Bir D. P. Milletvekili Başbakandan soruyor:
Hayat pahalılığına karşı Hükümet ne tedbir aldı?
Başbakanın buna cevap vermesi isteniyor!
Geçim zorluğunun vatandaşı bilhassa büyük şehirlerde ağır bir baskı altında bulundurduğu muhakkaktır
Memleket meseleleri: 2 Dış politikamızda görülen perişan hal
Mümtaz Faik FENİK
Dış politikamızın sevk ve idaresindeki perişanlığı, dalgınlığı ve şaşkınlığı dün bu sütunlarda etraflı bir şekilde izaha çalışmıştık. Bunun sebepleri nedir? Bugün bu sebepler üzerinde biraz duracağız. Türkiye bu harpten sonra dünyanın bloklara ayrıldığı bir devrede, coğrafî vaziyeti ve kuvveti sayesinde, milletlerarası politikada faal bir rol oynamağa namzetken, maalesef hiç bir fırsattan faydalanamamış, kıyıda, köşede kalmıştır. Bunda Türk diplomasisini idare edenlerin hataları büyüktür. Hariciyemizde gerçekten çok kıymetli cevval, zeki, ve iş bilen unsurlar vardır; fakat bunlardan bir türlü İstifade imkânları aranmamış, bilgilerinden faydalanmak düşünülmemiş, dışarıdaki temsilcilerimiz, sırf yâran ve dosthak gayretiyle, ikinci ve üçüncü derecedeki adamlardan seçilmiştir.
Biz, iş beceremedikleri için bir takım umum müdürlüklerden, verya başka makamlardan çıkarılmış niac insanların dışarıya elçi veya orta elçi tayin edildiklerini bilmiyor değiliz. Halbuki, hariciyeyi kendilerine meslek edinmiş nice gençler ve kıymetler vardır ki, bunların çoğu, bir büyüğe dayanmadıkları için ilerlemek imkânını bulamamışlar, ve hüsrana uğramışlardır. Sefaretlerimizin çoğu, bu yüzden atalet halindedir. Hariciye mesleğini, sadece kokteyl partilere icabet etmek, güzel sving oynamak ve Eden'in şemsiyesi gibi şemsiye, onun şapkası gibi şapka taşımak zanneden bir takım kimseler, bizi bulundukları yerlerde aslâ temsil edememişler; mer. keze olan bitenden vakit ve zama-nlyle haber verememişlerdir. 8a-dak'ın hariciyede yapacağını videt-tlği Islâhat ise, ancak herkesin güzüne batan bir iki şahsı değiştirmekten ibaret kalmış, destekleri daha kuvvetli olanlara kimse el süreme-miştir. Böyle bir vaziyette kuvvetli bir kurmay heyetinden mahrum cilan Dışişleri Bakanlığının hakikaten bir iş başarabileceğini ümit etmeğe imkân kalmamıştır.
Dış politikadaki bütün ntlamoLa rımızın, ihmale uğramalarımızın sebebi işte budur. En hayati meselelerde bile, baştan sonuna kadar geniş bir lâkaydi göze çarpmaktadır. Çünkü işe yarar unsurlar daima geri plâna atılmış, hariciye işleri veyahut dış müzakerelerde Türkiye'yi temsil salâhiyeti bir takım kimselere bir nevi mükâfat ve hattâ bir nevi ikramiye şeklinde tevcih olun-
Geçen sene Paris'te Marshall plânına ait müzakereleri idare edemi-yen, ve konferansa -aceleye gelen* bir takım eksik istatistik malümal veren heyetin efkârı umumiyede düştüğü vaziyeti hâlâ içimiz sızlıya-rak hatırlarız. Daha dün Cenubî A-merika'da, bir sefirimizin, kendi tomobüiui sevkederken beş altı kızı çiğnediğini gazetelerde okumadık mı'.'.. Altun, döviz kaçakçılığı skan-dallarına acı ile şahit olmadık mı? Evet, ber meslekte iyi veya fena İnsanlar bulunabilir, fakat Milletl.er-arası Türkiye politikasının can damarını teşkil etlen rasat ycrlerüade, dalgın, savruk, insanların bulun ması asla affedilmez bir hatadır.
Dünyanın en faal merkezleri çok defa ihınal edilmiş ve uzun zaıtıan buralardan esaslı bir haber alınamamıştır. Yunan hâdiselerinin en karışık bir hai aldığı zamanlarda sefirin rahatsızlığı yüzünden Atina'daka sefaretimizin aylarca ve aylarca boş kaldığını bilmiyor muyuz?
Milletlerarası, gıda ve tarım işleriyle alâkalı ve, Birleşmiş Milletlere bağlı bir teşkilât vardır: Bunun Unesco gibi kısaltılmış ismi F. A. O.
(Sonu Sa. 3 Sü. 4 te)
Demokrat Parti İstanbul Milletvekili Senihi Yürüten bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına aşağıdaki sual takririni vermiştir :
• Memlekette hüküm süren hayat pahalılığı ve geçim zorluğunun vatandaşı tahammül edilmez bir halde tazyik ve tâzip ettiği bir hakikattir.
Gün geçtikçe hızlanan ve bilhassa büyük şehirlerde şiddetini
artıran bu hakikat karşısında hükümetin ne gibi tedbirler aldığını ve almakta bulunduğunu Başbakanca sözlü olarak bildirmesini rica ederim.»
istanbul Milletvekili Senihi Yürüten, süratle fiyatı artan ve âdeta lüks bir hale gelen sebze fiyatlarının yükseliş sebeplerini mahallinde tetkik etmek üzere dün akşamki Toros ekspresi ile Adana ve Mersin'e hareket etmiştir.
Pahalılığa sebep Sümerbankter
Sümerbank Millî Korunma Kanununun hükümlerine de aykırı hareket ediyor
gülünç diye tavsif ettiği kalabalık İşte budur.
İstanbul Miting[
Halk üzerinde iyi tesir yaptı
Mitingde oparlörün kasten kesildiği anlaşılıyor
İstanbul, 9 (Telefonla) — Demok- testo mitingi İstanbul halkı üzerin-
Üzerine ucuzluk yazılan tabut
rat Parti İstanbul İl İdare Kurulunun tertip ettiği hayat pahasını pro-
Manlfaturacıların dünkiTtop^TânFîsından bir görünüş
Şehrimiz manifaturacıları dün sa- masını protesto maksadiyle bir top-iah, Ticaret ve Sanayi Odasında, , lantı yapmışlardır. İUmerbank'ın perakende satış yap- I (Sonu Sa. 3 SU, 3 te)
Seçim Kanunu hazırlığı
Şu meşhur Pembe Kitap nihayet çıktı
Kitap 1 kilo 320 gramdır!
Pahalılığın sebebi ne?
istanbul'da azamî fiyat tesbitini de pahalılığı önliyemiyceği belirtildi
Pahalılık istihsal mıntakalarında imiş!
istanbul, 9 (Telefonla) — Hayat pahalılığına karşı alınacak tedbirleri tesbit için bugün Belediye Reis muavini Nâzım Arda'nın başkanlığında Ticaret O-dası, Zahire Borsası, Ticaret ve İktisat Müdürlüğünden birer mümessilin iştirakiyle bir top -lantı yapılmış ve âzami fiyat teshirinin pahalılığı önleyici bir tedbir olnmıyacagı tesbit edilmiştir.
Bugünkü yüksek fiyatlarda bir ihtikâr mevzuu görülmemiş ve normal kabul edilmiştir. Bu suretle pahalılığın şehirlerde değil istihsal mıntakalarında baş-göstordiği ve şehirlere oralardan geldiği ncticesine varılmaktadır. Anlaşıldığına göre paha-lılık ile mücadeleye şehirlerde değil, istihsal mıntakalarında başlanacaktır.
Seçim meselesinde
Oyalama siyasetinden artık vazgeçilmelidir
D. P. Afyon İlçe İdare Kongresinden Başbakana bir telgraf çekildi
de çok iyi bir tesir ha6il etmiş ve Demokrat Partinin böyle millî bir dâvayı ele almış olması her tarafta takdirle karşılanmıştır.
(Sonu Sa. 6 Sü. 4 te)
Afyon, 9 (Hususi) — D. P. Afyon üzerine Başbakan Şemsettin Günal-
merkez ilçe kongresi bugün Park tay a aşağıdaki telgrafı çekmiştir:
Kıraathanesinde, bucaklardan ve Sayın Şemsettin Günaltay.
köylerden gelen 331 delegenin işti- Başbakan
rakiyle yapılmıştır. Ankara
Söz alan hatipler Seçim Kanunu, 1 — istanbul demokratlarının ha-
hayat pahalılığı ve partinin diğer \ yat pahalılığının bütün ıstırabına
hususi işleri üzerinde geniş konuş - tercüman olarak protesto maksadiy-
malar yapmışlardır. le dün tertip ettikleri mitingde belc-
Kongrede Celâl Bayar'ın Bursa diyenin elektrik cereyanım keserek
nutkunun kasten tahrif edilerek ba- oparlörleri ve mitingin iyi bir şekil-
sına verilmesi de bahis mevzuu edil- de faaliyetini sekteye uğratışı, bu -
miş ve tiksinti ile karşılanmıştır. gün toplanan 331 delege ve binlere
Kongre Başkanlığı yapılan teklif (Sonu Sa. 6 Sü. 4 te)
Dışişleri Bakanı geldi
Dışişleri Bakanı Necmeddin Sadak ve murahhas heyetimizden Dışişleri Bakanlığı Üçüncü Daire U-mum Müdürü Bülent Uşaklıgil ve Bakanlık Hususî Kalem Müdürü Necdet Kent bu sabah Ankara eks-presiyle İstanbul'dan şehrimize gelmişlerdir.
Dışişleri Bakanı, garda Dışişleri Bakanlığı Umumî Kâtibi Fuat Carım, Protokol Umum Müdürü Kadri Rezan, Kordiplomatik üyeleri, Dışişleri Bakanlığı ileri gelenleri ve dostları tarafından karşılanmıştır.
Cumhurbaşkanı adına Umumi Kâtip Cemal Yeşil ve Başyaver Yarbay Cevdet Tolgay, Başbakanlık adına Özel Kalem Müdürü Adil De-rinsu ve Yaver Binbaşı Abdullah Önhan Dışişleri Bakanına hoş Kildiniz demişlerdir.
Nihat Erim bu okkalı kitabın ön sözünd( seçimlerinden ders
Pembe Kitap falan derken nihayet o da intişar sahasına çıkmış bulunuyor. Hükümet böylece yeni Seçim Kanunu tadili hazırlıklarını ikmal ettiği zchabındadır.
Pembe Kitap şudur: Bu arada muhtelif demokrat memleketlerin basın kanunları tercüme ettirilmiş ve bir kitap halinde neşredilmiştir. Bu kitap 800 sayfadır ve bir kilo 330 gram gelmektedir.
(Türkiye'de ve yabancı memleketlerde Seçim Mevzuatı) ismini taşı-y.an bu kitap Başbakan Yardımcısı Nihat Erim'in bir önsözünü ihtiva etmektedir.
Nihat Erim yazısına şöyle başlamaktadır:
• Demokrasinin temeli seçimdir. Vatandaşın kendisini temsil edecek ortâarı serbestçe seçebilmesini sağla-m,ak hürriyet rejimlerinin her zaman ve her yerde baş dâvası olmuş-ttlr. Türkiye'de tek dereceli umumî se çim usulü ilk defa 21 temmuz 1946 tatbik edilmiştir.
Kurulu toplanlsı
D. P. Genel İdare Kurulu dört gün-denberı ıçtimalarına devam etmektedir. Taşrada bulunan Genel Kurul azaları da davet edilmiştir. Bu âza-Meşhur Pembe Kltab'ı nihayet neşre lar yarın gelecekler ve Genel idare Bu ilk tecrübede alınan dereler, muvaffak olan Başbakan Yardımcısı Kurulu yarından itibraen yine her (Sonu 5a .S. Sü 2 de) Nihat Erim gün toplanmağa devam edeckteır,
Askeri fabrikalar sivilleşiyor
Fabrikalarda çalışan
işçiler askerî şahıs telâkki edilebilir mi ?
Meclisin dünkü toplantısında Kâmil Gündeş'in, Askeri fabrikalarda çalışan işçilerin askerî şahıs addedilip edilmedikleri hakkındaki sual takririne Millî Savunma Bakanı Hüsnü Çakır cevap vermiştir.
Milli Savunma Bakanı, Askeri Fabrikalarda çalışan işçilerin öte -denberl askeri şahıs addedildiklerini, bu hususta Askeri Yargıtay'ın ve Yargıtayın içtihat kararları bulun -duğunu, askeri şahıs oldukları için haklarında Ce/.a Kanununun 8 inci maddesinin tatbik edildiğini, memur gibi rey verebildiklerini, fakat siyasî partilere giremediklerini anlattı, siyasi partiye intisaptan dolayı hiç bir (Sonu Sa. 6 Sü. 5 te)
Mecliste gürültülü bir celse
Neden Cumhurbaşkanı heyetler kabul ediyor?
Dün Büyük Millet Meclisinde Kütahya Milletvekili Ahmet Tahtakı-lıcın Cumhurbaşkanına yapılan ziyaretler hakkındaki sual takriri, büyük gürültülere ve geniş münakaşalara sebep olmuştur. Başbakan Yardımcısı Nihat Erim bu suale şu cevabı vermiştir:
__Cumhurbaşkanı tarafından kabul buyurulan vatandaşların ve temsilci heyetlerinin buraya her hangi bir tertiple getirildiklerine dair hükümette bilgi yoktur.
Aksine bazı hususi teşekküllerin 'atandaşların Cumhurbaşkanı ile te-
D. P. Genel İdari
____..... önlemeğe matuf çalışmaları tedir. Cumhurbaşkanı vakti oldu-
olduğunu duymaktayız. Fakat buna ğu zaman bu kabule itina göster -rağmen vatandaşlar gerek seyahat- mektedır. leri esnasında, gerek Ankara'da bu- «•—
lundukları zaman Cumhurbaşkanını ziyaret etmek arzusunda devamlı -dırlar. Ve bunakolayca nail olmaktadırlar. Muhtelif partilere mensup alelade vatandaş veya üzerinde bir Parti vazifesi taşıyan vatandaşlar kabul edilmektedir. Bu kabuller u-zun formaliteye de bağlı değildir. Herhangi bir vatandaş en demokratik şekilde, Çankaya'daki nöbetçi yaverliğe telefonla müracaat etmek-
Profesör Tcvfik Sağlam
Tevfik Sağlam
Unesco Türk millî komisyonu başkanı seçildi
Unesco Türkiye milli komisyonu ilk genel kurul toplantısını dün Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesi salonunda, Millîî Eğitim Bakanı Tahsin Banguoğlunun başkanlığında yapmıştır.
Bu toplantıya, Eğitim, müsbet ve tabii bilimler, içtimai ve beşeri bilimler, edebiyat, güzel sanatlar, müzecilik ve kütüphanecilik, basın yayın, radyo ve filmcilik kollarına mensup 00 profesör, mütehassıs ve (Sonu Sa. 6 Sil. 4 te)
Bundan sonra takrir sahibi kürsü-(Sonu Sa. 6 Sü. 2 de)
AKINTIYA | I_KüREK
Ağırlık!
Nihayet o yâr-i bivefa'dan haber geldi: Evet nihayet şu seçim hakkındaki Pembe Kitap intişar sahasına çıktı!
Neye pembe de meselâ, mor değil, eflâtun değil? diyeceksiniz! Malûm ya aşk mektuplarında pembe -gönlüm sende!• de-
K i tabı karıştırdık! Maşallah içinde Yeni Zelanda'dan Güney Afrika Birliği'ne varıncaya kadar her yerin seçim kanonu
Ama ey fâdıl-ı- muhterem; hepsi var var ama bizimki nerede?..
Bir arkadaş bu Mecelle'yi tartmış: Um I kilo 320 gram gelmiş!. Halbuki bize yükte hafif pahada ağır bir kanun lâzım! Öyle ya 1916 da seçimi okkaladılardı, şimdi işi kitaba uydurup okkalıyorlar! — YEDEKÇİ
J
Dipsiz kile...
Muhip DIRANAS
iktidar Partisinin Demokrat Parti ile birlikte milli bir hükümet kurması etrafındaki teklifi, dünkü yazımda belirttim, bu partinin içinde bulunduğu müşkül durumdan sıyrılmak endişelerinden gelebileceği gibi, Demokrat Partiyi kurnazca bir manevra ile gafil avlamak ve böylece onun halk yanında kazandığı itibarı kökünden baltalamak ümidinden de doğabilir. Fakat, bir üçüncü İhtimal daha vardır, sadece iyiniye-te dayanan bir ihtimal, ki bugün onun üzerinde durmakla kendi iyiniyetimizi de belirtmiş oluyoruz, o da şudur:
Halk Partisi, gerçekten, memleketin içinde bulunduğu feci durumu kavramıştır; tek elden bir idare mekanizmasının da işleri yoluna koyamıyacağı gibi bir inanca varmıştır ve beterine düşmek-tense, demiştir, parti ve iktidar kavgası bir yana, önce memleket! ve haydi bakalım milli bir kabine. Bir an böyle olduğunu farze-delim; fakat, daha evvel muhalif partilerle kurulacak bir koalisyon tertibi; demokratik bir gelişme çağında, sonra, bugünkü şartlar içinde, ne dereceye kadar sadra şifa olur; yürür mü yürümez mi, değil o, bizi daha büyük çıkmazlara düşürür mü, düşür-mez mi, onu bir düşünmek gerekir, Sıralıyalım:
1 — Bir defa, koalisyon olağanüstü durumların siyasi bir tertibidir. Biz bugün olağanüstü bir durumda mıyız? Olsa olsa, anormal bir iktidarın yarattığı rahatsızlık içindeyiz.
2 — Devlet idaresi, her şeyden önce, bir sistem ve prensip meselesidir. Partiler de, prensipleri ve devlet idaresindeki sistemleriyle ancak, bir varlık ve mâna ifade ederler. Bugün kurulacak herhangi bir koalisyon kabinesi, partiler arasındaki ihtilâfları, ve yarın prensip ve sistem ayrılıklarından doğacak anlaşmazlıkları
idare mekanizmasına da intikal ettirmiyecek midir ve dolayısiyle, memleket İdaresinden doğrudan doğruya mesul İcra kuvvetini bir İç mücadeleye atıp, İşlerin büsbütün çapanoğlu gitmesine sebep ol-mıyacak mıdır?
3 — Halk Partisi yüzde yüz iyi-niyet içinde midir? Obür tarafın tek başına iyiniyetli olmasından ne çıkar? İyiniyet bir kozdur, kötüniyet bir kurt.
4 — Herhangi muhalif bir partinin bugün, böyle bir muvazaaya girmesinin, her şeyden önce kapısına kilit vuracak kadar aklıselimden uzak ve üzerine aldığı milli dâvadan umursuz olması demek olacağını bilmiyen var mıdır?
5 — Partileri iktidar mesuliyetinin hissedarları haline getirerek millî murakabeyi lâğvetmek; memleket adına atılan her adımı kontrol etme sistemi demek olan demokrasiyi, daha emzik çağında, bir bohçaya sarmalayıp, bir köşe başına, piç gibi, bırakıvermek demek olmaz da ne olur?
6 — Ve nihayet, sahipsiz ve dilsiz kalacak halkı kendi hakkını korumak ve egemenliğini sağlamak için kendisiyle baş başa bırakmak demek olmaz mı bu?
flayır! Ne demokrasimizin inkişafı için, ne idari bozuklukların düzelmesi için, ne de Halk Partisinin selâmeti için, tutulacak yol bu değildir. Bu yol, halkı büsbütün içine kapanmıya ve iktidara olan emniyetsizliğini arttırmağa götürür. Eğer Halk Partisi halkın da memleketin de selameti benim umurumda değil, demiyor da, bilâkis: -Gerekirse, memleketim için İktidarı da seve seve bırakabilirim!- diyorsa, o zaman tutacağı yol büsbütün bşaka; böyle girift, dolambaçlı, karanlık değil, aydın; hem memleketi, hem kendi geleceğini kurtaracak, açık, geniş. dümdüz bir yol olacaktır. Halk Partisi her şeyden evvel, bu yola yönelme cesaretini kendinde bulmalıdır.
Alacak yüzünden cinayet!
Bir sarhoş alaçaklısını bıçaklı/arak öldürdü
j İstanbul, 9 (Telefonla) — Bugün | Cihangir'de alacak yüzünden feci I bir cinayet işlenmiştir. I Cihangir'de bir gecekonduda oturan balıkçı Kemal Aşçı, dün gece saat dörde kadar içmiş ve o civarda oturan hamal Mehmet Say'dan alacağı olan parayı tahsil etmek üze-| re sabaha karşı oraya gitmiştir. Kemal, Mehmed'i uykudan kaldırmış ve alacağını istemiştir. Mehmet kendisine:
— Bu saatte alacak istenir demiştir.
Buna fena halde kızan Kemal yanında taşıdığı bıçağını çekmiş ve Mehmedi muhtelif yerlerinden yaralamıştır. Mehmet kaldırıldığı Cerrahpaşa hastanesinde ölmüştür. Tahkikata Savcılık el koymuş ifadesi alınan Kemal tevkif edilmiştir.
GAZETELERDEN
Acaba niçin bu kadar memnunuz ?
■ Tan- daki başmakalesinde Ali Naci Karacan, Necmettin Sadak'ın ı Araerikadaki faaliyeti hakkında verdiği beyanatı bir dış politika açıklaması olarak kabul edemiye-ceğini pek güzel bir şekilde bellr-
«Allantik Paktına girmedik. GUcel."cir- i m'dikimiz iyi mi oldu. fena mı oldu? ( Elr bakıma İyi olmuştur, bir bakuna fena olmuştur. Hangisi dotrudur? Bllmlyo-
Dıslfllerl Bakanı vazife seyahatiyle Ameri kava gitti. Güzel. Eu seyahat bir |
muştur. Seyahatten evvel, bu seyahatin yapılmaması icabettlülne alt yapılmış telkinler varsa, o telkinlerin hepsini bir kalemde yersiz ve sebepsiz olarak kabul
Durup el bafilıyı
r İstemez, y
tireler nelerdir Bunu da hentlz bllml- I
Bundan sonra bilhassa Atlantik Pakta üzerinde durarak açık bir politika icmali yapan Ali Naci Karacan makalesini günün mevzuu o-lan bir istifhamın cevaplandırılması için, adetâ imtihandaki bir tale- 1 beye kopya vererek şöyle bitiriyor :
«O halde, halkın da bu seyahatten kendi»! kadar memnun olması İçin. niçin memnun olduğunu öğrenmesi hakkı de- 1 gll midir?
