Başmuharriri:
Ahmet  Emin   YALMAN
VATAN E Vt — Cağaloğlu, Molla Fenart S. 32 Telefon: 241S6 — Telgraf VATAN îst.
8 NİSAN   1941
ALI
Fiyatı: S Kuruş
SİYASÎ   SABAH   GAZETESİ
YJ: 1 — Sayı: 225
V_ Mi
Millî Piyango
Kazanan Numaralar
uncu
S ay fi
amız
dadır
, Meclisinin Yedek Subaylar için VerdiğiKarar
4,5 Aylık Tahsil Devresi Kabul Edildi. Yeni Yedek Subaylar Nisan Aylıklarını Alacaklar
Ankara, 7 (Telefonla) — Bugün Reis Vekili Mazhar Germenin riyasetinde toplanan Büyük Millet Meclisi ihtiyat zabitleri kanunundaki tadilâta ait lâyihayı müzakere etmiştir.
Millî Müdafaa Encümeni Reisi General Kâzım Sevüktekin, söz alarak kürsüye
gelmiş ve ezcümle şunları söylemiştir: — Şimdi tetkik buyuracağınız kanun
lâyihasını, vaktin darlığı dolayısile daha evvel yüksek heyetinize arzedemedim. Bu sene hasbelicap ihtiyat zabitlerini 4,5 aylık bir tahsil devresinden sonra mezun etmek mecburiyetinde kaldık ve kıtalara şevkettik. Bu zabitlerin nisan aylıklarını alabilmeleri için zabitliklerini 31 Mart 941 olarak tasdik etmenizi rica
j (Devamı: S a. 5, Sü. 2 de) —
ederim.
Adisababadan Balkanlara
Adisababa zaferi, Balkan* lar bakımından hayırlı bir inkişaftır. Şarkî Afrikada-ki Britany-a kuvvetleri yağmur mevsiminden evvel ser best bir hale gelmiştir.
Yazan: Ahmet Emin YALMAN
i
5 Nisana doğru Habeşis-tanda tufanı andırır yağmurlar yağmağa başlar. Bun lar gece gündüz üç ay devam eder. Bu yağmurlar Nili dolduran ve Mısıra bereket getiren hayırlı su kuvvetinin ana kaynağıdır. Fakat Adisababa gibi bir hedef için mücadeleye atılan bir ordunun karşısında düşman bir kuvvet diye dikilebilir.
Bunun için Adisababanm yağmur mevsiminden evvel alındığı, şarki Afrika mücadelesinin böylece kapandığı ve o-radaki büyük Britanya kuvvetlerinin başka vazifeler için serbest kaldığı hakkındaki haber, tam bu sırada insanın içini açacak bir müjdedir.
İngilizler, tabiatın yer yer bir kale halinde yarattığı dağlık arazide, iki bin metre gibi irtifalarda vazife görürken, sürat, teşebbüs ve kahramanlık bakımından harikalar yaratmışlardır. Hele son merhalede temin ettikleri sürat, âdeta bir mucize sayılabilir.
Adisababanm almmasile, 1-talyanlann altı sene evvel yaptığı büyük haksızlık tamir edil-;miştir. Habeş milleti, zorbah-[ğın elinden kurtarılan ve istikbâline yeniden kavuşturulan ilk !kurbandır. Bunu Avrupadaki ;diğer kurbanların kurtuluşu elbette takip edecektir.
Büyük   Balkan   muharebesi ;başlarken, Büyük Britanyanın lAfrikadaki ordularının serbest !bir hale gelmesi, pek hayırlı bir inkişaftır.   Bu sayede Afrika-;daki kuvvetlerin külli kısmm-!dan başka Britanya imparatorluğunun her tarafından gelmi-ye devam edecek asker ve malzemeyi de  doğrudan  doğruya Balkanlara sevketmek mümkün olacaktır.
îtalyanın  ayağı  Şarkî Af-rikadan kesilince Hind Denizi, ve Kızıldeniz   tamamile   emin bir  hale   gelmiştir.   Amerika .malzemesi de Basra yoluna ih-İtiyaç duyacak yerde Portsaide kadar denizden gelecek, oradan ;aktarma suretile Yakın   Şark : memleketlerine daha kolaylıkla ve daha kısa zamanda naklolu-^nabilecektir. İnkişaf eden   bu Içok müsait  vaziyet karşısında Almanya pek çabuk şu kanaate varacaktır ki, bir kaç haftalık basit bir macera diye giriştiği Balkan işi, kendisine   çok pahalıya mal   olacak çetin bir
(Devamı; Sa. 5, Sü. 1 de) +
üniversitede İmtihan
24 Nisanda Başlıyor Ders Kesimi 19 Nisan
İlkokullar Ayın 16 sında Tatil
B. Cemil Bîlsel
Üniversitenin imtihan programı üzerinde Vekâletle temas etmek üzere Ankaraya giden Rektör Cemil Bilsel dün sabah şehrimize dönmüştür.
Rektör doğru Üniversiteye giderek,  bopJanmıs bulunan    Üni-
versite heyetine riyaset oümi§ ve bu seneki imtihan programı tes-bit edilmiştir.
Dünkü toplantıda alınan karar hakkında kendisinden izahat isteyen bir arkadaşımıza Cemil Bilsel şunları söylem işit ir:
cimtihanların I 5 mayısta bitirilmiş olması yolundaki isabetli karar malûmunuzdur. Bu kararın Üniversitede tatlbik şekilleri bugün toplanan Üniversite heyetinde incelenmiştir. Varılan neticeler şunlardır:
1 — Üniversitenin bütün fakültelerinde dersler 19 nisan cumartesi günü saat 13 de kesilmiş olacaktır.
2 — Gene bütün Fakültelerde imtihanlara 24 nisan perşembe günü başlanacaktır.
3 — İnkılâp   dersleri nisanın
Devamı Sa. 5, SU. 2 de) Jl
Bir imoaratorlıık Sona Eriyor
Debra Markoş Zaptedildi
10.000 İtalyan Habeşlerin
Elinde Esir
18 bin İtalyan askerine karşı harp eden Habeş vatanperverleri bugün Debra Markoş'u zaptetmişler ve 10 bin esir almışlardır.»
— Rardyo Gazetesi —
Mussolîni'nîn Şarkî Afrika İmparatorluğu Sona Eriyor.
Kahire. 7 (A.A.) — Cenubi Afrika kıtaları, iki günde 160 kilometreden fazla giderek, dün Habeşistanın merkezi Adisababaya girmiştir. Bu suretle, şarki Afrikadaki imparatorluk kuvvetleri, «-Yağmura karşı ya-nşıv kazanmışlardır.
İngiliz askeri sözcüsü, dün akşam demiştir ki;
Mussolıninin şarki Afrika imparatorluğu sona eriyor. Belki Gpndar, Dessie ve Habeşistanın cenubu garbisinde bir kaç (münferit garnizon biraz daha mukavemet edecektir.»
(Devamı: Sa. 5, SİL 3 te) =*
Sovyet Birliği
Almanyaya Meydan mı Okuyor ?
On Gün İçinde Üç Şiddetli Sille
Londra, 7 (A.A.) — Sovyet Birliğinin Yugoslavya ile imza et-tiği pakt Londrada alâka ile karşılanmış, hattâ Alman kıtalarının Avrupanın cenubu şarkisine yayılmasından ileri gelen endişeleri giderir gibi olmuştur.
Londra siyasî ve diplomatik mahfillerinin inttbaına göre pak-
tm başlıca tesiri Tünkiyeye şu ka^ (Devamı. Sa. ö, SU. 5 tc.) =
Yunan milletini yeni düşman karşısında vazifeye çağıran Yunan Kralı Jorj II
44 Elenler, Zafer Bizi Bekliyor
Yunan Kralının
Elen Milletine Mesajı
Atina, 7 (A.A.) — Majeste kral,, Elen milletine gönderdiği bir mesajda diyor ki:
Elenler,
Zafer,    Yunaniatanı    bir kere (Devamı: Sa. 5, SU. 4 te) =+
Makedonyada Harp Süngü Ve Göğüsle
Yapılır!
Motörü bîr cinayet ilahı haline sokan mihver, Makedonyada kendi kuyruğu ile kendini ze-hirliyen bir akrebin akıbetine uğramağa mahkûmdur.
yazan:
Nizameddin Nazif
1941 ilkbaharına da mihver, tecavüzün gadrin ve haksızlığın mümessili olarak boy gösterdi. Geçen yılın sonbaharındanberi, Balkanların garbında, Balkan milletlerinin mal, can ve şeref hazinelerini talan etmek gayzı ile çırpınan İtalyan faşizmi doğru söylüyormuş... Romadan biraz farklı bir Berlin tasavvur edebilenler aldandılar:
Evelki sabahtanberi Almanya, ordularını, Yunan ve Yugoslav milletlerine bir katliâm satırı gibi saldırtmış bulunmaktadır. Şu anda, ikisi Balkan paktına
(Devamı Sa. 5, S. 7 de) * -| +
Struma'da
Alman Taarruzu Durduruldu
lOTank Tahrip Edildi Birçok Esir Alındı
Atina, 7 (A.A.) —Yunan orduları başkumandanlığının 7 nisan tarihli ve 163 numaralı tebliği:
«En asrî vasıtalarla mücehhez olan ve çok miktarda tankların, ağır 'bataryaların, tayyarelerin himayesi altında bulunan mühim Al man kuvvetleri, çok mahdut miktarda Yunanlıların tek başlarına müdafaa etmekte oldukları mevzilere anî eurette ve birbiri arkasından taarruz etmişlerdir.
«Bütün gün bilhassa Beleş mın-takası ile Struma vadisinde çetin bir muharebe olmuştur. Bu cephedeki kıtalarımız, ellerindeki mahdut vasıtalarla tecavüze karşı anudane bir muharebeye girişmişlerdir, italyan cephesinden alınan bîr kaç tayyare, kahraman kıtalarımızın mücadelesine iştirak etmiştir. Düşman -topçusunun kesif Ibanvbardrmanına ve tayyarelerinin pike hücumlarına rağmen mevzilerimiz mukavemet göstermişlerdir. Yalnız bir tanesi, çok müthiş bir taarruza uğrıyarak dürmüştür.
Topçularrmız ve tank dafi vatkalarımızla 10 düşman tankı tahrip edilmiştir. Tayyarelerimiz ve hava dafi mitralyözlerimiz beş veya altı düşman tayyaresi düşürmüştür. Bir miktar esir aldık. Ha. roketlerimize ait bazı sebeplerden dolayı, lüzumsuz    fedakârlıklara
mahal ve itmem ek üzere milli top-(Devamı Sa. 5, Sü- 4 te) X
Arnavutlukta
İtalyanlardan Tek Nefer Kurtulamaz
«Yugoslavyadan askerî hareketlere dair çok az halber gelmektedir. En mühim haber şudur: Yugoslavlar, Yunanlılarla birlikte Arnavutlukta harekete geçmişlerdir. Kuvvetli İngiliz kıtalarından müzaheret gören Yugoslavlarla Yunanlılar, Alman hücumlarına karşı muannidane bir surette mukavemet etmektedir. ln-(Dovamı: S a. 5, StL 5 te) —
Parti Grupu
Bugün Toplanıyor
Başvekil va Hariciye Vekili Beyanatta Bulunacaklar
Ankara, 7  (Telefonla)
Bugün
Parti Grupu öğleden sonra, Büyük Millet Meclisinde toplanacaktır. Bu toplantıda Başvekil ve Hariciye Vekilimizin son dünya h&diseleri hakkında beyanatta bulunmaları beklenmektedir.
Bugün Dünya Vaziyeti
Ajans ve Radyo Gazetesine Göre Günün En
Mühim Hadiseleri
Yunan cephelinde AJman hücumlarına mukavemet devam ediyor. Yunanlılar «arbi Trakyada yalnız »etlr kıtaları bırakmışlardır. Yugoslavlar şimalden Arnavutluğa taarruza germişlerdir. İtalyan ordusu İmha edilmek tehllkeslndedlr.
İsveç Üstünde Sovyet tayyareleri görülmüş, üzerlerine ateş açılmıştır.
Sofya ve Köstendi! İngiliz tayyareleri tarafından bombardıman edilmiştir.
Alman — Ey tarih efendi, söyle bakalım... Bugünkü icraatımıgümüş kalemle mi yazacaksın? altın kalemle mi?
Tarih — Aman bayım, size münasip olan kurşundur!
Yunan ve Şarkî Yugoslav cephe lerinde taarruz vaziyetlerini gösterir   harita    (köşede   Yugoslav ordusunun   Işkodra  civarındaki
muhtemel taarruz istikameti gösterilmiştir)
Yunanistanda Büyük Bir
ingiliz
Ordusu Var
Afrika Fatihi Balkalarda
Bugünkü Harp Vaziyeti
YAZAN:
İhsan BORAN
(Emekli Kurmay Subay)
Balkanlardaki İngiliz kuvvetlerine başkumandan olan Afrika fatihi General Wavell
Londra, 7 (A.A.) — Reu-ter: General Vavel, Or+a Şark İngiliz kuvvetlerinin baş kumandanı sıfatile, Yu-nanîstana ihraç edilmiş olan İngiliz kıtalarının baş kumandanlığını muhafaza edecektir. İngiliz yardımı gönderi-en ilk kuvvetten ibaret kal-
mıyacaktır.
Londra, 7 (A.A.) — Reuter: Nihayet bütün dünya, İngiliz imparatorluk kuvvetlerinin Yunanistanda olduklarından resmen ha'berdâr oljmuştur. Bu kuvvetler har'be hazır vaziyette ve çok miktardadır.
İmparatorluk kuvvetlerinin Yu-
Afrikada:
Habeşlstanda   İngilic   motorlu birlikleri 5 nisan akçamı Adlsa babayı zaptettiler. Eritredekl İngiliz kuvvetleri Musavva limanı na 50 - 60 kilometre yaklaştılar. İngilizler Doğu Afrika harbini S ay harekata luânl olan yağmur mevsiminden evvel bitirmek isti yorlardı. İngilizler bu isteklerinde muvaffak oldular. Doğu    Afrika harbine bitmiş nazaıile baJolabl Ur; burada serbest kalan   İngiliz ordusu Balkan   cephesinde veya Llbyada kullanılabilecektir.    Artık bu ordunun büyük kısmı şimdiden Balkanlara sevkedllebiiir.
Balkanlarda:
En son gelen   haberlere göre. Alman orduları başlıca dört mühim İstikamette Yugoslavyaya ve | Yunanistana taarruza başlamıştır.' Taarruz istikametleri ve hedefleri şunlardır:
YUGOSLAVYAYA;
1 — Avusturya     hududundan (Zagreb) istikametinde.
2 — Romanya hududundan Bel-
grad İstikametinde.
S — Bulgar hududundan Sofya-Nlş istikametinde.
YUNANİSTAN A:
4 — Struma vadisinden Serez istikametinde.
Alman ordusu Yunan . Bulgar hududunun garp kısmındaki Struma m hfii« Belaşlça balkanı arasında şiddetli Yunan mukaveme-tile karşılamış ve fazla zayiat vererek durmağa mecbur olmuştur. Bu mıntakada Yunanlıların Metaksas daime tahkimata vardır. (Devamı: Sa. S, Sü. S te)
nanistana nakli, bu harbin en iyi saklanmış bir sırrını teşkil etmek.
tedir.  Almanlar,  kuvvetlerimizin (Devamı: Sa, 5, Sü. 3 te) *=*
GÜNÜN SESİ
Yabancı
Kelimeler Baskını
Yazan: REŞAT NURİ
— Y ı im m ı kelimeler dilimize sel gibi akıyor. Neredeyse aralarında kendi kelimelerimizi tanıyamıya-cak hale geleceğiz.
— Yeni değildir. Arap - Fars kültürü çevresine girdiğimiz zaman da İslâm ilimleri ve İslâm e-deblyatı İle beraber yığın yığın yabancı kelime yine sel gibi Türk diline akmış ve   zaman ilo    Os-
manlıca dediğimiz dünkü dili meydana getirmişti.
— Fakat, bu korkunç bir şey. Demek ki, elli sene sonra mezarla rıımzdan başımızı kaldırırsak   « o> cuklarrmızın konuştuğu   dili tam* yanııyacağrz.
— Elli sene evvelki ölülerimiz de' bugün uyanucak olsalar başlarına ayni şey gelmiyecek mi?
— Şu halde kollarımızı kavuşturup bu faciaya seyirci mi kala- h cağız f
— Hayır. Denizde gezerken kayığın su aldığını görürsen elbet boş durmazsın. Sen de eline bir teneke alarak suyun fazlasını boşalt m ly a uğraşırsın. Dilin müdafaası noktasından bu bir vazifedir. Her yabancı kelime İçin bağıracağız. Nitekim bunu şimdi de pek yupınıyor sayılanlayız.   Meselâ a-
(Lütfen sayfayı çeviriniz)
VATAN
8-4-941
Yakın Tarihîn Acı Hakikatlerinden biri
I
J
Avşaroğlu
- Büyük Hikâye -
Yazan: Ertuğrul Şevket
Avşaroğlu, bu iyi hademesin» süzuu.
— Vergi borcun ne kadar? L/eaa.
— Uç altın. *   " Avşüiogıu, elini cebine soktu.
— l-cıu, ıVİcmo, dedi. Bu pa-ib>i Den. suna borç olarak vereyim, bun genısıedıgı zaman bana öderi .n.
iViemo. parayı almadı.
— tyA6<jC oıma bey, dedi. Daha dariıArin ne getireceği belU aeg.ı. nc.e bir yu«    satalım da,
6nn oıursa benden alırım. :>onıa, aiKkatıe    Av§aıoğluna buKiı:
— Bir ?.kâyetim var, dedi.
— doyie iviemo:
İViemo, Avşarogıunun hiç işitmediği kindar bir sesle şikâyetini unı.ıııı:
— bu mültezimler, çok zulüm yapıyorlar. Yirmi altına aldıkları oır Köyden be? misli altın çrkar-mak istiyorlar, dedi. Bir koyundan ıkı pösteki çıkmaz kil
Avşaroğlu, bu işi halletmeğe uğraşacağını Memoya vadetti. unun darılarını satmak için istediği on giinıuk izini verdi ve:
— Yalnız, dedi. Gelirken biraz buğday un ve sebze almağı
ınmai etme,
Cenubun bu taraflarında, buğday unu ve sebze bulmak imkânsızdır. Yerli halk yalnız darı c-ker ve dan ekmeği yer. Sebzeye hiç aklı ermez. Nohut, fasulye gi 'oı kuru sebzelerini vilâyetten getirtir. Asıl işleri sürücülüktür. Bu havalide, her nevi sütlü hayvanları ve beygir pek mebzul bir surette yetiştirilir. Burada bulundu gu günden beri, Avşaroğlunun ma-kfbımine geçen en büyük hediye kendisine getirilen taze sebzey di. Bazan, vilâyet merkezinden gönderilen birkaç kabak veya bir iki ok'ka lahana, pırasa, Avşaroğ-lunun «bayram etmesine sebep olundu*
Akçam üstüne doğru, hükümet merkezinin arka tarafındaki memurlar    bahçesinde    otururken, 'gözleri beygirinin üstüne yerleş-*rniş olan Memoya ilişti.  Henüz, ,evinin kapraındaydı. Genç karısı Hano bacı, elinde kalaylı bir maşrapa, kapının eşiğinde duruyordu. Beygir, yürümreğe başlar baş. »lamaz, maşrapadaki suyu Memo-nun arkasından döktü.
Avşaroğlu,  gözlerini    Memo-'dan ve aheste    aheste   yürüyen beygirinden ayıramıyordu.
Şehirden çıkmak üzere    olan ¦Memo. bir şarkı tutturmuştu. Bat mak üzere olan güneşin kızıllığı al "^tında kâh alçalıp kâh    yükselen silueti, sesinin   kulaklardaki aksi -gibi, gözlerden perde perde siliniyor ve kaybolmağa   başlıyordu.
Demirciler  demir döver tunç
olur.»
«Sevip sevip ayrılması   anam
güç olur»
«Ben gidersem senin halin ni-
colur»
Bu hazin ses, bu içli güfte, akşamın bu kızıllığı ve kafasındaki 'düşünceler, Avşaroğluna acaip bir garipseme hissi vermişti. Gözlerini tavla oynıyan, öşür memuri le tahrirat kâtibine çevirdi.
