ÇARŞAMBA
ŞUBAT 19 4 1
VATAN EVİ
CAÖALOGLU   No.   S2
TELEFON: 24136 TELGRAF: VATAN İst.
BAŞMTTHARRtRÎ
TEMÎN YAL
^
J :
Necaşî Haile Selâsiye
A v ru p a d a Yazan: Nizameddln Nazil
Bu yazı bugün üçüncü sayfa mızd ad ır
Fiyatı: 5 Kuruş
SİYASÎ   SABAH   GAZETES
Yıl: 1 — Sayı: 166
Yugoslavyanın
Bugünkü Iç Manzarası
Yugoslavyada kadife bir eldivenin içinde demir bir el, azimli bir mukavemet ruhu vardır- Bugün Başvekâlete gelmesinin üçüncü yıldönümü kutlanan Tchvetkovitch ile Doktor Maçek'in bu ruhu yaratmaktaki hizmetleri büyüktür.
Yazan: Ahmet Emin YALMAN
Harp başlamazdan altı ay kadar evvel Yugoslavyada mesut bir hâdise oldu. Gitgide bir diktatör yavrusu halini alan doiktor Stoyadinoviç, Başvekillikten uzaklaştırıldı, yerine 1939 şubatının beşinde, yani bugünden tam iki sene ewel2 B. Tsvetko-viteh adında genç bir devlet adamı Yugoslavya Başvekili oldu.
Doktor Stoyadinoviç'in meziyetleri çoktu, kuvvetli bir adamdı. Ne çare ki bir çok kuvvetli a-damlar gibi şaheî nüfuz sarhoşu olmuştu. Berline ve Romaya gıpta ile bakryordu. Nazi ve faşizm 6İstemlerine meyil cluyuyordu. Hoşnutsuzluk içindeki memleketi, bilhassa Hırvatratanı, şiddet yolile susturmak ve bir arada tutmak mümkün olduğunu sanıyordu.
Eğer Stoyadinoviç hafbin arifesinde rş başında bulunsaydı» Yugoslavyada iki elemli hâdise görecektik: Memleket içinden çözülecekti, Yugoslav halkın bütün azimli hislerine ve istiklâl sevgisine rağmen dahilî birlikten mahram bir memleketi zehirlemek ve yedeğe almak, mihver için işten bile olmayacaktı,
Yugoslavyanın hükümet naibi Prens Pol ve Niyabet meclisinin diğer azası, kendilerine verilen emanetin mesuliyetini duyan ve vazifelerini şuurlu bir surette yapan adamlardır. Tehlikeyi gördüler, Yugoslav siyasî hayatındaki diğer vatanperverlerle bir olarak, doktor Stoyadinoviç'i iş başından uzaklaştırdılar.
Yerine geçen B. Tsvetkocîtch cidden iyi seçilmişti Birliğe muhtaç bir memleketin Başvekilinde arantması lâzım gelen iki meziyete tarnamile sahipti: Bunlardan biri memleketini, kendinden ve muvaffakiyetinden çok ziyade sevmesi, ikincisi de hâdiseleri olduğu gibi görmesi ve fcer türlü ve. himlerden ve basmakalıp fikirlerden uzak kalabilmesiydi.
Yeni Başvekil, Sırp üstünlüğü iddiasına dayanır bir Yugoslavyanın yürümeyeceğini ve sökmi-yeceğini pek iyi kavradı. Candan bir birlik ve müsavat kurmak üze. re Hırvatların lideri doktor Matchek'e elini uzattı. Hırvat lideri bütün haşin tavırlarına rağmen dürüst ruhlu, sade ve candan bir adamdır. Karşısında hulûs ve samimiyet bulunca, kendisine uzatılan ele sarıldı. 26 ağustos 1939 da, dünya yüzünde yeni harp kasırgası kopmazdan bir kaç gün evvel Sırp - Hırvat anlaşması tamamlandı ve memleket gönül hoşluğuna ve kanaate dayanır bir millî birliğe kavuştu.
Bugün Yugoslav millî varlığının başlıca temeli, bu birliktir. Her türlü Beşinci Kollara karşı mukavemet bu sayede temin edilmiştir. Mıkdarlan bir milyondan ibaret olmasına rağmen yüksek siyasî ve iktisadî kabiliyetleri do_ layısile Yugoslav umumî hayatında ağır basan Slovenler bu birlik halkasına candan girmiş bulunuyorlar. Eski nüfuzu ve siyasi kurnazlığı dolayrsile SLov/nleri, Yugoslav birliğinde temsil iddiasında bulunan Maarif Nazırı Ko-rochetz'in ölümü, hakiki Yugoslav vatanperverlerine geniş bir nefes aldırmıştır. Koyu bir faşist ve italyan taraftarı olan bu adam, bütün şahsi meziyetlerine rağmen, ufukta bir karartı amili idi. Vefatı, dahilî cepheyi kuvvetlendirmiştir.
Tıpk1 Yunanistanın haricî siya. setindeki zahiri yumuşaklık gibi, Yugoslav siyaseti de ilk bakışta gözü aldatabilir. Mesele çıkarmamak için Yugosiavlar, arasıra fedakârlık yapar gibi görünüyorlar. Alman tesiri altında Macarlarla yaptıkları «ebedî dostluk anlaşması» buna bir misaldir. Fakat yine tıpkı Yunanistan gibi, kadife eldivenin içinde Yugoslavyada da demir bir el vardır. Ordu ve haik
Nevyork, 4 (A. A.) — Bazı matbuat mahfilleri, Hitlerin ön safta gelen plânının mut »aka înglltereye karşı bir istilâ teşebbüsünü tazam-mun etmiyeceğini zanne başlamışlardır.
Bayan O'hare Mc. Cormick, Nevyork Herald Tribüne gazetesinde yazdığı bir makalede diyor ki:
«Hitler, binlerce tayyare ile İngil-tereyi istilâ edeceğini ve yüzlerce denizaltı ile harp edeceğini söylüyor, diye istilâya inanmak lâzım gelmez.
«Şimdiki halde Almanyada ve Alman işgali altında bulunan memleketlerde bir çok gerginlik ve gittikçe artan bir üzüntü alâmetleri görülmektedir. Bütün bu esir milletlerin en tehlikelisi Fransadır. Çünkü en büyük maniayı o teşkil etmektedir.
Berlin   hükümeti   Vişi hükûmeti-
¦ ne son tazyiklerh
I ğ^k ni     yapmaktadır.
" Hitlerin   plânı kı-
vamına gelmiş midir? Hitler, Fran-sanın vaziyetinden emin olmadan, bütün   kuvvetlerinin
harekete geçmesini emredem iveceği gibi Rusyanın vaziyeti şüpheli kaldığı müddetçe ne Akdenizde, nc de İngiliz adalarına karşı esaslı bir harbe glrişemcz. Al-manyanın, toplarını ayni hedef üzerine tevcih edebilmesi gittikçe güçleşmektedir.
«Şurasını da unutmamalıdır ki, İngiliz havacılığı her zamankinden daha kuvvetlidir. Hava yoluyla istilâ teşebbüsüne karşı muazzam bir sed teşkil etmektedir. Sonra 4 milyon kişilik bir kuvvet, nazilerin hücumuna karşı koymak   için   beklemektedir.
*Bu ordunun canını sıkan şey. Hitlerin istilâya karar vermemesi ve bu fırsattan mahrum kalmak kaygu-sudur.» 1
Uzun Bir Siyasî Hayatın Hazin Akıbeti
Eski Hürriyet ve İtilâfçı Miralay Sadık
Dün Yurda Kavuştu, Fakat...
Kızı Diyor ki: " Yegâne Tesellimiz, O Kadar Sevdiği Vatan Toprağında Ebedî istirahat e Kavuşabilmesidir „
Çörçil, herhangi bir istilâ teşebbüsüne karcı hazır beKleyen sahil müdafaa kıtalarını  teftiş ediyor
Germencik İle Krikli Arasında Bir Köprüde
Müessif Tren Kazası
72 Kişi Öldü, 74 Kişi Yaralandı
İzmir, 4  (A.A.) — Pazartesi 'eden 1307 numaralı yolcu kata-'biri Aydına götürülürken    yolda
çünü saat    19-20    sıralarında
başlayan şiddetli yağmur ve sel neticesinde Germencik - Erikli a-rasında kilometre 110 - 845 de bulunan köprünün bir ayağının altı oyulmuş ve aynı   gün    saat
rı bu köprüden geçerken köpıü- 6kmü^tür.,*"^r?^Ş^P^^**
nün çcVldmesi üzerine makine ve ı     Diğer yaralılar Aydın hastane-
arkasında bulunan furgunla 8İnc nakledilmişlerdir,
yolcu vagonu    devrilmiştir,    bu t
• rı u li j ^n Kaza mahalline İzmir ve Ay-muessır kaza hakkında alınan son
malumat şudur: I 1 ölü. 7 ağır ve dından imdat katarları vekolun-
22,50 de Alsancaktan    hareket  8 hafif yaralı vardır. Yaralılardan muştur.
İngütcreye gelen Ka nadah tayyareciler
İngilizler
Sireneye Girdiler
ERtTREDE ALINAN ESİRLERİN   MİKTARI   ÇOK
Kahire, 4 (A.A.) — İngiliz umumi karargâhının tebliği:
Trablusta: Garbc doğru ileri yürüyüşümüz devam ediyor. Kıtalarımızın ileri unsurları dün Sircne'ye girmişlerdir.
Erıtrede, İtalyanların Agordat'tan ricatierl devam ediyor ve kıtalarımız Kerene yaklaşmaktadır. Barentudan kıtalarımız cenup istikametinde düşmanı takip eylemektedir. Esirlerin kati miktarı henüz tesbit edilememiş ise dc bu miktar çok büyüktür.
(Devamı: Sa. 5, SİL 3 te) —
İngiltereye
Kanadanın Yardımı
ile beraber hükümet te tecavüz karşısında boyun eğmektenee istiklâl namına ölümü tercih etmek, tedir. Yunanistanın mukavemeti, umumî harp manzarasının kökünden değişmesi ve hele Amerikanın işe karışması Yugoslav mukavemet azmini kuvvetlendirmeğe amil olmuştur.
Buna rağmen Yugoslav haricî siyasetinin münakaşaya muhtaç tarafları vardır. Bunlardan bahsetmeği yarınki yazıya bırakıyorum.
Ahmet Emin YALMAN
25 HAVA FİLOSU İLE 50,000 ASKER   DAHA   GELİYOR
Ottava, 4 (A.A.) — Kanada Başvekili Mackenzie King Kanadanm rm paratorluk harp gayretlerine tam mâ nasile iştirak azmini gösteren beyanatta bulunmuştur.
Başvekil, Ottava radyosunda söylediği bir nutukta demiştir ki:
Kanada, beklenen Alman taarruzuna karşı müdafaaya iştirak için Înglltereye yeniden 25 küçük hava filosu göndermek üzeredir.
Diğer taraftan Kanadanın şimdi. 175 gemi ve 15319 tayfadan müteşekkil olan filosu 413 gemiye ve 26920 kişilik bir mürettebata iblâğ edilmek üzeredir.
Ottava, 4 (A.A.) ~ Kanada milli müdafaa nazın, dün yaptığı beyanatta, pek yakında 50 bin Kanadalının, halen lngllterede bulunan Kanada ordusuna iltihak için hareket edeceğini bildirmiştir.
—o-
MÜHİM   BİR   ANLAŞMA
Nevyork, 4 (AA.) — Tass: Nevyork Times gazetesinin Velling tondan aldığı bir habere göre, A-vustralya ve Yeni Zelanda Pasifikte Ihtilâtlar başgösterdigi takdirde müş tereken alınacak vaziyet hakkında Birleşik Amerika ile bir anlaşmaya varmışlardır.
VİLKİE'NİN
Mühim Rolü
cAmerikanın İngiltereye yapacağı yardam lâyihasına gelince:
«Harici encümenden çıkan lâyihanın, dündenberi umumi heyette müzakeresine başlanırken verilen bir takrirle, bu mesele hakkımdaki müzakerenin iki gün içinde neticelendiriimesi istenilmiş ve bu takrir ekseriyetle kabul edilmiştir. Bu takdirde müzakerenin bugün neticelenmesi lâzımdır.
«Ayan meclisinden de çabucak geçmesi için tedbirler alınmıştır. Ayan meclisi, bu hususta kendisini dinlemek üzere Wilkie'yi davet etmiştir.
«Wilki«, İrlanda Başvekili Dö Valera ile görüşmüştür. Bu görüşmenin mühim olması şu bakımdandır: Amerika, İrlanda üzerinde İngıltereden daha ziyade müessirdir. . •>
«Radyo gazetesi»
Wilkie
Dublin'den Döndü
Dublin, 4 (A.A.) _ B. Wil-
kie buğu nöğleden sonra Dublin-den hareket etmiştir.
B. Wilîkie gazetecilerle yaptığı mülakatta, B. De Valera ile görüşmesinde Amerrka Birleşik devletlerinin harbe girmesi takdirinde Serbest İrlanda devletinin vaziyeti meselesine temas edilmemiş olduğunu söylemiştir. B. De Valera, görüşme esnasında enternasyonal vazıyetin gözden geçirildiğini ılive etmiş ve fakat tafsilât vermekten içtinap etmiştir.
B. Wılkie, burada tarnamile hususî bir sıfatla bulunduğunu ve Wandell Wilkıe'den başka hiç bir ki/.nseyi temsil etmediğini de tebarüz ettirmiştir.
Çörçil Kralın Huzurunda
Londra. 4 (A.A.) — Kral bu. gün B. Çörçil'i Buckıngham sarayında kabul etmiştir.
Bir vakitler politika hayatımızda ismi çolk geçen Yüzellilik-lerdcn miralay Sadrk pek hazin bir akıbete uğramıştır. Uzun müddet vatandan uzak kaldıktan sonra dün Romanya vapurîle ls-tanibula varmış, yurt toprağına a-yak bastıktan biraz sonra üzerine fenalık gelmiş, baygın bir halde
Tas Ajansının Bir Tekzibi
SOVYETLER BİRLİĞİ İLE TÜRKİYE ARASINDA SİLÂH VERMEK ÜZERE AÇIK VEYA GİZLİ  BİR  ANLAŞMA YOK
Moskova, 4 (A.A.) — Tas ajansı bildiriyor:
Yabancı, bilhassa İngiliz matbuatı, Sovyetler birliğinin Türkiyeye. Aîmanyanın Balkanlarda muhtemel faaliyetine mukavemet etmesi için, silâh vermek taahhüdünü muhtevi olarak Sovyetler Birliği ile Türkiye arasında gizli bir anlaşma aktedil-miş olduğunu ve bir Türk komisyonunun bununla alakadar olarak silâh almak üzere Moskovaya gitmekte bulunduûunu iddia eden bir haber yaymaktadır.
Tas ajansı, Sovyetler birliği Ue Türkiye arasında yukardaki mahiyette gizli veya açık hiçbir anlaşma aktedilmediğlni, ayni zamanda böyle bir anlaşma aktinin mutasavver olmadığını, hiçbir Türk komisyonunun silâh satın almak için Moskova-da bulunmadığını ve yabancı matbuatın bu haberinin umumiyet rtiba-rile tarnamile uydurma okluğunu beyana mezundur.
Haydarpaşa Numune hastanesine naklolunmuş ve orada dün akşam ölmüştür.
Miralay Sadığın arkasında maceralarla dolu bir mazi vardır. Halbuki kendisini tanıyanlar ya-I radılışı itibarile bir macera adamı olmadığında ittifak ederler. Eğer 1324 senesinde Manastırda vazi-
fe almamış olsaydı belki de hâ-disesiz bir hayattan sonra sakin bir şekilde gözlerini kapayıp gidecekti.
Merhum Sadık gençliğinde ken di halinde bir zabitti. Yüzbaşılığında Harbiye mektebi jimnastik
muallim muavinliğinde bulunmuş (Devamı: 9a. 5, SU 4 te) +
I
I
ir
Gll 11 ^ ¦ *s
unun oıyası
Faaliyeti
FAALİYETLERİN    AĞIRLIĞI ALMAN - FRANSIZ MÜNASEBETLERİ ÜZERİNDE TOPLANMIŞTIR
Günün siyasi faaliyeti, toplu olarak şöyle icmal edilebilir:
«Siyasi faaliyetlerin ağırlığı, Alman - Fransız münasebetleri üzerinde toplanmıştır. Almanya, Fransızlarla, iş birliği bahanesile Fransız donanmasını ele geçirmek istemişti.
«Hitler, geçen haziranda Fransa ile mütarekeyi imzaladığı zaman, yakın bir zamanda İngiltereyi mağlûp edeceğini ummuştu. Şimdi, Lord Ha-lifaks gibi salâhiyettar bir zatın söylediği gibi haziranda istilâ işine başlasa idi muvaffak olacaktı.
«Fakat, Almanlar bu fırsatı kaçırarak ağustos ve eylül aylarında İngiltereye hava hücumlarına başladılar ve o zaman içinde İngiltere hazırlıklarını muvaffakiyetle tamamladı.
«Halen Almanya, geçen yaza nis-betle daha kuvvetli bir ingiltere ile karşı karşıyadır. Kısa bir zamanda İngiltereyi mağlûp edemezse, ingiltere, Amerikanın yardımıle Alman yayı mağlûp edecektir.
«Fransız donanmasını Al manyaya vermiye taraftar olan Laval. Mareşal Petalıı tarafından azledilmiştir. Bunun üzerine Almanya, Laval'in tekrar kabineye alınması için Peta-Ln'i sıkıştırmıştır. Pariste kurulan parti. Almanya ile iş birliği yapılması taraftarıdır ve Alman - Laval İş birliğinin sembolüdür. Almanyaya 1-timat vormek için Lavaltn kabineye alınması lazımdır.
«Bu vaziyette PetaJn. Parlstekl Almanlar ve Fransızlarla görüşmek üzere Amiral Darlanı göndermiştir.
«Alman la ti h bar a t bürosu, Dar-lan - Laval görüşmesini şöyle hulâsa t*tmiştir: «Lavaile Darları alcında Fransa dahili vaziyeti, Fransarun umumi siyaseti ile alâkalı her şey görüşülecektir.»
«ingiliz radyoları, mülakatta    şu (Devamı: Sa, 5, Sü. 3 te) **
Almanya ile Fransa arasında harpten evvel bîr dostluk paktı imzalanmış ve Almanya Haricîye nazırı Ribbentrop ile Fransa Hariciye Nazın Bonnet bu dostluk şerefine şampanyalar içmişlerdi. Bu şampanyalar harbe ve Fransanın Almanya tarafından mağlûp edilmesine mâni olamadı. Şimdi Almanya, İtalya ve Fransa arasında bir sulh yapılacağı şayiaları dönerken bu tarihî resini müstesna bir mana kazanmaktadır.
Almanya, İtalya      Yunanlılar
ve Fransa
Diğer Taraftan da İtalya İle Başka Devletler Arasında
Sulh mu?
Nevyork, 4 (A.A.) — Nevyork Times gazetesinin İspanyada, Port -Bou*rta bulunan muhabiri yazıyor:
«Almanya ve İtalya İle Fransa ve İtalya ile diğer memleketler arasında suHı yapdacagı yeniden bahis mevzuu olmaktadır. Harbin yeni bir doruma girdik her tarafta kabul edilmektedir.
«Mesele, bu yeni durumun askeri (Devamı: Sa. 5, SU. 2 de) * +
Berat Yoluna
Cenubun Anahtarı Trebeşini Dağ Silsilesine
Hâkim
Atina, 4 (A.A.) — Yunan kıtaları Tepedelenin şarkında şiddetli bir topçu faaliyeti göstermektedirler. Yu nanlüar Khşuradan Berata giden yol üzerindeki vadiye hâkim bulunmaktadırlar.
Atina, 4 (A.A.) — Dün akşam A-tinaya gelen haberlere göre yeni üe-ri hareketleri yapan Yunanlılar şim-(Devamı: Sa. 5, Su. 6 da) + +
BUGÜNKÜ TÜCCAR ZİHNİYETİ
İhtikâr komisyonu — Yahu, buna ihtikâr derler, bu kadar pahalı iskarpin satılır mı?
Kundura muhtekiri — Aman bayım, maliyet fiyatı dokuz buçuk i ıra d o-, önüne iki liracık zamettik çok mu?!
İl
* V A T A İN
Büyük Tarihî Roman
YAlANt M.SAMİ TEZiS
Artık Üçüncü Ahmet Zevk ve Süruru
Bir Yana Bırakmış, Can Ve Saltanat Kaygusuna Düşmüştü
Belediyede:
49
lan önlemek, ıstırapları susturmak için değil mi?
Bugün bunların top yekûn mu. hasebesi   görülecektir.    Kulağım
ve halkın sesini dınlel
Hatırı hümayununuz rencide hal oıacak, ama ve lâkin maslahat budur ki, vukuu halı size arz
ve ısat eylerim.
MuKuddemcsile ve hükümdarı
havi ve tol&fa düşürmemek   için \ Onlar kendülerini tazyik eden yü-iı.u.ı.uuu mcııeoe    ehemmiyetsiz bir şcyoen bahsedıyormuş görünerek  İstanbul    cihetinde zuhur eden vakayıı izaha koyuldu,
Üçüncü Ahmet ku^ıuk vakti başuyan bir isyanın yatsı vaktine ne Kâuar. neden kendisinden kileni edildiğini ve niçin şimdiye kadar bir tedbir ittihaz edilmemiş olduğunu sorunca zaten içinde buıunûuğu ahval ve şeraitin kendisine tahmil ettiği yük ve tchukenın büyüklüğü karşısında sersemlemiş olan İbrahim Paşa yalnız ben dahi maslahati geç vakit haber aldım ve keyfiyeti tankık edip bir uneclısi müşveret ( I ) toplamak için icap edenlere ulak saidıra.
