yatırda idim. E-ğer canavarlığım yalnız bu kadar olsaydı yine bir şey değildi. Fakat benim hepsinden büyük bir kabahatim vardı ki annem hiç affetmiyordu.
Henüz dört yaşında İken bana gül kurusu renginde kaOlfeden bir esvap yapmışlardı. Kadifenin kumaşından bir (cüz kesesi) üstü gümüşle İşlenmiş içine bir alfabe cüzile bir gümüşten hilâl konmuş, cüz kesesini boynuma asmışlar, beni o gün mektebe başlatmışlardı. __f A-U««ı var)
ecnebi mekteplerinde yaptığım müşahedelerin neticesidir.
Türk çocuklarının bir küçük kıs. mında görüp şikâyet ettiğimiz haşarılık ve asilik ruhun bile çok kere fena muallim ve fena İdare ve usule karşı bir İnsiyaki reaksiyon olduğuna kanaatim vardır.
Mekteplerimiz kalabalıktır. Pek te kendi kabahatimiz olmadığı halde anlaşılmamış kalan ve pasif bir itaatle muayyen bir kategoriye »o-kulamadığı İçin fena dediğimiz talebe zannettiğimizden çoktur.
Çocuk bayramında gördüklerimi ve düşündüklerimi söylemlye sütunum miisait değil, yalnız şunu diyebilirim ki, bahçeye bir daüssılayı gidermek nlyetlle gitmiştim. Fakat çiçek halindeki istikbalimizi bir kere daha görerek memleket ve millet için yeni ümitlerle döndüm.
REŞAT NURİ
Meselesi Hakkında toprak
Gazetemize Beyanatta Bulundu
Fatihte Hava Denemesi
İnti
m
cinde
Yapıldı
Dün öğleden sonra Fatihte yapılan hava denemesi muvaffakiyetli g^vmiçtir.
Sarrçhanebaşmdn yangın çıkarılmış ve yangın söndürme e'kipleri derhal faaliyete geçerek sörKİürmüşlerdir. Bozdoğan ke-merindeki su boruları patlatılmış ve yine ekipler tarafından tamir edilmiştir. '
Para«üt tecrübelerinde de paraşütle inenleT, teşkil edilen paraşütçülerle mücadele ekipleri tarafından tehlikesiz bir vaziyete sokulmuştur.
Heyeti umumiyesi itibarile Fatihteki deneme intizam içinde yapılmıştır.
-o-
Londra Üniversitesi Profesörünün Konferansı
Londra Üniversitesi terbiye profesörü ve Terbiye Enstitüsü mümessili Hamley ilk konferansını bugün Eminönü Halkevi sa_ lonunda ingilizce hocalarına verecektir.
fa?e Müsteşarı .Şefik Soyer bir toplantıya riyaset ediyor
Darphanede Suiistîma Yapanlar Adliyeye Verildi
Dünkü sayımızda Darphane müdürlüğünde vukuunu bildirdiğimiz suiistimal hakkında alınan yeni malûmata göre, idarenin matbaa kısmında tabı işleri memuru Hilmi Şah ile pul baskı a-telyesi ustabaşılarından Mahmut ve Eteroin, muhtelif tarihlerde basılmış olan pullardan bir kısmını çalmak suretile altı bin liralık suiistimalde bulundukları anlaşılmıştır. Bu memurlar kefilli ve idarenin itimadını kazanmış kıdemli kimselerdir. Üçü de Adliyeye verilmiştir.
Belediye Kooperatifi namına perakende un tevziatı yapan yugcı Llm-nldls kardeşler, yaptığımız neşriyat Üzerine dün mürnennt eden esnafa 11 lira dört kuruş hesabile un vermek mecburiyetinde kalmışlardır. Fakat, bu defa da alıcılardım muhtelif namlarla meselâ, çuval başına hamaliye olarak beşer ve mutavassıt diye kullandıkları Avram ile Yor gl adlarındaki adamlarına altışar ku ruş istemek ve almak gibi garabetlerde de bulundukları öğrenilmiştir. Bu cümleden olarak, evvelki gün çuvalını 14 lira31 kuruşa sattıkları Un kapanı dedirmeni karşısındu börekçi Alişan'a dün beher çuval un için 14 lira yedi kuruş almak cömertliğini gösterdikten sonra, ayrıca çuval başına beş kuruş almışlar ve aracılık yaptırdıkları isimleri yazılan adamlar için de, fakir adamlardır, onlar da geçinsinler yolunda şefaatkâr tekliflerle çuval başına altışar kuruş istemekten kaçınmamışlardır.
Dün yazdığımız gibi, un tevzlin-de Toprak Mahsulleri Ofisi İle esnaf arasında tavassutta bulunanlara, Ofisçe tayin edilen kar miktarı, ayrıca nakliye ve hamaliye gibi masraflar maliyet fiyatına zam edilmemek ve bu masraflar takdir edilen kâra dahil bulunmak kayıt ve şar-tlle yalnız yüjdo.Uçtür. Binaenaleyh mutavassıtın bu fiyattan fazlaya satmasının ihtikar addedilmesi vej suçluların takip ve tecziyeleri zarurî bulunmaktadır.
Fakat, dün Belediye Kooperatifi müdüründen aldırı malûmat ile bu
hususta bizi tenvir edeceğini soyll-yen İstanbul belediyesi erkânından bir zut, satış bedeli hukkında Toprak \ Ofisi müdürlüğünden aldığımız malû | matı tashih İle. un bedeli olan on i-kl liraya 50 kuruş çuval depozitosu, 36 kuruş kâr, 8 kuruş pul ve 146 kuruş buğday koruma vergisi zam e-dilmck İcap ettiğini ve bu vaziyette bir çuval unun mutavassıt tarafından 14 lira 40 kuruşa satılması lâzım geldiğini söylemiştir.
Bunun üzerine aldığımız bu ma-1 lûmatı Toprak Ofisi müdürü Bay Vahdlye söyledik ve aynen şu ce-1 vabı aldık:
«r— Size verilen bu malûmat kno-men yanlıştır. Çuval depozitosu olarak alınan para De çuval depozitosu makbuzuna yapıştırılan sekiz kuruş pul bedelinin maliyet fiyatına zammı esasen yolsuz bir harekettir. Çün kü, devlet malı olan hu çuvallar bize getirildiği vakit depozito olarak ılm.ı. para zaten lude edilmekten!ir. Binaenaleyh bu para maliyete masraf olarak ^ammcdllcmez. Mutavassıt her kini olursa olsun, unun hakiki maliyet fiyatı olan on İki liraya yalnız yüzde üçü olan 36 kuruş zanı suretlle hasıl olacak yekûnu su-tış fiyatı olarak kabul ctınesl ve satışı bu fiyat üzerinden yapması icap eder. Tekrar ediyorum, mutavassıt, bu paradan başka her ne uaııı ile o-lursu olsun un fiyatına bir santim hile İlave edemez. Bunun kontrolü belediyeye aittir. Mı m. [i ıh. yine tekrar ediyorum, bize bu hususta bir müracaat vo şikâyet vâki olur İse
Perakende Un Satış
Uncular Birlik Kuracaklar
. Perakende un tevzilnin İstanbul Belediyesi Memurları koope. ra ti fine verilmesi sebebile işsiz kalan perakende uncuların arala, rında bir birlik tenkil etmek üzere oldukları haber alınmıştır. Bir-ligi teşkil edecek olan tüccarlar bugün birer istida ile şehrimizde bulunmakta olan İaşe Müsteşarı Bay Şefik Soyere ve ayrıca da Toprak Mahsulleri Ofisi müdürlüğüne müracaat edeceklerdir.
o--
Pancar Müstahsillerini
Teşvik
Alınan haberlere göre şeker pancarı istihsalâtını arttırmak ve pancar müstahsillerini pancar yetiştirmeğe teşvik etmek için alakadarlarca bazı tedbirler alınmıştır. Bu meyanda pancarın kilosuna on para zammedilmesi ve ekim için köylüye avans verilmesi hususları kararlaştırılmıştır.
Ergani Şirketi Umumî Heyeti Çarşamba Günü Toplanıyor
Ergani Bakır Madeni şirketi umumî heyetinin önümüzdeki çarşamba günü Ankarada Eti-bankta toplanacağı haber alınmıştır. Alâkadarlar bu içtimaa fevaklâde ehemmiyet vermektedirler.
derhal İşe müdahale ederlr.»
Hâdiseleri yukarıya aynen geçirdik. Bizo bu hususta malûmat veren belediye erkânından olan zatın iza-hatile, buna cevaben Toprak Mahsulleri Ofisi Müdürü Bay Vahdinin cevabını sütunlarımıza almakla iktifa ediyoruz.
Dün Fatihte Yapılan Hava Denemesi Muvaffakiyetli Geçti
GÛ N İDE N
e İÜ N İE
boyacıları
ir yajıkcsicinin kendisine seçtiği şu soy adı
karşısında hayran oldum: öz-avcı.
Allah hiç bîr avın cüzdanını
böyle bir -ad takanm mahir par.
inaklarına Itesadüf ettirmesin, âmin!
Herkes mesleğine bu kadar uygun bir soy adı bulmağı düşünceydi ne güzel şeylerle karşılaşacaktık.
Meselâ:
Bolulu mahir bir aşçı: Ahmet Tatveren.
Bire aldığını on misline aatan bir açıkgöz: Moiz On kat.
Şerirlere rahat vermiyen, pire kaçırmayan, sinjek uçurmayan açıkgöz bir polis: Cemal Enseler.
Vapurlarda bilet zımbacısı: Hasan Deler.
Tarihî tefrikalar muharriri. Şeyda Uydurman.
Mallan toplayıp daha kâri günlere saklayan bir muhtekir: Artın Kapatmacıyan.
Muhakemesi görülmekte o-lan Madam Atin anın bir hima-yegerdesi: Necla Gözsüzen.
Eline ve ayağına çabuk bir simsar: Yani Buluroğlu.
Tanıdıklarınızı ve hattâ tanımadıklarınızı zihninizde canlandırınız ve hepsine karakter ve mesleklerine jen uygun »oy adını takmağa çalışınız, bakınız nekadar eğleneceksiniz.
Kısa Bir Ders
te^T ıkra yazan, daha doğru. " su fıkra yazıyorum zanneden muharrir için en güç şey mevzu bulmaktır. Hele kendisini hergün bir şeyler yazmağa mecbur sayanlar için!
«En Son Dakika »daki «Çalıkuşu» kolay bir mevzu bulamayınca, daha doğrusu mevzu bulmak kolaylığını göremeyince gazetemizde çıkan «20 serî tor-pito» başlığım ele almış ve aklınca bize türkçe ders vermeğe kalkmış. Diyor ki:
«Anlamadım, «i» nisbet «i» si olduğuna göre başa mensup manasında olacak.
Çahkuşuna hatırlatalım ki «ser = baş» tan gelen türkçe «serî = îoaşa mensup» diye bükelim e yoktur.
Türkçede <'pul serisi» -reya «seri halinde imalât» ta kullanı. lan seri ile «süratli» maniasına gelen serî vardır. Bunları birbirine karıştırmamak için birini sert, diğerini de daha uzun olduğu ve T. D. K. unca da «'» komaların imkân nisbet inde az kullanılması matlûp bulunduğu cihetle serî yazılması gerektL\ Bayrak manasına gelen 'alemle «kâinat» manasına gelen âlemde olduğu gibi.
Türkçe dersimiz bugünlük burada bitti, bilmediğiniz başka bir nokta varsa gelecek der se kadar bekleyiniz Çalıkuşu!
KÖR KADI
TAKVİI II
26 NtSAN 941
CUMARTESİ
AY: 4 - GÜN : 116 . Kasnu: 170
RUMÎ: 1357 — NİSAN ıs
HİCRİ: 1360 — ReblUlevvel: 29
VAKİT ZEVALİ EZAM
GÜNEŞ: 6.06 10.06
ÖĞLE: 13,12 5,13
ÎKÎNDÎ: 17.01 9.02
AKŞAM: 19,00 12.00
YATSI; 21,10 1.42
İMSAK: 4,12 8,13
Ku akşamın hafızamdan silinmesine İmkân yoktur. Yemekte yediğimiz çorbayı, balığı ve kuzu kızartmasını hala hatırlıyordum. Tatlıda biraz yanık bir lezzet vardı. <.ıımıiN şamdanlarda ince, uzun, beyaz mum lar yanıyordu. Perdeler kapalı olduğu İçin bahçenin yeşilliklerini göremlyordum.
Kahveyi her zamanki gibi kütüphane o-dasında içiyorduk. Telefon çaldı. Ben açtım. Konuşan Beatrls İdi:
— Birçok defa sizi aradım. Telefon hep meşguldü, diyordu.
— Evet, çok konuşuldu.
— Akşam gazetelerini gördüm. Mahkemenin vermiş olduğu lntihur kararına pek şaştım.
— Evet, herkes de şaştı.
— Bu çok mânâsız bir şey.. Rebeka neden İntihar ermiş olsun? Dünyada intiharı düşünmeyen birisi varsa o da Rebeka idi. Her halde bir yanlışlık olarak.
— Bilmiyorum.
— Maksim buna ne diyor? Nerede?
— Bugün çok misafir• geldi. Maksini çok yorgun. Yarın da Londraya geliyoruz.
— NJçIn? Aman yarabbl pek merak ettim.
— Mahkeme İle alakalı bir mesele.. Telefonda anlatamam.
— Bu İntihar karan pek manasız. Hem gazeteler bir dilliye sizlerden bahsediyor. Bu Maksim İçin fena bir şey,..
— Evet., Ama ne yapalım?
— Hâkim buna ne diyor? Neden İntihar etsin? Ne sebep buluyorlar? Koçum diyor kl: «Delikleri muhakkak kayalar açmıştır.»
— Olabilir. Fakat mütehassıslar bu fikirde değil...
— Ah, keşke mahkemede ben de bulun-saydım! Maksim çok meyus mu?
— Yorgun, çok yorgun...
— Ben de sizinle Londraya gelebllsey-dlm! Fakat mümkün değil. Oğlum hasta,.. (,'ok ateşi var, yalnız bırakamam.
— Sakın bırakmayınız.
— Londrada nerede olacaksınız?
— Bilmiyorum..
— Maksime söyleyiniz bu İntihar kararını dcğlştlrtsln. Ailemiz İçin hoş bir şey değil... Rebeka İntihar ederek kadın değildi. İler halde kaza olmuştur. Yahut da serseri bir adam garezden o delikleri açmıştır.
Maksim sinirlendi ve bana seslenerek:
— Atlat artık, dedi.
— Beatrls size Londradan telefon etmeğe çalışırım...
— Fakat bu meseleyi halletmek lâzım...
Maksime söyle isterse ben de müracaat e-dcylm. Mahkeme reisine yazayım,
— Zahmet etmeyiniz, Beatrls, bir işe yaramaz. Sakın bir şey yapmayınız. Fena o-lıır sonra, çok fena olur. Belki de Rebeka-nm intihar etmek İçin bilmediğimiz bir sebebi vardı. Serseriler ne diye tekneye delik delslnler? Rica ederim Beatrls, siz hiç bir şeye karışmayınız. Allaha ısmarladık.
Ne İyi oldu da bizimle gelmesi mümkün değil... Bitkin bir halde kütüphaneye döndüm. Birkaç dakika sonra telefon tekrar çaldı. Fakat yerimden kımıldamadım. Maksimin dizlerinin dlblno oturmuştum. Zil hâlâ çalıyordu. Yerimden kalkmıyordum Çaldı çaldı ve nihayet sustu. Maksim bana sarıldı. Ben de ona sokuldum. Birbirimizi ü-mltsiz ve yüreği yanık bir halde öpüyorduk. Sanki \%i defa öpüşen suçlu âşıklar gibiydik... t
XXV
Ertesi sabah saat altıya doğru uyandım hemen kalkıp pencerenin önüne gittim. Etrafta hafif bir sis ve etmenlerin üzerinde
kırağı vardı. Her taraf beyaz bir dumanla örtülmüş gibi idi. Hava serindi hafif bir rüzgâr esiyordu. Havada bir son bahar sükûneti vardı. Pencerenin kenarına diz çökmüş, bahçedeki çiçeklere bakıyordum. Saplan eğilmiş, yapraklan geceki yağmurdan yıpranmıştı. Bir gün evvel geçen hâdiseleri hatırlamağa çalışıyordum.