Hükümet konağının arka tarafındaki bu küçücük bahçeli kahve, Avşaroğlunun selefi tarafın-dan yaptırılmıştı.  Bahçenin  tam
Jans; radyo, ılım. teknik (ve edebiyat yazıcıları bize her gün yeni yabancı kelime hediye ettikçe sözle, yazı ile İtirazdan geri durmuyoruz, Sana kısacasını ve açıkçasını söyllyeylm mı : Dilimize akın eden yabancı kelimelerin lUzurasuzlan aramızda tutunamayıp çıkacak, fakat en lüzumlular zor sıkı yerleşeceklerdir. Bunu bugün biz yapraasak yarın çocuklarımız yapacaklar. İyisi ml, bu en lüzumluları gönül hoşluğu İle kabul edelim ve müdafaa kuvvetimizi ötekilere karşı kuvvetU bir cephe kurmağa saklıyalım.
— Sence en lüzumlular hangileridir t
— Bunu tayin İçin şöyle bir prennlp koyabUlrlz: Mademki, bugün Greko Latin kültürü çevresine girmiş ve bu zeminde hayli de yol almış bulunuyoruz. O halde bu çevreye dahil mületler bUhassa ıstılahların hangUerlnl müştereken alıp lügatlerine sokmuşlarsa biz de onları biç ağız I açmadan ve vakit kaybetmeden aynen kabul ederiz.
— Greko Latin kültürüne nıen-wp butun   milletlerin   lügatlerini
ortasında da küçücük, cana yakın fıskiyeli bir havuz vardı.
kocalman çınar ağaçlarının göl gcledıği bu bahçe, memurların gönül avuttukları yegâne eğlence yeriydi.
Lskı kaymakam, tam keyif ehli bir adamdı, büyük bir fıçı bul-ckırmuş» ağaçlardan birinin kalın dalları arasına yerleştirmişti. Bu fıçı, günde birkaç dela, suyla dol durulurdu. Musluğu açılınca ineje kurşun borulardan geçen su, havuzun  fıskiyesinden  fışkırırdı.
tski kaymakam, tâ Istanbul-daki ahbaplarına mektuplar yazmış, balmurnundan yapılmış, irili ufaklı kazlar, ördekler getirtmişti. Bu, allı yeşilli ördek ve kaz cıklar, havuzun içinde yüzerlerdi. Memur çocukları, onları yakalar, kâğıttan yaptrkları kayıkları, onların arkalarına bağlarlardı, tski kaymakam, devrin taım memur tiplerinden biriydi. Harkla temas etmeyi, bir memur için na-kise sayardı. Ona göre, hakikî bir devlet memuru demek, halkla, en az temasta bulunan adam demekti. Bu sebeple, yerlilerin kah vesıne gitmezdi. Diğer memurların da, halkın çıktığı kahveye devam etmesini menelmişti. Hükümet konağının arkasındaki bu meydanı tanz.m ettirmiş, onu küçük bir park haline getirtmişti. Tahta masalar, iskemleler yaptırt tı. Bahçenin bir köşesine küçücük bir baraka oturtturdu. Jandarma neferlerinin ametmande-lerinden de birkaç kişi ayırttı. Onları da garson ve kahveci olarak kullandırmağa başladı.
Bu bahçeye halkın girmesi memnudu. Onlar, etrafı telle çev rilmiş olan bahçenin dışına sıralanırlar, havuza, havuz kenarında oturan devlet memurlarına kıpır danuyan gözlerle  bakarlardı.
O zamanlar, kazaya gelen bir müfettiş, kaymakamın bu imar faaliyetini merkeze bildirmiş, o-nun, tahsinler, aferinler ve nişanlar almasına vesile olmuştu.
Fakat, imar faaliyetinin başında bir de kaçakçı faaliyeti vardı ki, devlet memurlarının gözlerin den kaçaa, Fransa sefirinin ve konsoloslarının gözlerinden kaçmazdı. Hükümete, protesto üzerine protesto, nota üzerine nota yağdırıyorlardı. Tabiî, her protes. •o ve nota, en aşağı bir kaymak* -mm başını yerdi. 1
Avşaroğlundan evvelki bu kaymakatm da imar faaliyetinden dolayı, nişan almasına    rağmen,
«¦nota» yüzünden tasfiyeye uğramış göğsünden murassa nişanı ve cebinde aferin, ve tahsinleri Istanbulun yolunu tutmuştu.
?
Aradan iki gün daha geçmişti Avşaroğlu, vilâyetten gelecek cevabı beklerken jandarmalarla kaçakçılar arasında kazanın hudu du üzerindeki ormanda şiddetli müsademeler yapıldığı haberini aldı. Derhal jandarma kumanda, nına haber gönderdi, kçndisi de hazırlandı. Halbuki, jandarma ku mandanı, müsademe eden jandar malara takviye kıtası gönderilmesinin kâfi olduğu, kendilerinin gitfn-nemeei fikrinde idL Avşaroğlunun İsrarı karşısında çarnaçar o da müfrezenin başında mevki aldı.
(Arkası var)
birer birer tarayacak mıyız?
— Bunu güç buluyorsan daha pratik bir çare de teklif edebilirim. Avruparun dört büyük 1111 o-lan ingilizce, almanca, fransızca, ve Italyancayı esas tutarız. Bunların dördü birden mesela oksijen, azot ve karbonu, oksijen, azot ve karbon diye almışlarsa biz de öyle yaparız. Bu dört milletten meselâ Almanlar karbon'u milli gayret neticesi olarak. kendi dillerine tercümeye ve ayn bir kelime İfadeye lüzum görmüşlere bizim de öyle yapmamıza razıyım. Bu usul ile dilimize girmesi en zaruri olan kelimelerin defterini kısa bir zamanda ve münakaşa-sız olarak çıkarmış bulunuruz. Böy le yapılırsa bunların dilimize en uygun bir kılık ve İmlâ ile girmeleri meselesinin de bir muayyen »istem dahilinde IıuUine gidilmiş olur. Bu suretle Türk lügatine mal edeceğimiz kelimeler oldukça mühim hlr yekûn teşkil edecek ve kelime İhtiyaçlarımızdan ehemmiyet 11 bir kısmını münakaşasız olarak giderecektir.
REŞAT NUB4
Belediyede:
Bozuk Çıkan Ekmekler
Belediye Kontrolü Fazlalaştırılacak
İstanbul belediyesinin fırınlar üzerinde yaptığı tetkikler neticesinde bir çok fırınların, çeşnisi bozuk ve hamur ekmek çıkardıkları görülmüştür.
Dün yapılan bir tamimle fırınların yeniden sıkı bir koııtrola tâbi tutulması ve çeşnisi bozuk, hamur ekmek çıkaranlar hakkında takibat yapılması için alâkadarlara emir verilmiştir.
Vali, Dün Beykozda Yapı-acak Yolları Tetkik Etti
Vali ve Belediye Reisi Dr. Lût-fi Kırdar dün sabah Beykoza giderek yeniden yapılacak ve tamir edilecek yollar üzerinde tetkiklerde bulunmuştur.
Kazalarda Pasif Korunma Tecrübeleri
Kazalarda yapılacak hava denemeleri hafta ortalarında dahi yapılara_k ayın on beşine kadar muhakkak surette bitirilecekti. Fakat kontrol güçlüğü nazarı itibara alınarak bazı kazaların denemelerinin ayın on beşinden sonra da yapılması kararlaşmış-tır. Yalnız yapılacak denemelerde tecrübe yerleri evvelden bilin-
mryecek, ancak kaymakamın haberi olacaktır.
Temizlik İşlerinden Çıkan
Memurlar Bir Daha Hizmete  Alınmıyacaklar
İstanbul belediyesi temizlik işlerinde çalışanlardan istifa veya kendi arzusile çekilenlerle, her hangi bir sebeple çıkarılanların hiçbr suretle bir daha hizmete alınmamaları için ılakad arlara emir verilmiştir.
Tramvay Kartları Rağbet
Görmüyor
Yeni ihdas olunan ay İrk tramvay kartları rağbet görmemektedir. Şimdiye kadar tramvay idaresinden alınan aylık kartların bayisi henüz iki yüzü bulmadığı anlaşılmıştır. Diğer taraftan yakın mesafeler arasında da yolcu adedi eskisine nazaran çok azaldığı söylenmekte ve fakat buna rağmen tramvay hasılatının eskisine nazaran bir hayli arttığı da ilâve edilmektedir.
Aktarma biletlerinin ne netice vereceği henüz meçhul bulunmak-dadır. Aktarma ve kart usullerinin vereceği neticeler taayyün et. tikten sonra, keyfiyet bir rapor halinde Dahiliye ve Nafıa Vekâletlerine bildirilecektir.
Darülacezeye Yalnız Anasız Babasız Çocuklar Alınacak
Darülacezenin çocuklar kısmına bazı yerlerden analı ve babalı' çocuklar da gönderilmekte olduğu ve bu suretle ancak' 100 kişilik bu kısmın kadrosunun aştığı nazarı dikkati celbebmiştir.
Darülaceze kİTiseeizler yurdu olması, ana ve babası bulunanların alınamayacağı dolayısile yapılan tamimle bu gibilerin gönderilmemesi resmen bildirilmiştir.
Ticaretine Meydan Verilmiyecek
200Ton UnToprakofisTarafından 23 Firmaya Taksim Ediliyor
Fırıncılardan gayri un işleyen ve hamur işleri yapan esnafa tcv. zi edilmek üzere iki yüz ton un verilmesi kararlaştırılmıştır. Dün toplanan fiyat murakabe komisyonu bu kararı verirken Toprak Ofisin de mütalâasını dinlemiştir. Neticede iki yüz ton unun Toprak Ofis tarafından yirmi üç firmaya verilmesi ve bu firmalar tarafından da yüzde üç kâtla ve perakende olarak esnafa tevzi olun. ınası kabul edilmiştir. Un tevzi edilecek olan  firmalar tevziatını
muntazam defterlere tesbit edecekler ve fatura ile yalnız bu gibi esnafa satacaklardır. lirmaların satışları her arzu edildiği zaman fiyat murakabe bürosu tarafından kontrol edilebilecektir. Murakabe komisyonunun pek yerinde olan bu kararı bizim de evvel, ce işaret ettiğimiz mahzurları ortadan kaldırmış olacak ve fırsat kollamak suretile un ticareti yapılmasına meydan ve rmiyec ektir.
Arnavutluğun Millî Matem Günü Münasebetile Yapılan İhtifal
11
4
7 Nisanı, millî matem günü olarak kabul eden Arnavutlar dün müstakil Arnavutluğun Ayaz-paşadaki sefarethane binasında toplanmışlar ve İtalyanların Arnavutluğu işgal günü olan bu tarihi büyük bir teessürle hatırlamışlardır.
Dün sefarethanede 150 ye yakın Arnavut, bu matem merasiminde hazır bulunmuştur. Toplantıya Arnavutluğun istiklâl mar. şı ve kral Zogonun marşı ile baş-
lanmış ve marşlar büyük bir hürmetle ayakta dinlenmiştir. Ayrıca sefarethanenin bayrağı da matem işareti olarak yarıya indirilmiştir.
Bu münasebetle Arnavutluk sefiri Asaf Cacolu vatandaşlarına arnavutça ve türkçe olarak bir hitabede bulunmuştur.
Merasim esnasında bir çok Arnavut vatandaşı heyecandan ağlamışlardır. Bundan sonra toplantıya bü>'ük hüzün içerisinde nihayet verilmiştir.
Yeni Gümrük İthalât Tarifesi
Gümrük ve İnhisarlar Vekâleti tarafından bir müddettenberi ha-zırlattırılmakta olan yeni gümrük ithalât tarifesine mahsus eşya fihristi bitirilmiştir. Bu fihrist eşya nev'i üzerine alfabe sırası ile tertip edilmiş olup eşyanın gümrük ithalât umumi tarifesine tatbik şekil ve suretlerini de göstermektedir. Yeni fihristin resmi gazetede neşri tarihinden itibaren gümrük idareleri yurda getirilecek bütün eşyaları bu fihristte gösterilmiş olan tarife maddeleri üzerinden gümrüklendireceklcrdir.
— o
İktisat Vekili Alpulluya Gitti
Şehrimizde bulunmakta olan İktisat Vekili B. Hüsnü Çakır AL pulluya gitmiştir. Vekil, şeker fabrikasında bazı tetkikler yaptıktan sonra şehrimize dönecek ve Ankaraya gidecektir.
Çorap Talimatnamesi Tatbik Edilecektir
Çorap standard talimatnamesinde bazı tadilât istemek üzere Ankaraya gitmiş olan çorap fabrikatörleri şehrimize dönmüşlerdir. İktisat Vekâleti fabrikatörlerin iddialarını yerinde bulmamıştır. Bu sebeple tadilâta lüzum gö. rül m ediğinden talimatnamenin bugünden itibaren tatbikına başlanılması kararlaştırılmıştır. Çorap standard talimatnamesinin tatbikatı için mıntaka İktisat müdürlüğü memurları bugünden itibaren faaliyete geçeceklerdir.
Çiviler Tevzi Edildi
Piyasamıza getirilmiş olan 76 tonluk çivi partisinin tevziatı yapılmıştır. Bu çivilerden yirmi altı tonu şehrimiz tüccarlarına ve elli tonu devlet müesseselerine tahsis kılın/mıhtır. Şehrimizin 181 ton çiviye ihtiyacı olduğu nazarı dikkate alınarak ilk gelecek partiden bu çivilerin tefrik ve tevzii kararlaştırılmıştır.
Fiyasa Haberleri:
Meyva ve Sebze
Kooperatife Yine B. Nazif Getirildi
ünden
D D
u n
Ölümden de
Beter
Umum müdürlüğe yeniden getirilen İsmail Nazif Ander
Halde, yaş mneyva ve sebze satış kooperatifleri birliği namı altında bir teşekkül vardır ki bu teşekkül güya bu maddelerin satışlarında nazımlık vazifesini görecek ve müstahsil ile müstehlik arasındaki mutavassıtları kaldırarak halka ucuz vc temiz meyva ve sebze yedirecek ve müstahsili de himaye edecekti. Bu teşekkül ilk kurulduğu zaman şehrin muhtelif yerlerinde satış mağazaları açmış ve fazla fiyata mal satan manavları ve kabzımalları hayli d üşündürtnüştü.
Ne oldu bilmiyoruz, bir sene-denberi bu mağazalar kapar.mış ve bu fikri ortaya koyan birliğin umumi müdürü başka bir vazifeye tayin olunmuş ve bir seneden-beri de birliğin ismi işitilmez olmuştu. Haber aldığımıza göre, İsmail Nazif Ander tekrar iş başına getirilmiş ve yeniden faaliyete geçilmiştir. Mevsim dolayısile ihtikâra çok müsait olan sebze meselesinde bu faaliyetin çok faydalı olması umulabilir.
Giyim Eşya Fiyatları Tesbit Edilemez mî?
Fiyat tmürakabe komisyonu dün tuhafiyecileri davet ederek sattıkları giyim eşyası için fiyat tesbiti hakkında mütalâalarını dinlemiştir. Tuhafiyeciler bu branşta pek çok çeşitler bulunduğu için her birine muayyen bir usulle fiyat tesbiti mümkün ola-mıyacağtnı söylemişlerdir. Fakat komisyon kaliteleri ve cinsleri ayırmak suretile bunun imkânı olduğu kanaatini beslediğinden tuhafiyecilerin itirazlarını ayrıca tetkike karar vermiştir.
İhracat Vesikaları Değiştiriliyor
Ticaret Vekâletinin tebliği üzerine tüccar tarafından alınan ihracat vesikalarının tebdiline başlanmıştır. Her tüccarın ihraç edeceği mallardan ba^ka eski vesikalarından farklı bir madde üzerinde ihracat işi de yapıyorsa bu ye. ni işin de mahiyetini bildirmek su. retle nisanın on beşine kadar Vekâlete müracaati lâzımgelmekte-
dir.
Tünel Seferleri Tahdit Edildi
Tünel seferlerinin tahdidine dünden itibaren başlanmıştır.
Tünel yeni tarife ile sabah saat dokuzdan ona, on ikiden on üçe ve akşam on altı buçuktan yirmi buçuğa kadar işlemektedir.
unanistana   yapılan   son
'    taarruz üzerine  Yunanb
tanda neşredilip ajansın verdigj beyannamelerden birini okuyordu.
— Aşk olsun şu Yunanlılara, bu taarruz karşısında da yine ya yaşıyacağız, ya öleceğiz diyorlar.
—— Tabiî, ikisinin ortası yok ki...
— Nasıl yok, ya esaret?
— O, ölümden de beterdir, Elen milletine değil, ölümün c şekline eyvallah diyen milletlere yakışır!
KAPALI KUTU
— Mihver tarafından yeni bîr hareket vuku buldu mu, «yine kapalı kutu» açıldı diyorlar. Halbuki, bence, bu teşbih hic de doğru değil. «Kapalı kulunun içinden ne çıkacağı bilinmez. Bana kalırsa buna, «posta kutusu» yine açıldı demeli.
— Neden?
— Çünkü «posta kutusu» nur içinden ne çıkacağı malûmdur. Posta kutusunun içinden lavanta şişesi çıkmaz, et konservesi çıkmaz, dudak boyası çıkmaz, sadece mektup çıkar. Bunda bi-linmiyen yegâne taraf, çıkacak mektubun kime hitaben yazıldığıdır. Mihverin hareketlerin, den de tehdit, pakta davet, taamız çıkar. Bunun malûm ol-mıyan tarafı kime müteveccih olacağıdır. Bu, bazan Norveç -tir, bazan Danimarka, kâh Çekoslovakya, kâh Yunanistan...
ŞÂD OLAN RUH
Bir sabah uykudan uyandırılarak eline sıkıştırılan notaya «Hayır» cevabını veren Metak-sas, muhakkak ki, artık öteki dünyada tam bir istirahate varmıştır. Çünkü, kendisini istihlâf eden Korizis de, hemen hemen ayni şekilde bir notaya karşı ayni celâdeti göstermiştir. Me-taksasın ruhunun şâd olması için bundan yerinde bir hâdise olur mu?
KÖR KADI
Şehir Tiyatrosunun Nakli İçin Tetkikler
Şehir tiyatrosunun Taksimdeki Majik sinemasının bulunduğu ye. re nakli için tetkikler devam etmektedir. İstanbul belediyesi burasının bütün etrafile uzun bir müddetle kiralanması için sahipler ile temaslarda bulunmaktadır. Bu temasların müsbet bir netice vereceği ve sinemada yapılacak esaslı tadilâttan sonra sezonda tiyatronun buraya nakledilmesi kuvvetle muhtemeldir.
T A K V İ
8 NİSAN 941 SALI AY: 4 - GÜN: 98 - Kasım: 152 RUMİ: 1357 — MART:       26 HİCRİ: 1360 — Rebltllevvel: 11
VAKİT ZEVALİ   EZANİ
GÜNEŞ:
ÖĞLE:
İKİNDİ:
AKŞAM:
YATSI:
İMSAK:
6.34 10,54
13,16 5,37
16.55 9.16
19,40 12,00
21,13 1,34
4,50 .   9,10
— Fakat sizi fazla heyecanlı görüyorum,
— Nasıl heyecanlı olmıyayım? Bütün bu karmakarışık şeyler... İlk cesedin karıma alt olduğunu zannederek yanıldmı. Şimdi do İlk karımın tahmin ettiğini gibi kazaya kurban gitmediğini ve kasten öldürüldüğünü İma ediyorsunuz. Bütün bunlar bende nasıl bir heyecan uyandırmasın? Hayret edecek ne var?
Kocama İçimden hitap ediyordum: «Mnk Nİm.. Sinirlenme.. Hâkimi kuşkulandıracaksın. Frank'ın söylediklerini hatırla.. Bir kere Hiıal sormağa başlarsa berbat... Sesin faz la titriyor Maksim.. Sakin ol.. Bu hırçın, sesi kes.. Sevgilim, sakin ol.. Rica ederim, sakin ol.. Ah yarabbl! Maksim sinirlenmesin.. Maksim kızmasın. Allahrm bu İçimden geçenleri ona bildir!