^undi cümle erkânı devlet ve ekibin ümmet Hatice Sultan sarayında müçtemı eylediler. Biz dahi hemşırei ismet hazretlerini sahil sarayına azimetle orada vukuu hali tekrar tezekkür eylesek ıs*oet olur, diyebildi. |
Artık Üçüncü Ahmet zevk ve aeruru bir yana bırakmış, can vc saltanat kaygusuna düşmüştü ve derhal kardeşi Hatice 5uıtanın sarayına koçtu. Saiınaz 6ebcbını onmedıği bu ani mefarukatin ken dtsıni saran tehlikeyi bir müddet, çik olsun uzaklaştırmış olmasından sevınımekie beraber, Hızır i-
^.ısarı ver
kün altından kurtulmak için sil-kinmiştir. Gerçi isyanın ben de taraftarı değilim. Fakat işlerin kendi kendine düzeleceğim ummak ve bunu beklemek de acizden oaska bir şey değildir.
Sular bulanmadan durulmaz ve lâkin suların bulandığı yerde balık avlamak sevdasına düşenler çok olur ve bunlar her an suları bulandırmak meyi indedirler. Sana düşen vazife şul..
Bu işin nizam ve intizam içinde lüzumsuz yere kan dökülmeden ve adalet namına yeni zulümler yapılmasına meydan verdirmeden suna ermesini temin etmek.
(Arkası var)
Belediye
Masraflar Bütçesi
Belediye Daimi encümeni Belediye masraflar bütçesi üzerinde, ki tetkiklerini yapmakta, Vali ve Belediye Reisi doklor Lûlfı Kadar da bu tetkiklere iştirak ct-meictedir.
Veremle Mücadele Pullan
Sinema ve tiyatrolarda Verem Mücadele cemiyetine yardım olman, üzere buetıcre cemiyet pullarından yapıştırılmakta idi. Iik devrede on bin liraıık bir yardım kaydedilmiştir.
Sinema ve tiyatrocular dun öğleden sonra Vali muavini Ahmet Kınıkın başkanlığı altında toptan, mışlar ve kendilerinden bu yardımın devamı istenmiştir.
Yalnız sinemacılar yersiz bazı şikâyetlerden, ve uğradıkları üçlüklerden bahseu.nışlerdır. bundan sonra pulıaıın bir heyet tarafından evvelden biletlere yapıştırılmasına karar verilmiştir.
Beyoğlu Belediye Doktovu
Çağırılan hastaya gitmediği   i-
Is-
y
Havagazı Kazalarına Karşı Tedbirler
Belediyece Verilen Karara Riayet Etmezse,
Şirket Takip Edilecek
Piyasa Haberleri:
Son günlerde birbirini takip e-den ha vagaz inden zehirlenme vaKaiarı, istanbul Belediyesini harekete gcçnrnış ve muhım kararlar vermek mecburiyetinde bırakmıştır.
t>u karara göre, Havagazı sir-ketı bunaan sonra memurlarını mütemadiyen şebeke üzerinde do-laşîıracaK ve bir arıza olup olmadığına dair her ay muntazaman Belediyeye bir rapor verecektir.
L^a.den kos.|.\>U| olup    çürük
ruların ayrı ayrı ne zamanlarda konduğu gösterilecektir. Bu suretle bu plânda gösterilen müddetlere gore eskimesi ihtimali mevcut borular kontrol edilerek, çürümüş buıunanlar yenıkVıle leb. dil ettirilecektir.
İngilizlere
Satılacak Tiftikler
İngilizlerin memleketimizden 40 bin balya tiftik almak istediklerini evvelce yazmıştık.
Fakat gerek İngilizler gerekse tiftik ihracatçrları fiyat hususunda
anlaşamamakta idiler.
Haber aldığımıza göre alınacak
tiftikler için her iki tarafı memnun edecek mutavassıt bir fiyat bulunmuş ve İngilizlere satılacak tiftikler  için   İngiliz mümessilleri
Şebekenin geçtiği yerlerde bo-  ile temaslara başlanmıştır, ruların emin bir şeKiide oturması       Dün Istan-bul Tiftik ve Yapağı ve bir çöküntü neticesinde esne-   İhracatçıları Birliği bu hususu ka-
m etmesi için alt tabaka kumla döşenecektir.
Vali ve Belediye Reisi doktor
bir vaziyette o.an borular muhak-  .
kak suretle yenuerile değimle- I Lulfl K,rdar dun bu emnn' Hava" ce*tır. 8ftZ> şirketine göndermiştir.    Bu
Şirket, havagazı şebekesinin bir  karara riayet edilmediği takdirde plânını Belediyeye derhal gönde. ?irket hakkında takibat    yapıla rerek bu plân üzerinde bütün bo-  çaktır,
Peynirin Kilosu Beş Kuruş Arttı
- çin Beyoğlu Belediye doktoru 1»-/,       /     , r* r-,      ,   . »..      .    »      ^
(1) Erkânı   devleti   Miyeden şey- mail Aralan hakkında takibat ya- ( İStanDUl Ve tütme 111/üt  MurakaDS KOFTllS-
hülyam Abdunah E.end, ve 9erefy..| p.ı-akta idi. |   y0nlarmın Birbirinden Haberleri Yok
GUnlerdenbert dedikodusu devam , dirnedekl fiyatı UeH sürerek peynir eden peynir fiyatlarının arttırılması I flyatlannın arttırılmasını istemiş ve meselesi nihayet dlln de yazdığımız | komisyon da Edirnedeki fiyatı göz gibi peynir fiyatları murakabe   ko- j önünde tutarak bu artışı kabul et-
bı musahereti sultani olan vüzerayı Vekâlet gönderilen tahkikat izamdan Tevfik Ali Paşa   ve Hafız evrakı üzerinde yaptığı tetkikler
neticesinde doktorun hiç bir suçu olmadığını görmüş ve bu karalını Istanbula bıldıımıştır.
Başıboş Köpekler
İstanbul Belediyesi sokaklarda
Ahmet Paşa ve Silahtar Mehmet Paşa vesadreyni muhteremey Yaşmakçı zade Seyit Abdullah Efendi ve îshak Efendi ve Rumeli sadaretinden mazul Feyzullah Efendi ve Mahmut Efendi zade Seyit Zeynel&bidin ve Şeyh zade
Mehmet Efendi ve Mekkei Mükerre- başıboş dolaşan köpekleri itlaf me payestle imamı saniiSultan Sahip ettirmekte idi.
Mehmet Efendi ve zikrolunan rütbei      Son günlerde bu başıboş kö-celile ile hekimbaşı olan Hayati ra-1 peklerin tekrar çoğaldığı   görül-....... . de Mustafa Efendi ve Ayasofya şey- müş>  itlâr edilmelerinde    şiddet
çın bir halas fermanı alamamış hl Eplrizade Ahmet Efendi ve Sul- gösterilmesi »çın alâkadarlara tek-olmasından dolayı eset ediyordu,  tanselim şeyhi Hasan Efendi ve yeni- mmm _;„___
Hızır bir ü^i saatlik ihtimamdan sonra kendine gelebilmiş ve Hasan Ağa ile Dursundan mecliste bulunduğu müddet zarfında geçen hâdiseleri dinlemişti.
Bir isyan zuhuru ve Safınazın henüz Fatma Şuhtan sarayından dönmemiş oiması Hızın şiddetle alâkadar etmişti.
İsyan işi onu kendisini kurla-ranların isyancılar olması ıtıbarile alâkadar ediyor ve fakat Safına-zın gaybubeti onun kendisini mec listen halâs için bir felâkete uğramış olması endişesüe daha fazla ilgilendiriyordu.
Bu sebeple ilk kararı hemen bu kayığa atlamak ve Usküdara geçip hatma Suttan sarayından batmaz hakkında malûmat almak şeklinde idi. Fakat Hasan Ağa onunla ba^ başa kalınca:
— Hızırl Güpe gündüz karşıca geçip kenduyi tehlikeye at-ı.,ax naravadır. Mademki sana içerde yardım vadedıp gece ve gunduz içen girmeyi temin için bu de yüzük vermiş bir hatun tanırsın. Bu sebeple oraya seferi geceye talik etmelisin.
ben şimdi bir nebze Etmeyda-nına varup Patrona ve Muslu Ali ile konuşkan ve Zılalı ile de bir eyyamı ahvali tezekkür eyleeen isabet olur.
Mademki ateş fitne sarmış her yanı sarmış ve senin rsmın de bu işe karışmıştır, onun şanına lâyık uır şekil ve surette netice pezir oımasına ihtimam eylemen vaciptir.
Demişti. Hızır kendisinin isyan ışile alâkası hakkında Hasan Ağanın sözlerinden bir şey anlamamıştı. Fakat o zaman muhatabı ona çekmecede Züiâlinin çıftli-ğındekı ziyafetten başlayıp da da ha sonra başına bir serden geçti kafilesi topiamasile neticelenen harekeûnin mahiyetini ve bilâha-ra yakalanıp Ağa kapısına hapsedilmesi hadiselerini izah ederek:
— Senin hayat ve mematın da. hı bu işin muvaffakiyetle netice pezir olmasına vabestedir.
Vallahi hududa değin firara karar vermek gerektir.
Hasan Ağa Hızıra bir adım daha yaklaştı ellerini onun geniş o-ınuzlarına koydu ve gözlerini o-nun gözlerine dikerek;
— Ben seni bir mert kişi diye
tanıdım ve böyle olduğuna da imanım vardır.
Zelâletin evinde Cenabı hakkın azametine kasmederek hayatını mülkü millete ve selâmeti ümmete nezrettin.
Bunun sebebi neydi i* I
Memlekette yapılan zulümlere, haksızlıklara, israfa, M-f.ıhate ve bunlardan ötürü yurda erişen fenalıklara karşı senin asil kalbin-dc bir tuğyan husulü değil mi? Çocukluğundan beri başlayıp gittikçe şümul ve ehemmiyet kes-beden cidalin sebebi nedir?.
Zayıfları korumak,    huksızlık-
çerl ve cebeci vc topçu ve top arabacısı ve sipah ve silâhtar ocaklarının abaları ve zabitleri mahalli mez-burda aktı cemiyet ve ateşi fitnenin keyfiyeti itfası hususumla meşveret eyleyüp «Tarihi ismail Asım Elendi. El yazması - Köprülü nüshası. Say. <182)>
Soruyorlar?
Bir yardımcı muallim okuyucumuz soruyor ve diyor ki:
Muallim kadrolarının boşluğunu doldurmak İvin Maarif Vekaletinin yardımcı öğretmenler tayini hususunda gösterdiği İsabet takdire layıktır. Fakat yardımcı öğretmenlere karşı öveyi evlat muamelesi yapılmakta olması da büttın yardımcı muallimleri müteessir etmektedir. Bu te -| essurun sebebi pek basittir ve zannediyorum kl, vekalet dahi belki bu vaziyetten haberdar delildir. Mesele şudur: Yardımcı öğretmenlerin aldıkları ders başına bir ücrettir. Bu ücretler dersler verildikten sonra yani a-yın sonunda ve girecek ayın İlk günlerinde verilmekte İdi. Halbuki bazı yardımcı öğretmenler İki ay haklarını alamamışlardır.
1941 senesi girince de on günden fazla bekledik. Şubatın İlerlemesine rağmen henüz Iklnclkûnun ücretini alamadık. Acaba bu ücret sisteminde muaşta olduğu gibi bir intizam tesisi imkânı yok mudur? VlM tatbikini İstemek hakkımız «leğll midir?
rar emir verilmiştir.
Ekmeğe Zam Talebi
Dün öğleden sonra belediye iktisat müdürlüsünde ekmek fiyatları üzerinde bir toplantı yapılmış, değirmencilerle fırıncılar iştirak etmiştir. Değirmenciler nakil masraflarının buğday fiyatına ilâvesi icap ettiğinden ekmeğe zam talebinde bulunmuş lardrr. İstanbul belediyesi, bu müracaatı tetkik edecektir.
Ayakkabı Fiyatları
Dün de yazdığımız gibi fiyat murakabe komisyonu ayakkabı fiyatlarını tesblt için tetkıkatına devam e-dıyor.
Haber aldığımıza göre Ayakkabıcılar cemiyetinden ve Sümerbanktan raporlar gelmiştir. Fakat bu raporlarda bir tezat mevcut olduğundan komisyon tetkikatını genişletmiye karar vermiş ve soruşturmalarına başlamıştır. Bazr ayakkabıcıların iddialarına göre lüks ayakkabılarda yüzde seksen, hatta yüzde yüz kadar kâr mubahtır. Fakat lüks ayakkabıları nasıl tefrik etmeli?
Bu hususta bilhassa fiyat murakabe komisyonunun nazarı dikkatini celbederlz. Bütün ayakkabılar, lüks olabilir.
Diğer taraftan Öğrendiğime göre, piyasada ayakkabı fiyatlarında birdenbire bir düşüklük gözükmektedir. Yaptığımız tahkikat neticesinde bun ların kalitesi düşük maldan yapılmış ayakkabılar oldukları görülmüştür. y * > •>
Fiyat murakabe komisyonu perşembe günü yapacağı toplantısında ayakkabıların kar nisbetini tesbıt e-decektir.
misyonunun kararlle beş kuruş arttırılmıştır. Salâhiyettar bir membadan aldığımız malûmata göre, İstanbul buzhanelerinde 9191 teneke beyaz peynir bulunmaktadır. Bundan başka 3179 tekerlek kaşer peyniri, 585 çuval kaşer peyniri, 391 teneke gravyar peyniri mevcut bulunmaktadır.
Bu peynirler. Cumhuriyet, Tahta-kale, Komzepulos ve Karaağaç buzhanelerinde durmaktadır.
Yine ayni membadan öğrendiğimize göre, evvelce lstanbula pek çok peynir geldiği halde son zamanlarda peynirciler peynirin İstihsal edildiği yerde fiyatların dnha yüksek oluşundan ellerindeki peynirleri geriye gönderip hattâ Vol masrafını bile kale almadan kâr teminine başlamışlardır. Vaktile fiyat murakabe komisyonu peynire 35 kuruş fiyat koyduğu halde Edirne fiyat murakabe komisyonu peynirin toptan fiyatını birdenbire 40 kuruşa çıkarması üzerine istanbul piyasasındaki bütün peynirler oraya gönderilmiş veya saklanmıştı. Bu kere peynirciler E-
miştir.
Bu yükselme her iki fiyat murakabe komisyonunun biribirinden haberi olmamasından ileri gelmektedir Hatta İzmitte fiyatların daha yüksek olması Istanbuldaki peynirlerin oraya  taşınmasına sebep olmuştur.
öğrendiğimize göro bundan böyle peynir fiyatları    artmıyacaktır. Vc
rarlaçtırmak üzere fevkalâde bir toplantı yapmıştır.
Yakında İngiliz mümessillerile yapılacak temas neticesinde altı cins tiftik için kati fiyatlar tesbit edilecektir.
kalyadan Gelen Kâğıtlar
Italyadan gümrüğe gelmiş olan kâğıtların çıxartılarnadığını evvelce yazmıştık. Husûmet İtalya ile aramızdaki ticaret anlaşmasını uzatmadığından İtalya ile ticaretimiz 2/1305 5 numaralı kararnameye göre yapılacaktır. İtalya da, Belçika, Hoianda, Danimarka ve İspanya gibi bu kararnameye tâbi tutulacaktır.
M-ez^kûr kararname mal mübadelelerine istinat etmektedir ve ıthaiât peşin yapılıp ondan sonra mukabili mal ihraç edilecektir.
Şu hale göre gümrükteki İtalyan kâğıtları yakında piyasaya çıkarılacaktır.
Dünkü İhracat
Dün yabancı memleketlere yap tığımız üıracat 500 bin liradır, ihracat maddelerimiz bilhassa
yine öğrendiğime göre buzhanelerde bulunan peynirler ihtiyaca ancak 20 l»l  memleketlerine    gönderıl-
gün kadar kifayet edebilecektir. Bu- nujtir.
Dünkü    İthalât
Dün İstanbul gümrüğüne Bui-garistandan kuru deri, kaneviçe, makine aksajmı, ayakkabı çivisi ve malzemesi, orak ve tırpan, çıvit, traş bıçağı, pamuklu şerit, şapka ve mobilya eşyası gelmiştir.
nunla beraber fiyatların artması U-zerlne yeniden piyasaya peynir gel-miye başlamıştır. Eğer peynirciler, bu fiyatlara da itiraz edecek olurlarsa peynirlere vazıyet edilmesi ve bir satış nizamnamesi yapılması muhtemeldir.
Son karara göre. peynir toptan 45 perakende 55 kuruşa satılacaktır.
ÖLÜM
Eski Samsun tüccarlarından. İzmir
Belediyede Tetkikler T,can* Llse9İ mUdUrU NaUl Anadolu
Kontuan müdürü Ziya ve Ankara E-
Belediye Reis muavini Rifatle,  lektrik Etüd işleri muhasebecisi Fe-
Muhasebecısi Muhtar seksen liradan doksan liraya terfi etmiştir.
r
1   »
rih Esinin babaları, tüccardan Süleyman Işmen, Lami Ataman ve Mehmet Lûtfi Erginler'ln kayın pederleri Dilber Mehmet Esin vefat etmiştir. Cenazesi bugün saat 14 te Osman-vey. Matbaacı Osmanbey sokağında kâin Rauflar apartmanından kaldırılarak aile kabristanına defnedüe-c ektir.
istanbul MIHI Snnayl Birliği dün senelik heyet toplantısını yapmıştır. Toplantıda harp dolayıslle milli sanayiimizin uğradığı müşkülleri İzah etlen uzun bir raporlu senelik faall-vet anlatılmış   ve bu   rapor heyeti
umumiye tarafından kabul edilmiştir. Bunu müteakip senelik hesap raporları >e ruznamedekl dl£er meseleler tetkik edilmiştir. Toplantıdan sonra ayaya \e gazetecilere bir çay ziyafeti \eritmiştir.
1 AK VII 4
6 ŞUBAT 1ÎMI
ÇARŞAMBA
YIL: 1941 — AY. t — Gün, 36
RUMİ: 1S56 _ 2 nelkanun 23
HİCRİ: 1S59 — Muharrem:   8
VAKİT ZEVALİ EZANİ
GÜNEŞ; 8.0S 1,39
ÖĞLE: 13,28 7,59
IKINDÎ: 16,12 9,42
AKŞAM: 18,30 12,00
YATSI: 20.02 1,33
İMSAK: 6,27 11,58
— Nereye
— Nevyorka gidiyoruz.
— Sizi de beraber ml götürüyor?
— Evet, ama ben gitmek İstemiyorum. Eminim kl orasını hiç   sevmlyeeefrim ve
çok bedbaht oloraftım.
— O halde niye gidiyorsunuz?
— Ne yapayım? Vazife» Biliyorsunuz kl çalışmaca, hayatımı kazanmaca   mecburum.
Hiç cevap vermedi. Traş olmaca devam etti. Bir dakikada bitirdi. Sonra bana dönerek: N
— Beş dakika beni burada bekleyiniz. Ben
banyo odasında hemen giyineyim. Beraberce aşağıya İneriz.
Klblselerlnl alarak banyoya gitti. Ben de bir sandalyeye oturdum tırnaklarımı yemeğe başladım. Bir taraftan da etrafı tetkik ediyordum. Buralı her hangi bir İnsana alt karma karışık bir oda idi. iliç bir hususiyeti yoktu. Tuvalet ma^a-sının üzerinde bir saç suyu ve fırçalar vardı. Bir resim aradım. Vatanının yanında ve masanın üzerinde güzel bir gümüş çerçeve İçinde bir kadın resmi gibi bir şey... Hayır, bir şey yoktu. İler tarafta kitaplar \e sigara kutuları vardı, beş dakika sonra yanıma geldi.
— Haydi aşağıya İnelim. Ben kahvaltı ederken benimle beraber oturursunuz. Konuşuruz.
Saatime baktım:
— Vakit yok. Hernıen gidiyoruz. Kapıcıya gidip yer ayırtması için söylemek lâzım.
Yazan: Dafne  du  Maurier
15
Çeviren: Rezzan A. E. Yalman
— Aldırmayınız. Sizinle konuşmak İstiyorum.
Cevabımı bile beklemeden odadan çıktık. Asansörle a^a^ıya indik.
Mlsls Van HopperMıı biletleri beklediğini İkimiz de unutmuştuk. Belki de şimdi kadın kapıcıya telefon ederek beni arıyordu. Balkonda İdik. Garsona kahvaltı ısmarladı. Bana da bir şey İsteyip İstemediğimi sordu. Kahvaltısını beklerken cebinden bir törpü çı kardı ve tırnaklurını düzeltmece başladı:
— Demek Mlsls Van Hopper Moıılekar-lodan bıkmış. Ben de öyle.. O Nevyorka dönmek İstiyor. Ben do Manderley'e... Siz neresini tercih edersiniz, söyleyiniz?
— Benimle alay etmeyiniz bu, do£ru olmaz. Hem artık size veda edip gidelim, BUetlerle meşgul olmalıyım.