Manderleyde yeni bir gün başlıyordu. Bahçedeki ağaç ve çiçeklerde bizim üzüntülerimizin bir izini gözüm âdeta aradı. Hayır her şey tabii halinde idi. Bir kuş gül ağaçları arasından uçtu, bir başka kuş sarı gagaslle toprağı ebeliyordu. Bütün kuşlar sabahın bu sakin saatinde crvtldayıp duruyorlardı.
Bir martl sakin ve mağrur bir eda İle kanatlarını açmış, saadet ufuklarına doğru uçuyordu. Her şey olduğu gibi devam ediyordu. Bizim keder ve üzüntülerimiz tabiatın sükûnetini hozamıyordu. Biraz sonra bahçıvanlar dökülen yaprakları süpürecekler, işlerine bağlıyacaklardı. Evin arka tarafında su kovalarının şakırtısı duyulmu-ğa baslryacak, hizmetçiler iş görerek etrafta dolaşacaklardı. Evin içinde pencereler a-çılaeak, odalar havalandırılacak velhasıl gündelik hayatın hergünkü gidisi devanı e-decektl.
(Arkası var)
26 . 4 . 941
VAT AİT
- 5
Harp Vaziyeti
YAZAN:
İhsan BORAN
(Emekli Kurmay Subay)
Habeşistanda:
İtalyanlar Deslye'nln şimal ve cenubunda bulunan mevzilerde vo Ambalagi'de mukavemete devam ediyorlar, bu İki mevki, ttaJyan ordusunun tutunmak Istedl&l son İki mukavemet merkezidir. Cenupta İngUlz ve Habeş kuvvetleri Majl şehrini İşgal etmişlerdir. Bu şehir, llabaşlttanın cenubu garbisinde ve Sudan hududu civarındadır. Bu vaziyete göre, İtalyan mukavemetinin yakında tamamlle kırılmam muhtemeldir*
Lıbyada:
Vişl'den gelen haberlere göre, Llbyadakl Alman - İtalyan ordusunun mevcudu 200 bin kişidir. ı-kl ınotörlU ve zırhlı tümen ve 1200 tayyare bu mevcuda dahildir. Trabluııgarp limanının bombardıman edlldlfti gün Almanların limanda tank ve kamyon yüklü gemileri bulunuyordu. Bununla beraber, İngiliz ordusu mevzii taarruzlar yapmak auretlle teşebbüsü ele almıştır; İngiliz ordusunun bir an evvel taarruza geçmeni ve heri netice atması Cebelltank'ın müdafaası bakımından çok faydalı olacaktır. Almanların her çareye başvurarak ve her zayiatı göze a-larak ikmal ve takviyeye devam ettiklerine göre, Süveyş kanalına taarruzdan henüz ümit kesmedikleri anlaşılıyor.
İngilizler, Balkanlardan tekrar Libyaya naklettikleri kuvvetlerden şimdi i- nr.ııi.- edebilirler. Zaman geçtikçe, . donanmanın deniz yollarını kontrol altında bulundurmasına rağmen - Almanlar kü-
jk ve seri deniz vasıtalarlle ve .ava kuvvetlerile kuvvet nakline
levam edeceklerdir. Bundan sonra Alman - İtalyan birliklerini mağlup etmek veya Mısırı müdafaa etmek güç olacak ve yaklaşan yaz mevsimi de büyük mikyasta harekâta mâni olacaktır,
Yunanîstanda:
Yunanlıların Epir ordusu silâhlarını bırakarak teslim olmuştur. Teslim olan kuvvetlerin miktarı hakkında henüz doğru bir nıaJO-- Mat yoktur. Cenuba taarruza devam eden Alman ordusu öncüleri Jermopllde tekrar muharebeye tutuşmuştur. Almanlar, Atina İstikametinde taarruza devam edecekler, mevcudu 3 tümen tahmin edilen İngiliz orduslle mütebaki Yunan kuvvetlerinin Yunan liman lanndan Giride ve Llbyaya nakline mâni olmafcn çalışacaklardır. Bu İşte Alman hava kuvvetlerinin büyük bir faaliyet gösterecekleri, Irkâba ve deniz nakliyatına sürekli bombardımanlarla mâni olmağa gayret edecekleri şüphesizdir, j ¦ • • V*
İngllizlerln ve Yunanlıların artık muannldane müdafaaya devam etmelerinde sevkulceyş! bir fayda yoktur. Çok üstün Alman kuvvetleri karşısında muannldane müdafaa nihayet büyük zayiatı, ı ma&lûblyet ve esareti İntaç eder. Elde kalan son kuvvetleri müm- j kün mertebe, az zayiat İle kurtar- I mak muvafık bir hareket olur. İngilizlerin ve Yunanlıların son anda böyle hareket etmeleri çok muhtemeldir.
Denizlerde:
Almanlar Kgc deni/inde hücumbotları kullanmağa başladılar ve Kavatayı bu küçük ve ser' vasıtalar için iW yaptılar, Almanların bu gibi tedbirlerle ne gibi mak-hut peşinde koştuklarını tahmin etmek güç değildir.
Cebelitarık boğazı bugünlerde ü-zerinc İstifham konan bir sevkulceyş noktası olmaktadır. Bu boğazın kara cephesi hafiftir, AN
manlar İspanya yoluyla Cebelitarığ'a hücum etmeye ötcdcnberl niyet etmiş görünüyorlardı. ln-gilterenln bu boğazı müdafaada uğrayacağı müşkülât, İspanyanın, Torteklzin vo Fransunın İngiltere-ye karşı alacakları vaziyetle çok alâkadardır. Almanya evvelce bu hükümetler ü/.erlnde yaptığı siyasi tazyiklerden bir netice alamamıştı, bu sefer de ayni menfi netice İle karşılaşması varittir. Fakat Almanyanın askeri harekâtı göze alması da çok muhtemeldir.
Adliye Koridorlarında:
-Suçun Ne?
- Hiç... Şakavet!
Muhakemesini Dinledim, Suçlu Meğer Komşunun Kümesinden Tavuk Aşırıp Satmış...
Bir Bisiklet Küçük Bir Kız. Yaraladı
Hasköydc oturan Mi*on( İskele meydanında bisikletle dolanmakta iken ayni yerde oturan Da/vjt kızı on yaşlarında Janetc
çarpmıştır. Bu çarpma neticesinde Janet muhtelif yerlerinden yaralandığından tedavi altına a-
¦»I~» nrnı«tır
— Bu, ne yapmış?...
— Bilmem vallahi.-. Biraz evvel getirdiler.
l'ki a-daim «aıvukatflara mahsustur» yazılı srralardan birine otur. muş, elleri kelepçeli, pejmürde kıyafetli bir delikanlıyı (birbirlerine göstererek 'konuşuyorlardı,
Kulak verdim. Onlar da bu çocuğun suçu hakikin da benim gibi hiç bir şey bitmiyorlardı.
Sıranın bir kösesine oturmak İsterken jandarma mâni oldu. Biraz sonra ben yine sıraya iliştim. Kelepçeli çocukla konuşma, ğa bağladık. Yüzünün genç çizgilerini saklayan bir karış sakal ve poö bıyıkları, kirli bir boynu, bin-bir yama ile yapılmış bir elbisenin örttüğü oldulkça kuvvetli bir vücudu vardı.
— Hayır ola, hemşerim, dedim.
— Eyvallah ab i, diye cevap verdi.
— Sen ne efetin de buralara düştün?
— Hiç... Şakavet. Birdenbire tüylerim ürperdi.
Dağlarda dolaşan, kervanların yolunu kesip soyan, insanları işkence ile öldüren, çıkmamak için jnad» eden yüzükleri çıkarmak için parmakları kesen eşkıyalar aklıma geldi. Demek ki bu d'a onlardan biri idi.
— Peki bunu ne diye yaptın?...
— Hiç... Ne diye olacak, para için.
Dftdkat eftim, anlattıklarını küçümsemek için lâflarına hep (hiç) diyerek 'başlıyordu*
Alâkadar olduğumu görünce, bir sigara istedi, verdim. Sigarayı yaktıktan sonra kelepçeli ellerinden birine alarak anlatmağa başladı:
— Köyde bir kıza tutuldum abi. Görsen, âhu gözlü, ceylân gibi bir yosma. Babasından istedim, vermedi. Bir gün yolunu bekledim, tekrar istedim. «Benim elin seraerisile işim yok, sana verilecek kızım da yok» dedi. Ben de şişi çekince adamı delik deşik etitim.
Bunlardan bahsederken sank' bir tavuk kesiyormuş gibi konuşuyordu.
Bundan sonra anlattıkları hep şakavet ürerine oldu. Kızın 'babasını öldürünce mavzerrni kapıp dağa çıkmış. Yol kesmeğe, onun bunun parasmı almağa, adam öL
dürmeğe başlamış. Jandarmaların elinden beş altı kere kurtulmuş. Bir defa da, bir vadide onu
sıkı^UnmışIar, az kalsın öldüre-ceklermiş. Fakat bir yolunu bulup yine kaçmış.
— Peki, dedim, sen bu kadar meharetlisin... Nasıl oldu da yakalandın?
— Yakalayamadılar abi.. Başçavuşa acıdtm. Herifin karısı, ço„ cuğu varmış. Eğer beni tutmazsa azledeceklermiş, diye duydum. Mert adabıdır başçavuş. Eyvallah abi, biz de mertlikten yana zayıf değiliz. Bir gece karakolu giderek teslim oldum.
içimde hayretle karışık bîr takdir hissettim. «Adama bak, dedim, insantarı tavuk gibi bo-
ğazlıyor da, sonra başçavuş az* ledilecek diye gidip teslim oluyor.
— Bu iş için <mi muhakeme o-luyorsun? diye »ord^um,
— Evet, dedi.
Bu sırada jandarma hafif hafif gülümsedi. Mübaşir suçluyu çağırdı. Mahkeme salonuna girdiler. Tabit durur muyum, şmka-vet ımuhakemeai, derhal arkalarından içeri girdim.
Müddeiumumi mütalâasını o-
kuyopd'ü. Ben de bir yandan kendi kendime müfâ'haza yürütüyor,
şakavet ağırcezada görülür, bu işte bir dalga var diyorum.
Mütalaayı diplq> mer kendi kendime güldüm. Meğer bizim şaki oturduğu mahallede, bir ge_ ce komşusunun bahçesine girip, 'kümesten tavukları çalıp, götürüp pazarda salmamış mı? Bu hırsızlığı yapınca da evden kaçmış, başlamış kırlarda serseri serseri dolaşmağa. Nihayet açhğa dayanahııyarak evine dönmüş. Fakat döner dönmez yakayı ele vermiş.
Mahkemeden çıkarken yanma
yaklaştım:
— Ne diye palavra atıyorsun? dedim.
— Hoş gör be abi. dedi. Böyle ufaky^ollu işten mahlkejmelik olmak arıma gidiyor da, ondan. Üstelik hapi&ane yoldaşları adamı alaya alıyorlar. Biz de farkına varmadan hırsızlığın en baya. ğısını etTnişiz. Onlara da bu yalanı diye diye ağzım alıştı. Nt yapalım abi?!.. Kendi kendimize avunuyoruz.
Orada bulunan üç beş kişi tavuk hırsızının haline acıyıp eline bir kaç kuruş sıkıştırdılar.
Jandarma suçluyu götürürken yolda diğer bir suçlu ile karşıla?.
Gelen, gidene:
— Geçmiş olsun evlât, dedi. Giden, gelene:
— Eyvallah abi. Allah kolaylık versin, diye cevap verdi.
Bu karşılıklı •temennilerden sonra, şaki tavuk hırsızı jandarmanın önüsıra, koridorun nıru* yet indeki merdivende, ayakların, daki yırtık terlikleri 6Ürüye sürüye kayboldu.
Bu arada koridordaki bir kaç mâitecessisin yanından geçerken şunları duydum:
— Adam nasıl da şakaveti kendine mal etimi* zaten bunların çoğu suçile iftihar eder,
— Yok canım sen de. Onlara kısır akıMarınca tavuk hırsızlığı ufak iş görünür de ondan.
Mithat PERİN
Bîr Kamyon Tramvaya Çarptı
Dün Edirnekapı ile Sirkeci a-rasında işleyen 20 numaralı trarn. vay, Sirkeciye gelmc'klte iken şoför Ismaiün idaresindeki kamyon yandan gelerek tramvaya çarpmıştır. Kamyon tramvayın basa* magını hasara uğrattığından tah. kik ata başlanmış, suçlu şoför yakalanmıştır.
Napolyon'un tngiltereyi istilâ için hazırladığı teşebbüsü gösterir, o tarihte yapılmış, temsili bir resim
Tarihten İbretler:
LY
ngi (tereyi Zapta Kalkışmıştı
Avrupa Fatihi Manş Sahiline Muazzam Bir İstilâ
Ordusu Ve Tükenmez Malzeme Yığdı
İngiltere ve Amerika Atlas Köprüsünün İki Ucunu Teşkil Eder
G
eçenjerde bir toplantıda
konuşuyorduk.
— Fakat, dedim, Almanya
tarihten ders almış olmalıdır. Muhatabım cevap verdi:
— İnsanlar ne tarihten ders alır, ne de tecrübeden bir şey öğrenir. Şenin dediğin hayvanlar İçindir. Hayvaniler tecrübeden ders alırlar, insanlar asla....
Tarihin dairru tekerrürü karşısında arkadaşıma hak veriyorum.
İngiliz devleti teşekkül edeli-denberi ingiliz adaları üzerine iki muazzam istila teşebbüsü ya pılliTiış ve muvaffak olunamamıştır. Bu üçüneüsüdür.
Birinci istilâ teşebbüsü 1588 de repanya KralrFiIip II tarafından al muştur. Filip Ingil tereye karşı Anmada ismile bütün dünya tarihlerine geçmiş olan muazzam donanma ile hücum etmiştir, t-ngihere o zaman henüz denizlere hâkim değildi. Ufak bir donanması vardı. İspanya ise Akdenizc olduğu gibi Atlas Okyanusuna da hâkim bulunuyordu. İspanyol Armadası dünyanın o zamana kadar gördüğü en büyük donanma idi. Küçük İngiliz deniz filosu, muazzam İspanyol filosunu perişan fitti ve İngibtereyj kurtardı, (n-giltere ile İspanya arasındaki ihtilâf zahiren din kavgalarından çıkmıştı, fakat hakikatte mMele Atlasa kimin hâkim olacağı idi. İngil-tereyi istilâya teşebbüs edip muvaffak olmadıktan sonradır ki İspanya bir büyük devlet olmaktan çrktı ve o tarihten'beri bir daha belini doğrultamadı, 1803 tarihinde de Napolyon
İngiltereli istilâya teşebbüs etti. O tarihte Avrupanın Fransızlar, İtalyanlar, Almanlar ve İspan-yollarla sakin olan kısmına ve Holanda rle Bclçikaya hâkim o-lan Napolyon İngil'tereyi mağlûp etmedikçe Avrupadaki hâkimiyetinin devamsız olacağını anlamıştı. İngiltereyl fethetmek
Yazan:
ftusret Köymen
üzere Alman sahillerinden İspanyaya kadar olan sahillerde büyük istilâ hazırlıkları yaptırdı. Bu istilâ hazırlıkları arasında düşünülmiycn şey kalmadı. Napolyon bir çok büyük sallardan saşka türlü altı düz tekneler ha-urlat'tı; hatla balonla asker nak-ini dahi düşündü; Napolyon uçurtlma şeklinde paraşütlerle adker indirmeği bile tasarladı. Aklına gelen bir şey de İngiltere ile Avrupa arasındaki Manş denizinin allından bir tünel a-çarak buradan bir ordu sevket-mekti.
