Başmuharriri:
Ahmet Emin YALMAN
VATANEVÎ — Oaftalotta. Molla Fenart a. 83 Telefon: «4186 — TcAyraf VATAN İst.
2 7 NÎSAN 1941
PAZAR
Yalova Kaplıcaları
1 MAYISTAN
itibaren Açılıyor
Fiyatı: 5 Kuruş
SİYASÎ SABAH GAZETESİ
Yıl: I — Sayı: 244
(3187)
v
Milli Şefimiz İsmet İnönü'nün
Çocuk Esirgeme Kurumuna İltifatları
Çalışma Takdir Buyruldu
Ankara, 26 (A.A.) — Millî Şef İsmet İnönü, Çocuk haftası münasebetile Çocuk Esirgeme Kurumu Başkanı Dr. Fuad Umaya aşağıdaki telgrafı göndermişlerdir:
«Çocuk haftası münasebetile Kurumun hakkımda izhar ettiği necip duygulara teşekkürlerimi ve verimli çalışmalarından dolayı takdirlerimi bildiririm.»
Başvekilimizin Teşekkürleri
Ankara, 26 (A.A.) — Başvekil Doktor Refik Saydam, Millî Hâkimiyet bayramı ve Çocuk haftası münasebetile yurdun her tarafından aldıkları tebrik telgraflarından dolayı teşekkürlerinin ve karşılıklı tebriklerinin iblâğına Anadolu A-jansını tavsit eylemişlerdir.
J
Apaçık Konuşalım
Şeref ve istiklâlimize aykırı herhangi talepte bulunmak, bizimle göz göre harbi aramaktır. Hükümet, bu noktadaki katî azim ve kararını, lâfla değil, fiille ifade etmekle meşguldür.
Yazan. Ahmet Emin YALMAN
A-lmanyanın Ankara Büyük Elçisi B. Fon Papen'in
memleketine yaptığı seyahat günün başlıca konuşma mevzuudur.
B. Papen, bir, iki gün sonra buraya geldiği zaman ne gibi bir haber getirecek? Bu suale cevap arayanlar çoktur.
Bir gazetecinin ilk vazifesi, halkın en çok merak ettiği meselelerden bahsetmektir. Ben de bir, iki gün evvel Ankaraya gidince <B. Fon Papen acaba ne cevap getirecek?» sualine cevap aradım.
Bir bnktıriı M, Ankaranm her vakitki rahat havasında en küçük bir değişiklik, ortalıkta en hafif bir telâş eseri yoktur. Sebebi de pek basittir. Ankara-da hüküm süren kanaate göre. ortalıkta kendi bakımımızdan hiçbir yeni vaziyet, tetkike muhtaç hiçbir yeni mesele yoktur.
Bizim berrak surette çizilmiş bir yolumuz vardır. Bu yolun hedefi emniyet ve istiklâlimizi tam surette korumaktır. Levanten muhitinin bozguncuları, filân ve falan hâdise dola^nsile bizim ufak tefek fedakârlıkları göze alacağımızdan, bir uzlaşma ve anlaşma zemini hakkında şu veya bu adımı atacağımızdan bahsetmekten geri durmazlar.
Halbuki Ankaranın millî siyasetindeki manavı anlıyanlar için böyle iddialardan gülünç bir şey tasavvur edilemez. Şeref ve istiklâlimizden en küçük bir fedakârlık vapılabileceği yolunda bir düşünce, hiçbir Türkün dimağında bir saniye için bile misafir olamaz. Almanlara karsı en küçücük bir zaaf ve fedakârlığın, diğer hudutsuz fedakârlıkların zarurî hareket noktası olduğunu Ankara pek iyi bilir. Bunun için fedakârlık yapmak şöyle dursun, istiklâle uzaktan, yakından dokunan bir mesele üzerinde konuşmıya bile tahammülü yoktur.
Almanlar da. Türkiyenin hiç kimsenin âleti olmıyacağını, kendilerine karşı hiçbir tehdit teşkil etmediğini, fakat buna karşı şeref ve istiklâlile alâkası olan meselelerin ağza alınmasına bile razı olmıyacağını pek iyi bilirler.
Diğer taraftan hükümetimiz, dünyanın asayişsiz haline bakarak, hariçten tecavüze uğramak ihtimallerini mümkün görmüştür. Tecavüze sonuna kadar mu kavemet kararını iptidadan vermiş, ona göre tedbirlerini almıştır. %
Hükümetin bu azim ve kararını vakit vakit ilân ve teyit etmesine hiçbir sebep yoktur. Tecavüz ihtimaline karşı askerimiz zaten hazır beklediği gibi. hâdiselerin inkişafı karşısında hükümetimiz yeni yeni tedbirler de almıştır.
Hükümetin, şeref ve istiklâlimize aykırı olan her talebi bir harp sebebi diye telâkki ettiğini ve bunu takip edecek her tecavüze silâhla karşı duracağını bundan daha katî. daha canlı bir şekilde ilân etmesine imkân
var mı? Böyle bir fiilden daha ivi bir şekilde meramı ifade e-decek bir lâf bulunabilir mi?
Her memleket gibi bizde de her türlü idealden mahrum ken di tatlı canından başka bir şey düşünmekten âciz bir bozguncu ve kozmopolit döküntüsü bulunabilir. Memleketin mukadderatı hakkındaki kararlarda böyle bir döküntünün söz hakkı yoktur. Nitekim İstiklâl Mücadelesinde de bu gibiler: «Deli misiniz ?»diye bağırıp çağırmışlar, fakat tenezzül edip te kulak veren olmamıştır.
Türk milleti, istiklilaiz bir hayatı, mânevi ve maddi mâ-nasile ölüm sayar. Değil yalnız tek başına Almanya; İngiltere ve Amerika da dahil olduğu halde bütün dünya bugün bir araya gelerek bizi, tam istiklâle avkın bir hareketi kabule davet etse yapacağımız şey, silâha sarılıp sonuna kadar dövüşmektir. İstiklâl Mücadelesinde aşağı, yukarı bunu yaptık.
İstiklâl davamızın hiçbir gizli, kapaklı tarafı yoktur. Al-manva da bizim azim ve kararımızı biliyor. Bizim tecavüz niyetinde olmadıkımıza ve sözümüze güvenileceğine de emindir. Bu takdirde ister tyıeün, ister varın şeref ve iştialimize avkın bir talepte bulunmanın harp demek olduğunu ve bövle bir harbin mesuliyeti de kendi üzerinde toplanacağını en katî bir şekilde bilir.
Ham ihtimallerinin önüne geçmek istiyor musunuz? Bunun biricik yolu. millî birlice dört elle sarılmak, hükümetin istiklâli korumava dayanan demir eibl sivasetine el birliği ile sarılmak ve istiklâle tecavüz ihtimali karşısında her fedakârlığı intidadan göze almaktır.
Hükümetle beraber bütün vatandaşlar da Almanlara bu kanaati verir, en küçük şünhe-ye ver bırakmazlarsa sulhun muhafazası ve iki memleket a-rasındaki münasebetlerin berraklaşması ümidi kuvvetlenir. Fakat birliğimizin tam olmadığına, hükümetin kararına bütün milletin şevkle sarılmadığı-na dair Almanlara en küçük bir ümit verirsek sulhun tehlikeye düşmesine söz pöre yol açarız.
Diyelim ki, Almanlar, kendilerine ait bazı plânların icabı olarak, bizimle harp risklerini göze almışlardır. Zanneder misiniz ki, yumuşak başlı görünmek suretile böyle bir plânın önüne geçebiliriz? Elbette değil... O zaman plânlarına daha fazla cesaretle bağlanırlar.
Sözün kısası şu: Korkaklık, tereddüt, bozgunculuk harp ihtimalinin önüne geçmez, buna yol açar. Şeref ve istiklâlimize dokunulmazsa zaten mesele yoktur. Dokunulursa harp muhakkak olduğuna göre bozguncuların, korkakların, beşinci kola bilmeden âlet olanların yaptığı iş, Türk hudutlarını bekliyen Mehmetçiğe arkadan kurşun sıkmaktan başka bir şey değildir.
Ahmet Emin YALMAN
Hâdiselerin Edebiyat
|Yazan: Yakup Kadri KARAOSMANOĞLU
ilk Yazı Yarınki Sayımızda
Kıymetli üstad Yakup Kadri KARAOSMANOĞLU gazetemize devamlı ve muntazam surette yazı yazmağa başlıyor. İlk yazısı yarınki sayımızda intişar edecektir.
Yakup Kadri, bugünkü bütün alâkaların günlük hâdiseleri içinde taplandığını takdir ediyor. Bunun için gazetemizdeki yazılarında hâdiselerin çerçevesinden uzaklaşmamak niyetindedir. Takat hâdiselerin her günkü cereyanı içinde çoğumuz gözlerimizi dar ufuklara dikip duruyoruz. Yakup Kadri, ayni hâdiselere geniş bir sanat ufkundan bakacak, bize hâdiselerin insanca mâna ve münasebetlerini göstererek gözümüzü gönlümüzü açacaktır.
Artık Ingiltereye değilse bile İngiltere yakınlarına harp gemileri
edilmemek lâzım gelen Amerilto ticaret gemileri
himayesinde getirileceğine şüphe Nevyork rıhtımlarında
Dessie de
Son Günler
A
me
rikalıl
arın
Şehrin Dış Müdafaa Hattı Sarıldı
Kahire. 26 (AA.) — İngiliz limumî karargâhının tebliği:
Trabluagarpta, Tobruk mınta-kasında düşman tecemmÂileri isabetli ve şiddetli topçu ateşimiz sayesinde muvaffakiyetle dağıtıl, mıştır.
Sollum'un civarında devriyeler ve topçularımızın faaliyeti arttırılmıştır. Düşmana çok ağır zayiat verdirilmiştir.
Habeşistanda, Dessie şehrinin
civarında harekât devam etmek-(Uevaraı Sa. 5, SU. 4 te) X
Üç Kafalı
Yüzde 83 ü
Amerikanın Harbe Gireceği Fikrinde
B. Roosevslt Kafile Ve Devriye Usullerini
İzah Etti
Yıl
an
?
B. Roosevelt
Albay Lindbergi Böyle Tavsif Ediyor
Vaşington, 26 (AA.) — B. Roosevelt, dünkü gazeteciler toplantısında yatıştırıcı siyaset takıp eden Amerikalılara hücum etmiş ve bunlar arasında Lindberg'ir.
bulunduğunu söylemiştir. B. Roo. (Devamı Sa. 5, SÜ. 2 de) /=/
Groenlând'ı Mihver İşgal Etti mi Etmedi mi?
Nevyork, 26 (A.A.) — Gallup enstitüsü tarafından yapılan anketin verdiği neticelere göre, Amerikalıların yüzde 83 ü harp bitmeden evvel Amerikanın harbe gireceği fikrindedir. Bu
(Devamı: Hy 5. su. S te) *=#
Berline
Kırkıncı Akın
Kiel de Tekrar Bombalandı
Londra, 26 (A.A.) — Salahiyetli kaynaklardan öğrenildiğine göre, İngiliz tayyareleri dun gece Berlin U-zerlnde uçmuşlar ve Alman hükümet merkezine bombalar atmışlardır Bu, İngiliz tayyareleri tarafından Berlin üzerine yapılan 40 inci akındır. Bundan bir evvelki akın geçen hafta perşembe günü yapılmıştır.
Trablus Bombalandı
Kahire. 26 (AA.) — İngiliz hava
kuvvetleri* umumî karargâhı tara-(Devamı: S a. 5, SU. 6 da) **
Cebelitarık Müdafaası
Lord Halifaks
Roosevelt'in takbih ettiği Lindberg oğlile birlikte
Lord Halifaks Diyor ki:
Müttefik Ordular
Almanlara Insancd ve Mühimmatça Ağır Zayiat
Verdirmelcsizin Bir Karış Toprak Feda Etmemişlerdir.
Atlanta, 26 (A.A.) — îngiltercnin Birleşik Amorikndaki büyük elçisi Lord Halifaks, Atlanta barosunda (Devamı: Sa- 5, SU. Öte) /§/
Her Cepheden
Hücumlara Karşı Durmaya Hazır!
Cebelitarık. 26 (A.A.) — Dun askerî kumandanlık kalenin mûdafaasile alâkadar talimler yapılacağını ve bunların bir kaç gün devam edeceğini bildirmiştir. Halk bu manevralara iştirake (Devamı Sa. 5. SU. 1 de) *
Ege adalarının vaziyetini gösterir harita
Termopil
İngilizler Tarafından Terkedildi
«Yunanistandaki İngiliz kıtaları Termopil hattından çekilmiş, lerdir. Şimdi Atinanın 50- kilometre mesafesinde bulunan bir başka hafrta mukavemet göstermektedirler.
«Termopil hattından daha geniş olan bu hatta uzun müddet dayanabileceklerini zannetmiyo. ruz.
«İhtimal ki burada bir müddet mukavemet gösterdikten sonra Mora'ya atlayacaklardır.
«Eğer buraya çekilmeğe muvaffak olurlarsa az bir kuvvetle uzun müddet müdafaa edebilirler. Mütear.rrz kuvvetin Korent kanalını aşması pek güçtüjr.
«Evvelce dediğimiz gibi müttefik kuvvetlerin buraya geçmesi şarttır. Bakalım harekât nasıl inkişaf edecektir...»
_ Radyo Gazetesi -
Almanlar
Ege Adalarını
Ve Midilliyi Isaal Ettiler
şga
"Bugün, Londra radyosunun verdiği bir habere göre, Almanlar Semendre,
Taşoz, Limni ve Midilli adalarını işgal etmişlerdir.,,
(Radyo Gazetesi)
-o
ispanyaya gidip dön söylenen B. Hess
Salih Bozok'un Cenazesi Ankaraya Gönderildi
Vefatını dünkü sayımızda teessürle haber verdiğimiz Bilecik Mebusu Salih Bozok'un cenazesi rrtrhu-ııııın Suadiye vapur iskelesi yakınındaki evind ı 13,45 te kaldırılmış, araba ile 11 lydarpajja garı- — ^» r ¦ na getirilerek o-^F"**£r radan kalkan y-J^% ı 1.25 trenlle An-^f
karaya gönderil-£*'m £ mistir.
Garda İstanbul Vali vo Belediye Reisi Lûtli Kır-dar, örfî İdare komutanı Ali Rrza Artunkal İstanbul Kum .adanı İs.
hak Avni, Emniyet Müdür Vekili Salahaddin Korkut, şehrimizdekl mebuslar, vilayet ve parti erkanı ile
merhumun dostlarından mürekkep büyük bir kalabalık bulunuyordu. Cenaze eller üstünde vagona nakledilmiş, gönderilen bir çök çelenk h*r do vagona yerleştirilmiştir.
Tren hareket e-derken askeri bir kıta ve bir polis müfrezesi merhuma İhtiram resmini ifa etmiştir. Cenaze Ankarada merasimle defnedilecektir, öğrendiğimize göre Salih Bozok, Ankarada Nuri Conker merhumun kabri yanma defnedilme sini vasiyet etmiştir.
B. Hitler
Yugoslavyaya Ansızın Geldi
Maribor, "Yugoslavya,, 26 (A.A.) — Hitler, bugün ansızın Maribor'a gelmiştir.
Yunan Kabinesi Giritte
Atina, 26 (A.A) — Yunan matbuat bürosu bildiriyor:
Nazırlar meclisi dün Giritte bir mahalde ilk toplantısını yaparak muhtelif günlük teşrii meseleleri halletmiştir.
Von Papen
Hafta Sonuna Kadar Kalacak
Berlin, 26 (A.A.) — Yanres-mi bir kaynaktan bildiriliyor:
Beri inin siyasi »mahfillerinde beyan edildiğine göre, Almanya-nın Anlkara büyük elçisi B. von Papen dün Berlinde bulunuyordu.
B. von Papen'in hafta sonuna kadar da Berlinde kalacağı zannediliyor.
GÜNÜN SESİ
En Kuvvetli Tarafımız
Yazan: REŞAT NURİ
Bazı ağır hastalıklar vardır ı <, udun adın» terakkileri karşısında telaş ve korkuya kapılmamanız kabil değildir. Fakat doktorunuzun İlmine, tecrübesine, ahlâk ve dikkatine tanı emniyetiniz varsa hu telâş ve korkunun yarıdan eok fazlası gitmiş demektir. İşkencelerin en büyüğü olan şüphe ve kararsızlıktan, ne tarafa başvurmalı kay-Kusundan kurtulmuş bulunursunuz.
Dünya bulu mı karşısındaki bu-
günkü halimizi buna benzetmek mümkündür. Başımızda bir tehlikenin kanat gerdiğini görüyoruz. Fakat bizi bu tehlikeye karşı koruyacak kuvvetin daima uyanık olduğundan*ve her şeyi en iyi bir tarzda karşılayacağından şüphemiz yoktur.
Aramızda İrer şeyi daima oldu-£urulun daha fazla kara görmiye mütemayil zayıflar ve sinirliler vardır. Bunların vakaları görüş tarzında sizinle ihtilâfları, münakaşaları olabiliyor. Fakat başımız-daki hükümet meselesinden .söz a-çılıncu İstisnasız hepsi sizinle ittifak ediyor:
— BasımızdakUerin memleketin hakiki menfaatini müdrik tam mu-va/encll ve cesur insanlar olduğu-* ııa eminiz.
(Lütfen sayfayı çvvirina)
I
V \ T A M
Z7 . 4 . <KT
Avrupa da
m@ınnı
Nasıl Geçti
Güç Hal İle Tebareke Cüzüne
Çıkan Talebe
Yazan Rebla Tevllk BAŞOKÇU
Telif ve tercüme hakkı tamamıle mahfuzdur
— 11 —
Ne yazık ki bütün bu büyük merasim, ziyafetler, el öpmeler, hocalar, imamlar, benim üzerimde hiç bir iyi tesir bırakmamıştı. O günden i-tibaren kilise cumiinin karşısındaki Hoca Faik Efendinin mahalle mektebine gidip gelmiyc başlamıştım. I Mektebin kirliliği, çocukların bir düziye baş kaşımaları, burun karıştırmaları. Hoca Efendinin elinde bir kamış kalemle ara sıra çocukların ellerine vurması bana bu mektebi hiç sevdirmemişti. Küçük kafamın içinde bunun böyle devam edemiye-ceğini hissetmiştim.
Mektebe başladıktan bir hafta geçmeden mektep çantasmdakl cüzler yırtılmağa başlamıştı. İlk günlerde bunu geçip çocuğun dikkatsizliğine verdiler, birkaç zaman sonra da haylazlığına ve mektebe gitmek tetememesine hükmettiler. Hoca Fa ik Efendinin uzun kamış kalemi benim ellerimin kemiklerini de epeyce sızlattı. Eve geldiğim zaman da annem beni türlü türlü cezalarla tehdit etti. Netice hiç do değişmiyordu. Daima her yeni kitap yarım saat içmeden yırtılıyordu.
Nihayet beni mektepten almağa mecbur oldular. Bu defa Hoca Faik Efendi bana ders vermeğe eve geliyordu. Adamcağız çok asabi, sertliği ile meşhur bir hoca idi. Yine be nim ruhumun isyanr yatışmıyordu. Elifba cüzü bitmiş, şimdi ammo cüzü başlamıştı. Fakat cüzü yırtmakta ayni intizam devam ediyordu.
Babam:
— Daha küçüktür, belki ilerde devşir.
Dedikçe annem:
— Nafile bu kız okumıyacak. aonra ne yaparız? Diye cidden yese kapılıyordu.
Güç hal İle tebareke cüzüne kadar eriştik. Fakat artık annemin bu cüz yırtılmasına tahammülü kalmamıştı. Herkesten 'her taraftan bana nasıl bir tahsil çaresi bulacağını araştırıyordu. Ben de artrk altı yaşına girmiştim.
Blrgün beni Darülmuallimat mek tebinc götürdüler. Fakat annemin gözü orasını pek tutmadı:
— En iyisi, diyordu, bir iyi kadın hoca tutup bir kere daha evde tecrübe edelim. ]
Annem o gün muallim mektebinin müdüründen mektebin en iyi hocalarından birisini bize tavsiye etmesini rica etmişti. Müdür efendinin odasında otururken odaya erkek gibi tayyör giymiş, başı örtülü sarışın bir hanım girdi. Müdürle birkaç kelime konuşup çıktıktan sonra annem:
— Affedersiniz Müdür Bey, şimdi buradan çıkan hanım muallime mi. dir? Dedi. Müdür:
— Evet. fakat o yüksek sınıf mu allimeeidir. Bu kadar küçük çocuğa ders vermez. Dedi.