— Sabah sabah şaka yapmasını sevenlerden değilim. Sahııh kah\altısında henüz keyfim gelmez. SİM tekrar ediyorum:
Mlsls Van Hopper İle Nevyorka mı. beninde Mandorleye ml gelmesini tercih eder siniz?
— Sizin de bir kâtibeye ml İhtiyacınız var? ;
— Hayır, budala kız! Size İzdivaç teklif ediyorum. Anlamıyor musunuz?
Tam o aralık garson kahvaltıyı getirdi. Ben hiç cevap vermeden şaşkın bir halde yüzüne bakıyordum. Garson çay ile ekmekleri masama üzerine bıraktı ve uzaklaştı.
— Benimle İzdivaç edllmlyecefclnl sanki bilmiyor musunuz?
Yüzüme hayretle bakarak sordu:
— Bu du ne demek? Ne demek istiyorsunuz ?
— Bilmem., izahı güç.. Fakat sade şunu söyllycbillrlm kl ben sizin kibar muhitinize lâyık bir kız değilim.
— Bu kibar muhit de neresi lııılş?
— Nere-sl ml, Manderley şatosu... Neresi olacak ?
— Görüyorum ki siz de Mlsls Van Hopper kadar cahil ve budalasınız. Bir Maııderley-dlr tutturmuşsunuz, gidiyor. Sizin layık olup olmadıkınızı takdir etmek bana alt.. Size bu teklifi hiç düşünmeden ml yaptım zannedi-
yorsunuz? Şimdi bana Nevyorka gitmek İstemediğinizi söylediğiniz Icln, size acıdığım İçin ml yaptığıma ihtimal ml veriyorsunuz?
— Evet...
— Bir gün gelecek kl bu kadar yumuşak yürekli olmadığımı anlıyacaksınrz. Ben hayır ı -1< ııiı uğraşmasını hiç sevmem. Bunu henüz bilmiyorsunuz. Kakat sualime cevap vermediniz. Benimle evlenmek ister misiniz?
Kendi kendime kalıp da düşündüğüm en buhranlı dakikalarımda bile böyle bir teklifle karşılaşacağımı tasavvur etmemiştim.
Bu beni hem şaşırtmış, hem de biraz şekil itil* m ile sinirlendirmişti.
Sanki bir kral beni İstiyormuş da bir yalan, bir masalının gibi geliyordu. Halbuki o-nun gayet tabiî bir hail vardı. Kızarmış ekmeğine tere yağı ve reçel sürüp yiyordu. Oku duğum kitaplarda bir erkek bir kıza böyle bir şey sorduğu zaman etrafta mehtap olur ve erkek de heyecanlı olurdu. Tereyağlı ekmek verken böyle şeylerden bahsedildiğini bilmiyordum.
— Teklifim |>ek İyi kabul edilmedi. Yazık!.. Ben de beni biraz sevdiğinizi zannediyordum. Gurur İnsanı hazan aldatıyor.
— Hayır, aldaımııyorsunuz. Sizi çok, pek çok seviyorum. Hattâ sizi bir daha gorerai-yeceğlm İçin sabaha katlar ağladım.
Bu sözlerim kendisini güldürdü, bana elini uzatarak:
(Arkası var)
GÜNDEN-
(İD İÜ N E
Tanrı Misafiri
Yazan: ÜÇ YILDIZ
(Vakaların ilham ettiği bir senaryocuk)
jT^ riycs<e istasyonu civa-U rındaki tepelerden birinde bir köşkün salonu.. Misafirle cv sahibi pencereden denizi seyrcdryorlar.)
Misafir — Ne iç açıcı ilâhî manzara., eritilmiş zümrüt gibi... Bizim şimalde de sözüm ona deniz var ama nerede o nerede bu? Bizimki bunun yanında yağmur batağı gibi kahr... Beni bu güzel yere davet ettiğiniz için size çok teşekkür ederim.. Onu soracaktım bu deniz nereye çıkar?
Ev sahibi — Akdenize, ma-
renostroma. yani bizim denize...
M ısa tir — Bizim denize «ni? Ne âla, âlâ..
Ev sahibi — Bizim denize...
Misafir — Sizin, bizim ikisi de bir.. Ortak arasında ayrılık gaynlık olur mu? Hatırımda yanlış kalmadıysa Akdemzlo Atlantik denizi arasında bir kapı vardır değil <mi?
Ev sarnbi — Evet Cebelitarık boğazı. ^
Mraafır — Atlantîkle bizim Baltık arasında da bir boğaz var..
Ev sahrbi — Öyle yal Misafir — (Memnun) Heîe bak.. Deniz tarafından da komşuluğumuz varmış demek... Ger_ çi bu yoldan birbirimize gelip gitmek şimdilik zor ama.. Maa-mafıh bıuyalnız gemilere mahsustur... Yoksa bizim denizden çıkan sular ve balıklar serbestçe buraya kadar geliyorlar. Triyes-te denizindeki sular ve balıkların bir kısmı Alman^sulan ve ba. Irkları ha! Ne garip! Münasip bir fırsatta bu meseleyi görüşür, müşterek malın taicsimi için dostane bir esas buluruz. Bir şey daha soracağım. Bu Triyeste vaktile Avusturyalıların malı değil miydi?
Ev sahibi — Evet fakat 1918 den sonra zafer hakkı olarak bu
ze geçti.
•Misafir — (Elini alnına götürerek ve heyecanla gözlerini 'kapayarak) Hatırlatmayın o fe. na günleri bana... Geçmişe mazi derler ama siz de o zaman bize az katakulli etmediniz. Senelerce dostuz, müttefikiz, diye bizi oyala.. Sonra tam o srkı zamanda öte tarafa geç.. Neyse eski yaraları tazelemiyelim. Biz geniş ruhlu insanlarız; dost cilvelerine alışıkız. Siz sağ olun ne yapalım.
Ev sahibi — (Düşünceli) siz de sağ olun.
Misafir — Siz bize o oyunu oynadığınız halde sıkı zamanınızda nasıl imdadınıza koştuk ha! .
Ev sahibi — Eksik olmayın, (sözü değiştirmeyi isteyerek) Hava da nekadar güzel.
Misafir — Şerbet gibi. Bizde ne gezer böyle hava. Yazları, kışları hava tebdiline gelirim ar-trk.. (Gülerek) Be kardeş sız de ama açıkgözmüşsünüz ha.. Kaşla göz arasında nasıl iç etti-* niz şu güzelim memleketi.. Maamafih aklınıza bir şey gelmesin... Güle güle kullanın. Mal sizindir. Yalnız şu var ki...
Ev sahibi— (Helecanla) Ne var efendim?
• Misafir — Yani Avusturyanm şimdi bizimle beraber olduğunu bilmem haber aldınız mı?
Ev sahibi — Oyle bir şey kulağıma geldi.
Misafir — Ya ya... Avusturyalılar «ille bizi aluv;> diye tutturdular. Gerçi fuzulî bir yük işimize gelmez ama yüzlerine duramadık. «Pekâlâ» demiş bulunduk.. .
Misafir — Allah mübarek etsin.
Ev sahibi — Evet ama gaileli iş... Tebaa hukuku himaye etmek kolay mı? Avusturyalılar titiz adamlar... İkide birde tutturuyorlar.
Ev sahibi — Ne diye?
Misafir — Ne bileyim meselâ «Triyeste bizim malımız, bizim hakkımızdır. Sen onu geri almak için bir şey yapmıyorsun. Bu nasıl vasilik böyle» diye başımın etini yiyorlar...
(Kapı açılır, livreli bir hademe «yemek hazır» diye seslenir. )
Ev sahibi — (geniş bir nefes alarak) Yemek hazırmış efendim.
Misafir — Âlâ âlâ. Evvelâ karnımızı doyuralım. Böyle u-faktefek meseleleri konuşmak ve dostça halletmek için önü-imüzde dünya kadar zaman var.
- Arkası sonra -
5-2-941
VATAN
IYA
İCMAL
İngiliz - Amerikan
Temasları
Yazan: Vahdet GÜLTEKİN
Amerikan Birleşik hükû-vnetlerı namına, İngiltere
ile temaslarda bulunmak üzere gelmiş olan Mr. \Vifrkıe, Başvekil Churchill ile yaptığı son bir mülakattan sonra Londradan ayrıldı. Bu senekı yeni Cumhur Reisliği seçiminde Mr. Roosevelt'e rakip olarak namzetliğini koyan bu mühim Amerikan *ıyasiai ln-giltereden ayrılmadan evvel, bir çok büyük sınaî şehirleri de ziyaret etmektedir. Kendisine refakat eden ve bizzat Mr. Roose-velt'in şahsî mümessili olan Mr. Hopkans de Londradaki görüşmelerde hazır «bulundu veya kendi başına bir çok temaslar yaptı.
Bugünkü harpte sıkı bir iş bır-İigı yapmaya karar vermiş olan İngiltere ile Amerikan Birleşik devletleri arasındaki bu tetnas-lar, şüphesiz ki, Roosev^lt plâ-runın talibiki ile alâkadar bu çok meseleler üzerinde olmuştur. Henüz ayan ve mebusan meclislerinde müzakereleri bitmemiş olan bu plân, bugün artık «Amerikanın In^iltereye yardımı» mahiyetini kayibefcmiş, biri yeni dünyayı, diğeri eski dünyayı temsil eden iki büyük demokrasi arasımda, dünyanın geçirdiği bugünkü hayat - memat meselesindeki iş birliği şeklini almıştır.
Bugünkü harpte İngiltere kadar Amerika da birbirlerile sıkı bir dostluk ve her sahada arkadaşlık ihtiyacını duymaktadır-lar. Zira Avrupada bıfbirine geçen kuvvetler dünya vaziyetini sarsacak kadar büyüktür ve hakikaten bir nizatmın kavgasıdır. Harbin her zamandan ziyade bugün iktrsadiyat üzerindeki tesirlerini de düşünürsek iki büyük iktisadî devlet olan İngiltere ile Amerikanın, geniş bir sahaya yayılan ticaret ve servet kaynaklarını nasıl ıbirbirlerile hemahenk bir faaliyete koymakta n ek ad ar büyük 'bir «Stiyaç duyduklarını kabul edebüiriz.
Filhakika, harbin başındarvbe-rı gerek Avrupada, gerek Ame-rıkada değişen iktisadî vaziyet ve bir çok ticaret faaliyetinin aldığı şekil bunu göstermektedir. Bir misal olarak, Sovyetler Birliği - Amerikan Birleşik devletleri ticaretini gözönüne alabili-
ca
ail
rız.
Son neşredilen rakamlar, Sovyetler bıruğının Amerika ile ticaretinde geçen seneye nazaran çok. büyük rarttlar olduğunu gösteriyor. Bu arada dikkate değer en mühim nokta, Sovyetlerin, Amcrıkadan aldıkları bir çok maddelerin, bilhassa sınaî ma-muiâtın, bir sene içinde iki misline yakın bir derecede artışıdır. Ayrı bir istatistik bunu gayet vazıh bir «ekilde izah ediyor: Zira, aynı müddet zarfında Sovyetler Birliğinin Almanyaya yaptığı ihracat ta çok fazla artmıştır ve bu ihracat maddeleri Amerikadan ithal edilen maddelerden mürekkeptir.
Kısaca hulâsa ettiğimiz bu vaziyet, Sovyetler Birliğinin Al-manyayı, sade kendi malları ile değil, başka memleketlerden aldığı maddelerle de beslediğini gösteriyor. Şüphesiz ki bu A-merikanın da istemediği, ve bin-netice ln*gilterenin aleyhine o-lan bir vaziyettir. Bunun için A-merikan ve İngiliz İktisat ve sanayii arasında yeni bir iş birliği kurulması ve iktisadî sahada biteceği temin olunan bugünkü harpte ilci demokrat memleket kaynaklarının muarız tarafın le-hire harcanmasına mâni olacak tedbirlerin alınması Londra ile Washington*un düşündüğü başlıca meseleler arasımda bulunmaktadır.
Selâsîye Avrupada
#
imparatorun Kapısında Nöbet Bekliyen Scotlandyard Kordonunu Nasıl Aştım?
Negüs, Adisababayı terkettik-ten sonra Cibutiden bir İngiliz torpito kruvazörüne binmiş ve Süveyşi geçtikten sonra Hayfada bir gün kalıp Kudüsteki Kobt Patriği ile konuşmuş, vatanından kendisile birlikte uzaklaşan rm-paratoriçeyi ve Harar Dukası un vanı ile anılan büyük oğlu veliahdı ona emanet ettikten sonra büyük kızı prenses rle zevci Ras Kassayı ve diğer bazı Habeş ricalini beraberine alarak Akdeni-ze açılmıştı.
Bu sırada gemi pek azıya almış olan İtalyan, donanmasının birçok yerlerde pusu kurduğu, imparatoru götüren torpito kruvazörünü batırmak veya zaptetmek için Mussolininin gizli bir eimir vermiş olduğu rivayet ediliyor, dünyanın dört bir tarafında İtalyan propagandası bu asil, kahraman, fakat bahtsız hükümdarı terzil etmek için her çareye baş vuruyordu. Gazetelerde Ne-güsü tehzil eden karikatürler görülüyor, radyolardan Habeşista-na ltalyanın medeniye: götürdüğünü iddia eden sesler gePyor-du.
Sekiz on günlük bir intizardan
YAZAN
Nlzameddin
NAZkF
labalık artıyor, kalabalık arttıkça polisler çoğalıyor ve ben zabıtanın her emrini dikkatle yerine getiren bu kalabalığın nasıl bir sürprize hazırlandığını düşünüyordum. Acaba İtalyan parası Şimalî Afrîkanın son mücahidine nasıl bir kabul hazırlıyabil-mişti?
Bu endişem (boşa çrktı. Negüs trenden inince garı bir alkış tufanı sardı. Ve sanırım temiz İsviçrelilerin bu hareketi yalnız İtalyan ajanlarını şaşırttı.
(Gar meydanında dotftane tezahürat daha şiddetli oldu. Sağ tekerleğinin üstünde bir Jüda ars_ lânlı bir minimini bayrak dalgalanan muhteşem otomobili içinde Negüs, kim bilir ne zamandanbe-ri sararmış olan benzine yeniden kan getiren bir sevinç ile etrafına tebessümler ve selâmlar dağıtarak uzaklaştı.
Rastladığını ilk polise sordum:
canını sıkmıştı:
— Oooo Matjmazel Favke-nem... -diye haykırdı- Pek insafsızsınız doğrusu... Vous mo-quez de moi (**•) halbuki ben vazifemi görüyorum.
Fırsattan istifade etmek istedim: '
— Görüyorsunuz ki matmazel de bana hak vermektedir.
Memur, «o da kim oluyor?»
gibilerden omuzlarını silkerek cevap verdi:
— Size otelin telefoncu kızı hak veriyor efendi. Ama benim hareketlerimi İngiltere Hariciye Nazırı tasdik etmektedir.
Münakaşayı kaybettiğini anlamış bir adam tavrryle elimi uzattım:
— Galebe sizde kaldı.    Beni
r
ŞUNDAN
BUNDAN
— Majeste hangi otele gıdi-sonra korkuların boş olduğu an-  vorJarj
laşıldı. Negüsü taşıyan İngiliz harp gemisi Maltada bir gün eğlendikten sonra Cebelittarıkı geçti. Nihayet, İngiliz bayrağının şeref ve vekarına emniyet edilen haşmetli bir misafir sıfatile Ne-güeün Londraya uİajtığı haber alındı.
— Karhan Park Hotele... Beş dakika sonra, atladığım bir taksi, o tarihte inşaatı henüz bitmemiş olan Mületler Cemiyeti sarayı önünden son süratle geçiyor ve oldukça dik, geniş bir asfalt yokuştan yükselerek, dalları birbirine geçmiş ağaçlar arasındaki İste bu günlerde idi ki Türki- j kumlu bir yoldan mermer bir te-
ye Cumhuriyeti Hükümeti de Lâ-usaruıe muahedesini imzalamış olan devletleri İsviçrenin Mon-treux şehrinde bir konferansa davet etmiş bulunuyordu. Türkiye, dünya ahvalinin aldığı şeametti seyir içinde bağrından geçen Karadeniz ve Akdeniz yollarının tam bir millî kontroldan mahrum bulunmasına art.k müsaade edemiyeceğini ûSsas ediyor ve devletimizin on dört yılda u-laştığı kudret önünde bu arzuya mukavemet edilemiyeceğini halden anlryanlar kestiriyorlardı.
Çok geçmeden, Haric.ye Vekili Tevfik Rüştü Arasın reisliğinde ve Hariciye umumî kâtibi Numan Menemencioğlu ile Genel Kurmay İkinci Reisi General Asrm Gündüzden mürekkep bir murahhas heyet yola çıkmış, ben
rasa ulaşıyordu. Burada, melon şapkalı, ablak yüzlü bir adamın işareti üzerine araba durdu. İndim.
Jönevi bir kabartma harita gibi göze sunan bu teras üzerinde melon şapkalı adamla aramızda şu muhavere geçti:
— Niçin buraya geldiniz ve kimden müsaade şldınız?
— Siz niçin otomobilimi durdurdunuz ve bu salâhiyeti kimden aldınız?
Her dikişi ile «ben bir hazır elbise mağazasından alındım» diyen sıyarı kostümünün yeleğinde kalın bir altın kordon sallanan muhatabım buz gibi soğuk bir tavırla ve gayet bozuk rran-sızcaeı üe homurdandı:
— Skotiamdyard...  (*)  Dün
denberi bu otele girmek için hu-
de gazeteci    sıfatile bu   heyetin
mesaisine refakate memur edil- 3U91 blT. ™»aade ajmak icap et-
mistim.
Montreux'ye varıp dairelerimize yerleştikten bir gün sonra bu mini mini, zarif, gönül açan isviçre kasabacığının biricik gazetesi olan «Fenille d'Avis de Mon. treux» de, Jönev haberleri arasın, da şu dört beş satır gözüme ilişti:
«Sabık Habeş imparatorunun yarın buraya gedmesine intizar ediliyor. Kendisine herhangi bir hakaret ve tecavüzde bulunulmaması için zabıtaca lâzım gelen tedbirler alınmıştır. Sabık imparator Milletler Cemiyeti asamblesinde bizzat söylemek istediği nutku beraberinde getirmektedir^
Negüsden esabdt» kaydı ile bahsedilmesi İtalyan propagandasının sinsi sinsi çalışmakta olduğunu gösteriyordu.
Baş murahhastan o geceyi Jö-nevde geçirmek için izin aldıktan sonra  ilk trenle Lausanne'a
gittim. Görmediğim bu şehri ve Jönönün meşhur mücadelelerine sahne olan ^Lausanne Palace» ı gördükten sonra bîr otomobile atlayıp Jönevi boyladım ve ertesi sabah herkesten evvel gara girip Negüsü getirecek treni beklemeğe başladım.
Dakikalar geçtikçe garda ka-
ISIM  GÜNÜ...
Sacide, küçük takvimin yapraklarını çevirirken birden bire;
— Al.. Dedi, isim günüm... Ve yeisle ilâve etti:
— Fakat, geçen seneki gibi neşeli olmıyacak!..
Ona ne şüphe... O sene, kocası yanında idi. İsim gününü pek neşeli geçirmişlerdi. Park otelinde yemek yemişler, sonra tiyatroya gitmeler,  daha so*ua oto-
Yazan: F. S...
rnrbil ile Sarıyere kadar bir gezinti yapmışlardı.
Dahası var: Kocası, çoktan beri arzu etttiği güzel bir altın bile-j ziği de hediye etmişti.
Ah! O gece... Ne eğlenmişler, ne çılgınlıklar yapmışlardı.
| Tabiî değil mi> Henüz bal aylarında bulunuyorlardı. Fakat, bu sene bundan mahrum kalacaklardı. Feridun çalıştığı müessesenin
m ektedir.
— Ben daha otele girmedim ki... t.,
— Otel, park kapısından itibaren başlar. Şimdi sız .bana söyleyiniz, buraya niçin geldiniz?
— Habeş İmparatoru ile konuşmak için.
— Buna imkân olmadığını ve olamıyacağını size söylemekten hususî bir zevk duymaktayım.
— Acaip şey... Siz Skotland-yard hahyesi misiniz yoksa Ne-güs'ün teşrifatçısı mı?
— Nasıl isterseniz öyle sayın. Ben İngiltere HaTİciye Nazırı Eden (##) in şahsını muhafazaya memurum. Bu zat ile maiyeti de şu anda bu otelde ikamet etmektedirler. Habeş İmparatorunu değil ya Hazreti İsa'yı ziyarete gelseniz yine sizi otele bırakmam.
t Bu sırada birinci katın açık pencerelerinden birinde güzelce bir kadının muhaveremize kulak kabartmakta olduğunu vc gülüm-sediğini farkettim ve İngiliz hafiyesine onu   göstererek:
— Bakınız... -dedim- Malıma, zal de size hak vermiyor galiba...
Memur, (gözlerini pencereye çevirince kız büsb^Aün kendini tutamıyarak- kahkaları koyver-di. Bu hal hazretin   fena   halde
Ankarada bulunan şubesinin hesaplarını tetkike gitmişti. On beş günden evvel dönemiyecekti. Bunu, sevgili karısına büyük bir teessürle haber vermişti.
Bu; yeni evliler için, bilhassa birbirini delice seven bir çift için çok acıklı idi.