T
N
apolyon tam bir sene, zaptettiği bütün memleketleri soyarak Manş denizi sahiline muazzam bir ordu ile bitmez tükenmez malzeme yığdı. O zaman tayyare olmadığı için İngilizler Napolyonun hazırlıklarının mahiyetini kafi olarak
anlayamıyorlar ve yığılan şeyleri tahrip edemiyorlardı. Sade. ce Londraya hazırlıklara ait efsanevî haberler geliyordu^ Fakat İngiliz 'halkı korkmuyor, bilâkis tehlikenin artan dehşeti karşısında arıtan bir azim ve imanla dügmanı karşılamağa ve yenmeğe hazırlanıyordu. Napolyonun büyük bir ordusu vardı. İngilt erenin ise, başlangıçta, askeri azdı. Fakat İngiltere denize hâkimdi ve zengindi.
ingiltere kesenin ağzını açmıştı. Kendi ordusunu çoğalttığı gibi Avrupada henüz Napolyonun tahakkümü altına girme, mis. olan memleketlere de hazırlanmaları için yardım ediyordu. Napolyon lngiltereyi istilâya teşebbüs ettiği takdirde istilâsı ve tehdidi altında olan memleketlerin müşterek bir hareketle hâkimiyetini yıkmasından kor-
karak orduyu İngiltereye geçirmekten vazgeçti. Fakat İngiliz doatanmaeın-ı alt ederek Atlas Okyanusuna hâkim olfmak için hazırladığı büyük fiLoyu İspanyol filosile birlikte İngiltereye şevketti, İngiliz Amirali Nelson bu donanmayı meşhur Trafal-gar muharebesinde mağlûp ede. rok deniz hâkimiyetini bir daha tehdit edilmemek üzere İngiltereye temin etlti.
1588 de İspanyanın lngiltereyi istilâya teşebbüsü» nasıl Avrupada İspanyol tahakkümünün sonuna bir başlangıç olduysa 1803 te Napolyonun sonuna başlangıç oldu.
arthin bu ibretli hâdise ieri götftoriyor ki Atlas hâkimiyetini hiç bir M'a kuvve, itinin Ingikerenin elinden alması mümkün değildir. Buna teşebbüs eden zamanlarının en kuvvetli kı't'a devletleri bir daha
bellerini doğrultamıyacak şekilde mağlûp olmuşlardır.
Eğer İstikbalde Atlas denizinde hâkim olması muhtemel
İngiltereden baişka bir devlet varsa o ancak Birleşik Amerika olabilir. İngiltere ve Birleşik A. merika Atlas köprüsünün iki ucunu teşkil ederler. Bu denizde bunlardan bagkasuun hâkim olmasına irnkân yoktur.
Eğer bugünün ve yarının harplerinde de Atlantik mühim bir rol oynıyacaksa bu harpleri kimlerin kazanması mukadder olduğu meydandadır.
Arkadaşının Başına Tabak ,
Vurmuş
Dün Ahmet ve İhsan adında
iki -kişi lokantada yemek yerken
kavga etmişlerdir. Kavga evvelâ
münakaşa ile başlamışsa da neti.
cede İhsan sinirlenerek önündeki tabaklardan birini Ahmedtn kafasına vurarak yaralamıştır. İhsan yakalanmış Ahmet tedavi altına alınmıştır.
— Maşallah artık iyileşmişsiniz efendim Annemden gelen mektuplardan düştüğünüzü ögronmiş, pek müteessir olmuştum.
İhtiyar kadının yüzü buruştu. Nefesi kesilmiş gibi durdu.
— Hayır iyileşmedim, baksana ne kadar güçlükle yürüyorum.
Hırçın, zehirli bir sesle ilâve etti:
— Fakat benim halim âlemin umurunda mı? Kimse şurada İstırap çeken bir kadın olduğunu bile düşünmüyor. Herkes zevkinde, sefasında,..
Oturanlara yaklaşmışlardı. Nlgâr Hanım sinirli bir sesle haykırdı:
— Yerinden krpırdıyamaz mısın? Bir koltuk verseno kız!
Herkes bu sozlorln kime hitaben söylendiğini anlamak için yüz yüzo bakılırken Kezban yerinden fırladı, bir sandalyoyi ona yaklaştırdı. Yüzü kıpkırmızı olmuy, gözleri öfke İle parlamıştı.
— Abla, kime söylüyorsun kuzum?
— Kime söyliycccglm ? Kczbnna... Uzaktan geldiğimi gördü de yerinden kalkmağa üşendi.
— Kezbunm arkası dönüktü, benimle konuşuyordu. Haksızlık ediyorsun.
— Aman sus sen de. Bu kızın şımarıklığından bıktım artık. Elbette kufa tutacak, bir düzlyc ona hak verirseniz...
— Rica ederim abla!
— Peki ppkl sus, .sinirlerimi büsbütün
EDEBİ ROMAN
TEFRİKA No. 26
azan: Muazzez Tahsin BERKAND
oynatma; bu evde fazlalık olduğumu anlamıyor değilim. Keşke Allah bacağımı kıracak yerde canımı albaydı da «iz do kurtulmaydınız.
Ali Bey bu aahnelero alışmıştı. Omuz Bükerek uzaklaştı,
Ferit Kezbana bakıyor, onun gözlerindeki acıyı gidermek için bir şey söylemek istiyor, cesaret odomlyordu. Nilüfere pelince İçin için acvlnerok Nlgâr Hanıma yaklaşmış, onunla konuşmağa başlamıştı.
Ortalıkta öikıntılr bir hava esti. Güzide. Hanım elindeki örgüeilo meşgul görünüyor,
bir şey söylemiyordu.
Birdenbire şakrak bir kahkaha duyuldu. Nilüfer yerinden sıçradı.
— Geldiler... Vivet! Vivet!
Uzakta ağaçlar arasında, Vicdanla Necmi göründüler. El ele vermişler, geniş adımlarla ilerliyorlardı. Vivet mavi bir şort giymiş, vücudunun yukarı kısmını emprime bir kumaşla aurımştı. Bu ipek parçası ensesinden göğsüne doğru «japrazlunıa gelmiş, iki ucu arkaya bağlanmıştı. Bu kıyafctile yun çıp-
lak bir haldo idi. Siyah bukleli basını ayni emprimeden bir kurdelû ile sıkmıştı. Gözlerinde iri siyah gözlükler, çıplak ayaklarında parmakları ve topukları açık sandallar vardı. Başka bir kimBede belki çirkin vo aykırı görülebilecek olan bu kıyafet onun İncecik vücudUnc, zarif tavırlarına pek yaraşıyordu.
Necmiye gelince, lâcivert şayaktan bir puntalon ve yakası boynuna kadar çıkan beyaz bir pulover giymişti. Onun da gözlerinde siyah gözlükler vardı.
Bu hallerllc iki genç, göze pek şirin görünüyorlardı. Vivet Nilüferi uzuktan selâmladı;
— Halo Nili...
— Vivet, bak kim geldi! Gene kız uzaktan Ferldi tanımıştı.
şa koşa ona yaklaştı, iki elini avuçları rasına bıraktı. 1
— Hoş geldin Ferit.
— Vivet, ne kadar büyümüşsün sen?.. ^ Büyüdüm ama güzelleşmedim Ferit.
Hattâ senin gibi Avrupadan dönen ve ora-
clıle
Ko-a-
nın salon adap ve âdetlerini bilen bir adam bile bana «güzelle?tln> diyecek kadar iki yüzlü olamıyor.
Vicdan kendi kendisilo alay eden bir tavır almıştı. Güzelliğe cidden ehemmiyet ve rip vermediği anlaşılamıyordu. Ferit onun ellerini avuçları İçinde tuttu, dost gözlerile yüzüne baktr.
— Senden bahsedilirken güzellik mefhumu değişiyor. Sen büsbütün başka bir İnsansın. Şirinsin, çapkınsın, neşelisin, velhasıl sen kimseye benzemiyen Vivetsln.
— Kurnazca cümleler bunlar, beni kandıramaz.
— Fakat no kadar zarifsin Vivet! Karşımda Avrupanın en lüks plajlarından birinde dolaşan şık bir hanrm görüyorum.
~ Kıyafetimi Nccml de beğendi.
Ferit o vakte kadar ona bakmamıştı, birden biro hatırladı, elini uzattr.
— Merhaba Necmi.
— Merhaba Forlt, hoş geldin.
— Nocminin mühendislikten vaz geçip
klmyaker olmağa karar verdiğini biliyor musun ağabey?
Bunu Nilüfer söylemişti.
— Ya, öyle mi? Kaç senen kaldı?
— Bu sene mezun oluyorum. Kezban Hanımın da benimle ayni mesleği seçmek İstemesine ne dersin?
(Arkası var)
SİYASİ İCMAL
Uzak Şark inkişafları
Yazan: M. H. ZAL
ovyetlerle Japonya arasındaki anlaşmanın neti*
cesi olarak Sovyetlerin Uzak-şarktaki esas kuvvetlerini Balkan, Lehistan ve Besarabya hudutlarına naklettikleri söyleniyor. Eger bu haber doğru ise Rus . Japon anlaşmasının mihver menfaatlerine aykırı bir netice verdiğini kabul etmek icap eder. Ayni zamanda da bu hâdise, Sovyetlerin kendilerini Avrupada emniyette görmedik, lerine bir delildir.
Japonya tarafına gelince U-zakşarkta ciddi bir Rus tazyiki zaten yoktu. Çme yardım etmek ve Çinlilere cesaret vermek meselesini Amerikalılar ve İngilizler açıktan açığa ürc.lerkıe aldıktan ve Çin hükümeti komünist unsurlarına karşı ihtiyat tedbirlerine müracaat ettikten sonra Sovyet Rusya» Çin mukavemetinin devamı üzerine zaten ağır basmıyordu,
Amerika ile İngîlterenin U-zakşark meselesi üzerine olan tesirleri yalnız Çine destek olmaktan ibaret değildir. Mihverin bütün tazyikına rağmen Ja-ponyanın İngiltereye harp ilânına bir türlü karar verememesinin mühim bir iktisadi sebebi de vardır. Japon ithalâtından yüzde elli altısı Amerikadan, yüzde 20,69 u İngiltereden. yüzde 8,62 si Holanda müstemlekelerinden gelir. Japonya ihracatının yüzde 82,3 ü bu üç memlekete gider ki İngîlterenin bu hususta hissesi yüzde kırktır.
Japonya için emperyalizm pahalı bir lüks, sanat ve ticaret hergünlük ihtiyaçtır. Hergünlük ihtiyaçları, alabildiğine lüks ve hayale feda edebilmek Japonya için kolay bir iş sayılamaz.
Kafayı Tütsüleyince Arkadaşını Soymuşlar
Evvelki gün iki kişi bir arkadaşını boş bir arsa ortasında soyarak 'kaçmışlardır.
Ruhi adındaki bu adfam evvel-
İ
ki akşam kahveye giderek arkadaşı MtfStafayı almış ve kahveden sinemaya gitmek üzere çıkmışlardır. YoId*a giderken Ruhinin arkadaşı Mehmed'e raşlamış-lar, onu da beraber alarak sine-toaya gdtenislerdir.
Sinemadan çıktrktan sonra üç arkadaş bir şarapçıya giderek o-
ra^da bir kaç kadeh içfrnişler ve kafaları biraz dumanlayınca Ru-, hi ile Mehmet Mustafaya:
— Gel A'k'bıyvktanı geçelim demişlerdir..
Üç kişi tam A'kbıyik karakolu civarındaki boş bir arsaya geldikleri zaman Ruhi ve Mehmel ceplerinden tabancalarını çıkarmışlar ve Mustafayı tehdit ederek cebindeki yirmi iki lirayı, bir altın saati ve kıymetli bir iki şeyi, bir bıçağı alıp kaçmışlardır.
Za,ten sarhoş olan Mustafa bir. denbirc ne olduğunun farkına varmadığından biraz zaman geçtikten sonra kendine gelımiş ve derhal karakola müracaat ederek hâdiseyi teferruatile anlatmıştır.
Rabıta, arkadaşlarını »oyan Ruhi ve Mehmedin peşine düşmüş ve bunlardan Mehorıedi yakalayarak Adliyeye tealim etmiştir. Ruhinin yakında yakalanacağı muhakkakı n.
Adliyece yapılan sorgu netice, sinide Mehmet dün tevkif edilmiştir.
Bîr Yankesici Tevkif Edildi
Dün Adliyeye teslim edilen Tevfik Ozavcı adında bir yankesici yapılan sorgusu neticesinde tevkif edilmiştir.
özavcı, bir kaç gün evvel sisli hava arayan kurtlar gibi kalabalık, bir tramvay aramış ve bu tramvaya binerek yüklü bir av bulmuştur. Yankesici kalabalıkta Halit Galip adında birinin arka-sma yaklaşmış ve adamın arka cebindeki, içinde yüz on lira bulunan para çantasını hiç sezdirmeden çekip aîmıştır.
Tevfik özavcı paraları çarpınca kendine derhal bir baharlık elbise satın almış ve o gece o eğ. lence senin bu eğlence benim diyerek Beyoğlunıda paratun bü-1 yü'k bir kısmını sarfetmîştir.
Zabıta yankesiciliğin yapılış tarzından ve şeklinden şüphelenerek Tevfik özavcıyı yakalamıştır. Tevfik Özavcı tahkikat neticesinde suçunu itiraf ettiğin-efen tevkif edilmîçtir.
VATAN
ti azın Hır Veda...
Yazan: Fuad SAMtH
JPîlde: n ptlzel çocuklarm mtlreb-
bıyesi İdi. Her sabah onlarla, biri Ud dıtfcri on yaşındaki bu iki sevimli, raııa yakın, bebek kızlarla kıra çıkarlardı.
O sabah Bay Fikri mutat hilafı o-lurak kızlarının gezintisine iştirak etmişti. Jullde, ilk defa vaki olun bu refakate hayret etmekten kendini alamamıştı. Çayıra doğru ilerliyor-Iferdi. Beykozun çayırı hakikaten güzeldi. Mürebbiye, ekseriya çocukları oraya götürüyordu.
Çocuklar, önde oynıyarak gidiyorlardı. Arkadan Bay Fikri ile mUrcb-Wye ağır ağır kendilerini takip ediyorlardı. Her haldo Bayın bir sey söylemek arzusunda bulundug-u ha-îinden anlatılıyordu. JUlide bunu s'on derece merak et-meg-e başlamıştı. Acaba ne söylemek istiyordu?..
Zavallı kızcağız! Babasının ve annesinin vefatından sonra bir aile dos tunun tavsiyesile Istanbulun en zengin tüccarlarmdan Fikrinin nezdin-de. kendisini müreffeh ve namus-karanc yaşattıran bu işi bulmuştu.
Bay Fikrinin karısı vefat etmişti. Yirmi yaşlarında bir oflu ile iki kll-Am vardı. Namuslu, zengin, yüksek ruhlu ve terbiyeli bir adam-dt. Üç senedenberi JUlideye karşı pek müsaadekâr ve müstesna bir mu amei© göstermişti. Genç kız şu evd* kendl.ıl hiç yabancı addetmiyor ve hu familya erkânı tarafından sevildiği gibi, kendi d© onları seviyor, pek rahat ve memnun bir hayat yatıyordu.
Bay Fikri, kırk beş yaşlarında, yakışıklı, temiz yürekli ve güzel yüzlü bir adamdı. Görenler, onun yaşını mümkün değil tayin ve takdir edemezlerdi.
JUlide d© pek güzel, pek sevimli, pek masum bir simaya malikti. O kadar sade bir güiHlik ki saffet ve samimiyetten vücure germiş zannedil irdi. Mütevazı, narin, halûk, ruh-perv©r, bir kızdı. O kadar saf ve mahcup ki yüzün© bakılsa mutlaka kızarırdı. Her muamelesinde tabii bir nezaket gösterirdi. Yolda sükût •derek yürüyorlardı. Birden bire Fik rl sordu:
— îstanbuhı seviyor musunuz, Bayan Jülide?
— Şüphesiz... Pek çok...
— İzmirden ayrıldığınıza teessüf etmiyor musunuz?