Amerika gibi her »eyln açık söylendiği, ' açık konuşulduğu memleketlerde bizim i
lenemlyecek vaziyetler olabileceğine İnan- i
Memurin Kanunu
Şn son günler iç politikamızda birinci plânda pek çeşitli mevzular vardır. Bunlar arasında -Hürriyet. gazetesinin başmakalesinde ele aldığı memurlar meselesi de, sene-lerdenberi buz dolabında saklanarak tazeliğini muhafaza eden garip bir nesnedir. Muharrir (Memurin Kanununa) ek kanunun hazırlandığını ve rüşvet alanlar, ehliyetsizler, sağcı ve solcuların tasfiye edileceği kanunun semere vereceğini umuyor ve yazısını şu mütalâa ile bitiriyor : «Biz istiyoruz kl. Memurin Kanununu
Zorlu bir müşteri
İstanbul, 9 (Telefonla) — Bugün akşam üzeri şoför Ahmedin idaresindeki 5273 numaralı otomobil dolmuş için aldığı yolcularla Taksim -j den Büyükdere'ye hareket etmiştir, ı Otomobil Maslak yoluna geldiği sırada yolculardan Mehmet otomobili kullanmak istemiş, şoför buna razı olmayınca yolcu tabancasını çekerek şoförün alnına dayamıştır. Atik davranan şoför müşterinin bileğinden | yakalamış, bu sırada patlıyan tabancadan çıkan kurşun otomobilin camını delip geçmiştir.
Hâdiseye jandarma el koymuş ve tahkikata başlanmıştır.
Suna Kan'ın aylıkları
Kendisinde fevkalâde müzik istidadı görüldüğü için Roma'ya gönderilmiş olan Suna Kan'ın hem aylıklarının gönderilmediğine, hem de kendisini yetiştirecek olan profesörün ölümü üzerine Paris'e gönderilmesi kararlaştırıldığı halde bu hususta ilgililere hiç bir talimatın verilmemiş olduğuna dair bazı havadisler neşredilmişti.
Yaptığımız tahkikat neticesinde Suna Kan ile yanında giden annesinin Ocak, Şubat ve Mart aylıklarının 7 Şubat 1949 tarihinde, Nisan ve Mayıs aylıklarının da 26 Mart 1949 tarihinde Roma Büyük Elçiliğimize gönderildiği; ayrıca bu mesele hakkında yine Roma Büyük El-şiliğimize 5 Şubat ve 18 Nisan 1949 tarihlerinde iki defa talimat yazıldığı; bu talimatlarda Suna Kan'ın Roma'da kaldığı müddetçe iyi bir şekilde çalıştırılmasının temini rica edildiği; diğer taraftan Suna Kan'ın Mayıs 1949 ayı sonuna kadar Paris'e ulaşmasını sağlamak için gerekli tedbirlerin alındığı öğrenil-
Sendikalar Birliği
Şehrimizdeki, Lokanta ve Otel İşçileri, Motörlü Taşıt ve Garaj jşçile-ıi, Un ve Unlu Maddeler ile Fırıncılar ve Matbuat Teknisyenleri Sendikaları bir Sendikalar Birliği kurmak üzere teşebbüse geçmişlerdir. Bu husustaki nizamnamenin hazırlandığı ve Sendikalar Birliğinin pek yakında faaliyete geçeceği söylenmektedir.
Tito yola geliyor
Yunanistanla Tito arasında bir anlaşma olması bile kuvvetle tahmin edilebilir
— Kralı görüyor musunuz? Dikkatli bakın. Çünkü bu Kral, yarın Tito'nun müttefiki olabiliı.
Bu sözleri bir gazeteciye, en ileri gelen Yunan Bakanlarından biri söylemiştir.
" Bir kaç zaman evvel Korent Kanalı yeniden seyrüsefere açıldı ve a-çılış merasimine de Yunan Kralı Pavlüs başkanlık etti. TSbiî bir çok devlet adamları ve gazeteciler de törene İştirak ettiler, işte bu sırada, açık göz meslektaşlardan biri -Eşref saat- ı bulup Yunan Bakanının ağzından bu sözleri almış ve bu kadarla da iktifa etmeyip Bakanın şu mealde beyanatına devam etmesini de sağlamıştır :
— Sözlerim size mübalâğalı görünebilir. Hakiki kanaatim şudur : Yeni bir Avrupa siyaseti safhasını yaşıyoruz ve buna atılmak vaziye-tindeyiz. Genel siyaset bir Avrupalılaşma istikametinde İnkişaf edecektir, Rusya nüfuzunu Ege deni-
Eğer Tito iktidarı muhafaza edebilirse Yugoslavya, Bulgar, Macar ve Rumen ordularını hep bir arada alt etmeğe muktedirdir. Fakat buna karşılık, Moskova bos durmuyor, o da her ihtimale karşı tedbirlerini alıyor.
vakıalar insanlardan daha kavidir ve bir gün gelecek, Tito ya Yu nanistan'la fili bir ittifakı kabul etmek, yahutta siyasi bir ittihada boyun eğmek zorunda kalacaktır.
Yunan Dışişleri Bakanı Çaldaris'-in Tito'yu yola getirmek ümidini .. . -, , ... . kaybetmediği ve Yugoslavya cephe-
z. kıyılarına kadar taşırmak ıç n çok slnde dünden b üne bif " uğraştı ve bu yo da Junan çetecüe- şikllgın vuk beklediği hiç kim.
Bu vaziyet dahilinde, iki komşu ci bir vasıtadır, memleket (Yugoslavya ve Yunanis- Yapılan son sayımda (1938) Ma-tan henüz müttefik değillerse de bir- kedonya'da 1.525.000 Yunanlı, birlerine düşman da değillerdir. Her 1.050.000 Sırp ve 220.000 Bulgar bu-ne kadar Mareşal Tito son beyana- lunduğu anlaşılmıştır. İkinci dünya tında, -Emperyalistler. Yugoslavya harbinden sonra, Bulgarlarla Yu-ıle Yunanistan'ın ittifak edeceğini goslavlar kendi topraklarına çekil-zannediyorlarsa yanılıyorlar, de- inişlerdir.
nıişse de. bu beyanat hâdisattan Zaten Makedonya'lı Sırplar, Yu-hiç bir şeyi değiştirmiş değildir. Zi- goslavya federasyonu içinde bir -mi-,11). ı—j j. u. ' cumhuriyet teşkil ederler. Bulgarlar ise, Dimitrov'un Bulgaristanına bağlıdırlar (Bunları yazan gazeteci, Di nıitrov yoldaşın tedavi (!) maksa-Jile Moskova'ya götürüldüğünden haklı olarak haberdar değildi. Zaman meselesi...) Bununla beraber, ki tarafta da mübadelesi mümkün
yardımından da faydalandı. Lâkin bugün Rusya hatasını anlamıştır. Çeteden medet umulamaz. Onların işi bitmiştir.
Diğer taraftan, Yugoslavya'nın Kuminform karşısındaki acayip dunu, Stalin'i zannedildiğinden da-
fazla meşgul ediyor. Onun için- j çJCu~k~İanm geri "istiyormuş gibi bir dir ki, belki de pek yakında Bulga- ■ lfade altında adeta TlU). hak Arnavutluk ve hatta Maca- luna davet etmiştjr ze Romanya Tito aleyhine Anlaşıldığına göre, Tito, bu açıl-kışkırtılacaklar ve Yunan çeteleri- 1 de biraz gaytet tavsiye edilecek-
meçhulü değildi: Esasen, Çaldaris'in oğlu, çıkarmakta olduğu gazetede bundan bir müddet evvel neşrettiği bir makale ile babasının fikir ve ümitlerini oldukça bariz bir şekilde açıklamış, Yugoslavya'ya kaçırılan Yunan
malara cevap vermemiş ve hattâ j bunları biraz da durumunu güçleş-' tirir mahiyette gördüğü için, örtbas I etmiştir. Çünkü bahis konusu olabilecek bir ittifak ancak Yunan - . -milliyetçi- komünistleriyle yapıla-
rınde Bulgaristan tarafından istilâ biIir k, bu da staJjn.e k dü dÜ2 edilecek olursak ordumuzun bu ışın | kata tutmak oluı hakkından geleceğine eminiz. . , ,
Tarihinde çetin bir devre geçiren I Butun bunlar ortaya adeta kome-bir memleketin mukadderatın. e. di denebilecek b.r durum çıkarmış-linde tutan bir Bakan tarafından £lr' S°yle kl \ Moskova buğun .çın
Bakan biraz durduktan s e etti:
— Bize göre hava hoş. Günün bi-
böyle bir beyanatta bulünulması, ı, , ,. . , , , --------------
baz. malûm tâbirlerle. Bakanın bu ! )avya.yı kollamak zorundadır Fil. av topraklar, bırakılacaktı. Bu fi
hem Yunanistan'ı, hem de Yugos-
olmıyan azınlıklar her türlü kargaşalığa hemen âmade gibiydiler.
Yunan Makedonya'sına gelince, bu bölge bütün şimalî Yunanistan'ı ve Batı Trakya ile Selanik limanını ihtiva eder.
Türklerin Makedonya'dan çekilmelerinden beri, bu bölge adetâ orta malı olmuş ve daimi bir kaynaşma halinde yaşamıştır. Zira halk disiplinsiz ve cüretkârdır. Adetâ anadan doğma âsidir. Bu itibarla Makedonya Slavlarının, epey bir zaman-Jaıiberi bir Balkan Federasyonu i-çinde muhtar bir devlet kurmak hülyasını beslemekte oldukları söylenebilir. Daha 1946 da, bizzat Tito bu temayülü tebarüz ettirmiş ve bir sene sonra da, Dimitrov'a, Yugoslavya Federasyonu çerçevesi dahilinde bir Makedonya cumhuriyeti kurulmasını teklif etmiştir. Tito'nun bu tasarısına göre, Bulgar Makedonyası Bulgaristan'ın elinden çıkacak, buna mukabil bu memlekete bazı Yugos-
BİRKAÇ-i
I_SATIRLA
Bizimkiler kimi selâmlasınlar!
^^ ünaltay hükümeti, -Demok-^^ rasillin temeli seçimdir, 1950 seçimlerinin hiç bir vatandaşın yüreğinde şüpheye yer bırakmı-yacak cn teminatlı bir şekilde yapılması için, ilmin vc tecrübenin telkin edeceği tedbirleri göz Önünde tutmaktan geri kalmıya-caktır- diyor. Ve herkesi, her partiyi tatmin edecek bir seçim kanunu getireceğini ısrarla vâdedi-yor.
15u vaidin bir an evvel ve samimi şekilde tahakkukunu can ve gönülden bekliyor, ve Hasan Sa-ka'nın vaitleri gibi hayal sukutuna uğramamayı temenni ediyoruz. Hatırlarsınız, Saka hükümeti, hazırladığı Seçim Kanununun kimseyi tatmin etmediğini görünce beynelmilel otoritelerin şehadeti-ne sığınmıştı. Bu arada bazı şahsiyetlerden, eski Fransız Bakanlarından Paul Boncour'dan da kanunun demokratik olduğu hakkında bir ilâm almıştı. Paul Bon-cour'un cevabından şu fıkrayı beraber okuyalım :
-Fakat seçim içinde alınacak başka tedbirler vardır. Fransa'nın güney seçim dairelerinden birini temsil eden bir siyaset adamı şimendiferle bir kabristanın önünden geçerken şapkasını çıkarmış ve bu selâmlamanın mânasını soran arkadaşına da -Müntehipleri-mi selâmlıyorum!- cevabını vermiş olduğunu hikâye ederler. Fransa için bunun bir şakadan ibaret olduğunu zannederim. Fakat Türkiye'ye komşu geneloy sistemini tezyif eden öyle memleketler var ki bu kabir şakası orada bir hakikat olabilir!.
Fransız esprisine ne buyuru-lur? Bana, ne demek istiyorsun mu? diyeceksiniz! Allaha şükür, biz o memleketlerden değiliz! Bizde bazıları sadece intihap dairelerini kazaları, nahiyeleri, köyleri tetkik ederken -jandarma, yi, Meclise girip çıkarken de -polis, i selâmlıyorlar!
Sabaheddin SÖNMEZ
derece -yüksek sesle düşünmesi- her i bir hucum ve istila teşebbüsünde, zaman rastlanan olaylardan değil- k. komşu memleketin, yanı Yogus-dir. Bunun değerini takdir eden I avya e'lyle, Yunanistan ın, ister ıs-Da.ly Mail muhabiri, yememiş iç- eın« ''tl£ak edecekle" «»«hakkak-memiş, Yunan Dışişleri Bakan. Çai- t,r; Ve b"n" g°z onunde tutan daris'ten aldığı bu beyanatı destan j ya™; boy,e b,r »Meraya at'Lma" halinde gazetesine tellemiştir.
kir, (bugün Moskova'da bulunduğu bildirilen ve fakat âkibeti malûm ol-mıyan) Dimitrov yoldaşın hoşuna gitmiş ve ihtiyatsız yoldaş bunu gazetecilere söylediği için Pravda'nın şiddetli bir ihtarına maruz kalmıştı. Moskova'da aynı plânı tatbik
ihtimali de vardır. Sovyet Rusya'nın şimdilik en kıymetli koz ola- j etmek arzusundadır. Lâkin ters bir rak elinde tuttuğu Bulgaristan'ın ve ' istikametten gitmek suretiyle Mos-. . . Macaristan'ın askeri kıymetleri dü- kova'ya göre de Makedonya'nın bir-
garıstana ve -etendi, sine karşı ku- şüktür Buna mukabilı Yunan hükü- I liği ve beraberliği tesis edilmelidir rulacak müşterek bir -faşist Yuna- . meti Amerikan yardıml sayesinde, Fakat bu birlik Yugoslavya'nın aley nıstan. ve -ırockist yuuosıavva. ,yi teçhjz edjlmiş 200.000 kişilik bir ( hine ve Yugoslavya'ya karşı kurul-orduyu her zaman el altında bulun- malıdır. Daha 1948 den itibaren durabildiği gibi, askerî dehâsı olan kumandanlardan da mahrum değildir. Yunanistan'da olsun, Yugoslavya'da olsun bir tecavüz ve istilâ hareketi devamlı ve kati neticeler veremez. Hayır, Stalin, hattâ Komin-form'un gölgesine sığınarak da olsa, doğrudan doğruya askerî bir harekete baş vuracak kadar ihtiyatsız değildir. O, daha ziyade Makedonya meselesini alevlendirmekte fayda olduğuna kanidir. An'anevi bir dö-ğüşkenliğe sahip olan Makedonya halkı, Arnavutluğa taşmak, Yugoslavya ve Yunanistan'ı kat'etmek
Çaldaris neleri ima etti? Bir Yu- I - Yugoslavya ittifakı i
.Troçkist Yugoslavya, cephesi mi?
Filhakika, Çaldaris, sözleri arasında bütün bu imkân ve ihtimallere temas etmiştir.
Rusya ile Yugoslavya arasındaki münasebetlerin vahamet ljesbetme-si, daha bidayette, Balkanlar meselesinin alevlenmesini mukadder kılmış gibi idi. Hâdisat da esasen bunu göstermiştir. Bugün için şüphesiz ki Yunanistan'la, Yugoslavya arasında, hattâ zımni bir anlaşmadan bahsetmek abes olur. Lâkin, Yugoslavya'nın, Yunan komünist çetelerine yapmakta olduğu yardımın, Mar-
n artık Yugoslav hududundan fay-
Moskova bu yoldaki hazırlıklarına başlamış ve nihayet son zamanlarda Markos'un kaçırılması bu hâdi-satın en enteresan safahatından birini teşkil etmiştir. Bununla beraber, Yunanistan'da, Markos'un yerini boş bırakmıyacak komünistler vardır. Bunların en ileri gelenlerinden biri olan Zaharyadis, daha 1943 den itibaren, -Birleşmiş- bir Makedonya teranesini haykırmakta ve Bulgar Komünist Lideri Daskalof ile de temas ederek akla, havsalaya sığın ı-yacak plânlar hazırlamaktadır. Komünist liderin hayallerine göre, sı-
dalanamaz oldukları muhakkaktır, yan Slav diktatörü için ümit veri-
retiyle Adriyatik ve Ege Denizleri ! nırları Ege Denizinde bitecek olan üzerinde emin çıkış noktaları arı- J 'Şbu sözüm ona Makedonya Cumhu-
(Sonu Sa. 5 Sü. 1 de)
i İle görüleblle-
Bir küçük noksan
İslanbuldaki mitingle bozulan hoparlör tesisatının (Cumhuriyet) de D. N. in (Bir Dakika) sütununda yaptığı kontak, ne garip bir hâdise, tehlike değil, bilâkis aydınlatıcı, istifade edilecek bir fıkra do-
«Demokrat Parti tarafından tertip olu- ]
Inıadık d
ı. çoktandır
I bir tesadllf olarak, keşlimi», binaenaleyh ] ISI İçin söylenen söz- 1
Öyle bir anladık ki
•Son Posta- da Sacit Yumer İstanbul'daki mitingten bir fragman gösteriyor :
Tefrika No. 11 ÇIKAN KISIMLARIN HULÂSASI
i Kardeşi Torklld'le. bankanın önünde buluşan Axel, bir gece Dorls'ln aaabl halleri üzerinde durmu» ve )nu odasına gönderip, aabaha kadar
rında kırlarda dolanırken çocukluğunu, sevgilisi Köse'un zengin evleri ve babasının ölümünü düşünüyor I
Bir kere insan hem kızamıktan ölür miydi? Bu çocuk hastalığı i-dl. Vaktiyle kendisi dc geçirmişti. Rose'un babası gibi boylu boslu, yakışıklı bir adamın bu hastalıktan ölmesi ve Rose'la annesinin de birden kendileri gibi fakir olmaları olacak şey değildi. Halbuki işte öyle olmuştu. Villâ ile eşyaları satıldı. Genç kadın e-lınde avucunda kalan her şeyi, mücevherlerine ve elbiselerine varıncaya kadar hepsini kocası Paul YVagner mezarında rahat yatsın diye, alacaklılara dağıttı.
Bütün borçlar temizlendikten sonra elinde ancak bir kaç bin Kuron kadar bir şey kalmıştı. O-nunla yeniden bir kaç parça eşya satın aldı. Kocasının eski bir arkadaşı büyük bir müessesede ona bir İş buldu. Orada, Fransızca ve Almanca mektuplaşmayı idare e-
Torkild her sabah odasında giyinirken Madam YVanger'in sokaktan geçerek işine gittîgini görürdü. Kızı da yanında bulunur, onu hep elinden tutardı. Fakat Torkild Rose'uıı sırtında taşıdığı okul çantasının üzerine dökülen gür ve parlak saçlarından başka bir yerini göremezdi. Madam YVagner'in basit matem elbisesinin içinde, uzun boyu, biçimli en-
LKBAHÂR
'S'fy'ı&t U^set
damı, güzel ve zarif yüzü ile bu kirli ve kederli görünüşlü sokaktan geçerken öyle harikulade güzel bir hali vardı ki..
Neşeli ve hafifmeşrep tabiatı durulmuştu.. Hayatta fakir ve yapayalnız olarak kaldığından, ve sevgili kızı rahat etsin diye durmadan, gece gündüz, evde ve yazıhanede çalışınıya başlıyalıdan-beri eski inatçılığı ve şımarık çocuk kaprisleri kuvvetli bir İrade şekline dönmüştü.
Torkild ana ile kızın yollarını gözler, onlar geçerken Madam Wagner'in eliyle kendisine selâm vermesini beklerdi, içeride, annesi, hâlâ o ilk buraya geldikleri sabahki boşluğu ve yabancılığı muhafaza eden odada topukları eskimiş terliklerimle dolaşır durur, Torkild'iıı şiltelerini, arka tarafta bulunan ve Doris'le beraber kendisinin yattığı karanlık odaya taşımakla meşgul olurdu. Bu işi bitirdikten sonra da kahvaltıyı hazırlardı. Sabahları, annesinin ağzında tek bir lâf çıkmazdı. Madam YVagncr sokaktan geçip gittikten sonra Torkild masanın başına geçer, bir yandan kah-vnltıs-nı ederken bir yandan da derslerini bir kere daha gözden geçirirdi. Fakat Madam YVagner-iıı gülüşünün tesiri hâlâ devanı eder, bütün varlığını tatlı bir ezginlik kapladığını duyardı. Onu
tekrar görmek için şimdiden sabırsızlanır, onun küçücük salonunu özlerdi. Öğleden sonraları bütün gün bu salonda, kapıda o-ııun anahtarının çıkaracağı hafif sese kulak vererek, onu bekler.. Onun Rose'u öptükten sonra Doris'le kendisine çevrilecek olan bakışlarının vc gülüşünün hasretini bütün gün hep duyardı O-nun, kendisini dc öpmesini ne kadar isterdi. Madam YVagner'in a-partmanı Torkild'iıı indinde, her zaman yaşadığı âlemden bambaşka olan, sihirli ve harikulâde bir âlemdi.
Her gün oraya gitmek için içi titrerdi. Fakat haftada bir iki defadan fazla gittiği de olmazdı. Arkadaşlarının, kendisiyle küçük kızlarla oynamaktan hoşlanıyor diye alay etmelerinden çekiniyordu. Hem, zaten, Madam YVagner'e gittiği zamanlar küçük kızlarla hemen hemen hiç oynadığı yoktu ki.. Kızlar, yanyana iki akaju karyolanın bulunduğu yatak odasında (Rose babasının karyolasında yatıyordu) bebek oynarlar, yahutta, masa örtülerine ve büyüklerin elbiselerine bürünerek ev. cilik falan oynarlardı; kendisi de salonda oturur, kitap okur, mecmuaların resimlerine bakaı. Ya-hutta, eski piyanonun başııvı geçerek bir şeyler çalardı. Madam YVagner'in üzerini basma ile kap-
Iıyarak oturacak yer haline getirdiği tahta bir kutunun içi Da-ııimarka'h bestekârların eserleri ile dolu idi. Resimli güzel bir kap içerisinde, üzeri flyonkbagları ve ipliklerle süslü yeşilimtrak yumuşak bir kâğıt üzerine basılmış bir nota defterinde de Mozart'ı, Baclı'ı, Gluck'u, ve Haydıı'ın sonatlarını bulmak mümkündü. Defterin kabının üzerinde dc, za manla mürekkebi hemen hemen silinerek güç okunur bir hale gel m iş Marie Sophie Yohanne Voga-lius adı yazılı idi.
