AZARTESİ 27
2.nciKânun
19 41
VATAN EVİ
CAGALOOLU N*. S2
TELEFON: 24136 TELGRAF: V.'TAN ItL
AHMET EMtN YALMAN
^
BUGÜNKÜ SAYIMIZDA:
2 inci Sayfada Şehfe- ¡» Memleket haberleri
3 » 26 sene evvel Bulgaristan - Tramvayda
kaybolan çeyrek
C » Spor - Ermeniler nasıl aldatıldı T
» Tarih sayfalan arasında - Dış haberler
Fiyatı: 5 Kuruş
Yıl: 1
Sayı: 157
At Var, Meyjian Yok
Almanlar, Ingiltereyi istilâya karar vermezlerse harpte teşebbüsü kaybedeceklerdir. Balkanlarda bir harekete geçerlerse neticede maddî ve manevî ölümle karşılaşacaklardır.
Demeden Bir Mektup
Enver Paşanın 29 Sene Evvel Yazdığı
Bir Mektup Bugün Dikkate Değer Bir TarihîVesika Oluyor
Yazan: Ahmet Emin YALMAN
jj ngilizler bir sene kadar teda-U füî halde kaldılar. Teşebbüs her tarafta mihverin elinde idu
Bugün iş değişti. İngiliz kuvvetleri Afrikada yalnız teşebbüsü ele almakla kalmadılar, yıldırım harbine ait usulleri, Avustralya askerinin atılgan ruhuna uygun bir surette tatbik ederek çölleri aştılar, engelleri yendiler. İtalyanların yarım aaudan-beri §urasma burasına yerleş-miye çalıştıkları Afrika kıtasının temizlenmesi bir, iki aylık zaman içinde tamamlanacaktır. Yeni İnçiliz ordusu, gerek sevk ve idare, gerek ruh, gerek teçhizat bakımından parlak bir imtihan geçirmiştir.
Diğer tarafta Almanya, İngiliz adalarında, İngiliz milletinin mukavemetini yenememiştir.
Müttefiki İtaİyanın askerî kudreti de harp harici bir hale gelmiştir. Teşebbüs artık Almanya-nın elir*den kaçmıştır. Almanya-nın. koca bir ordu seklinde atı vardır, fakat harbi sonuna getirebilmek için bunu kullanacak mey
danı yoktur.
Bugün Almanya teoavüzî veya tedafüi gidişlerden birini seçmek mecburiyetindedir. Harbe belki de netice verebilecek yegâne tecavüz imkânı ise İngilte-renin istilasıdır. Almanlar, bunu yapacaklarım veya her halde talilerini deneyeceklerini söylüyorlar. Belki de çaresizlik içinde ü-mitaiz bir kumara girişecekler, ta-lilerini deneyeceklerdir. Fakat bu defa karcılarına çAan Majino hattı, en dar yeri altmış kilometre olan bir denizdir.
Almanlarm deniz aşırı bir istilâ teşebbüsünü başaracak deniz kuvvetleri olmadığı gibi havalara da hâkim bulunmuyorlar. Baskın şeklinde İngüterede bir köprü başı elde edebilmeleri bir an farzedilee bile bununla iş bitmez. Karşılarında ana yurdunu btilâ tehlikesine karşı müdafaa için fedakârlığın son haddine grtmi-ye azmetmiş bir ingiliz ordusu bulacaklardır.
Şimalî Afrikaya hâkim olmak ümidi de suya düştüğüne göre, Almanya, Ingiltereyi istilâya kalkışmazsa kendini ister istemez tedafüi bir mevkide bulacaktır. Netice bakımından böyle bir vaziyet Almanlar için ölümdür. Fakat ümitsiz bir haftanın hayatı sunî ilâçlarla senelerce uzatılacağı gibi, Almanya da tedafüi vaziyetini aylarca, hattâ senelerce uzatabilir. Fakat bu esnada taliin Almanyanın lehine dönmesini beklemek için hiçbir sebep yoktur.
Kendimizi aldatmıyalım: Almanyanın tedafüi vaziyete geçmesi boş durması demek değildir. El sürülmemiş bir kuvvet o-lan ordusunu kullanarak müdafaa bakımından vaziyetini ıslah etmiye çalışması her halde beklenir.
Sicilyada toplandığı söylenen sekiz yüz Alman tayyaresinin Afrikada is* kalmadığına göre vazifeleri ne olacaktır? Romanya-daki tahşitlerden maksat nedir?
Gaye, askerî ölçü ile tecavüze girişmek olamaz. Çünkü bu sahada harbi sonuna getirebilecek kadar mühim bir askeri hedef yok-tuı.
Eğer gaye, tedafüi vaziyeti i-yileştirip beklemek ve bu maksatla da faşizmi sunî teneffüsle ayakta tutmak, Yunanistanı arkadan vurmak, Balkan işlerini karıştırmak ise Almanya, italyanların Arnavutlukta yaptıkları hatayı, sırf bir şey yapmış olmak için Balkanlarda aynen tekrar etmiş olacaktır. Böyle bİT yol tutmak Almanya için hem manevî hem de maddî bakımdan ölüm demektir.
Yeni yeni düşmanlar peyda etmesine ve başına yeni belâlar toplamasına mukabil, karşısında külfetini ödeyebilecek bir esaslı askerî hedef yoktur. Kahraman Yunan milletine arkadan hücum etmek ise. Almanyayı son derecede küçük düşürecek, manen her vakh için öldürecek bir harekeı o-ur.
-U,ı,
S
C
<
r-«8
J. -9
Enver Paşanın tam yirmi dokuz sene evvel Demeden yazdığı hususî bir mektup elimize geçti. Bu saniyede de İngilizler Demede bulunuyorlar. Bu itibarla Enver Paşanın (mektubunun ehemmiyeti günün hâdiseleri arasında tazeleniyor, dikkate değer siyasî bir vesika halini alıyor.
Bu mektupta hususî simasını gördüğümüz Trablusgarp kahramanı Enver Bey, Cihan Harbinde tanıdığımız Enver Paşa değildir. Latifeden anlayan, hâdiseleri kalb
| cephesinden gören bîr insandır. Bunun için aşağıda neşrettiğimiz mektubun kıymeti, yalnız Demeden yazılmış olmasından ibaret değildir. Aynı zamanda Enver Paşanın hususî simasını gösterme.
I sindedir.
Mektup aynen şudur:
Aynelmansur karargâhı 9 teşrini evvel 328 Kardeşim...!
Kardeşinin telgrafını aldığım vakit birdenbire sen sanarak pek sevindim* Maamafih bu sevincim
boşa gitmedi. Çünkü kardeşin beş bin tüfek, 3 milyon kurşun getirmişti. Hem de ne zamanda! Der-ne önünde bir düziye beş gün devam eden muharebenin sonunda, yani hiç kimsede bîr tek fişek kalmadığı zaman...
Bu öyle bir harp ki tam ihtiyaç zamanında Allah her şeyi gönderiyor. Naci anlatmıştır: Tam para biter, herkesin elindeki avucun-daki verilir, Naci adındaki muazzam muhasebeci bey bilinmiyen (Devamı Sa. 5, SU. 4 ide) *=*
Nafıa Vekili ile Konuştuk
Memleketi Elektriklemek Etüdleri Tamamlanmıştır
Edirne Su Vaziyeti Bu Sene Esasından Islah Edilecek
Nafıa Vekili General Ali Fuat Cebesoy dün trenle İstanbula geL di. Nafıa işleri 'hakkında taze havadis almak için yolunu bekledik.
İlk sual olarak muhterem Vekile dedik ki:
— Memlekette vakit vakit seylâp felâketleri görülüyor. Vatandaşların bin türlü emek ve zahmetler neticesinde vücude getirdiği mahsuller heba oluyor. Ba-zan maldan başka canlar da tehlikeye düşüyor. Bu tehlikeye karşı hükümetin takip ettiği program nedir?
— Hükümetin bellibaşlı bir su siyaseti vardır. Eskiden olduğu gibi felâketin vukuunu bekleyerek geçici tedbirler almakla kalmıyoruz. Bu devre kadar ihmale uğrayan bu muazzam işe nekadar para ve enerji ayırmak mümkünse ayrılmıştır. Programın bir kısmı başarılmıştır ve halk bunun nimetlerini şimdiden görüyor.
Memleektimizde sular kırk senelik devreler takip etmek sure-tile alçalıp yükseliyor. Şimdi yükseliş halindeyiz. Su idaresi, yedi, sekiz senedenberi suların hareketini fenn' usullerle tesbit ettiği gi.
r
İP
Memleketimizde Entsrne Edilen İTALYAN
Tayyarecileri
Serbest Misafir Muamelesi Görüyırlar
Ankara (Hususi) — Son zamanlarda mecburi İnin şeklinde memleketini izde karaya İnen İtalyan tayyarelerinin mürettebatını teşkil eden yedi tayyareci beynelmilel usuller mucibince enterne edilerek şimdilik Ankaraya misafir edilmiştir. Tayyareleri harbin sonuna kadar enterne olunmuş vaziyette kalacaktır.
Enterne edilen ttalyan tayyarecileri Türk misafirperverliği ananelerine uygun bir surette serbest misafir muamelesi görmektedirler. Kendilerini her akşam An karada barlarda, lokantalarda görmek mümkündür.
General Alı t-uat Cebesoy
bi. Elektrik Etüd idaresi de kendi bakımından sular Hakkında kıymetli malûmat toplamıştır.
Başarılması lâzım gelen bütün işleri bir hamlede tamamlamağa
imkân yoktur. Fakat programın (Devamı Sa. 5, SU. 2 de) ^
Porsuk Bir Metre Yükseldi
Macar Siyasetinde Değişiklik Yokmuş
Budapeşte, 26 (A.A.) — Macar telgraf ajansı bildiriyor:
Hükümet partisinin bir toplantısında rahatsız bulunan hariciye naz-ı n Kont Csaky'nin yerine söz söyleyen Baveki B. Teleki demiştir ki:
Harici siyasetimizde değişiklik olmamıştır. Binaenaleyh bu siyasetin yeniden izahına hacet yoktur.
Rumen meselesine gelince, birçok Alman kıtalarının Romanyada bulunması bizi teskin etmektedir. Zaten iki senedenberi olduğu gibi Macar hükümeti tetikte bulunuyor.
Eskişehirin Kenar Mahallelerini Su Bastı
Eskişehir, 26 (Hususi) — Birkaç I yoktur. Yafrnur devam ettiğinden gilndonberi devam eden şiddetli yatf- auyun tahmin edil<var
murlar sebebile Porsuk suyu normal
trttfaından bir metre kadar yükseldi. Eskişehirin kenar mahalleleri tamamen su altmdadrr. Nüfusça zayiat
Belediye lâzrmgelen tedbirlerin alınması için büyük gayretler sarfet-mektedlr.
DUNKU
Lig Maçları
-o--
Yazısı Spor Sütunlarımızda
ADLI MAHKEMELER TEŞKİLAT KANUNU
Ankara, İstanbul, İzmir Dâhil On Yerde
İstinaf Mahkemesi Açılacak
BU SAYEDE TEMYİZ İŞLERİ YÜZDE ELLİ AZALACAK,
TETKİKLER DAHA ESASLI OLACAK
TAYYARE ŞEHİTLERİ İHTİFALİ
Bugün tayyare şehitleri İçin Fatihte Tayyare Abidesi önünde merasim yapılacaktır. Merasime her sene olduğu gibi Üniversite talebe*I, askeri ve alvll mektepler ve aakerl kıta İştirak edecektir.
Merasimden evvel şehitlerimizi tebcil İçin nutuklar söylenecek ve bir müfreze asker havaya silah endaht edecektir. Merasim bir geçit re*ımlndea sonra nihayete erecektir.
Vilkie Diyor ki:
" Ben, tngilterenin Devamını İstiyorum,,
"Topyekûn Yardım Taraftarıyım,,
Lizbon, 26 (A.A.) — Halen İngil-tereye gitmek üzere yolda bulunan B. VVendell Wilkie. dün Reuterin Lizbon muhabiri ile yaptığı bir görüşmede demiştir ki:
Mümkün olduğu kadar fazla malûmat almak ve yardımımızın ne suretle fazlalaştırılabUeceglni görmek üzere Inglltereye gidiyorum. Ben, halkın umumiyetle "harp hakkındaki düşüncelerini de öğrenmek isterim. îngiltereye karşı dostluğumu göstermek arzusundayım. Ben Ingüterenin devammı İstiyorum.
B. VVilkie, teskin siyasetine muhalif bulunduğunu ve ctamamûe Inglltereye topyekûn yardım taraftara» olduğunu söylemiş, Almanyaya gidip gitmiyecegl sualine tebessümle «hayır gitmlyece£im> cevabını vermiştir. ' /* •
Londraya Vardı
Londra, 26 (A.A.) — B. Wilkie bugün saat 17 den az evvel Londra tayyare meydanına inmiştir.
B. Wilkiet otomobille otele gitmiştir. Otelin avlusu fevkalâde kalabalıktı. Birçok da müdafaa teşkilâtı mensupları vardı.
B. Wllkle'ye iki dostu refakat etmekte idi.
[BU MESELE HAKKINDA AN KARADAN ALDIĞIMIZ HUSUSİ MALÛMAT 6 ıncı sahifede]
ALMANYA
Harbi 940 da Kaybetmiştir
Vasington, 26 (A.A.) — İngiliz büyük elç»i Lort Halifaks. dün B. Cordell Hull ile bir saat süren iLk görüşmesini yaptıktan sonra gazetecilere beyanatta bulunmuş ve ezcümle demiştir ki:
€— Umumî vaziyet hakkında fikirlerimiz birbirine çok müşabih bulunmaktadır.
Bu harbin tarihi yazıldığı zaman şu cihet anlaşılacaktır ki Hitler, bu harbi, Fransanın mağlûbiyetini müteakip Ingiltereyi tatili eylemediği için. 1940 haziranında kaybetmiştir, ingiltere o za. man çok zayıftı ve Almanya, eğer süratle hareket etmiş olsaydı, bizi mağlûp edebilirdi.>
Lort Halifaks, bilâhare, Amerika Birleşik devletlerinin muhtelif mıntakalarını ziyaret edeceğini söylemiştir.
M. Petenin
Amerika Sefirine Ziy. feti
Vichy, 26 (A.A.) — Mareşal Pe-tain dün, Amerikanın büyük elçisi Amiral Teahy şerefine b»r öğle ziyafeti vermiştir. Ziyafette hariciye nazın Flanden ile bahriye nazın Amiral Darlan hazır bulunmuştur, — o
Donovan
Selâniğe Geldi
Londra, 26 (A.A.) — İsviçre radyosunun bildirdiğine göre B. Roosevelt'in şahsi mümessili albay Donavan bugün Selâniğe geL mistir.
Britannicus şimalî ttalyada halkın yüzde doksanının Duçe aleyhinde olduğunu yazarken D. N. B. ecnebi radyolar tarafından şimali İtalya ve bilhassa Milânoda isyan çıktığı haberini yalanlamaktadır. Bu münasebetle Milânonun meşhur meydanının resmini koyuyoruz.
Şimalî
italya
M
¦ ¦
ussoıınıye
Aleyhtar mı?
Askerlerin Mütahâsı
clTALYA HARBİ KAZANSA DA KAYBEDECEK. İDAREYİ ALMANYA ALACAK>
Nevyork, 26 (A.A.) — Amerikaya yeni gelen italyan avukatı Oscar Keller, Cincinnati Times gazetesinde yazdığı bir makalede diyor ki:
Şimali ttalyada ahalinin yüzde onundan fazlasmın Mussoliniye taraftar bulunması muhtemel değildir. Son zamanlarda gizli polis memurlarının sayısı bir misli arttırılmıştır, îşin asıl güzel tarafı hükümetin polis memurlarına da itimadı yoktur. Birçok İtalyan askerile de görüştüm. Arkadaşlarından binler-cesinin esir edildiğini duydukları za-(Devamı Sa. 6, SU. S de) ?*
Afrika Harbi
Libyada, Eritrede ve Habeşistanda
İTALYANLAR
Müşkül Vaziyette
BİSCİA DÜŞTÜ
Kahire, 26 (A.A.) — İngiliz umumi karargâhının tebliği:
Trabluata Derne civarında düşmanla temas halinde bulunan "le-ri kuvvetlerimiz şimdiki halde takviye edilmektedir.
Eritrede Biscia elimize geçmiştir. Yeniden 150 kadar esir aldık. Harekât Bbcianın şarkında Agordata doğru devam etmektedir. . ;. ^ .
Habeşistanda, Metemma mın-takasında tazyikimiz idame ettirilmektedir.
Devamı Sa. Y SU. 7 de) X*X
NA
Nizamı
Ne Olduğu Anlaşılmış
Britannicus Diyor ki:
«HlTLER*lN KURDUĞU DİKTATÖRCUKLER BİRER KUKLADAN İBARETTİR»
Londra. 26 (A.A.) — Reu-ter: Enternasyonal işlerde salahiyetli bir mütehassıs olan Britannicus diyor ki: ^ *
Romanyadaki kargaşalıklar ye. ni nazi nizammın sahteliğini bütün çtplaklığile ortaya koymuştur. AvTupada yeni Alman nizamı, büyük diktatör Hitler'e tâbi bir sürü dik<a\örcükler kurmaktan i-barettir. Almanların Hitler'e bağlılığı nekadar büyük olursa olsun yeni nizamın yabancı milletleri
buna mecbur değildir ve Hitler'in (Devamı Sa. 5, SU. 5 de)
Yunan
Cephesi
Yunanlılar tlerlemiye Devam Ediyorlar
İTALYANLAR
6 Tayyare Kaybetti
100 ESİR DAHA ALINDI
Atina, 26 (A.A.) — Yunan başkumandanlığının dün akşam neşrettiği 91 numaalrı tebliği:
Muvaffakiyetle tetevvüç eden harekât vukua gelmiştir. 100 den fazla esir aldık.
Hava kuvvetlerimiz, muvaffakiyetli harekât yapmışlar ve cephe üzerinde üç düşman tayyaresi düşürmüşlerdir. Bugün Selâniğe hücum eden düşman tayyarelerinden üçü de düşürülmüştür. Tayyarelerimizin hepsi üslerine dönmüştür.
(Devamı S a. 5, SU. 6 da)
AFRİKADA BİR GOLF OYUNU Habeş Kralı — Eski acemiliğim geçti, ustamın sayesinde nasıl vurulacağını öğrendim!...
VATAN
27 - 1 w 941
fen
Tarih? Roman
YAIAJfc M.SAMi TEIi*
Sürüne Sürüne llerliyen Bir Bostancı Hızırın Bacaklarını Çekip Yere Yıkmış, Diğerleri de Üstüne Çullanmıştı
40
Muhacimlerin üçü yere yuvarlanmış, dördü Mİ haricine çıkmıştı. Veli kolundan yaralanmış, diğer iki arkadaşı da duvar dibine yığılarak ayakta yalnız Durgunla Hızır kalmıştı.
Böyle olmakla berabeT salArış-ları büyük bir meharetıe defedi-voıiar, arasıra korkunç naralar ve ölüm saçan hamleler yaparak sık bir »af halinde dövüşen Bostancıları şaşkına çeviriyorlardı. Bostancılar tek elle dövüşen Vekınin boynuna bir kement geçirmeğe muvaffak olmuşlar, ve ipi ç*kıp onu da yere yuvarlamalardı. Fakat kervdilerinden dc ayakta ancak altı ki?i kalmıştı.
Belki de iste $u ölüm habercisi gibi bir engerek yılanının zehirli arzından çıkan ıslıklara benzeyen sesier çıkaran iki kanlı kıl*, bu altıyı biraz sonra beşe, dörde ın-diriv başai>f\s dövüşmek vaziyetine dblşürecekJi.
Ve bu endişe hâlâ geride a-damlanm tes.yi eden ihtiyarı da palasınr ç**rip- savaca katışmağa medbur etmişi.
Bu adam es'b Boetancıbaşı Ah. mel Ağa idi Hüinn Saadâfeat dönüsü Valide Sultan sarayı ö-nünde Bostaocıları kaçmağa mecbur bırakması üzerine tekaüt e-dileniş olan Ahmet Ağa, o gün-dedberi ikbalim vdbara tahvil e-den Hmra karfi sönmez bir kin bellemeğe başlamıştı. Nihayet Hızın geç* «»inde görüp takip ferahım Pasa sarayına girdiğı-haber alamk eski yoldaşlarından yirmi Bostancıya birer cedit latausbul akmı ( l ) vererdt. Hızıra
ve
Aftaroedm isin sarpa saracağını görmesi ve Hızırın nc yaman bir dövüşçü okluğunu yaJunen bil-maıi haeebıle. adamlarının cesa-reteni artöemak için beser kese akçe bsh**ş vwcğı hakkındaki vaadierinm de, amelî bir tesiri görü knemaşti-
Vs işte nihayet mezul Borfan-cıbaffi kendi de dövüşe iştirake mecbur kalmıştı. Hızır muhacimlerin azalması üzerine daha serbest dönüşmeğe başlamış, bir a-rahk atılıp ayaklarına dolaman kement iplerinden de kendini kurtarmağa muvaffak olmuştu.