Feridun, müessese müdürünün sözünü reddedemedi. Karı ve kocanın beraber gitmeleri de büyük masrafa mütevakkıftır. Buna, büt çesi müsait değildi. Çaresiz, on be§ günü ayrı geçireceklerdi.
Sacide, gönül meselelerinin ba-zan ımenfaat önünde boyun eğmek meoburiyetinde kaldığını anladı. Kocasını trene bindirip gardan yalnız çıkarken gözlerinden yaşlar akıyordu.
— On beş gün, diyordu. On
affediniz.  Dostça ayrılalım.
Sevindi. Göğsünü gererek ve gülümseyerek etimi sıktı ve mağrur bir eda ile:
— Yine görüşelim... -dedi-Yarın belki vaziyet değişir. Yalnız sizi temin ederim ki bugün NegüVle hiç kimse görüşmıye-cektir.
Hafif bir yağımur çisejemeğe başlamıştı. Az ötede, her taraf, teıörgülerle kaplı bir kortta birbirinden güzel iki pijamalı genç kız, sarı saçlarını havada uçurarak, koşarak tenis oynuyorlardı. Onlardan yirtmi adım ötede, parkın en bol yapraklı çınarlarından birinin altında g zıüklü ve orta yaşlı bir adam 0-*.ete okuyordu. Otomobile binu.ni ve uzaklaştım.
Beş dakika sonra en yakın gazinolardan birinden otelin santralına telefon ediyordum:
— Allo matmazel..,
I     — Kimi istiyorsunuz efendim?
— Matmazel Favkenemi...
— Bana telefon etmek bu şehirde kimsenin aklına gelmezdi. İNasıl oldu?
I — Matmazel ake ilânı aşk etmek niyetinde değilim.
: Telefondan şakrak bir kahkaha geldi:
— Oyle ise konuşmamız için bir sebep görünüyorum.
— Hayır hayır. Yanlış söyledim. Size çılgınca âşıkım Favke-nem.. •
— Ademi ne de tatlı söylüyorsunuz** ^ız kimsiniz?
— Az evvel otel bahçesindeki melon şapkalı adamı sizin kadar gülünç bulan biri...
— Haaa... indiği otomobile bindirilip tardedılen şık delikanlı.
— Matmazel, beni şımartıyorsunuz?
— Aah... Biz Interlâkenliler, hep bö^ieyizdir. Görünce âşık o-luruz.
— O halde sevgilim, senden bir fedakârırk isteyebüir miyim?
— Bilmem...
— Faraza Negüs'ün bir teşrifatçısı olup olmadığını bana söy-liycJbiiir misiniz?
— Şüphesiz...  Mösyö Loren-zo... t
— Peki bu zat ile konuşabilir miyim?
— Sanmam.
— Güzel. Bir sual daha... Siz Mösyö Lorenzo'dan, Habeşista-nın Ankara elçisi doktor Mar-kus'un nerede olduğunu bana öğrenebilir misiniz?
— Beni kırmaz sanırım... Çünkü az evvel bana pek tatlı ve baygın bakıyordu.
— O halde Matmazel Favke-nem, sizden, evvelâ, göndereceğim karenfilleri kabul etmenizi rica ederim. Sonra...
— Bir randevu mu?
— Belki... Ama daha evvel,
Dünyada Ne Kadar Altın Var?
Dünyada mevcut altınları eritmek nııreflle Uç katlı bir ev yapmak kabildir.
Bunu İddia eden Amerikalının meç har maden mühendislerinden Ccott-Turner'dir. *
Bu mütehassısın söylediğine göre,
dünyada altın stoku 32 bin tondur.
Bunun yandan fazlası, yani 16,058
tonu 10 uncu yüz yılın İptidasında çrkarılm ıştır.
32 bin ton altın» bugünkü para Ue İki bin milyar frank kıymetlndedlr. Bu para, k Ur renin 2 milyardan İbaret olan nüfusu arasında taksim e-dllmlş olsa adam basına 1000 frank İsabet eder.
Sibryada Soğuk 76 Derece
Şimali Asyada ve Avrupanın bir kısmında müthiş bir soğuk hüküm HÜrüyor. Şimal! Rnsyada fırfırdan a-tyafrı 76 derece soğuk kaydedilmiştir.
Ustura Kralı öldü
Alman tayyareleri göçenlerde, bıçak ve ustura sanayii İle mojhnr Şefik! şehrini bombardıman etmişler.
Taarruz başladığı vakit. Ustura kralı George H. Lavrencc, Ifattersa-go malikânesinde bulunuyordu.
Lavrcnce, hayata berber çırağı o-larak atflmıştı. Haftada İki şilin alıyordu. Bir gün seri halinde ve ucuz ustura imalini düşündü. Ve bu sayede milyoner oldu, «Ustura kralı» unvanmı kazandr.
Lavrenoe, bombaların patladığını işitince fabrikasına gitmiş ve ertesi Tünü. kömür olmuş cesedi enkaz altından çıkarılmıştır.
Montreux'den geceyarısı size telefon etmeme müsaade.
— Hay hay...
Tam geceyarraı. Montreux Palası dolduran gazetecilerin pinpon, bezik ve briç masaları başında esnemeğe başladıkları anda, telefon odalarından birinde •Kavkenem'in sesi Jönev'den kulağıma şunları söylüyor:
— Negüs'ün Anikara sefiri burada ve oteldedir. Negüse genç Habeş Generali Nasıbu ile hususî
müşaviri Fransız profesörlerinden J e as ve Londra setiri Martens ile sekiz kâtip refakat etmektedir. Ayrıca damadı Prens Kassa ile kızı da buradadır.
— Profesör Jess ile şimdi konuşabilir miyim?
— bugün konuşaibdl irdin iz ama fırsatı kaçırdınız, ^imdi uyuyor uyandıramam.
— Neden?
— Bahçede gazete okuyordu, görmediniz. İlâve etmeliyim ki profesör pek komifkan bir zattır da.
— Peki doktor Markus'u da veremez misiniz?
— Onu verebilirim. Zira şimdi salondadır. Telefondan ayrılmayınız.
İki dakika sonrq, altı yıl önce İstanhulda verilen her baloda görülen ve lûstrin iskarpinleri kadar parlak siyah yüzü ile gözleri çeiken Markus'a telefonda kendimi hatırlatıyordum.
Zdki diplomat, hatırladı mı Lıatırlamadı mı bilmem ama, Ne-güs'ten bir «audrence» istediğimi anlayınca şakrak sesi ile bana şu cevabı verdi:
— Majesteye yarın erkenden araedeceğim. Cevap müsfcet olacaktır sanırım. Yarın saat onda sizi telefonla ararım.
O gece, ertesi gün beni gördüğü zaman, İngiliz hafiyesinin ne hallere gireceğini düşünerek tatlı bir uykuya daldım.
(•) İngiliz genel emniyet direktörlüğü.
(•*) idin şeklinde okunmalıdır. (•••) Benimle alay ediyorsunuz.
irin
Kıymeti Var mı?
Ankarada Birkaç Mektepli Yavru Bu Dava Etrafında Hoş Bir Tecrübe Gördüler
Çocuktaki Tecessüs, Merak ve Tenkit Hissi Büyük Hazinelerdir. Bunları
Baltalamak Günahtır
Yazan   AHMET EMİN YALMAN
Geçenlerde Ankarada İdim. Hoş bir hikâye duydum: Bir ilk mektepte hesap öfretmeni sınıfta ders verirken demiş ki:
— Solde sıfırın kıymeti yoktur. Derhal k*k:Uk bir   yavru yerinden
kımıldanma?'
— Bay öğretinin, demi.?. Na?ıı yok'' Ben otomobil ; l.-'ıkalannd/. görüyorum. Rakamların soluna bir de-£11, ba;\n bir kaç ^ 1\x koyuyorlar Demek ki, solda sıfırın bir mânası, bir kıymeti var.
Bütün sınıfta otomobil merakı var. •1< p ı plâkalara dikkat etmişler. Hepsi de soldaki sıfırları görmüşler. Hepsi de ögTetmenin dediğine inanmak İstiyorlar nma k*»ndi gözlerine de inanıyorîa1*. j
Ayıp değil ya, öğretmen, otomobil plâkalarında niçin rakamların soluna sıfrr konulduğu meselesi hakkında hiç kafa yormamış. Çocuklara a-çıkça demiş ki:
— Solda sıfırın kıymeti yok, o muhakkak... Fakat plâkalara niçin solda sıfırlar bulunduğunu bilmiyorum. Sorup size söylerim.
Aksi olacak, müşkülünü yalnız hesapçılara sormuş. Onlar da cevap verememişler.
Bugünün yavuz çocukları hiç durur mu ? Solda srfrr meselesinin İçyüzünü anlamak için sınrf bir araya gelmiş, Maarif Vekâletine kadar btr murahhas heyet göndermişler. Tesadüfen bu heyet, otorite fikrine taraftar bir eski öğretmenle karşılaşmış. Bu zat yavrulara demiş ki:
— Ne diye böyle meseleleri kendinize iş ediniyorsunuz? Siz kendi derslerinizi öğrenmiye bakınız.
Küçükler protesto etmiş:
— Bu Dirim dersimiz... Bunu iyi anlayıp öğrenmek için ugraşryoruz.. Bizi ne diye ayıplıyorsunuz?
Bundan sonra Vekâlette diğer bir zata başvurmuşlar, o da belediyeye telefon etmiş ve şu cevabı almış:
— Plâkadaki sıfrr bir kıymet ifade etmez. Diğer rakamlar gibi ancak bir işaret diye kullanılır. Her memlekette usul böyledir.
Çocuklara anlıyacakları lisanla anlatılmış ki, plâkal rda solda sıfır kul lanılraasUe solda sıfırın kıymet ifade etmediğine dair öğretmenin söylediği sözler arasında hiçbir münasebet yoktur. Yavrular da içle-i rahat olarak mekteplerine dönmüşler...
Münasebet gelmiş iken söyliyeyrn Ki, bu meselede yavruların da, c£ıct-mer in de şa^ırmrya hakkı var. Pa-riste İken benim de başıma geldi: Bir yerin numarasmı aradırr Meselâ şöyle tir numara buldum:00985...
Ben ne diye senelerce mekteplerde dirsek çürüttüm, solda srfırın kıymeti olmadığını hW; bilme? miyim? Sıfırlan sadece yok farzed-rek 985 diye çevirdim. Ses yok, üç kere. beş kere tecrübe ettim, nafile . ^ınun U-Berlne şikâyet dairesini aradım, dedim ki'
— Btş drıadır bir numarayı arıyorum s e* sada çrkmıyor.
— Hangi numara?
— 985...
— Olumaz. Burada telefon numaraları beş rakkamlıdır. Daha iki rak-kam olacak.
— Evet başında iki sıfırı var, ama solda sıfır olduğu için...
_ Sıfırlardan çevirmiye b.v/'ayı-nız. Cevap alırsınız. Burada maksat bir kıymet ifade etmek değil, on rak-kamdan her birini müsavi nisbette kullanmaktır.
Telefonu sıfırdan bağlıyarak çevirdim, telefoncu haklı çıktı.
Asıl bahse geleyim: Yukardaki fık-
rayı anlatmaktan maksadım, çocuk lardakl merak ve tecessüsün ve tenkit duygusunun ne kadar büyük hazineler olduğunu ileri sürmektir.
Çocuğa bir şeyler öğretmeği cidden isterseniz, ondaki merak hissini körletmeyiniz. Bu nedir? Şu nedir? Diye sorduğu suallere hiç üşenmeden cevap yetiştiriniz. Çocuğun en iyi mu allimi kendisidir. Vazifesini kolaylaştırmanız ve zevkini okşamanız kâfidir.
Meşhur terbiyeci John Devey bir gün müfredat ve ders programları meselesini münakaşa ediyordum. Dedi ki:
— Yeniden doğan yavru, tecessüs sayesinde öğrenmiye başlar. Etrafm-da konuşulan dili kendi usulü ile mükemmel surette öğrenir. «Küçük yav rularm kendi kendilerine dü Öğrenmesi usulsüz, haydi şuna dilini öğret-mek için btr müfredat programı ya-palrm<> denildi mi, iş berbattır. Çocuğun merak ve zevki körletfür ve kendi dirini konuşmayı Wç bir zaman öğrenemez, Çocuk dümi öğrendikten sonra, her şeyi için «Neden ?>, «Niçin?» diye sorarak taze bir hevesle muhitini tanrmrya ve her şeyi öğrenmiye merak eder. Tâ mektebe gidlnctye kadar...
Orada cendereye gerilip ukalftlarm yaptığı müfredat programile karşılaşınca bütün merakı, zevki, şans iye ti az zamanda yok edilir. Çocuğun merak etmediği, öğrenmek istemediği, şeyler tulumba ile kafasma doldurulur. Tıpkı ağzımızla, zevkle yemek yemek dururken, «gıda vücude daha iyi yerleşir> diye akılsız bir doktorun bir insanın ağzından değil, burnundan tazyikli bir tulumba üe gıda tokmak istemesi gibi bir şey...>
iki sene evvel sergi münasebetile Amerikaya gittiğim zaman 13 yaşlarındaki oğlum beraberdi. Devey*nin nazariyesini hatrrladrm. Kendisini klâsik bir mektebe koyacak yerde, kıymetli hocamın nazariyelerini ger-çekleştirmiye çalışan ve «İleri mek-tep> adı verUen Lincoln mektebine koydum.
Oğlum «Heri mektep> denilen yerde ne tecrübeler geçirdi? Bir çocuğun merak ve tecessüsünden nasıl İstifade etmek lâzım? Müfredat programı ve imtihan cenderelerile çocuğun merakım, hızmı, zevkini, şahsiyetini öldürmenin tehlikesi nelerdir? Bunları ikinci bir yazıda anlatacağım.
Bugünkü Program
8 Program, 803 Ajans haberleri, 8.18 Hafif program (Pl.), 8,45 9 Ev kadını - Yemek listesi
12.30 Program 12.33 Hafif şarkılar 12.50 Ajans haberleri 13.05 Muhtelif türküler 13.20 14 Radyo salon orkestrası
18.00 Program 18.03 Cazband (Pl) 18.30 Konuşma 18.45 Çocuk saati 19.15 Çocuklar için musiki 19.30 Mem leket saat ayarı ve Ajans haberleri 19,45 Müzik yeni sesler - Geçit programı 20.15 Rndyo gazetesi 20.15 Müzik R^dyo fosil heyeti 21.10 Konuşma 21,25 Müzik Türkçe film şarkıları 21,45 Müzik Riyaseticümhur bandoru 22.30 Memleket saat ayan 22.45 Müzik Dans müziği (Pl.) 33*25 23.30 Yarmki program, kapanış.
beş    gün    yalnız    nasıl    ya$ıya-
cagım?..
Birden bire yüzü güldü, isim günü pazara tesadüf ediyordu. Sacide^1 şüphesiz serbest idi.
— Oh! Ne âlâ!... Nasıl oldu da bunu şimdiye kadar düşünemedim. Ankara uzak değil. Yol masrafı da az bir çey. Cuma akşamı trene binerim. Erteai gün oradayım. Geceyi ve ertesi günü Feridunla geçiririm, dönerim. Kaynanama da teyzeme gideceğimi söylerim. Farkında bile olmaz...
Sacide, o gece gözlerini kapayıp uyuyavnadı. Cuma günü küçük cl çantasını aldı. Haydarpaşaya geçti, trene bindi. Erteai sabah Ankaraya vasıl oldu. Doğru, Fe-
r id unun   bulunduğu   müesseseye
gitti:
— Kimi görmek retiyorsunuz?.
— Bay Feridunu... Lütfen bir Bayan sizi görmek itiyor deyiniz.
— Bay Feridun mu?.. Bir saat evvel germiş oldaydınız kendisini göre bilirdiniz. Eski^ehirc git.
ti.
— Eökiçehire mi?  Ne işi var
orada?...
— Bilmem... Yalnız, pazartesi salbahı geleceğini söyledi.
Sacidenin gözleri yaşardı. Doğ. ru istasyona döndü. Kendi kendine:
— Feridun beni sevmiyor artık!...
Diye söyleniyordu. Tren hareket etmezden evvel bir kâğıt parçasına şu satırları yazdı, posta kutusuna attı:
«İsim günümü yanında geçirmek ve sana bir sürpriz yapmak için Ankaraya geldim. Yazrk ki seni görmeden dönüyorum. Beni sevmediğini, beni aldattığını da anladım. Son derece mustaribim Geldiğin zaman beni evde bula-mryacakaın. Artık senin yüzüne bakabilmek elimde değil...»
?
Sacide, eve geldiği vakit yaşlı dadısı karşıladı, ve:
— Nerelerdesin, kızım. dedi. Dün Bay peldi Feridun geldi. Bir gün için izin almış. Seni bulamayınca bilsen ne kadar, ne kadar canı sıkıldı, müteessir oldu. Teyzen* gitti, orada da değilmi^sin. Bütün gün ve gece seni aradı. Zavallı sabaha kadar uyuyamadı. Şu kâğıdı bıraktı, on trenile Ankara-
ya döndü.
Sacide, dadının verdiği    zarfı
aldı, odasına çıktı:
«Sacide... İsim gününü tebrik etmek için An'karadan geldim. Müdüre, ailevi bir iş için Eskişe-hire gideceğimi söyledim. Sana bir sürpriz yapmak istemiştim. Seni evde bulamadım. Tej'zenin e-vinde de değildin. Beni aldattığını anladım. Niçin...*
Ertesi sabah Sacide ve Feridun birer telgraf aldılar:
«Sevgili Feridun! Seni bütün ru'humla seviyorum, inan bana...»
Sacide
«Sevgilim, affet beni... Ve e-min ol ki seni her vakitki gibi, hattâ daha fazla seviyorum...»
Feridun
-VATAN   —1
OKUYUCU
MEKTUPLARI   Zavallıyı Nasıl Dolandırmış
Talâk Kolaylaştırılmalı
Yeni vıiı\ c iı -ı. ıi.ı 11 kurulacağını, on vilâyette istinaf mahkemeleri açılacağını, davasını temyiz etmek ivin Ankaraya kadar gitmek veya vekil göndermek gibi nakdi ve maddi fedakârlıklardan alâkalıların kurtulacağını gecenlcrdo gazetenizde okudum, çok sevindim
Ben talak davalarının uzun sürmesinden canı yanmış bir adamım.
Yeni teşkilât arasında acaba talâkı basitleştirmek için de bir a-dım atılamaz mı?
Medeni kanunumuz, ayrılık davalarım hukuk mahkemelerine, bırakmıştır. Bugün bu mahkemeleri işgal eden binlerce dava mevcuttur. Kanuni formaliteleri tamamlamak üzere blreok celseler ak teri ilmekte, şahitler dinlenmektedir. Ancak birçok davalarda, ayrılmak İstekleri pek belli oran bazı çiftlerin er geç, güç kolay ve mahkemeyi hayli İşgal ettikten gayelerine vardıkları görülüyor. Esasen birbirini İstemeyen, gevi nem iyen Ud insanı, mttz'lç bir hayatı sürüklemece kamın da mecbur edemez.
Bu gibi davaJar, artk    formül İmlini almış bazı usullerle neticelerine ulaşmakta ve mahkeme fuzuli bir ekime İşgal edilmekledir.
Şu hakle, hem mahkemeleri binlerce urten ve fuzuli muamelelerden kurtarmak için şöyle bir usule müracaat edilemez mi? tkl taraf evlenmek istediği vakit nasıl evlendirme memuruna gldlyorlarsa boşanma hakkında da aralarında İttifak olduğu zaman da evlendirme memuru bunu Is edinemez mi? İlk bakışta bu kolaylığın aile bağlarını sarsacağı sanılır. Fakat iki tarafın İttifak ettiği takdirde talâkın kolay olması aksine olarak gençlerin evlenmeğe olan cesaretini arttırabilir.
Bu İşlere bakaeak memurlara sulh teşebbüsünde bulunmak ve hatta be* on günlük bir düşünme ve barışma mühleti vermek salfthi yeti de vernebHIr.
Ben bu işin hukukî tarafının cahiliyim. Büttm derdim taifrhm kolaylanmandan İbarettir.
İsmail Hakkı Burar
Adliyede:
En Yaşlı Dimağ Sporu
SATRANÇ
AKLİ FAALİYET  BAKIMINDAN FERTLERE ÇOK LÜZUMLU OLAN BU OYUNU HALKEVLERİNE SOKARAK GENÇLER ARASINDA ŞÜMULLENDİRMElJYİZ
mevcuttur. Bilhassa Sayın Millî Şef İsmet inönü ve daha birçok kryroerH general ve (devlet adam lan satranç oyununun zevk ve fa-idelerini taikdSr edenler a-raemda
Satrancın çok eeki bir tarihi olmakla beraber, oyunların en mütekâmili ve en zevküsidir. Bunu ilk defa Hindistanda bir fakirin icat etteigi ve orada yayrkhgrı söylenmektedir. Satranç Hindilerden İranlılara. İrandan Araplara ve radan 9 uncu asırda    Sicilyaya
ve ön safta bakınmaktadırlar.
Bundan 5-6 sene evveline kadar Luk^enbarg satranç salonuna nra da İepanyaya gindi. Böyle- ço4c iyi oyuncular devam ederdi. I
Ziya Bey, .şarap tüccarı Daniş | Bey, Yahudi Franko, Neroaeli Benda, Macar mühendis Sabo, Ermeni Fransuva, Rus rColiner, bunlar arasında sayılabilir. Yukarda emlerini saydığım bu her zaman ve her yerde mc- kimselerden şimdi aalona devam
ora
so__
ce Avrupaya 10 uncu aöipda yayıldı.
