PERŞEMBE 6
ŞUBAT 19 4 1
VATAN EVİ
CAOALOGLU   No.   32
TELEFON: 24136 TELGRAF: VATAN İst.
BAŞMUHARRİRİ
TEMÎN YAL
asviri Efkârın Baş Sütü- |
nunda Peynir Tenekeleri Yazan: Nizamaddin Nazif
Bu yazı 4 üncü sayfamızdadır
Fiyatı: 5 Kuruş
SİYASÎ   SABAH   GAZETESİ
Yıl: 1 — Sayı: 167
YUGOSLAV
Mukavemetini Hesaba Katmak Caizdir
Yaaan: Ahmet Emin YALMAN
ugoslavya  tecavüz karşı-"    sında nasıl bir yol tutacak? Bu, hepimizin merak ettiğimiz 'bir meseledir.
Yugoslavyayı yakından tanıyanlar şu fakirde bulunuyorlar: Orası kimin tarafından olursa olsun, tecavüze uğrarsa hasıl olacak netice, İtalyan tecavüzünün Yunanistana karşı vardığı akıbetten başka olmayacaktır. Yugoslav devlet adamları vakit vakit mihver tarafından sıkıştırıldıkları zaman şu yolda cevaplar vermişlerdir: «Biz istediğiniz kadar vesikalar imzalayalım. Fakat hükmü yoktur. Yugoslav topraklarına bir tecavüz olduğu zaman hal. km ve ordunun bizim sözümüze bakmayarak mukavemet edeceklerini büiyoruz.> >
Bunu mihver de biliyor. Bunun için Yugoslavyanın üzerine pek varmıyor. Yoksa mihver, karşısındaki duvarda zayıf bir delik keşfetseydi çoktan içeri sokulmuş bulunurdu.
Buna mukabil Yugoslav hükümeti, mihvere meydan okumamak ve fırsat "vermemek için elinden geleni yapıyor. Sansür baskısı bu istikamette itina ile kullanılıyor. Bu gidişe halkın da diyeceği yoktur. Çünkü geçen harpte SırbisLanın nekadar hara-biye uğradığını herkes hatırlıyor. Hem de geçen harpte Yugoslavyanın en büyük şeflerinde bile büyük bir köy halı vardı. «>ugün-kü Yugoslavya mahmur bir mem-leıcettir. Kaybedeceği şeyler geçen harpıen çok fazladır.
Bunuma beraber sıra istilâya gennce Yugosiaviar pek iyi bıii-vonaı ki boyun e^mek hem şe-reisız bir yoldur, hem de mukavemet yoiundan her cıehtie-zıyan, ııdır. L*eçen harpte Sırbistan, mukavemetine bedel parlak mü-Kâtatiar almıştır. |
Tecavüze karşı durmak meselesinde Yugosıav hükûmetUe ordusu ve haıKi kati bir kanaat sahici  oıma&la   beraber   Yugoslav haricî siyasetinde tereddüt unsur. 1 lan eksJt değildir. Bir deta Yu- i goslavyada kökleşmiş    bir    Rus dostluğu vardır, t-skı Avusturya- ı nın buıun entrucaıarı bunu sarsa-mamış,  Kusyadaki    ihtilâller de unutturamamıştır.   Yugosıavyada oyıe komünistler vardır kı komü- , r.ızmın eııtını bumezier ve bumek ıstemezıer.    Komünizmi    sadece Kusyadan geımış bir şey olduğu ıçuı iyi bumrıar.   Buna  karşı Yugosıavyada zenguııeşmış bir  or-lahallı sınıf    vardır ki    Kusyayi sevmek ve Kus nüruzundan istifade etmek istemekle beraber ko-munızmın içtimai ve tktısadî neticelerinden   kendi  hesabına  kor* kar. I
Diğer bir tereddüt amili, İngil-tereaır. Uondra Ue beıgrat ara-sınaa hiç bir zaman siki bir anlaşma ruhu hujcum sürmemiştir. Prens fol un İnguterede tahsil görmüş olması arada sağlam bir kopru kurmağa kalı g e un cm ıstır, ingiliz propaganda teşbtnâtı, harp-fen soma eaeoı konferanslar ver-men üzere Y ugosıavyaya genç ingııız eaıpıerınaen bu kaçını yollamıştır, hakat ingııız harp ve sum gayeıerı hakıunda Belgratta tam Du cmruycı uyandırmağa kâtı deıecede au*ka gösterilmemiştir.
Yugo9İavyanın Balkanlar hak-kınua Qa lereaautıerı vardır, bul-gâiısıama sıkı temasların arkası hiç bu zaman kesiı-mettuştır. Bulgarlar asgari isteklerini vakit vakit beıgraaa badırmı^erdır. ha-kat öeıgrat bu münakaşayı sulhtan sonraya bırakmağa taraftar görünmüştür. Komanyanın çökmesi, İt ugosıavıarın gözünde eski manadaki Balkan birliğini yıkmıştır, i ürk - Yugoslav dostluğu ve karşılıklı emniyeti hiç bir zaman aarsiımamış oımakia beraber iki memlekette pek esaslı bir surette başıayan ve çok iyi neticeler vadeden yakınlaşma hamleleri fasııaya uğramıştır.
Neticede Yugoslavyanın şu hakikati keşfedeceğine şüphemiz yoktur ki her Baikan memleketinin siyasetinde yegâne doğru ölçü, ancak bırbi.ıne dayanmak au-
relıle harici kiyasette ta:n istiklâli (Devamı: .Sa. 5, bü. 3 te) ==
Bulgar Ziraat Nazırı
Resimde gördüğünüz Bulgar Ziraat Nazın B. Ba-gryanoff'un istifası her tarafta pek tabiî bir alâka uyandıracaktır. Bu nazır, Bulgar kabinesi içinde en müfrit A İman taraftarlığını temsil etmekle tanınmıştır. Bir kaç ay evvel Berlin ve Romaya yaptığı sc-1 yahatlerde ziraat-ten çok uzak olan meseleler hakkında nutuklar söylemiş, kendisi için bir çok kabul resimleri yapılmıştı. O sıralarda Bagrya-noff'un Alman taraftan bir hükümete Başvekil olacağı da söylenmişti.  Bulgar Başvekili istifa-
Türkiye Devletî ve Harp
Yugoslav Gazetesi
Siyasetimiziin Ne Oduğunu Yaz yor
Belgrat, 5 (A.A.) — Politika gazetesi, Moskova ile Ankara arasında gizli bir anlaşmalar bulunduğu hakkındaki haberleri tekzip eden Tass ajansının tebliğini mevzuu bahsederek diyor ki:
Türkiye harbe karışmak istemiyor. Tünkiyenin büyük devletlerle münasebetlerinin mahiyeti öyledir ki, ortaya iivtılâüar çıkamaz. Bilâkis Türkiye bütün ihti-lâtların ve harbin dışında kalmak ve büyük devletlerle tabiî ve dostluk münasebetleri idame etmek için bütün kuvvetaie çalışmaktadır.
nın dahilî sebeplerden îleri geldiğini söylemekle beraber bu resmî söz, türlü türlü siyasî tefsirlerin önünü almayacaktır.
Suriye Peten'le Beraber
Fransadaki hâdiseler
Sırasında Bu Beyanat Manidardır
Beyrut, 5 (A.A.) — Havas: Yüksek komiser General Dentz radyoda söylediği nutukta şöyle delmiştir ki:
Suriye ve Lübnanm hattı hareketi Mareşal PetahVe itaattir. Bu hattı hareket yalan haberler neşrine ve yersiz    münakaşalara
nihayet verilmesini tazammun c-der. Bunun için Mareşal Petain'in emir ve talimatını kayıtsız ve şartsız tatbik etmek kâfidir. Vazife ancak bir nizam dahilinde ifa e-dilebilir. Nizam bütün Fransızların birliği üzerine tesis edilmiştir.
Merhum
Yurda Neden Geç Döndü?
Kızı Şöyle Diyor:
"Babam Kendini Yüzellilik
Saymıyordu. Umumî Affı
Kabul Etmedi. Millî Şefin
Tatlı Bir Sözü Üzerine
Dünyaya Yeniden Gelmiş
Gibi Oldu,,
Yazan: Neriman Hikmet
Miralay Sadık isminde eski bir Hürriyet ve İtilâf liderinin, yirmi »ene gaybubetten sonra yurda geldiğini, toprağı öptüğünü, bir iki saat sonra saadet içinde gözünü ebediyen kapadığını (Vatan) sütunlarında okuyunca, bu hazin tecelli karşısında heyecan duydum. Ben 1911 de dünyada yok. tum. Eski siyasî kavgalar hakkın, daki malûmatım Dek azdır.
Benim için ortada merak ve heyecan dolu canlı bir roman vardı: Yirmi sene yabancı memleketlerde hayat geçirdikten sonra yurda kavuşmak saadetinin heyecanına yirmi dakika dayanamayan, güya ölmek için son dakikasında yurt topraklarına sığınan 82 yaşında bir ihtiyarın hikâyesi...
(Vatan)  da okuduğuma göre
Merhum   albay Sadığın Türk iyeden gitmeden evveöd   hali

4Pı M 1     ^
Sağdan sıra île: Merhumun oğlu»kızı,    turunu    ve    muharririmiz
bu adam, esasından iyi bir adam* mış. Kalender mizacı varmış. Şahsî ihtirastan uzakmıs. Sonra politika ihtirası kendisini baştan çıkarmış. «Ben memleketlimi sevmesini daha iyi bilirim. Onlar vanlış yola gidiyor» diye bir defa ortaya çıkmış, sonra muhaliflerin %rasına düçmüş, onlar tarafından bayrak diye kullanılmış....
Romanın başını ve sonunu gazetede okuyunca orta kısımlarına merak sardırdım. Okuyucularda da aynı merak olduğunu farzet-tim ve şu suallere hem kendim, hem de onlar için cevap aramağı iş edindim: Miralay Sadık yirmi senedir hariçte nasıl yaşadı, Yüz-ellilflcler affedilince neden yurda gelmedi, sonra birdenbire gelmeğe karar vermesinin saiki ned
ır?
Kadıköyüne giderken; merhumun yirmi senelik hayatını düşünüyordum: Anladığıma göre yurda karşı siyasî ihtirası yüzünden işlenmiş hataları ve suçları herhalde vardı. Fakat kendi kendini herhalde suçlu görmüyordu. Günahsız bir mağdur olduğu kanaatle yirmi sene kimbilir nekadar durgun, nekadar ıstıraplı bir hayat geçirmişti Bu ıstırapları çektikçe kalender ruhu kam bilir nekadar yumuşamış, nekadar saf-laçmıştı.
Merhumun kızı Bayan Laman
ile karşılaştığım zaman heyecan
duydum.  Yirmi senelik    sürgün
hayatına o da başından sonuna
kadar ihtiyarî olarak karışmıştı.
Bayan Laman,  yirmi senelik (Devamı: Sa. 5, SU. 1 de) *
Donahan Kahire Yolunda
B. Rooseveltin hususi mümessili Albay Donahan Sofya, Belgrad. Atina ve Ankarayı ziyaret ettikten sonra Filistin yolile Kahireye gitmektedir. Tayyare ile yola devam hususundaki ilk plânlarını değiştirmiş ve pazartesi akşamı Anka-radan Toros ekspresi Ue hareket etmlŞLU. .sıkara Amerika sefareti deniz ataşesi yarbay Duggle kendisine Kahireye kadar refakat edecektir.
Buna ihtiyaç duyulmasının sebebi, albay Do-nahan'ın Sofyada başından geçen hâdisedir. Evvelce de kısmen yazıldığı gibi, orada Amerika mümessilinin, İçinde yüz elli dolar bulunan para çantası, pasaportu ve vazifesinin mahiyetini gösteren resmi vesikalar çalınmıştı. Albay Do-
Prensip!
mam
nahan'ın bu tecrübe üzerine dünya- Tefakat etmesini faydalı bulmuştur.
nın bu kısımlarında tek oaşına seyahatten gözü yılmış ve deniz ataşesinin   kendisine   Kahireye  kadar
Bulgar Başvekili Ziraat Nazırının İstifasının İncelik Ve Taallûk Cihetini ima Ediyor
Sofya, 5 (A.A.) — Bulgar ajansı bildiriyor:
Başvekil B. Filof ziraat nazm B. Bagriyanofun istifası hakkında mecliste beyanatta bulunarak şöyle de-, mistir:
i Ziraat nazırı B. Bagriyanofun is-tifasma sebep olan ihtilâflar ne hükümet ziraat siyasetinin hedefleri, ne de bu siyaset meseleleriyle alaka-ı dar değildir. Bu İstifa dnha ziyade başka sahaya, usul sahasına taallûk etmektedir.
Başvekil sözlerine şu suretle devam etmiştir:
Bütün hükümetin siyaseti olan bu siyasete istikbalde de devam edilecektir. Zira biz bir şahıslar siyaseti değil, prensip siyaseti takip ediyoruz.
ÂbdüEhamide"Sen Diyen Adam öldü
İaşe Teşkilâtı
Ne Şekil Alacağı Belli Değil
Dünkü telgraflar İngiltere müs-temlekat nazın Lord Lloyd'un ölümünü haber verdüer.
Lord <Lloyd> ün vefatı memleketimizde ciddi bir teessür uyandıra-caktrr. ölen ingiliz devlet adamı, dilimizi bilen, bizi yakmdan tanıya/, ve seven bir dosttu. Londra radyo* sunda türkçe olarak söylediği güzel hitabeler hatırlardan çıkmamıştır.
Lord Lloyd, senelerce evvel tngil terenin İstanbul sefareti kâtipliğ-i* de bulunmuş. Anadoluda seyahati*./ etmiş, türkçe öğrenmişti. Abdülha mld İngiliz sefaretinde kâtip olaı. bir İngiliz lordunun türkçe bildiğini duyunca pek merak etmiş, bir selâmlık resminden sonra kendisini yanına çağırmıştır. Yalnız şurası var ki Lord Lloyd'un o zaman bildiği kulaktan kapma türkçede «siz^> yokmuş. Köylüler arasındaki alıştığı gibi Abdülhamide sen demiş. Etrafta bulunan bendeler dehşete düşmüşler. Fakat Abdülhamid bu senli benli türkçe muhavereden pek memnun kalmış, Lorda büyük bir nişan vermiş.
Olamaz!
Lord Lloyd
Lord Lloyd, bütün rosmi unvan ve mevkiine rağmen teklifsiz, derbeder bir hayattan hoşlanır, artist ruhlu bir adamdı. Altmış yaşını geçtiği halde kırk beşten fazla göstermezdi, canlı, kuvvetli şahsiyetinden İngilte-(Devamı: Sa. 5, SU. 7 de)
Yugoslavyanın Topraklarından Asker Geçirmek İstiyen Almanyaya Verdiği Cevap Budur
Londra, 5{A.A.) — Almanyamn Yugoslavya topraklarından kıtalarını geçirmek için yaptığı talebi, Yugoslavya hükümetinin reddettiğini v* kendi toprağına karşı ecnebi bir devlet tarafından yapılacak her türlü cebir hareketine Yugoslav ordusunun karşı duracağını bildirdiğini, Londraya gelen bir rapor teyit eylemektedir. Bu rapor, Balkan hâdiselerini yakından takip edenler üzerinde derin bir tesir yapmıştır.
Diğer taraftan, Times gazetesinin Sofya muhabiri de şu haberi vermektedir:
Şimdi Almanya, tazyikini Bulgaristan üzerine yapmaktadır, öyleye benziyor ki. Tuna boyunca tahaşşüt etmiş olan Alman ordusu, Bulgar topraklarından geçmek emrini almadan evvel, Almanya Bulgaristanın Mihver paktını imza etmesini istemektedir.
1$
Ankara, 5/6 (Hususî) — Bugün, Başvekâlet müsteşarı Vehbi Demirdin reisliği altında, Ticaret Vekâleti müsteşarı Hallt, Maliye Vekâleti müsteşarı Cemal, Dış Ticaret dairesi reisi Cahit ve Ticaret Vekâleti hukuk müşaviri Ferid'den   müteşekkil
komisyon. Başvekâlet binasında toplanarak Ticarot Vekâletince hazırlanan iaşe teşkilâtı projelerini tetkik
etmiştir. Bu teşkilâtın İki kene! edilmiş ve bu teşkilâtın iki genel müdürlük ve bir müşavere heyetinden mürekkep mi, yoksa iki genel müdürlükten vc bir müsteşarlıktan mı, veyahut Vekalet mi olması hak-
kın ia kati bir neticeye varılamamıştır. Vv
T. OFİS U. MÜDÜRLÜĞÜ
Ankara, 5/6 (Hususi) — Görülen lüzum üzerine Toprak Mahsulü Ofisinde bazı değişiklikler yapılmış ve bu cümleden olarak umum müdür Reşit   vazifeden   ayrılmış ve Ziraat
Bankası idare meclisi âzalıgına tayin olunmuştur.
Toprak Mahsulü Ofisi umum müdürlüğüne getirilecek zat, henüz bilinmemekle beraber, Ziraat Bankasının İstanbul şubesi müdürü Mehmet Alinin tayini muhtemeldir.
İLKİ
Makal
I
Bugün Üçüncü Sayfamızda
Amerika cumhuriyet partisinin cümhurrelsllftl oem-zedi VVİlkle günün adamıdır. İngiltereden dönüşte Amertkaya telkin edeceği ruhun. Amerikanın kararı ve dünyanın mukadderatı üzerinde çok tehiri olacaktır.
VVİlkie'nln kafasının İçinde neler var? Buna göstermek için kendi keleminden çıkmış bir makaleyi bugünkü sayımızda neşrediyoruz. Bu çok mühim yazıyı üçün-(iı sayfamr/du bulacaksınız.
1
4
t*
Halifaks
C. Hull'le
Uoruştu
1 Vasington, 5 (A.A.) — Ingilİ2 | büyük elçisi Lort Halifax bugün Amerika Hariciye Nazırı B. Hull-le bir saat 9Üren bir mülakatta bulunmuştur.
Bu mülakattan sonra gazetecilere beyanatta bulunam Lord Ha-lifax, konuşmanın umuanî vaziyetin tetkilcme inhisar ettiğini söylemiştir.
o-¦
26   İTALYAN   TAYYARESİ
Kahire. 5  (A.A.) — Tebliği Dün İngiliz bomba tayyareleri, Berce, Benina, Errtre, Asmara ve cenubî Habeşistanda 26 İtalyan tayyaresi düşürmüşlerdir.
VATAN"
Füyük Tarihî Roman
H
LZ3
YAIAN: M.SAMİ TEZiS
" Bre Hızır Ağamız Geliyor,
Bre ölmemiş Yaşıyor, Dideler Şad Olsun!... M
— 50 —
Ben Zülâliyi, Epiri zadeyi ta- ' olduğu kıyafetliden bes belli o-nırım. UİLİI ve izanları yerinde kâ- lan adamı sürükliyenlerin karşısı-..... kişiler değildirler. Onları tah-  na dikilerek:
nk eden kin ve garezdir. Olmaya fcı bu kın ve garaz uğruna frecayi nu*âp edeler.
Onların bu isi başaracak, hal-
Kin önüne düşecek bir mert kişiye .htiyaçlan vardı ve bundan ötürü seni elde etmeğe çalışup yat-ııiar. Sen yakalanıp hapse atılmana yese kapıldılar. Ve şimdi ite iş, Patrona, Muslu ve Ali gibi üç oeş cahil elinde kaldı.
Ama onlar da seni halâs için merdane hareket ve ateşi fitneyi bir an evvel alevlendirdiler. Anladın değil mi Hızırl Tiz ortaya atıl ve işi nizam ve intizam içinde bir neticei haseneye isal eyle...