Piyano ile, Empire biçiminde o-lan beyaz moble Madam YVagner'in kendi doğduğu evin eşya-larındandı (Zaten buradaki eşyaların çoğu hep o evden gelme idi.) Duvarları Rose'un annesiyle babası ve Madam YVagner'in ailesinin resimleriyle, onun balayı se-yahalında gezip gördüğü yerlerden manzaralar, tanınmış eski e-serleriu kopyaları ve hunlar içinde en çok da küçük isa'yı kucağında tutan Meryem Ana resimleri vardı.. On dokuzuncu asrın sonundan kalma ve bir ana ile çocuğunu tasvir eden iki yağlı boya tablo da vardı. Bunların çok güzel olduklarını Torkild sonraları anladı. Senenin her gününde pencere kenarlarında, masaların ve etajerlerin üzerinde bol bol çiçek bulunurdu. Yalnız kışuı öğ-
leden sonraları bu küçük apartmanın içi karanlık olurdu. Her o-dada, her zaman duvarın tavana yakın bir yerinde küçük bir lâmba yaııar dururdu. Torkild on dört yaşma gelmiş olmasına rağmen onunla Rose'a daima : -Eğer lâmba pır pır etmeğe başlar, yahutta şişesi kırıtırsa sakın kendi kendinize tamir etmeğe kalkış, mayın ve derhal koşup kapıcıya haber verin... diye tenbih ederlerdi. Zavallı Madam YVagner yazıhanede öğleden sonra üç saatini kimbilir ne üzüntüler içüıde geçiriyordu.. Aklı fikri hep evde yalnız bıraktığı kızında olmalı idi. Rose büyük ve akıllı bir kız olmasına rağmen eline kibrit alması, sobaya, lâmbalara; bıçaklara, pencerelere dokunması kendisine yasak edilmişti. Her akşam Madam YVagner koşmaktan nefesi tıkanmış bir halde evine gelir ve kızı bir ölüm tehlikesi atlatmış, imiş gibi, onu kuvvetle bağrına basardı.
Rose, ekmek bıçağının ve gaz o-cağınuı bulunduğu mutfağa giremezdi. Torkild Madam YVagncr'e yardım eder, onunla beraber akşam sofrasmı kurarlardı. Yiyecekleri, her zaman çay, ekmek, margarin ve bazan da peynir ve küçük sucuklardan ibaret olmasın rağmen Torkild onlarda yemeğe kalmağa bayılırdı. Madam j t hrisliaıı.seıı yemeğe geldiği zamanlar yiyeceklerine yumurta i-Ic meyve de eklenirdi. Her güıı sofrada, Madam YVagner'in tahta kasalar, ve eski şapkalar 1-Cİnde yetiştirdiği dereotu da bulunurdu. Torkilri'in hayalinde. Madam YVagner'in isten kızarmış ve hışır hışır olmuş küçük elleri hep
(Devam edecek) sedi yanmıştır.
Akdeniz Kupası için Atina'ya giden Sporcular
istanbul, 9 (Telefonla- — Akdeniz kupası futbol maçlarına iştirak ede-.•ek olan Türk Milli takımından 9 kişilik bir kafile Futbol Ajanı Sedat laylan idaresinde bu sabah Atina-ya hareket etmişlerdir. Giden futbolcular şunlardır : Galatasaray'dan: Naci, Musa, Bülent, İslendiyar, Gündüz, Muzaffer.
Beşiktaş'tan: Şükrü, Hüseyin, Bülent.
Diğer kafile yarın yine tayyare ile Atina'ya hareket edecektir.
Osmaniye'de üç cinayet
Osmaniye (Hususi) — Birbiri artınca üç cinayet olmuştur.
Tacirli bucağına bağlı Yeniköy-ien İsa Balcı bir tarla meselesi yüzünden ayni köyden Ömün Kara'yı tabanca ile vurmak suretile öldürmüştür.
Ertesi gün de eski bir kin yüzünden Kırıklı köyünde de bir cinayet işlenmiş Hasan oğlu Ali Demir, Akrabası olan Ahmet oğlu Ali □emir'i evinin önünde pusu kurarak mavzer kurşunile vurmuştur. Yaralı aldığı yaranın tesirile derhal ölmüştür.
Üçüncü hadise bir kaza kurşuni- ! le olmuştur. Hasan Karaca ve Ha- ) lil Şahin İsisce köyü civarında do- j avlarlarken, Hasan Karaca'nın j tüfeğinden çıkan ilk kurşun Halil a Şahin'e isabet etmiş ve zavallıyı \
ısız yere sermiştir. Hadisede kasıt olup olmadığı henüz belli değildir. İşe, C. Savcılığı el koymuş ve sanıklar yakalanmışlardır.
Polise bıçak çeken adam 14 aya mahkûm oldu
Dünkü nüshamızda Yenidoğan-.la evli bir kadının polislere karşı silâh kullanılarak kaçırıldığım yazmıştık. Yaptığımız tamamlayıcı tahkikata göre, polislere bıçak çeken Battal adında birisini yola getirmek için atılan tabancaların sesinden korkarak kadın kaçmış fakat kaçı-rılmamıştır. Battal suçüstü mahkemesi tarafından 14 ay hapse mah • kûm edilmiştir.
Yanarek ölmüş!
istanbul, 9 (Telefonla) — Aksaray'da Valde camii avlusunda bir o-lada oturan 70 yaşlarında Kırımlı Salih isminde bir zat bu sabah namazını kıldıktna sonra çay pişirmek için mangalı yakmış, fakat bir ara mangaldan sıçrıyan kıvılcımlar kâğıtla sıvanmış odayı tutuşturmuştur. Kırımlı Salih evvelâ çıkan dumanlarla boğulmuş ve bilâhare ce-
RADYO• TELEFON• TELGRAF HABERLERİ
|| msmMm
Klmanya vcÇİn Rus rıanevrası
i usyu'nın Atlantik paktını k- önlemek için sarfettiği gayetler ınuvaffakiyetsiıliğe uğra-ınca, kendisine başka hareket e faaliyet sahaları arıyacağı ta-ii idi. işte bu saha Almanya ol-luştur. Rusya, böylelikle bir taş tarak iki kuş vuracağını zanney-ımiştir . Hem müttefiklere ve d^altâ bütün dünyaya karşı kendi-n iııin barışsever bir devlet olduğu propagandasını yaymak, hem de nlu arada bütün Almanya'yı peıı-mesine geçirmek! Fakat gelen haberlerden o anlaşılıyor ki, Rus--ıı, şimdi Almanya'da kendi kaz-X ıhları kuyuya kendileri düşmektirler. Müttefikler vaziyeti ga-d,et iyi kavramışlar, ve Rusların Alukayı kaldırarak gösterdlkle-Jji güya iyi niyeti Batı Almanya'ca kurulacak devleti sabote et-Bıekle bol bol telâfi etmeğe çalıklarını görmüşlerdir. Müttefik-llr cephesinde buna karşı, geniş . 'ıdbirler alındığı, ve her ne babasına olursa olsun, bütün Almanya'yı yutabilmek için hazırlatan tuzağa düşülmiyeceği mu-'akkaktır.
uzak nedir?
) W Berlin olan müttehit bir Alanya kurulmasına taraftardır-Fakat bu gaye onlara göre ev-':lâ Almanya'nın komünistleşti-•luıesi ile tahakkuk edebilir. Bu-°'un için kendi bölgelerinde âza-,ii derecede çalışmışlar, ve Ber-"u idaresinin başına, Moskova'mı yetiştirilmiş hususî şefler ge-a rmişlerılir. Diğer taraftan Şarki " İmanya'nın inzibatı komünist milislerinin eline bırakılmıştır, ünün birinde Rus'lar bir emri iki yapıp, Almanya'dan çekilc-■k olurlarsa, ortalıkta hiç bir şey n îğişmiyecek ve Kızıl Ordunun i):rini bu kızıl milisler alacaktır, gsasen bütün idare ve teşkilâtın v ışında da komünistler bnluna-titğı için, böylelikle Şarki Alman-bt, bugünkü l'omanya'dan fark-Sz bir hale gelecektir. Rus'lar iş-n uzun zamandanberi bu imkâu-rı hazırlamışlar, ve nihayet iş ji guu bir hale gelince, birleşmiş n r Almanya propagandasına da h.z vermişlerdir. Şimdi aynin bir de Almanya'nın bütün iş. kıl orduları tarafından tahliyesi-istemektedirler. Bu isteğin Al-j anya'nın her köşesinde psikolo-hk bir tesiri olacağı ve böylece oskova lebine geniş bir propa-rıuda temin edileceği düşünül-
. elice
Rus'ların bütün gayreti, şimdi yakında kurulacak olan İman ya devletini önlemektir. 23 1 ayışta toplanacak olan Dışişleri ıkaulan konferansında Alman-1 ı'mn tamamı üzerinde müzake-)r cereyan edecek, ve şüphesiz, 'uslar, bütün işgal kuvvetlerinin İman topraklarından ayrılması-1 bir defa daha tekrar ederek ıtı bölgesinde bulunanların da ı ınüllerini kazanmağa çalışacak-1 rdır. Hatırlarda olduğu gibi ınn şehrinde muvakkat bir hü-) ımet kurulmuştur. Bir Kurucu-r Meclisi Batı Almanya bölgelin Anayasasını hazırlamıştır, izim gelen her şey 15 temmuz ta-. line kadar bitirilmiş olacak, bu tarihte seçimler yapılarak, ni hükümet işbaşına geçecek-\ Şimdi Rusların 23 mayısta : planacak olan Dışişleri Bakan-n Konferansında, Almanya le-ne yeni bir takım taleplerde bu-narak, işleri savsaklamak isti-, çekleri muhakkaktır. Onun i-j Rus Delegesi Malik'e, Paris •nferansmnı 15 hazirana kadar lirilmesl için gayret sarfetmesi Idirilnıiş, ve Malik hatta daha vel bilirilmesine çalışacağı cebim vermiştir. Fakat Rusya'-n bütün vadine rağmen işi uza-cağını tahmin etmek zor değil-r. Her şeye rağmen müttefik-• Batı Almanya devleti huşunda verdikleri kararda sebat mektedirleı. Bu takdirde Rus ınevrasııun yine akamete uğrı-. cağı muhakkaktır. — M. F. F.
iriye ile Irak arasında
görüşmeler
, sm, 9 a.a. (BYUM) — Suriye Dış •i Bakanı Emin Arslan, Bağdat'-Şam'a döndüğü vakit yaptığı bir eçte, Irak Başkentinde temasla-a iyi neticeler aldığını, bu gö-nelerin gayesinin bazı Arap dev-; -ri arasındaki anlaşmazlıkları araf etmek olduğunu açıklıya-Bağdat görüşmelerinin Şam'a cek Irak heyetiyle sonuçlandırı-ğını söylemiştir.
Federal Almanya Cümhuriyeti
Anayasa esasları, bayrak
kabul edildi, siyasî partilerin durumu açıklandı
Bonn, 9 (a.a.)—Bonn Parlâmento basiret gösterecekleri!
Konseyi müstakbel federal cümhu-riyetin arması olarak siyah kırmızı-sarı renkteki bayrağı bir muhalif ve 15 müstenkife karşı 49 oyla kabul etmiştir. Bu bayrak daha önce Wei-mar cumhuriyetine ait bulunuyordu. _
Anayasa tasarısının nihai olarak oya konmasından önce partiler son bir defa durumlarını belirtmişlerdir. Bavyera Liberal Hizbi üyesi ezcümle şöyle demiştir :
• Bugün yeni bir devrin eşiğinde bulunuyoruz. Bu tarihî saatte şunu hatırlatmak isterim ki Avrupa'da barış ancak Fransız ve Alman milletlerinin anlaşması ile hükümran olabilir. Fransa'nın bize elini uzatmasını bekliyoruz.»
Sosyal - Demokrat Partisi adına konuşan Cari Schmid Federal Devletin müstakbel siyasetine dair müttefik tavsiyelerinin müessif müda-halalere sebep olduğunu beyan etmiş ve şöyle demiştir :
• Bununla beraber onları anlıyoruz, zira Avrupa'ya bize itimat göstermesini ıcabettiren sebepler verdik..
Sosyalist Lideri sözlerine şöyle devam etmiştir :
• Barış andlaşması gerçekleşinceye kadar keyfi bir idareye tâbi olmaktansa intizamlı bir şekilde yaşamak için bir işgal statüsü istedik, Almanya'da demokrat rejimi teşvik etmek ve Avrupa camiası içinde yaşamamıza imkân vermek için işgal devletlerinin yetkilerini kaldırırken
diyoruz.
Parlemcntö Konseyi bitirdi
Bonn, 9 (a.a.) — Parlâmento Konseyinin nihai oyundan sonra Berlin-li delegeler adına konuşan Jacop Kaiser, temsilcileri sadece istişari bir oy sahibi bulunan Berlin Batı kesimlerinin anayasa tasarısına iştiraklerini bildirmiştir.
Müteakiben Parlâmento Konseyi Başkanı Dr. Konrad Adenauer kapanış nutkunu söylemiştir. Dr. Adenauer önce toplantıdaki Bavyera temsilcileri çoğunluğunun, yani 13 e mukabil 7 saylavın Anayasa lehinde oy vermek suretiyle Anayasanın Bavyera Diyet Meclisince de kabulünü temin etmiş olduklarını belirt-
ı 9 mayıs 1949 gününün Alman mil-j leti için 1935 yıhndanberi ilk sevinç günü olduğuna işaret eden Parlâ-j mento Konseyi, Alman meseleleıi-ı ni hüsnü telâkki ile nazarı dikkate j alan Fransa, İngiltere ve Amerika i Dışişleri Bakanlariyle, askeri hükü-; metlerine teşekkür etmiştir. Dr. A-denauer Parlâmento Konseyinin vü-cude getirdiği eserin Doğu Alman-; ya'daki siyasi durum üzerinde derin tepkiler yaratacağı hususunda İsrarla durmuştur. , Nihayet Parlâmento Konsey i.Baş-j kanı dört Dışişleri Bakanının Paris-, te yapacakları gelecek toplantıda I Alman hudutları meselesinin tekrar bahis konusu edileceği ümidini izhar ederek sözlerine son vermiştir.
Yarışda birincilik bizdedir!..
Ecnebi misafirlerimizle beraber, bu memlekette bir Jeep bolluğudur gidiyor. Yanlarında sevgilileri, misafirlerimiz şehrin ve baharın zevkini çıkarıyorlar. Kimsenin bir şey demeğe hakkı yok.. Fakat o ne süriat, o ne telâş!.. Ondan sonra da bir cayırtı... Ne o, fren!...
Ayıplaınıyaiım; daha kaç gün evvel orta büyüklükte bir diplomatımız Atlantik ötesinde bir şehirde kullandığı otomobille bir kaç kişiyi birden çiğnemedi mi?..
Anlaşılan memleket hasreti her yerde baş döndürüyor..
A, F.
Çinde Müslüman kalesi
Komünizme karşı en sağlam kuvvet olarak Amerikadan yardım görecek
Nevyork, 9 (Nafen) — Nevyork Times gazetesinin Çin'de Ninghsia- ■ ia bulunan özel muhabiri Sullivan bir -Müslüman kalesi, haline getl- . rilmiş olan bu şehirde Amerikan hava generali Chennault'un yaptığı temaslardan bahsetmekte ve şöyle demektedir : -
Moskova'daki kızıl meydan kadar . geniş bir meydanda 12.000 kişilik ! bir müslüman kuvveti Amerikan : generalinin önünden geçmiştir. Bu ; kuvvetlerin başında general Ma ] Hung - Kui bulunmaktaydı. Gü-1 ney Çini komünistlere karşı müda-fa etmeye azmetmiş bulunan müslüman Çin kuvvetlerinin büyük bir kısmına komuta eden bu Çin generali resmi geçidden sonra Amerikan hava generalinin yanına gelmiş ve diğer Çin müslüman subayları da toplanmışlardır.
Amerikan generali Chennault toplanan müslüman Çin subayları-
na komünizm tehlikesi hakkında şöyle demiştir :
• Amerika, İngiltere, Fransa ile birlikte hürriyetinizi elinizden almak isteyenlere karşı savaşacağınız zaman yakındır. Biz sulhu severiz. Fakat dünyada komünizm varken sulh olamaz..
Belirtildiğine göre bu müslüman generalinin emrindeki orduların elinde bulunan malzeme en modern Avrupa ordularının silâhlarına bedeldir. Aynı zamanda bu müslüman orduları denilebilir ki Çinin en ı fazla disiplinli kuvvetleridir. Gene-' rai Ma iaşenin hava yolundan istifade edilerek yapılabileceğini ümid et-| mektedir. General Chennault ile . Çinli karısına yapılan bu muazzam | tören de bu mesele ile yakından ilgili bulunmaktadır. General Chennault'un bu hava yolunu kurmak için bazı imkânlardan bahsettiği söylenmektedir.
Kıbrıs'da komünizm
Belediye seçimlerini komünistler kazanıyor
Lefkoşe, 9 (a.a.) (Reuter) — Dün en büyük idare merkezi Morfuda yapılan helerliye seçimlerinin ilk turunu 8 üyelikten 7 sini elde etmek suretile komünistler kazanmışlardır.
Belediye teşkilâtına dahil 15 köy ve şehir merkezinde dün başlıyan -«çimlere önümüzdeki iki pazar günüde devam olunacaktır.
Kadınlar hariç 24.000 kişi seçimlere iştirak edebilecektir.
Kıbrıs Yunanlıları, komünist ve sağcı milliyetçiler olarak ikiye ayrılmıştır. Her iki grupda Kıbrıs'ın Yunaııistanla birleşmesi taraftarıdır.
İtalya'da komünistlere karşı bir tedbir
Roma, 9 (a.a.) — (United Press): Resmi kaynaklardan bildirildiğine göre, hükümelç İtalyan komünist partisini en kıymetli malından, dört komünst gazatesile 10 kadar komünist dergisini basan Büyük Roma matbaasından mahrum etmek için bir plân hazırlamaktadır. Bu hareket eski faşist çalışma teşkilatlarına ait bütün mallara el konulmasını derpiş eden tedbire uygun olarak yapılacaktır. Bahis konusu matbşa faşist sendikalar tarafından kullanılmak üzere Mussolini tarafından yaptırılmış ve harbin- sona ermesi üzerine komünistlerin kontrolünde bulunan Millî Çalışma Federasyonunun eline geçmişti.
Bir Amerikan heyeti Balıkesir'de yeraltı sularını inceliyor
Balıkesir, 9 (Hususi) — Bugünkü Ankara trenile bir Amerikan heyeti şehrimize gelmiştir. Marshall plânı idarecilerinden mürekkep olan he -yet, ilimizin yeraltı sularını inceli-, yecektir.
Yunanistan'da çeteci hareketleri bastırılıyor
Atina, 9 (a.a.) (BYUM) — Milli ordunun harekâtı hakkında bu sabah genel kurmay tarafından yayınlanan tebliğde, Doğu Makedonya'da Angistri bölgesinde iki gün devam eden ve ağır toplarla hava kuvvetleri tarafından desteklenen şiddetli savaşlardan sonra 7 aydan-beri çetecilern elinde bulunan ve stratejik önemi haiz olaıı bir sıra tahkimli tepelerle mevkilerin millî ordu tarafından işgal edildiği bildirilmekte ve bu savaşlarda çetecilerin 100 den fazla ölü ve 31 esir verdikleri ilâve olunmaktadır. Aynı tebliğde açıklandığına göre, Gram-mos dağlarında dahi, Milli Ordu birlikleri son günlerde çetin çarpışmalardan sonra çetecileri bütün hakim tekelerden atmış ve bu bölgelerle istikrarlı olarak yerleşmiştir.
Öte yandan Emniyet Bakanlığına gelen telgraflarda, orta Yunanistan-da Diamandi çetesiyle dün yapılan çarptşmalar esnasında 43 çetecinin öldürüldüğ ve bir çok çetecinin " ir edildiği bildirilmektedir.
Peyk devletler Triyesteyi tercih ediyor
Lon.ira, 9 (a.a.) (Lps) — Basın muhabirlerinden alınan haberlere göre, peyk memleketler Adriyatik'-deki Yugoslav limanlarını kullanın;,makta ve Triyeste limanından Istifadey i tercih etmektedirler.
Bıçaklı kavga
Evvelki akşam saat 8,30 sıralarında Bentderesinde Nusıet Ertem ve arkadaşı Mustafa Günal ile kahve önünden geçmekte iken evvelce de aralarında bir geçimsizlik bulunan kürt Kemal ismindeki şahıs elindeki bıçağı ile Mustafa Günal'ı yaralamış Nusret de Kemal'in elindeki bıçağı alarak Kemal'in sırtından ve kafatasının muhtelif yerlerinden yaralamıştır.
Yaralılar hastaneey kaldırılmış, sanık yakalanarak suçüstü mahke -
Yaralılar hastaneye kaldırılmış,
Başmakaleden devam
Dış politikamızda görülen perişan hal
dur. Bu teşkilâta her sene 75 bin dolar, ödediğimiz halde, mevcudiyetinden ancak heyet âzası buraya geldiği zaman haberdar olduk. Ve bu heyet âzası bize:
— Ne İstiyorsanız yardım edelim, dediler de biz de :
— Zirai âlet ve edevat, kredi! dedik...
Bu heyetin sadece akademik çalıştığından ve birtakım raporlarla tavsiyeler hazırladığından haberdar bile değildik vc tabiatiylc mahcup olduk.
Daha misalleri çok pek çok arttırabiliriz. Bir takım hususi ve şahsi zaafları herkesçe bilindiğinden -Ag-rement. i gecikenler veya gelmiyen-ler mi istersiniz, bulundukları yerlerin Dışişleri Bakanlığına senede bir uğramıyanlar mı istersiniz; veyahut en mühim hâdiseler olduğu sırada otomobille tenezzülle çıkanlar ını istersiniz; hepsini, hepsini bizim hariciyede bulmak kabildir. O halde bütün politik hâdiselerde maalesef ikinci ve hattâ geri plâna düşmemizi tabii görmek lâzımdır. Necmeddin Sadak da bunlara çare bulamamış, o da büyük valilerle iş başına geldiği halde, sonradan, devam edegelen bir ihmal çarhına kendisini kaptırmıştır. Dış işlerinde geniş bir temizleme hareketine ihtiyaç olduğu artık aşikârdır, işten anlar kimselerin iş başına geçirilmesi zaruri bir hal almıştır. Türkiye milletlerarası topluluğunda böyle bir âtıl mevkie düşmeli mi idi? Niçin, Avrupa Birliğinin müessisleri arasında bizim yerimiz yoktur? Neden buraya, o da Schumann'ın lütuf ve keremiyle sadcce arka kapıdan ve ikinci olarak girdik?,, Türk dış politikası, bir Fransız Bakanının vesa-yetinç mi muhtaçtı? Bizim Londra-da sefirimiz yok muydu? Biz bu hususta hangi teşebbüsü yaptık?