Şans ile alâkası olmadığı için kumara karışmıyan satrancın meraklıları az olmakla beraber daimidir. Yani satranç bilen bir kim 6e
MütJtieiumurntfrk dün Erzurumlu Hacı Bayram zn-de Şükrü teminde bir genç Jı < Karoda tevkif kanın almıştır. Davamı Bayburtlu Mı8>arronı Sn verdi • Sultanahmet sufh birinci ceza rrakhrıme şikayetini şeyle arılatıyordu:
— lstanbuta yom peldim. İh arıyordum. Dün KöprMen geçiyordum. Parmaklıklara dayandım. Boğazı sey re daldım. Bu arada yanıma bu a-dam geldi ve nereli olduğumu sordu: Ben konuştuktan sonra o boynuma sarıldı. Ve ben de Tercnnlıyım. Hem-şeri imikte be yahu! dedi. Beraber Galataya yürüdük. O neni bir paganın yanma otuz Ura aylıkla hizmetçi koyacaktı. Bir arlık heş on dakika kayboldu. Döndüğü zaman bana .şunları söyledi:
— İçin oldu. Şimdi seni muayeneye görvdereoekler. Eğer üstünde para varsa aşırırlar. Ver de bir zarfa koyalım.
Yanrmda iki on ve iki de be? liralık para vardı. Bunları aldı. Cebinden çıkardığı bir zarfa koyduktan sonra bana uzattı ve dedi ki:
¦— Burderı koynuna koy... Ben zarfı koynuma korken o cebinden bir on kuruç çıkararak bana uzattı ve:
— Koş! dedi. Şuradan bir de on kuruşluk pul al. Orada lazım olacak.
Ben pulu aldım. Oturduğumuz kahveye döndüğüm zaman bu adamı bulamadım. Tabiî içim olmamıştı. Koynumdaki zarfı açayrm, dedim. İçinden para yerine bir kaç kâğıt parçası çıktı.
Hakim şafrttlerl dinledikten sonra
Şükrü hakkındaki kararını ^verdi.
Şarap mı, Ş'ramı?
Kastamonuda şarap kaçakçılığı yaptıktan sonra tstanbula kaçtığı anlaşrtan Kalkandelenli Zeki, dün, îstanbulda yakalanmış ve sorgu için Sultanahmet sulh ikinci ceza hâkiminin önüne çıkartılmıştır. Kendisini müdafaa ederken:
— Ben şarap satmadım. Acı şıra sattım, diyordu.
Mahkeme, Zekinin Kastamonu mtttdeiuffnumiKğtne    gönderilmeline
karar verdi etti.
ve   jandarmaya teslim
eden ve yeniler arasında ayarlarında oyuncu yok gibidir. Hali hazırda en iyi olarak ka»bul ettiğimiz Romanyalı Dimo'dur. 1934 te bir kaç kişinin gayretile İstanbuldö yapılan şampiyonada Franko ve Benda ayni puvanı aldılar, f ak at şaj ti p ryo n luk içi n tekrar karşılaşmadılar. Bu hâdise pek alâkalı oldu ve meraklılar tarafından günü gününe takip edildi.
İs*arcbulda bu sene şampiyonluk yapıldığı takdirde bir çok iyi oyuncular tekrar meydana çıkacaktır.   Bu    şekilde    hakikî
Sağır Hulusi
İkinci ağır ceza mahkemesi dün takipçilik yapan Sağır HaMteiyi muhakeme esnasında tevkif etmiştir. Sağrr Hunisi, adliyenin mânevi şahsiyetine hakaret ettiği iddiasiie evvelce muhakeme edilmiş ve beraet karan almıştı. Temyiz mahkemesi, bu karan yerinde bulmadığı için boz muştu.
Mahkeme, dün bu bozma kararına uymuş vc mahkemenin mevkufen
faklısını bulur oynar vc oynamasını bilen zevkle saalterce seyreder. Satrancın inaan üzerinde bir çok faydalı tesirleri olduğu muhakkaktır. Bunlar arasında bilhassa soğuk kanlı olmayı ve kuvvetli muhakeme etmeği, birçok hususta nefse hâkim olmayı temin ettiğini kafayı vc iradeyi işlettiğini burada kaydetmeliyiz. Bundan b?-?ka insanı müteaddit münasebetsiz meşguliyetlerden kurtardığını da zikredebiliriz.
Avrupada ve memleketirnizde büyük fikir ve (devlet adamlarının hetmca hepsi satranç bilir ve
istirahat vakitlerini böyle  istifa- j satranç asımızı anlryacağız. Lirk-
deli eğlencelerle geçirirler. Bu o- »emburg'a devam eden ve hariç-,, u
yun bilhassa Avrupada halk ara- te  tan.d.ğun  oyuncular    vardır. | başkanUg.    altındaki , toplantıya
eır.da da pek zirade yayılmıştır. | Burada şair Faruk Nafiz, rryazi-Sırasile en çok Almanlar, Çek- j yeci Fuat Arsan, Alman lisesi 1er, Macarlar, Ruslar, İngilizler direktörü Besim Gürmen, ede-oynaımaktadırlaı. Memleketimiz- ! biyatçı Nihat Sami ve Hakkı Sü-de de çok eskiden beri oynan- | ha, Faruk, hukuk talebesi Orhan Günsav, M. Jorj, Kenan, Barfiks şan>piyonu Edip Özak inci, muallim Kudret Sandalcı, mütekait Ahmet, yağ tüccarı Cenap, Rasathane mücfcrrü Profesör Fatin  Hoca,   tüccar  Cevdet
yapılmasına lüzum görmüştür. Hulusi ayni zumunda avukat Şerri'eddmc hakaret ettiği iğin 25 pim hapse ma-hkûm olmuştu. Potte kendisini, şimdiye lcnd.tr bulamıyormuş. Dün adliyede vazife Kören komİHer onu, malrkemede tforunce yakalamıya karar vermişti. Tevkif edildiği i<;m infaz tezkeresini de mahkemeye vermiştir.
Pil Muhtekiri
Yeninostahane caddesinde 60 numaralı mağazada pHcrlik yapan Ke-vork Tubakoğlu, murakabe komisyonunca ûzami 20 kuru? fiyat tetfbit e-dilen bir pili 32,5 kuruşa sattığı için dün yakalanmış ve müddeiumumiliğe verimiştir. Bugün sorgusu yapıldıktan sonra mahkemeye verilecektir.
Peynir Muhtekiri
Asliye Altıncı ceza mahkemesi, dün Balıkpazannda peynircilik yapan Niko isminde bir ihtikâr suçlusunun duruşmasını bitirdi. İddiaya göre, Nrko, kilosu 90 kuruş olan peyniri 120 kuruşa satmıştır. Mahkeme, suçu sabit gördüğü için kendisine 28 lira para cezası verdi.
Dilenci Katili
Geçenlerde eski hapishane arsasında ihtiyar bir dilenciyi boğazlıyarak kestiği içm tevkif edilen Remzi, dün birinci ağır ceza mahkemesine getirilmiş ve kalemde müdafaası alınmıştır. Remzi pek yakında hâkimler heyetinin huzuruna çıkarılacaktır.
Çocuğu Ezen Vatman
Evvelki grün Beyazıtta Aydın isminde beş yaşında bir çocuğu ezerek ölümüne sebep olan 1049 numaralı vatman Hasan oğlu İbrahim Er-yüksel, dün sorg^ı için Sultanahmet sulh birinci ceza mahkemesine verildi. Vatman kendisini müdafaa ederken:
— Çocuk, birdenbire önüme çıktı. Ben frenleri kıstım. Mesafe azdı. Bu kaza oldu, diyordu.
Mahkeme, muhakemenin gayri mevkuf yapılmasma karar verdi.
* Avadis ve Hamparsum isminde iki genç, evvelki gün gece, Aksaray-daki dökmeci Artinin dükkânına girmişler ve bir çuval maden aşırmışlardır. Biraz sonra polis tarafından yakalanan bu iki kafadar dün Sultanahmet birinci ceza hâkiminin ö-nüne çıkarıldılar ve tevkif edildiler.
Edirne Talebe Yurtlan
Edime (Hususî) — Evvelki gün şehrimize gelen Türk maarif cemiyeti Reisi Refet Ülgen yan-larında umumî müfettişlik Maarif müşaviri Fakir Erdem olduğu hal de Trakya krz ve Erkek talebe yurtlarını teftiş etmiş ve bu sabah İstarebula avdet etmiştir.
Hava Denemesi Hakemleri Bugün Valinin Başkanlığında Toplanacak
maktadır. 1935 yılına kadar çoğalan alâka son zamanlarda (bilhassa Îstanbulda) maalesef azal-raıştır. Fakat Artkarada açılan satranç kulübü Anka rayı bu sahada yükselterek gençleri etrafı-
na toplama ve eski alâkayı tdk- Berker, elektrikçi Luka, kimyager rar canlandırmıştır. İstanbulda bir 1 eczacı Ekrem, ablası Bayan Ke-çok meraklılar zemiriBİzUkten ya-lona-le Ve yüksek mimar talebesi
vaş yavaş ortadan kaybolmakta- ,ben: Doğan Günsav rikreoHlebi-dırlar. Be-'oğlundalki Lüksenfourg ; \lTt
ve Aykut harundaki satranç sa- 1 |aUnl>llUa vc Jürkiyenin her tonlarından başka İstanbulini hiç ; ycM<^ ^ küçük ze-
bir tarafınca oynıyacak yer yok- I Wj yukanda ^ ^t^m tarz-lur. Tek tük beş on kahvede sat- | da gcnişletirwsk aZ zamanda ^ ranca te-aduf edilirse de gurultu- | ^ ^ 3atranccflarmın yeti^. den oynamak kabil değildir.
Aklî faaliyet bakımından çok (aideli olan satrancı gençliğe öğretmek ve gençliği 'birçok münasebetsiz meşguliyetlerden, kahve köşelerinden kurtarmak için Halk pvleri ve semt ocaklarında birer (Satranç odaları) nın açılması çok lâzımdır. Bu şekilde hem gençlik ve hem de yarının idarecileri olacak kafalara, muhakeme, soğuk kanlılık ve i>adeyi aokmık-la memleket faydalanacaktır. Ba-1\ Avrupa devletleri satrancın mekteplerde serbestçe oynanmasını kabul etmiş ve hattâ ihtiyarî ders olarak tedris sahasına da sokmuşlardır.
Dünya satranç vaziyetine bakacak olursak    oyunun   eskisine
nazaran çok terakki ettiğini bü-
^ük satranç üstatlarının yetiştiğini görürüz. Bunlar arasında Rub Alekin Felemenkte Meves, Gü-balı Kapflbryankot Amerikalı Yahudi doktor Lasker, İngiliz An-derson'u sayabiliriz. Lasker şampiyonluğu en çok muhafaza eden
«zattır. Bizde   de    iyi   oyuncular
Bugün Vilâyette Vali ve Belediye Reisi doktor Lûtfi Kırdann ba£
kaza kaymakamları, alâkadar daire müdürlerile, deneme hakemleri iştirak edecektir.
Hava <renemesi raporlarını tetkikten sonra Başhakem Cemil yiusoy umumî bir rapor hazırla-
mıştır. Bu rapor üzerinde tetkikler yapılarak görülen noksan tarafların ikmali için alâkadarlara direktifler verilecektir.
UJmumî hava denemesinde bulunmak üzere şehrimize gelen Vekâlet Seferberlik müdürü Hüsamettin bugünkü toplantıda hava denemesi hakkında bir konferans ta verecektir.
MVTHİŞ HADİSELER ve MÜTHİŞ HEYECANLAR FİLMİ
ceğini iftiharla görebiliriz.
Doğan Günsav
NOT: Benimle karşılaşmak lütufkârlığını gösterecek satranç meralklrlarını cumartesi günleri öğleden akşama kadar Lüksem-burg satranç salonunda bekliyorum. — D. Gü.
Halkevlerinde:
Konferanslar
Eminönü Halkevinden:
6.2.1941 perşembe günü saat 18 de evimiz salonunda üniversite doçentlerinden Bay Refi Şükrü tarafından (Harp iktisadiyatı) mevzuunda bir konferans verilecektir. Giriş serbesttir.
TAŞ YÜREKLİ
VV A L L A C E  B E R RY -
DOL O RE S DELRlO
YARIN AKSAM
İPEK s-
e masında
Sinema Sanayiinin
LESLİE HOVVARD'm
BETTE DAVlES'in OLIVIA DE HAVILANDA
En parlak zaferi diye gösterilen...
En büyük Muvaffakiyeti olan..
Kudretini şahikalara yükselten...
Yeni bir şeref ufku açan...
Fransızca
Beyoğlu Halkevinden:
6.2.941 perşembe günü saat 17,30 da evimizin Tepebaşındaki Merkez binasında avukat Hüseyin Sadettin Arel tarafından «Türk Musiki tarihi:* mevzuunda mühim bir konferans verilecektir. Herkes gelebilir.
0 GECENİN RÜYASI
Şiirlerle süslenen bir fantezi, Aşktan ilham alan   bir hayat romanı... Kudretle   süslenen bir süper filmdir.
Yarın Akşam L A L E ll
5-2-941
iki Kuyruklu
Yıld
İZ
Biri Uzaklaşıyor,
* ¦
Öteki Yaklaşıyor
Arsıulusal Astronomlar Birliği, mn Kopenhag'daki merkez bürosu bir kuyruklu yıldızın Kaliforniya'da Friend ismindeki bir astronom tarafından 18 rkmcikânun tarihinde keşfedildiğini İstanbul Üniversite Rasathanesine bildirerek bu yeni kuyrukkı yıldızın ls-tanbuldan da rasat edilmesini dilemiştir. Bu haber Kopenhag'dan 21 ıkinoikânunda uçak postasıle yollandığı halde ancak 3ü ikinci-kânun perşembe günü Jstan'bula gelmiştir. Herşern'be ve cuma günü 1-stanbulda hava bulutlu geçtiğinden rasat ya*p?l&majniçtir. Ancak cumartesi ile pazar günü arasındaki gecede hava açılır açılmaz Dr. Gleisaberg Üniversite Rasat hane^ındckı büyük astrog-raf vasıtasüe kuyruklu yıkhzın bir fotoğrafını çekmeğe muvaMa*. olmuştur. Poz müddeti yarım saat olan bu fotoğrafta kuyruklu yıldız nbpeten büyük görünürse de ı parlaklığı azdır. Mahreki daha tayin edıknedrğinden kuyruklu yıldızın dünyaya yaklaşıp yaklaşmayacağı henüz belli değildir.
Bundan yedi hafta evvel, dünyaya yaklaşmakta olan diğer bir kuyruklu yıldızın Üniversite Rasathanesinde Rr. Gleiasfberg tarafından rasat edildiğini haber vermiştik. Bu gök ciamine dair şu yeni malûmatı elde ettik: 10 ikin-cıkânun tarihine kadar dünyaya yaklaştıktan sonra halen dünyadan uzaklaşmaktadır. Kuyruklu yıldız ile dünya arasındaki en küçük mesafe 89 milyon kilometre İpi Dünyaya en yakın bulunduğu zaman parlaklığı dördüncü kadire kadar arttığından dolayı bu kuyruklu yıldız kısa bir müddet zarfında dürbünsüz de görülebil-mıstir.
Ermenileri Kimler
NİÇİN
ve Nasıl Aldattılar ?
Tıroşakların ilk İşi
Ne Oldu?
Milletten Para İstemek ve Kasalarını Doldurmak...
Anlatan: Pantikyan — Yazan: M. Sıfır
____[Tercüme ve iktibas  hakkı mahfuzdur]
Gümrük
Kolcularının İmtihanı
Gümrük ve inhisarlarda memurların azaltılacağı hakkında vekil tarafından verilen beyanatta olduğu gibi bu sefer de grümrük kolcularının tekaüde sevkedilmeleri ile tatbikatına devam edilmektedir.
Haber aldıgrmrza göre, ay başın-danberi Gümrük ve İnhisarlar Vekâleti müfettişleri gümrük kolcularrnı imtihan ederek ehliyetli olanları a-yırmaktadırlar. Her gün aşağı yukarı dört, beş kolcu imtihan edilmektedir. Bu imtina"^'1 Tir"rr '» 1 p ın kolcular tekaüde   sevleedilecek,
veya kadrodan hariç      - .        ------
Bunlar senelerdenberi kolcu olarak kullanıldıkları halde şimdi neden boy le bir imtLhana lüzum hissedildiği anlaşılamıyor. Eğer tekaüde sevkedile-cek olanlar varsa, bu kolcuların en yaşlılarını seçebilirler. Eğer hakikaten ehliyetsiz oianlar varsa bunlar, neden şimdiye kadar kullanıldılar?
BULMACA
f    t    3    V    5   f.    ?    ğ   3
/o   rr
Soldan Sağa: 1 — Arnavutlukta bir şehir 2 — Adam öldürme - Başına (1) gelince zaman zarfı 3 — Arka - Alfabede arka arkaya gelen iki harf - Bağıran 4 — 'raam - Mahkeme kararnamesi 5 — Çok zengin -Kadın ismi 6 — Beyaz - Birinci harf ten sonra (H) ilâvesüe bir erkek ismi 7 — Akıllılık 8 — Mamur 9 — Erkek ismi - Bakış 10 — Birinden öbürüne geçirme 11 — Arka - Büyük Diş - Cirve
Yukarıdan Aşağıya: 1 — Küçültme edalı - Ceset, 2—Mükeyyifattaıı birine alışmış olan 3—Çok nadir - Yıldız lara bakma 4 — Sonuna (Y) ilave odince hisse B — Sağ taraf - Etiket 6 — Müsavi - duvar - Cüsî 7 — La-
him - Allah 8 — Kavga - İsim 0 — İklimler - Fikir, talimin 10 — Pişmanlık 11 — Varlık - Arızalar Soldan Sağa: 1 — Oynak - İkram 2 — Re - Saime - La 3 — Yar - Aza 4 — Akar - Arpa 5 — Nal - Pes -Kem 6 — Raca - Ak ay 7 — Çam
- Suç - Das 8 — Ocak - Kama 9 — Ba - İş - Fa - İm 10 — Arabada 11 — Nikâh - Sıçan
Yukarıdan Aşağıya :1 ı—   Orman
- Çoban 2 — Karaca 3 — YaJama 4 — Asar - Kira 5 — Kar - Pas -Şah 6 — Re - Us 7 — İma - Saç -Fas 8 — Koza - Kadı 9 — Arkada
- Aç 10 — Al - Peyami 11 — Makam - Saman
Evvelâ pek çok para ve zaman lâzımdır. Pek çok kan dökmek icap edeceğini de unutmamalıdır. Biz hedefimize varmak için silâhımızla kalbimizle hep çalışacağız ve icap ettiği takdirde canımızı bile vermekten kaçrmryacağız...»
Denilmişti. Hemen de faaliyete geçilmişti.
Tıroşakların da ilk işi milletten para istemek olmuştu. Tatlılıkla, zor balıkla koparılan paralar komitanın daha doğrusu komitacıların kasaları nı yine doldurmuştu. Bu arada beyannamede yazıldığı gibi canlarını verenler de olmuştu. Fakat, şunu da hemen, ilâve etmeliyim ki, can verenler arasında kimotanın zorbacı basılarından kimse yoktu. Bu cömertliği gösterenler, yine bizim gribi aldananlar arasından seçilen başı dönük ahmaklardı. Herifler, yalnız paralarrmrzı vurmakla karmamış, ay n1 zamanda canımıza da okumuşlardı.
Komita başlarının yegâne düşünceleri şu idi. Bütün Ermenileri Av-rupaya karşı bir Ermenistan. Osmanlı hükümetinden müteneffir ve müşteki bir Ermenistan göstermekti. Fakat, buna bir türlü muvaffak olamamışlardı. Çünkü. Ermenüerin hepsi de Osmanlı idaresinden şikâyetçi değildi. Gerçi Anadoluda bulunan ve işçilik, çiftçilik, ve ufak tefek sermayelerle küçük mikyasta alış veriş yapan Ermeniler hallerinden pek te memnuniyet beyan etmiyor, büâkis için için inliyor ve ağlıyorlardı. Bunun sebebi, tehdit ve tazyik altında komitacılarla birlik gibi görünmeleri, onlarm tertip ettikleri hareketlere iştirak eylemeleri idi.
Fakat, şehirlerde sülcün ve huzur ile yaşryan, ahz ve itaya, bol kâr ve kazanca alışan ve bilhassa hükümet dairelerinde büyük ve küçük vazifelerde çalışan Ermeniler, vaziyetlerinden memnun bulunuyorlardı. Bu ebeple komitalara rağbet etmiyor, ve komitacıların vaatlerine kulak vermiyorlardı. Hattâ, bunların içlerinde, komitaların kararlarını hükümete haber verenler, komitacıların ele geçmesi için zabıta memurlarına yardım edenler bile bulunuyordu. Bu sebeple bizim Tıroşakçılar da, tıpkı Hınçaklar gibi, nihayet dil ile tehdit ve tazyiki bırakmışlar, tabanca sohbetlerine başlamışlardı.