Ben pek bilmiyordum, ama şu kurşuni tayyörlü hocayı annemin ba na tutmasını içimden diliyordum.
Müdürün menfi cevabı üzerine an nem yine ısrar etti:
— Beyefendi, kendisile bir kere görüşsek, belki ikna ederiz. Ne gibi şartlan varsa ben kabul ederim. De
Bu İsrar üzerine bizi müdürün ya nmda bir boş odaya aldılar. Ve kurşuni tayyörlü hoca hanımı oraya çağırdılar.
Müdür anneme hoca hanımı takdim ettLDarülmuallimatın en değerli yükîsek hocalarından biri. İsmi de Reşide Hanımdı. Recide Hanım Rus yanın cenubunda Kazan şehrinde doğmuş, Rusyada üniversiteyi ik-
mal etmiş ve sonra TUrkiyeyc gelip muallim olmuştu. Müdür Hoca Hanımın birçok meziyetlerine ilaveten: • — Hoca Reşide Hanım, Fatma Aliye ve Emine. Semiye Hanımlar gibi meşhur edibeler de yetiştirmiştir. İnşallah bu küçük hanım da öyle çalışkan olur. Diyordu.
Annem pek ümitsiz basını sallıya-rak:
— İnşallah efendim. Belki Hoca Hanımın sayesinde çalışmak hevesi gelir. Diyordu.
Muallim mektebinden çıkarken Hoca Reşide Hanımın haftada iki kc re bize gelip gece kalması, ve her gelişte iki ders yapılmasına karar verilmişti.
Ben o gün ilk defat okuyacağım için içimde bir sevinç duydum.
Bu, gayet temiz giyinmiş, muntazam kurşuni tayyörün içinde pek kıvrak görünen, yaşlıca, sert bakışlı, fakat yüzü gülen, sarışın hocayı pek beğenmiştim.
Daha o haftanın başında Hoca Reşide Hanım derso başlamak için bize gelmişti. Ders odasında kapı kapanıp yalnız kaldıktan sonra beni yanına çağırdı. Sağ elini omuzu-ma koydu. Sol elile de sağ elimi tutarak sert bakışlarını gözlerime dik
I :
— Bak, kızım. Dedi. Ben senin kadar küçük yaşta bir kıza ders vermeye hiç alışık değilim. Fakat annenin Israrı üzerine seni yetiştireceğime söz verdim. Ben sana güveniyorum. Bu işe beraber bağlıyoruz, yine beraber bitireceğiz. Çalışkan bir talebe olacağına sonra beni utandırmıyacagına bana söz verir misin?
Eğer bütün evin İdaresi benim elime verilmiş olsaydı, bu kadar gurur duymıyacaktrm. Hocam bana inandığını söylemiş ve yolumuzdak'. mesuliyetin yarısını bana emanet etmişti.
Yüreğim sevinçten çarparak:
— Evet, dedim.
Sonra anlamıştım kl mesuMyeti bana brrakana ve bana inanmış olana ben bir esir gibi bağlanacaktım.
Hocama verdiğim bu eeveH beni uzun tahsil senelerinde âdeta «ipnotize» etmişti. Aramızda acr hiç bir vaka olmadı.
Nihayet bir gün hocam beni Da-rülmuallimata götürmüş, imtihana koymuş ve birinci derecede bir diploma aldırmıştı. O gün darülmualli-matın ihtiyar müdürü vaktile haylazlığını işittiği âsi küçük kızın bugün çarşafa girmiş mahcup bir küçük hanım olduğunu görünce:
— Vallahi, Hoca Hanım, galiba siz gocukları büyül yeıck okutuyorsunuz, demişti.
Fakat benim tahsil senelerim hocam için ne kadar holay olmuşsa an nem için de o kadar üzüntülü geçmişti. Annem hiç bir zaman hana karşı, itimat göstermemişti. Tahsilin ilk Uç. dört senesinde beni muntazam surette her gün birkaç saat ders odasına kapatırlar, kapıyı da üzerinden kilitlerlerdi. Buna da sebep benim bebeklerime pek fazla düşkün olmamdı. El içlerine ve bebeklerime esvap ve çamaşır dikmeye bayılıyordum. Annem:
— Bir kız çocuğunun dikiş, el işi bilmesi iyidir, fakat terzi olacak değilsin, her şeyden evvel derelerine çalış!
Diyor ve elimde yine bebek esvap lan diktiğimi görse çok öfkeleniyor du.
(Arkası var)
Türti milletinin bugünkü hu sızmaz milli birliğini meydana getiren en bUyük âmil hükümete olan bu emniyettir.
Miıiı göstermedin böyle nazik bir zamanda bunun aksi de mümkündü. Umumi harpte olduğu gibi memleket, babında kavak yelleri eaen kumandanlar, muvazeneniz ü-toplstter, yeni iktidar mevkiine geçmiş komitacılar elinde de bulunabilirdi ve o zaman dışardaki tehlikeden ziyade onların yanlış hareketlerinden korkarak biribiriuıl-ze girebilirdik.
Türk milleti İçin en büyük bahtiyarlık odur ki, dünya buhranı bizi inkılâbımızın en olgun bir devrinde, kendimizi kâfi derecede topladığımız, harp ve sulh hakkında en doğru fikir ve duygulara sahip bulunduğumuz bir zamanda yakalamıştır. Daha büyük bir tali eseri olarak ta İnkılâbı yapmış ve bir İstiklâl Harbinin bütün tecrübele-
rini geçirmiş olan nenlln tam kemal yaşında, İş başında bulunmasıdır. Ordumuz bu evsafta bir kumanda heyeti Idareslndedir. Genelkurmay Reisimiz bütün dünyanın en büyük bir meslek otoritesi olarak tanıdığı bir askerdir. Başvekil yirmi küsur senelik İnkılâbın nabzını bir İlim adamı dlkkutl ve bir mi.m, adamı llıtlmamlle mütemadiyen temiz ellerinde tutmuş bir
teşkilâtçıdır ve bunların ........ı.
ordu ve idare İle beraber on sekiz milyonun kafa ve kalb hareketlerinin de mutlak nâzım ve hâkimi bir Milli Başbuğumuz vardır kl, İstiklâl Harp ve Sulbünü yaptığı maharet.', büyük kalkınma hareketimizi idare etmiş ve bütün bu büyük ve nazik işlerde Allah bir gün bize onun sendelediğini göstermemiştir.
Bu hengâmeden mutlaka yüzümüzün akıyla çıkacağız.
REŞAT NURİ
Un Tevzsatındaki Yolsuzlukları İaşe
Müsteşarı Tetkik Ediyor
Belediye Kooperatifi Müdürü Dün Toprak Ofisi Müdürlüğüne
Davet Edilerek Kendisinden izahat İstendi
e lû n t
Perakende un tevziatında yapılan yolsuzluklar hakkındaki neşriyatımızın a lâik alı makamlar
ve 'bilhassa cehrimizde bulunmakta olan İaşe Müsteşarı sayın Bay Şefik Soyer tarafından nazarı dikkate alındığını ve keyfiyetin lâyık olduğu ehemmiyetle tel'kikine (ballandığını sevinçle öğrendik.
Haber aldığımıza göre, sayın müsteşar ihtiyaç sahiplerine yapılacak perakende tevziat işinde mutavassıt bulurun asını, halkın menfaati bakımından zararlı gör. mekte ve bu isin de Ofis tarafın-
d.m darc edilmesini tercih etmekledir. Bu münasebetle Toprak Mahsulleri Ofisinin pek yakında bu ışı deruhde etmesine ve muhtelif yerlerde açtıracağı depolarda tevziata başlamasına muhakkak nazar ile bakılmaktadır. Ofis, bu İş için yapılacak teşkilât ve hazırlığın hitamına kadar, İstanbul Belediye memurları kooperatifi un tevziatına devam ede-çektir.
öğrendiğimize göre Kooperatif müdürü Haydar Bcrkman. Toprak Mahsulleri Ofisi imüdürü .tarafımdan dün çağuttırılmıs, kendisinden yapılan yolsuz «atı-
şın tarzile fiyat hakkında bazı istizaha t ta bulunulmuştur.
Dün, Lîmnidis 'kardeşlerin 14 lira yedi kuruş fiyatla satışa başladıklarını yazmıştık. Fakat, bu fiyat öğle vaktine doğru yine değişmiş ve bir çuval un üzerindeki kıymet 14 lira 42 kuruşla 14 lira 32 'kuruş arasında temevvüçler göstermiştir. Bu arada Haliç Defterdarında simitçi Halilc verilen üç çuval un 14 lira 42 kuruş üzerinden hesap edilmiş ve yine bas-tırılamadığı beyanile fatura verilmemiştir.
Dünkü sayımımda yazdığımız veçhile, kırmacılık yapmıyan ve
şimdiye kadar münhasıran perakende un satışı ile meşgul bulunan şehrimizin küçük un tüccarlarından bir kaçı, bu İşle meşgul bütün esnaf namına tanzim ettikleri 'bir istida ile İaşe Müsteşarı Bay Şefik Soyere müracaatla, perakende un satışının eskisi gibi yine kendileri tarafından yapılmasına müsaade edilmesini istemişler ve ayni mealde Toprak Mahsulleri Ofisi müdürü Bay Vahdiye de bir istida vererek bu hususta delâlet ricasında bulunmuşlardır. Ofis müdüriyetinin, esnafın bu dileğini Ticaret Vekâletine bildireceği öğrenilmiştir.
Istanbulu Terk
Edenler
Kaydedilenler Muhakkak
Gid
kb
r
Kendi arzularile Istanbulu ter-kedecek olanlar hakkındaki Istan, ¦bul Vilâyetinin tamimi dün kaza. lara gönderilmiştir.
Deniz yolile nakliyat bir mayısta başlayacağına göre, kayma-kamhklarca biletler derhal tevzi edilecektir. Denizyolları idaresi bir karışıklığa meydan vermemek için her türlü tertibatı almış bulunmaktadır.
Bazı ailelerin beyanname verdikleri halde birinci parti ile gıt-rnek istemedikleri görülmüştür. Yapılan listeler vapurların haddi istiabisine ve herkesin gideceğine göre yapıldığından, gitmemek isteyenlerin gitmeğe mecbur tutulacakları tabiî görülmektedir. Çünkü bu vaziyet dahilinde git-miyecek olanların yerleri boş kalacak ve nakliyatta ilerisi için güçlük çekilecektir.
Beyanname verip te listeye girenlerin nakilleri zarurî addedilmektedir.
-o-
19 Mayıs Bayramı Merasim
Programı
Pazartesi sabahı Vilâyette bir toplantı yapılarak 19 mayıs bay-ratmı hazırlıkları üzerinde bir görüşme yapılacak ve merasim programı tetbit olunacaktır.
Kazalardaki Hava Denemeleri
Hazırlıklarını ikmal eden kazaların hava denemeleri yapılmaktadır. Ayın otuzunda Kartalın hava denemesi yapılacaktır. Beyoğlu, Kadıköy, Beşiktaş kazaları henüz hazırlıklarını bitiremediklerinden deneme günleri belli değildir.
Nakil Vasıtaları
Kamyon Ve Otobüs Sahibbri Fırsattan Ist.fade Ederek ihtikâra Sapıyorlar. Bunların Kontrolü Lâzımdır
Alınan huberlero göre Trakya şehirleri İle İstanbul arasımla kamyon ve otobüslerle eşya nakliyatı yapan yazıhaneler, son gün lento fiyatlarını nazarı <iiku.ii. çarpa* ak bir şekilde arttırmışlardır. Evvelce kilosuna âzami olu-rak İki kurun İstenilen herhangi bir eşyanın bugün sekiz kuruşa naklinde İstiğna gösterilmekte, lıattâ on kuruş istenilmekte olduğu söylenmektedir. Başlıyan bu nakliye pahalılığı, Marmara havzası dahilinde ve Karadeniz boğazı haricinde bulunan yakın (»kelelerle İstanbul aracında nefer yapan motor vcaalr küçük deniz nakil \asıtalanna da dirayet ermiş-
v__
tir. Bu hatlar üzerindeki ticari nakliyata alt navlunların ücretleri tesbit edilmiş olduğu halde, vasıta sahipleri, bilhassa şu günlerde diğer eşya nakillerinde bu ücret tarifesine riayet etmemekte ve
eşya sahiplerinden çok fazla ücret istemektedirler.
Dün, matbaamıza müracaat c-den Edirneli Hasan Başer adında bir vatandaş Erdeğc naklettirmek
İstediği yedi yüz kilo ağırlığında ve on bir uVnk içinde bulunan cv eşyası için yüz yirmi lira İstenildiğini söylemiş ve bu hususta a-lûkadar makamların na/an (rikkatlerini celbe t memlzi istemiştir.
Genişledikçe
Batmak Mukadderdir
ir arkadaş anlatıyordu:
— Bir gün bir ördek
avına gittim. Doğrusu avın bu çeşidine, ağızdan kulaklara dol. ma tavsiyelerle yeni heves etmiştim. Sazlarla kaplı bir arazi-ye girdim. Ördekler kendilerini gösterdiler. Heves veren bir av. bazların arasından iler lıy erek ava yaklaşmağa çalıştım. Adımımı attım. Once farkına varmadım. Bastığım yer bir batak-lıkmış. Beklerken, beklerken gömülmeğe başladım. Ter göbeğimden başlayarak yukarı doğru yükseldi, htrafıma bakındım. Beraber gelen arkadaş, lar çok uzakta. Bağırsam sesimi işittıremiyeceğim. Aman kurtulayım diye kendimi zorlayarak bir adım daha attım. Saha genişledi ve yeni bir batış başladı. Aman, gayret, kendimi bu sefer daha zoriadım, kurtuldum zannederken attığım adım daha yumuşak bir yere gömüldü, içine girdiğim sahayı genişlettikçe batıyordum. Ikınıyor, sıkmıyor, bacağımı kurtarır kurtarmaz bir adım daha atıyordum, fakat bu adımımı atmamla beraber etrafımda genişleyen saha içinde batmam bir oluyordu.
Anladım ki geri gelmek imkânı yok, ilerledikçe ve sağlam
toprakla aramdaki mesafeyi genişlettikçe diz, bel, göğüs derken bataklık boğazıma çıkacak ve nefesimi kesecek...
Başka bir arkadaş dayana
.1
İhracatımız
Artıyor
İki Günlük İhracat
778,176 Lira
Son iki gün zarfında yapılan ihracatın kıymeti 778,176 liraya, miktarı da 2 milyon 296 bin 523 kiloya baliğ olmuştur.
Romanyaya 4 79 küsur bin kilo pa^ruk, 105 bin kilo nohut, 13,100 kıla torik lakerdası, 10
bin kilo iç fındık. 19.990 kilo yerfıstığı, 47 bin kilo taze balık. I lan ve ancak haneten tedariki ka-
¦
mı yar ak onun sözünü kesti:
— Mihver misin ya mübarek! Ya bat ta kurtulsunlar, ya imdat iste de kurtarsınlar! _KÖR KADI
Memlekette Ecza-buhranı \ oktur
Ankara, 26 (Telefonla) — Yaptığım tahkikata nazaran memlekette tıbbi ecza stokları olmadığı için 1-lâç bulma imkânsızlığı mevcut olduğu hakkındaki haberler tamamile asılsızdır. Sıhhat ve içtimai Muavenet Vekâleti memleketin ihtiyacı o-
İnal z Profesörün Konferansı
S.
4
4 bin küsur kilo kuru balık, 38 bin beş yüz küsur kilo zeytin tanesi, 50 küsur bin kilo palamut, Bulgaris^ana 32 bin küsur kilo zeytin tanesi, Italyaya 10 bin kilo kuzu derisi, İsviçreye i milyon kilo pamuk küspesile 50 bin kilo ku"i koyun derisi, Çekyaya 83 b'r Uüsur kilo anason, Slovakya-
y» ,00 bin kilo susam ve Almanya,a da 853 bin kilo pamuk çe-kırH'^l gönderilmiştir.
Londra Üniversitesi Terbiye [ talebeleri hazır bulunmuşlardır.
İkinci konferans 28 nisan pazartesi günü saat I I de yine ayni salonda ingilizce okuyup yazmak mevzuu dahilinde verilecektir. Bu konferanslarda ingilizce lisanile uğraşanlardan arzu edenlerin de bulunabileceği memnuniyetle ha, ber alınmıştır.
profesörü ve Terbiye Enstitüsü mümessili profesör Hanley tarafından dun Eminönü Halkevi konferans salonunda İngiliz lisanı hakkında çok faydalı bir konferans verilmiştir. Bu konferansta bütün ingilizce muallimlerile Üniversitenin Yabancı Diller mektebi
Peynirciler Zam Talebinde Bulundular
P^3*nir tüccarları, Fiyat Murakabe komisyonuna müracaatla yine zam talebinde bulunmuşlardır. Peynirciler, evvelce tesbit edilmiş olan fiyatlarla bugün için satış yapmağa imkân olmadığını iddia etmişler ve delil olarak ta, bu seneki mahsullerin daha pahalı ve müşkül şartlar altında temin edilebildiğini ileri sürmüşlerdir. Komisyon, yapılan bu talep
ve iddiayı, gösterilen delilleri varit ve haklı bulmamış, bu hususta yeniden tefkikat yapılmasına karar vermiştir. Bu tetkikatın ne. ticesine kadar peynir yine eski fi-yatile satılacaktır.
bil olabilen her nevi ilâçları ticaret muahedelerine birer madde halinde koydurmakta ve bunları memlekete ithal ettirmektedir. Nitekim bu suretle bozulması imkânı olmıyan bir çok tıbbi ecza fazlasile memleketimize ithal edilmiş bulunmaktadır. Diğer taraftan memleketimizde yapılmakta ve yapılması kabil olmakta bulunan ilâçlar da döviz çıkmasına mânı olunmak için hariçten getirilmemektedir. Alâkadar makamlar ilâç bulamama keyfiyeti hak kındaki şayiaların memlekette yapılan ilâçların yerine Avrupa ilâçları istiyenler ve memleket üâçlarmı tercih etmiyenler tarafından çıkarıldığını tahminde bulunmaktadırlar.
T A K V i
27 MSAN 911 PAZAR AY: 4 - GÜN: 117 - Kasım: 171 Rumi: 1357 — NİSAN: 14 HİCRİ: 13Ü0 — RcbiUlevvcl: 30
\ AKİT
GÜNEŞ:
ÖĞLE:*
İKİNDİ:
AKŞAM:
YATSI:
İMSAK:
ZEVALİ EZANI
6.06 10.06
13.12 5.13
17,01 9.02
19,00 12.00
21.10 1.12
4,12 8.13
Manderleyln kendine mahsus sakin ve rahat bir hali vardı. Bu dam altında, bir keder veya elem de sokulsa göz yaşı bile dö-kuİM Manderley'ln bu Hakin halini hiç bir ıjey bozamazdı. Solan çiçekler erteni neneye açacak, kuşlar yeniden yuvalarını yapacak, Ağaçlar taze çiçeklerle donanacaklardı.
Topraktan yükselen kokular yine etrafa yayılacak, böcekler ve arılar yine havada uçuracaktı. Leylâklar vo hanımellerl, beyaz manulyalar yemci; odasının |>enccrclcrl ö-nünü süsüyecekU. Deniz sahile vuran dalga-larllc ve daima ayni ahenkle gidip gelecek U.
Maksim hâlâ uyuyordu. Kendisini uyun-dumuyordum, önümüzde uzun ve yorucu bir gün vardı. Londraya gidecektik. Bu seyahatin Konu acaba ne olacaktı? Bunu henüz bilmiyorduk. Uzakta Londranın bir
tenha mahallesini folzl tılç tanımıyaıı, fakat mukadderatımızı elinde tutan Baker İsmindi bir adam vardı. Bu anda o da bizim gibi uykudan uyanıyor, esniyor, geziniyor ve mutat İşlerini görüyordu. Pencerenin ö-¦ nııı-ı. ıı ayrıklım vc banyomu hazırlamaca başladım. Bütün bu hareketlerimi bir mu-klm- gibi yapıyordum. Banyoyu su İle dolduruyor, sileceğimi hazırlıyordum. Her u-ıım bugün benim için hudutsuz bir kıymeti vardı.. Bajıyomu yaptım. Odaya giyinmek üzere tekrar geldiğim zaman kapının önünde bir ayak «esi duydılm. Yuvaşçu unah-
tar kilidin İçinde hareket etti. Sonra Adımlar uzaklaştı. Bu MIsIh Dümen* idi. Bizi kilitlemeği ihmal etmemişti. Ayni ayak ses terini, anahtar gürültüsünü aksanı da İşlt-mlştim. Kapıyı vurmaduıı usulcacık bl/.l kllltlemlştl, şimdi de açmıştı. Bütün bunlar bana acı hakikati hatırlattı.
n i 111 tnılım. Maksimin banyosunu da hazırladım, Hizmetçi Klarls çayı getirdi. Maksimi uyandırdım. Evvelâ yüzüme hayretle, tıpkı bir çocuk gibi baktı sonra buna kollarını uzattı. Çayımızı İçtik, sonra banyo yapmağa gitti. Ben yine ayni makine gibi hareketlerle bavulumu hazırlamağa başladım. Belki Londrada gece kalmağa mecbur olurduk. Bavula Maksimin bana he diye ettiği fırça takımlarını, bir gecelik, bir sabahlık terlikler, bir de yedek elbise İle bir çift pabuç koydum. Bavulumun ne kadur garip bir hail vardı.
