Başmuharriri:
Ahmet Emin YALMAN
VATANEYl — Ca£eJo£tu, Mo£'ı Feaaıl S- 33 Telefon: 24138 — Telgta/ VATAN tsL
28 NİSAN 1941 PAZARTESİ
Fiyatı: 5 Kuruş
SİYASÎ SABAH GAZETESİ
Hâdiselerin Edebiyatı
Yazan:
Yakup Kadri
KARAOSMANO ĞLU
Yıl: I — Sayı: 245
ilk Yazı 3 üncü Sayfamızda
Bir Dostluk Tezahürüne Mukabele
Bir Alınan radyosu bize dostluk gösteriyor. Bizim de mukabil dileğimiz şudur: Hakikî Alman medenî ruhunun yalnız Şarkî Prusyanın temsil ettiği zorbalık ruhunu bir an evvel yenebilmesi...
Yazan: Ahmet Emin YALMAN
jfa İman radyolarından biri i-
« ki, üç gece evvel bizden
bahsetmiş, Çanakkale mücadelemizi anlatmış, yüz binlerce Türk gencinin yurtlarının varlığı ve istiklâli için ne kadar şevkle canlarını verdiklerini tasvir etmiş ve bu mücadelede Türk ve Almanların beraberce kan döktüklerini hatırlatmış.
Ben bunları kendim duymadım, o gece yolda idim. Fakat dinliyenler anlattılar.
Bize karşı böyle hisler ifade edenler kim plursa olsun, kendilerine teşekkür etmesi bir nezaket borcu sayarız. Türk milletinde hiç kimseye karşı düşmanlık ve nefret hisleri yoktur. Kin ve nefreti din haline getiren bir âlem irinde Türkive, sevginin, anlayışın, yarınki dün yanın kuruluşuna ait temiz ideal ve prensiplerin son iltica yeridir. E^er tecavüze upramaz, ve kendi halimize bırakılırsak bu emanetleri emnivetle saklamak ve yarının dünvasına u-laştırmak vaz'femizi hakkıjle yerine getireceğiz.
Rooseveltin Yeni Bir Hamlesi
ı
Her Amerikal
Millî Müdafaa Tahvillerinden E r Tane Alacak
Vaşington, 27 (A.A.) — Roosevelt, çarşamba günü saat 21,30 da radyo ile söy-liyeceği bir nutukta milli müdafaa tahvillerinin satışını açacak ve Roosevelt, her Amerikan vatandaşının bir tahvil almasını istiyecektir. 1 Mayısta bütün postanelerde hususi pullar satılacaktır.
1
*****
Evel, doerudur, bir çeyrek a. sır evvel Almanlarla beraberdik, Beraberce kan döktük. Bu beraberliğe ait çok acı hatıralarımızla beraber tatlı hatıralarımız da vardır. Aramızdaki silâh arkadaşlığı bize Almanları yakından tanıttı. Ne kadar kıymetli ve meziv^tli adamlar ol-
"çoMartm sevdik. Fakat avnı zamanda büvük bir teessürle su nokta üzerinde durduk: Alman k**am ic;nde hic şüphe yok ki. müstesna kıvmetler kavnıvor, f^ktt ne çare ki. üste bir dü-j Zfive fena könükler çıkıvor...!
Bunlar nereden ^elivor? Rolü n^dîr? Biraz dikkat edince gördük kî. Şarkî Prusvada îs-lavlarla bolca kan karıştıran bîr arazi sahibi aristokrasi var. Btınlarm temsil ettiği zorbalık ruhu. g:arbî ve renubî Almatıva-nm temsil etti£i hakikî Ahnan^ lık ruhunu her fırsa'tta boğu-vor. Alman milletinin çalışma srna ve dünvava devamlı surette favflalı olmasına mâni olu-vor. Almonvavı ve Mittin dün-va\T bîr rfrîaflve tehlikeli maceralara pîiriiklüvor.
Zavallı Almanlar karınca ^İ-eî çalışıyorlar, uğraşıyorlar, fakat a*a£ı vukan her çeyrek a-srrch bir kere Şarkî Prusva zor-baİT^T ortava atılıyor. Alman m'iWinin <=u veya bu şekilde jrözlprini ba^hvor, bütün dün-va için kanlı facialar hazırlıyor. 1 |'|
BJ7 bir defa kollarmıızı srva-vm Wr ise sarTİ?nra tam vakarız. Oban harbinde Çanakkale iio hArohpr 14 sobede dövüştük. Hpr şevden evvel Al-mon cebeleri üzerindeki tay. viVi fl7altmnk r»lân ve hedefile coliorİP kan dnktiîk.
Fakat müşterek dava uğruna bu fedakârlıkları yaparken içimizde devamlı bir üzüntü, kemirici bir endişe vardı.Şöyle temenni ediyorduk: <'Ah, şu müşterek harbi kazanmasak, Almanlar bunu kaybetse!» Niçin? Çünkü şunu pek iyi biliyorduk: Almanlar kazanınca bize tahakküm edecekler, müsavi müttefik ve silah kardeşi vaftası derhal kopanlacak, bize âdi bir müstemleke muamelesi edilecek... >
Bugünkü Almanya, her türlü maskeleri bir tarafa atmış, Şarkî Prusya zorbalık ruhunu bir devlet sistemi, bir resmî din haline koymuştur. Hakikî Almanya karşı sevgi ve hayranlık duyan insanlar sıfatile Almanlar hesabına en birinci dileğimiz, bugünkü sistemi temsil e-denlerin, iş işten geçmeden, göz leri açılmasıdır. Kendi kendilerini yalnız kendi aynalarında görmekle iktifa etmemelidirler. Alman işgali veya Alman tehdidi altında bulunan yüzlercç milyon insanın gözü ve ruhu
(Devamı O* 5, Sü. 2 d») /=/
Alman tebliğinde üstünde gamalı haç bayrağının sallandığı bildirilen Atinanın Akropolü
Alman Tebliğlerinde Bildirildiğine Göre
Bir Amerikan Gazetesine Göre
Gemi Zayiatı
.Muharipler 18 Ayda 6,687,000 Tonilâto Gemi Kaybettiler
Nevyork. 27 (AA.) — Tass: United Press'in bildirdiğine göre, harbin ilk 18 ayındaki ticaret gemisi zayiatı ceman 6,687,000 tonilâtodur. Bunun 5,400,000 tonilâtosu İngiltere ile müttefiklerine ve bitaraflara aittir. 802,000 tonilâtosu Al-manyanın ve 485,000 tonilâtosu da Italyanındır.
V.__J
Alman tebliğinde paraşütçüler tararından zaptedildiği bildirilen
Korent kanalı
Almanlar
Atinayı Aldı
Korent Kanal ve
Şehrini Alman Paraşütçüleri Zaptettiler
Patras Limanı da Almanlar Elinde
Berlin. 27 (A.A.) — Alman orduları umumi karargâhının tebliği: ' 7l *' " . b \
Kaçmakta olan ingiliz dümdar
kıtaatına karşı, öncü bir zırhlı tümenimizin yaptığı şiddetli taarruzları müteakip Alman kıtaları bu tdbah jaa49..2S d^ Atin*ya«
-. ii I l i , m L J U l 1 . .
Akropolün üzerinde gamalı haç 3ancağı dalgalanmaktadır.
?
Berim, 27 (A.A.) — Alman orduları başkumandanlığının tebliği: Adolf Hitlcr muhafız alayı Pindus'un garbında yaptığı ileri hareketle Patras körfezine varmış, körfezin geçidini zorlamış (Devamı: Sa. 5; SU. 6 da) X
Mühim bir nutuk irad ederek zafere îmanını tekrarlıyan B. Çörçil
Atina Radyosu
Mukavemetin Mahdut Bir Zaman İçin Olduğunu Kabu Ediyor
Yunan Orduları
150 Milyonluk İki mpardtorluğa Karşı Şan ve Şerefle Karşı Koydular
Londra. 27 (A.A.) — Atina radyosu dün akşam aşağıdaki neşriyatta bulunmuştur:
«Termopil hattından ilerlıyen Alman kuvvetleri, cenubu şarki istikametinde ilerlemelerine devam etmektedir. Almanlar, bu ilerleyişi güçlükle yapmaktadır. Çünkü, İngiliz dümdarları bir çok öevkulceyş noktalarında düşmana mukavemet etmektedir. Bu geciktirici kareket, muvaffakiyetle yapılmaktadır, fakat şu cihet nazarı dikkate alınmalıdır ki, bu hareket yalnız vakit kazanmak ve Attik'de bulunan kuvayı külliyeye kurtulmak İmkânını vermek için yapılmaktadır. Binaenaleyh | bu hareket, ancak mahdut bir zaman için olabilir. Harekatın yapıldığı mıntaka ile münakalât kesildiği için düşmanın harekâtı ve ileri hareketinin derinliği hakkında tafsilât mevcut değildir.
Epir Ordusu Niçin Teslim Oldu?
Londra, 27 (A.A.) — Epirdeki Yu nan ordusunun teslim oluşunun sebepleri, Yunan Harbiye Nezareti u-muml müdürlerinden birinin dün, radyoda okunan beyanatı ile ifşa e-dllmiş bulunmaktadır. Beyanatın metni şudur: «Harbin bahtsız neticesi cesaret noksanlığından değil, Yunan ordu-(Devamı 8a. 5, SİL J de) *
Propagandalara Verilen Cevaplar
Avustralya ve Yeni Zelanda
Vaşington, 27 (A.A.) — A-vustralya başvekâlet vdkili B. Fadden dün Avustralyanın Va şington elçisi B. Casey.e bir mesaj göndererek İngiltere ile Avus-(Dcvamı Sa. 5( Sü. 7 do) *=
Çin, Amerika Ve ingiltere
Arasında Malî Bir Anlaşma imzalandı
Çunking, 27 (A.A.) — Çin . A-nıcrlka ve Çin - îngiliz hükümetleri arasında bir mali anlaşma imza e-dılmiş olması burada büyük bir alâ-(Devamı: Sa. 5, SU. 7 de) —
Csbelitarıkın Müdafaa Sistemi
Burası Her Hücuma Hazır
Londra, 27 (A.A.) — Lord Gorf-ıın Cebelitarık müstahkem mevki u-muml valiliğine tayin edilmesi In-gilterenin harbin bu mıntakaya sirayet etmesi imkânını hesaba kat-(Devamı: Sa. 5, SU. 6 da) **
i Setimizin İmzalı Fotoğrafları Beyoğlu Halkevine Merasimle Talik Edildi
Hast ab akıcılık Kursunu Bitiren 97 Bayana Diploma Verildi
İstanbul Komutanı General Ishak Avnî Akdağ gönüllü hasta bakıcılarımıza diplomalarını veriyor
Dün saat 15 de büyük merasimle Millî Şefimiz İsmet İnönü-nün imzalı fotoğrafları riyaset odasındaki ihtiram mevkiine ta-
lik edirrniş ve bu merasimden sonra da Gümüşsüyü hastahane-sindeki hasta bakıcılık kursunu ikmal eden 97 bayana da diplo-
maları tevzi edilmiştir.
Bu merasimde Vali ve Beledi.
ye reisi Dr. Lûtfi Kırdar, Örfî (Devamı; Sa. 2> Sü. 1 te)
• ispanyollar
Bir Taraftan Fasa İtalyan Girmesine Mâni Olmıya Çalışıyorlar
Diğer Taraftan
Almanların Hululünü Kolaylaştırmak İçin Lâzım Geleni Yapıyorlar
Londra, 27 (A.A.) — Buradaki sa-lâhlyettar İngiliz mahfilleri, İspanya vaziyeti hakkında ajanslar vo gazeteler tarafından verilen haberleri büyük bir ihtiyatla karşılamaktadır.
Heyeti umunıiyCsi itibarile bu meselenin son derece nazik olduğu kabul edilmektedir. Filhakika düşman propagandasını önlemek, hâdiseleri çok yakından takip etmek v esasen çok ciddi olan bir vaziyetin daha ziyade vahamet kesbet-nıeslne mani olmak zarureti karşısında bulunuyoruz.
Bununla beraber bu mıntakada ! yapılacak bir Alman ilerlemesinin L İngiltere ve irlanda müstesna ol-| mak üzere, bütün Avrupa sahillerini I büyük bir tehlikeye maruz bırakaca-J gına şüphe yoktur. Bu vaziyet bit-« tâbi Amerikadan ziyade İngiltereyi endişeye düşürmektedir. Bundan başka tehlikenin gerek Fransız, gerek İspanyol Afrıkası sahillerine de sirayet edeceği muhakkaktır. Son günlerde Fasdaki İspanyol mıntaka-sına mahut seyyahlardan bir hayli gelmiştir.
Londıanm mevsuk haber almakla maruf mahfilleri, İspanyolların bir taraftan İtalyanların Fasa hululüne mûni olmağa çalışırken diğer taraftan Almanların hululünü kolaylaş-trrmakta olduklarını tebarüz ettirmektedirler.
Çörçil
Zaferden
mın
Fakat Müşkülâtı İnkâr Etmiyor
Mihverin Harbi Kazanması İçin Yalnız İki Yol Var:
1 - İngiltereyi İstilâ
2 - Okyanus Yolla
rını Kesmek
" Yakında, Havalarda Katı Üstünlük Kazanacağız „
Nerede Mücadele A-% carlarsa Açsınlar İntikam Alıcı Adaletimiz Mutlaka Kendilerini Bulacaktır
İli
İngiltere başvekili B. Church dün gece Londra radyosunda bir nutuk irad etmiştir.
Radyodan aldığımız bu nutku okuyucularımıza veriyoruz:
«Geçen hafta bana' sordular;
— Harp vaziyeti hakkında halk arasında ne gibi hisler hüküm sürdüğünün farkında mısı-
nız?
Bu hislerin nasıl olduğunu anlamak için bizzat büyük şehirleri, limanları dolaştım. En ağır su. rettç bombalanan sahaları gözden geçirdiro. Geriye hem müsterih geLdim, hem de kuweti.Vr.in tazelendiğini ve arttığını duydum.
Büro havası içinden kurtularak cepheyi dolaşmak içimi açtı. Cephe diyorum, burudan maksadım Londranın, Liverpolün, Kar-dıfin, Bristolün sokakları, evleri ve onları dolduran halktır.
Halkın Maneviyatı
Bu cephede çok acı sahneler gördüm. Bir çok mamur şehirlerimiz haraoeye dönmüştür. Kadınlar, çocuklar öldürülmüştür. Fakat vahşi düşmanın en tazıa tahribat yaptığı yerlerde maneviyatı en sağlam buldum. Buraların harkı bizim âlemimizden daha iyi bir âleme yükselmiş, o öleme mahsus feragat ve fedakârlığı edinmişlerdi. Bana çok itimat ve sevgi gösterdiler. Bu itimada lâyık olmaık ve bize verilen vazifeleri «onuna kadar yapmak için her gayreti göstereceğiz.
En Mühim Buhran
İngiliz milleti büyük vakalarla dolu meşhur tarihinin hiçbir dev rinde bu kadar mühim bu buhranla karşılaşmamıştır. Kurmak için bu kadar emek sarfettiğıhnız bir çok kryımecler ateş ve bomba, nın tahribine maruz kalmıştır. Fakat bu tazyikler halkı ezecek yerde mukavemet hissini büsbütün canlandırmıştır. Eskiden harp, askerler ve denizciler arasında olup biterdi, ^imdi bütün sivil huik cephede mücadelenin ortasındadır. İhtiyar adamlar, kadınlar, çocuklar, hattâ sakatlar hastalar cephede askerle beraber mücadele etmekten ve onlarla aynı saha tehlikelerden pay almaktan ırtıhar duyuyor.
En Büyük Kahramanlık Devri
ingiliz tarihinin en büyük kahramanlık devrini geçiriyoruz. Mücadelenin şan ve şerefi asker, sivri her yüzde okunuyor, bütün bu yüksek insanlara karşı mesuliyet duyuyorum. Onları bu ölürr vadisinden kurtarmak ve yaptık lan fedakârlıkların boşa gitmemesini temin etmek hedefile çalışıyoruz.
Yunanlılara Hayır Diyemezdik
3ima!î Afrîkadakı harbi ne ka dar küçük bir kuvvetle yaptığımızı rıiç kimse bilmiyor. Hareketimize hiçbir zaman iki fırkadan, yani 30.000 kişiden fazla kuvvet iştirak etmemiştir. Wavel bize iyi günler gösterdi. Fena çimlerde (Devamı: Sa. 5» N 3 to) *=+
66
Avrupa da
m
mı®ınnı
^^^= Nasıl Geçti
BirTaraffa Gıy Gıy Keman Obür
Tarafta Dan Dan Piyano...
Yazan Rebia Tevfik BAŞOKÇU
Telif ve tercüme hakkı tamamile mahfuzdur
12
Ben do o küçük esvapları dikmekten o kadar zevk duyuyordum kl...
Bunda yine ninem İmdadıma yetişirdi. Bana birçok kumaş parçaları verirdi. Ben bu parçaları dikiş takımlarını ders odasındaki üzerinde oturduğum saçaklı büyük koltuğun altında depo yapmıştım. Ders odasına girip üzerimden, kapının kilitlendiğini ve oradan uzaklaştıklarını işittiğim anda bir taraftan önümdeki mabada açık duran kitabı okur, diğer taraftan dizlorimin üzerinde bebek entarilerini dikerdim.
Arada sırada yavaş yavaş gelip kapının anahtar deliğinden beni gözetledi kl er ini de hissederdim. O vakit hemen dirseklerimi yazı masasının üzerine dayar, dalgın dalgın çalıştığımı herkese gösterirdim.
Annemin nasılsa koltuğun altını muayene etmek hatırma gelmemişti. Fakat evdekiler bu hususta benimle müttefikti. Annem entarimin ceplerini şişkin görünce derhal beni muayeneden geçirir, güya bir g-ümrük kaçakçısı Itnlfim gibi cebimde ne bulursa zaptederdi. Kendi arzu ©tmediği bir şeyin yapılmasına hiç tahammül edemezdi.
Yedi yaşmda iken büyük bir derdim daha vardı. Mükemmel surette alafranga piyano öğrenmek istiyordum. Babam buna çoktan razı olmuştu. Fakat annem:
— Daha ona vakit var. Derslerine çalışsın aonra yine avare olur diye korkuyordu.
Yine piyano derdimi de ninem halletmişti. Benim geceleri yalvarmama dayanamamış, benden derslerimi İhmal etmiyeceğim vadini a-İmca annemi razı etmiş, bundan başka bana mahsus olması İçin Fransız (Erar) marlcah bir do piyano almıştı. Fakat sonra da piyanoda çalışmak meselesi annemi sinirlendiriyordu. Bir taraftan gıy gıy gıy Refetln kemanı, öbür taraftan dan dan dan benim ekserslzUrlm. annemin kulağını tırmalıyordu. Bu gürültülere bir saatten fazla tahammülü yoktu. Halbuki ben ileride iyi bir piyanist olabilmek ve piyano ho cam Madam Mariyi memnun etmek için güjfde en aşağı üç dört saat ça lışmaya ihtiyaç duyuyordum.
O vakit sabah namazına kalkan ninemle beraber ben de kalkıyordum Kışın Tiryal kalfa piyano odasının sobasını derhal yakar, ben odanın ısınmasını beklemiyerek ninemin geniş kürklerinden iki tanesini üst üste giyer piyanonun taburasına o-tururdum. Tiryal kalfa dizlerimi de ayaklanma kadar bir yünlü örtüye sarar. Selâmlık tarafındaki annem uykudan uyanıp bu tarafa geçinceye kadar birkaç saatten istifade ederek eksere izlerimi yapardım.
On iki yaşına geldiğim zaman fena bir tifodan iki ay ölüm derecelerinde hasta olmuştum. Doktor beni uzun müddet piyanomdan kat'l surette ayırmakta İsrar etmişti".
Zaten »onradan da anladım ki kulaklarım büyük bir piyanist olacak kadar kuvvetli değildi. Piyano derdi bittikten sonra annemin başına yeni bir üzüntü daha çıkarmıştım. Mutlak İnce belli olmak istiyordum. Bunun için de korsa lazımdı. Ne ise yine bir akraba düğünü için Efije-ninln bana yaptığı turkuaz rengindeki esvap için zaten mutlak korsa-
ya lüzum vardı. Fakut annem benim pek zayıf olduğumdan korkarak bu koskoca on iki yaşındaki kıza çocuklara mahsus bir yumuşak korsa almıştı. Hem de beli istediğim gibi
iyi sıkmıyordu.