Tekrar hâkimin sesi ylikseldl:
— Rica ederim. Mlster de Vinter, şuna İnanmanı/, lâzım kl sualler beni de sinirlendiriyor. Büyük kederinize iştirak ediyorum. Tabii zevcenizin bir kazaya değil de, bir cinayete kurban gitmiş olmasını duymak sizde heyecan uyandırır. Fakat sizin İyiliğiniz İçin bu meseleyi aydınlatmamız lâzım. Niçin ve nasıl öldürüldü? Bunu anlamamız icap c-der. Yoksa bu eski hatıraları kurcalamak hoş bir şey değil.
— Tabii değil..
— Mlster Tab zevcenizin cesedini taşıyan geminin muslukları açık ve teknesinin dc rîeitk olduğunu söylüyor, fVMlVn bu sözlerin
doğruluğundau şüphe etmek mümkün mü?
— Her halde Mlster Tab'ın bunları İyi bilmesi lâzım, madem kl tekneyi kendisi yapmış ve tamir etmiş.
— Mlsls dc Vintcr'ln gemisine kini bakar
dit v ^
— Kendisi meşgul olurdu.
— Tayfası yok muydu?
— Hayır dalma kendisi kullanırdı.
— Gemi Manderley koyundaki şamandıraya bağlı İdi değil ml?
— Evet.
— Hariçten gelen bir yabancı bu delikleri açamaz, değil ml? Oraya gelinceye kadar görülürdü. Bu deniz kenarına ancak şatonun bahçesinden varılır.
— Evet.
— Acaba birisi gelip orada bir yere gizlenebilir mi?
— Belki de...
— Fakat Mlster Tab geminin bu delikler ve açık muslukları İle ancak on dakika dayanabileceğini İddia etti.
— Evet...
— Şu halde demek kl yapılan suikast Mlsls dc Vinter gemiye binmeden evvel yapıl-muş olamaz. On dakikada bu kadar uzağa gidemezdi.
— Hakkınız4 var.
— Şu halde gemi denrze açıldıktan sonra delikler yapılmış ve emniyet muslukları açılmış demek kl Mlsls de Vinter o zaman zarfında geminin İçinde İmiş.
— öyle olacak.
— Fakat kamara kapılan ve pencereler kapalı ve zevcenizin cesedi kamarada yerde yatar halde bulunmuş. Bu garip   değil
mit     1 :\ ; ¦  ;"\ Y /.
— Evet» Çok garip.
— Hatırınıza bir şey gelmiyor nıu?
— Hayır....
— Mlster de Vinter beni mazur görünüz, fakat size tamamlle hususî ve şahsi mahiyette bir sual sormağa mecburum.
— Buyurunuz.
— Zevcenizle aranızdaki münasebet iyi mi İdi? Yoksa aranız acık mı idi.
Gözlerimin önünde kara lekeler   dolaştı.
Sözün buraya varacağı belli idi. Salon o kadar kalabalık ve sıcaktı kl.. Bir pencere bile açmamışlardı. Kapıyı da yakın sanıyordum. Meğer ne kadar uzakmış. Ayaklarımın altmdaki tahtalar da sanki hep oynuyordu. Etrafımı saran garip dumanın arasında Maksimin berrak ve kuvvetli sesini duydum:
ı— Birisi yardım etse ne olur? Kanra fena oluyor. Şuradan onu çıkarmak mümkün değU ml?
XXII
Bekleme salonuna benzlyeıı küçük odada kendime geldim. Polis memuru bana doğru eğilerek bir bardak su uzatıyordu. Korumun üzerinde de bir el hissediyordum. Bu Frank ra eli İdi.
— Mahkemede düşüp bayılmak ne budalaca bir şey... Oda o kadar sıcaktı kl..
— şimdi daha İyisiniz ya?
— Evet.. Evet çok daha iyiyim. Siz beni beklemeyiniz gidiniz.
— Sizi Manderley'e geri götüreylm?
— Hayır. İstemem.
— Evet, götürmem lâzım... Muksinı öyle İstedi.
— Siz Maksimle kalmalısını/'.
— Maksim bana sizi Muııderley'e götürmemi söyledi.
Koluma girdi. Alâka ile soruyordu:
— Otomobile kadar yürüyebilir misiniz? Yoksa arabayı buraya kadar getireyim ml?
(Arkası var)
Herkes Gider Mersine Onlar Gider Tersine
Asya Denen Koca Gövdenin Avrupa Denen Ufak Burnu Var
Tabiat ve Cemiyet Kanunlarının Gidişini Motorlu Kıt'alar Değiştiremez
Harp Vaziyeti
Yazan:
İhsan BORAN
Yazan: Nusret KÖYMEN
Dünya haritasını Önümüze a-çar ve bakarsak şu dikkate değer manzarayı görürüz:
1 — Avrupa ayrı bir krt'a olmayıp Aryanın sivrile^miş bir burnudur. Adeta, Asya Avrupa-
da hunileşir*
2 — Avrupa hunisinin başlıca iki ucu vardır: a) ingiliz adaları, b) İspanya. Fransadan da bir güdüât uç Atlantiğc doğru u-zanır.
; 3 — Bu iki başlıca ve küçük \jcun ağızları Amerikaya, yeni 'Dünyaya, doğru açılır.
4 — ingiltere ucundan fışkı-mn nüfus ve kültür şimalî Ameri-Vadaki Anglosakson medeniyetimi. İspanyadan fışkıran nüfus ve leültür de Orta ve Cenubî A*ne-rikadaki Lâtin Amerika medeniyetini vücude getirmiştir- Küçük u£tan sızan cılız bir Fransız akın. ;tısı ise bütün Amerika kıtasına yayılarak bu medeniyetlere tatlı bir çeşni vermiştir.
Avrupa^ya (Avrupa + Asya) kıtasına da bu kıtanın tarihini göz önünde tutarak bakacak o-1 ursak. ş« ibretli manzarayı görü r üz:
1 — Asya denen koca gövdenin kanı, Avrupa denen ufak buruna hücum etmektedir. Amerika, daimi sutrette, fazla kanın bir kısmını çekanekite ise de hepsini Amerikanın alması mümkün değildir. Binaenaleyh, burun bir sar hoşun burnu gibi morarmakta ve sık sık kanatmaktadır.
2 — Arada sırada olan kanama burnun içinde ve Tuna bo-yurda olmakta. Balkanlara ve Ka radenize, Boğazlara doğru akmak
tadır. j
Haritaya son bir defa daha ba
kalrm: (Gene Urih bilgimizi hatırda tutarak):
1 — Avrupasya kıtasında bütün nüfus hareketleri, binlerce, on binlerce yıldan beri, yani daima, şarktan garba olmuştur.
2 — Asyadan Avrupaya vuku bulan nüfus hareketleri için iki yol vardır: a) Karadeniz üstü yolu, b) Karadeniz altı, yani A-
nadolu yolu.
Karadeniz üstü yolu esas itiba. rile şimalî Avrupaya, Anadolu yo lu Balkanlara, Orta ve cenubî Avrupaya gider.
3 — Karadeniz üatü yolu Kar pat dağlarında ikiye ayrılır: Şi* mal ve cenup. Cenup yolu Tuna vadisinden Orta Avrupaya ilerler. Anad'oludan gelen yol da Tuna vadisinin ağzında bıj yol ile birleşir.
Şimdi, coğrafya bilgimizi şu şekilde tazeleyip terkip ettikten sonra, dünya hâdiselerine bu görü.} ışığında göz gezdirelim:
Tihkler niçin Viyanada durmuşlardır?
Viyanada duran yalnız Osman lı orduları değildir. Türk ırkından olar, vc Asyadan gelen Macarlar da Viyana hudutlarında durmuş, lardır. Daha garibi şudur ki Çin Türkistanından Macaristana kadar uzanan sahanın insanları gibi hayvanları vc nebatları da hep ayni ve yakın fasilelerden olup bu hayvan ve nebat fasileleri de Viyana hudutlarında durmaktadır. Viyana hudutlarında başka bir nebat ve hayvan âlemi başlamaktadır.
Bu itibarla, denilebilir ki, Balkanların asıl hududu da Viyana-dan başlar. Onun içindir ki Macaristan Avrupa ile Asya arasında bir «Fauna» (hayvanat) ve <'Flora»   (nebatat)   geçit mınta-
kasıdır vc bir geçit 'mı n tak ası olmanın bütün ıstıraplarını çekmek
tedir.
Bütün bu sebeplerle Şarktan garba olan nüfus hareketleri Ma-caristanda durmaya mecbur olurlar, yahut Macaristandan Tunaya ancak milli hüviyetlerini kaybede rek geçebilirler. Garptan şarka doğru bir nüfus hareketi ise tabii bir hareket değildir, ters bir harekettir. Binaenaleyh, muvaffak olmasına imkân yoktur. Böyle sakat, ters bir hareket Maca-rıstanı geçmeğe muvaffak olsa bile Balkanlar süzgecinde erimece mahkûmdur. Nitekun, Garptan Şarka olan bütün istilâ teşebbüsleri  Balkanlarda  erimiştir.
O halde, Almanların Balkan* ¦ara ve "fürkiyeye doğru olan istilâ teşebbüslerine .şöyle diyebi-
|;rir-   F-T^J -îj4r-   Mrr«înp.   on-
lar gider tersine I
Almanlar bu ters gidişlerinde
daima iki ırkla çatışmışlar: Türkler ve Islâvlar. Islâvlar da tabiî yürüyüş yolunu takip ederek gar ba doğru >ayıimaktadir]ar. Nitekim, Ruslar Almanları Baltık cahilinde ve Polonyadâ evve'ce yapmış bulundukları muvakkat yayılmalardan, son anlaşmalarla; ricat etmeğe mecbur etmiştirler. Diğer taraftan İslâv istilâsı bütün şarkî Almar>yaya nüfuz etmiş bulunuyor. Şark Almanlannın çoğuna İslâv kanı karışmıştır. Is-lâvlar çoğalıyor, Almanlar ise çoğalamıyor.
Alryan nüfus istatistiklerini kabartanlar daha ziyade Almanya-daki yabancı kanlardır. Yoksa Al manlar da Fransızlar gibi nüfus arıtması durmîuş milletlerdendir. Almanlar evlenenlere ikramiye vermek gibi sun'î tedbirlere bunun için lüzuım görmüştürler. Sunî tedbirlerle bir milletin azalan ırkî hayatiyetini arttırmak ise imkânsızdır.
Almanya ırkçılık nazariyesile, artan ırkları Alman kanma sokmamak kararını aldığına göre şimdiden sonra Almanya için bir nüfus tazyiki mevzubahis olmayacaktır. Böyle bir tazyik mev zuu bahis olsa bile Almanya için ancak tek bir tabiî yol açjjctır: A. merika.
Fakat yukarıda gördüğümüz ü-zere Avrupa hunisinin Amerikaya nüfus akıtan ağızları ingiliz ve İspanyol kültürler il e süzgeç-Ienmiştir. Yani, Almanların şimalî Amerikaya kabul edilebilmek için Anglosakson kültürüne girmeyi, cenubî Amerikaya kabul edilebilmek için de Lâtin Amerika kültürüne girmeyi kabul etmeleri icap edecektir. Fakat, bu kültür kabulü isi bir «Besinci kol» hilesi olarak değil, samimî olarak yapılmak iktiza eder.
Almanlar dünyaya hâkim olmak sevdasından vazgeçmeli vc imha etmek istedikleri yahudi ırkı gibi dünya içinde erimek kaderine boyun eğmelidirler. İlmin ve hâdiselerin gösterdiği zarurî ve tek yol budur. Yoksa, Anglosakson, Lâtin, islâv. Turan ana kültürleri dünya bünyesine rahat sizlik veren bu geç kaljnış milleti nasıl olsa eriteceklerdir. Yalnız, Almanlar bu zarurete karşı bir tepme olan Cermen kültürü davalarında ısrar etmekte, «Kultur» diye tepinmekte inat ederlerse be şeriyet daha epey mide ağrısı çe kecektir.
Almanların fazla nüfusu, eğer varsa, dünyada, müstevli olarak değil, fakat muhacir olarak belki yer bulabilir. Tabiat vc cemiyet kanunlarının gidişini motorlu kıtalar değiştiretmez.
Limanda Yeni Tâyinler
Münakale Vekâleti, liman reis ve memurları arasında yent bir nakil vc tayin listesi hazırlamıştır. Pek yakında alâkadarlara tebliğ olunacaktır. Evvelce yapılan imtihanlarda terfi hakkı kazananlar bu listede münhal liman memur ve reisliklerine tayin edileceklerdir.
EDEBİ   ROMAN
(»aşı 1 İncide)
Arazi yolsuz vc dağlıktır. Struma vadisi mükemmel bir ateş plânı ve mânilerle bazerden itibaren kapatılmıştır, Yunanistana çıkarılan İngiliz kıtaları da bu daime tahkimatını Yunan kıtalarilc birlikte işgal etmişler ve Alınan or-dusile muharebeye tutuşmuşlardır. Yunanlıların ve İngilizlerin »ağ cenahı ihata edilmek tehlikesi gös terince şüphesiz adım adım muharebe ederek garba çekilecekler ve (Struma ağzı - Tnhinos gölü -Struma nehri - Butkova gölü -Belaşiça balkanı mevziini tutacaklardır. Ne Metaksas daime tahkimatı mmtakusı ve ne de bu ikinci müdafaa mevzii zırhlı vc motorlu birliklerin kullanılmasına mü salt değildir. Yağmur mevsimi başlamak üzeredir, bu müdafiin 1-şlni kolaylaştırır.
Alman ordusunun bu dört taarruz istikametinden acaba hangileri mühimdir? Alman ordusunun asıl hedefi Yugoslavyadır; o-nu bertaraf etmeden Yunanistan İstikametinde büyük bir İstilâ hareketine girişmesi varit olamaz. Eğer Bulgaristandakl Alman ordusu tekmil kuvvetilo Yunanlsta-na taarruz etseydi, Yugoslav ordusu en aşağı on tümenle Sofya vc Köstence istikametlerinde taarruza geçer, diğer yirmi t limonite şimal hudutları gerisinde müdafaada kalırdı. Fakat Bulgaris-tandakl Alman ordusu, Yugoslav-yaya taarruz ederken, Yunan ve İngiliz ordularının hudut boyunda müdafaada kalacaklarını biliyor- Bitaraf Türkiyeden do gerisi emindir.
Bu itibarla en mühim taarruz İstikametleri, Sofya - Niş istikameti İle Struma - Serez - Selanik İstikametidir. Birinci İstikamette Selanik - Bclgrad demiryolu kesilir ve cenubi Yugoslavya İstilâ edilerek müttefiklerinden tecrit o-dilir. İkinci istikamette Selanik üssü İle buradan şimale ve Arnavutluğa giden demiryolları elde edilir. Ve Yugoslavya cenuptan ta-maınile kuşatılma tehlikesine dü-şer. Eğer bu arada Arnavutluktaki ttalyan ordularrndan bazı kuv vetler (Debrc - Üsküp) istikametinde taarruza geçerse, Almanların Köstendll - Komanova İstikametindeki taarruzlarım tamamla-rarş olur. Fakat İtalyan ordusunun böyle bir harekette bulunmusı u-zak bir İhtimaldir.
Alman ordusunun Bulgar hududunda yalnız Sofya - Niş İstikametinde taarruz ettiği haber veriliyor, fakat İtalyan ordusunun böyle bir harekette bulunması u-zak bir İhtimaldir.
Alman ordusunun Bulgar hududunda yalnız Sofya - Niş İstikametinde taarruz ettiği haber veriliyor, fakat Yugoslav ordusunun Niş cenubunda bulunan (Lcsikovlç, Preştine, Komanova, Üsküp, Iştip, Strumca) istikametlerini de örtmek ve müdafa ermek maksadilo hudut boyunda tertibat aldığı şüphesizdir. Az zaman sonra Alman kıtalarının bu İstikametlerde do taarruza geçmeleri çok muhtemeldir.
Bulgar hududunda katî müdafaaya geçen Yugoslav ordusu bu arada Arnavutluktaki İtalyanlara karşı mühim bir harekette bulunabilir: Meselâ, Ohrl gölü şlmalllo Debre - Prezren hattından (Tiran) istikametinde bir taarruz, 1-talyon ordularının Arnavutluktan atılmasını müteakip harekât İçin çok faydalıdır. Muzaffer İngiliz kuvvetlcrile takviye edilen bu ordulardan büyük vc muvaffakiyetli muharebeler bckliycbllirlz.
TEFRİKA No. 8
Yazan: Muazzez Tahsin BERKAND
İki bakımdan da başka başka güç lükler vardı: Kczbanı yanına almak, bugünkU hayatını altüst etmek demekti. Çünkü vaktile Kastamonuda bir köylü kızilc evlenmiş olduğunu kendi anne ve kardeşinden gizlemiş olduğu gibi sonradan Istanbulda kibar bir aile kızı ile izdivacı esnasında da bu meseleyi mevzuubahis et mek lüzumunu hissetmemiş, bundan içtinap etmişti. Kendi nazarında gc-
modern kız, bir köylü kardeşi nasıl karşılayacaktı?
Hayır, gökten düşmüş gibi hayatına giren Kczbanı dul hemşiresine kabul ettirse bile karısına vc Vicdana teslim etmesine imkân yoktu. Bunu yaparsa evin içini bir cehenneme çevirmiş olacaktı.
O halde, bu güne kadar tanımadığı bu kızla bundan sonra du meşgul olmamak daha münasip   değil
cici bir gençlik macerasından başka miydi? Fakat...
bir şey olmıyan bu vakanın çirkin dedikodulara sebebiyet vermesinden vc hazırladığı saadeti yıkmasından korkmuştu.
Bugün onlara hakikati söylerse vc Kczbanı ellerine tevdi etse, evin içinde büyük bir facia yaratmış o-lurdu: Hem karısı, hem dul kız kardeşi, hem de Kezban için- Sonra, Vicdanı da düşünmek gerekti. Amerikan Kolejinde okumakta   olan bu
AH Bey yerinden kalktı, odasında dolaşmağa başladı. Sinirli adımlarla gidip geliyor, bir sigara söndürüyor, ötekini yakıyordu.
Kczban kendi kızı idi. Onu dünyanın bir ucunda kimsesiz ve bakım sız nasıl terkcdebılirdı. Hacere yaptığı haksızlık elvermemi» gibi bir de şimdi onun çocuğuna karşı da alçak-çasına bir hattı hareket mi takip c-decekti?   Hayır, bu kabil   değildi;
Vereme Karşı Istanbulun Gönüllü Mücadelesi Gl. Dr. Tevfik Sağlam
Verem Mücadele Cemiyetinin Bir Kuruşluk Pullarının Hasılafıyle Neler Yapıldığını Anlatıyor
istatistik Umum Müdürlüğünün hazırladığı yeni istatistiğe göre, ls-tanbulda yalnız teneffüs cihazına a-it verem hastalığı yüzünden 1938 senesinde 1345, 1939 da 1388 vatandaş^ kaybetmiş bulunuyor. Bunun ö-nüne geçmek için ne gibi mücadelelerimiz var? Istanbulda vereme karşı gönüllü mücadele kuvvetlerini Doktor General Tevfik Sağlam idare ettiği için verem mücadelesi etrafında girişilen faaliyetler hakkında kendisinden konuşma rica ettim. Beni kırmadı.
Cağaloğlundak! muayenehanesinde kendisini ziyaret ettim. Beni çok nezaketle karşıladı. Verem mücadele cemiyetinin çalışmasını izah ederek dedi kir
—Bu cemiyet 14 senedenberi faaldir O zaman vasıta ve imkanları noksan, geliri az olan bu teşekkülün meccani bir hastahane veya bir sa-natoryom açmasına imkân olmadığını gördüm. Benim istediğim orta sınıf halk İçin ucuz bir sanatoryom idi. Arkadaşlarla karar verdik ki, muhakkak bu tip bir müesseseye ihtiyacımız vardrr. Erenköyünde güzel bir sanatoryom vücude getirdik.