Sunkl uzun senelerdonheırl dolabın içinde kalmış gibiydi. Halbuki ben buraya geleli ancak dört ay olmuştu. Gümrükten geçerken tebeşirle bavulun üzerine bir Işuret
yapmışlardı. O da hâlâ duruyordu. Bir kösesinde de Montekarlodakl bir konsere ait biletler vardı. Bütün bu hatıralar hayatınım bambaşka bir safhasına alt şeylerdi, sanki simdi başka bir âlemde imlşlm gibi bir his duyuyordum.
Odanı, terkedllmeğe mahkûm olan bütün başka odalara benziyordu. Masanın üzeri boşalmıştı. Yerde ince kağıt parçaları ve sicimler vardı. Yataktan karma karışık ve bomboştu. ıı.m ini n- nemli ve buruşuk bir halde yere atılmıştı. Şapkamı da giydim, artık bir daha yukarı çıkmamak üzere o-dadan çıkmağa hazırlandım. Etrafıma Mr şey unutmamış olmak için dikkatle baktım.
Dışarıda, sis yavaş yavaş dağılıyor, güneş çıkıyordu. Koridorun tam ortasına geldikten sonra içimde yenilmez bir arzu duydum. M.iuı.ı tekrar geri dönmek ve etrafa bir kere daha bakmak arzusu. Kapının ediğinde durdum. Boş ve açık kapaklı çekmelere ve dolaplara masanın üzerinde duran çay tepsisine, yatağa bir kere daha boktun. Bütün bu eşya beni buruya bağlıyor-
du. Adeta beni bırakmak is t eni İyen çocuk-lanmnıış gibi beni geriye doğru çekiyorlardı. Nihayet aşağıya indim. Her taraf m>-ğuktu. Yemek odasında kahvaltı hazırlanmıştı. Mukslmle karsı karşıya oturduk. A-rosıra saate bakıyorduk, l'şak bavulları indirdi. Otomobil kapının önüne gelmişti.
Balkona çıktını. Yağmur sanki gök yüzünü yıkamış gibiydi. Çimenlerden taze ve tatlı bir koku yükseliyordu. Güneş daha yükselince hava ne kadar güzel olacaktı!
Her şey tabii şekilde olsaydı. Bu subah güzel bir gezinti yapardık. Öğle yemeğinden sonra da kestane ağaçlarının gölgesinde kitap ve gazete okuyo^dıfk. Biran gözlerimi kapadım. Güneşin ılık hararetini yüzümde ve ellerimde hissettim. Maksim bana seslendi. Gitmek zamanı gelmişti. Paltomu giydim. Frank da otomobille g?ldl:
— Albay Julyun bizi bekliyor. Buraya kadar gelmeğe lüzum görmedi, dedi.
— Peki, haydi gidelim.
Bu hözü Muksim söylemişti. Frank ilâve etti;
— Ben bütün gün sizden telefon bekll-yeceğlnı. Eğer bana İhtiyacınız olursa Baker ile görüştükten sonra bana haber veriniz, hemen gelirim.
— Peki.. Belki de lüzum kalmaz.
— Saat dokuz. Yola çıkmanız lazım... Ha va güzel.. İyi yolculuklar temenni ederim.
(Arkası var)
Harp Vaziyeti
Habeşistanda:
Şimalde İtalyanların son iki mukavemet merkezi Desiye ve Am-balflffdlr. İngiliz takip kıtaları bu mevzilere yaklaşmışlardır. İtalyanların vazifesi şüphemiz İngiliz kıtalarını oyalamak ve bir an evvel Libyaya nakiLlerine mâni olmaktır. İngilizlerin bu harekata mum ı ir nihayet vermeleri, İtalyan ordusu döküntülerini temizlemeleri Lfbyada belUfen tehlike için her halde faydalıdır.
Libyada:
Adliye Koridorlarında:
Almanlar Tobruk kalesine tekrar iıın mıi etmişler, afcır zayiat vererek geri atılmışlardır. Eğer Alman - İtalyan ordusu mevcudu hakikaten 200 bin kişi İse Tobruk kalesini düşürmemesi gariptir ve böyle bir ordunun yalnız hava yoluyla ihtiyaçlarını temine çalışması çok tehlikeli bir vaziyettir.
Yaz mevsimi yaklaşıyor. Balkanlardaki harekât ta son safhasına girmiştir. Cebelitarık'la müdafaası Alman siyasi ve askeri hazırlıkları karşısında günden gü-no ehemmiyet kazanıyor, bu gibi mühim sebepler dolayısile İngilizlerin ikinci Libya seferine erken başlamaları, üslerinden çok uzak ve çöl şeraiti İçinde ikmali bozuk bulunan Alman - İtalyan ordusu " çerinde seri bir netice almaları evkulceyçi bir kazanç olur. İtal-
'iiip <vnova limanından Yunanistan Dedcağaç limanına kadar Avrupaııın cenup sahilleri üzerinde Alman hâkimiyeti genişlemiş bulamıyor. Deniz kuvvetleri bakımından olmasa da hava kuvvetleri bakımından bu vaziyet her halde İngiltefe İçin arzu edüecek bir vaziyet değildir. Bu itibarla tngilterenin Libya meselesini bir muvaffakiyetle bitirmesi lâzımdır.
Vunanistanda:
Teslim olan Eplr ordusunun mevcuduna dair kati bir malûmat yoktur. Alman ordusu, Termopil-Livadya hattı gerisinde bulunan İngiliz ve m üre bak i Yunan kıtalarına taarruz etmiş ve TermoplI geçidini bir kuşatma hareketi İle ele geçirmece muvaffak olmuştur. A. hu an taarruıu ajjır inkişaf ediyor, böyle devam ederse İngilizler ve Yunanlılar bir irkap hareketi-le kuvvetlerin büyük kısmını nakle İmkân bulabileceklerdir. Alman hava kuvvetleri böyle bir ir-kabı güçleştireceklerdir. Zayiatı a-zaltmak İçin mevcut bütün limanlardan gece İstifade etmek daha doğrudur.
Yunanlstanda ve Morada mu-annidanc müdafaada harbin umumî sevk ve idaresi bakımından sevkulceyşi bir fayda olabilir: O da müdafaa edebilmek şartile Alman ordusu Yunan limanlarını kullanmaktan ve Giride yaklaşmaktan menetmek. Fakat mevcut kuvvetlerin, çok üstün Alman ordusuna karşı uzun zaman müdafaa yapabilmeleri çok şüphelidir
ve sonunda mağlûbiyet ve esaret vardır.
Denizlerde?
Mazotçu Nedir?
Bunu, Müddeiumumiye Başvuran Bir Dertliden Öğrendim
Bir Kundura Boyacısının Koyduğu Teşhis :
Ya
Taşralı Hastaların Çoğu İneğini, Tarlasını Satıp Derdine Bir Deva Bulmak İçin Buraya Kadar Taban Tepiyorlar, Sonra da Dolandırıcılara Çatıyorlar.... Bu Dolandırıcılara Mazotcu Derlermiş!
Alman ordusu Ege sahillerinde
ve Yunanistanda yeni hava ve deniz üsleri kazandı, tngilterenin bu yol yaptığı deniz nakliyatına mani olacak imkanlara Irifltl. Sti-veya kanalına ve Cebelitarık*a henüz uzak olan Almanya, Çanakkale bofcazına 150 kilometre yaklaşmış bulunuyor. Akdeniz yolları dört tehdit altındadır;
1 — Libyada Alman - İtalyan kara kuvvetleri - Süveyıy kanalı.
2 — Yunanistan - Girit istikametinde hücumbotları vc hava kuv vetlerl,
3 — İtalya - Slellya - Trablua-garp İstikametinde, Alman - İtalyan müşterek deniz ve hava kuvvetleri.
4 — İspanya - Cebelitarık ve Tunus - Fas . Cebelitarık.
ingiltere bu dört tehditten birincisini İlk önce bertaraf ermelidir.
stanbul Ticaret Ofisi Kadroları
istanbul Ticaret Ofisinin kadrosu tanzim edilmiştir. Umum Müdür Cemil Conlk bir İki gün 'sonra, bu kadroları tasdik ettir-
ımek üzere Artkaraya gidecektir. Yeni Valide hanının yirmi odadan ibaret bulunan üst katı Tica. ret Ofisine tahaia kılınmıştır. Bu katta bazı tadilat yapılacak ve bu inşaatın hitamına kadar Of'a, şimdiki bulunduğu Kutlu handaki dairede çalınacaktır.
Adamcağız beni tanır gibi davrandı, ben de bozuntuya vermedim. Anlatmağa başladı:
— Bîr kayınbiraderim vardı. Sizlere ömür vefat etti. Zavallı bir derde tutulmuştu: Karnı şisti, yüzü sarardı, iştihası kesildi., Günden güne delikanlının dizlerinde derman tükenmeğe başladı.
Bunu gören ev halkı ilk günler aldırış etmediler. Fakat çocuk çöktükçe evde bir telâştır basgös-terdi. Kolay değil, birader, yirmi dört yaşında delikanlı çocuk. Gül gibi taze bir ailesi, iki de yavrusu var. Alimallah, sıhhatte iken onun bileğini «kıvıranın ben alnını karışlardım. Memleket malûm, kör bir yer. lstanbula benzer İmi? Köy havası, temiz hava. İki doktorumuz vardır, ikisi de baktılar. Birisi şu dedi, öteki bu dedi. Velhasıl taktık ki bunlardan fayda yok, ikayınvalide ile düşündük, ftaşındılk, hastayı lstanbula getirip tedavi ettirmeğe karar verdik...
Kayınbirader, Allah rahmet eylesin, ortahalli bir esnaftı. Dükkânında bin 'beş yüz, iki bin liralık kadar malı vardı. Dükkânı iki yüz lira zararına birine devir ettik. Bu paranın beş -"üzünü ya-nıtma aldım, lstanbula geldik. 4
Sirkecide Ibir otele yerleştik. Ertesi gün sabahleyin çay içerken kapı vuruldu. İçeriye kerli, ferli birisi girdi. Biz otelin sahibidir veya alâkadarlarından birisidir zannettik. Nazikâne bir tavırla is. kemleye oturdu. Hoşbeşten sonra; derdimizi öğrenince:
— Aman kardeşim, dedi, bak Allah Ibeni size gönderdi, Allah iyi olacak hastanın hekimini aya. gına gönderirmiş... Bir doktor biliyorum, 'hilaf olmasın amma, Azrailin elinden adam alır...
Tabiî denize düsen yılana sa-rıİTT. «"Haydi şu doktoru bir deneyelim* dedik. Gitti, telefon mu etti, ne!.. Bir saat sonra Beyoğ-lımda bir yerde doktorun muaye. nehanesine vardık.
Dok/tor ilk muayene ücreti o-larak beş lira istedi, verdik. Yüz alaydı, bin alaydı amtma iş çocuk ıkurtulaydı. Yalnız kat'i kanaatini ve tedavi hakkındaki kararını bildirmek üzere ertesi günü yine gelmemizi bildirdi. Çık-tdc. Bize tavassut eden adam dok torun odasında bir parça kaldı. Sonra o da geldi. Otele gelirken ama ı efendim, bize ne diller dökmedi:
Pariste senelerce hastanelerde mi hizmet görmemiş... Neler de neler. Hatitâ öyle iki; hocaları çök zaman müşküllerini o-nun sayesinde hallediyorlarmıç. Daha ciddileşmişti:
— Can bu yahu! diyordu. Acımayınız, varsa harcediniz. Nur topu gibi delikanlı maşallah... Ucuz tarafından tedavi ettiririz...
Ertesi günü adam yine damladı, içimden ne iyilikçi adam diyordum. Masraf hakkında fikrini sorduk.
— Vallahi, dört yüze yaparsa öpüp başınıza koyun. O kadar çok işi var ki; hatırımdan çıkılmayacak bir adam olmasa suratı, niza bile bakmaz, dedi.
Çarnaçar, doktorun muayenehanesini tekrar boyladık. Ver a-şağı, tut yukarı, üç yüz elli liraya sulh olduk. Altmış yetmiş lira ka^ dar da iğne, ilâç parası gidecekti. Bakiyesini sonra vermek üzere peşin olarak üç yüz lira verdik. Tedavi başladı.
Yok iğne yaptı... Yok içilecek bir takım ilâçlar verdi... Şunu et. ti, bunu etti,..
Halbuki çocu'k iyileşeceğine günbegün fenalaştı. On ikinci günü ayakta duracak hali kalmamıştı.
Baktım, olacak gibi değil. O-telde hasta bakılır mı? Bari bir hastaneye yatıralım. dedim. Allah razı olsun, tutıtuğu taş altın olsun* vilâyetimizin mebusuna yolda rasJadım. Derdimi açtım. Onun tavsiyesile Ih asit ayı devlet hastanelerinden birine yatırdık. Beş gün sonra aslan gibi delikanlı orada göçüp gitti..
Doktora müracaat edip etmediğini sorunca, adam teessür ve heyecanla cevap verdi:
— Başvurmaz olur muyum... Hasta öldü, bari şu aldığın paranın yarısını iade et, diye müracaat ettiğimde, doktor, aman efendim beni bir kovmak looğdu yanından, sorma.... Tavassut eden a-damı buldum. O da sanki bizim eski ahbap değildi. Ondan da ters bir cevap aldık. Döv, olmaz.. Söv... O da olmaz... Ne ise imdadıma yaşlıca bir adam yetişti. Otelin (kahvesine çıkar. Zabıta mütekaidi midir ne... DerdDmi dinleyince:
— Desene sen mazotçulara çabmışsın, dedi.
Anlamadığımı görünce, mazot-çunun ne olduğunu izah etti:
Bunların çoğu Sirkeci otellerinde «iskelecilik:» eden ve yahut ta Sirkecide dolaşan böyle bizim «hayır sahibi ahbap» gibi kimse-lerntiş. Hastaları kollarlarmrş, onları doktora götürüp tedavi ücretine ortak olurlarmış...
Birader bizim canımız yandı, bari başkalarının canını yakmasınlar diye bu istidayı yazdım. Müddeiumuminin gelmesini bekliyorum.
* * m
Evvelce (tanışmadığımızdan, gazeteci olduğumu öğrenince a-damcağız anlattıklarını bilhassa yazmamı rica etti. Diyordu ki:
— Taşrayı bilirsin, takdir eder sin. Oradan lstanbula hergün yüzlerce basta geliyor, kimi tarlasını, k-hni ineğini, kimi yemeli-ğini satıyor. Sırf kendisine bir deva bulurum diye, bu suretle günlerce yol tepiyor. Sonra, ekserisi böyle dolandırıcılara çatıyor. Yaz ki, kulaklarında küpe olsun. Fakat saktn adımı ve adresimi bildirme. Ne de olsa mem-lökette akıllı geçinen kimselerde, niz, bir de memlekete kepaze olmayalım...
* * *
Bununla bir şey daha öğrendim. Demek ki argoda hastalarla doktorlar arasına giren bir takam açıkgözlere mazotçu deniy örmüş. Bu kelimenin tıbbî bir ıstılah olabilip olarmyacağınm takdirini doktorlara bırakıyorum.
Mithat PERİN
nkara muhabirimiz Anka-
rada bir kundura boyacısı
ile mülakatını bana anlattı. Boyacı köyünden yeni gelmiş bir çocukmuş. Arkadaşım kendisine sormuş:
— Dünya idlerine ne dersin? Çocuk tereddütsüzce şu cevabı vermiş:
— Ben dünyada bir tek iş görüyorum: Bir Almanya var kî ya lort olmak istiyor, ya mort...
Dünyanın bütün davalarını bir ceviz kabuğuna sığacak surette hulasa eümek işte buna derler. Bu çocukta hem siyasî görüş, hem ifade kudreti, hem de mizah duy gusu var. Ne bilirsiniz, belki de bugünün küçük kundura boyacısı, yarının tanınmış bir gazetecisi veya diplomatıdır. Türk köy-lüsündeki olgun görüşten ve ince istidatlardan yarınki hayatımız için mutlaka güzel sürprizler doğacaktır.
Çocuğun gözü önünde kumar oymryan bir Almanya var: Bu Almanya, oynadığı kumarın neticesini ya dünyanın lordu olmak veya, halk tabirince, «mortayı çekmeyi göze almak» diye iptidadan tesbit ebmiştir. Yani Almanya için bu ikisinin ortasında başka bir yol ve ihtimal yoktur.
Demek ki Almanyanın lortluğunu kabul edip istiklâlden vaz geçmek istemiyen her millet, bu kumar oyununda Almanya tarafının kaybetmesini katiyen ister,
çlinden gelirse bunu temin için çalışır.
Peki, Alman milletinin mukad deratını eline alan bir avuç adam-ince görüşlü kundura boyacısının tabirince, haydi: «Ya lort, ya mort!» diye ölesiye bir kumar
oynamağı göze alsınlar... Ya Alman milleti buna ne diyor?
Milletler, bütün varlıklarının böyle bir kumar mevzuu olmasını elbette istetmezler, istiyemez-ler. Sonra bu kumarda kazandırsa başka belâ; o zaman da harp bifcmiyecek, için için dfevam edecek lortluk iddiasında bulunanları bütün dünyanın kin ve nefreti saracak. Hiç bir yerde geniş bir nefes almıyacaklar, en yüksek medenî kıymetler yaratmış bir millet, uzun müddet için eli kırbaçtı bir zindancı ve cellât rolü oynamağa mecbur ve mahkûm edilecek... ,
Pek tabii olarak bugün her insanın en ziyade merak ettiği mevzu, Almanların harbin deva mini ne gözle ve ne ruhla karşıladıkları ve kendi mukadderatüe çılgınca bir kulmar oynanmasına ne vakte kadar tahammül edecekleridir.
Alman milleti yorgundur, nikbindir. 1 936 senevinden beri harp mahrumiyetleri çekiyor ve «tere. yağdan evvel top» nazariyesinin kurbanı bulunuyor. Fakat buna rağmen aldığı ilk hızla hâlâ koşmakta devam ediyor. Şu iki sebeple:
I — Hitler Almanyanın gu-
Lord
Ya
Mort!
Yazan: . H. ZAL
rurunu ve namusunu kurtarmıştır. Versay muahedesini yırtmış, Almanlara yeniden yaşamak ve çalışmak zevki vermiştir. Eğer durulacak makul noktayı keşfe-debilseydi yalnız Almanların menfaatini ebedî surette muhafaza etmekle kalmaz, bütün dünyanın saygısını kazanırdı. Hit-ler'in hizmetleri ve bugüne kadar kendi milletine karşı bir çok sözlerini tutması, yarına ait söz-leTİ için de Almanlar arasında
hâlâ epeyce kredi temin etmektedir.
2 — Almanlar: «Ya lort, ya mort» mücadelesine bir defa sürüklenmişlerdir. Artık geri dönemezler. Mukadder olan neticeye
doğru gözleri bağrı gitmeğe mâh
kûmdurlar.
Yalnız şurası vardır ki Almanlar için pek yakın bir zafer için son bir kısa gayret gösterebilecek bir haldedirler. Zafer geri kalırsa, hâdiselerin kendi aleyh-lerindeki cereyanı devam ederse iş değişir. Bugünkü afyonlajmış halinden ilk uyanıklık peyda o-lunca, hâdiselerin manasını göre. rek kalplere ilk şüpheler girince bütün heybetli mekanizma, havası birdenbire boşaltılmış bir ba lon gibi sönebilir.
Almanların gözü açılıp kafaları işlemeğe başlar başlamaz işleri berbattır.
