Başmuharriri: Mümtaz Faik Fenik 1 İDAREHANE
Denizciler Caddesi 2 Posta Kutusu: 193 ANKARA Telgraf: Zafer Gazetesi Ankara . Telefon: 15315 Fiyatı her yerde 10 Kuruştur '
[DEMOKRASİN İ N D
Bııgiin 4 üncü sayfada
oketta uçan ilk Türk
Yazan : Orhan Ay dar & m *
İstanbulda yapılan büyük miting
On binlerce halkın huzurunda
Pahalılığa tedbir alamıyan iktidar protesto edildi
Böyle bir iktidar ya çekilmeli veye çare bulmalı
Oparlör tesisatı bozuldu, bu sırada şehir cereyanından istifade edilmek istendiyse de, o da bir aralık kesildi
Rusyanın uzlaşma politikası
Stcsİisı Trumanla görüşmek istemiş
Truman'ın Stalinle başbaşa konuşmayı kabul etmediği bildiriliyor
Memleket meseleleri: 1
Bu uçurumdan nasıl kurtuluruz?
istanbul, 8 (Telefonla) — D. P. İs- şılmıştır. Bizzat firma sahibi Dede-tanbul İl İdare Kurulunun hazırla- kos yazılı bir beyan ile. bu tahki-dığı ve hükümetin sebep olduğu ha- katta varılan neticeyi kendi el ya-yat pahalılığını protesto mahiyetin- zısiyle teyidetmiftir. de olan miting bugün kazalardan ka- Bunun üzerine tertibat alan parli-fileter halinde Taksim Cumhuriyet liler şehir cereyanı ile işleyen bir meydanına akın eden on bin Demok- Amplifikatör temin etmişler, ve bu ratin ve bunlara katılan İstanbul âlet işliyeceği esnada yani on ikiyi halkının iştirakiyle yapılmıştır. sekiz dakika geçe bu sefer de Mitingin başlama saati 11 olması- şehir cereyanı kesilmiş ve bu na rağmen meydanın muhtelif ma- ! cereyan kesikliği tam bir saat hallerine yerleştirilmiş olan yedi ! sürmüştür. Nihayet portatif bir hc-adet hoparlörün bir türlü işletileme- parlör bulunmuş ve İstanbul Millet-mesi nazarı dikkati celbetmiş ve vekili Senihi Yürüten'in yardımı ile halk üzerinde haklı bir cereyan hu- , başka bir hoparlör çalıştırılarak sa-sule getirmiş, amplifikatörün işleti- at bir buçukta mitinge başlanabil -lememesi esbabı münakaşaları rnu- mek imkân dahiline girmiştir. II I-cip olmuş; bunun üzerine yapılan dare Kurulu tarafından seçilen ha-tahkikatta tertip heyeti tarafından tiplerin konuşmalarını müteakip bu tesisat, kurmağa memur edilen Demokrat Parti Milletvekili Hakkı Dedekos firmasının hoparlör ve te- Gedik rakamlara istinaden bir ko-ferruatına ait malzemeyi tecrübeyi j nuşma yapmıştır, müteakip bir gece evvel İstanbul Be- Hak|u Gedik.in konuşI„as,
lediy esi Elektrik idaresine emaneten ..........j ,
bıraktığı ve bunun neticesi, eeee Kütahya Milletvekili Hakkı Gedik
i, gece
mezkûr idarede bozdurulduğu anla-
05*
(dit
't
t
X» (+
M*
J
Mümtaz Faik FENİK
Memleket, dirayetsiz ve kifayetsiz ellerde çok acı günler geçiriyor; günden güııe betere doğru gidiyoruz. İktisadi hayat korkunç bu buhranın girdapları içine yuvarlanmak, tadır. Hangi iş sahasına bakarsanız bakınız, büyük bir durgunluk göreceksiniz; Halk Partisinin iktidarı aciz içinde bocalayıp durmakla; herhangi bir işe karşı güya tedbir alırken, daha büyük hatalar içine düşmektedir. Çünkü artık pusla kaybolmuştur; kaptan gökte yıldız arayacak ve ona göre gemisine bir istikamet verecektir; fakat semayı da baştan aşağı bulutlar kaplamıştır, o yıldızı nerede bulacağız?..
Memleketin geçirdiği bu elini günler içinde bu buhrandan çıkabilmek için her münevver vatandaş bir çare arıyor: Bu girdaptan nasıl kurtulmalı? Ne yapmalı ki, işlere bir düzen verelim, ve nurlp uluklara doğru yol alabilelim?.. Yoksa bu ıstırap havası içinde boğulup kalacağız!..
Muhterem dostum Ahmet Emin kalman da aynı endişe içindedir; o da dünden hiç de iyi olmıyaıı bugünlerimizi yakından görüyor ve bünyeyi kuvvetlendirmek için neler yapılması lâzım geldiğini uzun uzun düşünüyor, hal çareleri ortaya atıyor. Hakikaten bu milli ıstırap karşısında herkesin düşüncelerini söylemesi, yaraya müessir bir merhem araması kadar tabii bir şey yoktur.
Ahmet Emin Yalman da evvelki günkü -Entrika kokuyor- başlıklı makalesinde derdi uzun boylu tahlil ediyor; ve kendi kanaatine göre muhtemel şifa reçetelerini ortaya atıyor. Yatan Başmuharriri, dış politikamızın ve iç politikamızın, par. tilerin, 35 lerin vaziyetlerini etraf lı bir surette gözden geçirdikten
ta, çıkar yol olarak, -milli bir hü- -
kumet. kurulması noktası üzerinde - ™)a bazl sürprizlerle karşılaşmak duruyor. Ona göre, ancak böyle bir | ihtimali olduğunu belirtmiştir, hükümet, memlekette yapılması lâ- Bevin. beyanatı sırasında bılhas zım gelen ıslahatın ana prensiplerini demiştir
çizer, dürüst bir seçimin temelini Mecliste'alacağımız kararlarla o-atarak, kızıl entrikalara karşı en muzlarımıza yüklenecek sorumlu mükemmel milli mukavemet cephe- 'uğun ne kadar ağır olduğunu bili sini kurar. yoruz. Ekseriya
Muhterem Yalman'uı, âdeta beyanname mahiyetini taşıyan
(Sonu Sa .5. Sü 2 de)
Dünkü mitingde mühim bir konuşma yapaıı Kütahya Milletvekili Hakkı Gedik
Almanya'nın ihyası
Bevin hür ve müstakil bir Almanyaya taraftar
ingiliz Dışişleri Bakanı Berlin'de Almanya'nın hür milletler arasında yer almasını bilhassa tebarüz ettirdi
İstanbul'daki mitingte göze çarpanvecizeler
ir İktidar sefaleti millileştirdi.
ir İktidar, eğer kulağın duymı-yorsa gözlerinle gör.
ir Sırtımızda gömlek kalmadı.
* Geçmişte bugün: et 40, şeker 28, ekmek9. Bugün ise: et 320, şeker 170, ekmek 32 dir.
ir Muhtekiri idam en lâyık cezadır.
■k Zümre saltanatı istemiyoruz.
* Türk gibi kuvvetli sözü gıda ile temin edilir.
■k Halk sefalette, iktidar sefahatte.
* Saka, Saka, 7 eylül kararları bizi mahvetti.
ir Belediye Reisi tramvaya bin, halka karış.
ir Kontrolsuz belediye bir korkuluktur.
it iktidar, hayatı ucuzlat, nefsi körletme...
ir Ya çekil, ya iyi idare et.
* Gittiğimiz yol fenadır. Bu bir parti dâvası değil milli dâvadır.
ir Verem oldum gıda yok Hastane var yatak yok İş aradım çok ama Ne yazık ki arkam yok..
Londra, 8 (a.a.) (United Press) — Puzar günleri çıkmakta olan The People- gazetesi henüz teyid edilmeyen bir telgrafla Joseph Sta-lin'in başkan Tı umuna bir yerde buluşmayı teklif ettiğini bildirmektedir. Bu haber gereğince Sovyet lideri bu daveti özel bir mesajla bildirmiştir. Stalin mesajında Tru-man'a dünya meselelerini başbaşa halletmeyi teklif etmektedir. Başkan Truman'ın müteaddit defalar Stalinle görüşmekle memnun olacağını bildirdiği fakat bunun için Stalinin Vaşington'a gelmesini şart koştuğu hatırlardadır. Haberin kay-
nağını zikretmeden, People gazetesi başkan Truman'ın henüz bu davete kati ibir cevap vermediğini sadece yapılacak dışişleri bakanları konseyi iyi netice verdiği takdirde 1 ve Başbakan Attlee il? Queuille'ün ! de davet edilmesi şartiyle Kremlin diktatörünün bu teklifini kabul e-I debileceğini Moskova'ya bildirdiğini yazmaktadır. Başkan Truman İngiltere ve Fransa'nın hariç tutulduğu zehabını uyandıracak herhangi bir hareketten kaçınmaktadır.
Gazete, Stalin'le yapılacak mülakatın mahal ve tarihini açıklama-maktadır.
ÇİN'DE Komünistler Şanghay civarında
Kanton. 8 (a.a.- — Çin komünist kuvvetleri, henüz milliyetçilerin e-linde olan ve Şanghay'a giden yol üzerinde önemli bir mevki işgal e -den Kaçing'e tekrar taarruz etmişlerdir. Dün akşam milliyetçi komü-tanlarla Kaçing şehri arasında her türlü irtibat kesilmiş ye daha sonra bu kojnütanlar, komünist kuvvetle rinin üç istikametten taar. uz ettiklerini öğrenmişlerdir.
Komünistlerin 30 mil yaklaştıkları Şanghay ;n ba'.vtula şiddetli savaşlar cereyan em .-kıedir.
Almanya'nın eski Ankara Büyük elçisi
Berlin, 8 (a.a.) (United Press) — ilmanya'nın eski Ankara ve Mos-koav Büyük Elçisi Rudolf Nadolny. • Hür seçimler yapıldığı takdirde Alman halkı bütün Almanya'nın tâbi olacağı merkezi bir hükümetin ancak dört Dışişleri Bakanlarının seçimler hakkında bir anlaşmaya varmalariyle Rusların muhalefet etmiyeceklerini söylemiştir.
Torino faciası dolayısiyle gençliğin teessürü
I istanbul, 8 (a.a.) — Millî Türk 1 Talebe Birliği, bugün İtalyanın An-;ara Büyükelçiliğine gönderdiği
' telgrafta Torino hulbol takımının uğradığı feci uçak kazasından do-| layı Türk gençliğinin teessür s e taziye duygularının İtalyan gençliğine ulaştırılmasını rica etmiştir.
DUMKÜ Af YAR1Ş1A&I
Berlin, 8 (a.a.) (Afp) — İngilte Leri hakkında peşin hüküm ver-ı Dışişleri Bakanı Bevin, bugün mekten kaçınmış ve sözlerine şöyle I burada Alman ve Müttefik gazete- devam etmiştir: Yeni esaslar kur-. I çilerle yaptığı basın toplantısında mak zorundayız. Bunun neticesin-_ I iyimserlik göstermiş ve dört dışiş- de ya barış olacak ya yeni bir harp bakanlarının toplantısı sıra- , çıkacaktır. Bunun için de kararlarımızın 10, 20 veya 30 gün sonra gösterebilecekleri tesirleri daima
hafızamızda bulundurmağa mecburuz. Almanya ve Alman milleti Avrupa'da barış kurulması yolunda mühim rol oynayacaktır. Bu sebep- ' ledir ki Almanya'ya gelmek iste-alınan tedbirlerle uim. Aynı zamanda burada bulunan ;akbel nesilleri ve aynı zaman- ; İngiliz temsilcilerde görüşmek ve da ertesi günün matbuatını tatmin ■ bizi Parfis'te bekleyen büyük vazi- ; çift autun üzerine"neşredilen yazısı- etmek mümkün değildir. Çok defa feye temastan önce kendilerine .lanı dikkat ve itina İle okuduk ve bu halkın hoşuna giden tedbirler aksi nışmak lüzumunu duydum. Dönüs-hususta biz de düşüncelerimizi ap- neticeler verir. te hükümetimle İstişare edeceğim.
leyebilirim ki, Berlin'de ve Alman ya'da hürriyetin, seçim, ticaret v (Sonu Sa. 5 Sü 5 te)
Sadak bııgiin Ankaraya geliyor
Yarın C. H. P. grupunda izahat vermesi muhtemel
İstanbul, 8 (Telelonl. — Dışişleri Bakanı Necmeddın Sadak bu ak-(Sonu Sa. 5 Sü 4 te)
açık ortaya dökmeği milli bir bildik.