Bugün italya gözümüzün önündedir. Mussolini harbe, Hitler'in sağ kolu olarak girmiş, ve İtalya, bu harbin uzun müddet devam etmesinde, ve demokrasi yolunda çarpışan milyonlarca insanın ölüp heba olmasında büyük bri rol oynamıştır. İşte biz böyle bir İtalya'yı, harpten iki sene sonra kalkınmış, iç ticaretini, dış ticaretini tanzim etmiş ve âdeta galip devletler arasında imiş gibi dış politikada faal bir rol sahibi olmuş görüyoruz. Halbuki Türkiye bütün harb boyunca müttefik dâvsaına yardım etmiş, fakat tam bu işin menfaatleri devşirilirken bir tarafta kalmıştır. Aradaki azım farka bakınca insanın tüyleri ürperiyor!
O halde dış politikada bizi bugünkü perişan hale sokan bu iktidar partisinden daha fazla ne bekliyebi-liriz? Bize bugünkünden fazla ne vadediyor? Hiç!... İktidar, Dışişleri Bakanlığı için en parlak unsurunu verdi: Necmeddin Sadak! işte onun zamanındaki dış politikamızdaki teknik işlemenin manzarası da budur.
Şimdi muhterem dostum Ahmet Emin Yalman insafla söylesin, bütün bunları yazmak, dertleri teşrih etmek, harici siyasetimizde ihmali göstererek tenkidlerde bulunmak, bir kızıl tahrik eseri midir?... Aslâ; Vatan Başmuharririnin aklından böyle bir şey geçirebileceğini katiyen talimin etmiyoruz. Bu olsa olsa, kelimeler kullanılırken kalemin aceleye gelmiş olmasından doğmuş bir yanlışlıktır.
işte iktidar dış politikada şimdiye kadar bütün hünerlerini bu şekilde göstermiştir. Böyle bir parti İle ml koalisyona gitmek tavsiye ediliyor? Bunlarla mı -millî hükümet, kurulacaktır?... Demokrat Parti böyle bir mesuliyeti nasıl üzerine alır?..
iç politikaya gelince, o ayrı bir hikâyedir. Bugün güya o hikâyeye başlıyacaktık. Fakat insan bir mevzua girince ona dair içine gelenleri, birer birer dökmeden kendisini alamıyor. Su bazı dostlarımızın çok bel bağladıkları 35 1er efsanesini de yarın izaha çalışacağız ve anlatacağız ki, onlarda da iş yoktur. Ve memleketi bugünkü badireden kurtarmak için çok daha ciddi ve cezri tedbirler almak gerektir.
Mümtaz Faik FENİK
Rusyanın İran'da tazyiki artıyor
İran'da daimi huzursuzluk sebebi, Kürtlerin durmadan olay çıkarmasıdır
İran üzernde Sovyet tazyiki artıyor. Hudut hâdiseleri her gün tekerrür etmekte. Azerbaycan'da ve kuzey bölgelerindeki Rus a-janları, «Kurtarıcı Sovyet kuvvetleri. nin pek yakında geleceğini artık açıktan açığa ilân et mekten çekinmiyorlar.
Tebriz, Meşhed ve Ahuyaz şehirlerindeki Rus Konsoloslukları kapatılmış ve İran cephesi üzerinde .Soğuk Harp. alevlenmiş-
Bu cephe, batılı devletler için tehlikeli bir cephedir : Filhakika, Iran ordusu, Amerikan askerî heyetleri tarafından tevsik edil-ınektedıı. Atlantik ötesi memleketlerden iran'a silâh ve malzeme geliyor. Bu vaziyet dahilinde, şüphesiz ki Tahran'daki Amerika Büyük Elçisi emsalsiz bir nüfuz ve itibara sahiptir. Genç Iran Şahına son zamanlarda yapılan sui-kasd neticesinde durum büsbütün vuzuh kesbetmiş, Sdvyet taraftarı gazeteler kapatılmış, Moskova'ya bağlı olan solcu Tudeh Partisi kanun harici ilân edilere ileri gelenleri ya kaçmış, yahutta tevkif edilmiştir.
Bununla beraber, Tudeh Partisi taraftarlarının memleket içindeki sayısı, ihmal edilemiyecek kadar kabarıktır. Zira, son iki hükümdarın sarfettiği gayretlere rağmen İran elan geri bir memlekettir. Köylünün ancak yüzde dördü işlediği toprağın sahibi bu-iünmkatadır. Geri kalan tabaka i-se köylü ile büyük mülk sahipleri arasındaki mutavassıtlar tarafından insafsızca istismar edilmektedir. Halkın yüzde sekseni o-kuma yazma bilmez. Hayat ve sıhhat şartları çok kötüdür. Nüfusun büyük bir kısmı kara bir sefalet içinde yaşarken küçük bir imtiyazlılar grupunun servet' ve refahı hoş görülmemekte ve hazmedilememektedir
Bu itibarla, bir avuç mürteci hariç, İran'da herkes bir takım i-leri ve cesurane sosyal İslâhat yapılması lüzumuna kanidir. Ve işte bu İslâhatı programına ilk defa almış olan parti de yukarıda a-dı geçen solcu Tudeh Partisidir. Temayülü ne olursa olsun, programında, toprak reformu, eğitim ve sendikalar ihdası gibi cazip va-idlerde bulunan bu partinin I ran'da taraftarları pek çoktur.
Lâkin, şunu da kabul etmek lâzımdır ki, Tudeh Partisi, gayelerine erişebilmek için Moskova'ya bel bağlamış bulunuyor. Yüz senedenberi ve hassatan zengin petrol kaynakları bulunduğu gündenberi Iran iki ayrı nüfuz cereyanı arasında baş gösteren a-mansız bir mücadeleye sahne olmuştur. Bu nüfuz cereyanları, pekala tahmin edileceği gibi, ingiliz ve Rus tesirlerinden başka' bir şey değildir. Petrol kavgası başladığı sıralarda iran'ın bir devlet olmak haysiyetiyle istiklâl ve hükümranlığı sözden ibaretti. Birinci Dünya Savaşı ve Rıza Pehlevi'nin enerjisi bu durumu kısmen islâh etti ve Iran hakikaten serbest ve hükümran bir devlet haline gelebildi. Bununla beraber, uzun yıllar suren ecnebi hakimiyetinin izleri de büsbütün silindi denemez. İranlıların büyük bir ekseriyetinin nazarında siyaset ve bilhassa hancı siyaset, memlekette nüfuz sahibi olan büyük devletlerden birini intihap etmekten ibarettir. Ve işte, bu zihniyete sahip olan iran'ın bazı bölgelerinde Rusya'yı Amerika'ya tercih edenlerin sayısı garip denecek kadar yüksektir.
Bu hal, Sovyet Rusya'nın, İ-ran'ın, dahili işlerine müdahalesini oldukça geniş bir halk hareketiyle tasvip ettirebilir.
Bundan başka, İr'an'lılar, Türklerin haklı olarak iftihar ettikleri (Ne bahasına olursa olsun hürriyet. şiarına ve an'anesine sahip değildirler.
Iran, tarih boyunca müteaddit defalar boyunduruk altına alınmıştır ve İran lı mizaç ve an'ane itibariyle, Türklerin şeref ve istiklâl bahsindeki titizliklerine aykırı olarak, uzlaşmaya ve meseleleri muslihane yoldan ve tavizlerle halletmeğe mütemayildir. Diğer taraftan, İran ordusu pek iyi bir durumda değildir.
Tahran'daki Amerikan Askeri Heyeti, İran ordusunun bu mühmel durumu karşısında şu kanaate varmış bulunuyor : Herhangi bir tecavüze karşı savunmak gerekirse göçebe aşiretlerin silâhlı kuvvetlerine ciddi surette gü-venilemiyecektir.
Azınlıklar meselesi de durumu büsbütün karıştırıyor. İran'ın en nazik mahiyet taşıyan bölgelerinde ekseriyeti teşkil eden kürtler kendi aralarında çalıp çıpmayı ve kendi dâvalarını bizzat halletmeyi âdet edinmiş tuhaf insanlardır. Bunlar, nizamı temine çalışan
herhangi bir otoriteden netret e-derler. Onun içindir ki, bu kürtler, günün birinde ayrı bir devlet kurmaya kolaylıkla teşvik ve ikna edilebilirler.
Fakat, Moskova'nın durumuna asıl kuvvetlendirefı şey, 1921 tarihli Iran - Rus andlaşmasının ti ıncı maddesidir. Bu Maddeye göre : Başka bir devlet iran'a askeri müdahalede bulunur veya Sovyet Rusya'ya karşı bir tecavüz üssü olarak Iran topraklarından faydalanırsa, bu takdirde Sovyet Rusya İran'a askeri kıtalar sevkedebilmek hakkım muha-taza eder..
iran'da Amerikan askeri heyetlerinin daimi surette bulunuşu, Amerika'dan çok miktarda harp malzemesi gelmesi. Iran ordusu tarafından, genişliği ve tesisleri mühmel ihtiyaçları çok a-şan hava meydanları kurulması, bütün bunlar, 1921 tarihli and-laşmanın 6 ıncı maddesini tatbike belki de birer bahane teşkil e-decektir. Bu takdirde batılı devletlerin cevabı ne olabilir?
Mesele önemlidir. Iran üzerinde doğrudan doğruya veya bilvasıta tesis edilecek bir hâkimiyet, Sovyet Rusya'ya paha biçilmez faydalar sağlıyabilir. İran'ın Güney Batısında .İngiliz - I-ran Petrol Kumpanyası, nın bulunduğunu ve Iran petrollerinin, Irak Kumpanyası tarafından İşletilen petrol kaynaklarına temas etmekte olduğunu hatırlamak lâzımdır. Bu bölgeden uzatılmış o-lan petrol borularından biri Hay-fa'ya biri de Trablus'a erişir. Görülüyor ki, Rusya'nın iran'da hâkimiyet tesis etmesi ve bu suretle Irak üzerinde de nüfuzunu hissettirmesi, batılı devletleri çok kıymetli petrol kaynaklarından mahrum eder ve hele, İngiliz do-nanmasiyle hava kuvvetlerinin kanını kurutur.
Bütün bunlardan başka, İranın bir de askeri bakımdan önemli durumu vardır, iran'ı kat'eden demir yolundan faydalanılarak çok miktarda harp malzemesini ve çok sayıda asker, Hazar Denizi kıyılarından alınarak kolaylıkla ve süratle Basra Körfezine, yani Hind Denizi kıyılarına nakle-dilebilir. Ve eğer, Iran, şu veya bu şekilde, Doğu blokuna girecek olursa. Kremlin, çok geniş ölçüde tecavüz ve hücum imkânları kazanmış olacaktır. Bu takdirde, Türkiye hariç olmak üzere, Sovyet Rusya'nın boyunduruğu altında inliyen memleketlerle Süveyş Kanalı arasındaki bölgede, Bağdat hükümetinin düş-manlariyle işbirliği etmeğe her zaman amade Irak kürtleriyle silâhsız Suriye ve istikbali henüz şüpheli, lâkin Sovyet taraftarı temayülleri muhakkak olan İsrail Devletinden başka bir şey kalmı-yacaktır.
Bu ne demektir? Bu, Süveyş'in maddi şeridinden öteye olan bölgelerin siyah kıt a, yani Sovyet nüfuzu içinde erimesi demektir.
Sovyet Rusya'nın, iran'da hâkimiyet tesis etmek suretiyle sağ-lıyacağı faydalar, Kremlin'ın, ustalıkla hareket ettiği takdirde, bunları açık ve mevsuf bir tecavüze başvurmadan temin edebileceği düşünülürse, daha da cazip bir mahiyet kesbetmektedir.
.Journal de Gcncvn dm
Konya Elektrik santralı yakında İjletmeye açılıyor
Konya, (Hususi) — 15 güne kadar küşadı yapılarak lşletmiye açılacak olan yeni elektrik santralı Konya-da büyük bir sevinç yaratmıştır. İstanbul'daki bazı gazeteler Konya muhabirlerinden aldıkları bir haberi yayınlıyarak yeni motörlerın yanlış sipariş edilmiş olduğunu ve transformotörlere uymadığı bu yüzden şehrin badema karanlıkta kalacağım bildirmiştir.
Bu yanlış haber muhitte haklı bir teessür uyandırmış, bir kısım halkı da endişeye düşürmüştür. Bu yalan haber üzerine Konya belediyesi mahallî Selçuk gazetesinde aşağudaki haberi yayınlıyarak ilk cevabı vermiştir:
Arap Hasan, Kara İbrahim İstanbul'da çıkan bir gazetenin muhabiri sıfatiyle yazdığı bir yazıda elektrik motöılerinin yanlış sipariş edildiğini ve şehrin bir sene daha karanlıkta kalacağını bildirmiş, işletme İdaresi bu kulplu kulaklı yalanı uzun bir beyanname ile tekzip etmek iize-
Halkımız müsterih olsun, motör-lerin montaj noksanları ikmal edilmek üzere olup nihayet bir hafta, on güne kadar yeni cereyan verile-
cekt./.
ir Gaziaııteptekl güreşleri Hilmi Uran da takip etmiş. Her halde ilerideki seçimler hakkında notlar da almıştır.
* (Muhalefetin istanbul mitingi) diye Ulus'un birinci s.hlıesinde bir küçük yazı var. Üzerinde durmıya değmez. Çünkü muharrir bile utanmış da imzasını a-tamamış, (M.K.) diye altına bir-şiey eklemiş.
* İstanbuldaki mitingle bir C. H. F. li paltosunu bırakarak dar kaçmış, Bu, bir gün postu bırakıp kaçacakların habercisidir.
* D. P. mitinglerinde toplanan binlerce, on blnlercc balkı, yüzde 90 tenzilâtlı gören C. H. P. lilerin dükkânlardaki fiyatları da aynı gözle okuduktan muhakkaktır.
ir İstanbuldaki mitingte hoparlörü kestiler, fakat milletin sesi da-! ba yüksek çıktı.
* Altı ay sonra yürürlüğe girecek olan yeni Tekaüt Kanunundan sonraki bakanlara tekaüdiye ve-rllmiyecek... Kısa ömürlü birçok C. H. P. kabinelerinin kurulup İstifa etmeleri beklenebilir.
ir Necmettin Sadak Amerika seya-hatından memnun olarak döndüğünü söyle 1 i. Bunu bilmeyen rar mı? Ama ne yaptı? Biraz da
Cehdi ŞAHİNGİRAY
Bir kızın kaçırıldığı doğru değil
ı Dün gece yarısı şehrimizde açık renkli bir otomobille kız kaçırıldığı-! na dair Akşam gazetesinde bir ha-| ber çıkmıştır. Polis Müdürlüğünde, ı yaptığımız tahkikata göre meselenin I esası şundan ibarettir :
İstanbul caddesinde 4 numaralı j yerde aşçılık yapan İdris'in kızı Se-| vinı, şoför olan nişanlısiyle her zamanki gibi gezmeğe gitmiştir. Genç nişanlıların biraz gecikmesi ailesini j telâşlandırmış, bu gecikmeden me-graklanan baba, sağa sola başvur-! muştur. Biraz sonra nişanlılar eve dönmüşlerdir. Hâdise bundan iba-
İki kardeş bir köylüyü öldürdü
Bartın, (Hususî) — Geçen çarşamba günü, Ulugeçit Anbarcı köyünde bir cinayet işlenmiştir.
Mehmet Özgür ve Halil Özgür 1 adında iki kardeş, aynı köyden Ta-hir Ozcan'la bir tarla çiti yüzünden kavga etmişler ve Mehmet özgür bıçakla kaburgasından, Halil de ! taşla kafasını parçalıyarak Tahir'i i öldürmüşlerdir.
Mehmet Özgür bundan sonra, i kavgacıları ayırmağa gelen köy ko-' rucusu ile Ahmet Aşçı adında bir köylüyü de göğsünden bıçakla ağır bir surette yaralamıştır.
Tahkikata Cumhuriyet Savcısı Hikmet Yonat el koymuştur. Kaa-tiller yakalanmış, tevkif edilerek adalete teslim edilmiştir.
Denizli'de gezici köy kursları sergileri açıldı
Denizli, (Hususi — Geçen yıllarda olduğu gibi bu sene de açılan gezici köy kurslarından demircilik, ! marangozluk ve biçki - dikiş sergileri Çivril ilçesinin Çıtak köyünde , açılmıştır.
Millî Eğitim Müdürü Eteni Sal-mangıl tarafından kordelesi kesilen bu sergiler muvaffak olmuştur. Serginin açılış töreninde köylülerden başka il mrekezinden Erkek ve Kız Sanat Enstitüsü müdür ve öğretmenlerinden bir grup, lise müdürü, Turizm Cemiyeti Başkam bulunmuştur.
Bu gezici köy kurslarının Türk I köyleri için faydalı olduğunda şüp-, he yoktur. Yalnız, burada vazife i alan öğretmenlerin daha iyi hazırl | lanması kurslara daha çok sayıda öğrenci sağlanması lâzımdır.
Kıskanç genç nişanlısını vurdu
Balıkesir (Hususi) — İlçemiz t Sonkurt köyünde oturan Nuri a-dında bir genç nişanlısı Fatmacık'ı köyden geçerken sebepsiz yere gül-' düğü için bıçağını çekerek tehlikeli bir şekilde yaralamıştır. Vak'a-nın sebebi 'kıskançlıktır.
Eşme'de zeizele
Eşme. 9 (a.a.) — Dün saat 12.30 da biri şiddetli büi hafif iki deprem olmuş, bir baca yıkılmış, bir toprak evin kirişi çatlamıştır. Hasar yoktur.
Mesken kiralarının serbest bırakılması hususunda Meclise sunulan ku-nun tasarısının Meclisten geri alınacağına dair Ankaradan verilen haberler. şehrimizdeki mülk sahipleri arasında memnuniyetsizlik uyandırmıştır. Mülk sahipleri, Millî Korunma Kanununun 31) uncu maddesinin muhakkak değişmesi ve yeni esaslara göre tanzim edilmesi .eabettiğini ileri sürmekte ve temaslarda bulun mak üzere Ankara'ya yeni bir heyet göndereceklerini sö; içmektedirler.
Sayfa : 4
ZAFER
10 - 5 - 194i
Tefrika No. 11
V. V, S. u,
famuam halil3MM\
MERAKLI ŞEYLE,K
Cevken .Muvaffak Menemencioölu
Kaplan Giray Kırım Hanı oluyor
ÇİKAN KISIMLARIN HULASASI
(Patrona Halil ve arkadaşları Be- j yazlt meydanında bir bajrak uluna | muslumanlorı caSırdılar. Kendilerine j itflıak etmlyenlerl kılıçtan getirdiler UcUnotl Ahmedl tahttan İndiren Hallere ycııl padişah, İdam edilen
Uj-or. Onlar da rOya İtaat ediyor- I lar. Fakat, latcdtklerinl İs başına getiriyorlar.]
Mikal Voda'nın Voyvodalığa tâyini kendisine hakikaten pahalıya 1 mal oldu. Vezirlere dağılmağa mecbur olduğu hediyelerden başka 150 | bin kuruş harcadı.
Merasim bittikten sonra Voyvoda, oğlu ve kapı kethüdası yeni kaftanlar giydiler. Mikal Voyvoda, bundan sonra Rum cemaatının ileri gelenleri tarafından Patrikhane kilisesine i götürüldü. Orada kendisine Ehlak I Prensi olarak bi at edildi. Patrik, bü- j tün papaslarla beraber; yeni prensi kilisenin kapısında karşıladı. Ruhani âyin yapıldı. Prens oradan, yeni . payesinin icabettirdiği şekilde, beş çifte kayıkla hareket etti. Büyük merasimle Boğaziçi'ndeki köyüne , döndü.
Yeni Prensten bahsederken zengin bir rum olan kürkçü Manulaki'-yi hatırlamamak mümkün değildir. .Manulaki idam edilen eski sadaret kethüdası Mehmet Paşa'nın iyi dostuydu. Asiler, vezirin bir çok kıymetli eşyasının Manulaki'de saklı olmasından şüphelendiler. Evini bas tılar, yağma ettiler. Fakat bir türlü Manulaki Efendiyi bulamadılar. Kürkçübaşı, Patrona'ya haber gönderdi. Himayesini istedi. Patrona ; muazzam bir para mukabilinde Ma. nulaki'nin isteğini kabul etti. (Yukarıdaki bahislerde sefil zorbanın bu çiıkin hareketinin arkadaşları tarafından duyulduğunu ve kendisi- ; nin tehdit edildiğini yazmıştık.) Iş ! duyulunca.' Manulaki canının telâşına düştü. Milletlerarası muahedelerle her türlü tecavüzden masün o-lan elçiliklerden birine sığındı. Fa- J kat sığındığı yer keşfedildi; ve Bâ-bali tarafından iadesi istendi. Bu vaziyet karşısında Manulaki'yi feslime sefaret mecbur oldu. Bostancı başı kürkçüyü doğru baş baki kulu hapishanesine şevketti. Orada Manulaki'nin sorgusu yapıl-
dı.
Kürkçü başı isyan günü kethüdanın kendisine İçi evrak dolu küçük bir sandık verdiğini, bu kâğıtlar a-rasında, kethüdanın bütün işlerini kaydettiği bir hatıra defteri olduğunu itiraf etti. Ayrıca kürkçübaşı hakikaten zengin olduğunu, fakat bu servetin babasından kalma mirasa ilâve edilmiş meşru kazançlardan i-baret bulunduğunu açıkladı. Son söz olarak da, herhangi bir kimse çıkıp da yolsuz bir kazancını ispat ederse bunun üç mislini iade edeceğini bildirdi.
Bu cevaplar, el altından dağıttığı büyük rüşvetlerin birleşince serbest bırakılması kararlaşmış iken, Eflâk j Voyvodası Babıali'ye müracaat etti. Manulaki'nin eski kethüdanın en yakın yardımcısı olduğunu, Buğdan Voyvodası iken yolsuz kazançlar i. çin kendisinden yüksek paralar çektiğini ileri sürdü. Bunun üzerine Manulaki tekrar hapse atıldı. Neden I sonra büyük bir fidye vererek yaka- i sını ikinci defa kurtardı. Kaplan Giray Kırım Hanı oluyor
Ayın 23 ünde Padişah Kırım Hanı Mengeli Giray'ı azletti. Yerine kardeşi Kaplan Giray'ı getirdi. Ye- ı ni Han çok akılü ve cesaretli bir a-damdı. Evvelce de bu vazifede bulunmuştu. Bursa'da oturuyordu. Pa- ! dışah bu güzel haberi kendisine u-iaştırmak için sarayın mühim me- j murlarından birim Bursa'ya yolla- I dı. Mudanya'dan istanbul'a kadar | gelmesi için bir kalyon tahsis olundu.
Han istanbul'da büyük bir deb- ; debe ile karşılanacaktı. Karşılayıcı- . lurın çokluğu gözönüne alınarak her hangi bir karışıklık çıkmasına meydan vermemek için, o gün, kadınların ve çocuklann sokağa çıkmaları i menedildi.
Ayııca bunun için emirname çıktı.