„ işte o zaman lortluk iddiası bütün cazibesini kaybeder, 1918 senesinde olduğu gibi. Alman milleti bir sabah yatağından kalk tığ;ı zaman kendis.ni emortluk» vaziyetile aşmış bulur.
Unutulmaz Bir Balo Gecesi
Filmini Yeratanlar:
ZARAH LEANDER
M ARIK A RÖKK
| SİYASİ İCMAL
Amerikanın Attığı Yeni Adım
(Yazan: M. H. ZAL
R^^ÎJ uyarlarca para sarfede-u u rek demokrasiler için
malzeme hazırlamağa başlandıktan sonra Amerikalılar arasında söyle bîr fikir uyandı: "İyi amma biz bu malzemeyi Almanlar yolda hatırsın diye uğraşıp yapmıyoruz!»
Bu fikrin neticesi olarak, malzeme sevkiyatına bekçilik etmek cereyanı Amerikada aldı, yürüdü. Bununla beraber tatbikatta bu yolu bir hamlede kestirmek mümkün olmadı.
«Malzeme İngiliz sularına kadar Amerikan harp gemilerinin himayesinde gidecek olursa günün bîrinde bir gemi batırılacak, bir hâdise olacak, Amerika kendini filen hc t, içinde bulacak...»
Amer ikada kuvvetli bir azlığın ileri sürdüğü bu endişeyi j yavaş yavaş dağıtmak ve hallV alıştıra alıştıra yürümek için he-def iki merhaJeye taksim edil-! di. Şimdilik Amerikan harp ge-j mileri malzemeye ancak yolun yarışma kadar bekçilik edecekler. Diğer yansına İngiliz harp gemileri bakacak.
Bu netice, İngiliz refakat gemilerine mesafe ve kuvvet kazandırdığı için heı-h?lde mühimdir. Fakat asıl ehemmiyeti A-merikantn Seriye doğru yeni bir adımını teşkil etmesidir. Bir de. fa sevkıyata refakat etmek prens ipi tatbikat sahasına geçtikten sonra ikinci ad mu atmak ve malzemeye ingiliz sahillerine kadar bekçiKk esasını kabul etmek güç olmayacaktır.
Bu gidişin diğer bir neticesi olarak ta Amerika irlanda sahillerini ekle etmeğe ehemmiyet verecek, kendi nüfuzunu, para kuvvetini, bir de Amerika-daki İrlandalıların İrlanda üzerindeki büyük nüfuz ve tesirini kullanarak herhalde İrlandayı yola getirecektir. Sevkıyatın emniyeti bakanından bu sayede büyük faydalar elde edilmiş o-
Rus (musikisinin bütün ruhunu canlandıran ibu filmin çevrilme, sinde 300 kişilik bir senfonik or-keetra ile fevkalâde bir bale heyeti iştirak etmiştir.
Meşhur -bestekâr ÇAYKOVS-
kl ıun hayatı ve aşıklarını da tas. vir eden ıbu filmin mevzuu gayet kuvvetli ve çok hareketlidir. Bilhassa musikisi, şarkıları ve dansları emsalsizdir.
«Modkovada Adels klübii salonlarında verilen muhteşem bir
baloda tanınmış bir bestekârın valsi çalmıyor. Bu vals, Modko-vanın en güzel dansözü olan
NASTASJA tarafından büyük bir ımuvaffakiyetle dana ediliyor, du. Dansöz, bu valsin konpozi-törüne âşık olunca onu gözlerile araştırmağa başlar. Diğer taraftan vals kompozitörü olan ÇAY-KOVSKl de güzel 'kadınların göz kamaştıran tuvaletleri arasında gayet sade giyinmiş, salonun bir kenarında eski maşukası KATE-
RlNA'yı düşünüyor ve gözlerile araştırıyordu.
ÇAYKOVSKİ'nin arkadaşı pro
fe^ör M. HUNTSİNGER, KATE-
RINA'nın kendi locaamda bulun, dugunu haber verir ve uzun za-mandanberi görmediği ve görü-şemediği KATERİNA ile bu baloda karşılaşır. KATERiNA' nın zevci gayet zengin ve o sıralarda Odesada bulunan MURAKİN ise balodan bir gece evvel habersizce Moskovaya gelir ve karısını
evinde bulamayınca aramak üzere ADELS KLÜBÜ balosuna gelir. Halbuki KATERİNA ÇAY-
KOVSKİ ile beraber baloyu ter-ketmiş bulunuyordu.»
İşle, önümüzdeki salı akşamından itibaren SÜMER sinemasında gösterilecek olan bu filmin bu
kadar güzel ve hareketli bir mev-ruda ^inakla beraber temsil heyetinin başında sinemanın ıkj büyük ve güzel yıldızı ZARAH LE
ANDER ve MARİKA RÖKK un
bulunması bu emsalsiz filmin kıymetini arttırmakta ve seyircileri gaşye&n ektedir.
Ferit, genç kıza bakıp gülümsedi. O, Güzide Hanımın yarımda oturmuş, dalgın gözlerle etrafı seyrediyordu. Vlvetle Ferldln öözleri onun başının içinde bir fırtına yaratmıştı. Bunu dışarıya göstermemek İçin irade kuvvetini toplamağa çalışıyordu.
— Siz dc Kimyakcr mi olacaksınız. Koz-ban Hanım?
— Niyetim vardı fakat amcam ve yengem izin vermedüer. Ben de kız sanat mek tebine gidip dikiş öğreneceğim.
— öyle ya, okuduğu elverir artık, biraz da bizim yanımızda kalsm canım.
Güzide Hanım müşfik bir tavırla onun kolunu tutmuş, bu harekctlle ve sözlerilo görümcafeinin az evvelki huşunetini ona u-nutturmak istemişti.
O sırada Fazile Hanımla Faruk Bey yaklaştılar. Ressam ateşli bir sesle:
— Hanrm efendi, portreyi yapacağım dekoru tamamile tesbit ettim, öyle mesudum kl... Dedi.
Vlvet ressamı eclûmlamışU. Hayrotlo sordu:
— No portresi bu?
Anlattılar. Genç kız mUatohzIyunc gülümsedi.
— Ya!? Demek Kczbanı ebedileştirmek istiyorsunuz. Allah fırçanıza kuvvet versin! Bir aahoser yaratacağınızdan ?üphe etmiyorum.
Bu sözlerden sonra hırçın bir kahkaha attı vc Fendin koluna iki ehle asıldı.
EDEBİ ROMAN
TEFRİKA No. 27
MEZBÂM
1 Tazan: Muazzez Tahsin BERKAND
— Görüyorsun ya, güzel olmanın ne faydaları da varmış...
O vakte kadar söze karışmryan KeZban birdenbire uyağa kalktı, içinde bir layan, bir meydan okuyuş, acalp bir heyecan vardı. Ressama yaklaştı.
— Faruk Bey, çalışmağa no zaman baş-lıyacaksı jız? Ben do sabırsızlanıyorum.
Ressam sarışın başını kuldırdr, gözlüklorl arkasından ona baktı, yüzünde İbadete, hayranlığa benzlyen bir İfade vardı.
— Efccr gözlerinizde bu ate.?, dudaklarınızda bu heyecam devam edorse cidden güzel bir oser yaratacağımı ümit edebilirim. Homcn yarın sehpamı, boyalarımı getireceğim. Yalnız, biraz evvel Hanım efendi ba na> bahçenin çok güzel bir köşesini göstermişti. Orasını sizin do görmenizi İstiyorum. * - r; *'
Bütün gözler Fâzilo Hanıma baktı. Ali Bey: ^
— Mutlaka gül fidanlarının bulunduğu taraf olmalı. Dedi.
— Taın keşfettiniz enişte. Kezban sevinçle ellerini çırptı.
— Ben do oraanu pek severim. Revanı saadetini glzliyemiyordu.
— öylo toe derhal İşe başlamalıyız. Hazırlıklarımı tamamlamak için müsaadenizi rica edeceğim. Hanım ©fendi
— Ne o? Kaçıyor musunuz? Bir çay içmez miydiniz?
— Ressamlar öyle maddi ihtiyaçlardan beridirler.
Bu sözleri yine müstehzi seslle Vicdan söylemişti; fakat Faruk sanat heyecanı İle bunu ciddiye aldı:
— Hakkınız var Vicdan Hanrm; bazı günler, çalışmağa dalmışken, midemin boşluğunu hissetmek, yemek yemek mecburiyetini duymak bende âdeta bir isyan yaratır. Allaha ısmarladık efendim.
Herkesin elini sıktı. Sıra Nigur Hanıma gelmişti. O zamana kadar hiç set* çıkarmadan içinin kinini körükleyen sakoıt kadın ona elini uzatırken zehrini do beraber ukıtmaktan kendisini menedemedi.
— Bana danışsaydın Vicdanın resmini yapmanı tavsiye ederdim gocuğum. Hem do bugünkü kıyaletile... Baksana ne zokl göz-
leri, no uyanık hail, ne blçtmli vücudu var.
Faruk hayretle durdu. Halasmın sözlerini Vivet do işitmlşti. Bnnlarm kendi gizli arzusunu ifade ettiği zehabnu ortadan sümek için mağrur brr eda ile:
— Aman halat... Dedi. Ben sergilerde teşhir edilmeğe meraklı defcilim, Allah rızası için Panik Beye böyle bir fikir aşılama! Ressamın .güzleri genç kızı süzdü.
— Yazık ohrr Vicdan Hanrm. Sizin do resminizi yapmakla mes'ut olurdum. Tam btr tezat teştoil öderdi: Klâbik ve modern bir güzellik.
Bu müfkalerno cereyan ederken Ferit ilkin Necmi ile, sonra da Gudde Hanrm ve
Ali Beyte konuşmak, ortada goçon sözleri mühimsemiyormuş gibi bir tavır almıştı. Hakikatte ise, göğsünde garip brr eza, i-srmsiz btr sıkıntı llo bütün konuşulanları dinliyor, ressamın vo KeZbanm hareketlerini dikkatle takip ediyordu.
Faruk gittikten sonra, bütün İsrarlara vo ricalara rağmen o da durmadı, voda c-dip ayrıldı.
İçindo fırtmaya pek benziyen brr buhran başlangıcı seziyordu.
m
Yaz günleri arka arkaya geçiyordu. Haftada bir veya iki defa Faruk Suadıyodeki köşke geliyor, Kczbanı karşısma alıyor, bir taraftan onunla konuşurken, dl£er taraftan da başladığı tablo üzerinde hararetle çalışıyordu. (Arkası var)
Amerika, gittikçe sıklaşan a-donlarla harbe doğru gidiyor, fakat harp teşebbüs ve mesuliyetini Almanlara bırakmağı maksadına daha uygun buluyor.
Amerika ikinci adımı atıp İngiltere sah illerme kadar harp gemisi göndermeğe başladıktan sonra Almanya için hâdise çıkarmaktan ve Amerikanın yaptıklarını filî düşmanlık diye karşılamaktan geri durmak pek kolay olmayacaktır.
Belediye Talimatnamesine Uygun Olmıyan Sinemalar Kapatılacak
Belediye Makine şulbesi müdürlüğü sinemaların esaslı bir şekilde kontroluna devam etmektedir. Belediye talimatnamesine uygun olmayan bazı sinemalar için sed kararı verilmişse de bun-Jara bu noksanlarını ikmal için on beş günlük bir mühlet verilmesi, ancak ondan sonra böyle bir karar tatbiki daha muvafık görül-mügıtür.
--o-
Lâstik Tevziatına Yarın Başlanıyor
Karr^yon ve otomobiller lâstü tevziatına pazartesi gününden itibaren İstanbul Vilâyetince tesbit edilen lietelere göre bağlanacakta.
Ticaret Vekâleti son verdiği bir emirle bu lâstiklerin Ofis tarafından tevziini bildirmişse de ilk partiden geri kalanların listeleri Vilâyette bulunduğu için bu partinin de Vilâyet tarafından tevxri daha muvafık görülmüştür.
Bundan sonraki tevziat Ofis tarafından yapılacaktır.
Bir Milyon Liralık Un Stoku
İaşe Müsteşarı Şefik Soyerin reialiği altında toplanan iaşe komisyonu* iaşe maddeleri üzerinde yapılacak stok meselclerıle Belediye hesabına Toprak Mahsulleri Ofisinrn yapacağı bir milyon lıra^ hk un »toku işi hakkındaki son kararını vermiştir. Bu toplantıda Vali muavini Ahmet Kınık, Belediye hct»et müdürü Saffet Sezen, Mmtaka Ticaret müdürü. Ticaret Odaaı umumî kâtibi de bulunmuşlardır.
Müsteşar, tek tip ayakkabı işi üzeninde de alâlkadarlarla görüş-möş w ban direktifler vermiştir.
VAT Â PT-
27 . 4 - 941
W
fil KAV E
<0t
s
''Onu Artık Sevmiyorum,,
Yazan: Mal
I I M 11
t Attllâ AYKUT
ikisi dc bir semtto bulunan ayrı nyrı mekteplerde okuyorlardı. Genç kız geçirdiği büyük tehlikeli
hastalıktan sonra kendisini bir zaman toparlıyamamıştı. Yakacıkta
tedavide bulunduğu sıralarda akrabası Tarık ile tanışmıştı. Tarık, yaradılış itibarile mağrur ve küçücük '«atasının içindeki büyük hayallerle do herkesi kendi zaviyesinden aşağı Çörcn garip bir donjuandı. ilk nazar da aldatıcı hüviyeti ile muhatabı ü-zerindo müsbet bir tesir bırakabiliyordu. Çapkın bakışlarını maskeli-yen gözlükleri altında müstehzi nazarları sahte gururunu aldatıcı bir Süvıyetle muhafazaya yarıyan en .uvvetli taarruz vasıtaları idi.
Bir roman yoklu ki, okumamış olsun. Toplantılarda orta asrm parne-siyen şairleri gibi dilleri çözülür ve tabii bir itiyatla elde ettiği konuşma melekesini bir Yunan hatibi gibi kullanarak karsısındakilerl mcbhut ve hayran bırakırdı. Onun bu yüksek ve beliğ hitabeti ciddi mevzulardan ziyade aşikane hasbühallcrde daha ziyade göze çarpardı.. Bu kadar bütün ve mükemmel olduğunu zanneden Tank'm bir kusuru vardı ki; onu daima için için kemiren bu üzüntü boy noksanlığı idi. Fırsat ve vesilo buldukça bu kusurunu iltiza-mî sck»lde bahis mevzuu eder ve hiç olmazsa muhatabının itirazile kendini teselli ederdi...
— Ajnan Tarık Bey bu da bir kusur mu sanki.. Keşke her erkek sizin gibi olsa .şeklindeki ccmilekâr hitaplara <Yalan olduğunu biliyorum amma söyle Tatar ağası hoşuma gidiyor> der gibi sahte jestlerle bol iltifatlarını esirgemekten de geri kalmazdı.
Kadm karakterini çok tyl anlamıştı. Onlara hulul çarelerini nüva-zisle değil aksi telakki ve taarruzlarla yapardı..
Esmer bir kızın yanında sarısından sarı bir gülün yanmda esmerden bahsederek hissen tahrik etmesini iyi becerirdi.
Tank, uzak akrabasından Şevkl-yeyi işte bu sinsi tAblyesile ele geçirmişti. Ona kâh güzelsin demiş, kah kusurlarını, hatalarını insafsızca yüzüne vurmuştu- Onu hakikaten sevmiş miydi? -w-
Şevkiye geçirdiği hastalıktan son ra uzun bir nakahat devresini sakin ve heyecansız yaşamıştı. Fakat sonra geri kaldığı merhaleyi bir anda aşmak istiyormuş gibi yine ona yardım etmiş serpilmiş güzelleşmişti. Tarık Şevkiyeyi biraz da hayvani bir iştiha ile seviyordu. Dolgun kalçaları, muzun kameti vo üzüm kadar siyah gözlerile çevrelenmiş güler yüzü ilk nazarda da derin ve ince tetkikde de bu sevgiye hak kazandıracak hususiyetleri idi. Ona bazan gözlük oyunu yapar, gözlük camlarını parlıyan bir ayna şeklinde maskeledikten sonra, rahat, rahat ve uzun uzun Şevkiyeyi süzerdi. Bu oyunu o kadar maharetle yapardı ki kimse onun aynalaşmış gözlükler altında nereye ve kime baktığını anlıyamazdı.
Fakat, bu gizli komedya çok de-
vam etmedi. İtirafa benzer sözler ve hareketler baş gösterdi. Mesela daima sabahlan mektebe giderken tesadüfen! buluşmalar sıklaştı. Konuşmalar tatlılaştı genç kızda resim Tarık'da artist meraklan uyandı. Bunlar iç duygularını ortaya dökebilmek için birer vesile oluyordu Hele akrabalık etiketinden istifade I ederek bu buluşmalar resmi vo devamlı ziyaretler şeklinde de tecelli edince alev büsbütün bacayı sardı. Her hangi bir vesile ile Tarık Şevkiye ile bir odada yalnız kalabiliyor münakaşa edebiliyordu. Yalnız Şev-1 kiyenin kendine mahsus hususiyeti hırçınlığında idi. Tarık'a karşı ezici bir mukavemet gösteriyor vo muhakkak onu sinirlendirmiş olmak i-çin arzularının daima aksini yapıyordu. Fakat ne olursa olsun sevgi, gönüllerden dudaklara doğru ilerliyordu..
Nihayet iki tarafın da izhardan çekindiği hakikat bir gün bir sinema buluşmasile nihai safhasına intikal etti.
Nefis bir aşk filmi bu iki sevgilinin kalplerindeki düğümü çözüvor-
Bu hatıra Şevk iyenin hayalinde ebedi bir haz ve ümit olarak yaşadı. Tarık da Havvayı aldatan şeytan gibi genç kızm ilk ham lezzetini bütün bir iştiha ile bir kere daha tatmış oldu.. Fakat, hakikat hiç de hayal gibi olmadı. Araya birçok dedikodular girdi. Bizzat Tarık'ın annesi bu kalp oyununa soğuk su kattı. Bir gün hiç beklenilmiyen bir zamanda ortaya bir balon uçuruldu.
— Tarık Beye annesi kız arryor-muş. Genç kızın gururu hazin bir tecelli ile kırıldı. İçinin bütün sev-gisile isyan etti. Yalan! Yalan diye için için haykırdı. Hatıralar bir rüya gibi gözlerinin önünde canlandı. Demek aldatılmıştı. Demek bütün o nevazişler, iltifatlar yalanmış... Gururu sevgisine galip geldi. İntikam almak hırsı şahlandı. Hem öyle bir intikam ki, sade Tanktan değil, bütün erkeklerden bu intikamı alacaktı. Tank sanşm bir kızla evlen iyor-muş diye bir rivayet çıkmıştı. İçin için güldü. Tarık'ın kendisine söylediği şu sözleri hatırladı.
— Sanşm bir haynî*r yavrum
esmer bir ideal.. Sen benim ebedî ideallmsln demişti.
Dişlerini sıka sıka hain dedi. Sahtekâr, gönül hrrsızı hain!... Şimdi artık o intikam arzularile yanan a-levdcn bir kadın olmuştu. Gönlünü esir ettikten sonra esir etmenin sır rmı öğrenmişti.. Etrafında pervane olan genç gönülleri sırçadan bir bar dak gibi yere atıyor kırryor ve kini mış gönüllerin hazin manzarasına vahşî bir zevkle bakarak.. - Oh diyordu şimdi biraz daha rahatım..
Zavallı Şevkiye, bütün bu kin ve intikam arzularının sevgiden doğduğunu çünkü o; ilk aşkmı vo Ta-nk'ı hâlâ hem de en çılgınca bir arzu Uo sevdiğini biliyormuş gibi kendini aldatryordu... Hayat aldatmak olduğu kadar aldanmak demek de
değil midir?.. *
J* Mahmut Attlla AYKUT
DOKTOR
DİYOR Kİ
Çocuklann Banyosu
Anasından yeni doğmuş bir çocuğun ne büyük bir dikkat ve İhtimama İhtiyacı olduûuna takdir edersiniz. Hakikaten dünyaya yeni gelmiş olan bu minimini vücudun sağlam ve sıhhatli bftr surette yaşayıp büyüme»! İçin ne kadar çok İtina edllne yine azdır.
Çocuğa ilk yapılarak ihtimam, o-nun çok nazik ve hassas olan vücudunu gayet temiz tutmaktır. Bu taze varlık mikropların ve hastalıkların hücumundan ancak bu suretle mUesMİr bir surette korunmuş olur.