Fakat yan m saatte yakın bir za-mandanberi büyük bir gürültü ile devam eden mücadele Ebrahim Paşa saraymdan da duyulmuş ve palasını kapan koşup gelerek, Hı-zırla arkadaşla! mın etrahnı sar-
mışlajdi-
Bir aralık mmrne sürüne yaklaşan bir Bostana Hızır m bacaklarından çeikip onu yere yıkmış ve yirmi otuz kişi bnden üstüne çullanarak ellerini ayaklarını bağlayıp bu kanlı dövüşü nihayet. VendirmişlerdL Yalnız bu aralık Dursun heriflerin elinden kurtularak bir ok gi>i ileri abirruş ve sık ağaçlı koruya erişerek yeşil yapraklara arasından sÜ2Üİüp kaçmışta.
XIX
Dursun bir köşeye saklanarak ele geçirilen arkadaşlarile Hızırın Üsküdar iskelesine nakledildiğini ve oradan brr kayığa atılarak yola çıkarıldıklarını gördü.
Onların nereye götürüldükleri, ni öğrenmek için üç akçeye bir kayık kiralayarak lstanbula geçti. Hızarla arkadaşları Hasıriakelesi-ne çıkarıldılar ve oradan da Ağa-kapısına nakledildiler.
Dunun vakit geçirmenin belki de arkadaşlarının hayatına mal o-labileceğini biliyordu. Bu sebeple süratle Zeyreğin yolunu tutup Hasan Ağayı buldu ve bütün o-lup bitenleri anlattı. Hasan Ağa büyük bir teessüre kapılmakla be. raber teessürün işe yaramryacağını ve tedbire tevessülün daha doğru olacağını düşünerek yola düzüldü.
Zülâlinin evi uzaktı, bu sebeple evvekbeevvel Epirîzadeyi haberdar etmeği lüzumlu bularak omun SariffüzeLdeki konağına teveccüh etti. İyi bir tesadüf eseri olarak. Zülâli de Epirizadenin ko. nağındaydı ve iki hoca Hızırın yakalanması işini Hasan Ağanın umduğundan büvük bir ciddiyet ve hattâ hiddetle karşıladılar: Zülsii:
— Anlaşıldı ki İbrahim Paçanın niyeti sefere çıkmak değildir. Zaten kulaktan kulağa da ordunun dağıtılacağını şitip dururuz.
Hızıra hıncı umarım ki bağına bir sürü adanı toplayıp sınıra revan olmak istemesinden ötürüdür.
Zaten bütün halk İbrahim Pa-
sa ve adamları için diş bileyip yatır. Lrgeç bu ıs halledilmek gerekti. Şimdi tez harekete geçmek ve maslahatı tacü eylemek iktiza
ediyor.
Esirizade de Zükilinin sözlerini
teyit ederek:
— Dakika fevt e Um ek gerekmez. Hemen tertibatı tacil ve ^ alenryyete dökelim. ZülAli île ben ulemayı ayaklandırırız. Zaien bir hayli demdir boş durmayıp bir hayli taraflar edindik. Sanırım k' Veziriazam Hızırla bile karşıya geçen gomikluleri de dağıtacaktır. Onlara da haber ulaştırıp lstanbula geçirelim. Bid'at vergisi çıkalı beji eönaf ta homurdanıp yatır. Çarşı esna hm Tellâl Patrona Halil, bakkal, manav ve saire esnafını, kahveci ve kayıkçı ma-kulesi krmesneleri de kahveci Ali ayaklandırır. Darüsseadedeki loncaların hepsi and içtiler. Bir işaretimize muntazndıriar. Gayri teVfrk AJlahftandır.
Diyerek Hasan Ağayı behtü hayret içinde bıraktı.
İki nüfuzlu hocanm bu tarzda konuşmaları aralarında evvelce çok mühim şeylerin kararlaşma olduğunu gösteriyordu.
Bir lâhza tereddüde kapıldı fa. kat az sonra Hızırın kurtartlması için hiç bir çare olmadığını düşünerek bocalan teşvik ve teşci lüzumunu hissetti.
Hasan Ağa evine döndüğü zaman bir sarhoş gibiydi ve başlanan işin kanlı neticeleri ona ürkütüyordu. Hocalarla konuştukları, nı Dursuna anlattı ve bunları öğrenen uşak kaftanının etekleri zü çalıp çarpık sokaklarda kaybolurken, o da haneme geçti.
Safınaz babasını kapının eşiğinde aapsan bir çehre ile karşılamış ve ihtiyar elem ve ıstırabın ağır yüküne tahammül edemeyip bir mindire yığılırken:
— Demek Hrzın kaybediyoruz öyle mi baba, diyerek ağlamağa koyulmuştu.
(Arkası var)
m 120 akçe bir kuruş re 400 akçe bir crdld İstanbul altım IdL
Soruyorlar?
Bir muharrir arkadaşımız Bebekte gördüklerini anl&Uyor ve
diyor kt: l
Bogaüçlnln müntakbcJ sahil bolvan İçin hazırlanan projenin birinci klanıma alt Bebek -tin ye yola üreıindelcj İşler mevsim d olay aile durmuştur. Gerçi Rumelihisarı yola çok m ak em -mel olacak amma, Bebekten bas-lryan caddenin çöknrlye başlı ması, Üzerinde ehemmiyetle durularak bir meseledir. Bebekteki apartmanların önüne tesadüf edan kısamda vaktfle İyi malzeme kulbınd mamasından dolayı cadde tam ortasından çökmektedir. Buradan geçen yüzlerce otomobil tehlikeli hir vaziyetle karşılaşıyor. Bazan da dalgalar gelip geçenleri Mİatmaktadır. Bu yolun büsbütün çökmesini mi bekliyorlar? Esasen bugünkü vaziyet yakın günlerin birinde bu kısmın tamamen denize kavn-nara£mı göstermektedir. Belediye yol mühendisi ve müfettişleri bu son günlerde Bebek - Rumelihisarı yolundan acaba bir defa olsun geçmediler ml?
ehir
Memleket Haberleri
Teneke Tevziatında İhtikâr Var mı ?
Piyasamıza hariçten epeyce tene-ke geldi. Öyle DldugU halde kullanılmış gaz tenekeleri hâla yüz on kuruşa satılryor. Halbuki harp başladığı zaman fiyatlar 25, 30 kuruştan İbaretti.
Bunun sebebini piyasada soruMttır-fttlk. Bi7^ şunları anlattılar:
«İHtanbul Ticaret Müdîriyeti. halice teneke Biparı* ©den tUccurları bir toplantıya çağırarak K',J*c*k te* nekeierın pahalıya aatıLmaama mani olmak maksadüe teneke tevziatını kondiat yapacağını bildirmiştir. Tüccarlara muayyen bir kar haddi tayin edilerek tevziat yapılmıştır. Fakat
Epeyce Teneke Geldiği Halde Gaz Tenekesi Hâlâ 110 Kuruştur
araya bu ticaret sahasında eskiden-beri çalısmıyanlar da karışmış. Bunlar fazlaca mrkdarda teneke almış ve fUzul! bir kâr mukabilinde asıl tüccara satmışlar. Bu suretle de ise bir ihtikâr unsuru kanamış.>
Biz bu İddiaları tahkikten geçirecek bir mevkide değiliz. Fakat hükümet için isi tahkikten reçtrmah elbette frUç değildir. Memlekete giren tenekenin mikdan gümrllklercs malûmdur. Kimlere tevzi edildiği hak-
kında liste de elbette vardır. Tenekeleri alanların nerelere sarfcttiklerl ve araya fuzuli mutavassıtlar karr-
şrp karışmadığı elbette tetkik olunabilir.
Bütün mesele harp ticareti tıtnıl-Iermin araya kanşmamrta ve fuzulî bir ihtikara yol acıkmasına mani olmaktadır. Teneke işindeki tevziat bu yokla brr kontrokdan g*eçerso bundan
sonraki muhtelif tevziatm prensip
hadlerini aşmaması temin edilmiş
olur. Eğer bu iş hakkında piyasada
söylenen sözler, yanlış ve haksız ise
o da meydana çtkmnj otur.
Maarifte:
Mektep Kitapları Süratle Basrırılacak
Basılmakta olan tarifi ve matematik kılavuzları ile, Fen Fakültesinin Kzik, Ldebiyat Fakültesinin coğrafya. Hukuk Fakültesinin Borçlar hukuku, Roma hukuku, Hukuk başlangıcı ve tarihi. Hukuku umumryei düvel, doktora ders kıtalarını bir an evvel çıkartmak için Devlet matbaasında gece de çabşirmaaı takarrür öt-mistir.
Talebeye Verilecek Tenzilatlı Büst Kağıdı
Ortamektep, lise. Üniversite de
Yüz Binlerce Ton Şap
tetkikata başlanmıştır.
IstaSsal elektrikle yaprlacaktır. Yalruz, kömürle elektrik istihsali pcbhaJrya mal olduğu için, elektrik istihsalinin su selâlerinden istifade su re* il e yapılması eshetine gidilecektir. Yapılan tetkikatta Ş«-bin Karalusar mıntakasında elektrik ist&saline yarayacak su şelâleleri olduğu da anlaşılmıştır. Bundan başka, memleketimizde ayrıca alimmyum cevrıeri de bulunmuştur. Aliminyum cevheri bulunan mıntaicarar Zon^uldaJt ve şark vilâyetleri mıntakasıdır.
Tetkikat ikmal edildikten sonra, derhal faaliyete «eçSecek, Şe-bin Karah»ar mıntaJcasında bü-
geti-
lç Sanayiimizde Faydalı Ha!e Getirilecek
M emi ek etim kod e, fcilhaasa Şe-bin Karahişarda, yüzi>inlerce ton şap bulunduğu halde istifade e-dHmedıgi anlaşJknıatır. Yapılan tetkikata göre, ancak, kâğıt fabrikalarımız »uları durultmak, tabakhanelerimizde deri ve köseleleri sepilemek için sap kullanmaktadır. Kâğıt fabrikalarının kullandığı $ap bin, tabakhanelerin kullandığı beş yüz tondur ki, cem'an bin be? yüz ton tutmaktadır. Dünyanın bir çok yerlerinde şap aıÜminyum imalinde kullanılmaktadır. Kap, kaçaktan
dahil olduğu "halde bütün yüksek başka, alıminyum tayyare aanayi-tahoil talebelerine büyük tatiller- ' ehemmiyetli bir mevki al-
den başka zamanlarda izin ve ten- mıştır. Bu vaziyet gözonüne getı-
zil&riı bilet kâjıdı verilmiyecek- rilerek Şobin KaraKisardaki şap- ı yük elektrik tesisatı vucude tir. izin ve bilet kâğıdı. Maarif landan aliminnaırn istiWli için I lilecektir. müdüriyetleri tarafından değil, talebenin mensup olduğu meJctep tarafından verUecektir. Talebe, gidip gelme için iki kâğıt alacaktır. v.
Coğrafya Şubesmîn Çayı
İLdobiyat Falriikesi Coğrafya şubesi talebeleri evvelki akşam Taksim Belediye bahçesinde bir danslı çay tertip ermişlerdir. Ça- j ym basslatı iLe askerlerimize eşya alınacaktır.
Türk Edebiyatı Hakkında Bir Konferans
Şair Sıtkı Akozan evvelki aksam Beşiktaş Halkevinde cTürk , . . . . ttn,
j ı • j ı .| j| ı • deıumumı ıgı bir sene içinde I öü rada oturan Ahmet Topçuya çarpa-
edobryatında ana hatlar» adlı bir
konferans vermiştir. Bu konferansı bir çok muallimler ve tale-beler alâka ile dinlemişlerdir.
Telâfi Lâboratuvarları
İm t iha m ara girebilmek için
Adliyede:
MUddJumumilik Kadrosu Gsnisleti!ec3k
T
İstanbul ve mülhakatında tam
3 I Müddeiumumi muavini vazife görmektedir. Her yeni çıkan ve kabul edilen kanunlar Müd. dehımumiliklere yeni yeni işler tabmil ettiği için Müddeiumumiliklerin işleri her ser»e biraz
Zabıta Haberleri:
Bir Kadın Ortadan Kayboldu
Bir müddet evvel Ispartadan şehrimize gpelen Mahmut Ardaçm karısı Hidayet Ardaç isminde bir kadın, lstanbula geldiği gün ortadan kaybolmuş, bütün araştırmalara rağmen bulunamamış tu-. Zabıta araştırmalara devam etmektedir.
^ Şoför Kadir oğlu ismail Halka-çetintn İdaresindeki 3126 numaralı
daha artmaktadır. İstanbul Müd- otobüs, Zeyrek caddesinde 55 nuroa-
yapmağa meobur oldukları lâboratu var mikdarının beşte birini, mazeretinden dolayı, yapamamış olan Üniversite talebeleri için telâfi Lâbor&Urvarları açılacaktır.
Irak Tıp Fakültesi
İstanbul Üniversite Tıp Fakültesi ve £xzacı mektebinin birinci sınıflarile, Irak Tıp Fakültesi ve Eczacı mektebi birinci sınıflan a-
rasmda muadelet kabul edilmiştir. Diğer safhalarda muadelet ka. bul edilip edilemiy-eceği tetkik e-dilecejcbr.
bin iş tetkik etmiştir. Her devlet rak muhtelif yerlerinden yaralamış-
l'*nü tır' Yaralı Cerrahpaşa ha^tahaneslne
' kaldrrılmış, şoför yakalanarak tah-
müessesesı mesai saati usu muntazaman tatbik ettiği halde Utanbul Adliyesinin işlerinin çokluğu muavinleri ve hâkimleri mesai saatinden sonra da meşgul etmekte, saat yirmiye kadar muhakemelerin devam ettiği görülmektedir. ÖğrerKİığimıze göre Adliye Vekaleti İstanbul hâkimliklerine
daba enerjik, daha genç ve çalışma kabiliyetleri daha üstün hâkimler tayinini esas itibarile kabul etmiştir. Müddeiumumilik kadrosunun da yeni kanunlarla tahmil edilen işleri karşılayacak derecede tevai edileceği söylenmektedir.
kiknta başlanmıştır.
— fy-—
i /
Cezae v 1 erinde Y ap ila cak imalathaneler
Müdderumumilik İstanbul ve Üıküdar tevkifhane ve hap»ane-lerindeki mevkuf ve mahkûmları iş ve ekanek sahibi yapmak için tetkikata girişmişti. Bu tetkikat bitmek üzeredir. Cezaevlerinde yeni imalâchaneler yapılacaktır. Bunun için müteda/vil sermaye a-ranmaktadır. Bu da temin edildikten sonra maKkûmların hayata narmıslu ve çalışkan birer unsur olarak atılmaları mikakün o-lac aktır.
¦ vfpSyy'ı *
Sağda: İstanbul Dilsiz ve Sağırlar cemiyeti yıllık kongresini dün Eminönü Halkevinde yapmıştır. Toplantıda merkez reisi Atıf da bulunmuştur. Kongrede cemiyetin idare heyeti yeniden seçilmiştir. Solda: Diğer taraftan Şehitlikleri İmar cemiyeti de senelik toplantısını yapmıştır.
Piyasa Hareketleri t
Basra Yolile Yapılacak İthalât
Devlet müesseseleri için Basra yerlu ile gelecek eçyanm gümrükte fazla beki eritmemesi açin alâkadarlara kati emirler verilmiştir. AncaJc, eşya giren müesseselerin de malların ıthab için ikmali zarurî muameleleri vaktinde yapmaları ve kendilerinin gecikmeye sebebiyet vermemeleri ayrıca işaret edilmiştir.
Arpacık İhtikârı Başlıyor
Piyasada tohumluk arpacık soğan azalmıştır. Alâkalı tüccarlardan bir kısmı Bursa köylerine giderek tohumluk soğanları toplamışlardır. Aldığımız habere göre bu tüccarlar mallarının bir kısmını Yalovada ve Mudanyada nakliyat ambarlarına koymuşlardır. Bunun sebebi de birdenbire piyasaya çok mal çıkartarak düşük fi. yada mal satmak vaziyetine düşmemektir. Fiyat Murakabe komisyonunun tohumluk soğan buhranına meydan vermemek için bu ciheti tetkik ettiği söylenmektedir. , V? v 1 J'
Soğan Ve Sarımsağa narh
Konacak
Soğan ve «rmısak fiyatlarındaki yükseliş Fiyat Murakabe he-yetıle, Ticaret Odasının ve Ticaret müd iriye tinin nazarı dikkatini cerbecmıştır. Memleketteki istihsal mıktarile, evvelki senelerdeki soğan ve sarmısak fiyatları tesbit edilmeğe fbaşlanfrnıştır. Tetkikat neticesinde bunlara da bir narh konması ihtimali vardır.
İlâç Darlığı Kalmayacak
Piyasada hafif bir surette hissedilmeğe başlayan ilaç buhranının giderilmesi için faaliyete başlanmıştır, ilâç depoları ingiltere, İsviçre, Almanya ve diğer bazı memleketlerden mal getirmek ü-zere oldukları ıgibi. Kızılay da muhtelif memleketi ere ilâç siparişi vermiştir. Piyasada yakında ilâç ve kimyevî madde bollaşa-caktır. Gümrükte bulunan bir takım tıbbî ve kimyevî malların da memlekete itibaıl edilmek üzere olduğu söylenmektedir.
T AK VI
27 tRtNCtKANUN 1941 PAZARTESİ
YIL: 1941 — AY: 1 — GÜN r, RUMİ: 1S66 — 2 nclkanun 14 HİCRİ: 1359 — ZİLHİCCE: 28
\.~wATİ ]
GÜNttŞ: 8,16 1,58
ÖÖLE: 13,27 7.07
IKINDI: 16.03 9,44
AKŞAM: 18,19 12,00
YATSI: 19,64 1,35
İMSAK: 6,33 12,14
vardı. Cep harçlıgmun yarısını teşkil eden beş peniyi bu kartı almak İçin seve vermiştim. Sonra dükkancı fcadttl «Bu 8im nerenin resmidir?» diye sorunca, kadın cehaletime hayretle bakarak:
— Bu meşhur Manderley şatosudur. diye cevsp vermişti.
Misi» Van Hopper ile olan mü&terefc hayatımız, keodiaine pek garip geliyordu. Dunu bana sorduğu suallerden anlıyordum.
— Bu madam dostunu/ mu? Yoksa akrabanız mı? Neden beraber yaaryorvanaz?
— Ne dost., ne de akraba., ben onan yanında senede doksan İngiliz Hrasrna çalınan bir katibeyim. Ayni zamanda yol arkadaşlığı da ediyorum.
— Arkadaşlığın para Ue satm alındılını bilmiyordum, İhın sizin onunla hiçbir müşterek alakanız yok..
Güldü. Yüzünün hasln mânası tamam İle değişmişti. Adeta daha gencloşmlştl.
— Nicln bu vazifeyi kabul ettiniz i
— Doksan İngiliz lirasına ihtiyarım var da ondan..
— Babanız, anneniz yok mu :
— Hayır kimsem yok.
— Soy adınız tanınmış, çok sevtoül, < <»u kıymetli bir İnsana alt defll i.ü ;
_ Evet babam çok sevilen bir artist IdL
Babam çok ince bir sanatkâr olmakla beraber dünyada kıymeti derecesinde meşhur olamamıştı. Bunun İçin kalbim kırıktı. Ondan yabancılarla bahsetmek İstemezdim. Nasıl kl o Manderley şatosundan bahsetmekten hoşlanmıyorsa ben de bahamdan bahsetmeyi sevmezdim.
Bu haşhaşa yemek, o zamanlara alt hatıralarınım İçinde parlak ve ışıklı hir nokta gibidir, sıkılganlığımı bir tarafa bırakarak kendisine hayatımdan, çocukluğumdan, ailemden bahsettim. Annemin hahama olan büyük aslımı ve İtimadım anlatırken sesim titriyordu. Bu yabancı adam heyecanımı anlıyor tfbl İdi. Söyledim, söyledim, sühayet sustuğum zaman âdeta yorulmuş ve nefes nefese olmuştum. Bir de gözüm saate takıldı. Saat ıı. ı olmamış mı İdi? Bir buçuk
saat konuşmuştuk. En çok söv Üyen şüphesiz kl ben olmuştum.
Vaziyeti farkedinoe sıkılganlığım tekrarladı. Yüzüm kızardı, ellerim terledi. Mah-c-ııp hir tavırla ftzür diledim. O gülerek:
— Bu şirin ve hoş soy adı artist bahanıza yakıştığı kadar size de pek yakışı> or.. uzun zamandır bu kadar hoş bir saat jreçlrme-ıııiştim Sizi alâka İle dinisdhn. İçimi kemiren yalnızlık ve üzüntü azabından kurtulur Liii-ı oldum.