Öyle görülüyor ki, Vatan Başmuharriri, Necmeddin Sadak ile Nurul-lah Sümer hakkında geçen gün istanbul'da bir dergide çıkan yazılar- , dan fena halde endişeye düşmüş ve bu iki Bakanı solculukla itham eden neşriyatı bir kızıl tahrik mahiyetinde görerek kaleme sarılmıştır. Sayın Yalman, memleketteki kötülüklerin çoğunu bu nevi tahriklerin tesirine hamletmektedir. Onun bu husustaki kuşkusunu haklı görmek lâzımdır. Çünkü komünizmin, hazan solcu, hazan simsar ve bazan softa ve mürteci kıyafetine girerek mel'anetiııi İcraya yeltendiği muhakkaktır. Hattâ yine kendisinin söylediği gibi, bizimle Amerika ve ingiltere'nin arasını açmak için son zamanlarda birtakım ustaca gayretler sarfedildigl de tahinin olunabilir. Y'alııız hükümete ve Dışişleri Bakanına karşı haricî siyasette milli menfaatleri ih-nıai ettikleri iddlasiyle yapılan şiddetli hücumları, sade bu cepheden görmeğe imkân yoktur. Nitekim biz de bu sütunlarda bandan üç gün evvel çıkan bir yazımızda dış politikadaki muvaffakıyetslıiikleri esaslı bir şekilde tenkid etmiş bulunuyoruz. Hataları görüp de tenkid et-(Sonu Sa. 3. Sü. 4 de)
Bevin, Paris Konferansı netice Bununla beraber sizlere şunu söy-
Dün İstanbul ve Ankara'da zengin spor hareketleri olmuştur. Ankara'da Türkiye boks birincilikleri bitirilmiştir. 19 Mayıs Stadyomun la yapılan maçta Holandalılar Ankara Gücü'nü 2 - 1 yenmiştir. Basın Kupası maçlarında Fenerbahçe Vefı'ya 2 - 0, Beşiktaş Galatasaray'a 1 - 0 galip gelmişlerdir. Ytıkardaki resimde Ankara Gücü - Holanda maçından heyecanlı bir enstantane görüyorsunuz. Çeşitli bütün spor haberlerini 6 ncı sayfamızda bulacaksınız.
Dün Ankara'da başlıyan at yarışları çok heyecanlı geçmiştir ikinci ko- r şuda büyük bir sürpriz olmuş, ve İkili bahis 511,50 lira vermiştir Yakardaki resimde yarışları heyecanla taklbedcn seyircileri görüyorsunuz. Yarışlara alt tafsilât altıncı sayfamızdadır.
Hicret eden Yahudiler Filistinde yerleşiyor
100 bin Yahudi mülteci, Arapların tahliye ettikleri yerlere yerleştirildi
Kudüs, 8 (a.a.) — Büyük Siyonist Konseyinin bugünkü fevkalâde toplantısında kurulun muhasibi Doktor israil Goidstein beyanatta bulunarak 100 bin yahudi mültecisinin, Arap halkın tahliye ettiği köylere yerleşmiş olduklarını söylemişti)
Goidstein, son sekiz ay :, nde, İsrail muhacereti ve 200 bin yahu.lı mültecinin yeniden iskânı için 1-i milyon liradan fazla para sarfedil-mlş olduğunu açıklannştıı
lirdün kuvvetleri çekiliyor Tel-Aviv, 8 (a.a.) (United Press) — Ürdün kuvvetlerinin üçkenin batı tepesinden çekilerek Hayfa Teluviv demiryolunu israil'e terketmeleri
bugün sona ermiştir. Harekât üç gün devanı et iniş ve hâdisesi?, geçmiştir.
3 nisanda israil ile Ürdün arasında yapılan mütareke anlaşması gereğince aynı üçkenin kuzey tepesinin tahliyesine hıiziran ortalarında
Kıbrıs seçimleri
Lc. . işe. :: ' a.a.) (Afp) — Kıbrıs-a 15 seçim bölgesinde bugün belediye seçimlerine başlanacaktır. Seçim mücadeleleri çok şiddetli olmuştur. S ğcılar da solcular da Yu-mnistan'la birleşmek arzusundadır-
AKİNTİYA" "1 I___KUMK
Tok açın halinden anlamaz
Hayat pahası aldı yürüdü: Ticaret Odasının üç çocuklu meşhur Hay Endeks ailesi 1938 de 100 lira ile geçinirken şimdi 504 liraya muhtaç! Gel de çık bunun içinden...
istanbul'da Demokrat Parti blı miting yaptı; hayat pahalılığı için tedbir almıyan iktidarı protesto ediyor! Fakat iktidar gazetesine göre -bu tokların içiz!, diye bağırışıdır.
Hayret! Toklar açız diye bağı-rıyorlarsa, acaba Halk Partislıı-deltilerin hepsi de istifa edip Dere. ıkrııt Parü'ye ml geçti dersini.-".. Saka bertaraf, fakat mitinge iştirak edenler arasında Hu', s.m Sakalnııı 350 lira maaşlı aşçısına kimse rasgelmemiştir!
Öyle ya neden şikâyet ediyorlar? Elde Recep Peker in meşhur dermasou ııl'sulyesl var. Haşla haşla ye! — YEDEKÇI
Tutunacak dal arıyorlar!
Recep Peker'in hükümet kurduğu günden bu yana, iktidarın, (erek partisi, gerek doğrudan defruya hükümeti içiude geçen hâdiselere, bir göı atarsanız; ibret ve hüzünle şunu görürsünüz: Hükümetiyle ve partisiyle iktidar, memleket idaresiylo değil, kondi-alai ayakta tutmanın, dağılmaktan korumanın çarelerini araştırmakla vakit geçirip gitmiştir. Her hangi demokratik bir memlekette olsa derhal, İktidarı daha ehil, daha İşini bilir ellere devretmeyi gerektirir bu vaziyeti de, bilerek veya bilmiyorek .kendisi yaratmıştır.
Tam 25 yıl tek ve başına bayrak saltanat sürmüş; iktidarı fikirle ve mücadeleyle alma ve elde tutma idmanı geçirmemiş bir partinin, hem tarafsız halkın pasif mukavemetine, hem aktif muhalefetin çetin hücumlarına dayanması, hom de memleket İşlerini selâmetle ve İsabetle yürütebilmesi, itiraf etmeli ki, güç İştir. Ve Halk Partisi, bunun belli başlı çarelerini arayacağı; yani, kendi içinde bir istikrar vc bütünlüğe varacağı, prensiplerine sıkı sıkı sarılacağı, halka kendisini sevdirmenin yollarını bulacağı, tam bir hüsnüniyetle hareket edeceği yerde, buqun aksine, kendisi için bugünkü vaziyeti doğuracak bir yola sapmış, önce prensiplerinden fedakârlık etmiye başlamış, halka büsbütün sevimsiz gelen bir eda takınmış, iyiniyet denen o en güzel kılıcı kuşanacağına tntup kaygusuzluğun tuzağına düşmüş ve nihayet, kendi içinde daha sıkı, daha candan bir elbirli-ğine gidecekken, beklenmedik İç ihtilâflara düşmüştür.
Simdi elimizi şakağımıza koyup bir düşünelim: Halkın itimatsızlığını, prensiplerin feda edil-
Muhip DIRANAS
meşini, iyiniyetin namcventlnğu-nu, hepsini, hepsini bir yana bırakıp yalnız iç ihtilâflara bakalım: Kendi Parti Grnpnndaki muhalefet ve mukavemetle nğraşmaya mecbur bir hükümetin ve hükümetlerine emniyet etmiyen bir partinin, milli meselelerle ne de. receyc kadar meşgul olabileceği, memleketi, kenarına süratle kaymakta olduğu bir enflâsyon uçurumuna yuvarlanmaktan na -sil alıkoyabileceği, kurt politikacılar olinde, tarihin görmediği derecede kaypaklaşınış, terazisinde milletlerin hayat mematları tartılan dış politika dünyasında ne mertebe başarı kazanabileceği ve hulâsa, bu şartlar içinde, ikti -darın sarfedebileccği takatin memleket meselelerine mi, yoksa, kendisini ayakta tutma gayretlerine mi müteveccih olabileceği kendiliğinden meydana çıkar.
Kendi hükümetlerine güvene-miyen bir partinin, içinde bulunduğu hazin duruma, yeni bir misal, son günlerde ikinci elden bir sözcüsü vasıtaslyle, ortaya attığı tekliftir. Bu teklif bugüne kadar pek alışageldiğimiz malûm taktikle, daha doğrusu tehditle, komünizm tehdidiyle ortaya atılmakta ve Demokrat Parti, vatanın selâmeti aduıa bir çeşit cihad-ı ekbere çağrılır gibi, âdeta -kalkın ey ehli vatan!- nidasiyle Halk Partisiyle müşterek bir milli hükümet kurmağa dâvet edilmektedir. Biz bu son gayretin de nasıl boşuna olduğunu burada madde madde izah edecek değiliz. Yalnız, kendi iktidarını kurtarmak için, kendisine en muhalif bir partiden aman dilemenin çok hazin olduğunu ve bu ğarip teklifin nasıl bir içyüzü bulunduğunu belirtmekle yetineceğiz.
Yenidoğanda
Bir kadını Kaçırdılar!
Mtttecavizlsrin biri yakalandı, fakat kadm ortada yok
Evvelki gün akşamı, şehrimizin Yenıdoğan semtinde garip bir kaçırma hadisesi olmuştur. Saat 22.30 sularında, evine gitmekte olan genç bir kadın iki kişinin âni tecavüzüne uğramıştır. Bu iki meçhul şahıs gece karanlığından istifade suretiyle genç kadını kaçırmağa çabaladıkları bir sırada, devriye gez melcle olan polisler tesadüfen hadiseyi görmüşlerdir. Polislerin kendilerine doğru geldiğini gören zorbalardan biri kadınla uğraşmaktan vazgeçinif, bıçağını çekerek bu kere polislere hücum etmiştir. Polislerle başlayan mücadele kısa sürmüş, mütecaviz yakalanmıştır.
Fakat bu hadise arasında diğer mütecaviz kadını kaçırmağa muvaffak olmuştur. Yakalanan Battal a-dındaki zorba polisin bütün ısrarlarına rağmen arkadaşının ismini vermemiştir. Battal'ın cürmümeş-hut hükümleri dairesinde yapılan muhakemesi 14 ay hapisle neticelenmiştir.
Kaçırılan kadınla, Battal'ın arkadaşı ''henüz bulunamamıştır. Polis şimdi hüviyetleri meçhul zorba ile mağdur genç kadını aramaktadır.
İKTİBASLAR
J
Stalin kesenin ağzını açıyormuş
Sümerbankın açıklaması
Pahalılığa karşı protesto
•Vatan- da Ahmet Emin Yalman Demokrat Parti İstanbul teşkilâtının Taksim meydanında yapacağı mitingi mevzu olarak almıştır. Istırap ve sıkıntıya karşı sabn ve tahammülü eşsiz olan Türk halkını överek yazısına başlayan başmuharrir, bugüne kadar birbiri arkasına gelen tezatları ortaya koyuyor ve gittikçe artan hayat pahalılığının âmilini bunda buluyor. Şu mütalâa ile makalesini bağlıyor :
«Mesuliyet mevkiinde bulunanlar bu Iflft» vaziyetini görmüyor ve harekete geçmek İhtiyacını duymuyor değildirler. Fakat dün de anlattığımız gibi, mevcut enerji variyeti: sözden fille geçmek ve illeri azim vc cesaretle yürütmek İçin
yor. Egor bugün 1
ındaglar
lan
selteeeklert feryatlar rada biraz olaun intibah tık büyük ölçüde tedbir mak zaruretini Halk Paı tine duyurabilirce, derd tedavisi istikametinde atılmı* olacaktır.»
sayhalar. Anka-
Teferruat
-Cumhuriyet- de (Bir Dakika) da D. N. Şu nükteyi yapıyor :
«Meşhur Marshnll Plânı mucit Türklyeya verilecek traktörlerin a bu sene sonunda 6000 1 bulaeakmıg.