Onun içindir İd, çocuk doğar doğmaz Ok yapılacak İş onu banyoya sokmaktır. Su ve temizlik onun taze derisine temas ettikçe kanın vü-cutte kolayca dolaşmasına yardım e-der. Bu sayede çocuğnn bütün hücreleri daha kolaylıkla ve daha mükemmel olarak beslenir. Çocuk günden güne serpilip kuvvetlenir. Sık srk ve iyi bir peklide banyo edilen , çocuklar çok MİıhutlI olarak büyür-
Çocukları küçük \aMan İtibaren banyolara alıştırmak çok İyi bir İştir. Küçük yaşta banyoya alışrriıyıuı çocuklar, büyüyünce hudao ve temizlikten korkarlar. Bu tesirle banyo esnasında bağırır, ağlar, huysuzluk ederler.
Temiz olmıyan insanların derisi üzerinde toplanan kirler, döküntüler ve İfraz artıkları İçinde mikropların
kolayca yerleşip üreyecekleri pek tabiidir. Bu mikroplar türlü türlü hastalıklara kapı açabilirler. Bilhassa derileri ve vücutları çok körpe olan minimini yavruların derisi banyosuz kaldığı ve mikroplara yuva olduğu düşünülecek olursa onların maruz kalacakları tehlikeyi layı kile anlamak mümkün olur.
fyl banyo edilmiş bir çocuk |y| meme alır. tyl uyur. Böyle çocuklar hiçbir zaman ağlamaz ve huysuzluk etmezler. Denllerl dalma temiz olduğu için koltuklarında, kasıkların-da, bacakları arasında pişikler ve yaralar hasıl olmaz.
Hulasa banyolar küçük çocukların sıhhat ve bayatı için pek faydalı ve çok lüzumludur.
D. NURÎ ERGENE
Ondüle Makinelerinin Kontrolü
Belediye tarafından teftiş ettirilmekte olan ondule ve perme, nant frnakinelerinclen ekserisinin bozuk ve saçları kavuracak kadar zararlı oldukları görülmüş vc bu gibi makinelerin mûhürlen--mek suretile kullanılmalarının ö-nüne geçilmiştir. Bu arada tesadüf olunan yerli malı makinelerin dc kullanılamıyacak (bir çekildc olduğu ve bilhasüa bir çok noksan, lan bulunduğu görülmüştür.
Dün Yapılan Millî Küme Karşılaşmalarında
Istanbulspor, Maskesporu Beşiktaş, Harbiyeyi 2-0 Yendi
Ethe
m Dedeye
Göbek Atanlar
Millî küme maçlarına dün Şeref stadında oldukça mühim bir kalabalık kütlesi örtünde devam edildi.
Ankaranın Maskesporu Istan-bukporla, Harbiye de Beşıktasla karşılaştı. İki istanbul takimı da günün galipleri oldular.
Dün bu maçlar üzerinde yazdığımız yazıda İstanbul Futbol Ajanlığmın hakem tayinindeki bir hatasına işaret etmiş ve böyle mühim karşılaşmalara tecrübesiz hakemlerin konmasının doğru olmadığını İleri sürmüştük. Nitekim Fuflbol Federasyonu son dakikada lstanbula çektiği bir telgrafla bu müsabakaların hakemlerini bildirmiş, Utanbuispor -Maskespor maçına Şazi Tezcanı. Beşiktaş - Harbiye maçına da Sa-mih Duransoyu tayin etmiştir.
ı'vlaskespor - İstSpor
Şeref stadında ilk millî küme karşılaşması Artkara Maskesporu ile Istanbulspor arasında oldu. Her iki takım sahada cn kuvvetli stfkillerile yer aldılar.
Oyuna lstanbulsporlular basla. <h. Istanbulsporluların Rüştüyü merkez muavine. Tankı sağaçığa almak suretile yaptıkları tadilât daha ilk dakikadan itibaren takımı aksattı. Ve oyun mütevazin bir şekil aldı. Hücumlar karşılıklı oluyordu. Maskespor oyuncularının cüssesiz oluşu İstanbul-sporlulara havadan hâkimiyet imkânını veriyordu. Bir İstanbul, spor hücumunda Kadir muhakkak denecek bir gol fırsatı kaçırdı. Fakat bunu takip eden bir hücumda çok güzel bir gol yapa-rak ilk hatasını tamir etmiş oldu.
Bu gol Ankaralıları daha ziya-de canlandırdı. Bilhassa merkez muavinleri güzel idaresile nazarı dikkati celbediyordu. Bir hücumda Istanbulspor müdafaasının hatalı bir hareketi bir penaltıya sebebiyet verdi. Fakat bu fırsatı kalecinin eline vermek suretile kaçırdılar.
Ankaralılar bundan sonra da bir iki gol fırsatı yakaladılarsa da istifade edemediler. Devre sonla, rina doğru bir gol daha kaydeden lstanbulsporlular devreyi 2-0 galip bitirdiler.
lstanbulsporlular ikinci devrede yine Tankı merkez muavine aldılar ve bu suretle birinci devrede yaptrkları hatayı tashih etmiş oldular.
Birbirini takip eden hücumlardan birisi güzel bir golle neticelendi. Ve 3.0 vaziyete geçtiler.
Bundan sonra daha ziyade
canlanan Ankaralılar bir gol kazandılar. Bunu latan'bulsporun yaptığı dördüncü gol takip etti. Devre sonlarına doğru Ankaralılar ikinci gollerini de yaptılar. Ve maç ta bu suretle 4-2 İstanbul-sporun lehine neticelendL
Dün lstanbulsporlular hiç te iyi bir oyun oynamadılar. Maalesef bir kaç galibiyetin doğurduğu lüzumsuz emniyet ve gurur göze çarpıyordu. Siyah sarılıların futbolda gururun ne fena neticeler tevlit ettiğini hatırlamaları lâzımdır. Bilhassa böyle genç bir takım için çek fena neticeler ve-
Dünkü maçlardan iki enstantane
rebilır. Eğer Ankaralılar dün kendilerine gelen fırsatları kaçır-mamış olsalardı, bu gururun cezasını daha çok geçmeden çekebilirlerdi.
Maskeaporlular canlı bir oyun oynadılar. Yalnız üç ortası kale önünde müessir değil, ve hiç şüt atamıyorlar. Merkez muavinleri oyun devam ettiği (müddetçe göze çarptı.
Harbiye - Beiktaş
Günün son milli küme maçını Beşiktaş . Harbiye yaptılar. Beşiktaşlılar sahada şöyle bir kadro ile göründüler:
M. Ali - Yavuz, Feyzi - Rifat. Halil, Ahmet - Sabri, Hakkı, Şükrü, Şeref, Eşref.
Hakem Samih Duransoy.
Oyun çok canlı başladı. Bılhas. sa Harbiydiler daha ilk dakikadan bütün enerjilerini ortaya koydular. Sağaçıkları vasıtasile yaptıkları hücumlar Beşiktaş müdafaasını müşkül vaziyetlere sokuyordu. Maç mütevazin bir şekilde vc karşılıklı hücumlarla geçiyordu. Beşiktaş hücum hattı bozuk bir oyun oynuyor ve bir türlü gollük vaziyetlere giremiyordu. Ancak yirminci dakikadan sonra Beşiktaşlılar tehlikeli hücumlara başladılar. Bu hatta da
bugün yalnız Hakkı gözüküyor. Şükrü çok fena, Eşref iyi bir gününde değildi. Harbiydiler de bu hattı iyi marke ediyorlar ve bir fırsat vermiyorlardı.
Bir hücumda Hakkı şahsî bir gayretle Harbiye kalesine kadar sokuldu. Vc srkı bir sütle takımına ilk golü kazandırdı.
Bu gol Har'biydilcri daha ziyade canlandırdı. Ve üstüste bir kaç hücum da yaptılar. Fakat kale önünde bir türlü müessir olamıyorlardı. Bütün gayretlerine rağmen gol kaydına muvaffak o-lamadılar. Devre de 1-0 Be-
şiktaş lehine sona erdi.
İkinci devrede Beşiktaşlıların gol adedini arttıracakları tahmin ediliyordu. Fakat bu tahminler boşa çıktı. Siyah beyazlılar iyi bir oyun oynayamadılar. Hattâ tehlikeli vaziyetler bile atlattılar. Bu devrede de Şükrü vasıtasile bir gol kaydeden İstanbul şampiyonu sahadan 2-0 galip olarak ayrıldı.
Beşiktaşlılar iyi bir oyun oynayamadılar. Hakkının şahsi gayreti bu maçı kazandırdı. Müdafaada Feyzi çok zayıftı. Muavin hattında Rifat «müstesna diğerleri fena idi. Hücum hattında da yalnız Hakkı çalıştı.
Harbiye takımı enerjik olmakla beraber müessir değil. Fazla
pas yapıyorlar. Şüt hiç yok. Müdafaaları fena değil, kalecileri birinci sınıf bir kaleci olarak gözüktü.
Yüksek Hakem Komitesi de Ne YapLığım Eilmîyor
Beşiktaşlı Hüsnü futbolu bıraktıktan sonra sahada hakem o-larak gözükmüştü. Fakat çok geçmeden takımının müşkül bir vaziyette kaldığı dolayısile tekıar futbola başladı ve Beşiktaş takımındaki yerini aldı.
Öğrendik ki; Futbol Federasyonu istanbul Bölgesine verdiği
bir emirle Hüsnünün hakemlik lisansının geri alınmasını bildirmiş.
Futbol Federasyonu veya Yüksek Hakem komitesi bu hakemlere bir lisana vermiş midir ki, onun geri alınjmasını istiyor. Anlaşılıyor ki. her şeyde olduğu gibi Yüksek Hakem komitesi de ne yaptığını bilmiyor ve kimsenin kimseden haberi yok.
taşlan evvelki canlan-
Bunun SÜMER Sinemasında
Görülmemiş bir muvaffakiyetle gösterilmekte olan DOUGLAS FAİRBAJSTİ Jr. ve Baall Rathbonenun Harikulade bir tarzda yarattıkları
BATMAYAN
Emsalsiz, kuvvotli vo hareketli filminde: Çöl hamutlarının eerarmı... Fenalık seytanlarma karsı mücadeleyi.... Vo vazifenin aşktan daha kuvvetli olduğunu görünüz... Bugün saat 11 do tenzilatlı matine.
MELVYN DOUGLAS
Nükte ve neço saçarak güzel LOütSE PLATT Ue beraber yarattığı
ve Polis Hafiyesi rol ün do oynadığı
BİR
filminde, nihayet kendini a«km ağlarma kaptırıyor. Bu şaşırtıcı fflnu
SARAY Sinemasında
Gidiniz, görünüz. Bugün saat 11 dc tenzilâtlı matine.
Son 5 hencnln cn muazzam filmini gtfrmlycnlero fırsat: TÜRKÇE sözlü ve )TEKXlKOLOR) tabii renkli
Yaln
( K AH R A MA
FEDA t)
SİNEMASINDA büyük muvaffakiyetle gösterilmektedir.
Filmin uzunluğu dolnyı.sllo seanslar saat 11,15 (tenzilatlı) 1,45 - I - 6,15 ve 8,50 dc
Bugün TAKSİ
Şimdiye kadar görülen filmlerle mukayese edl-lemiyecek kadar heyecanlı ve meraklı bir film
ASİ KAZAK [
Sinemasında
TÜRKÇE SÖZLÜ
Edirnckapı sur harici asfalt yolu Topkapıya dofcru takip ederken Bey lerbeyi çeşmesinin tam karşısındaki beşinci askeri kap,dan Lanetleme kaprsından içeriye girince Sulukııle başlar. (1)
Burada kırlar.^ yuvaları gibi su
görürü*. Bunlar Fatihle beraber lstanbula geldik.crlnl iddia eden kıp. * tilerin evleridir.
Kulübelerin arasında surla boy ölçüşen iki yasıı servi ile iki çitlenblk agacınm k^yu gölgesinde uyuyan «tahta parmak,ıklı bir türbe görülür. Asırların yükünü çekemiyerek eğri-len dört mezar taç: ile tahta parmaklıklar yeşil*, alt kısımları, perişan taş vc topraklan da beyaza boyanmıştır. Dün buradaki tetkik ederken yirmi ser.e brr sahne gözümün önünde dr.
Bir gün fotogrofcrmla beraber türbeye yanasrrken burada bir kaynaşma vardı. Ya bir şifa kaçakçılığı yapılıyor ve yahut bir adak yerine getiriliyordu.
Hadiseyi oldutfu gibi vc fotoğrafla tesbit edebilmek için hemen türbenin ittisalindeki 48 numaralı kulübeye gLrdlm. Kulübe sahibi, kadın ırklarına has şen bir pervasızlıkla bizi karşıladı. Cezvesini mangala sürdükten sonra kendisini tanıttı:
— Ethem dedenin altmış senelik tUrbedarryrm. Geçen sene müzeden geldiler. Bana maaş bağlıyacaklardı, inşallah iyi haberler getirdiniz!
Tesadüf beni mevzuun tam içine atmıştı. Kulağımı verdim ağaçların altından ürkek bir ses geliyordu:
— Kızım Nobile biraz yüksek söyle!...
Bu sesin; sahnedeki artisti dillendiren suflör itinasilo tekrarlandığını duydum:
— Krzrm biraz daha yüksek söyle! Himmeti hazır olsun yüksek sesten hoşlanırmış.
Ellerini göğsünün üstüne bagh-yan genç kız istenilen şeyi tekrarlıyordu. Ben de not ettim: Ethem dede Ethem dede Gömleği keten dede E£er muradrmı verirsem Sana bir göbek atam dede Genç kadm bu Trranzrrrnernsl şeyleri mırıldandıktan sonra yere eğildi. Mezar taşlarının arasındaki deliğe elini daldırdı. Çıkardığı bir a-vuç toprağı ipek mendiline koydu ve koynuna yerleştirdi. Adak merasimi bitmişti. Açık türbenin içine başka bir grup girdi. Bir kadın eg-rilmiş mezar taşın m önüne geçti. Kollarını yukarrya kaldırdı. Baş par m aklar mm arasından sesler çıkara çıkara ve kamile boşluğu burgulaya burgulaya göbek atmaya başladı. İhtiyar bir kadın onu idare ediyordu:
— Kızım tam yedi oldu mu. Olmadıysa bir daha at!..
Kız:
— Anneciğim bilmem şaşrrdrm I mı? Diyordu. Yedi göbek daha attı. Sonra çantasmdan çıkardığı iki mumu yaktı. Taşların üstüne dikti, ihtiyar kadın mantosunun altından çıkardığı bir çil horozu oradan geçen bir erkeğe boğazlattı. Beş on dakikada böylece birkaç nezir yapılmış vc birkaç adak yerine getirilmişti.
Fotoğrafçı pencereden bütün bu hareketleri filme aldı.
Eski ttlrbedar Seher Hanım yapılardan bana anlattı:
— Buradaki Ethem baban m tür-besidir. Bazıları Fethi Abdullah Paşa türbesi de derler. Bu türbenin toprağı sıtmaya birebirdir: Buradan alman toprak suda ezilir yedi sabah aç karnma içüir, en inatçı sıtmayı büo şıp diye keser. Kısmeti çıkmı-yan krzlarm, çocugM ormryan kadınların da muratlarını tez verir. Himmeti hazır olsun dede pek kanaatkardır. Muratlarma erenlerden yalnız yedi göbek ister. Ama bazıları mum getirirler, horoz da kurban e-dcrler.
Biraz evvel göbek atan kadm geçen hafta gelmişti. Muradı olmuş
zengin bir bakkalla evlenmiş. Bugtlı do göbek atmaya gelmiş.
Ethem dede kimseyi sıkmaz. Eğer kızlar kendileri göbek atamazlarsa o vekil de kabul eder. Biz onların yerine göbek atanz.
Ethem dedeyi ve onun mazhariyetini öğrenmiştim. Dışarıya çıktım. Türbenin önünde adağını yerine getiren dal gibi İnce bir kız vardı, ihtiyarların kaş ve göz işaretlerine rağmen o yaptıgmı bana anlattı:
— Bir senedir sıtnıajıyım. Dünyanın kininini aldım. Kesmedi. Geçen hafta buradan bir avuç toprak aldım. Su İle içtim. Sıtmam kesildi. Ben de bugün Ethem dedeye mum getirdim. Horozu da kurban ettim.
Terler, taşlar kalın bir mum ta-bakasile kaplajımıstı. Dört yaşlı a-gaç lştihalı köklerile buradaki takları tahta avurtlarına almış gibiydiler.
Mezarların üstlerinde srrtlan pen-çelerile açılmış gibi derin del'.kler göze çarpıyordu, öyle zannediyorum ki yatanların kemikleri bHe çoktan ilaç olarak içilmiştir. Mfz*r taşlarının kitabelerine adaklılar tarafından tık sık yağlı boy* çekilmiştir. Sızan mumlar m sildiği yazıları yağlı boya tabakaları MMCttta okunmaz bir hale geUrmiş*ir. Seher Hanımdan aldığım bir bıçakla demirlerle tarlafı kazıdım liftin taşın üstünde şu kitabeyi heceledim:
<Bunda şehit olan Abdullah Pasa ruhu için fatiha> j
Altında sene rak kam lan vardı. Fakat bütün itinama rağmen senelerini çıkaramadım, ikinci taşta da:
«Merhum ve mağfur Refik Şehit Abdi Paşa ruhu için fatiha> yazılı idi. Bunun da tarihi okunmaz bir halde idi. Üçüncü taşın üstündeki yazıyı noksansız okudum.
«Tamir olurken çıkan şehitler ruhuna fatiha 115$-' Ben iki evelki taşların tarihlerini 857 gibi okudum. Burada yatanlarm tstanbulu alırken şehit düşen Türkler olduklarına şüphe yoktur. Fatihin Topkapı sarayında bulunan Arapça vakfiyesinde bu semte «Top yıkıgr* deniyor.
Ejder ağızlı Türk toplarmm açtığı gediklerden girerken şehit olanlar buraya gömülmüşlerdi. Abdi Paşanın kim olduğunu tesbit edemedim. Bugün meçhul asker dediğimiz eski millî kahramanlara hürmet e-dilirken onlarm hatıraları üzerine veliliğin penbe tülü örtülmüştür. İşte burada yatanlar da bize Blzansı açan büyük Türklerden birkaç şehittir. Cahil kadm muhayyeleleri heı milli kahramanı esatiri birer varlıh gibi görmeye alışmışlar.. Adakçıla-rm yaptıkları maskaralıklar ulu Türk ölülerine karşı küstahça b) harekettir. O vakit polis, tarihi taş lan tahrip edenlere ve Türk şehitlerine karşı hürmetsizlik gösterenlere karşı harekete geçmiyordu.
İbrahim Hakkı KONYALI
(1) tstanbulda müthiş bir kolera salgını olmuştu. Bu kapıdan günde birkaç bin tabut çıkıyordu. Zamanın padişahı bu ölüm kapışma lanet e-derek demirlerle ördürmüştü. Onun için adma «Lanetleme kapısıv derler.
Günlerdcnbert LALE salonlarından istanbulini dört bucağına akseden çılgın kahkahaları duydunuz mu? Heyecandan nefesleri kesilenleri görtfünüz mü? Bütün Bstanbulu yerinden oynatan 2 sahan© filmden hazırlanan bu zengin programı şayet görmiyenîer kaldise:
Bugün L A L E ye Koşun
2 inci füm: FRANSIZCA
CASUSLAR DİYARINDA
Her dakika kalbe heyecan... Ruha korku katan mevsimin büyük avantürü. Seanslar: 11 - 2,15 - 5 ve 8.15 te
1 inci film: TÜRKÇE
HERKÜL
Kahkaha rekorunu krran.. Neşo fırtınaları koparan... Senenin en güzel filmi.
Seanslar: 1 . 3,30 - 6,30 ve 9.45 te
Yüz binlerce askerin iştlrakile vo milyonlar sarfile çevrilon mu<MaE&ni tarih! film
Bugün saat 11 dc tcnzUath matine
Bugün saat 11 de tenzilâtlı matine
27 . 4 - 941
VATAN
FERDÎyeİCTİMAİ
haclf&etier
ÖLENLER:
M em lok etim izde hamiyetile ve Türk tütüncülüğünün inkişafında yaptığı (büyük hizmetlerle tanınmış olan Kâtipzade Satm Çandır oilmüş ve Feriköy kabristanına jîomöiLmüştür.