— Hayır! Orada kimsem yok ki...
— O halde bütün hayatınızı burada geçirmekten usanmryacaksınız demek?...
— Şüphesiz...
Böyle başlryan musahabe ihtimal ki biraz daha uzayıp gidecekti. Fakat o sırada iri iri düşmeye başlıyan yağmur taneleri sözün zeminini değiştirdi.
JUlide elini uzatarak:
— Bakınız, yine yağmur yağıyor! Dedi ve gülerek ilâve etti:
— Ne garip! Benim taliime olsa gerek... Bu yaz hemen her gün yağmur yağıyor. Açık havalarda bile...
önünde koşan kızları çağırdı. A-ğaçlardan birinin altına girmekte ve yağmurdan kendilerini muhafaza etmekte muzlar kaldılar.
Fikri sözünü tamamlamak için dedi ki:
— Gördünüz mü, Bayan... Memleketimizi sevmiyorsunuz ?
— Hayır! Bu sözümden o mânâ anlaşılmaz. En evvel bu her gün yağan yağmur biraz canımı sıktı. Git cide alıştım. Hususile yalılar gayet muntazam ve mükemmel yapılmış. Hele sizinki...
Fikri tereddütle:
— Mademki yalıyı seviyorsunuz. O halde büsbütün sizin olmak için...
Dedi. Fakat, bu cümleyi ikmale
muvaffak olamadı.
Bayan Jülide derhal cevap verdi:
— Eğer yalınız benim olsaydı bundan daha rahat yaşıyabilir miydim? Zaten benim gibi...
Fikri, samimi, derin bir teessür-
Ir:
— Hayır, maksadım bu değüdi. Hakikaten bu yalının sahibesi... Belim zevcem olmak ister misiniz, JUlide...
Dedi. Güzel kızın benzi sapsarı olmuştu. Hayalinin levhasında genç ya kısıklı, tıpkı babasına benziyen, yirmi yaşında «Vecdi Fikri» yi görüyordu. Bu zengin tüccarın oğlu Vec-iiyi ne kadar zamandan beri seviyor, fakat hissiyatını saklıyor, belli etmiyordu. Şimdi sevdiğinin babası-ım bir izdivaç teklifi onun için çok şiddetli bir darbe olmuştu. BUtün mevcudiyetini sarsmıştı. Vecdinin de kendisine o kadar samimi ve okşayıcı bakışları vardı ki aralarında '»ayali, hissi, henüz itiraf edilmemiş bir muhabbet hüküm sürdüğüne hiç şüphe edilemezdi. Hemen cevap veril:
— Mümkün defti! Bay Fikri...
— Niçin?...
Mürebbiye, biraz uzukta oynıyan çocukları gösterdi. Fikri, bunu bir mania addetmediğini ima eder bir tebessümle;
— Onlar için is© bir şey degll. Sizi n© kadar sevdiklerini ben bilirim. Kendilerini hiç bir zaman terketmi-yecegtnizl öğrenince daha çok memnun olacaklar...
Dedi. Jülldcnin gözleri doldu. Hiç bir cevap veremiyordu.
Bay Fikri İsrar etmiş olmamak 1-
çin.
— Düşünür, bana bir cevap verirsiniz..
Dedi. Yağmurla meşgul olur gibi göründü. Az sonra hava açılmıştı. Hep birlikte rıhtım üzerinde gezinmeğe başladılar. Fikri, İhtimal ne-zaketen yanlarından ayrılmak, yalıya dönmek İçin bir bahane bulmuştu.
İskelenin ötesinde Vecdi Fikri bir sandalla geziyordu. Çocuklar kendisini görür görmez sevindiler. Hemen ona doğru koştular:
— Vecdi ağabey! Bizi biraz sandal ile gezdirir misin?
Diye rica ettiler. Biraz sonra, JUlide de beraber olduğu halde sandalla gezmeye başladılar. Vecdi, kürekleri büyük hemşiresine brrakmıştı ve Jüliderrin karşısına oturmuştu. Genç kız. denizin derinliklerini seyreder gibi göründüğü İçin delikanlı, gözlerini onun hazin ve masum simasından çeviremiyordu. Bu halde epey bir zaman geçtikten sonra Jülide müteessir bir tavırla:
— Biliyor musunuz?.. Biraz evvel pederiniz bana mühim bir teklifte bulundu.
Bunu söylerken sesi titriyor, bütün metanetini ve kuvvetini kaybediyor, Vecdinin yüzüne bakmaya cesaret edemiyordu.
Ah yarabbi! Ne olurdu, o da bir heyecan eseri gösterseydi. JUlide, hiç bir mukabele görmeyince cümleyi ikmal etti: '
— Bay Fikri bana izdivaç teklifinde burundu. Cevap vermedim.Sizin ve çocuklarm reyini almadıkça...
Vecdi, bu kızı en samimi bir muhabbetle seviyordu. Fakat böyle birdenbire kendisine şu mühim sözü seylemesine taaccüp etti. Onu tecrübe için bililtizam hiç bir telâş eseri göstermedi. Kalbinde en derin bir yara açıldığı halde bunu gizlemeye muvaffak oldu. soğukkanlılıkla mukabelede bulundu:
— Cevap vermediniz mi? Niçin?. Delikanlının bu kayıtsrzlıfrı JUlide-
yi son derece müteessir etti. Bu. onun izzetinefsine dokunmuştu. Demek ki aldamyormıış, demek ki Vecdi onu sevmiyor, düşünmüyormuş! Yazık! Bu tatlı ümidin boşa çıkması da o zavallı için bir darbe idi. Mümkün mertebe kendini toplrya-rak:
— Böyle kimsesiz, öksüz ve fakir bir kız oldug-um için aileniz arasına girişimi belki iyi bir nazarla görmezsiniz diye çekindim. En evvel sizin reyinizi almak istedim...
Vecdi, eğildi, sandalın içinden bir demir parçası aldı. Kendini meşgul etmeğe ve kayıtsız görünmeye çalışıyordu. Sonra bunu denize attı. Güya fevkalâde garip bir sey imi? gibi, bu demir parçasının süzülüp dibe gitmesini seyrediyordu.
O zaman Jülide, bu demir parça-sile beraber zavallı kalbinin, kırık ümitlerinin de batrp kaybolduğunu hissetti. Sandal yavaş yavaş ilerliyordu. Birbirinin hissiyatını anhya-mamak, bir türlü itirafa cesaret e-dememek yüzünden şimdi her ikisi de kendilerini bahtsız addediyorlardı. Vecdi, kayıtsız bir tavırla:
— Sizi hepimiz severiz. Babamın eşi olmanızı isteriz.
Dedi. Artık JUlide için her şey bitmiş, her ihtimal mahvolmuştu. Yalıya dönüyorlardı. Ayrıldıkları vakit her ikisi do aglıyacak gibi idi. Odalarına kapandılar ve ikisi de, o gece sabaha kadar akladılar.
aziden v^anîi
c
ı
M
asallar
Selâmı Ağanın Altın Torbası
ı
9itı#*wX% £ jP^
ftlmlerindein: «İlle Gençlik» fâninde
Si
nema
eri
Bunların Basillerinden Birkaçını, Mesalâ"Güze Bacak,, Sahnesini Aşağıda Okuyunuz
Fikri ile JUltdenin izdivacı icra olunmuştu. Aradan iki hafta geçtikten sonra <Vecdi Fikri-* ticarethaneye ait isleri takip etmek bahanesile Avrupaya gitmişti. Veda esnasında, JUlidenin elini sıkarken gözleri doldu. Bu eli bilâihtiyar elinden bıraktı:
— Mesut ol!...
Dedi. Bu hitapta bir faclal muhabbetin meali vardı. Jülide ancak o zaman anlamıştı. Hiç bir cevap vermedi. Yalnız:
— Adiyö!..
Diyebildi. Bu bir kelimecik onların, artık yaşamıyar» kalpleri için bir mersiye gibiydi. İhtimal ki bir daha birbirlerini görmemek üzere ayrılıyorlardı.
Fuad SAMtH
Her meta yaldızlanır, süslenir, gö-M en hoş görünecek bir şekildo pi- ; yasaya çıkarılır. tfte filmler de öyle.. Beyaz perdede iyi görünsün diye neler yapmazlar neler..
Mesela gayet güzel, enfes iki kadın bacağı görüyoruz. <Ben daha ömrümde böyle bacak görmedim !> diyen diyene.. Halbuki bir de İşin iç yüzüne bakalım: Bu güzel bacakların sahibi zavallıyı yatırıp, bacaklarını tavana kaldırtıyorlar (yere basarsa adaleler takallus ediyor ve tablo nefasetini kaybediyormuş) ha şimdi oldu. ha şimdi olacak diye saatlerce bu yorucu pozu muhafaza ettiriyorlar. Biz de perdede emsalsiz bir çift bacak görüyoruz.
Başka bir misal: Bir jönprömiyc. bahçede sevgilisini kucagrına alıyor, eve kadar onu kucağında taşıyor. Rüzgâr genç kızın saçlarını uçurmaktadır, tki genç de mes'uttur gülüyorlar.
İşin İç yüzü: Bir bahçe dekoru, kı-zm saçlarını uçuran kuvvetli bir vantilfttör. ve arkalıksız yüksek bir iskemle. Genç kız bu iskemlenin U-zerinde oturmaktadır .Tönprömlye-nin onu kollarında eve kadar taşımasına gelince, sadece etraftaki dekor yürütülüyor, iki artist de oldukları yerde durmaktadır. Adamcağız sahiden kızı kucağında taşısaydı yüzünün bu memnun, mes'ut ifadesinden eser kalmazdı, çünkü 60 - 70 kilo yükü gülerek taşımak kolay değildir.
Bundan başka beyaz perdede , gü zel kürklere bürünmüş bir kadın gö rüyoruz. Stüdyonun, cehennemi sıea-ğmda, kürkler içinde buram buram terlemeden saatlerce rol yapmak değme artistin kârı değildir. Bu sah no çevrilirken dört bir taraftan van tilâtörler İşler. Artist tek bir kom-1 binezon üstüne kürkünü alır biz Groplan'da onu kürkler içinde mü-1 tebessim görürüz. Fakat yanılıp da bu resmi ayaklarına kadar göster-seîerdi hayretten dona kalırdık. Bu kadar süslü olan bu artistin yalınayak vo yalnız bir kombinezonla olduğunu kim tahmin edebilirdi?
Groplanlar birçok şeylere daha ya rar. Mesela bir groplan çekilirken uzun uzadrya elbise değiştirmeğe ha cet yoktur. Jönprömiye frak ceketini, giyer, genç kız göğsüne bir buket iliştirir: tşte size bir gece kıyafeti. Spor bir gömlek giyerler: iste spor elbisesi.. Ayakkabı, pantalon, eteklik değiştirmeğe hacet yoktur.
Sonra meselâ bir filmde iki artist birleştirilmiş. Genç kızın boyu uzun, erkeğin boyu onun yanında kısa kalıyor. Sahne vazıı fklslnin yan yana resimlerini almamağa mümkün olduğu kadar gayret eder. Fakat öyle bir vaziyet olur kl artık kaçamak götürmez. Muhakkak ikisinin yan-yana resimlerini almak icap eder. Burada da Gronlna imdada yetişir. Erkeğin durduğu yer yükseltilerek boyu uzatılır vc kızın boyu ile denk lcştlrllir.
BUGÜN
MELEK
Sinemasında
Bunlardan başka, bize daha nlc mevcut olmıyan şeyleri, mevcutmuş gibi nice hareket olmıyan yerlerde hareket varmış gibi gösterirler. Biz bir otomobil içinde şehri dolaşan bir çift görürüz. Halbuki ortada ne otomobil ne de şehir vardır. Otomobilin oturulacak arka tarafı dekor olarak yapılır. Artistler girer onun içine otururlar. Yan taraftan şehrin muhtelif manzaralarını gösteren dekorlar yürütülür, ve böylece resimler alınır. Biz yarışa iştirak eden bir bisikletli görürüz. Fakat ortada yarış falan yoktur. Bisiklet de zemine tesbit edilmiştir. Üzerinde bir adam durur pedal çevirir. Çok yakından bacakları filme *Uınrr. Bu suretle ya kından alınan adaleler, vc bisiklet üzerinde bir adam gösterilerek bize bisiklet yarışı zehabı verilir.
Bir tren gösterilir. Garda kalan genç kız, vagondaki sevgilisi ile ve-dalaşrr, bir düdük sesi işitiriz gan bir duman bürür. kız giden trenin
arkasından baka kalır..
Halbuki ortada tren falan yoktur. Vagon penceresini temsil eden bir dekor vardır. Delikanlı oradan sarkar. Vedalaşırlar. Sonra pompa ile duman püskürtülür, genç kızı bu du man arasından hayal meyal farke-der vc trenin kalkıp gittiğini sanırız.
Işto ufak tefek ainema hileleri.. Bunlar en basit hUelerdlr. Hileler a-rasında öyleleri vardır ki günlerce bir mesai ve binlerce lira ister. Mesela bir şehir minyatür olarak yeni baştan kurulur bu uzun. zahmetli, ve masraflı bir iştir. Beyaz perdede yangın gibi, zelzele gibi bir aUto kurban giden koca şehirler bebek evlerini hatırlatan mini mini evlerden mürekkeptir. Biz bütün bunları bllsek de bilmemezliğe gelir yine zevkle heyecanla gösterilen filmi takip ederiz. Hcrkezdc bir oyalanma ihtiyacı vardır.
fcüeBy
^ Bir İngiliz film operatörü şehrimize gelmiştir. Birkaç gün kaldık tan sonra Kahireyc hareket edecek-I
^ Moskova ve Havanada sinema birincilikleri müsabakası yapılmış ve mükafat tevzi edilmiştir. Moskovada Eisenstein (Stalln) mükâfatını almıştır. Havanada 1040 birinciliklerini kazanan filmler şunlar dır: Gün doğarken (Marsel Corne) nin; Akşamüstü*Julian Duvvivırınin Rüzgâr gibi geçti (Victor Plom-mlngl in, Pinocchio (\Valt Disney) in. Kanlı izdivaç (Justo Suarcz) in Hak yolu (John Ford) un.
Warncr Bros Londrada «Bir imparatorluk kuruldu> isminde bir film çevirmektedir. Söylendiğine göre bu İngllterede şlmdlyo kadar mey dana getirilen filmlerin en muazzamıdır. 750,000 dolara mal olmuştur.
Joan Gravford (Womans Far-
ce^ isminde yeni bir film çevirmektedir. Bu filmde Joan çirkin bir kadın rolünü yapmaktadır.
James Stevvard bir tayyare kazası geçirmiştir, şimdi hastahanede bulunmaktadır.
Jean Gabin bir film çevirmek üzere Amerlkaya gitmiştir. Eylül so nunda Fransaya dönecektir.
Fransada Marsilya şehrinde bir stüdyo kurulmuş filmler çevru-
nege bari.inmiştir. Şimali Amerika-da da bir stüdyo yapılmak isteniyor.
Jear.cttc Mac Donald kocası Gene Raymond ile beraber. Holly-vudda Trocadero'da menfaate verilen bir müsamerede şarkılar söyıtenistir. Bunları Gene Raymond biz zat bestelemiştir.
^•Bing Crosby at moraklısıdrr. Ge
çenlerde bir hayvanı terbiye ederken düşmüş ağır surette başmdan yaralanmıştır.
Bugün SÜMER Sin
Görülmemiş bir muvaffakiyetle gösterilmekte olan DOUGLAS FAtRBANK Jr. ve BASIL RATHBONE'nin horikulûdo
bir tarzda yarattıkları
BATMAYAN
Emsalsiz, kuvvetli vc hareketli filminde: Çöl haydutlarının esrarım... Fenalık şeytanlarına karşı mücadeleyi... Vo vazifenin aşktan daha kuvvetli olduğunu görünüz. Bugün saat 1 de tenzilatlı matine
Neş'e-Zevk - Eğlence ve Sizi 2 Saat Kah kakalarla Güldürecek Nefis Bir Film
L i
Baş Rollerde M I C K E Y R O O N E Y LEVÎS STONİC CECİLLA PARKER rilnıo İlave olarak: Renkli Mlki Mavs — ISugtin «aat 1 de* tenzilatlı matine.