Böylece de mesahasının halen yalnız yüzde 17 si ekilen memlckotlmlzin yüzdo 33 0 ziraata elverişli bir hal olacakmış.
Eyvallah.
Yalnız acaba bu traktörleri doğru dü-rtlst kullanacak adamlar da beraber ml geliyor dersiniz?»
Miting ve yağmur duası
-Hürriyet- de (Haftanın Manzarası) sütununda seyirci imzasile çıkan yazıyı aynen alıyoruz :
«Bugün İstanbullular, hayat pahalılığından gikftyet etmek üzere, Takalm Meydanında toplanıyorlar. Kimblllr, su dakikada bu toplantıya katılamadıklar ına-OzUlen ne kadar taşralı vatandaş vardır! Ancak, şahsan katılmaya İmk&ıı bulamadıkları halde, hepsinin gönlü burada, hepsinin aklı yarın okuyacakları miting haberlerinde olduğuna süpho yoktur.
Bu hazin miting, bize ya&mur duas hatırlattı: Mevsimin kurak geçtiğini ; ren köylülerin, çoluk çocuklariylc. ! yun kuzularlyle. İnek buzağılurlylc yı mur duacına çıkmaları ilahiler okuınal ve bir ağızdan feryat etmeleri Odctl Rivayete bakılırsa, bu acıklı m an zirai. gökyUzü müteessir olur. bulutlarını gi derlr vo yağmurlarını yağdırırıma .
Acaba bugünkü mitingde de bir uc luk duası okunso tesiri görülemez i Küçük bir köy balkının dileğini yerine getiren gökyüzü, öyle talimin ediyor En büyük şehrimizin ve bu sebre : katılan bütün vatandaşların IsteŞiı bancı kalmaz; melokalerlnl hemen kete getirerek vurguncuların kalbi »af. Beledi yelere gayret ve Tlcarct Bakanlığına da azim ve İrade İhsan buyurur.
Ne yapalım ki, bu İsimizin halli de Al laha kalmıştır!»
Ele verir talkını:.
-Son Posta- da Sacil Yamer (Kısaca) sütanunda, Hilmi llran'ın fıkra mevzuu olarak bir muharrire u-zun müddet yetecek tezatlı beyanatlarından bir yazı daha çıkarmış
bölfccdcn bölgeye, kamyon kamyon İnsan taşıdıklarından bahsetmişti. Antepton verilen bir habere göre, Ura-ın konuşmasını dinlemeleri için. köylüler köylerinden motörlü vasıtalarla ge-tlrlllyorlarmış...
Hey gidi hey! Halk Partisinin bir za-lanlar ehemmiyet vermediği «kalabalığı» Blmdl nasıl «gümrükten mal kaçırırıma» Jlp, j|p taşıdığına bakınız!»
Temelli misafir
•Tan. daki (Bir Damla) sında Be. Fa. Hilmi llran'ın cenup vllâyetle-rindeki tezatlarla dolu beyanatlarının yalnız bir noktasını alarak şu fıkrasını yazmış : .Halk Partisi Genel Başkan Vekili Hll-Uran yurt gezisine dovam ediyor. Bu ada Urfaya da ufirıyan üstadın, halkla yaptığı bir konuşma esnaaında alınan resmini gazetelerde gördünüz mü?
Sayın Uran ın tam boamın üzorlnde kocaman bir levha var: «Büyük misafirimiz hos geldin.»
101 başkanlarının salısında partllo-sclâmladıkları aaikOr olan Urfalı Halkçılara bir soy denemez. İktidar par-n pek uzayan misafirliği de. olbet-
Yalnız Halk Partisinin misafirliği me ubahs olunca. insanınaklına İster 1 cmoz, malûm halk vecizesi geliyor : — Misafir ama...»
Mallara zam yapılmıyacak
6 Mayıs tarihli sayımızda çıkan bir yazı hakkında" Sümerbank Umum Müdürlüğünden şu mektubu aldık :
■Gazetenizin 6 Mayıs 1949 tarih ve 7 sayılı nüshasının birinci sayfasında çıkan -Gelsin zam!» Sünırebank 3 milyonu halka ödetecek» adlı yazı incelendi.
İstanbul'daki İplik ve Dokuma Fabrikaları Müessesemize bağlı ve yordun türlü yerlerinde kurulu yünlü ve pamuklu faorıkalarunızın 34,60 sayılı kanunun 26 ncı maddesi ilç kastedilen mânada müstakil hukuki şahsiyeti haiz birer müessese haline getirilmeleri, bu fabrikalarımızın çalışmalarım daha rasyonel bir hale irca etmek maksadiyıe ve İktisadi Devlet Teşekkülleri Umu. mi Heyetince bu yıl izhar olunan temenni üzerine idare Meclisimizce karar altına alınmış bulunmaktadır.
1 Haziran 1949 tarihinden itibaren uygulanacak olan bu karar dolay isiyle zamandan ve paradan tasarruflar sağlanacak, buna mukabil vergi bakımından herhangi bir artış bahse konu olmıyacaktır. Adı geçen müessesemiz bünyesinde yapılan bu değişiklik dahili organizasyonumuza. ait bir tedbir olup mamullerimizin fiyatları ile hiç bir ügisi yoktur. Bu sebepten fiyatlarımızda bir artış asla bahse konu değildir.
Bu cevabımızın gazetenizin ilk çıkacak nüshasının aynı sayfa ve sütunlarında neşrini saygılarımızla rı-
SÜMERBANK Genel Müdürlük
Stalin son günlerde bir karar aldı, fakat bu karar çok geç kalmış olmasından ötürü hayret u-yandırdı. Artık Sovyet Rusya, Amerikaya krom ve manganez vermiyeeektir. Bu maddelerin teslimatı durdurulmuştur. Halbuki, bilindiği gibi, krom ve man-mongez, harp imalâtı için zaruri maddelerdendir ve F-usya bugüne kadar Amerikaya krom ve manganez satan memleketlerin başında gelmiştir. Denebilir ki Stalin, bir yantfan Amerikaya kargı soğuk harbi devam ettirirken bir yandan da Truman'ın silâh imâl etmesine yardımda bulunmuştur. Nitekim bu yıl da, geçen yıl olduğu gibi, Amerika Sovyet Rusyaya 400.000 ton manganez ve 150.000 ton krom siparişi vermişti. Fakat Stalin, aldığı son bir kararla bu teslimatı kısmen durdurmuştur. Bu yü Amerikaya yalnız 40.000 ton manganez ve 90.000 ton krom verilecektir.
Amerikanın silâh imâl etmesine yarayan bu maddeler teslimatının değil de kısmen durdurul-sebebi nedir? Elbette ki dostluk değil. Elbette ki zaruret. Çünkü bugün Rusya, bizzat germiş-olduğu demir perde arkasında mustariptir. Bir çok şeyleri eksiktir ve bunları satın almak için dolar lâzımdır. İşte, Amerikaya satılan bu manganez ve krom karşılığı kazanılan dolarlarla memleketin hayati ihtiyaçları temin edilmekte idi. Şimdi bu imkân ortadan kalkınca, Sovyet Rusya, satın aldığı maddeleri altın ile ödemek zorunda kalmıştır. D?ha şimdiden İsviçreye Sovyet altını geldiği bildiriliyor. «The People» gazetesine göre bu altının miktarı 20 top, «Le Monde» gazetesine göre ise 50 tondur.
Romanya'nın külçe değerine düşe® altın paraları :
Rusya, altınlarını harcamak karacını vere dursun, peyk memleketlerinde altın ihtiyacı artmaktadır. Meselâ, Polonya son günlerde Moskova'dan altın istikrazında bulunmuştur. Romanya ise, yep yeni, pırıl pırıl altın paralar bastırarak Paris pazarlarına sürmüş, fakat hiç kimse bu altınları para olarak kabul etmek istememiştir. Halbuki-Rumen altınları nizami evsafı haizdiler. Ne var ki basılış tarihleri çok yeni, yani Romanyanın, altın para esasından ayrıldığı tarihten sonra İdi. Bu yüzden yepyeni altın paraları eritip külçe pahasına sürmek lâzım geldi. '
Rusların ne kadar altını var?
Bazılarına göre 480 milyon ons, Amerikan Federal Bankasının kanaatine göre ise sadece 75 milyon i ons. Eğer Stalin'in kesesinde altın bol olsaydı, bu zapıana kadar dolar kazanmak için Amerikaya krom ve manganez satmaya mecbur olmazdı, diyenler de var. Bir yandan da Journal de Geneve, kendi ka-naatince büyük bir tehlike teşkil eden bir Sovyet manevrasını haber veriyor. Gazeteye göre, Stalin, A-merikan pazarlarını altına boğarak bir enflasyon hazırlamak istiyor. 13u suretle fiyatları yükselterek iktisadî güçlükler ve hoşnutsuzluklar yaratmak mümkündür. Sovyet Rus-yanın, Amerikaya krom ve manganez satmaktan, dolayısile dolar ka-
Dolar temin edemediği için altun harcıyor — Sovyet Dış Ticaret Bakonının istifası iktisadi güçlüklerle ne dereceye kadar ilgili? Amerika'nın yardımda bulunmamak kararı....
zanmaktan vazgeçerek satın aldığı ' malları altın ile ödemek kararı arkasında bu tasavvur gizlidir. Buna mukabil bazı uzmanlar da diyorlar-kl : -Keşki Stalin böyle bir işe te- ı şebbüs etse... Muhakkak ki Truman-dan hararetli bir teşekkür telgrafı alırdı...»
Rus altını Amerikan fiyatlarını |
Rus altını Amerikan fiyatlarını yükseltebilse :
- Amerikanın buğdayı, kömürü, ıperolü, bakırı, velhasıl her şeyi lü- ı | zumundan fazla miktarda mevcuttur. Fiyatlar düşmekte ve hattâ bu vaziyet dahilinde bir ucuzluk buh- I ranından korkulmaktadır. Nitekim ' böyle bir kriz 1929 - 1932 yıllarında görülmüştür. Eğer Stalin, külçe altınlarla Amerikadaki öu umumi fiyat düşüklüğüne mani olmak kararını verecek olsa, yani Amerikan pazarlarına krom ve- manganezden kazandığı dolarları sürecek yerde, bol miktarda da altın arzederek fiyatları az da olsa yükseltse, ona herkesten eVvel Amerikan maliye mahfilleri medhun kalırdı.
Belki bundan iki yıl evvel, Ame-rikada fiyatların süratle yükseldiği bir zamanda Rus altını bir takım karışıklıklara sebep olabilirdi, fakat o zamanlar Stşlin, Amerikaya krom ve manganez satmakla meşguldü. Henüz altın kesesine el atmamıştı. Halbuki şimdi, Amerikada fiyatlar düşerken, altınla ödemeye kalkmış bulunuyor. Ve bu . suretle de düşüşü .az çok frenlemiş oluyor. Böyle hareket etmesi elbette ki bilgisizlik değil, «zaruret neticesidir. Çünkü Stalin iki şık karşısında kalmıştır : Ya bir çok lüzumlu maddeden mahrum olmak, yahut da Amerikaya manganez ve .krom vermek, yani bir mânada Trumarta si-iâh imâlinde yardım etmek. Stalin, ehveni şerri seçmiş olduğunu zannediyor.
Rusya'da ihtiyaç ve darlık aşırı derecededir ;
Sovyet Rusya'da mal ve ödeme vasıtasından yana çok çıkıntı çekildiği muhakkaktır. Bu keyfiyet, muhtelif memleketlerin komünist partilerine mensup saylavların giriştikleri nevmidane teşebbüslerden de anlaşılmaktadır. Meselâ, Fransız Milli Meclisinin son müzakeierinde patates ve karnıbahar fiyatlarının düşükiüğü bahis konusu olduğu zaman, on kadar komünst saylav sırayla kürsüye gelerek bütün bu felâketin sebebim Fransa'nın Sovyet Rusya Ue yeler derecede geniş ticari münasebetleri bulunmayışına atfetmişlerdir. Komünist saylavların hararetli nutuklarında ezcümle şu cümleler göze çarpmaktadır : •Savanlarımızı denize döküyoruz... Neden?.. Çünkü Moskova ile bir ticaret andlaşması imzalamadınız...», •Yumurta fiyatları düştü... Çünkü Bulgaristan'a ıhrac edemiyorsu-ı ııuz...», Karnıbaharlar niye para etmiyor" Niçin bu işi Bükreş'le hal-' \ letmediniz?» vesaire...
i Ne gariptir kı.komünst saylavlar/ Fı ansanın süremedigı bu zirai nıacı ti
Tefrika No. 10 ÇIKAN KISIMLARIN HULÂSASI
[Kardeşi Torldld'lo bankanın önünde buluşan Axcl. bir gece Dorla'in asabi halleri üzerinde durmuş vo onu odosfaa gönderip, sabaha kadar
■lstlan
...1
un hâtıralarından yine I dönen Torkild Helisi gittikten sonra Ch-sıl göc ettiklerine dal-
LKBAHÂ
» t/ozon t U«x*Set Şfğ) i 'Toy^.