Sanatoryom bugün 90 yataklıdır. Röntgen ve her türlü muayene ve tedavi masrafları dahil olduğu halde günde 3 liralık bir ücretle hastalara mükemmel bir tedavi temin e-dilmektedir.
— Verem mücadele İşinde başka faaliyetleriniz de olduğunu işittik, doğru mu?
— Evet, Eyüpte bir dispanserimiz vardır. Bunu önce belediyenin dispanser binası içinde pek mütevazı bir şekilde kurduk. Sonra arsa aldık, üzerine yeni bir bina yapıldı. Bugün bu dispanserin de her türlü vasıtaları tamamlanmış, içine iyi bir röntgen makinesi konulmuştur. Oldukça iyi bir verimle çalışmaktadır. Bunun da yakında büyük bir inkişafa m.izhar olacağına kaniiz.
Geçen senenin sonundanberi bastırdığımız pulları halkın hayırperver ligine arzettik. Bu pullarımızı sinemalar, Devlet Demiryolları, Deniz-yollarr, postalarımız diğer bir çok müesseselerimiz, doktorlarımız, eczacılarımız seve seve kullanmaktadır. Bundan İyi bir gelir temin edeceğimizi ümit ediyoruz. Halkın vereceği bu 40 paralar, memleket ve insanlık bakımından pek büyük bir kıymet ve yekûn ifade eder. İnsanlar düşmanlarını ordularla kovmıya çalışıyorlar, halbuki bizim 40 paralarımız verem mikrobunun karşısında en amansız, aşılmaz bir kuvvet kesilebilir.
İşte biz bu 40 paralara güvenerek yeni bir takım teşebbüslere giriştik. Kasımpaşada yeni bir dispanser açmak üzere arsa arıyoruz, pek yakında buna da muvaffak olacağız.
Cemiyetimiz bir de Beykozda bir dispanser açmak fikrindedir. Bu civarda bir çok fabrikalar, amele ve aileleri, gorlsindc bir takım köyler var. Bunun için burada muhakkak bir dispanser, kurulmalıdır. Burada da Beykozlu Hüseyin Subaşı isrtıin-de bir vatanda.*? güzel ve geniş bir binayı cemiyetimize sattı. Bedelini dispanserin tesisatına ve röntgen makinesinin alınmasına sarfedilmek üzere tekrar cemiyete hediye etti. Burasını da 4 - 5 haftaya kadar ta-mamlıyacağız. Bu dispanser ora halkına büyük hizmetler görecektir. Şimdiden hekimini tayin ettik.
Bundan sonra dispanser açmak sırası Üsküdara geliyor, yer tedarik
azap ve sevgiyle karışık garip bir his bunu yapmasına maniydi.
Tekrar masasına yaklaştı, buruşuk mektubu eline aldı ve son satırlarını bir daha okudu: * Kczbanı yanınıza bir baba dostu bir akraba sı-fatilo davet ediniz!»
Evet, en doğrusu bu idi. Karısı ile Vicdana, iki hafta evvel Kastamo-
nuya gitmiş olan bir dostunun bugün avdetle kendisini ziyarete geldiğinden bahsedecek ve birkaç sene evvel vefat eden çocukluk arkadaşı Niya-zinin karısının öldüğünü, biricik kızının sefalet içinde ortada kaldığını ondan haber aldığını söyliyecek, neticede bu kimsesiz çocuğu yanına davet edip onunla meşgul olmağa karar verdiğini bildirecek.
Mükalemcyi bu yola getirdikten sonra, kendi macerasını Niyazinln yaşamış olduğuna onları inandırmak ve bu gençlik arkadaşının vaktile kendisinden kızilc meşgul olmasını rica etmiş olduğunu söylemek güç bir şey değildi. Zavallı Niyazi hakikatte on beş sene evvel bekâr olarak öldüğü için bu hikâyeyi uydurmakta b|r mahzur tasavvur edilemezdi.
Bir kere bu karan verdikten üon-
Verem Mücadele Cemiyetinin p
General
Sağlam
etmekle meşgulüz. Görüyorsunuz ki, umduğumuz varidatı elde edersek çok büyük işler başarmış olacağız. Faaliyet sahamızı her gün biraz daha genişleteceğiz.
— Başka no gibi yardımlar görüyorsunuz?
— Bundan başka göreceğimiz yardımlar adetçe ehemmiyetsiz, fakat mânevi cepheden mühimdir. 15 hayırsever vatandaşımız vardır. Bunların her biri bir fakir veremliyi ü-zerine almıştır. Bunlara bakarlar, her türlü ihtiyaçlarını temin ederler, Yalnız bir dileğimiz var, bu gibi hayırsever vatandaşlarrmızm çoğalmayıdır.
Bizim memleketimizde verem hastalığı çoktur. Hele şehirlerimizde... Fakat buna rağmen veremle mücadele henüz başlangıç halindedir. Tabii bu gibi işler, ya devlet teşkilâtı, ile yahut ta gönüllü teşkilât ile vücut bulur.
Bu gayeyi güden hayırsever idealist insanların gayretile pek çok şeyler yapmak mümkündür.
"Memleketimizde bu son şekilde gönüllü teşkilât tarzındaki mücadele, Istanbulda İzm irde, bir de Samsunda faaliyet halindedir.
Verem, öksürükle, balgamla intikal eder. Bu halde açık veremli dediğimiz mikropları saçan hastaları erkenden bulmak, onları zararsız bir hale koymak icap eder. Bu da gerek kendileri, gerek muhitleri tarafından alınacak tedbirlerle olur. En iyisi de bu hastaları açık veremli oldukları müddetçe bir müessesede tedavi altına almaktır. Bu suretle hem hastalık etrafa yayılmaz, hem de kendileri iyi şartlar altında tedavi edilmiş olurlar. Şüphesiz bu da verem hastahaneleri, verem sanatoryomlan ile temin edilir.
Fakat daha hiçbir memlekette bütün veremlileri, hastahanelerde, sa-natoryomlarda tedavi etmek mümkün olmamıştır. Sade bu imkânsızlığı önliyecek tedbirler alınabilir. Bu da korunma ve İmkân niabetindc tc-
ra Ali Bey koltuğuna oturdu, riyazi bir mesele halledlyormuş gibi dikkat vc itina ile hikâyesini hazırladı. Her noktayı inceliyor, en ufak bir şüpheye mahal vermemek için uzun u-zun düşünüyor, planlar hazırlıyordu.
Hemen o akşam sofrada, iki yemek arasında, dostunun ziyaretinden bahsedecekti. Nigâr ile Fazıla-nın nazarı dikkatlerini de cclbctmek şarttı. Birincisi, kendi kardeşi, genç yaşında çocuksuz dul kalmış, onun evine sıgmmıştı. Genç ve güzel yengesini çekemiyor, kardeşini kıskanıyordu. Bir defaya mahsus olmak ü-zero onun bu kıskançlığından istifade edilebilir, yengesine karşı Nigar kullanılabilirdi. İkincisi Fazıla, karı
smın ablası idi. Bu, çocukluğunda geçirdiği bir aşk macorasınr ömrünün sonuna kadar kalbinde yaşatmağa azmetmiş yaşlı bir kızdı. O-nun hudutsuz iyiliğinin, merhametinin vc sonsuz faziletlerinin Kezba-nm getirtilmesi noktasından büyük faidesi olacağı şüphesizdi.
Bu iki kadının yardımını elde ettikten sonra Güzidenin muhtemel iti razları çabuk yıkılacak ve nihayet Vivct   üusturulacaktı.   Ancak,   Ali
utlarîle -meydana gelen paviyon
davidlr. Bir noktaya işaret edelim: Verem sirayetle mühim rol oynar. Mikrobu almış olan vücudun hasta olmaması; vücudun buna müstait bu Tunmamasındandır. Vereme en çok istidadı olan çocuklar, bulûğ yaşı etrafındaki gençler, zayıf insanlar, vücutlarını her türlü fena itiyatlarla zayıflatanlar, sıhhî yaşamıyanlar, şeker hastalarıdır. Bunları daha çok korumak icap eder.
Bununla mücadelenin en mühim merkezi dispanserler, şifa müesseseleri yani hastahancler vc sanatoryumlardır. Dispanserlerin vazifesi gerek doğrudan doğruya müracaat eden, gerek hekimlerin gönderdikleri hastaları muayene etmek, veremli o-lup olmadıklarını araştırmak, veremli iseler hastalığın şeklini tesbit ve tedavi plânını hazırlamak, mümkünse bu hastaları icap eden müesseselere kabul ettirmiye çalışmak, ayakta tedavisi icap eden hastalardan arzu edenlerin tedavilerini takip etmek, hastalara yiyecek, giyecek gibi şeylerle yardımda bulunmaktır.
Bir de dispanserlerin vazifesi a-çık veremlilerin yakın muhitlerinde bulunan şahısları muayene ederek, bunlar arasında hasta veya vereme müstait olanları ayırmak, hastaların sıhhi ve içtimai hallerini tetkik etmek, etraflanndaktlere tehlikede bulunduklarını ikâz yardıma ihtiyacı o-lanlara imkân nisbetinde yardım etmektir. Meselâ dispansere zar veremli bir çocuk müracaat eder. Dispanser bu çocuğun evinde yaptığı tetkik neticesinde anlar ki, evde has tahğmdan şüphe edilen öksürüklü bir ihtiyar nino vardır. Kadın muayene edilince görülür kl senelerden-beri müzmin bir vereme müptelâdır. Halbuki kadıncağız koynunda diğer torununu yatırmaktadır. Çocuk vereme yakalanmamışsa da tehlikede dir.
Bundan başka insanların toplu bulundukları, biribirlerini kolayca bu-laştırabileceklcri muhitler çoktur. Mektepler, fabrikalar... Bu gibi yerlerde sistematik muayene lâzımdır. Hasta olanları, hastalığa istidadı bulunanları ayırmak icap eder.
Hattâ bu İşte daha ileriye giderek bütün halkın basit bir röntgen muayenesinden geçirilmesi lâzımdır. Bu suretle gözden kaçmış bir kısım vakaları yakalamak mümkündür.
İlerlemiş bir çok memleketlerde, bu usul tatbik edllmektodir.v
Doktor Tevfik Sağlamın izahatını dinledikten sonra yanmdan şu kanaatle ayrıldım ki, gönüllü teşkilâtla vc eldeki mahdut vasıtalarla no yapmak mümkünse yapılmaktadır. Daha fazla faaliyet gösterilmesi, halkın daha fazla alâka ve yardım göstermesine bağlıdır.
NERİMAN HİKMET
Beyin de, eski bir dostunun kızını himaye ederken kat'I vo azimkar davranması ve bütün maniaları bertaraf eden bir tavır alması gerekti.
Bir defa ailo bakımmdan İş halledilince geriye Kastamonuya Nezire Hanıma mektp yazmak ve Kesham almak üzere Sacidl oraya göndermek kalryordu.
Ali Bey rahat bir nefes aidi. Şimdi sükûnetle Kezbanı düşünebilirdi artık. Bir aaniyo bakışları daldı, Hacerin uzun boyu, ince vücudu, iri siyah gözleri, beyaz yüzünü çorçevc-liyen kumral saçları hayalinde canlandı ve kalbinde garip bir heyecanla kendi kendine sordu:
— Acaba Kezban anasına benziyor mu?
rv
Nazire Hanmı başını kaldırdı, ya-nındalfi sedirde yüzükoyun yatmış roman okuyan Kezbana uzun uzun baktı. Birkaç aylık keder onun yüzünü soldurmuş, vücudünc bir halsizlik, hareketlerine bir gevşeklik vermişti. Eskiden ele avuca sığmayan o neşeli, patırtıcı geveze kızm böyle değişmesi ihtiyar kadını müteessir ediyor, her baktıkça gözlerine yaş getirecek kadar onu sarsıyordu.
SİYASÎ İCMAL [
Irakta İstikrarsızlık
Yazan: M. H. ZAL
II rakta vakit vakit bir hükû-
" met darbesi oluyor,  falan
politikacı veya asker falan kuvvete dayanarak hükümeti zorla ele geçiriyor, bundan sonra sathın altında diğer tarafların entrikaları devam edip gidiyor.
Irakın bu aile kavgalarında kim haklı, kim haksız, bunu tayin etmek yabancılara düşmez* Bizim gibi Irakın iyiliğini, istiklâlini ve terakkisini candan isti-yen bir komşunun butun dileği, Irak vatanperverlerinin bu şekilde şahsi ihtilâfların yerine â* henkli bir iş birliği geçirmelerin, den ve vatandaşlarına istikrar, emniyet ve sürekli bir inkişaf" temin etmelerinden ibarettir. Bunu heie bu   sırada biraz da
kendi hesabımıza istiyoruz, çünkü Bağdat - Basra yolu, Türki-yenin ihracat ve ithalâtı için ana mecralardan biri haline gelmiştir. Böyle bir yolun üstünde istikrar ve emniyet hüküm sürme.' sini istemek hakkımızdır.
Iraktaki dahili politika hadi-' seterinin daima harici münase-f betlere dokunur bir tarafı vardır. Nitekim Almanlar, son hükümet de' oc sin i kendi hesapla-* rina bir muvaffakiyet diye be nimsemişlerdir.
Bir rivayete göre Almanlar Irakta çok propaganda yapıyorlarmış. Kral naibi onların teşvi* kile kral olmıya kalkışmış, fakat ordunun müdahalesile kaçmış.
Iraklıların İngilizlerle bitecek hesapları da olabilir. Fakat bu hesapları ortaya çıkarmanın sırası herhalde bugün değildir. Amerika, biz ve Balkan milletleri dahü olduğumuz halde dünyayı zorbalık tehlikesinden kur. tarmıya çalışan bütün istiklâl âşıkı milletler demokrasi cep h es inde yer aldığımız bâr sırada Irakın ne sebeple olursa olsun, böyle bir cepheye arkadan kurşun 5 ikar gibi görünmesi yakışık almaz. Böyle bir hareket siyasi bir olgunluk hareketi de sayılamaz. Bugünkü iddiaları neden ibaret olursa olsun, Irak sonunda mutlaka zararlı çıkar.
Buna karşı İngilizlerin de; Iraklıların dertlerini dinlemeleri, dostluk havası yaratacak şekilde bir münasebet tarzı kurmaları ve iyi niyetli Irak vatanperverlerine söz geçirmek imkânını vermeleri, müşterek menfaatler namına temenni edilecek bir şeydir.
İngilizlerin imparatorluk ida. resine ait bazı eski ananeleri vardır. «Şarkı bilen» diye tasnif edilen dar görüşlü bir sınıf adamlar, aklın icabına ve mevcut vaziyete göre değil, bu basma kalıp ananelere göre iş görmeğe kalkıştıkça İngilterenin başına daima lüzumsuz gaileler açılmıştır.
İngilterenin Mihvere karşı o» lan parlak mücadelesinde orta ya koyduğu yepyeni ruhu İrakla olan münasebetlerinde tatbik etmesi ve temaslarını bu ruhu temsil edebilecek anlayışlı unsurlar vasıtasile yapması, çetin bir gaile manzarası gösteren bir taknrv vaziyetleri kolayca basi* bir hale indirebilir. Herhalde Iraktaki nahoş   vaziyeti tasfiye
için bütün alâkalıların iyi niyet lerle işbirlği yapması ve Alman propagandasına lüzumsuz yer« cesaret vermemeler    çok arzu edilecek bir şeydir.
M. H. ZAL
— Kezban!
Genç kız yavaş yavaş doğruldu.
— Efendim teyze. i
— Seninle ciddi bir mesele hakkın I da konuşmak istiyorum.
— Söyleyin teyzecigim. ;
— Annen öldükten sonra bu kos-' kocaman dünyada yapyalnız kaldın. Seni düşünüyorum, istikbalini hazır-) lamak istiyorum.
— Bu meseleyi kaç defa annemle de konuşmuştunuz. Orta mektepten diploma aldıktan sonra bana hususî surette lisede okunan dersleri göstermeğe başladınız. Bir gün baka-lorea imtihanını verccigm ve maarif ten bir hocalık istiyecegiın. Bu program çoktanberi çizildiği halde benim^ için neden bu kadar üzülüyorsunuz?
— Üzülmüyorum, ihtiyatlı   hare-j ket ediyorum kızım. Annen seni bana emanet etti. Ölmeden evvel seni emniyette görmek istiyorum. '
Kezban sedirin   kenarına  oturdu, ellerini kavuşturdu.
— Siz bana bir şey söyliyeceksinit teyze, lüzumsuz mukaddemelerle bej ni avutmayın da birdenbLre söyleyip
verin kuzum. 1
(Arkası var)
VATAN
8 - 4 - 94f
Uf KAV
İKİ MEKTUP
Çeviren: Bedi GÜNDÜZ
Fransız  Akademisi Azasından: Jak Römiyö'ye
Müsyü.
Size .şu mektubu yazdığımdan dolayı beni mazur görünüz. Mektubum, sizi taaccupta bırakacaktır. ÇOtlfeU aramızda bir münasebet yok. Siz. bir aile sahibi ve Alemce tunın-mtf bir hikâye muharririsiniz. Şiirleri, cihanın dört köşesinde dillerde gezen meşhur bir şairsiniz.
«Ben ise. hayatın, daha doğrusu huyalâtm eşiğinde, yirmi iki yaşında genç bir kızdan başka bir şey değilim. ,*
< Bununla beraber, size yazıyorum, şüphesiz mektubum, her gün almak ta olduğunuz vo belki de hiç okumadığınız yüzlerce mektupla beraber vasıl olacaktır.
«Oh! Rica ederim. Benim mektubumu istisna ediniz. Çünkü bahis mevzuum pek mühimdir, öğütlerinize, ihtiyacım var.
Siz. her ne kadar beni tanımazsanız da ben sizi tanıyorum. Hom de pek çok. Ben. sizi eserlerinizle; o. kalbinizden o kadar şeyler tevdi etmiş olduğunuz kitaplarınızla tanıyorum. Onlar, yatağımın baş ucundaki kitapları teşkil ediyorlar^ thtimal ki Î5u kitaplar hüzünlü hikayeler söylüyorlar. Ben de hüzünü severim. O-nun için okuyorum. Bu kitaplar, büyük vukufa, kadın kalbine delâlet e-diyor da hep kadınlar, mahrem bir dost gibi size müncesip bulunuyorlar, ben de müneczip bulunuyorum.
«Size yalnızlığrmdan bahsettim. Maddeten yalnız değilim. Zira. bütün bir ailenin gürültüleri arasında yaşıyorum. Lâkin bu aile arasına ancak bir kaygusuz çocuğu terbiye için bir yabancı olarak geldim. Ben yalnızlıkların beteri ile mustaribim: O da gönül yalnızlığı... .
«Okuyorum. Ekseriya okuyorum. Bazı kereler kitaplar bana teselli veriyor. Bazan de onların hayalleri beni hayale doğru sürüklüyor.
«Garip çey! Bunların çoğu bana usanç veriyor. Birini, sonra diğerini bir daha açmamak üzere kapatıyo-(rum. *
Tekrar okuduğum yalnız sizinkiler dir. Ne diyecektim ? Ruhumu derece derece onlar tanzim ettiler. Onların
bahsettiği faciaların her birinden bir
.hisse aldım. i
i
' «Bir de hayatımda bir vak'a zuhur etti: Biri beni düşünmüş, geldi, büyük bir saffetle dedi ki, Siz yalnızsınız. Ben de yalnızım. Sizi seviyorum. İster misiniz, sizi mecut etmeye çalışayım...» Bu; çoktan beri gönlümde yer tutmuş bir delikanlıdır. Kendisine söylemeğe cesaret etmeksizin ben de onu düşünüyordum. Fakat bu düşüncede büyük bir ümit bulamazdım. Şimdi hayatım birdenbire değişti. Bu talebe karşı meserretle cevap vermek istiyorum. İstiyorum ki bu seda, gönlümün sedası olsun...