Kaplan Giray, idam edilen kethü- i ilanın yalısına indi. Oradan doğru saraya gitti. Tâzimlerini arzetti. Pa- ı dışah kendisini büyük iltifatlarla I kabul etti. Müteaddit samur kürk- ! ler, ayrıca, palanı altın gümüş işlemelerle süslü cins bir at be- ! diye etti- Büyük merasimle yalı- i sına gönderdi. Aynı gün. Sadrâzam ! Paşa, bütün vezirler, Babıahnln ileri gelenleri, bir sürü kıymetli hediyelerle, kendisini yalıda ziyaret ettiler.
Ayın 24 ünde büyük bir divan kuruldu. Asileri dağıtmak için ne yapmak lâzınıgelecegi, meselesi konu- 1
Onlara yeni bir teklif yapıldı. Memleketin neresine isterlerse gitsinler. Kimse ses çıkarmıyacaktı. Fakat zorbalar bu teklifi hiç beğenmediler. Yeni Sadrâzamın azlini istemeğe kalktılar. Bereket alalarında Muali yoktu. O gelince, asileri bu isteklerinden vaz geçirdi. Fakat ertesi gün asiler, saraya daha kalaba-
lık bir halde geldiler. Mühim me rıyetlere getirilmiş olan kimselerin liyakatsizliklerini ileri sürdüler. Askerin kayıtlarını tutan ve maaşlarını bu esastan tevzi eden Mehmet E fendinin defter emini olmasına itiraz ettiler. Bu kadarı yetişmiyormuş gibi:
— Eski hükümet tarzının ihyasına gidiliyor. Biz bunu kendi teşebbüsümüzle ve kolaylıkla ezeceğiz dediler.
Defter Emini Mehmet Efendiyi, daha bir çok ıııeıııuı u bir türlü istemiyorlardı. Bu şikâyetler saraya kadar gitti. Bunun üzerine divan toplandı, istenilmiyen memurların i'enedos adasına nefyi kararlaştı, roıeiımet Elendi de azledildi.
torbalar, Bosna'dan Rüstem Paşayı getirtmişlerdi. Onu Iran seteri kumandanı yapmak istiyorlardı. Padişah, asilerle beraber hududa gidip harp edecek olurlarsa Rüstem Pa-şa'yı tâyin edeceğini söyledi. İhtilâlciler kabul ettiler.
Asilerin toplantısı eksik olmuyordu. Her toplantıda umulmadık küstah kararlar alıyorlardı. 29 ekimde yaptıkları toplantıdan sonra saraya geldiler. Başkanları Patrona'nın Kaptan Paşalığa, Yeniçeri Ağasının sadarete, ve Musli'nin Yeniçeri ağacığına getirilmesini istediler.
Babıali, zorbaların bu yeni saygısızlıkları, gittikçe artan cüretleri Karşısında şaşırmış kalmıştı. Asilerin muhakkak dayandıkları bir yer vardı. Öyle olmasa bu kadar mânâsız iddialara kalkamazlardı. Esasen ulemadan bazıları şüphe altındaydı. Muhakkak bu işte onlar önayak oluyorlardı. ilk akla gelen, Anadolu Kazaskeri Zülâli Efendi oldu.
Üçüncü Sultan Ahmet, daha hükümdarken, Zülâli Efendi ile aralarında sert bir kaç hâdise olmuştu. Üçüncü Ahmet, Kazaskeri, -hain-diye azarlamıştı. Zülali Efendi kendini müdafaa edecek yerde tecavüze geçmişti. Pasadoviç muahedesiyle Belgrad'ı çirkin bir şekilde Avusturyalılara terketmeği kabul eden bir hükümdara -Padişah, nazariyle bakmadığım, daha o tarihte tacını kaybetmiş bir adam olduğunu söylemişti.
Yine bir başka gün; asilerin üç vezirin diri diri teslimini istedikleri br sırada Üçüncü Ahmet, Ulemayı toplamıştı. Sadrâzam, Sadaret kethüdası ve Kaptan Paşa'nın hayatlarını kurtarmak için bir çare arıyordu. Son ikisini fedaya hazırdı : Fakat Sadrâzamı kurtarsa çok memnun olacaktı. Bunu temin etmek i-çin zorbalara bir hattı hümayun göndermek istiyor, ulemanın fikrini alıyordu.
Zülâli derhal söze karıştı. Netice alınmıyacak tedbirlerin manasızlığını, ortadaki fenalıkların tamir kabul etmiyecek kadar büyük olduğunu 9Öyledi. Kazaskerin bu düşün-Sadrâzam cevap vermek istedi. Fakat Zülâli onun sözünü derhal kesti : ,
— Allah ve kul nezdinde nefrete ve lânete uğramış bir adamsınız. Yaptığınız bunca fenalığın cezasını en ağır bir şekilde çekmeğe müsta-h aksınız.
Bu kaba ve insaniyetten uzak söz-
İngiliz doktorları greve hazırlanıyor
Britanya Hekimler Birliğinin bundan bir kaç gün önee yaptığı genel toplantıda İngiliz hekimlerinin mali durumu üzerinde uzun tartışmalar olmuştur. Bilindiği gibi işçi hükümeti hekimliği devldtloştirmiş ve doktorları İngiliz halkına hizmet etmeğe mecbur kılmıştır. .Devlet-leştirilcn Hekimlerin, alacakları ücreti de yıllık vizite vasatisi üzerin-ien hasta başına 16 - 17 şilin olarak tesbit etmiştir. Adı geçen toplantıda İngiliz hekimler bu ücretin çok az olduğunu ileri sürerek devlet bütçesinden kendileri için ayrılan ödeneğin 16.5 milyon liraya çıkarılmasını talep etmişlerdir. Bildi-ildiğine göre Sıhhat Bakanı bu isteği kabul etmiyecek olursa İngiliz hekimleri genel grev ilân etmek ka-rarındadırlar.
Göç eden istridyeler
Pasifik kıyılarında, Kalifornia körfezinde, ilmî incelemelerde bu-,unan Amerikalı Ilydrobiologlar, is-tridyelerin ve daha başka kabuklu deniz hayvanlariyle bazı deniz nebatlarının ayni yerde yapışık olarak yaşamaktan bıkarak gezici ö-mür sürmeğe karar vermiş olduklarını keşfetmişlerdik Bu âlimlere göre, bundan on vıl kadar önce Kalifornia körfezinin dibjni ve kayalıklarını dolduran sayısız kabuklu leniz hayvanlariyle deniz nebatları şmidi bu körfeze yakın bir adacığa toptan göç etmiş bulanmaktadırlar.
Bir milyonerin
E
EM İV ETTE
LÜZUMLU TELEFONLAR
umun .................... O
Bir tokat sayesinde meşhur olan Türk!
Prens Ekrem harikulade yakışıklı, sporcu, zeki ve centilmen bir Türk tipidir ve bir sömürgeciye attığı ilk tokat Hindistanda da sömürgeciliğe atılan ilk tokat olmuştur.
vasiyetnamesi
Geçen Mart ayının dördüncü günü 75 yaşında ölen meşhur Amerikalı milyoner ve radyo fabrikatörü A. A. Kent'in vasiyetnamesi • bundan bir kaç gün önce açılmıştır. Vasiyetname gereğince Kent, muhtelif hayırsever cemiyetlere 1.335.000 dolar, 2.000.000 dolar da eski karısına bırakmaktadır. Bundan başka Kent uşağına 100.000 dolar ve şahsan dost olduğu bir çok sinema ırtistine de onar bin dolar bırakmıştır. Bunlar arasında meşhur kalın yıldızlardan Greer Garson da
Kauçuk tozundan yollar
Soıı aylar içiııde Hollanda'da asfalt ve kauçuk tozundan mürekkep bir madde ile asfalt yol yapma tec-übelerine girişilmiş ve bu tecrü-Deler gayet müsbet neticeler vermiştir. Bu yeni asfalt yolların başlıca meziyetleri, alelade asfalt yollardan daha dayanıklı oluşları ve üzerinden geçen motorlu vasıtala-ın patinaj tehlikesinden masun salmalarıdır. , -
ihtiyar vezirin gözleri yaşla doldu. İçtimai bırakıp gitmeğe mecbur kaldı.
Padişah da son derece müteessirdi. İçi kan ağlıyordu Ayağa kalktı, işin bu kadar vahim ve ümitsiz olduğunu görünce Sadrâzam ve diğer iki vezir hakkında idam fetvasının hazırlanmasını söyledi. Zülâli efendi "bu şer'i vesikayı saniye keybet-meden hazırladı.
işte kazaskerin bu hareketleri, hem padişaha, hem vezirlere emniyet vermiyordu. Zorbalarla işbirliği ettiğine şüphe bırakmıyordu.
(Devam edecek)
Hindistana girer girmez sizi bilişim karşılar . -Prens Ekrem-...
Delhi'de, Bombay'da, Kalküta'da. Iiaydarabad'da, Karaşi'de, Lahorda her yerde bu ismi işitirsiniz!..
Prens Ekrem Hindistanda bir totem ismi gibidir. Onu bilmiyen, ta-nımıyan yoktur.
Her gittiğiniz yerde onun ismini duyar, her yerde ondan bahsedildiğini işitirsiniz.
Harikulâde zoki, sadık, yakışıklı, sporcu ve cetilmen biı Türk tipidir.
Kendisine sorarsanız, prensliği de yoktur. Fakat onun için lıer Türk. bir prenstir. Çünkü her Türk asildir. Hele Türklerin 1000 sene hüküm sürdüğü bu Hindistanda bir Türk daima prensler prensidir.
Ve bu prens Ekrem, prensten ziyade maceralar kiralıdır.
Dokuz yaşında îstanbuldan ayrılmış, dünyayı dolaşmış ve nihayet Hindistanda karar kılmıştır.
Onun I-Iindistandaki telgraf adresi : -Beylerbeyi, dır. Ve şöhretini bir tokat sayesinde elde etmiştir.
— Nasıl mı? diyeceksiniz. İsteriniz gelin hikâyeyi hususî kâtibi-
,n ağzından dinliyelim :
— Bir gün prensle beraber Del lıi'den trene binmiştik. Askeri sev-kiyâtın yapıldığı günlerden biriydi galiba!.. Bütün vagonlar kapılarına kadar dolmuş, birinci mevkileri yüksek rütbedeki İngiliz subayları işgal etmişti.
Gideceğimiz yol oldukça uzundu. Prens vagonları şöyle bir dolaştı. 4 llişilik birinci mevki bir kompartımanda bir İngiliz generali yalnız başına oturmuş gazete okuyordu. Burada yer var.. Oturalım dedi.
Kendisine İngiliz nizamlarını hatırlattım. O zamanlar sömürgeciliği kırbaçla tutmaya çalışanlar, tren seferleri için şöyle bir kayıt koymuşlardı. .Bir İngiliz zabitinin işgal ettiği kompartımana Hintliler oturamaz.. Hattâ bazı yerlerde : -Hintliler ve köpekler giremez., gibi iba-• eler de yazılı idi.
Ekreın benim bu ikazımı tebessüm ederek dinledi ve sonra : .Ben Türküm, diyerek kompartımanı seı t bir hareketle açtı ve içeri girdi. Ben kapının önünde bekliyordum.
ingiliz generali eliyle kapıyı işaret edeıek :
— Dışarı, dedi.
İki üç kelime konuşulmamıştı ki, prensin tokadının generalin suratında patladığını gördüm.
General bayılmış, tren durdurulmuş ve prens Ekrem tevkif edilmis-di.
Hâdise bütün Hindistan'a aksetti. Ertesi günü çıkan gazeteler tokat hikâyesini büyük manşetlerle verdiler. Bu senelerce Hindistan'da kırbaçla dolaşanlara patlayan ilk tokattı. | Hürriyet aşılu Hintliler bu tokat hfi-I disesini istismar ettiler. Nutuklar, mitingler tertip edildi. Haklarını I kötüye kullanan insanlara, general j rütbesinde bulunsalar bile, tokat yi-I yebilecekleri anlatıldı.
Faruk Fenik
Ekrem merkezi Hindistan'ın en lıücra bir köyünde beş sene hapse atıldı amma, İngilize ve İngiltere'ye de bir ders verildi, iste o gün bugün Hindistan'da Ekreme adetâ taparlar, sokaktan geçerken herkes selâm vereceğiz diye birbirleyile yarış eder.
— Türk!, derler. Ve adetâ secdeye kapanırlar.
Prens Ekrem bugün, Hindistan'ın zengin .idamlarından biridir. Hayda-rabat'da. Keşmir'de muazzam çiftlikleri, villâları, Rolls Roj'ce arabaları ve bundan daha çok namütenahi dostları vardır.
Şimdi 43 yaşındadır. Her sabah ;aat beşten yediye kadar ata biner. Ve Hinistan'da onun kadar güzel ata binen insan nadirdir.
Sabahleyin ata bindiği zaman
memleketin genç delikanlılalrı onun ı yolunu kolluyarak bu yaban süvariyi seyrederler.
Prens Ekrem Hindistan'ın -sayılı i kazanovalarındandır. Her akşam ' bir kulüptedir. Ve her akşam, her ; kolunda başka bir kadın vardır.
Harikulade Urduca, İngilizce, Al manca, Fransızca ve pek tabii ola-, ıak, ana dili Türkçeyi konuşur. Bu-! günkü Hindistan'da kazanmasını ve yaşamasını bilen adamlardan biri . olarak tanılır.
İcabında tüccar, icabında asker, icabında tam manasiyle avantüriye-| dir.
Ve prens Ekrem, bütün hususiyetini serazatlığından ve cesaretinden
Onu Hindistanda herkes hoş görür. Zaten Hindistan'da Türkün nesin hoş görmezler ki!... Orada Türk denince akar sular bile durur. Ve işte Ekrem, Türk olmanın saadetini zevkini çıkaran yeyâne adamdır
Bir Üniversiteli grupu Celâl Atik'in kampa gitmesini istiyor
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğrenci Derneğinden bir grup dün matbaamıza kadar gelerek Olimpiyat Şampiyonu Celâl Atik'in j istanbul'daki kampa alınması için j aşağıdaki açık mektubu yayınlamamızı rica etmişlerdir :
Celâl Atlk'i bir millî vazifeye da- i vet!..
ayın Celâl Atik,
Önümüzdeki haziran ayırdın ilk haftasında İstanbul'da yapılacak Av rupa güreş şampiyonasına iştirak edecek güreşçi arkadaşlarımızın, Emirgân'daki kamp çalışmaları üzerinden bir hafta gibi uzun bir zaman geyti. Buna rağmen sizi hâlâ Ankara'da görmekteyiz. Millî mese-lelerdeki derin hassasiyetinize yaki- | nen vakıf ve bunun şahidi olduğu- ' ıtıuz için, bugünkü hattı hareketinizi bir türlü mânalandıramıyoruz. Sizi Ankara'da tutan sebep ne olursa olsun, biz; Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi gençleri, derhal istanbul'a hareket etmenizi rica ediyoruz.
Unutmayınız ki millî şahsiyetler umumi arzulara ayak uydurmak zorundadır. Bizlere matbuat yoluyla cevap vermeğe kalkmayınız. İstanbul'a hareketiniz sizden beklediğimiz 'en muvafık cevap olacaktır. Hayırlı yolculuklar ve muvaffaki-teyler diler, hürmetlerimizi suna-
Rusya ile radyo harbi
Londra, 9 (a.a.) (Lps) — Rusla- i rın. Amerikanın sesi ve B. B. C. ' radyo istasyonları tarafından yapı- ; lan yayınları bozmak için aşağı yu- ı karı 150 verici merkez kutladıkları sanılmaktadır. Buna rağmen yayınların yüzde 12 si temiz dinlenebil-
Türk - İsveç ticareti
Ticâret Ataşemizin verdiği rapora göre pamuk ve üzümlerimize rağbet fazla
Stockholm Ticaret Ataşemiz, isveç piyasası hakkında ihracat mallarımızın durumu ile alâkalı dikkate değer malumatı havi bir raporunu istanbul Ticaret ve Sanayi Odasına göndermiştir. Bu raporda dulâsatan şöyle denilmektedir :
• İsyeç'te ihraç mallarımıza istek çok fazladır. Bu memlekete ihracatımız artabilir. Ancak, maliyet fi-atları oldukça yüksek olan isveç malları dünya fiatlarına nisbeten pahalı olduklarından bu memleketten ithalâtımız istendiği gibi inkişaf edememektedir. Zira isveç'e, aldığımız miktarda mal satmak mecburiyetindeyiz.
Halen isveç'te limondan başka hiç bir yaş meyva yoktur. Geçenlerde ithal edilen 1500 tonluk kuru üzüm stokları da erimiştir. Çikolata ve pasta fabrikaları çok miktarda kuru üzüm, fındık ve incir alabilecek durumdadırlar.
isveç mensucat âleminde pamuklarımız çok iyi tanınmış ve tutulmuştur. İsveç'e şimdiye kadar sattığımız pamuğun miktarı 6,5 milyon isveç kronu tutarındadır.
Bu memleketin deri ve bardaklarımıza ihtiyacı çoktur, isveç halen milyonlarca liralık ham deri ve barsak ithal edebilecek durumdadır..
İtalyan gemilerini teslim alacak Ruslar Brendizide
Londra, 9 (a.a.) — Roma radyosu italyan barış andlaşması gereğince Rusyaya- verilen küçük birliklerle yardımcı gemileri teslim almakla vazifeli Sovyet bahriyesine mensup teknisyenlerin Brindizi'ye geldiklerini bildirmektedir.
Nöbetçi Eczaneler ÇANKAYA — Yenişehir. Meşru
Caddesi, Tel: 2Z790 DERMAN Kozunpascarı, Can Caddesi,
Tel: 16476 KURTULUŞ - Kurtuluş Caddesi
SİNEMALAR VE EĞLENCE YERLERİ Büyük (15031) - Llst'In Bayatı Ankara (23432) - Esini Kaybeden
' Kus
Ulus (22294) - İnci Korsanları Yeni (140401 - ihtira» Fırtınam Park (11131) "on" Krımo Sümer (14072) «uytanın Ması Sus (14071) - Dlnmlycn Sm
K. Tiyatro (13070) SözOn Kısası Opera (10370) - Köroilu Gar Gaz. (15190) Black-Dlamond Ankara - Custavo Nlknlau
Pavyonu (10400) Süreyya P. (24357) ■ Abu Bomonli (21355) Saz Revü
Ankara İcra Gayrimenkul Sat Memurluğundan :
Ankara'nın sebze bahçeleri ma hailesinde imarın 4320 ada 41 paı sel numaralı 340 metrekare mik arındaki sebze bahçesi aşağıda ya /.ılı şartlar içinde açık artırma ıl satışa çıkarılmıştır.
Durumu: Çankırı caddesinde, boı tanlar mevkiinde imar parselidi icl.er metrekaresine 12 liradan 408 lira kıymet takdir edilmiştir
Satış şartlar: 1 — Satış 2-6-94 Perşembe günü saat 10 dan 11,30 kadar dairemizde tahmin edile değerin yüzde yetmiş beşini bu mak şartile yapılacaktır. O gün u tek bu değeri bulmazsa son isteki nin yüklenmesi yerinde kalma iartile 13 6-949 Pazartesi günü s T0 dan 11.30 a kadar yapılacak ikir •i artırmada en çok artırana satıh çaktır.
2 — Artırmaya girenler tahmi -■dilen değerin yüzde yedi buçuğt nu güven akçası olarak verecek terdir. Sat;; peşin pars iledir. İst( nildiğinde yirmi gün kadar sür verilebilir. Dellaliye ve birikm
ergiler satış parasından ödenece ve tapu harç giderisini alıcı "ektir.
3 — Satış parası zamanında öder
Ka.l
133 i
maddesi gereği yapılacak ve t fiyat eksikliğinden sorumlu buluı
çaktır.
4 — İtopek sahibi alacakl ilgililerin bu mal üzerindeki hail larını faiz ve gideri hakkında ilef sürdüklerini belgeleriyle brilikte f gün içinde daireye bildirmeleri e reklidir. Bildirmezlerse satış ] sının üleştirilmesine giremiyecei
5 — Şartlaşma bugünden başlıyı rak dairemiz
losyasında görülebilir. İsteklilJ daha evvel satış şartlarını görmil ve kabul etmiş sayılacaklardır. İla olunur. 118—(I
EVRENOS MEYHANESİ
Yazan : Georges Simenon
Çeviren : Çetiıı ALTAN
Tefrika No. 11
ÇİKAN KISIMLARIN HULÂSASI
(Joıusulı Ankara'da Nuffl İle tanıştı
Nuie'ulıı Ttlrkl). 'de yasayan biri» erienmedlgl taktirde memleketi t( ketmesl şart. Jonsak İzdivaç teklif • tl. vereceği cevap belli delili I
— Yumuşaklığı, harikuladeliği fakirliği; kokulan ve yosunlariyle tam bir boğaz gecesi, demişti.
İstanbul manzaralarında çokcası1 arzulanan bir şliriyet vardır. Fakat bazan da pek nâdir olarak insanların arzusu ile hiç ilgisi bulunmayan bir görünüş arzeder.
İseçll'ııİn yalısı bütün ihtiyar yalılar gibi ahşaptı; Boğazın lanı kenarındaydı, kayıkla geleıı davetliler, adımlarını atar atmaz kendilerini holün eşiğinde bulmuşlardı. Derîn su, o kadar berrak, o kadar sakindi ki aralarında balıkların tembel tembel dolaştıkları kayalar kolayca görülebiliyordu.
Bn dekor ve bilhassa evin biçimi Nuşi'ye tesir etmişti. Rıhtım vazl-felsnf gören kapının kocaman, geniş eşiğine yaklaşılınca Stolberg'in orada ayakta durduğu belli oluyordu. Kruvaze, gri kostümüyle batan güneşin ışıkları altında, daha sarışın, daha hayali, hada muhteşem görünüyordu.
Ondan sonra ne olmuştu? Jonsak, hafızasındakileri arka arkaya koymakta güçlük çekiyordu. Yorgun ve
asabı bozuk; hatta biraz da sarhoştu belki; fakat düşünceye ket vur-ınuyacak bir sarhoşluktu bu.
Güneş batıyordu.. Davetliler terasta toplanmışlardı. Terasın kendi beyaz rengindeki ahengi bozmamak için Slolberg, buraya koltuk çıkarmamış sadece her köşeye yastıklar atmıştı.
Şiirler okuyan Selim bey; Nuşi'-niıı ayakları ucuna olurmuş olan U-sun; Lclia ile konuşan Müftü bey; hcykeltraş ve Kalmuk suratlı kardeşi; Tevfik bey; Joıısak'ın tanımadığı iki üç genç daha; herkes karmakarışıktı.
Ötede istanbul, kıpkırmızı bir göğe minare ve kubbelerden bir yelpaze açmıştı.