Uzaktan, kaldırımda Doris'i gördü. Kül rengi kocandan evlerin yanında kızcağız gözüne küçücük göründü.Doris onu yemeğe çağırıyordu. Mutfakta hiç tanımadığı bir hanım gördü. Güzel yapılmış paketleri çözmekle meşguldü. Çocuk ömründe bu kadar tatlı şeyler yediğini hatırlamıyordu : Kakao vardı, unlanarak kızartılmış ve altın rengi alınış köfteler vardı, fırancala vardı, üzüm vardı.. Yemek yedikten sonra o hanım kendisine : .Haydi annenle bana yardım et bakalım..» dedi. O da onlara kerpeteni, ipi, çivileri, çekici götürdü getirdi. Eşyaların açılmasına ve yerleştirilmesine yardım etti. Hanım: -Teşekkür e-derim yavrum... Yahut da : -Torkild buraya gelir inisin biraz...- diyordu. Çok kibar ve çok sevimli bir hanımdı. Annesi gibi Danimarka diliyle konuşuyordu. Bu hanım Rose'un annesi idi.
Ertesi bahar da bir pazar günü Wagnerlere misafirliğe gittiler. Uzun müddet yürüdüler ve hiç tanımadığı bir mahalleye vardılar. O zamana kadar şehrin kendi oturdukları Therdse sokağiyle, o-k-ıduğu okulun bulunduğu San-les sokağından başka bir yerini bilmiyordu.. Bu yeni gördüğü «jSIbnl Uran, gstenlerd», Demokratların mahallenin bambaşka bir hali
vardı.. Küçük bahçelerin ortasındaki villâlariyle, zengin, güzel ve mesut bir hali vardı,, iki bahçede de fıskiyeli havuz görmüşlor, hattâ İyice seyredebilmek için Dorls'ie beraber bir müddet o bahçelerin önünde durmuşlardı. Villâların duvarları sarmaşıklarla örtülmüştü. Pencereleri güzel perdeler ve madenî saksılar süslüyordu. Güneş İçinde parlıyan ve yeri de tebeşire benziyen bir tozla kaplı olan bir sokağa girdiler. Sokağın bir tarafında iyi bakılmış bahçelerin ortasında güzel köşkler vardı. Öbür tarafında da dağın yamacı yükseliyordu. Tepede, parlak ve berrak bir gökyüzüne doğru tek tük çamağaç-larının uzandığı görünüyordu. O sırada yoldan kırmızıya boyalı bir ekmekçi arabası geçti. Torkild içinde birden kabaran müp. hem bir isyan hissiyle (Neye ve niçin isyan ettiğini bilemiyordu-Belki de şu tasasız ve mağrur âleme mensup olmadığına kızmıştı...) Arabanın peşinden koşarak arkasına takıldı. Annesinin avaz avaz bağırarak kendisini çağırmasına aldırmıyordu bile... Köşklerin birinin geniş balkonunda beyaz elbiseli küçük bir kız duruyordu.. Bu Rose'-dl ve bu köşkte oturuyordu.
Wagner'lerln salonunda, beyaz l&keden yapılmış ve İpek kumaş-
larla kaplı eşyalar vardı. Çocuklara çikolata İkram ettiler. Madam SVagner kumral saçlarına altın bir tarak iliştirmişti, üzerinde de beyaz bir ya zelbiscsl vardı. Onun karşısındaki kanapeye annesi oturmuştu.. Kır saçlarını arkaya doğru taradığı için sapsarı benzi, uzun yüzü vc buruşuk içindeki alnı büsbütün göze çarpıyordu. Gözkapnkları ince ve şi? şişti. Açık renk ve iri gözlerinin aklarında yol yol kızıl damarlar görünüyordu, iri vc etli dudakları esmer ve çatlak çatlaktı. Arkasına inci işlemeli mantosunu giymişti. Zaten Torkild Christiania'da oldukları zaman-danberi annesinin üzerinde \ aşka hiç bir manto görmemişti ki.. Mantonun rengi, güneşte yeşi-limtrak oluyordu; yer yer de işlemeleri sokulmuş, incileri kopup düşmüştü... Eline her zamanki gibi yine siyah eldivenlerini giymişti. Bu eldivenlerin parmak uçları adamakıllı üzülmüş ve a-ğarmıştı...
Çikolatalarım yedikten sonra çocuklara izin vererek onları dağ çileği toplamak üzere -koru- ya gönderdiler. Koru denilen yer dört bir taraftan bahçe duvarları ile çevrilerek araya sıkışmış bir avuç ağaçtan ibaret bir yerdi. Bodur çara ağaçlarının yalnız tepelerinde bir tutam yapraklan
kalmıştı.. Üvez ağaçlarında, el yetişebilen yerlere kadar yaprak ve dal namına bir şey kalmamış, gövdeleri de her gün tepelerine tırmanan çocuklar tarafından çentik çüntük oyulnıuştu. Her a-ğaıuı, her fidanın yaprakları koparılmış, kabukları soyulmuştu.. Yalnız yabani bir gül fidanı, en tepesinde, bir kaç solgun çiçek verebilmeğe nasılsa muvaffak olmuştu. Rosc topladığı ağaç çileklerini bir saman çöpüne diziyordu. Böylece iki çöp doldurdu, dönüşte bunların birini kendi annesine, ötekini de Torkild'in annesine verdi. Eğilip kalktıkça elbisesinin altından beyaz donunun ucu görünüyordu.. Torkild'in içinden, hep küçük kızın kıçına değnekle vurmak geldi.
Annesinin havı dökülmüş man-tosiyle buraya, tüccar Vogelius'-uıı evine misafirliğe gelmesi ne tuhaftı. Kimbilir o da neler his-etmişti. Buraya her bir eşya seçi-leıek alınmış ve ev sanki sırf ev sahibesinin güzelliğine ve saadetine uygun olsun diye büyük bir itina ve zevkle döşenmişti, ikisi de genç kızken vc daha Danimarka'dalarken liindcvad şatosunun küçük kızı Regiıze Humınerich'-tn, Nyborg'daki arkadaşının evine süslü puslu elbiseler giyerek V* peşinde bir alay hizmetkâr bulunduğu halde ziyarete giderdi.
deler İçin mahreç olarak hep ziraat memleketlerini gösteriyorlardı. Çün kü onlar, Moskova'dan almış oldukları şu emre itaat etmekte idiler : «Ne yapıp yapıp, Fransa'nın bizimle daha fazla iş yapmasını sağlayın...»
Bir takım ziraî mahsulleri yine bazı ziraat memleketlerine satmak gayretkeşliğine düşmüş olan Fransız komünist saylavlarının bu saçma iddiaları, Moskova'dan verijen emirlere nasıl körü körüne riayet edildiğini göstermek bakımından enteresandır. AnıeriCa da kapıları kapayınca.. Stalin, ister dolar ile ister altın ile ödemeye kalksın, Amerika ancak münasip gördüğü malı verecektir. Zira Başkan Truman, ihracat lisansları usulnünün 1951 e kadar u-zatılmasını Amerikan kongresinden temin etmiş bulunmaktadır. Bu sistem esaslarına gore, Başkan, Ame-, rikanın ihracatını kontrola ve bazı teslimatı durdurmaya yetkilidir, işte bu yetkiye dayanarak Truman, Rusyaya yapılan ihracatın bir kısmını durdurmuştur. Sebep? Çünkü, Amerika, günün birinde kendisine harp açması ihtimali bulunan bir devletin harp malzemesi imalinde kullanabileceği maddeleri kendi elile teslim edemez.
Amerikanın almış olduğu bu kararın mucip- sebeplerini en açık bir tarzda ifade eden Porter olmuştur. Cenevre konferansında Amerikan murahhas heyetinin başkam olan Porter demiştir ki :
-Yüz milyonlarca insan, Sovyet politikasını mütecaviz bir politika .elakkı ettiği müddetçe, Amerika, ouvyet- Rusya'ya askeri işlere ya-. ayabıieceK oian her hangi bir madde tesliminden kaçınacaktır. Yalnız -vusya'ya değil, onun kontrolü altında bulunan memleketlere de bu gibi mal ve malzeme verıimiyecek-
Top mu tereyağı mı?
Netice yine bu meseleye dayanıyor. Bir zamanlar nazı Almanyası-■un karşılaşmış ve pek bedbaht bir yekilae halletmiş oıauğu bu mesele ougün Sovyet Rusya'nın da karşısına dikilmiş bulunuyor. Ya aç kütleleri beslemek, yahut da top imâl etmek. Sovyet Rusya bu işlerin .Kısmı birden yapaoııecek durumda reglidir. Bunun içindir ki, bilindiği gibi, Molotof'la beraber Sovyet diş Ticaret Bakam Mıkoyan da isala etmiştir. Ruslar dış ticaret münasebetlerine yem bir veçhe vermek maksadıyle ne altını ne insanı esirgiyorlar. Bu zaten onların .tiâsık usulüdür. Lâkin bu sefer, çarşılarında Trun ouidular : -Daha siyaset takip ederseniz biz de size aaha çok mal veririz. İktisadi babımdan zorluklarınız varmış... Çok .yi... Çünkü sizin zorluklarınız Avrupa'nın sulhunu kolaylaştırır.»
(Samedl - Sotr) dan
O zamanlar «Frederique Voga-iius- u tanıyanlar onıuı hayatta paranın ve aşkın vercoııecegı herşeye birden sahip 9lnıasıııa hiç şaşmamışlardı, vunku o, r ra-ıııe nuı en guzeı kızı sayıııruı. nuçuk yaştanDerı hep şımartılarak ve sevnerek büyütülmüştü. Nyuorg aakı ve' bütün civardaki en ıyı ailelerin çocukları hep ona âşık olmuşlardı. Herkes onun nazım seve seve çeker ve kaprislerine memnuniyetle katlanırdı... Evlenerek Norveç'e gittigi zaman Fiuıue'ue hep kocasının ona olan aşkından ve yeni evinin ılıiışa-mınaan bahsedilmiş, cumie alem lioso Frederlque'in başka bir memlekete geıra gitmesini ve harikulade bir hayata kavuşmasını gayetle tabii bulmuştu.
Rose da annesine benziyordu, fakat yine de başka olan tarafları vardı.. Unları yanyana görenler tıpkı birouierme benzetiyorlardı, ııatları hep ayni İdi. tuzunun biçimi, saçları, gözleri hep annesine uenzeroı. U da annesi graı, ve annesi kadar gıızeloı takat guzemgı parlak ve goz alıcı degılılı..
Madam VVagnct sonuna kadar hep o-parlak güzelliğini mulıaia-za etti. Torkild, onlar, kendi o-turuukları semtte öten sokağına taşınmak zorunda kaldıkları zamanda bile, onu, eskisinden daha güzel buluyordu.
Rose'un babası birden kızamıktan olmuş vc arkadakilere hiç bir şey bırakmamıştı. Bu havadisi gelip Torkild'e söyledikleri zaman gülmekten kendini alamamıştı.. inanılır gibi değildi ki..
(Davam edecek)
Â
B İRK AÇ-1
I_SATIRLA
Millet hâlâ duyuramadı
LJ alk arasına kutılmıyanlar, on ■■ binlerin aşk ve'şevkle nasıl kaynaştığını, heyecan potasında iradeleri eriyen fertlerin artık o ilâhi kuvvet önünde hareket serbestisini nasıl kaybettiğini bilemezler, hattâ tahayyül dahi ede-
Genç yaşta, Atatürk'ün İstanbul'a ilk ayak bastığı günün gecesinde Dolmabahçe karşısında böyle bir elektrikli bünye içinde hayatımda ilk defa kaybolmuştum. On binlerin tek vücut haline geldiği o milli kaynaşma orta- * sında erimiştim! Orada lertlerin nefes alıp vermeleri bile artık on binlerin ciğerieriyie ayarinamıştı.