O vakit de annemin dadısına yalvardım. Buna bir arşın tüysüz pazen bezi uldı. Annemin aldığı kor-saya bakarak kendime bir korsa daha yaptım fakat yaptığım korsanın belini o derece sıkıyordum kl nihayet annem yine benden şüphelendi. Bir muayene neticesinde benim gizlice korsa yaptığım meydana çıktı. Ve korsa çatır çatır makasla kesilerek pencereden denize fırlatıldı. O vakit yazdı. Biz de Rumelihl-sarmda yalıda idik. Fakat ben gizli korsa yapmaktan yılmadım, annem de korsaları kesip denize fırlatmaktan usanmadı. Bir aralık ben gündüzleri korsasız gezip yalnız geceleri yatarken korsa giyiyordum. Bu bana öyle ağır bir işkence gibi geldi kl üç dört günden fazla tahammül edemedim. Nihayet bu korsa mücadelesine bir müddet sonra bir de çarşaf mücadelesi ilave oldu. Ben çarşaflarımı pek babayani giymekten hoşlanmıyordum. Eteklerin pek bol olmasını istemiyordum. Pelerinin de dirseklerden aşağı olmasın* hiç sevmiyordum. Bütün bunlarla annemin daima canını sıkıyordum.
O senelerde Refet Mülkiyeyi bitirmiş, Fransrzcasını kuvvetlendirmek İçin (Senbenuva) Fransız mektebine gece yatısına gidiyordu. Ben Fransızca öğrenmek için çrrpmıyor-dum. Babam da benim fikrime taraftardı. Fakat annem evde mutlak surette hâkimdi. B*rlm Fransızca öğrenmemi lüzumsuz görüyordu. Bundan mâda elimde kitap ve gazete koi nııye de tahammülü yoktu. Annemin fikrince benim okuma yasma devrim artık geçmişti. Şimdi uslu akıllı ev lşlerlle meşgul olmalıydım.
Ben de aksi gibi okumayı çok severdim. Gazetelerin baş makalesinden, küçük hikâyesinden, şundan bundan sütunlarına kadar gözden ge
çirirdim. Şiir, roman tarih politikaya dair ne bulursam okurdum. Fakat ancak geceleri yatak odama çekilip kapıyı kilitledikten sonra... Tevfik Fikretin (Rübabı Şikeste) sini ezberden biliyordum. Hele hissi rmanlar beni hıçkırıklarla ağlatırdı. Annem: j
— Zavallı hayalperest. Derdi.
önüne geçemediği arzularına Jcar-şı benimle istihza ederdi. Halbuki annemin de benim yaşımda iken çok kitap okumak merakında olduğunu dadısı söylerdi.
Annem bütün mânûsile mükemmel bir ev kadını idi, fakat evin 1-çinde çok fazla huysuzlukları da vardı. Sabahleyin kalkar kalkmaz bütün odaları dolaşır toplu ve temiz olmalarına son derece dikkat eder, bir yerde biraz toz görse kıyametleri koparırdı. Elinden her şey gelir, biçer, diker, gayet güzel kanaviçe işlerdi. Her türlü el işlerinde mahareti vardı. Çok defa dadısının yap tığını beğenmez, fevkalâde şuruplar ve reçeller de kaynatırdı. Hele misafir odalarının misafir yatak takımlarının tertip ve intizamında tanıyanlar arasında «öhret kazanmış-
GÛNİ)EN
GÜNE
Un Tevziindeki Şikâyetler Haki Görüldü, Tevziatı Ofis Ya
Şekerin Vesikaya Tâbi Tutulacağı ve Fiyatların Yükseleceği
Hakkında Çıkarılan Şayialar Doğru Değildir
1
latanbul Bahkpazarında Taşçı-lar caddesindeki Liminid.s kar. deslerin yağ ticarethanesinde, belediye memurları kooperatifi nam ve hesabına, börekçi, kadayıfçı, tatlıcı ve emsalleri gibi küçük esnafa perakende un tev?i edenlerin kendilerine tevdi edilen unları tayin olunan narhtan fazlaya sarmak, bazı vahi özürler ileri sürerek müşterilere fatura verme, mek ve kendi adamları olan bazı mutavassıtlara çuval basına bir kaç kuruş, verilmesini istemek gibi yolsuzlukları, alâkadar makamlarca yapılan tahkikat ile sabit olmuş bulunmakladır.
lase müsteşarı sayın B. Şefik
Soyer, mutavassıtların tesbit edilen» kâr hadlerine kanaat ve riayet etmediklerini yapılan şikayetlerden anlamış ve badema bu gibi küçük esnafın muhtaç olduğu unların Toprak mahsulleri ofisi tarafından dağılmasını muvafık görmüştür. Sayın müsteşar, aynı zamanda bu şikâyetler hakkında etraflt bir şekilde tahkikat yapılmasını ve tevzi işi için muktazi hazırlıklara derhal başlanılmasını alâkalılara bildirmiştir. Çok dürüst ve başarıcı bir idare âmiri milyon liranın Toprak mahsulleri olduğunu ötedenberi bildiğimiz ofisine verilerek ofisten mukabi.
B. 3pfik Soyer'i, bu i$te de gös-trıdıği hassasiyet, kararındaki isabet dolayısile, tukdırlerle karşılar ve alkışla/ız. x
Sayın müsteşar, kendisi ile görüşen gazetecilere faaliyetleri hakkında izahat vermiş ve ez-cUmle:
«— l&tanbuldaki bisküvi fabrikaları ile börekçi, yufkacı, simitçi ve pastacıların ihtiyaçları olan unu bir müddettenken mutavassıtlardan almakta idiler. Bunların vaki olan şikâyetlerini haklı bulduk. Bundan sonra ihtiyaçları olan unu arularında toplanarak Toprak mahsulleri ofisinden alucaklardır.
Son giınlerde bir kısım halk ihtiyaçlarından fazla şe/ker alıyor. Ortaya şeker istihlâkinin vesikaya tâbi tutulacağı, fiyatlarının
yükseltileceği şeklinde bir takım mânâsız rivayetler çıkarılmıştır. Bunlar tamamen uydurmadır ve halkın bu hareketi yersizdir. Memleketimizin şeker sıkıntısı yoktur ve olamaz.
İstanbul vilâyeti emrine verilmiş olan ve un stoku vücude getirmek üzere tahsis olunacak bîr
liade un alınması takarrür etti. Vilâyetin bu stokları şehrin nerelerinde muhafaza edeceği de tamamen kararlaçmıetır. Hini hacette fırınlara clcmcklk olarak bu undan verilecektir. Ayrıca Toprak mahsulleri ofisi elinde dc stok un vardır.
Ticaret ofisi, teşkilâtını hemen hemen ikmal eOn ş ve faaliyete geçecek hale gelmiştir. Ofis ilk n olarak kahve itlhal etmektedir. 600 ton kahve ofis hesabına Yakın Şark limanlarından b.rinde yükleniyor. İthalât birlikleri hesabına gelmek üzere olan 40 bin çuval kahve bundan hariçtir. Ofis şeker dc getirtmektedir.
Romanyaya gitmiş olan Pctro! ofis umum müdürü ve satış müdürünün temasları müsbet netice vermiş ve bir anlaşmaya varılmıştır. Romanyadan alacağımız yeni petrol ve benz.n partilerine ait bu anlaşma İmza edilmek üzeredir. Petrol Lrmitedin heyeti umu. miyesi yapıldı ve ben de bulundum. Bu Hİıketin bütün stokları ve mevcudu Ofise devrolunmuş-
tur.
Alelûmum kuru sebze, pirinç fiyatları alınan tedbirler neticesi olarak normal hadde doğru düş-
mektedir. Bu fiyatların tekrar gayritabii şekilde yükselmesi
ümit edilemez.
Tek tip bir halk ayakkabısı vücude getirmek üzere yapılan çalışmalar sonuna gelmiştir. Yaptığımız hesaplar bu halk ayakkabılarının 660 kuruşa mal olacağını göstermiştir. Bazı iptidaî mad. delerini Ticaret Vekâleti delâleti ılc şimdilik hariçten getirteceğimiz bu ayakfkabıların geniş mikyasla imali bu ay içinde bağlıyacaktır. Fakat, bu ayakkabıların her türlü malzemesini dahilde yapmak için çalışıyoruz.
Halk tipi ayakkabılarından
başka halk tipi kumaş imali üzerinde de meşgul olunmaktadır.
Bu kumaşlardan bir kostüm 20 -25 lira arasında çıkacağı anlaşılmıştır. Bütün erkek vatandaşların giyebileceği güzellik ve meta. nette olacak bu ayakkabı ve elbiseler bilhassa geliri mahdut ve muayyen olan ailelerin yüklerinin hayli hafifliyeceği şüphesizdir.
Bugün için kara ve deniz vasıtalarının fazla meşgul olmasından dolayı az kasaplık hayvan gelmektedir. Fakat bunun da i*a-lesi için tedbir alacağız...* demiş ve bir kaç gün daha Istanbulda kalacağını ilâve etmiştir.
tı.
r ederiz.
— Ümit ederim kl bu seyahat sizi yormaz, yol biraz uzun, fakat hava güzel...
— Yorulmam. Merak etmeyiniz, Frank.
— Haydi, gidelim. Albayı bekletmlye-Um. Allaha ısmarladık, Frank.
— Telefon bekliyorum, unutmayınız.
— Tabii ederim. Merak etmeyiniz.
Eve bir kere daha baktım. Frank kapıda duruyordu. Uşaklar da arkasında İdi.
Gtalerim ya^la doldu. Maksim otomobili > unu 111 Yolun dönümünden sonra Mander-kş çöfcdcn kayboldu.
Albay bizi yolun kenarmda bekliyordu. Onu da otomobile teldik. Beni görünce biraz hayret etti:
— Bu yorucu bir gün olacak, dedL İm -ke tflz gelmedeydiniz. Kocanızı bana jema-uet (edemediniz, öyle mi?
— Hayır.. Onun İçin değil. Fakat ben do gelmek istedim.
— Nc İse bereket [kl hava güzel.
— Evet..
—Favell bizi biraz ötede beklIyeccktl.Eger kendisini orada (bulmazsak, beklemeyiz ona hiç İhtiyarımı/ yok. İnşallah uğursuz adam uyuya kalmıştır.
Fakat biraz ötede yeşil bir Monıolıll M/l bekliyordu. Kalbim atmağa tmnladı. Favell şapkasız, ağzında «Igana çirkin çirkin gü-llimsUyordu. Bizi görünce selam makamında »1 salladı. Uzun bir yola sıkıyorduk, t ilmi Maksimin dizine koydum, ve hiç ses
f*ArVawı var)
İaşe Birliği Milli Şefimizin Fotoğrafları! İş Yerlerinin
Heyeti
Umumî ihtiyaçları Tetkik İçin Anka-rada Toplanacak
Ankaradan alman haberlere göre. Ticaret Vekaleti iaşe birliği heyeti, umumi ihtiyaçlar üzerinde evvelce verilen kararlara göre yapılmış o-lan hazırlıkları tetkik etmek üzere, önümüzdeki perşembe günü bir toplantı yapacaktır, lase Müsteşarı B. Şefik Soyer, bu toplantıya riyaset et mek üzere çarşamba günü Ankara-ya avdet edecektir.
İktisadî Haberler:
Sümerbank. Vekâletin tesbit ettiği fiyatlarla müstahsiller ve tacirlerden yapağı satın almağa bağlamıştır. Bunun İçin istihsal mıntaku-larına bir çok eksperler gönderilmiştir. Arada mutavassıt bulunmadığı için müstahsiller bu alış verişten faz la menfaat görecektir.
* Kömür fiyatlarının artması ü-zerine Şirketi Hayriye İle diğer bazı vapur müesseseleri ücret tarifelerine birer miktar zam yapılması için vekalete müracaat etmişlerdir. Bu dilek tetkik edilmektedir.
* Muvakkat bir zaman için tehir edilmiş olan Türk - İsveç ticaret anlaşmasına alt müzakerelere pek yakında tekrar başlanılacağı haber a-lınmıştır.
Beyoğlu Halkevine Talik Edildi
Hastabakıcılık Kursunu Bitiren 97 Bayana Diploma Verildi
Teftişi
Nizamname Vekiller
Heyetinden Cıkı>
işin içinden Çıkamıyorum
JL^öprünün Kadıköy iskele.
" ^sinde duvara asılı vapur tarifesini gözden geçiriyordu. Bu sırada mahir parmaklar cüzdanını çekip götürürken, ucunda bu parmaklan taşıyan kolu sımsıkı yakaladı.
— Utanmıyor musun? Güçlü kuvvetli delikanlısın. Cemiyet senden hizmet beklerken-
— Cemiyete hizmet için evvelâ yaşamak, yasamak için de ber şeyden önce bir takım mücadeleler yapmak lüzumundan haberin yok galiba?
— Şimdi seni yankesici diye polise teslim edersem Adliyeye verecekler, hiç şüphesiz
kûm olacaksın. Yazık _ _
değil mi sana? Şeref, haysiyet.-
— Ne yazık ki her mücadelenin icabında şeref ve heysiyeti de içine alan rizikolarla dolu olduğunu farketmiyorsun.
— Havsalan çok geniş oğlum. Ben dünyada bu senin yap. tığım yapamam.
— Tabiî yapamazsın. Ruhun kımıldamadığı için hiçbir hamle, ye cesaret edemezsin. Ve bu acizden doğan miskinlik içinde bütün insanların kendin gibi donup kalmasını özlersin!
?
Bu sahneyi ve bu muhavereyi evvelki gece rüyamda gördüm ve işittim.
Fakat dün Cumhuriyet'te Nadir Nadi'nin «Ahlâk softalarını okuyunca ağzım açık kaldı.
Doğrusu şimdi tereddütte, yim: Acaba o yazıyı okudum da tesir altında kalarak bu rüyayı uydurdum mu; yoksa Nadir Nadi de ayni rüyayı mı gördü?
İşin içinden çıkamıyorum...
KÖR KADI
Bir Motor Bir Sandalı
Batırdı
Dün Köprünün giriş ve çıkış gözlerinden birinde bir motörle bir san-
ısını
3İX
dal batmıstır.
İdare Komutanı Korgeneral Ali Rıza Artunkal, Parti idare heyeti reisi Reşat Mimaroğlu, İstanbul komutanı, Güihane hastahanesi başhekimi Dr. General Süreyya Hidayet hazır bulunmuştur.
Merasim istiklâl marşıle başlamış ve bunu müteakip General Süreyya Hidayet kürsüye gelerek hasta bakıcılığın dünya üzerindeki ve Türkiyedcki tarihçesini anlatmış ve ilk hasta bakıcılık mek. tebinin Başvekil, miz tarafından açıldığını şükranla hatırlatmıştır.
Süreyya Hidayetin sözlerinden sonra mezun bayanlardan Mual-lâ geldi ve şu hitabede bulundu:
Sayın davetlileri
1 üık tarihini yeniden canlandıran, ve hârika denecek zaferler kazandıran Ulu Önder Atatürk'-den tevarüs ettiğimiz umdeler, den biri de inkılâpçılık olduğu hepimizin malûmudur.
1 ürkün birinci inkılâpçısı Atanın inkılâbı da kadına verilen
hak ve hürriyettir. Kadın hak ve hürriyete sahip olalıdanberi hissesine düşen ödevini sırası geldikçe yapmakta ve yapmağa hazırlanmaktadır.
Türk kadınının kısa devreli
kurslarda gönüllü hasta bakıcı olarak yetiştirilmeleri için bir davet vardı. Bizlerden iş bekleniyordu. Hemen koştuk.
Her lâzimeyi vakit ve zamanında hazırlamasını büen Türk hükümetinin bacındaki Reisicumhurumuz Millî Şer İsmet inönü'ne ve sayın Başvekilimiz Dr. Refik Saydam ile dcr.n görüş ve düşü-nüşlü arkadaşları her zaman olduğu g*bi ileride muhtemel bir harbin icap ettireceği her şeyi düşünüp vaktinde ikmal ettiler. Biz. Icri de kıymetli hocalarımız en
kısa bir zamanda yetiştirdiler. Bugün şerefli huzurunuzda, çalışmamızın kıymetli hatıralarını alarak vatanın beklediği vazifeyi şerefle ifaya hazırlanmış bulunuyoruz. Yaşasın Türkiye ve onu idare edenler.»
İstanbul komutanı lahak Avni Akdağ kısa bir hitabeden sonra gönüllü hasta bakıcılarımızın dip. lomalarını tevzi etmiş. Ve Beyoğlu Halkevi reisi Eikrem Tur da bir nutuk söylemiş ve şiddetle alkışlanmıştır- Spor kolu azaları da jimnastik Balonunda Ritmik hareketler yaptıktan sonra davetliler hazırlanan büfede izaz edilmişlerdir.
çıkarmadan olduğum yerde büzüldüm.
Saatler geçiyor, kilometreler (birbirini takip ediyordu. Uyuşmuş bir halde önümde uzanan yola bakıyordum. Arkada Albay iuu.ii. uyuyordu. Ağzı açık, ba^ı yastıklara dayanmış bir halde idi. Yeşil araba kâh bizi takip ediyor, kâh önümüze geçiyordu. Her halde bizi hiç gözden kaybetmiyordu. Saat birde bir küçük lokantanın önünde durduk. Albay mükemmel yemek yedi, M ak-simle ben biraz soğuk etle kahveden başka bir şey yeylp İçemedik.
FaveU'ln de gelip bizimle yemek yemeğe oturmak İstemesinden üzülmüştüm. Fakat yolun öteki tarafındaki başka bir lokantaya gitmişti.
Bizi pencereden gözetlemiş olarak kl birkaç dakika sonra tekrar peşimizden gelmeğe bağladı.
Saat üçe doğru Lon «Iraya vardık. Yorulmuştum, başım uğulduyordu. Hava da çok sıcaktı. Ağustos ayında Londranın sokakları gölgeslz ve tozlu olur. Burada yağmur da yağmamıştı. Sokakta kadınlar İncecik el
blseierle ve erkekler de şapkasız dolaşıyorlardı. Ter içinde İdim. Albay Jul\ un uykudan uyanmıştı. Etrafına bakarak 1 ,
— Buralara yağmur yağmamış, dedi. Sonra arkamızdan gelen otomobili gördü:
— FaveU'l atlatamadık. Peşimizden gelmiş. Diye söylendi.
Londra sokakları «ok kalabalıktı. Hava da sıkıntılı ve çok sıcaktı. Nere* almak güçtü. Bütün Londrayı baltan bajja katet-tlk. Şehirden çıktığrmız zaman başım daha fazla ağrıyor, gözlerini ateş gibi yanryordu. Maksim de kim bilir ne kadar yorgundu. Rengi sapsarı ve gözlerinin altı simsiyahtı. Fakat in. «esi çıkmıyordu.
Albay Julyan da esniyor ve İçini çekiyordu. '
Bunu sık sık ve gayet gürültülü bir şekil de yapıyordu. Fena halde sinirleniyordum.
Nerede İse arkaya dönüp susmasını rica e-
decektlm.
Biraz nonra esnemedi çeçtl. Cebinden 1>lr büyük hnritu çıkardı ve yollara bakmağa
başladı. Bununla da iktifa etmlyerek yoldaki insanlara bir düzlye:
— Doktor Baker ne tarafta oturuyor? diye soruyordu. Kimse bilmiyordu. Nihayet bir müddet daha yol aldıktan >onru bir kere daha dorduk ve tekrar sordu:
— Doktor Baker'ln evi hangisi? Yoldan «ecen Ur postacı bize evi tarif
etti. Dört (köşesi sarmaşıklarla süslenmiş olan bu evin önünden birkaç kere geçmiştik. Fakat o olduğunu bilmediğimiz İçin bulamamıştık. 1
Maksim otomobili yolun kenarına çekti ben yüzüme biraz pudra sürdüm. Albay memnundu. .
— Nihayet evi bulabildik, diyordu. Fakat saat beş... Tam çay zamanı.. Doktoru rahatsız edeceğiz, ama 11e yapalım.