Jonsak'ın getirdiği, iki çalgıcı saz-lellerindeıı havanın ürpertisine karışan monoton alaturka nağmeler çıkarmağa başlamışlardı.
Boğazdan yelkenliler geçiyordu. Limanın önüne demirlemiş olan gemilerin kırmızı demirleri, batan gü nesle büsbütün kanlı bir renk alıyordu. İki yudum mezenin arasında bir nefeste içilmesi icabcden rakı kadehlerini, Stolbcrg bizzat kendisi getiriyordu.
Gece toplantısının gurup faslı bundan ibaretti. Her şeyde bir ulviyet vardı. Nuşi bunu herhangi bir kimseden daha fazla hissediyor ve Ktolbcrg'e gitgide yakınlaşıyordu.
Toplantının ikinci faslı yemek sa-lonundaydı. Yemek, muin ışıkları altında yenecekti. Tembel .-devleriyle yüzleri vc masayı aydınlatan,
| yüz kadar mum vardı. Nuşi, Stolberg'in bir tarafına oturmuştu; Jon-sak'tan bir hayli uzak düşmüştü. Joıısak'ın da yanında Lelia vardı.
Masa uzundu. Jonsak ancak arada sırada Macar kazuııu hareketli yüzünü görüyor veya kahkahasını işitiyordu. Jonsak'ın öte tarafında j ise Selim hey Lelia'ya bir şiir oku-
Bu fasılda başka bir şey daha vardı ki o da beyazlı genç kızın, Nuşi-ııin lıer gülüşünde, Nuşi'ye değil fakat Jonsak'a merakla bakmasıydı.
Ona, Nuşi ile Joıısak için ne söyle-ınışlardı? Aşıkdaşlık mı ediyorlar demişlerdir? Yoksa dost olduklarını mı anlatmışlardı?
Şişman Selim bey, genç kıza içirmek istiyor kız da, içki hususunda ona meydan okuyordu.
Lelia birdenbire Jonsak'a:
— Arkadaşınız matmazel, fevkalade.. Dün beraber bir gezinti yaptık. hayatımda bu kadar eğlendiğimi az hatırlıyorum. Demişti.
Nuşi ile Lelia bunca erkek içinde ) iki kadındılar. Biriblriyle taban tabana zıt iki kadın...
Beyazlı kız, Bcyoğlunda şöhreti üç nesildenberi devam eden tüccar nc çok zengin bir ailenin yegâne kı-1 ztydı. Nuşi'ıılnkindcn daha ileri giden bir hali vardı; fakat benliğinin cn ııfak teferruatında, cn küçük hareketlerinde bile doğuşunun burjuva karakteri belli oluyordu.
Jonsak'a bu kadar kim içirnıişti? Masadan kalktığı zaman başı ağırlaşmış ve neşesini kaybetmişti. Hol ' (le çalgıcılar yeniden çatmıva başlamışlardı.
Davetlilerden biri nerdcıı bulduğu meçhul, derin sesli ihtiyar bir Türk getirmişti. O da bir saatten fazla eski memleket türküleri söyledi. Davetlilerden bazıları dinli-
yor, bazıları da bir köşede oturmuş konuşuyorlardı. Ev baştan aşağı az ' aydınlatılmıştı. Şurda burda bir meşale, etrafına kırmızı bir ışık halkası çizerek, ellerle yüzlerin zor belli olduğu geniş gölgeler bırakı-
Şarkı esnasında Nuşi, Stolberg ile beraber kaybolmuştu. Uzun zaman sonra Jonsak, onu bulduğu vakit, o ev sahibini gösteriyor:
— Bana yalıyı gezdirdi, harikulade vc çok güzel şeylerle dolu, demişti.
Stolberg gülümsemişti. Jonsak ta gülünıseıncğe çalışmıştı.
Nuşi :
— Şimdi, diye devanı etmişti, Tüttüreceğiz.
Hakikaten neticede tüttürüldü ve
içiüi..
Artık toplantının merkezi kalmamıştı. Bazıları. Selim beylıı bir fo-töye gömülerek çalgıcılara eski türk hikâyeleri anlattığı halde otur-ıııuşlurdı. Jonsak uzun zanıaıı Le-lia'yı göremedi, ııilıayct koyu renkli kumaşlarla kaplı bir buduvarda. bir divana uzanmış, Usun'un hazırladığı esrar çubuklarını içerken o-uu buldu.
O anda Joıısak lıerşeyi yarıda durdurmak arzusuyla kıvranmıştı. Bazı tuhaf şeylerin olduğunu hisse-ıl i yordu. Hiçbir yerde oluramıyor hiç bir grupa karışılmıyordu.
İşte artık can sıkıııtısiyle merdivenleri inip çıkmağa başlamıştı, misafirlerin bir kısmı, birinci kattaki terasa gitmişler, bir kısmı aşağıda kalmıştı.
Jonsak kendi kendine:
— Neticede bütün erkekler ve eğlenceler iki kadının etrafında dönüyor. diyordu.
İki kadının ve bir çok şişelerin etrafında...
Meselâ bir şişe viski bulan Kalmuk suratlı adamın, bunu kardeşiyle pay ettiği görülüyordu. İkisi de sarhoştular. Ne yapacaklarını bilmiyorlardı ve Joıısak gibi evi durmadan dolaşıyorlar; karanlıktan mumların aydınlığına ve mavi ge-ccylc kucaklaşan teraslara geçiyor-| lardı.
Birinci defa Jonsak, Nuşi ile Stol-berg'i ışıksız bir odada ayni siyah divanın üstünde uzanmış oldukları halde görmüştü. Herkes de onları görmüştü. Ne düşünülebilirdi?
İlk katta bir gramofon çalınmağa başlamıştı. Jonsak buraya çıkmış ve terasta Usun'un ince slluetiyle beyaz ! bir roptan müteşekkil bir çifte ras-gelmişti : Buııun üzerine :
— Bizim burada bulunmamız ba-I haııe, diye kudurmuştu, biz onların aşklarının etrafında kalabalık edi-
Jonsak, yüzünün vaziyetiyle, hareketlerinin, kalbini kemiren kıs-reketlerinin, kalbini kmelreiı kıskançlığı fazla belli ettiğini düşünerek, memnun bir tavır tıkınmağa çalıştı. Üçüncü veya dördüncü defadır, yeni bir plâk konduğu sırada birinci katın terasından geçiyordu ki Lelia ona :
— Benimle dans eder misiniz diye seslendi.
Dans etmeğe başladılar. Jonsak kolunu kızın beline sarmıştı, robunun altına fazla bir şey giymediğini hissediyor ve Lelia'nın, Nıışi'nin sııpl ve yumuşak vücudunden çok daha ayrı, uzun ve sağlam bir endamı olduğunu keşfediyordu.
Kız :
DEVLET TİYATROSU'nda
14 mayıs cumartesi saat 21 de I MUHSİN ERTUĞRUL JÜBİLESİ (BÜYÜK BABA)
Yazan: Laıvrence Edward Watki Türkçesi: Seniha Bedri Göknill Sahneye koyan: Muhsin Ertuğı DİKKAT : Jübile biletlerininI satışına dünden itibaren başlanmıştır. Telefon : 10373.
Bu Akşam Saat 20 dc (SEVİL BERBERİ)
Opera komik 2 perde (Öğretmen ve öğrencilere)
KÜÇÜK TIYATRO'da lu Akşam Temsil Yoktur
Yarın Akşam Saat 20 de (SÖZÜN KISASI) Komedi 4 perde
e öğrencilere)
(Öğreı
Not: 14 Mayıs cumartesi akşamından itibaren Devlet Tiyatrosu ve Küçük Tiyatrodaki temsi lere saat 21 de başlanacaktır
— Eğlenin
ız? diye sı
— Buna nerden hükmettiniz?
— Kıskanıyor musunuz?
(Devam edecek)
J
TAKVİM
L
• 19 Mayıs — Salı Hicri: 1368 — Recep 11 Rumî: 1365 — Nisan 27
Sahalı öftlo ikindi Aksam
Tito yola geliyor
(Baş tarafı 2 inci de)
riyeti ileride Sovyet Rusya'ya iltihak edilecektir.
Bununla beraber, bugün Yunanistan'ı dahilî bir harbe sürüklemiş o-lan Markos çeteleri, bir infirat taraftarı olduklarım, yarıi başlı başı- i na bir devlet kurup oturmak arzu- j sunu beslediklerim kemali ehemmi- ı yetle gizlemektedir. Zira, Ruslar gibi bu çeteciler de Yunanistan'ı râm edemıyeccklerine pekâlâ kâni-dirler.
Hür Makedonya cereyanını kim besliyor?
Makedonya millî kurtuluş cephesi adında bir teşkilâtı hâlen, hem Yu-goslavlaı-ın, hem de Yunanlıların a-leyhine olan bu cereyanı idame el-tirmektedir. Teşkilât bir çok yerle-.» kol salmış ve nereye girse orada j
Cenup hududumuzdan geçen şüpheli iki Rus ve bir Rumen
Bunların Suriye hâdiselerile ilgili kimseler olduğu tahmin edilmektedir
Yeni Sabah refikimize Antepten
huzursuzluk ve kargaşalığa sebep j bildirildiğine göre:
olmuştur. Şüphe yok ki, Arnavutluk üzerinden Adriyatik'e ve oradan da Batı Akdeniz'e çıkmak için sabırsızlanan Sovyet Rusya, bu teşkilâtın gizli patronudur. Fakat, Moskova i-darecilerini müteessir eden hâdiseler de eksik değildir. Çünkü Akdeniz'de nefes almak tasarısını güçleştiren .Müessif, hâdiseler olmuştur. Evvelâ, Yugoslavya Moskova'ya da-rıldığı için, Sırp'ların memleketi ü-zerinden italya'yı tazyik imkânı kalmamıştır. Rusya'nın Arnavutluk'taki mevcudiyetine gelince, bu mevcudiyet esas itibariyle bir .Hava koridoru» ile Budapeşte ile Tiran arasında ve pek tabii olarak ağır bir surette sağlanmaktadır.
Moskova, diğer taraftan başka endişelere de kapılmaktadır : Eğer Tito, Yunan âsilerine yaptığı yardımı tamamen kesecek olursa, Yunan hükümet kuvvetleri, daha dar bir cephe üzerinde, tabiatiyle daha artmış silâhlar ve vasıtalarla hücuma geçmek imkânını bulacaklardır. Bu bahiste şunu da kaydetmek lâzımgelir ki, Sovyet manevralarına karşı koyan en kuvvetli Yunan şahsiyeti General Papagos'tur. General, geçen şubat ayında, kendisine teklif edilen başkomutanlığı ancak olağanüstü yetkiler verilmesi sayesinde ka- j bul etmiştir. General Papagos, ayrıca, ingiliz ve Amerika'lı askerî mü- | şavirierden, (Ve bilhassa General Von Fleet'ten) sırf istişari mahiyetteki vazifelerini ifa ile iktifa etme- j d«r ve hin ledi: lerini ve daha ileri gitmemelerini biraz da
Hüviyetleri meçhul iki Rus ile Romanyalı halen emniyet nezareti altında bulunmakta, adli makamlarca da haklarında tahkikat yapıl inaktadır.
Ruslardan erkek olanı zayıf, orta boylu, beyaz sakallı, perişan kıyafetli bir adamdır. Alâkadarlara diği ifadede adının Romanoff olduğunu söyliyen bu adam, Rus Çarı ounu söyliyen bu aram, Rus Çarı Büyük Nikola'nın oğlu olduğunu iddia etmiştir. İfadesine göre Bolşevik ihtilâlinden sonra Moskovadan Kafk asyaya ve oradan da İrana kaçmıştır. Tahranda yirmi sene kini^-lik ye şoförlük yapmış, dört sene 1 de İranda Japon sefaretinde çalışm ştır. 20 Mayıs 1939 da Bel-grada gitmek üzere İrandan ayrılmış. fakat Suriyede Fransızlar tarafından yakalanıp kampa gönderilmiştir. Beyaz Ruslardan olduğu-ispat ettikten sonra amcası oldu-ııi iddlia ettiği Halep polis daire-'efi M-hael Nikola ile muhabere etmesf ne müsaade verilmiş, böylece kaır* itan kurtulmuştur. Romanoff, Rus çar ailesine mensup Rus genel kut mayının âzası olduğunu, komünisti! "k ile daima mücadelede bulunduğu nu ve. Rusyadan doğrudan doğrıı ya para getirtmek gayesinde bulü'nduğunu söylemiştir.
İkinci Sus Madya Nadajda adında yirmi üı iş yaşlarında bir kadın-Rusçadan başka bilen bu kadı
nezaketle ve fakat azimli bir ifade hemen hem en hiç bir şey söyleme-
ile talep etmiştir. Yunan Generali, mekte, saıjace ailesiyle kavga ede-
sükûnetle, ve muayyen bir metod i Rusya dan kaçtığını iddia et-
takip ederek ordu kadrolarını mü- mektedir.
kemelen tensikata tâbi tutmuş ve or- Hüviyeti. meçhul üçuncu şahı du içinde politikacıların tesir ve nü- olan Romızıyaiı. adının Narmi oldu-fuzunu kökünden temizlemiştir. Suriyednn işsizlik ve açlık Papagos Kralın yaveridir. Hü- vüzünden bize?' iltica aksadiyle hükümdarın itimadım haizdir. Ve gö- dutlarımızdan .içeri girdiğini söyle-rünüşe göre. Hükümdar da Yunan nektedir.
Parlâmentosu ve umumi efkârı raııııdan gerektiği kadar desteklenmektedir.
Maskos kuvvetleri çok zayıftır
Bununla beraber, hükümet kuvvetlerinin çetecileri param parça etmeleri beklenirken hal böyle olmamıştı ı. Çeteciler, hükümetçilere karşı bire on nisbetle çarpışıyorlar. Üstelik şimdi Markos da tasfiye e-dilıruş ve çeteci saflarında maneviyat sarsümıştır. Yine de öyle iken, nükümetçiler büyük başarılar sağ-lıyamamışlardır. Bunun sebebi, Yunanistan'ın, siyaseten ve ruhan savaşmak durumunda bulunmayışıdır.
Rejimin söyleyişi, politikacıların korkunç hataları, döğüşen Yunanlılar üzerinde öldürücü bir tesir yap-
Kaydedilmesi gereken önemli bir nokta daha vardır ki, eğer Yunan ordusu, Bulgar hududunu kontrol altına almağa muvaffak olursa, ne türlü olursa olsun bir .Muhtar Makedonya. fikrinin köküne kibrit suyu serpilir. Çünkü bu takdirde. Yunan Makedonya'sı içinde eriyecek küçük bir Slav grupunun bu işi yürütmeğe gücü yetmiyecektir. O zaman Makedonya meselesi bir Bulgar - Yoguslav ihtilâfı haline inhisar ederek mevziileşir. Peyk devletler hücum edemezler
Peyk devletlerin Tito'ya karşı doğrudan doğruya askeri bir harekete geçmeleri veya Yunanistan'ı istilâya teşebbüs etmeleri hayli u-zak bir ihtimaldir. Filhakika bu bahiste rol oynıyan bir kuvvetler muvazenesi mevcuttur.
Soğuk harp cephesinde, Yugoslavya'nın da sulanmadan ve mızıkçılık çıkarmadan Sovyet bloku cephesinde yer aldığını larzedecek olur- I sak, bu cephe rahat rahat 65 ilâ 70
Ruıçadan başka farsça, biraz :â bilen Romanoff ıa; adının Panteb-n Romanoff oldu-us çarlığının veli-dünya har-
arapça ve fr tna ile konuştum. B* ( ymon Nicolaivıte ğunu ve halen 1 ahtı olduğunu, tı bin-Jı Rus ordusu nda albaylığa ka dar yükseldiğini. ihtilâlden sonra İrana kaçtığını, h alen karısının ve beş çocuğunun İra nda bulunduğunu, fakat 1939 danbeı i irtibatı kaybettiğini, o tarihte ba şlamış olan ikinci cihan harbinde beyaz Ruslardan teşekkül eden günt 11ü Rus ordusuna girmek üzere 1 lelgrada gitmek için Suriyeden yeçı rken Fransular tarafından yakalan! rak bir mddet alıkonulduğu, sonra Fransız ecnebi ordusunda emirber olarak bulunduğunu, terhisi mil eakip dört se-
Seçim Kanunu hazırlığı
( Başub» ıfı 1 incide ) diğer memleketlerdin olduğu gibi, bizde de Seçim Kaman unu daha mütekâmil bir hale geten nek ihtiyacını doğurmuştur. 1948 die Büyük Millet Meclisince kabul edtül m değişiklikler oyların gizli kail! nılması, açık tasnifi, mazbataları* »«ndık basında derhal ilânı gibi yeoUiU'er getirmiştir. Bu suretle prensip bakımından seçim mevzuatımız hakü katen .ileri bir eser. hâlini almıştır. Fakat hukuk ilminde ve tekniğine?* kanun daima iki bakımdan mütald 3 olunur: Prensipler ve bu prensiple ri gerçekleştirme tekniği, yani inşa metodu.-Nihat Erim bundan son* a eldeki Seçim Kanununun inşa tek niği bakı mından düzeltilmeye, tamı unlanmağa muhtaç olduğunu herla *sin bildiğini, hükümetin de progr.u nında bu-kladığını. bu sebeot -n bütün
___ ^ ,,»ı,ak uü „a iu 'îe(t'rn kanunlariyle demo'
tümen"çıkarabi]Ir"ki 'bu ""rakam "ha" I leke,,er «î'"1 kanunlarını bir araya tıkların zâfıyeti karşısında olduk- I girerek bir mukayese in ikan, ya-ça mühimdir. i rat»dığmı anlatmakta ve yazısını
Fakat, meselâ Yugoslavlarla Bul- 1 5ÖF'e bitirmektedir: garları çatıştıracak bir ihtilâf halin- I tetklklerd«) sonra-: meydana
de mesele değişir. Çünkü elde edilen **.tl,rıl(;cek yeni SeCim Kar* un"nun-son malûmata göre, Yugoslavya'nın 1 T demokrasisinde, seçınn uzerin-220.000 kişilik bir ordusu vardır. 30 de mLmakasayı kaldırmasını bütün tümene ayrılmış olan bu kıtaların i V"reğimızle arzu etmekteyiz. Bu kı-çoğu motörldür. Buna mukabil tablnbu istikamette atılmış: esaslı Bulgaristan'ın ceman 60.000 kişiden ı bır ad,m olmasını dilerim., mürekkep 7 tümene sahip olduğu Bundan başka kitapla P joV Bon-bıldirilmektedir. I four; Van d enBulcke ve 1 ar J Nat-
Diğer peyk devletlere gelince , !n kanunumuz hakkın ial'-ı mü-
Macaristan 2 tümen ve 14 hudut , talealarl da yer alnuştır. _
taburuna sahiptir. Yekûn: 30,000 , , "
ju-j | Tıto iktidarı muhafaza ed ebylftrse
Romanya: 6 piyade tümeni ve hakkından gelebilir,
dört motörlü tümen Ceman 75.000 fJ.Tl VM*™!m,*to
kigi sebebi, daha doğrusu başlıca seb* bi,
Çekoslovakya ve Polonya bir arada, 28 tümen ve ceman 240.000 askere sahiptirler.
ıe Lübnanda işsiz kaldığını ve son iört sene de Haleple Harunu Kebir otelinde çalıştığını. Suriyedeki son hükümet darbesi üzerine kaçmağa teşebbüs ettiğini, fakat hudutlarınızı keçerken yakalandıtım söyledi.
Romanoff bütün bunları asabi bir halde ve ezberlemiş gibi hızlı hızlı konuşarak anlattı. Konuşurken mütemadiyen sigara içiyordu.
Bu üç şahıs şimdi mevkuf bulunmakta, bilhassa Albay Zaim hükümetinin, Sıiriyede komünistlere karşı şiddetli harekete giriştiti sırada hudutlarımıza girmek istemeleri dikkati çekmektedir.
Bir taraftan emniyet tahkikatı derinleştirirken, adli makmalar da pasaportsuz seyahat suçundan haklarında takibata geçmiştir. Hâdise henüz katiyetle anlaşılmış değildir.
Güneş Matbaacılık Türk Anonim Ortaklığı ana Sözleşmesi
Ankara Ticaret Odasından : mamış veya bedelleri ifa olunma-No. 2833 mışken taahhüt veya ifa edilmiş
Esas merkezi Ankarada olmak B'bi gösteren kurucularla bu fiilde I özere kurulan ve Güneş Matbaacı- kendilerine iştirak edenler mezkûr lık Türk Anonim Ortaklığı unva- senetleri kendi hesaplarına almaya mm haiz. bulunan bu şirketin işbu ve bedellerini müteselsilce ödeme-nvanı ile esas mukavelenamesinin ye mecburdurlar. Bu yüzden doğa-' ürede saklı vesaika müsteniden bilecek zarar ve ziyanların tazmini .(• vaki olan isteğe binaen 9-5-1949 k«a bunlara aittir, tarihinde tescil edildiği ve adı ge- Madde: 9 — Ortaklığın kafi ku--(-n mukavelenamenin tasdikli bir rulşundan sonra sermayenin mü-o: neğmin aşağıda neşredilmekte tebaki taksitleri Yönetim Kurulun duğu ilân olunur. | -a tâyin olunacak zamanlarda ve
I GÜNEŞ MATBAACILIK TÜRK kararlaştırılacak şartlara tevfikan bir defada veya taksitle ortaklardan ■ahsil olunur. Taahhüd edilen ser-, muye bakiyesinin tediyesi için Yönetim Kurulunca alınacak kararlar ortaklık merkezinin bulunduğu ma-I halde çıkan en az iki gazete ile lâa-1 — Azağıda imzalan I^J,20* ^ün evvel ilân ed.lmek
Manifaturacılar
(Baş tarafı 1 incide) Çok hararetli geçen bu toplantıda Sümerbank'a şiddetle hücum edilmiş, hayatı bu bankanın pahalılaş-tırdığı ve ihtikâra bu müessesenin ısıta olduğu söylenmiştir. Bu arada Ticaret ve Sanayi Odasının da vazifesini tam olarak yapmadığı, tüccarın hukukunu sıyanet-te ihmal gösterdiği ifade olunmuş-r ki:
Mehmet Özkan, Sümerbank'ın milletin safiyetini istismar ettiğini, ı tüccarı hem halkı sıkıntıya ma-bıraktığım söylemiş ve demişti rki:
• Sümerbank Milli Korunma Kamu hükümlerine aykırı hareket etmektedir. İthalâtçılık, perakendecilik, imalâtçılık yapıyor. Aynı malı aynı tarihte bir tüccara 90 diğer bir tüccara 110 kuruştan veriyor. Ne fatura var, ne Millî Korunma Kanunu.... Hayatı pahaiılaştırmak için bütün kudretiyle halka yüklenmekten çekinmiyen bu müessese fırsatını bulursa, her hangi bir kumaşı 100 liraya satmaktan kaçınmaz! Baştan aşağı bir facia.. Sümerbank satamadığı mallan elinden çıkarmak istiyor. iyi desenli kumaşları kendi seçip, geri kalanını bizlere veriyor. Bir zamanlar, bu müessese, harp içinde metresini 12 liraya aldığı ingiliz kumaşlarını 60 liraya satmıştı. Sümerbank taçsız bir kıratlıktır. İstediği gibi hareket ediyor, malını istediği fiyatla, istediği kimseye veriyor!