Demokrasi hareketi başlayıp, Demokrat Partinin tertip ettiği mitinglere kadar, o maşeri kalabalığı hiç bir vesile ile göremedim. Fakat Demokrat Parti mî. tinglcri yurdun dort bucağında on binleri aynı elektrikli potada eritiyordu. On binler haksızlıkları, kanunsuzlukları protesto ediyorlar, hak ve hürriyet istiyorlardı.
Milleti tek kalb haline getiren bu mitinglere kadar, kalabalığı yalnız zoraki istikbal ve teşyi merasimlerine sürüklenen memur y-gını, Halk Partili kalabalığı ve ilkokul taburları halinde görenler, halkın kendi nzasiyle hattâ bütün acı akıbetlerine göğüs gererek candan katıldığı bu mitingleri, istikballeri, teşy ileri, protestoları yadırgadılar. Millete en ağır hakareti yapmaktan; ona -yığın-, -sokak-, -kasketli kalabalığı, demekten çekinmediler..
Fakat mdiet, artık tabiat kuvveti gibi bir hal almıştı. Bu küfürler, hakaretler, baskılar, dipçikler, para etmiyordu. Bilâkis onu şahlandırıyordu. Millet her kahra, her masrafa göğüs germekten zevk alıyordu.
Türk milleti, sevdiği ve acıdığı zaman tek vücut haline geldiğini Atatürk'ün sağlığında ve ölümünde gösterdi, inandığı, iman ettiği Demokrat Parti'yi kurarken dipçiğe ve her kahra göğüs germesini bildi.
Halk Partisi idarecileri zaman zaman ve yer yer şahlanan bu milli iradeyi hâlâ anlıyamadılar, kavrayanındılar. Anlıyamazlardı da.... Bu, elektriğin dev kuvvetini bilmiyene, onu izaha benzerdi.
On büıier, dün de istanbul'da milletin ıstırabını haykırdı: -Açım geçinemiyorum!- dedi. Fakat du. yurabildi mi? Zannetmiyorum. Çünkü Halk Partisinin dünkü Akşam gazetesinde şu başlık vardı: -istanbul'da gülünç bir miting yapıldı!»
Sabahaddin SÖNMEZ
Bugünkü Meclis
Meclisin bugünkü ruznamesi çok yüklüdür, huznameae on bir tane sual takriri vardır. Bunların takrir sahipleriyle Bakanlar arasında hararetli münakaşalara sebep olacağı tahmin edilmektedir.
Bu takrirlerden başka ilk görüşülmesi yapılacak olan Milli Korunmanın kiralar hakkındaki maddesini tâdil eden kanun teklifi, Basın ve tayın Umum Müdürlüğü teşkilât lâyihası, Tekaüt Kanunu, Kimsesiz Çocuklara Yardım Kanunu layüıa-iarı vardır.
Bilhassa Milli Korunmanın ev kiralarım serbest bııakan maddesi etrafında çok hararetli münakaşa ve müzakereıer olacaktır, iekaut Kanununun yarın görüşülemıyeceği tahmin edilmektedir.
Mısırda müsadere edilen Türk malları
İstanbul, 8 (Telefonla) — Şehri-mizdekı tanınmış ithalâtçılardan bazılarının muhtelif Avrupa memleketlerinden ithal tetikleri malları ecnebi bir şirkete alt Mıırelli vapuru getirmekte iken iskenderiye'de Mısır makamları bu malları müsadere etmişlerdir. Limanımıza gelen Ma-relil vapuçu bundan dolayı tüccar mallarını getirememiştir. Alâkalı tüccarlar, sebebi belli olmıyan bu nareketl protesto etmişlerdir.
22 .üniversiteli Lübnan'a gidiyor
istanbul, 8 (Telefonla) — istanbul Eaeoıyat Fakültesi talebelerinden 22 kişilik bir grup, Talebe Birliği Başkam Şeref BayKai'm idaresinde yarın sabah 8.5ü de hareket edecek olan Toros ekspresıyie Lübnan'a tetkik gezisine gideceklerdir.
İstanbulda iki taksi çarpıştı
İstanbul» 8 (Telefonla) -— Bugün
geıen şoıör Ha-ı-»oü sayılı taksi Topnane cıe Dutınıovımn önünde çarpışmışlardır. Haza neucesmne şoıör Davut ve ilahı çok ağır yaratı olarak Cerrahpaşa hastanesine Kaldırılmış larün. o4oâ numaralı otomobildeki müşterilerden Muhittin, Salih, Tarık, Cemal ve iirtugrol da muhtelif yerlerinden hafif yaralanmışlar ve Beyoğlu hastanesinde tedavi altına a-hnmı şiardır,

I
"I,
■i,
RADYO• TELEFON• TELGRAF HABERLERİ
msvmMm |' Bevin Berlinde
İtalyan sömürgeleri
mitesüıin butun İtalyan sömürgelerinin istikbaldeki idare tarzını tespiUiçin bir karar alacağı tahmin edilmektedir.
Eski sömürgelerin ııasü bir idareye tebi tutulması meselesi Birleşmiş Milletlerin üzerinde durdukları esaslı mevzulardan biridir. Çünkü bu sömürgeler üzerinde bir çok memleketlerin menfaatleri çarpışmaktı, diğer taraftan, Rusya da bu arada Afrika işlerine burnunu sokabilmek için bir formül aramaktadır. Hatırlarda olduğu üzere, bu mesele İlk ortaya atıldığı zaman, Rusya, sömürgeler vesayetinin muhtelif devletlere taksimini istemiş, ve bu arada kendisi de bir vesayet koparmağa çalışmıştır. Fakat sonradan Rus politikasında bir değişiklik olmuş ve Moskova kuvvetlerini ö-tede beride dağıtmaktansa, Avrupa'da toplamayı, ve buratla kuv. vetlendikten sonra dalıa aşağılara, Akdeniz'e inmeği muvafık görmüştü. Nitekim Rusya'nın sömürgelerin devletler arasında taksimi tezini tcrkctmesiylc beraber Berlin ablukası başlamış ve Ruslar, bir taraftan ufak tâvizler verirken, diğer taraftan daha kuvvetli menfaatler koparmak siyaseti güttüklerini böylece bir defa daha ispat etmişlerdir.
Muhtelif tezler
■ talyan sömürgeleri üzerinde
■ şimdi muhtelif tezler çarpışmaktadır. İtalya bu arada kendisi için âzami menfaat temini çarelerini aramıştır. Kont Sforza, Libya, Bingazi, Fizan, Trablus-garp üzerinde İtalyan vesayetini kurmak arzusundadır. Halbuki ingilizler hiç de Libya'dan ve Bingazi'den- çekilmek niyetinde değildirler. Hatırlardadır ki, İngiliz kuvvetleri Mısır'ı tahliye etmişler, fakat Akdeniz'i boşaltma-mışlardır. Libya Mısır'ın kapısı demektir. Ve Bingazi'nin bulunduğu parça, Akdeniz'e en hâkim noktadır. İngilizlerin istediğine göre, burada ingiliz vesayeti devam etmeli ve bu memleket kendisini idareye muktedir olduğu zaman, tahliye olunmalıdır. Bu tez, İngiltere'nin Sunusi lere vadetti. ği istiklâl ile de telif olunabilecek mahiyettedir. Trablus'un italyan vesayetine bırakılması hakkında da hemen hemen ingiltere ile A-merika arasında tam bir mutabakat vardır. Fakat Birleşik Amerika, Trablus'un cenubunda kurduğu Mellaha gibi büyük hava üslerini muhafaza edecektir. Bu arada Somali'nin vesayeti de I-talya'ya bırakılabilecektir. Fakat Eritre'nin. Musavva ve Asmara şehirleri, dahil, Habeşistan'a terk edilmesi İngilizlerin noktai nazarına uygundur. Fizan'a gelince, burası Fransa'da kalacaktır.
Netice
I talyan sömürgeleri hakkın-
■ daki bu muhtelif tezleri nasıl telif edebilmek kabildir? işte italya, bu ihtilaflı noktalardan kendisine âzami bir menfaat temini için esaslı bir şekilde çalışmıştır. Hattâ şimdi, italya'da, bu sömürgelerden bir kısmını italyan vesayetine, alamadıktan sonra, neden Atlantik paktına girdik? diye hükümete hücumlar bile başlamıştır. Bu hücumlar, hem komünistlerden, hem de milliyetçilerden gelmekte ve her iki taraf işi ayrı ayrı zaviyeden mütalâa ederek bundan kendileri için bir hisse çıkarmağa çalışmaktadırlar.
Diğer taraftan, bütün sömürgelerin isteklerini öğrenmek, ve bir nevi plebisit yaparak sonradan vaziyetlerini tâyin etmek üzere bir de Avustralya teklifi mevcuttur. Fakal bu teklife ne italyanların, ne dc İngiliz'lerle Amerikalıların yanaşacakları pek zannedilmiyor. İşin hulâsası şudur ki, bu harpten mağlûp olarak çıkan İtalya, kısa bîr zamanda galiplere sömürgelerinin velev bir kısmını iade ettirecek kadar müspet bir dış politika takip etmiştir.
M. F. F.
Tiirkocakları yarın açılıyor
istanbul Bağımsız Milletvekili Hamdullah Suphi Tanrıöver ve arkadaşlarının yeniden kurulmasına «arar vermiş oldukları Türkocak-annın açılması yarın .istanbul'da nerasimle yapılacaktır.
Ocakların ana nizamnamesi ikmal . dllmiş ve resmî makamlara verilmiştir. Hamdullah Suphi Tanrıö-erYn riyasetinde toplanan geçici İare heyeti bugün basına verilmek zere bir beyanname hazırlamıştır, u beyannamede Türkocaklannın ayesi belirtilmekte ve kuruluşunun ıemmiyetl izah olunmaktadır. I
bir nutuk söyledi
'Münakaşa etmekten bıktık, biz tsulh istiyoruz,,
Londra. 8 (Radyo) — Bugün Ber-line gelen İngiliz Dışişleri Bakanı Bevin hava nakliyatını teftiş etmiş ve Alman başkentinin iaşesini temin etmiş olan pilotlara İngiliz hükümeti namına teşekkür ederek şöyle demiştir :
.— İki milyon Berlinliyi açlıktan ölmeye mahkûm eden bir teşebbüsü İngiliz hava kuvvetleri akamete uğratmıştır. Harb içinde bizi kurtarmış olan hava kuvvetlerimizin
bu yeni zaferlerinin sulh ve Hürriyetin -muhafazasında nasıl büyük bir rol oynadığını tarih göstere-
Bevin, etrafında to(planan Ber-linlilere hitaben (Daha yapılacak çok işlerimiz var. demiş ve şun ları ilâve etmiştir :
.— Dörtler konferansının bir neticeye varmasını .temenni ediyorum, i Münakaşa etmekten şrtık bıktık. Biz sulh istiyoruz.. )
Holanda-Endonezya İstanbul'da inşasına anlaştılar başlanan yollar
Endonezya'da hükümet tekrar kurularak nizam iade edilecek
Londra, 8 (a.a.) — (BYUM): Dün Holanda hükümetinin temsilcileri ile Endonezya Cumhuriyeti liderleri arasında yapılan toplantıda, Endonezya'da ateşin kesUmesine karar verilmiştir. Cumhuriyetçiler Endonezya hükümetinin tekrar kurulması şartiyle buna razı olmuşlardır. Her iki tarafta da barış ve nizamın iadesi için işbirliği yapmağı söz verilmiştir. Cumhuriyetçiler ayrıca La Haye'de açılacak olan Yuvarlak Masa Konferansı* na iş-tirâke de razı olmuşlardır. Bu konferanstaki egemenliğin Birleşik Endonezya Devletlerine devredilmesi işi görüşülecektir.
Prenses Margaret Papa tarafından kabul edilecek
Roma, 8 (a.a.) — (United Press) I Vatikan'ın yetkili kaynaklarında, | İngiltere Kralı altıncı George'un I küçük kızı Prenses Margaret Ro-i se'un önümüzdeki Salı günü Papa | (aralından kabul edileceği bildirili-
Bununia beraber, İtalyanlar, İngiltere'de bazı protestan çevrelerinin prensesin bu ziyaretine muhalefet ettiklerine dair haberler üzerinde hassasiyetle durmuşlar ve prensesin bu nezaket ziyaretinden kaçınmasının, ziyaretin doğurabileceği mahzurlardan daha güç bir durum meydana getirebileceğini ilâve etmişlerdir.