Ankara Ziraat Bankası matbaası başmürettip muavini Mustafa özkalan Ankarada ölmüş. Cebecideki Yeni mezarlığa gömülmüştür. _______
EVLENENLER:
Tuğgeneral H. I. Uluğun kızı Jale Uluğ ile tayyare inşaatı yüksek mühendislerinden Fuat Uluğ evlenmişlerdir.
Eski Hazineihassa mümeyyizlerinden rahmetli Salâhatti-nin kızı Necmiye Okurla şehrimiz
tüccarlarından Mehmet Mersinlinin oğlu Ahmet Hayati Mersinli evlenmişlerdir.
GELENLER:
Nafıa Vekilimiz Alı Fuat Cc-besoy dün sabah Ankaradan şehrimize gelmişlerdir. Vekil, muhtelif nafıa işleri üzerinde tetkiklerde 'bulunacaktır.
Türk Matbuatına Mensup -Bayanları Davet
Türk Basın Birliği İstanbul Mıntakasından:
Millî müdafaa işlerinde Türk kadınının kendine düşen vazifeleri almak üzere başlayan teşebbüse iltihak şekillerini konuşmak üzere Birlikte aza olsun olmasın gazete ve mecmualarda yazı yazan veya kitap neşreden veya gazete ve mecmua idarelerinde herhangi bir vazifesi olan bütün bayanların nisanın 29 uncu salı günü saat I 7 de Türle Basın Birliğinin BeyoğUında Lale sineması karşısındaki merkezine gelmeleri
rica olunur.
illi Setin Fotoğrafları
AnJcara, 26 (A.A.) — Bu-| gün Cüm'huriyet Halk Partisi Anrf ,'kara vilâyeti idare heyet] merke-1 zinde vilâyet idare heyeti, Ankara merkez ve Çankaya ve diğer kazalarla, merkez nah'ye idare heyetlerinin ve Halkevi reisi ve idare heyeti azalarının iştirakile yapılan bir toplantıda Millî Şef Jnönünün imzalarile hediye etmiş oldukları fotoğrafileri vilâyet idare heyeti merkezinde şeref mevkiine konulmuştur. Bu münasebetle yapılan ve Cumhuriyet Halk Partisi müfettişlerinden Amasya mebusu Esad Urasın da bulunduğu törende Parti vilâyet idare heyeti reisi ibrahim Rauf Ayaşlı söylediği nutukla
bütün milletçe Millî Şefe karşı duyulan içten ve sarsılmaz sevgi hislerine tercüman olmuştur.
Ankara, 26 (A.A.) — Bugün aldığımız telgraflar. Millî Şef İsmet İnönü'nün imzalarile
hediye ettikleri fotoğrafların Tosya, Sungurlu, Boğazköy, İsparta, Giresun ve Sorgun C. H-Partisi vilâyet ve kaza merkezle-rile Halkevleri ve Odaları şeref
mevkilerine merasimle talik edildiği bildirilmekte ve bu vesile ile halkımızın Millî Şefe karşı sarsılmaz bağlılık ve sevgi duygularının bir defa daha içten tezahüratla izhar edildiği kaydolunmaktadır.
MahkûmiyetSic'lleriTanzimEdilecek
Ankara, 26 (Telefonla) — Adliye Vekâleti, yaptığı tetkikat sonunda mahkûmiyet sicillerinin muntazam bir surette tutulmadığım görmüş, cürüm Işliycn eşhasın yeni cürümler işledikleri zaman sabıkalarm tah
kiki çok müşltül, bazı ahvalde de imkânsız olduğu kanaatine varmıştır Bu suretle Avrupai bir tarzda bir mahkûmun sicili tutulması esbabı düşünülmüş, ve araştrrmalara balanmrştır. Tetkikler sona erince Adliye Vekâleti bütçesine yeni bir fasıl ilâve ettirilmek suretile mahkûmlar sicili tutulaca-k ve küçük, büyük her nevi cürüm işliyen eşhas için mufassal künyeleri ihtiva eden
fişler tanzim edüerek ve mücrimlerin cezaları gördükten sonra ıslahı hal edip etmedikleri hakkmda kolayca malûmat sahibi olmak imHatıı elde edilebilecektir. Diğer taraftan, bu mahkûmiyet sicilleri sayesinde cürümlerin tekerrüründe cürüm iş-liyenlere daha şiddetli cezalar verilebileceği gibi bu kabil şahısların işledikleri cürümlere göro ıslahhane-lero sevkı de kabil olacaktır. Haber aldığımıza göre, Adliye Vekâleti, diğer taraftan pek mahdut olan zabıt kâtibi kadrosunu da genişletmek istemektedir. Ayni zamanda zabıt kâtiplerinin terfihi de düşünülmektedir.
Ankarada
Millî Küme Maçları
Demirspor :5 - Altınordu: 3
Gençlerbirliğî: 3 - Alt ay
1
Ankara, 26 (A.A.) — Bugün 19 Mayıs stadında milli küme maçlarına Eskişehir Demirspor - Altınordu ve Altay GençlerbirHği karşılaşmaları Ue devam edilmiştir.
Jlk karşılaşma Demirsporla - Altınordu arasında yapılmış ve Dcmir-sporun 5-3 galibiyeti ile neticelenmiştir.
Birinci haftayım 3 - ODemirspor lehine biten bu karşılaşmada Eskişehirliler rakiplerinden daha enerjik ve güzel bir oyun çıkarmışlardrr.
GençlerbirHği ile Altay arasında yapılan ikinci maçı Gençlcrbirliği 3-1 kazanmıştır.
1 inci devre 1 - 0 Gençlerin lehi-
ne biten bu karşılaşmada her iki ta-
krm da seyircileri tatmin eder bir o-
yun çıkarmağa muvaffak olamamışta-.
Bugünkü Maçlar
Bugün de Şeref stadında millî küme maçlarına devam edilecek ve Maşke&por Beşiktaşla, Harbiye de İstanbulsporla karşılaşacaktır.
Diğer taraftan Kadıköyünde
sabah saat 10,30 dan itibaren
Galatasaray - Beykozla, Fenerbahçe de Pera ile oynayacaklardır.
Cebelittarık
(Başı 1 incide) * davet edilmektedir,
Cebelitarık, 26 (A.A.) — B-Hitler'in muavini B. Hess'in Madride gelerek Alman motorlu fırkalarının «ertestçe geçmesi için ispanyadan talepte bulunduğu hakkındaki şayialar bir çok tahminlere yol açmışsa da denizden ve karadan bir hücumu karşılamağa hazır bulunan Cebelitarık askerî makamlarını endişeye sevketmemiştir. Bir çok siviller şimdiden Cebelitarık'ı lerketmis-İerdir. Tehlike daha ziyade yaklaşırsa askerî makamlar ba.şlıca hizmetler erbabı müstesna bütün
halkı tahliye edeceklerdir,
-o
Fransa ve de Gaulle
Vichy, 26 (A.A.) — D.N.
B.: Fransız Müstemleke Nezareti, nezaret erkânından 4 yüksek mermuru. General de Gaulle lehine propaganda yaptığından dolayı azletmiştir.
Yılan
(Başı 1 incide) /=/
sevelt bu gibilerin istiklâl harbinin «üç kafalı yılan» lan olduğunu ve beynelmilel vaziyet hakkındaki görüşleri nazarı itibara
alınaraık Lindiberg'e Amerikan ordusunda faal bir hizmet verilmediğini ilâve eümiştir.
Üç kafalı yılan Amerikanın en zehirli yılanıdır. Amerika istiklâl mücadelesi yapılırken bu isim, ne ingilizlere ne de ingilizlere isyan edenlere iltihak etmiyerek bi, taraf kalanlara verilmişti.
*
Amerika Yugoslav Hükûmetirti
Tanıyor
Vasingtoıı, 26 (A.A.) — Hariciye Nazırı Cordell Hull, Amerikanın mlilteci ve meşru Yugoslav hükümetini ve bu hükümetin Vaşington elçisi Fotiç'l tanımukta devam edeceğini söylemiştir.
Amerikalıların Yüzde 83 ü
(Başı 1 incide) *=*
anket 10 nisan ile 20 nisan a-rasında yapılmıştır. Şurası dik kate şayandır ki, ayni mesele hakkında beş ay evvel yapılan diğer bir ankette reye iştirak e-denlerin ancak yüzde 59 u bu fikirde bulunmuştu.
Roosevelt'in İzahatı
Vaşington, 2h (A.A.) — B. Roosevelt, dünkü gazeteciler toplantısında beyanatta bulunarak vapur kafilelerine harp gemileri, nin refakati sistemile, devriye sistemi arasındaki farka işaret ederek demiştir ki:
«— Vapur kafilelerine refakat, ticaret vapurlarını toplu bir halde ve düşman tecavüzünden koruyarak sevlketmek dermektir. Devriye sistemi ise vapurların geçecekleri garp yarım küresi su. larmda mütecaviz gemiler bulunup bulunmadığını tayin için kullanılan usul demektir.»
Roosevelt Yunanîstanın
Âtisinden Emin
Vaşington, 26 (A.A.) — B. Roosevelt Beyaz sarayda kendisini ziyarete gelen Amerikadaki Ah e fa c emiy e ti azası n a şun 1 an söylemiştir:
«— Harfcin bugünkü safhasının muvakkat neticeleri ne olursa olsun Yunan milletinin istiklâlini ve arazi bütünlüğünü istirdat ederek muzaffer olacağına eminim. Bu yüksek gaye uğrunda Yunanistan Amerikanın dos\ luğuna ve yardımına güvenebilir. Biz, tecavüz karşısında hürriyetlerini müdafaa eden rmilletlere mümkün olan bütün maddî yardımı yapmağa karar vermiş bulunuyoruz.»
Groenland'ın Vaziyeti
Vaşington, 26 (A.A.) — B. Roosevelt gazeteciler toplantısın, da yaptığı beyanatı.ı Birleşik A-merikanın bugün ticaret gemi kafilelerine himaye vermeği düşün, mediğini söylemiştir. B. Roosevelt kafileler hakkındaki noktai nazarını izah edecek tefsirlerde bulunmaktan imtina etmiş fakat bir buçuk senedenken bitaraflığı korumağa memur devriye gemilerinin Atlantik sahillerinden 1000 mil mesafeye kadar hareketlerde bulunduğunu söylemiştir.
B. Roosevelt bir gazetecinin suallerine verdiği cefapta devriye hareketlerinin denizlerde garp yarı küresinin müdafaası icap et* tiırdiği nisbette uzaklara götürüleceğini söylemiş ve devriyenin bir kafile «istemi olmadığını ehemmiyetIe kaydetmiş*rr.
B. Roosevelt Groenland'ın kısmen mihver kuvvetleri tarafından işgal edilmiş olabileceğini ve fakat bu hususta sarih malûmatı olmadığım «bildirmiştir.
Bu işgalin Beşinci Kol azaları tarafından yapıi'mlş olabileceği mütalâasına B. Roosevelt «hayır» demiş ve şunu ilâve etmiştir:
«— Birleşik Amerika Groenland'ın her türlü işgaline mâni olmak için tedbirler almaktadır. Başkaca bir tecavüz hareketi ol-mryacağını ümit ederim.»
B- Roosevelt Mühim Bir Nutuk Verecek
Londra, 26 (A.A.) — Times gazetesi muhabiri bildiriyor:
Vasingtonda kuvvetle zannedildiğine göre B. Roosevelt mayıs bidayetinde bir nutuk irad ederek gazeteciler toplantılarında yapabileceğinden daha büyük bir vuzuh ve kuvvetle düşüncelerini izah edecektir.
Amerikadaki Beyanatın Tefsirleri
Londra, 26 (A.A.) — Amerikanın bitaraflrk devriye gemilerinin garp nısıf küresinin müdafaası nekadar icap ettirirse At-1 antikte o kadar uzaklara gönderileceğine dair B. Roosevelt tarafından yapılan beyanata Londra basını birinci derecede ehem. miyeti haiz bir haber nazarile bakmaktadır. Londra basını ayni zamanda İngiltereye gidecek harp malzemesinin At lan tikte batmasına Birleşik Amerikanın müsaade edemeyeceğine dair A-merika Hariciye Nazırı B. Hull ile Bahriye Nazırı Knox'un beyanatını da tebarüz ettirmektedir. İngiliz gazetelerine göre, eğer mihver bu harpten muzaffer çıkarsa Amerikalıları nasıl bir teh likenin tehdit edeceğini Amerikalıların şimdi her zamandan ziyade idrak etmeğe başladıklarına mezkûr beyanat bir delildir. Daily Tclcgraph diyor ki: Gemi kafilelerini himaye etmek ingiliz donanmasına terettüp etmekte devam edecektir. Maamafih B. Roosevelt'in beyanatı çok mühimdir ve B. Hull ile B. Knox'un şiddetli ve açık beyanatından derhal sonra yapılmıştır. Amerika milletine hitab eden bu beyanatta Amerikayı tehdit eden tehlike siyasî sözlerle ^izlenmemiştir. Bu tehlikeyi
V —---- ı-— ¦ ——-"—¦—;---r'AÎ ' t ' J . *1TT f " ¦ j i f ™ * ** * \ r v * m ı r\
Telgraf, Telefon ve Ajans Haberleri
Dük dAosta
/ngiliz Tekliflerini Alman T az y ikile Reddetmiş
Kahire, 26 (A.A.) — îyi haber a-lan mahfillerdeki kanaate göre Almanların tazyiki neticesindedir ki, dük d'Aosta İngiliz tekliflerini reddetmiştir. Ayni mahfillere göre bu red cevabı üzerine yüzlerce İtalyan kadın ve çocuğunun hayatı tehlikeye maruzdur. Çünkü harp eden İngilizlerin «ivil halkı himaye için bir kısım kuvvet ayırmaları mümkün değildir. Maamafih civar mmtakalar dan gelen bir çok sivil Adisababaya sevkedilmiştir. Habeşlerin İtalyan zulmünden intikam almağa teşebbüs ettikleri hakkında bir alâmet yoksa da yerli kıtaata mensup bazı kaçaklar çapulcu çeteleri teşkil etmişlerdir.
Dessie'de
(Başı 1 İncide) +
tedir. Cenupta şehre hâkim olan mevzilere yeni bir giriş yapılmıştır. Çok büyük bir Habeş vatanperver kuvveti şimdi bu mınta-kada İmparatorluk kuvvetlerile işbirliği etmektedir.
24 nisan tarihinde, Sudan mü, dafaa kıtalarına mensup kuvvetler Mota kalesini zaptebmişlerdir. I 2 italyan zabiti ve yüzlerce müstemleke askeri esir alınmıştır. 2 top ve çok miktarda harp malzemesi iğtinam edilmiştir.
Daha cenupta bütün mıntaka-la-rda harekât memnuniyet verici bir tarzda inkşaf etmektedir. Dessie önlerinde
Kahire, 26 (A.A.) — Cenubî Afrika kıtaları şimdi Dessie*nin bir kaç kilometre uzağında bulunuyorlar, Dessie, Dük . d Aost ordusunun toplandığı son nokta olup Adisababa'ntn 225 kilometre şilmali şarkisinde kâindir. Cenubî Afrika kıtaları çarşam/ba günü şehrin dış müdafaa hattını sarmış bulunuyordu.
Londra, 26 (A.A.) — Reuter ajansının Habeşistandaki Cenubi Afrika kuvvetleri nezdinde bulunan muhabirinin bildirdiğine göre, Dessie muharebesinde 200 İtalyan ölmüştür. Takriben 560 Afrikalı da esir edilmiştir. Diğer 300 esirin de gelmek üzere olduğu zannediliyor.
Hava Faaliyeti
Kahire, 26 (A.A.) — Orta-şark İngiliz hava kuvvetleri karargâhının tebliği:
LLbyada,'24 - 25 nisan gecesi Bingaziye şiddetli bir akın daha yapılmıştır. «Mendirek üzerine tam isabetler kaydedilmiş ve bombalar bir petrol gemisinin, bir ticaret vapurunun ve bir römorkörün hemen yanıbaşma düşmüşlerdir. Askerî binaların yakınında yangınlar çıkmıştır. Dönüşte tayyareler imiz Bingaziden 30 kilometre kadar uzakta bulunan Elargut civarında bir düşman kafilesini bom/balamışlar ve mitralyöz ateşifie tutmuşlardır. Bütün bombalar düşman arabalarının arasına düşmüş, iki büyük İnfilâk olmuş ve dört büyük yan. gın çıkmıştır. Keza Ak rom a ve Derne civarında düşman motorlu nakliye vasıtalarına da taarruz edilmiştin.
Habeşistanda, av tayyarelerimiz Çombolcia tayyare meydanını mitralyöz ateşine tutmuşlar ve yerde Cr. 42 tipinde iki düşman av tayyaVesini tahrip etmişlerdir. Düşrnan kıtalarına Jimma ve Argio'da taarruz edilmişrtir.
Diğer cephelerde kaydedilecek bir $ey yoktur.
Av tayyarelerimizden biri kaybolmuştur.
r»-
lşgal Mmtakalarında Elim Hâdiseler
Hanya, 26 (A.A.) — Yunan matbuat bürosu bildiriyor;
Almanların istilâ ettikleri vilâyetlerle, ARmanların Bulgarlara açtıkları vilâyetlerde cereyan eden elim hâdiselere ait haberler akın etmeğe başlamıştır. Halka ait eşya yağma edilmekte ve buna benzer hareketler yapılmaktadır.
yaratanların mahiyeti de keza saklanma/mıştır. Birleşik Amerikanın bugün tehlfkeyi ciddî olarak gördükleri inkâr edilemez. Times gazetesi de şöyle diyor: Bu beyanatın tazammun ettiği manadan başkaca hürriyetin son ileri postalarını müdafaa için çarpışanlara kuvvetli bir manevî müzaheret teşkil ettiği aşikârdır. Büyük BvLtanyamn müdafaası Birleşik Amerikanın ilk müdafaa hattıdır. Bu müdafaa hattı, sayıca yüksek kuvvetlerin veya muvakkat muvaffakiyetler karşısında kaıt'iyyen gevşemiyecek bir sebatla tutulmakladır.
üemıKanıeıenl Havalarda Harp Aiman Zayiatı
Hiçbir Arızasız İngiltereye Geliyor
Londra, 26 (A.A.) — Daily Sketchin bildirdiğine göre, hayatî ehemmiyeti haiz yeni gemi kafileleri arızasız İngiltereye gelmektedir. Deniz yolu ile tayyare ve cepane akını düşmanın müthiş gayretlerine rağmen fasılasız o-larak İngiltereye varmaktadır.
Loru Halifaks
(Başı 1 incide) /§/
söylediği bir nutukta, Yunantstana îngllterenin yaptığı askerî yardımdan bahsetmiş ve demiştir ki:
Mukavemet Harbi
«Yunanlstanda, Almanların bize
karşı gönderecekleri kıtaların sayı-sllo mukayese edilecek derecede kuvvetleri, bizim cesur Yunanlılarm yar-dımma gönderemiyecemizi pek âlâ biliyorduk. Fakat bu harp bir mukavemet harbidir. Hürriyet davasına bu derece cesaretle sarılanlara yardrm hususundaki şevki tabiiden başka, müdahalemizi haklı gösteren askerî sebepler de vardr. Biz biliyorduk ki, Hitler, Balkanlardan yaptığı ithalâtın muntazam gelişini inkıtaa uğratmamak için Balkanlarda çarpışmadan içtinap etmek istiyordu. Bu ithalât, Hitler için fevkalâde e-hemmiyeti haizdi. DUşmanm bazı tedbirlere tevessülden içtinap etmesi, onu o tedbLrlere tevessüle mecbur etmek için umumiyetle kâfi bir sebep teşkil eder. Almanyaya, bihakkın pahalı ödetüm iştir. Müttefik ordular Almanlara insanca ve malzemece ağrr zayiat verdirmekslzin bir karış toprağı bile feda etmemişlerdir. Vakit tesir yapmaktan hâli kal-mıyacaktır.»
Vaziyetten İstifade
Lord Halifaks, Mısırdan bahsederek demiştir kl: t
«Harp âleminde öğrenecekleri bir şey katmamış olan General Vavel i-le Amiral CunninghanVm şimdiki vaziyetten azamî istifadeyi temin e-deceklerine şüphem yoktur.