— Evet... i
Diyecektim. Birdenbire isminiz ha tınma geldi. İsminizle beraber, uykusuz gecelerimde, lâmbamın sönük ziyasında büyük bir hahişle, bir hamlede bitirdiğim eserlerinizin bütün faciaları, bütün entrikaları sıra-silc gözümün önünden geçmece başladı.    / i
«Sevgi önümde inkişaf eliyordu. Siz de «Sevgi şairi> olduğunuz için sizin kıtalarınızın terennüm olunduğunu duyuyordum. Lâkin bu kıtaların hepsi acıklı, hepsi hüzünlü idi. En ziyade meraklı ve şairane olan )bu hikâyeler, aşk hikâyeleri esasen \ ebedi bir yeisten başka bir şeyden bahsetmiyordu.
<Talibime beklemesini söyledim ve şu menhus kelimeyi telâffuz ettim: «Düşünmek isterim!> Heyecanlı olması lâzım gelen cevabıma soğuk bir zemin verdim.
«Evet; düşünmeye, tahayyül etme 'ye, sizden tekrar bir iki sayfa okumaya ihtiyacım vardı. O sayfaları o-kııdum. Beni korkuttular.
«Doğru mudur ki, aşk, ekseriya böyle sönük, abes ve kâzip olsun?
Doğru mudur ki. hikâye ettiğiniz bu acıklı vakalar hakikate mukarin hattâ mümkün olsun?
«Hiddetle omuzlarımı silktim. İtiraf ediyorum: Başka öğütler almak için başka kitaplar okumak istedim. Onlardan, vaktlle beni büyüleyen İnce, tatlı ve havailerini ele aldım.
«Bu sefer, onlar bana içinde bir şey olmadığı halde ses veren fanuslar gibi geldi, canımı sıktı. Elimden fırlattım.
«Bana cevap veriniz, müsyü... Rica ederim, bana cevap veriniz. Siz kalbe ait şeylerde tecrübe sahibisiniz Bana takip edeceğim yolu gösterebilirsiniz. Tekrar ediyorum, bu sıkıcı mektubumdan dolayı beni affediniz. Bunu okuduktan sonra yakınız...>
An. V«m
Matmazel An. V... ye Bulvar Hosman
«Evet biçare çocuğum! Size cevap vermek isterim. Hem derhal... Bana gönderilen ve gururumu okşıyan mektupları nasıl okuyorsam, sizinki nl de okudum. İtiraf ederim: Bu defa müteessir oldum. Hattâ ağladım. Taaccüp ediyorsunuz değil mi? Jak Römiyö, beşer kalbini teşrih eden bunca eserin müellifi. Böyle masasının başında bir mektup karşısında ağlasm. Fakat bu doğru!...
«Birer birer her satırınızı tarttım ve size cevap vermeyi kararlaştır-dım.
«Ben de, bütün eserlerimin bulunduğu kütüphanenin sıralarını gözden geçirdim. Kendi kendime teessürle:
«Bu kadar itina, bu kadar çalışma nın neticesi bir genç kızı şüpheye düşürmek mi imiş?» Diye sordum.
«Birinci hikâyem «Silvet» ki - beni meydana çıkardı - muhabbete İtimat ederek o yüzden ölen bir sevdalı kızdan bahsediyor. Temin ederim ki bu kız yaşamıştır. Hattâ bu hikâyede benim hayatım da mevcut
tur. -
«Onun yanında şiir mecmualarımı buldum. Hep matem verici terennüm ler. Hepsi bestelendi. Bir takım güzel gözleri ağlatmak için güzel muganniyeler onlan terennüm ediyorlar Bundan sonra, beni Fransız akademi sine kadar götüren «Kadın kalbl> eserlerim var. ''
«Evet, kızım, hakkınız var. Tahlil etmekle zevk aldığım bütün bu muhabbetler ıstıraptan başka bir şey değildir.
«O vakit, kendi kendime dedim ki: «Sen fena bir iş işlemişsin.» Oh! Ha yır! Çocuğum... Hayır! Benim eserlerime inanmamalı. Onlara koyduğum hep hurafeden, hayalden başka bir şey değil. Bu muhal hayallerin bahtsızlığa sebep olacağını anladım. Şimdi onları inkâr ediyorum. Durmayınız, hemen o gence, kendisini sevdiğinizi söyleyiniz. Mesut olunuz, çok mesut olunuz. Size yemin ederim. Eserlerimde hiç bahsetmediğim tatlı şeyler mevcuttur. Bu şeylerin
nadir ve ekseriya anlaşılmamış olmaktan başka bir kusurları yoktur.
«Seviniz, seviniz... Bütün kuvvetinizle seviniz: Romanlarıma gülünüz. Ben, işin sonunda eğlenmeyi arzu etmiş bir büyük müstehziden başka bir şey değilim.
«Zevcinize sadakatle, tatlı iltifatlarda bulununuz. Size ettiğim fenalıktan dolayı beni affediniz. Çok nedamet ediyorum. Bunu da tahayyül ediniz. Ben de, sizden mektubumun yakmanızı isterim...»
Jak Römiyö
*
Bundan sonra Jak Römiyödan hiç bir eser neşrolunmadı.
Kartalda Konferans
Kartal, (Vatan) — «Dünya hâdiseleri karşısında Türkiye) mevzulu konferanslar devam etmektedir. C. H. Partisi vilâyet idare heyeti azasından Ahmet Halit, Kartal ve Yakacıkta konferanslar vermiştir. Hal kımız bu konferansları büyük bir alâka ve hassasiyet ile takip etmişlerdir.
SUSAN FRANSIZ STÜDYOLARININ SON ESERİ... CHARLES   VAN EL —JULES   B E R R Yİ SUZY   PRİM— TANIA   FEDOR
gibi 4 Büyük Fransız Yıldızının ilk Zaferi
Harbin yarattığı... Şüphenin öldürdüğü... Bir hayatın romanı olan
BÜYÜR   FRANSIZ    FİLMİ
¦
Çalınan Saadet
Tapu Kadastro Mektebinin Müdürü Göz Tabibi Esat Paşanın Karısı Bayan Makbule
Talebelerine Diyor ki:
44 Oturduğunuz Sandalye Ne Size, Nede Başkasına Kaydı Hayat ŞartıyU Verilmiştir. Bu Sandalyede Oturacak Adam İş Sahiplerine Zorluk Çıkartacak Değil,
Onların İşini Kolaylaştıracak Adamdır
1>
II
«— Mektebin gayesi, tapucu kadastrocu memur yetiştirmektir, iki kısma aynlmı.ş olan mektebimizin B şubesine, ya doğrudan doğruya liseden mezun olarak burada okumak istiyenler, veya bu derecede tahsil görüp de tapu, kadastro umum onüd urluğu ud e çalkan memurlar alınır. Bunlar, burada bir sene okuduktan sonra mezun olurlar. Ve haritacı olarak tapu, kadastroda vazife alrrlar.
A şubesine ise, ya, orta mektep mezunu olup da mÜTacaat e-denleri veya yine tapu. kadastroda memur olarak çalışıp da okumağa hevesli olanlar kabul edilirler. Bunlar da xki sene tahsil görürler.»
Mektebin müdürü, uzun seneler memieİKete hizmet etmiş olan meşhur göz tabibi Esat (Pa?a) nın refikası sayın Makbuledir. O. bana, bu ufak rnükaddemeyı yaparken etrafıma bakıyor, daha meJctebin kapısından girerken her tarafta gördüğüm büyük in-tur me artrk sasmı orum.
Sınıfları dolaşmak üzere merdivenleri çıkarken Baya Makbule:
«— Bu sene, diyor, mektebimize. Maliye Vekâleti hesabına 41 taJebe kaydedilmiştir. Vekâlet, mektebimize hususi bir kıymet gösiereresk arazi taksim islerinde çalrştınlacak memurların mektebimiz tarafından yetiştirilmesini tensip etmiştir.
Muhtelif sınıflara girip çıkıyoruz. Ankara hukuk fakültesinin profccörleri ve umum müdür sayın Halit Ziya Gürkan da dahil olmak üzere, tapu, kadastro u-tr.Aim müdürlüğünün kıymetli şube ımtdürleri tarafından ders gören talebeler arasında, orta mektep çağında çocuklar old*uğu g.-bi, yaşını, başını almış, kerli ferli insanlar da var. Merakla, mektebin müdürüne soruyorum:
«— Acaba, diyorum. En küçük ve en büyük talebeleriniz ka çar yarındadır?
«— En küçük talebemiz I 7, en büyük talebemiz de 36 yaşındadır, diyor. Evvelce de, söyle-
Yazan:
Ertuğrul Şevket
di*» im gibi, bu yasları geçkin tale beler, tapu, kadastro idaresinde memur olarak ;alışanlardır. Hattâ, iç'crinde, çoluk çocuk sahibi olanlar bile var.
Tekrar, merak ederek soruyorum:
«— Peki, diyorum. Maaşları az dahi olsa, memuriyetlerini ter kederek buraya gelen talebeler, ne yer, ne içer ve nerede yatarlar?
Sayın Bayan Makbule: <— Efendim, diyor. Evvelâ, mektebimize memuriyetlerini ter kederek gelenlerin maaşları kesilmez. Ayrıca, bu kabil memurlara, tahsil müddetleri devam ettikçe, A kısmında okuyanlara 20, B kısmında okuyanlara da 30 lira burs verilmektedir. Bu usul, mektebimize kabul edilen diğer talebelere dc şamildir. Yalnız, Malrye Vekâleti, kendi hesabına okuyan talebeler n tahsil müddetlerine e, masraflarını gör-Jnektedir.»
Talebelerin ders programlarına bir göz atıyorum. Kanunu .me deniden tutun da, riyaziye, hendese, mesaha tatbikatı, tapu sicilleri gibi, hakikaten bir tapu memuruna lâzım olacak mühim dersler görüyorlar.
Mektebi gezdikçe, yeni yeni keşiflerde bulunuyorum. Geniş rahat, Yenisehirin Havuzbaşı-na bakan güzel manzaralı bir yatakhanesine giriyoruz. Müdür, sualime cevaben:
€— Evet, dryor. Talebelerimiz den bir kısmı leylîdir. Şimdi, yeni ders senedi için binanın üst ka. tında büyük bir yatakhane daha yapbrıyoruz. Onu ikmal eder etmez, leylî talebe'miktarını arttıracağız.
Talebelerle konuluyorum, mek teplerinden memımun olmryan kimse yok. Talebe, o kadar m em nun kı.
c— Büyüklerimiz sağ oksun! Cümlesini, hemen her sözleri-
nin altına, büyük bir samimiyetle ilâve ediyorlar.
Diklkat ediyorum. Bursadan, Ada nadan velhasıl memleketin her tarafından gelmiş olan. lise veya orta mektep mezunu talebelerin hepsi, ayrı ayrı sorduğum suallere verdikleri cevapla, bir noktada birleşiyorlar.
«— Efendim diyorlar. Tapu ve ka^dastroculuk, istikbali olan bir meslek. Ayni zamanda tahsil mtüddeti dc kısa. Aldığımız burs da ihtiyacımıza yet'Tnektedir. O-nun için burasını tercih ettik.
Mektepte, bir memura lâzım olacak, her türlü usul de gösteril mektedir: Meselâ, bir deftere ç'z gi nasıl çizilir, evrak nasıl kaydedilir?
Mektebin tarihçesi hakkında da şu malûmatı aldım: Bu mektep 327 senesinde Istanbulda kadastro mektebi âlisi unvanile açıl mış ve 330 senesinde kapatılmış tır. Milli mücadeleden sonra, 926 senes;nde kadastro mektebi
unvanile tekrar açılmış, hukuk ve riyaziye şubelerinden ibaret olmak üzere 931 yılına kadar devam ermiş ve 933 de de hukuk ve riyaziye şubeleri bir arada olmak üzere 937 senesine kadar talebe yetiştirmiş ve o sene dc bugünkü son şeklini almıştır.
Memlekete, ideal memur tipi yetiştirmekte olan bu her şeyi mükemmel mektepten ayrılırken, kapıda rastgeldiğım bir talebeye sordum:
«— Sizin için ideal memur nasıl bir tiptir?
Talebe düşünmeden cevap ver
di:   < WJL
«_ Bütün vaktini, iş sahiplerinin menfaatine harcıyan adam, zatent bizim istikbalde, nasıl bir m e amir olmaklığrmız lâzım geldiği, muhterem müdürümüz tarafından daima tekrarlanan bir söz dür: Oturduğunuz sandalye ne size, ne de başkasına kaydı hayat sartile verilmiştir. Bu sandalyede oturacak adam, iş sahiplerine zorluk çıkartacak değil, onların işini kolaylaştıracak adamdır.
Ertuğrul ŞEVKET
illi
lyango
Dünkü Keşidede Kazanan Numaralar
Milli Piyangonun 5. inci tertip 3. üncü çekilişi dün Ankarada saat 1 7 de Scrgievinde yapılmı? ve aşağıdaki numaralar ikramiye kazanmıştır.
20.000 Lira İkramiye Kazanan
Numaralar
031043      51290     103996 221999    227323    233664 279740     287324
5.000 Lira Kazanan Numaralar 024812      36629      48352 120975     130530     145517 150058     244588
2.000 Lira Kazanan Numaralar
034796.     048337.     085265.
102619.      109515.      134866.
159143.      163078.     204867.
276790
1.000 Lira Kazanan Numaralar
8704 26815 35937 49033 66942 76004 92547
14864
26832 37345 60960 69966 77712 95921
21358 33364 41763 64159 72184 81892 96739
22401
35770 47447 66600 75234 90053 99523
998 M 113462 120958 122935 159167 173992 188132 205249 223819 229942 230777 247295 266945 274371 282644 297898
100256 116290 121430 144167 162653 174718 190895 212947 224763 230827 242002 248586 270109 275251 288500 298381
108732 I 16997 121499 144725 163023 175495 191392 218226 228549 234387 246297 258996 271144 275632 294801
II1563 119512 122425 148959 170444 1 77140 194905 219045 229429 234986 247231 266340 271617 281697 297852
Amortiler
Son dört ralokamı (1849) ile nihayet bulan 30 numara 500 er lira. Son dört ralkkamı (5978) ile nihayet Kul.m 30 numara 500 er lira. Son dört rakkamı (1265) ile nihayet bulan 30 numara 500 er lira, Son dört ralkkamı (9558) ile nihayet bulan 30 numara 500 cr lira.
Son dört rakkamı (2369) ile nihayet bulan 30 numara 200 er
lira. Son dört rakkamı (6815) ile nihayet bulan 30 numara 200 er lira. Son dört rakkamı (2942) ile nihayet bulan 30 nujmara 200 er lira. Son dört rakkamı (7102) ile nihayet bulan 30 numara 200 er lira. Son dört rakkamı (5900) ile nihayet bulan 30 numara 200 er lira.
Son üç rakkamı (954) ile nihayet bulan 300 numara 100 er lira. Son üç rakkamı (836) ile nihayet bulan 300 numara 50 jer lira. Son iki rakkamı (93) ile nihayet bulan 3000 numara 10 ar lira. Son bir raklkamı ( I ) ile nihayet bulan 30.000 numara 4 er lira, Son bir rakkamı (7) ile nihayet bulan 30.000 numara 4 er lira ikramiye alır.
20.000 liranın dört parçası istanbul, birer parçası da Akşehir, İzmit, Erzurum, Ereğli Karadeniz.
5.000 liranın dört parçası İstanbul, birer parçası da İzmir. Afyon. Çerkesköy, Adana, Bandırma, Bartın, Kars, Elâzığ, Bafra ve Ankaradadır.
L A
BU PERŞEMBE AKŞAMI
Sinemasında
Yıldızlar Yıldızı GRETA GARBO Dahi Rejisör E R N S T A LUBİTSCH'in idaresinde  "LADAM O KAMELYADAN,,   Sonra   MELVIN
DOUGLAS ile beraber çevirdiği   yegâne   filmi
GUL
KA
Türkçe sözlü emsalsiz sanat şaheserinde,    GÜLECEKTİR.     Bütün istanbul halkını koşturacak
müstesna vo büyük film
Bu Perşembe Akşamı
SARAY  SİNEMASINDA
Yerler bugünden tedarik edilebilir
Mezarda Doğan ve Olü Memes Emen Büyük Türk Alimi:
ı
Mevit
Şişhane yokuşunda Kâtip Mehmet Çelebi türbesi
Eskiden nelere inanırlarmrş?. Bunun en kısa cevabı fu olabilir:
— Nelere inanmazlarmış ki!.... Altıncı daireden   Kasımpaşaya 1-
nen yolun tam ortasında bir türbe vardır. Bu türbenin bulunduğu mezarlık eskiden cMcyit Zade Mezarlığa admı taşırdı. Semt de bu adla-meşhurdu. ölüden doğan birisinin bu mezarlığa ve bu semte, hattâ Ha İlcin, şimdi havuzların bulunduğu yerdeki bir iskelesine de bu şöhreti verdiği tarihi İncelemelerden anlaşılıyor.
ölüden doğan bu adam kimdi?
Meyit Zade. Birinci Sultan Ahmet zamanında faziletilc. irfanile büyük bir ün yayan yüksek bir Türk âlimidir. Babası Üçüncü Sultan Mehmetlo beraber H 1005 yılında Eğri seferine iştirak eden bir askerdi. O daha sefer davulları çalınır ve hazırlıkları yapılırken gebe olan karısınm karnını okşıyarak:
— İlâhi!.. Gazaya gidiyorum. Karımın karnmdaki çocuğumu sana emanet ediyorum. Sen en hayırlı e-manetçisin. Demiştir. Birkaç gün sonra da Eğri yolunu tutmuş ve ora da arslanlar gibi dönüşmüştür. Türk ordusu alınlarında şeref ve zafer halelerinden örülmüş çelcnklerle Istan-bula döndükten sonra bu zat da evine gelmiş ve refikasını sormuştur. Allanın rahmetine kavuştuğu haberini alınca:
— - Hayır bu olamaz. Ben onun kamındakinl Ulu Tanrıya emanet etmiştim. O emanete ihanet etmez. Bana tiz kabrini gösteriniz! Demiş ve kazmasmı, küreğini omuzlayınca şimdi türbenin bulunduğu mezarlığa gelmiştir. Rehberleri karısının kabrini göstermişler o kulağını mezarın hörgüçlenmiş toprağına koyarak
dinlemiş ve:
— işte! Demiş. Yavrumun sesini
işitiyorum.
Bundan sonra kazmasını indirmeye başlamıştır. Toprağm altından gelen ses. arkadaşlarının kulağma da gittiği için onların da yardrmflc kabir açılmıştır. Görülen manzara pek müheyyiç idi. Nur topu gibi bir yavru ölü ananın bol sütlü memesine yapışmış emiyor.
Gazi baba yavrusunu bağrına bas mış, onun penbe yanaklarını buselere boğduktan sonra evine getirmiştir, îşte bu çocuk okumuş ve sonra şöhreti islam dünyasını tutan bir âlim olmuştur.<Meyit Zade» de onun lâkabıdır. O devirdeki yazı dilimize bir örnek vermiş olmak için Evliya Çelebinin bu zat hakkındaki satırlarını aşağıya alıyorum:
«Meyit Zadenin pederleri Eğri gazasına müteveccih oldukta valideleri hamile imiş. Pederleri:
— ilâhi! Gazaya azimet ediyorum. Bu ehlimin batnında olan evlâdımı »ana emanet ettim. Deyup sefere revan olur. Bir müddet sonra blemril-lân hatunu hamlini vazetmezden evvel ölür. Defnederler. Kabirde doğurur. Masum; anasının memesine yetişip emer. Pederi seferden selâmetle döndüğünde ehlini sual eder. Merhume olduğunu söylerler. Hemen mutekit gazi:
— Ben onun karnındakini kârha-ne sahibine emanet verdim. Tiz ehlimin kabrini bana gösteriniz, deyip derhal kabre varırlar. Kulak tutarlar ki kabrin içinden bir masum sedası geliyor. O anda kabri açar görürler ki can paresi olan masum val-desinln sağ memesini emiyor. Asla çürümüş. Pederi hamdü sena ederek ciğer köşesini bağrına basıp hanesine getirir, terbiye öder. işte bu çocuk ulemayı fâzılinden bir kimse olup devleti Ahmet Handa merhum oldu. Yine validesi cenbinde defnettiler. Uzerlndo bir kubbei âlisi vardır. Meyit Zade deyu ziyarotgâhı has ve âmdır. Bu hikâye garip gelmesin. Kudreti ilâhiye düşünülürse bu, pek âdi bir şey demek olur.>
?