Yüzüne haklım. Doğru söyledlfti belli İdi. Orta rafc şövalyesi halini biraz kaybetmiş, daha cana yakın, daha munis olmuştu. Sözüne devanda:
— Biliyor musonuz kl hayatlarımızda mUşterek bir nokta var: İkimiz de yapyai-nuız. Evet, benim bir kız kardeşimle sonede birkaç «ela bayram günlerinde gördtt&üm
İhtiyar bir büyük annem var. Fakat bunlar kail deftlL Misis Van Hopper"in talihi varmış. Senede doksan İngiliz lirasına böyle bir arkadaş sahibi olmak hiç de pahalı değil doğrusu».
— Unutuyorsunuz kl sizin bir eviniz var. benim o da yok ya...
Boşta bulunarak yine o meşhur Manderley şatosunu katsetmlşttm. Yüzündeki genç ve şen İfade derhal gitti, yerine ytne o haşin nakış geçti. Hemen cevap vermedi. Biraz sonra şu sözleri söyledi:
— Bilir raisiniz ki insan kendisini kalabalık bir otelde de boş bir evde olduğu kadar tek basma hissedebilir.
Manderieyden bana bahsedeceğini bir an İçin zannettim. Fakat ayni derin ve acaip sükût ortalı^ sardı. Bana karşı duydu&u emniyet hissi, elinde sigarasını yakmak ivin tuttuğu kibritle beraber »anki sönmüştü.
Nazik bir arkadaş tavrile:
— Demek kl küçük kâtibe bugün iziniL. ne yapmak niyetlidesiniz ?
— Tepede eski bir ev görmüştüm oraya gidip biraz resim yapmak niyetindeyim. Derhal ilâve edeyim kl acemi bir ressamım.
— Ben sizi oraya kadar otomobille gol uru-
v . (Arkası var)
g Çiniden
;eıûNE
--1 .
Geç Kalmış Emperyalizm
Yazan: ÜÇ YILDIZ
mperyalist Avrupabnm zun zamanlardanl)eri Asya ve Afrücaya ihraç, ettiği mamul esjya denkleri, fotoğraf ve radyo makineleri, ampul ve aspirin kolileri arasında 'bir nrîk*ar fikrin de gitonemia o Un asına imkân yoktu.
Yan çıplak ve yan vafısi yerh t>u eşyayı kullanacak, kendini kendi toprakında yük fıayram gibi işletmeğe gelmiş kolonyaJ şapkalı, telâtin çizmeli söahuge-cinin yaşaynj tarzını görecek, peri sarayı dekoru içinde Terilen kadirdi erkekli müzikli dansü ziyafetlerin saşaasıJc gözleri kamaşacak fakat bu ışıklar biraz daha derine giderek kafasının içinde bir şeyler k sm i fcd an marya— cakl Buruj isterrrek zıplayan a-damın tolcrar yere ayak basmamasını istemek, muhali istemek olurdu.
Soımürgeciliğin uzun talibinde Asya ve Afrikanm en ücra kö$e_ lerinde nebülöz halinde bir şuur, bir takım fikirler kaynaşmış ve bunlar zamanla hürriyet ve istiklâl dediğimiz mefhumlarda şekillerini bulmağa başlamışlar^ dır.
Yarı çıplak ve yan vahfi yer» 1 id eki bu şuur belki henüz aksiyon haline gelecek ve onu boyunduruğunu sansmağa şevke d e. cek kadar biliûrlaamıç bir şuur değildir. Fakat ^man —BPMal
Asya ve Afrikanm ötesinde berisinde hissedilen sarsıntılar, tecrübeli ve psikolog sömürgecilerin yerli izzetinefislerini memnun etmek için gösterdikleri gayretler onun da uzak olmadığına delildir*
Hulâsa yüksek ve kuvvetli milletin zayii ve şuursuz milleti köle olarak kullanması dernek olan emperyalizmi geçen yahut geçmek üzere bulunan bir zamanın modasıdır. Dünya vicdanı bugün zengin ferdin para ile köle salın almasına nasd göz yummuyorsa ya km hir istikbalde de kuvvetli milletin tanklar ve tayyarelerle zayıf bir milleti esir etmesine öyle göz yummayacaktır.
Faşist İtalya Habeş ist ana saL dırdıgı zaman geç «aamış bir musicmueaecı ıoı; dünya şuu-runaaıcı degi^nuıgı amamıyor-uu; yuzıeruıe gaz maskesi yerine ı&iaJL oeyaz oezıer sarmış çıplak ay aluı oır vaiışı sürüsüne mc. aenı ıa^>oraxuvarının zeturn gazle rue yapugı kutaıe Karşı yükselen neiret seâicrmı re*.aoete, garaza ûucü.voiûü. Ma^ıuıu matem umumi idi ve bu Hafie^ata-nın şansına değil, kendi cınsuı-den esir nuueUerın mezarları or. taeınaa dalgalanan te*. muslaı&ıl bayrağın umı&sıne idi.
İaeç kalmış sömürgeci geri kaLnuş bu mmete aegu bir ııs.-re, yarı muıtaades ou semöoıe hürmetsızugı için dünyanın an-upausını kazandığını bir turıu ıuidû. edemiyordu.
Bir şehrin meydanına kanunsuz ve haksız olarak asılan bir mazlum nasıl görünürse faciadan sonra elinde aemsryesile gurbet yollarına düsen <Haile Se-lâsiye de bütün dünyaya öyle görünmüştür.
Onun için Habeşistanın bir köşesinde Haüe Selâsrye üe bir kaç İngiliz askeri ve yerli cen-gaver buzurile bir kere daha direğine çekilmiş Habeş bayrağı müessir bir manzaradır; karşısında rikkatten gözleri ye saranlar filân şahıs, filân mület değil bütün insanlığın ve asrın şuurudur.
k nguiLati a-rvgvıJl
8.00 Program, 8.03 Ajans haberleri, 8-18 Haftf program (Pl.), 8.45 9.00 Ev kadını - Konuşma.
12.30 Program, 12.33 Fasıl heyeti, 12^0 Ajans haberleri, 13.06 Karışık şarkılar, 13.20/14.00 Karışık program (PL)
18.00 Program. 18.03 Radyo caz orkestrası, 18.40 Kadınlar faaıl heyeti, 19.15 Müzik: Potpuri (PL) 19.30 Ajana haberleri, 19.45 Radyo incesaz heyeti, 20.15 Radyo gazetesi, 20.45 Müzik: Amatör saati, 21.00 Müzik: Dinleyici istekleri, 21.30 Konuşma, 21.45 Radyo orkestrası, 22.30 Ajana haberleri, 22.45 Dana müziği (Pl.) 23.25/23.30 Kapanış. ı
27 - î - 941'
VATAN
IV A
İCMAL
İtalyan Dahilî Cephesinde
Yazan: M. H. ZAL
Btalyan cephelerinin birer birer yıkılması Alman müdafaa sisteminde boşluklar açmıştır. Afrikadaki İtalyan İmparatorlumu çökünce, Süveyşi almak, İngilterenin can damarlarından birine el uzatmak, İngiliz donanmasını Akdenizken uzaklaştırmak ümitlerine veda etmek lâzım gelmiştir.
Almanyanm Afrika cephelerine yardan etmesi için **iç ümit ve imkân kalmamıştır. Arnavutluca gelince: Buradaki manevî çöküntü de artık tamir edilemez- İtalya, küçücük Yunanistan tarafından yere yrkılddttan soma Alman yardımına ihtiyaç duryması İtalyan itibarını dirÛtemez. aksine olacak büsbütün düşürür. Bunun için Almanyanın İlaryaya yardım etmek nryetile Arnavutluğa saldırması. İtalyan bakımından ne haricî ne de dahilî hiç bîr fark temin edemediği halde Almanya için pek ağır külfetler ve mesuliyetler doğurur.
Yalnız bir üçüncü cephe vardır ki Almanya bunun çökmesinde seyirci kalamaz. Bu cephe İtalyan dahilî cephesidir. Eski Roma İmparatorluğunu yeniden kurmak tddiatsma dayanan faşizm rejimi Kalyan askerî kuvvetinin ilk hamlede hezimete uğraması üzerine kendi kuvvetile ayakta duramaz. Bu vazife Alman «askerî kuvvetine düşer ki Almanya için bundan ağır yük, bundan nahoş bir vazife olamaz. Alman orducu, işgal altındaki bütün bir Avruspada zaten zabıta memurluğu öderken, isyan halinde bir kalyada da aynı vazr» feyi üzerine almağa mecbur o-lursa manevî varlığı çok sarsılacak, bunun tesirinin akislerini kendi rejimi üzerinde mutlaka duyacaktır.
Teklrdağında Bir Motor Battı
Tekirdağ, (Vatan) — İstan-buldan odun getirmekte olan Dönmez motoru, Tekirdağ açıklarında batmıştır. Mürettebatından üç kişi kurtarılmış, birisi kay bölmüştür.
Samsun Tütünleri
Samsun (Hususî) — Bu ee-neki tütün mahsulümüzün çok senelerdertberi misli görülmemiş yüksek bir kalitede olduğu anlaşılmış ve bu, umumi bir memnuniyet uyandırmıştır. Müstahsiller, tütünlerini Samsun ambarlarına indirmeğe başlamışlardır. Piyasanın pek yakmda açılacağı ve müstahsili memnun edecek bir alışverişin başlryacağı tahmin e-d il m ektedir.
Ödemişte Kanlı Bir Vaka
İzmir, (Hususî) — ödemişin Sekili köyünde kır bekçisi Kadir, ayni köyden İsmail BaİKİelen tarafından tabanca ile vurulmuştur. Hâdisenin sebebi bir otlak meselesidir. Yaralı hastahanede, suçlu da hapishanededir.
Bulgaristan Bitaraflığını
Muhafaza
Edecek mi ?
ŞUNDAN
Yazan: Cemal Bardakçı
Eski Konya Valisi
Son günlerde Romanyaya fazla miktarda Alman askeri gönderilmesi ve bunlardan bir kısmının Tuna kıyılarına yığılması. Almanya ile Bulgaristan arasında sıkı tiki konulmalar olması, iki memleket devlet adamlarının karşılıklı gidiş gelişleri türlü şayiaların, ihtimallerin ortaya atılmasına sebep oldu. Bulgaristanın mihvere iltihak edip etmryecegine dair mülâhaza ya rmkalealara yol açtı. Bütün bu hareketler ve rivayetler insana yirmi altı sene evvelki vakıaları hatırlatıyor: BaHcan harplerinden sonra Bulgaristan büyük devletler tarafından adeta unutulmuş, bir köleye atrlmış bir halde bulunuyordu. 1914 Cihan Harbinin patlaması onun kadir ve itibarını birden yükseltti. Çünkü coğrafî durumu, bu devletin dostluğuna düşmanlığına büyük kıymet ve ehemmiyet verilmesini icap ettiriyordu. Büyük badire karşısında tutacağı yolun, Türkiye, Romanya ve Yunanistan hükümetleri üzerinde müessir olacağı sanı1- -*du. Bu sebeple bir taraftan Ruslarla İngilizler, diğer taraftan Alman ve Avusturyalılar, Buiıgariertarun kendi saflarında yer almaşım temin maksadile Sofya- ( da hummalı bir faaliyete girişmişlerdi. Her iki tarafta göz alıcı teklifle., (el kesesinden) bol bol bahşişler yağdırıyordu. Bâzan bu teklifler arasına tdhditler de ka- ; rrştırılryordu. Rusyanın Sofya sefiri (Saviaki). 3/8/1914 te Kral. Ferdinand'ı ziyaret ederek Al- ] manların galebesi ..alinde Sırbis-tanın haritadan silineceğini, Avusturya ordularının Selânige inmesine mâni kalmayacağını ve o zaman Bul^aristanın da Almanyaya
bağlı b.r tevekkül haline düşeceğini söylemişti. Fakat bütün bu teklifler ve tehditler Bulgar hükümetini katî bir karar almağa sevkedemiyordu. (Talât Bey) in Sofyaya gitmesi Rusya sefirinin rahatını kaçırdı. Onu yeniden ha- I rdkete getirdi (Savinski) 18/8/ 1914 te Başvekil (Radoslavof) u bularak tazyik ve tehditlerini tek. rarladı. (Talât Bey) le cereyan öfcmekfce olan müzakerelerin mahiyetini sordu.
(Radoslavof) şu cevabı verdi: Türkiye ile yapmakta olduğumuz konulmaların Rusya aleyhine müteveccih bir maksat ve mahiyeti yoktur. Biz sadece komşularımızla dostane münasebetler tesis eylemek arzusundayız. Harbin devamı müddetince de bitaraf kalmak armindeyiz. Sizinle birlik olarak Türkiyeye hücum etmek işimize gelmez. Esasen millet, Türklerle harbetomek istemiyor. Balkan Harbinde Kırkkrlise, LülebuTgaz ve Çatalca muharebe, lerinde uğradığımız çok büyük ve asm zayiatın acı hatıraları henüz zihinlerimizden silinmemiştir. Bir de Çatalca hattı, bugün iki sene evvelkinden çok daha kuvvetlidir. Hasılı şarkî Trakyaya dönüp bakmak bile istemiyoruz.)
HakJcatte, her şeyden, her yerden evvel Makedonya, Bul-
Onu ilk defa, bîr tiyatro sah- | nesinin arkasında görmüştüm, j Havanın çok soğuk olmasına iag men, üstünde ince bir pardesu vardı. Rengi uçuk bir limon gibi sapsarı...
O kadar şiddetli öksürüyordu ki, elindeki çay fincanı zelzeleye tutulmuş, gibi, tabağın içinde gay ri muntazam hareketler çiziyor • du. Yanına yaklaştım, sarışın bir genç beni onunla tanıştırdı:
— Artistlerimizden Alev... Asıl adı, Haticedir amma, arkadaşlar çok zeki ve çalışkan olduğundan ona bu ismi verdiler. Bayan Nazan...
Hafif, tatlı bir gülümseme ile yüzüme baktı, ince dudakları, su dökülünce yapraklarını teker teker kıvıran gül gonceleri gibi a-çildi.
— Nazan Hanım, Fehmi biraz gevezedir, sakın kusura bakma -
dalyesini buraya getir de biraz
konuşalım ...
— Fakat tizi sıkmaz mıyım?.. Çünkü Fehmi Beydeki hastalı -tan biraz da bende var...
— Biraz dediniz, değil mi?
— Evet.
— O halde zarar yok. Ben de gevezeyim amma Fehmi kadar
.. ¦
yın
Sonra sarışın ^ence dönerek: - Fehmi, Bayan Nazarım san
Alev, bunları o kadar tatlı, o kadar samimî söylüyordu ki, o-nu yeni tanıdığımı çabucak unu-tuv erdim.
— Otursaruza..
— Mersi. Titriyorsunuz?.
— Evet üç ay evvel zatürree geçirdim, şimdi biraz soğuk al -sam, hemen hastalanırım.
—— Alev, şunu okusana.
Bir arkadaşı yanına yaklaşıp elindeki zarfı uzattı. Ben dalgın düşünüyordum. Bu, hakikaten bir alev kadar sıcak^ henüz on yedi on sekiz yaşlarında bir kızdı, (.ok ta güzeldi. Arkadaşları ona bu invu takmakta büyük bir iaa-
Umumi Harpte Bulgar Kralı Fer d inan d
garların kalplerinde fikirlerinde müstesna bir **er tutuyordu. Hele Makedonya partisi, Makedonya ele geçirilmeden Edirne üzerine yürüyüşten bahsedilmesine dahi tahammül ed epriyordu. Balkan harplerinin en ağır yükü, en büyük fedakârlıkları, kendi iddialarına vöre, Bulgaristanın sırtına yüklenmişti. Böyle olmasına rağmen zafer tahminlerinden umdukları derecede hisse alamamışlardı. Bu yüzden Sırpların Yunan-Ulara ka/rşı içlerinde tutuşan husumet ve intikam volkanları sön-memişt''. itilâf 'evletleri düşmanlarına galebe çaldıkları takdirde Sırbistandan bir karış bile toprak alamıyacaklarma da kani idiler. İşte bu mülâhazaların tesirile bidayette her ski muharip tarafın tekliflerini kabul etmediler. Sıkı bir bhaTafJrk muhafaza eylemeği, şarkta ve garpta cereyan etmekte olan bîhâık muharebelerin neticelerini beklemeği muvafık buldular.
İtilâf devletleri donanmalarının Çanakkale Boğazına taarruza başlaması (19/2/1915) Balkanlarda yeniden kımıldanmalar, siyasî faaliyetler vukuuna sebep oldu. Martın beşinde Atinada toplanan fevkalâde saltanat meclisinde Başvekil Venizelos, Yunan donanmasının ve en az bir kolordunun Çanakkale harekâtına iştirak ettirilmesini teklif eyledi. Genelkurmay başkanı miralay (Metaksas) - bugünkü Başvekil-böyle bir hareketin Yunanistanın menfaatlerine uygun bulunmadığını ileri sürerek bu teklifin şiddetle aleyhinde bulundu. Ertesi günü tekrar toplanan meclis (Metaksas^ ın fikrini kabul etti (Venizelos) istifaya mecbur oldu. Bu sırada Bulgarisinin siyasetinde de büyük bir kararsızlık hüküm sümeğe başlamıştı. Bir taraftan hülkûmet, bitaraflıkta devam e-dildiği takdirde, müttefikler donanmasının Boğazı zorlamağa muvaffak olması halinde yıkılacak olan Türkiyenin mirasından mahrum kalmaktan korkuyordu. Diğer cihetten Almanya ile A-vusturyanın Kral Ferdinand üzerinde icra ettikleri tazyik ve Kralın Rusyaya karşı beslediği şahsi kin ve husumet Bulgaristanın İtilâf devletleri yanında savaşa a-tıimasına mâni oluyordu. Birbirine zıt temayüllerin şiddetli müca. delesine rağmen iktidar mevkiini muhafaza eden (Radoslavof) hükümeti, Italyanın alacağı vaziyeti anlamak üzere Romaya bir diplomat göndermekte beraber merkezî devletler ve Türkiye ile gizli müzakerelere devam etmekten de geri kalmıyordu.
Nihayet, kahraman Mehmetçiğin Çanakkale sırtlarına (geçilemez) levhasını dikmesi Bubgar hükümetine geniş bir nefes aldırdı. Bîtaraflığını bir müddet daha muhafaza edebilmek imkânını verdi. Fakat Beşinci Kolun perde arkasında devam eden faaliyeti, bu sıralarda hızını arttırmıştı: Al-
bet göstermişlerdi.
Fakat, ns yazık ki, Alev sön-miye yüz tutmuştu.. O artık alev değil, titrek bir ziya idi. Tıpkı bir mum ziyası gibi, her gün biraz daha eriyen, biten bir ziya.
— Konuşsanıza...
Silkuıdım...
— Bir şey düşünmüyordum da.
— Düşünmek mi? Çok fena şeydir. Sakın düşünmeyin, insana daima hakikati gösterir. Hakikat ise, çok korkunçtur. En güzel e-melleri yıkar, en kuvvetli ümitleri bir anda çürütür... Hayatı olduğu gibi görmeğe alışmalı, size tavsiye ediyorum diye, beni alışmış zannetmeyiniz. Halim de belli ediyor, bir türlü alışamıyorum .«¦
Fakat daha fazla söyliyemedi, boğuk bir öksürük gelen kelimeleri geri îtti. Sonra ağzına götürdüğü kar gîbi beyaz mendilde kızıl bir leke belirdi:
Kan lekesi...
Ona uzun uzun baktı, yüzü bir denbire kötü bir renk, gözleri vahşî bir hal aldı.
— İste hakikat, görüyor musunuz? Size daha demin bahsettiğim o korkunç hakikat...
Sonra artistlere döndü: 1 — Sizin de hepinizin sonu benim gibi çürüyerek, soğuk kulis aralarında titreyip bir ekmek parası için. ciğerlerinizi koparıp ve-
BUNDAN
EnBüyükDağ Müzesi Yakında Açılıyor
Torlnonun Tapnctns dağlarının en yüksek bir tepesinde büyük bir dağ müzesi açılıyor. Bu müze, Avrupa-ora en mükemmel müzesi olacaktır.
İnsanların Tabiî Ömrü Artmış
Amerikan İstatistik bürosu, hayat sigortası şirketleri tarafından verilen raporlara İstinaden, İnsanların tabii ömrüne dair çok dikkate değer bir tablo nesretmlsttr.
Bu tabloya göre:
29 kişide 7 sl İhtiyarlıktan ölmektedir, ölenlerin ekserisi kalp sekte-slndendlr. Doktorların % 14 ü bu haftalıktan ölürler.