İki komitanın bütün şiddetile devam eden bu tethiş hareketleri, nihayet zenginleri, tüccarları da, taşralılar gibi, boyun eğmiye mecbur etmişti. Artık, Ermenilerle meskûn o-lan bütün şehirler, kasabalar, köyler iki komitadan birinin eline geçiyor, hepsi de sadakat andlan içiyorlardı.
Komita basıları, fesat bezirganları hakiki isim vc hüviyetlerini, yalnız Osmanlı idaresinden, Türk milletinden değil, Ermenüerden de saklıyorlardı. Her tarafta müstear namlarla yaşıyorlardı. Meselâ bunlardan (Artin Esmeryan) admda biri Edir-nede (Çekalof) adıyla geziyor, hükümete kendini Rusçuklu bir Bulgar gibi gösteriyordu. Yaradılışından şerir olan bu şirret Edirne, Gelibolu ve Tekirdağı havalisinde geziyor, o civar Ermenüerini zehirliyordu.
Merzifonda da «Baron Mine> a-dıyla anılan bir serseri bulunuyordu. Hakikî ismi (Vartan) olan ve hangi aüeye mensup bulunduğu, kimin oğlu olduğu meçhul bulunan bu
SORUNUZ
maskeli fesatçı da Merzifon ve havalisine hükmediyor, emin olunuz ki, gerçekten bir baron hayatı sürüyordu,
KUtahyada kebapçı (Onnik) Kay-seride terzi (Keşoğlu), Srvasta (Mel-kon), Tokatta (Antranik) adlarındaki uğursuzlar bulunuyor, bütün mu-hitlerindekilertni burguluyorlardı.
Bu fesatçılardan birinin bir emri ile bütün Ermeni dükkânları kapatılıyor, bir hükümet memurunun ys da bir Türk Ağasmrn kanı aktifi* yordu. Bu yüzden ekseriyetle Türkleı ve Kürtlerle Ermeniler arasmda kanlı arbedeler kopuyor, iki taraftan da yüzlerce insan boğuluyor v« boğazlanıyordu. Meselâ, Srvasta İslâm olan bir Ermeni kızı İçin, Tokatta gasbedildiği iddia olunan bir beygir için, Kayseride bir halı tezgâhı için, A dan ada Türk çocukları tara-fmdan dövüldüğü iddia olunan bir Ermeni çocuğu için ansızın zuhur c-den ufak bir dil kavgası iki gün i-çinde dallanıp budaklanıyor, koskoca bir muharebeye sebep oluyordu. Artık fesatçılara gün doğuyordu. Ka saba kasaba, köy köy geziyorlardı. Bir taraftan para topluyor, dîğer taraftan halkı isyana, katliâma sevk ve teşvik ediyorlardı. Zaptiyeler vuruluyor, postalar soyuluyor, hükümet sandıklarına taarruzlar vukubu-luyordu.
Komftalar, nihayet büyük ve mevzii ihtilâller icrasına da karar vermişlerdi. Ök büyük ve kanlı Ehtilâl (Samsun) da, 1310 yılı birinciteşri-ninin onunda yapıldı. Samsun havalisi Van gölünün g-arbinde, Muş ve Diyarbakır ovaları arasındaki araziye denirdi. Burası dağlık bir mmtaka olmakla beraber nüfusu oldukça kalabalıktı. On beş bin Kürt ve on iki bin Ermeni vardı. Ermenilerle Kürtlerin ikamet ettikleri arazi arasmda hudut olarak bir dağ bulunuyordu. •
Bu ihtüâli o havalide Morat adı ile gezen (Hamparsum Boyaciyan) idare etti. İhtilâl ipinin bir ucu İstanbulda ve meşhur tzmirliyanm e-linde idi Komitacıların bu defa arzuları hasıl olmuştu. Hâdiseye Is-tanbuldaki yabancı devletlerin sefirleri derhal müdahale ettiler. Kısa bir müzakere ve muhaberelerden sonra, Osmanlı, Fransız, Rus ve İngiliz murahhaslarından mürekkep bir komisyon (Muş) a gönderildi. Bu komisyon tam altı ay Muşta kaldı. Bu müddet zarfmda yüz yedi defa toplandı. Yüzlerce şahidin, binlerce mağdurun ifadelerini aldı. İngütere hükümeti yapılan bu tahkikatın vesikalarını mavi bir kitaba topladı. Neticenin ne olduğunu tahmin edersiniz? Sizi düşündürmeden ben söy-liyeyim.. Hiç?
Çünkü,   o   sırada   Abdülhamidin
kurnazca bir siyaseti, Rusya ve Fran sa hükümetlerini bu işte adü ve in-safile hareket mecburiyetinde bırakmış, İngiltere de bu iki devlete uymak mecburiyetinde kalmıştı. Yapılan tahkikat, komitacıların ve patrik hanenin arzuları hilâfına bir şekil almış ve ihtilâl idarecileri hayal sukutuna uğrayıp birer birer dağılmışlardı. Unutmryalım ki, aldatılan o havali Ermenileri de bu fesatçılarm arkalarından baka kalmışlardı. Kaptırdıkları paralar, döktükleri kanlar için dövüne dövüne ağlamışlardı.
ÖYLİYELİM
Tramvaylar Kalkarsa Ne Yapacağız ?
Okuyucularımızdan Beşlktaşta Talât özalın soruyor: Tramvayların üo ay sonra büsbütün İşleyemez bir hale geleceğini düşünen tramvay idare*»! bu arabaların fkl üç ay m>nra kaldmlacağno gazetelere söylemiştir. Eğer tramvaylar kaldırılacak olarsa Beşiktaşlıların tstanbula gridlp gelebilmeleri için vapur seferlerini arttırmak mümkün olmryaoaksa bari Taksim İle Beşiktaş arasında işleyen otobüsleri Beşiktaşla Eminönü arasın da çalıştırmak muvafık olmaz im? Sizin bu husustaki düşüncelerinizi bilmek isterim.
Cevap — Tramvayların iki   üç
ay sonra tamamen kaldırılacağı doğru değildir. Tramvay hatlarında tadilât yapılması düşünülmektedir. Fakat belki de buna lüzum kalmıyacaktrr. Eğer lüzum hasıl olursa Beşiktaş hattı Lşliyecektir.
Vapur meselesine gelince Esasen nisandan itibaren ük bahar tarifesi yapar. Tramvayların bırakacağı boşluğa bütün Rumeli sahilleri için Bebeğe kadar olmak üzere sık sık seferlerle Şirketi Hayriye vapurları dolduracaktır. Bu itibarla ne Beşiktaşlılar ne de Bebeğe kadar uzanan sahilde oturanlar vasıtasız kalmryacaklardrr.
5-2-941
VATAN
TÜRK'ün Yüksek Haysiyetinin
ırrı
Beşeriyet Tarihi Bir Mezarlığa Benzer. Burada Birçok Milletler Gömülüdür.
Bizim En Güzel Propagandamız Dosta Ve Düşmana Doğruyu Söylemektir
Çok eaki zamanlarda   Afrika- danî zevki duyarlar, ^nın cenubunda bugün nesli mün-      Bir taraftan da dünyanın    bir "kariz oımuş bir   millet   yaşıyor- çok yerlerinde bulunan Türklerin
muş. Tabiat yiyeceği (bol veriyor- en cinsleri ve en canlıları coşkun muş ve bu insanlar çok çalışma- bir kavuşma heyecanı ve çalışma
dan rahatça > alıyorlarmış. Vakit- iştiyakı ile anavatana koşmakta-
lerinin çoğunu eğlence ile geçiri-yorıarmış. Bunlarda resim ve musiki çok inkışat etmiş. Fakat mücadele kabiliyeti hiç inkişaf etmemiş. LtraharınddKi mücadeleci kabileler bunlara hücum etmişler. Bunlar nesillerini tehdit eden tehlikeyi sezememışıer. Kendilerine hücum edenlere karşı koyamamışlar. Bugün bunların, toprakların derinlıKleri altında katatasla-rından, resimlerinden ve musiki aletlerinden başata bir şey kalmamıştır.
Beşeriyet tarihi   bir   milletler
dırlar.
Türkiyede en canlı bir milliyet
sentezi doğuyor.
Türkiyede millî birlik yalnız millî bakımdan değil, içtimaî bakımdan da sağlamdır. Türkiyede menfaatleri birbirine zıd sınıflar, zümreler dc yoktur. Sınıf ve zümre telâkkilerinin kardeşleri birbi-ne düşman ettiği bu zamanda bu ne büyük bir mazhariyettir 1 Türkleri birbirinden ayıran tek taraflı telâkkiler, hasis menfaatler yoktur. Bilâkis bir tok müşterek duy-
mezarnğma benzer. Bu mezariı- «u ¦*» birbirimize    bağlamakta-
ğın hazin süslerini teşkil eden irili ufakU mezar taşıarı üzerinde kay. boimuş milletlerin islimlerini ibretle oburuz. Ucu mazının derinliklerinde kaybolan bu muazzam mezarııgın içinden diğer milletleri gömerek hayat yom üzerinde tstucoaıe doğru emin adımlarla yürüyen yamız iki millet vardır: Çinuıer ve 1 urkier.
<yimuer bir hl mukavemeti ile hayat savaşında arda kalmışlardır, lürkler ise cins bir atın has-sasuğı ve canmıgı üe tehıuteıeri auamışıardır. 1 urk milleti hassas duyguıarı ile daima tehuxeyi erkenden sezmiş, ona karşı hazırlanmış ve tcnıuce geıinoe şahlanarak onu tepeıejmıştır.
1 unt mıiictınae bu yüksek hayatiyeti ıriKişal ettuen amiller a-rasınaa ikisi başta gelir, ikiun ve toy. 1 urKiyenin ikliminde ancak vücudu sagıam ve enerjisi bol in-samar j^asa^yaDiiu*; 1 aoıat her tür-
dır: Dünyanın bu tehlikeli günlerinde kendi vatanımızı korumak!
Dünyanın geçirmekte olduğu bu buhranın sonunda da tarih mezarlığına bir kaç milletin daha taşı dikilebilir. Fakat Türklük genç ve dinç, hayattaki yoluna devam edecektir.
Türklüğün bu mukadder gidişini durdurabilecek hiç bir kuvvet yoktur. Yolumuz dikenli ola-
, İtalya
(Bası 1 İncide) ** mahiyette İnkişaf edip etmlyecegHIr. Dış politika   ihtisası   olanlar,    bu durum defcislklfrlnln diplomatik yollardan İdare edileceği fikrindedirler.
«Tarihte koalisyonların mukadderatı her zaman zayıf ortağın mukadderatı İle halledilmiştir. Şimdiki vaziyette bu ortak İtalyadrr. Bu memlekette dahili kargaşalıklar çı-
iu ısıu>saie eıverışuaır, taKat hiç kıp çıkmaması İkinci derecede ehem-
bır şeyi ıcoıay vermez. Her şeyi çene çeKe veren taoıat lurk köylüsünde çelıKten bur irade, cilveleri ftergun değişen bir uuım onda demıraen bir vücut ınKişat eLlır-niişıır. lurk Köyünde yetişen lürk çocuğu crKcn oıgunıaşır ve geç th-uyanar. 1 ur* muıounın er&egi Lam emek ve kadını da erkek kadar dayanıklı ve beceriKli oıur.
1 uı&ıyenın nuiusunu bu ışık altında tetKjK ettiğimiz ve basıca memıe^etıerın nuıusıarıie mukayese ettiğimiz zaman bunun IÖ mııyonaan çok lazıa bu Kudrete mau* Oıuu^unu goruruz.
i uı *•.._> enin dıger bir kudreti de nuıusunun Koyıere dagırVnış o*masıoır. ttıç bir hava hücumu 1 urKiyerun mıııî muKavemetını, tç tımaı saıaoeunı, ve iKtısadı teş-«vnaLinı sarsamaz.
1 urxıyenın en büyük kuvveti ise mim ouıiguadedır. lürk milleti naıtım bir eKserıyet taralın-oan ısusmar eduen bir ekalliyet ler camiası degııdir. lurk milleti anı, oını, duygusu ve ülküsü ile yekpare bir mnıettur.
luııuyenm 1 utoıeşmesi dünyanın en ouyıik vc en ıoret verici ıçumaı naaıseıerının birini teşKil eder. Bugün lurKıye dediğimiz fiıcıınckcı onuncu asırda bugun-Ku manasında lurk değildi, lur-kıye on Dirıncı acırda 1 urKieşme-ge başıadı. Maça seterleri bu l urKıeşmeyi durdurmağa teşebbüs eUuer, takat kırııdiıar. On bı. rıncı asırda başıayan haçlı setef-ierındenDerı 1 urKiyenın 1 ürKleş-mesını sedıemek isteyen bir çok naıe*etıer oıdu. 1 urıtıugün kaya-tıyetı üumarın hepsini ait etti. ia-ruue görüyorum Kı içinde barındırdığı ekalliyetlerden sayı ıtıba-rue duna az bir avuç 1 urk muazzam ıstna orduıarını her zaman yendi. Sevr muahedesinin yarı musıaKiı haıde bıraıvmaK istediği ftflkız muyondan az nurusiu bir lurKiye Dutun dünyaya karşı koyara* bu paçavrayı yırttı, «lürk mucizesi» ısmı verilen bu heybetli hadise karşısında dost, düşman butun dünya hürmetle boyun eğdi. J;v:. ; ~   .
Hakikatte bu bir mucize değil-di. On asırdır yürüyen bir hayat hadisesinin hamleci bir tezahüıü idi: Tüikiye TürkleşmişiI
•Sekiz milyonluk 1 ürkiye bugün on sekiz milyon oldu!
Bugün Türkiyede Avrupadakı manasında bir ekalliyet yoktur. 1 ürk camiası içinde yaşayan bütün insanlar bu camiaya mensup olmanın şercfile iftihar ederler ve ona hizmet aIhmUii *uq Acrvx vit>
mlyetl haizdir. Mühim olan şey askerî ve bahrî kudretidir. Deniz mütehassısları İtalya donanmasının ciddi bir muvaffakıyetsizll&e uğradığı fikrindedirler.
«İtalyan resmi tebliğlerine gelince; bunlar da (Aflikadaki muvaffakı ye tslzl iği glzlememlşlerdlr.
«Bu şartlar altında fasits partisinin mühim bir mevki İşgal eden ve kendisine «Büyük çapta bir şahsiyet» denilen bir zatın Fransada bulunduğu haberine ehemmiyet vermek 3'erlnde olur. Bu zatın Portekiz*- ve garpta daha uzak bir mahalle gidebileceği de İlâve olunmaktadır.
FRANSIZ
Donanması
FRANSIZ   İDARESİNDE KALACAK
Londra, 4 (A.A.) — Amiral Dar-lan, Parise hareket etmeden evvel beyanatta bulunmuştur. Lyon radyosu İle neşredilen bu beyanatta A-miral Darlan, Fransız filosunun, Fransız idaresi altında bulunduğunu ve bulunmakta devam edeceğini ve Fransız imparatorluğunun nereden gelirse gelsin bütün hücumlara karşı müdafaa eyliyecegini Böylemiştir.
Lyon radyosu, dün bundan başka, hükümetin gençliği büyük miktarda bahriyeye yazılmıya teşvik eden bir beyannamesini dc neşretmiştir.
Amiral Darlan Lâvalle Görüştü
Bernc, \ (A.A.) — Paristen bildirildiğine göre, Amiral Darlan, dün süferadan Fernand Brinon hazır olduğu halde Fransanın umumi siyasetine müteallik meseleler hakkında Laval ile uzun bir görüşme yapmıştır.
Amiral Darlan Vişiye Dönüyor
Vichy, 4 (A.A.) — D. N. B. bildiriyor:
Amiral Darlan bu akşam Paristen Vichy'ye dönecek vc gelir gelmez Mareşal Petaln'le görüşecektir.
Vlchy'nin siyasi mahfillerinde beyan olunduğuna göre, Amiral Darla-nın, Mareşal Petain'e raporunu yaptıktan sonra Pariste görüşmüş olduğu kimselere Mareşalin hattı hareketi hakkında malûmat vermek üzere yakında tekrar Parise gitmesi muhtemeldir.
MİLLİ   KONSEY   LYON'DA TOPLANACAK
Vichy, 1 < A.A. I — Milli konseyin şubat sonunda Lyon'da toplanacağı bildirilmektedir.
bilir. Müşkül vaziyetlerin yıldır-madığt Türk icap ederse daha bir çok harikalar gösterecektir. Sekiz milyon Türkün İstiklâl Savaşına «mucize» diyenler, on sekiz milyon Türkün yaratacağı harikaları tavsif için kelimeler arayadursun-lar!
Biz münevverlere düşen bir vazife vardır: Dost ve düşmanı tenvir işinde şuurla hareket etmek. Biz propagandaya, yalana, yanlışa muhtaç değiliz. Bizde dahil I için ayrı, dost için ayrı, düşman ! için ayrı bilgi ve havadis yoktur. Bir tek inanımız vardır: Türkiye-nin büyük yarını. Bir tek yolumuz vardır: Yurdumuzu korumak. Vatandaşlarımıza da, dostlarımıza da, düşmanlarımıza da îman ve vekarla aynı şeyi söylemeli, hepsine cdikkat» tavsiye etmeliyiz ve Türklüğün gücünden kimsenin şüphe etmesine müsaade etmemeliyiz.
Herkes açıkça anlamalı ve bilmelidir ki tTürtk» milletler a-rasındaki bayat mücadelesinde efendi olarak yasamak hakkını kolunun ve kafasının kuvvetile dürçyaya kabul ettirmiş cidalci bir millettir.
Günün Siyaset
(Bası 1 İncide) **
üç şeyin görüşüleceğini söylüyor:
1 — Laval'in vaziyeti,
2 — Fransız donanmasının mukad deratı meselesi,
3 — Yeni partinin vaziyeti.
Bu Uç mevzuun en ehemmiyetlisi, Fransız donanmasının mukadderatına taallûk eden meseledir. Amiral Darlan'ın «Journal» gazetesine verdiği ve Lyon radyosunun -naklet* tigl beyanatta Amiral Darlan «Fransız donanmasının yalnız Fransa ve Fransız imparatorluğa için kullanı-lacagını» söylemiştir. Şu halde, donanmanın Almanyaya teslimi bahis mevzuu olamaz.
«Mareşal Pctain. millî birlik kurtulsun diye Laval ile anlaşmaya razı olmuştur. Belki de Laval'l kabineye almıya da razı olacaktır. Fakat, Fransız donanmasının teslimini reddedecektir.
«Reddederse ne olacaktır? Almanya, bütün Fransayı işgal edecektir. Fransız ajansı bunu muhtemel görmüyor. Mareşalin kara, deniz harbinde kullanacak büyük bir silahı vardır. .
«İhtimal bu, Almanyamn bir şaşrrt ma hareketidir. Almanya, doğrudan doğruya îngiltereyc veya Irlandayn asker çrkarmıya teşebbüs edecektir.
«Dikkate layıktır ki, bu defa, istilâ teşebbüsünden en çok bahseden îngilteredit-. Geçen sene, Almanlar istiladan bahsetmekte idiler. Şimdi sükOt ediyorlar.
«Hitler, geçenlerde irat ettiği nutkunda 1941 da muharebeyi bitireceğini söyledi. Mütehassısların hepsinin ittifak ettiği nokta şudur: Böyle bir İstilâ teşebbüsü yapılacaktır. Fakat, bunun muvaffak olması ihtimali yoktur..»
(Radyo gazetc«l)
¦o
Petam Fırkası İle «Millî Halk Toplantısı» Arasında Münasebet
Yok
Londra, i (A.A.) — Dün Lyon rad yosu, son zamanlarda Mareşal Peta-in tarafından tesis edilen parti İle bir kaç gün evvel Pariste kurulan «Milli Halk Toplantısı» fırkası arasında hiçbir münasebet bulunmadığını Uân etmiştir.
-o-
Yunan Tebliği
Atina, 4 (A.A.) — Yunan orduları
umumi karargâhının 10 numaralı ve 3 kânunusani akşamı tarihli tebliği: Devriyelerin vc bataryaların mahdut faaliyeti görülmüştür.
Şimdiye Kadar Tescil Edilmemiş Arazi Tescil Edilecek
ve Sahiplerine Tapu Senedi Verilecek
Ankara, 4 (Hususi Muhabirimizden) — Tapu vc Kadastro umum müdürlüğünün şimdiye kadar tescil edilmemiş arazinin tescili hususundaki tetkikleri ilerlemektedir, öğrendiğimize göre, bilhassa köylerdeki arazi alım satım işleri iki şahıs a-rasmda bir kâğıt tcaU edilmek su-retilc yapılmakta bilhassa veraset davalarında asıl mal sahibini orta-
ya çıkartmak için büyük müşkülâtlara dUşülmcktc, belki de adli hataların doğmasına sebep olunmaktadır.
Tapu vc Kadastro umum müdürlüğü bütün bu mahzurları bertaraf edebilmek için hazırladığı projeye çok mühim esaslar koymuştur. Eski kanunun tatbikatından alınan neticelere göre,  bilhassa köylü satın
aldığı arazilini tescil ettirebilmek i-çin şehre gelmek ve günlerce bekleyip para sarfetmek gibi maddi ve mânevi bir çok müşküllerle karşılaşmakta ve bu suretle dc bu kanunî vazifesini yapmağı ihmal etmektedir
Alınacak olan yeni tedbirlere nazaran tescil işleri neticesine kadar seyyar tapu hâkimlikleri kurulacak
ve bu hâkimler köy köy dolaşarak tescil  edilmemiş  arazilerin  vaziyetini tesbit ederek    bunları   resmen kayıtlandıracak ve sahiplerine tapu senetlerini verecektir.