Maksim bir sigara yaktı. Ses çıkarmryor-du. Albay önündeki haritaya bakarak:
— Hata ettik! Diyordu. Londradan geçmeden şu yoldan gelseydlk daha çabuk varırdık. On İki kilometre kadar fazla ve lüzumsuz yol yapmışız.
Doktor Baker'ln her halde bahçeye pek merakı yok. Bakınız bu dullur hiç budan-n: um- Fakat her halde sakin ve güzel bir köşe...
(Arkası var)
Meriyete tardı
Devlet, vilâyet ve belediyelerce doğrudan doğruya işletilen müessese lerle, memleket müdafaası ile alâkalı iş yerlerinin murakabe ve teftişine dair olan nizamname îcra Vekilleri Heyetince kabul olunduktan sonra yüksek tasdike ihtiran eylemiş ve evvelki günden itibaren meriyete girmiştir.
İş kanununa tevfikan iktisat Vekilliğince hazırlanmış bulunan nizamnameye göre, iş kanunu şümulüne giren resmi iş yerlerinden doğrudan doğruya Milli Müdafaa Vekili tarafından tayin olunacak müfettişler vasıtasilo yapılacaktır. Diğerlerinin teftişi ve murakabeleri ise iktisat Vekâletinin merkez ve vilAyct-lerdekl salahiyetli rftemurları tarafından yapılacaktır.
Hususi şahıslara ait olup ta iş kanununun tatbikile muvazzaf mahalli makamlarca esasen kanunun şümulü dahilinde tasnif edilmiş bulunan her türlü fabrika ve imalâthanelerle sair iş yerlerinden, içlerinden memleket emniyet ve müdafaası ile ilgili maddeler yapılmakta olanlar dahi, iktisat Vekâleti teşkilâtmca teftiş e-dileceklerdır- Türkiyede harp silâh ve mühimmatı yapan hususi sanayi müesseselerinin kontrolü hakkındaki nizamname hükümleri mahfuz bulunmaktadır.
Askeri iş yerlerinin teftişi İçin Milli Müdafaa Vekilliğince tayin o-lunacak müfettişlerin tahsil ve tecrübeler! itibarile iş mevzuatı hüküm lerlnl takip ve temin edebilecek ehliyet ve kabiliyeti haiz olmaları şarttır.
Doğrudan doğruya Milli Müdafaa Vekâletine bağlı askeri iş yerlerinden maada devlet, vilâyet ve belediyeler tarafından işletilen bütün ış yerleri için her birinin idaresi ba-şındu bulunan liş veren vekUi) vasfını haiz kimseler tarafından o iş yerinin bulunduğu mmtakada iş kanunu tatbikatile muvazzaf mahalli makamlara usulüne uygun birer i? beyannamesi verilecektir.
If yerlerinde yapılacak teftişler, ancak iş yerlerinin faaliyette bulunduğu zamanlarda icra edilecek ve teftişe esas olacak evrak, defter, dosya ve saire bulundukları yerde tetkik olunacaktır.
Müfettişler, teftiş ettikleri her han gl resmi bir iş yerinde mevzuata muhalif bir vaziyet tesbit ettikleri tukdırde. keyfiyeti iş yerinin teftiş yerine yazacak, ayrıca o iş yerinin bulunduğu mmtakada iş kanunu tat-bıkatmı temin ile muvazzaf toşkilâ-tın en büyük memuru tarafından iş | veren vekili sıfatını haiz olan zata
ralı Kıvılcım ismindeki Hamza Kıvılcıma ait motor köprünün çıkış gö zünden çıkarken önünde giden yağ iskelesine kayıtlı 3025 numaralı sandala çarpmıştır.
Çarpma neticesinde sandal batmış, sandalcı Abdullah kurtarılmıştır. Suçlu hakkında tahkikat yapılmaktadır. H
Şişlide Yangın Başlangıcı
Dün saat 21.30 da Şişli, Halâskâı Gazi caddesi 176 numaralı Artinin evi önünde duran odunlar ateş almış ise de yetişenler tarafından söndürülmüştür.
Elini Makineye Kaptırmış ve Parmakları Kesilmiş
Galatada Rıhtım caddesinde Şevke te ait 23 numaralı tapa fabrikasında çalışan Nuri, elini makineye kaptırmış ve parmakları tamamen kesilmiştir. Kadri, derhal Beyoğlu has-tahanesine kaldırılarak tedavi altına alınmıştır.
TAKVI9 A
• S8 NİSAN 911
T AZ ART E Si
AY: 4 . GÜN : 118 - Kasım: İTİ
RUMİ: 1357 — NİSAN 15
HİCRİ: 1360 — Rebiülevvel: 30
VAKİT ZEVALİ EZANİ
GÜNEŞ: 6,03 10,00
ÖĞLE: 13,12 5,10
İKİNDİ: 17,02 9.00
AKŞAM: 20.02 12,00
YATSI: 21,43 1.42
İMSAK: 4.00 . _ 8.07
bunun iblalu için neler yapılmak lâzım geldiği yazı ile bildirilecektir.
iş yeri âmiri, kendisine vâki olan bu tebliğlerin icabrnı en kısa zamanda yerine getirecek ve neticeden ayni zamanda ayni makamı yazı ile haberdar etmekle mükellef tutulacaktır.
Doğrudan doğruya Milli Müdafaa Vekâletine bağlı is yerlerinde, mevzuata muhalif görülen vaziyetlerin ISİahl İQ|n alınması lâzım gelen tedbirler, askeri müfettişler tarafından verilecek rapor üzerine, bu vekalete ilgili lŞ yerinin bağlı bulunduğu müs tesarlık makamından o yerinin û-mirine tebliğ olunacaktır. İs yeri û-miri de bu tedbiri an kısa zamanda yerine gotirerek neticeden usulü dai-resifıd ayni makamı yan llo haber* dar edecektir.
Harp Vaziyeti
Serbest Kürsü;
YAZAN:
İhsan BORAN
(Emekli Kurmay Subay)
Habeşistanda;
İtalyanlara karşı harekat yapan cenup Afrlkası kuvvetleri Desi-ye'nln dış müdafaa hatlarına varmışlar ve burada italyanlarla tekrar muharebeye tutuşmuşlardır. Desiye, şimali Habeşistanda italyanların M>n mukavemet merkezidir.
Anlaşıldığına göre İtalyanları takip eden ve temizleme hareketi yapan kuvvetler, cenup A in kası kıtalarıdır. İngilizler, tekmil kuvvetlerini Liby^ya gctlrmrye muvaffak olmuşlardır. Bu hususta no kadar doğru hareket ettiklerini yakında Llbyada bağlıyacak bil yük muharebe gösterecektir.
Lfbyada:
Alman - İtalyan kıtaları tekrar Tobruk'a hücum etmişlerdir. Bu şiddetli hücum da kale müdafileri tarafından püskürtülmüş, hasma zayiat verdirilmiştir. NÜ ordusu kumandanlığı, artık bir tek cephe ile meşgul olacak vaziyet İçinde bulunuyor; tekmil kuvvetlerini Marsa Matrah mıntakasında toplamak için icap eden şartlar mevcuttur. Balkanlardaki harp ve Doğu Afrikadaki harekât son safhalarına girmiştir. Artık Libya cephesinde tekmil kuvvetlerinden istifade ederek büyük bir harekete girişebilir. Zaman geçtikçe, yaz mevsiminin yaklaşması ve Alman-İtalyan ordusunun takviye edilmeni ihtimali dolafyıslle Nü ordusunun seri bir netice alması lâzımdır.
Yunanistanda:
Taarruza devam eden Alman kıtaları İngiliz - Yunan avcılarını geri atmış ve Teb nehrini cenuba geçmiştir. Alman kıtaları,
A ı in:«vı bir an evvel işgal etmek m aks adile ileri harekete devam edecekler ve süratle Mora adasına geçmlye ve İngiliz - Yunan kuvvetlerinin irkâp ve nakline mâni olmağa çalışacaklardır.* Bu maksatla Alman krtalarmın İstihkâm müfrezelerile Navpakos, Ll-vadya mevkilerlnden Korent körfezini asmak ve Moraya ayak basmak İnternetleri çok muhtemeldir. 4tra Uortul Uiuıa.iı artçıların mukavemeti İçin mükemmel bir noktadır. Bu mukavemet karşısında Almanlar zaman kaybedeceklerdir. Bu itibarla Korent körfezinde muhtelif istikametlerden Moraya geçmek teşebbüsünde bulunacaklardır. Kanal boyundaki mukavemeti yanlardan kırmak için haşka çare yoktur.
Mora adaM şarkında ve cenubunda kalan Yunan adalarının mü dafaavı mühimdir. Bu adalar, hücum bollan ve hava kuvvetleri I-çln üs olmağa müsaittirler, Bu adaların Semendre, Taşoz, Limni ve Midilli adalar/ gibi feda edilmesi, ingiltere hesabına büyük bir hata olur. O adalar elde bulundukça» ltalyaya ait Onikl adanın deniz muvasalasını ingiliz «donanması dalma kontrol altında bulundurabilir. Bu tarzda bir hâkimiyet, Almanvanın Ege denizindeki emelleri irin de epeyce bir mâni teşkil eder.
Ega Denizinde:
Ege denizinde Alman kara kıtaları Semendre, Tsjşoz, Llranl ve Midilli adalarını İşgal ettiler. Sakızın da işRal edilmesi muhtemeldir. Bu takdirde Almanya, Onikl ada ile İrtibat tesis ederek Ro-dos-ı kadar uzanmağa Lmkân bulacak gibidir. Almanları adaları
bjRalc sevkeden sebepler askeri de ğil, -ı asi gayelerdir. İngilizleri bu husıuıta endişeye dÜHÜrmiyen sebeplere gelince, bunlar da siyasi düşüncelerdir, iler faalde Londra yolunun Ege denizinden ve adalardan Keç*r»<5dlğlni herke* bilir.
Akdenîzde:
Almanyanın şarki Akdenizdekl
vasiyeti, garbı Akdenizdeki vazl-
yetüıe nazaran daha ly| haJe gel-mistir. Küçük A»yaya dokunmadığı takdirde Almanya, şarki Akdeniz havzasında karşısında yal-nız Inglltereyl ve domlnyoları bu-laeaktır. Garbi Akdenîzde İspanya, Fransa, Portekiz'in vaziyetleri henüz meçhuldür. İngiltere Libya meselesini süratle hallettiği takdirde, Cebelitank'ın müdafaamı İÇIQ Akdenizdekl kara, hava vo deniz kııvvetlerlle serbest kalacak-*rr. Almanların, Inglltereyl zayıflatmak, kuvvetlerini dağıtmak I-eln, orduinrının çokluğundan İstifade ederek hem Süveyş ve hem de Cebelitarık ^İkametlerinde /iarhe devam etmeleri çok muhtemeldir.
" Türk Azmine İmanım Var
Rehberlerimizin Reyindeki Tam
HADİSELERİN EDEBİYATI
SİYASİ İCMAL
isabete
11
—1
Bundan Ötesini Düşünmek Bana Düşmez, Rehberlere Düşer
Ben yaşlı ve emekli bir mülkiye memuruyum, ginir harbine karşı en büyük mukavemet silahını Türk milletinin icat ettiğine dair, bir, iki gün evvelki nüshanızda b r Amerikalının bazı sözleri çıkmıştı. Bunları büyük bir zevkle okudum.
Kim ne derse desin, insanlar buhranlı zamanlarda yal-nz akılla hareket etmezler. Hissin ve imanın mühim bir yeri vardır.
Ben bunu kendi nefsimde tecrübe ettim. İman tesellisi hayatımı o kadar besliyor ve bana o kadar rahatlık ve haz verivor ki, bundan başka vatandaşların da istifade etmesini gönlüm istiyor.
Gazeteleri ve radyoyu günü gününe, saati saatine ta-kip ederek havadis alıyorum. Fakat hâdiselerin geçici cilvelerine karşı gözüm ve kulaklarım tıkalıdır. Filân yer de bugün şu olmuş, bu olmuş diye netice hakkındaki imanım sarsılmaz. Ferah verici dualarla gönlümü hoş tutarım. Ruhan Türk azmine ve rehberlerimizin rey ve kararlarındaki isabete bir defa
iman getirmiş bulunuyorum. Bundan ötesini düşünmek bana düşmez, rehberlere düşer. Çünkü ben hüküm ver-miye kalkışırsam yarım malûmatla vereceğim. Onların ellerine geçen malûmat ta, görüş ve tecrübeleri de, cesaretleri def icabına göre ihtiyat ve itidalleri de benden fazladır. Etrafımda bozguncu ruhlu, dar görüşlü adamlar görürsem onlara bu hakikatleri telkin etmeği vazife edin miş bulunuyorum. Bu suretle vatanî vazifemi de yapmış olmak tesellisi ile rahatlık duyuyorum.
Hayat âleminin, benim gibi kemal yaşına kelmiş sâbir emeklileri için hayatta haz bulmanın yolu bir taraftan millî ve dinî mânasile sağlam bir imana demir atmak, diğer taraftan dünyanın yalnız dar ve kasvetli taraflarını gö ren zavallılara bövle bir imanın ferahlığını telkin etmektir. Bu iman asıl sisli günler içindir. Başı sıkılan her insana kuvvet ve metanet ve-
Dü
un
e
Bugün Arasın
rır.
Hayat âleminin bir erYıeklisi
Yaşamakta olduğumuz tarihi devrin kötülüğünden, zorluğundan, fecaatinden el'aman diyenlerin ve geçmiş zamana hasret çekenlerin sayısı gittikçe ço ğalmaktadır. Bir gün, her cins ve mezhebe mensup kimselerden müteşekkil bir mecliste, gene bu yolda dertler dökülüp bir takım hazin hasbihaller yapılır-ken bir Avrupalı - hem de Çark devletlerinden birinin tabaası -kendini tutamadı; boşandı:
— Hakkınız var, hakkınız var; diye bağırmağa başladı. Ben ki dünyanın büsbütün bulanmadan durulamıyacağına ka ni olanlardanım. Nihayet, benim tahammül kabım da taşıyor. Evet, yaşamanın artık ne tadı, ne tuzu kaldı. Hayata artık hiç bir değer veremiyorum. Cihanın bir ücra köşesi yok mu ki, oraya çekilsem de artık hiç bir şey duymasam, hiç bir şey görmesem...
Bu, altmışını geçmiş bir a-damdı ve belli ki, yüreği on dokuzuncu asrın son otuz yılının hasretiyle yanıyordu. Avruvpa-nm altın devri, bu otuz yıla, yirminci asrın ilk on "beş senesini de katmak lâzım gelir. O vakitler, hayat, gerçekten, ne rahat, ne kolay, ne kadar umut,
Adliye Koridorlarında:
an mı
uza
kmı?
Kızı Sevgilisinin Elinden Almak İçin Kurduğu
Tuzak Kendisini Mahkûm Ettirdi
Dar omuzları arasına sıkışmış biryantinli başını önüne eğmiş, yanındaki ihtiyar adama anlatı-
yo ılı
— Bunda ne var üzülecek. Ş3mdi âdet oldu artık, boşta bir şey gördün mü, orada mı bırakacaksın?... Elbette Allah verdi diye alıp gideceksin. Hem bu hırsızlrk değil ki...
— Sen okumuş bir adamsın. Ne diye sakak ortasında gördüğün mala sahip çıkarsın. İşte adama böyle iş ederler.
— Peki bey baba., ne bileyim bana böyle iş edeceklerini. Sokakta bulduk diye cüzdana yapıştık. Bir dc nc görelim polıa pekimizde.
?
Mahkeme salonuna girilmişti. Suçlu mevkiinde biraz evvel ihtiyar adamla konuşan biryantinli başı dar omuzları arasına sıkışmış genç oturmuş, onun yanında da gözleri velfecri okuyan kırk yaşlarında kadar bir adam davacı olarak yer almıştı.
Suçlu diye getirilen genç bundan 1>ir müddet evvel Beyoğlun-da bir sokaktan geçerken davacının cüzdanını çarpmış olduğundan vc davacının şikâyeti üzerine suçlunun üzerinde bu cüzdan bu. lunduğundan kendisinin suçu zabıt varakası ve şahitlerle sabit görülerek mahkemeye sevkedil-miş.
Hâkim suçluya dönerek:
— Bak senin için ne diyorlaT. Sen bu adamın yoldan geçerken çantasını çalmışsın. Zabıta memurları çantayı senin üzerinde bulmuşlar. Nc dersin? Anlat bakalım.
— Efendim, ben o gün caddeden geçiyordum. Kimsecikler yoktu. Bir de baktım ki yaya kal-dırrmın üzerinde bir çanta var, aldım cebime koydum. İçi dolu çantayı sokakta bırakacak değildim ya... Ben çalmadım. Yerde buldum.
Hâkim davacıya sordu:
— Bale., ben çalmadım diyor. Yolda bulduğunu söylüyor.
— Ben o sokaktan geçerken bu da karşıdan geliyordu. Bana çarptı geçti. Köşedeki tütüncüden sigara alacaktım, bir de baktım ki çanta yok. Derhal polise söyledim. Bunun peşinden pittık.
Üzerini araymca çanta meydana çrktı.
Hâkim:
— Kızım, ba'k bu suçluyu tanır mısın?
— Tanırım, efendim..
— Davacıyı?
— Tanırım.
— Kızım bak... Bu genç (Ma. saibaikı halim) temizdir, ben dü' rüst adamı/n, böyle işlerle ilişi-
ğim yoktur, diyor. Seni dc şahit gösteriyor.
Genç kadrn (Masabakt hali)
•ı....<U,.ı Jl-MıÛ.u, bul!' bvil ba'u»l,
Hâkim izah etti:
— Yani esiki hali, dedi. Bildiğini doğru söyleyeceğine namu. sun, şerefin üzerine yemin eder misin ?
— Yemin ederim.
— Ne biliyorsun, söyle?..
— Hâkim bey, dedi, bu gencin eski hali ikinci derecede kalır, asıl size vakayı anlatayım.
— Vaka sırasında sen orada mı idin? diye sordu.
— Hayır amma., (biraz du-raladı) böyle bir şey olacağını biliyordum.
— Haydi söyle bakalım nereden biliyordun?
— Efendim (kız eliyle davacıyı göstererek) bu adam benim peşimde dolaşır. (Suçluyu göstererek) benim bu çocukla konuşmamı iatemez ve beni her gördü, ğü yerde, peşime takılır.
Bundan bir kaç gün evvel bir arkadaşım ile gidiyorduk, tekrar yanıma geldi «sabana bak, ya benimle evlenirsin ve yahut senin sevgiline öyle bir iş yaparım ki şaşarsın dedi. Ben yine reddettim. Bu adam hiddetle yanımdan ayrıldı.
Genç kız devam etti:
— Bir gün sonra bu tekrar yanıma geldik senden katî cevap
is-tiyorum» dedi. Ben yine redde, dince:
—- öyle ise yarın sevgilini ka-
idk'oîda görürsen rjarı<± geüp kuı-
tar diye yalvarma dedi. Bay hâkim bu ada>m çantayı mahsus yere koymuştur. Bu çocuğun suçu yoktur.
Mahkemenin havası değişmişti. Suçlu mevkiinde oturan çocuğun gözleri yerinden oynamıştı.
Hâkim davacıya:
— Bak ne diyor. dedi. Davacı reddetti.
Hâkim yenûalen kıza dönerek:
— Kızım bu adam senin söylediğine yalandır, diyor ne dersin? diye aordu.
— İki defada da cahillerim var, onlardan sorun.
Bu sırada davacı yerinden kalkarak:
Evet efendim doğrudur amma bunu kızı korkutmak için söyledim. Fakat bu işi mahsus yapmadım, diye ikrar etti.
* •
Bir kaç gün sonra delikanlı davacı frnevkiinde, davacı kır saçlı adam suçlu mev'kiindc oturuyorlardı.
Muhakeme, sevdiği kadını elde etim ek için hile yoluna giderek, iftira eden suçluyu mahkûm ettiği anda genç kızla, biryantinli başı dar omuzları Hrasına sıkışmış delikanlı mirtebessim birbirlerine bakıştılar.