Hızır Dursuna ve Veliye hazırlanmalarını tenbih etti. Hasan Ağaya kendisinin Etmeydanına gedeceğini, Zülâliyi ve Epiri Zadeyi bulup kendisine bir haber salmasını söyledi ve ihtiyara veda ederek yola düzüldü.
V
İmparatorluğun payitahtı, sabahtan beri garip bir manzara srzcd «yordu. Şehrin E/<meydanı, Ayasofya civarı, Divanıâli caddesi ve Sarayburnile Beyazıt mey dam arasındaki kısmında derin bir sessizlik hükümferma idi. Dükkânlar tamamen kapanmıştı, kokaklarda tek tük insana tesadüf edilebiliyordu. Halk evlerinden dışarı çıkmıyor, kafeslerin ardından büyük bir korku ve endişe içinde sokağı gözlüyordu. Fakir sınıf hakkın evlerindeki telâşsızlığa mukabil, zenginlerin ve bilhassa devlet ricalinin konakları derin bir sessizliğe bürünmüş kapıların ardına ko! demirleri konmuş, odunlar yığılmıştı, kaçın.ar ve çecuklir mahzen.ere, lft%?n aralarına saklanarak her hangi bir taarruz esnasında gözden ıralk olmağa hazırlanmıştı.
İbrahim Paşaya uzaktan ve ya. kından mahremiyeti, intisabı bulunanlarda bu korku dehşet halini almıştı.
Beyazıttan itibaren Etmeydanı-na doğru ilerledikçe sokaklarda ne kıyafetleri ve ne de silâhları birbirine ıryınrvan küçük ihtilâlci kafilelere Taslanıyordu ve caddelerle meydanlarda davul ve zurnaların ah engin e uydurularak hay kıran büyücek kütleler vardı ve bunlar hepsi ayni istikamete, isyanın merkezi halini alan Etmey-danına doğru ilerliyorlardı.
Hızır daha kapıdan çıkar çıkmaz müseliâh bir kalabalık etrafını çevreledi ve her taraftan:
— Bre Hızır Ağamız geliyor, bre ölmemiş yaşıyor, dideler şad olsun hey!..
Avazeleri yükseldi,
Hızır sayısı otuz kırkı bulan ve ellerinde mızrak ve baltadau başlayıp ekmek bıçağına kadar her çeşit birer silâh taşıyan bu a-damlan    tanıyamamıştı.    Fakat
Dursun:
— Ağam bu kimseler Sadabat dönüşü kavgalarına karışıp bostancıların elinden halâs eylediğin yiğitlerdir.
Onlar o gün senin mübarek elin öpüp destur almışlardı. Sonra da bizimle bile Usküdara geçmişler ve siz kafese girince bu canibe geçip bir hayli uğraşmış mert kişilerdir.
Ardınızdan gelüp arzunuzu yerine getirmek niyazı için bekleşirler, dedi.
Hızır isyancıların yanına yalnız başına gitmektense yanında cesaret ve kahramanlıklarını yakından tanıdığı otuz, kırk kişi ile varmanın daha müessir olacağını ve herhangi bir zorluk karşısın, da rastgele toplanmış ve çerden çöpten silâhlarla ortaya atılmış birkaç yüz kişilik başı bozuk küt-lesile çarpışabileceğim düşünmüştü.
Fakat bu kafile Zeyrekten Bozdoğan kemerine doğru ilerledikçe sağdan soldan üçer beşer kişilik gruplar bu ba'bacan tavırlı, metîn yürüyüştü ve her birinin yüzlerinde mertlik ve azımın ifadeleri okunan kafileye katışıyor, ve çok geçmeden Hızınn maiyeti yüzü aşmış    'bulunuyor-
du.
Bu sırada Saraçhane çarşısına gelmişlerdi, önde yürüyen Hızır durakladı biraz ilerde birkaç kişinin bir adamı sürüklemeğe ça-lıştrklannı ve birkaç herifin de ellerindeki baltalarla bir dükkânın Kepenklenni kırmağa savaştıklarını görmüştü.
Hemen ileri atıldı ve bir esnaf
— Sız kimsiniz ve bu adamın kabahati nedir ki onu sürür yatırsınız?!.. Diye sordu.
Zorbalar Hızınn müdahalesine kızmışlardı ve bu sebeple hiddet, le homurdandılar.
— Dükkânını açtırıp aramak dileriz. Bize muhalefete kalkışır bir bed tıynet kişidir, ibrahim Paşa tevabdpden olmak gerektir.
Hızır bir arslan kükremesini andıran bir heybetle bağırdı.
— Tiz bırakın onu!
Fakat gözlerini kan bürümüş ve hiddetten etrafına göremez bir hale gelmiş olan zorbalar dükkân kepeaklerini zorlamağa uğraşan arkadaşlarının da yanlarına gelmesi üzerine süratle Hızınn üzerine saldırmışlardı.
Hızır yakasına el atan ilk saldıranın avurduna bir yumruk salladı. Herif bu çelikten sert ve yıl-dırundan seri darbe ile köküne balta yiyen bir çam tomruğu gibi yere yıkıldı. Şimşek gibi göz kamaştıran panltılar husule getiren palasını sıyırarak, vücudunu delik deşik etmek için uzanan kı-lmç, yatağan ve palaları karşıladı.
Bu vaziyet karşısında Hızınn adamları da kılınçlarma el atıp ortaya atılmağa davrandılar. Fakat Veli ile Dursun onları önlıye-rek:
— Ağamız kendi döğüşürken başkalarının işe karışmasına kızar; saldıranların sayısı onu geçmedikçe onunla bile döğüşmeğe
kalkışmamak gerektir, diye onları mesnettiler.
(Arkası var) MANGAL   KÖMÜRÜ   GELDİ
Dün yabancı memleketlerden Mersin youle deri, Yunajı is tandan nefb yağı ve bikarbonat dö süt ve sair maddelerle Bulgar latandan 155 bin kilo odun kömürü gelmiştir. ı -o-
BİRLİKLERİN TOPLANTISI
Çuval ve kanaviçe ithalâtçılar birliği senelik toplantısını yapmış ve yeni idare heyetini seçmiştir.
İdare azalaıklanna: Ali Yegâna, BüAanettin Tantavi, Neşet Deriz. Abdullah Ömer MidiHcU firmaları seçilmiştir.
Tüccarlar, Isiihsal Yerlerindeki Fiyatların } ükselmesini Temin Etmişler
Şehir
Belediyede:
Değirmencilerin istedikleri
Buğday satışlarında seneler-denberi. Borsanın verdiği karar ve bir teamül oıarak satışı yapan tüccar, yüzde bir nısbetmcle bir lire ha'jckı kabul etmekte idi. Nitekim son buğday kararnamesıie Oha te bu tire haKKim tan..iten* üundan on beş gun evvel bu rar-xı kaoul etmemeğe    başıamıştır.
Değirmenciler bu vazıyet da-iuiındc ziyan edecöKİcrinı nen sürerek Fiyat Murakabe komisyonuna muracaatie bu teamüle riayetin temin edilmesini ıstamış-lerdır. Lğer bu kabul edilmezse ekmeğe zam mecburiyeti hasıl o-lacaktır.
Bu mesele uzermde Belediye İktisat    müdürlüğü de    tetkikler
yapmaktadır.
Borsa, 1 ıcaret Vekâletine yüzde bir frre hakkının tekrar kabul edilerek, Otıse bildirilmesi için ınuracaattc bulunmuştur.
Et Meselesi
Belediye İktisat müdürlüğü, Fiyat Murakabe komisyonunun verdiği kararla et fiyatlarını her akşam Canlı hayvan Borsasından aldığı satış hyatıarı üzerinden teeıbıt etmekte idi.
Bu fiyat teabıtı, kıvırcıkta canlı peynir ^optan 45, ikinci nevi pey-hayvan hyatlarının kııosu uzerırv- ™r 42 kuruşa satrlacaktır. Bura-
6-2-941
Memleket Haberleri
Yağ ve Peynir işinin
İÇYÜZÜ
Piyasada mevcut kanaate göre Fiyat Murakabe heyeti gerek beyaz peynir ve gerekse yağ narhı «sinde isabet gösterememiştir. Bu ış su şekilde hulâsa edilmektedir :
Yağ meselesi — Fiyat Murakabe komisyonu, yağ tüccarlarının fiyatlara bir miktar zam istemeleri üzeııne yüzde yirmi kadar 'bir kâr nisbetı kabul ederek yağ narhını tesbit etmişti, j    Fiyat   Murakabe   komisyonu l yağ isini esaslı şekilde tetkik edememiş ve tüccarlar da evvelce istedikleri zammı unutmuş olacaklar ki, Urfa yağının fiyatı, narhtan sonra yeniden yüzde 35 - 40 nisbetınde yükselmiştir.
Beyaz peynir meselesi — Fiyat Murakabe komisyonu, beyaz peynir hakkında evvelce tesbit etliği narh fiyatını âdüâne bulmamış olacak ki, bu defa narhı peynircilerin lehine değiştirmiştir.
I eni narha göre,  birinci nevi
den 2.03, dağııç, kanaman ise 2.UI ile darr>eciııerek yapıuyordu. Haıbuju satışa arzedııen hayvanların hyatıarı aynı olmadığından hyat teetoıtHide akaaitıjık oıuyor-du.
Mesela kıvırcık bir tüccar malına 30 den, diğeri 39 dan, bir diğeri de 40 tan sattığına göre a-zalmi hyat alınarak tesbit edilmekte, et fiyatı bu suretle normal bir sekıi aümryordu. Bundan sonra Can4i hayvan Borsasındaki satışların vaeatmi alınacak, ondan sonra emsalli e darbeoıicreik fiyat tesbit edilecektir.
da sorulacak iki sual vardır:
1 — İlk narh fiyatı niçin kaldırılıyor. Tetkıkat etraflı yapılmadan mı karar alınmıştı?
2 — Yeni narh fiyatı esaslı şekilde tetkJkat yapıldıktan sonra mı tesbit edildi?
Bir defa, eski narhtan vazgeçildiğine göre, narhın isabetsiz olduğu kabul ediliyor demektir.
Sonra, peynirciler yeni    narhı
da kabul etmemektedirler. Şu halde:
Yo, bu defaki nah ta etraflı bir tetkıkat mahsulü değildir, yahut, peynir tüccarları peynir fiyatlarını istedikleri gibi yükseltmektedirler.
Peynircilerin yeni iddiası şudur:
<— Geçen sene, mahallinde bir teneke peyniri 650 - 680 kuruşa aldık; buna buzhane masrafı, para faizi bindi; bize bir teneke peynir 780 . 800 kuruşa mal oldu. Bu hesaba göre bir kilo iyi peynirin maltyet fiyatı: 45-47 kuruştur. Kiloda üç kuruş kârla bunu ancak 50 kuruşa satabiliriz. Binaenaleyh yeni narh ta bizi tatmin etmiyor. %
Piyasada yaptığımız tahkikata göre: Buzhanede peynirleri olan tüccarlardan bir kısmı peynirlerini ilenil 60 kurusa satacaklarını düşünerek {nallarını piyasaya çıkarmamaktadırlar. Haıbuki, bu peynir tüccarlarının bir kısmı mandıra işleten kimseler olduğu için peyniri ucuza mal etmişlerdir.
Diğer taraftan, geçen seneki peynirleri ellerine geçirerek depo eden bir kısan tüccarlar ise; muhtemel itirazları önlemek ve kârlarına meşru süsü vermek için pey nir istihsal mıntakalarındaki peynir fiyatının yüksehıesini   temin
etmişlerdir.
Fakirlere Süt
istanbul Belediyesi çok yerinde bir teşebbüsle fakir ailelerin çocuktan için bir süt tevzi yeri yap. mağa karar vermiştir.
La münasip yer olarak Süley-maniyedeki etftki Ulâ medresesi muvafık görülmüştür. Burada bir istasyon kurularak fakrr ailelere sut dağıtılacaktır.
Vilâyetteki Dttnkfl Toplantı
Umumî Hava Denemesi Raporları
Tetkik Edildi
KÖMÜRCÜLERİN    ZAM TALEBİ
Mahalle aralarındaki kömürcüler. Fiyat Murakabe komiayo-rruna müracaatle mangal kömürüne bâr miktar zam talebinde bulunmuşlardır.
Belediye iktisat müdürlüğü bu
hususta tetkiklere başlamıştır. Tetkikler neticesini komisyona bir rapor halinde bildirecek ve talebin kabulü veya reddi hususunda karar verilecektir.
HAVAGAZI   BORULARI
Son havagazınden zehirlenme vakalarından sonra İstanbul Belediyesinin şirkete bir çok vazifeler tab/.nil ettiğini yazmıştık. Bütün havagazi şebekesi font borularının esaslı bir şekilde kontrolu-na dünden itibaren başlanmıştır.
KAŞER PEYNİRİ FİYATLARI
istanbul Belediyesi İktisat müdürlüğü gkda maddelerini kontrol memurları yaptıkları tetkikler neticesinde bazı mağazalarda lüks kaşer peynirlerinin I I 0 kuruşa satıldığım görmüşlerdir. Bumun için bir rapor hazırlanarak Fiyat Murakabe komisyonuna verilecektir.
Japon Malları Çıkarılıyor
Gümrüklerdeki Japonyadan gelmiş malllann ithali için yeni bir formül bulunlmuştur. Bu formüle göre senererdenıberi gümrüklerimizde durmakta olan Japon malları çok yüksek ve ağır olan Japon takasına göre değil de müstemlekeler ve bizimle ticaret muahedesi olmayan memleketlere tatbik olunan enterşanjabl takas usulü- İniştir. Umumî denemede ekiple-
Dünkü hava denemesi toplan tısında    VaK    ve    hakemler
Dün Vilâyette geçen hafta yapı lan umumî hava denemesi raporlarını tetkik etmek üzere idare âmirleri, deneme hakemleri, alâkadar daire müdürlerinin i^tira-kile bir toplantı yapılmış ve bu toplantıda Vali ve Belediye Reisi doktor Lûtfi Kırdar, Dahiliye Vekâleti Seferberlik müdürü Hüsamettin de bulunmuştur.
Evvelâ Başhakem Cemü Ulu-soyun bütün hakem raporlarından çıkardığı umumî rapor okunmuş ve üzerinde tetkikler yapıl-
nün tatbikına karar verilmiştir.
Bu karar üzerine gümrüklerdeki Japon mallarının ithaline başlanmış bulunmaktadır.
rin muntazam çalıştığı, fakat halkın verilen kararlara lâyıkile riayet etmediği. apartrmanlardaki ekiplerle ekip şeflerinin istenildiği
çekilde çalışmadıkları neticesine varılmıştır.
Bundan sonra Vekâlet Seferberlik müdürü Hüsamettin Pasif korunmada sevk ve idare mevzulu bir konferans vermiştir.
Ayrıca umumî denemenin şehirde bütün işleri durdurduğu, mevziî, m m taka vî denemeler yapılmasının daha doğru olacağı, denemelerde dm niye t ve idare âmrilerinin göreceği vazifeler görüşülmüştür.
Vali ve Belediye Reisi doktor Lûtfi Kırdar Vekâlet Seferberlik müdürüne ve denemede vazife alan arkadaşlarına teşekkür ettikten sonra toplantıya nihayet verilmiştir.
Piyasa Haberleri:
10 Bin Çuval Kahve Geliyor
Memleketimize getirtilmekte olan on bin çuval kahve bugünlerde gelecektir. Son günlerde birdenbire meydana çıkan kahve buhranı üzerine Ticaret Vekâleti İstanbul gümrüklerinde bulunan kıhvelerden beş yüz çuvalını ve Mersin gümrüğünde bulunmakta olan 500 çuval kahvenin çıkartıl-l.naaı için emir vermişti.
Haber aldığımıza gore Istan-bula bu beş yüz çuval kahve çıkartılmış ise de Mersindeki kahveler Vekâletin henüz hyat tesbit etmemiş olmasından dolayı çıkartılamamıştır.
Gümrüklerde bulunan 22 70 çuval kahve ve gelecek olan on bin çuval kahvenin ancak üç dört ay ihtiyaca kâfi geleceği söylenmektedir.
Bir Milyon Çuval Geliyor
İngiliz müstemlekelerinden memleketimize getirtilmekte olan bir milyon çuval Bağdada gelmiştir. Bu çuvalların bir an evvel ithal edilmesi için icap eden muameleler tekemmül ettirilmektedir.
Diğer taraftan Çuval ve kana-viçe ithalâtçılar birliği de Bağdat-takı firmalardan birine 200 bin çuval sipariş etmiştir. Yakında bu çuvallar da memleketimize getirtilecektir.
Amerikaya Yeni Siparişler
Ticaret Vekâletinin İstanbul -izmir Madenî eşya ithalâtçılar bir. İlklerine açmış olduğu 600 bin do Jarlık akreditif üzerine İstanbul Madenî eşya birliği Amerika fir-malarile temaslarına başlamıştır.
Türk   İngiliz Ticaret Anlaşması
Türk - İngiliz ticaret anlaşması gümrüklere gelmiştir. Bundan sonra gümrük idaresi bu anlaşmayı tatbik edecektir.
Murakabe Komisyonu Genişletiliyor
Tica/et Vekâleti Fiyat Murakabe bürosu kadrosunu genişletmeğe karar vermiş ve yeniden yedi kontrolör kadroya alınmış-tır. " \
Yeni kontrolörler bir müddet Fiyat Murakabe bürosunda staj gördükten sonra faaliyete geçe- j çeklerdir.
Yeni İngiliz Ticaret Mümessili
Bir mud.dettenberi şehrimizde bulunan Ingilterenin Yakın Şark ve Balkanlararası ticaret mümessili Lort Glcencoonner'e vekâlet etmek üzere memleketimize gelen Lort Bimurpgham Ankaraya gitmiştir.
Lort Birmingham  Lort    Gle- | encoonner'e vekâlet edecek    ve İngiliz  koorporasyonunun  bütün işlerile meşgul olacaktır.
DÜNKÜ İHRACAT
Dün yabancı memleketlere ya. pılan ihracatımız 285 bin liradır. Almanyaya tütün, Isviçreye arpa gönderilmiştir.
— Teşekkür ederim, dedL Otuz beş yaşına geldiğiniz zaman size bu acık sözllUUftUnUzU hatırlatacağım. İnşallah o zamana kadar değişmez ve bu güzel tabiiliğinizi kaybetmezdiniz. Ne yazık kl İnsanlar büyüyor.
Güldüğü İçin hem utanmış, hem de kızmıştım demek ki kadınların böyle sevgilerini söylemesi gülünç bir şeydi. Hayatta daha öğrenecek ne çok şey vardı.
O halâ ekmeğini yiyor ve sözüne devam
ediyordu:
— Demek kl karar verdiniz. Misls Van Hopper'e yaptığınız şeyleri bana da yapacak siniz. Ben de yeni kitaplardan hoşlanırım. Salonda çiçek olsan isterim. Yemekten sonra da bezik oynarım. Çay saatlerinde bana arkadaşlık edersiniz.
Fena halde sinirli İdim. Bu her halde pek tatsız, soğuk bir şaka İdi. Kendisine hiç ya-kışmıyan bu sözleri niçin bana söylüyordu? Halimden hislerimi anlamış olacak kl beni
bu sözlerle teseUi etti:
— Hayvan gibi hareket ettim, beni affediniz. Bir izdivaç teklifi böyle kabaca yapılmaz. Hele size böyle bir teklif ancak uzaktan gelen keman sesleri dinlenirken, arkanızda beyaz, uzun bir esvap, elinizde bir gül olduğu zaman yapdabiUr.