Bu hâkimler tescil işile uğraştıkları mıntakalarda veraset davalarına da bakabileceklerdir. Köylü tapu senedine hiçbir masrafa girmeden sahip olabilecektir.
BARENTU    [ İşçi Sigorta K anun Lâyihası
NASIL  ZAPTOLUNDU?
Kahire, 1 (A.A.) — Öğrenildiğine göre, Barentu pazar günü şafak sökerken zaptcdilmiştir. Agordat ve Barentu'nun işgali İle İtalyanların filtredeki müdafaa hatları yarılmış, bulunmaktadır. Barentu'da İtalyan garnizonunun mevcudu 7000 kişi kadar vardı. İngilizler şehri Uç taraftan sarmışlardı. Fakat İtalyanlar ka ranlıktan istifade ederek kaçmıya muvaffak olmuşlardır. Dağlardaki keçi yollarından kaçan İtalyanlar, şimdi şehrin 64 kilometre cenubu şar kisindeki şose üzerinde ricat halindedirler.
Habeşistandaki askeri vaziyet hakkında alınan haberlere göre, İtalyanlar huduttan 130 kilometre içeride ve Gendar istikametinde firara devam etmektedirler. İngiliz kıtaları, ve Habeş vatanperverleri ricat halindeki İtalyan kıtalarını takip etmektedir.
Şarki İtalyan Afrikasında düşman 300 kilometre genişliğinde bir cephe özerinde ricat etmektedir.
İtalyan Somallslnde İngiliz devriye kolları düşman toprağında gittikçe daha derinlere nüfuz etmlye muvaffak olmaktadır.
Belçikalılar Afrika Cephesinde
Londra, 4 (A.A.) — Leopoldville'-den alman bir telgrafa göre, Belçika müstemlekeler nazın Vleeschou-ver, Belçika Kongosu kıtalarının Afrika cephesine hareket etmiş olduğunu bildirmiştir. Pek yakında, Belçika yerli kıtaları, İngiliz kuvvetlerinin yanında harp edecektir.
Millet Meclisi Sıhhat Encümeninde
Ankara, 4 (Hususi Muhabirimizden) — İşçinin hayatını tanzim ve istikbalini temin edecek olan sigorta kanun lâyihası üzerinde Büyük Millet Mecliei Sıhhat Encümeni tetkiklerini bitirmek üzeredir.
Lâyiha yakında Meclis riyase-
tine sevkedilecek ve önümüzdeki devre içttmalarında müzakere o-lunacaktır.
Diğer taraftan bu kanun lâyihasını tatbik edecek -olan nizamname de hazırlanmaktadır. Bu suretle kanun meriyete girer girmez derhal tatbikına geçilmesi temin edilmiş olacaktır.
KİSA
ingiltere
MÜSTAKİL   BİR   HABEŞ tS-TANA   TARAFTAR
Londra, 4 (A.A.) — Hariciye nazırı Eden bugün Avam kamarasında Habeşistandaki müstakbel statü hakkında beyanatta bulunmuştur:
Eden demiştir ki:
Kraliyet hükümeti müstakil Habeş devletinin yeniden ortaya çıkmasını hüsnü telakki edecektir. Kraliyet hükümeti imparator Haile Selâsiye'nin hükümdarlık hukukunu tanımaktadır İmparator, hariçten yardım ve vesa-yaya ihtiyacı olacağını kraliyet hükümetine bildirmiştir. İngiliz hükümeti bu hattı hareketle mutabık bulunmaktadır ve şu fikirdedir ki, ekonomik ve siyasi meseleler üzerinde bu tarzda bütün •yardımlar ve vesa-ya sulhun akdinde beynelmilel bir anlaşmaya mevzu teşkil edecektir. İngiliz hükümeti kendisinin Habeşis-tanda hiçbir arazi ihtirası olmadığını bir kere daha teyit eder.
Yunanlılar
(Başı 1 İncide) + +
di cenubi Arnavutluğun anahtarı sayılan Trebeşinl dağ silsilesine hakim
bulunmaktadırlar.
Mora Sahillerinin Bombardımanı
Atina, 4 (A.A.) — Umumi Emniyet nezareti tarafından dün akşam
neşredilen resmi tebliğ:
Düşman tayyareleri garbi Polopo-nez'de bir sahile bomba atmışlarsa da hasar vukua gelmemiştir. Zayiat yoktur.
12   Hücum   Para   Etmedi
Atina, 4 (A.A.) — Matbuat nezareti İtalyanların dün umumiyet iti-barile mukabil hücum teşebbüsünde bulunmadıklarını bildirmektedir. Tal nız Klisura'nın arkasına düşen bir tepeyi zapt için İtalyanlar tam 12 defa harekete geçmişlerdir. Yunanlılar düşmanı püskürtmiye muvaffak olmuşlar ve ağır zayiat verdirmisler-dir.
AJANS  HABERLER!
* Londra, 4 — Vilkle bu akşam kral tarafından kabul edilmiştir.      1
4c Moskova, 4 — (Taıte) Sovyetler Birliği yüksek Sovyet meclisinin riyaset divanı, Mareşal     Voroifilofa ] Lenin nlsanımn tevcihini   ve Krzıl-1 ordu genel kurmay akademisine Vo-1 roşliof akademisi isminin verilmesini' kararlaştırmıştır.
* Budapeşte, 4 — (Havas>: Macar mebusan meclisi, Macartstanın üclu pakta iltihakı kanona lAylhaslIe Macar - Yugoslav dostlnk paktrnı İttifakla kabul etmiştir.
* Sofya, 4 — (D.N.B.): Bulgar I ziraat nazın İstifa etmiştir.
4c Budapeşte, 4 (Stefanl): Başvekil j Kont Telek! İki günden beri gripte» moztariptlr. I
* Bükreş, 4 — Askeri mahkeme, j İsyancılardan 38 kişiyi flç aydan: beş seneye kadar mahkûm etmiştir-;
4c Bükreş, 4 — (Stefanl): Roman-, yanın eski Londra   elçisi Titea'nm Romen tabiiyetinden ıskatına karar verilmiştir.
4c Bükreş, 4 — (Stefanl): Bugünden itibaren Romanyanın başlıca şimendifer haytlanndaki servislere dörder tren İlâve edilecek ve her gün Bükreş İle Yugoslav hududu arsamda bir tren İşllyecektlr. .
4c Moskova, 4 — (Brltanova ajan-* t sı): Krzüordunun naşiri   Rrasuaja 6 Svesda gazetesinde askerî miknakkitz Albay Popof «Cerbub'daki beşinci ı-talyan fırkasının vaziyetinin kurtulmaz bir hal almıya başladığını» yazmaktadır. (Anadolu Ajansı)
(Başı 1 İncide) —
ve orada yü-ejereç, ^cn<j_ zabitle tanışmıştır.   1324  te  kaymakam rütbesıle  Manastırda  bulunduğu sırada meşrutiyet için pek çok ça- I nebilmiştir. Sözü Faruk Fenik'e lışmış ve Manastır merkez heye- bırakıyoruz.
Miralay Sadık Öldü
tine girmiştir. Meşrutiyet ilân edilince garip bir hâdise olmuştur: Melâmî tarikatine mensup olan bu sakin ve kalender mizaçlı a-damı politikacılık mikrobu birdenbire ısırmış, kendisinde mevki ihtirasları uyandırmıştır. Manastır heyeti esaslı işleri yapımışken Selanik merkezinin bütün şerefi benimsemesine ve küçük gördüğü adamlara büyük mevkiler ve-
Bugün Romanyadan gelen Daçya vapurile Sadık (Bey) geldi dediler.
Tanıyacaksınız.
Yüzelliiiklerden miralay Sadık. Kaktım   Kadrköyünde  AUıyol ağzındaki evine gittim. Gece saat 9.
YfeJ.nalarına imkân yok, yıllardır hasretini çektiği vatana ka-
rılıp kendi hizmetlerinin ihmale | vusan adam muhakkak ki bu ge-uğramasına kızmıştır. Debre mu- ce sabaha kadar uyumryacaktır tasarrıfı sıfatilc politikadan uzak dedim.
tutulmasına da memnun    olma-|     Pencerelerden   ışık  görmeme-sonradan Istanbulda Süvari me rağmen   pervasızca   kaptnın ' reis muavinliğine geçiril-  zilini bir kaç kere çaldım.
Kim bilir içeride ne cümbüş, ne kıyamet vardır. Bilmem ki benimle konuşmaya vakit bulabilecek mi? dedim. Fakat sonra konuşacağından yüzde yüz emin o-larak zili tekrar çevirmeğe başla-
mış, dairesi
meşini kâfi görmemiştir.
1911 mayreında İttihat ve Terakki cemiyetinin sinesinde çıkan yeni hizip davasını miralay Sadık tertip etmişti. Mebuslardan Mecdi Hoca tarafından ileri sü-
rülen on maddelik muhafazakâr
program fırkayı    ikıye    bölecek Gençten bir çocuk kapıyı aça-
iken  umumî  merkez.     program, 'ak buyurun  efendim, kımı ıstı-
aynen kabul etmek vc münakaşa- yorsunuz? ded|
«m   senelik  kongreye  bırakmak Buraya bu akşamJj« gelen a-
suretile zahirî birliği kurtarmıştı. <*am muhakkak kı Sadık (Beyi)
Bunun  üzeritıe  miralay Sadık '^yordur demek istedim.  Fakat
kendi rmzasını taşıyan heyecanlı dıyemıyerek sadece: bir beyapname ile ortaya çıkmış-
Programında     farmasonluğa dedim.
Sadık (Beyi)  rica edecek-
İngilizler
(Ba*ı I inilde) = Habcşlstanda: Galiabntın şarkında Metemma - Gönder yolu üzerinde ileri yürüyüşümüz devam etmektedir. Dukanu cephesinde zaptı, tebliğde bildirilen iki hudut karakolunun ele geçmesi neticesinde düşmana ölü, yaralı ve esir olarak yüz kadar zayiat verdirdik. Bizim zayiatımız ise hemen hemen hiçtir. Bu mın-takada diğer bir karakol daha zaptcdilmiştir.
İtalyan Somalisinde geniş devriye faaliyetleri devam ediyor.
tır.   rrogranıik.««     t„.---or- .. ..   , , .
ve yeni fık.rlcrc ate, püskürüyor. ' Çocuğun    b.rden    yuzundek,
ordunun meşrutiyeti muhafaza et- deg.st,. .stemed.g, b.r ha-meşini  istemekle  beraber şunun
bunun fikirlerini müdafaa için siyasî bir alet olmasını reddediyordu.
Bu beyanname üzerine miralay Sadık tekaüde sevkedildi. Fakat ortalıktaki galeyanı teskin için İttihat ve Terakki. Talât, Cavit
vadisi verir gibi kekeledi:
— Hastanede.... Afalladım.
. lnanamıyarak tekrar ettim.
— Hastanede mi? sualime yemeğinden kalkıp yanımıza gelen çocuğun babası cevap verdi:
— Evet, Numune hastanesinde.... Hastanede mastanede ama,
ve Babanzade İsmail H.kk.y. ka. A[laha bm şukur. Kavu.,tuk
bineden çıkarmağa mecbur kal-ı     it      ____.   ioii   -1-    _ı—u« IY*""  .
Ç»
dı. 27 mayıs 1911 de miralay Sadığın yakın dostu Zeki bir aui-kasde kurtban gitti.
Bundan sonra siyasî ihtiraslar aldı yürüdü. Miralay Sadık Hürriyet ve İtilâf hareketlerine karıştı ve Mütarekeden sonra da bu rolünü muhafaza etti. Milli Mücadelenin muvaffakiyeti üzerine memleketten ayrıldı. Sonradan Yüzellilik kara listeye konuldu.
Bu eski politikacının dün Romanya vapurile memlekete döndüğünü haber alınca yirmi senelik hasretten sonra vatana kavuşmaktan ileri gelen hislerini sorup anlamağa arkadaşlarımızdan Faruk Fenik'i mrmur ettik.
Arkadaşımız bu intibalarıni ancak merhumun kızından öğre-
İnşallah bu da geçer, diye rek yanlarından ayrıldım.
Bir otomobile atlayarak Numune hastanesinin yolunu tuttum.
Saat bir hayli ilerlemişti.... Bin-bır müşkülâtla hastaneye girebildim.
Nöbetçi doktorunu görmeden, onunla konuşamazsınız dediler.
Çaresiz, bulmaya mecburduk, aradık ve bulduk. Gençten kibar bir doktor.
Müsaade etti vc şunu ilâve etmeği de unutmadı:
— Ancak  beş dakika.  Fazla
yok.
Teşekkür ederek, yanından ayrıldım.
Bir kaç^defa koridorlarda sağa
ve sola kıvrıldıktan sonra nihayet kapısı yan aralık bir koğuşun önünde durduk.
Yanımdaki hadcıme bir iki a-dım atarak yavaşça seslendi.
— Hemşire hanım. Açılan kapıdan, beyazlara bürünmüş bir hastabakıcı çıkarak:
— Buyurun efendim, dedi.
— Saddc (Beyi) rica edecektim, dedim.
— Har*i Sadık (Beyi), Romanyadan bugün gelip buraya yatırılan Sadık (Bey) mi? dedi.
— Evet, dedim. Ve o evet dediğim anda bütün kâinatın yıkıldığını hastabakıcının gözlerinden anladım.
— Sizlere ömür. On dakika o luyor kaybettik. Başınız sağ olsun.
Neye uğradığımı anlayamamıştım. Boğazıma bir şeyin tıkandığını hissenin. Tekrar geldiğim gibi sessizce ayrıldım.
Saat on buçuğa yaklaşıyordu. Otomobil Karacaahmedin alt yamacından sıyrılarak geçti.
Altıyol.
Kapının önünde inmeğe cesaret edemiyerek 80 - 90 metre kadar geride indim. Durdum ve düşündüm.
Ayaklarım geri geriye gidiyordu. Gitmem lâzım. Karilerime o-nun bir resmini olsun göstermem lâzım, dedim.
Yürümeğe başladım. Yine aynı evin I 3 numaralı aynı kapısı.
{ Durdum ve dakikalarca nefes aldım. Ondan sonra demin çevir, diğim o zili ellerim titreyerek tekrar çevirdim.
Ses sada yok. Bekledim....
Merdiven tekrar gıcırdamaya başladı. Kapı yavaşça açıldı.
Gözleri ağlamaktan şişmiş ve kızarmış bir kadın...
Dilim tutuldu, bir kaç saniye ağzımı açamadım. Sonra kekeleyerek:
— (Beyefendi)  ile konuşmak istiyorum, dedim.
Bir ses hıçkırarak:
— Enişte, diye haykırdı.
Ve'yukarıdan demin biraz evvel, yarım saat evvel konuştuğum zat merdivenleri sendelıye-
rek indi.
Gözleri dolgun ve sesi titrekti. Bir iki saniye sessiz, başlarımız önde durduk.
— Hastaneden geliyorsunuz. O halde her şeyi biliyorsunuz, dedi, onu, kaybettik.
Teselliye çalıştım. Bütün ev halkı koridora dolmuştu. Hepsi ağlıyor, bugün ken-disile berater Romanyadan gelen kızını teselliye çalışıyorlardı....
Kederlerini paylaşmaya çalıştığım bu ailenin tesellisi mümkün olmayan bir ıstırapla kıvrandığı bu anda onları hiç bir şeyin teselli edetmeyeceğini bildiğim halde çaresiz, gene teselliye çalışıyordum.
— Yıllardır vatanına hasret bir adam nihayet vatanın kucağında sevgilisinin kolları arasında
can verdi.
Hıçkırıklar azalmaya ve ken-disile beraber gelen kızı gözlerini silerek anlatmaya başladı:
— İşte bizim de yegâne teselli bulduğumuz nokta bu değil mi?
Vatan, vatan diye her an coşarak çırpman babam, nihayet vatanına, sevdiği toprağına kavuştu.
Tekrar hıçkırıklarını zaptede-miyerek ağlamaya başladı...
Kendisinde eskiden'beri asthme denilen bir hastalık mevcut olmakla beraber son günlere kadar, hattâ vapurun Boğaza girmesinden evveline kadar çok iyi imiş.
Hava güzel olduğu için güvertede dolaşarak hasretini çektiği vatanın topraklarını seyretmeğe, kokusunu duymaya çalışmış....
Büyükdere önlerinde heyecan azamîyi bul/muş, gözleri yaşarmış. İste ondan sonra yavaş yavaş fenalaşmaya başlamış.... Rıhtıma yanaşınca sevincinden ağlamış ve yıllardır özlediği bu vatan toprağını öpmek istemiş, onu a-laıak Kadrköyünde evlerine götürmüşler...
Fenaiık gittikçe fazlalaşmış ve nihayet işte tafsilâtını yukarıda anlattığımız gibi vatanın kucağında sevgilisinin kolları arasında ha.
yata gözlerini kapamış....
Gece saat 11,30 vapuru. Vapurun arka tarafında, pervanenin suda boğazlanarak çıkardığı sesi dinliyorum. Dalmışım.
Kendimi bir an, evinde yemek maşasının başında kendisile konuşuyorum zannettun.
— Yıllardır hasretini çektiğiniz vatana kavuştuğunuzdan dola. yı kim bilir nekadar nıcmnunsu-nuzdur.
— Tahmin ve tasavvur edemi-yeceğinizden  fazla.   Daima  dua
ederdim.
Ailahıın sen benim canımı vatanımı görmeden alma... Nc ise Allaha çok şükür bütün istedikle, rım oldu.
Tam geceyarısı. Büyük bir sademe ile kendime geldim.  Vapur  Köprüye  yanaş-mlrtS,.M Faruk FENİK
4967
• _
Iş Bankası
Kumbara ikramiye-Itrini Kazananlar
Ankara, 4 (A.A.) — Türkiye İs Bankasının en az 50 lirası bulunan kumbaralı vc kumbarasız küçUk tasarruf hesapları için tertip eylemekte oklumu ikramiye planının 1941 yılı birinci keşidesi bugün banka u-mumt merkezinde ve ikinci noter Veli Ulus'un huzuru ile yapılmıştır. Keşidede kazanan talililerin isimlerini, hesap numaralarını ve bulundukları merkezleri bildiriyoruz:
1000 liralık ikramiye Adanada 6978 hesap numaralı Yusufa İsabet etmiştir.
750 llraJık ikramiye îstanbulda 51856 hesap numaralı Mustafa Zihniye.
500 liralık ikramiye Ankarada 33623 hesap numaralı Çetin Aysele isabet etmiş vc 250 şer liralık ikramiyeleri îzmirde 13592 hesap numaralı Ömer ve Bursada 6091 hesap numaralı Zehra kazanmıştır.
Yüzer lira kazananlar: Zeynep Me nemenci 2021 - Ankara Yenişehir Mehmet Ali 2711 (İzmir), Şaziye 62355 (İstanbul). Kasım 11156 (Beyoğlu). Bedri 6190 (Samsun-.
Bunlardan başka muhtelif mahallerde 21 küçük tasarruf hesabı sahibi 50 şer lira ve 85 küçük tasarruf heea bı sahibi de 20 şer Ura ikramiye kazanmışlardır.
-o-
Tunç Vapuru
Deniz ticaret filomuz bir gemi kazanmıştır. Bu gemi Denizyollarının eski vapurlarından İnönü vapurudur, inönü vapuru esaslı bir surette tamir edildiğinden tekrar seferler yapabilecek bir hale konulmuştur. Vapurun yeni ismi Tunçtur. Tunç vapuru Mersin seferlerinde kullanılacaktır.
Defterdarlığa Memur    Alınacak
Defterdarlıktaki münhallcre yeniden ücretli memur alınması için dün İstanbul vilâyetine bir emir gelmiştir.
Yeniden alınacak memurlar için Defterdarlıkta bir rnıtihan açılacaktır. Bu aym yirmisinde yapılacak im tihana lise ve orta mektep mezunları girecek, tahsiline devam etaıek-te olanlar kabul edilmiyecektir.
Mamba Suyu   Satışları
Son yıl içinde memba suyu sarfiyatı azalmaktadır. Kapalı şişe. su satışları da azalmış bulunmaktadır, istanbul belediyesi bu azalışın devam edeceğini gözönündc tutarak yeni bütçede, bu sulardan eMe ettiği varidatı 4000 hra eksik olarak göstermiştir.
Evlenme İstatistikleri
ietanbul Belediyesi evlenmeler için istatistikler yapmaktadır. Bu istatistiklere göre, 1941 yılı ikin-cikamın ayı içinde başta I 30 evlenme ile Beyoğlu kazası olduğu halde îstanbulda 419 çift evlenmiştir.
İkinci derecede 100 evlenme ile Fatih kazası gelmektedir. Be. şiktas ve Kadıköyünde de otuz üçer evlenme kaydedilmiştir.