1404 yıl önco yapıları Ayasofya iri kubbesinin altında bir çok efsaneler beslemiştir. En az, yası kadar efsanesi vardır. Mabedin taşında, toprağında, suyunda, su sızıntılarında hatta havasında birçok şifa verici hassalar tehayyül edlImiştlr.BIzanslı lar, sonra da Türk avamı Ayasofya yı tam kadrolu bir bimarhane gibi tanımışlardı.
Şimal tarafında son cemaat yerine yakın bir yerdeki terler direğin birçok şifa hassaları vardı. Devamlı baş ağrısı gelen bir adam bu direğin terini başına sürse ağrısı derhal geçerdi. Yüreğinden kan giden bir a-dam taşın terini yalasa kanı derhal kesilirdi. Müzmin sıtmalılar da direğin deliğinden çıkardıkları tunç küfünü başına baglasa derhal kusar ve sıtmudan kurtulurdu. Evliya Çelebimiz bu taşın terlemesinin sebeplerini üç şekilde izah etmiştir.
1 — Direğin altında tılsımlı bir define vardır. Direk bu sırn saklarken ter döküyor.
2 — istanbul kalesinde hâlâ man sur OİdUgUllA inanılan Yavedûd Sultan ah çektikçe direk buram buram terler.
3 — Ayasofya yapılırken bütün kireçler bu sütunun bulunduğu yerde peygamberin tükürügile söndürülmüştü. Sönen kireçlerin buharı hâlâ direkte kendisini gösteriyor. Mabedin kıble kapısı Nuh Peygamberin gemisinin tahtalarından yapıldığına inanılıyordu. Gemiciler sefere çıkma dan evvel bu kapınm önünde iki rekât namaz kılarlar ve ellerile kapıyı okşarlardı.
Mabedin içindeki kuyunun suyu yürek oynamasına vc hafakana kar-I şı birebirdi. Üç cumartesi seherle bo-j raber bu kuyunun suyundan aç karnına üçer yudum içse hastalığı derhal geçerdi.
Mabedin yukarı tabakasındaki İsa beşiğine yaramaz çocuklar yatırılın-ca melek huylu olurlardı.
tsa teknesinde doğuşta kusurlu o-| larak doğan çocuklar yıkansa ten-dürüst olurlardı. Güya damarlarında
( tsaıunkl gibi temiz ve sıhhatli bir kan dolaşırdı.
Mabedin «Kırklar makamı» büyük efsane ciltlerine gebedir. Burada birçok ehli dUler kırklara karışmışlar, muratlarına ermişlerdir Eremiyenler de asırların dillerine düşerek rüsvay olmuşlardır. Selâmi aga da bu rüs-vaylardan birisidir. Ayasofyanın karşısındaki Sultan Ahmet meydanı vak tile ahşap binalarla dolu bir mahalle idL
Fatih vakfiyelerinden öğrendiğimize göre daha evvelleri burada bir de tak = kemer vardı. Haseki hamamından tramvay caddesine kadar o-lan sahada sıra dükkanları vardı.' Meşrutiyetin ilk yıllarma yetişenler buradaki sıra kahvehaneleri hatırlar lar.
Bu kahvehanelerin sırasmda vak-tile Selâmi Aganm berber dükkânı vardı. Selâmi A£a iyi sakal kestiği ve baş kazıdığı için büyük bir şöhret vc servet yapmıştı. Dünyalığını temin eden aga ahretini de mâmur etmek için kırklara karışmak sevdasına kapıldı.
Kırk gün seherle beraber Ayasof-yanm altın topu altında namaz kılanların kırklara karışacağını duymuştu. Aga büyük bir azim ve tevekkül ile top kandilin altmda dualarına başladı. Böyleco günler geçti. Aga kırkıncı günü iple çekiyordu. Nihayet otuz dokuzuncu geeeyi kırkmcı sabaha baglryan şafağı top kandilin altında vecd içinde geçirirken Hızır köşesinden yeşil sarıklı ve kaftanlı, eli asalı, ak sakallı bir adam belirdi. Aganm yanına sokularak kendisine:
— Murad istiyen adam beni takip
et!.. Dedi.
Selâmi Aganm yüz çizgilerinde umduğuna erenlerin ferahlığa okunuyordu. Seccadeden doğruldu. Sarı pabuçlarını aldı, uzun kaftanlı adamı takip otti. Penbo bir güneş ük ışıklarını şehre serperkon bu iki adam îshakpaşanın tenha yokuşundan A-hrrkapı caddesine indiler vc kapıdan sahüo çıktılar, ihtiyar adam Ağaya:
— Selâmi Selâmi! Dedi. Sen kırklara karışmak, murada ermek istiyorsun, duan kabul edilmek üzeredir. Fakat dünya ile ilgilerini kes-mlyenlerin bu camiada yerleri olamaz. Bu denl dünyaya pamuk ipligi-le, tek züyuf akçe ile bile bağlananlar kırklar safında yer alamazlar. Senin dükkânların, evlerin birçok a-karların vardır. Bunların hepsini satacak, paralarını koynuna koyacaksın iki gün sonra top kandilin altında yine buluşuruz. Allaha emanet
ol!...
Yeşil sarıklı ihtiyar Ahrrkapıdan Yedikulcyc kadar uzanan sur harici rıhtımın üstünde kaybolmuştu. Selâmi Aga göğsü sevinçle dolu olduğu haldo dükkânına döndü, tellâlları ça girdi- Hemen o gün dükânlannı, evlerini altına çevirdi.
Ayasofyanm terler dîye şöhret almış direğinin bulunduğu köşe
Ikl gün sonra altınları bir keten torba ile koynuna yerleştirdikten son ra yine top kandilin altına gitti, duasına başladı. Biraz sonra yine Hızır köşesinden yeşil sarıklı ihtiyar göründü. Beraber Ahırkapı sahiline in-diler, ihtiyar:
— Adem oğlu söylediklerimi yaptın mı? Dedi.
Selâmi Aga:
— Lebbeyk Sultanım! Fermanınızı yaptım. Her şeyi sattrm. Dedi ve koynundaki altın torbasını çıkartarak uzattı.
ihtiyar adam torbayı aldıktan son
— Bu sarı yuvarlaklar dünya bağlan ve vicdan dağlarıdır. Bu bağları bugün kırıyoruz. Dedi ve torbayı denize fırlattıktan sonra üâve etti:
— Şimdi seninle arkadaş olabiliriz Seni aramıza alabüiriz. Yalnız kırkların lûgatında (itiraz) ve (hayır) kelimeleri yoktur. Da? önüme muhabbet meydanına gidelim!...
Selâmi Aga bu meydanda kırk gün çile çekti, imtihanlar geçirdi. Kolâmi Aganm gördüklerini gördü. Kırkların kırk birincisi olmak istida dini gösteriyordu. Bir gece pirleri k ırklara: T *J
— Erenler! Dedi. Bu geceyi Aya-sofyada geçireceğiz!.
Erenler hep beraber mabede gittiler, ikişer rekât namaz kıldılar. Sonra mabedin kıble tarafında, sag köşedeki Fatihin yaptırdığı tuğla minareye çıktılar. Şerefede sıralandılar. Pirin gür sesi işitildi:
— Erenlerim şimdi birer birer i-simlerinizi söyliyecegim. Adı geçen her müridim sıra ile kendisini minareden aşağı atacak!..
Pir dikkat işaretini verdikten sonra ismi geçen her mürit kendisini şerefeden aşağıya bırakıyordu. 39 uncu 40 ıncı mürit de atlamışlardı Pir:
— Selâmi! Dedi.
Arkadaşlarının patır patır kaldırımlar üstüne serildiklerini işittikçe Selâmi Aganm ödü kopmuştu. Berk heybetli ve uyandırıcı ses birkaç defa daha tekrarlandı:
— Selâmi! Selâmi! Selâmi!...
Selâmi Aga şerefenin korkuluğuna sımsıkı yapışarak bir bacağını aşağıya sallandırmak istedi. Fakat cesaret cdemiyerek geri döndü. Ortada ne Pir kalmış, ne de onun sesi!...
Selâmi Aga imtihanı kaybetmişti. Sabahleyin sattığı dükkânınm yanındaki bozahanenin peykesine oturdu. Kötü ve korkunç bîr düşünceye
daldı. Kendi kendine:
— Beş param yok. Keşke gece kendimi minareden atsaydım da bu mahrumiyeti görmeseydim. Diyordu. Şimdi ne yapacaktı. Kalbinde unul-maz bir yara vardı. Müftiye giderek derdini anlatmak ve bir çare
aramak istedi. MUftüs - sikaJeyn Konyalı Zenbilli
Ali Efendinin Şehreminlndeki evine gitti. Derdini yandı, şif asını istedi. Ali Efendi elini oturduğu pöstekinin altma atarak henüz sulan sızan bir altm torba çıkardı ve Selâmi A-gaya uzatarak: ,
_ Al dedi! Bir daha tahammül edemiyecegin şeyi isteme!..
Bu; 6elâmi Aganm yeşil sarıklı ihtiyar tarafından denize atılan altm torbası idi.
ibrahim Hakkı KONYALI
im
Otomobil Çarparak Yaraladı
Abdül'kadir adında biri Ncca-tibey caddesinden geçerken kar. $ı taıaftan gelen şoför Muharremin idaresindeki Kırklareli 12 nv-marah otomobil kendisine çarpmıştır. Bu çarpma neticesinde Abdül'kadir muhtelif yerlerinden yaralanmış olduğundan tedavi altına alınmış, suçlu şoför yakalanmıştır.
3249
• |
26 . 4 . 941
,. w
VATAN
E
FER Di ye İC TiHAî
hadisem*
Çocuk Esirgeme Kurumuna Yapılan Teberrüler
A
rik
meriKa
(Ba*ı 1 incide) X/X
Ankara, 25 (A.A.) — Çocuk Esirgeme Kurumundan bildirilin i^tir:
Bağdattta yurd'daşlatıtmızdan Bayan Şcvkiye Kuntay 100 lira, istanbul Kandillide sigortacı Mus jtafa Ayflcaç 50 lira, Ankarada Bayan Hacı Cemile 40 lira, Ankarada hırdavat mağazası sahibi Trabzonlu B. Hakkı Gül 100 lira, Afganîstandaki yurddatşları-mazdan 309 lira 88 kuru?, Antal-yada Ali Konuk kızı İnci Konuk 100 lira, Keçiören Çocuk Yuva-sındaki yavrularm bayramlık ihtiyaçlarına sarfedilmek üzere
kuruma teberruda bulunmuşlardır. Çocuk Esirgeme Kurumu genel merkezi yurt yavrularına vaki ilgi ve muhabbetlerine alenî teşekkürlerini sunar.
MEVLÜDÜ ŞERİF:
Şeyhülislâm hacı Emin Paşa kızı rahmetli Bayan Emine Hase. nenin ruhuna hediye edilmek üzere yarın Beşiktaşta Sinanpaşa camiinde ve emekli kurmay albay Şükrü Ali Reyin refikası rahmetli Bayan Fıtnatın ruhuna hediye edilmek üzere Nişantaşında Teşvikiye.camiinde Mevlûdü Şe. rif okunacaktır.
Büyük Türk Gecesi
Türk Kültür Birliği başkanlığından bildirilmiştir:
Büyük Türk gecesi bugün 26/ 4/1941 tarihinde cumartesi akşamı Taksim Belediye gazinosun, da yapılacaktır. Salon saat 20 de açılacak ve prorframaj ise saat 2 I de başlanacaktır.
Bugünkü Millî Küm3 Maçları
Maskespor, İst. Sporla; Beşiktaş, Harbiye İle Karşılaşıyor
Milli küme maçlarına bugün ve yarın Şeref »tadında devam edilecek. Ankaranın Maskesporu ile Harbiye, Beşiktaş ve lstan-bufeporla karşılaşmak üzere » tanbula gelmiş bulunuyorlar.
Bugütı Maekespor İs*anbulspo.
ra, Beşiktaş da Harbiyeye karşı
oyn ayacak.
MasJkesporun bugüne kadar
eldığı neticeler ve lotanbulspo-run da elde ettiği muvaffakiyetli dereceleri gözönünde tutacak o-lursak müsabakanın galibi olarak genç Istanbulsporluları kabul etmek icap eder.
İstanbul şampiyonu Beşiktaşla Harbiye arasındaki maça gelince. Beşiktaşlılar son haftalarda pek de iyi bir durumda değildirler. Geçen hafta Ankarada yaptıkları müsabakaları güçlükle ka. za/vmjşJardjr. Buna mukabil Har. biyenin atak ve canlı oyunculardan müteşekkil bir takım olduğu söyleniyor. Bu vaziyet karşısında Beşiktaşın çok çalışması lâzım gelecektir. Ve maç ta tabiatile çetin olacaktır.
Yalnız biz burada bir noktaya işaret etmek istiyeceğiz. Deplasman maçlarının hakem'lerini bugüne kadar Ankara tayin etmektedir. AnkaTanın hakemleri bildirmemesi üzerine İstanbul Hakem komitesi toplanarak hakemleri lüendisi seçmiş.
Maskespor - İstanbul karşılanmasının idareci genç hakemlerimizden Serâmiye verilmiş bulunuyor.
Hakem komitesi bilmiyoruz ne gJbi bir düşünce ile bu intihapta hataya düşmüştür. Bugüne kadar birinci küme maçı bile idare etmemiş tecrübesiz bir arkadaşa böyle bir karşılaşmanın verilmesi ve tecrübeye kalkılması çok tehlikeli bir imtihan olacak-trr. Ve hiç şüphe yok ki, komite iyi bir şey yapmamıştır. Biz Hakem komitesinden böyle bir maça tecrübeli bir hakemin intihabını beklerdik. İki klübün mukadderatı mevzuu bahsoldüğu bir maçta herhangi bir düşünce ile hareket doğru olmasa gerektir.
İstanbul Futobl Ajanlığının bu husustaki tebliğini aynen aşağıya alıyoruz:
?
İstanbul Futbol Ajanlığından:
26.4.941 tarihinde yapılacak maçlar
ŞEREF STADI:
Saat 15 to îstanbulspor - Maskespor. Hakem: Selâml Akal, Yan hakem: Şazi - Muzaffer.
Saat 17 de Beşiktaş . Harbiye. Hakem: Halit Galip, yan hakem: Sa-mih - Sekip.
27.4.941 Tarihinde Yapılacak Maçlar
ŞEREF STADI:
Saat 13 Alemdar - Taksim. Ha-kem: Samih Duransoy, yan hakem: Muhtar - Nihat.
Saat 15 te îstanbulspor - Harbiye. Hakem: Şazi Tezcan, yan hakem: Feridun - Necdet.
Saat 17 de Beşiktaş - Maskespor. Hakem: Sami Açıköney, yan hakem: Halit Galip - Bahaettln.
Afrikad
a
(Bjm 1 İncide) *
Deseie önündeki dağlarda bulunan istihkâmları müdaıfaa eden İtalyan kuvvetlerini hezimete uğratmışlardır. Dük d'Aodte'ın kuvvetlerinin büyük kısmı burada son mukavemetlerini yapmakta idiler.
Habeşistanda Son Mukavemet
Noktaları
Hartum, 25 (A.A) — Düşman bombardımanına ve yollarda tesadüf edilen manialara rağmen İngiliz motorlu keşif müfrezeleri ileri hareketlerini tesri ede. rek Ambala'gi'ye doğru ilerlemektedir. Ambalagi'de, Keren gibi tabiî ve kuvvetli bir müdafaa ha*tı vardır vc burası Dessie'ye giden yola hâkimdir. Dessic'dc bulunan İtalyan kuvvetleri cenuptan gelen İngiliz kuvvetlerine karşı mukavemet etımeğe uğraşıyorlar. Amıbalagi ile Dessie'nin dü/fmanın son iki mukavemet merkezi olması muhtemeldir. Di. ğer mıntakalarda sükûnet vardır. Yalnız düşmanla daimî te* mas halinde bulunan Asosa ve Gumbeyla» mm takalarında keşif faaliyeti olmaktadır.