Medeniyetimizi Kurtarabilirsek
Medeniyetimizin esasları kurtarıla
bilirse millet kalkmabilir. İşte siz de tıpkı bizim gibi bu şeyleri anladığınız içindir ki, bizim davamızı kendi davanız yapryorsunuz»
Lord Halifaks, harbe girmek hariç olmak üzere tam ve mutlak yardımın hukuku düvele mugayir olduğu hakkındaki iddiayı cerhederek şöyle demiştir:
Bitaraflara Yardım
«Bir tarafın mücrim ile masumu tefrik etmfyeceği düşüncesi bitaraflığın esas prensipine uygun olamaz. Almanlar Briand - Kellog paktmi imza ettiler. Polonyanm ve diğer memleketlerin istilâsı ıbu imzayr a-paçık ihlâl etmiştir. Herhangi diğer bitaraf memleket gibi sizin memleketiniz de bugün tecavüze uğrayanr-lara yapabileceği yardımı yapmağa tamamile hakkı vardır. Bu yardımı siz bize tarihte eşi olmıyan bir tarzda yapıyorsunuz. Dünyayı tahakkümü altına almak ihtirasını açığa vuran Almanyaya karşı yalnız kendi menfaatlerinizi müdafaa etmek için değil, ayni zamanda nazi usulü bas-trrılıp imha edilmediği takdirde beşeriyetin istikbali çok karanlık olacağını idrak ettiğiniz için bu yardımı yapıyorsunuz^
Deniz Sanayi Kudreti
Deniz endüstri kudrotinin teşkil
ettiği silâhlardan bahseden Lord Halifaks demiştir ki:
«Bu silâhlar sessizce ve tedricen İş görüyorlar, Fakat Almanyada ipti daî maddeler kıtlaştıkça ve ingiliz hava kuvvetleri Alman kuvvetlerine ulaşmak vo sonra da geçtikçe, tesirleri mütemadiyen artacaktır.»
Hayret Verici Zaferler
Lord Halifaks, Hitlorln «uzun vo
hayret verici zaferlerinden^ bahso-derek Almanyadan gelen bütün haberlere göre, Alman milletinin bundan sevinç duyduğunu, ihtilâfın bittiğini görmeği fevkalâde arzu ettiğini ehemmiyetle kaydetmiş ve demiştir kl:
«Niçin daha fazla sevinç göstermiyor? Çünkü Hitlerİn honüz kat! olabilecek tek bir zafer kazanmadığını biliyor ve bunu kazanamryacağı hissi vardır. Büyük Britanya imparatorluğu üzerinde zafer kazanmadıkça diğer bütün zaferleri hiç bir şeye yaramaz. Binaenaleyh Hitler în giltere mukavemetinin şahdamarr o-lan ticareti bahriyesini kesmek için bütün gayretini sarfediyor, fakat siz bize oldukça süratle yardım edebilirseniz Hitlertn bu gayretlerini â-ktm brraktırmamız için hiç bir sebep yoktur. Geçen harbin sonunda Amerika deniz tezgâhları inşaatı bir mucize derecesinde arttırmışlardı ve bizimkilere ilâve edilince Alman tah ricatının üstüne çıkmışlardı. Geçen harptenberl inşaat usulleri tekâmül etmiştir. Binaenaleyh kendi rekorunuzu kırarsanız hiç te hayret etmi-vo^pfrim.»
Amerikanın Çok Kuvvetli Yeni Bir Av Tayyaresi
Londra, 26 (A.A.) — İngiliz hava nezaretinin tebliği:
Düşman dün gece bilhassa îngllterenin şimali şarkisi üzerinde faaliyette bulunmuştur. Bu mıntakaya yapılan hücum şiddetli olmuş ve gece yansına kadar devam etmiştir.
Müteaddit noktalara bombalar a-tılmıştır. Bazı hasar vuku bulmuştur. Alınan raporlar insanca fazla zayiat olduğunu göstermektedir, ö-lü miktarı azdır.
Malta Üzerinde
Malta. 26 (A.A.) — Resmî tebliğ: Perşembe günü öğleden sonra düşman tayyareleri Maltaya yaklaşmışlarda da hücuma geçmemişlerdir. Fa kat ayni günün akşamı kuvvetli bir düşman hava filosu Maltaya hücum etmiştir. Tayyareler hedefleri' tenvir flşeklerîle aydınlattıktan sonra bom balarını atmışlardrr. Bir çok yerlerde şahıslara ait binalar hasara uğramıştır. Fakat insanca zayiat yoktur.
Yeni Bir Av Tayyaresi
Nevyork, 26 (A.A.) — Daily Nevs gazetesinin yazdığına göre, «Repub-lic Aviation Corporation> fabrikaları yakında çok kuvvetti yeni bir av tayyaresi çıkaracaktır. Bu tayyare, 13 bin metreye kadar yükselebilecek tir. Bu av tayyaresi fevkalâde süratli olduğundan yıldırım tayyaresi diye anılacaktır. Tayyarenin silâh-arı gizli tutuluyor. Ancak motorunun iki bin beygir kuvvetinde olduğu söylenebilir.
Adalarda Harbe Devam Edilecek
Nevyork, 26 (A.A.) — Nevyork Times gazetesinin verdiği bir habere göre Yunanistanın A-merikadaki elçisi B. Diyamando-pulo matbuat mümessillerine be, yanatta bulunarak Yunanistanın adalarda harhe devam edeceğini söylemiş ve Amerikayı Yunanis-tana yaptığı askerî yardımı arttırmağa davet ebmiştir. B. Diya-mandopulo, Yunanistan adalarda ve Mora'da harp faaliyetine, de-vaim edeceğinden Yunan vapurlarının Amerika tarafından müsadere edilmiyeceğini ümit ettiği* ni de söyj em iştir.
Associated Pressin verdiği bir habere göre harp esnasında Yunanlılara yardım cemiyetinin reisi B. Skuras, cemiyetin Yunanlılara yardım etmek üzere 25 milyon dolar toplamağa gayret ettiğini, 'bir milyon Yunanlının Almanlar tarafından işgal edilen mıntakalardan adalara hicret ettiğini bildirmiştir.
Be
rlıne
Akın
(Başı 1 İncide) **
fından dün akşam neşredilen fevkalâde tebliğ:
24/25 nisan gecesi İngiliz bombardıman tayyareleri Trablus şehrine yeniden hücum etmişlerdir. Antrepolara, deniz tayyareleri hangarına ve resmî dairelere tam isabetli bombalar atılmıştır.
İngiliz Hava Kuvvetlerinin
Akınları
Londra, 26 (A.A.) — Hava Nezareti tarafından dün öğleden sonra neşredilen tebliğ:
Norveç sahilleri1 açıklarında perşembe günü yapılan hava harekâtı esnasında bombardıman tayyarelerimiz bir düşman sarnıç vapurunda yangın çıkarmışlar ve bu gemiyi hemen hemen tamamile tahrip etmişlerdir.
Bir bombardıman grupumuz sahil civarında 'bir ada üzerinde bulunan telsiz istasyonunu bombardıman c-derek binalardan birini tahrip etmişlerdir.
Avcı tayyarelerimiz şimali Fransa üzerinde taarruzi keşif uçuşları yapmışlardır. Hava meydanlarında bulunan Alman avcı tayyareleri mitralyöz ateşine tutulmuştur.
Bu gündüz harekâtından bir avcı tayyaremiz üssüne dönmemiştir. Baş lıca deniz üsleri olan Kiel ve Vil-helmshai'en'e hücum etmiştir. Başlıca hedefi teşkil eden Kiel'de deniz tezgâhlar ile fabrikalarda yeniden yangınlar çıkarılmıştır. Bir çok yük sek infilâlcli bombalar daha önce yapılan hasarlardan daha büyük hasarlara sebebiyet vermiştir.
Vilhelmshafcn'de havuzlar ve gemi tezgâhları bombardıman edilmiştir.
Ayni gece zarfında Norveç, Holan-da. Fransa vo Belçika sahillerinde havuzlarda diğer hedeflere borrrbar-dıman ve sahil muhafaza servislerine mensup tayyare'erimiz tarafrn-dan diğer bazı hücumlar yaprlmış-
tır. /v • <:y r^j- s
Bu gece harekfttrndan iki tayyaremiz üssüne dönmemiştir.
Yunanistar.daki İngilizlerden Fazla
Londra, 26 (A.A.) — Times gazetesinin Kahire muhabiri yazıyor:
Almanların şimdi Yunanistan-da yapmakta oldukları taarruzda insan ve malzemece uğradıkları zayiatı katiyyen hesaba katmıyorlar ve sivil Yunan halkına karşı merhametsiz devranıyorlar. Bir av tayyaresi pilotunun anlattığına göre. Alman ölü ve yaralıları yanmış tankların ve top namlularının arasında birbiri üzerine yığılıyorlar. Beyan olunduğuna göre, Almanlarm insanca verdikleri zayiat Yunanistandnki bütün İngiliz ' kuvvetlerinin mecmuundan fazladır. Ve tahrip edilen düşman top ve tanklarının sayısı da İngilizlerin Yunanistaaa gönderdikleri bütün tank ye top adedinden üstündür. ALman tayyareleri cepheden ancak yarım saatlik mesafede meydanları ol-, duğundan cepheye ve köylerin' üzerine geliyorlar ve bütün hedefleri hiç fark gözetmeksizin şid defle mitralyöz ateşine tutuyorlar. Bu arada da güınin her saatinde Göbbels Balkanlara yalan yağdırıyor. Göblbeb İngilizlerin Avustralya ve Yeni Zelandalıları İngilizler "için muharebeye icbar ettiğini söylüyor, işin içyüzünü bildiğim için bu yalanı teşhir m ek isterim. Yalnız donanma-ajn ve hava kuvvelerinin- mürettebatı hemen hemen münhasıran İngiliz olduktan başka tankların, toplana, cephe hattındaki fen teş kilâtının, piyadenin eköeriaiai de ingilizler teşkil etmektedir. Yunanistan boyunca Almanları imha etmek şerefini bütün ingilizler paylaşmıştır.
Semendre Nasıl İşgal Edildi ?
Hikâye Hem Kolay Teslimden, Hem de Mukavemet Edenlerin' Yaralı ve Esir Verdikfcraıden Bahsediyor!...
Berlin, 26 (A.A.) — D. N. B. a-
jansr, Yunanlıların Semadrek adasının işgali hakkında bu işgale şahit olan birisinden aşağıdaki malûmatı almıştır:
18 nisan sabahı saat beş buçukta motorlu altı kotradan mürekkep küçük bir füotülâ Trakya sahilinde bir limandan hareket etmiştir. Bir sal ü-zerinde istihkâm lutalarma ait altı botla iki hücum botu bulunuyor. Bu-1 rada 300 de Alman askeri vardı. Semadrek adası işgal edilecekti.
Tayyareler adada ingiliz garnizonu bulunmadığrnı müşahede etmişlerdir. Fakat adada Yunan polisine-alt küçük müfrezeler mevcuttur. Bun1 larm mukavemet göstermesi beklenilmiyor. 1600 metre irtifadaki dağ-, lık adayı gördük ve sise girdik. Filotillamızın kumandanı bizi durdur-1 du. Sis birdenbire dağıldı. Şimdi a-\^ dayı yakından görüyoruz. Ada halkı buna mâni oldu. Gemilerimiaden her biri üzerinde mitralyözler ateş! vaziyetindedir. Birdenbire ateş başladı, ihraç için her şey hazır. Askerlerden bir kısmı sulara atlıyor ve karaya doğru ilerliyor, ihraç böylece -yapılmışta-. Her ev araştırılmış, ve halk toplanarak muhafaza altına alınmıştır. Mukavemet kırılmıştır. Harp ve av tüfekleri bulduk. Çeteciler gittiler ve takip başladı. Sahü-den beş kilometre içerde bulunan a-danın merkezine giden yolda 12 e-slr aldık. Saat 13. Adanın merkezini görüyoruz. Halktan 'bir grup önde beyaz bayrak ilerliyor. Kumandan şehrin teslim olmasını kabul ediyor ve sonra bölük şehre giriyor.
Halk bizi sanki muzaffer Yunanlılar îrnişiz gibi karşıladı. Klişe kampanaları çalıyordu. Tercüman halka Alman işgal grupunun arzularını bil dirdi. Düşman müteaddit ölü vc yaralı ile 15 esir kaybetti. Bizim tarafımızda tek bir ağır yaralı vardı Eğer yarın ada polisine mensup 10 kişi il© 60 tayfa mukavemet ederse günümüz yine çetin olacak.
Alman Tebliği
Berlin. 26 (A.A.) — Alman orduları başkumandanlığının tebliği:
Yunanlstanda. dağ kıtaları ve tank teşekkülleri sıkı bir iş birliği i-le düşmanı takibe devam etmişlerdir. Kıtalarımız Termopil mevziini zorladıktan sonra İngiliz kıtaları bu tarihî boğazın şarkında Molos civarında mağlûp edilmiştir. Yüzlerce tn glliz esir edilmiştir. Elimize 30 dan fazla top geçmiştir. Diğer Alman kıtaatı Tesalyadan hareket ederek Bg-riboz adasına gitmişler ve Halkis-ten tekrar karaya geçmişlerdir. Serî Alman kıtaları düşmanın takibine devam ederek Teb nehrini geçmişlerdir.
Taşoz ve*Semadrek adaları bir baskın hareketile 15 nisanda işgal edildikten sonra Alman kıtaları donanmanın işbirliği ile Linini adasına çılmuslar ve clü^rnamn mnkave-
11
5
r
v
Haftalık Radyo Programı
PAZAR 27.4.1941 î
9 Program, saat ayan 9.03 A-jans haberleri. 9.18 Marşlar ve hafif program (Pl.) 9.15 10 Ev kadım - yemek listesi.
12.30 Program, Saat ayarı, 12.33 Tek şarkılar 12.50 Ajans haberleri 13.05 Şarkı vo türküler, 13.25/ 14.30 Radyo salon orkestrası
18 Program, saat ayarı. 18.03 Radyo caz orkestrası 18.30 Anka-rada Keçiören çocuk yuvasının m e saisi hakkında bir dialog. 19 Çifte fasıl. 19.30 Saat ayarı, Ajans haberleri, 19.46 Ziraat takvimi 19.50 Saz eserleri ve karışık şarktılar. 20.15 Konuşma (Çocuk Esirgeme Kurumu adına Maarif Vekâletinde Hıfzırrahman Raşit Üzmen tarafından.). 20.30 Solo eserler, 21 Meşhur operalar (Pl.) 22.30 Saat ayarı. Ajans haberleri, ve Ajans spor servisi, 22.50 Dans müziği (Pl.),a23.25 23.30 Yarınki program ve kapanış.
PAZARTESİ BM4M1
8 Program. Saat ayarı, 8.03 A-jans haberleri 8.18 Hafif program (Pl.) 8.-15'9 Ev kadını - Konuşma
12.30 Program, saat ayarı, 12.33 Hafif şarkılar, 12.50 Ajans haberleri. 13.05 Halk türküleri, 13.20/ 14 Karışık program (Pl.)
18 Program saat ayan, 18.03 Radyo caz orkestrası. 18.40 Kadınlar fasıl heyeti. 19 Çocuk haftası münasebetile temsil, 19.30 Saat a-yarı, ve Ajans haberleri, 19.45 Ziraat takvimi, 19.50 tnce saz. 20.15 Radyo gazetesi, 20.45 Trio - Fer-hnnde Erkin, Necdet Atak. ve Mesut Cemil 21 Dinleyici istekleri, 21.30 Konuşma (Çocuk Esirgeme Kurumu adına Ulus gazetesi muharrirlerinden Kemal Zeki.Gencos-man tarafından), 21.45 Radyo orkestrası, 22.30 Saat ayan. Ajans haberleri. 22.45 Cazband (Pl.) 23.25/23.30 Yarınki program ve kapanı?.
8 A L I 29.4.1941
8 Program, saat ayan, 8.03 A-janfl haberleri, 8.18 Hafif parçalar (Pl.) 8.45/9 Ev kadım yemek listesi. \\
12.30 Program. Saat ayarı, 12.33
Türkçe plâklar, 12.50 Ajans haberleri, 13.05 Türkçe plaklar, 13.20 11 Kartşrk program (Pl.)
18 Program, Saat ayan, 18.03 Radyo çocuk klübü, 18.30 Konuşma (Çiftçinin saati), 18.45 Müzik Çiftçinin saati 19 Mandolin kuarteti 19.20 Saksafon parçalan (Pl.), (Pl.) 19.30 Saat ayarı ve Ajans haberleri, 19.45 Ziraat takvimi 19.50 Fasıl heyeti, 20.15 Radyo gazetesi, 20.45 Radyo salon orkestrası. 2130 Konuşma (Çocuk Esirgeme Kurumu adına Ordu Mebusu Selim Sırrı Tarcan tarafından), 21.45 Koro, 22.30 Saat ayan, A-jans haberleri. 22.45 Dans MUzlfti (Pl.), 23.25 23,30 Yarınki program Ve Kapanış.
ÇABŞAM B A 89.1.1 »41
8 Program. Saat ayarı. 8.03 A-jans haberleri. 8.18 Hafif program (Pl). 845 9 Ev kadını - Yemek listesi.
12.30 Program. Saat ayan. 12 33 Karışık şarkı ve türküler. 12.50 A-jans haberleri, 13.05 Karışık şarkı ve türküler. 13.20 14 Radyo salon orkestrası.
18 Program. Saat ayan. 18.03 Melodiler (Pl.), 18.30 Konuşma (Dış politika hâdiseleri). 18.45 Çocuk saati - Radyo çocuk klübU, 19.30 Saat ayarı. Ajans haberleri 19.45 Ziraat takvimi. 19 50 Geçit konseri. 20.15 Radyo gazetesi 20.45 Fasıl heyeti 21.10 Konuşma (Çocuk Esirgeme Kurumu adına Matbuat Umum Müdürlüğü Baş Müşaviri Burhan Belge tarafından). 21.25 Saz eserleri. 21.45 Riyaseti-cümhur bandosu, 22.30 Saat ayan. Ajans haberleri. 22.45 Cazband (Pl.). 23.25 23.30 Yarınki program ve kapanış.
PERŞEMBE 1.5.1911
8 Program, Saat ayarı, 8.03 A-jans haberleri, 8.18 Hafif parçalar (Pl.), 8.45/9 Ev kadını - Konuşma.
12.30 Program, saat ayan. 12.33 Solo şarkılar, 12.50 Ajans haberleri 13.05 Beraber şarkılar, 13.20/11 Karışık program (Pl.)
18 Program, saat ayan, 18.03 Radyo caz orkestrası, 18.40 İnce m, 19.10 Konuşma (Seyahat rc-
portajları), 19.30 Saat ayan, ve Ajans haberleri, 19.45 Ziraat tak viml, 19.45 Solo şarkılar, 20.15 Rad yo gazetesi, 20.45 Dorothy Lamur plâkları. 21 Dinleyici istekleri, 21.30 Konuşma (Sıhhat saati), 21.45 Radyo orkestrası, 22.30 Saat ııvan, Ajans haberleri, 22.45 Dans müziftl (Pl.) 23.25/23.30 Yarınki Program ve kapanış. CUMA 2.5.1041
8 Program, Saat ayan. 8.03 A-jaııs haberleri, 8.18 Hafif program (PL), 8.45 9 Ev kadını - Yemek listesi. • •
12.30 Program ve memleket saat ayan, 12.33 İnce saz, 12.50 A-jans haberleri, 13.05 İnce saz, 13.20 II Karışık program (Pl.)
18 Program, Saat ayarı. 1803 Radyo Sving kuarteti 18.30 Meydan faslı. 19.30 Saat ayan ve A-jaııs haberleri. 19.45 Ziraat takvimi, 19.50 Seçilmiş şarkılar, 20.15 Radyo gazetesi, 20.45 Temsil. 21.30 Konuşma (İktisat saati) 21.45 Müzik Radyo salon orkestrası. 22.30 Saat ayan, Ajans haberleri, 22.45 Radyo salon orkestrası 23 Cazband (Pl.) 23.25/23.30 Yarınki program ve kapanış.
CUMARTESİ 3.5.1941
8 Program, saat ayarı. 8.03 A-jnna haberleri, 8.18 Hafif program (Pl). 8.45 9 Ev kadını - Yemek
listesi. ' - *
13.30 Program. Saat ayan. 13.33 Türkçe plâklar, 13.50 Ajans haberleri. 11.05 Türkçe plâklar. 14.20 Riyaseticümhur bandosu 15 Operetlerden seçme parçalar (Pl.) 15.30 Konser - Ankara devlet kon-servatuvanndan naklen.