Kazaen ölenlere gelince, bunların:
731 do t 1 denizde boğularak, 7,947 sl yanarak, 11,029 da 1 I bıçaklanarak, 29,800 de 1 1 zehirlenerek, 80,734 do I i tüfek kursuııUe, 43,346 da 1 I yıldırım çarpmaMle, 30,855 de 1 erkek İdam ve 234,956 da 1 kadın İdam olunarak, 86 da 1 1 de İntihar ederek ölürler.
Rekor yol kazalarında*!ır 39 da 1 kişi ölmektedir.
Hastalık sebebUe ölenlerden:
Grip hastalığından 85 de 1, difteridenim de 1, tetanostan 4,219 da 1, çiçekten 79,479 da 1, kuduzdan 960,000 de 1, açlıktan ve susuzluktan 31,787 de 1 kişi ölmektedir.
Bununla beraber İnsanların ömrü artmaktadır. 1840 da vasati ömür 40 sene idi. 1890 da 44 e. 1900 de 49 a, 1910 da 55 e, 1939 da da 61 e çıkmıştır.
Dhilî Ihti'ftl
Liberia, 1847 de istiklâlini ilân etti. Bir cümhurrelsi tarafından idare olunur. Bir vükelâ meclisi, 10 âza-lı bir ayan ve 25 âzalı bir mebusan meclisi vardır. Hepsi de siyahidir.
Liberlada şimendifer ve iyi yo\ yoktur. Bakir ormanları pek çoktur. Bu sebeple memleketin içlerine girmek müşküldür.
manyadan Tuna yolile gönderilen vapurlar dolusu silâhlar, cepane-ler, bombalarla teslih ve teçhiz edilmiş olan Makedonyalılar, bir fırka vücude getirmişler, hükümeti, meram ve maksatlarını kabule icbar edebilecek bir nüfuz ve kudret peyda eylemişlerdi. Almanyanın yanında derhal harbe girilerek Makedonyanm, garbi
Trakyanın kurtanlması, Sırplarla, Yunanlılardan intikam alınması hususunda ısrar ediyorlardı. Hattâ Alman, Bulgar hükümetleri a-rasında resmi müzakerelere başlanmadan çok daha evvel Makedonya partisinin reisleri (Proto-gerof) ve (Taçkof) ile Almanya arasında bir ittifak muahedesi de imzalanmıştı. Nihayet hükümet bu partinin tazyiklerine dayana-mıyacak hale geldi. Dumv bomba ile oynayan komitecilerin işlerine gelmiyen, sözlerini dinlemi-yen devlet adamlarını imha eylemekten çekinmediklerini çok iyi bilen Kral ile nazırları Almanya tarafını tutmağa karar verdiler. 1915 senesi eylülünün altısında (Pîess) deki Alman büyük karargâhında, Almanya, Avusturya devletler ile Bulgaristan arasında asker! ve aynı gün Sofyada siyasî ittifak muahedesi imza edildi.
Bu sefer de aynı vakıaların tekerrürüne saihit olacak mıyız? ö-nümüzdeki haftalar, bu suale müsfcet veya menfi bir cevap verecektir.
rerek ölmek olacak, anlıyor musunuz?., ölmek, hem de ne başınızın ucundan göz yaşı döken müşfik bir anne, ne de sizi seven bLr kimse bulunmadan ölmek...
Bunları görerek vahşî bir canavar gibi sinirden morlaşan yüzü, şLjen damarlarını sıkarak öyle bir söyleyişi vardı ki, ta -hammül edemeyip karşıki odaya kaçtım. Hâlâ o çılgın kahkahaları ve etrafındaki insanların gürültüsünü duyuyordum. Kulaklarımı parmaklarımla tıkayarak arkamdaki sandalyeye çöktüm.
Kendi kendime:
Aman yarabbi... Demin bir mum ziyasına benzettiğim Alev, bu muydu?... O her uzvundan ateş saçan, etrafını korkutan, yakan cehennem zebanilerinden daha dehşet verici idi. Fakat bu da ne?... Deminki gürültülerden eser kalmamış, onun yerine başka baçflca sesler konuşuyordu...
— Ali, biraz kolonya...
— Çabuk olsana...
— Durun, kendine geliyor... Dışarı fırladığım zaman, Alev
bayılmış, ayıltmıya çalışıyorlardı. Uzun bir sükûttan sonra, anî bir titreme, derin bir nefes... Göz kapakları açıldı.
Onu eski hasır koltuğa oturttular, gözleri mütemadiyen dolu-| yor, boşalıyor, hiç sesi çıkmıyor-
I LİU. . .
Tramvayda Kaybolan Çeyrek
Felsefe Değil, Para Arıyoruz, Para!
99
— Tepebaşı, var mı inecek? Tamam!......
Bindiğim Şişti - Beyazıt arabası Perapatlasın önüne henüz gelmişti ki etrafımda bir kargaşalıktır başladı.
— Gözümle gördüm efendrm. Kesenin içinden ufaklık alayım
derken düştü.
— Bayan, eteğinizi, ayaklarınızı, pardon kolunuzu...
Öteden başka bir ses:
— Canım, on para için âlemi rahatsız *mesene ya!
— Rahatsız olmayınız hanımefendi, buyuTun oturun. Sonra a-rarız.
— Bilebçi, Karaköy, çeksene.
— Pardon beyim. Şurada bir şey parlayor.
— Biletçi, şu kapağı kaldıramaz mıyız?
— Boğacaksınız, insan bu kadar da sıkıştırılır mı?
— Ah kaburga kemiklerim.
Köprünün üzerindeyiz. Tramvay yeni gelen Kadıköy vapurunun yolcularile (hıncahınç dolmuştur.
— Müsaade edin de geçelim baylar?
— Biletsiz.
— Ayağınızı bayım, orada galiba.
— Öf nasırıma bastınız. Kör
müsünüz ?
— Pardon.
— Nasırı olduğ\ınu ne bilsin. Gözleri röntgen değil ya...
Adam fırsattan istifade gene eğilmiş, gözlerile etrafı araştırıyor.
— Gördüm düştü, çil beşlik....
— Aramaya değrnez.
— Ama mirasyedisiniz ha. Nerede bu bolluk, çıkarıp atsana bir beşlik.
— Beyim yesem, hiç aldırmam. Sokağa atilimış diye, istifade olunmayacak diye, üzülüyorum.
Malûmu ihsanınız bir hikâye vardır. Köprünün Kadıköy iskele, sinde bir adam vaktile kirk parası nı denize düşürür. Dalgıç getirtir, 35 - 40 lira sarfederek 40 parayı denizden çıkartır. Hâdiseye şahit olanlar kendisine:
«— Deli misin 40 para için bu kadar masraf değer mi?t dedik-, leri vakit:
r — 40 para için değil bütün ha-' yatımca rahat etmek için. Ben Kadıköyünde oturuyorum. Her-I gün buradan geçtikçe kırk parayı hatırlayacak ve üzüleceğim. Bütün bu masraflar benî yaşadığım müddet zarfında üzüntüden kurtaracak. Helâl olsun, der.
İşte ben de o adam gibi her-gün tramvaya bindikçe düşürdüğüm bu parayı hatırlayacak ve ü-zü ileceğim.
— Biraz müsaade, geçelim...
— Salkımsöğüt, var mı inecek?
— Kontrol evradım, bu kapak
kalker mı? _ Ne oldu?
— Hele şuna bak ama vurdum duymaz. Sade biletleri şöyle cart diye bir yırtmasını biliyor.
— Ayol beyin parası kayboldu, onu arayoruz. •
— Çok mu?
— Beş kuruş.
Kahkahalar......
—Bugün beş kuruşun kıymeti-
ni bilimiyen yarın milyonun kıymetini de takdir edemez.
— Felsefe değil para arayoruz
para.
İki kulpundan tuttukları koca
Yazan:
Faruk FENİK
. Aradan birkaç gün geçmişti, tiyatroya uğradım. Artistlerin hepsi antrede toplanmış oturu -yorlardı. Hepsinin yüzünde Ö -lüm merasiminden sonraki acı, soğuk bir sükût vardı. Aralarında Alev yoktu.. Niçin?
Birdenbire ürktüm:
— Alev nerede, ne oldu?.. Söylesenize... Yoksa öldü mü?
Hepsinin yüzü bana döndü. Gözleri boş ve manasızdı.
— Niçin susuyorsunuz?.
Benim bu suallerime koridordan beliren bir çift ayak »esi cevap verdi. Alev geliyordu. İçimde birdenbire sonsuz bir sevinç duydum. Yeni tanıdığım genç kızın boynuna sarılarak doya doya ağladım. O, şaşırmış, dudakları taaccüp eder gibi bükülmüştü. Fakat ne o bir şey sordu, ne de ben söyledim.••
— Ne yaptın Alev?
— Hiçi Ne olacak. Parasız -lık... Kimsenin alâkadaT olduğu yok. ölüm hepsinden daha yakın insana...
— Doktora gittin mi?
— Evet.
— Ne dedi?
— Daha anlamadınız mı?». Kaç gündür kan tükürüyorum da, bana hâlâ doktorun ne dediğini mi soruyorsunuz... Verem.
Herkes bu neticeyi sesaız kar-
kapak söyle bir devrildikten sonra tramvay arabasının tekerlek kısmı bütün çıplaklığilc meydana çıktı.
Aradılar, taradılar... Boş. Çeyrek hâlâ bulunamamıştır.
— Şu köşede olmasın?
— Divanyolu...
Matbaaya yaklaşmıştım.
Üzülmeyin bayım, başınız gözünüz sadakası. Vücudümize gelecek kaza kesenizdeki beş kuruşa gelmiş ne çıkar......
— Hoşça kalın.
Tramvay arabası uzaklaşırken bir kaç kişinin hâlâ parayı aramakta devam ettiklerini gördüm......
Güldüm ve geçmiş ola diyip yürümeğe başladım, iste tam bu sırada, çın diye bir madenî sesle kendime geldim ve durdum.
Yerde çil bir beşlik.
Ayağımın takılmasile ters dö-« nen paça kıvrımından para yere düşmüştü.
İğne atsan yere düşmez dedikleri hengâmede çil beşlik te yere düşmeğe vakit bulamadan pantolonumun geniş kıvrımına yerleşmiş.
Tramvay çoktan uzaklaşmıştı. Koşarak yetişmek ifitedim, fakat boş. Tramvayın Türbeden ötede kayboluşunu gülerek seyrettim ve çil beşliği ceketimin üst cebine koyarak yürümeğe başladım.
Artık o çil beşliği ben harcıya-mam.
Fukaraya mı versem? Yoksa o Kain beşliğin cezasını bir tramvay arabasının tekerlekleri altına atarak ezdirerek verdûr-
sem mi?
— Hayır, hayır bunların hiç
birisini kendi kendime yapamayacağım.
Sahîbirre danışmam, orrun rızasını almam lâzım.
Bekliyorum, belki bir gün tesadüf ederim diye....
Gökte Daimî Sulh
ve Bozulmaz Nizam
Dr. Gleisberg
En eski zamanlardanberi gökün esrarı insanların alâkasını uyandırıp insanların düşünceleri üzerine büyük bir cazibe icTa etmekteydi. İnsanlar gökte gördükler? hâdiselrin kanunlarını tetkik ederek hâdiselerin sebeplerini aramak suretile esrarın yerme binliyi koymağa çalışmışlardır. Bu hu-husuota büyük muvaffakiyetlerin elde edildiği herkesçe maiûmdur. Gök cisimlerinin evvelce esrarengiz görünen hareketleri bugün bir muamma teşkil etmezler; bu hareketlerin kanurrları keşfedildikten sonra astronomlar gök cisimlerinin hareketlerini evvelden hesaplamağa muvaffak olmuşlardır. Yıldızların tabiatı hakkında da geçen senelerde bir çok malûmat elde edilmiştir, ve yıldızların içini kimse göremediği halde astronomlar riyazi metotlarla yıldızın içini bile araştırmağa başlamışlar* dır.
Paltat bütün muvaffakiyetlere rağmen halledilemiyen bir çok gök hâdiseleri mevcuttur. Meselâ astronomlardan «Güneşin sönmeden mütemadiyen ziya ve sıcaklık neşredeibilmesi nasıl izah edilebilir?» suali sorulduğu zaman katî bir cevap verilemez, ve dünyaların menşei ve istikbali de gö. kün esrarından birini teşkil etmektedir.
şıladı. Biliyorlardı, fakat hiçbir şey yapamıyorlardı. İçlerinden biri:
— Arkadaşlar, bir gece tertip edelim, alınan para ile Alev i sanatoryoma yatırırız.
Bu teklifi hepsi kabul ettL.
Alev, eanatoryomda günden göne iyileşmiş, güzelleşmişti. Bu sıralarda hastanenin müdavimi olan bir gençle az zamanda anlaştılar, evlendiler.
Artık onu kocasile ya bir si -nema dönüşünde, bazı da Eren-köyündeki mesirelerde görüyordum. Bahtiyar olduğunu gözlerinin parıltısından anlıyordum.
Aradan epeyce bir zaman geçmişti. Lokantanın birinde akşam yemeğimi yiyordum. Kapı hızla açıldı, içeri bulut gibi sarhoş A-lcv'kı kocası girdi. Yanıma oturdu. Bir kaç beylik lâkırdıdan sonra gözleri uzaklara, çok uzaklara daldı. Dayanamadım:
— Nen var, Cevdet, çok dalgınsın, dedim.
O, yüzüme derin bir kin ve nefretle baktı, sonra gözleri do-nuklaştı:
— Alev öldü... Onu gömdüm, bugün, mezardan dönüyorum. Ne iyi kızdı o.. Nazan bilemezsin, ne temiz insandı o... Bir gün, ansızın hastalandı. Hastaneye götürdüm, her gün gidip yok-
Bugün dünyanın her tarafında bulunanı aşağı yukarı 200 rasa< hanede astronomlar fiziğin ve matematiğin en yeni terakkilerine dayanan nazarî araştırma usullerini ve en modern rasat aletlerini tatbik ederek gökün esrarını halletmeğe uğraşmaktadırlar. Fakat göke ait bilgimiz nekadar artarsa da büyük bir adette esrarengiz gök hâdiseleri kalacak.
Gökün esrarı bir çok perdeler, le kapatılmış bir sahnede oynanan bir oyun ile mukayese edilebilir. İlk perde açıLdığı zaman perdenin arkasında vukua gelen hâdiselerin ancak ufak bir kıamı meydana çıkar, çünkü bunların arkasında ikinci bir perde bulunur, ikinci perde de açıldığı zaman yine bir takım hâdiseler ve bunların arkasında üçüncü perde görülür. Perdelerin adedi sonsuz, dur. ilim nekadar ilerliyorsa da perdelerin hepsini hiç bir zaman açamıyacak.
Bugünlerde arz üzerinde vuku bulan heyecanlı hâdiseler insanların nazarı dikkatini celbettiğin-den dolayı insanlar gökün esran
ile eski alâkasını acaba kesecek-, 1er mi? Zannetmem. Bilâkis dün-
! yanın kara günlerinde insanın gökyüzüne bakarak gökün üstün.
I lüğünü höffetîgi tabiîdir. Anda ı bullamadıklanmızı gökte aramak-; tayız. Gök cisimleri birbirinin yanında sulh içinde yaşarlaT; en büyükleri de en küçüklerinin riayet ettiği değişmez kanunların hilâfına hareket etmezler; gök cisimlerinin hiç biri diğerlerin hakları • tanımıyarak yeni bir nizam kurmağa kalkamaz.
Şimdi yaşadığımız karışık za manlarda da insanlar gökün esrarı ile meşgul olmaktan vazgeç-miyecekler, çünkü arzda bugüne kadar bulamadıkları iki , ideali
gökte bulabilirler:
Daima sulh ve bozuümaz nizam.
Üniversite Astronomi İlmi Yardımcısı Dr. Gleisberg
luyordum. Dün gece saat üç buçukta uykum kaçtı. Sabah saat yediye kadar yatağın içinde döndüm, durdum. Kalktım, giyindim, ilk vapurla Istaribula geçtim. Hastaneye gittiğim zaman, koğuş doktoru ve hastabakıcı beni ölülere ayrtlan karantinaya götürdüler. Hiç sesim çıkmıyor, büyük bir sükûnetle onları takip ediyordum. Fakat, bu sükût, ancak Alev'in yüzünü örten beyaz örtüyü kaldınncaya kadar sür -dü. Daha fazla dayanamadım, hüngür hüngür ağladım.
Hastabakıcı başımın ucunda hem beni teselli etmek istiyor, hem de bana Alev'den bahsedi-yordu:
— Akşam saat üçte, zili çaldı, yanma gittim.
— Uyuyamıyorum hemşire, diyordu. Sıkılıyorum burada. Hem artık iyileştim, kocama söy liyeceğim, yarın beni buradan çıkarsın...
— Çıkardım onu, Nazan... Tahta bir kutu içinde uyuyan bir taş bebek gibi... Ve bir kürek toprağı örttüm üstüne...
Masadan kalktı, girdiği gibi birkaç serseri adımla uzaklaştı, gitti.
Evet, Alev, hakkın var, hakikat çok korkunçtur!...
Güzin GÜRMAN
VATAN
27- 1 - 941
OKUYUCU
MEKTUPLARİ
Profesör Nihat Reşaf
İşin Hakikatini Anlatıyor
Sabin Alaçam aleyhine ikame ettiğim dava vcsllesUe gazetenizin 22 ve 23 kanunusani tarihli nüshalarında neşredilen iki bendi okudum. Gerek muharririnizin gerekse Alaçamın yazdıkları başlıca iki kısma ayrılıyor. Birincisi dolandırıcılık davası, ikincisi İdrolo-gi Medikal kürsüsü açış dersinin yazılması meselesi.
Dolandırıcılığa taallûk eden iddia ve evrakı tahklkiyeyi tetkik eden Müddeiumumilik makamı âmme davasını açmış ve ceza mahkemesinin bir ay evvel toplanan ilk celsesinde maznun Alaçam sorguya çekilmiştir. Bu çirkin hâdisenin srkıcı tafsilAtmı ve ne gibi manevralarla ne şekilde cereyan ettiğini burada uzun uzadıya izaha lüzum yoktur. Çünkü bugün dava bütün teferruatüo Adliyenin malı olmuştur.
ikinci meseleye gelince: Alaçam, Üniversitemizde ihdas edilen îdroloji medikal kürsüsüne intihabım üzerine Tıp Fakültesinde verdiğim açış dersinin kendisi tarafmdan yazıldığını iddia ediyor. Bazı iddialar vardır ki hakikate uygun olmadıkları ilk bakışta anlaşılrr ve insanı ancak güldürür, işte bu iddianın da bu kabilden olduğunu beni tanıyanların derhal teslim ettiklerine kaniim. Maamafrh hakikati bir kere daha ortaya koymak için bazı izahat vermeyi faydalı ve lâzım görüyo-
ram: ı
Üniversitelerde ötedenheri bir anane vardır. Herhangi bir kürsüye seçilen profesör bu açış dersi verirken bu osul bugün bizim Üniversitemizde de kabul edilmiştir. Bu ders umumi ormak itibarfle az çok tahsil görmüş herkesi alâkadar edecek bir mahiyette olmakla beraber yine asıl ait olduğu ilmin esaslarından ve tedris usulünden bahis olmak dolaywfle ancak o ilmin mütehassısmın kaleminden çıkabilir. Binaenaleyh ilmi kültürden mahrum olduktan maada bir ern.--r.] dili bildiği de şüpheli olan Alaçamın İddia ettiği isi başarabilmesine akıl erdirilemez. Böyle bir ders yazması şöyle dursun; yazılanların îlml kısmını anlaması bile kabil değildir. Çünkü Alaçamın ihatasının külliyen haricindedir.