Vah, zavallı yavrucuğum. Hayalleriniz hep kırıldı, değU mi? Zararı yok, Balayı seyahati için sizi Venedlğe götürürüm. El ele tutuşur, gondollerde gezeriz. Fakat bu bal ayı seya-
hatini pek uzatmayız. Çünkü bir an evvel size Manderley'I göstermek istiyorum.
Demek kl meşhur Manderleyl bana gösterecekti. Bütün bu sözleri hakikat olacak ve ben onun karısı olacaktım. Beraberce ya-şryacak, beraberce bahçede dolaşacaktık. Beraber sabah kahvaltısı edecektik..
Hayalimde yaşattığım şatoyu güzel bahçeyi görecektim. Çocukluğumda satın aldığım resimli kart postal demek kl İstikbale doğru bllmlyerek attığım bir adımdı.
Hayalimde bin türlü şey canlanıyordu.
Birçok İnsanları göz önüne getlrlyordum. Bunlara beni kocam takdim edecek ve:
— Zannedersem Mlsls dö Vinteri tanımıyorsunuz. Size kendisini tanıtayım...
Diyecek. Herkes bana Misls dö Vinter diye hitap edecek. Çünkü ben onun karısı olacağım... Gözümün önüne büyük bir yemek odası geliyor. Yirmi dört kişilik bir sofru kurulmuş. Karşımda Maksim oturuyor. Saçlarıma çiçek takmışım, Herkes benim şerefime İçmek üzere   kadehlerini   kaldırıyor...
«Yeni gelinin şerefine» diyorlar. Maksim yemekten sonra yunrma yaklaşarak:
«Seni hiç bu kadar güzel görmemiştim» diyor. Her tarafta çiçekler var, ocakta güzel bir odun ateşi yanıyor...
Bütün bu tatlı İstikbal hülyalarUe meşgulken birdenbire Maksimin sesini duydum:
— Misls Van Hoppere havadisi ben mi vereyim, siz ml söylersiniz?
Peçetesini katlayıp tubağının yanına koydu. Bu sözleri, benim için bir bomba tesiri yapan bu sözleri no kadar kayıtsiz bir ta-\ ıı11.ı söylüyordu!
— Siz söyleyiniz, dedim. Sonra da:
— Kim bilir ne kadar krzacaktır! Diye İlâve ettim.
Sofradan kalktık. Ben fena halde sinirli ve kızarmıştım. Her tarafım titriyordu. Masanın yanında duran garsona bile:
— Mis ıı< ben şimdi nişanlandık yakında evleneceğiz.
Demesini bekliyordum. Böyle bir şey söy-
lemedi. Hatta bana da bir kelime söylemeden balkondan İçeri girdi. Asansöre doğru yürüdü. Kapıcmnı önünden geçti. Kapıcı başını kaldırıp bize bakmadı. Benim yakında Misls dö Vinter olacağımı, Manderley şatosunda oturacağımı, henüz kimseler bilmiyordu.
Asansör btzl üst kata çıkardı. Koridorda el ele yürüyorduk. Birdenbire bana sordu:
— Kırk İki yaşındayım. Beni kendinize nis betle ihtiyar mı sayarsınız?
— Hayır tamamile aksi... Genç adamlardan hiç hoşlanmam.
— Sanki genç adam tanıdınız mı? Cevap vermedim. Oda kapışma gelmiştik,
tebessüm ederek bana dedi kl:
— Şimdi hu meseleyi hulletmek lâzım... Siz bana bırakınız...
Hemen evlensek ne olur? Sizce bir mahzuru var mı? Çeyiz filân gibi saçma şeylerle meşgul olmağa kalkmayınız. Onu sonradan yaparsınız. Hemen konsoloshaneye gideriz. Sonra da otomobille Venedlğe, yahut da başka bir yere gitmeği tercih ederseniz o başka...
— Kilisede evlenmiyeeck miyiz? Beyaz gelin elbisesi glymlyecek miyim? Etrafımız da küçük çocuklar ve gc^ıç kızlar   olmayacak mı?
— Benim bir kero daha evvelce bu şekilde evlenmiş olduğumu unutuyorsunuz galiba?
(Arkası var)
G10 N DE N'
O İÜ N E
Hâdiselere Tekaddüm
-|p efahür iyi bir şey değildir
¦   ama, gazetecilik hayatında
övünmeğe yer vardır. Hele bu övünmek haklı olursa...
16 fkincıkânun sayımızda: «Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az» sözile Habeş İmparatoruna davul çaldıran karrkatürimizden dört gün sonra, yani 20 ikincikânunda Kassala'nın düştüğünü ve Haile Selâsiye'nin Habeşistanda teba. asını İtalyanlar aleyhine ayaklandırdığını haber veriyoruz.
18 ikincîkânun 940 sayımızın ortadaki sütunlarında bir resim vardır. Bu resrm Libya yerlilerinin lngil'terqye yardımcı olan Şeyh Sünusiye hürmet ve tazimlerini gösterin rikfced ir. İtalyan aleyhtarı ve In-giliz Iehîan Arapların Libya harekâtında düşmanı içeriden vuran müseliâh yardJ.Tilan vardır. Bu reami koyakken İtalyanların bir kaç gün sonra düşeceği vaziyeti tebellür ettirmiştik. Ayın yirmi ü-çünde, ancaJc beş güncük sonra
Tobruk'un düştüğünü bildiriyoruz.
19 ikincikânunda Brenner ge* çidinin resmini veriyoruz ve diyoruz ki:
«Son zamanlarda gelen telgraflarda İtalyanların faşist rejimini muhafaza için Alman yardımına ihtiyaç gösterdikleri, diğer taraftan da Brenner geçidinde nakliyatın durduğu bildiriliyordu. «Radyo gazetesi» de İtalyada ordu    müntesrplerinin
faşist partisine girmeleri ve sadakat yemini etmeleri emri verildiğini söyledi. Bunlara bakarak, Brenner yolile ttalyaya Alman askeri gitmeğe başladığı hakkında bugünlerde haber gelirse buna hayret etmemek lâzımdır.»
Ve 21 ikincikânunda Hitler -Mussolini mülakatının esrarengiz mahiyetini, 22 ikincikânunda binlerce asker anasının Mua-solini'yi protestosunu. 27 ikincikânunda şimalî Italyanm Mus-soiıni'ye aleyhtar olduğunu, 24 ikincikânunda Almanların İtalyada yerleşmeğe başladıklarını, Mareşal Grazianı'nin azlediLdiği haberlerini verirken hakikaten hayret etmiyoruz.
22 ikincikânunda birinci sa-hifemizin orta sütunlarında İngiliz topçularının resmini verirken:
«Tobruk'a İngiliz taarruzu başladı, i ayyareier de şehre 1-taiyanları teslim olmağa davet eden beyannameler atmaktadırlar. Bardiya garnizonu şiddetli topçu ateşinden ve yapılan tazyikten sonra atılan beyannameler üzerine teslim olmuştu.» diyoruz.
Ve Tobruk'a aynı şey yapıldığı için buranın ya'Kinda teslim olması lâzım geldiğini arılatryo-ruz.
Hâdisat bizi tekzip etmiyor. 23 ikıncüvânunda, yani bir gün sonra ~1 obruk un düştüğünü haber veriyoruz.
26 Lkinctkâmm sayinızın birinci sahafesuıe göz gezdiriniz; «Derne de yolcu> diye bir başlığın gözünüzden kaçmasına ihtimal vermiyoruz.
27 ikincİKânunda «Tam sırasıdır» diye Enver (Paşa) nın Trablus harbinde Derneden gönderdiği bir mektubun klişesini neşrediyoruz. 29 da Bomba ve 31 de Demenin düştüğünü haber veriyoruz.
28 ikincikânunda «Ciano da acaba uzaklaştırıldı mı?» dediğimizin ertesi günü Cıano Hariciye Vekâletinden gidiyor...
Daha da sayabiliriz...
Cumhuriyet rejiminin uyanık gazetecisi olmasaydık bizi falcı veya kâhin diye mahkemeye verirlerdi
K VıM
6 ŞUBAT 1941
PERŞEMBE
YIL: 1941 AY: 2 — GÜN: 37
RUMİ: 1356 — 2 nclkânun   24
HtCRt: 1359 — Mulıurreın:     9
VAKİT ZEVAL!   EZANI
GÜNEŞ: 8.06          1,34
OÛLE: 13.28          7.56
ÎKİNDÎ: 16.14          9.42
AKŞAM: 18.32        12,00
YATSI: 20.04          1,33
ÎMSAK: 6,26        11,53
—   6 - 2 - 94T
__
YA
CMAL
Bulgaristana Karşı Alman
Tazyiki
Yazan: Vahdet GÜLTEKİN
İmanyanın Bulgaristan üzerindeki tazyikinin tekrar şiddetlendiği haber veriliyor. Yine bu habere göre, Almanya Bulgaristanın mihver siyasetine laiTiajmiJe iltihaikmı istiyor ve bu talebini kabul ettirmek için Bul-.gar topraklarına asker şevketin ek üzeredir.
Bu son haber teeyyüt etmemiş olmakla beraber, BerLınon, Sofya üzerjıde tazyikini arttırdığı muhakkaktır. Bu kaç gün evvel, bazı Buİıgar mebuslarının hükümetten, bu müddet önce Hrtlerle Kral Boris arasında neler konuşulduğunu, Aimanyanın cenup - şarkî Avrupaya doğru bir taarruz halinde, Bulgarista-41 m harbin önüne geçmek için ne gibi bir tedbir aldığım sormaya karar vermeleri de bunu gösteren diğer bu delildir.
Filhakika, Hitler - Boris mülakatı son şiarın siyasî muammalarından 'biri olarak kaleni}, bu hâdise üzerinde pek az tatmin edici tefsirler yaptlabilımiş-tir. Fakat muhakicak olan bir şey, bu Alfcnan - Bulgar temasında Alma nya lehine bir netice eide edilemediğidir. Bununla beraber bu, hiç bir zaman, Bulgar siyasetim de vazıh bir safhaya da çıkarmış değildir-
Bu itibarla başlarında, nüfuzlu bazı şahsiyetler bukınar\ on beş Bulgar mebusunun hükümetin siyasetine dair tenvirlerini iste. meleri, Bulgar efkârı um um iye -sinin de bir ihtiyacı şeklinde kabul edilebilir. Bulgarlar, bilhassa son hâdiseler üzerine, müstakil ve mihverden uzak bir siyaset tutmak arzusundadırlar. Fakat, hükümetin bir taraftan bu arzu, bir tarafctan da Alman tazyiki arasında kaldığı görülüyor.
Akmanya, Bulgarisrtam, talepleri kabul edilmediği takdirde asker yürült-nekle tehdit edebilir. Fakat Romanya. Almanya ile dost olmanın da aynı akıbeti kabul etmek olduğuna en canlı bir delil değil midir?
Bunun içindir ki, Bulgarista-nın, eğer müstakil ve kendisini maceraya atmayacak bir siyaset kullanmak istiyorsa Alman tazyikine mukavemetle cevap verir esi beklenebilir.
FRANSA MESELESİ
Almanyarun Fransa üzerinde-Ju tazyiklerinin de yeni safhalara girdiğini görüyoruz. Berlinin taleplerini reddeden Mareşal Petain'e Almanyanm cevabı verilmiştir. Bunu almak üzere Pa-rise gitmiş ve M. Laval'le görüş-müş olan Almiral Darlan Vichy-ye dönmüştür.
Akmanyanın, bu arada, P. La-val'in Vicky kabinesine tekrar alınması için tazyikte bulunduğu da haber veriliyor. Şüphesiz ki bu talep, Mareşal Petain hükümetine eski bir nazırın alınması için tavassuttan çok daha başjka bir manayı tazammun etmektedir. Öyle olmasa Mareşal bunu kabul etmekte bir mahzur görmezdi. Halbuki Pierre Laval bugün A*nan fikirlerinin, Fran-sadaki canlı bir timsali mahiyetini almış bulunmaktadır. Onun Vichy hükümetine girmesi bir taraftan nüfuzunu, bir taraftan Alman tehdit ve taktiğini kullanarak Berlin hesabına çalışması demek olacaktır. Bunun içindir ki Mareşal Petain'in, eski muavinini kabineye almamakta ısrar edeceği tahmin olunmaktadır.
AMERİKA'nın
İLK
Vazifesi Nedir?
Hitlare Galebe için Hitlerden Fazla İstihsal Temin Etmek Lâzımdır
VATAN
— 3
\azan: Vendeil L Vilkie
Am«rika    Cumhuriyet partisi Cumhur  Reisi  namzedi
undan
un
Bir Adam Kaça urulur r
Öld
Bana Cumhuriyet partisinin namzetliği teklif edildiği zaman bunu 'kabul ettiğime dair bir nutuk söylemiştim. Nutkumda dedim ki:
«Diktatörlükler neden kurulur? Merkezi hükümet otoriteleri neden kabarryor. Çünkü milletler zaaf ve aciz haline düşüyorlar. Ancak kuvvetli milletler hür olabilir ve ancak çalışan ve yaratan adamlar kuvvetli olabilir.>
Bizüm bugünkü ihtiyacımız çalışmaktan ve yaratmaktan ibarettir.
Hkher dünyaya iki suretle meydan okuyor:
Evvelâ diyor ki: «Hür çalışmalar, serbest teşebbüs, serbest tasarruf ortadan kalkmalıdır. Dünyanın her yerinde hükümet tarafından kontrol altına alınmış ve esir edilmiş işçilerden ve hükümet korttroluna bağlı sermayelerden mürekkep yeni bir nizam kurulmalıdır.»
İkinci nokta olarak ta, bu yeni nizamı zorla ve harbede ede bütün dünyaya kaıbul ettirmeğe azmettiğini açıktan açığa söyiü- j yor.
Bu ikinci meydan okumaya cevap diye tank, tayyare, top yapmağa kaikı*mıç bulunuyoruz. Burul çok zaman evvel yapmalıydık. Hattâ bugün de yaptığımızdan çok hızlı bir surette imalâta girişmemiz bir zarurettir.
Fakat ikinci tehdide karşı gele. bilmek için asıl birincisine cevap verecek bir halde bulunmalıyız. H itler bizim usullerimize hücum ediyor ve kendi kurduğu sistemin daha verimli olduğunu söylüyor. Şimdi Amerika sisteminin daha verimli okluğunu iebat etmek bize düşüyor.
İktisadî Sistem Gevşek Olursa...
Askeri hazırlığımız tamam o-libilmesi için ondan evvel iktisadî sistemimizin tesirli ve kudretli bir sekide işlemesi lâzımdır. Cesareti kırılmış, gevşek bir iktisadî sisteme dayanan askeri hamleler de gevşek ve tesirsiz kalmağa mahkûmdur.
Diyelim ki hükümet bir tank sipariş ediyor. Tankı yapan fabrika diğer fabrikalara derhal parça siparişleri vermek mecburiyetindedir. Bu parçalar arasında meselâ cıvataları ele alal&n: Cıvata fabrikası, zaten harman makineleri, çelik ocakları, köprüler ve sulh işlerine yarayan diğer mamuiât için cıvata yapmakla meşguldür. Diyelim ki imal kudretinin onda birini de tank cıvatalarına ayırtacaktır.
Fabrikanın imaiâtı,    hükümet
dairelerinin kırtasi sistemi ve keyfî ve fuzulî müdahaleleri yüzünden zaten sarsılmıştır. Aynı fabrikanın, tanklara mahsus cıvataları imal işinde daha fazla bir yararlık göstermesi nasıl beklenir? Sonra sermaye ile işçi, imalâtın yüzde dokaanını teşkil eden sulh idleri hakkında boğaz boğaza dövünmektedir. Yüzde on tutan tank cıvataları hakkında aynı işçinin vatanî hislerle gayrete geleceği umulabilir mi?
Bir iktisadî  sistem,  her vakit
İngüt erede tetkıkatta bulundukta n sonra Roosevelt projesi lehinde düşüncesini söylemek üzere Ame rikaya   dönen   Wendell   VVilkie
ve her maksat için verimli ve a-henkü bir surette işlemelidir. Yoksa yalnız millî müdafaa maksatları için verimli ve ahenkli surette çalışması nasıl beklenebilir?
Fransa d an Örnek Almalı
Fransanın sukutuna sebep, bu hakikati görememiş olmasıdır. Son senelerde İngiliz sanayii buhrandan gitgide kurtulurken, Fran-sada sukut devam etmiştir. Fransız sanayii tayyare gibi harp eşyası yapamamakla beraber suıha mahsus eşyayı yapmakta da aciz göstermiştir. Fransa (hükümeti, politika oyunlarıyle ve bir sınıfı diğer sınıfa karşı mücadele ettirmekle vakit öldürmüştür. Da-ladier ve Reynaud, iş işten geçtikten sonra müşterek imza ie neşrettikleri bir beyannamede şunu itiraf ediyorlar: «Hükümet, muhtelif sınıMar arasında ahenk ve anlaşma kurmağa muvaffak o-lamamışrtır.»
* Biz de bugün aynı haldeyiz. IstJısal işlerinden pek uzak düştük. B. Kuzveit'in kurduğu «yeni gidiş», istihsali hiç bir zaman
teşvik etmedi. İstihsale rehber o-labilecek adamlarla bir düziye döğüştü, durdu. Onları haricin gözünde kötülemeğe çalıştı. Kanunların tatbikatını sermayeye zarar verecek şekillere döktü.
Saadetin Yolu   Ahenkür
=Jugünkü hükümet diyor ki: cHalkın en aşağı vaziyette bulunan üçte biri az pay alıyor, daha çok pay almalıdır.» üyle diyor, ama fakir halk daha çok pay ala. cak yerde daha fakır bir hale düşmüştür.
Ben de eskiden işçi idim. Ben de kolumla çalıştım. Fakir halk.n daha çok kazanmasını da ben de isterim. Fakat bu gayeye varmu-nın yolu, bugünkü sınıf kavgası değildir. Ahenkli ve verimli bir şekilde çalışmaktır.
Fabrikaların müdür ve mühendisleri d^ nihayet maaş alan işçilerdir. Bunlar arasında bir müşterek menfaat yardır: imalâtı verimli ve kârlı bir 'hale koymak...
Bir müşterek düşmen vardır: Politikacılık, ihtikâr veya spekülâsyon yolıyle zahmete girmeden kesesini şişiren adamlar...
Almanya ve İtalya, halkı zorla fazla istihsale sevkediyor. Biz hür bir milletiz. Onların plânla yaptığını biz ancak ideal şeklinde başarabiliriz.
Plâna   Sığmayan  İşler
Dünyada bir Edison zuhur it-
mesi ve onun sayesinde tasavvura hiç sığmayan bir takım yeni sanayi şubeleri yetişmesi hangi plâna sığdırılabilir? (Otomobü) diye ortada hiç bir numunesi bu-lunmayan bir motorlu arabayı inuU için b.r takım cüretli sermaye sahiplerinin (Ford) adında bir adatma sermaye vermeleri hangi nevi plânla temin edilebilir? Scripps adında bir adamın yeni kurduğu gazeteyi yürütmek için muharrirlerine ve mürettip-lerine kendi kazandığından fazla ücret vermesi hangi plâna sığar?
Dünya yüzünde bütün muvaffakiyetli yenuiJtierin kaynağı; icat dehası, teşebbüs, cüret ve sergüzeşt zevkidir. Böyle kuvvetleri masa başı plânlarıle harekete, getirmeğe hiç imkân var mı?
Sanayi hayatı başıboş bırakılmağa eıbette gelmez. Düzene muntaçtır. hhatun. Milâttan dört asır ewel yazdığı (kanun) adlı kitapta aenı.-uı ki:
«Bürbırmıızıe olan alışverişimiz bir huKumet tarafından tanzim edıjı-neğe muhtaçtır.»