Zabıta Haberler1:
Tok al on Taklitçileri
İki Taklitçi Açıkgöz Yakalandı
Zabıta şehrimizde büyük bir firmanın müstahzaratını taklit eden bir şebekeyi meydana çıkararak yakalamıştır. Müstahzaratı taklit edilen Tokalon firmasıdır. Son günlerde bir çok müşterilerinden şikAyet mektubu alan bu firmanın sahipleri fabrikalarında yapılan krem ve pudranın taklit edilmekte olduğunu anlamışlar ve hemen zabıtaya haber vermişlerdir. Bu ihbar üzerine faaliyete geçen emniyet ikinci şube müdürlüğü kısa bir zamanda bu firmanın müstahzaratını taklit eden iki kişiden İbaret olan şebekeyi meydana çıkarmıştır. Bun-lar Ahmet Suyolcu ve Sabatay adında iki açıkgözdür. Her ikisi de Ga-latada Karaoğlan sokanında kiraladıkları bir odada pudra yaparlarken suç üstünde yakalanmışlardır. Burada yapılan arama neticesinde bir çok taklit edilmiş Tokalon kutuları ve etiketleri bulunmuştur. Taklitçiler adliyeye verilmişlerdir.
Çöken Dükkân
Hasköydc Hasköy caddesinde 126 numaralı Davidin oyuncakçı dükkanı dün akşam üzeri ani olarak çökmüştür. O sırada dükkânın önünden geçmekte olan Rizeli Ali ile kahveci Mahmut enkaz altında kalarak muhtelif yerlerinden yaralanmışlar, has-
tahaneye kaldırılarak tedavi altına alınmışlardır.
Denize    Düştü
Dün sabah saat K.2r> t<- Maydarpa-şadan kalkarak Köprüye gelmekte olan Pendik vapuru Salacık açıklarına geldiği sırada vapur yolcularından gümrük memuru Nevzat Acar isminde birinin ayağı kayarak denize düşmüştür. Nevzat, o civarda balık avlamakta olan balıkçılar tarafından kurtarılmıştır.
Gîzli Randevu   Evi
Zabıta, dün de gizil bir fuhuş yuvasını meydana çıkararak kapatmıştır. Sabıkalı randevuculardan Hri-santinin Beyoğlunda Sakızağacı caddesinde 34 numaralı Uğur apartmanının 1 numaralı dn i resini gizli randevu yeri olarak işlettiğini haber a-lan zabıta dün ani olarak burada a-raştırma yapmıştır. Yapılan arama neticesinde apartmanında 4 kadın i-le 4 erkek bulunmuştur. Kadınlar, muayeneye, Hrlsanti mahkemeye sevkedilmişler, apartmanın bu dairesi de kapatılmıştır.
Motor   Kazası
Yalovadan gelmekte olan dört tonluk Ilgen motoru Umana gireceği bir anda şamandıraya çarparak parçalanmıştır. İnsanca zayiat yoktur.
El Tezgâhlan Tevzi Ediliyor
Fennî Gübre Yapıldı
Karalbük, (Hususi) — Karabük fabrikası tarafından çıkarılan Sülfat d'amonyak kimyevi gübrelerinin çiftçilere, Ziraat ban kası elile verdirUmesi alâkalı makamlarca karar verilmiş ve keyfiyet fabrika ve banka müdürlerine bildirilmiştir.
Trakyaya El Tezgâhları Gönderildi
Edirne, (Hususî) — Bazı kazalarımızda açılması takarrür etmiş olan köy tezgâhlarına ait mal zemeler iktisat Vekâletince tamamlanmıştır. Şimdilik, her köy. de onar büyük tezgâh olmak üzere altı büyük köy seçilmiştir. Tezgâhlarda kullanılacak iplikler, Nazilli ve izmir Şark sanayii iplik fabrikalarından gönderilmektedir.
Trakyanın diğer vilâyetlerinde de altmışar tezgâhlı gruplar açılmış malzeme ve muallimleri tayin olunmak üzeredir.
Koza Stoku
Bursa, (Hususî) — Fiyat murakabe komisyonunun, stok halinde bulunan koza miktarlarının bildirilmesini sahiplerinden istemiş piyasada iyi bir tesir bırakmış ve bu suretle hakiki stok miktarının anlaşılması memnuniyetle karşılanmıştır. Bu talep, stokların peyderpey satışa arze-dilmesi ve malların ipek    filâtür
fabrikalarına geçmesi gibi çok yerinde bir hareket uyandırmıştır.
Zeytin ihracatı Artıyor
Gemlik, (Hususî) — Yabancı memleketlere gönderilmek üze re gittikçe ziyadeleşen talep ve siparişler, zeytin fiyatlarını biraz yükseltmiştir. Bu hafta içinde ihracatçılara, kilosu yinmi üç kuruştan elli bin kilo ve 26 kuruştan da yirmi yedi bin kilo olarak iki parti zeytin satılmıştır. İhracatçıların müstahsiller ve stokçularla temasları devam etmekte ve pek yakında büyük satışların vukuu ümit edilmektedir.
manda müstahsil bir hale getirmelerini temin içm İktisat Vekâletince alınan tedbirler meyarvın-da vilâyetimize gönderilen el dokuma tezgâhları ile bunlara ait yardımcı malzemelerden bir kısmı hemen köylümüze tevzi edilmeye başlanmıştır.
Bir el dokumacı ustası da şehrimize gönderilmiş Pirkinik köyün
de bir kurs açılması için kap e-den malzemenin şevkine başlanmıştır.
Valimiz Akif Aydoğanın tensipleri ile pazar günü Ticaret O-dası baş kâtibi Vefik Güldağ ile kursu idare edecek usta bu köye giderek kursun açılabilmesi için elverişli binayı tesbit ve lâzım gelen işleri ikmal ettikten sonra şeh. rimize dönmüşlerdir.
Fiat murakabe komisyonu
Sivas,  (Vatan) — Fiyat mu-
Sıvasın umumî görünüşü
Sivas, (Vatan) — Köylümü- rakabe komisyonu Valimiz Akif zün kendi giyim eşyalarını bizzat Aydoğanın başkanlığında yaptı-dokuma suretile bu mühim İhtı-! ğı son bir toplantıda sehrimizde-yaçların karşılanması ve ayni za- ki odun fiyatlarının tesbit ve ilânı için Kapanılacak nezdinde lâzım gelen tetkikatın yapriarak şubenin bir raporla komisyona bildirilmesini temin maksadi ile Ziraat müdürü Ayepeoğlu, Maliye Varidat müdürü Recai Balkın ve ticaret sanayi odası baş kâtibi Refik Güldağdan müteşekkil komisyonun teşkil edilmesine karar vermiş ve bu komisyon un fiat-ları üzerinde kap eden etütlere başlamıştır.
Şehrimiz piyasasına son gün lerde fazla miktarda petrol gelmiştir. Bütün şehir ve mülhakatın ihtiyaçları bu suretle önlen-mistir.
İT Milletimizin mühim ihtiyaçlarından bulunan kaporta bezi bu hafta içinde şehrimize bol miktarda gelmiş ve bu suretle piyasa ihtiyacı karşılanmıştır.
İzmir Haberleri
İzmir (Hususî) — Bergama ve Dükili taraflarındaki koyunlarda çıkan çiçek hastalığı, süratle alınan tedbirler sayesinde defedilmiş ve konulan kordonlar kaldırılmağa başlanmıştır.
Değirmendere nahiyesindeki sarsıntılar ara sıra devam etmektedir. İki gün evvel orta şiddette iki saniye kadar devam fiden bir zelzele daha olmuştur. Hasar yoktur.
Karaburun ziraat muallimi Muammer Tanger, çekirge ve mahsul hastalıkları ile yapılacak mücadeleyi idare etmek vazifesile muvakkat bir zaıman için, Menemene gönderilmiştir.
¦jc Karşıyakada iki randevu e-vi kapatılmıştır. Bunlarla birlikte bir sene zarfında kapatılan evler kırkı bulmuştur.
^ Vilâyet dahilinde pirinç ekmek istiyen bazı kimselerin müracaatları vilâyet çeltik komisyonunca tetkik edilecek, bilâhare Vekâlete bildirilecektir.
•fc İhracat işlerimizi kolaylaştırmak için, ihracat beyannamesile diğer gümrüklere gönderilen eşyanın ikinci defa muayene vc muameleye tâbi tutulmaması muvafık görülmüş ve keyfiyet İzmir Gümrükler Baş Müdürlüğüne bildirilmiştir.
Kâzım Dirik Mektepleri Geziyor
Edirne (Hususi) Umumî müfettiş General K. Dirik bugün öğleden evvel kız enstitüsünü ziyaret ederek derslerde bulunmuş, öğleden sonra da kız muallim mektebinde yapılmakta olan işleri gözden geçirmişlerdir.
Dokumacılık Kursu
Antakya (Hususi) — Halkevimiz dokuma makinelerinin kullanılmasını öğretmek için bir kurs açmıştır. Kursa devam edeceklerden muvaffakiyet gösterenlere iktisat Vekâletinin gönderdiği tezgâhlardan birer adet verilecektir.
Akşehîrde Ekmeklerden Şikâyet
Akçehir (Vatan) — Kazamız birinci sınrf merkezler arasında ileri gelen çiftçi memleketlerinden biridir. Her senekl istihsal rekoltesi hele bu yıllarda bir sene evvelkine nisbetle hem kalite ftlbarile ve hem de verimi bakımından çok yüksektir.
Bu meyanda şehrin müteaddit yerlerinde un fabrikaları ve su değirmenleri de mevcuttur. Halkın ekseriyeti ev ekmeği, memurin ve diğer tüccar sınıfı da çarşı ekmeği yer. '\ ''   '
Çarşı ekmeklerinin unlarrnı mahalli fabrikalar temin ederler. Bunlar pazardan topladıkları buğdayları öğüterek fırınlara satarlar.
Son günlere kadar kazamızda nefis ekmekler bulunuyordu. Fakat bunlar simdi ortadan birdenbire kayboldu. Çıkan ekmekler ağıza alınmı-yacak kadar taşlı ve hamurdur.
Halkın yegâne gıdası olan ekmeğin bu dereceye kadar bozuk çıkması hayreti mucip olmaktadır. Her ferdin ağzında ekmekten şikâyet avazları duyulmaktadır. Bu hususta alâkadar makamların İcraatta bulunmaları beklenmektedir.
Koyunculara Avans Verilecek
Edirne, (Hususî) — Ziraat bankası hayvan sahiplerinin ihtiyaçlarını ..arşılamak üzere sürü miktarları üzerinden de ikrazatta bulunacaktır. Muamele, dişi koyun üzerine yapılacak ve her baş için elli kuruş verilecektir.
-  V A i A N   -
Maarifte:
Profesörlerin Vereceği Konferanslar
Memleketin muhtelif yerlerindeki yirmi beş Halkcvındc konferans verecek elli profesör ve doçent dün, Rektörün rryaseti altında toplanmışlardır. Konferans verilecek yerler şunlardır:
istanbul, Ankara, lam ir, Edirne, Bursa, Zonguldak, Trabzon, Adana, Diyanbakır, Balıkesir, Manisa, Kayseri, Eskişehir, İzmit, Antalya, Konya ve diğer bazı şehirler.
İstanbul ve Ankarada bir kaç konferans verilecektir.
Sömestr   Tatili Üniversitede sömestr tatili  12 şubat çarşamba günü ders    tatilinden sonra başlayarak 3 marta kadar devam edecektir.
üniversiteliler Bursaya Gidecekler Üniversiteden 60 kişilik bir talebe grupu profesör Orhanla birlikte Bursaya gidecektir. Dağlarda kayak müsabakaları yapılacaktır.
Nebatat Asistanlarının   Seyahati
Sömestr tatilinde Üniversite Nebatat asistanları Adana ve Dörtyol mıntakasına giderek por. takal, limon ve diğer meyvalar hakkında Hmî tetktkat yapacaklardır.
Fakültelerin İmtihanları
Muhtelif fakültelerde son sınıfta kalmış olan talebeler için açılacak inttıhanlara şubatın son haftasında başlanması takarrür etmiştir.
İf Umumî Kimya profesörü Arndt, dün Üniversitede .Harpte kimyanın rolü* hakkında bir konferans vermiştir.
Menderes llne Taştı
Söke. (Vatan) — Yağan şiddetli yağmurlar, normal vaziyette bile e-saslı bir yatağı olmıyan Menderes nehrini taşırmış ve Söke ovasının büyük bir kısmını kaplamıştır. Kış mezruatı mühim derecede zarar görmüştür. Ovada ekilen mahsul tamamen su altındadır. Söke ile Bağara-s* ve Akköy nahiyeleri arasında gidiş, geliş pek müşkülatla yapılabilmektedir.
6-2-941
BORSA
4 Şl'BAT 1911
Kapmış
5.24
132,20 29.0875 0.9975 1,6225 12.9375
3,175 31,1375 31.005
Sterhn Dolar
İsviçre Frac. Drahmi Leva Peçeta Dinar
Yen ,  ( /
isveç Kronu
Esham ve Tahvilât
Ergani 20,—
Sivas - Erzurum 7 19,55
TcşSey IKfisameresl
Yeşilay Gençlik şubesinin 8.2,941 cumartesi günü saat 14 te Eminönü halkevindo temsü ve müzik kollarının faalryetilo hazırlanan bir mü samere verilecektir.
Davetiye almak arzu edenlerin Sir keçi Şahinpaşa oteli sırası No. 61 deki cemiyet binasına hüviyeti eril e beraber her gün öğleden sonra müracaat etmeleri lüzumu genel sekreterliğinden  büdlrilmektedir.
Yeni Neşriyat:
Tercüme külliyatı: Ahmet Halit Kitabevi, yeni bir tercüme külliyatı neşrine başlamıştır.
Bu kitaplardan çıkanlar:
Adsız Köşk
Nurullah Ataç taralından tercüme edilmiştir. Mütercimin ismi kitabın değeri hakkında fikir vermiye kâfi-
dlr' w
Vesta Rahibesi
Macarcadan Necmi Seren tarafından tercüme edilen bu kitap harikulade heyecanfi bir romandır.
Balık Tutan Kedi Sokağı
Nasuhl Baydar tarafından tercüme edilen bu roman birinci mükafatı kazanmıştır.
Kızım ve Aşkım
Macarca aslı birinci mükâfatı kazanmış ve Necmi Seren tarafından dilimize çevrilmiştir. Çok heyecanlı bir romandır.
Marmara Üssü bahrî ve Kocaeli Mst, Mv. Komutanlığından:
i insi
Miktarı
Arka çantası 1480 Adet
Palaska takrmı 135' Adet
örme palaska 643 Adet
İş bası elbisesi 32 Takım
Alafranga kaşağı 356 Adet
Gebre 712 Adet
Çul 100 Adet
Yem torbası 356 Adet
Keçeli belleme 356 Adet
Toplu kantar 3 Adet
dığma dair Kocaeli Mst. Mv. ambarında tanzim edilen 2.9.1940 günü ve 745335 sayılı ayniyat tesellüm makbuzu ziyaa uğramıştır. Bu makbuzun hükmü olmadığı ilân olunur. (749)
Askerî Fabrikalar Salmama Komisyonu İlânları
Müteahhit nam ve hesabına 60 ton demir hurdası satın alınacaktır.
Mahreç istasyonlarında vagon dahilinde teslim sartile - beher tonuna 17 lira tahmin edilen 60 ton demir hurdası askeri fabrikalar umum müdürlümü merkez satın alma komisyonunca 20.2.941 perşembe günü saat 15.30 da ihale edilecektir. Şartname parasızdır. Muvakkat teminat «76» lira «50» kuruştur. Taliplerin mezkûr gün ve saatte komisyona müracaatları, *658>
Türkiye Cumhuriyeti
Ziraat Bankası
Kuruluş tarihi: 1888. — Sermayesi: 100,000,000 Türk lirası.
Şube ve ajans adedi: 265. ¦   Zirai ve ticari her nevi banka muameleleri.
fara biriktirenlere 28,800 lira ikramiye veriyor.
4 4 4
10
SSiraat BanicasTnaa mim Daran ve moorsif; tasnrrur nesapıarmaa
en az 50 lirası bulunanlara senede 4 defa çekilecek kur'a ile aşağıdaki plana göre ikramiye dağıtılacaktır: 1
100 adet 50 liralık 5.000 lira 130   »     40     »        4,800   » 160   »     20     »        3,200   i>
adet 1,000 liralık 4,000 Ura
» 500     » 2,000   »
ı> 250     » 1,000   ¦>
» 100 » 4,000   »
DİKKAT: Hesaplarındaki paralar bir sene içinde 50 liradan aşağı düşmiyenlere ikramiye çıktığı takdirde % 20 fazlasile verilecektir Kur'alar senede I defa, 1 eylül, 1 blnnciktoim, 1 mart ve
1 haziran tarihlerinde çekilecektir.
TÜRKİYE
Kızalay Cemiyeti
Umumî Merkezinden:
3/2/941 pazartesi günü saat 10 da açık eksiltme ile ihale olunacağından ilân etmiş olduğumuz
12,000 adet yün kazağa
lüzumu olan yünün Cemiyet tarafından tomin edilmiş olmasına mebni yalnız imaliyesinin 7/2/941 cuma günü saat on dörtte açık eksiltme ile ihalesine karar verilmiş olduğundan alâkadarların numune ve şartname için İstanbulda Mimarve-dat caddesinde (KIZILAY) deposu direktörlüğüne müracaatları   ve  mezkûr   gün   ve   saatte   bu    direktörlük    dairesinde
bulunmaları.
sn
DİŞ SUYUNUN ğ ARG AR ASI: AĞIZ,BOĞAZ. DIŞ APSESİ1 JITİHAPLAR1NDAveDİ$ ÇIKARILDIKTAN SONRA $1»TEMİN EDER
İst. nbul Komutanlığı Satmalma Komisyonundan
Ciheti askeriyece aşağıda yazılı iki bina pazarlıkla tamir ettirilecektir. Pazarlıkları 10.2.941 günü hizalarında gösterilen saatlerde yapılacaktır. Şartname ve keşif evrakları her gün komisyonda görülebilir. İsteklilerin belli gün ve saatlerde Fındıklıda komutanlık satm alma komisyonuna gelmeleri. (785)
Taptırılacak bina Keşif B.       Kati T. , Pazarlık Saati
Lira Kr.     Ura Kr.
Erzak amban Üsküdar As. Şubesi binası tamiri
3501.11
525.15
94,87
11
11,30
632.48 ?
Beher metre mikâbına 68 hra fiyat tahmin edilen 42,528 MS kereste 7.2.941 günü saat 11 de pazarlıkla satm alınacakta". Muhammen bedeli 2891 lira 90 kuruştur. Kafi teminatı 434 lira 79 kuruştur. Şartnamesi her gün komisyonda görülebilir. İsteklilerin belli gün ve saatte Fındıklıda komutanlık satm arma komisyonuna gelmeleri. (823)
?
Beher kilosuna 69 kuruş fiyat tahmin edilen 10 ton zeytin yağı 12.2.ÎM1 günü saat 11 de pazarlıkla satın alınacaktır. Muhammen bedeli 6900 lira olup kafi teminatı 1035 liradır. Şartnamesi her gün komisyonda görülebilir. İsteklilerin belli gün ve saatte Fındıklıda komutanlık satmalma komisyonuna gelmeleri. (822)
?
Piyade atış okulu atış yollan telefon İrtibatları ve atış işaretleme malzemesi 18.2.941 günü saat 11 de açık eksiltme üe ihale edilecektir. Keşif bedeli 5493 lira 40 kuruş olup ilk teminatı 412 liradır. Şartnamesi her gün komisyondan görülebilir. İsteklilerin belli gün ve satte Fındıklıda komutanlık satın alma komisyonuna gelmeleri. (715)
Deniz Levazım Satmalma Komisyonu İlânları
Marmara Üssü bahrî K. Satmalma
Komisyonundan:
Toz Şeker İlâm
mu
küo t02
1 — Bir kilosuna tahmin edilen fiyat 38 kuruş olan 10. şeker, pazarlıkla satm alınacaktır.
2 — Pazarlığı 8 şubat 941 cumartesi günü saat 12 de İzmitte tersane kapısındaki komisyon binasmda yapılacaktır.
3 — Teminat pazarlık günü takarrür edecek ihale bedeli üzerinden yüzde 15 nisbetinde derhal alınacaktır.
4 — İsteklilerin bu İşle ügfli ticaret vesik asile birlikte muayyen gün vc saatte komisyona müracaatları, (746)
Tahmin bedoT Lira
İlk teminatı Lira   Kr.
20.000   Kilo süt 10.000   Kilo yoğurt
3200 00 2125   00
399  ns
5325   00
1 — Yukarda yazılı süt ve yoğurdun 17 şubat 941 pazartesi günü saat 14 te kapalı zarfla eksiltmesi yapılacaktır.
2 — İşbu süt ve yoğurdun tahmin edilen bedelleri hizalarında gösterilmiş olup ilk teminatları 399 lira 38 kuruştur.
3 — Şartnamesini görmek ve almak istiyenlerin her gün ve eksiltmeye iştirak odeceklerin de tanzim edecekleri kapalı zarflarını belli gün
ve saatten bir saat evveline kadar Kasımpaşada bulunan komisyon başkanlığına makbuz mukabilinde vermeleri. (683)
ŞEHİR   TİYATROSU TEMSİLLERİ
TEPEBAŞINDA
DRAM    KI S M
BU    AKŞAM Saat 20,30 da EMİLİAGALOTTİ
M1.
, İSTİKLÂL CADDESİNDE '    KOMEDİ   KISMI
lugün saat 14 te Çocuk oyı Akşam 20,30 da KİRALIK ODALAR
Her gün gişede çocuk temsilleri için büet ve- M,r.
Sahibi ve Neşriyat Müdürü:  AHMET EMİN  YALMAN
Basıldığı Yer: VATAN MATBAASI