Bir bşaka manifaturacı da Sümerbank'ın tüccarla halkın arasını mak için sarfettiği gayretlerden :ı şikâyet ederek şunları söylemiş-
— Sümerbank, mamullerini halka akla gelmedik fiyatlardan satmak tadır. Hayatı pahalılaştıran Sümer-banktır. Karaborsacılığı eline alan da kendisidir. Kuponlar serbestçe Sümerbank önünde satılıyor!»
Diğer bir manifaturacı daha evvel de bu meselenin bahis mevzuu olduğunu, fakat Ticaret ve Sanayi Odası-ihmali yüzünden bir netice alınamadığını söylemiştir.
Dünkü toplantı sırasında şehrimizde akşamları çıkan bir gazetenin vuı*}uncular şaşkına döndü!, başlıklı bir yazısı da şiddetle protesto edilmiştir. Ticaret Odasının bu mevzuda da gösterdiği lâkaydi üzerinde durulmuş ve bir manifaturacı:
— Ticaret Odası esnafı müdafaa etmemektedir. Bir askere -diş fırça-;ı neye yarar?, diye sormuşlar, tef-işe! diye cevap vermiş. Bizim vaziyetimiz de bu... Ticaret Odası sadece şimizi baltalamağa ve aidat topla -mağa yarıyor!....»
un konuşmalardan sonra, Sümerbank'ın Peker devrinde olduğu ;ibi perakende satış yapmasını önlemek için lâzımgelen teşebbüsleri apmak üzere 9 kişilik bir heyet se-ilmiştir.
Mehmet Sanlı, Salim Diker, Ahret Ateş, Kirami Alemdar, Necati içel Mahmut Orçan, İsmail Peksa-/aş, Salih Bulgurlu ve Mehmet Öney len müteşekkil heyet Ticaret ve Sanayi Odası İdare Heyeti ile temas jderek varılacak neticeye göre alâkalı makamlar nezdinde gerekli te-ebbüslcre geçecektir.
ANONİM ORTAKLIĞI ANA
SÖZLEŞMESİ Fasıl — I Kuruluş, kurucular, ad, amaç, merkez,
Madde
bulunan kurucular ile bu ı
:uretile yapılabileceği gibi :
(eşmedeki maddelerde gösterilen i V^e ,ve bakiyesini
1 -ıahhud eden kuruculara taahhüd-iü mektupla ihbar da edilebilir.
Ortaklığın kesin olarak kuruluşundan evvel, ortaklık sermayesine iştiraki taahhüd edenlerin hisselerini başkalarına satmaları ve devretmeleri yasaktır. Madde: 10 — Tâyin edilen süre-oturdukları yerler 'erde tediye edilmeyen taksitler 1 için hiç bir ihtara lüzum kalmaksızın taksitin ödenmesi lâzım gelen günden itibaren ortaklık lehine olarak % 5 yüzde beş faiz yürütülecek-
ve tertip ve çıkarılması kararlaştırılan hisse sahipleri arasında, yürürlükte kanunlar ve işbu ana sözleşme hükümleri uyarınca yönetilmek üzere bir Türk Anonim Ortaklığı kurulmuştur.
Madde: 2 — Ortaklık kurucuları; işbu ana sözleşmeyi imzalıyan aşağıda adları — ---j^rf
1 — İhsan Doruk: Beyoğlu, A-yaspaga, Kunt Palas, No. 3.
2 — Zeki Rıza Sporel: Moda, Atıfet Sokak. No. 75. 1
3 — Kâzım Arın: Heybeliada, Hisse senetlerinin istenilen tak-Turyolu, No. 6. şiflerini ödemekte geciken ortaklar
4 — Yusuf Ziya Öniş: Büyükde- gazetelerde bir ay ara ile çıkacak re, Piyasa Caddesi, No. 101 , ilk ve son ilân tarihinden itibaren
5 — Mahıııud Baler: Kadıköy, Mo- bir ay içinde tekrar taahhütlerini la, Mektep Sokak, No. 5 ifâya dâvet edilirler. Bu süre için
G — Kemal Onan: Fatih, Hasan de dahi istenilen taksitleri verme-tialife Mûtemed Sokak, No. 58 den yen ortaklar borçlarını ödemekten ibarettir. imtina etmiş sayılarak hisseleri, or-
Madde: 3 — Ortaklığın adı: (Gü- taklığın eshamı Borsada kayıtlı ise n.ı..ıı.nnn.ı.ır "r * "" Borsa Komiserliği vasıtasiyle, de-
ğilse müzayede ile ve Noterlik
ııeş Matbaacılık Türk Anı aklığı) dır. Madde: 4 — Ortaklığın am Yurt içinde :
a — Basım evleri kırmak, b — Gazeteler ve her ne' ;iier çıkarmak ve basmak,
c — Kitap yazdırmak ve basmak,
C1 : sırasiyle satılarak eski senetler ip-tal olunur. Ve yerinç aynı numaraları taşıyan senetler verilir. Bu sa-der" tıştan mütevellit bedel, satılan se-nedin yazılı ve muayyen kıymetin-kıtap dcn aşağı ise aradaki fark senedin i eski sahibinden alınır. Fazla olduğu d - Gazete, dergi, kitap yay- takdirde fazlasl kendısine iade edi-nak ve satmak, e — Her nevi gazete kâğıdr —
matbaa levazımı ithal etmek,
f — Her nevi ithalât ve ihracat ve dahili ticaret ve komisyonculuk .•apmakdır. Ortaklık yukarda gösterilen
Madde. 11 — Bedeli tamamen ö-ienmemiş olan hisse senetlerinin başkasına devir ve satışı halinde senedin birinci ve sonuncu sahibi ile ada senedi tasarruf etmiş olan
la^ır. j ^uitcı ın-ıı a- , . , , .
maçlarla doğrudan doğruya İlgili '-"naeler mezkur aenallerm geri ka-,ulunan her turlu mali. ticari vo 11)") bedelmdeı, dolay, ort.khğ, kar-ıuameleleri dahi yapabili
)u muamelelerle iştigal eden diğer ferd veya ortaklıklarla usulü dairelinde ortaklık kurabilir ve aynı amaçla ortaklığın hisse senetlerini tahvillerini satınalabilir.
j şı müteselsilen mes'uldürler | sorumluluk, hissesini satan veya ; devreden şahıs hakkında satışın sa-j tış defterine kaydı tarihinden itiba-ı ren üç sene sonra sâkıt olur. Henüz talep edilmiyen hisse senetlerinin
Yukarda gösterilenlerden başka I bak,yes'nm1 bedelini tediye eden her hangi bir muamelenin yapılma- I aklaf kls"" lçı" kar hissesine a ortaklık için faydalı görüldüğü ' *tırak. lddlasl.^da bulunamıyacak-
'akdirde Yönetim Kurulunun tek 'ifi üzerine Genelkurulca karar verilmesine ve değiştirme mahiyetinde olan işbu kararın Ekonomi ve Ticaret Bakanlığınca onanmasına bağlıdır. Bu suretle onanan karar şbu ana sözleşmeye ilâve olunur.
Ortaklık esas amacı ve muamele-erin yönetilmesi için gayrimenkül tasarruf edebilir. Her hangi bir gayrimenkulu ipotek gösterebilir e ipotek alabilir.
Madde: 5 — Ortaklığın merkezi Ankaradadır. Ortaklık lüzum gördükçe Ekonomi ve Ticaret Bakanlığının müsaadesile Türkiye içinde ve dışında şubeler açabilir ve keyfiyeti usulüne tevfikan ilân eder.
Madde: 6 — Ortaklığın ' süresi
tarihinden itibaren (20) senedir. 3u müddet Genelkurul kararile a-'.altılıp çoğaltılabilir. Müddetin u-zatılması halinde Ekonomi ve Tl-•aret Bakanlığının muvafakati alınmak lâzımdır.
gibi kendilerine başka bir men faat teminini dahi istiyemezler.
Madde: 12 — Ortaklık kesin olarak kurulmadan evvel, bidayette »rtaklar tarafından ödenen dörtte bir nisbetindeki bedel için kendilerine muvakkat bir makbuz verilir. Bu makbuzlar hisse senedi yerine geçmezler. Ortaklık kesin olarak kurulduktan sonra en çok üç ay içinde bunlar hâmiline ve nama muharrer ve ortakların haklarını gösteren ilmühaberlerle değiştüri- I lir. Ortakliğın kesin olarak teşek külünden en çok bir sene sonra bı ilmühaberler Ticaret K. nun 46! inci maddesi hükümlerine göre çıkarılacak hisse senedlerile değiştirilir. Bilûmum hisse senetlerinin leşmenin tescil ve ilânı nmuneleri. çıkarılmazdan evvel, inanmak üzere Ekonomi ve Ticaret Bakanlığına gönderilir.
Madde: 13 — Her hisse senedi ortaklığa karşı bölünmez bir bütündür. Ortaklık her hisse senedi için bir sahip tanır. Bir hisse senedinin müteaddit sahibi bulunduğu tak
Fasıl — II
Sermaye, sermayenin ödeme suret ..K?n«n"n™ 4041 üncü
, maddesi hükümleri tatbik olunur şartları, sermayenin azaltılıp
çoğaltılması, hisse senetleri Madde: 7 — Ortaklığın sermaye-her biri (1.000) bin Türk Lirası kıymetinde (150) adet hisseye tak-edilmiş (150.000) yüzelli bin Türk Lirasından ibarettir.
Bu hisselerin (60) adedi nama ve (90) adedi hâmiline muharrer olup bundan :
Pito nun, Moskova Kurmay Aka* le misipden çıkmış bir çok subaylm "i-nın, ilk fırsatta Kominform'a da n-Görülüyor ki, bilhassa bu iki I İC'n sablrsızlanmak,a "
Bütün bunlar, Moskova'nın bo Ş durmadığını gösterdiği gibi, batıl ı devletlerin gözönünde bulundurmaları gereken çok önemli.bir vakıa vardır. O da, Yugoslavya ve Yunan meselelerinin birbirlerine bağlı o-luşudur.
IBurope Amertque) den I
memleketin, Tito'ya karşı girişilecek bir askeri harekete katılmıya mecalleri yoktur.
Aslında, Tito, iktidarı muhafaza edebilirse, Bulgar, Macar ve Rumen ordularını hep bir arada alt etmeğe muktedirdir.
Halbuki Moskova da boş durmuyor
Aııkıra Ticarct ve Sanayi Odandan : No. 2832
Ankara'da, Atıfbey mahallesinde, 332 numaralı evde oturan T. C. tebaasından olup Ankara'da Yenişehir semtinde, Necatibey caddesinde 12 numaralı mahalli ticari ikametgâh ittihaz ederek kuru kahvecilik ticaretiyle iştigal eden ve Ticaret Odasının 8/282 numarasında kayıtlı bulunan Abdullah Doğan'ın unvanı ticareti Abdullah Doğan o-larak tescil edildiği gibi bu unvanın İmza şekli dalıı Ticaret Kanununun 42 inci maddesi gereğince 9-5-1949 tarihinde tecsil edildiği ilân olunur. 116—G.
s I a e
1 I 1 1
o I
K' mal Onan .. 6 .. 10.000 2.600
Yekon (T.L.) SO ,. 60 ,. 160 000 37.600 taraflarından tamamen taahhdüd ve bu miktarın dörtte biri olan (37.500) otuz yedi bin beş yüz Türk Lirası Yapı ve Kredi Bankası Beyoğlu Şubesine nakden yatırılmıştır. Hisseler, bedellerinin tamamı ödenmedikçe hâmiline muharrer I yönetilmesi hisse senedi çıkarılamayacaktır. Haklarını
tifa hakkına sahip lanlarla mülkiyetine sahip olanlar ayrı ayrı şahıslar iseler bunlar da şirkete karşı haklarını bir mümessil vasıtasile kullanırlar. Aralarında anlaşamazlarsa gerek yapılacak tebliğler ve gerek Genelkurul toplantılarında bulunarak oya iştirak için ortaklık, yalnız intifa hakkı sahibini ve bunlar da birden fazla iseler tâyin edecekeri mümessilleri ta-
Madde: 14 — Hissedarlar, ancak mâlik oldukları hisse senetlerinin bedeli miktarınca mes'uldürler. Binaenaleyh kendilerine taahhüt ve imza sırasında kabul etmiş oldukları para taahhütlerinden fazla bir sorumluluk yükletilemez.
Madde: 15 — Bir hisse senedine mâlik olmak işbu ana sözleşme mündericatına ve Genelkurul kararlarına muvafakati tazammun e-der. Hisse senetlerine veraset veya suretlerle sonradan mâlik o- 1 lanlar hakkında da bu hüküm caridir. Kazanç hissesile ihtiyat akçesi üzerindeki muhtemel hak da dahil olmak üzere bir hissenin her türlü hak ve vecibeleri o hissenin sahibine aittir.
Bir ortağın mirasçıları veya alacaklıları hiç bir vesile ile ortaklığın malları ve emlâkinin haciz al | konulmasını talep ve ortaklığın müdahale edemezler, imr.l ir ıi ortaklığın
FLÖRYASPOR
Her çeşit Spor malzemesi
ı Slazaneer marka raketlerimiz ve toplarımız gelmiştir Anafartalar Caddesi No. 28 Telefon: 13669; Telgraf: Florva Ankara
İLÂN
Hurda eşya satılacak
Bayındırlık Bakanlığından :
Bakanlık anbarlarında mevcut 211 kalem hurda eşya açık arttırma usuliye satılacaktır.
Arttırma ll/Mayıs/1949 Çarşamba günü saat 10,30 da Belediye Mezat Salonunda yapılacaktır.
Eşyalar mezkûr mahalde artırma günü görülebilir. İsteklilerin yukarda yazılı gün ve saatte hazır bulunmaları ilân olunur.
(3325) — 107—B.
Sayfiye meraklılarına
Çeşme'de satılık veya kiralık köşk
Çeşme'nin İzmir Caddesi üzerinde plâi ve denize karsı oe nis bir bahçe ortasında alt ve üst 6 odalı. Telefon , 13519
Toprak Mahsulleri Ofisi Ankara Bölge Müdürlüğünden
1 — Ankara İşletme Şefliğimizde mevcut ve bundan sonra teşkilâtımızın baskâ amharlarından gönderilecek olan tahminen (500) adet örtülük muşambanın onarttırılması işi açık eksiltmeye çıkarılmıştır.
2 —Eksiltme 16/5/1949 tarihine raslayan (Pazartesi) günü saat 17.30 da Ankara Bölge Müdürlüğü binasında teşekkül edecek hususi komisyon önünde yapılacaktır.
3 — İsteklilerin (500) lira geçici teminatlarını eksiltme saatinden bir saat önceye kadar silo yanında İşletme veznesine yatırmaları ve alacakları makbuzları ile komisyona müracaat etmeleri lâzımdır.
4 — Bu işe ait şartlaşme ve sözleşme tarasılan bir lira karşılığında Müdürlüğümüz Ticaret servisi ile Ankara İşletme Şefliğinden temin edilebilir. u __. ».af (3340)
0. P. 3 Numaralı Bucağa bağlı
Hisar Koyun Pazarı ve Kayabaşı Ocaklarının 10-5-1949 Sah günü akşamı saat (8) den itibaren Samanpazarı İnci Gazinosunda tertip etmiş olduğu eğlenceye, sayın halkımızın da şeref vermelerini
idare Kurulu
Not : İnci Gazinosunda programa ilâveten Şen Kardeşler ve İzmif-den yeni gelen Saz sanatkârı da vardır.
Madde: 8 — Ortaklık hisse senet- j muhasebe defterlerle gene'! hepsi alız ve taahhüd olun- 1; rarlannı lıabıı'e mecburdu:!;
Neyzen Tevfik
Büyük hiciv üstadı bütün şiirlerini bir araya topladı.
Azabı Mukaddes
Güzel bir kapak içinde, kitap halinde basıldı
İstanbul'da satış yerleri : Ankara Caddesi Avni Insel Ki tabevi, Beyoğlu'nda Kitabsaray.
Taşra için Cağaloğlu, Kardeşler Matbaası Kemal Onan Yayınevine müracaatla gönderilir. 68 - M.
Sayfa: 6
ZAFER
10 - 5 -1949
Mecliste gürültülü bir celse
Tersi tuvalet esyasıdır. bir uzvu sakat. II — Bir askeri birlik, bir maden.
Dünkü bulmacanın halledilmiş
Soldan sa&a :
1 — Dert diken. 2 — Pratik kakao. 3 — Av. j'lç (çly). İn. 4 — Tuzak, kllllü. 6 — Alelusul Ic. 7 — Ek, buz tııtan. S — Sala.?, akait. 9 — Cl. ara, Dr. 10 — İdeal.
Yukardan asaiı :
1 — Patatesçi. 2 — Davul, kaide. 2 — Et. zem, es. 4 —Riyal, başak. 5 — İki kuru», li. 7 — lk (kl) kurtararn. 8 - Ka-kUl ukâla. 9 — Ek. İla. İn, 10 — Naili, midye. 11 — On (lc damla.
SALI — 10-5-1949
7.30 M. S. Ayarı. — 7.31 Müzik: Acılın (Pl.) — 7.45 Haberler. — 8.00 Müzik: Türküler (Pl ) — 8.15 Müzik Hafif Orkestra Eserleri (Pl.) — 8.45 Müzik: Tango, Rumba ve Kongalar (Pl.) — 9.00 Ka-
12 28 Acil ıs ve Program. — 12.30 M. S. Ayarı. — 12.30 Müzik: Şarkılar, Türküler. — 13.00 Haberler. — 13 15 Müzik: O Sitil Müzik (Pl.) — 13.30 öftle Gazetesi. — 13.45 Müzik: Jlmmy tVakely Trlo-
su (Pl ) —14.00 Kapama.
★
17.58 Acılıe ve Program. — 18.00 M. S. Ayarı. — 18.00 Radyo Salon Orkestrası:
— 18.30 Şarkılar — 19.00 M. S. Ayarı. — 19 00 Haberler. — 19.15 Geçmişte Bus'Un.
— 19 20 Müzik: Yurttan Sesler — 19.50 Müzik: Beste ve Şarkılar. — 20.16 Radyo Gazetesi. — 20.30 Serbest Saat — 20.85 Müzik: İnce Saz (Ferahnak Faslı). — 21.15 Konuşma: (Posta Kutusu). — 21.30 Müzik: Varyete Müzikleri (Pl.) — 21.45 Konuşma: (Yeni Bilgiler). - 22.00 MU-ZİK: Hafif Melodiler (Pl ) - 22.15 Müzik: Vlolonsel ve Piyano Eserleri. — 22.45 M. S. Ayarı. — 22.45 Haberler. — 23.00 Program ve Kapanış.
Ankara Ticaret Odasından
Ticaret sicillinin 1142 numarasında müseccel Ankara Esnaf Dükkânları Yapı Kooperatif Şirketini, im-zalariyle ilzama yetkili kılınan zevatın isim ve İmza örneklerini havi, Ankara Üçüncü Noterliğinin 4491 sayısı ile tasdikli sirkülerin, vaki talep üzerine 5-5-949 tarihinde tescil edildiği ilân olunur. 117—G.
Apartıman Aranıyor
Tercihan şehre yakın bir mevkide 2-3 odalı müstakil bir daire aranmaktadır.
Her gün saat 18 den sonra Za fer gazetesinde Cehdi Şahingiray;-müracaat. Telefon: 15315 40—M
KİRALIK APARTIMAN ARANIYOR
Maltepe, Demirtepe ve Sıhhiye civarında dört odalı apartmanı olanların 15315 şe telefon etmeleri rica olunur. 36 -M.
ZAFER'üı Abone Şartları Memleket içi
1 » _ 16 )
ZAFER m ilân Ücretlcrl
Bıahk ........ i6 Lira
2. ve 3. cU sayfada Sm. 4 ) 4. cü sayfada Sm. 3 »
6. ve 6. cı eatyada Sm, 2 )
Doğum. Nikâh, Nisan, ölüm ve MevlAt İlânları 6 santimi geçmemek sortiyle 16 lira
Cateteve gönderilen evrak ve yanlar neşredilsin edilmesin iade edllmeı.
İlânlardan mesuliyet kabul edilmez.
Bu nüshada yazı işlerini fiilen idare eden : Mümtaz Faik Fenik
Basıldığı yer : Güneş Matbaası
( Baş taralı 1 incide )
yc gelmiş ve:
— Bu takririm bazı muhitlerde hiddet ve gazabla karşılanmıştır. Bunun böyle olacağını zaten biliyordum, diye söze başlamıştır. Tah-takılıcın bu sözleri Mecliste gürültülere sebep olmuş ve yer yer .kimmiş onlar?, diye bağıranlar olmuştur. Tahtakılıç sözlerine şöyle devam etmiştir:
— Bereket versin ki, Türkiye'de nrtık fânilere ait bir meseleyi ten-kidetmek hakkı yerleşmiş bulunmaktadır. Takririmi geniş anlayış ve sarih bir maksatla verdim. Fânilere ait bir meseleyi tetkik, bilhassa milletin kudretini alâkadar ettiği takdirde, milletvekilinin vazife-
Prensipler şahsiyatla meşgul ol -mağa müsait değildir. Bu itibarla gösterilen telâş ve heyecan beyhude gayretlerdir. Başbakan Yardımcısının sözlerindeki -tertip- tabirini yersiz telâkki ederim. Devlet Başkanlığının mahfuz haklarına, hususiye -tine saygı göstermekte gündelik fikirlerle hareket edenlerden fazla bir şuur sahibiyim.
Hatip, Devlet Başkanının, aynı zamanda C.H.P. Başkanı olması yüzünden, isminin mahkemelere, tenkid-lere karıştığını anlatmış ve şöyle de-
— Bu her şeyden evvel iki başlı sanatın devam ettirilmesi temayülünden ileri gelmektedir. Memleketimizin kendisine mahsus güçlükler ihdas olunmaktadır. Bu kendimize mahsus dertlerden kurtulmada, milli iradeye müstenit bir devlet kurulmasında müttefik bulunuyoruz.