Yazan:
YaScup Kadri Karaosmanoğlu
zevk ve hülya ile doluydu. Ticaret yollan nc kadar emin, kazanç kaynakları ne kadar bol, ve istihsal temposu ne kadar ahenktardı. Şimdi, her biri, birer ölüm ve işkence âleti haline girmiş olan nice fennî keşiflerin,.o devirde, henüz gönül eğlendirici, merak verici birer oyuncaktan farkı yoktu ve gene şimdi her biri birer korkunç realite vahametini almış bulunan bütün sosiyal meseleler, o-devirde, henüz, ocak başında okunan kitapların içinde birer güzel cümle, birer acaip paradoks, birer metafizik nazariye hududunu aşmamışlardı.
Bundan başka, gene otuz kırk yıl evvel, ilk dümenli balonların afal afal uçuşlarını veya Eyfel kulesinin ikinci katından yapılan paraşüt tecrübelerini de hatırlıyoruz. Bunlar, halk için, ne çocukça gülüp eğlenişlerin ve ne kadar hoş seyranların mevzuunu teşkil ederdi. Yine pek iyi hatırlarız ki, Avru-panın -belli başlı büyük şehirlerinde, politika mültecisi sıfatını taşır kadınlı erkekli, birtakım ma6um bakışlı gençler veya bir takım nurani çehreli ihtiyarlar vardı ki, bize, kâh mütevazi bir kahvehane köşesinde, kâh ücra bir mahalle evinin tavan arasında mazlumlara adalet, mahrumlara saadet vaadeden prensiplerle geri, madun ve perişan insan cemiyetlerine nizam, terakki ve asayiş getirecek sistemleri tâ can evimize işliyen bir sesle bize telkin c-dip dururlardı.
Şimdi, kendi kendimize soruyoruz: Bu masum insan örnekleriyle o zararsız halk oyuncakları ne oldular? Nerededirler? Heyhat, bunların geçirdiği istihaleler artık hiç kimse için bir
sır değildir. Bunlar, on dokuzuncu asrın en korkunç rauhay yeleli melodram muharrirlerinin bile tahayyül cdemiyeceği kadar dehşet verici birer cehennemin hizmetine girdiler. Şimdi, her biri, alevleri hiç sön-miyen bir ateşgedenin başında bir alay zebanilerdir. Ve o zararsız oyuncaklar göklerin ezelî sükûnetini parçalıyan sayhalarla saadet, medeniyet, aşk ve insanlık yuvası şehirler, kasabalar, vc köyler üzerine yüzlerce, binlerce kiloluk yangın gülleleri yumurtlayan uğul uğul ejderhalardır.
Eşya ve insanın bu şeytanî istihalelerini, biz, kâbuslarımızda bir korkulu rüya halinde görmeğe alıştığımız şeyler sırasına bile sokmağa muktedir değiliz-dir. Evet, bütün bunların hepsi doğrudur. Lâkin, bütün bunlara rağmen, altmışını geçmiş o ihtiyar adam gibi on dokuzuncu asrın son otuz yılının hasre-
tine gömülüp kaimıyahm. Zira, maziye hasret halın ıstıraplarına karşı bir deva değildir. Mafsalları romatizmaaan boğum boğum olmuş piri - fâni her kımıldanışında Dır feryat basar ve meıul melul etrafına bakıp «Ah, kırk yıl evvel nc kadar çevik, ne kadar zinde i-dim.» der. Bu zavallının kırk yıl evveline dönmesi ne kadar mümkün değilse geçmiş, tarihe karışmış bir hayat nizamına, bir eski yaşayış ve görüş tarzına dönmemizin de o kauar im kânı yoktur.
Kaldı ki, on dokuzuncu asrın «son otuz yılı» dediğimiz devir bütün feranlığına, rahatlığına rağmen bize Dır ideal hayat örneği vermekten epeyce uzaktır. Çok defa, bizi aldatan tahayyüllerimizi bir yana bırakıp da hatıralarımızı tenkıytli bir imtihandan geçirecek olursak hemen anlarız ki, o devir, rahat ve ferah olduğu derecede yavandı da. Bir köpek yavrusu bir arabanın altında ezildi diye sinir buhranlarına uğrayan geçkin kızlar; bir köylüyü, hayvanına fazla yük taşıttığı için mahkemeye sürükleyen hoppa adalet amatörleri; ve nihayet, Gustave Flaubert'in me.ş hur «Homais» si o devrin duyuş ve düşünüş kıymetinin en sadık ölçüleri değil midir? Sosyal tipin en egoisti, en tenbeli, en cüretsizi olan < orta halli a-dam» in. milletlerin destan! mukadderatına hâkim olduğu ve bizi ikisi ortası bir hayatın renksiz, heyecansız, hareketsiz ve sıkıntılı çemberi içine aldığı devir gene o devir değil miydi ? Eri çok revaçta olan edebiyatın en mutad mevzularını bitmez tükenmez zina hikâyeleri teşkil etmiyor muydu? Felsefede inkâr ve «dulocation» dan, tıp
t* palyatiften, siyasette sonu gelmiyen bir muvazaa im başka ne görüyorduk? Muvazaa... Evet, o devirde her şey bir muvazaadan ibaretti: Fertlerin kollektivite, ailenin cemiyetle rabıtası; ve milletler arası münasebetleri hep pamuk ipliğine bağlı birer muvazaadan ibaretti. Onun için, bu, sahte, bu, düzme, bu, iğreti; bu, yapmacıklı; bu, temeli olmıyan, derinliği olmıyan kolayca mesut bir hayat tarzı idi.
Şimdi, misli görülmemiş bu beşerî facianın alevinde bütün
hakiykatler meydana çıkmış, bü tün maskeler düşmüştür. Artık, hayat bir sahne oyunu olmaktan çıktı. Artık, asıl hayata a tılıyoruz.*Bu, merhametsiz, çetin bir şeydir. Fakat, toprak, kan vc insan teri kokuyor. Demek ki, Âdem oğlu kendi unsurları içindedir. Geçmiş zamana hasret çekeceğimiz yerde bu
müthiş «ve haileli ânın acı usaresinden cismimiz ve ruhumuz için lâzım gelen kudret verici eksiri çıkarmasını bilelim.
Yakup Kadri ( «KARAOSMANOGLU
Midillinin İşgali Ve İngilizler
Yazan: M. H. ZAL
oğaza ve sahillerimize yakın adaların birer birer
Almanlar tarafından işgali memleketimizde çok tabiî olarak alâka uyandırdı. Herkesin aklına $u sual geliyor: «ingiliz deniz hâkimiyeti nerede?»
Söylendiğine göre adalar kıs. men ticaret vapurlarının, kısmen de tayyarelerin yardııruyle alınmıştır. Ticaret gemilerinin Akdenize açıldığı iptidadan malûm olduğuna gore İngilizler ne. den bunların yolunu bekleme, misler ve Adalar denizi sahillerinden asker ve harp malzemesi alarak adalara taşımalarına mey dan bırakmışlarda*?
Bu sual karşısında hatıra ilk gelecek cevap şudur: ingiliz do. nanmasınm ve hava kuvvetlerinin bu sırada iki mühim vazifesi vardır. Birincisi düşman için Libya muvasala yolunu kesmek, Akdenizdekl tngiliz sevkiyatım himaye etmek, Trablus ve Lib-yadaki düşman mevzilerini denizden dövmek...
ikincisi de Yunanistanda yapılması lüzumİM bîr hale gelen yeni Dunkerk manevrasını himaye etmek ve şimali Afrika için mümkün olduğu kadar çok adam ve malzeme kurtarmak...
Böyle iki esaslı gayesi olan İngiliz deniz ve hava kuvvetlerinin başka maksatlar için şimdilik kuvvet dağıtmaması ve ancak iki vazifeyi tamamladıktan sonra Adalar denizindeki temizlik işine bakması hatıra gelebilir bir düşüncedir.
Bu düşünce yerinde mi? ingi. üz deniz ve hava kuvvetlen Sü. veyişle Boğazlar arasındaki deniz muvasaiasile alâkası olan bu işe daha fazla ehemmiyet verip diğer işler arasında bunu da ba. şaramaz mıydı?
Karşıdan karşıya bu suale ce. vap bulmak güçtür. Mevcut kuvvet ve imkân vaziyetine göre bu işin çaresiz olmasına da ihtimal var, İngilizlerin daima kerametle hareket etmekte bir iddiaları bulunmadığına göre işin içinde hatâ ve ihmal de bulunabilir...
Nitekim: «İngilizler Balkanlarda hava kuvvetleri bulundururken neden Rumen petrol ku. yularını imha etmeğe teşebbüs etmediler» suali de dillerde dolaşan, fakat karşıdan karşıya cevabını bulmağa ihtimal olmıyan bir sualdir.
Her halde İngilizlerin ihmali, ne hüküm verecek yerde mevcut imkânlara göre âzami derecede uğraştıklarına inanmak ve
kredi açmak daha ur. Bir mücadelenin esas istikameti ve neticesi hakkında; geçici hâdiselere bataı jk vakitsiz hükümler vermek daima ha.
t âh olur.
BAKİRKÖY KARTALTEPEDE
YANGİN
Ba*kırköy Kartaltepe caddesin, de 53 numaralı ahşap evin ikinci katında bir yanan sigara unutulduğundan yangın çıkmıştır.
Hâdise derhal zabıtaya ve it-faiyeye haber verilmiş, gelen itfaiye yangının genişlemesine mey. dan vermeden yangını söndür-rriü?tür.
— Biraz daha sabredin Kezban Hanrm, göreceksiniz k[ sizi fazla yormryacagrm.
— Ah, gözlerinizde dünkü parlaklığı ve neşeyi bulamıyorum; bugün onların rengi değişmiş, bir şeye mi sıkıldınız?
— Çok acaip bir yüzünüz var Kezban Hanrm, her saniye manası değişiyor. Bakınız bugrün kaşlarınızda ve dudaklarınızda çapkın kıvrımlar var. Beni şaşırtıyorsunuz.
Ateşli ressamın vakit vakit söylediği buna benzer sözler genç kızı kah güldürüyor, kâh sıkryordu. Keşke resmimi yaptırmağa razı olmasaydım!
Fakat karşı karşrya geçen bu saatler res-
samla modeli arasında bir dostluk örmeğe başlamıştı. Faruk güzelliğe, san'ate âşıktı. Kczbanda hem maddi hem manevî güzelliği buluyordu. Ketfbana gelince, mektep arkadaşlarının haricinde, hayatında kendi yaşi-le mütenasip bir dost bulamamıştı. Eve gelen vc daha ziyade Vicdanın ahbapları o-lan gençler onda, îstanbula ilk geldiği günleri hatırlatan bir çekingenlik, bir huysuzluk yaratıyor, onlarla serbe«t vo tabiî gö-rüşemiyordu.
— Acaba bcntmlo yine alay İDİ ederler? Acaba fikirlerimi serbestçe söylersem gülerler m1?
İşte bu tereddüt vo endişe onu evde daima müteyakkız bulunmağa merbur ediyordu, Yegâne samimi dostu Fâzilc Hanımdı. Onunla tam mânâsile serbest oluyordu. Ancak, aralarında yaş bakımından öylo geniş
EDEBİ roman
TEFRİKA NO. 28
KEZBAN
N Yazan: Muazzez Tahsin BERKAND
bir uzaklık vardı kl...
Faruk, sanat heyecanı haricinde, durgun, içli vo haasaö bir gençti. Kezbanın kendisine söylediği az kelimeden çok mânâlar çı-karryor, onun hayattaki vaziyetini tumaml-lo anlıyordu. Bu sebepton, Kezban onunla konuşurken tabllleştigfnf, kendi şahsiyetini olduğu gibi gösterdiğini hissediyor ve bundan, o güne kadar tatmadığı hakiki bir zevk duyuyordu. Faruk keı>disilc meşgul o-hıyor, sözlerini dikkatle dinliyor, onunla fikir teati ediyor, onun hislerini, düşüncelerini öğrenmek istiyordu. Bu, ekseriyeti kendisini küçük gören vo camiaları haricinde bırakmak istlyen insanlar içinde, rahat nefes aldıracak kadar dinlendirici bir duygu
idt.
Faruk da bunu anladığı için genç kıza her gün biraz daha yaklaşmaktan memnun oluyordu. Bu sevinç gitgide bir saadet havasına hüründü, sanatkârı tatlı bir bur* gu gibi sardı, onu himaye etmek, onu me-sut görmek İhtiyacı yavaş yavaş ömrünün bir gayesi gibi varlığında yer aldı.
Kezban vakit vakit gelen vo bir buhrana
pek benziyen taşkın neşeli saatlcrdcjı sonra birdenbire durgunlosıyor, yüzüne, göz-lorine bir yeis çoküyordu. Sanki alnının altında daima uzaklarr ariyan bir düşünce gizil idi. Genç adam onun yüzünün hakikî mânâsını kavrayabilmek İçin büyük bir maharet sarfederek onu konuşturuyor, onu ken dişinden bahsetmeğe mecbur kalacağı mevzulara yakınlaştırmak için büyük bir gayretle uğraşıyordu.
İki genç, bazı (günler, saatlerin geçtiğini unutacak kadar ahbapça konuşuyorlardı. O zaman ressamın fırçasını elinden 'bıraktığı ve modelile doğrudan doğruya meşgul olmaktan zevk duyduğu anlaşılryordu. Fakat böyle günler pek uzdı; çünkü devamlı surette yalnız kaldıkları zamanlar her gün daha nadir oluyordu.
Evvolâ, bilinmez nasıl bir kuşku ilo, Nl-gâr Hanım iki genci yalnız bırakmamak hevesine düşmüştü. Faruk geldikten bir müddet'sonra, bahçenin çakıl taşları üzerinde onun bastonunun sesi duyuluyordu: Tok.. Tok . Tok....
İhtiyar kadın bir hasır koltuğa yerleşi-
yor, sözde bir dikiş veya örgü ile meşgul oluyormuş görünerek onları tarassut ediyordu. O zamanlar Faruk Kezbanın elbiselerini veya dekoru resmetmeği tercih ediyor, genç kızın yüzünün mânâsını ka-vrıya-mryordu.
Birkaç gün arka arkaya tarassut mevkiinde kaldıktan sonra Nigar Hanrm yorulmuş veya bıkmış olacak ki bu sevdadan vazgeçti. Esasen gençlerin uzun zaman yulnız kulmudıklarını da anlamıştı. Ferit her gün mutlaka ressamla modelini görmeye geliyordu. Bunu sanat aşkilo bir esere karşı duyduğu alâkadan dolayı yaptığına herkesi inandırıyordu. Gayet ciddi ve yalnız eserin ne kadar ilerlediğini görmek istlyen bir hali vardı. Mamafih Faruk'a bir dost muamelesi ediyor, onun sanatkârlığına karşı duyduğu hayranlığı, hattâ biraz mübalâğa ile ihsas ediyordu. Kezbana da bir arkadaş grbi gülümsüyor, onunla konuşmağa çalışıyor, onun uzak tavırlarını çekrngonliğrine vererek onunla şakalaşryor-
Hattâ bü- gün Farukla Kezbanın işi bırakıp dinlendikleri bir saate rastlamış, onların mükâlemolerine karışmış, onlara hikâyeler anlatmıştı.
Nilüferle Vicdan Feridin resme karşı gösterdiği bu alâka İlo alay ediyorlardı.
— Doktor Bey mesleğini bıraktı, yakında eline bir palet ve bir fırça alacak...
(Arkası var)
60
- VATAN
28 . 4 - 94T
KlK
Yazan: Zeki TUNAY
Fıkrete, burnunun sivriliğinden kinaye olarak «Kik» diyorlardı. Arkadaşları, kendisinden bahsederken . tabii yüzüne karsı değil - hep bu asimle anıyorlardı: Kiki...
Fikret, hali ve vakti yerinde
bir delikanlı idi. Bir aileyi müreffeh yaşatabilecek serveti vardı. Fakat, bahtsızdı. Bütün felâketine, bahtsızlığına sebep de burnu idi.
Evlenme çağı gelmişti. Bunu candan ve gönülden arzu ediyor, du. Lâkin arzusunu hiç bir kıza. İcadına açamıyor, açacak cesaret bulamıyordu. Sabahları, saçlarını taramak, kravatını düzeltmek i-çin aynanın önüne geçti mi. kocaman burnunu görüyor, cesareti
kırılıyordu.
Yirmi dört yaşında olduğu halde henüz bir krzla kur yapıma, mı?tı. Bir sevgilisi, bir metresi de yoktu. Birkaç kereler buna teşebbüs etti. Her defasında hayal inkisarına uğradı. Beğendiği, hoşlandığı, kalbinin acıklı hissiyatını söylemek istediği kızlar, daha «eevda» kelimesinin ilk harfini telâffuz etmeden burnuna gülmüşler, kaçmışlardı. Artık ümidi kesilmişti.
Fikjct, çirkin olmakla beraber güzel kızlardan horlanıyordu. Doğruyu söylemek lâzım gelirse, muvaffaıkiyetsizliğine başlıca sebep kendisi idi. Çok cesaretsizdi Ekser güzel kadınların kocalarının çirkin olduğunu dûşüneoni-yordu. Biraz cüret, biraz cesaret göstermiş olsaydı, şüphesiz muradına erecekti. Halbuki çok, hem de pek çok, lüzumundan faz la sıkılgan ve utangaçtı. Hile nedir, Mmryordu.
?
Bir gün. vazifesine gidiyordu. Birdenbire amine, güzel bir kız çıktı. Kül rengi saten bir şapka, ayni renkte bir tayyör» ince ve parlak çoraplar, lustrin iskarpinler, ondüle saçlar. Sonra sevimli bir çehre...
Fikretbı yüreği çarpmağa başlamıştı. Bu sırada geçenlerden bi. ri dönd\j, genç kıza baktı. Kendi toendine mırıldandı:
— Cidden güzel kız!.. Fakat, topal olmasaydı...
Fikret, dikkat etti Hakikaten senç kız topallıyordu. Hem dc dikkati çekecek derecede...
Fikret, bütün cesaretini topladı. Madem ki bu krz topaldı. Her halde kendi kusurunu hoş görecek, kocaman burnu ile alay et-miyecekti.
Tünele yaklaşınca önüne geçti. Şapkasını çıkardı, selâmladı. Genç krz, hafif bir gülüşle mu-
kabele etti. Galataya ininceye ka dar bir iki kelime teati ettiler.
O gün Fıkreti neşeli gören arkadaşları hayretle birbirlerine bakıyorlardı.
Ertesi gün yine tesadüf ettiler, konuştular. Bu sefer tünele binmediler, yandaki sokaktan Bankalar caddesine indiler. Birbirlerine hayatlarını anlattılar. İkisi de yetnrudi Hayatlarını birleştirmeğe mâni olacak kimseleri yok. tu. Karar verdiler: Evlenccek-
ler...
Bir ay sonra düğünleri yapıldı, ikisi de amcalarını, teyzelerini vc halalarını davet etmişlerdi. Belediyede nikâhları kıyıldıktan soma Paric otelinin küçük bir salonunda toplandılar. Yemekten sonra davetliler dunsa kalktılar. Bir aralık kızın teyzesi:
— Bay Fikret, dedi. Niçin dans edmiyorsunuz? Haydi, kalkınız bakayım...
Fikret karısının yüzüne baktı. Kalktılar, bir tango oynadılar. Gelin; çok güzel dans ediyor, hiç topallamıyordu. Fikret bunun far kına vardı. Onun »abahtanberi topallamadığı mı, tabii bir halde yürüdüğünü hatırladı, kendi kendine:
— ihtimal, dedi. uzun ökçeli bir iskar-^n yaptırmıştır...
?
Yeni gelin; ertesi günü erkenden kalkmış, kahvaltıyı hazırlamış, küçük bir tepsi ile getirmişti. İnce ipek sa'bahlığı ile ne sevimli bir hali vardı.
Fikret, kuştüyü yastığa dayan, mıç. derin bir sevgi ile karışma bakıyordu. Onun bir kuş gibi gidip gelmesini seyrediyordu. Birdenbire:
— A.. Dedi, topallamıyorsun artık!..
Genç kadrn durdu:
— Ben topal değilim ki.. Dün görmedin mi? Topalladım mı hiç?.. Ha... Aklıma geldi. İlk tesadüf ettiğimiz gün ayağıimda ye ni bir iskarpin vardı. Serçe par-mağımdaki nasıra dokunuyor, rahatsız ediyordu. Onun için topallıyordum. Nasırı çıkarttrm, topallığım geçti...