Açif dersi hazrrlıyan profesör
kendi hocalarının mufassal tercüme! hallerine dair malûmat edinin iye, tedris edeceği ilim şubesinin tarihine temas eden noktalar hakkında birçok mehazlere müracaat etmiye mecburdur. Bu mecburiyetten ben de vareste kalamazdım. Nitekim, hayata uzun senelerden-beri veda etmiş olan hocalarımın tercümei hallerile ilmi teliflerine dair malûmat almak için Fakültede tıp tarihi profesörü aziz mu-hibbim Dr. Süheyl Ünvere ve yine Fakülte profesörlerinden muhterem meslektaşım Dr. Necmeddin Rifata müracaat ettim. Dr. Cemil (Pasa) ile Dr. Besim Ömer (Paşa) merhumun mufassal tercüme! hallerini bizzat kendUerinden aldım. Memleketimizde kaplıcalar ve maden sular ile tedavinin hangi tarihte ve ne suretle başladığından ve ne gibi inkişaf ve terakkiye mazhar olduğundan bahis eserler araştırdım, bulamadrm. Kütüphanelerimizde müteferrik bir halde bazı tarihi malûmat bulunması mümkün olduğunu söylediler. Bu hususta bana yardım etmesini evvelâ aziz ve fazıl dostum profesör Mehmet Ali Ayniden rica ettim. Ricamı kabul nezaketini gösterdi. Kendisinin müdavim bulunduğu kütüphanelerde tesadüf ettiği ve bilvasıta arattırdığı tarihi malûmata dair notlar lütfetti. Bu notların kıymetli muhteviyatı haricinde başka neşriyat varsa on-
lardan da müstefit olmak arzusun da bulundum. O sıralardı* Minber gazetesinde hatıratımı yazan Alaçama bu arzumdan ve mesuliyetimin yokluğu hasebilr kütüphaneleri dolaşmıyn vakit olmadıkından bahsettim, istediğim araştırmalarda bulunabileceğini ve vaktinin pek müsait olduğunu söyledi. Teklifini kabul ettim. Kendisine direktifler verdim. Beni sureti mansusada alûakadAr eden nokta lan izah ettim. Birkaç gün zarfın da Evliya Çelebiden, Devlet salnamelerinden ve emsali sair mehaz-lerden topladığı notları getirdi Bu zahmetin rroücabilinl de bol bol kendisine ödedim. Notların bir kısmını tay. bir kısmını tadil ederek ve profesör Mehmet Ali Ayninin lütfettiği malûmatla m eze eder ek hazırladığım dersin metni içine Uftve ettim. Matbu 26 sayfadan
müteşekkil derem, muhterem Mehmet Ali Ayni taralından verilen notlarla Alaçam tarafmdan getirilen notlar ancak 4 sayfasını İşgal etmektedir. Bu şartlar içinde bir kaç tarihi not toplryan bir şahıs bu tıp dersini yazmak iddiasına kalkışabüir mi? Kaldı ki açış dersinden, memleketim izdeki kaplıcalara ve hamamlara ait olan muhtasar, fenni mahiyetinden âri ve yalnrz tarihi bu kısım çıkarılsa dahi ders bu taydan asla müteessir olmaz ve yine verilebilirdi. Çünkü açış dersinin en esaslı mevzuu îdrolojinin bugünkü tedris tarzı hakkındaki şahsi düşünceler ve bu ilmin hali hazırda eriştiği terakki merhalesi ile istikbalde memul inkişaflarıdır ki asıl bu kısım dersin ruhunu teşkil eder ve hocanın ilmi akidesinin meslektaşları huzurunda alenen ifadesi olur. Ne güzel bir tesadüftür ki yukarıda ismi geçen muhtelif zevattan ve Sablh Alaçamdan kendi el yazıl aril e aldığım notlar dersin müsveddeleri arasında hâlâ nezdimde bulunmaktadır.
Gazetede ismi geçen diğer zevattan ise asla haberdar olmadığımı söylemiye bile hacet yoktur.
itiraf etmeliyim kl bu nahoş hâdisede benim de bir kusurum var ki o da evvelce hiç tanımadığım Sabin Alaçam hakkında kimseden malûmat almadan kendisine itimat ve hüsnü kabul göstermek-
llglmdir. Fakat beni asıl müteessif eden cihet bir Üniversite profesörünün açış dersini başkalarına yazdırmış olduğunu - velev ki bir dava münasebet il e olsun - iri harfli serlevhalarla gazetede basarak onun ilmi haysiyeti ile oynarken ancak bîr tarafı dinleyip memlekette tanınmış bir doktor ve profesör olan diğer taraftan keyfiyeti sormıya lâzum görmemek suretüe gösterilen lâübalUik-tır. Bilhassa bu lâubalilik başmuharririnin beni pek iyi tanıdığı bir gazeteden sadır olunca teessüfün tesir derecesini bulmaması kabil değildir.
Dr. Nihat Reşad
(Gerek İlmi kıymetini, gerek en nazik zamanlarda memlekete hizmetlerini ve gerek Yalovadakl bilgili çalışmalarını ve eserlerini yalandan tanıdığımız profesör Nihat Beşadı hakklle müteessir eden böyle bir yunun gazetemizde çıkmasından dolayı derin bir teessür duyuyoruz. Dr. Nihat Beşadın dedi fri için hukuki h&fhaHi mahkemelere mal olmuştur. Günün birinde aydınlanacaktır. Fakat bir profesörün İhtisasa alt brr yazını m m herhangi bir kimse tarafından ya-zılamıyacağ'i aşikâr bir şey olmakla beraber bir eser İçin bir kimsenin tarihî mahezlere müra-caate memur edilmesi o eseri yazması mânasına gelmekten de uzaktır.]
Bütün Dünyanın sesine âşık... Şarkılarına esir olduğu sevimli
DİCK POVVEL'in
Bahriyeliler Şarkısını
Pek yakında
LALE
de- dinlemeğe hazırlanın//.
Direktörlüğü İlânları
Istanbulda Yorgancılar esnafı tarafından tesis edilmiş sılan Vakfa mütevelli tayin olunacağından bu vakfın idare ve temsil vazifelerini mevcut kanun ve nizamlar uyarmca deruhte etmek isteyen alâkalıların ilân tarihinden itibaren 15 gün zarfında bir istida İle Çemberli tas'da İstanbul Vakrflar Başmüdürlüğüne müracaat etmeleri ve Vakıflar nizamnamesinin 37 ci maddesinde yazılı vesikaları da bilâhare gazetelerle tayin olunacak imtihan günü getirmek üzere şimdiden hazırlamaları ruznnru Hân oluşur. (500)
Dün tstanbulda Eg maçları yapılırken kızlarımızla mükellef ler bîr yürüyüş yaptılar. Yukarı resimlerden birisi Vefa - Galatasaray maçını, diğeri de kızlarımızı yürüyüşte gösteriyor.
Galatasaray: 1 ¦ Vefa:
Beşiktaş, fstanbulsporu ; Fenerbahçe, Perayı; Beykoz, , lopkapıyı; Süleymaniye ue Kasımpaşayı Mağlûp Ettiler
Birinci küme lig tnaçlarma dün Fenerbahçe ve Şeref »tadlarında
devam edildi. MüeabakeJann e-hemmryetı millî kümeye girecek dördüncü takımı meydana çıkarması üzerinde idi. Nitekim dördüncülük rcin çekiçen Pera, Utan. buLspor, Vefa kulüplerinden Is-tanfbulspor, Pera rakiplerine mağlûp olarak aynı vaziyette kaldılar. Buna mukabil Vefalılar Ga-lataaarayla beraber kalarak millî kümeye doğru bir adım daha atmış olduğa/. 5crcf stadından bağlayarak maçların neticesini sırası-le veriyoruz:
Beykoz-Topkapı
Şeref stadında günün ilk karşılaşması Beykoz - Topkapı arasında oldu. Bu maç »onunculuğu tayin noktasından mühimdi. Her iki takım sahada karşılıklı olarak şu kadrolarla dizildiler:
Beykoz: Necmi - Bahadır, Sa dettin - Hikmet, Refii, Cahit -Mota, Mehmet, Lâtif, Sabahattin, Şehap.
Topkapı: Halk - Turgut, Salâ-hattin - Aziz, Sotiri, Servet - Da-ver. Zeki, Vecdi, Hamit, Ali.
Oyuna Topkapılılar başladı. Fakat çok geçmeden Beykozlular hâkimiyeti aldılar. Ve oyun Top kapı nısıf sahasına intikal etti. Muhacimlerin beceriksizliği gol kaydına mâni oluyordu.
Beraberlik devrenin 25 inci dakikasına kadar devam etti. Nihayet Sabahattin siki bir sütle Bey-koza ilk golü kazandırdı. Devre sonlarına doğru Refü ve Cevat vasıtaeile iki gol daha yapan Beykozlular devreyi 3.0 galip bitirdiler.
İkinci devre de Beykozun devamlı hâkimiyeti akında geçti. 10 uncu dakikadan sonra arka arkaya 6 gol daha kaydeden Bey. kozlular sahadan 9-0 galip ayrıldılar.
Beşiktaş - İst nbu sror
Şampiyonanın başında giden Beşik taşın btanrbulsporra yapacağı oyun merakla bekleniyordu. Dördüncülük için didinen üç takımın başında bulunan istanbul-spo*rluLar vaziyetlerini tahkim e-debıtmek için galip veya hiç olmazsa beni/bere katmaları lâzımdı. Bir gaye uğrunda canını dişine takacak genç IstanfbuUporlulann Beçilotaşla oynayacakları bu oyun ortaya güzel bir maç çıkarabilirdi. Nitekim Beşiktaşlılar bu maçı 4.3 güçlükle kazanabildiler.
Şazi Tezoanm idaresindeki o-yuna takımlar şu kadrolarla çıktılar:
Beşiktaş M. AH - Yavuz, İbra. him ¦ Rifat, Halil, Hüseyin - Şa-kir. Hakkı, Şükrü, Şerei. Eşref.
tatanlbudapor: Nevzat - Hayri, Sefer - Muzaffer, Enver, Faruk -Tank, Bekir, Kadir, Rüştü, İsmet.
Oyuna Beşiktaşlılar başladı. Ve derhal hâkimiyeti ele ardılar. Istanlbulopor kak* i birbirini kovalayan gol tehlikeleri geçiriyordu. Fakat siyah - sanlıların müdafaası enerji ile bu hücumiara karşı koymağa çahatyorlaııdı. Nihayet 10 uncu dakikada bir Beşiktaş hücumunda Şeref takımına ilk go-lü kazandırdı. Bu gol İsta nbu 1 -sporluları bozmayarak daha ziyade canlandırdı. Fakat hücum battı gelen fırsatları kaçırdılar. Bu arada Şeref ikinci bir gol daha kaydetti. Bu golden sonra o-yun tamamen Iatanlbuiapor nısıf sahasına intikal etti. Siyah - sarılılar Şerefi boş .bırakmak hatasına düşüyorlardı. Bundan istifade e-den Şeref üçüncü Beşiktaş golünü de yapmakta gecikmedi. Ve arkasından Eşrefin bir ortasını Şükrü kafa üe lstaobubspor ağlarına taktı*.
Vaziyet 4-0 oldu. Devre sonlarına doğru UtanbuLaporlular da Kadirin ayağile bir gol kazandılar ve devre de 4 - I Beşiktaş lehine bitti.
İkinci devrede Beşrktaşın gol adedini arttırması bekleniyordu. Halbuki hiç te öyle olmadı. Dört golün verdiği emniyetle Beşiktaşlılar işi gevmek tutmağa başladılar. İsJanbuIsporlular büyük bir enerji ile Beşiktaş kalesini tehdit ediyorlardı. Nitekim 24 üncü dakikada Tank Istanbulsporun ikinci golünü yaptı. Bunu Bekirin yaptığı üçüncü gol takip etti. 4-3 vaziyete gelen Isrtanbulsporlular daha ziyade canlandılar. Ve bu arada dördüncü golü de yapacaklardı. Mehmet Ali güzel bir kurtarışla takrmını beraberlikten kurtardı. Maç ta bu suretle 4-3 Be-şıktaşın galibiyetile neticelendi.
Gala sıray-Vöfa
Şeref stadında günün en mühim maçı Galatasaray - Vefa arasında idi. Tankın idaresindeki o-yuna takımlar şu kadrolarla çıktılar:
Galatasary: Osman - Faruk, Salim . Musa, Enver, Eşfak -Mustafa, Arif, Gündüz, Salâhat-
tin, Sarafim.
Vefa: Hüsamettin - Vahit, Enver - Necdet, Hakkı, Şükrü - Ferdi. Sulhi, Hakkı, Fikret, Mustafa.
Oyuna Galatasarayın bir hü-cumüe başlandı. Vefalıların kazandığı bir korner neticesiz kaldı. Oyun bundan sonra durgun geçti. Fakat Vefalılar canlandılar. Kazanmak azmile oynadıkları görülüyordu. Buna rağmen oyun mü-tevazin geçiyordu. Bu arada Galatasaraylılar bir gol fırsatı kaçırdılar.
1 7 inci dakikada bir Galatasaray hücumunda Arifle Enver çar. prçblar. Ve Arif sakatlanarak o-yunu terketmek mecburiyetinde
kaldı. Sarı - kırmızılılar oyuna on kişi olarak devama başladılar.
Karşılıklı hücumlarla geçen oyunun 37 inci dakikasında Vefa lehine bir frikik oldu. Fikret bunu gole çevirerek Vefayı 1 - 0 galip
vaziyete geçirdi. Bunu bir Galatasaray hücumu takip etti. Gündüz kaleci rle karşı karşrya kaldığı halde topu avuta atarak bir gol fırsatı kaçırdı ve devre de 1 - 0 Vefanın lehine nihayet buldu.
ikinci devrede oyuna başlayan Vefalılar bir hâkimiyet te kurdular. Dört kişilik Galatasaray hücum hattı canlı Vefa müdafaası ö-rıünde muvaffak olamryordu. Bir kaç dakika sonra de Faruk sakatlandı ve sarı - krrmızılılar dokuz kişi katdrlar.
2 I inci dakikada Galatasaraylılar bir penaltı kazandılar. Fakat Sal âba t tin bu fırsatı da kaçırdı. Fakat bunu takip eden bir hücumda Salâhattinin bir sütünü Hüsamettin bloke edemedi. Gündüz yetişerek beraberlik golünü kaydetti.
Ve maç ta 1 - 1 beraberlikle neticelendi.
Süleymaniye - Kasımpaşa
Fenerbahçe stadında ilk müsabaka Kasımpaşa - Süleymaniye arasında oynandı. Samlhin İdaresindeki bu oyuna her iki takrm en kuvvetli sökülenle çıktılar.
Oyun çok canlı başladı. Fakat dakikalar ilerledikçe Kas ımpa-şah] arın daha düzgün bir oyun oynadıkları görüldü. Soldan açılan bir hücumda Kasım posalılar Bilalin ayagile bir gol de kazandılar. Bu golden sonra oyun mütevazin bir şekil aktı. Hücumlar karşılıklı oluyordu.
Çok göçmeden genç Kasımpaşalılar enerjilerile oyunda tekrar hakimiyet kurdular. On beş dakika süren bir üstünlükten sonra hâkimiyet bu defa Süleyraaniyeye geçti. Fakat bütün gayretlerine rağmen netice değişmeden devre 1-0 Kaermpaşa lehine sona erdi. 1
İkinci devreye Süleymaniycliler çok canlı başladılar. Fakat her şeye rağmen Kasrrnpaçalıların enerjisi g-ol kaydine mani oluyordu. Nihayet bir hficumda Kasımpaşa müdafaasının J
hatalı bir hareketi penaltıya sebebiyet verdi. Bu penaltı atisini evve-İA kaleci çeldi ise de tekrar yetişerek bunu gole çevirdiler ve beraberlik temin edildi. Oyun bundan sonra mütevazin bir şekil aldı ve karşılıklı hücumlarla geçerken devre sonlarına doğru hakem Süleymaniyeden Semihi dışarıya çıkardı. Birkaç dakika sonra bir hücumda Kasımpaşa kalesi karıştı ve bu arada top kalecinin müdahalesine rağmen kaleye girdi ve vaziyet 2-1 oldu. Maç da bu suretle 2-1 Süleymaniye lehine bitti.
Fenerbahçe - P3ra
Fener stadında günün son maçı dördüncülük için çırpman Pera ile Fenerbahçe arasında İdi. Adnan Akının idaresindeki oyuna takımlar şu kadrolarla çıktılar:
Fenerbahçede yalnız Boncuk Ömer yoktu. Onun yerine hayatmda ilk defa olarak maç yapan küçük Nazif alınmıştı ve şu şekilde İdi: I Cihat - Naci, Lebip - Nazif. Esat Fikret - Naci, Yaşar, Naim, Niyazi, Rebll.
Buna mukabil Perahlar da şu kadro ile Fenerbahçe karşısına dizildiler:
Ksidas - Civelek, îstavro - Çiçoviç, Maruli, Istelyo - Maryo, Çolaki, Ko-ço, Bedit, Tanaş.
I Fenerbahçeliler daha ilk dakikadan Pera kalesini sardılar. Hücumlar birbirini takip ediyor, müdafaa da bu hücumları uzaklaştırmakta güçlük çekiyorlardı. Oyunu tamami-le Pera nrsrf sahasına intikal ettiren San Lacivertliler daha dördüncü dakikada Niyazinln otuz metreden çektiği çok sıkı bir sütle ilk gollerim kazandılar. Bu gol Fenerlileri daha ziyade canlandrrdı. Ve güzel bir oyun seyretmiye başladık. Bilhassa Fener-bahçenin Naim dahil sol tarafı iyi bir oyun oynuyordu. Bu arada San Lacivertliler muhakkak denecek bir gol fırsatı daha kaçırdılar.
19 uncu dakikada safdan açılan bir Fener hücumunda Naci topu kale önüne doğru şandelledi. Niyazi güzel bir kafa vuruşu ile takanına İkinci golu de kazandırdı.
Fenerbahçe hücumları birbirini takip ediyor ve Pera kalesi mütemadiyen tehlike atlatıyordu. Ortadan bir hücumda Naim topu Pera kalesine kadar sürükledi. Ayaktan ayağa dolasan top Yaşarm bir vuruşile üçüncü defa olarak Pera kalesine girdi ve devre de bu suretle 3-0 Fenerbahçe lehine neticelendi.
İkinci devrede Fenerbahçenin gol adedini arttıracağı tahmin ediliyordu. Fakat bu tahminler hilâfına olarak daha birinci rift-fcnr»/in sağdan Peralılar bir gol kasandılar. Bu gol Ferahlan carüarrfrrdı. Buna makabil Fenerlileri de sinirlendirdi. Bundan istifade eden Peralılar birbirini ko-volryan hücumlara başradrrar. Fenerbahçe müdafaası müşkülât İçinde kalıyordu. Nitekim bu arada yapılan bir hücumda Cihat gelen brr sütü bloke edemedi ve yetişen Pera muhacimleri ikinci bir gol daha yaptıran
Vaziyetin vehametini anlı yan Fenerliler tekrar canlandılar ve Pera kalesini sardılar. Sağdan bir hücumda Naci güzel bir şüt attı. Kaleciyi asan topa yetişen Naim dördüncü Fener golünü de kaydetti. Bunu tekrar Nacinin sıkı bir sütle yaptığı beşinci gol takip etti ve maç da bu suretle 5-2 Fenerbahçenin galibiyeti ile nihayet buldu.
Fenerbahçe birinci devrede çok güzel bir oyun oynadı. Hücum hattında basta Niyazi olmak üzere Naci, Re-biî, Naim güzel bir oyun oynadıLuv Muavin hattında Esat iyi bir gününde idi. îlk oyununu oynryan küçük Nazife gelince ilk dakikalardr. çok heyecanlı idi. Bu heyecandan to-¦pa bile mütereddit giriyordu. Fakat ikinci golden sonra açıldı ve yarm için iyi bir futbolcu olmak ümidini verdi. İkinci devrede Fenerliler bir parça bozuldular. Yorgunluk alâmetleri bas gösterdi. Her iki devrede ayni şekilde oyun oynıyabilen Naci. Niyazi ve Rebü idi. '
Ermenileri Kimler
NİÇİN
ve Nasıl Aldattılar ?
DİYARBEKİRLİ AGOP
Patrik Asıkyanı Öldürmek
İçin Seçilmişti
Anlatan: Pantıkyan — Yazan: M.
[Tercüme ve iktibas hakkı mahfuzdur]
Müzakere pek çabuk neticelenmişti. Patrik Asıkyanı öldürmiyc Zehrabm adamlarından DiyarıbckLr-11 (Agop) seçilmiş ve o gün akşam üzeri, Agop hana getirtilmiş, yemin ettirilmişti. Bu katile cesaret vermek için papaz (Kirkor AJâtçıyani tarafından takdis de edilmiş ve eline kocaman bir Karadağ" rovelveri ile yirmi beş de fişek verilmişti.
1894 m art mm yirmi dördüncü cumartesi günü idi. Patrik Asıkyanı öldürmek vazifesini üzerine alan Di-yarbeklrli Agoba, Hmçaklann Adana şubesi reisi olup o sıralarda ts-tanbukla bulundurulan Gaziantepli Vahan Gavakyan İle o tarihten bir sene sonra vuku bulan Samsun ihti-lâllnL idare edenlerden (Hamparsum Boyacryan) tarafmdan Surumanastrr kilisesinin mütevelli odasmda son direktifler veriliyor ve papaz (Serop Agasyan) da dini telkinlerle cesaretini tezyit ediyordu.
Diyarbekirli Agop, birçok asılsız vaadler, mübalâğalı sözlerle aldatılmıştı. Bu gafU ve cahil herif, taarruzun vukuu esnasmda hiçbir engel Ue karşılaşmıyacağma, cinayetten sonra da kotlmanm fedaileri tarafmdan kaçırılacağına bayağı inanmıştı. O günü ve geceyi kısmen Beyoglunda ve kısmen de GaiatadaJti sefahet yuvalarında zevk ve safa Ue geçirdikten sonra, Sulumanastrr kUisesi-ne gelmiş, Karadağ rovelverinl koynuna yerleştirmiş ve güneş doğarken patrikhanenin bulunduğu dar sokakta, fes kalıpçısı Nazik Perunyana ait evin alt katındaki sokağa nazır pencereleri olan bir odaya yerleşmişti.