Birçok kimseler fotoğrafını gördü günüz binayı Evliya Çelebinin türbesi olarak tanırlar. Bazıları da büyük Türk âlimi Kâtip Çelebinin mer kadi olduğunu söylerle, Müzeler ida-
resi de şen seyyahımrz Evliya Çelebinin ebedi istirahatgâhı olarak kabul etmeğe meyyal imiş. Garplılardan da bu sağır kubbenin altında yatanın Evliya Çelebi olduğunu yazanlar var.
Büyük ve dahi Türk seyyahı ve re portaj tarzının mucidi Evliya Çele bi adına heykel dikilmesi düşünülürken beynelmilel bir mahiyet almağ? başlıyan bir hatayı fırsat düşmüşken burada düzeltmek istiyorum:
Bu yapı ne Evliya Çelebinin, ne Kâtip Çelebinin ve ne de ihtifalci Ziya Merhumun dediği gibi Meyit Zadenin türbesidir? Yüksek bir mimarî krymetl olan bu türbe Koca Sinanrn mimar başılığı zamanında - 941 senesinde - Kanuninin nişancılarından-tarih sahibi Ramazan Zade Kâtip Mehmet Çelebi için yapılmıştır. Tuğ la ve kesme taşla yapılan türbenin taş parmaklıklı üç penceresi vardır. Tersane tarafındaki penceresinin üstünde «Merhum Kâtip Mehmet Çelebi ruhu için fatiha sene 941> vı soldaki penceresinin üstünde dc ^Merhume Şerife Saliha Hatun için fatiha sene 1097> kitabetlerini oku- -yoruz. ' 9
I Sonuncu kitabeye göre bu türbe avam arasında «Lohusa kadın türbesin adını almıştır.
Birinci kitabede <Kâtip>. «Meh- ' met> ve «-Çelebi^ kelimelerinin bulu nuşu birçok kimseler gibi ciddi ilim adamlarım ve ilim müesseselerini şa şırtmıştır. Keşfüzzunun sahibi Kâtip Çelebi H 1067 tarihinde ölmüştür Mezarı da Zeyrekte Hızır Bey cami-inin karşısındaki bahçededir.
Bu türbe Meyit Zade mezarlığının ortasında idi. Mezarlık 1326 senesi yol açılırken yıkılmış ve taşları d& bu türbenin yanındaki bir çukura gö mülmüştür. Meyit Zadenin kabri do bu türbe civarında idi. Evliya Çelebinin aile mezarlığı da burada bir kagir sofa üzerinde bulunuyordu. Çelebimiz bunu şöyle anlatır:
«Pederimiz Derviş Mehmet Zilli Vto validesi ve dedemiz Timurcu, Kara-Ahmet ve dedesi Yavuz   özbey ve validemiz velhasıl   bihesap   akraba mız metfundur.»
Evliya Çelebinin de bu aile mezar lığına defnedilmiş olması muhtemeldir. Eğer mezar taşı varsa çukura gömülen taşların üstü açılınca ortaya çıkacaktır. Bugünkü türbe il** Evliya Çelebinin hiç bir alâkası yol tur. Ben türbenin içinde üç lâhıt gördüm. Soldaki 913 de ölen Hüm ma Hatunundur. Diğer iki lahdin taşları yok olmuştur.
Türbenin içinde Uç de mezar taşı vardır. Bunlar da 1052 de ölen Şaban Kaptan 1136 da* ölen Hatice ve 1261 de ölen Abduilaha aittir. Şaban Kaptan meşhur bir deniz kahramanımızda*. Şimdiye kadar mezarı bilinmiyordu. Bu türbeyi Mimar Sini nın «Tezkirctülbünan> mda   bulma dığımız için onun tarafından yapıl dığmı şimdilik iddia edemiyoruz. Fakat o devrin bütün yapı hususiyetlerini taşımakta ve planı Hırkai Şerifte Mimar Sinanın eseri olan Zev vak = Çeşnigir   Osman   Efendinin türbesinin plânına uymaktadır.   418 yaşmı dolduran türbenin   ayni   >a-manda kuvvetli bir tarihçimiz olan Kâtip Mehmet Çelebinin kemiklerini koynunda saklaması; muhafaza e-dilmesi için kâfi bir sebeptir.
ibrahim Hakkı KONYALI
Gazino Tarifeleri
Yapılan müracaatler üzerine gazino tarifelerinde yeniden tetkikler yapılmakta idi. Belediye iktisat müdürlüğü kendi kazaları dahilin'deki gazinoların vaziyetleri hakkında tetkik yapılmak üzere kaza kaymakamlıklarına müra-caatte bulunmuş ve bu cevapların 10 nisana kadar muhakkak surette bildirilmesi istenmişti.
Kaymakamlıklar cevap verdikten sonra beledij'e reis muavini Lûtfi Aksoyun başkanlığı altında, belediye iktisat müdürü ve cemiyetten iki mümessilden mürekkep bir komisyon vaziyeti tetkik ederek karar vereceklerdir.
FERDîy£ iC TİN A i
hadisevti*
İSTİFALAR:
Tiftik ve yapağı birliği reisi Kerim Aktar istifa etmiştir. Yeni reisin seçilmesi için yakında bir toplantı yapılacaktır.
GELENLER»
Devlet Demiryolları umum (müdürü B.   Cemal   Hidayet Serter ' Ankaradan   şehrimize   gelmiştir. Umum müdür Trakyada da bir seyahat yapacaktır,      ^
TAYİNLER:
Bursa Halkevi kâtipliğine Necip Aksoy tayin edilmiş ve işe başlamıştır. Samsun vali muavin, ligine İnegöl ka3rmakamı Ahmet Baha Beyoğlu tayin edilmiştir.
İstanbul ikinci ağır ceza reisi Remzinin ölümü üzerine boşalan reisliğe Malatya ağır ceza reisi Hasan Haspi Gürpınar tayin edilmiştir.
Hasan    Haspi    Gürpınar cu-
nartesi günü Malatyadan şehri-
| mize germiş ve dünden itibaren
ikinci ağır ceza reisliğine fîlen başlamıştır. Yeni ağır ceza reisimize yeni vazifesinde muvaffakiyetler dileriz.
Adisababadan Balkanlara
(Başı 1 incide) +
gailedir.
İstiklâlleri için ölmiye azme* Jen Balkan milletleri gibi, Şarkî Afrikada harikalar yaratan ve yüksek askerlik hasletleri gösteren İngilizler, Cenubî Afrikalılar, Hintliler, Avustralyalılar ve Yeni Zelandlılar da boy ölçmesi zor düşmanlardır. Kalkan dağlarında bunlarla dö-ğüşmek, düz arazide, asfalt yollardan kollarını sallıya sallıya Parise doğru yıldırım harbi değil, hakikatte ancak yıldırım seyahati yapmağa pek benze-miyecektir.
Her halde Şarkî Afrika temizliğinin yağmur mevsiminden evvel bitmesi, Balkan muharebesinin ilk safhasınm demokrasi hesabına kazanılması demektir.
Ahmet Emin YALMAN
Bir Mahkûmun İdam Cezası Tasdik Edildi
Ankara, 7 (Telefonla) — Bugün Reis vekili Mazhar Germenin riyasetinde toplanan Büyük Millet Meclisi soygunculuk yapmak maksadile kam yondan sıktığı tabancadan çıkan kur şunla birini öldürmekten maznun bir mahkûmun ölüm cezasına çarp-tırılmasma ait lâyihayı müzakere e-derken mebus Mithat kürsüye gelmiş ve ölüme mahkûm olan adamın bir kast üzerine kamyona tabanca sıkmamış, oradakileri korkutmak maksadile ateş etmiş olduğunu, gelen tezkereden bu noktanın aniaşıl-dığmı, binaenaleyh mahkûma olum cezası verilmemesi lâzım geldiğini söylemiştir. Bunun üzerine söz alan adliye encümeni mazbata muharriri Şinasi, Maznunun pusuya yatarak ve soygunculuk kasdile silâh attığını, binaenaleyh bu cürmün bir kasıt eseri olduğunu, mahkeme zabıtları tetkik edilecek olursa bu cihetin anlatılacağını söylemiş ve verdiği izahat kafi görülerek ölüm cezası Meclis tarafından tasvip edilmiştir.
Erzincan Zelzelesinde Çalışan Mahkûmlar Affedildi
Bu meyanda Erzincan felâketzedelerine yardımda bulunan bir kısım mahkûmların da bakiye cezasını affedecek kanun lâyihası da Meclisin tasvibinden geçmiştir.
Tıbbiyeliler Bahar Gezintisi
Tıp Fakültesi talebeleri Hoca-larile birlikte 13 Nisanda Adaya bir gezinti tertip etmişlerdir. Sabahleyin hususî vapurla Adaya gidilecek. Plaj otelde öğle yemeği yenecek, eğlenilecek ve akşam dönüşte Boğaziçinde mehtapta bir cevelân yapılacaktır.
Mühim Bir Konferans
Profesör Doktor Fahrettin Kerim, bu akşam saat altıda, C. H. P. Eminönü Nahiye merkezinde siyasî ve çok dikkate lâyık bir konferans verecektir.
Nahiye merkezi Ankara caddesinde Vilâyet konağı bahçesindeki cami karşısmdadır.
Herkes gelebilir.
ÖLENLER:
İzmit Kâğıt fabrikası ikinci müdürü Sabri Pozam'ın babası tüccardan Mıadanyah Emin Po-zam ölmüş^ Eyüpte aile kabristanına gömülmüştür. DOĞUM:
Antalya Osmanlı bankası müdürü Ekrem Eşkinat'ın bir oğlu doğmuş ve yavruya Davran adı konuFmluştur. Uzun ömürler dileriz.
üniversitede
mtihan
u
İNGİLTERE MACARISTANLA MÜNASEBETLERİNİ KESİYOR
Londra, 7 (A.A.) — Reuter ajansının diplomatik muharririnin öğ-amdiğine göre, İngiltere hükümeti, Budapeşte elçisi Omalley'e Macaristan, bugün müttefiklere karşı hareket üssü haline geldiğinden oradan çekilmesi için talimat verilmiştir.
(Başı 1 tnelde)
9 unda bitecek ve 15 nisanda bu dersin imtihanlarına başlanacaktır.
4 — Dil dersleri imtihanları 1 5 ile 19 nisan arasında yapıllmış ve
bitirilmiş olacaktır.
5 — Gelecek yıllar devam edecek dersler için ayrı tedbir alrnıya lüzum yoktur. Fakat bu sene bitirilen dersler için, mümkünse bu derslerden saatler alınabilecektir. Fakat normal saatlerin tedrisatı normal olarak devam edecektir.»
Bu maddeden de anlaşılacağı üzere bu sene bitmesi lâztmgelen derslerin profesörleri gelecek seneler devam edecek derslerin saatlerinden alabileceklerdir. Fakat hiçbir zaman normal olarak verecekleri derslerden fazla, talebelere ders veremiyeceklerdir.
Diğer .taraftan öğrendiğimize göre İktisat ve Hukuk Fakültelerinde eleme imtihanları 23 ve 24 nisanda yapılacak şifahî i/mti-hanlara 8 mayısta başlanılaack-tır.
Lâboratuvar mesaisine devam edip şimdiye kadar lâboratuvar-larını ikmal edemiyen talebe ders kesiminden sonra da lâboratuvar-larını tamamlamak için ayın 25 ine kadar mektebe devam edebı-leceklejdir.
Maarif  Müdürlüğünde  Dünkü
Toplantı
İlk, orta, lise ve yüksek mekteplerde derslerin erken kesilmesi hususundaki karardan sonra orta, lise ve ecnebi ekalliyet mekteplerinin ders kesemi ve imtihan günleri tesbit edilmişti.
Tedrisatı iptidaiye meclisi de dün Maarif müdürlüğünde toplanarak ilk mekteplerin ders kesimi ve imtihan günlerini kararlaştırmıştır.
İlk mekteplerde dersler ayın on altısında kesilecek ve talebenin karneleri on yedisinde verile, çektir. Son sınıfların imtihanları da ayın yirmi birinde başlıyacak. tır.
B. M. Meclisi Ve Yedek Subaylar
(Başı 1 İncide) — General Kâzım Scvükteklnin beyanatından sonra, Reis Vekili, Meclise herhangi bir mütalâada bulunup bulunmadığım sorduğu zaman bütün mebuslar hep bir ağızdan bağırmışlardır. — Hayır!
Bu suretle ihtiyat zabitlerimizin memuriyete tayinleri 31 mart 1911 olarak kabul edilmiş ve nisan maaşlarını alabilmeleri için icap cdon kanun lâyihası Meclisten çıkmıştrr.
Her Gün
On Satir
S. G. SAVCI
1
'
2
3
4
5
6
7
8
9
10
Baz» fıKralar vardır kl, dünya durdukça bayatlamaz. «Uç» dedikleri zaman: «Ben deveyim», «Koş» dedikleri zaman: «Ben kuşum» diyen devekuşu nun fıkrası bu kablldondir. Romanya ve Bulgaristanı karargâh yapan Alınan tayyareleri Bcl-K"rad ve Selûniğl bombardıman «ttllcr, Yugoslav tayyareleri bunlara mukabele olarak ba/.ı Bulgar ve Rumen kasabalarını bombardıman edince bu Ikl memleket feryadı bastı: «Biz bitarafız!» Jcvekuşu gibi; taarruzu vasıta olunca: «Bir tarafız», taarruza uğrayınca «Bitarafız!»
Bunu herkes yutsa bile Yugoslavlarla Yunanlılar yutmazlar.
İsveç üzerinde Rus Tayyareleri
Stokholm, 7 (A.A.) — İsveç genel kurmayının bugün neşrettiği tebliğe göre, üç Rus tayyaresi Gotland adasının şimal kısmı üzerinde uçmuştur. Tayyareler hava dafi topları tarafından tardedilmiştir.
General Vavei Başkumandan
(Başı 1 incide) *3=*
miktarını anlamak için büyük bir gayret gösterdiler. Fakat, General Wavel buna meydan vermedi.
Yunanistan, Alman kuvvetlerinin tecavüzüne maruz kalınca kendisine yardım taahhüdünde bulunduk ve askerlerimizle, zırhlı fırkalarımızla, tayyarelerimizle ve bütün harp levazımımızla yar. dfima koştuk. Diğer taraftan Yu-goslavyaya da bir sel halinde silâh, malzeme ve diğer yardımlarda bulunuyoruz.
YARDIM KARARINI HARP KABİNESİ VERDİ
Londra, 7 (A.A.) —Reuterin parlâmento muhabiri yazıyor:
Yunanistana askerî yardım hakkındaki karar, harp kabinesi tarafından verilmiştir. Harp kabinesi; verdiği kararda, cesur Yunanlılara, nihaî zafere kadar yardım edilmesini istiyen Britanya efkârı umumiyesinin tam müzaheretine mazhar bulunmaktadır.
Londra, 7 (A.A.) — Reuter ajansının diplomatik muhabiri yazıyor:
Yunanistana bir sefer kıtasının ihracı Fransa hezimetindenberi harbin en büyük in'kişafını teşkil etmektedir. Yunanstanda bir İngiliz ordusunun varlığından şu iki tnühîm netice doğmaktadır:
1 — Britanyalııarı Avrupa kıtasında Almanlarla doğrudan doğruya karşı karşıya koymaktadır.
2 — Hitler'in daima çekinmek istediği bir vaziyeti yani iki cephede harp vaziyetini uyandırmaktır.
Vaziyet, umumî harpte Selâ-nik'de bulunan Britanya kuvvetlerinin vaziyetile mukayese edilirse, harekâtın şimdi 1915 dekinden daha iyi ve çok daha geniş bir esas dahilinde başladığı görülmektedir.
İNGİLİZ İHRAÇ HAREKETİ BULGARİSTANIN   İŞGALİNDEN SONRA
Atina, 7 (A.A.) — Atina ajansından: «Almanlar son tecavüzlerini tmazur göstermek için İngilizlerin Yunanistana asker çıkardığından bahsediyorlar. Halbuki Alman kıtaları Bulgaristana 1 martta inmiştir, ingiliz askeri ise Yunanistana ancak bu tarihten sonra inmiştir. Almanların Bulgaristanı işgali, İngilizlerin bize vaadettikler yardımı tam mâ-nasile istememizi mecburi kılmıştır.»
Birlmparatorluk
(Başı 1 incide) =*
Londra, 7 (A.A.) — ingiliz ve imparatorluk kuvvetlerinin Adisababa-ya girmesinden evvel, bir italyan murahhası, şark! Afrİkadaki ingiliz ve imparatorluk orduları Başkumandanı General Cunninghama şifahen aşağıdaki mesajı bildirmiştir:
«Dük d'Aoste, Adisababadakl kadın ve çocukların himayesi hakkında General Vavel ve General Cun-nlngham tarafından alınan ve milletler arasında hâlâ mevcut insaniyet ve ırk bağlarının kuvvetini gösteren teşebbüsü takdir ettiğini bildirmek ister.*
Gümü'.cüne İşgal Olundu mu?
«Bir habere göre, garbi Trakyada GömülcÜne Almanlar tarafından işgal edilmiştir. Bu doğru olsa bile bir muvaffakiyet teşkil etmez.
«Yunanlılar burada hafif bir kuvvet bulundurmaktadırlar. Şimdi, hudut boylarında, yanlarından ve gerilerinden sarılmış olmalarına rağmen elûn kahramanca müdafaa etlikleri bildirilmektedir.
^Orfano, Sercz hattında bulunan Metaksaa müdafaa hattına karşı henüz bir taarruz olmamıştır. Büyük muharebeler her halde bu hat önünde olacaktır.
«Struma'nın gerisinde de bir hat vardır. Yunan kuvvetleri burada u-zun müddet tutunubilîrler.
«Üçüncü bir hat, şimdi yerini söy leyemiyeceğimiz bir hat vardır ki, Yunanlılar en ziyade buna güveniyorlar.»
— Radyo Gazetesi —
Telgraf, Telefon ve Ajans
¦i
aberieri
Elenler Zafer Bizi Bekliyor
(Başı 1 İncide) =+
daha ve kat! surette taçlandırmak için yolumuzun sonunda bizi bek. Ijyor. Çok kuvvetli olan müttefiklerimiz, yenilmez azmi ile İngiltere ve tükenmez ımenabii ile Birleşik Amerika, bizlerle beraberdir. Harp meydanlarında bizimle birlikte Yugoslav kardeşlerimiz de dövüşüyorlar, maksatları, Balkan yarım adasının ve bütün insaniyetin selâmetini temin etmektir.
Erkek, çocuk bütün Elenler.. Kalkınız, yumruklarınızı sıkınız ve benim, yanı basımda dünkü, bugünkü ve yarınki Yunan vatanının müdafileri, ecdadınızın hayrürhalefleri olunuz ve ahfadı, niza Etenlerin kanından çıkmış olan hürriyetin müdafileri olduğunuzu gösteriniz. Yunan çocukları, yüksek cidal için ileri..»
PAPAGOSUN MESAJI
Atina, 7 (A.A.) — Elen ordusu başkumandanı General Pa-pagos, neşrettiği emri yevmide diyor ki:
Zabitler, küçük zabitler, askerler.
Elen   orduları, bir  kere daha
mukaddes vatan topraklarının müdafaasına davet edilmiş bulunuyor. Bize adet itrbarile faik olan diğer bir düşmana karşı mukavemet ettiğimiz gibi bu yeni düşmana da mukavemet edeceğiz ve galip geleceğiz. Galip geleceğiz, zira yeniden yüksek adalet bayrağı altında çarpışacağız, çünkü yanı başımızda muharip ve müttefik olan İngiliz imparatorluğunun çok kuvvetli ordusu vardır. Mütecavizin kuvvetine silâhlarımızı ve göğüslerimizi karşı koyacağız.
Zabitler, zabit vekilleri, asker-ler,
Yunanistanın Allahı, bizimle beraberdir. Silâh ve ruh arkadaş, larımrz olan İngilizlerle beraber bizi müşkül bir zafere isal edecek olan nurlu yolda yürüyoruz. Vatanın şerefini müdafaa edeceğiz. Biz, daima mabetler ve aile ocakları için mücadele ediyoruz. Cenabı hakkın himayesi altında nihaî zafere doğru ilerliyeceğiz. Bu zafer, Yunanistanın en şerefli* cn mukaddes zaferi olacaktır.