Libyada Mihver Kuvvetleri Londra. 25 (A.A.) — Vichy-de neşredilen bazı raporlara nazaran Lıbyada'ki Alman ve İtalyan ordusunun mevcudu 200.000 kişiden ibarettir. Mevcut iki zırhlı fırka ile 1200 tayyare de bu kuvvetlere dah.l bulunmaktadır. Almanlar evvelâ 60,000 kişilik bir ordu nakletmelerdir. Fakat daha sonra hava yolu ile mühim takviye kıtaları almışlardır. Tank larla kamyonlar, pazartesi günü filo tarafından şiddetle bombardıman edilen Trablu^garp limanı, na vapurlarla getiri|ımi?lir.
Termopi
(Başı 1 İncide) /=/
nız yaralı olaraık 45 - 50 bin zayiat verdikleri kabul edilmek za. ruridir.
^İtalyanlar, bu kadar zayiat vermemişlerdir. Ancak çeiklen I bir orduya karşı hareket yapmışlardır. İtalyanların, Almanlara nisbeten zayiatı pek azdır. Bunu, resmî tebliğlerinde de bildirmişlerdir. Yaralıların sayısı 6000 imiş. İtalyanların hemen hemen hiç bir muharebe kabul etmedikleri muhakkaktır.
«Vaziyeti hulâsa etmek icap ederse İtalyanlar bu muharebede uzun müddet müşterek zaferi ka* zanmışlardır...»
- Rad|yo Gazetesi -
Yeni Cephe de Yarılamadı
<rrLpir'deki Yunan kuvvetlerinin tesliminden sonra Yunanis-tandaki a sik eri vaziyet çok müp-hemle*imivtir. Hâlâ da müphem-liğini muhafaza ediyor.
<' Almanların, günlerdcrrberi, Yunanistandaki İngiliz kuvvetle-rinin gemilere binerek kaçtıkları. nı ilân ettikleri halde alınan haberlerde. İngilizlerin Olimpos dağından, düşmana ağır zayiat verdirerek çekildikleri ve yeni mev. zilerinde mukavemete devam ettikleri, müttefikler cephesinin hiç bir yerde yarılmadıgı bildiriliyor...*
- Radyo Gazetesi -
Berlin. 25 (A.A.) — Alman tebliğinde bildirildiğine göre Yu. nanıyta-nda, revirme hareketime yapılan bir hücum neticesinde* TermopİI geçidi işgal edilmiş ve düşman, uzun zamandanberi hazırlanmış bilhassa kuvvetli bir mevziden kovulmu*tur.
d iğin i söylemişlerdir.
?
Vaşington, 2 5 (A.A.) — Doğ
ru haber almakla maruf mahfillerden bildirildiğine göre Amerika donanması Atlantik üzerinde karakol gemileri dolaştırmak ta-savvurundadır. Bu gemiler İngiliz nakliye gemilerinin takip ettiği başlıca yol üzerinde Amerika ile İngiltere arasındaki mesafenin yarısına kadar gidip geleceklerden
Nevyork belediye reisi B. La Guardia'nrn Outa\Va'da irad ettiği nutuk Vaşingtonda çok manalı telâ'klki edilmektedir. B. La Guardia nutkunda Abıerikan harp gemilerinin İngiliz ve Kana. da vapur kafilelerini Atlantik ortasına kadar himaye edeceklerini söylemiştir.
Amerika Ordusu
«Amerika uzun bir harbe hazırlanmaktadır. Amerika harbe girsin girmesin yeni ve muazzam bir plân hazırlanıyor.
«En az bir zamanda 2 milyon, luk bir Amerikan ordusu teçhiz edilecek ve bunun iki misli bir ordu için dc teçhizat hazırlanacaktır...»
- Radyo Gazetesi -B. Roosevelt'm Mühim
t.oruşmelerı
Vaşington, 25 (A.A.) — B. Roosevelt dün Hariciye Nazırı B. Hull. Harbiye Nazırı B. Stim-son, Bahriye Nazırı B. Knox ve kiralama ve ödünç verme kanununun taifctkına /memur B. Hop-kıns'ic haftalık görüşmesini yapmıştır. Toplantı esnasında millî müdafaa işleri görüşülmüştür. Bununla beraber alınan kararlaT hakkında hiç bir şey ifşa edilmemiştir.
B. Roosevelt'in Başka Bir Karan
Vaşington, 25 (A.A.) — Reisicumhur B. Roosevelt Bulgaris-tanla Yugoslavya vc Yunanistan arasında harp mevcut olduğunu
ilân etmiştir. Bu suretle bitaraflık kanununun tahdidatı Bulga-ristana tatbik olunacaktır.
Telgraf, Telefon ve Ajans Haberleri
Almanlar Lımnıyj l Amerma
Yunanistanın Sofya Elçisi
Istanbula Geliyor
Sofya. 25 (A.A.) — Yunanistanın Sofya elçisi B. Pipinelis ile elçilik memurları bugün hususî bir trenle Varnaya hareket edecekler ve oradan bir Türk vapuru ile Istanbula gideceklerdir.
İşgal Ettiler
(Başı 1 incide) +
ren işgal edecekleri tehdidinde bulunmuşlardır. Vali talimat istediği zaman Yunanistanın şerefi icabı olarak vazifesini yapmak emrini almıştır.
Bu sabah saat 5 te tayyarelerin himayesinde Burniya limanına gelen askerî nakliye gemileri, asikcr kıtaları çıkarmağa başlamıştır. Adanın piyade ve polis, ten mürekkep küçük garnizonu saat 9 dan sonraya kadar mukavemet etmiştir. Yunan hükümetinin emri mucibince bütün Yunan memurları vazifeleri başında bulunuyorlar.
Yunan Dahiliye ve Emniyet Nazırı Maniadakis, Limni valisine aşağıdaki telgrafı göndermiştir:
Limni'nin zayıf kuvvetlerini seferber ettiğinize ve tayyarelerin himaye ettiği müstevlilere karşı muharebe yaptığınıza dair gönderdiğiniz rapor bütün Yu-nanistanı derin bir tarzda mütehassis etmiştir. İki imparatorluğa karşı harbeden şanlı memleketimizin millî menkıbesine yeni bir sayfa lâve ediyor ve Limninin müdafilerini şereflendiriyor Bu telgrafımın müdafilere iblâğını rica ederim.
Al
manlar
İki
İşleM;şgul
(Başı 1 İncide) */* «Buna mukabil Almanya Fransa-dan, İngiltere karşısındaki vaziyetini sarahatle tayin etmesi ve dö Gol taraftarlarile kati ve merhametsizce bir mücadeleye girişmesi talep e-dillyor.
«İspanyaya gelince: ispanyol gazetelerinin mihver lehindeki yazıları devam ediyor. Buna rağmen İngiliz . İspanyol münasebatı normal hattû dostanedir.»
(Radyo Gazetesi)
Irak Petrol His*
Beyrut. 25 (A.A.) — D. N. B : Irak parlamentosu, Iraklılara ait petrol hisselerinin hükümetten müsaade alınmaksızın, satılmasını yasa'k eden bir kanun kabul et-1 mistir.
Millet Meclisinde
Ankara, 25 (Telefonla) — Havagazi ve elektrik müeesesele. rinin idare vc işletmeleri hak/kındaki kanun layihasiie. İstiklâl Harbi malûllerine verilecek para mükâfatı hakkındaki kanun lâyihası Meclise verilmiştir.
Ayrıca Türkiye ile Almanya arasmdaki mübadelelere mütedair hususî arılaşmaya bağlı pro. tokol müddetinin iki ay daha uzatılması hakkındaki notalar da tasdik edilmek üzere Meclis ruz-namesine alınmıştır.
*
Ankara. 25 (Telefonla) — Büyük Millet Meclisi, gelecek mayısın 20 sine doğru yeni sene bütçesinin müzakeresine başlıyacaktır.
Meclisin pazartesi toplantısında, Vakrflar 1941 bütçosile Şilep Türk Anonim şirketinin mütebaki hisselerinin satın alınması için Denizyolları
mesi hakkındaki lâyihaları konuşacaktır.
Ankara, 25 (A.A.) — B. M. Meclisi bugün Şemsettin OUnaltayın baş kanlığında toplanarak Denizli mebusu Doktor Kazım Samanlının teşriî masuniyetinin kaldırılması talebi hakkında tayini muameleye mahal görülmediğine ait mazbataya ıttıla kesbedllmiş ve Kastamonu mebusu CclAl Bayar vc Hacer Diclenin, Ordu mebusu Ahmet İhsan Tokgö-zlin teşrii masuniyetlerinin kaldırılması hakkındaki taleplerin devre so. nıına bırakılmasına mütedair mazbataları tasvip eylemiştir.
B. M. Meclisi, bundan sonra jandarma eratı hakkındaki kanuna ek kanun lâyihasının ikinci müzakeresini yaparak kubul eylemiş ve pazartesi günü toplanmak üzere içti-
idareslne 268 bin Ura tahsisat veril- maa son vermiştir.
Vekiller Heyetinde Kabul Edilen Bir Nizamname
Ankara, 25 (Telefonla) — Vekiller Heyeti, devlet, vilâyet veya belediyelerce doğrudan doğruya işletilen müesseseler ve memleket rrrüdafaasile alâkalı iş yerlerinin murakabe ve teftişine dair harırlanan nizamnameyi ka.
bul etmiştir.
Devlet, vilâyet veya belediyelerce işletilen bilûmum fabrikalar, atelye ve imalâthanelerle.
tramvay, otobüs, şimendifer, mezbaha işleri, otel, lokanta, tiyatro Ve plajlarla bunlar gibi ekonomik bir kıymet ve mahiyet arzeden bütün resmî iş yerlerinde, ve hususî şahıslara ait olup ta memleketin emniyeti için lüzumlu maddeler yapılan diğer fabrika ve imalâthaneleri alâkadar eden bu nizamname bugünden itibaren meriyete girmiştir.
Taksiler Hakkındaki Kararın Kaldırılması Muhtemeldir
Ankara, 25 (Telefonla) — Benzin tasarruiu için konulan tak vida M an alman neticeler hakkında memleketin her tarafından gelen, normal zamanlardaki sarfiyatla, takıyidMtan sonraki sarfiyatın miktarını gösteren rakamlar üzerinde tetkikler yapılmaktadır.
Büyük şehirlerimizde vesaiti nakliye sıkıntısı doğuran bu tak-yidatın kaldırılması için bir çok müracaatlar vaki olduğundan
benzinden büyük bir tasarruf ya. pılmadığı anlaşılacak olursa bazı kayıtların kaldırılacağı söylenmektedir.
Bilhassa takside kullanılan o-
bom'ofa ili erin nekadar benzin sar-
fettiği araştırılmakta ve normal
zamanlarla aradaki farkın büyük
olmadığı anlaşılacak olursa tek ve çifl numaraların ayrı ayrı günlerde çalışması usulüne nihayet verileceği tahmin edilmektedir.
Bahriye Nazırı
(Başı 1 İncide) —
lc tetkikten sonra ezcümle şöyle demiştir:
Yardım Eşyalarının Batmasına
Müsaade Edemeyiz
«Hltler gönderdiğimiz harp levazımının ve gıda maddelerinin İngil-tereye varmasına müsaade etmemek tcdlr. Böyle hareket etmezse mağlûp olacağına şüphe yoktur. Biz de bu eşyaların Atlantik denizinde batırılmasına müsaade etmemek mecburiyetindeyiz. ÇUnkll böyle yapmazsak biz de mağlûp oluruz.
Bu Harp, Bizim Harbimizdir
«Bu harp, bizim harbimizdir. A-
merikan milleti totaliter milletlerinin galebesiyle nasıl bir felaket geleceğini farkcttiğl içindir ki. bügun iakip ettiğimiz siyasete varmak üzere ittihaz etmiş olduğumuz bütün tedbirleri ezici bir ekseriyetle kabul etmiştir. İnsanlar arasında müsavata müstenit bir adalet fikrinin galebesine düşmanlık edenlere karşı takibatımızı şiddetle ilân ederken kendimiz için çok esaslı telâkki ettiğimiz bu galebeyi elde etmek üzere her türlü fedakârlıktan çekinmemeği, yalnız diğerlerinden beklemek gibi korkaklık ve ahlâksızlıkla dolu bir hareket tarzı ihtiyar edemeyiz. Bizim erkekliğimiz ve İzzeti nefsimiz bu azim yükten bir kısmını da bizim yüklenmekliğimlzi icap etmek tedir.»
Geri Adım Atmamıza İmkân
Yoktur
Albay Knoks, bundan sonra bütün mefkureleri, usulleri ve müesseseleri kendisine taban tabana zıt bulunan totaliter hükümetlerin Amcrl-kayı tedricen ihata etmelerine sözü naklederek demiştir ki:
cBu hükümetler ayni zamanda a-çıktan açığa ve bir çok defalar bizim düşmanımız olduklarını ilân etmişlerdir. Bu hükümetler, aralarında bir Uçüzlü paktla bağlıdırlar ki, bunun doğrudan doğruya bize karşı yapılmış olduğunu hiçbir vakit sak-lamamışlardır. Geriye adım atmamıza imkân yoktur.
Dünya Harbine Katılmış Bulunuyoruz
«Biz bu dünya harbinin içine katılmış bulunuyoruz. Bger geriye çekilmeğe kalkışacak olursak ingiltere en büyük felâketler İçinde yuvarlanacağı için galip bir Almanya ile müttefiklerine tek başımıza Tcarşi koymak vc onlarla mücadele etmok gibi ezici bir yük altında kalmış o-luruz.*
Amerikayı İhata Zincûûnin Son Tokası
Albay Knoks, bundan sonra Amerikayı ihata zincirinin son tokasını Rusya ile Japonya arasında yak nida aktcdilmiş olan itilâfın teşkil ettiğini ve bu itilâfın Japonyadakl harp taraftarlarını kuvvetlendireceğine şüpheli olmadığını söyledikten sonra demiştir ki:
«Japonya ile Rusya arasındaki bu pazarlık bizim etrafımızdaki çemberi sıkıştırmakla beraber Rusyayı Hitler tarafından gelecek herhangi bir hücuma ayni derecede maruz bırakmakta ve buna mukabil Japon-yayı Rusynnm Uzak Şarktaki her hangi bir müdahalesi korkusundan kurtarmaktadır.
Almanyanın Dünyaya Tahakküm Hırsı
Albay Knoks sözlerini şu suretle bitirmiştir.
«Alman sevkulceyşl dalma dikkatli bir surette hazırlanmakta ve müessir bir tarzda tatbik mevkiine konulmaktadır. Bu sevkulceyşin gayeleri gün geçtikçe daha sarih bir surette meydana çıkıyor. Artık Almanların bütün dünya üzerinde bir tahakküm hırsı beslediklerinde kimse şüphe edemez. Mihver devletleri kendi projelerini şiddetle tatbik e-derek bizi dünyadan tecrit etmek ve nihayet yenmek gayelerini takip c-derken bizler ne vakto kadar bulutlar içinde yaşayacağız ve no vakte kadar şarkın bir halde duracağız?»
Salih Bozok
(Başı 1 İncide) == ftuadlycdcki köşkünde vefat etmiştir.
Salih Bozok, son günlerde hastalanmış ve yapılan tedaviye rağmen rahmeti rahmana kavuşmuştur.
Onaze.nl, bugün saat 2,25 trenilc Ankuraya nııklolunaruktır. Cenaze merasimi orada yapılacaktır.
Salih Bozok, 18HI senesinde Solâ-nlkte doğmuştur. Hıırblycdcn çıktıktan sonra, jandarmaya İntihap etmişti. MIHI Mücadelede Khedi Şef Ataturkün yaverliğinde bulunmuş ve 1023 te Bozok mebusu olarak Büyük Millet Meclisine girmiştir.
Sullh Bo/ok'ıın, Ebedi Şef Atatürkün ebediyete intikalinde kejfcllne kıyacak derecenle gösterdiği bağlılık heyecanı hatırlardadır.