Dedi. Sonra şuh bir kahkaha ile Fikrctin boynuna sarıldı, ilâve etti:
— Sevgili kocacığıml Demek beni topal olduğumu bilerek al-dm öyle mi?..
Fikret, karısının dalgalı saçlarını okşuyarak cervap verdi:
— Evet... Çünkü seni seviyordum!..
Zeki TUNAY
Çocuklar İçin Otel
Berllnde çocuklara mahsus bir o-tel açılmıştır. Çocukların, yazın köy ı lerde sayfiyelere veya harp dolayı-Mle nehirlerden uzak yerlere gönderil meleri sulh zamanından güç olmak-
ladır.
Almanyada trenler, asker ve harp malzemesi tanıdığından çocuklarm trenle şevkleri kabil olmamaktadır. Bu sebeple kafile halinde yaya gitmekte ve geceleri açıkta kalmaktadırlar.
Bunun İçin, İlk olarak Berllnde ço ctık otelleri açılmıştır. Bu otellerde üçer yüz yatak vardır. Otellerde ve Hevklyatta çocuklar, hemşireler tarafından İdare olunmaktadırlar.
Lüks Otomobiller Yük Arabası Olmuş
Vlyanada, hususi ve lüks otomobiller, hükümetin eınrile yük arabasına çevrilmiştir. Şimdi, Viyana sokak hırında lüks otomobillerin eşya ta-*ıdı£ı görülüyor.
Vlyanada, otomobil ile tcnezzülı ve • ıhat de yasak edilmiştir.
Almanyada Çocuk Oyuncakları İmalatı Artmış
Almanyada, harbin devamına rağmen, çocuk oyuncağı imalâtı pek çok artmıştır. Bunun başlıca sebebi, rocuk oyuncağı sanayiinde, harp sanayiinde lüzumu olmıyan levazımın ve artıkların kullanılmasıdır. En faz. la satılan ve rağbet gören oyuncaklar tank, top, tüfek, tayyare gibi harp vasıtalarını tasvir edenlerdir.
Tarihten Evelkî Hayvanların Mezarı Bulundu
Sovyetler Birliğinin Baku şehrine yakın bulunan bir küçük göl, son zamanlarda Sovyet Mimlerinin dikkat nazarını çekmekte İdi.
»«¦—*
« -
Dün yapılan İstanbul - Harbîye ve Beşiktaş - Maskespor maçlar ından iki enstantane
7
Dün Yapılan Milli Küme Karşılaşmaları
Beşiktaş, Maskesporu 6 -Harbiye, İst. Sporu 3-1 Yendi
Ankarada Yapılan Karşılaşmalarda da İzmirliler
Büyük Farklarla Yenildiler
Bunu duyan Moskova arkeoloji müzesi, gölde Uml tetkikler yaptırmıştır. Neticede, gölün dibinde, binlerce yıl evvel yaşamış büyük hayvanların, bu arada Antilop, plen, ma-tara ayiM, kurt, kaplan, andan vesaire jrlbl hayvanların da İskeletleri bulunmuştur. Bu hayvan İskeletleri, gölün dibinde İki metrelik bir tabaka teşkil ediyormuş.
Son İlmi tetkiklerden anlaşıldığına göre bu hayvanlar, binlerce yıl evvel gölde zuhur eden zehirli gazlardan ölmüşlerdir.
Ingilterenin 1914 fen Daha Az Gemisi Var
1914 te, Büyük Britanyanın 18 milyon 892,080 tonilâto hacminde 8487 ticaret gemisi vardı. Bu harbin başlangıcında İse 17,672,404 tonilâtoluk 6843 gemiden fazla değildi. Şu halde tnglltercnln gemi sayısı 1744 eksilmiş demektir.
Fakat domlnyoın filosu artmıştır. 1536 dan 2218 e çıkmıştrr. Bu sayede İmparatorluğun gemileri 9061 e çıkmış, tonilâtosu 20,523,706 yi bulmuştur.
Tayyare Bombaları Yüksekten Veya Pilce Uçuşile Atılırsa mı Daha Çabuk Düşer?
Bombalar ne kadar yüksekten atılırsa o kadar çabuk düşer. Aerodinamik şeklinde olursa, sürati saatte 800 metreyi geçer, obüs sürati...
Pike tayyarelerinin sürati saniyede 250 metredir. Bunların attıfcr bom baların süratini de bunu geçmez. 100 metre yükseklikten bıraktığı bomba, lar, yüzde seksen hedefe İsabet eder. Halbuki bombardıman tayyarelerinin 2000 metreden bıraktığı hombulurm isabet İhtimali daha azdır.
Milli küme maçlarına dün Şeref stadında devam edilmiş, bugüne kadar iyi dereceler alan îstanbulspor-lular Harbiyeye 3-1 mağûlp olduktan sonra Beşiktaşlılar da iyi bir oyun oynamalarına rağmen Maskc-sporu 6-0 mağlûp etmişlerdir.
Maçların tafsMAtına girmeden evvel yine hakem meselesi üzerinde du racağız. Bundan iki gün evvel İstanbul Futbol ajanlısının tebliğinde düne kadar birinci küme maçı bile idare etmemiş tecrübesiz bir arkadaşın milli küme şampiyonasının en mühfm denecek bir karşılaşmasma hakem olarak konmasının büyük bir hata olduğunu yazmış ve bu suretle klüplerin bile bile mukadderatile oynandığını da ilave etmiştik.
Dünkü müsabakada son dakikada Ankaradan gelen bir telgrafla bu arkadaşın değiştirildiğini gördük. Fakat dün yine Harbiye - îstanbul-spor en çetin bir karşılaşmada bu arkadaşı hakem olarak görünce her kes gibi biz dc hayrete düştük.
Kabahat bu tecrübesiz arkadaşta değil, ona bu vazifeyi verenlerdedir. Nitekim dünkü Istanbulspor - Harbiye karşılaşması bir kör dövüşüne döndü. Bunu yazmakla Harbiycnin kazandığı haklı galibiyetin kıymetini küçültmek istemiyoruz. Fakat şu da muhakkaktır ki. müsabaka 1-yl idare edilmedi. Bir tecrübeli yan hakemin işaretine rağmen bariz bir ofsaydı görmij'erek bir takımın beraberlikten mağlûp vaziyete düşmesine sebep olması affedilir bir hata değildi.
Biz îzmirdo hakikaten fena ve i-daresiz hakemler gördük. Ankarada da bir çok hakemlerin böyle olduğunu geçen hafta gelen takım oyun-cularllo idarecilerinden dinledik. J
Futbol Federasyonunun vc yüksek hakem komitesinin Ankarada o-turarak Ankara ve lzmirde idaresiz ve zayıf hakemler olduğu gibi Is-tanbulda da vardır dedirtmek İçin o-lacak tecrübesiz bir arkadaşı hakem tayin etmesi, toşkilâtm bu «por şubesine karşı olan vaziyetini bütün a-çıklığı ile ortaya koymaktadır.
Belki de futbol sahasmda çıkacak bir hâdise bu idarecileri sevindirmek tedir Çünkü bu şekilde hareketler, bizim üzerimizde bu kanaati uyandırmaktadır.
Bu acı hakikatleri ortaya koyduktan sonra maçların tafsilâtına geçiyoruz.
tstanbulspor - Harbiye
Şeref stadında İlk millî küme karşılaşmasını îstanbulspor - Harbiye yaptılar.
Sclâmi Akalın İdaresindeki bu o-yuna Harblyeliler tam kadrolarile çıktılar. Buna mukabil îstanbulspor-lular da en kıymetli oyuncuları Tanktan mahrum bulunuyorlardı.
Oyuna çok seri baklandı. Hor iki taraf ta bir hakimiyet kurmak için uğraşıyorlar, fakat Harbiyelilerin canlı oyunu karşısında îstanbulspor-lularm müşkül vaziyetlere düştükleri görülüyor. Sun siyahlıların muavin hattının bozuk oyunu vo hücum hattmm irtibat tcmincdcmemcsi Har biyelilere Ustüstc hücum yapmak frr satmı veriyor. Nitekim bir hücumda da Harbiydiler bir gol kazanıyorlar. ' \
Bu gol tstanbulsporlularr canlan-
dırryor vc hücuma geçiyorlar. Harbiye müdafaası güzel bir oyunla bu hücumlara karşı koyuyor vc bütün gayretlere rağmen netice değişmeden devre 1-0 Harbiye lehine sona eriyor.
lstanbulsporlular ikinci devreye çok canlı başlıyorlar. Mağlûbiyetten kurtulmak azmile çalışıyorlar vc bir hücumda da beraberliği temin eden gollerini de kaydettiler. Çok geçmeden Harbiydiler, hücuma geçtiler.' Sağdan açılun bu hücumda Harbiye muhacimleri ofsayd vaziyetiııdeler. Yan hakem bayrak sallıyor. İlk defa
böyle mühim bir maç İdare etmenin hoyecanile kendinden geçen hakem bu işaretlen dahi görmüyor vc Harbiydiler de beraberliği bozan i-kincl gollerini kazanıyorlar.
Oyun bundan sonra büsbütün bozuldu. Hakemin bozuk idaresi maçı bir kör dövüşüne çevirdi. Bu arada bir gol daha kaydeden Harbiydiler maçı 3-1 kazandılar.
Maskespor - Beşiktaş
Günün son maçını Maskesporla Be şiktaş yaptılar. İstanbul şampiyonu bir gün evvelki kadrosunu muhafaza ediyor. Buna mukabil Maskespor-lular da tam kadrolarile Beşiktaş karşısında yer aldılar.
Necdet Gezenin idaresindeki oyuna Beşiktaş başladı. Siyah beyazlıların bu maçı kolaylıkla ve büyük bir sayı farklle kazanacakları tahmin ediliyordu. Fakat bu tahminlere rağmen dakikalar ilerlediği halde Be şiktoşlıların bir türlü gol kaydına muvaffak olamadıkları görülüyordu. Bu berabere vaziyet pek te uzun sür medi. Nihayet devre aonlarma doğru l>tun>mi vfl»y^*v4»ııu ilk zandı vo devre do 1 - 0 sona erdi.
Beşiktaşlılar ikinci devrede do i-yi bir oyun oynayamadılar. Hattâ ilk dakikalarda Maskesporlular gol fırsatları bile kaçırdılar. Hele bir tane1-
sinde Maskespor merkez muhacimi,
üç metreden kalocl ılc karşı karşıya
kaldığı halde topu avuta attı.
1-0 lık vaziyet uzun sürüyor. Nihayet Beşiktaşlılar Şeref vasıtasile ikinci gollerini de kazandılar. Bundan sonra Maskesporlulan tamami-le gevşemiş görüyoruz. Üçjlncü golün ©İması *da gecikmedi. Bunu müteakip arka arkaya üç gol daha kay deden Beşiktaşlılar maçı 6 - 0 kazandılar.
Fener Pera Galatasaray- Beykoz
Dün sabah Fenerbahçe stadında iki dost klübümüz Fenerbahçe, Galatasaray Ankara maçlarına hazırlık olmak üzero ekzersls müsabakaları yaptılar. Fenerbahçe . Pera ile, Galatasaray da BcJykozla karşılaştı.
Sarı lacivertliler daha ziyade genç oyunculardan teşekkül etmiş bir takımla Pera karşısına çıktılar vc çok güzel bir oyundan sonra 7-1 gibi büyük bir farkla kazandılar.
Galatasaraylılar da Beykoz karşısında İyi bir oyun çıkararak 5-1 galip geldiler.
Dünkü Atletzim Müsabakaları
Kızkulesinin Efsanesi
Üdküdarın oski adlarından binisi de «Hriao Polie = Altın şehir» dir. Güneş batarken camlarında altın renkleri tutuşturduğu için böyle adlandırmıştır. Üsküdar zümrüt Boğazın gerdanına takılmış altın bir gerdanlıktır. Krzkulesi de bu gerdanlığın tam ortasına iliştirilmiş tir incidir. Tatlı Marmara Kakulesinde tükenir Toğaz başlar. Kız-lcu leşini dilter Usiciidarın denize dalmış bir ayağı gibi vasıflandıranlar da vardır. Kule istanbul ufkunda sihirli bir harka yaratan âbidelerden birisidir. Geceleri Marmara-ya. Boğaza vc bütün şehre alevden sözünü kırpar. O, fettan ve çapkın bir kızdır. Üstündeki feneri onun adına, tarihine, efsanesine o kadar yakışıyor ki..
Gözünde yaktığı muazzam fener bile onun tarih ufkundaki ka_ ranlıklarını aydınlatalmaz. Onun esrarı bir kadın kaPbi gibi muammalı ve engindir.
Asırların dillerine destan efsanelerinden birisi de hüzünlü bir ask maccrasıdır: Atinalı kuman-
kuleye <*KızkuIe*i» adını verdiler.
Kulenin tarihi karanlıklar* ka. dar karışıyor. Burasının bir Fenike gümrük mevkii olarak kullanıldığı gibi milâttan 500 yıl önce Sizik'de düjmanı yenen Atına kumandanı Alstbya da burada gümrükçülerine vazife vermişti. Karadenizden gelen bütün gemiler yüklerinin onda birini gümrük olarak bu kuleye bıralkırlardı. Bi. zans imparatorlarından EJmanoel Komnen bu döküntü üzerine bir kale yapmıştı. Bu kale ile Akropolün altında - Sarayburnunda -Yunan Mangana kulesi arasına
zincir çekilmek suretile Boğaz Marmaraya ve Akdcnize kapatılırdı. Kale bir nevi müstahkem mevki gibi kullanılıyordu. Ağır zincirin denize batmaması için altına muayyen fasılalarla yüzücü kalaslar konurdu. İstanbul 1453 yılında Türkler tarafından fethedilirken ufak bir kaya üze rine kurulan bu müstahkem kalenin müdafaası bir Venedikli
I
İstanbul. 27 (A.A.) — Bugün Fenerbahçe stadında yapılan atletizm müsabakalarında alınan neticeler şunlardır:
Kategori 4 — 50 metro sürat; Samlm, Melih, Namık.
Kategori 1 — 110 manialı: Faik 17, Vaafi 17,9 Kemal.
Kategori 3 — 200 metro: Naci, Sezai, K&mran,
Kategori 1 — 100 metre: Muzaffer 11,6, Cezmi 11,6. Şerif.
Kategori 3 — 800 metre: Hüseyin, Dündar, Cevdet.
Kategori 1 — 1500 metre: Rıza Maksut 4,28, Vladimir. Elli.
Kategori 3 — 400 metre: Foti. Dano, Mistakldis,
Kategori 1 — 400 metre: Ahmet | 54,4, Ancuş, Kazrm.
Kategori 1 — 5000 metre: Artan 16.5.52. Eşref, Halil.
Kategori: 1 — 400 mâni: Ferit 1.02.6, AH, Ahmet
Kategori 1 — 200 metre: Muzaf-
MMH......¦ i
danlardan üsküdarda oturan Ka. res çok kıskanç ve tamahkâr bir adamdı. Kanun gibi bütün serve. tini ve baş hazinesi olan çok güzel ve genç karısı olan Damalisi bu kuleye hapsederdi Kares zaferler peşinde koşarken Damalis gençliğinin en ihtiraslı çağlarını bu kulede geçirirdi. Üsiküdar tarafında beklryen nöbetçiler ku-
Bayanlar gUlle: Selma 7,H3, Fatma 7,03, Yaşar 6.50,
Bayanlar 100 metre: Selma 16, Hadiye 16,2. Necla 16.6.
Bayanlar tek adım: Hâle 3,80, Hadiye 3,71, Selma.
Kategori 1 — Cirit: Kemal 53,10,
Fuat 43.05.
Kategori 3 — Uç adım: Güneş, Şerif, Selim.
Kategori 4 — Tek adım: Yaşar, Necat, Güneş.
Kategori 1 — Yüksek: Selim. Güneş, Nedim.
Kategori 1 — Gülle: Ateş 12,99, Arat 12,04, Mehmet
Kategori 3 — Sırık: Ziya, Kadri, Nedim.
Kategori 1 — Uzun: Muzaffer 6.54 Çaroğlu 6.41. Tevfik.
Kategori 1 — Çekiç: izzet 29,58 Ateş, AraL
Ankarada Millî Küme Maçları
Ankara, 27 (Telefonla) — Bugün 19 Mayıs stadında milli küme maçlarına devam edildi. Eskişehir De-mirsporu îrmlrln Altayı ile karşılaştı. Domirsporlular baştan nihayete kadaT hâkim bir oyundan sonra 7 - 1 gibi büyük bir farkla galip geldiler.
Altrnordu - Gençlcrbirliği karşılaş ması da 2 - 1 Gençlerin lehine neticelendi.
> t • «II
kumandana bırakılmıştı. Fatih la. tanbulu aldıktan sonra Kızkule-sine de lâyık olduğu ehemmiyeti verdi. Fatihin tarihçilerinden Dursuo Bey «Tarihi Ebülieth» ad Iı eserinde bu kuleden şöyle bah. »eder: «ve İstanbul limanı ağzına mukabil Anadolu vakasında deniz içinde döküntü taş arasında bir muhkem kale ^aprınd? ve %pp
29 Nis?n S lı Akşamı
SÜMER
SİNEMASINDA
300 kişilik ııf.-n.K bir orkestra llo büyük Kus operalarının baM heyetlerinin iftira kile göz kamaştırıcı lüks dekarlar arasında çevrilen vp e»lnenıanm büyük ve güzel yıldın
ZARAHLEANNER
vc klûsik dans kraliçesi
MARULA RÖKK
Tarafından fevkalado bir tarzda yaratılan
Unutulmaz Balo Gecesi
Dünyanın emsalsiz mu.sikill süper filminin ilk iraesi şerefine BÜYÜK GALA MÜSAMERGSİ Rus musikişinaslarının en büyücünün ÇATKOVSKİ'nln hayatı, Aşkları, ihtirasları vc eseri. Gala müsamerusl için yerlerinizi evvelden aldırınız. Tel. 12851
lardı. Damalb bir panayırda göz göze geldiği Leandr isminde biı genç rahiple sevişiyordu. Rahip Sarayfcurnunun üstündeki Putge. de oturuyordu. Leandr ırkının bütün güzel hususiyetlerini kendisinde toplıyan levent ve Hergül yapılı bir gençti.
Damalis Leandrle muhabere etmek için mümkün olan her çareye baş vurmuştu. Fakat Ka-res'in sadık nöbetçileri buna imkân vermiyorlardı. Nihayet brr a-gustos gecesi kulenin üstünde a-teş yakarak önünden bir karaltı geçirmek suretile Sarayburnuna işaret vermeğe başladı. Bu ümitsizliğin son çaresi idi.
— Ah! Diyordu. Bu erkeklea ne kadar zalim olurlar. Kim bilir Leandr da beni çoktan unutmuştur.
O. kulenin korkuluğuna dayan, mış ve mehtaba dalmışftı. Bir a-ralık Marmaranın yelpazeliyen hafif rüzgârı onu uyutur çibi olmuştu. Kulağına musikili ve a-henkli bir ses çarpıyordu:
— Damalis, damalisi... Birdenbire »ilkindi, ellerini
göğsünün üstüne basarak mehtabı ve deoizi dinledi ayni heyecanlı ses titriyordu:
— Damalis, Damalis!...
Bir kol denizi fosforlandırarak işaret ediyor ve;
— Damalis, Damalisi Ben gel-düm! Diyordu.
Boğulan bir ses cevap verdi: Leandr sen misin?
— Benimi Canım!..
Damalis uçar gibi merdivenleri indi. Rıhtıma çıkan Leandr'ın ıslak endamına sarıldı. İki ateşli genç bir müddet mehtabın büyülü ışığında böylece heykel gibi kaldılar. Sonra yürüyerek Da-malisin menfasına daldılar, aşka kandılar. Üsküdarın horozları ge. cenin sükûnet m i çimdiklemeye başlarken Leandr sevgilisine veda ederek tekrar denize atladı. Yüze yüze Sarayburnunda koyu ormanların leoynundaki mabede döndü. Damalis her gece kulede ate$ yakar sevgilisini çağırırdı. O da yüzerek gelir, tatlı saatler /aşmadıktan sonra yine dönerdi. Zifiri bir gecede kulrde yanan ateş sönmüştü. Leandr hedefini şaşırdı; kuvvetli ceryanlarla Mar-naraya sürüklenerek boğulup 2İUİ. Danıalisde bu feci âkibeti iğrenince kendisini kuleden attı. 3ıcak kanını Leandrı boğan Mar. .naraya akıttı.