Yunan orduları başkumandanı
Alcksandr Papagos
Sfrumada
(Başı 1 İncide) X
raklarımızın bazı mıntakaları tam zamanında tahliye edilmiştir. Neticede bir miktar ilerilemiş, olan düşman, esas cephede durdurulmuştur.
Arnavutlukta: Keşif kolları ve topçu faaliyeti görülmüştür.
BEŞ ALMAN TAYYARESİ DÜŞÜRÜLDÜ
Atina, 7 (A.A.) — İngiliz tebliği:
İngiliz avcıları, dün Yunan -Bulgar hududunda Rupel boğazı mıntakasında beş Alman tayyare, si düşürmüşlerdir. İngilizlerin hiç bir kayıbı yoktur.
YUNAN ORDUSU MEVZİLERİNİ İŞGAL EDİYOR
Atina, 7 (A.A.) — Atina ajansı:
Hudutdan alınan ilk haberlere göre, yeni mütecavize karşı koy-mıya azmeden ve nihaî zaferden emin bulunan Yunan ordusu, evvelce hazırlanan mevzileri, «yaşasın millet, yaşasın kral, yaşasın ordu, Allah bizimle beraberdir!.» avazelerile işgal etmektedir,
Selânikde büyük vatanpervera-ne tezahürler yapılmıştır. Halk, ingiltere ve Yugoslavya konsoloshaneleri önünde coşkun tezahürlerde bulunmuştur. Bütün Makedonya ve Trakya halkı heyecan içindedir.
ÜMİTTEN ÜSTÜN MUKAVEMET
Atina. 7 (A.A.) — Yunan basın nezaretinin sözcüsü, dün akşam harekât hakkında demiştir ki:    *
Kıtalarımızın yalnız iki öaat tutunacakları tahmin edilmiş olan yerlerde, I 2 saat tutunmuşlar ve bundan ba^ka on defa daha faik kuvvetlere karşı hatlarımızı tam olarak muhafaza etmişlerdir.
Almanların hücum için tahşid ettikleri muazzam kuvvetler, çok müthiş bir ateşle karşılaşmışlardır.   ¦    . . ALMAN TEBLİĞİ
Berlin, 7 (A.A.) — Alman ordulun başkumandanlığının tebliği:
Cenubu şarkî cephesinde, hücum, anudane çarpışmalarla, me-todik bir surebte devam etmektedir.
Arnavutlukta
(Başı 1 İncide) —
giliz hava kuvvetleri, yeniden mü. him bir rol oynamıştır.
«Yugoslavların Draç üzerine yapacağı muvaffakiyetli bir hareket, İtalyan kuvvetlerinin imhasına yol açacaktır.»
— Radyo Gazetesi —
Sofya. 7 (A.A.) — Ofi -Havas- bildiriyor:
Yugoslav radyosu, Yugoslav topçu kuvvetlerinin, Arnavutluğa hücum hazırlığı olarak Yugoslavya - Arnavutluk hududunda ateş açtığını bildirmektedir.
?
YUGOSLAV HÜKÜMETİ BELGRADDAN AYRILIYOR
Nevyork, 7 (A.A.) —Amerikan radyosunun bildirdiğine göre, Yugoslav hükümeti, Belgradı terketmiye ve Yugoslav kuvvetlerine Save nehrinin cenubundaki müdafaa mevzilerini aldırtmıya karar vermiştir.
Yine öğrenildiğine göre, Yugoslav hava kuvvetleri, Macaris-tanda ve Romanyada bir çok stratejik noktalara hücumlar yap. mışlardır.
MACARİSTAN ÜZERİNDE YUGOSLAV TAYYARELERİ
Budapeşte, 7 (A.A.) — Macar ajansı bildiriyor:
Dün öğleden sonra Drave bölgesinden gelen bir Yugoslav bombardıman tayyaresi hudut üzerinden Budapeşte istikametinde uçmuştur. Hava dafi bataryaları tayyareyi dönmeğe mecbur, etmişlerdir. Tayyare Budapeştenin ştfhir hududuna varamamıştır. Budapeştede verilen aıârm 35 dakika sürmüştür.
BELGRAD RADYOSU
Bern, 7 (A.A.) — Belgrad radyosu dün de sükûtu muhafaza etmiştir. Bu radyo, şehrin Almanlar tarafından bombardıman edildiğini haber verirken susmuştu.
AMERİKA ALMANLARI NAZİ DÜŞMANI
Nevyork, 7 (A.A.) — Alman ırkından on tanınmış Amerikalı, Yugoslav başvekiline telgraf göndererek memleketin istiklâlinin müdafaasına karar verdiğinden dolayı tebrik etmişler ve Alman ırkından milyonlarca insanın hürriyet davasına sadık olduğunu, Nazi tecavüzüne karşı Yugoslavya Alınanlarının gösterdiği müzaheretten memnun kaldıklarını bildirmişlerdir.
BULGARİSTANDA  12, YUGOSLAV HUDUDUNDA
28 FIRKA ALMAN ASKERİ
Londra, 7 (A.A.) — Reuter ajansının askerî mütehassısı General Gough yazıyor:
Alman son haberler, Bulgaristan-da 12 Alman fırkasının bulunduğunu ve 28 fırkanın da Yugoslav hududu boyunca, İtalyan hududundan Bel-gradın şarkına kadar uzanan kısımda tahşit edilmekte olduğunu göstermektedir.
Fakat, Almanya bu kuvvetlerin hepsini Yugoslavya üzerine atamaz. Alman kuvvetleri, Yunanlıları oyalamak mecburiyetindedir.
Alman başkumandanı, bu vazifeyi tamamile Bulgar ordusuna tevdi etse bile, Meriçin gerisinde bulunan Türk ordusunu da hesaba katmak mecburiyetindedir.
Romanya ve Bulgaristanlın
Protestosu
Sofya. 7 (A.A.) — Bulgar ajansr bildiriyor:
Almanya ile Yugoslavya arasındaki asker! harekâta hiçbir Bulgar kıtası iştirak etmemekte ve Bulgaristan hükümeti, bu vaziyetin Belgrad hükümeti tarafından takdir edileceğini ümit etmekte iken Yugoslav hava kuvvetleri, Bulgaristana kar^ı taarruzda bulunmuşlardır.
Bu taarruz, Alman askeri hedeflerine karşı değil, açık şehirlere vc sulhsever Bulgar ahalisine karşı yapılmıştır.
Bu münasebetle, Bulgar hava knv vetlcri kumandanlığı dun akşam a-şagıdaki tebliği neşretmiştir:   ,
«Yugoslav bombardıman tayyareleri bugün, açık bir şehir olan Sofya ve Köstendil'e karşı taarruzda bulunmuştur. Çok yüksekten yapılan taarruzlar, Köstendilde şehrin or tasına ve askerî olmıyan hedeflere, Sofyada ise şehrin garp varoşlarına tevcih edilmiştir. Çok ehemmiyetsiz olan hasarın derhal tamirine başlanmıştır.»
Bulgarların Protestosu
Sofya, 7 (A.A.) — Bulgar ajansı: Yugoslav   tayyareleri   tarafından
Makedonyada Harp Süngü ve
Göğüsle Yapılır
(Bası 1 İncide) X*X
girmekten çekinmiş ve biri im zaladığı paktı arkadan vurmu; üç Balkan devletinin siyasî v€ medenî şuurdan mahrum bulunmaları yüzünden, Balkan yarım adasının arzettiği manzara şudur:
Arnavutluk bir harp sahnesi-dir. Yugoslavya ile Yunanistan son derece fedakârlıklar yükli-yen bir harbi göğüslemektedirler.   Bulgarya   bir   köle,   Ro manya bir sağmal inek ve so yulan bir çiftliktir. Harbin   a toşi dışında tek   millet   Türl milleti ve tek vatan Türk vatanıdır.
Evet, Balkan milletlerini Balkan dışından gelecek tecavüzlere karşı birleşmeğe davet etmek için yıllarca çırpınmış olan Türkiye.
Bu hal, on yıldır, Türk politikasının nederece diğergâm bir seyir takip etmiş olduğunun er. büyük delilidir. *
«Tehlikedesiniz!» diyorduk. I-narımıyanlar oluyordu.  «Birleşim*!» diyorduk.   Biribirlerinin Bulgaristanm açık şehirlerinin bom- gözlerini oymağa çalışıyorlardı
İşte netice:
Parçalanan Balkan, iyi doğranmış bir tepsi börek gibi tecavüzün iştihasını tahrik etmiş bulunuyor.
Bu manzara karşısında Türk milletinin duymakta olduğu insanî azaba ökü bulunamaz. Yunan ve Yugoslav milletleri ta rafından gösterilen mertlik ve asalete, hürriyet ve istiklâl aş-ı   _       _     .    . . kına, vatan uğrunda dövüşme-
rağmen, Yugoslav kara ve hava kuv   . , ...        ö  A      , . .   *
« r-v______ ... deki kudret ve ateşe bizim ta
rafta hayran olmıyan tek insan yoktur.
Yugoslav ve Yunan milletlerinin, hele şu kahraman Yunan milletinin katlanmakta olduğu fedakârlık bir Firdevsî'nin kalemi tarafından terennüm edil-miye lâyıktır.
Zulmün hiçbir zaman bu derece topu, tüfeği ve güllesi ol-
bardıman edilmesi üzerfrne Bulgar hükümeti, sivil ahaliye yapılan bu hareketi protesto etmesi için Belgrad elçisine talimat vermiştir.
Bükreş, 7 (A.A.) — Rador ajana: Romanya hükümetinin Yugoslav-yada haklarını müdafaaya mecbur olduğu bir çok ırkdaş ve tebaası bulunmasına ve Yugoslavyaya yapılan tecavüze iştirak etmemiş olmasına
vetleri 6 nisanda Dorsava, Arad ve Tamşvar şehirlerini bombardıman ederek' Uç kişinin de yaralanmasına sebep olmuşlar ve şehirde hasar husule getirmişlerdir. Romanya hükümeti, Yugoslavya hükümetini şiddetle protesto etmiştir.
Macaristan ve Romanyanın Harbe İştiraki Muhtemel
Vlşt, 7 (A.A.) — Alman kıtaları-1 madı. Bu muhakkak. Fakat hak
İnin Yunan ve Yugoslav   hududunu' ta bugün yalnız «Bükülmez ko-
Sovyet Birliği
(Başı 1 incide) =
naati vermek olacaktır ki takip edeceği yol ne olursa olsun, Mos-kovada hoşnutsuzluk uyandırmı-yacaiktır. Ayni zamanda şu maksat da vardır: Balkan milletlerinin birbirine yardımı tam bir semere vermezse Sovyet Rusya buna ait mesuliyeti kendi üstünden
atmak istiyor.
İşte bu düşüncelerle Sovyet Rusya on gün içinde Almanyaya ikinci bir diplomatik sille indirmiş ve Almanyaya karşı gidişini şiddetle red mahiyetinde bir tavır takınmaktan çekinmemiştir.
Fazla olarak Sovyetler Birliği, kendisinden fazla bir şey beklememesini Japon hariciye nazırına öylcmekle de Almanyanın hiç loşuna gitmiyecek bir harekette bulunmuştur. Bunun üzerine Japon hariciye nazırı, B. Hitler tarafından aldatıldığını görerek büyük bir inkisara uğramıştır. Bu hissini saklamazsa hayret etmemek icap eder.
SOVYET RUSYADAN MÜHİM VE MANALI SESLER
Moskova, 7 (A.A.) — Izvcs-tiya gazetesi, Sovyet - Yugoslav dostluk ve ademi tecavüz paktı hakkındaki başmakalesinde diyor ki:
«Pakt, şimdiye kadar bir milyar insanı felâket çemberi içine almış olan bugünkü harp, genişlemek üzere olduğu bir sırada im-za olurtmuştur.
Bir takım hâdiselerin delâletin-
geçmesile cenupta, Ege denizinden başlıyan ve Adriyatik denizine kadar uzanan 1555 kilometrelik yeni bir kara cephesi açılmıştır. Üçlü paktın azalarından olan Macaristan ve Romanyanın nlycUeri henüz malûm değildir. Almanya ve ltalyanm talebi üzerine bunların da harbe iştiraklerine ihtimal vardır.
Şimdiki halde Uç hareket bölgesi mevcut görünmektedir:
1 — Türk - Yunan - Bulgar hududundan Meriç nehrinin sağ kıyısı ü-zerinden Vidin civarlarına kadar bütün Bulgar - Yunan vc Bulgar - Yugoslav hudutları boyunca olan cephe.
2 — Adriyatlkte Fiume havalisinden başlıyarak deniz boyunca Yugoslav - Alman hududuna kadar o-
lan cephe,
3 — Arnavutluk cephesi.
?
Romanya İle Bulgaristanm Yugos-lavyayı «şiddetle» protesto ettikleri bildiriliyor.
Yugoslavya, tecavüze uğramış masum insanların vatanıdır. Bu vatanı müdafaa edenler tarafından atılan bombalarla obünler nereye düşerlerse orada mutlaka kendilerine tecavüz etmiş bir düşman bulduklarına inanmak lâzımdır.
Rumen protestosu kadar Bulgar, ve Macar protestosu «la manasız ve haksızdır. Bu üç memleket te kendi yurtlarının komşularına tecavüz İçin Alınanlar tarafından üs diye kullanıldığını, kendilerine buralardan yapılan tecavüzlere aynen mukabele etmenin Yugoslavlar İçin tabii bir hak olduğunu unutuyorlar. Hücuma uğrayan Sofya, Alman umumi karargahıdır, Köstendll, Almanların başlıca toplantı yerlerinden biridir.
- Vatan -
den şu anlaşılıyor ki bu harp bir takım yeni milletleri de kanlı bir katliâma sürüklemek üzeredir.
Yugoslav hükümetinin herkesle sulh ve dostluk halinde yaşamaktan başka bir emel beslemediği çifte çifte -vesikalarla ilân edildiği halde bütün Yugoslav hudutları tehlikeli bir şekilde tehdide maruz ıbulunmaktadır. Yeni hükümetin haricî vaziyetini kuvvetlendirmek ve sulhu muhafaza etmek için sarfettiği gayretler, Sovyetler Birliğinin sevgi ve takdirini celbermıştir, çünkü kendi siyasetimizdeki tefsir kabul etmez cereyanların esasına uygundur.
Bu vesika, ayni zamanda sulhu muhafaza etmeği istiyen bütün milletlerin   menfaatlerine uygun.
dur.»
lu ve dönmez yüzü ile» onur karşısına çıkmakta değildir. 941 ilkbaharı. Hakkın, insanlık kuruldu kurulalı ilk defa olarak zulümden fa^a topa, zuülmden fazla tüfeğe, gülleye ve zulümden bin kat fazla kahretmek azmine sahip olduğunu kaydedecek olan tarih basıdır.
Böyle olmasaydı bile Almanların bir Yunan - İngiliz - Yugoslav cephesini kolay kolay sö kebileceklerine biz inanamazdık. Zira önümüzde bir Umumî Harp numunesi vardır:
Bütün Bulgar ordusunu, Şimalî Sırbistanı çiğnemiş olan Fon Makenzen kuvvetlerinin mühim bir kısmını, ve bir kısım Osmanlı imparatorluğu kuvvetlerini 180 bin kişi ile General Saray, bugünkü harp sahasında kolaylıkla oyalıyabilmiş-ti.
Makedonya bu..
¥
Geçen yıl; «İnsanlık, mukadderatının Balkanlarda halledildiğini   görecektir.»   demiştim. Gülenler olmuştu. Zira Iskandi-navyayı ve Avrupanm Atlas denizi kıyılarını bu motor asrında Merih kadar uzak görenler vardı. Keski haksız çıkaydım; Ve keski Atlas denizi ile Iskan-dinavya Balkanlara Merih kadar uzaklarda olsaydı.
Bununla beraber, Avrupa mu kadderatına nihaî istikamet verecek olan harbin Makedonya dağlarına intikaline sevinelim. Zira Makedonyada harp tankla yapılmaz. Makedonyada harbi makine ve motor yapmıyacak-tır. Makedonyada bir harp ancak insan kolu ve insan göğsü ile yapılır. Bu demektir ki, mukadderat, zekâmızın en yüksek ifadesi olan motoru insanlığın bir yeni lanetinden kurtarmıştır.
Motorlu bir cinayet ilâhı haline sokan mihver, Makedonyada kendi kuyruğu ile kendini zehirliyen bir akrebin akıbetine uğramağa mahkûmdur.
NİZAMEDDlN NAZİF
B. Mâ+suoka Moskovaya
Vardı
Moskova, 7 (A.A.) — Japon Ha riciyc Nazırı Matsuoka, bu sabal saat 11,20 de Moskovaya varmış ve Molotofla görüşmelerine başlamak üzere bugün saat 16 da Kremlir sarayına gitmiştir.
VATAN
--
8-4-941
Zabıta Haberleri:
iki Arkadaş Birbirlerini O Kadar Dövdüler ki....
Sonunda İkisinide Hastaneye Kaıdırmak Mecburiyetinde Kalındı
Dün çok enteresan bir hâdise olmuştur. Fatjhtc oturan Mustafa ile Şahın ilminde iki arkadaş birbirlerine Cıoalıde rasiamışlardır. Konuşurken eski bir mesele hakkında münakaşaya g»rişen iki dost bu esıki derdi ve kavgayı tazeleyince birbirlerini sopa ile dövmeğe başlamışlardır.
Kavga neticesinde iki arkadaş birbirlerini o kaJdr çok dövmüşlerdir kı her ikisi ae hasta'hanelik oimuştur.
Eyüp Sinemasında Yangın
Dün Eyüpieki Şefflc sinemasında seyircileri te*â$a veren bir yangın başlangıcı olmuş ise de makinist tarafından derhal söndürülmüştür.
• Sinema oynamakta olduğu bir sırada bırdenbiıe filim kopmuş ve bu kopma neticesinde hlım parlamıştır. Fakat makinistin el çabukluğu sayesinde bir miktar fiımı yandıktan sonra söndürülmüştür.
Yetmiş Yaşında Bir Kadın Az
Kalsın Katil Oluyordu
Yetmiş yaşında bir kadın az kalsın on altı yaşında bir kız çocuğunu ağır surette yaralıyacaktı.
tvvekki gün on buçuk sıralarında Arnavu*loöy<le Avuz sokağında oturan Arslan kızı, on altı yaşlarında Aliye Pakaltın kendisine çalıştığı bir haftalık paraya mukaöil gönderil/mis olan bir yün kazak ile bir etekliği ayni sokakta oturan 70 yaşındaki Vırjiniye götürmüştür.
O «ırada sebze ayık ily an Vir-jini kızın bu eşyayı istemediğini ve çalıştığı zamanın parasını istediğini duyunca sinirlenmiş ve çocuğun elinde tutmakta olduğu pakete doğru elindeki bıçağı fırlatmıştır.
Bıçak Aliyenin eol elinin iki parmağını kestiğinden çocuk Beyoğlu zükûr hastalı a nesin e kaldı, rıknıştır. Suçlu yakalanmış, tahkikata başlanmıştır.
İki Yangın Başlangıcı
Dün iki yangın başlangıcı olmuş ve sirayetine meydan verilmeden söndürülmüştür.
Beyoğlunda Galip Paşa sokağında 18 numarada oturan Hal-inrün evinin cephesindeki tahtaperde tutuşmuştur. Yangın başlangıcını gören Halimin komşusu Mustafa yetişerek yangını söndürmüştür.
Evvelki gece saat 23,30 da Üslcüdarda Servilik caddesinde 92/1 numaralı Ali Paşa vereselerine ak köşkün orta katında oturan Mahmut Malkibuli kaptanın odasından dışarı çıkarılmış olan soba borusundan kıvılcım çıktığından tahtalar ateş almış ise de yetişen itfaiye tarafından söndür ülmüş tü r.