Kendisine rahmet diler, ailesine tazlyctlcr sunarız.
ti. Hull'ün Nutku
(Rajji 1 incide) **
eyliycn milletlere karşı barbarlık devrinin bütün usullerini kullanan bir tasallut harbidir.
Kurbanlar Silsilesi Avusturya, Çekoslovakya, Po. lonya, Norveç, Danimarka, Ho-landa, Belçika. Arnavutluk, Lük-semburg, Fransa, Romanya, Macaristan, Bulgaristan ve Yugoslavya bu uzun kurbanlar silsilesini tenkil etmektedir.»
B. Hull muharebenin uzun müddet devam etmesi ihtimalini İşaret etJtikten sonra adalet, hürriyet ve emniyet mefhumlarının nihaî zaferi temin edeceklerine kat'ı bir imanı olduğunu söylemiş, bütün dinleyicilerini muvak_ katen gayrimüsait haberler geldikçe kolay, kolay ümitsizliğe düşmemeğe davet eylemiştir. İngıiterenin Mağlûbiyeti Bizim
İçin Bir Tehlikedir «Benim fikrimce bizim emniyetimiz, icra ve teşri kuvvetlerinin açık siyasetine tevfikan, İngiitereye vc umumî bir harp cereyanına mukavemet eden diğer mem leketlere tereddütsüz yardımda bulunmamızı âmirdir. İngıiterenin mağlûbiyeti ve açık denizlerin müstevli eline düşmesi, bizim kendi müdafaamız ve millî emniyetimiz için muazzam bir tehlike
yaratacaktır.»
Hull, bundan sonra, hâlen her türlü sulh yapma teşebbüslerinin şiddetle aleyhinde bulunmuştur.
Hull, îngiltereye yardımın herhangi bir mütecavizi Amerika Birleşik devletlerine hücuma sevkede-ce£l ihtimalini de bahis mevzuu etmiş ve demiştir ki:
«Hiç bir millet, Amerika Birleşik devletlerine, sırf kendimizi müdafaa etmek siyasetimizden dolayı hücum etmediği gibi, sırf onu teskine çalışacağımızdan dolayı da bizi rahat bı rakmıyacaktrr.
Hull. Almanların Manşı geçmiye muvaffak olamadıkları için Atlanti-gi gecemiyecekleri düşüncesini reddetmiş ve demiştir ki:
«Manşın geçUememcsine sebop, în gillzlerin Manşm kontrolünü muhafaza etmeleridir. Kahramanca mukavemet eden azimkar 40 milyon İngiliz, adalarını muazzam bir müsel-lâh Us haline getirmişlerdir, öyle bir üs ki. oradan durmadan dalgalar halinde deniz ve hava kudreti vasıtaları çıkmaktadır. Yolu kapatan deniz değildir. Yolu kapatan, înglllz deniz kudretinin ve ingiliz silâhları-nm azmidir. Eger mukavemet eden milletler denizler hâkitniyetlni kaybederlerse Atlantik bir mâni deg-U, fakat fatih İçin garbe dogTu büyük bir yol olacaktır.
Hull, sulhun şimdi yapılması icap ettiğini söyliyenlerln bu fikri etrafında mütalaalarını bildirmiş ve demiştir ki:
«Bunun mümkün olmasını arzu e-derim. Fakat deglştirilemiyecek bir vakıa böyle bir hal suretine mâni olmaktadır: taraflardan bir tanesi bizim düşündüğümüz tarzda bir sulhu yalnız arzu etmemekle kalmamakta, fakat kelimenin tam mânasile sul he inanmamaktadır. O taraf için. sulh, İlân edilmemiş bir halde içten içe yapılan harbe devama pratik bir perdedir ve bunu Fransa ve daha bir çok milletler, kendi felâketlerine olarak, görüp anlamışlardır. Bu sulh kelimesinin himayesi altında, o taraf, kin ve nifak saçmağa çalışmaktadır. O taraf, sulh halinde bulunduğu memleketleri, orduların esaret altına almak işini kolayca bltirinciye kadar zayıflatmak için bütün ekonomik hücum. İfsat ve mahalli kargaşalıklar vasıtalarını kullanmaktadır. Anarşi ve müîetlerin en iptidai hukukuna riayetsizlik karşısında vakit kaybcdılcmez.
Hull, sözlerini şöyle bitirmiştir: «Hürriyet, adalet ve emniyetin yeniden tefevvukunu temin edecek nihai zafere imanım vardır.»
Sovyet- Alman
(Bası 1 incide) X tutulan bu sırrın şu sırada ifşa edilmesi manidardır ve Sovyetler, topraklarından yabancı askerlerin geçmesine müsaade verdiği için Bulg-ristanı takbih, Yugoslavyayı teşci, ve Macarlstanı da tevbih etmiştir.
«Sonra, Almanların Yugoslavyaya tecavüzünden bir kaç saat evvel Moskovada bir pakt imzalanmıştır.
«Bellinde bütün bunlar gözdon geçirilerek mânasının ne olduğunun an laşılmasına çalışılmaktadır.
«Sovyet - Japon paktının İmzasından sonra vaziyette bir değişiklik olmamıştır.
«Japon gazeteleri, gittikçe daha az eseri memnuniyet göstermektedirler.
¦ Sovyetlerin, yardımda devam e-decoklerine dair Şan Kay Şek'e verdikleri teminat Tokyoda soğuk bir duş tesiri yapmıştır.»
'Rndvo Gn/.rtcsl)
Yunan
Faci
ıasının
içyüzü
(Başı 1 İncide) —
cobri yürüyüşler zaten gıdasız ve yorgun olan orduyu Ditirdi. Alman tazyikine karşı gösterilen mukavemetin mânasını anlamak için şunu daima hatırlamak lâzımdır ki. mukavemet e-den asker bu şartlara, teehizat-sız bir kaç fırka askerle en çok seksen bin Avustralyalı ve Yeni Zelandalıdan ibarettir.
İşte bu kuvvetler Almanyanın taarruz için hazırlanmış tü-menlerile boy ölçüşmüşler ve vaziyete hâkim kalmışlardır. Almanların bilhassa Olimp tarafında cepheyi çevirmek için yaptıkları büyük gayretler a-kim kalmış ve kendileri için büyük zayiat ile neticelenmiştir. Yunan ve İngiliz kuvvetleri dövüşe dövüşe ve düşmanlarına insan ve malzeme zayiatı verdi-re verdire bütün malzemeleri ile birlikte muntazam surette çekilmeğe muvaffak olmuşlardır. İnsan ve malzeme zayiatına hiç aldırmayan kuvvetli bir düş man karşısında bunu yapmış olmak cidden inanılmaz bir şeydir. Ancak mucize kelimesile vasrflandınlabilir.
Yunanlılar, Almanyaya karşı mücadeleyi kabul ettikleri zaman uzun müddet dayanamı-yacaklannı pekâlâ biliyorlardı. İşte millî şeref ve namus namına bunu bile bile mücadeleye atılmışlardır.
Ben cuma günü Atinadan ayrıldım. O sırada bile katiyen panik yoktu. Bütün halk vaziyeti normal buluyor ve sonuna kadar mücadele azminden vazgeçmiyordu.
Hattâ sonradan haber aldığıma göre, ben ayrıldıktan iki gün sonra, yani geçen pazar günü Atina sokaklarında gençlik teşkilâtı tarafından vatan hainleri ve Beşinci Kolcular a-leyhine şiddetli nümayişler yapılmıştır. Atinada türlü türlü garip rivayetler dolaşıyordu.
Bir aralık Beşinci Kol tarafından dolaştırılan rivayetlerin aslı olmadığı ve Bay Koçiyasın Yunan milli davasına tamamile bağlı olduğunu hâdiseler isbat etmiştir.
Almanlar, Atinayı bombardıman etmekten ve tarihi eserleri yıkmak mesuliyetini üzerlerine almaktan çekinmişlerdir. Yalnız Atinanm uzak mahallelerinden birine bir tek bomba düşmüştür. Buna mukabil Pire pek çok bombardıman edilmiştir. Pire limanında cephane yüklü bir vapura tam bir isabet olmuştur. İştial o kadar şiddetli olmuştur ki, on beş kilometre uzakta olmasına rağmen Atinada camlar kırılmıştır.
Vaziyet ümitsiz bir hal alınca Atinadaki ecnebiler kaçışmağa başlamışlardır. Küçük yelkenli ve vapurlarda yer bulmak için müthiş bir ihtikâr başgöster-miştir. Küçük bir motörle Sakız adasına gitmek için 120 bin drahmi gibi motorun kıymetinden fazla ücretler istenmiştir.
Bugün, yarm Atina tahliye e-dilecek ve Yunan hükümeti a-dalara taşınmış bulunacaktır. Bununla beraber Yunanistan, yine Yugoslavyadan mesuttur. Çünkü hükümet. Yunan arazi-sinden bir kısmına evvelden sahip kalacak ve kendi arazisinde mücadeleye devam edecektir, r
Mukavemete devam eden orduya gelince cepheyi gittikçe darlatarak kısmen vapurlara çekilmiye, kısmen de Mora yarım adasına geçmiye çalışacaktır.»
Ahmet Emin YALMAN
enızde
Akd
Tehlikeli Saha
ı n im 1 İncide) *=
nizde seyrisefaine tehlikeli mın-takanın genişletilmiş olduğunu bildiren AJmiıallık tebliği ile alâkadar olarak, bunun tebliğde ba_ his mevzuu edilen büyük mınta-kanın muazzam bir mayin tarlasına inkılâp ettiği demek olmadığı kaydedilmektedir. Bu malû mat, sulh halinde bulunan memleketlerin harp harekâtı tehlike-lcrile karşılaşabilecekleri bu mın-takaya girebilecek gemileri haberdar etmek için enternasyona. hukuk mucibince verilmektedir Daha evvel başka bir haber veril meden bu mın'takaya mavinle) dökülebilccektir.
VATAN
ı ı
Kesik Kol ve Bacak Cinayeti Failleri
Katil Olarak Yakalanan Kâzım Cesedi Parçalayıp Gömdüğünü Söylüyor
Bazı refik.lcıi'miz kesik kol ve kaçak cinayetinin tamamen aydınlandığını yazmakta iseler dc bunlar bir tahminden ibarettir.
Vakıa Kâzım, karısı Ayşe vc arkadaşları Boyabadlı Mehmet adında üç kişi suçlu olarak yakalanmış ve Kâzım suçunu itiraf et. *mi**se dc. Kâzımın cesedi gömdüğünü sövledigi arsada yapılan bütün araştırmalara rağmen ceset bulunamamıştır.
Kâzım cinayetini büyük bir soğukkanlılıkla anlattauş fakat, cinayetinin sebebini bir türlü söylememiştir.
Kâzım, maktul Mahmudun cesedini bir gece içinde parça parça eltığmi, ancak bu parçaları karanİ.Kta gömdüğü için yerlcri-[ftfj katiyetle hatırlamadığını söylemiştir.
Kâzımın cesedi «rörndiirn diye gösterdiği bütün yerlerde yapılan araştırmalar netice vermemiş ve cesed meydana çıkarılmamıştır.
Müddeiumumilik ve zabıta ce. setle basın bulunması için tahkikatına devam etmektedir. Cinayetin bir kıskançUk vc paraya ta. ma yüzünden işlendiği tahmin edilmektedir.
Katıl Kâzım on dokuz yaşında pejmürde kıyafetli bir ameledir. Kendisine cinayeti işlerken yardım eden karısı Boyabadlı Ayşe-dir. Dün zan altında bulunan Dıvrikli Reçit adında birisi daha yakalanmıştır.
Tahkrkata devam edilmektedir.
Belediye Zabıtasının Dünkü
Kontrolleri
Dun de belediye zabıtası şehir içinde belediye nizarplarına aykırı hareket edenleri yakalayarak haklarında lâzım gelen kanuni muameleyi yapmıştır.
Bu bakımdan, tramvay araba, lan yürürken atlayan üç kişi ce-lalandırılmıçvtır. 19 esnaf cezalandırılmış ve 15 muhtelif esnaftan yiyecek maddelerinden numune alınmıştır.
Bundan başka Eyüp]e Keresteciler arasında işleyen 3024 numaralı otobüs ikinci defa olarak I 7 yolcudan paralarını aldığı halde mukabilinde bilet vermediğinden yakalanmıştır.
Şoförün ve biletçinın hareketi tekerrür ettiğinden otobüsçü şıd-detle cezalandırılacaktır.
Muhtelif semtlerde bir sebzeci ¦ ve kasabın etJceteiz mal sattıkları garüidır^ünden haklarında pazarlıksız satış kanununa aykırı hareketten dolayı takibat yapılacaktır.
Astragan Mantodan Parçalar Çıkarmı§
Bundan bir rrrücfcdet evvel Ista vrin a adında bir kadın paraca sıkıntıda olduğu için 300 ika kıyın etkideki astragan mantosunu bir garaj sahibi Nikoya rehin
olarak \ etmiştir.
Parayı ödemesi lâzım gelen gün geldiği z arıtan kadm Nikoya giderek borcunu ödemiş ve mantosunu geri istemiştir. Fakat kadın mantoyu almca bunun küçü-1. düğünü farkefcmiş ve Nikoya bu mantonun kendi mantosu olmadığını söylemiştir.
Niko da bunun üzerine kadına:
— Sen şişmanladın da manto onun için küçüklü» dam» ve başından savmak istemiştir.
Istavrina, Nikonun emniyetini suiistimal ettiği ve emanete hıya. net ettiğini görünce mahkemeye müracaat ederek mantosundan | parçalar çıkarıldığını ve bunun tazminile Nikonun cezalandırılmasını istemiştir.
İkinci asliye cezada görülen muhakeme neticelenmiştir. Mahkeme Nikonun drrvnryeti suiistimal ettiğini subut derecesinde gördüğünden suçluyu iki ay hap-seae ve 150 lirayı tazmine mahkûm etmiştir,
iktisadî Haberler:
Toprak Mahsulleri Ofisi, em-! rinde çalıştırmakta olduğu Istan-; bul değirmenlerime olan mukavelelerini iki ay daha uzatmıştır. Yeni mukaveleye göre değirmenler haziranın yirmi beşine kadar devlet hesabına çalışacaktır.
İC Toprak Malhsulleri Ofisi, şimdiye kadar vücude getirdiği un «(boklarına son günlerde 60 bin çuval daha katmıştır. Un stoku yapmak üzere Belediyeye tahsis edilen bir milyon lira Toprak O-fisi emrinde bulunacak ve bu pa. ra ile Belediye hesabına yüz bin çuvallık bir «fok yapılacaktır.
^ Evvelki gün yapılan ihracat 310 bin liralıktır. Danimarka. ya tütün, Romanyaya fındık, zeytin, palamut, fıstrk ve balık gönderilmiştir.
İT Fiyat Murakabe komisyonu, mağazaların sınıflara ayrılması hakkındaki müzakerelerine
. devamı etmiş ve fakat müsbet bir
: karar verememiştir.
ir İaşe Müsteşarı Şefik Soyerv ayakkabıcılarla tek tip ayakkap-larla, ayakkabı imalinde kullanılan iptidai maddeler satan tüccarların yaptıkları bir toplantıda
/bulunmuş ve kendilerine bazı direktifler vermiştir.
•Jc Türk - Macar ticaret anlaşması için yapılan müzakerelerin mü ab et bir şekilde neticelendiği ve yeni anlaşmanın 20 milyon liralık mal mübadelesini temin edeceği Ankaradan gelen haberlerden anlatılmıştır^
rabıta Haberleri:
Apartımanın Üçüncü Katından Düştü Oldü
Istanbuldakı şaraıphanelcrden birinde müstahdem olup bir kaç gün evvel işinden çıkarılan Yor-go adında bir adam. dün Taksimde oturduğu apartımanın ü-çüncü katındam sokaktan gelip geçenleri seyre bağlamış ve bu esnada muvazenesini kaybederek üçüncü kattan caddeye düşmüştür. Yorgo imdadı sıhhî otomo-bilile Beyoğlu hastanesine kaldı-rılhuşsa da almış olduğu yaralar, dan hastanede ölmüştür.