İçte bundan sonra kule «Le-ndr kulesi» Üsküdar sahilleri de Damalis» adını aldılar. ( I ) Türkler efsaneye sadık (kalarak
içindeki kamer turgurmaz. Hanlı birkaç yıl içinde istanbul öyle mamur ve araate müzeyyen ve piraste oldu ki:
Her köşesi cennettir, her bağı
n"eı ııdir.
Her çeşmesi kevserdir, her
nehri aseldir.
Evliya Çelebimiz de Kızkule sinden ehemmiyetle bahseder. ^Çar köşe musanna kulei balâdır» der ve boyunun 80 arşın çevresinin de 200 adım olduğunu ilâve eder.
Çelebimizin (müşahedelerine göre kulenin iki tarafına demii kapıları, sarnıcı, hususi Dizdarı, yüz muhafız askeri ve ejderha ağızlı 40 balimoz toplan, 6 mazgal delikleri ve yedi kat hücreleri vardır.
Çelebimiz bu kulenin niçin yapıldığını da söyle anlatır:
«Üsiküdar Tekfur. Battal Gazinin korkusundan deniz yüzünde azîm bir kale yaptrrrp kızım
vesair kıymetli ve gerekli eşyasını içine koydu. O kuleye *Bigos Tiskoris» dediler ki «Türkçes» Kızkulesi» demeiktir.
Ra$it tarihinden öğrendiğinize göre kuleye H I I 33 yılında bir deniz feneri konmuştu. Üst kısmı ahşap olduğu için bina yan dı. Sonra kârgir olarak tekrar ya. pildi ve Şabanın dördüncü gecesi merasimle açıldı.
1839 yılında burası Tehaffüz-hane nezaretinin karentina mevkii oldu. Şimdi fenerler idaresine bağlıdır.
İbrahim Hakkı KONYALI
'¦ ¦ ¦ ——^>
(D — Bu'efsaneyi Çanakkale cl-varrnda bir kuley© isnat edilen tarihçiler do vardır.
Buzağı Çocuğu Sürükliyerek Muhtelif Yerlerinden Yaralamış
Halıcıoğlur.da buzağısını otlatmı-ya götüren bir çocuk, buzağının sürüklemesi üzerine bir çok yerlerinden yaralanmr?trr.
Hahcıoglu Bademli sokak 133 numaralı evde oturan 12 yaşmda A-gop. dün havanın güzelliğinden istifade ederek buzağısını otlatmağa çıkarmıştır, fakat bir ara hayvan ürk tügünden kaçmağa başlamış. Ago-bun da eli buzağının ipine bağlı olduğundun çocuk sürüklenmlye başlamıştır. Bunun neticesinde Agop, muhtelif yerlerinden yaralandığından Şişli Çocuk hastahaneslne kaldırılmıştır.
28 . 4 - 94T *
VATAN
S
FERDİ ye İÇ T İH A i
NİŞANLANANLAR:
kmekii «topçu yarbayı Büfha-nettin Gümüşlünün kızı Şckûre Gümüşlü ile atlı subaylarımızdan yüzbaşı Cafer Mızraklı Erenkö-yünde nişanlanmışlardır.
KONSER:
Konservatuvar orkestrası mev rmin son konserini nisanın yirminci sah-günü Beyoğlunda Fran-yatrosunda verecektir.
FVLENENLER:
E»k\ Dahiliye nezareti muhasebeciliğinden emelkli Bay Hüseyin Fazılın borunu Asiye Türkmen ile genç eczacılarımızdan Hulusi Sifacı evlenmişlerdir.
+ Emekli albay Osman Kadri
Tunçer'in kızı Bayan Zehra Tun-
çer'le manifatura tüccarlarından Mehmet Zeki Tosyalı evlenmiş-
lıerdir.
+ Mustafa Hulusi Paşa kerimesi Nazikter İncili ile genç öğ-rcamerlerimizden Şinasi Dildö-
] r evlenmişlerdir.
Atina Radyosu
(Başı 1 ineide) *
larmın 150 milyon nüfusa malik iki imparatorluk ordularına karşı koymağa mecbur kalmalarından doğmuş tur. Son nazik günleri Epir ordusunun kahramanları arasında geçirdiğim için, cesur Yunan milletini temin ederim ki, bu ordunun subay ve erleri vazifelerini büyük bir fedakârlıkla yapmışlar ve memleketimizin askerî tarihine yeni şanlı sayfalar i-lâve etmişlerdir.
«Arnavutluğun vahşi dağlarında altı ay süren çetin bir mücadeleden sonra bu cephede muzaffer olan Yunan ordusu, Yugoslav ordusunun geri çekilmesi üzerine, arkasından da kalabalık, motorlu vasıtaları bol ve çok kudretli bir hava kudretine malik olan yeni bir ordu ile çarpışmak mecburiyetinde. kalmıştır.
«Bu vaziyet karşısında Yunan ordusu düşmanın devamlı hava akınları altında ve bu akınlara karşı hiç bir müdafaa silâhına malik olmaksızın yüz elli kilometre geriye çekimliye mecbur olmuştur.
«Yunan ordıunmun sevfeulceyşi maksatlarla yaptığı *on harekat esnasında hiçbir askerimiz düşmana esir düşmemiştir. Bu harekâtın tafsilâtı ifşa edildiği zaman bütün dün ya hayran kalacaktır.
*Epir Yunan ordusunun irtibatı kesilince bu ordu başkumandanlıkla temas edememiş ve düşman tayya-relerinin bomba ve mitralyöz ateşi altında iaşesini temin imkânı da kalmamıştır. Nihayet şimalden ve şark tan kendisini sıkıştıran iki kuvvetli hasım ve mücadeleye devam imkânsızlığı karşısında teslime mecbur olmuştur.
* Yunan milleti bu çocukları ile ancak iftihar edebilir. Yunan ordusu mükemmel bir cesaretle harp etmiş vc hatta hasımlarının bile hayranlığını kazanmıştır.»
General Papaqos
üde Sevkedildi
Londra, 27 (A.A.) — İngiliz radyosu, Yunan Başkumandanı General Papagos'un talebi üzerine tekaüde sevkedildiğini ve Harbiye Nezaretinin Başvekil Cuderos tarafından de ruhte edildiğini bildirmektedir.
Yunanistan Tekrar Dirilecek ve Yükselecektir
Londra, 27 (A.A.) — Atina radyosu, dün akşam Yunan halkına a-şağıdaki hitabede bulunmuştur:
«Yunanlılar,
«Metin olunuz, vakur olunuz, müf-tehir olunuz. Tarihinize lâyık bir millet olduğunuzu göstermeniz Jft-zınviır. Ordunun kıymeti ve muvaffakiyetleri daha şimdiden bütün dünyaca teslim edilmiştir. Davamızın meşru olduğu da teslim edilecek, tir. Biz vazifemizi namusumuzla ifa etmiş bir milletiz.
* Dostlarım, Yunanlstanı daima kalbinizde yaşaünız ve sizler de o-nun son zaferlerinden, ordusunun sön şereflerinden ilham alarak yaşayınız.
«Yunanistan tekrar dirilecek, tekrar yükselecektir. Çünkü meşru bir dava ve hürriyet için bütün namusu İle harp etmiştir.
«Kardeşlerim oesur ve sabırlı o-lunuz, kuvvetli olunuz, bu ifltırapinrı yeneceğiz.
«Yunanlılar, Yunanistanr dalma kalbinizde sakiıyarak vakarlı olunuz ve iftihar duyunuz. Çünkü biz şerefli bir millet ve kahraman bir asker olarak yaşadık.» *
Estia'nın Bir Makalesi
Atina, 27 (A.A.) — Atina ajantsı bildiriyor:
«Eatia» gazetesi dünkü başmakalesinde bllhaasa şöyle demektedir;
¦Görünüşe göre yarın her halde yazamayacağımız bazı şeyleri bu-
ÖLENLER:
üebreli sarraf Aziz Tanrıver-dinin kızı Bayan Muzaffer ölmüş ve Yakacık mezarlığına gömülmüştür.
İC İktisat Vekâleti muhasebe müdürü Baki Ul'kümen in validesi Bayan Besime Ülİkümen Anka. rada ölmüş, yeni mezarlığa gömülmüştür. [ Eski kantar idaresi mümeyyizliğinden emekli Mehmet Selim Yurtseven Üsküdarda ölmüş, Ka. racaahmette aile kabristanına gömülmüştür.
Çörçil Zaferden
E
m ı n
AÇIK MUHABERE:
Kütahyada Bayan (L. S.) e: Kim kimle evlenmeli müsabakasının tasnifi mayısın bir veya ikinci günü yapılacaktır.
* Malatya'da emekli Bay Behzat Mertere: Müsabakamıza iştirak için gönderilen resimler kupon yerine kabul edilecektir.
* Bursada Çekirgede Bayan Mah-mure Peköze: Adres değişikliği bahis mevzuu değildir. Tasnifte isim ile soyadı bittabi nazarı itibara alınacaktır.
Bir Dostluk Tezahürüne Mukabele
(Başı 1 incide) /=/
övle bir avnadır ki, nazi Al-manyası buradaki aksini bir defa görebilse mutlaka ürker, ne kadar yanlış yolda yürüdüğünü anlar, ve yüzlerce milyon medenî insanın esareti ve felâketi pahasına Alman milletinin ferah ve saadet yüzü görmesine ihtimal bulunmadığını nihayet kavrar.
Evet, biz Alman radyosunun ifade ettiği dostluk hislerine karşı çok hassasız, o kadar hassasız ki, Almanyanın iyiliğini kendisini resmen temsil edenlerden çoğundan daha saf ve temiz hislerle temenni ediyoruz. Yalnız şurası var ki, bu i-yiliği, Almanyanın kendi yüksek medenî varlığını yeniden
keşfedebilmesinde ve dünya yüzünde (Yeni Nizam) maskesi altında eli kırbaçlı bir zindancı rolü oynamak iddiasından vazgeçmesinde buluyoruz.
Dünyanın her köşesinde savı. sız idealist insanlar var ki, bugünün barbarlık manzarası karşısındaki tesellileri, yarının hür, uvanrk ve banşlı âlemine ait rüvalarla meşgul olmaktır. Bu rUvahrm içinde, Şarkî Prusya zorbalığının zincirlerini kıran, yüksek çalışma kabiliyeti ile, essiz vasrf ve mezivetlerile bütün insanların sevgi ve hürmetine lâyık olmağa cahsan bir AJmanvanm da' bellibaşlı bir yeri vardır.
/u—~* rm:_ vAf man ¦ ¦
gün yazmak mecburiyetindeyiz. Altı ay kahramanca devam eden mücadele esnasında Yunan gazeteleri. Yunan ordusu ve milleti ilo tam bir temas halinde idi. Şimdi Yunan milletini acı günler bekliyor. Bu günler maddi ıstıraplar dolayrsile değil, ruhların katlanacağı İmtihan dolayısile acı olacaktır.
<'Bu ıstırapların uzun süreceğine tamamile kaniiz. Fakat bu müddet içinde altı ay müddetle Yunanlstana şan ve şeref veren faziletlerin yerine başka Yunan faziletlerinin kaim olması lâzım gelecektir. Küçük Yu-nanistanm tamamile silâhlanarak bü yük bir imparatorluğa karşı durmasını temin eden sarsılmaz faaliyeti, asker ve harp makineleri bakımından adetçe üstünlüğü yenmiye muktedir olan yahül kahramanlık, ö-lümü tam bir sükûnetle karşılıyan feragat yerine şimdi cebir, mağdu-rane milli tevekkül ve yenilmez Yunan vekarı hâkim olmalıdır.
«Bunlar kolay bir takdiri celbe-derek yakın bir zaferi temin edecek faziletler değildir. Fakat bunlar bir milletin çetin İmtihanları zararsız olarak geçirmesini ve geçen altı ay içindeki kahramanlıklar kadar ona şeref vermesine medar olacak faziletlerdir.
'Şundan eminiz İti, hâdiselerin hakiki inkişafının büyük bir kısmım öğrenmek imkânını bulamıyacağı-miz bu muvakkat devreyi geçirirken Yunan milleti bu faziletleri göstermek ve bilhassa kati ve sıkı bir millî tesanütle hareket etmek iktidarını kendinde bulacaktır.
«Yunan milleti bu suretle vakur, mağrur ve daima ayakta olarak ken dişine sabır ve ümit tavBiye eden hı-ristiyan dininin ahkâmı dairesinde hüzünle yoluna devam edecek ve geçirdiği bu çetin imtihanların - Mesl-h!n sözleri mucibince . hiç kimsenin kendilerinden geri alamıyoca*? bir .saadete müncer olacağını bilecektir^
(Başı 1 İncide) *=*
de onunla beraber olacağız.
italyan kuvvetlerini bu kadar az bir kuvvetle esir ettikten veya dağıttıktan ve Bingaziye vardıktan sonra bize bir davet geldi. Bunun icabını yapmaktan geri duramadhk.
İtalya Yunanistana hücum ettiği sırada Hitler bazı memleketleri afyonlıyarak, bazılarını ze-hirliyerek Macaristan, Romanya ve Bulgaristana sokulmuştu. Balkan memleketleri arasında vah-detsizUkten istifade ederek aralarına büyük bir kuvvet sokmak imkânım bulmuştu. Şimdi Yunanlılar bir cephede meşgul bulunurken, cinayet ortağına yardım maksadile kendilerine arkadan hücuma hazırlanıyordu. Elimizdeki menfalarımız az olmakla beraber Yunanlılara hayır diye-m ezdik. Resmen yardım vaadet-miştik. Yunanlaılardaki azim o derecede idi ki biz yardımlarına gelmeştfk bile Alman tecavüzüne karşı duracaklardı.
Yunanlıların yardımına koşmaktan geri dursaydfk bir namus ve ;eref borcunu yerine getirmemiş olacaktık. Namus ve şerefin icap ettirdiği kaidelerin haricine çıksaydık harbi kazanmak ümidinden vazgeçmemiz lâzım gelir. di. Bütün dünya; bize itimat vc saygı gösteriyor. Mâyup bir harekette bulununca bunu kaybede-cekt'k.
Amerikada Hayranlık
Bize saygı duyanlar arasında Amerika da vardır. Okyanusun diğer tarafında hiçtir zaman bizim hakkımızda bugünkü kadar hayranlık «duyulmamıştır. Bir müddet Amerikanın menfaat ve emn'yetine ait bütün nazariyeler çarpışmış, neticede Amerika kâr ve zarar hesaplarını bir tarafa bırakarak ateçii bir azimle ortaya atılmıştır. Bu neyi azim fertleri de, milletleri de rrıaddî ölçüler'n fevkine çrkarır.
Alman Propagandasının Gayreti
Yunanlılara yardım etmek icap edince Avustralya ve Yeni Ze-land ile danıştık ve kendilerine riskleri açıktan açığa söyledik. Onlar da bizim görüşümüze iştirak ettiler. Bunun üzerine Nil ordusunun büyük bir kısmını taahhütlerimizi yerme getirmek maksadile gönderdik. Gayeye en uygun kıtaları seçerken kuvvetin yarısını Avustralyalılarla Yeni Zelândlılardan, diğer yarısını İn. gilizlerden seçmek icap etti. Alman propagandası bunu vesile ederek bizimle Avustralyanın arasını bozmağa çalışıyor. Almanlara cevap vermeği Avustralyalılara bırakırız.
Ne Ümit Ediyorduk ?
Telgraf, telefon ve Ajans Haberleri
Balkanlara gönderdiğimiz kuv„ vetin Almanları durduracağını ümit etmiyorduk. Fakat öyle sanıyorduk ki biz Balkanlara gidince Yunanistanın diğer komşuları da mücadeleye iştirak edeceklerdir.
Yugoslavya halkı nihayet vaziyeti kavrıyarak tuh ve istiklâllerini kurtaracak surette hareket ettiler. Fakat memleketlerinin işgaline mâni olamadılar. Ordularını seferber etmeğe ve harp mey. danına çıkarmağa vakit bulmadan Almanlar saldırdılar. Bugün Yugoslav ordusunun yalnız biı kısmı dağlarda dövüşüyor. Yu-nanistanın Arnavutlukta bulunan büyük ordusu ayrı düştü ve teslim oldu. Geri kalan kısımlar bizimle beraber dövüşerek sahile çekiliyor.
ttalyanın Gülünç İddiası
italyan diktatörü, Arnavutluktaki zaferinden dolayı oradaki
İtalyan ordusuna bir tebrik telgrafı göndermiştir. Bütün dünya
tarihi aranea bu kadar kötü ve gülünç bir hareket bulunmaz. Bu
çakallar Hitler kaplanının yanında yalnız havlamakla iktifa etse. 1er pek iyi deriz. Fakat hakikat ortada dururken zafer iddia etmekten gülünç bir şey olamaz. İngiltere ve Amerika için son hc, sap günü gelince bu diktatörler adaletin pençesine verilecek ve bütün dünya halkının nefretine maruz kalacaklardır.
Libya MuvaffakıyeUizliği
Balkanlar ve Yunanistandan sonra Libyada da zararlı bir hezimete uğradık. Karşımıza zannettiğimizden büyük bir kuvvet çıktı. İtalyanları mağlûp eden kuvvetlerimizin hiç olmazsa mayısın ortasına kadar ileri hareketini tutabileceğini hesaplamıştık. Fakat bu vazifeye ayrılan motorlu teçhizatımızın bir kısmın» kay. bettik. Tobruk dayanıyor, huruç hareketleri yaparak esir alıyor, fakat duymanı tevkif etmek vazi-
Hamburgda
Havuzlar Bölgesi
Bombalanarak Yangınlar Çıkarıldı
Londra, 27 (A.A.) — Salâha yettar Londra kaynaklarından öğrenildiğine göre bu gece İngiliz hava kuvvetlerine mensup bombardıman tayyarelerinin esaslı hücumunun hedefini Hamburg teşkil etmiş ve Hamburg'da havuzlar mıntakaları ile endüstri
mıntakalarında bir çok yangınlar çıkarılmıştır.
-o-•
Zelzele
Ankara, 27 (A.A.) — Bugün ea-at 7,45 te Dörtyolda^ 8,46 da tsken-derunda, 16,2 de Zarada vo 16,20 de Ankarada hafif bir zeizele olmuştur. Hasar yoktur.
Antakya, 27 (A.A.) — Bu sabah 7,50 de burada 15 saniye süren oldukça şiddetli bîr zelzele olmuştur. Hasar yoktur.
fesi Nil vadisindeki asıl ordularımıza kalmıştır.
Akdeniz Harbi
Akdeniz harbi çölde, denizde ve havada çok şiddetli surette devam edecektir, italyanları az zamanda temizledik. Şimdi Almanları mağlûp etimek daha sert bir vazifedir. Biz mağlûbiyetleri zafer diye göstermek iddiasında değiliz. İtalyanlara karşı kazandı., ğımız kolay zaferlerin alabildiğine devam etmiyeceğini ve ağır mücadele günleri geleceğini biliyorduk.
Harpte daima hatâlar yapılır.
Fakat bu hatâları kimlerin yaptığı ileride belli olacaktır. Yugos. lavya ile Yunanistan! ezip sellerle kan akıtmak acaba Almanların hatalı bir hareketi değil midir? Ellerindeki vasıta ve imkân, larla ve mevcut muvasala hattiy-le Mısır'a hücuma kalkışmak doğru mu? Bunları istikbal gösterecektir. Şfrrodiden söyliyebili-rim ki taze kuvvetlerimizle şiddetle çarpışacağız.
Muhtemel Yenî€epheler
Akdenizin" garbinde, Fas ve İspanyada yeni cepheler açılması mümkündür. Şarkta Türkiye ve Rusyaya tecavüz edilmesi ve Uk-raynanın» Kafkaeyanın ve Kara-denizin hâkimiyeti hesabına dö-vüeülmesi de irrikâu dahilindedir.