Diğer taraftan Roma'nın katolik çevrelerine göre, prensesin bu ziyaretten kaçınması, müfrit' solcular tarafından, hıristiyan demokrat prensiplerine dayanan İtalyan hükümetinin yabancı desteğinden mahrum olduğunun delili olarak addedilebilir. Ve bu da Italyan-İn-giliz dostluğunun Bir Stafford Cripps'ın Roma'ya ziyareti ve İtalya'nın Atlantik Paktına kabulü ile teyit edildiği şu anda müessif olur. Aynı çevreler, ingiliz imparatorluk ailesine mensup muh'telif kimselerin geçmişte Papa tarafından kabul edildiklerini ve bunların sonuncusunun 1923 senesinde kral beşinci George ve kraliçe Maı-y'nin Papaya yaptıkları ziyaret olduğunu hatırlatmışlardır.
220 yarda dünya rekoru kırıldı
Los Angelos, 8 (a.a.) — Olimpi-yad şampiyonu Mel Patton 220 yar-dalık mesafeyi 20, €/10 saniyede koşarak Jesse Ovetıs'in dünya rekorunu elinden almıştır.
Bir su aygırı beş bin İngiliz lirasına
Hortum, 8 (Nafen) — Meşhur ingiliz avcılarından Haley Sudan'da bir ay süren faaliyeti sonunda bir çok su aygırını canlı olarak tutmaya muvafak olmuştur. Avcıya Sulan hükümeti de yardım etmiştir. Bu su aygırlarının her biri beş bin İngiliz lirasına hayvanat bahçelerine satılacaktır. Elde edilen para Sudan hükümeti ile İngiliz avcısı arasında pay edilecektir.
Diğer taraftan canlı olarak tutulan su aygırları arasında bir de beyaz su aygın bulunmaktadır. Belirtildiğine göre avcılık tarihinde ilk defa olarak beyaz bir su aygırı diri olarak ele geçirilmiştir. Müşulıidle-rin fikrince bu su aygırına fiyat kesmek mümkün olmayan bir şeydir.
Bir otomobil kazası
3575 plâka numarali şoför Necmi Yüce'nin idaresindeki taksi Yenişehir'de Kâzım Özalp caddesinden geçerken Eti Bankta muamelât müdür muavini Sıtkı'nın eşi Mefharet Dinçerie çarparak yaralamıştır. Yaralı kadın derhal hastahaneye kaldırılarak tedavi altına alınmış ve şoförün de sorgusuna başlanmıştır.
Özel idare tarafından şehiriçi ve dışı yollan için 770 bin lira sarfedilecek
İstanbul, 8 (Telefonla) — İstanbul'da 1950 yılında tamamlanması kararlaştırılan şehir içi ve dışı yollar 93450 metrekare makadam şose ve 179705 metrekare de asfalt kaplamadır. Bunların Özel İdare tarafından yapılması bir milyon 770 bin liraya mal olacaktır. Programda Üsküdar - Şile yolu 66 kilometre, Bü-yükçekmece - Çatalca yolu 16 kilometre ve Üsküdar, Beykoz - Akba-.ba, Selâmi Çeşme - Kartal ve Pendik yolları da vardır. İstanbul Ankara yolunun da vilâyet hududuna kadar olan kısmı tamamlanmış olacaktır.
Anadolu sahilindeki şehir içi yollarından mühim bir kısmı ele alınmıştır. Bundan başka, Selâmi Çeşme ile Bostancı yolunun iki tarafına ferşedilmiş olan tramvay raylarının yol seviyesine indirilmesi ve aralarına parke kaldırım yapmak sure tiyle yolun genişlemesi işini Uskü dar - Kadıköy Tramvayları idaresi başlamak üzeredir. Bu işe vilâyet de 100 bin lira vermek suretiyle iştirâk edecektir. Ortaköy - Kuruçeşme yolunda Lido'dan itibaren Kuruçeşme iskelesine kadar olan 1300 metre u-zunluğundaki kısmın tevsiine başlanmıştır. Bu yıl bir kısım istinad duvarlariyle toprak seviyesi ve nalizasyon yapılacaktır.
Hiç ı
olmazsa âmme vicdanına dokunmayın..
İstanbul'da et (400) e ınl çıktı? «Korkmayın, onu da bulamıyan memleketler var!-
Açlık, vereni, sefalet mi?... -Aldırmayın, ölmiyen vatandaşlarımız da var...
Bu idaresizlikle milli bir felâ. kete ini gidiyoruz? -İnanmayın bıı millet nelere dayanmıştır.-
ltu sözlerin hepsi iktidarın ağıma yakışır.. Fakat bu belâlardan nasıl kurtulabiliriz diye toplanan binlerce vatandaşın ıstırabını -gülünç bir manzara- diye vasıf landıramayız. Böyle bir yazıyı, iktidarın, akşamları ilân satıcılığını yapan bir gazetenin ilk sütunlarına geçiremeyiz.
Çünkü bir tek vatandaşın dahi ıstırabı gülünç olamaz. — A. F.
I
0RTAŞARK MESELESİ
Doğunun en önemli Askerî Üssü
AKABE
Ürdün'ün yegâne limanıdır
Suriye Büyük Elçisi Şam'a gitti
İstanbul, 8 (Telefonla) — Suriye-nin Türkiye Büyük Elçisi ihsan El Şerif Suriye'deki siyasi değişikliklerden sonra memleketine çağırılmıştır. İhsan El Şerif dün gece Yeşilköy'den kalkan bir Pan Amerikan uçağiyle Şam'a gitmiştir.
D. D. Y. bol vagon verirse sebze ve meyva ucuzlayacak
Ticaret Bakanlığı tarafından yapılan hesaplara nazaran, yaz meyve ve sebzeleri geçen seneye nazaran % 15 nisbetinde ucuz olacak-tır. ,
Bütün yurtta kış tam hükmünü sürmüş olduğundan hiç bir yerde ani don tehlikesiyle karşılaşılma-mıştır. İstihsal bölgelerinde fiyatlar çok ucuzdur. Bu yaz mahalli belediyelerce yapılacak talepleri zamanında karşılamak için D. D. Y. yapılan temaslar iyi netice verdiğinden bol miktarda vagon temini imkân dahiline girmiştir. '
Unesco Türkiye Genel kurulu bugtin toplanıyor
Unesco Birleşmiş Milletler Eğitim Türkiye Genel Kurulu bugün saat 15 te Ankara Dil vç Tarih -Coğrafya Kakültesi Hâmit Salonunda toplanacak ve Milli Eğitim Bakanın nutku ile açılacaktır,
Genel Kurulun gündemi şöyle tesbit edilmiştir :
2. Başkanlık Divanı Seçimi.
3. Unesco Türkiye Millî Komisyonu yönetmenlik tasarısının incelenmesi.
4. Program Komisyonu seçimi.
5. Yönetim Kurulu üyeleri seçi-
6. 1950 yılı toplantısının günü ve
Toplantının en ehemmiyetli mevzuu yönetmenlik tasarısının incelenmesidir. Bu tasarının tetkiki en az üç dört gün devam edecektir.
Bir kız halasının kocasiyle kaçtı
K. /..I1 Ulususi) — Kozanın Güneri köyünde evli bulunan İbrahim Eşer, günlerdir Saidin kızı Esma ile sevişmektedir. Sevgileri son haddini bulan bu âşıklar nihayet kaçmışlardır. Zabıtaca yakalanan suçlular, gönülleriyle kaçtıklarını söylemişler, kızın da yaşı müsait bulunduğundan her ikisi de serbest bırakılmıştır.
Kız balasının üstüne kaçtığından olay muhitte derin bir hayret uyan- ı dırmıjtır.
Başmakaleden devam
Bu uçurumdan nasıl kurtuluruz?
meyi düşündüğümüz zaman, buııda herkes bir kızıl entrika kokusu görecek diye bir vehme kapılacak olursak, kendi müdafaa ettiğimiz matbuat hürriyetini nev'ima bir kızıl sansür altına sokmuş olmaz mıyız?.. Uulyabaiıiyl tanıyalım; fakat ondan korkmıvalım; ona karşı tedbirlerimizi sıkı ve ciddi alalım.
Dış politikamızın ana hatlarında, Demokrat Parti ile Halk Partisi arasında tam mutabakat olduğunu açıkça belirtilmiştir, ingiliz ve Amerikalılarla beraber yürümenin memleket politikası için en sağlam ve en güzel yol olduğunda bütün partiler ve vatandaşlar müttefiktir, ingiltere ve Amerika ile aramızı açmağa matuf olabilecek bütün cılız gayretler, bu itibarla daima akamete uğramağa mahkûmdur. Bu memlekette her aileden asgari bir kişi Moskof cephesinde şehit veya gazi olmuştur. Kuşların bize karşı ika ettikleri cürümlerle dolu olan tarihimiz göz önüne aluıacak olursa, vatanperver hiç. bir ferdin artık Moskova'ya teveccüh etmesine İmkân yoktur. Fakat buna rağmen daima müteyakkız bulunmak, daima tedbirli olmak gerektiğini de unutmamak yine milli bir vazifedir.
Anglo-Sakson âlemine gelince, onun da menfaati, Türkiye'yi sağlam ve kuvvetli görmektir. O halde batı demokrasileri cephesindeki politikamızı inkişaf ettirmek karşılıklı menfaatlerimize en uygun olan harekettir. Ancak bir noktayı tekrar tebarüz ettirelim ki, dış politikamızın esaslarında partiler arasındaki tam intibaka rağmen bunun işleme tarzındaki hataları açıkça söylemek de vazifemizdir. Çünkü bu hataların düzeltilmesi, üzerinde birleşil-miş olan ana prensipleri, ingiliz ve Amerikan dostluğunu daha çok kuvvetlendirecektir.
Dışişleri Bakanı Necmeddin Sadak uzun bir Amerika seyahatine çıktı ve döndü; şimdi umumi efkâr karşısında haklı olarak sorabiliriz; bize ne getirdi? Hiç!... Atlantik paktında atladık; Akdeniz Paktına Amerika yanaşmadı; Orta-Şark'ta şimdi İngiltere ile olan eski anlaşmamızla yapayalnızız! Eğer biz hakikaten kızıl tahrikleri ve kızıl mef-sedetl önlemek istiyorsak, bilâkis dış işlerinıizdeki aksaklıkları örtmek değil, yaraları bütün çıplakiığiyle millet huzurunda neşlerleyip, deşmek ve bu derde bir deva aramak zururetindeyiz. Bize öyle geliyor ki, verilen beyanatlardan da o anlaşılıyor ki, Necmeddin Sadak'ın muhterem refikasiyle beraber yaptığı Amerika seyahati sadece güzel bir tenciiüh olmuştur. Bir Bakanın böyle ailcce bir tenezzühe hak kazanması için evvelâ vazifesinde muvaffak olınası lâzımdır. Evet, buna karşı Amerikan gazetelerinin neşri, yatına bakınız; bu ziyaretin iki memleket arasındaki dostluğu nasıl takviye ettiğini yazıyorlar, diyecekler bulunabilir. Bu doğrudur; fakat aksini söylemek ve yazmak hangi misafirperverlik kaldelcriyle telif edilebilir? Sadak son verdiği beyanatında Amerika'da fevkalâde İtibar gördüğünü izaz ve ikram edildiğini söylüyor. Fakat bizce bir Dışişleri Balınnının bir memleketi ziyaretinde göreceği ikram, bir sofradaki yemek değil, politikada elde ettiği muvaffakiyetlerdir.
Dışişleri Bakanının sor. beyanatını gözden geçiredim: Amerikan Dışişleri Bakaniyle iki memleketi alâkadar eden meseleleri konuştuğunu bildiriyor; fakat bu meselelerde tam bir görüş birliğine varıldığını asla söylemiyor! Gazeteciler, kendisine paktlar hakkındaki temaslarını sormuşlardır. Sadak'ın bu hustıstaki cevabı, Acheson'la, hiç bir pakt görüşmediği şeklindedir. Düşününüz bir kere, koskoca bir Atlantik paktı kuruluor. Ve bizim Dışişleri Bakanımız, işin tam kaynağına gidiyor da -Ne oluyor, ne bitiyor?, diye ağzını açıp bir Tanrı kelâmı etmiyor!