Cesedi muayene eden Adliye doktoru Enver Karan defnine
ruhsat vermiştir.
Bir Kadın Yolda Öldü Fakat Ölümü Şüpheli Görüldü
Epi^velki gün cadde ortasında yürümekte olan bir kadına birdenbire fenalık gelerek bayılmıştır. Kadın, Haseki hastanesine kaldırılmışla da dün ölmüştür. Adliye doktoru Enver Karan ö-lümü şüpheli gördüğünden cesedi Morg* kaldırtimışıtır. Kadının hüviyeti şimdiki halde tesfbit edilememiştir.
Küçük Haberler:
Bir çok kümelerin meyva ve sebze hâine gitmek için kaybettikleri zamanı nazarı dikkate a-lan Haliç vapurları idaresi hâle
bir iskele yapmağa karar vermiştir.
Baltalimanındaki maruf Da mat Ferit yalısı ve korusunun ga. zino haline ifrağı Belediye tarafından kararlaştırılmıştır.
•jf Denizyolları idaresi, Bağdat vapurunu araba vapuru haline koydurmaktadır. İnşaatı yakında bitecek olan Bağdatla evvelce feribot şekline sokulan Halep vapuru İstanbul ile Yalova arasında yük nakliyatında kullanılacaktır.
Kömür fiyatlarının yükselmesi üzerine elektrik kilovatına cüz'î bir zam yapılması üzerinde, ki hesaplar neticelenmiştir. Zam talebi bir teklif halinde Nafıa Vekâletine bildirilecektir. Teklif kabul edîldjği takdirde tarifeye krlovat basma bir kuruş kadar bir zam yapılacaktır.
-jr Denizyolları idaresi Adalar, Anadolu ve Yalova hatlarının bahar tarifelerini mayısın birinci gününden itibaren tatbik edecektir.
BORSA
25 NİSAN 941
Kapan İŞ
1 Sterlin 5,21
Dolar 132,20
İsviçre Frc. 30,2025
Drahmi 0,9975
Peçeta 12,9375
Dinar 3,1530
Yen 31,1375
îsveç Kronu 30,745
EMuını ve Tahvilat
L ı.
1933 Türk borcu I 18 50
1918 İstikrazı dahili 21 80
1938 lkramıyeli 20 05
1933 İkramiyeli Ergani 10 00
1934 Sivas - Erzurum 19 13
1932 Hazme Tahvilleri 61 00
1934 » » 15 50
1936 > » 29 50
1938 » > 52 00
Anadolu Demiryolu Tahvili 41 20
Demiryolu Mümessil Senet 39 20
T. C. Merkez Bankası 103 00
Osmanlı Bankası 26 00
T. İş Bankası (Nama muhar.) 9 25
Şirketi Hayriye 26 00
Türk Altını (Reşat) 27 75
Türk Altını (Hamit) 26 75
Türk Altını küçük (Hamit) 26 65
"irk Altını küçük (Aziz)
! Anadoluya Gideceklere
\Istanbul Vilâyetinin Tebliği
1 —
2 -
istanbul Vilayetinden tclılig edilmiştir:
Karadeniz iskele ve istasyonlarına gidecek beyannameye tâbi yolculardan ilk kafileye dahil olanların hareket günleri ile saatleri vc binecekleri rıhtımla inecekleri iskeleler aşağıya yazılmıştır. Nakliyata 1 Mayıs 941 perşembe günü başlanacaktır.
1 Mayıs saat 18 (AUmu) Galata 15 den 4 11 (Dahil) No. ya kadar
1 Mayıs saat II (Tırhan)
2 Mayıs saat II (Ankara)
3 Mayı» »aat 18 (Aksu)
»
»
»
1121 don 1431 (Dahil) No. ya kadar 1422 den 1821 (Dahil) No. ya kadar ll.-> ılın 6Ü2 (Dahil) No. ya kadar
5 Mayı» saat 18 (Aksu)
Ö Mayı» suat 14 (Tırhan)
6 Mayıs saat 18 (Ankara) 8 Mayıs saat 18 (Aksu)
î) Mayı» «aut 18 (Tırhan)
G93 den 800 (Dahil) No. ya kadar
891 den 1180 (Dahil) No. ya kadar 18'ii drn 1859 (Dahil) No. ya kadar
2161 den »113 (Dahil) No. ya kadar
1861 den '.'160 (Dahil) No. ya kadar
2115 den 2580 (Dahil) No. ya kadar
11 Mayıs saat 18 (Ankura)
2581 den 2818 (Dahil) No. ya kadar
Zorıgulduftu Ftlyns, Karabük. !m-ııırtpasa, Eskipazar, Deniz Yolu.
Incholtıya
lııeholuya
Zongulda&a
Atkaraıa, Kurşunlu, Komucak, Günlüye, Ildı/.ın, ispari, Çankırı, l>< m/ Yolu.
Zonguldaga
Çankırı, Tliney, Kalecik, Irmak
Bartın, Amasra, Kuracaslle, ( I-dc, Ayancık.
Samsuna.
Sinop, Gerzo
(Samsuna)
Ladik, Havza, Hacıbayram, A-masyu. .
(Samsuna).
Havza, Turhal, Zile. Yıldızeli, Çarşamba, Deniz Yolu.
Dağda, Denizde, Her Yerde
Bu ve Bundan Sonraki Gidecek Olanlar için
3 — Her aileye kara yolu için kırmızı vc deniz yolu için dc mavi biletler hazırlanmış ve birer de vesika
numarası vermiştir. Vesika numaraları esas olup bütün muameleler bu numara ile yapılacaktır. Ve sevke tâbi ailelerin daveti dc yine bu vesika numarasile yapılacaktır.
4 — Her aile elindeki biletlerin taşıdığı vesika numaralarının dahil olduğu kafilenin davet gönünü ge-
rek kaymakamların yapacağı tebliğlerden gerek gazetedeki ilânlardan öğrenmeli vc o gün o saatlerde behemehal Galata rıhtımında eşya ve ylyeceklcrilc beraber hazır bulunmalıdırlar. Her aile beyannameyi verdiği kazaya müracaatla biletlerini hemen alacaktır.
Her aile götüreceği eşyanın başka eşyalarla karışmamasını temin için denk veya sandıfı üzerine biletlerin taşıdığı vesika numarasını okunaklı vc büyük rakkamlarla yazacaktır.
Yolcular kamilen güverte yolcusu gibi seyahat edeceklerdir. Kamaralara parası ile de olsa yolcu alın-mıyacaktır. Kamaralar yolcular için hastahanc olarak kullanılacak vc gemide «VUonın raporuna nazaran hasta olanlarla hamile veya emzikli kadınlar kamaralara meccanen yerleştirilecektir. Yolcular % seyahat müddetince yiyecekk/rİni kendileri beraberlerinde götüreceklerdir. Vapurun kantininde mevcut yiyeceklerden para mukabilinde istifade edilebileceği gibi yalnız sıcak çorbaya münhasır olmak üzere imkân nisbetinde; istiyenlere çorba verilebilir. Kamarada yatırılan hastalara keza parası mukabHin-de doktorun tavsiye edeceği yemekler yaptırılır. *
8 — Zonguldaktan ve Samsundan trenle dahile gidecek yolcular için bu limanlara muvasalatları günü saat 18 de trenler tahrik ettirilecektir.
o —
6 —
7 —
Aç kalmaz, işinden olmazsın
Tavuk ve et suyu ile mamul bir adet
ÇAPAMARKA
Hububat komprimesile 24 saatlik kalorinizi temin edersini;
Büyük bakkaliye mağazalarında vardır.
Baş, Diş Nezle, Grip, Romatizma
vraljı, Kırıklık ve Bütün Ağrılarınız» Derhal Keser
abında günde 3 kaşe alınabilir. TAKLİTLERİNDEN SAKININIZ HER YERDE PULLU KUTULARI ISRARLA İSTEYİNİZ.
26Nisan CUMARTESİ Akşamından itibaren
TfirUye Cnmfrnrljjil
TAKSİM KRİSTAL BAHÇESİNDE İl Ziraai Bankası
Tanburî Salâhaddin Pınar ve Kemanı Necati Tokyay'ın
Iştirakile memleketin en maruf musiki san'atkârlarını b'tr arada dinleyiniz.
Bayanlar Sazendeler
S U Z A N Piyanist : FEVZİ ASMANGİL
NEZİHE Klarnet , ŞÜKRÜ TUNAR
CAN Udi s SELANİKLİ ABDİ
FAİKA Kanun : İSMAİL GÜZEL YUVA
NADİRE Hanende : AKSARAYLI YAŞAR
MEVHİBE Hanende : HAMİD DİKSES
Müessesenin gösterdiği büyük fedakârlığa rağmen fiyatlar gayet ehvendir.
SÎ9aLda" Matine: Konsomasyon 27,5 Kr
Pek yakında büyük sürprizler. Tel: 40099
Kanılın? tarihi: 1888. — Sermayesi: 100.000,000 Türk kraai-
Şube ve ajans adedi: 286. Zirai ve ticari her nevi banka muameleleri. Para biriktirenlere 28,000 lira ıkramıyo veriyor-
BULMACA
I
h
5
t
7 1
3
te
ft
Beyoğlu Vakıflar Direktörlüğü İlânları
Bedeli keşfi 1200 lira olan Tophanede Nusrctiye camii minarelerinin külhanlarının inşası açık eksiltmeye konulmuştur. Teminatı muvakkate 90 liradır.
Açık eksiltme 7 Mayrs 941 tarihinde Beyoğlu Vakıflar Müdürlüğünde ihale ve müzayede komisyonunda saat 15 te yapılacaktır.
Bu gibi minare inşaatı yapmış olan müteahhitlerin şartnameyi almak üzere her gün İstanbul Vakıflar Başmüdürlüğünde Başmimarlıga müracaatları. (3139)
n neona nca
tL&il
ft
h
E
Soldan Safca: 1
mevki - Tuzak 2
Bogaziçinde bir Anadolu yaka-
sında bir yazlık - Nota 3 — Yazı vasıtalarından - Tabii felûket 4 — Çok iyi - Yüz 5 Ö£üt 6 — işaret -TUrkiycde memnu bir çalgı 7 — Dikiş vasıtalarından - Alpın iki harfi -Naz 8 — Sıfat edatı 9 — Sinema perdesi - dahil 10 — Reklâm . Bir is tifham - Nida 11 — İçme - Bir sayı Yukarıdan Aşağıya: 1 — Oyun kağıdı - Ayı yuvası 2 — Soru - Mey nıenctli 3 — Yağma - Yemek 1 — Fikir - Açıktan açığa 5 — Yarım -Şart edatının kısaltılmış ve kalınlaş-Urılmışı 6 — Ayni iki harf . Bir devletin reisi 7 — Ayni iki harf -Bütün - Kasık 8 — Meydana getirilen şeyler - Bir hayvan 9 — Fesat karıştıran 10 — Kâinat . Devlet teşkilâtından biri, 11 — Tren - Büyük zil.
DÜNKÜ BULMACANIN HALLİ holdaıı Sağa: 1 — Matahari - An 2 — Usul usul 3 — Sirayet - Kat 4 — Adak - Adi 5 — Kelâm . Afet 6 — Akide 7 — As - İradesiz 8 — Eldiven 9 — Aba - Faal 10 — Si -Belli - Ek 11 — İle - Ta - El.
Yukarıdan Asa&ıya: 1 —Musakka
- Asi 2 — Aside -.Sebil 3 — Turalı
- La 1 — Alâka - İd 5 — Huy . Ma rifet 6 Asel - Kavala 7 — (Ba) rut
- İdeal 8 — İl - Adenli 9 — Kafes 10 — Amade - Sel 11 — Titizlik.
Yalova Kaplıcaları İşletme Müdürlüğünden
Yalova kazası dahilinde 88 numaralı idareye ait plâj binası 1 haziran 911 tarihinden itibaren mevsimlik olarak açık arttırma ile kiraya verilecektir. ]
Taliplerin 5 Mayıs 1941 pazartesi günü saat 13 te kaplıcada idareye
müracaatları. (3248)
Ziraat Bankasında kırmbaralı ve fhbarsız tasarruf hesaplarmda en az 50 lirası bulunanlara senede 4 defa çekilecek kur a üe daki plâna göre ikramiye dağıtılacaktır.
4 adet 1, 4 » 5»0
4 »
liralık 4.000 lira |J
» 2.800 v
250 » İrOOO »
100 » »000 » 11 160
100 adet 50 liralık 5,000 lira 120 » 40 » 4,800 »
» 20 » 8,300 »
Adapazarı Asliye 2 İnci Hukuk Hâkimliğinden:
Müddeialcyh — Adapazarı Çark caddesinde Gazhane sokağında 36 No. lı hanede Kenan karısı Nermin özses: Kocanız Kenarım aleyhinizde ikame ettiği boşanma davasının arzuhal sureti ve yazılan davetiye gösterilen adreslerde bulunamamış olmanızdan tebliğ edilememiştir. Mahkeme salonuna talik edilen arzuhale karşı tebliğinden bilitibar on gün zarfında cevap vermediğiniz ve davetiyede yazılı 16.5.941 tarihinde muhakemeye de gelmediğiniz ve vekil de göndermediğiniz takdirde kanunen muktazi muamele yapılacağı ilân olunur. (3274)
DOKTOR
HGfiUORONİ
Cm inönü Nimet Ablc gişesi önündeki muayenehanesinde her gün luurtalan kabul eda* Tel 24131
VATAN Onetul
!LAN il YATLARI Kuruş
Ballık maktu olarak
1 İnci Sayfa Santimi
2 » » »
3 » »
4 » » » ft >- v
6 » »
75C 500 350 300 100 75 50
Dr. tS. de
T A R A N T 0
DAHİLİ HASTALIKLAR
(Mide ve Barsak)
MÜTEHASSISI
Tünel Şahdeğirmenl Sok. No. 5
Tel. 49206 2 den 6 ya kadar
40
DİKKAT: Hesaplarındaki paralar bir sene içinde 50 liradan ğı düşmiyenlere ikramiye çıktığı takdirde % 20 fazlasile verilecektir. Kur'alar senede 4 defa, 11 mart. 11 haziran, 11 eylül,
11 Birincikânunda çekilecektir.
inhisarlar Umum Müdürlüğünden
DOKTOR-KtMYAOEB
CEVAD TAHSİN
İDRAR - KAN - KAZURAT
vesalrenin tahlillerini yapar. Di
t'AflVOİU orsasında TeJ. 23334
I — Şartname ve plânı mucibince «1> adet kazan bacası açık eksiltme usulile yaptırılacaktır. II — Muhammen bedeli merdivenli <5350> merdivensiz <4650> lira muvakkat teminatı «401,25» veya «348,75» liradır.
III — Eksiltme 2/V/941 cuma günü saat 14 de Kabataşta levazım ve
mübayaat şubesindeki alım komisyonunda yapılacaktır.
IV — Şartname sözü geçen şubeden parasız alınabileceği gibi plân da
görülebilir, * > "
V — İsteklilerin eksiltme için tayin olunan gün ve saatte % 7,5 güvenme paralarile birlikte mezkûr komisyona müracaatları.
(2988)
Devlet Demiryolları İlânları
Muhammen bedeli (6693) lira olan (22) kalem ölçü aletleri 5/Mayıs' 1941 pazartesi günü saat 15.15 de kapalı zarf usulü ile Ankarada idare binasında satın alınacaktır.
Bu işe girmek isteyenlerin (501,98) liralık muvakkat teminat ile kanunun tayin ettiği vesikaları ve tekliflerini ayni gün saat 14,15 e kadar Komisyon Reisliğine vermeleri lâzımdır.
Şartnameler parasız olarak Ankarada Malzeme Dairesinden, Hay, darpaşada Tesellüm ve Sevk Şefliğinden d ı&t'.lacaklır. (3046)
Sahibi ve Neşriyat Müdürü: AHMET EMİN YALMAN Basıldığı Yer; VATAN MATBAASI