Fakat nerede mücadele açarlarsa açsınlar, intikam alıcı adaletimiz kendilerini mutlaka bulacaktır.
Harp Nerede Kazanılır?
Alınanların harbi kazanmaları için Ingiltereyi istilâ etmeleri vc ya Amerika ile İngiltere arasındaki muvasalaya Imâni olmak üzere Okyanus yolunu kesmeleri lâzımdır.
Ingilterfeye hücumun başlamak üzere olduğunu çok vakit evvel söylediler. Hâlâ başlamadı. Yakın zamanda 'havacılıkta miktar bakımından da kati üstünlüğe varacağız. Bugünkü vaziyeti geçen yazdaki vaziyetle mukayese edecek olursak, düşmanın da yeni hazırlıklar yaptığını hesaba koymak şartile, yine şükür ve hamdetomeğe lâyık bir fark görürüz. Mücadele başlarsa kendimiz hakkında iyi hesap vereceğiz. Bu. na inanmamak hatâ olur.
O fena adam, geçenlerde söylediği şiddetli nutuklardan birinde, bize yalnız adamızda hücum etmekle kalmıyacağını denizaltı-larla ve tayyarelerle vapurlarımı, zı büyük ölçüde batıracağını ileri sürmüştü. Norveç ve Fransa sahillerinden onun istifade etmesi, İrlanda sahillerinden ise bizim istifade imkânını bulmamamız neticesinde açrk denizlerde vapurlarımıza öldürücü hücumlarda bulunuyor. Atlantik muharebesi şiddetle devam ediyor.
Atlantik Muharebesi
Geçen ağustos ve eylülde hava muharebesinde zafer kazandığımız gibi, Atlantik muharebesinden de her şeye rağmen zafer* le çıkacağız. Vapurlarımızı yapanlar, tamir edenler, tahmil ve tahliye işlerinde bulunanlar, her türlü havalarda, her nevi tehlike, leri göze alarak donizlere açılan gemiciler memleketleri için Atlantik muharebesine iştirak eden fedakâr muhariplerdir. Vapurları batırmak kolay, yapmak ve himaye ctorıek güçtür. Biz dünyanın her tarafındaki nakliyat için vc şarkta ordularımıza malzeme yetiştirmek İçin büyük miktarda vapur İsletmek mecburiyetinde-
hindistanda
Müslümanlarla Mecusilerin Arbedeleri
Bombay, 27 (A.A.) —Cuma günü Hintlilerle müslümanlar arasında bir çok arbedeler vuku bulmuş ve polis şehrin üç muhtelif noktasında ateş açmağa mecbur kalmıştır. Hükümet şimdi vaziyete hâkimdir. Gece sokağa çıkmanın yasak edilmesi gerginliği izale etmiştir. Her tarafta sükûn hüküm sürmektedir. Hintlilerle müslümanlar arasında pazardan beri vuku bulan arbedeler esnasında dört kişi ölimüş, 90 kişi yaralanmıştır.
.—.--o- -
Trablus Bombardımanında Ölenler
Roma, 27 (A.A.) — İtalyan orduları umumi karargâhının 326 numaralı tebliği:
Trablusun, denizden ve havadan bombardımanı neticesinde, yirmisi 1-taîyan olmak Üzere 101 kişi ölmüştür. Yaralananlar 300 kişi kadardır.
yiz. Bunun için Atlantik harbini kazanmak sırtamızdaki en ağır mesuliyetlerden biridir.
Amerika Yardımı
Bu itibarla Amerika cümhur-reisinin ve Amerika halkının bize bu salhada yardım için verdikleri kararı çok büyük bir memnuniyetle karşıladık. Amerikan filosu ve Amerika deniz tayyareleri Okyanusun garp tarafında düşmanın serseri kruvazörlerine ve denizaltıparına karşı karakol vazifelerim göreceklerdir. Biz İngilizlere kendi sularımıza daha yakın yerlerde vazife görmek kalacaktır ki bu sayede denizaltıla, ra kaTşı daha tesirli bir mücadele açabileceğimizi ümit ediyorum.
AJmerika cürrihurreisi ve Amerika kongresi, Amerika münte-hiolerinden kuvvet ve salâhiyet aldıktan sonra âdil davamıza dört elle sarılmışlardır. Pek iyi biliyorlar ki biz mahvolursak ken dilerini büyük tehlikeler bdkli-yor. Büyük AmeVîka sanayii ihtL yaçlarımızı karşılamakla meşguldür Bize de kendi kıymetli silâhlarından da bir kısmını vermişlerdir. Bu kadar fedakârlıklarla yaptıkları ve hazırladıkları malze. menin Almanlar tarafından batırılmasına eîbette seyirci kalamazlardı.
On hafta evvel söylediğim bir nutukta demiştim ki: «Bizim elimize âlet verin ki işi bitirelim.» Bu aletlerin yalnız gönderilmesi değil, bizim elimize de geçmesi lâzımdır. Amerikalılar işte bunu yapacaklardır.
Mihverin Hezimeti Muhakkaktır
Atlantik muharebesi uzun ve sert olacaktır, fakat daha ümitli bir safhaya girmiştir.
Düşünce ve gayede Amerika bizimle sımsıkı bağlıdır. Bize her türlü vaeıtalarile yardım ediyor. Okyamueun iki tarafındaki kuvvetler hiçjbir zaman geri gitmiye. çektir. Hitler ve Mussolininin he. zimeti muhakJkaktır. İki büyük demokrasi buna müşterek surette karar vermiştir.
Zafere Kadar Harp
Dünya yüzünde zorbalık işle-rile meşgul yetmiş milyon Alman vardır ki bunlardan bir kısmının tedavisine imkân vardır. Bunlar Avusturyalıları, Çekleri, Lehlileri, diğer eski milletleri esaret altına almıştır, İngiltere, Amerika ve Dominyonlar bunlara karşı zafere kadar çarpışacaktır. Okyanuslarda muvaffak olacağız. Pek yakında' havada katı üstünljk de temin edeceğiz. Bizde daha çok memba ve imkân vardır. Bütün dünyanın yaptığı çelikten çok fazlu çelrk imal ediyoruz. Hürriyet davasını çiğnetmiyeceğiz. Gaddar diktatörler terakkinin gL diş istikametini geriye doğru çe-vircmiyeceklerdir. Avrupada, Af* rikada, Asyada ne gibi hâdiseler olursa olsun, telâşa düşmemek, cesareti kaybetmemek lâzımdır. Müşkülât karşısında kalırsak şunu hatırlamalıyız ki bunlar geçen se„ ne yendiğimiz müşkülâttan ve geçirdiğimiz tehlikelerden ağır ol-mıyacaktır. Şarkta olup biten hâdiseler, garpta cereyan edecek hâdiselerle ehemmiyet bakımından mukayese kabul edemez.»
B. Churc'hill, ihtizazlı ve vakarlı bir sesle, ve hep ayni ahenkle bütün bunları söyledikten sonra B. Roosevek'in kendisine şair Longfcllavv'un bir mısraını gönderdiğini hatırlatmış ve ayni şairin malkama uygun diğer bir mis. rai ile nutkunu bağlamıştır.
Amerikada
Limanlarda Bulunan 160 Yabancı Gemi Zaptediliyor
Vaşinglon, 27 (A.A.) —Va-şingtonda toplanmış olan malî ve iktisadi Amerikalılar istişare ko-mitesi, Amerika kıtası limanlarında bulunan ve kullanılmayan I 60 ecnebi geminin müsaderesini tavsiye etmiştir.
Sollumda
-o
İngiltcreye Hava Taarruzu
Hafif Oldu
Londra, 27 (A.A.) — İngiliz Hava ve Dahllt Emniyet Nezaretlerinin tebliği:
Bugün gündüz, lngilterenln şark sahili üzerinde düşman tayyarelerinin hafif faaliyeti olmuştur. Bunlardan bir kaçı dahile girmişlerdir. Bomba atıldığı bildirilmemektedir.
Düşman Müfrezeleri Birçok Noktalardan Hududu Geçtiler
Kahire, 27 (A.A.)
Orta şark
B. Hitler Klagenfurth Şehrini
Ziyaret Etti
Klagenfurth, 27 (A.A.) — Hitler pazar günü K.-rentl'nin idare merkezi olan Klagenfurth şehrine kısa bir ziyaret yapmıştır.
İngiliz kuvvetleri umumi karargâhının tebliği: v
Libyada Tobruk mıntakasında vaziyette hiçbir değişiklik yoktur.
Sollum'da düşman müfrezeleri, dün akşam bir çok noktadan hududu geçmişlerdir. Seyyar hafif kuvvetlerimiz düşman müfrezelerinin l-lerl hareketini hırpalıyarak düşmanla tçmas halinde kalmıştır.
Habeşistanda bütün mıntakalarda harekât şayanı memnuniyet bir tarz da devam etmektedir.
Propagandalara
Cevaplar
Kral Boris IştuVe Gitti
Sofya, 27 (A.A.) — Kral Boris, refakatinde Prens Kiril olduğu halde Istib'e muvasalat etmiştir.
Cebelifarık'ın Müdafaası
(üaşı 1 loclüe) ** tığını göstermektedir. Fransadakt ingiliz kuvvetlerinin başkumandanlığını yapmış olan Lord Gort Cebelitarık müdafaasının istilzam ettiği meselelere etrafı ile vâkıftır. Lord Gort geçen haziranda Cebelitarık'a gitmiş ve meşhur kayadaki istihkâmları bütün tefeiTuatı ile teftiş etmiştir. Cebelitarık'a hücum edildiği takdirde orada öteden beri mükemmel bir asker olarak tanınmış olan Lord Gort gibi müdafi ile karşılaşacaktır. Meseleyi iyi tetkik etmiş bulunan yüksek rütbeli bir İspanyol subayı Cebelitarık'a karadan hücum edebilmek için Hitlerin en a-şagı İ50 bi/L kişilik bir ordu kullanması lâzım geldiğini söylemiştir. Hattâ bu takdirde bile hücumun mu-vaffakıyetsizlikle neticelenmesi muh temeldir.
Cebelitarık son zamanlarda herhangi bir hücuma karşı koyabilecek tarzda tahkim ve takviye edilmiştir. Kaya delmek hususunda ihtisas sahibi olan Kanada madencileri kayanın içinde yer altı şehri vücude getirmişlerdir. Tabiye mefhumu bakımından buradaki istihkâmların tertibatı Siegfrled hattındaki istihkâmlara çok benzemekteidr. Dış müdafaa hatlarını yarmağa muvaffak olacak kıtalar kayalardan istihkâmlara gizlenmiş bataryaların ateşi ile blçileceklerdir. Bu istihkâmlar uzun bir muhasaraya mukavemet edebilecek tarzda yapılmışlardır. Kayada her türlü yiyecek, harp malzemesinde büyük ihtiyatlar ve on binlerce metre mikâbı su bulunmaktadır. Kalenin yeraltı koridorlarında karadan, denizden, havadan ya pılacak hücumlara karşı muhtelif çapta toplar vardır.
?
La Linea, 27 (A.A.) — Perşembe günü, Cebelitarık müdafaası manev-relerl yapılacak ve bu çok mühim manevrelere, piyade, topçu ve hava kuvvetleri iştirak edecektir.
General Gort, bugün tayyare İle Cebelitarık'a gelmiştir. Sabık umumî vali, ayni tayyare ile pazartesi günü Londraya gidecektir.
?
La Linea, 27 (A.A.) — Of i: Ccbelitarıkta bulunmakta olan bü-tün mülteciler derhal tahliye edilecektir. Kalmak istiyenler askere a-lmmış muamelesi görecekler ve müdafaa işlerinde çalıştırılacaklardır.
Almanlar Atinayı Aldı
(Başı 1 İncide) X
vc Mora'ya girmiştir.
*
Berlin, 27 (A.A.) — Alman orduları başkumandanlığının teb. ligi: Cüretkâr bir hücumla, paraşütçüler, 2 7 nisan sabahı Korent kanalını ve bizzat Korent şehrini almışlardır. BiV çok İngiliz esir alınmış, geri kalan İngiliz kıtaları, cenuba doğru karışık bir halde ricat etmiştir. Korent körfezinin methalinde Adolf Hitler muhafız alayı, şiddetli bir ileri hare'ketî neticesinde, Patras körfezini geçmiş, Mora ya ayak basmış ve burada düşmanın mukavemetini kırdıktan sonra Patras Umanına girmiştir.
(Başı 1 ineide)
tralya arasında en ufak bir an* lasamamazlrk bile olmadığını bildirmiştir. B. Fad"den hali hazır harbinde bilâ istisna- bütün Avus. traly ahların İngiltereye yardım ettiklerini beyan ederek demiştûr ki:
Avustralya milleti Balkan harp sahnesinde ingiliz ve Yunan kıtalarının vanı başında harbe iştirak etmekle müftehirdir. Askerî harekât istediğimiz gibi muvaffakiyetle neticelenmese de yine ay, ni iftiharı duyacağız.
Avueturya bu harbe imparatorluğun bir âzası olarak iştirak etmiştir. Parlâmenbo önümüzdeki ayın başırtda toplanarak şimdiye kadar sarfedilen harp gayretlerinden daha büyük gayretler sarfeddbilmesi çarelerini araş tıracaktır.
B. Fadden Allman propagandasının İngiltere ve Avustralya arasında bir anlaşamamazlık olduğu hakkındaki iddiası sebebile bu mesajı göndermeğe lüzum gördüğünü beyan etmiş ve böyle bir şeyin katiyyen yalan oldu-ğunu ilâve etmiştir*
Yeni Zelanda Başvekilinin Nutku
Wellington, 27 (A.A.) — Ye
ni Zelnda başvekili B. Freser,
Rotorua'da söylediği bir nutukta
demiştir ki:
«Bütün Yeni Zelanda halkının düşünceleri, Yunanıstandaki kıtalarındadır. Vaziyetin vahame_ ti tamamile kabul edilmekle beraber hiçbir yerde betlbinlik işaretleri görülmemektedir. Bilâkis, milletin harp gayretlerinin fazlalaşması ile takviye edilmiş bulunan azmi, her za|mankmden daha (kuvvetlidir. Yeni Zelanda milleti, lngilterenin ve müttefiklerinin yanında zaferi kazanarak vazifesini yapmak azminde her zamankinden daha ziyade müt-tehittir. Bugün bütün- YeniZelan. da halkının yüzde yirmiden fazlası deniz ışırında ve Yeni Zelan da müdafaa servilerinde çalışmaktadır.»
o
Çin, Amerika
(Başı 1 İncide) —
ka uyandırmıştır. Harbin uzun sürmek ihtimali karşısında Çinin iktisadi durumunu korumak ve mukavemet edebilmesine yardım etmek i-çin İngiliz ve Amerikalılar tarafından sarfedilen gayretlere hayati biı ehemmiyet atfedilmektedir. Beynelmilel vuziyet ne olursa olsun Çinin Japonyaya uzun müddet karşı koyacak askeri ve harp malzemesi olduğu söylenmektedir.
İngiltere ile Amerika Çinin iktisadi durumunu takviye etmek üzre yeni tedbirler alırlarsa hem Çin. de-Ynokrasiler Uzak Şark meselelerile meşgul oluncaya kadar mukavemet edebilecek, hem de İngiltere ilo A-merika Çini terketmlycceklerinl is-bat etmiş olacaklardır.
B. Roosevelt'in oğlu Çine gidiyor
Şanghay, 27 (A.A.) — Amerika Cümhurreisi Roosevelt'in oğlu James Roosevelt bir kaç güne kad» tayyare ile Hongkonk'tan Çunknge giderek Mareşal Şan Kay Şek.le görüşecektir. I
Amerika - Meksika Anlaşması
Vaşlngton, 27 (A.A.) — Ofi: Hariciye Nezaretinin bildirdiğine göre. Amerika ve Meksika hükümetleri iki devlete ait askeri tayyarelerin yekdiğerine ait topraklar üzerin den geçmesini kabul eden bir anlaşma imza etmişlerdir. Anlaşmayı A* merika hükümeti namına Sumnor Velles, Meksika hükümeti namına da Meksika büyük elçisi Nagora imza etmişlerdir, . -
Trakya Umum Müfettişliği Maarif
Müşaviri Çanakkalede
Ketken Açıklarında Bir Deniz Kazası
Aktan ve Demir Şilepleri Gece Karanlığında Birbirile Çarpıştı \
LUIMACA
fP
V 5 e.
9 to //
Çanakkale (Hususî) — Trakya Umumî Müfettişliği Maarif müşaviri Fakir Erdem Bıgadan şehrimize gelmiştir.
Müşavir, valimiz Atıf Ulusog-lunu riyaret ederek okullar hakkında görüşmüştür.
Maarif idaresinde bir müddet
meşgul olduktan sonra okulları teftişe başlayan Fakir Erdem bugün de teftişlerine devam eü.nis-tir. Yarın Edirneyc dönecektir.
Gönderdiğim resim Maarif mücaviri Fakir Erdemi Cumhuriyet okulu talim heyeti ve talebe-lerile bir arada gösteriyor.
Bursadâ Yeşil Türbenin Tamiri
Bursa (Hususî) — Bursanın en kı>tnetli tarihi abidesini teşkil eden «Yeşiltürbe» sının tamirine başlanacaktır.
Tamir safhaları Maarif Vekâleti müşavere heyeti tarafından tebkik edilmiş ve Maarif Vekâleti abideler heyeti azasından yüksek mimar Mccıt Koralin plânı olduğu gibi kabul olunmuştur.
Bursada Çöplüğe Gömülmüş Çocuk
Bursa (Hususi) — Belediye ccmizlJc isleri arabacılarından bir tanetâ çöplüğe gömülü yeni doğmuş bir çocuk cesedi görmüştür. Bunun üzerine Müddeiumumi ,muavini ile birlikte vak'a mahalline gidilerek ceset çıkarılmıştır. Cesedin bası eziktir; tahkikata başlanmıştır.
Çorlu Hastahanesinde Tıbbî Müsamere
Çorlu, (Vatan) — Büyük has talıane bu yılın son ve onuncu tıbfeî rmisarneresini de konferans salonunda başhekim Asım Törenin reisliğinde kalabalık hekim ve dinleyici huzurile vermıg-ttr.
Ön sözü asabiyeci Sami Gü-*rün almış ve aülfamiftle tedavi olmuş had bir parapelji, ürolog B. Eneren Nefrenktomi ile iyi olmuş arazî bir cilsilei bevil. Dr. Çem§it, intanı hastalıkların tedavisinde sülfenamitler, nisaiyeci Muzaffer Tezonar, bir ciğer batın tümürü, M. Sakarya köprücük kemiği kırıklarında Osteo-sentoz hakkında konuşmalar yapılmış ve konuların münakaşalarına ordu sıhhiye mütehassısı Profesör Abdüİkadir Noyan, Çer kedköy hastahanesi başhekimi 'Kâmil Galatlı, M. Sakarya, H. Korgün, M. Tezonar ve Sami Gü rün iştirak etmişlerdir. i
Kartalda Bir Kuduz Köpek Bir Ameleyi Isırdı
Kartal, (Vatan) — Kartal Çimento fabrikası amelesinden Meh met Erbayı gece saat 21 raddelerinden içten çıktığı sırada Kartal yolunda zeytinlikte önüne çıkan bir kuduz köpek vücudunun muhtelif yerlerinden ısırmış ve Mahmudun geçişinin yemelerini ve bir av köpeğini de ısırmış olduğundan jandarmalar tarafın dan mezkûr köpek öldürülmüş, ve keçi ile av köpeği de öldürülerek lâzım -gelen tedbir alınmış ve yaralı tedavi için hastahaneye kaldırılmıştır.
. Bir İhtiyar On Sekizlik Kızı ı Dağa Kaldırdı
İzmir, (Hususi) — Cuma ova. sı nahiyesine bağlı Güner köyün, den Sivaslı Halil, ayni köyde Is-mailin kızr on sekiz yaşlarında Haticeyi kaçırmıştır. Halil altı çocuk sahibi ve yaşlı bir adamdır. Köyünde dürüst ve iyi huylu bir adam olarak tanınmıştır.