Dahası var; dönüşte gazeteler, Be-vin'le, mülakatı hakkında haberler verdiler. Bu haberlere göre de Dışişleri Bakanımız, İngiliz Dışişleri Bakanına sadece bir nezaket ziyareti yapmış ve kendisiyle hiç bir siya-si mesele görüşmemiştir. Bir insan, manifaturacı dükkânına gitse, pamukludan patiskadan lâf açar. Akdeniz ve Orta-Şork meselelerinin bu kadar ehemmiyet kesbcttlğl bir devirde İnsan Bevln'le sadece yağmur-
Dünyada pek az yer, Akabe körfezi kadar haşin ve heybetli bir güzelliğe sahiptir. Yakıcı bir güneş altında morlu, pembeli pırıltılarla yanan iki granit kütlesi ve bunların arasında lâcivert bir denizin bir teviye yaladığı muhteşem bir kumluk Akabe limanının başlıca vasıflarını teşkil eder. Bu kumsal, Vadii Arab'ın tektonik silsilelerinin eteğimle, Ölü Denize kadar uzanır. Kızıl Denizi Ölü Denize bağlayan bu boğazda ııe yüksek bir tepe, ne de münhal arazi vardır. Kıvrım kıvrım, göz alabildiğine yayılan bir toprak parçası.
Akabe'de, bir kaç kilometrelik bir saha içinde dört devletin hududu birleşir. Mısır, Filistin, Ürdün ve Suudî Arabistan burada buluşurlar. Akabe, Ürdün'ün tek limanı, denize açılan tek penceresidir. Bu limanın geçmişte olduğu gibi halde ve gelecekte de askeri ve siyasî önemi olduğunu inkâr etmek ne bugünün, ne de tarihin harcıdır. Geçmişteki hâdiseler ve bugünün hâdisatı A-kabe'ye değerini teslim etmiş bulunmaktadır.
Son zamanlarda Amerikalılar, burada hafriyat yaptılar. Sultan Süleyman zamanına ait bir şehir bakiyesi meydana çıktı. Binlerce senelik tarihi olan bu İsrail şehrinin, devrimizin şehircilik mütehassıslarını hayrette bırakan mükemmel bir plâna tevfikan iki sene içinde kurulmuş olduğu da tesbit edildi. O zamanlar Beni İsrail'in payitahtr mesabesinde o-lan bu şehirde Sultan Süleyman, muazzam bir dökümhane yaptırmış. Burada dökülen demir ve bakır, büyük bir ticaret filosu ile Arap illeriue götürülüp satılır-mıs. Yahudilerin Ezion - Cebir dedikleri Akabe, daha o zamanlar, bugüıı İsrail devletinin beslediği ümit ve hülyaları tahakkuk ettirmişti, denebilir.. Beni İsrail, taşları, demirden, tepeleri bakırdan bir diyara sahip olacaktır-diyen peygamber, belki de Akabe'yi kastetmiştir.
Süleyman, Akabe'ye iktisadi bir önem kazandırmıştı, Haçlı seferleri -ise şehre siyasî ve askeri bir kıymet katacaktır. Nitekim, 1115 senelerine doğru, I inci Ba-douin, Ürdün'de üç kale inşa ettirmiş ve bu kalelerden, o zaman Ayla adını taşıyan Akabe'ye saldırmıştır. Daha sonraları, Re-naud adında bir haçlı, Halep'te on yedi sene hapis yattıktan sonra, nasılsa kurtularak, Ölü Deniz kıyısına yerleşmiş ve Şam'dan Mekke'ye hacca giden müslüman-ları, Kahlre'den Bağdat'a giden kervanları bilâ insaf soymayı kendisine meslek ittihaz etmişti. Renaud, 1182 dc gelip Akabe'ye yerleşti. Bu suretle İslâm âleminin Haçlı seferlerine karşı gösterdiği mukavemet İkiye ayrılmış oldu. Renaud, sergüzeştin verdiği coşkunlukla ccsareti daha ileri götürerek kuvvetli bir filo
dan ve havadan mı konuşur? O Be- I vin ki bizimle ittifakı olan ingiltere'nin Dışişleri Bakamdır!
Dahası var: Türkiye on devletin iştirakiyle kurulan Avrupa Birliği Konseyine ancak Schumann'ın tavsiye ve müzaharetiylc, o da neden soııra, alınmıştır. Tekrar sorarız: Türk dış politikası, Avrupa'nın siyasi mukadderatı üzerinde söz sahibi olacak olan bu konseye girmek hususunda ne gibi bir faal rol oynamamıştır?.. Hiç!.
Nitekim dün de Ulus'ta yazdığı başmakalede Hüseyin Cahit Yalçın, i Avrupa Konseyinin kurucuları ara- | sıua alınmamış olmamızdan uzun uzun şikâyet etmekte ve bu hususta j başka devletleri kabahatli görmektedir!
Bunda bizim Hariciyenin hiç kabahati yok mudur?
Dışişleri Bakanımız Sadak üstelik seyahat esnasında yaptığı bir beyanatta, Schumann'ın bizim Avrupa Konseyine girmemiz için sarfettiği gayretlere candan teşekkürlerini sunmuştur! Halbuki bizim kanaatimize göre Avrupa Birliğini kuran devletler bzlinı arkamızdan koşmalı, onlar bu birliğe giriyoruz diye bize teşekkür etmeli idiler; çünkü Türkiye'nin Avrupa barışı üzerindeki rolü o kadar büyüktür. Türk diplomasisi bu işte sadece Schuınann'a teşekkür edecek bir derekeye mi düşmeli İdi?..
Dert bir değil, yara bir değil!.. Nereye alinizi atsanız, orada korkunç bir İhmal ve lâkaydi ile karşılaşmak kaabildir. Her halde muhterem Ah. met Emin Yalman da bütün bu noktaları daha geniş bir zaviyeden tetkik edecek olsa, dış işlerimiz ve iç politika hakkında yapılan tenkidlc-re yerden göğe kadar hak verirdi.
Iç politika meselelerimiz, müfritler, mutediller, otuz beşler ve milli hükümet hakkındaki görüşlerimizi dc y ırın yine bu sütunlarda tahlile devam edeceğiz.
Mümtaz Faik FENİK
hazırladı. Kızıl Denizi iki yıl hâkimiyeti altında tuttu. Hattâ bir ara, adamları Arabistan'a çıkıp Mekke ve Medine üzerine yürii-dülcrse de müslmanlar tarafından kamilen katledildiler. Sonunda Renaud da yakayı ele verdi ve Salâhaddini Eyyubi tarafından i-dam ettirildi. Müslüman liderinin, bütün uluvvü ccnabına rağmen, Renaud'yu bizzat telef ettiğini söyliyenler vardır.
Fakat Akabe'nin tarihi bu kadarla bitmiyor. 1914 cihan harbinden evvel ve harp sırasında, meşhur Lawrence'in araplar marifetiyle Türklere ne oyunlar oynadığı da malûmdur. O zamanlar, Ka-hire'de bulunan general Allenby ile daimi surette temasta bulunmakla beraber, Lawrence, Akabe'yi bir nevi genel karargâh haline getirmişti. Harbin sonuna kadar bu şehir çok önemli siyasî ve askeri faaliyete sahne oldu. Nihayet, 1919 da, İngilizlerin ısrarı üzerine, Emir Faysal, Akabe kör- . fezine bakan yüksek bir tepede, VVeizman ile konuşup anlaşmayı kabul etti. Bilindiği gibi, VVeizman bugüıl İsrail devletinin başındadır.
Harp bitince, Akabe yine eski haline dönJü. Fillstinde İngiliz j mandası yürürlükte olduğu müddetçe limanda tam bir sükûn vardı. Akabe el'an da sıska hurma ağaçlarının gölgesinde, kum fırtınalarından barınmaya çalışan fakir bir kasaba halindedir. Esasen liman küçüktür. Yüz elli metre uzunluğunda beton bir rıhtıma on beş günde bir İngiliz gemileri yanaşır. Liman ile Maan arasında oldukça iyi bir yol vardır. Maan'dan, Amman'a ve Şama giden tren kalkar. Küçük bir ' hava meydanı, bir kaç petrol deposu ve balıkhanelerde bugünkü Akabe, zengin ve velveleli mazisinden hiç bir şey hatırlatmaz gibidir.
Lâkin, İsrail devleti için Akabe, Afrika ve Uzak Doğu ile en kestirme temas yoludur. Akabe limanı, Basra körfezi yolu üzerinde bulunan Irak ve yakında tamamen Mısır'ın kontrolü altına girecek olaıı Süvcşy kanalını İhtiyar etmeden bütün dünya ile münakale ve muvasalayı sağlayabilecek bir noktadır. Buradan, serbestçe Hindistan'a ve doğu Afrika sahillerine gidilebilir. Esasen yahudilerin, mamul maddeleri İçin en çok müşteri bekledikten bölgeler de bunlardır. Ölü deniz havzasında istihsal edilecek olan klmveyi maddelerin mahreci elbette ki Akabe olacaktır. Bir bilgin olan VVeizman'ın bu ihtimali göz önünde tuttuğu muhakkaktır. Nihayet Akabe, i-cabında kanal vasıtasile Akdeııi-ze bir kapı vazifesi görebileceği gibi, Akdcnizdc ve Hayfa'da bir abluka tatbik edilecek olursa, sıvışmak için de mükemmel bir deliktir.
Meselenin ingilizler ve Araplar zaviyesinden mütalâası ise büsbütün başka türlüdür. Asya ile Afrikanm mentoşesi mesabesinde olan Akabe körfezi üzerinde İsrail devletinin hâkimiyeti, ingilizler ve Araplar nazarında bir felâkettir. Zira bu, her şeyden evvel Arapların, Süveyş kanalını tamamen konrol etmek iddialarım kuvvetlendirecektir. Bu taktirde serbest seyrüsefer ve yeni petrol boruları döşemek imkânları suya düşecektir. Kim temin edebilir Sovyet Rusya'nın Kızıl Denize İsrail üzerinden hımeye kalkışmıyacağını?.. Müslümanlar İse, çıfıtların, mukaddes şehirlerin kapılarına dayanmalarından endişede...
Bu itibarla, İngiliz hükümetinin, Ürdün i.'c mevcut andlaşma-sına tevfikan, Akabe'ye asker göndermiş olmasına şaşmamak lâzımdır. Bu yıl bidayetinde limana gelen ingiliz çıkarma gemileri, bir müfreze ilo bir kaç zırhlı vasıta bırakıp gittiler- Akabe'nin tozlu yollarında jeepler, tank ve motosikletler gidip gelmeye başladı. Limanda bir harp gemisi temelli demir atmış du. ruyor. Bu mücadelede, Yahudiler belki de cesaretsizlikleri yüzünden çok şey kaybettiler. Çünkü, daha İngilizler gelmeden, Arzı mev'udun bu cenup ucunu, kimsenin burnu kanamadan işgal e-deblUrlerdl. Üstelik, bu toprak parçası kendllorine Başkan Tru-man tarafından vadedilmlş ve 19 Kasım 1947 tarihinde bu vait Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından tasdik edilmişti. Bugün İngiltere orada nöbet bekliyor. Yakın bir İstikbalde. Büyük Britanya'nın kararından bir kere dada geri dönüp dünmlyeceğini an-lıyacağız. Bu inatlı yarışın mevzuu sadece Akabe değildir. Bahis konusu olan şey, biraz da, İngiliz - Amerikan askeri ittifakının değeridir.
ILo Monde) dao
A Bayan Sadak refakatinde Dışişleri Bakanımız olduğu halde A-merlka'dan döndü.
A Harplerde dünya coğrafyasını öğreniyorduk. Şimdi de, Anka-ra'daki resmikabulierden memleket coğrafyasını...
A Yeni Gelir Vergisi Kanununa göre, bankalardaki mevduat koıi-trol edilecekmiş... Toprağa gömmek için küp satışları artacak ve fiyatları yükselecektir.
A Yeni Gelir Vergisi torunlarımıza define arama imkânları vere-
A Cumhurbaşkanının resıuikabul-lcrinde bir Millet Partili de bulunmuş... Acaba muvazaa. ını?