Bu haklat bugün de değişmemiştir.
Ceorî Çalışmadan Hayır Yok
Sanayicilerin tuttukları yanlış bir yol, işçiyi    fazla    çalışmakla
fazla verim alındığını sanmalarıdır. Amerika işçileri federasyonunun hakkı vardır. Millî müdafaaya ait imalâtta da işçinin çalışma kudreti zona aşılmamalıdır. Sanayi bu bakımdan daima düze. ne muhtaçtır. Fazla çalışmak, fazla istihsal manasına gelmez. Zona fazla çalıştırılan amelenin bir müddet sonra daha az verim vermeğe başladığı İngıitercde de, Almanyada da görülmüştür. Bu noktada bir milletin hakikî men-faatlerile ilmin öğrettiği esaslar ve işçinin insanî hakları arasında hiç bir aykırılrk yoktur ve olmamalıdır.
Sermaye ve işçi pek kolay anlaşabilir. Zaten demokrasinin ruhu, her işrte ahenkli bir anlaşmaya varılmasını icap ettirir. Eğer bir memlekette sermayenin veya işçinin veya hükümetin kendi hesabına inhisar kurmağa çalıştığını görürseniz derhal hükimedebilirai-niz kı o memlekette demokrasi yoktur, ancak istibdada ve inhisara varmak için muhtelif menfaatler ve nüfuzlar arasında bir boğuşma vardır.
Ruhlarda
Sezar zamanında muharebelerde, harbin bütün masrafı öldürülen askerlerin ıı iııiK takshn eriIIIr** ölü başına bizim paramızla Üç lira gelirmiş. Yani o zamanlarda bir düşman öldUrmek üç liraya mal olurmuş. Na-polyon zamanında bu bedel 6000 1i-1 raya, Amerika dahili harplerinde 10.000 liraya, cihan harbinde 42 bin liraya çıkmıştır. Bu harpteki masraf ölü başına 100,000 liradır.
Adam öldUrmek İçin sarfcdllen paralar, adam yaşatmak İçin kullanılmaydı dünya yüzünde no harp, ne de harp sebebi kalırdı.
Mo!yer, Mezarında Hücuma Lğrayor
Molyerln şöhreti birden bire yıkılmak üzeredir. Fransız muharriri Pl-yer Luis evvelce bo şöhrete hücum etmişti. Şimdi ayni Ittlhamı Mollyer cemiyeti umum! kâtibi B. Petlt de tekrar ediyor ve diyor kl: Mollyer'ln meşhur Amphltryon enerini ComeUle yazmıştır ve altına Mollyer'ln lmza-sını atmıştır.
Mollyer'ln kendi el yazısı İle birkaç natır yazısı bulunmuş tur. Bu bir Ikl satırda birçok imlâ yanlışı vardır, ınıi.ı yanlışı yapan bir adam o kıymetli manzum eserleri nam! yazar?.. »
Cornellle kendi yazmak İsteyip de imzası altmda neşretmece çekindiği şeylerin altına Molyerln imzasını basmıştır. Aralarmda bu maksatla yapılma;, 1658 senesinde Romen şehrinde bir mukavele yapılmış.. Mullyerin asırlarca süren şöhreti gas bedİlmek üzeredir. Bakalım müdafa-arılan çrkacak mı?
GAZ HARBİ
Korkusu Var mı ?
Kimyager Profesör Nurettin
Münşi Hayır Diyor Ve Sebeplerini Anlatıyor
Amerikan milletinin) miHî mü-
dafaa ma'ksadıyle daha verimli istihsalât temin etmesi, ber şeyden evvel ruhlarda iyi bir seferberlik yapmak meselesidir. Diktatörlük, ler kol kuvvetine hâkim olmağa çalışır. Domokraai ise ancak kanaat yolile ve ruhlara güven salmak suretile verim temin eder. j Hükümet işte ruhlardaki bu sulhun, bu emniyetin ve bu karşılıklı saygının bekçisi kalabilme-iidir. Bunu yapabilmek için bitaraf kalması, ancak umumî menfaate bağlı bulunması, kırtasi usullerin istibdadını devam ettirmemesi ve kendi hesabına manasız nüfuz iddialarına girememesi lâzımdır. Umumî hayatta verim temin edekilecek vasıflarda hükümet kuvveti, bir milletin her kısmını, her sınıfım müsavi surette seven, kimseye karşı nefret duymayan, hiç bir sınıfa imtiyaz vermiyen, hatır ve gonüle bakmayan bir kuvvettir. Millî birlik ancak bu ruhta bir kuvvete dayanarak kurulur ve devam ettirilir.
Millî birlik, netice itibarile, her vatandasın kalbindeki hislere de, kesesine ait menfaatlere de en uygun sistemdir. İktisadî verim bu sayede en yüksek dereceye çıkarılır. Bu usulle iktisadî verimi temin edersek askerî sahada kimse bizi yenemez.
HitlerMe Boy ölçüşme
Hitler'e karşı devamlı bir emniyet kurmak istiyor muyuz? Totaliter nizamm, biz de dahil olduğumuz halde bültün dünyayı esir etmesine mâni olmağa azmimiz var mı? Demokrasi ideallerine hizmet etmek istiyor muyuz? s
İstiyorsak işe dört ell£ sarılmalıyız. Kuru lâfla çok vakit kaybettik. Kuru lâf karın doyurmaz. Üstümüze bir üniforma geçirmek kâfi değildir. Beraber olmalıyız, beraber çalışmalıyız, beraberce bol istihsal temin etmeliyiz.
Hükümetlerinin bu ruha hizmet ettiğine emniyet bağlayan milletler, vazifelerini sonuna kadar yaparlar, ilk hedef, halka işte bu emniyeti vermektir.
Amerika Bahriye Nazın Albay Knaks, geçenlerde Hariciye encümeninde, Almanların lngiltereyi istilâ teşebbüslerinden bahsetmişti. Eu a-rada demişti kl: «Almanların bu mak satla geni? ölçüde zehirli gaz kullanmaları ihtimali vardrr.>
Bu harp başlamazdan evvel, harp deyince herkesin hatırına en evvel zehirli gaz gelirdi. Halbuki şimdiye kadar Avrupa harp cephelerinde hiç zehirli gaz kullanılmadı. Karşılıklı bir mütareke varmış gibi kimse zehirli gaza el sürmedi. Acaba bundan sonra da kullanılmıyacak mıdır?
Kıymetli kimyagerlerimizden ordinaryüs Profesör Nureddin Münşiye bunları sormağı faydalı buldum. Ken dişini Ayaspaşadaki apartmanında ziyaret ettim. Beni bir ilim adamı nezaketile kabul etti.
Müşkülümü anlattım bana şu izahat! verdi:
0
— Almanlar bu harpte zehirli gaz kullanmryacaklardrr!. Bunu size yüz de doksan dokuz buçuk nisbetinde bir katiyetle iddia edebilirim. Yüzde yarım ihtimali de sadece Almanların cBir delüik> edebilmeleri ihtimalidir. Yoksa bugünkü vaziyete göre buna imkân yoktur.
— Bu imkânsızlık neden ileri geliyor?
— Gaz istihsali bakımından... Yapılan istatistiklere göre dünyada en
ı fazla zehirli gaz istihsal eden memleket Amerikadır. Ondan sonra Rusya gelir. İngiltere de bunlardan aşağı değildir. Hem 1918 harbinde zehirli gazm iyi bir netice vermediği görülmüş ve anlaşılmıştır.
— Acaba Almanya bu sefer bizim
\ bilmediğimiz bir mahiyette yeni bir öldürücü veya uyuşturucu bir gaz keşfetmiş olamazlar mı?
— Bu da mümkün değil.. Çünkü bugüne kadar her türlüsü keşfedilebilmiştir. Bunlar arasmda müthiş şekilde öldüren, sis yapan, yara açan göz yaşı döktüren, aksırtan, öksür-ten gazlar vardır. Bunlara karşı korunma imkânları bulunmuştur. In-gilterede artık köpekler bile maskelenmiştir. Cephedeki askerinin de maskesi var. Htç bir gazm tesir e-demiyece£i yolda eczalr lâstik elbiseleri var. Herhangi bir yeni gazı nihayet şehirlerde kulların*. İngiliz şehirleri halkı gaz tehlikesini çok evvelden önlemişlerdir. Hem önlememiş olsalar da bir miktar günahsız halk öldürmekle ne netice almrr? Belki birkaç yüz kişi ölür, fakat bundan bir şey çıkmaz.
— Gaz harbi diğer silâhlardan daha tesirli midir?
— Hayrr, diğer   silâhlara hiç bir
üstünlüğü de yoktur. Gaz hem pahalı, hem de maliyetine nisbetle tesirsizdir. Fili bir menfaat temin edemez. Ayni zamanda gaz   uzun   bir müddet muhafaza   edilemez,   çabuk bozulur. Daima yeni yapmak icap e-der ki tabiî hiç bir vakit   lâyikile stok temin edilemez. Gaz, 3-4 ayda yapılıp sarfedümesi    lâzım   bir maddedir. Bu kayıtlar dairesinde her hükümet gaz harbi yapabilecek bir haldedir. Yine yukarıda da dediğim gibi, gaz hele Almanya için fevkalâde bir silâh teşkü etmez, çünkü A-merika birkaç misli çıkarıyor. Hepsinden müessiri eskisi gibi   kurşundur. Bununla beraber tedafüi tertibat bakımmdan her türlü   ihtimale karşı zehirli gaz   meselesini de göz önünde bulundurmak lâzrmdrr.   Zira serbest havada buhar halinde   olan gaz teneffüsle ciğerlerimize   kolaylıkla girebilir. Ve içimizde tahribat yapar. Tabiî pasif korunmalarda hükümet her ihtimali göz önünde tutar. Aktif korunmalarda ise halkm kendisine düşen bir iştir.
— Zehirli gazı ilk defa kimler kullandı?
— 24 nisan 1915 de ilk gaz harbi Almanlar tarafından yapılmrştrr.
Kimyager Ordinariüs Profesör Nurettin Münşi
— O zaman ne tesir yapmıştı?
— Tabiî harplerde sürprizlerden korkulur. İlk günlerde herkesi oldukça şaşırttı, sonra alışıldı ve korunma çareleri bulundu.
— Ne gazı kullanmışlardı,
— Gazların en zararsızını..^
— Bu hangisidir?
— Klor gazı!.
— Tesiri nedir?
— Adamı güldürerek bayıltır...
— En müthişi hangisidir?
— İperit..
— Bu ne yapar?
— Pek ağır ve durucu olduğundan vücutta tahribat yapar. Ama buna da çare bulunmuştur. Bu gaz kauçuktan başka her şeyi yakar eritir, tedavisinde kireç kullanılır.
Benim hâlâ İçimde tereddüt var-di. Şu Almanlar yeni bir gaz keşfetmiş olmasmlar?. Değerli kimya-ker profesör bütün ciddiyet ve ve-karile tekrarladı:
— Hayrr hayrr, bu mümkün d^-ğü... Size izah ettim. Gazm her nevi keşfedilmiştir artık...
İçim ferahlamıştı. Şimdi daha rahat konuşuyordum. Sordum:
— Eski harplerde de bu zehirli gaz var mıydı?
— Bugün mevcut olan her şeyin bir tarihî seyri olduğu gibi   bunun da iptida! şekilleri görülmüştür. Es kiler, kale diplerinde zift   yakmışlar, petrol, kükürt kullanmışlardır.
Yalnız hepimizde alâka uyandırması lâzım gelen bir mesele var. Bir
zehirli gaz harbine tedafüi bakımdan hazır bulunmamız lâzımdır. Kızılaj memur ve halka, mecburi şekilde vr taksitle maske satmalıdır. Bunu tedarike mağaza sahipleri ve patronlar mecbur edilmelidir. Kurslar mecburi olmalı ve kurslara devam edenler sıkı kontrole tâbi tutulmalıdır. Diğer tecrübelerde gördük ki birçok kimseler derse kendileri gelmeyip dadılarını gönderdiler.
Halkevleri, halka icap eden malûmatı vermeği iş edinmelidir. Panik yapabilecek her ihtimale karşı halkı iptidadan tenvir etmek lâzımdır. Ansızm bir şişe kırılıp gazla halk arasmda panik yapmağa çalışıla bilir. Tabanca patlatılarak etrafa gaz atılabilir. Kızılayda bu gibi vaziyetlere alt güzel numuneler vardır. Halka basit tedbirler gösterilebilir. Meselâ ıslak mendil göz yaşını derhal durdurur...
Profesörün evinden uzaklaşırken, mağlûp Habeş İmparatorunun Milletler Meclisinde müthiş bir aciz içinde feryat eden ve inleyen sesini duyar gibi oldum: «Ne duruyorsunuz, bize yardım ediniz, İtalyanlar bize karşı zehirli gaz kullanıyorlar, vatandaşlarımın vücutları İperit gaz-larlle eriyor, delik deşik oluyor! Diye feryat ediyordu. Bu bir yalvarış mı, rica mı idi?. Hayn* hiç biri değildi, sadece zavallı Habeş İmparatorunun bir inleyişi idi.
Ama ne oldu? «Alma mazlumun ahini, çıkar aheste aheste...> Diyen şairimiz ne güzel söylemiş... İtalya da tarumar oluyor, Habeşlileri gaz-lamasmın cezasmı çekiyor.
Neriman HİKMET
MfJCAV
S*
DÜŞEN  KADIN
Hâle seri adımlarla hana girdi. Merdivenleri iki§cr üçer atlıyarak çıktı; fakat yazıhanenin kapısına g-elince durdu. Sık sık nefes alıyor, katbi sanki yerinden kopa-cakmış gibi çarpıyordu.
Geri dönmök istedi, dönemedi. Gözünan önüne evde aç bekleşen ihtiyar annesi, kardeşleri geldi. c
Babası küçük bir mübaşirdi. Kazandığı parayla ailesini çöyle, böyle geçindiriyor, Hâleyi okutup hayata atmak, eonra gözlerini rahat kapamak istiyordu.
Ne yazık ki, zavallı adam kızının yalnız liflenin ilk sınıfına geçti, ği günü görebilmişti. Sonra Hâle-
cigi, bu beş nüfuslu aileye rcîa o-larak bırakıp gözlerini kapamıştı. \
Annesi tutumlu bir kadındı. Gelinliğinden kalma bcşîbirlikle-rini teker teker bozduruyor, bu parayla Hâleyi okutmak, çocuklara bakmak istiyordu.
Bu, ancak altı ay aürdü. öyle ya, zaten topu topu dört tanecik beşibirliği vardı.
İki, üç g^inlülc açlıktan sonra gündelik bir gazetede Hâlenin gözüne bir ilan ilişti:
«Bir kâtibe arıyorum.» Orta mektep mezunu olması, eski Türk çe bilmesi şart. Adres — Ç... han kat 4 numara 8, Mühendis Ruhi.
Müracaatlar saat 15 ten sonra kabul edilir.»
Hemen maatosunu giymiş, tâ Alksaraydan buraya kadar yayan gelmişti. Ne olurca olsun girmeliyim, dedi.
Elinin tokmağa gitmesile kapının açılması bir oldu.
Ürktü, geriledi, içerden şişman göfcekli, elinde sabun ön dişleri tefl'.mil altın, üstleri yo-nın içinde bir adam çıktı.
Hâleyi görünce duraladı.
— Birini mi arıyorsun, kızım? Hâle korkiu, iğrendi,    kekele-
di.
— Mühendis Ruhi Beyi görmek istiyorum, efendim.  Dedi.
Şişman âdâm yosunlu dişlerini biraz daha fazla göstererek güldü.
— Hi! Anladım, benim; gir içeri otur, yemeğimi yiyeyim de ellerimi yıkayacağım, şimdi gelirim.  Hadi,  hadi  bikıLma    kızıın
gır
Hâlenin gözlerinden iki dam
la yaş yuvarlandı.
Zavallı babacınım, »en niçin öldün! Keşke senin yerine ben ölseydim, diye söylendi.
İçeri girdi, oda lcj gibi rakı kokuyordu. Masanın üzerinde lakerda 96 lık bir rakı gişesi, ciğer* pirzola artıkları duruyordu. Duvarlar bir takım manâsız kadın reeimlerilc doluydu. Burası mühendis yazıhanesinden ziyade meyhaneye benziyordu. Kapı a-çıldı, Ruhi Bey girdi.
— Eyyy, söyle bakalım kızım,
çalışmak istiyorsun değil <mi?
— Evet efendim.
— Canım, yavrucuğum, sıkılma bakayım, serbest konuş; utanacak ne var! Düşmez, kalkhnaz bir Alla'h... Çalışmak ayıp değil ki; hele, hele, söyle bakayım adın ne>
— Hâle, efendim.
— Ooool ismin de senin gibi çok güzel. Kaç yaşındasın?
— I 8 efendim.
— Yaaa, ayol sen daha piliç
miçısin, bende seni söyle 20, 22 yaşında bir şey sanıyordum f peki kaç lira istersin?.
— Şey, efendim. Bilmem siz bilirsiniz.
— Kirle lira yetişir mi?. Sonra işini beğenirsem biraz daha arttı-
rırfcm.
Hâle sevindi, gözleri doldu.
— Çok bile efendim, ben kardeşlerime, anneme bakmak için çalışacağım.
— Zavallı yavrucuk, ben oana altmış lira vereceğim; hemen şimdiden çalışmağa başla. Al, şu da ilk aylığın, avans olarak^ veriyorum. Her ay beşer lira keserim, ödenir, gider.
Hana. Bak, üstün başın biraz eskice; buraya hep yüksek adamlar gelir, benim kâtibem şık olmalı.Gel şuradan bİT şeyler alalrm da her ay maaşından beşer lira keserim, ödenir, gider. Şu paltomu (ut!
Hâle hemen paltoyu tuttu. Ruhi Bey soluya sroluya giydi, çıktı-
lar, bir mağazaya girdiler, en nadide iç çamaşırları aldılar. Bir diğerinden 300 lira kıymetinde kürk manto, daha ötekinden dört beş kat elbise, iskarpin, çocuklara kunduralar, elbiseler, annesine bir mantoluk kumaş, daha bir çok şeyler...
Bunlar bittikten sonra Ruhi Bey geçen bir taksiyi durdurdu, alınan şeyleri yerleştirdi.
— Haydi kızım, bin, git eve, saat be*, yarın onda gelirsin.
T«lcsi yikık kulübenin» önünde durunca elinde küçük idare lânı-
baaile ihtiyar bir kadtn kapıyı açtı.
Hâle sevincinden çığlıklar koparıyor:
— Anneciğim, çocuklara söyle, şu paketleri içeri taşrsınlar diye bağırıyordu.
Kadıncağız şaşırmış:
— Ahmet, Ali. Naci, geliru he. le şunları ahverin diye seslendi. Bunları duyan mahalle komşuları hemen pencerelerden başlarını uzattılar.
O gece ana, kız baş başa konuştular; Hâle patronun söylediklerini anlattı. Annesi sevincinden ağladı.
— Haydi kızım, uğurlu olsun
bari diyordu.
Ruhi Bey Hâlelere    Şişlide
bir apartman tuttu, dayadı, döşedi çocuklar yatı mekteplerine gönderildi, Hâle artık ayda yüz lira para alıyor, giyiniyor, kuşanıyor, balodan baloya sinemadan sinemaya gidiyordu.
Fakat bu masumane refah çok uzun sürmedi; Ruhi Bey bir gün çenesini okşuyor, öbür gün öpüyor, cüret ve cesareti gün geçtikçe artıyordu.
Hâle öyle ödenmez bir borç altına girmişti ki, bütün bunları sessizce karşılıyor, içi kan ağlıyordu.