Hat'ce de köyünün güzel bir kızıdır. Halil, ötedenberi güzelliği, nin hayranı olduğu bu kıza, rastladıkça bakar, latifeler yapar ve meğer için için yanarmış. Nihayet
bir gün kızcağıza hislerini, sevgisini kıza bildirir, beraberce kaçmak teklifinde oulunur. Ve kızı kandırmağa muvaffak olur. Ha-tıcenın annesi tarafından vukubu lan müracaat üzerine hâdiseye el koyan zabıta, ihtiyar sevdalı ile sevgilisini »/atmaktadır.
Muratlıda 23 Nisan Bayramı
Muratlıda 23 Nisana tesadüf eden Hâkimiyeti Milliye ve Çocuk Bayramı cumhuriyet alanında büyük bir kalabalıkla tesit e-dildi. Hatipler cumhuriyet idaresinin başardığı muvaffakiyetli ve büyük işleri halka beliğ bi: lisanla anlattılar. Gece de ilk o-kul salonunda bir müsamere verildi.
Muratlıda Bereketli Yağmurlar
Muratlıda çiftçiyi mevnnun fiden bol ve bereketli yağmur yağ maktadır. Bu sene iyi mahsul elde edilecektir.
Edirnede Maarif Teftişleri
Edirne. (Huşum) — Bir müddetten beri bölge dahilinde Maarif işlerini teftiş etmekte olan Umumî Müfettişlik Maarif Müşaviri B. Fakir Erdem bu akşam E-dirneye avdet etmiştir.
Mut Güzelleştiriliyor
Mut, (Hususî) — Kasabamızın güzelleştirilmesi, iktisadî ve kültürel bakımından yükselmesini temin için hummalı bir faaliyet sarfedilmektedir. Bu kalkınma ha reket ve faaliyetleri daha şimdiden güzel neticeler vermektedir. Değerli kaymakamımız Bay Fey zı Öncel, çalışkan parti başkanımız Bay Samih Koç ve bilgili belediye reisimiz Bay Hamdı Yüksel ile arkadaşlarının müşterek ve mütemadi mesaileri kazamız halkının takdir ve şükranlarını mucip olmaktadır.
Meydana getirilen ve getirilecek olan eserler kazanın en nrvüb-rem ihtiyaçlarını 'karşılamış ve karşılıyacaktır. Bu cümleden olmak üzere kasabamızda güzel bir fırka binası yapılmış, büyük salonuna bir de radyo alınmıştır. Ayni zamanda bir idman yurdu binası da vücude getirilmiş ve muhitindeki arazi tesviye edilerek kençliğe güzel bir idman sahası temin edilmiştir. Sahanın et. rafı çam ağaçları çevrilmiştir.
Kale ve çarşı taraflarında da plânlı bir şekilde çalışılmaktadır. Mevcut olan elektrik fabrikasının noksanları ikmal edilmiş ve yakında faaliyete getfnesi temin olunmuştur. Kazanın 24 köyünde yeniden eğitmen okulları inşası kaTar altına alınmış ve faaliyete başlanmıştır.
Avcılar Cemiyetinin Kongresi
Avcılar ve Atıcılar cemiyeti, dun senelik kongresini Alay köşkündeki cemiyet salonunda yapmış ve toplantı münakaşalı geçmiştir.
Yapılan idare heyeti seçiminde riyasete Doktor Atıf, azalıklara da Remzi Kafalı, Ruhi, Niyazi Kızıltepe, Şakir Satkan, Hüsamettin Gök-engın, Turgut ve Orhan getirilmişlerdir. ^ - :
Eski idare heyeti de kongrece ibra edilerek içtimaa nihayet verilmiştir.
VATAN Gazetesi
ÎLAN FİYATLARI Hu. .
Ballık maktu olarak 760
1 İnci Sayfa Santim* 500
t 9 » 350
3 » » 300
4 » » » 100
5 » » 75
6 » » 50
İki gece evvel Knradenizde Kcf-Kon adası açıklarında bir deniz ka-7.ı ı olmuştur Alınan malûmata gö* re, Dom ir ve Aktan şilepleri arasındaki bu müsademe gece karanlığında vuku bulmuş, müsademeye sebep te, İki şilebin bıribirlerine pek yakın bir rota takıp etmeleri, olmuştur.
;;;oıı tonluk yeni bir gemi olan Demir şilebi Znnguldııfta gitmek üzere Umanımızdan kalkmıştır. Bin ton rt sanidinde küçük bir gemi olan Ak tan şilebi de kömür yükü ile İstan-bula gelmek üzere Zongulduktan hareket etmiştir. Gece saat 22 de bu iki şilep Kofken adası açıklarında
I ve zifir! denilecek kadar kesif bir I karanlıkta ansızın karşılaşmışlardır.
Gemilerin süvarileri bu vaziyette manevra yapmak İmkânını bulamamışlar ve mUfiHdemey mâni lnma-mışlardır.
Aktan şilebi Demir'in makine dairesi üzerine şiddetle bındırmiştir. Müsademe neticesinde Aktan baş tarafından hafifçe, Demir dc bodoslamasından agıı olarak zedelenmiştir.
Evvelki gün, her iki şilep tc Is-tanbula gelmiş, Demir lstinyo dokuna alınmış, Aktan yükünü boşaltmak üzere Ycşllköyc gitmiştir.
6
7 I
5
s
T
N
¦ KİE H\D
S ^_
r
sn n jhd h
r: rjrcnra im „
" r *\f\
Bekâr Odalarına Girerek Ne Var Ne Yok Götürmüş
Dün Bakırköyünde bir hırsızlık vakası olmuş ve Hüseyin adında bir hırsız kahvenin üst katındaki bekâr odalarına girerek kiminin pan talonunu, kiminin ceketini, kiminin şapkasını çalarak kaçmıştır.
Hüseyin bu hırsızlığı yapmak için bekârların kahvede tavla oynadıkları bir zamanı seçmiş ve onların dalgınlığından istifade ederek öte beriyi aşırdıktan sonra pencereden atarak bir şeyi belli etmeden kaçmış
tır.
Neden sonra akılları başlarına gelen bekârlar odalarına geldikleri zaman bir de eşyalarının eksik olduğunu görmüşler ve polise müracaat etmişlerdir.
Hüseyin, dün Yasef adında bir eskiciye çaldığı eşyalardan bir ceketi satarken yakalanmıştır.
Dün dördüncü asliye ceza mahkemesinde yapılan duruşma neticesinde HUscylnin suçu sabit gorüldugün-den 4 ay, 20 gün hapsine ve Yase-fln suçu olmadığından beraetine karar verilmiştir.
Hüseyin muhakemeden sonra derhal tevkif edilmiştir.
o
Bir Otomobil Tramvaya
Çarptı
Dün Tepebaşında dikkatsizlik yüzünden az daha feci bir kaza olacakı bir sırada vatmanın soğukkanlılığı kazayı önlemiştir.
Hasanın idaresindeki 2341 numaralı otomobil Per^ıpalas otelinin yanındaki sokaktan korna çalmadan çıkmıştır. Bu sırada Tepebaaı istikametine gitmekte olan vatman Ah-medin idaresindeki 60 numaralı tramvay arabası birdenbire önüne çıkan bu otomobile çarpmamak i-çln derhal fren yapmış ise de otomobilin önü tramvay arabasına çarparak tamamen hasara uğramıştır.
Tramvay yolcuları büyük bir heyecan geçirmişler ve bir çoğu da yapılan ân! frenden başlarını öteye beriye vurmuşlardır. Hâdise hakkında tahkikat yapılmaktadır. F
-o—-
Şehremini Halkevinin Edebiyat
Gecesi
26 Nisan cumartesi akşamı Şehremini halkevinin tertip ettiği edebiyat gecesi, genç neslin mümessil şair ve ediplerini bir araya toplamakla bu muhitte mutena bir akşam yaşatmıştır.
Son zamanların belli başlı edebiyat mevzuu olan şair Celâl Sılayın kendi neslini günün içtimai hâdiselerine lâkaydiliklc itham eden kıvrak bir konferansından sonra alkışla sah neye davet edilen Asaf Halet Çelebi matbuatta uzun dedikodular yapan meşhur şiirlerini okumuştur.
Bunu takiben ileri sürülen şair Sahabettin Kudret, tıpkı (Oscar Vilde) gibi sahneye çıkmış ve şiirlerini o-kuyarak alkışlanmıştır.
Arif Dino ePoem Aforizma» tarzın daki meşhur şilrlerilc dinleyici seviyesini hayretlere vermiştir.
Ve nihayet Orhan Tugsavulun söylediği bir şiirden sonra başlıyan caz misafirleri güzel bir gecenin dansına davet etmiştir.
Askerlik İşleri
Beyoğlu Yeril Askerlik şubesinden:
Yedek subay, GUlhane, Veteriner tatbikat okullarında 1 mayıs 911 de başlıyacak olan tahsil devresinde durumları aşağıda yazılı kısa hizmetli müslim ve gayri müslim yüksek ehliyetnamen ve ehllyetnamcslzler iştirak edecektir.
1 — Askerliğine karar verildiği kaide herhangi bir sebeple şimdiye kadar scvkcdilmcmiş olan yüksek as kerî cflıliyctnamelilcr.
2 — Geçen sevk vaktinde şevke-dilmedikleri için yedek subay okulu tarafından kabul edilmeyip geriye çevrilen yüksek okul mezunları,
3 — Askerlikleri tam hizmetli o-larak yaptıktan sonra tahsillerini, lise ve daha yukarı dereceye çıkardıklarını resmi vesika ile isbat ederek yedek subay olmak istiyenler 1 Mayıs 9-11 do sevkedileceklerinden şimdiden derhal şubeye müracaatları ilân olunur.
I Küçük Haberler:
I_
İstanbul öğretmenleri yardım cemiyeti kongresi yapılmış, Tahiı* A-taman, Zahide, Tevflk Gürel ve Adil idare heyeti azalıgına intihap olunmuşlardır. Yapılan yardımların badema doğum, evlenme ve hastalık gibi hususlara da teşmil edilmesi istenilmiş ve bunun müzakeresi gelecek haftaya tehir edilmiştir.
* İstanbul avukatları Eminönü halkevinde adliye İşlerinde yapılması istenilen ıslahata alt mesleki teklifler Üzerinde konuşmak üzere bir toplantı yapmış, fakat, bu tekliflerin ikinci bir komisyon tarafından bir defa daha tetkik edildikten sonra müzakeresi münasip görülerek toplantıya nihayet vermişlerdir.
* Talimatnamelerinde bazı tadiller yapmak üzere toplanan Şirketi Hayriye hissedarları tadile muhtaç maddeleri medeni kanun hükümlerinin İcaplarına uygun bir şekle koymuşlardır.
* Pasif korunma teşkilâtında çalışacaklara verilecek gaz elbiselerinin tstanbulda yaptırılması İçin sıhhat müdürlüğünce yapılan tecrübeler müsbet netice vermiştir.
* Cadde ve sokaklardaki kanalizasyon menfezlerinde bulunan rska-raların az zamanda tıkandığı görülmüş ve tıkanmıyacak bir şekilde yapılan rskaralarla tebdilleri belediyece düşünülmüştür. ı
AVAPİY0JEN
DR. İHSAN SAMİ
lstrcptokok. latafilokok, pnö-mokok, koli, piyosiyaniklerin
cilt hastalıklarına karşı çok tesirli tuze aşıdır.
Soldan sağa: 1 - Bir balık - Bir oyun kâğıdı. 2 — Cerahat - Bir ma-rungoz âleti, 3 — istanbulini bit semti - Sanat, 1 — Yapma - Rabıt edatı . Sıfat edatı, 5 — Eskıdcnberi devam eden âdetler - Bıçak sapı,
6 — Hile. 7 — Tayran etmek - Nevi, 8 — Zahmet - Hakkının «essiz harfleri. 9 — Yaşayan - İşveli, 10— Bravo - Yama. 11 — Bir para - A-yı yuvası - Bir nota.
Yukardan aşııfcı.va: 1 — Bir balık-Kumluk sahil. 2 — Bir nevi bczelyc-Fiyaka. 3 — Gemi barınağı - Bir e-dat, 4 — Bobanın eşi - İnsan - Eski bir mabut, 5 — Esnaftan biri. 6 ~ Musikide durma işareti - Garaz, 7 — Bir vapurumuz - Dahil, 8 — Yan-Ifşlıkla. 9 — Bir buğday yemeği.
10 — Eski bir pehlivanımız, 11 — Hafif soğuk - Fena değil.
DÜNKÜ BULMACANIN HALLİ
Soldan Sağa: 1 Yumurta - Dar 3 — Vazelin - Mil I — En - Mala 5 — Uçurtma 6 — Lama - Elbise
7 — Ak - Se - Musul 8 — Makarna
- Asi 9 — Alet - En 10 — Yavan
11 — Br-uttva - Eza.
Yukarıdan Aşağıya- 1 — Yavrulamak 2 — Çakal .'! - - Mazlum -Kene 4 — Rasat 5 — Rulet - Er -La 6 — İnme - Ne 7 — Almanya
8 — Bu 9 — Manisa - ve 10 — Adil
- Susmaz 11 — Lâleli - Na.
Dr. İS. de
T A R A N T 0
DAHİLİ HASTALIKLAR
(Mide vc Barsak)
MÜTEHASSISI
Türrel Şahdegirmcni Sok. No. 5
Tel. 19206 '. don 6 va kadar
CEVAD TAHSİN
İD RAB - KAN - KAZURAT
yoatTiınlıı tahlillerini yapar. Di-vunvolu ortasında. Tel. 23334
Ağız ve boğaz iltihapları Rlda diş
bulur. Salgın hastalıklarda gargara yapılması tavsiye olunur.
H0BH0B0Nİ
EminAnO Nimet Abla gişesi
ö Dündeki mim jrmahn nralınlıı her gün hastalan kabul eder. TeL 24131
4 ı ı
Baş, Diş, Nesle, Grip, Romatû
Nevralji, Kırıklık re Bütan Ağrılarınızı Oerbal Keser
fflrt* 3 to«a «UaMIlr. TAKLrTLCKlND€N SAKININIZ. HE» VEtOC PULLU KUTULARI ISRARLA İSTEYİNİZ
Devlet Demiryolları İlânları
Muhammen bedeli (8197) lira olan 21 kalem muhtelif ebatta am-buvatmanlı dökme boru ve teferruatı flançlı dökme boru ve çelik çekme fren hava sevk borusu ve teferruatından mürekkep malzeme (8.5.911) perşembe günü saat (11) on birde Haydurpaşadu gar binası dahilindeki komisyon tarafından taahhüdünü ifa edemiyen müteahhidi nam vc hesabına pazarlık usullle satın alınacaktır.
Bu işe girmek istiyenlerin (1229) lira (55) kuruşluk kati teminat ve kanonun tayin ettiği vesaikle birlikte pazarlık g^ünü saatine kadar komisyona müracaatları lâzımdır.
Bu işe alt şartnameler komisyondan parasız olarak dağıtılmaktadır. (3152)
Harp Okuluna Havacı Subay Yetiştirilmek Üzere Sivil Liseden Mezun Olanların
Kayıt ve Kabul Şartları
1 — Lise olgunluk İmtihanını vermiş bulunmak.
2 — Aldıkları mezuniyet diplomalarındaki kanaat notu iyi veya çok İyi bulunmak.
3 — Olgunluk diploma tarihinden bir seneden fazla müddet geçmemiş bulunmak.
4 — Sağlık durumu pilotluk hizmetine müsait olmak.
5 — Yaşları on yukarı 21 olmak. Not:
Bilâhare hava muayene heyeti tarafından yapılacak muayenede sağlık durumları pilotluk sınıfına müsait görülmiyenler isterlerse harp okulunun diğer sınıflarına verilmek gibi hiçbir mecburiyete tâbi tutulmazlar. Tam serbesttirler. Kendilerinin arzularına göre muameleye tâbi tutulurlar.
Okul tedrisatı lîj/Mayıs/941 de başlıyacağından talip olanların, bulundukları askerlik şubelerine müracaat edeceklerdir. Askerlik şubeleri, yaptıracakları sıhhî muayenede müsbet netice alanlar evrakları ile harp okuluna, sevkcdileceklerdir. (2822) I
Devlet Denizyolları
işletmesi Hânları
28 NİSANDAN 5 Mayısa Kadar
Muhtelif Hatlara Kalkacak Vapurların İsimleri Kalkış Gün ve Saatleri ve Kalkacakları Rıhtımlar
Karadeniz hattına —
Bartın hattına
Mudauya Latt*na —
Bandırma hattın a —
KarnMf» '.artma —
imroz hattına —
Ayvalık h. '.tına —
tamir sürat hartma —
trmir aralık postası —
Çanakkale İlâve postası —-NOT:
Salı 12 de (Karadeniz), Perşembe 12 do (Güneysu) ve Pazar 16 da (Erzurum). Galata rıhtımından.
Sah 18 de (Çanakkale), Cumartesi 18 de (Anafarta). Sirkeci rıhtımından. Pazartesi, salı, 9.50 de, Çarşamba, Perşembe, Cuma 16 da (Sus), Cumartesi 11 de (Marakaz) vc Pazar 9,50 de (Sus), perşembe günü Tophaneden diğer günler Ga-tala rıhtımından.
Pazartesi 8.15 d* (Trak), Çarşamba, Cuma 8,15 de (Marakaz). Galata rıhtımından. Ayrıca Çarşamba 20 de (Anafarta), Cumartesi 20 de (Çanakkale). Tophane rıhtımından.
Salı ve Cuma 19 da (Seyyar). Tophane rrhtrmından.
Pazar 9 da (Antalya). Tophane rıhtımından.
Çarşamba 15 de (Bursa), Cumartesi 15 dc (Saadet). Sirkeci rrhtrmmdan. Pazar 11 de (İzmfr). Galata rıhtımından. Perşembe 13 de (Kades). Galata rıhtımından,
Perşembe 9 da. (Mersin). Tophane rıhtımından.
pur Mierıcn ı.aKKmda tıer tUrlU m^Ömal &şagı3a Vclcloa ftU-
maralan yc^It acentelerimiaden öğrenilebilir. Galata Baş Acenteliği _ Galata rıhtımı, Timan]^
Umum Müdürlüğü binaa ' ' altında, 423«2
Galata Şube Acenteliği — Galata rıhtımı. M m taka Liman Reisliği binası altmda 40133 Sirkeci Şnbe Acenteliği — Sirkeci, Yolcu salonu. 227" j
(3292)
Topkapı Sarayı Müzesi Müdürlüğünden:
Muvakkat teminatı İhale günü
Lira K.
Keşif miktarı Lira K.
1500 00 112 50 9.V.1941
Süieymaniyodeki Türk ve İslâm eserleri müzesinde yapılacak tamir açık eksiltme ile Mayısm dokuzuncu Cuma günü saat 15 de yüksek mektepler muhasebeciliğinde ihale edilecektir.
Taliplerin yüksek mimar veya mühendis olması bu gibi aseıieri tamir etmiş bulunması me.şruttur. Keşifname ve şartnameyi görmek arzusunda olanlar Topkapı Sarayı müzesi müdiriyetine müracaat etmelidir. (3233)
Türkiye Ganümrlydi
iraat Bankası
Kuruluş tarihi: 1888. — Sermayesi: 100.000.000 Türk
Şube ve ajans adedi: 265. Zirai ve ticari her nevi banka muameleleri, fara biriktireni**© 28,000 lira ikramiye \xrıyo
Ziraat Bankasında kumbaral; ve ihbarsız tasarruf hesaplarında en az 50 lirası bulunamara senede 4 defa çekilecek kur'a ile aşandaki plana göre ikramiye dağıtılacaktır.
4 adet 1,000 lirakk 4,000 Ura ||| ^ ^ ^ Ura]|k ^m Ura
A m .imi >> 2.000 » 1 I
4 » 250 » UÛfil » III
l0 > ıoo » ' ooo 4 II ı«o >> 30 » 8,?oo »
DİKKAT: Hesaplarındaki paralar bir sene içinde 50 liradan aşağı öüşmıyenlere ikramiye çıktığı takdirde % 20 fazlosıle verilecektir. Kur'alar senede 4 defa. 11 mart, 11 haziran. 11 eylül,
31 Vriarikanunda çeküecektir.
Sahibi ve Neşriyat Müdürü: AHMET EMİN YALMAN Basıldığı Yer: VATAN MATBAASİ