Tahta Kılıç, 21 temmuz 1946 rejiminin memleketteki her varlığı kendi eseri zanneden bir zihniyetten doğduğunu, Türk vatandaşlarının r£ 99 unun Türkyie'de şeflik müessesesinin nihayet bulması noktasında beraber olduğunu, şeflik sistemi ile" demokrasinin birbirine zıt olduğunu söyledi. Halk Partisi Kurultayının eski zabıtlarından parçalar o-
Bu yazıda şefin siyasi partileri birleştirici rolünden bahsediliyordu. Bu esnada gürültüler oldu. Vehbi Sandal:
— Sadede gel, mevzu ile alâkası yok bunların!., diye bağırdı.
Tahta Kılıç son Halk Partisi Ku-rulatyının milli görüşe uyar gibi görünerek Devlet Başkanlığı ile, Parti Şefliğinin ayrılmasını münakaşa ettiğini, fakat sonunda Devlet Başkanını Parti Başkanlığına seçerek samimiyetsizliğini gösterdiğini söyledi. Gürültüler tekrar başladı. Bu gibi hallerde asabiyetleri, bağırma-lariyle meşhur olan milletvekillerinin hemen hepsi birden bir şeyler söylüyorlar, sıra kapaklarını vuruyorlardı. Rasih Kaplan, Eşref Dizdar, Vehbi Kocagüney bu arada idi. Hepsi birden bağırıyorlardı.
Tahta Kılıç biraz bekledi sonra tekrar konuşmağa başladı:
— Bunun sebebi bütün işlerin şefte başlaması ve bitmesidir. Bu çitte vasıftan Devlet Başkanı bizzat o kadar rahatsızdır ki., derken.. .Sana nc?. sesleri yükseldi. Fakat hatip gürültü yapanlara hitap ederek:
— Bu mevzuu gürültü ile boğuntuya getirmek istiyorsanız, Devlet ve Parti Başkanlığının beraber yürütülmesi mesuliyeti hepinizin omuz-larındadır.
Gürültüler tekrar başladı. Reis Tahta Kılıc'a 10 dakikasının dolduğunu hatırlattı. Tahta Kılıç riyasetin sükûtu temin etmesi, edemediği takdirde celseyMatil etmesi gerektiğini söyleyince* Reis Raif Karadeniz:
— Bu gürültüler, sizin mütaleanı-zı kabul etmiyenlerin aksülâmolidir. Serbestçe konuşuyorsunuzl cevabını
Tahtakılıç sözlerini şöyle bitirdi:
— Dert marazı ortadadır. Elbirliği ile bunu deşip katı istikameti vermek mecburiyetindeyiz. Bu iki başlılık vasfını halletmezsek, daha bin bir şekille karşı karşıya kalacağız, bugün birtakım, geziler yapılıyorsa, bu işler şefin direktifine müzaharet etmekten doğuyor. Türkiye'yi ilim ve kanun memleketi ha-üne getirmek istiyoruz.
Ba.şhakan Yardımcısı Nihat Erim, Tahtakılıç' ın bu sual takririnin hükümette umumî bir heyecan veya infial uyandırdığı yolundaki sözlerine cevap vererek «hükümette böyle bir heyecan olmadığına kendilerini temin ederim.» dedi ve şöyle devam etti:
— Vatandaşlar arasında bunu yersiz bulanlar olduysa, kendileri kadar vatandaşların da serbestçe mütalea beyan etmelerine müsaade buyı caklardır. Burada C. H. P. nin Kurultayında kabul edilen metinleri okudular. 938 de Halk Partisinin tek parti esasına istinat ettiğini, bugün bu memlekette ve dışarda miyen var mıdır. Türkiye'nin de -mokrasiye 19 Mayıs 1945 nutkun dan sonra geçtiğini bilmiyen kalmış mıdır? C. H. P. tarihi bir vazife İfa eylediği kanaatiyle tek parti disip. lini içinde bu inkılâpları yapmış, yer leştirmiştiı. Eğer bu inkılâpları yar. leştirmemiş olsaydı, Tahtakılıç o da bulunmazdı. Bugün Türkiye'de şef sistemi yoktur. Bunun en parlak delili Mecliste siyasi muhalif partilerin bulunuşudur. Bunun delili şef hakkında bu kürsüden serbestçe konuşmaktır. Tahtakılıç Anayasanın hangi maddesinden Cumhurbaşkanı parti şefi olamaz mânasını çıkaramaz, Halk Partisi kurultayından evvel Cumhurbaşkanının tarihî şahsiyeti dolayısiyle, parti reisi olmamasını müdafaa ettim vf hâlâ da o fikirdeyim. Bu ana-
mı ya o partinin başkanı veya temayüz eden bir başka şahıs işgal e-deccktlr. Cumhurbaşkanı seyahat yapıyor, bundan rahatsız olanlar, heyecan duyanlar var. Görülüyor, hissediyoruz. Hükümet olarak ne yapalım, Cumhurbaşkanını Çankaya'ya hapis mi edelim. Vatandaşlarla, konuşma mı? diyelim. Tahtakılıç, sualler soruyor, üç gün sonra da kendi partilerinin bir temsilcisi, Cum-hurbaşkaniyle konuşmağa gidiyor ve konuşuyor. Hükümet ne yapsın?
Oraya giden heyetler, arzularını daha makbul bir hale getiriyorlar buyuruyor. Bunda yanılıyorlar. Dün öyleydi. Çünkü şeflik sistemi vardı. Tarih karşısında mesul bir şahıstı. Fakut bugün mesul Meclistir. Onun mesul bir hükümeti vardır. Biz, işte huzurunuzda, Meclis ve tarih önünde mesuliyetimizin hesabını vermeğe hazırız. Devlet Reisini günlük politika kuvgaları dışında bırakalım. Onun işgal ettiği makam, tarihî şahsiyeti bakımından, karanlık günlerimizde, hepimize rehberlik edecek ve millet birliğinin zamkım teşkil edecektir. Böyle bir şahsı, politika mülâhazalarla günlük şeylere düşürmı-yelim. Ayıp olur, hiç bir tehlike kalmadığı günde ona çatıyoruz. 1945 ten evvel ona çatsaydı, Tahtakılıc'ı evvelâ ben tebrik ederdim. Demokrasi sisteminin torpillenmesi nereden gelirse gelsin muhakkak yerleştireceğiz. Uçte ikisi yerleşmiştir, biri kalmıştır. Hep elbirliği yapalım. Şöhret yapmak için mevcut şöhretleri yıkmıyalım!..
Tahtakılıç heyecanla cevap verdi:
— Bizim ıstırabımız 946 dan sonra dahi bize siyasi şöhretle taan eden, Başbakan Yardımcısının bugünkü merhaleyi katetmek için, geçmiş devri yaşatmak için sarıettiği gay -retleri tebarüz ettirmektir. Eğer Devlet Başkanını onore etmek lazımsa mahalli heyet diye başına bir milletvekilini katıp gitmiyelim. Böyle rasgele ziyaretlerle efkârıumumiye bulandır ılamaz.»
Bu sırada gürültüler yine başla -mıştı. İtiraz şeşleri geliyordu, Tahtakılıç devam etti:
— Torpilleme fikri, burada konuşan şahsı kastediyorsa cevap vereyim. Torpilleme zihniyeti, sag, sol istikametlere sevk etmek zihniyeti bizzat kendisinin vaktinden evvel kapıldığı şöhret ve ilerleme hislerinden doğmuştur. Biz milletvekilliği şartlarını, herhangi bir garantiye bağlamamış insanlarız. Bunun te -cellisini Meclis önümüzdeki günlerde görecektir. Başbakan Yardımcısı da şöhretlerin gölgesinde millete çatıyor. Şeflik sisteminin karakteristik bir taralı da inat ve ısrardır. Bütün millet aksini istese dahi, şet, mevkiini muhafaza için inat ve ıs-» rar eder. Tarih bunu kaydetmiştir. Başbakan Yardımcısı kısır görüşiy-le, eğer İnönünü milleti tirtir titreten adam farzediyor sa, vatandaşların korku içinde bulunacağını zannediyorsa Nihat Erim'e iştirak etmiyorum. Bir otorite bölgesine sığınıp da böyle konuşmak, bizim zihniyetimizi anlamamaktır. Kendisine teessüf ederim.-
Mecliste yine sinirli bir hal vardı. Nihat Erim tekrar kürsiye geldi. Tahta Kılıç'ın şahsına hiç bir tarizde bulunmadığını, fakat kendi şahsına ait kısımlara cevap vereceğini söyledi.
— Ben Meclise katılmadan evvel 30 yaşında profesör olmuş, aynı yaş ta Hariciye Hukuk Müşavirliği yapmış bir arkadaşınızım. Bütün bu kademeleri katederken göz nuru döktüm. Beni tanıyanlar bilirler.
Tablakılıç oturduğu yerden:
Beni tanıyanlar da çok İyi bilirler.
Niyat Erim sözlerini bitirirken şöyle dedi:
— Bu Meclistc, Tahtakılıç milletvekili olarak bulunuyorlar. Müsaade buyursunlar da bu heyet içinde ben de Başbakan Yardımcısı o-larak bulunayım. Ne terbiyem, yetişmem, ne de görğüm kendilerinden aşağı değildi).
Atletlerimizin başarıları
Atina, 9 (Hususî) — Atletizm şampiyonlarımız pazar günü yapılan ve müsabakaların ikinci gününde şu neticeleri almışlardır:
200 metre: 1 — Doğan Acarbay 23 5/10; 2 — Mikropulos (Yut 23 G/10
400 metre engelli : 1 — Kemal llorolu 56 8/10; 2 — Petropulakis (Yunan) 67 6/10.
800 metre : 1 — Mavrudis (Yunan) 1 58 8/10; 2 — Cahit Önel 2.
5000 metre: 1 — Osman Coşgül 15, 59 9/10; 2 — Ragazus (Yunan) 1C.09 8/10.
3 adım: 1 — Ruhi Sarıalp 14.24 m. (Ruhi bu müsabakada rakipsiz kalmıştır).
Yükşck atlama: 1 — Lambru (Yunan) 1.86 m. 2 — Muhittin Acar 1.75 m.
Gülle atma: 1 — Yataganos (Yunan) 14.89 m. 2 — Yılmaz Oktay 12.96 m.
Şadan vapuru karaya oturdu
İstanbul, 9 (a.a.) — Türk bandıralı Şadan şilepi, Zonguldak'tan yüklemiş olduğu kömür hamulesini İskenderun'a götürmekte iken dün Gelibolu civarında Doğanarslan mevkiinde karaya oturmuştur.
Hâdise mahalline Kilyos tahlisiye gemili gönderilmiş ve bugün kurtarılmıştır.
Hayvan ihraca!
Ticaret Bakanı Alakant'ın suallerine cevap verdi
Dün Büyük Millet Meclisinde Muammer Aiakant ın hayvan ihracı hakkındaki sual takririne Ticaret ve Ekonomi Bakanı cevap vermiştir. Bakan, Yunanistan'la memleketimiz arasında 1944 yılında yapılan anlaşmayı anlatmış, Yunanistana yapı- J lacak ihracatın 15 mayısta tesbit edileceğini, bu ihracatın et fiyatları ü-zerinde bir tesir yapmıyacağını soy- ! lemiştir.
Takrir sahibi Muammer Aiakant, j kışın şiddeti yüzünden zaten hay- j vanların telel olduğunu söylemiştir, j Hayvan ihracı yapılacağı haberini '( dehşetle karşıladığını anlatarak, bu ihracatın et fiyatlarını yükselttiğini, canlı hayvan ihracının doğru olmadığını, ihracın durdurulduğu devrede bir müddet için et fiyatlarında bir istikrar olduğunu bildirmiştir.
Yerinde tedbirler alınmadığından et mevzuunun bugün bir mesele haline geldiğini, et fiyatlarındaki yükselmenin müstahsile aksetmediğini, bundan birkaç kişinin faydalandığını söylıyerek:
— Bütün bu meseleler Barlas ın Bakanlığı zamanında olmuştur. Siyasi mesuliyeti kendisine aittir.
Cemil Sait Barlas siyasi mesuliyetten kaçınmadığını, takibettıği ithalât ve ihracat rejimiyle tediye mu-vazenemizdeki 100 milyonluk noksanı 7 - 8 milyona düşürdüğünü söylemiştir.
Tevfik Sağlam
( Baş tarafı 1 incide )
sanatçı, temsilci olarak katılmaktaydı.
Başkanlığa Ordinasyüs Profesör Doktor Tevfik Sağlam geçmiş ve gündeme göre seçim yapılarak başkan vekilliklerine, Milli Eğitim Bakanılğı Müsteşarı Besim Kadırgan, Bilecik Milletvekili Memduh Şevket Esendal ve Ordinaryüs profesör Doktor Tevfik Sağlam, kâtipliklere de Doçent Dr. Bedi Ziya Egemen ve Milli Eğitim Bakanlığı Unesco bürosu müdürü Emin He-kimgil seçilmişlerdir.
Müteakiben -Unesco Türkiye Milli Komisyonu Yönetmeliği, tasarı-3i üzerinde müzakerelere başlan-n-ştır.
Birinci madde okunduktan sonra ?öz alan temsilciler, yeni bir komisyon teşkil edilerek yönetmeliğin tekrar incelenmesi teklifinde bulundular. Bu teklif kabul edilerek, Prof. Dr. Orhan Alisbah, Prof. Hüseyin Nail Kübalı, Prof. Dr. Ratıp Berker, Prof. Bedrettin • Tuncel. Prof. Dr. Yavuz Abadan, Muhsin Ertuğrul, Hamdi Akverdi ve Avni, Bazman'dan mürekkep 9 kişilik bir komisyon teşkil olundu ve toplantıya son verildi.
Bu komisyon çalışmalarını bugün saat 13 e kadar bitirerek hazırladığı raporu genel kurula sunacaktır.
İstanbul Mitingi
( Baş tarafı 1 incide )
İktidar partisine bağlı olan gazetelerin, nayat pahasıyie istihfaf etmeleri ve herkesi kendileri gibi tok zannedip işi alaya vurmaları halk arasında çok acı tesirler husule ge. tırmiştir. Şimdi istanbul'da herkes ou mitingden bahsetmekte ve mitinge iştirak edenlerin millet meselelerini müdataada gösterdikleri olgunluktan her tarafta sitayişle bahso-Ummaktadır.
Tam miting devam ederken opar-lör tesisatının kasten bozulması ve elektrik cereyanının da bu aralık kesilmesi üzerinde acı acı tefsirler yapılmaktadır.
Diğer taraftan istanbul İl İdare Kurulu da bu mesele üzerinde ehemmiyet ve titizlikle durarak teşebbüslere geçmiş ve tahkikatına başla-
Belediyeden gelen mühendisler oparlör tesisatını tetkik etmektedir ler. Mühendislerin vereceği rapora göre hedisede bir kasıt olup olmadığı anlaşılacaktır. Fakat şimdiden elde mevcut delillere istinaden oparlör tesisatının kasten bozdurulduğuna kanaat getirilmektedir. Ayrıca şehrin elektrik tesisatının birdenbire inkıtaa uğraması üzernide de dikkatle durulmaktadır.
kSeçim meselesinde
(Baş tarafı 1 incide)
varan dinleyicinin iştirakiyle yapılan merkez ilçe kongresinde netret-le karşıladığının bildirilmesine,
2 — Oyalama siyasetinden vazgeçilerek dürüst bir seçimin usul ve müeyyidelerini havi iyi bir Seçim Kanununun çıkarılacağı hakkında millet huzurundaki vaadinizin bir an evvel tahakkuku, ve filıyata konmasını istemeğe Kongre Başkanı sı-fatiyle memur edildiğimden keyfi -yeti bildiririm, saygılarla.
Kemal Ozçoban
Kongrenin hitamını müteakip, delegeler ve partili vatandaşlar önlerinde bando olduğu halde, büyük bir kalabalık halnıde Zafer âbidesine giderek bir çelenk koymuşlardır.
Bugün şehrimizde, Demokrat) Parti Kongresi vesilesiyle yapılan tezahürat ve gösterilen canlılık Demokrat Partinin Afyon merkezindeki kuvvetini bir defa daha göstermişti!'.
"AUSTİN,,
FABRİKA TONAJI "5 TONLUK,, KAMYONLARDAN
Yeni bir parti daha gelmiştir. Satışa B ısladığımızı Sayın Müşterilerimize bildiririz.
HUSUSİYETLERİ:
YÜK TAŞIMA KABİLİYETİ: BENZİNDE EKONOMİ:
LÂSTİKTE EKONOMİ:
DAYANIRLIK:
6 - 7 ton yükü kolaylıkla taşır.
Tam yüklü olarak yalnız bir teneke benzinle 60 kilometre yapar.
Yalnız Austin kamyonuna mahsus olan teknik hususiyetler dolayısile lâstikleri kolayca 35.000 kilometre yapar.
Dünyaca meşhur İngiliz çeliğile iı nispetle çok daha fazla dayanır.
lal edilen kamyonlar emsaline
Fevkalâde sağlam ve ekonomik AUSTİN,, kamyonlarımızın üstünlükleri dört senelik tecrübe ile bilfiil sabit olmuştur.
Karaoğlan - Ticaret Hanı altı
Ankara 102 — H
ARİF ALP
Israilîn Birleşmiş Milletlere girmesi komitede kabul edildi
Türk oyu aleyhte
Lake Suçcess, 9 (a.a.) (United Press) — Birleşmiş Milletler siyasi komisyonu İsrail'in Birleşmiş Milletlere kabulü talebinin tehirine dair Lübnan karar suretini 12 muhalife karşı 25 oyla reddederek bu meselenin Birleşmiş Milletlerin şimdiki gündemine alınmasını tavsiyeye karar vermiştir. 12 üye müstenkif kalmıştır.
israil meslesinin gündeme alınması aleyhinde oy veren devletler şunlardır:
Afganistan, Brezilya, Birmanya, Danimarka, Mısır, Habeşistan, Yunanistan, Hindistan, İrak, Iran, Lübnan, Pakistan, Suudi Arabistan, Siyam, isveç, Suriye, Türkiye, İngiltere ve Yemen.»
Askerî fabrikalar sivilleşiyor (Baş tarafı 1 incide)
işçinin vazifesine nihayet verilmediğini söyledi.
Takrir sahibi Kâmil Gündeş, muhtelif tarihlerde yapılan tamimleri okudu. Son tamimin 6 kânunusani 1949 da yapıldığını söyledi. Askeri Fabrikalarda ve müesseselerde çalışan işçilerin askeri şahıs olmadıklarını izah etti. Askeri şahsın Ceza Kanununun 3 ncü maddesinde tarif edildiğini, işçilerin bunun şümulüne girmediklerini, ayni kanunun 148 inci maddesinin işçileri müstahdem kelimesinin şümulü içine sokmadığını söyledi, İşçiler askerî şahıs olsalar üniforma giymeleri gerektiğini, kadınların asker olamıyacakla-rını, fakat bugün askeri fabrikalarda çalışan kadın işçiler bulunduğunu, askeri şahıslara tayın bedeli verildiğini, halbuki işçilere bunun da verilmediğini, devam etmiyen işçiler hakkında Askerî Ceza Kanununun değil İş Kanununun tatbik olundu -ğunu, işçilerin birbirlerine karşı işledikleri suçlardan sivil madkeme-lerde muhakeme olunduklarım anlatarak dedi ki:
— Kanunun bu sarahatine rağmen bugünkü tamimleri yapmak bir suçtur, işçi üzerinde baskı yapanların, onların işine son verenlerin askeri mahkemeye şevki daha uygun olur. .Bu vatandaşlar Demokrat Partiden oldukları için istifaya tabi tutulmuşlardır. Bu Altay'ın iktidara gelmesinden sonra hortlayan baskılardan biridir. Bir hükümet ki kanunlara aykırı emir veriyor, bir hükümet ki binlerce vatandaşın karşı partiye geçmesinden ürkerek onların ekmeği ile oynuyor. Böyle bir hükümetin vaitleı ine inanmak fazla olur. Biz bir kanunsuz muameleyi huzurunuza getirdik, bu kanunsuz emirleri verenler bir gün hesap vermeğe mahkûmdur.
Milli Savunma Bakanı tekrar kürsüye geldi. Arkadaşının yorularak bu hâdiseyi faciaengiz bir halde tasvir etmesine hayret ettiğini söyledi. Tamim yapıldığı 942 de Demokrat Parti mı vardı? dedi. Tamimin tamamen bir disiplin ve inzibat meselesi olduğunu, anlatarak şunları ilâve etti:
— Baskıdan, maskıdan bahsetti -ler, hitap ettikleri hükümet böyle şeylere tenezzül etmez. Zaten hükümet Meclise verdiği bir proje ile bu işi kökünden hallediyor. Çünkü bu j kanunla askeri fabrikalar sivilleşi-
Kâmil Gündeş tekrar kürsüye geldi. Hükümetin böyle bir kanun getirmesini memnuniyetle karşıladı. Kendisinin kanunlara aykırı tamimleri belirttiğim anlatarak: «Kanunlara hürmet istiyoruz, dedi. I
Ayvalık'da Fabrikatör SALİH KOMİLİ'nin meşhur sabunla rı
Toptan satış yeri: EĞE BİRLİĞİ Ankara. Telefon : 14067 Ege sabunlarımız gliserini havidir. Cildi yumuşak tutar ve saçları besler. ıo—G.
Tekel Genel Müdürlüğü Malzeme Alım Şubesinden
1 — Mevcut şartnamesi mucibince 1 adet Ofset Otomatik makine kapalı zarf usuliyle satın alınacatır.
2 — Muhammen bedel 29.000 lira olup muvakkat teminatı 2.175 liradır.
3 — Eksiltme 21/6/1949 Salı günü saat 11 de Kabataş Genel Müdürlük Malzeme Alım Şubesindeki komisyonda yapılacaktır.
4 — Şartnamesi her gün sözü geçen şubede ve- Ankara, İzmir Başmüdürlüklerinde görülebilir.
5 — İsteklilerin mühürlü fiat teklif mektuplarını kanuni şartnamesinde yazılı vesaikle güvenme parası makbuzu veya Banka teminat mektubunu ihtiva edecek olan kapalı zarflarını eksiltme saatinden bir saat evveline kadar mezkûr komisyon başkanlığına makbuz mukabilinde vermeleri lâzımdır.
6 — Postada vukua gelecek gecikmeler kabul edilmez. 6187 (3362)
Dikişte Tenzilât
Terzi Saadet
80 - 90 liraya dikilen manto ve tayyörler 50 - 60, roblar da 30 liradan başlar.
Adres: Yenişehir Demirtepe Sümer sokak No. 8 Tel: 22745.
T. C. Ziraat Bankası Merkez Müdürlüğünden:
9-5-1949 tarihinden itibaren Bankamız tasarruf hesapları, havale ve tahsil senetleri gişelerinin her gün 9.15 den 17.45 e. Cumartesi günleri de 9.15 den 12.30 a kadar açık bulunduğunu sayın müşterilerimize aı-zede-riz. 109—G.