Fakat artık iş işten geçmişti Masum bir kız olarak girdiği bu yerden bir akşamı lekeli bir kadı, ı olarak çıktı.
GÜRMAN
VATAN
- 6.2-941
OKUYUCU
MEKTUPLARI
Bir Bursa Seyahatinde Neler Gördüm?
Son günlerde Bursavn hiç Ncya-hat etlJnJz mi bilmem? Ktmedlnl/. *te bir seyahat   tavsiye   odceo&İm.
Galatadan haddi Nrrabrsl hlrkae yüz olan Wr vapura birkaç bin o-larak daracık kapıdan birer birer girersiniz. Tabii bilet aJmadan, îş kitaba uydurulmak için klseler bilet verme İşini tatil etmişlerdir. Erkenden vapura girdiğiniz halde İçerde ceza vermefcc mcebıır tutulursunuz.
Vapur bir hayli geciktikten sonra hareket eder. Altı millik akıntı süratini birleştirerek Saraybnr-nundan çalımla geçer ve sonra puf pof yeriniade sayarnınız:
Vapurun saat yedide Müdanya-ya yanaymış olması lâzım. Fakat Ih nazariyelerden flllynta İntikal edemez. Vapur Bozburun önünde nuratlnl hemen hemen sıfıra İndirir. Bilet kontrolü olmadan vapur yanasmryaoaktır derler. İki yüz kişinin bilet kontrolü İçin konulan memurlar birkaç binin bilet kontrolü i*inl çabuk başaramaz lar. Geciktikçe geclklrnlniz.
Nihayet vapur yanaşmıştır. Bir koyun BfMMI gibi daracık kapıdan girdiğiniz gibi yine teker teker çıkanınız.
Yolcuları rıhtımda bekliyen o-tobüs. kaptı kaçtı ve otomobiller tamamen dolmuştur.
ikinci bir seferde gitmeğe razı olarak kahveye dalar ve beklersiniz.... t
Otellerde de yer bulmak herkesin kolayca ba**arablleocfc! bir İş defcil. Istanbula dönecekseniz... Ay
nl yolun yolcusu ne İle karşılasa bilir. Yine ayni şeyler defcll ml?
— Hayır!...
r.u sefer liman İdaresi de fazla yolcu alınmasın diye bir bir daha İki. İki bir daha üç diye saymakta zorluk çeken bir adamı bu daracık kapının basına otnrtmus ve yolcuları koyun KİM saydırmaca başlamıştır. 9«. !»7, 08....
Vapurun kapısı bUyümemistir. İki büklüm dalarsınız...
Acente pazar olması müııasobe-tlle kalabalık olııenftını nazarı Minare almış ve bilet kontrol memur lanın fazlalastırmıştır. Amma nasıl?
Memur olduklarını Inhut için arkalarından hin    tane do   şahit
gelmesi lâzım..
Koyu siyah kalın bir palto, yakaları pırnal kutbunda dolaşan insanların palto yakaları gibi kalkık, l'/unca bir yün kaşkol bütün boyunlarını kapatmış, başlarında fötr şapka...
Dolaşıyor ve biletleri kontrol e-dlyorlar. Ama nerede? Birinci mevkide lüks salonda, vapurun barı denilen yerde, yemek salonunda, her yerde...
Galatada yine ayni kapıdan teker teker çıkarsınız.
— Oh canım İstanbul...
Ne güze* ne rahat yermişsin?
Halbuki siz Buncaya İstirahat 1-çin gitmiştiniz. Münakalât Vekilimize bu Burna yolunu anlatırken rica edilecek tek bir şey kalıyor:
Bu y«4eulufcu yoluna koymaktır. F. F.
TAS VIRI EFKÂRIN BAŞ SÜTUNUNDAKİ PEYNİR TENEKELERİ
Hatay Lokantası Örfî idare Komutanlığınca Kapatıldı
Bir müddet önce Beyoğkında İstiklâl caddesindeki Halay içkili ve sazlı lokantasına gelen müfterilerden birinm; îokanta müstecir
ve müstahdemleri tarafından dövülerek üzerinde bulunan paradan 500 lirasının alındığın* şikâyet etmesi üzerine hâdiseye el koyan polis ve Müddeiumumilikçe
yapılan tahkikatla bu paralardan bir kısmı mütecavizler üzerjade bulunarak geri alınmıştı.
Bu hâdise üzerine Örfî İdare Komutanlığınca lotanbuJda bulunan ve bu çeşit yerlerde örfi idarenin kurutuşundan önce    ve
sonra meydana gelen ve emniyet, asayiş ve inzibatı aSüâl eder mahiyette görülen bu ve buna benzer hâdiseler hakkında yapılan incelemede Hatay içkili lokantasında vukua gelenlerin diğer yer-
lerdeJtınjden ziyade nazarı dikkate çarpar bulunduğu, vakaların hemen hepsinin lokanta müstecir ve müstahdeonleri tarafından müş teriye karşı ika edildiği neticesine varılarak lokantanın kapatıldığı, faiUehnin de Örfi İdare mahkemeline verildikleri ve bundan böyle bu grbi diğer yerlerde bu kabri hâdiselerin zuhurundan
müşteriler tarafından ika edilmiş olsa dahi müsebbipleri hakkında aynı suretle örfî idare kanunu hükümlerine göre muamele yapıl-maamın kararlaştırridığı anlaşılmıştır.
Bunun içindir ki müessese sahibenle halkın bu huouata    çok  ve saıIC ve sajrc dikkatli, uyan«k. hassas ve tedbir-      Haricî hata...
Tasviri Efkâr başmuharririnin bazı yazılarını okuduğum zaman zıvanadan çıkmamak için kendimi güç tutuyorum. Bu nevi yazıları okuyanların akli sıhhati hakkında da endişelere düşüyorujm.
Bu başlangıcı hoyrat bir insafsızlık saymağa yeltenmemenız için size Tasviri Efkârın dünkü nüshasında, bas sütunu kaplayan «Peynir meselesin adlı yazıdan bazı deliller çıkarıyorum.
Memlekette bir 2rvnır meselesi var mı? Var şüpfıesız... Bazan iyi peynir bulunamıyor. Bazan peynir fiyatlarında makul sayılamayacak yükselmeler oluyor. Fiyat Müraak'be komisyonunun gördüğü bazı noksan idlere «peynir bölgesinden» de misaller taşırmak hem zor değil hem de yerinde.. Kaka* bakınız Tasvir Efkâr başmuharririnin kaleminde bu mevzu ne garip bir macera geçirmiş. Muhterem B. Veiîd diyor ki:
«Peynir meselesini, dahilî işlerimiz ibbarvle günün en mühim meselesi addedebiliriz. Hattâ bu mesele bizi, artık kabak tadı vermeğe bağlayan «İngiliz adalarının Almanlar tararından ıslılâsı meselesinden de ziyade al ât ad ar etmek icap eder.»
Bu iki cümlede birbirinden bü-ı yük im hata vardır. Biri dahili, ı bin hanca.
Dahili hata:
«Türk memleketinde peynir meselesinden çok daha mühim ve bajiarıLmış meseleler vardır. Faraza bu yıl harici ticaretimizin 45 milyon liralık bu kârla lehimize kapanmış olması. Faraza bu yıl, toprak mustahsülenmızın geçen yıldan çok fazla kazanç temin etmiş bulunmaları. Bu me-yanda, faraza bir kilo bayağı o-tun beş buçuk hattâ altı buçuk kuruşa kadar satılabilmiş olması. Faraza köylünün makineyi toprağa tatbik etmek imkânını bulmuş ve buna alıştınlabümiş olması
gibi... |
aracı
W bulunarak emniyet, asayiş ve inzibatı ihlâl edici bu gibi hallerden çekinmeleri lâzvn gelmektedir.
«Türk efkârı umumiyetine Almanların ingiliz adalarına hücum edip etmiyecekleırtni, hergün, en hurda noktalara kadar incele-
YAZAN:
Nlzameddln
NAZİF
yip vermekı> kabak tadı vermez. Bilâkis pek yerinde sarfedılmiş bir dikkat olur. Dünyada herkesin tetikte olduğu bir devirde efkârı umumiyeyi bir baş sütunda peynir tenekelerine lehimlemeğe kalkışmak oldukça garip bir iddi-ad ir.
Bay Velid biraderimiz sözün* şöyle devam ediyor:
«Memleketim asıl kıymetini, özünü, cevherini, madde i asliyesini köylü, işçi ve amele sınıfı teşkil eder. Bu sınıfın ısc, kendimizi bildik bileli, başlıca gıdasını yukarıda da dediğimiz gibi, ekmekten sonra peynir teşkil eder.»
Behey arkadaş! Sokak sosyalizminin hatipleri gibi konuşmak itiyadı sana yeni mı musallat oldu? Pek iyi bılıreın kı bu memleketin cevheri aslisi, asıl kıymeti, özü «Türk» tür. Ve Tüfk yalnız köylü, yalnız işçi değildir. Subaydır, münevverdir, arüsttır, es-nartır, tacirdir, memurdur ve sairedir ve saire.
Ve yalnız bunların değil, köylünün ve im, mm de bu metnieket-te gıdası asla ekmek peynire inhisar etmez. Türk köyünde bulgur vardır; çorfba vardır, badem ve fındık vardır, et ve balık vardır, yağ vardır, tahan ve pekmez vardır. Yumurta vardır, tavuk vardır, .ayran ve yoğurt vardır. Ü-züm, zeytin ve incir vardır. Türk işçisine gelince bunların hayatı çok yerde Türk memur ve münevverinin hayatından daha mun-tazamdır. Hele büyük sanayideki işçinin istifade ettiği maddi imkânlar çok esnafın ve hattâ tacirin imremp üzenip ulaşamadığı bir mertelbededir.
B. Velid sözüne devamla diyor ki:
«... Gazeteciler uzaktan nâ-nü ninet içinde yaşayan insanlar gibi görünürler. Hiç şüphesiz içimizde ticaret ve siyaseti ıgaırefcecilik san'atı ile karıştır-
Ermenileri Kimler
NİÇİN
ve Nasıl Aldatt
1311
Haftalar
^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^
dar?]
on
Adliyede:
Maarifte :
Meğer Deli İmiş!
Fiyat Murakabe bürosunun piyasada tetkikleri neticeaınde üç mu£tfckir yakayı ele veımâşlerdij.
Bunlardan pil ihtikârı yapmaktan suçUı Yenjpostane caddesi 00 numarada Gevork Ta-oakoğlu muhakemesi esnasında uKİi muvazenesinin bozukluğunu iıeri sürerek mahkemeye raporlar göstermiştir. Raporlar tetkike Koaderıimiştir.        .
D;ğer suçlular da Sultanha-mam 2/3 numarada manifaturacı Haytm Avram ve Mahl/nutpa-şada 133 numarada manifaturacı Zare Parlaktır. Bunlar ber i-kisi dc manifatura fiyatlarında ıh-tı*âr yaptıklarından Adliyeye verilmişlerdir.
iNadıde isminde bir komşu kızını pusuya düşürerek tecavüz 'ettikleri için tevkif edilen Ah metle çoban Muştalanın muhalce, ıneierı dün Ağırceza mahkemelinde sona erdirildi. Mahkeme Ahnıede beş sene altı ay, Muata-faya da 2 sene 2 ay hapis cezaeı vermiştir.
•jç Bebekte oturan Necaltinin altı yakındaki oğlu Burhanettın evvelki gün kaynar su kazanına
Maarif Şûrasında
Maarif Şûrası barıdan ıkı sene evvel Ankarada toplanarak bazı mühim kararla* vermişti.
Bu kararlara göne, köy mekteplerinin üç seneden beş seneye çıkarılması, orta okullarda öğleden sonra derslerin kaldırılarak mütalea yapılması, liselerdeki ders program lar ırun tanzimi, ük-mek-tep muallimlerin» maaşlarının .dareı husuaıyelenden değü muvazenei umumıyeden veril-mesi icap ediyordu.
VekâLet yalnız bunlardan köy mektepleri ile ortalardaki öğleden sonra ders yapılmaması kararını taübik ormi.?tir.
Maarif Vdkâlcti, -müfettişlere verdiği son bur emirde, tatbik e-dılmıyen kararlarla Ukmektepler-de de öğleden    sonra   derelerin
BULMACA
Soldan safta: 1 — Bir viiayettmiz-Bcyaz 2 — Muayyen zaman - İfltan-bulda bir mahalle 3 — Erkek İsmi - Gümüş 4 — Bulunan - Huruç et B — içinde çay kaynatılır 6 — Bir işe yeni baalryan - Kurtuluş 7 — Nota - Bezelye 8 - Kekelemek - Taz yik et 9 — Kurtulmuş - Anne 10 — Prenses - Birden bire 11 — Gaz -Çamurlu
kaldırılarak mütalea yapılmalının vereceği neticeler üzerinde    tet-     Yukarıdan Aı>a*ıya: 1 - Emek sar
kiklerde bulunulmasını ı^emiçtır. j feden " Acemca bir ck 2 ~ Niyaz " Aünacak neticeye   göre   Maarif  Para cezaaı 3 ~   Aqı ' Erbap 4 " Şûra&ı tekrar toplanarak kanarını verecektir.
BUGÜN BAŞMUALLİMLER TOPLANACAK
Talebe velılerile yapılacak mas ımeseleaını tetkik etmek üze-
düçtüğü  için  Çocuk  hastaneaıne
ııı, . i\ -i • »4ı-j re başmuaUunler toplarıtıtnnda kaldırılmalı. L>un olmuştur. Mud-   .îL_Z~ıL ı____:__"T!
deıumul.Tiüik. ölümü şüpheli gördüğü için 1 abibi adli taver Karanı dün hastaneye görıdermia ve cesedi rç#ıayene eLLİrmıatir. Vereceği rapora göre tahkikata devam ed'ilecektic.
•jc tmme isminde ihtiyar bir kadın dün Balıkpafzarında bir dükkândan peynir alıyormuş, bir aralık cebine bir yajbancı elin daldığını hissetmiş ve hemen bağırmıştır. Biraz sonra halk ismail isminde bir yankesiciyi yakalamışlar ve polise teslim etmişler. Sultanahmet sulh ikinci ceza hâkimi dün sorgusunu yaptL Emi-nenin içinde I 37 kuru*} bulunan çantası da üstünde bulunmuştu. Mahlkeme Umaile 9 ay hapis cezaaı verdi ve tevkif etti.
çümiiş olan komisyon bugün toplanacaktır. Mevcut fikirlere göre, çocuk velileri için mekteplerde her ay bir müsamere ve musahabe tertip edilecek ve bu musahabelerde çocuk velilerine çocuklarının daha iyi y«tişmeai için neler yapmaları lâzım geldiği anJa-tılacaktır.
Başmuallimler bu ayın 14 ün-<ir toplanarak bu rapor üzerinde gö riiçeceklc rd ir.
Rektörün   Dördüncü   Çayı
Üniversite Rektörü Cemil Bil-sel dün, İktisat Fakülıesüe, Dişçi mektebi son smıf talebelerine bir çay vermiş, fakülte ve mektepte gördükleri noksanları sorduktan sonra, kendilerine hayatta muvaffakiyet temenni etmiçtir.
ileriye süren - Uatilne tire sarılan tahta 5 — Birbirine geçmek 6 — Küçültme edatı - Ermenice bir kelime - A£a 7 — Artma - Et yemeği 8 Küçültme edatı - Et yemeği 8 — Yok manâsına - pırlanta ölçüsü -Yok 9 — Ayni harfin iki de/a tekrarı - Edat - Merbut 11 — Gemi o-d ası - Tutkal.
Soldan Saga: 1 — Tepedelcn 2 — Cinayet - Kan 3 — Ard - mu - Nadl 4 — Yemek - İlâm 6 — Karun - A-zlme 6 — Ak - Amet 7 — Dirayet -
Bugün matinelerden itibaren
SAKARYA1 d a
Babrrsızllıkla beklenilen senenin en güzel ve eğlenceli
filmi
H0LLYVV00D... H0LLYW00D.„
Fransızca   sözlü
hrtanbulda ilk defa olarak gösterileoeJctir. Baş rollerde:
JAMES GAGNEY
EVLYN   DA W
ve Hcdlyvvood'un en güzel kızları ve en mükemmel Cazı
İlâveten:
HA VAY   GECELERİ
Şayanı Hayret bir Revü filmi Seanelar: 2.30 - 4.30 - 6.30
ve 9 da
mak ftayeainde naili nimet   ve servet olanlar  vardır.    Fakat matbuat mensupları umumiyet itibarile...»    ekmek    peynirle geçinirler Buna bugünkü gazetecilik için pek te doğru diyemıyeceğiz. Gerçi vaktile Tasviri    Efkârın    bir banknot makinesi sayıldığı devirlerde pastırma ile tutulmuş, piyazı ideal edinmiş gazetecilere ras-luamışsa da zamanımızda böyle-lerine ve peynir ekmekle    sürünenlere raalamak 'mümkün olmuyor.
Fakat bütün bunlar «Peynir meselesi» adlı makalenin bızı isyana sevkeden tarafını tenkil etmiş değillerdir. Bizi isyan ettiren noktayı B. Veiidın şu cümlesinde aramak lazımdır:
«Gıbalı I utun fabrikası grbi umumi müesseseaelerrmızde çalışan kızlarımız vardır. Haricî kıyafetleri (mazbut) ve (kıvrak) olan 'bu kızcağızların ilâh...» S
Bu satırları okuduktan sonra Tasviri Efkârın başmuharririnin Lıbali tütün fabrıkasındaiu kızlarımızı dikkatle gözden geçıımiş olduklarını kabul etmek mevkiindeyiz. O haide hangi teşhisleri doğru? Kızların «nvazbûUukİarı mı i* kıvraklıkları mı?
Bizim bılaifcjniZ bir kadın veya bir kız ya mazbut olur ya krv-rak... Ve sanırız kı bütün işçi kızlarımız gibi bu fabrikada çalışanlar da yalnız «mazbut» tavırlıdırlar ve mutlaka «mazbûtül'ah-vâl» dirler.
Bu esas üzerinde daha fazla durmağa lüzum görmüyoruz, yalnız Bay VelLdden, herhalde müdafaa etmek emelinde bulunduğu bir vatandaş topluluğunu bize bu tarzda göstermekten çekinmesini tavsiye ediyoruz.
Bay Velîd yaşını başını almış bir münevverdir. Bir gazetenin -hem de Tasviru Eflkâr gibi bir gazetenin- baş sütununa bu nevî yoniış görüşlerin onun kaleminden intikal etmemesini istiyoruz. Dikkat gerek...
r-;-n
HAFTADA BİR KAÇ KERE HÂDİSELERİN. İNSANLA-RIN VE GAZETELERİN TENKİDİNİ NtZAMEDDİN NAZlFTEN OKUYUNUZ _J
tstanbuldaki Fesatçılar Bu Defada
Babıâliye Protesto Vermek Sevdasına Düşmüşlerdi
Anlatan: Pantikyan — Yazan: M. Sılır
[Tercüme ve iktibas  hakkı mahfuzdur]
Fakat, akıllonmamışlardı. Çünkü, on Heno sonra da Trroşaklığin muaddeli olanTaşnaksaganlarm lğfalâtına kapılmışlar, yine İstiklâl vaatlerine aldanmışlar ve silaha sarılmışlardı. Bu ihtilâl idaresini de, fesatçıların o zamanlar yere ve göğe sığdrramı-yacak kadar büyülttükleri (Ahbor-Serop- Serop Paşa deruhte etmiş, o da kapıldığı büyük hulyanrn bütün acılarını Ermenilere bir defa daha çektirmişti.