Çok düşünceli idi. Belki de korku içinde idi. Hal ve tavımdan endişesini gizlemek, cesur ve lakayt görünmek istediği anlaşılıyordu. Onun bu hali, (Vahan Gavakyan) m gözünden kaçmamrştı. Kurnaz komitacı, derhal bir rakı sofrası hazrrlatıyor, birbiri üzerine sunduğu rakılarla ba gafil adam m idrakini köreltmek, buta kim telkinlerle zavallıyı kendilerine ve emellerine köle etmek istiyor. Bu sofranın başmda ve Vahan ile Diyarbekirli Agop arasmda konuşulan şeylerden o zamanki fesatçı zihniyetini lâyıkı veçhile tebarüz ettirmek için, hatırımda kaldığı kadar bahsetmeyi faydalı görüyorum. Ben,
bu görüşmeyi o gün ayni sofranın başında, Diyarbekirli Agobu kandır-mıya uğraşanların arasında bulunan Burgazlı (Karnlk Hanunyan) dar. aynen şöyle dinlemiştim.
«Agobun bu işi yapmaktan cayacağı korkusu ile hepimiz titriyor, ona ikram için sofranın etrafında pervaneler gibi dönüyorduk. Çünkü, Aşık-yanm öldürülmesi işini Agoptan başkasına kabul ettirememiştik. Onun bu işten cayması komi tan m da bizim de hep rezil olmamıza sebep olabilirdi. Bu sebeple telaş içinde kıvranıyorduk. Herife bir meyhane miçosu gribi hizmet ediyorduk. Fakat, Agobun endişesini bir türlü izale edemiyor, herifç i oğlunun keyfini yerine getiremiyorduk. Bir aralık, Vahan Gavakyan Ue Agop arasmda şöyle bir görüçme oldu:
— Neye gülüp söylemiyorsun Agop?„ Seni pek düşünceli buluyor, biz de acı duyuyoruz. Bir yerin mi ağrıyor yoksa?..
— Bir yerimin ağrıdığı yok Vanan. Yalnrz zihnimi bir şey kurcalayıp duruyor.
— Nedir o çabuk söyle. Yoksa milletin sana layık göYdüjğü bu şerefli vazifeyi üzerine aldığma pişman mı oldun?-
ÖLÜM
Eski Gümrük Nazırlarından merhum Ramız Bey zade ve İstanbul Belediyesi murakıplarından ve eski gazeteci arkadaşlarımızdan Nail Gürelin pederi mülga Dahiliye Nezareti Sicili ahval memurin komisyonu âzalığmdan mütekait Neyir Gürol kısa bir hastalığı müteakip rahmeti rahmana kavuşmuştur.
Cenazesi yarmki sah günü saat yarımda Boğazicinde Bebekte Yalı-boyunda 168 numaralı yalılarından kaldırılacak ve öğle namazını müteakip Bebek camiinde namazı kılındıktan sonra Rumelihisar Kayalar kabristanına defnedilecektir.
Merhuma Tanrıdan rahmet diler, kederli ailesine ve arkadaşımız Naile tazi yeti erimizi sunarız.
— Şu halde, düşüncenin sebebi
ne?-
— Tutulmaktan korkuyorum Vahan. Asıkyanı öldürdükten sonra, beni muhafazaya ve kaçırmaya memur ettiğiniz adamlara pek güvenemiyorum doğrusu-
— Bu cihetten emin ol Agop. Komite ve bütün Ermeni mîlleti olanca kuvvet ve vesaiti üe bunu temin edecektir. Patrikhanede nüfuzh» kimselerin bu iş hakkmda muvafakati almmış, alâkadarların hâdise esnasmda bitaraf kalmaları keyfiyeti temin olunmuştur. îlk patlryacak silahı müteakip, göreceksin ki, patrikhane avlu ve koridorlarında kimse kalmryacak, meydan sana boş bırakılacaktır, tstanbukian kaçrrüacağm güne kadar, seni saklryacak yerler, herhangi bir tehlikeden sakındıracak eller tam amile hazırlanmıştır.
— Güzel. Fakat, bu adamların verdikleri sözleri tutacaklarına kat! olarak emin misiniz?.. Çünkü, bu işlerin görüşüldüğü gün. ben etrafım-d akü erin tavırlarında göze çarpacak bir kayıtsızlık, sözlerinde bir gevşak-lik sezinledim. Biliyorsunuz ya, bu işi o gün benden başka kabul edede olmamıştı. Bu derece çekingenlik gösteren adamların, beni korumak t ve kaçırmak için verdikleri sözü tutacaklarına pek aklrm kesmiyor.
— Bir çocuk gibi basit düşünüyorsun Agop. Sen komi tan m yalnız o adamlara inanıp başkaca tedbirler' almadığını sanıyorsun galiba?. İş hiç de sandığın gibi değü. Şu and? ve şu sokaktaki evi erde seni koru-mrya memur edilmiş, komitanın tam elli fedaisi var. Bunlar, icabında seni tutacak elleri kırmak, saklandığın evlere bakacak gözleri çıkarmak için mukaddes kitaba el koyarak yemin etmiş ve bu gibi işlerde tecrübe edümiş adamlardır...»
SORUNUZ
ÖYLİ YELİM
Eski Tütünleri Kim Alacak?
İzmitto Çarşı caddesinde Nuri Saner soruyor:
Ege mratakasmda açılan tütün piyasası hararetli olarak devam ediyor. Bizim mm takada tütün işleri tamamen durgundur. Ne alıcı var, ne de fiyat veren. Tütün çocuk gibidir. İyi bakılmak, muhafaza edilmek, işlenmek toter. Bütün bu işler için fcer gün ünlüne birçok masraflar biniyor. Ba senek i tütünlerin hepsi satılamaz-sa ı.ı/.m eski tütünlerimizi kim alacak, bu İşe bir çare tmiuabilir mir
CEVAP — Piyasa içleri arz ve talep kaidelerine tAtokür. Bu senenin malların m herhalde tamamen satılacağı ümit olunmaktadır. Şayet ihracat için satılmıyacak mal kalırsa bunun da mühim kısmını tütün şirketi ve inhisar idaresi mubayaa edecektir. Bundan başka tütün işleri üzerinde hükümet çok hassas davranmaktadır. Mevcut stoklar için bir çare dahi bulunacakta* zannederiz. Tütüncülerle sıkı münasebetlerde bulunarak piyasayı kollamanızı tavsiye ederiz.
Fatihte Park karşısında Necdet Varol soruyor: Pul meraklıyıyım. Elimde Osmanlı ve Türk palları nm oldukça zengin bir koleksiyonu vardır. Beyoğlu ve Galatadaki.{ pul alıcıları pullarımı elimden alıp ucuza kapatacak bir fiyat teklif ediyorlar. Acaba ben bu pullardan âzami derecede Lstifade etmek için ne varmalıyım?
CEVAP — Pullarınızın seri iU barile kolleksiyonu tamam ise satmakta katiyen acele etmeyiniz. Pul meraklısı olarak îstanbulda hayli alıcı bulabilirsiniz. Fakat satacak zaman henüz gelmemiştir. Türk pullarma hariçte de iyi müşteriler bulunabilir. Ortalık düzelsin, bütün işler normal şeklin* girsin, o zaman pullarınıza her
yerde yüksek fiyatlarla müşteri bulabileceksiniz. Bilhassa Avrupa koleksiyoncularını gösteren kata-lokları tetkik ederseniz size faydası büyük olur. Kendüerine tekliflerde bulunursanız derhal cevap alabilirsiniz. Fakat harbin sonunu beklemek zaruridir. I
39
27 - 1 . 941
- VATAN
TARİH SAYFALARI
Papasın sünnet Düğünü
İslâm Olan Rahip Hem Sünnet Edilmiş, Hemde
Ayda Yüz Kuruş Maaşa Konmuştu
Bu yazımla «Vatan» okuyucularına kart bir papasın padişah tarafından nasıl sünnet edildiğini gösterir tarihî bir vesika tanıtacağım. Istartbul Devlet Arşivinde 41 Darphane numarasında kayıtlı olan bu vesikaya göre ihtida eden papas; Şarköyün Hora kö-yünderrdir. Müslüman olduktar* sonra Yusuf adını alan bu papas sünnet edilmek üzere Istanbula gönderilmiş ve «Hitan merasiminin Darphanci Amire Defterdarı» tarafından yapılması da İkinci Sultan Mahmut tarafından emredilmiştir.
Veaikanın tarihi 7 zilhicce 1252 dir. Sadırazam tarafından Darphanei Amire Defterdarı olan Müşür Paşaya yazılmıştır. Papas sünnet edildikten sonra kendisine Darphaneden yüz kuruş maaş tahsis edilecek ve bir medresede de oturacaktır.
İhtida eden yaşlı bir papas olduğu için «sûri hitan» a büyük ehemmiyet verilmiş ve bir şehzade gibi parlak merasim yapılmıştır.
Papas sünnet edildiği gün İstanbul yerinden oynamıştır. Müşür Paşanın bahçesine yatırılan bu ak ve uzun sakallı sünnet çocuğunu bütün İstanbul seyretmiştir. » |
Vesikayı vermeden evvel e«xi-den sünnet düğünlerine verilen hemmiyeti göstereceğim: Eskiden sünnet düğünleri çok israfil ve çok parlak olurdu. Şehzadelerin sünnet düğünleri için senelerce hazırlık yapılırdı. Düğünden evvel bir Sûr Emini tayin edilerek Sadırazamın önünde hil'at giydi-rilirdi. Bundan sonra Sadırazam tarafından Türk sınırları içindeki bütün vezirler, beylerbeyiler, valiler, kadılar ve diğer büyük rütbe sahipleri birer mektupla düğüne çağırılırlar ve düğünde hüner gösterecek sanatkârların temini de kendilerinden istenirdi. Bir çok şehzadelerin düğünleri 40 gün, 40 gece sürmüştür. Bu düğünlerin bazıları da devrinin en yüksek sanatkârları, minyatür-cüleri ve edipleri tarafından .Sûrname» adlı eserlerle tesbit ve teyit edilmiştin
Düğün alaylarına bütün sanatkârlar ve esnaf yaptıkları işlerle ve meslek erbiselerile iştirak ettikleri için «Sûrname» lerin minyatürleri sanatlar tarihimizi aydınlatan ve canlandıran mühim vesikalardır.
Topkapı saryında dil, tarih, tezhip ve minyatür bakımından birer şaheser olan iki Sûrname tetkik ettim. Birisi Hazine kütüphanesinde 1344 numarada kayıtlı ve 864 yapraklıdır. İçinde çok mühim 427 minyatür vardır. Bosnanın Foça kasbasından silâhşor vasfını taşıyan bir edip tarafından yazılmış ye minyatürleri de hemşerisi nakkaş Osman tarafından yapılmıştır.
Bu Sûrnamede Üçüncü Muradın şehzadesi Mehmedin Atmey-danında yapılan ve kırk gün, kırk gece süren sünnet düğünü günü gününe bütün teferruatilc ve re-srmlerile tedbit edilmiştir. Düğün 990 H. yılı cemaziyelevveli-nin on dördüncü cumartesi günü başlamıştır. Bu düğünde bütün esnaf geçit resmine iştirak ettiği gibi bir çok hünerler de gösterilmiştir. Bir sanatkâr da anka (I) seklinde yaptığı bir tayyare taslağını muvaffakiyetle uçurmuştur.
ikinci Sürname de Üçüncü Ah-medin şehzadeleri Süleyman, Mehmet, Mustafa ve Beyuzıdın I I 32 H. yılında Okmeydanında yapılan muazzam sünnet düğünleri için Vehbi tarafından hazırlanmıştır. Topkapı sarayında Ü-çüncü Ahmet kütüphanesinde 3593 numarada kayıtlıdır.
Şehzadeler ekseriya Topkapı sarayında Hırkaişerif dairesi itti* salindeki sünnet odasında sünnet edilirler ve Bağdat köşkünün ta-raçalarına kurulan süslü karyolalarda yatırılırlardı. Padişah ta İftariye kasrının önünden Revan köşkü havuzundaki balıklara ve saray adamlarına etek etek altın serperdi. Saraydaki 3593 numaralı Sürnamei Vehbiden aldığım rrsim Üçüncü Ahmedin sünnet düğününde deli bir cömertlikle balıklara ve dalkavuklarına altın serptiği göstermektedir.
Sünnet düğünleri için devlet hazinesinden yapılan büyük masrafları gösterebilmek için Üçüncü
Üçüncü Ahmet bîr sünnet düğününde altın serpiyor
Ahmedin yaptığı düğüne ait bazı rakamları verceğim:
Bu düğün için 'boyları üçer arşın ve beşer tablalı, dördü büyük olmak üzere 44 tane Nahl denilen balmumundan ve gümüşten ağaç ve meyva mulâjları yapılmıştı (I). Altışar arşın boy ve altışar arşın eninde dört «çeker bahçesi» (2) inşa edilmişti.
Tersaneden uzun seren ve yelkenler getirtilerek yeni sarayda büyük Nahller için yüksek ve geniş çadırlar kurulmuştu. Bu düğünün ziyafetleri için on bin büyük ağaç sini, Teklrdağı, Şarköy, İnecik, Gölcük, Yenice, Taraklı ve Gölpazarından da 7900 tavuk ve 1450 hindi, 3 bin piliç, 2 bin güvercin, bin ördek getirtilmiştir.
Düğünde şeker konmak için bin mevlût tablası, saray meydanını süslemek ve aydınlatmak için 15 bin şişe kandil, 10 bin mahye kutusu, meşrubat için on bin kavanoz kullanılmıştır.
Meydana hücum eden kalabalı. ğı dağıtmak için de 120 tulumbacı iş almışlardı. Bu düğün Okmeydanında yapılmıştı. Padişahın otağu diğer vezirlerin ve erkânın çadırları Okmeydanına nakledilmişti. Meydandaki Kemankeşler tekkesi de sultanlara ve saray kadınlarına tahsis edilmişti. Otağın ve diğer çadırların kurulmasına bizzat Sadrıazam bakmıştı. Meydana yalnız 150 cerrah çadırı kurulmuş ve 30 da top konmuştu. Bu toplarla otak arasına otuz anjin boyunda bir yağlı direk di-
kirmiş ve üstüne de çil akçe dolu bir gümüş maşraba konmuştur. Bu direğin tepesine kadar tırmanabilen mükâfat olarak bu dolu maşrabayı almıştır.
Bu düğünde hocaların, Yeniçerilerin pilâv ve zerde yağma etmeleri de pek eğlenceli olmuştu. Okmeydanında yaltıız kadınlara bin sofra pilâv ve zerde ziyafeti çekilmişti. Beş bin fakir çocuğa cfbise giydirilmişti.
İşte ihtida eden papasın Sûri hitanı da küçük çapta bir şehzade sünnet düğünü gibi olmuştu. Pa pasın sünnet edilmesini emreden vesikayı da aynen aşağıya koyuyorum:
«Darphanei Âmire Defterdarı Müşiri Ekrem Saadc tlû, Atufetlû Efendi Hazretleri!
Şarköy kazalına tâbi Horı kariyesi ahalisinden ve taifei ruhbandan olup mukaddemce şeref: rslâm ile müşerref olarak hitanı hususi icra ve münasip miktar maaş tahsis ve ita olunmak üzere kazai mezkûr tarafından Dersaa-dete gönderilen Yusuf namı ke-
mesnenin icrayı hitanile mikdarı kifayede maaş tahsis olunması hususu atufetlû Serasker Paşa hazretleri tarafından ifade olunmjş
ve merkumun badelhitan bir münasip medresede iskân ettirilmesine talip olduğu tahkik kılınmış
olduğundan emri hitanın Seraskeri müşarünileyh hazretleri tarafından icrasile »adakai serübbe-
keti efseri hazreti Şahene olmak
olmak üzere merkuma Hazine A-
mireden şehriye yüz kuruş maaş tahsisi hususuna iradei ihsanı â-| mirei hazreti tacidari müteallik buyurulmuş olmağla bermantuku
iradei seniyye maaşı mezkûrun gurrei zilhicceden ita olunmak ü-zere suretiin tanzim ve itası hususuna himmet. 7 zilhicce 1252»
Bu vesikanın altında da iki satırlık şöyle bir derkenar vardır.
«Mucibince baş muhasebeye kayıd ile merkum yedine suret ve Hazineye merkuma zimmet ve
sergi defterlerine ilmühaberjıin haydi. 15 zilhicce 1252»
M. Y.
Hava Harbi
Londra, 26 (A.A.) — İngiliz hava nezaretinin bu akşam neşrettiği tebliğ: Bugün İngiltere üzerine yapıldığı bildirilen yegâne taarruz bir düşman tayyaresi tarafından yapılmış ve şimali şarki sahiline bir bomba atılmıştır. Ne hasar, ne do insanca zayiat vardır.
Alman Tebliği
Berlin, 26 (A.A.) — Alman orduları başkumandanlığının tebliği: Alman hava kuvvetleri silâhlı keşif uçuşlarına metodlk bir surette devam etmişlerdir.
ingiliz şark sahillerinin açıklarında iki ticaret gemisi ve bir limanın asker! ehemmiyeti olan tesisatı bombardıman edilmiştir.
Dün gece, Alman harp tayyareleri İngilterenln cenubu garbisinde tayyare meydanlarına hücum etmişlerdir. Bir Alman devriye gemisi düşman torpil tayyarelerinin bir hücumuna muvaffakiyetle mukabele etmiştir.
Dün düşman ne gündüz, ne de gece Alman arazisi ve İşgal altında bulunan topraklara hiçbir taarruzda bulunmamıştır.
Yugoslav Kabine sinde Değişiklik
Belgrad, 26 (A.A.) — Ayandan ve sabık nazırlardan Frank Kulevec devlet nazırlığına, devlet nazırı Ml-hokerek maarif nazırlığına, Sloven partisi şefi Kulovez de devlet nazırlığına tayin edilmiştir. Yeni nazırlar, başvekilin huzurunda yemin etmişlerdir.
(1) Düğünlerde çilenglr İlk defa Türkler kullanmışlardır. Çelenk Türk lerln icadıdır.
(2) Bu bahçelerde her çeşit şeker ve şekerlemeler teşhir edilirdi.
Nafıa Vekili İle Konuştuk
(Başı 1 İncide) + henüz tatbik edilemediği yerlerde de ilk yardrm todbirleri alıyoruz. Meselâ bir kısım halk kurak zamanlara aldanarak derelerin yatağında ev yapmış, tarla kurmuş, ağaç yeti$tirmiş*ir. Bu suretle de derenin yatağını bozarak seylâp istidadını arttırmıştır.Bir ta raftan da teressübler toplanmıştır. Her su şubesi kendi mıntakası da-hilinde tetkikler yaparak bu gibi vazrye»>;r hakkında alâkalıları iptidadan ikaz ediyor, dere yataklarının bu vaziyetten kurtarılmasına ciddî alâka gösteriliyor.
Edirnede (Bosnaköy) de kurduğumuz şeddelerin son seylâpta epeyce faydası görüldü. Nüfus ve hayvan zayiatının bu sayede ö-nüne geçildi. Bu sene Edirnenin
su vaziyetini ciddî ve esaslı bir su. rette ele alacağız ve ıslah edeceğiz.
Elektrik Tesisatı
Memleketin elektriklenmesine alt etütler kısmen bitmiştir, kısmen tamamlanmak üzeredir. Bu sayede elektrik istihsali büyük ölçüde artacak, şehir ve kasabaların ihtiyacile beraber sanayi ve ziraatin ucuz ve bol elektrikten istifadesi mümkün olacak, fiyatlar da inecektir. Yer yer Dizel vo diğer tertibatla mahalli surette ve yüksek maliyet masra-flle elektrik istihsali ihtiyacının önüne geçilecektir.
Kömür havzasındaki cüruftan istifade ederek kurulacak elektrik santralına ait etütler İktrsat Vekâletine verilmiştir.
Sakaryanın Polatlıya yakın bir yerinde kurulacak tesisatla Ankara ve Kırkkalcnin ihtiyacı karşılana-caktrr.
Kütahyada büyük nıikdarda mevcut Linyitten istifade ederek kurularak santral İstanbul ve Garbi Anadolunun ihtiyacını temin edecektir.
Gcdlzdf kurulacak büyük baraj hem Ege mıntakasınm elektriğini
temin edecek, hem de kurak senelerde İska İçin bir su deposu vazifesini görecektir. Bu barajın yerini tayin etmek için sondajlar yapmakla meşgulüz.