18 Program, saat ayan, 18.03 Radyo caz orkestrası, 18.40 Halk türküleri, 19 Konuşma (Günün mesleleri), 19.15 Saz eserleri, 1930 Saat ayan. ve Ajans haberleri, 19.45 Ziraat takvimi. 19.50 Fasıl heyeti, 20.15 Radyo gazetesi, 20.45 Seçilmiş şarkılar. 21.15 Konulma (Kitap saati) 21.30 Radyo salon orkestrası. 22.30 Saat ayan, Ajans haberleri. 22.50 Dans müziği (Pl.) 23.25/23.30 Yarınki program ve kapanış.
Haliçte Kendi Kendine
Batan Motor
Motorun Çarkçıbaşısı Mes'ul Görülerek Tevkif Edildi
Sundan 16 gün evvel Haliçte ha-' vurun bordasına bağlı iken sebebi anlaşılamıyan bir kazadan, kendi kendine batan Kartal römorkörü hâdisesi adliyeye intikal etmiştir.
Dün Sultanahmet birinci sulh ceza mahkemesi, hâdisede tedbirsizlik, tecrübesizlik ve ihtiyatsızlığı görülen çarttçı Mehmet Karslıoğlunu sorguya çekmiştir.
Mehmet Karslıoglu, Kartal römorkörünün çarkçısı olmayıp aslen Hizmet römorkörünün çarkçısıdrr. O gün Kartal römorkörünü akşam saat yedi sularında havuzun bordasına bağlamışlar ve kaptanla beraber gemiyi tayfalara bırakıp gitmişlerdir. Mehmet sorgu esnasındaki ifadesinde:
— Ben, iki gün muvakkaten Kar-
tal römorköründe çalışıyordum. O gece yedide gemiyi Haliç havuzunun bordasına bağladık. Kazanı su doldurdum.
Kristin Valfını kapadım. Kaptanla beraber gemiden ayrıldık. Sabahleyin yedide iş başı ettiğimiz zaman römorkörün yerinde yeller esiyordu. Sonradan öğrendik ki batmış, üç tayfa boğulmuş.
Hâdise hakkında Liman reisliğinin verdiği raporda suyun açık kalmış olan Kristln Valfından ve saplama deliğinden yavaş yavaş dolarak römorkörün battığı yazılıdır.
Mahkeme, suçun mahiyetine ve
raporun ifadesine göre, Mehmedin tevkifine ve muhakemesinin mevkuten devamına karar vermiştir.
Anamdan Miras Kaldı Dediği Mücevherleri Nereden Çalmış
Sevdiği Erkekle Beraber Bunları Çarşıda Yok Pahasına Satarken Yakalandılar
Bundan bir müddet evvel Ferikö-yünde oturan MazlûnVun baldızı ve baldızının kızı Şaibe ve Vahidenin elmas küpe, pantantif ve bu gibi eşyaları çalınmıştır. Yapılan bütün araştırmalara rağmen hırsız meydana çıkarılamamıştır.
Yalnız geçen gün çarşıda birisi kadın olmak üzere iki kişinin mücevherat sattıkları ve bunlara mukabil çok az para istediklerini gören zabıta memurları her ikisini de yakalamıştır. İlk soruşturmada Şerife ve Mehmet adındaki bu mücevherat satıcıları her ne kadar bilhassa Şerife;
— Bana bunlar anamdan miras kaldı demiş ise de kendisi biraz sıkıştırılınca bunları Mazlûm'un e-vinden çaldığı anlaşılmıştır.
Dün Sultanahmet birinci sulh ceza mahkemesinde sorgusu yapılan Şerife: <
— Şeytana uydum, onların yanında yedi senedenberi evlâtlık oturuyordum. Mehmetle münasebette bulunduğumu öğrenince Bey. beni e-vınden kovdu, ben d** bu ayaları >»al
dım, analığrmın evine gittim.
Bir gün, orada da eve geç geldiğimden babam beni kovdu. Ben de Mehmedin yanma gittim. Parasız kaldık. Bu mücevherleri satmağa gittik, yakalandık, oldu bir kere, şeytana uydum, demiştir.
Mahkeme, Şerif eyi ikametgâha rapten serbest bırakmıştır.
Kesik Kol ve Bdcak Cinayeti Esrarengiz Bir Safhada
Kesik Wol ve bacak hâdisesi hâlâ bütün esrarını muhafaza etmektedir.
Evvelki gün yeniden Reşit adında birisi yakalanmış olmasına rağmen hâdisenin mahiyeti tamamen meydana çıkarılamamıştır.
Dün de Kâzım:
— Ben başla gövdeyi Beşlktaşta bir tonoza (lâgrma) gömdüm, demiş ise de tonozda yapılan bütün araştırmalar netice vermemiş, ne ceset, ne de baş bulunamamıştır.
Tahkikat devam etmektedir. Yakında yeniden bazı kimselerin tevkif edileceği söylenmektedir.
Avukatların Dünkü Toplantısı
İstanbul Barosu umumi heyeti, dün Eminönü Halkevinde Baro reisi Mekki Hikmet Gelenbeğin riyasetinde toplanmıştır.
Kongre açılır açılmaz avukat Suat Türk, ve Ekrem özden kâtipliklere seçilmişler ve ruzname-ye geçilmiştir. Dürtkü kongrenin ruznamesinı İstanbul Adliyesinde yapılması avukatlarca istenilen ıslahatın müzakeresi teşkil ediyordu. Kongrede hazır bulunan azadan biri tarafından, evvelce avukatlardan seçilmiş bir komisyonun hazırladığı raporun bir ikinci komisyon seçilerek temennilerin gözden geçirilmesi ve bu suretle kongrenin önüne daha olgun bir rapor konulması teklif edilmiştir.
Kongre bu teklifi kabul ettiğinden yeniden on kişilik bir komisyon seçilmiştir. Yeni komisyonu, Vedat Ardahan, Eikrem özden, Celâl Yardımcı, SenüicJdin, Celâl Adal, Burhan Erman, Şaban Mehmet Talât, Veli Şefik Gizer, Oral Dilek, teşkil etmektedir.
Bu komisyon, ilk komisyonun hazırladığı raporu tetkik edip yeniden 'bir rapor hazırlryacak ve bu rapor gelecek kongrede esas teşkil edecektir. Kongrenin raporu tetkikinden sonra avukatların temennileri Adliye Vekâletine bildirilecektir.
İstanbul Barosu önümüzdeki hafta 3 mayjs cumartesi günü toplanarak senelik bütfçeyi ve murakıp raporunu tetkik edecek ve fakir suçlulara ve âcizlere yapılacak olan adlî müzahereti görüşecek ve bu hususta yeni karar, lar ittihaz edecektir.
Askerlik İşleri
Eminönü Askerlik Şubesinden:
1 — Muamelesi tekemmül etmiş kısa hizmetli yüksek askeri ehliyet-namelilerlc askerî ehliyetnamesi ol-mıyanlar.
2 — Askerliğini tam hizmetli o-larak yaptıktan sonra tahsillerini İlse veya daha yüksek dereceye çıkaranlardan yedek subay olmuk isti-yenler.
3 — Yukardaki evsafı haiz kısa hizmetliler sevkedileceklerinden nüfus cüzdan ve mektep veslkalarile 28 nisan 041 tarihine kadar şubeye müracaatları ilân oluru,r.
ç
Zabıta Haberleri:
Atlar, Bisikletten ürkünce Araba Saat Kulesine
arpmış
Büyükadada 23 nisan caddesinde 28 numaralı evde oturan Nuri oğlu Süreyya Atalan 3279 numaralı araba yük boşaltırken o ıra/da arabanın yanından geçmekte olan bisikletten atlar ürkmüş ve koşmağa başlamışlardır.
Atlar ilkele istikametinde hızla koşarken caddenin üzerinde yürüyenler öteye beriye kaçınmışlardır. Nihayet araba iskele mey. danındaki saat 'kulesine çarpmıştır. Çarpma neticesinde saat kulesinin parmaklıkları kırılmış ve atlar ehemmiyetli surette yaralanmıştır.
Dün Ceza Görenler
Dün belediye zabıtası, belediye nizamnamelerine aykırı hareketten dolayı bir çok suçluyu cezalandırmıştır.
Beş kişi tramvaya atlamaktan, 29 şoför muhtelif suçlardan, 3 araba sürücüsü ruhsatnamesiz a-raba işletmeden, 2 otobüsçü fazla yolcu aldıklarından, on esnaf muhte'l f belediye suçlarından, haklarında zabıt varakası tutularak cezalandırılmışlardır.
Bundan başka, Beyoğlunda, Asmalımescidde 30 numarada ka sap Bensejon manda eti sattığından hakkında kanuni takibat yapılmıştır.
Son günlerde 'bilhassa kasaplarda ve sebzecilerde etiketsiz mal satmak çoğaldığından, bunu önlemek için şiddetli tedbirler a-lınmaktadır.
Attan Düşerek Yaralandı
Samatyada 87 numaralı fırında çalışan Emin oğlu Burhan bakkallara gidecek ekmeği yüklediği ata binmiş ve yolda koktururken attan aşağı düşmüştür.
Burhan ımuhtelif yerlerinden ehemmiyetli surette yaralandığından Cerrahpaşa hastanesine kaldırılmış ve tedavi altına alınmıştır.
85 lik Kadına Araba Çarptı
Dün Tepebaşında da bir araba kazası olmuş ve sürücü Ali Can-başın idaresindeki yük arabası Tepebaşından geçerken Feriköy-de oturan 85 yaşındaki Selimeyc çarpmıştır.
Çarpına neticesinde Selime muhtelif yerlerinden yaralandı, ğından tedavi altına alınmış, suçlu arabacı yakalanmıştır.
1ULMACA
. Yol Çantaları, Portatif Koryola Fiyatları
Fiyat Murakabe komisyonu yaptığı teUkiklerlc devi yol çanta-I.ıı ılr portatif karyola fiyatlarının gayritabiî olduğu neticesine varmıştır. Deri yol çantalarının yüzde 40 „ 60 derecesinde pahalılaşmasında ham deri fiyatlarının yüksek bulunması ve fabrikaların evvelce yüzde 20 - 25 olan kâr nis-bctlcrini yüzde yüze çıkarmış bulunmaları sebep olarak gösterilmektedir. Komisyon, bu hususta Millî Sanayi Birliğinden malû. mat istemiştir. Portatif ıkaryola-ların pahalılaşmasına* da, karyola ağacı yapanların fiyatlarını yükseltmiş olmaları sebep olarak ileri sürülmektedir. Komisyon bu gibiler hakkında zabıtlar tutturmuş ve tecziyeleri talebinde bulunmuştur.
Pahalılık yalnız deri çantalara münhasır değildir. Portakal kutuları ve manifatura »andıklarından sökülmüş tahtalarla yapılan, dışlarına muşam'ba ve içlerine de alelade renkli kâğıtlar kaplanan eşya sandıkları fiyatlarında da gayritabiî yükseklikler görülmek, tc ve bu da bilhassa bugünlerde biraz fazlaca şikâyet tevlit etmek, tedir. Komisyon bunu da ayrıca tetkik ettirecektir.
Soldan Safta; 1—Bir gıda maddesi-Gcniş değil. 3 — Yumuşatıcı bir krem . Deniz ölçüsü 1 — Genişlik -Duvarcı aleti 5 — Çocukların bir eg lencesi 6 — Uzak şark rahiplerinden - Giyilecek şey 7 — Bir renk -Üç - Bir petrol mıntakası 8 — Bir hamur işi . Kafa tutan 9 — Avadan lık - Genişlik 10 — Tatsız 11 — Parasız - Cefa
Yukarıdan Aşağıya: 1 — Yavru peydalamak 2 — Bir hayvan 3 — Gadre uğramış - Yapışkan böcek -
1 — Gözetleme 5 — Avrupada bir devlet 8 — İşaret edatı 9 — Ege mıntakasında bir şehir - Rabıt edatı 10 — Adaletli - Mütemadiyen konuşur 11 — îstanbulun bir semti -Nefi edatı.
DÜNKÜ BULMACANIN HALLİ Soldan Safta: 1 — tstlnye - Fak
2 — Suadlyc - La 3 — Kalem - Afet 4 — Ala - Sima I — Nasihat 6 — Bu - Latama 7 — lgne - Le - Eda 8 — Lu 9 — Ekran - Iç 10 — İlâm
- Ne - Ya 11 — Nuş - Seksen. Yukarıdan Aşaftıya: 1 — İskambil
- In 2 — Sual . Uğurlu 3 — Talan
- Aç 4 — İde - Alenen 5 — Nişan
- Sa 6 — Yy . Hitler 7 — Ee - Hep . Ane 8 — Asar - İnek 9 — Fitne 10 — Alem - Adliye 11 — Katar -Çan.
Küçük Haberler:
* Yerebatan sarayı ile civarı için hazırlanan plân Müzeler idaresine verilmiştir. Bu plana göre sarayın Üzerindeki ahşap bina yıkılacak, sarayın su içinde bulunan direklerinin etrafı tanzim edilecektir.
* Romanya Seyrisefain acentesi, badema Köstence ile istanbul arasın da haftada iki defa vapur işletilmesine karar vermiştir Romanya vapurları her hafta salı vo pazar günleri lstanbula gelecek ve muayyen günlerinde d* avdet edecektir.
* Memleketimize Portsnlt yoluyla da petrol ve benzin getirilmesi imkânlarının temin edildiği söylenmektedir. İlk partinin beş on güne kadar memleketimize gelmesi ümit e-dılmektedir.
* istanbul vilâyet ve belediyesinin yeni yıl bütçesini tasdik ettirmek üzere Ankaraya gitmiş olan belediye hesap işleri müdürü Muhtar Acar. yakında şehrimize avdet edecektir. Muhtar Acar. yeni bütçenin vekâlet tarafından tasdik edildiğini belediye reisliğine bildirmiştir.
* Devlet Demiryolları 9 uncu işletme idaresi tren seferlerinde bazı tadilât yapmıştır. Dünden itibaren, lstanbuldan Kırklarelino sabahları saat 8,30 da. geceleri de 21 de. Kırk-larelinden de lstanbula saat 20 ve 21 de ikişer tren hareket ettirilmi-ye başlanmıştır.
* Mıntaka Ticaret müdürlüğü emrine evvelce verilmiş olan ve ufak i-malâta tahsis edilmiş bulunan iki ton kauçuğun tevziine başlanmıştrr.
* Dün muhtelif memleketlere 260 bin liralık ihracat yapılmıştır. Bu meyanda Romanyaya zeytin, Al-manyaya şarap gönderilmiştir.
Türk Çocuğunu Besler Tosunlaştırır
Pirinç, Mercimek, Yulaf, Korn flaor, İrmik, Patates, Arpa, Pirinç nişastası, Buğday nişastası ve sair hububat unlan...
ANA SÜTÜ KADAR KUVVETLİDİR
Çapamarka Müstahzaratı. Tarihî tesisi: 1915
Birçok Genç Kızlar Ve Genç Kadınlar
Gençliklerine mağrur olarak güzelliklerinin temadisini mümkün kılacak olan yüz tuvaletine bigâne kalmışlardır. Kadında dikkat edilmesi pek mühim olan nokta: Cildin incelik ve taravetini ebediyen muhafazadır.
Seneler, bin bir vazife içinde çalışan ve yorulan genç kadınların biaman düşmanıdırlar. Bedeni ve dimağî yorgunlukların neticesi guddeler elastikiyetini kaybederler ve cildde (Leke) diye tavsif edilen avarizi (Rüzgâr ve güneşin de tesirile) husule getirirler. İşte bu gibi halatta ve bu gibi avarize karşı Krem Pertev; Terkibinin kuvvet ve kudreti sayesinde cildi besler ve harabiden kurtarır. n
Yüz binlerce kadının tecrübe ettiği ve sevdiklerine tavsiyeden hali kalmadığı Krem Pertev ile günde yapılacak 3-5 dakikalık bir masajın ne gibi harikalar yarattığını pek kısa bir zamanda siz de muterif olacaksınız. Krem Pertev'ln yarma asırlık beynelmilel şöhreti asılsız değildir. Ondan İstifade ediniz.
26 NİSAN 941
Kapanı?
1 Sterlin 5,24
Dolar 132.20
isviçre Frc, 30,2025
Drahmi 0,9975
Peçeta 12,9375
Dinar 3,1530
Yen 31,1375
isveç Kronu 30,7450
Fahnm ve Tahvilât
1933 Türk borcu I 1918 istikrazı dahilî -938 tkramiyeli
1033 îkramiyeli Ergani
1934 Sivas - Erzurum 1932 Hazine Tahvilleri
1934 > >
1935 > > 1938 > > Anadolu Demiryolu Tahvili Demiryolu Mümessil Senet T. C. Merkez Bankası
V K.
18 45 21 85 20 10 10 00 10 13 61 00
15 50 29 50
52 00 •II 25 39 25 133 00
Osmanlı Bankası 26 0Q T. İş Bankası (Nama muhar.) 9 25
Şirketi Hayriye 26 0Q
Türk Altım (Reşat) . 27 9%
Türk Altını (Hamit) 26 8J
Türk Altmı küçük (Hamit) 26 7J
Türk Altmı küçük (Aziz) 25 M
Yeni Neşriyat:
GÜLİSTAN
Şarkın en büyük filozof şairi Şeyh Sadii Şirazi'nin en meşhur eseri o-lan Gülistan, memleketimizde asırlarca okunmuş ve tanınmış bir kitap tır. Bu eseri, üstad Kllıstt Rıfat, Farisi aslmdan tercüme etmiş. Profesör Ali Nihat Tarlan da bir önsöz yazmıştır. Ahmet Halit Kitabevl t ar af md an basrlan ve 200 sayfa tutan bu krymetli eser matbuatımız için büyük bir kazançtır. Tanesi 50 kuruştur.
Millî Piyango Tdlililerî
23 Nisan fevkalâde çekilişinde 50 bin liralık büyük ikramiyeyi tam biletle Anknrada Emlâk Bankası Yapı Limited mühendisi Fuat Kazak kazanmıştır.
20 bin liralık ikramiyeyi Fethiye-de Keçiler köyünde Ali Çetinkaya, 10 bin liralık ikramiyeleri Tarsusta tüccar Celâl Gözüsulu, Adanada kun duracı Abdüsscmed, A^ntakyada polis Hamdl vo Turgut, Ankara Emniyet müdürlüğünde ikdnci şube adlî büroda komiser muavini Hikmet Yıldırrm.
5 bin liralık bü5^k ikramiyeleri de Erzurumda ÇahinköşklU ve arkadaşları Bayramiç muhasebel hususiye tah/ildarı Ha.san ve müskirat bayii fcutıail Günlü, Emirdağda Sa-lihlor köyünde Mehmet, Mıhlı vo Süleyman Saraç, Inönünde Pekin mahallesinde rençber Ahmet Gündüz ve müteahhit Emin, Seyhan Adnna garı kondoktörü Hüseyin Içöz ka-zuıımiHİard'r.
,\\PARA
HAYAT YAKIŞININ
DİREKSİYONUDUR
—I
FoABfSİNİ BÎllM IJ BANKASINDA
İKRAMİYEÜ HESAP AÇAR
T. IŞ BANKASI
Koçak Taaamrf Hesaplan
1941 İKRAMİYE PLÂNI
KEŞİDELER: 4 Şubat, 2 Mayı* 1 Ağustos. 3 îkinciteşrln tarihlerinde yapılır.
1941 ikramiyeleri
1 adet 3000 liralık = 2000.-
3 > 1000 > 2 > 760 >
4 > 500 > 8 > 250 >
36 > 100 >
80 > 60 >
300 > 20 >
= 3000.-= 1500.-= 2000. = 2000. = 3500.-= 4000.-= 6000.-
L.
>
>
>
>
>
>
LX>KTOR-KÎMY AOER
CEVAD TAHSİN
İDRAR - KAN - KAZURAT vtAtûirenİD tahlillerini yapar. Dl-vanyolu ortasında Tel. 23334
Abone Ücreti
Türkiye dahiUnûe;
Senelik 6 aybk 3 aylık Ayhk
Sahibi ve Neşriyat Müdürü Ahmet Kınlı> YALMAN - Bottıldıfr yer v\T£N MATBAAM*
VATAN Oflrtefl
İLAN FİYATLARI Kuruş
Başlık maktu olarak 1 inci Sayla Santimi
% 9 » »
3 » . »
i » » »
750
350 300 100 75 50
1400 750 400
Hariç memleketlere:
150 K?.
Senelik 6 aylık 3 aylık Ayük
2700
1410
300 K*. yoktur,
HeKüCKONİ
Eminönü Nimet Aum. KiŞs-ı
önün teki ^nayfachaneaiiKAd
her gUn t?'-*rı .^vvul T»'. *413'
0367