*
1311 yılı ağustosunun son haftaları idi. Ermeni komitacıları. îstanbul-da yino grlzli bir faaliyete koyulmuşlardı. Bol ve tatlı vaatlerle yine semt semt heyetler dolaşıyor, hadsiz ve hesapsrz paralar toplanryor, 8a-matyaf Sulumann«trr. Yenikapı Ermeni klişelerinde gizli âyinler yapılı yor, İstiklâl uğruna can veren pafil* lerin ruhları tiziz ediliyor, fedailig'e yeni yazr'nn cahiller de sade suya takdis ediliyorlardı.
îstAnbuldaki fesatçılar, bu defa da Babıâliye bir protestoname vermek Ermenilerle meskûn vilâyetlerde İslâhat talep etmek sevdasına düşmüşler, cahil Ermenilerin bulundukları yelere uşuşmuşlerdi. Verileceğini söyledikleri protestoname aşağı yukarı şu mealde idi.
c... Gördüğümüz tazyiklerden do-layi hükümeti protesto ediyoruz. Ermenilerle meskûn olan vilâyetlerde birkaç sonedenberi devam ettirilmekte olan örfi idareye derhal nihayet verilmesini istiyoruz,
Sason hâdisesinden beri birçok va-itler cdümiş olduğu halde. Kürtlerin devam eden taarruzlarına bu defa kat*î olarak nihayet verilmesini bekliyor ve can ve malrmızm emniyette bulunmasmı, kanun nazarında Türklerle müsavi tutulmamızı, silâh taşımamıza müsaade olunmasmı istiyoruz. Ermenilerle meskûn    olan altı
vilâyete umumi bir vali tayin edilme-
t^mek üzere Babrâliye doğru yürüyüşe geçmişlerdi. Fakat, h'ıkûmet bu teşebbüsü daha evvelden haber aldığı için tedbirli bulunuyordu Tabiidir kı pek haklı olarak bu hareketin ö-nüne geçmek istedi. Yapılan babaca na8iratler protestoculara k\r etmedi. Gösterilen yumuşaklıktan şmıa/an, hu prada gizil körükçülerin teşviklerine kapılan nümayişçiler, bu sırada zab?ta kuvvetlerine karşı gelmek, fa* la .-»larık bir *abitl ndürrrek gibi, hükümeti şiddete, mukabeleye meo bur Kiecek. bir suç işlediler. Tabii bu., küstahlar lâyık olduju muameleyi gördüler.
Saraydan verilen bir emir!-tedip başladı. îşe halk da karıştı Teş rlnl evvelin ikisinden dokuzuna kadar îstanbulda kanlı bir mübareze oldu. Bütün kiliseler, bu haklı ve şiddetli mukabele karşısında duramryan tutuna nıy-ı, komite uşa<U.. 11e dol-d j h:ç >aphe yok ki bir çoğu da te-vr .-ı|r'.| ıju sırada Trabzonda da bu-"a Lir zer bir hareket oldu. Tabiî, devamına meydan bırakılmadı, olduğu yc-do be£ıtMhL
O TnvanHİ îngüter* hükümeti, bu hâdiseleri hahane add le Vdahalede bulundu. Yine Şark vilâyetlerinde tnhkikata koyuldu. Faka' Rusya hükümeti kendisine bir nüfuz mmtaka-sr addettiği bu vilâyetlerde îngilte-renin tahkikata girişmesini, kendi hukukuna bir taarruz gibi   telâkki
etti. Hiç şüphe yok ki, bu telâkki de Abdülhamidin takip ettiği kurnaz bir siyasetin tecelli etmiş bir eaeri idi,
îngilterenin o srrada Ermenilen himaye eder gibi görünmesi de boş yere değildi. İngilizler, Patrik îz-mirliyanı müdafaa etmekte, Ermeni hâdiseleri hakkında tahkikata girişmekte bir maksat takip ediyorlardı. Oda, gerek Samsunda ve gerekse Erzurum, Trabzon ve îstanbulda yasini, bu valinin   mahallî "bir meclis püan Ermeni *ht"â»erinde Rusyanm
YA «İL AY
in!
\ -   mJt-' • •      s     _
I   U      \
HtrCCAN-DtHŞFT      i AKIL LAR A V
H*Y9Er Vfff£CEKSAHNEIER
ESRARENGİZ   }
8 — A_badan 9 — Vasıf - Nazar 10 — AJttarma 11 — Art - Azı -Naz.
Yukarıdan aaafıya: 1 - Cu, - Kadavra 2 — Tiryaki 3 —   Ender - Rasat
¦1 — Da - Mutabık 5 — Eymen -Yafta 6 — Denk - Sed - Az 7 — Et
- Tanrı 8 — Niza - Nam 9 — E kalım - Zan 10 — Nedamet 11 Nimet
- Araz
•sar
Yarın matinelerde
TAKSİ
Sinemasında BUGÜN son olarak BİR TÜRKE GÖNÜL VERDİM
En büyük aaheöcjleri go^rmeği kendisine prensip Utiaz eden
SARAY Sİ N EM AS
Bu hafta göabenmekte olduğu emsai*k Gençlik    ve    Açık şaheseri
ELVEDA
NÇL
$ rollerde
FiDminin gördüğü  fevkalâde rağbet ve kazandığı muvaffakiyet ha sebile
BİR KAÇ GÜN DAHA GÖSTERECEKTİR. ROBERT   DONAT - GREER GARSON ve BÜTÜN İNGİLİZ GENÇLİĞİ
muaveneti ile Zatı Şahane nam ma ldarei umur etmesini, bu meclis âza-smm cim vo mezhep nazan dikkate almmıyarak intihap İle tayin edilmesini, vergilerin azaltılmasını acarın kaldrrrlmasını, teşkil olunan Kürt Hamidiye süvari alayiarmm dagıtıl-masrnı, Ermenilerden siyasetle mahkûm olanların ve menfalarda bulunanların affedilmelerini diliyoruz...»
Komitacılar, bu defa kurnaz davranmışlardı. Nlsbeten akılları başlarında olan İstanbul Brmenilerini avlamak, altı vilâyete Zatı Şahane namma bir valii umumî tayini talebi ileri sürmekle tavlamak yolunu tut
muşlardı. Gerçekten Türk dost ve taraftan olan sadık Ermenilerin çırpınıp çarpınmalarına rağmen, söylenen yalanlara, edilen vaatlere yine inanıp kapılanlar, bu defa başka bir maske ile ortaya atılan fesatçılara katılanlar, esefle söyl iyeyim ki, çok olmuştu.
1311 yılı eylülünün otuz\mcu günü idi. Komita basılan, yüzlerce başı dönük fedaiyi kurmuşlar, kafileler halinde İstanbul sokaklarına koyver-mtşlerdi. Ele basılar, her vak:tkl gibi birer tarafa sokulup gizlenmişlerdi. Bir sürü cahil ve gafil. Ermenilerle meskûn eyaletler için İslâhat is-
parmagı olduğunu meydana çıkarmaktı. Çünkü, o sıralarda Rus politikası sarayı sarmış, Abdülhamidin etrafmdakilerini avucu içine almıştı. Ruslar, bir zamanlar büyük devletlerin Duyunu umumiye hakkmda-ki talep ve teşebbüslerine dahil olmamıştı. Rusyanm Osmanlı devletinden pek çok alacağı olduğu halde bunun tahsiline yanaşmamıştı. Rusya, Ermeni meselesini Abdtilhamit ile en kolay anlaşabileceği bir iş addediyordu. Çünkü, onun da idare ve tabiiyetinde birçok Ermeni bulunuyordu. Bu sebeple, Îngilterenin Ermeni işlerini bahane ederek Anado-lunun Şark Vilâyetlerinde meşgul olmasmı. bilhassa Ermenileri kendine raptedecek teşebbüslere koyulma smı hoş görmüyordu. Kafkasyadakl Açimyazin Ktoglgos, Ermenilerin yegane ve hakiki bir dinî mercii idi Abdülhamidin TUrkiyedeki Ermenileri Osm an lıl aş tır m ak hatırına bile gelmediği halde, Rusya hükümet» kendi idaresinde bulunanlardan mada TUrkiyedeki Ermenileri bile Ruslaştırmaca ugTaşryordu. îşte bu sebepledir ki, Bir taraftan Abdülha-midi hoş tutuyor gibi görünüyor, fakat, diğer taraftan da el altından Ermenileri okşuyor, onları kendine celbe, gönüllerini bende uğraşıyordu.
SORUNUZ
SÖYLIYELİM
\
Maden Mühendisi Olmak İstiyor
Beyazrtta oturan Üniversiteli Şevket Ercan »oruyor:
Üniversite tahsilimi bitirdikten sonra Avrupada maden mühendisliği tahsil etmek arzusundayım. Madencilik ı.ıiı-ıiı İçin hangi mraıı lekete gitmek daha doğru olar ? Franarzranı kuvvetli olmamakla beraber bir nene İçinde bu Ibuıru ileri götUrvblIlrim. Almancayı mı yoksa înglllzceyi mJ tercih edersem ba Umı şubelinden daha çok istifade ederim?.
Cevap — Maden mühendisliği için Pransada da Almanyada da mektepler vardır. Fakat en yeni sistem tatbikatlı tahsU usulü A-
merikadadrr. Amerlkada madencilik ve bilhassa petrol sanayii madenciliği çok terakki etmiştir, tngilterede de hususi müesseseler vardır. Harpten sonra bilhassa Amerikada tahsil çok ehemmiyet kazanacaktır. Bu itibarla şimdiden tngilizceye başlryarak bu lisanı ileri götürmeniz daha muvafık olur. Eger mutlak Fr an şada JahsU etmek arzusunda İscjiİz. o zaman şimdiden madencüijfe ait eserlerden tedarik ederek hem lisanı ilerletmeğe hem de mesleki malûmat edinmeğe çalışırsanız ileride kolaylıklarla karşılaşmış olur sunuz.
!}*«««        1   1   \   <
6 . 2 - 941
VATAN
Merhum Albay Sadık
Yurda Neden
Döndü?
1 Merhum albay Sadığın «on resmi
(Başı 1 İnekle) *
inziva arkadaşının matemini derinden derine duyuyordu. Gözleri ağlaşmaktan -şişmişti. Suallerim üzerme dedi ki:
— Bilemezsiniz, babam, İsmet İnönünün telgrafını adınca nasıl se vindi. Vatanına dörumek, akrabaları, vatandaşları arasına herhangi bir fert gibi karışmak imkânı, ona birdenbire büyük bir saadet havası vermişti. Hemen on beş gün içinde hazırlandık. Hiç bir şeye bademadan yola çıktık. Köstenceye geldiğimiz vakit hastalandı ama artık geri dönemezdik. Çok zayıf ve bitkindi. Romatizması da vardı.
— Kaç yaşında idd?
— 82.
— Affedersiniz, belki sizi bu suallerimle yoruyorum.     t
•    — hstağfcrullah..
— Niçin daha evvel gelmediniz? «130» liklerin affından niçin istifade etmek istemediniz?
Ben böyle söyleyince, Bayan Laman sanki babasının ruhile heyecanlanarak isyan etti:
— Hayır hayır, babam asla 150 tek değildi. O bu 130 lik lekesini hiç bir gün kabul etmedi. Sonraları yapılan bütün affı u-mumüere yabancı kaldı.    Onun
'vatanını çok sevmesinden ve kendi kanaatine bağlı olmasından başka kabahati yoktu. Aftan istifade etmek istemiyordu. Onun istediği «affedilmek» değildi. Günahsızlığının anlaşılmasını, masumiyetinin tanınmasını bekliyor.
•du.
— Hangi şehirde kalıyordunuz?
— Türkiyeyi 1922 de terket-,uk. 1926 ya kadar Köstencede kaldık. Sonra    gene    o civarda
'Harsova kasabasına taşındık.
— Ne ile meşgul olurdu?
— «Hiç 'bir şeyle» diyebilirim. Orada adeta münzevî bir hayat yaşadık. Her şeyden elini, eteğini çekmişti. Sade bir meşguliyeti vardı:  Hatıralarını yazmak....
—Değişmiş miydi?
(Vatan)t dünkü sayısında, istihbar vazifelerini çabuk ve iyi görmek bakımından bir olgunluk imtihanı geçirdi. Hürriyet ve itilâf lideri merhum miralay Sadığın memlekete gel. meşini ve yurt toprağını öpüp uzun bir iştiyakı tatmin etmesinden bir, iki saat sonra gözlerini ebediyen kapatmasını yalnız biz yazdık. Bunu haber vermekle kalmadık. Gecenin geç saatlerinde arkadaşlarımız merhumun indiği evi buldular, ölüme sahne olan hastaneye gittiler. Geceyansından sonra kariler için seve seve çalışarak üç, dört sütunluk meraklı, canlı yazı hazırladılar
Yirmi senelik bir gaybubetten sonra vatana kavuşmanın saadet ve heyecanile gözünü kapayan eski Hürriyet ve İtilâf
— Hakkındaki yanlışlık ve hak sizlik şüphesiz kendisine çok tesir etti. Bambaşka bir insan olmuştu. Fakat yine son zamana kadar çok tabii bir şekilde yaşadı. Geçen hayatını adeta unutmuş gibi oldu.
— Hastalığı ne idi?
— Anjin - nefes darlığı vardı. Biz bu sefer de göğsünün devamlı hırıltısını e«ki hastalığı zannettik. Haılbuki ölüm hırıltısı imiş!.. Bunu 'bilemedik, düşünemedtk.
— Vatanına    geldiğimi   bildi
mi? . ,
— Evet, bunu biliyordu, ama
çok yaşayamadı, (konuşamadı. Ancak bir kaç lâkırdı etri. Torunlarını sevdi. Hastaneye kaldırılmasına itiraz etbi: «beni çok hırpalayacaklar» dedi.
— Yurda döndüğüne memnun muydu? Yüzü nasıldı?
— Ah, tabiî çak memnundu. Vatanında olduğunu idrak ediyordu. Lakin hastalığından bunu lâyı'kile ortaya koyamıyordu. Sade yüzü ve gözlerinin içi gülüyor, her şeye gülüm-şüyordu.
- — Vatanda nekadar yaşamış oldu?
— Dün öğleyin yarımda indik. Üçte hastaneye gitti, doku.; buçuk sularında ise hayata gözlerini yumdu.
Biz Bayan Lamanla konuşurken, merbuKnun oğıu Bay Muhittin, torunu küçük Sacit bir köşede gamlı gamlı duruyorlardı. Yurda kavuşmanın safasını henüz duyamamışlardı. En büyük saadet dakikalarında bu ağır darbeye uğrayan insanlara söyliye-cefk hiç bir teselli sözü bulama-
liderinin akıbeti, (Vatan) sütunlarında büyük bir alâka île okunduğu gibi, maceralarla dolu siyasî bir hayatın heyecanlı sonu diye dünyanın her tarafına telgraflarla bildirildi.
İtiraf edelim ki türlü türlü sebeplerle (Vatan) hazırlıksız
surette ortaya çıktı ve türlü türlü aksiliklere uğradı. Kurulma faaliyeti, gazete intişara başladıktan sonra, aylarca devam etti. Fakat barometre hep iyi tarafa doğru ilerledi.
İstihbar heyetimizin dün gösterdiği muvaffakiyet, ilı^ri harekete geçmiş olmamızın bir
alâmeti, bir nevi olgunluk imtihanıdır. Karilerimize bunun eserlerini gittikçe geniş bir ölçüde gösterebileceğimizi ümit ediyoruz.
j
dım. Teessür içinde evlerinden ayrıldım.
Dün bu sütunlarda başını ve sonunu okuduğunuz acı siyasî romanın insanca manzarası içte budur, f;
Öğrendiğimize göre merhumun cenazesi bugün öğleyin Haydarpaşa Numune hastanesinden kaldırılacaktır.
Yugoslav Mukavemetini Hesabı
Gazdir
Bingazi
Yolunda ingiliz
Tehdidi
Kahire, 5 (A.A.) — Reuter ajansının hususî muhabiri bildiriyor:
Demeden garba doğru ilerlemekte bulunan İngiliz İmparatorluk kuvvetleri Sirene limanını zaptetmişlerdir. Bu. suretle İngiliz ileri kuvvetleri Bdrrgaziye 2 I 0 kilometre yaklaşmış 'bulunuyorlar. İngiliz ileri kıtaatının Sirene'nin garbında daha ileriye de vardıkları z a nmedauTncktedir.
İngiliz hava kuvvetleri tarafından neşredilen tebliğ de Sirene-nm garbındaki yol boyunca ricat etmekte olaj* düşman kıtaatının İngiliz tayyareleri tarafından born bardıman edildiklerini bttdirmış-tir.
Mısm istilâ etmeğe kalktığı zaman Mareşal Grazıani, Sirene'yı karargâh ittihaz etmişti. İNGİLİZLER DÖRT CEPHEDE
ILfcKLIYOR
Trablus'ta, kıtaatımızın yakından sıkıştırdığı italyanlar Bınga-ziye ricat haroKetıenni çabuıkıaş-tırmışlardiT. Şimdiye kadar gerilerdi kalan kadar italyan topıadık.
Eritrede
Eritrede, Keren etrafında hareketlerimiz muvatra'Kiyetıe inkişaf etmentedir. bu arada öarenıu ve Uuimiiiüiu' n şarka doğru ricat etmekte oıan Dtaiyan Kuvveti şiddetli ta-z^yılK-imız a ı unu a ı 111. Yollar harp maızemesi ve arabalarla doludur, t-vveıce bildirilenlerden bag&aca yüzlerce esir aldık.
Haoeşistanda
Eski
Yeni
Binaların Kirası
Ankara, 5/6 (Husus!) — Adliye Vckûleti hukuk işleri müdürü I. Hakkının reisliği altında Ticaret, Maliye ve DaJıUiye Vekâletleri hukuk müşavirlerUe, Ankara ve İstanbul belediyelerinden gönderilen murahhaslardan teşkil edilmiş bulunan komisyon, bugün    Bavekâlette topla-
narak yeni korunma kanununa istinaden, eskiden yapılmış ve yeniden yapılacak olan binalara alt kira miktarını tesbit edecek kararnamenin esaslarını hazırlamıştır.
Bu kararname Koordinasyon heye-tinco tetkik edilerek Vekiller Heyetinin tasvibine arzolunacaktır.
Vilkie
Londradan Ayrıldı
Londra, 5   (A.A.)
trlandadan
dönen B. VVillkle dün Kral ve Kraliçe ile çay içtikten sonra Reuter ajansının bir muharririne şu beyanatta bulunmuştur:
B. VVillkle, Amerikaya avdet seyahatinin ilk merhalesini katetmek üzere bu sabah erken Londra'dan ayrılmıştır.
*
Londra, 5 (A.A.) — B. VVillkie'nin hareketi münasebetlle Taymis gazetesi şunları yazmaktadır:
B. VVlllkie'yi samimî bir teessürle uçurtuyoruz. Kendisi her yerde dostluğu, samimiyeti, hudutsuz enerjisi ve yüksek zekâsile büyük bir tesir bırakmıştır.
YUGOSLAV ADLÎYE NAZIRI
ÇEKİLDİ
Belgrad, 5 (A.A.) — Avala ajansı bildiriyor:
Adliye nazırı B. Lazar Markoviç istifa etmiştir. Devlet nazın B. Mi-hailo Konstantinoviç adliye nazırlığına tayin edilmiştir.