Yol İnşaatı
Yeni yollar hakkında Vekâletin takip ettiği esas kaliteden şaşmamaktır. Bir defa temeli gayet esaslı bir surette yapıyoruz. Eğer paramız kâfi değilse yolu şimdilik mak adam Şosesi halinde bırakıyoruz. İmkân müsaade ettiği derecede asfaltlıyoruz. Fakat plânlar o şekilde yapılıyor ki yaptığımız her yolu, maddi imkân müsaade edince, iyi kalitede bir asfalt yol halinde tamamlamak mümkün olabilecektir.
Normal vaziyet avdet edince son «İstem her türlü mihaniki vasıtalardan İstifade etmek suretlle memleketin yol şebekesi en büyük süratle meydana getirilecektir.»^
İtalya
irlanda Tehlikeyi Atlattı mı ?
Dublin, 26 (A.A.) — Reuter: Dublin gazeteciler enstitüsünün senelik toplantısında nutuk söyleyen, Serbest İrlanda devleti İaşe ve Mühimmat Nazırı B. Lems ezcümle demiştir ki:
<Bir kaç ay evvel, pek yakın bir istilâ tehlikesi karşısında bulunuyorduk. Bu tehlike geçmiş mudıı Ben, geçmemiş olduğunu sanıyorum. Bir kaç hafta ve yahut bir kaç ay sonra buhran, buhranla beraber milletimiz için çok bü-| yük bir tehlike yeniden gelecektir.»
Kral Boris Modern Alman Mimarisi Sergisini Gezdi
Sofya, 26 (A.A.) — Kral Boris, dün öğleden sonra Kraliçe ile birlikte modern Alman mimarisi sergisini ziyaret etmiştir. Bu sergi, dün sabah açılmıştı.
Sovyetler - Macaristan Muhaberatı Budapeşte, 26 (A.A.) — Ma-caristanla Sovyetler BirJigi arasın, da 2 I sonkânunda telgraf muhaberatına başlanmıştır.
-o-
Sovyet Amiralldrinin Üniformaları
Moskova, 26 (A.A.) — D. N.
B.: Sovyet komiserler heyetinin 21 sonkânun tarihli bir emirnamemle amiralların, donanma ve sahil hava müdafaa teşkilât generallerinin üniformaları değiştirilmiştir. Yeni üniformalar bir şubattan itibaren taşınılacaktır.
Yine bu emirnamede ilk defa olarak «donanma amirali» rütbesi zikredilmektedir. Bu rütbe bahriyede en yüksek derecedir. Malûm olduğu üzere şimdiye kadar böyle bir rütbe ve unvan mevcut değildi.
İngilterenin Sofya Elçiliği
Sofya, 26 (A.A.) — Reuter: İngilterenin Sofya elçiliği, elçiliğin kıymetli eşyasının Istanbula gönderildiği, arşivlerinin Sofya-daki Amerika Birleşik devletleri elçiliğine tevdi edilmiş olduğu, bütün elçilik memurlarına Türki-yeye gitmek üzere Bulgaristan! terketmeğe hazır bulunmak için talimat verildiği hakkında Alman la/rın kontrolü altında bulunan Europa-Press tarafından neşredi. len şayialar yalanlanmaktadır, ingilterenin Sofya elçiliği, bu habe. rin, tam bir Alman propagandası ha/beri olduğunu kaydeylemekte-dir.
Nazi
Derne'den
(Başı 1 İncide) + + man çok memnun olduklarını söylediler. Askerler .?u mütalâada bulundular ki eğer vaziyet böyle devam ederse harp yakında bitecektir. Hattâ italya harbi kazansa bile bundan hiçbir istifadesi olmıyacaktır. Çünkü idareyi Almanya cllndo tutacaktır. V
D.N.B.nin Bir
Tekzibi
Roma, 26 (A.A.) _ D. N. B nIn hususi muhabiri bildiriyor:
Şimali İtalya şehirlerinde ve bilhassa Milanodn kargaşalıklar çıktığına ve hattâ birkaç kişinin de öldüğüne dair yabancı memleketlere yayılan haberler salahiyetli mahniJer-ce katiyen tekzip edilmiştir.
Şurası ehemmiyetle kaydediliyor ki. bu haberler dünya efkârı umumi-yesi üzerinde tesir yapmak için uydurulmuştur ve tamamile esassızdır.
(Başı 1 İncide)
bir çadırda hasta olarak gözden kaybolur, arkasından hemen para gelir.
Fakat neye yarar? Şimdi asıl can alacak noktadan uzak bulunuyorum, öyle isterdim ki burada etraftan geçip giden korkak Ital-tan kurşunlarına bedel, oldukça ünsiyet ettiğim, daha doğru giden Manliher kurşunlarını hissedeyim. Hem de o kadar üzülüyorum ki...
Fakat bakalım burası ne olacak? Bırakıp gelirsem her şey da. ğılacak ve sonra bir sene çoluk çocuğile, dişi tırnağile uğraşan bu
biçare halk italyanların esiri ola-1 ısrarla dolaşmaktadır. Bu tevki-cak... Hem de biz oraya gidinceye kadar iş belki de şekli aslisine girmiş bulunur. Maamafih bakalım...
Şeydi Ahmedüşşerif ile çok iyiyiz. Sözümden çıkmıyor ve çıkmayacak. Fakat bakalım, sulh sözü onun üzerinde ne tesir yapacaktır. Her ne ise sen ö'me, yaşa da yine günün birinde görüşür, birlikte çalışırız.
Kardeşin: Enver
(Başı 1 İncide) =*=
kurduğu diktatörcükler de birer kukladan ibarettir. Bu diktatörcükler kendi milletlerine tâbi ola. cak yerde Hitler'in elinde oyuncak oluyorlar. Böyle bir sistemin tabiî neticesi de şekavet harpleri olur. Bu kargaşalrklar kısmen Al. mantarın işine de gelir. Çünkü bu suretle memleketi kendi askerle-rile dolduruyorlar ve her şeye el koyuyorlar. Nizam ile nizamsızlık meziyetleri arasındaki bu temas noktaları çok nazik bir şeydir. A-zamî miktarda Alman kıtaları memlekette yerleşirken ve memleketin kilit yerleri Almanların e-linde tahkim olunurken Rumenle rin birbirlerini Boğazlamalarına müsaade ediliyor. Ancak Rumen petrolünün tehlikeye düşmesine asla göz yumulmuyor.
HORİA SİMA TUTULDU
Bükreş, 26 (A.A.) — Horia Sima'nın tevkif edildiği bildirilmektedir.
Hükümet, Bükreşte vaziyete hâkim olmakla beraber, söylendiğine göre Kraiova, Poleşti, Köstence ve Braşov'da kargaşalık hâlâ devam etmektedir.
Romanyada
Asiler Temizleniyor
Bükreş, 26 (A.A.) —Son asi unsurların da_ temizlenmesine devam edilmektedir. Dün gece, şehrin muhtelif noktalarında bir kaç hâdise olmuştur.
Polis, bütün mahallelerde a-raştırmalar yapmış ve bir çok si-lâhlar toplamıştır. Hükümet memurları vazifeleri başına dönmüşlerdir.
Yedek subayların sadakatlerini tesbit makaadile bunların şubat ve mart aylarında 30 gün müddetle silâh altına çağırılmaları kararlaştırılmıştır.
Hükümet, isyan hareketinin
başlıca unsurlarını ortaya çıkarmaya azmetmiştir. Umumiyetle zannedildiğine göre, General yakında yeni ve 9İyasî bir teşkilât hakkında bir pldbisit tertip edecektir.
Yeni hükümetin hangi tarihte teşekkül edeceği henüz malûm değilse de Hariciye Nezaretine Valerepop veya Jorj Bratiano-nun getirileceği söylenmektedir.
Nişhrboar Cranichin de Propa. ganda nezaretini alması muhtemeldir.
Her Şey Askerlerin Elinde Bükreş, 26 (A.A.) —General Antonesco, bütün hudut, liman, tavyare meydanları ve şimendifer istasyonları mıntakalarında bulu nan polis idarelerini ciheti askeriyeye devredeki bir emirname imzalamıştır. Bu yerlerin kontrolünü genelkurmay yapacaktır.
Doringin Cenazasi
Viyana, 26 (A.A.) — Bükreşte bir suikasd neticesinde ölen Alman binbaşısı Döring'in cenaze merasimi merkez mezarlığında yapılmıştır. Merasime, siyasî ve askerî ricalden bir çoğu iştirak etmiştir.
Horia Sima'nın
ÜSTÜNDE KÜLLİYETLİ PARA VARMIŞ
Dahiliye Nazırı Mevkuf
Bükreş, 26 (A.A) — Havas: Lejyoncrler reisi Horia Simanın dün akşam tevkif edildiği haberi
Habeş Harbinin Hikâyesi
Hartum, 26 (A.A.) — Reuter ajansının habeşistanda, Habeş vatanperverleri yanrndakl muhabiri yazıyor:
Bir İngiliz mühendisile üç beş Habeş askeri yanımda olduğu halde Habeşistanda bir keşif hareketinde bulunduktan sonra karargaha döndüm. Hiç balta deymemiş bir fundalıkta Hûbeşistana dogTu ilk 16 kilometrelik yolu çizdik. Büyük yırtıcı hayvanlar, filler, zürafalar ve ars-lanlar geçtiğimiz mıntakada kaynaşıp duruyordu. Bazan boyumuzu bir misli aşan otlar içinde körkörüne yürüyorduk, öğlenin yakıcı sıcagr altında ilerledik. Düşmana her an tesadüf etmek tehlikesi karşısında parmağımız tüfeğimizin tetiğinde ilerliyorduk. Bir ırmağa yaklaşırken bir mlkdar yeril asker gördük. Bunların yıkanmakta olan bir İtalyan kıtasına mensup olduğuna hükmederek kendimizi göstermedik ve karargâha dönerek haber verdik. Bu telgrafı yazarken bir Habeş devriye kolu İlk defa olarak Hnbeşistana girerek düşmanı çevlrmlye hazırlanıyor.
Balta deymemiş bir fundalıktan geçerek Habeş dağlarına kadar uzanacak olan bu 250 kilometrelik yolun açılması düşman topraklarında emin bir münakale hattının kurulması çok cüretli bir teşebbüstür. Bir tepede oturmuş bu sonsuz gibi gözüken fundalığı dünyanın bu en vahşi ormanlarından birini seyrediyorum. Yol bu ormanın içinden geçecek ve imparatorun karargâhına toplanan cephane ve asker işte hep buradan gidecektir. Cephane yüklü beyaz deve kafileleri bizim yanımıza kadar ormandan dolanıp gelmektedir. Fakat yol bitince, bu develerin yerine motorlu vasıtalar işleyecektir. Kargı, yay ve okla müsallâh yarı çıplak yüzlerce zenci kazmalarla otlar arasında yol açmıya çalışıyor.
Asker kıtalarının işi de çok ağrr-dır. Yol yapanları düşmanın taarruzundan korumak için yakıcı bir güneş altında kalın ot tabakaları İçinde mütemadiyen devriye geziyorlar.
Ormanda hava hücumlarına karşı muvakkat müdafaa tesisatı yapılmıştır. Şimdiye kadar düşman tayyareleri gözükmemiş ise de Habeş-ler di>şmanın geleceği ümidile ve onları icabı veçhile karşnlamrya hasır, bu müdafaanın arkasında nöbet bekliyorlar.
Yunan Cephesi
(Başı 1 İncide) =**=
Atina, 26 (A.A.) — Yunan Umumî Emniyet Nezaretinin dün akşamki tebliği:
Düşman hava kuvvetleri, Se-lâniği bombardıman etmiş, bazı maddî hasarı mucip olmuştur. Sivil halk arasında çok az ölü ve yaralı vardır. Şimdiye kadar teyit edildiğine göre, üç italyan tayyaresi düşürülmüştür.
Tırhalada kırlar üzerine de bombalar atılmıştır. Burada ne hasar ne telefat vardır.
Ege denizinde bir ada üzerinde uçan bir düşman tayyaresi, çok aşağıya inmiş ve bir köydeki evlerin damlarını hiç bir netice almaksızın mitralyöz atehine tut-
ispanya Feyezanı
Madrit, 26 (A.A.) — Stefani: Toledo eyaletinde Tago nehrinin taşması şimendifer hatlarında münakalâtı bir çok noktalarda sekteye uğratmıştır. Şehir tamamile mahsur kalmıştır. Bir kasabada kırk ev çökmüşse de nüfusça zayiat vok*ur. Ladajoz şehrinin bir mahallesi tamamile sular altında, kalmıştır. Üç kişi ölmüştür. Di-' ger bazı mühim haşarat olduğu da haber verilmektedir.
Afrika Harbi
i
(Başı 1 İncide) X-^-X |
DERNE, BİNGAZİ VE RODOS TAYYARE MEYDANLARI BOMBALANDI
Kahire, 26 (A.A.) — ingiliz hava kuvvetleri tekliğinde denili-' yor ki: j
Libyada, 2 I kânunusanide Ma-rana tayyare meydanı üzerine bir1 hücum yakılmıştır. Bombalar,' yerde bulunan düşman tayyare- I leri arasına düşmüştür. Çok bü- ; yük hasar yapıldığı sanılmaktadır.
Demeye de gidilmiş ve buradaki hava meydanında 8 düşman tayyaresinin yanmakta olduğu görülmüştür.
Dün Bmgazinin 45 mil cenubunda Maşru'da yerde bulunan tayyarelere hücum ediVmiş ve bunlardan bir krsmı tahrip olunmuştur. .
2 3 - 24 kanunusani gecesi, Ro-dosta Marftsa tayyare meydanına bir hücum yapılmış ve bir çok bomba atılmıştır.
Elyibo Elsardu
Zaptedildi
Londra, 26 (AJL) — Nairobi'den gelen bir telgrafa göre, Cenubi Afrika birliği zırhlı otomobilleri, tayyareleri, topçusu ve piyadesi, Elyibo ve Elsardunun zaptın-' da, Habeş kıtaları fle işbirliği yapmışlardır.
Bu hareket, Elvak'm hemen hemen 500 kilometre kadar şimali garbisinde, Habeş hududunun tam cenubun* da Rodolf gölünün 120 kilometre şarkında vukua gelmiştir. Elyibo, lav ve bozkır mınt&kasında bulunmaktadır ve buradaki üç kuyunun ele geçirilmesi mühim stratejik bir avantaj teşkil etmektedir. Elyibo da' mühim kuvvetler bulunmuyordu, fa-; kat bu kuvvetler kolayca fazlalaşa*; bilirdi. Muharebeye, italyanlar tara-' fından, ekserisi siyah gömlek giy-; mlş bulunan beş yüz kadar Banda iştirak etmiştir. Banda, İtalyan kadrolu yerli askerlere verilen isim-, dir. * \
Bu harekât esnasında elimize bir çok mitralyöz ve büyük mikdard? mühimmat geçmiştir.
italyanlar Korkuyorlar
fin nasıl yapıldığı hakkındaki malûmat muhteliftir. Bazı rivayetlere göre Bükre^in ortasında diğer bazı rivayetlere göre de Brasov-da bû yataklı vagonda yakalanmıştır. Üzerinde rnühim miktarda para bulunduğu söyleniyor.
Maamafih Simanın tevkifi hakkında hiç bir tebliğ neşredılme-miştir. Resmi mahfillerde bu hususta her türlü beyanattan sakınıyorlar. Keza Mesai Nazırı Jasis-
muştur.
İTALYAN TEBLİĞİ
I İtalyada bir mahal, 26 (A. A.) — 233 numaralı İtalyan tebliği: t. .
Yunan cephesinde mevziî ma-hivette muharebeler olmuştur. Hava ı.ıu frezelerimiz, taarruza geçerek iaşe kollarına ve düşman kıtalarının toplu bâr halde bulundukları verlere büyük ve küçük bombalar atmışlardır. Bir bombardıman teşekkülümüz, Selâni-ğin askerî hedeflerine taarruz e-derek liman teauatına, benzin de. -->larına, doklara ve istasyona i-sabetler kaydetmiştir. Büyük yangınlar* çıktığı müşahede edilmiş tir. Düşman av t*vVareIeri ile yapılan muharebeler esnasında iki tavvare düşürülmüştür. Bombar. dıman tayyarelerimizden biri dön
memiştir.
Deniz cüzü tamlarımız, Arnavutluk sahilinde bir düşman mevziini bombardıman etmelerdir.
Bin^azide hava kuvvetlerimizin müessir iş birliği ile yapılan muharebeler devam etmektedir. Tay yarelerimiz düşman kıtalarını ve motorlu vesaitini bombardıman etmişler ve mitralyöz ateşine tutmuşlardır.
Aden, 26 (A.A.) — Bundan beş> hafta evvel Habeşlstanın hükümet' merkezi olan Adisababadan çıkan bir yolcu Reuter muhabirine demiştir ki:
Adisababadan ayrıldığım zaman1 italyanlar geceleyin şehirden elli ki-J lornetreden fazla uzaklaşamıyorlard.r! Sık sık İtalyanların öldürüldüğü go-i rülüyordu. İtalyanın Habeşistanda^ muhtelif yerlere koymuş olduğu îtal-ı
yan aileleri birer emniyet tedbiri ola-!
ı
rak Adlsababaya dolmuşlardır. Gc-celeyin kamyonlar sokaklarda dola-.' şarak gizli yerlerde bulunan erzakıj taşımaktadır. Şehirde tütün ve şeker' kalmamıştır. Süt ve makarna da çok azdır. Kauçuk azlığı da kendisini fevkalâde hissettirmektedir. Otomobillerin ekserisi benzin yerine gazla işlemektedir.
Habeşlller 1935 1 unutmamışlardır. İtalyanların üzerine saldırmak İçin büyük bir sabırsızlıkla fırsat bekliyorlar.
ki ile Mezhepler Nazırı BraUeanu-nun tevkifleri haberi hakkında da teyit edici malûmat almak mümkün olamamıştır.
Kargaşalıklar esnasında Dahiliye Nazın bulunan General Pet* rocicesco şimdi evinde mevkuftur. Kurşuna dizildiği haberleri
yalandır.
Refi Bayar için Mevlût
Refi Celal Bayarın ölümünün kırkıncı gününe rasffıyan yarınki salı günü öğle namazından sonra Beyog-1 lunda İstiklâl caddesinde Agacamiln--de mevlüdü okunacaktır. •
Merhumun dostlarlle sevenlerin'' ve arzu eden zevatın teşriflerini rica1 ederim.
Refikası Zekiye Refi Bayar
9
70
VATAN
27 - 1 . 941
Adlî Mahkemeler Teşkilât Kanunu
9
I
zmı
irde
Ankara, istanbul, izmir Dâhil On Yerde İstinaf Mahkemeleri Açılacak
Temyiz İşleri Yüzde Elli Azalacak, Te kikler Daha Esaslı Olacak
Ankara, 26 (Hususî) Adliye lacaktır. Ağır ceza mahkemeleri Vekâleti, davalarda süzgeç va- , müddeiumumilerine ilk mahke-Ûfesİnİ gören istinaf mahkeme- , melerdeki müddeiumumilik vazi-lcrinin lağvından sonra, daire a- | fesi de /erilmiştir. del erinin arttırılmasına rağmen, temyiz mahkemesinin yükünün
hiyetini hai.
mütemadiyen fazlalaştığını görmüş ve bunu önlemek için yeni
Ağır Ceza Mahkemeleri
Lüzum görülen verlerde ağır ceza mahkemeleri, bir reis ve U ki azadan mürekkep olarak teşhir «Adlî Mahkemeler Teşkilât I kil edilecektir. Herhangi bir se-Kanunu» hazırlamıştır. beple, bu azalardan biri mahke-
mede bulunamazsa, onun yerine ağır ceza merkezindeki ilk hâkimlerden biri alınabilecektir. Yalnız, ağır ceza heyetlerine birden fazla ilk mahkeme hâkimi alınması menedilmek^edir. Uzak bir ağır ecza merkezine bağlanması halka güçlük verdiği anlaşılan ve başlı basına böyle bir mahkeme ıkurmıya -a işi yetmiyen yerlerde ağır ceza işleri ayrıca tayın edilecek bir hâkimin riyaseti altında ilk mahkeme hâkimlerinden ikisinin iltihaküe teşkil edilecek heyetlere gördürülecek tir. Bir heyet, bu suretle teşkil olunamazsa mahkeme merkezindeki sulh hâkimlerinden birile ikmal olunmasına müsaade edilmektedir.
Ağır ceza mahkemeleri, ölüm ve ağır hapis ve yukarı haddi beş seneden fazla hapse lüzum gösterilen suçlara ait davaları vesa-ir kanunlarla kendilerine verilen vazifeleri göreceklerdir.