Kurşun Atma Tecrübesi
Yapayım Derken
Ediınekapfrda bu,tan mahallesinde oturan Zülfiye adında bir kadın şehrin dışında çamaşır yı-
kamış ve yıkadığı kilimi asmıya başlamıştır. Bu sırada sur haricinde kurşun atma tecrübesi yapan Karabacak Salih ateş ederken namlusundan çıkan bir kurşun Zülfiyenin bacağına saplanın ısıtır.
Kadının feryadı üzerine yetişenler kendisini tedavi için Haseki hastahanesine kaldırmışlardır. Suçlu yakalanmıştır.
Elli Beşlik Bir Adam Düşerek
öldü
Dün Sultanahmette Fuat Paşa türbesi civarında elli beş yaşlarında hüviyeti belli olmıyan bir adam birdenbire yere düşerek kendini kaybetmiştir.
Hasta Cerrahpaşa hastahanesine kaldırılmış ise de iki saat sonra ölmüştür.
Adliye doktoru Enver Karan cesedin kim olduğunun anlaşılması için teşhirine lüzum görmüş ve defnine de ruhsat vermiştir.
^ Dün şehrin muhtelif semtlerinde beş otomobil ve tramvay kazası olmuştur.
^ Bakırköyünde Ahmet Mitat Altrokun idaresindeki 2020 numaralı otomobile Davutpaşa tramvay yolu üzerinde arkadan gelen 2799 numaralı vatman Sü-leymanın idaresindeki 62 numaralı tramvay arabası çarpmıştır. Otomobilin arka kısmı hasara uğradığından zabıt varakası tutulmuş ve suçlu yakalanmıştır.
Karaköy, Baruthane caddesinde 143 numaralı mandrada çalışan Haaan oğlu İbrahim beygirle Taksim Meşelik sokağından karşı tarafa geçmek isterken vatman Hüseyin in idaresindeki Şişli -Tünel arabası arkadan gelerek İbrahime çarpmıştır. İbrahim sağ kaşından yaralandığından tedavi altına alınmış» suçlu vatman yakalanmıştır.
Dün saat on üçte vatman Cemalin idaresindeki 54 numaralı tramvay arabası Akoaraydan geçerken o sırada yolu katetmek isteyen 40 yaşlarında Zeynep adında bir kadına çarpmıştır. Zeynep yaralandığından Haseki hastahanesine kaldırılmış, suçlu vatman yakalanmıştır.
Dün, Süleyjman oğlu altı yaşındaki Ali isminde bir çocuk Fatih tramvay caddesinde gezerken Neşet Bilgiç adında birinin idaresinde oradan geçmekte olan bir motosiklet çocuğa çarparak başından ve iki dizinden yaralamıştır. Çocuk tedavi altına alınmış, suçlu yakalanmıştır.
Süleyman iyede Nazır İzzet sokağında oturan Dervişin 9 yaşındaki oğlu Kenan Fatih lbrah un Paşa caddesinden geçerken Edir„ nekapı Cihangir arasında şoför Reşit Tezerin idaresinde işliyen bü otobüs kendisine çarparak başından yaralanmasına sebep olmuştur. Çocuk Şişli Çocuk hastahanesine kaldırılmış, suçlu şoför yakalanmıştır.
Eriklice Köyü Suya Kavuştu
Tekirdağ, (Hususi) — Şarköy kazasının Eriklice köyüne iki buçuk kilometre mesafeden borularla getirilmekte olan suyun muvaffakiyetle başarıldığı ve evvelki gün köyün ortasında yeniden vilcude getirilen çeç menin de bu mtlnasebetle töreni yapıldığı haber alınmıştır.
Şarköy kaymakam vekaletinde 1-ken köyün başta gelen bu su işini e-le alan Cavit OkyayUz, kazadan ayrılacağı sırada köy muhtarı ile halkını bir araya toplıyarak bu önemli işin başarılmasını rica ve tavsiye etmiş idi. Köylüler çok yerinde buldukları bu işe dört el ile sarılmış ve nihayet muvaffak olmuşlardır.
Köy halkı, eski kaymakamlarının ismino izafeten çeşmenin üstüne (OkyayUz suyu) levhasını takmışlar ve Türk köylüsüne hâs şükran hissinin bütük ve asil bir tezahürünü göstermişlerdir.
-o
Kız ve Erkek Talebe Yurtları Satın Alındı
Edirne, (Hususi) — Milli Emlâk idaresinin malı olup kız ve erkek talebe yurdu olarak kullanılmakta o-lan iki bina Türk Maarif Cemiyeti tarafından 4815 liraya satın alınmıştır. Ferağ muamelesi cemiyet mümessili srfatlle umumi müfettişlik maarif müşaviri Fakir Erdem tarafından yapılmıştır. Binaların esaslı surette tamirine Haziran ayında baş lanacaktır.
LDLMACA
*   X   s    V   S
l
1          | 1
f\ 1





PİYASA HAREKETLERİ:
...acaristandan İdha lât i-şyası Geldi
Hafta başı piyasası tamamen durgun bir halde açılarak alım ve »alım muameleleri pek gevşek oiiTüUştur. ihracatçılar nakil vasıtası temin edemiyeceklerini düşünerek mal almamışlardır. Ancak
Romanya ve Varna yoilarile sev. K.yaı Olabileceğini ve bu yolların da buyujL risk ue nakliyata elverişli ka.aouectğıni bnen tüccar mal ihracı için intizarı tercih etmekledir, ilenlerle sevkıyat durmuş g^bjdır. Balkanlarda askerî hareA.au.in baş.aması yalnız Yuna-niMana gönderilecek mallar için dcgıi, V ugoslavya, Bulgaristan veya Jvlacau.;>Una gidecek mallar ıçuı de liıLyauı davranmak zaruri olmuşLu;. Bankalar Macaristan için muamelelerine devam etmektedirler, [viacariâtandan bazı iühaıiıt maadeicri arasında sellü-
Loz, çivi, demir aksamı, kimyevî maddeler geiımiştir. Almanyaya keçi kılı, kitre ihracı için dün de
görüşmeler olmuştur. Zeytinyağ ihracı için de lisans istenilmiştir. Ticaret Vekâleti    Almanya için
bazı maddelere liaans vermiye başlamıştır. Eski satışlara ait olmak üzere dün yedi yüz bin lira-lılk ihracat şehadetnamesi verilmiştir. Bu mJktarın en mühim kısmını İngiiîtereye    satılan tiftikler
teşkil etmektedir. Çekoslovakya-ya takasla satılan bir vagou.uk tiftik Romanya yolu ile gönderilmiştir.
Adliyede :
Hem Suçlu, Hem Güçlü
Arap Ziya 7 Gün Hapse Mahkûm Oldu
Bir hafta kadar evvel Kara-gümrük polis merkezinin nezarethanesinin kapısını kırarak kaç. mrya teşebbüs eden ve polislere hakaret eden Arap Ziya adındaki bir sabıkalının dün birinci asliye ceza mahkemesinde duruşmasına bakılmcş ve Arap Ziya yedi gün hapse ve 7 lira para cezasına çarptırılmıştır.
Küçük Hırsız Mahkûm Oldu
Sultanhaımamında Şemseddin mensucat fabrikasında çalışan 16 yaşındaki Kemal bundan bir müddet evvel fabrikadan 300 liralık bir top kumaş ve 200 liralık bir fotoğraf çaldığından dün yapılan duruşmasında küçük hırsız birinci suth ceza mahkemesinde beş ay yirmi beş güne mahkûm edilmiştir.
-o-
Ihralciyelik Kömür İhracı
Gümrük ve İnhisarlar Vekâletinden alâkadar dairelere gelen yeni bir tamimde, ihrakiyelik kömür ihracatının serbest bulunduğu, ancak bu kömürlerin koordinasyon heyeti kararı mucibince Ereğli Kömürleri işletmesi tarafından satılmasının lâzım geldiği bildirUm,ktedir. Bu itibarla gümrüklere Ereğli Kömürleri işletmesinden veya Ecibanktan verilmiş vesikaların ibrazı icap edecektir.
Soldan sağa: 1 — Bir hayvan; Susuz, 2 — Gayret; Basit. 3 — Onsuz düğün olmaz; Yarım. 4 — Bir renk; Kafa tutan, 5 — Güzel sanatlardan biri; Bir renk. 6 — Sevgili; Bir nota. 7 — Ecnebi kadın ismi; Delik açmak. 8 — Köpek gibi ağlamak; îbrahimin kısası. 9 — Alaturka bir müzik âleti; Kısa zaman. 10 — Konuşkan. 11 — Bir nota; Bir nota; Keyfin kardeşi.
Yukardan aşağıya: 1 — İstanbul semtlerinden biri; Görmiyen. 2 — Fakat; Sesi uzaktan hoş gelen. 3 — Fena; Bir sigara nevi. 4 — Bir kuş; Şiş, 5 — Mezruat; Bir nevi bahar çiçeği. 6 — Nefer; Bir hayvan yavrusu. 7 — Kımıldanış. 8 — Akıl; Ma denl tel; Yemeğe lezzet veren madde. 9 — Çok iyi; Bir nota; tersi: baba. 10 — Afrikada bir hükümet merkezi. 11 — Köpeğin sevgilisi; Büyük ev.
DÜNKÜ BULMACANIN HALLİ
Soldan sağa: 1 — Serzeniş, 2 — Kuzu - Karun, 3 — Ati - Mizah, 4— Şeytan - Ki, 5 — Reis - Sedir, 6 — Settar - Ana, 7 — As - Ek - Hay, 8 _ Vişne - Aliye, 9 — İlâve - Et, 10 — Laçka - Aka, 11 — Ye - Na-le - Al.
Yukardan aşağıya: 1 — Kaş - Sa-vul, 2 — Suteresl - Ay, 3 — Eziyetçe, 4 — Ru - Titanik, 5 — Masa -Elan, 6 — Ekin - Re, 7 — Naz - Kaval, 8 — İrade - Leke, 9 — Şuh -Dahi, 10 — Kinaye, 11 — Sirayet
L C D 3.1
7 NİSAN 941 Kapanı)
Sterlin 5,24
Dolar 132,20
İsviçre Fro. 29,98
Drahmi 0,9975
Peçeta 12,9375
Dinar                         J 3175,0
Yen 31,1375
İsviçre Kronu 31,0975
Esham ve Tahvilât
L.  K.
1933 Türk borcu I 19
1918 İstikrazı dahili 21 80
1938 lkramiyeli 20
1936   lkramiyeli Ergani 20 32
1934 Sivas - Erzurum , 19 38
1932 Hazine Tahvilleri 61 00
1934      »         > 15 50
1935      >          > 29 50
1838      >          > 52 87
Anadolu Demiryolu Tahvili     40 85
Demiryolu Mümessil Senet      38 75
T. C. Merkez Bankası 110 50
Ocmanlı Bankası 26 50
T. İş Bankası (Nama muhar.) 10 25
Aslan - Eskihisar Çimento Ş.   7 75
»         »    Müessls Hissesi    9
ket! Hayr'- 26
Türk Altını (Reşat) 25 35
Türk Altını (Hamit) 24 35
Türk Altını küçük (Hamit)    24 20
Türk Altını küçük (Aziz)      23 30
325 Ve 326 Doğumlular
Beyoğlu Yerli As. Şubcslndent
1 — Gerek askerlik yapsın ve gerek herhangi bir sebeple askerlik yapmasın, talim maksadllo 325 ve 326 doğumlular askere sevkedilo-ceklerdir.
2 — Şubede toplanma günü 8 Nisan 1941 Salı günüdür.
3 — 8 Nisan 911 de sevkedilecek bu erata elbiso verileceğinden elbiselerini almak üzere arzu edenlerin 5 Nisan ve 7 Nisan günleri şubeye golmelerl lâzımdır. Bundan başka kendi vaziyetleri için bir ?ey sormak istiyenler de bugünlerdo şubeye gelmelidirler.
4 — Toplanma günü gelmlyenle-rin askerlik kanununun 90 ncı maddesince ceza göreceklerdir.   «4298»
Kadıköy Askerlik Şubelinden:
Şubemize mensup 325 ve 326 doğumlu müsilm ve gayri müslim ihtiyat erat talim için celp ve sevk olunacaklardır. Bu doğumlular için toplanma günü 8 nisan 941 salı saat 9 dur. Eratın, sözü geçen gün ve saatte şubede hazır bulunmaları, taşrada bulunanların derhal bulundukları yerin askerlik şubesine müracaatları, bu ilân davetiye yerine kaim olacağı, mezkûr günde müracaat çürüyenler hakkında askeri ceza kanununun 90 ıncı maddesi tatbik edileceği İlân olunur.
?
Kartal AskerliK Şubesinden:
1 — Şubemizde kayıtlı 325 ve 326 doğumlu bilûmum yerli erler 8 nisan salı günü askere sevkedilecek-lerinden sabah saat 9 da şube merkeplerinde bulunmaları.
2 — Bu doğumlu erlerin sakatları muayeneye gönderileceklerinden toplanma gününden evvel şubeye müracaatları ilân olunur.
ı uulnöuü Halkevinden:
9 Nisan 941 çarşamba akşamı saat 20.4b te lngııiz piyes muharrirlerinden Derek Patmore tarafından (İngiliz dramı ve modern Anglo -Sakson tiyatrosu) mevzulu bir konferans verilecek ve konferans İrfan Konur tarafından türkçeye çevrilecektir. Konferansı müteakip temsil şubemiz Clemonso'nun (Saadet perdesi) isimli piyesini temsil edecektir.
Numaralı giriş kortlarının büromuzdan alınması rica olunur.
I
KÜÇÜK  İLÂN
Okuyucularımız arasında
EN SERİ, EN EMİN EN UCUZ
vasıtadır. Alım, satım, kira £ş-lerinae iş ve işçi için istifade ediniz. #
VAT£N Gazetesi
İLAN FİYATLARI Kuruş
Başlık maktu olarak 750
1 inci Sayfa Santimi 500
2   »      » 350
3   »      » 300
4   »      » 100
5   »      » 75
6   »       » 1 50
J
î LİRA
tDRAR TAM TAHLİLİ
Beyoğlunda Ağaç amil karşısınd;-] Bursa sokak No. 1. yeni açılan Mırya laboratuarında halka kolaylık olmak üzere yalnız (Pazartesi) günleri BİR LİRA ücretle idrar tam tahlili yapılmaktadır. ¦¦¦İBi
Sahihi ve Neşriyat Müdürü: Aluar. tonlu VALMAN - Basıldığı yor; VATAN MATBAASI
DOKTOR
Ç İ P R U T
OHrBye» ve Zühreviye Mütehassısı Beyoğlu Yerli Mallar Pazarı karasunda Posta sokağı kuşesinde Meymenet apartrmanı Tel: 4*853
DOKTOR-KİMYAGER
CEVAD TAHSİN
tt) RAB - KAN - KAZURAT vesairenin tahlillerini yapar. Di vanvolu ortasında TeL 23334
Baş, Dış, Nezle, Grip, Romatizma
Ntonltt.. Kırıklık  *e  BOtön   Ağrılarınızı  Derhal Kes MatiOtfte g«o<te J k»«a alınabilir TAKLİTLERİNDEN SAKİNİNİ? HCR   YERDE  PULLU   KUTULARI   ISRARLA   İSTEYİNİZ.
+  \ Af .O
X
I
X
İdaresini bilen 1$ BANKASINDA
İKRAMİYEÜ    HESAP    AÇAR
T. IŞ BANKASI
Küçük Tasarruf Hesaplan
1941 İKRAMİYE PLÂNI
KEŞİDELER: 4 Şubat, 2 Mayıs, 1 Ağustos, 3 İkinci temrin tarihlerinde yapılır.
1941 ikramiyeleri
1 adet 2000 liralık — 2000.
> 1000 > =3000.
> 750 > =1500.
> 500 > =2000.
> 250 > =2000.
> 100 > =3500.
> 50 > =4ı
> 20 > =6i
•un
1X1
> > > > > > >
Abone Ücreti
Türkiye dahilinde:
istanbul Emniyet Sandığı Müdürlüğünden:
Emniyet Sandığı borçlularından Tosun mirasçılarına ilan yoluyla tebliğ: ¦     < '    :""î>
Murisiniz sağlığında 22646 hesap No. sile Sandığımızdan aldığı (1000) liraya karşı Beyoğlunda Feriköyünde kısmı 1 mahallesinde Rum kilisesi arka sokağında eski 51, yeni 43 kapı No. lı kayden 95 metre murabbaı miktarında mesahası olan kagir evi birinci derecede ipotek göstermiş idi. Borcun tamamı vadesinde ödenmediğinden 26.8.939 tarihinde faiz ve komisyon ve diğer masraflarla birlikte 779 lira 50 kuru? bakiye borç kalmıştır. Bu sebeple ve 3202 No. lı konun mucibince yapılan takip ve açık arttırma neticesinde mezkûr gayri menkul 3000 lira bedelle talibine muvakkaten ihale edilmiştir. İşbu ilan tarihinden itibaren bir ay içinde 39/645 numara ile sandığımıza müracaatla borcu ö-demediğiniz takdirde kati ihale kararı verilmek üzere dosyanın icra hâkimliğine iade olunacağı son ihbarname makarama kaim olmak üzere ilan olunur. (2762)
Senelik   6  aylık   S aylık   Aylık
1400 750        400        150 Üş.
Hariç memleketler:
Senelik    6 aylık    S aylık    Aylık
Türkiye Cnmlıariyaü
Ziraat Bankası
Kuruluş tarihi: 1B&S.—
Şube
Ztral ve ticarî
Türk Una
100,
*Jana adedi: 360» nevi banka mua 28,000 Ura İkramiye veriyor
2700
1410      800 Kş.     yoktur
DOK? 0-1
H0RH0B0N
Eminönü Nimet Abla gişesi önündeki muayenehanesinde her gün hastalan kabul eder. ~~    Tel 24131
İLÂN Türkiye Şeker Fabrikaları
A. Ş. Genel Direktörlüğünden:
Ankara tklncl Noterliğinde 14306/309 sayı Ue 23.12.935 tarihinde tanzim olunan Umumi Vekalete müsteniden şirketimizi temsile salahiyetli eski Hukuk Müşavirimiz Bay Nafiz Kıcıman Şirketimizden ayrıldığından müessesemizle bir alakası kalmadığı ve mezkûr Vekâletnamenin hükümsüz olduğu ilân olunur.
Ziraat RftnHftHinafl kum bar alı ve ihbararz tasarruf hesaplarında en az 50 liran bulunanlara senede 4 defa çekilecek kur'a ila aşağı* daki plâna göre İkramiye dağıtılacaktır.
liralık 4,000 Ura   I |
»      2,1
¦:ı;ı
cin
I » •
Devlet Demiryolları İlânları
100 1*0 160
$0 liralık 5,00* ün 40     »      4300   »
m   »
Muhammen bedeli (11900) lira olan 20000 Kg. Külçe kurşun (11/ 4/1941) cuma günü saat (15) on beşte Haydarpaşada Gar binası dahilindeki komisyon tarafından kapalı zarf usulile satın alınacaktır.
Bu işe girmek isteyenlerin (892) lira (50) kuruşluk muvakkat teminat, kanunun tayin ettiği vesikalarla tekliflerini muhtevi zarflarını ayni gün saat (14) on dörde kadar komisyon relsliğino vermeleri lâzımdır. ^
Bu ise ait şartnameler komisyondan parasız olarak dağıtılmaktadır. C2328)
4 adet 1, 4   »
iv 250 » 1,000 » 40   »      100     »      4,000   »
DtKKAT: Hesaplarındaki paralar bir sene içinde 50 liradan aşa-gı düşmiyenlere ikramiye çıktığı takdirde % 20 fazlasüe verilecokttr, Kor'alar senede 4 defa, U mart, 11 haziran, 11 ey i âl, 11 Blriaclkâmmda çekilecektir.
Maarif Vekilliğinden:
Vekillik neşriyat dairesinde münhal bulunan ve azamî kadro ücreti 140 lira olan ressamlık vazifesi için bir müsabaka yapılacaktır.
Taliplerde aranan vasıflar ve müsabaka şartları hakkında malûmat almak istlyenlerin 21 Nisan 1941 tarihine kadarAnkarada neşriyat mü düdüğüne, lstanbulda Maarif müdürlüğüne müracaatları lâzımdır.
(1904 - 2688)