YENİ MACAR HARİCİYE
NAZIRI
Budapeşte, 5 (A.A.) — MacariBta-Habeşıstanda bir taraftan Gon'nın Bükreş elçisi B. Blodoslav Ba-
(Başı 1 İncide) =
muhafaza efrnek ve hiç bir büyük devletin yedeğine düşmemektir. I     Son bir, iki ay içindeki hâdise-leıin Yugoslavyada tereddütlerin azalmasına ve daha açık bir siyaset takip edilmesine çok tesiri olmuştur. Vaziyette berraklık hasıl | olmasına en büyük bir engel olan sansür  iyice  gevşemiştir.   Yunan | vc İngiliz muvaffakiyetleri, Amerikanın tuttuğu yol ve bu yol hakkında  al'bay  Donahan  vasıtasile Belgratta doğrudan doğruya ve-| rilen teminat orta ırkta  daha rahat, daha güvenli ve ferahlı bir ' hava yaratmıştır. }     Herhalde muhalkkak    olan ve Bulgarların da bıj.nesi lâzım gelen nokta şudur ki umumi Balkan istiklâl ve emniyeti namına   Yugoslav mukavemetini hesaba katmak caizdir. I Ahmet Emin YALMAN
dar yoıunöa ilen yürüyüşümüz teraıt'ıu vjenicen diğer taranan cenup mıntaKasınaa cenuıbı Arrıxa kuvveleri duşmanidan geçenlerde aldi'Kiarı rnevzııerı tarsın ediyorlar.
İtalyan   Somalisinde
İtaıyan bomaa&ınae, devriye konarımız butun ımınıuUaıarcia taaııyeiıcrııre acvam edıyortar. DevTuyeieıırmzden Diri, uaıyan hududundan ll Kilometre ıçerıae bir K-ranoıu dun taarıuz çgere*
*ap« L ı illi v •> •
General VVavelI Eritreden Döndü
Kahire, 5 (A.A.) — Ingıaz başkumandanı L*eneral Waveil, tayyare iıc brıtre cepnesine yaptığı tertriş seyahatinden Kaimeye donmuştur. General WaveUt E-ritre cep«hesimdeki teftiş seyahati esnasında, orada yapınmaca olan harekâttın bir kısmını taKip etmiştir.
dossy hariciye nezaretine tayin edilmiştir. Hukuk doktoru olan Bladoslav 1890 da doğmuş, 1921 de hariciyeye intisap etmiştir. 10 senedenberi Bük-
reş'de sefir bulunmakta idi. -o
Tepedelen Yanıyor!
Havada
Karşılıklı Taarruzlar
Londra, 5 (A.A.) — Hava ve dahilî Emniyet Nezaretlerinin tebliği:
Bu gece düşman tayyareleri ekserisi memleketin doğu kısmında olmak üzere bazı yerlere bomba atmışlardır. Fakat hücumlar büyük 'bir (mikyasta olmamıştır.
Londra bölgesine de bombalar atılmışsa da yalnız bazı yangın bombaiarı hasara sebep olonuş ve bu yangınlar süratle söndürülmüştür.
Londra, 5 (A.A.) — Alman bomba tayyareleri bugün cenubu şarkî sahilleri açıklarında bir gemi kafilesine taarruz etmişlerdir. Kent eyaletinde sahil boyunca büyük bir mesafe üzerinde bombaların infilâkı ve mitralyöz sesleri duyulmuştur.
Üç düşman tayyaresi denize düşürülmüştür.
Londra, 5 (A.A.) — İngiliz bombardıman tayyareleri bu gece Ruhr'da bir sanayi şehri ile düşmanın işgali altındaki arazide bazı hedefleri ve istilâ limanla-rmda deniz üslerini ve bazı düş-rnan hava meydanlarını bombardıman etmişlerdir.
YUGOSLAV
Başvekilinin Beyanatı
Belgrad, 6 (A.A.) — D. N. B. bil-«Teped«len cehri alevler için», diriyor:
Cumhuriyet Merkez Bankası
de yanmaktadır. Şehir italyanlar tarafından terkedilmişti. Şehrin Yunan kıtaları tarafından işgali her an beklenmektedir.»
«Radyo gazetesi»
1 ŞUBAT 1941  VAZİYETİ
AKTİF
Lira
72603.019
Kasa:
Altın: Safi kilogram
Banknot .    ,.....• .
Ufaklık      .    «    •    «    .    4    ¦
Dahildeki Muhabirler:
Türk Lirası
Hariçteki Muhabirler:
Aatm: Safi kilogram 5010756 Altına tahvili kabü serbest d^.İLİer
Diğer dövizler ve Borçlu kliring bakiyeleri   .«••«••
Hazine Tahvilleri:
Deruhte edi. evrakı nakdiye karşılığı
Kanunun 6-8 inci maddelerine tevfikan hazine tarafından vaki tedlyat
Senedat Cüzdanı:
Ticari senetler  .    •    «    •    •    «
102.121.954.21 9.470.866.50 2.583.441.42
Lira
114.176.262.13
359.852.21
7.018.029.54
30.510.117.21
158.748.563.-
20.149.137.—
256.753.354.71
Esham ve Tahvilat Cüzdanı:
(Deruhte edilen evrakı nakdi-A — (yenin karşılığı efiham ve tah-(vllat (itibarî kıymetle).    .
B — Serbest esham ve tahvilât   «
Avanslar:
Altın ve döviz üzerine avana * i
Tahvilât üzerlnfe avans •   « « «
Hazineye kısa vadeli avans . « «
Hazineye 3850 No. lu Kanuna göre açılan altın karşılıklı   avans  ,
45.833.416.93 7.926.606.54
8.963.74 7.808.722.—
114.584.923.75
Hissedarlar Muhtelif:
Yekûn
350.852.21
37.558.146.75
138.599.426.
256.753.354.71
53.760.023.47
122.402.612.49
4.500.000.— 9.519.51406
737.629 191.82
PASİF
Lira
Sermaye:..............................i
İhtiyat Akçesi:
Adi ve fevkalâde.    .   .   .   «   4 Hususî
Tedavüldeki Banknotlar:
Deruhte edilen evrakı nakdiye .    .
Kanunun 6-S inci matlJclerlne tevfikan hazine tarafından vâki tediyat
Deruhte edilen evrakı nakdiye bakiyesi ......•    •    •
Karşılığı   tamamen   altın   olarak ilâveten tedavüle vazedilen .    .    .
Reeskont mukabili ilâveten tedavüle vazedilen.......    .
Hazineye yapılan altın karşılıklı a-
vans mukabili 3902 No. ü kanun mucibince ilâveten tedavüle vazedilen
Mevduat:
Türk Lirası .......
Altın: Safi klg. 876.809.—
3850 No. lu kanuna göre hazineye açılan avans mukabili tevdi olunan altınlar:
Safi KUg. 55.541.930.—
Döviz Taahhüdatı:
Altma tahvili kabil dövizler . . Diğer dövizler ve alacaklı kliring bakiyeleri
6.188.666.15 6.000.000.—
158.748.563.
20.119.137.—
138.599.426.—
17.000.000.—
249.000 000.—
14.000.000.
76.354.461.56 1.233.302.56
78.124.167.00
i...1 a
15.000.000.—
12.188.666.15
418.509.426.—
77.587.764.12
29.555.761.75
Muhtelif:
\
lYekûn
78.124.167.90
20.555.761.75
106.573.105.90
737.629.191.82
1 Temmuz 1938 tarihinden itTEaren^ Iskonto haddi %4 Altın üzerine avans
/O O
Yunanlılar Şimdiye Kadar 13,5J0 Esir
Ai;.br
Londra, 5 (A.A.) — Times gazetesinin Atjıa muhabiri, yazıyor:    |
Alman italyan esirlerinin yekûnu 18,500 V-^iyc yani balyanın harpten çvvel azarhi tahminine göre Arnavutlukta bulundur, dulkları kuvvetin yüzde yedi buçuğuna baliğ olmaktadır.
Japonya - Kc a da Hindistanı Müzakereleri
Tokio, 5  (A.A.) — D.N.B.
bildiriyor:
Baiavıa'dan bildirildiğine göre Hoianda Hindiotanı hükümeti namına beyanatta bulunmağa mezun bir zat Japonya ile Hoianda Hındrataou aramda cereyan eden müzakerelerin müşkülatla karşılanması ihtimali olduğunu söylemiştir.
o-—
Kısa
Aj:ns Haberleri
+ Londra, 5 — Ingilterenin Uzak Şark ile Singapurdaki müdafaa teşkilâtı tamamen hava maşerall Ro-bert Braake'in emrine verilmiştir.
Başvekâleti deruhte etmesinin ikinci yıl dönümU münasebetlle gazetecilere beyanatta bulunan başvekil B. Zvetkoviç, memleket dahilinde tatbik ettiği teskin siyasetini tebarüz ettirmiştir.
B. Zvetkoviç bilhassa şöyle demiştir:
«Daimi olarak bir uzlaşma siyaseti takip edilmiyecek olursa sağlam, devamlı ve temiz bir Yugoslav devleti yaratmıya imkân yoktur. Bu siyaset bugünün ve yarının yegâne garantisidir. Sağlam ve temiz bir Yugoslavya kurmak istiyen herkes, bunu ancak memleket dahilinde bir anlaşma politikası takip etmek sure-tile yapacaktır. Bu hakikat son iki sene zarfmda memleketin geçirdiği buhranlı anlarda bilhassa tezahür etmiştir.»
o—
Japonlar
HONG-KONG'UN ŞİMALİNE ASKER ÇIKARMIŞLAR
Tokio, 5 (A.A.) — Dömei a-jansına göre, Kantonda neşredilen resmî bir tebliğ Japon kıtalarının dün saıbah saat 6,30 da deniz kuw©tl<ninin müzaheretile Hong-Kong şimalî şarkisinde Ku. varutung eyalestdndn cenup sahüine muvaffakiyetle çıktıklarını bildirmektedir.
Japon deniz kuvvetleri tarafın-dam neşredilen bir tebliğe göre de, Japon bahriyesinin bu yeni ileri hareketinin hedefi Çunkinge gönderilen »ilâhların yolunu kesmektir.
—o-
Xöy Eğitm^nhri Kursları
Ankara, 5/6   (Husus!) — Maarif
Bulgarlar Bitaraf Kalmak Niyetinde
Londra, 5 (A.A.) — Reuter: Lon-dranın salâhiyettar mahfilleri, Bul-garistanm bugünkü mücadelede bitaraf kalmak niyetinde olduğu kanaa-tindedlrler. Reuter ajansınm diplo-metik muhabiri, Bulgarların arada sı rada istiklâllerini ve bîtaraflıklarını muhafaza etmek istediklerini ileri sürdüklerini kaydederek bu beyanata inanmamak için hiçbir sebep olmadığını yazmaktadır. Bulgaristanın harp sahnesi olması, hiç şüphesiz Bulgar menfaatlerine mugayirdir. Bulgarlar, Romanyanın acı misalini daima gözleri önünde bulundurmakta ve Romanyanın başına gelen akıbetin kendilerini de tehdit etmekte olduğuna kani bulunmaktadırlar. Bu tehlikeye ancak vaziyetin icabettirdiği tedbirleri almakla karşr koyabileceklerini pek âlâ biliyorlar. Vazıyeti karşılı-yabilmek için Bulgarların- büyük bir faaliyet sarfetmeleri ve meselâ, Almanların memleketlerine nüfuzunu önlemiye matuf tedbirler alması lâzımdır. Filhakika Almanlara büyük mikyasta Bulgaristana nüfuz ettiklerine ve bir çoklarının daha şimdiden seyyah sıfatile memlekete girmiş olduklarına dair kuvvetli deliller ve emareler vardır.
Bulgarlar Alman, usullerini tetkik etmek için birçok fırsatlar elde etmişlerdir. Bu itibarla Alman hâkimiyetini bertaraf edecek en iyi usulün azimkârane bir mukavemetten ve her ne bahasın ı olursa olsun Alman metodlarından korkmamaktan ibaret olduğunu iyice bilirler.
B
ağrıya
nof
+ Vaşlngton, ö — Franaarun Va- Vekâleti, önümüzdeki nisan ayında.
şington büyük elçisi hariciye müsteşarı Summer VVelse müracaat!e işgal altında bulunmıyan mmtakalara yiyecek gönderilmesini istemiştir.
Madrid, 5 (D. N. B.) — Ra-bat'dan alman habere göre Fransız kabinesinde yiyecek buhranı endişe doğuracak bir vüs'at keabetmekte-
dlr.
^ Şanghay, 5 — Çin hava kuvvetlerinin yakında Sovyetler Birliğinde yetişen 100 Çin püotu ile takviye edileceği tahmin edilmektedir.
^ Lizbon, 5 — Portekiz hükümeti Birleşik Amerlkadan deniz tayyareleri satın almıya karar vermiştir.
^Istokholm, 5 (Stefoni) — Hükümet komünist fırkasının faaliyo-tinl tahdit için şiddetli icraata girişmiştir.
(Anadolu Ajansı)
yurdun muhtelif yerlerinde, köy eğitmenleri kursları açmıya karar vermiştir.
Eğitmen yetiştirecek kurslara 1,000 kadar talebe alınacaktır.
POSTA MÜDÜRLÜKLERİNDE
TAYİNLER
Ankara, 5/6 (Hususî) — Edirne posta murakıbı Süreyya, Kırklareli posta müdürlüğüne; Ordu posta müdürü Nazif, Kastamonu posta müdürlüğüne; Samsun merkez efi Lûtfi, Ordu posta müdürlüğüne tayin edilmiştir.
SANAT   MEKTEPLERİNDE
TAHSİL
Ankara, 5/6 (Hususî) — Maarif Vekâleti, mıntaka sanat mekteplerinde tahsili iki devreye ayırmıştır. îlk Uç senelik devreyi İkmal edenler diploma alabileceklerdir.
Neden Çekildi?
Sofya, 5 (A.A.) — Ziraat Nazırı B. Bagriyanofun istif as* münasebetile safbdc nazırın Alma nyayı- ve Italyayı ziyaret ettiği ve B. Hitler'le ve B. Mussolini ilq görüştüğü hatırlatılmaktadır. Bu 14 garistana avdetinden sonra B* Bagriyanof millî mecliste bir nu^ tuk söyliyerelc millî İktisadiyatın faşist prensiplere göre ıslah edil« meşini istemiştir.
Dün maUbuata beyanatta bu* lunan B. Bagriyanof, tekliflerinin kabine tarafından reddedilme^ üzerine istifa ettiğini bildirmiştir.
B. Bagriyanof un çekilmesi Bulgarstanda heyecan doğurmuş.
tur.
o--—
Sovyet Karadeniz Filosu
Moskova, 5 (A.A.) — Tas| ajansı bildiriyor:
Bahriye Halk Komieeri Amiral Kuznetsov, Karadeniz filosu gemilerini ziyaret etmiş, gemilerde kış ekzersizılerine iştirak eylemiş ve filo hazırlıklarının müstakbel takviyesi haJdkında muhtelif emirler vermiştir.
Halk Kooniserinin bandırasını taşıyan «Paris Komünü» safıharp gemidinin idaresinde, kış fırtınaları eşraiti altında, gemiler grup halinde bir antrenman seyri yap-
mıhlardır.
~* -o-
Ticaret Vekâletinin Bir Tebliği
Ankara, 5 (A.A.) — Ticaret Vekâletinden tebliğ edildiğine göre Ege mırtta'kası tütün piyasası müstahsil için. memnuniyetbahş bir şeikilde in/kişaf ederek sonuna ermek üzeredir. Her sene mutat olduğu üzere Bgede satışların büyük bir kıamı yapıldıktan ve vaziyet "tavazzuh ettikten sonra Samsun piyasasında dizi dengi piyasası açılmakta ve bu şekilde icaplara uygun bir anane teessüs etmiş bulunmaktadır.
Bu itibarla alman hazırlık tedı birlerinin ikmal edilmiş oLdugu gözörıünde bulundurularak Sam-sun piyasasının 17 şubat 1941 ta. rihinc tesadüf eden pazartesi gü* rui açılması kararlaştırılmıştır.
Abdulhamide Sen Diyeı Adam ÖIJü
(Başı 1 İncide)
rede pek çok istifade edilmekle beraı bor İstikbaline daha büyük ümitlen bağlanıyordu, ölümü İngiliz siyasi hayatında bir boşluk bırakacaktır.
LORD   LLOYD   ÖLDÜ
Londra, 5 (A.A.) — Müstemleke, nazırı Lord Lloyd vefat etmiştir.
4
55
BUGÜNKÜ  PROGRAM
8 Program, 8.03 Ajans haberleri. 8.18 Hafif program (Pl.). 8,45 9 Ev kadını - konuşma 12.30 Program 12.33 Nereli .şarkılar ve türküler 12.50 Ajans haberleri 13.05 Peşrev ve saz semaileri 13.20 14 Müzik karişik
program (Pl.)
18 Program 18.3 Radyo caz orkestrası 18 40 Radyo ince saz heyet» 19.15 Konuşma 19.30 Ajans haberleri 19.45 Kadınlar fasıl heyeti 20.15 Rad yo gazetesi 20.45 Cenubi Amerika havalan (Pl) 21 Müzik dinleyici istekleri 21.30 Konuşma
21.45 Radyo orkestrası 22.30 Ajans haberleri 22.45 Cazband (Pl.) 23.25
23.30 Kapanış
Bir Mimar Alınacak
M. M. Vekâleti Deniz Müsteşarlığından:
Deniz fen ve imalât şubesinde istihdam edilmek üzere ücretle bir mimar almacak ve ücreti 3656 sayılı kanun esasların* 5Öre verilecektir. Taliplerin deniz müsteşarlığına müracaatları,      c643*   <834>
İstanbul Hava
Mıntaka Depo Amirliğinden:
1 — Hava birlikleri için 150 çift demir er karyolası satın alınacaktır.
2 — Pazarlıkla ihalesi 8/2/941 cumartesi günü saat 11 de Yeşilköy hava mm tak a depo amirliği satm alma komisyonunda yapılacaktır.
3 — isteklilerin şartname ve numuneyi görmek üzere her gün, pazarlığa gireceklerin belli gün ve saatte 570 liralık muvakkat teminat makbuzlarile birlikte mezkûr günde komisyona müracaatları.    «830>
Bir Pudra
Tecrübesi Karşısında
10.000
KADININ
^ Hayreti
genç ve daha sevimli/ görünmenize^ yarayan kat'î'
BİR TECRÜBE      Bu güzel Pudra    âleminde   TECRÜBE yeni, cazip ve son    yi yapınız.
bir keşif.. CİLDİ GÜZELLEŞTİREN şayanı hayret ve yeni hır unsur, şimdi ipekli elekten geçirilmiş en ince bîr pudra ile mü-dekkikane bir tarzda karıştırılmış, tır ki bu sayede cilde bir parlaklık ve yeni bir hayat verir. Esmer ve çirkin bir ten, gençliğin tabiî reraklerile güzelleşir. Fazla olarak terkibindeki şayanı hayret bir unsur olan «Krema köpüğü» imtiyazlı usulü sayesinde iki rrift-li fazla zaman sabit durur.
HAKİKATEN FEVKALÂDE
BÎR TEKLİF yüzünün bir tarafını «Krema köpüğü» havi Toka-lon pudrasile ve diğer tarafını da herhangi bir pudra ile pudralayınız. Şayet «Krema köpüğü» havi pudra ile pudraladığınız taraf diğer tarafa nazaran daha taze, daha genç ve daha cazip görünmüyorsa aldığınız Tokalon pudrasının parasını iade ederiz. TOKALON pudrasının fevkalâde rağbet bulan yeni j_0 rengi yardır.
Deniz Levazım Satınrlma Komisyonu İlânları
Marmara Üssü bahri K. Satınalma
Komisyonundan:
Toz Şeker İlâm
1 — Bir kilosuna tahmin edilen fiyat 38 kuru? olan 1«000 kilo toz şeker, pazarlıkla satm alınacaktır.
2 — Pazarlığı 8 şubat 9-11 oumartefll günü saat 12 do İzmitte tersane kapısındaki komisyon binasında yapılacaktır.