İstinaf Mahkemeleri
Şmdilüc başta Ankara, İstanbul ve İzmir o hm ak üzere memleketin on yerinde teşkili düşünü, len istinaf mahkemeleri, lüzumu takdirinde her tarara teşmil edilebilecektir.
istinaf mahkemeleri, hukuk, ceza ve ticaret dairesi olarak şim-drJSk öç kusna ayrılacaktır. İcap ettiği takdirde dairelerin adedi çoğaltılecflk ve Adiliye Vekilliğince aralarında iş bölormü yapı-
Bu lâyihaya göre, mahkemeler:
a) Sulh mahkemeleri,
b) ilk mahkemeler ve ağır ce za mahkemeleri,
c) İstinaf mahkemeleri,
d) Temyiz mahkemesi. , Olarak dört kısma ayrılmaktadırlar.
Sulh Mahkemeleri ve İlk Mahkemeler
Bütün medeni memleketlerde olduğu gibi, ağır ceza mahkemeleri haricinde sulh mahkeme-lerile ilk mahkemelerden toplu hâkim esası kaldırılmış ve yerine münferit hakimlikle* ikame edilmiştir.
Adliye encümeni, hazırladığı mazbatada, müteaddit hakimli mahkemelerde faaliyetin bunlardan bir.nin üzerine yüklendiğini ve diğerlerinin de bomboş kaldıklarını - yapılan tecrübelere istinaden - bir emri vâiki olarak ileri sürmektedir.
ilk mahkeme'erin bulunduğu yerlere lüzumu kadar sorgu hâkimi gönderilecek icra ve iflâs daireleri açılacaktır. Yalnız sulh hâkimi bulunan yerlere ise icap ettiği takdirde icra memuru gön derrlecektir. Mahkemeler nezdin, de avrıca bir de sicilli ticaret bulunacaktır
Herm mahkemede, cumhuriyetin ve halkın haklarını korumakla mükellef birer müd-dekıtmımî ve lüzumu kadar muavini bulundum
lacaktır.
İstinaf mahkemelerinin her dairesi bir reis ve iki aza ile teşekkül edecektir.
Her istinaf mahkemesinde daire reislerinden başka bir de birm ci reis bulunacaktır. Bu, bırmc. reislerin İçleri müsait olduğu takdirde kendilerine dairelerden her hangi birinin reisliği işi de götürülebilecektir. İstinaf mahkemeleri, suih hâ'kimlerile ilk ve ağır ceza hâkimleri aleyhindeki tazminat davalrını, bu hâkimlerle müddeiumumiler aleyhindeki ceza davalarını birinci derecede olarak görecektir.
İlk mahkemelerin vazifelerine
dahil davalar hakkında ve mahallinde ilk mahkeme bulunmadığından dolayı sulh mahkemelerinden verilen hükümleri ikinci derecede tetkik ve rüyet etmi-ye salahiyetlidir.
İstinaf mıntakları dahilindeki hukırk ve ceza mahkemeleri arasında çrkan vazife ihtilâflarının halli, istinaf birinci reisinin riyaseti altında hukuk ve ceza dairelerinden alınacak birer aza ile teşekkül edecek heyete bırakılmıştır.
İlk mahkeme teşkilâtı bulunmamasından dolayı sulh mahkemelerinde görülse de. esas itiba-rıle ilk mahkemelerin vazifelerine dahil olan ceza davalarında, delillerin kifayetsizliğinden dolayı verilip istinaf mahkemesinde tasdik olunan beraet hükümlerile beraet hükümlerinin feshinden sonra, yine delillerin kifayetsiz- _
.i . . t ı ı _ mu kciu
ligine müsteniden »tmat mahke-meşince ittihaz ohınan beraet hü kümleri katî addedilecektir.
İstinaf birinci reisleri, mıntıkaları dahilimle, . istinaf müddeiumumisi hariç olmak üzere -murakabe, teftş ve tahkik salâ-
Ankarada Güzel San'atlar Müsabakası
Kazananlara Naktî Mükâfatlar Verilec9k
Ankara (Hususi) — Ankara Halkevi her sene olduğu gibi bu de resim, heykel, fotoğraf leri arasında açtığı n at karlar arasında büyük bir uyandırmıştır. Bu yüzden 292 nesini,
6 heykel ve 151 amatör fotoğrafçı müsabakaya iştirak etmiştir.
Jüri heyeti eserleri tetkikten geçirdikten sonra resimde: Kemal Gök-aydına birinciliği. Şerif Baykurda ikinciliği. Fatma Kıvtkrrma üçüncülüğü.
Heykelde: Reha Tay lana birinetft-g Nüvide Doiene ikinciliği, Avni Taluya üçüncülüğü vermiçör.
Fotoğraf müsabakasına iştirak edenler bilhassa malzemenin bakınmam ası yüzünden güçlüklerle karşılaşmış olmalarına rağmen gösterdikleri sanat bakımından takdire lâyık-
tır. Fotoğraf müsabakası jüri heyeti derece vermek hususunda çok büyük dtrztak göstermişlerdir. Beş eser de-
Bınnctfıgı Necdet Pençe, ikinciliği Rıfat Noroeria, ciçüncUMlgü Muallâ G&ni, dordüncttOgü Mahmut Uran, beşidciliği Mumtkhn Oran kazanmıştır. Müsabakaya iştirak edenlerin eserleri yarından rtibaren Halkevi saJorttannda teşhir ediirmye başlanacaktır.
Derece alanlara nakdi mükafat verilmiştir. Birincilere 75 lira, ikinciye 46, üçttncttye 30 verilecektir.
Ayrıca fotoğraf müsabakasında derece atanlara birineiye 75, ikinciye 46, üçüncüye 30. dördüncüye 25, beşinciye 20 hra mükafat verilecektir.
Bursada İki Atış Poligonu
Açılıyor
Bursa, (Hususi) — Vatının başkanlığı altında toplanan beden terbiyesi istişare Heyeti, genç lerimizin atacılıktaki kabiliyetlerini artırmak içm poligonlar açmı-ya karar vermiştir. Bunlardan biri Acar gençlik klübü bahçesinde, diğeri de stadyomda yapılacaktır. İcap eden hazırlıklara başlanmış ve İstanbula altı adet hava tüfeği ısmarlanmıştır.
İt Bursa, (Vatan) — Şehrimizde on bin lira değerinde yirmi dört 'bin kilo kuru Jcoza, İs-viçreye ve altı bin ltraJık ta iki bin dört yüz kilo ipek döküntüsü de Franeaya ihraç edilmek üzere aa-tflmıştır.
Hususi muhasebe 'ikiarttığında yetiştirilmiş olan meyvaıı ve meyvasız cins fidanların satılmasına başlanılmıştır. Bilhassa şeftali, kaysı ve elma fidanları büyük bir rağbet bulmuş ve yüzlercesi Halk tarafından kapışılır-casına alınmıştır.
İT Halkevinde açılan resim sergisinde teşhir edilen eserlerden 'bir kısmını, gençlerimizi teşvik maksadı ile C. H. Partisi satın almıştır.
Kartal Çeşmesi Akmaz Oldu
Kartal, (Vatan) — Kartalın başlıca derdi susuzluktur. Yakacık köyünde, esas membamda külliyetli miktarda su bulunduğu Halde yaz ve kış muhtelif zamanlarda su yolunun bozularak Kartal çeşmesinin akmaması halkı müşkülât içinde bırakmaktadır.
Su i§ini esaslı olarak halli çok
yerinde bir iş olacaktır.
Geliboluda Zam Gören Öğretmenler
Geltbokı (Hususi) — Maarif Vekilliğinden gelen bir listede kazamızdan 14 öğretmenin maaşla, rı birer üst dereceye çıkarılmıştır. 1941 ikincikânumından itibaren haJckı müktesepleri olan kıdem zamları 1941 yılı bütçesine konacak tahsisattan tediye edilecek-tir. İkinci kâmından hazirana ka-
Eskişehirde
Seyar Köy Kadın Kursları
Eskişehir (Hususî) — Seyyar köy kadın kurslarının birincisi Gündüzler köyünde açılmıştır. Bu kurslar 4 aylık kısa bir zaman i-çinde köylü «kadınlarımıza yalnız ] biçki ve dikiş öğretmekle kalmı-yacak, aynı zamanda bir aile kadınına lâzım olan bütün Hayati malûmatı da vercektrr. Müddetin Hitamında diğer bir köyümüzde çalışmaya başlıyacak olan kurslar, bu suretle bütün Eskişehir Ha. valisi kadınlarına lüzumlu bilgileri temin edecektir. Kuraların açılması köy4ü kadınlarımızı çok memnun etmiştir. Kurs için lüzumlu eşya Vekâlet tarafından büyük bir ihtimamla seçilerek a-lâkalı köylere gönderilmiştir.
Halkevinde Fotoğraf Sergisi
Halkevi Ar kolu tarafından tertip edilen resim ve fotoğraf sergisi Halkevi salonlarında açılmıştır. Yağlrboya tablolarla fotoğraflarda gençlerimizin gösterdiği muvaffakiyet takdire sayan görülmüştür.
o
Pamuk Çekirdeği Yağı 72 Kuruş
İzmir (Hususî) — Zeytinyağı dar olan 5 ayisk müddet zarfın- İhracatçıları Birliği idare heyeti.
bulunmaktadırlar. Bu salâhiyetlerin sureti istimalini adliye Vekâleti bir talimatname ile tayin edecektir. Birinci reis, arzu ettiği takdirde, teftiş ve tah kik işlerini istinaf azalarından birine de gördürebilecektir.
Bu suretle teşkil olunacak istinaf mahkemeleri, temyiz mahkemesini, derece mahkemeleri gibi duruşma yapmaktan ve büyük davaların yüzde ellisinin gelmesinden kurtaracak, her sene hissedilen teşkilât kifayetsizliğini bertaraf edecek, iş adedinin a-zalması neticesi olarak tetkiklerin bir kat daha iyi yapılmasını müm kün kılacak, belki de ilerde bir iki dairenin azaltılmasına yol açmak suretile istinaf mahkemeleri nin açılması masraflarından mühim bir kısmını karşılayacaktır,
Diğer taraftan, halkı temyizden daha isabetli kararlar almak, müdafaa için uzak yerlerden tem yize gelmek mecburiyetinden kur taracak ve bugüne kadar, temyize kadar gelmenin veya vekil göndermenin icap ettirdiği masraf karşılığına malik olmıyanlar içm de daha yakın ve daha masrafsız olan istinaf mahkemelerinde haklarını müdafaa etmek imkânını bahşeyliyecektir.
Temyiz Mahkemesi
Kanunların doğru olarak tatbikini temin ile mükellef olan temyiz mahkemesi yine cumhuriyet merkezinde kalacaktır.
Temyiz maHkemesi, hukuk ve ceza islerini görmek üzere, lüzumu kadar daireden ve her dai-reis ile dört azadan te-y^kkül edecektir. Temyiz mahkemesinde, eskiden de olduğu gibi daire reislerinin fevkinde bir baş reis bulunacaktır.
Esaslarım yukarıya yazdığımız mahkemeler teşkilâtı hakkındaki bu lâyiha, icra vekilleri heyetir-ce görüşülmüş ve Büyük Millet Meclisine arzı kararlaştırılmıştır.
öğrendiğimize göre, bu kanun projesi önümüzdeki Meclis toplantısında tetkik ve müzakere edilecek, kabul edilir edilmez tatbik mevkiine konacaktır.
Turislik Yollara Ehemmiyet Veriliyor
İzmir (Hususî) — Valimiz refakatinde Mıntaka Turistik Yollar müdürü mühendis Emin Dizgin bulunduğu halde Karşıyakada Naldöken, Karşıyaka - Bayraklı turistik yol inşaatını gözden geçirmiştir. Bilhassa, Bayraklı civarındaki köprü Jle fazlaca meşgul olmuştur. Bu arada Karşıyaka yolunun asfalta tahvili işini tetkik etmiş ve bunun için Istanbuldan asfalt makineleri celbi çareleri düşünülmüştür.
ParaUköprüden Bayraklıya kadar uzanan yol kısmının, arazı vaziyeti de tetkik edilmiş ve bu yola parke döşenilmesi münasip görülmüştür.
-o-¦
Tütün Alıcıları Arasında Rekabet
İzmir (Vatan) —Tütün alıcıları arasında uyanan rekabet şiddetini arttırmış, miktarı azalan tütünlerin alıcısı çoğalmıştır. Gelecek hafta sonunda tütün rekoltesinin hemen kamilen satılacağı kuvvetle ümit edilmektedir. Dün. ya vaziyetinin karışıklığına rağmen tütünlerimizin görülmemiş bir süratle satılması parlak bir muvaffakiyet addolunmakta, bu da hükümetimizin aldığı isabetli tedbirlere atfolunmaktadır.
Eskişehir Kız San'at M.ktJuıin Faaliyeti
Eskişehir (Hususî) — Aksam Kız Sanat mektebi büyük bir rağbet kazanmaktadır. Mektebin çok çalışkan müdiresi Bayan Pakize ile tecrübeli dikiş öğretmeni Bayan Medihanın daunî teşvik ve faaliyetleri, gern; kızlarımızı bu maydalı müesseseye çekmektedir. Bayanlarımız da dikiş ve iş kurslarını takip ve cidden istifade etmektedir. Mektebin bugünkü mev cudu 350 yi bulduğu halde yeniden kayıt için müracaatlar vaki olmaktadır. Fakat, mektep binasının darlığı yüzünden bu müracaatlar is'af edilememektedir. Bu mektebin enstitü Haline getirilmesi. Eskişehir için çok lüzumlu görülmektedir.
i^lilR TİYATROSU Komedi Kısmı
Bu akşam Saat 20.30 da KİRALIK ODALAR
Devlet Be:
lizyclları İlânları
işletmesi
2 7 Ikincikânundan Şubata Kadar
3
Muhtelif Hatlara Kalkacak Vapurların İsimleri Kalkış Gün ve Saatleri ve Kalkacakları Rıhtımlar
Karadeniz hattına —
Bartın hattına —
Mudaaya Lattıaa —-
lı
Bandırma hattına —
daki maaş farklarını da 1941 but. çekine düyun olarak devredilecektir. Maaş ve maaş farklarını da 1941 bütçesinin tatbik edileceği hazirandan itibaren alacaklardır.
Zam gören öğretmenler şunlardır:
25 liradan 30 liraya yükselenler
I «'iti. Onur Gazi okulu başöğretmeni, Mehmet Mefarrct Güzel Bol ayır başöğretmeni. Servet Gürel başöğretmen, Vaafi Yosu-gen Em eşe okulu başöğretmeni. 20 liradan 25 liraya yükselenler Muammer Mutluer, Şaziye ökte Cumhuriyet okuru öğretmeni. Osman Yücel, Nimet Yüceaan, Sabaha! Sözer Namıkkemal okulu öğretmeni, Hamimiyet okulu öğretmeni Remzi Doğuelli, Kanat o-kulu öğretmeni Ahmet Ütügen, Münire Arkay, Eyüp Genç birer ü*t dereceye çıkartmışlardır. -o-
Tekirdağmda Bir Kongre
Tekirdağı (Hususî) — 5 şubatta Tekirdağında kaza kaymakamlarının, nahiye müdürlerinin ve merkez daire müdürlerinin iş-tirakile Tekirdağ valisinin riyasetinde bir toplantı yapılarak muhtelif vilâyet işleri görüşülecektir.
pamuk çekirdeği yağma aagari o-larak 72 kuruş fiyat teabit etmiştir. Bu asgari fiyat, alakadarlarca çekirdek yağının daha kıymetleneceği şeklinde telakki edilmiş ve satışa nihayet verilmiştir. Bu yağlara bilhassa İstanİbuldan fazla taleib vuku bulmaktadır. Atıcı oldukları söylenilen fcrr kaç komisyoncu da halen l/mirde bulunmaktadır,
-o
Izmirde Ekmek Fiyatı
İzmir (Hususî) — Ekmek fi-yatının yükselmesini önlemek i-çin Toprak Mahsulleri Ofisi tarafından, vilâyet merkez ve kazaları ihtiyacı için I 33 ton buğday veriliyordu. Bazı kazalardaki nahiye ve köyler halkının da istifadesi için, Fiyat Murakabe komisyonu bazı esaslar tesbit etmişti. Bu mühim iş hakkındaki talimatname ahiren hazırlanmış ve buğday, ekmek işi çok pratik bir tarzda halledilmiştir.
Bursada Yakalanan Hırsızlar
Bursa, (Vatan) — Bir çok hırsızlıkların faili olduğu anlaşılan Hasan oğlu Muharrem Cıgo ile Murat oğlu Mehmet Bayın-çör yakalanmıştır.
Karaliga hattına —
İmroz hattına — Ayvalık tu^ttna —
îmür sürat hattına — izinir aralık pastası —
NOT:
Salı 12 de (Ege), Perşembe 12 de (Aksı ve Pazar 16 da (Karadeniz). Galata nht mmdan.
Salı 18 de (Anaforta), Cumartesi 18 de (Aı talya). Sirkeci rıhtımından.
Pazartesi, Salı 9.50 de, Çarşamba, Perşen be. Cuma 16 da (Trak), Cumartesi 14 d 1 (Marakaz) ve Pazar 9.50 de (Trak). Gala ta rıhtımından.
Pazartesi, Çarşamba ve Cuma 8.15 de (Marakaz). Galata rıhtımından. Aynca Çarşamba 20 de (Bursa), Cumartesi 20 de (Saadet). Tophane rıhtımından.
Salı ve Cuma 19 da (Seyyar). Tophane rıhtımından.
Pazar 9 da (Bartm). Tophane rıhtımından.
Çarşamba 15 de (Mersin), Cumartesi 15 d (Kemal). Sirkeci rıhtımından.
Pazar 11 de (İzmir). Galata rıhtımından.
Perşembe 13 de (Tırhan). Galata rıhtımından.
Vapur seferleri hakkmda her türlü malûmat aşağıda telefon numaraları yazılı acentelerimizden öğrenilebilir.
Galata ttaş Acenteli*!
Galata Şube Acentelin
Sirkeci Şube Acentelimi
— Galata rıhtımı, Limanlar
Umum Müdürlüğü binası altında. 42362
— Galata rıhtımı, Mıntaka Liman Reisliği binası altında 40133
— Sirkeci, Yolcu salonu. 22710
5561
Devlet Demiryolları ilânları
sızlıft1 Ycnl
«*W .«ar» bO
FllhaWK3 TUN İKİ «avd^ M
Cana WWeto e
GS
i S T A N
U L
BURLA
BİRADERLER
ANKARA * İZMİR
Kayseri Tayyare Fabrikası Satmalına Komisyonundan :
1 — Fabrika clvarmda 2500 metrelik yose yohı inşa ettirilecektir.
2 — Muhammen bedeli 16850 liradır. Muvakkat teminatı 1264 liradır. _l/ "... 4 - İV ..f - .... ... ttflg - | V
3 — İhalesi kapalı zarf usulile yapılacaktır.
4 — ihale tarihi 30/1/941 perşembe glinü saat <11> on birdedir.
5 — Zarflar ihale tarihinden bir saat evveline kadar kabul olunur.
6 — Kesif, plan ve şartname, Ticaret Odası ve Nafıadan alınacak ehliyet vesikalarının ibrazı şartüe komisyonda görülebilir.
7 — ihalede Ticaret Odası ve Nafıa ehliyet vesikalarının ibra» mecburidir. (206 - 305)
İKRAMİYE
" t* fi
1941 İKRAMİYELERİ
21.1.941 salı günü pazarlığı yapılacak olan 500 ton Blister bakırın işlenerek mumul halde idareye teslimi işinin pazarlıg-ı görülen lüzum üzerine 7.2.941 cuma günü aaat 15 o talik edilmiştir. «381»
Muhammen bedeli 24038 (Yirmi dört bin otuz sekiz) lira olan (60) kalem Ankara hastanesi ahşap eşya ve mobilyası 4/2/1941 Salı günü saat 15 de kapalı zarf usulü ile Ankarada İdare binasında satın alınacaktır. ,JL ^ m. ^ , , ^ * .
Bu işe girmek İsteyenlerin 1802,85 (Bin sekiz yüz iki lira seksen beş kuruş) liralık muvakkat teminat ile kanunun tayin ettiği vesikaları ve tekliflerini aynı gün saat 14 de kadar Komisyon Reisliğine vermeleri lAzımdır.
Şartnameler parasız olarak Ankarada Malzeme dairesinden, Hay-durpaşada Tesellüm ve Sevk Şefliğinden dağıtılacaktır. (338).
T. İş Bankası
1941 Küçük
Tasarruf Hesapları İkramiye Plânı
1 adet 3000 Liralık = 2000.— Lira
3 > 1000 > 2 > 750 >
4 > 500 > 8 > 250 >
35 > 100 >
80 > 50 >
300 > 20 >
= 3000.— = 1500.— = 2000.— = 2000.—
==3500— = 4000.— — 6000—
> >
> > > >
Keşideler : 4 Şubat, 2 Mayrs. 1 Ağustos, 3 lklnciteçrin tarihlerinde yapılır.
Sahibi ve Neşriyat Müdürü: A11MET EMİN YALMAN
ftaaılıüğı Yer; VATAN MATBAAM