3 _ Teminat pazarlık günü takarrür edecek ihale bedeli üzerinden yüzde 15 nisbetindc derhal alınacaktrr.
4 — İsteklilerin bu içle ilgili ticaret veslkasile birlikte muayyen gün
ve saatte komisyona müracaatları, (716)
*
Marmara Üssübahrl JL. natın alma Komisyonundan
• _
istanbul Defterdarlığından
Un İl
ânı
1 _ Kilosuna tahmin edilen fiyat 19,25 kuruş olan 100 ton un, pazarlıkla satın alınacaktır.
2 — Pazarlığı 10'Şubat/941 pazartesi günü saat 15 de Ümitte Tersane kapısındaki komisyon binasında yapılacaktır. Şartnamesi bedelsiz olarak alınabileceği gibi her gün komisyonda görülebilir.
3 _ isteklilerin bu işle ilgili olduklarına dair Ticaret vesikalarını ve 1443.75 liradan ibaret ilk teminatlarile birlikte muayyen gün ve saatte komisyona müracaatları.      c748»
*
Marmara tssiibahri K. satın alma Komisyonundan
Sadeyağ İlânı
1 _ Bir kilosuna tahmin edilen fiyat 170 kuru? olan ve yukarda cinsi yazılı bulunan 20.000 kilo sadeyağı, pazarlıkla satm alınacaktır.
2 — Pazarlımı 10/Şubat 941 pazartesi günü saat 14 de İzmitte Tersane kapısındaki komisyon binasında yapüacaktır. Bu İse alt şartna-me her gün komisyonda görülebilir.
3 — İsteklilerin bu işlerle İlgili olduklarına dair Ticaret vesikala-nnı ve 2550 liradan ibaret muvakkat teminatlarile birlikte muayyen gün ve saatte komisyona müracaatları.      «747»
1 — Tahmin edilen bedeli «16.165* lira olan on aJtı kalemde cenYan 200.000 kilo muhtelif cins yaş sebzenin 21/Şubat/941 cuma günü saat
14 de kapalı zarfla eksiltmesi yapılacaktır.
2 — tik teminatı «1212> lira 38 kuruş olup şartnamesi her gün
komisyondan alınabilir.
3 — İsteklilerin 2490 sayılı kanunda yazılı vesikaları muhtevi tanzim edecekleri kapalı zarflarını belli gün ve saatten bir saat evveline kadar komisyon başkanlığına makbuz mukabilinde vermeleri.     (728)
M. M. V. Deniz Merkez Satınalma Komisyonundan 1 — Tahmin edilen bedeli 18500 (on sekiz bin beş yüz) lira olan 1 adet Hava Kompresörünün pazarlık eksiltmesi 12/Şubat/941  tarihine rastlayan Çarşamba günü saat 14 de Vekâlet binasında müteşekkil
komisyonumuzda icra edilecektir.
2) Şartnamesini almak isteyenlerin her gün ve eksiltmeye girmek isteyenlerin de belli gün ve saatte 2775 liralık teminatları ve kanunî vesıkaiariyle birlikte komisyona müracaatları.     (644)  (833)
*
17 kalem muhtelif cins ve eh'adda pirinç civata maa somun, çelik saplama maa somun, demir civata maa somun, demir saplama ve çelik saplama.
1 — Tefimin edilen bedeli «4300> lira olan 17 kalem civata ve saplamaların 7/2/1941 cuma günü saat 11 de Kasımpaşa Deniz levazım satınalma komisyonunda pazarlıkla eksiltmesi yapılacaktır.
2 — İlk teminatı 322,50 lira olup şartnamesi her gün iş saati dahilinde mezkûr komisyondan bedelsiz alınabilir.
3 — İsteklilerin 2490 sayılı kanunun istediği vesaikle birlikte adı geçen komisyona müracaatları ilan olunur.      <864>
İstanbul Komutan! ğı Satınalrm Komisyonundan
Beher metre mikâbına 68 lira fiyat tahmin edilen 42.528 M3 kereste 7.2.941 günü saat 11 de pazarlıkla satm alınacaktır. Muhammen bedeli 2891 lira 90 kuruştur. Kafi teminatı 434 lira 79 kuruştur. Şartnamesi her gün komisyonda görülebilir. İsteklilerin belli gün ve saatte Fındıklıda komutanlık satm alma komisyonuna gelmeleri. (823)
Komutanlık mmtakası dahilinde yapılacak altı bin liralık nakliyat işi 11/2/941 günü saat 11,30 da pazarlıkla bir müteahhide ihale edilecektir. Kati teminatı 900 liradır. Şartnamesi her gün komisyonda görülebilir. İsteklilerin belli gün ve saatte Fındıklıda komutanlık satm alma komisyonuna gelmeleri.        <863>
Nallık demiri ciheti askeriyece verilmek şart ile yaptırılacak nallara teklif edilen fiyat pahalı görüldüğünden tekrar pazarlığı 15/2/941 günü saat 11 de yapılacaktır. Yaptırılacak nal miktarı 90 ile 100 bin giyim arasındadır. Şartnamesi her gün komisyonda görülebilir. Bu işe gireceklerin en geç 11/2/941 gününe kadar nal atelyelerini muayene göstererek bu işi yapabileceklerine dair alacaktan vesikayı pazarlık günü beraber getirmeleri mecburidir. Muhammen bedeli 40,000 lira olup kati teminatı 6000 liradır. İsteklilerin belli gün ve saatte Fındıklıda komutanlık satın alma komisyonuna gelmeleri. <824>
Askerî Fabrikalar Satmama Komisyonu İlânları
Muhtelif Eb'atta 10 Kalem ve Ceman 2380 Metre Mikâbı Kereste Alınacak
Köknarın metre mikâbı 50, çamın metre mikabı da 53  liradan heyeti um ilmiyesine tahmin edilen bedel «126.140>   lira olan muhtelif e-
batta 10 kalem ve ceman 2380 metre mikabı kereste askeri fabrikalar umum müdürlüğü merkez satm alma komisyonunca 10.2,941 pazartesi günü saat 15 te pazarlıkla ihale edilecektir. Şartname   *   lira
c31> kuruştur. Muvakkat teminat c9460» lira «50> kuruştur. Bu keresteleri tamamen çıralı çam vermek mümkün olmadığı takdirde yarısı çıralı çam ve yaran beyaz köknar olabilir. Bu kerestelerin heyeti umumiyesini vermiye talip bulunmadığı takdirde 200 metre mikâbından uşağı olmamak şartile ayrı ayrı da alınır. «751»
Çadır Alınacak
îkl ve bir direkli çadır almacaktır. Taliplerin çadır bezi nümune-slle bizzat veya mektupla Askeri Fabrikalar Umum Müdürlüğü merkez satm alma komisyonuna müracaatları. (839)
Abone Ücreti
Türlüye dahilinde:
Senelik    6 aylık 3 aylık Aylık
. 1400       750 400 150 Kr.
Hariç memleketler:
Senelik    6 aylık 3 ayük Aylık
2700
1410
800 Kr.   yoktur
VATAN  Gazetesi
tJa\S FİYATLARI     Kum;.
Başük makta olarak 1 İnci Sayfa Saatini
2 »
8 »
4 »
5 »
6 »

»
7&0 500 860 300 100 76 60
Lira 10 4 2
Kr.
8 7 1 1
3
17
8
25
15
3 3
50 4
1
10
3 1 40
22
15 7
6 6
60
8
12 5
23 2
24 2
15 10
3 1 1
4
3 5
2 1 7
18
9
10
3 18
5 25.
16
2 11
8
55
6
10
50
50
50
50
80
75
90
70
50
Adet
1 1 1
(1 (1
1
1
1
1
(1
(1 (1 (1 (1 1
1 1
(1 d
1
1
(1 d
(1 (1
1 1
(1 (1 d 1
(1
d
d (1
(1 1
d
1 1 1
1
1
(1 (1
(1
d
(1
d (1 (1
(1 (1
1
(1 (1
(1 (1 1 1
(1
(1
1
d (1
1 1
<o
(3
d d
d 1
(1
(1 1
1
(1
d
(1
(1 1 1 1
1 1
d
50
1 5
1 1
1 (1 d
(1
d
1
2
(1 (1 1
(1 (1 (1
(1 (1 (1 (1
d
1
ClnM
."Kmk Attm bilezik
Kol saati
tncc   kordona bağtı anahtar   te* kapaklı^saat
/e çakı
I ti* M i taklidi
Jümüş beş kuruşluk zincire bağL
SImas taşlı bir yüzük <olyc ve madalyon ;ift kapaklı gümUş saat Sarı kol saati
M ayar çerçevsli   siyah lâstik   kordonlu kadm
staal
ince zincire bağlı Istavroa Maşallah yazılı bilezik Siyah taşlı altın yüzük ı
Nikel kadın kol saati
Ortası   kırmızı   etrafı elmaslı tkl   taçı noksan
yüzük .
Dört taşı eksik elmas taşlı altın yüzük
Lonjin altın cep saati, elmas tek küpe âdi kurşun
kalem ve kıravat iğnesi.
Kordonlu çift kapaklı gümüş saat.
Adi koı saati.
MiLstatil şeklinde brr kulplu kırık bilezik altın kol saati.
Seyfi imzalı altın nişan yüzüğü Adi cep saati.
Kırmızı yakut taşlı kenarı kafesli 12 ayar altm
yüzük
Arat marka kadın kol saati Bilezikli Hislon marka kol saati
Saat
Elmas küpe
Mürekkepli kalen» Mavi taşlı altm yüzük Bilezik mavi taşlı
Dokuz elmas taşlı nişan halkası bir de çiçekli kırmızı taşlı yüzük
Mustatil   şeklinde altın kapaklı   bilezikli camı kırık kadın kol saati Mavi taşlı âdi yüzük
İvel marka renkli bilezikli kadm kol saati 2059 sayılı altm cep saati
Gümüş köstekli şimendifer resimli âdi cep saati
Tek kapaklı mika mahfazası İçinde bir saatle zincir
altısı düşmüş beş taşlı ve kıymetsiz göğüs iğnesi 57737 sayılı âdi sarı köstekli saat
Serkizof marka çift kapaklı saat Çift kapaklı bir erkek bir kadın saati Altmış santimlik bir Felemenk elmas taş.
Çift kapaklı ve iki elmas taşlı bulunan ufak altm saat diğeri tek kapaklı ve Nus markalı altm kol saati ile on elmas ve bir füruze taşı bulunan altm yüzük ve diğeri iki elmas füruze taşı bulunan yüzük
16 iğne parçalarlle bir adet madeni kol saati Çift kapaklı madeni saat
Zenlt markalı Osmanlı berri zabıtanı tarafından kullanılan yazılı saat       • Memhur camı kırık küçük kol saati Serkizof markalı çift kapaklı saat Aleksi marka camı kırık kol saat4
Biroya marka âdi saat Elmaslı altın iğne Kol saati
14 ayar 145064 numaralı kadm kol saati Loner marka kadın kol saati
Altm bilezik üzerine H. Remziye harfleri var 11642 sayılı altın kadm kol saati Âdi cam taşlı bîr yüzük altın
Kültüre inci kolye ve altı raptiye elmaslı Altın saat kancası
447335 numaralı Lonjin gümüş cep saati Lonjin cep saati
Bilezikli ve markalı kol saati altm
Yürek şeklinde altın s. marka zincirli kolye
Ufak tek pırlanta taşlı altm yüzük Siyah taşlı altm yüzük Tek taşlı küpe (Top)
GümUş fincan zarfı Beş taşlı altm yüzük
23 dizi sahte inci
İkisi hekkâk gümüş ve birisi altm yüzük
Gümüşlü kehlibar ağazlığı
Madeni nazarlık
Bir muskadanlık
9 taşlı altın yüzük elmas
iki parça yüzük ve küpe parçası
Bir küçük pırlanta taş
Bir altm kol saati
Altm yüzük  '
Altın yüzük (mevlevi)
Bir çift kırmızı taşlı küpe ve mevlevi tek altın
küpe
Birer adet gümüş kaşık çatal
Gümüş kaplama tel tepsi
14 ayarında altm kol saati
Üstü mineli yürek şeklinde göğüs saati
18 ayarında beyzl camı yuvarlak kadm kol saati
18 ayarında nişan yüzüğü
Kafesli üzerinde büyük Rus taşlı erkek yüzük Camı kırık Zenlt marka şimendifer saati
Uç beyzl taşlı ikisi pırlanta büyüğü cam ve 16 , ayarında altm yüzük
Yarımlık Osmanlı altını Biri   Mahmudiye biri İstanbul   yirmUîk ve üçü
beşlik ziynet altım
Uç gram acarlığında dökülmüş altm Osmanlı altını âdi zincire bağlı
Singer cep saati
Elmas tek taşlı küpe değil İğnedir
Altın bilezik lira çeyreği mazi nazarlık ve tek
küpe kafesi taşsız
Maden bilezikli kol saati
Altın üzerine  beşi pırlanta ikisi  kırmızı erkek
yüzük
K. 18 markalı kadm kol saati
Altın yüzük ve pırlantalı altm yüzük
967 sayılı cep saati Kol saati
Ortasında büyük bir pırlanta kenarında (44) elmas taşlı göğüs İğnesi
50 santim uzunluğunda sarı zincir İvi marka kol saati
Taşsız altm yüzük :
tstavrozlu teşbih Göğüs iğnesi Lonjin kol saati
Üstü renkli çift kapaklı kadm kol saati Çapa marka bileziksiz kol saati Tepo markalı cep saati
İktisat Vekâleti
Maa d in Umum Müdürlüğünden:
îzmlr vilâyetinin merkez kazasma bağlı Cumaovası nahiyesinin Bandı köyünde şimalen: Çamurdere tepesindeki beton sütundan Çakallar tepesindeki beton sütuna hattı müstakim, sarkan: Çakallar tepesindeki beton sütundan Murtad köprüsüne hattı müstakim, cenuben: Murtad köprüsünden başlayıp Seyltall tepesindeki beton sütundan ve ve Sadi köprüsünden geçerek Cınıkoğlu tepesindeki beton sütuna hattı münkeslr, garben: Cınıkoğlu tepesindeki beton sütundan hudut başlangıcı olan Çamurdere tepesindeki beton sütuna hattı müstakim Ue çevrili ve 810 hektardan İbaret arazide Profesör MUSTAFA HAKKI NALÇACI tarafından 15/10/1935 tarihli ve 1/2 numaralı ruhsatnameye müsteniden bittaharri meydana çıkarılan linyit madeni 99 yıl müddetle mumaileyh uhdesine İhale olunacağından maadln nizamnamesinin 36 ve 37 nci maddeleri mucibince bu ihaleye itirazı olanların 6/2/941 tarihinden itibaren iki ay içinde Ankarada iktisat Vekâletine ve mahallinde vilâyet makamına istida ile müracaat eylemeleri ilân olunur.
Devlet Denizyolları İlânları
Takribi miktarı İki ton kadar olup kilosunun muhammen bedeli (25) kuruş olan mantar parça ve tozlan pazarlık suretlle satışa çıkarılmıştır. Şartnamesi malzeme şubesinde görülebilir, isteklilerin 22.50 liradan ibaret muvakkat teminatlarile 12/2/941 Çarşamba günü saat 14 de Tophanede Umum Müdürlük binasında alım satım komisyonuna müracaatları. (555)
Devlet Demiryolları İlânları
7/2/941 cuma günü pazarlığı yapılacak olan 500 ton Bllster bakırın İşlenerek mamul halde idareye teslimi İşinin pazarlığı görülen lüzum üzerine 21/2/941 cuma günü saat 15 e talik edilmiştir.      (855)
ŞEHİR   TİYATROSU
TEPEB AŞINDA DRAM   KIsm
BU    AKŞAM
Saat 20,30 da
EMÎLİAGALOTTl
Her gün gişede çocuk temsilleri için büet ver"ir.
TEMSİLLERİ
İSTİKLÂL CADDESİNDE KOMEDİ   KISMI BU AKŞAM
Saat 20,30 da n ODALAR
Marmara Üssü bahrî ve Kocaeli Mst, Mv. Komutanlığından:
Cinsi
Miktarı
Arka çantası 1480 Adet
Palaska takımı 1355 Adet
örme palaska 643 Adet
İş başı elbisesi 32 Takım
Alafra ga kaşağı 356 Adet
Gebre 712 Adet
Çul 100 Adet
Yem torbası 356 Adet
Keçeli belleme 356 Adet
Toplu kantar 3 Adet
Yukarda cins ve miktarı yazılı eşyaların IV. Kot ambarından alındığına dair Kocaeli Mst Mv. ambarmda tanzim edüen 2.9.1940 günü ve 745335 sayılı ayniyat tesellüm makbuzu ziyaa uğramıştır. Bu makbuzun hükmü olmadığı ilan olunur. (749)
KUŞ TÜYÜNDEN
Yastık, Yorgan, Yatak kullanmak hem kesenize ve hem de sıhhatinize faydalıdır.
BİR KUŞ TÜYÜ  TASTIR 1 LİRADIR
Yastık, yorganları da pek ucuzdur. Adres: istanbul Çakmakçılar
KUŞ TÜYÜ FABRİKASI TELEFON 23027.
Ura
2 2 2
180
23
Kr
90
1
20
14 1 1
4
5 1 1
7 3 1
50
5 6
S 1
50
7 1
50
5 2
Adet     Cinsi
1 Altın yüzük
1 Memhur kol saati
1 Adi cep saati
1 Ortası pırlanta etrafı elmaslı göğüs iğnesi
(1 Elmas taşlı nişan halkası
(1 rutin nişan halkası
(1 Ortası kırmızı yakut altı pırlanta değil  elmas taşlı yüzük
1 Platin üzerine gümüş karışık etrafı Roza pırlan
ta taşlı bilezik
1 Kron markalı kadm kol saati
(1 Alpaka gümüş örme kadm el çantası
(1 Adi yüzük
(1 Altm elmas taşlı yüzük
1 Mehmur altm yüzük t eşsiz
1 Memhur saat
(1 Kadın kol saati
(1 Kadm kol saati
1 Loner markalı kol saati
1 Omega saat camı kırık
1 Zoizo markalı erkek kol saati
1 Saat
1 Elmas taşlı tek küpe değü iğne parçaş
1 Dolma kalem ve saat
(1 Zincir kıymetsiz
(1 Kadm kol saati
(1 Adi nal şekli göğüs iğne»
(1 Kırmızı âdi madalya
(1 H. O. marka beyaz nikel kadm kol
1 Altın kaplama kadm kol saati
1 De poza marka altm kol saati
1 DUa marka kol saati
1 Altm yüzük
(1 Kornemetro cep saati
(1 Flder markalı cep saati
1 Diyamanda adma alyans yüzük
(1 Kadm kol saati
(1 Dolma kalem
1 Arlon markalı saat
(1 Kol saati
(1 Amir m-u-kalı kol saati
(1 194972 sayılı kadm saati
(1 I. markalı kol saati
(1 Lotari marka kol saati
(1 Ad! yüzük .    •
1 20164 sayılı kol saati kadınlar için
(1 Araş marka saat cep
(1 Ağızlık
1 Altm yüzük
Yukarıda yazılı mücevherat vesaire istanbul Belediyesi Müza.'ecie salonunda teşhir edilmekte olup bUmüzayede satılacaktır. Arttırma 10/2/941 pazartesi ve 11/2/941 salı günleri saat 14 de mezkûr mJzayode salonunda yapüacaktır. Teşhiriye ve tellaliye gibi masraflar alıcıya aittir. Taliplerin muayyen günlerde salonda hazır bulunmaları.       (576)
Sahibi ve Neşriyat Müdürü:  AHMET EMlN  YALMAN
Basıldığı Yer; VATAN MATBAASI