A Necmettin Sadak Amerika''a pakt hakkında görüşmediğini, Truman'dan mektup belirdiğini söyledi.. Evvelden kuryelik vazifesini ikinci, üçüncü kâtipler yaparlardı. Şimdi iş Bakana düş-
tü.
A Gazetede bir haber.: -Sus vapuru istim tutturamadı. ■ Bıı bir şey mi? Senelerle Devlet Denizyolları istim tutturamamıştı.
A İstanbul'daki Basın Kupası maçlarında sakatlanan çok olmuş. Galiba hakemler futbo' talimatnamesi yerine Basın Kanununu tatbik eltiler.
A Okuyucularımdan (Şair İsmail Necmettin Şenay) evinde akmı-yan musluğundan Sular İdaresi tarafından ücret istendiğini yazıyor ve şaşıyor. Bunda hayret e-dilecck ne var? Geçinecek kadar geliri olmıyandan gelir vergisi alındıktan sonra...
Cehdi SAHİNGîRAY
Arapkir'de su işi ve hasiahane inşaatı inkişaf etmiyor
Belediye t Kaşgal Anka-
Arapkir, (Hususi) Başkanımız B. Rasir ra'dan dönmüştür.
Şehir içme suyu tesisatı 1 haziranda ihaleye çıkarılacak ve inşaatı 949 yılı içerisinde bitecektir.
948 yılında ihale edilerek inşasına başlanan 25 yataklı hastahane ve doktor evi inşaatı kış dolayısiyle tatil edilmişti.
Havalar düzelmiş olmasına rağmen teslim müddeti de pek az kalan inşaata hâlâ başlanmamıştır.
ilçenin en mühim ihtiyaçlarından birini karşılayacak olan bu zaruri inşaatın gecikmesi ilçe halkını endişeye düşürmektedir.
Bir kamyonetle bir kamyon çarpıştı
Dün hafif atlatılan bir kamyon kazası' olmuştur. Yenişehir'de Vali Konağı önünde ayrı istikametlerden gelen 2554 plâka numaralı kamyonetle 2040 plâka numaralı "kamyon karşılaşınca şoförler hızlarını kesmişler, fakat direksiyonlarına kâfi derecede hâkim olamamışlardır. Bu suretle çarpışmışlardır. Kam yon hasara uğramış ve dikkatsiz iki şoför derhal suçüstü mahkemesine sevkedilmişlerdir.
İstanbul'da et 500 kuruşa çıkmak üzere
İstanbul, 8 (Telefonlu) — istanbul'da et sıkıntısı devam etmektedir. Mezbahaya gelen bir miktar koyun da mal sahiplerine pahalıya mal olmaktadır.
Canlı olarak kilosu 206 kuruşa satılmakta, bu hesaba göre toptancıya 401 kuruşa malolmaktadır. Kasaplar bu hesap karşısında et almaktan vazgeçmektedirler.
Şehrimizde de koyun eti yoktur. Zayıf koyunlar 350 kuruşa satılmaktadır. Sığır ve manda fiyatları kemikli perakende olarak 220 kuruştur.
Orman yangınları başladı
Çanakkale, 7 (Telefonla) — Ça-nukkalenin Kirazlı bucağına bağlı Bodurlu ve Oba köy civarı ormanlarımla senenin ilk yangım çıkmıştır. Vaka mahalline derhal
lalli
dam
Bartın'da uir konferans
gençlerimizden Osman lurkıh, Almanyalım yaş.ıiıgı o buhran günlerini ve Avrupanın bugünkü durumunu. kendi görüşlerine dayanarak, Kristal gazinosunda ve Yeni Halkevi binasında verdiği konferanslarla hemşehrilerine anlatmıştır.
Bu konferanslar çok ilgi toplamıştır.
Sivas îsnıetpaşa İlkokulu Aile Birliği çalışmaları
Şehrimiz îsnıetpaşa ilkokulunda" okuyan kimsesiz yavrulardan 50 tanesine Aile Briliğı tarafından, elbise ve ayakkabı yardımı yapılmıştır.
Arapkir'de Kızamık çocuklarda ölüme sebep oluyor
İlçede grip salgınından sonra şimdi de kızamık salgım baggöster-miştir. Çocukların ekseriyeti hastalığa yakalanmış olup, bazıları da hastalığın pençesinde can vermektedir.
V
J
Tefrika No. 10
JKTf!t7fSWfff!?7!1r7ti * * * t * *
HHtiUU
gjPATMM UM/1 AM|
OKUYUCU MEKTUBU
Vakıflar Umum Müdürlüğünün dikkat nazarına
TARİH TETKİKLERİ
CEMİYETTE
I,tİZI MI.II TELEFONLAR
: Marki dö Vilnöv
Fransız Sefiri
İÇKİ VE KADIN
ÇIKAN KISIMLARIN HULÂSASI
padişah, idam edile»
Asilere «Iddetll
Vakayı Şeyhülislâm duymuştu, isyanın hâlâ devam etmiş olmasına çok müteessirdi. Patrona, Musli ve diğer reisleri yanına çağırttı; onlara şu sözleri söyledi :
— Şüphe yok ki memleket hürriyetini padişahımız saltanatını sizlerin himmetiyle elde etmiştir. Fa kat padişah sizlere gösterdiği büyük nimetlerle, hizmetlerinizi nasıl mu. kâfatlandırmışsa, fenalık edenleri de cezalandıracak kuvvettedir. Bu na inanmanız lâzımdır. Vakıa mem leket hainlerini temizlemek için silâha sarılmanız doğru bir hareketti. Buna mukabil yeni kargaşalıkların, yeni felâketlerin devamına meydan verilecek olursa, düzeltmeği istediğiniz fenalkılardan daha korkunç vaziyetlerle karşılaşırız. Artık herkesin iş başına dönmesi, vazifesinin icaplarını yapması kat'i bir ihtiyaç hafini almıştır. Böyle yapmıyacak olursanız lıern halkın, hem de padişahın nefretini üzerinize davet etmiş olursunuz. O zaman, saray da, şehir halkı da lâzımgelen tedbirleri alacak, size şiddetle mukabeleye mecbur olacaktır.
Patrona ve arkadaşları bu sözlerin doğruluğunu tasdik eder görün-d üler. Şeyhülislâma hürmetlerini tekrarladılar. Bu gibi karışıklıkları kendilerinin de istemediklerini, bu fena cereyana kendilerinin de üzüldüklerini söylediler. İstikbal için bir sürü vaidde bulundular. Bütün bunlara rağmen vaziyette değişmiş bir şey yoktu. Aynı saygısızlıklar, aynı cesaretle devam ediyordu.
içki ve kadın
Yeniçeri odalarında içki içmek şiddetle yasaktı. Bu yasağı dinlemek istemiyen âsiler, şehrin içinde muhtelif evler tutuyorlardı. Patrona'ya bir çok ev teklif edilmişti, içlerinden, yeniçeri dairelerine en yakın olanını, veznedarbaşının evini seç m iş ti. 400 kadar âsi de civarındaki evlere yerleşmişti. Dişlerinden tırnaklarına kadar silâhlı idiler. Gece gündüz içki ve kadınla vakit geçmiyorlardı. Ekseriya, sarhoş bir halde Bâbali'ye geliyorlar, Sadrâzamın yanına çıkıyorlardı. Ondan şeflerinin veya kendilerinin himaye ettikleri adamlar için lütuflar ve memuriyetler istiyorlardı. Hükümet reisi, âsilerin verdikleri istidaya en kısa bir zamanda cevap vermek mecbu-riyetindeydi.
Asilerin saygısızlıkları yine artmıştı. Bunun derecesini anlatmak i-çin bir kaç. hâdiseyi kaydetmeden geçemiyeceğiz.
Sadrâzam İbrahim Paşa nın idamından sonra, Oğlu Mehmet Paşa da Padişahın bir damadıydı. Sultan Mahmut buna bir ceza tertip etmeği düşündü. Niğde'ye sürmeğe geçinmesi için bu şehrin gelirini ona tahsis etmeği tasarladı. Mehmet Paşa henüz gençti. Fakat zekâsı ortaydı. Sar'a hastalığı da vardı. Sarayda fazla bir itibarı yoktu. Devlet işlerine pek karıştırılın azdı.
Asiler bu cezayı pek hafif buldular. Hiç memnun olmadılar, Sadra- I zama müracaat ettiler, sürgün yeri- | ni değiştirttiler. Mehmet Paşa Nevşehir'e sürgüne gidecek, orada babasından kalan servetten başka kendisine bir şey verilmiyecekti. Asilerin bu istekleri kabul olundu.
Sadrâzam zorbaların hiç bir isteğini reddedecek vaziyette değildi Mehmet Paşa'ya refakat eden muhafızlara ikinci bir emirname gön-derildi, Niğde'ye değil de Nevşehir'e gidecekleri bUdirildi.
Asilerin sürgün yeri için Nevşe- ' hir'i istemelerinde ince bir intikam arzulan vardı.
Büyük Sadrâzam İbrahim paşa . (1) eskiden Muşkara ismini taşıyan ' harap bir köyde doğmuştu. Babası j fakir bir ermeniydi. Sadrâzam olduktan sonra, tarihe ismini hayırla . geçirmek istedi. Doğduğu köyde camiler, medreseler, hamamlar, hanlar, çeşmeler, resmi, hususi bir çok bina yaptırmıştı. Köyün ismini de- j ğiştirdi. Nevşehir koydu.
Dün matbaamıza gelen Zara ka-. zasından Hasan Saçlı adında ihtiyar Muvaffok Menemencıoölo bjr okuyucumuz şu şikâyette bulun | muştur :
■ Sivas İlinin Zara ilçesi 1500 - 2000 haneli olup iki camii vardır. Bunun birisi 20 seneyi mütecaviz bir za-mandanberi kapalı, askeri depo şeklinde idi. Tahliye edilince, hayırsevenlerin himayeleriyle cami tamir ettirilmigse de bu camie imam, müezzin ve bir de hademe lâzım olduğu için bunların hademe lâzım olduğu için bunların ücretlerini fakir halktan tedarik etmek mümkün olmadı. Sivas Vakıflar Müdürlüğüne ve Ankara'da Vakıflar Genel Müdürlüğüne yapmış j olduğumuz müteaddit müracaatlarımızdan bir semere hasıl olmadı. Bu iş için bizzat Ankara'ya kadar geldim, yine elim boş dönüyorum. Derdimi bir defa da gazeteniz vasıtasiy-le İlgililere duyurmak isterim.. Alâkadarların nazarı dikkatini çe-
verdi. Musli ile uzun ve gizli bir konuşma yaptı. Ertesi gün Musli aynı divanı aynı şekilde, yine fasılaya uğrattı. Bundan sonra, bu âsinin saraya giderek huzura kabul edildiği öğrenildi.
Bunları duyan herkes sinirleniyordu. Bu gizli hareketlerin sonu ne çıkacak diye düşünüyordu. Onlar •etişmiyormuş gibi sadaret kethüdası Niğde'libaşının hapsedildiği duyuldu. Bu mühim yere, Üçüncü Ahmet zamanında, kapıcılar kâhyalığında bulunan Mustafa Bey isminde bir zatın getirildiği öğrenildi.
Eski kethüdanın gözden düşme sebebi neydi?...
İki türlü şayia vardı. Biri güya, eski kethüda, Nigdeli bir arkadaşiy-le beraber bütün âsileri temizlemeğe karar vermişti. Öteki şayia da, bu adam son de-■ce haristi. Bütün vaktini ve düşüncesini para biriktirmeğe sarfedi-yordu. Sade, iş başında bulunduğu pn beş gün zarfında 500 bin kuruştan fazla parası vardı. İdam edilen Sadrâzamın mirasından, bir çok kıymetli parçaları, bu aıada, pırlanta işli iki kemer, pırlantalı bir hançer, nakit olarak da bir milyondan fazla kaçırmıştı.
Ayın on yedisinde padişahın emriyle sarayda askere bir pilav ziyafeti verildi. İkişer aylık da maaş dağıtıldı. Padişah, amcasının sofra takımlarını kullanmak istemiyordu. Pilâvın yeni tabaklarla dağıtılması-emretti. Emir, âni olmuştu. Bu kadar kalabalık bir ziyafet için ye-takım nasıl tedarik edilebilecek-Padişah, bunun üzerine, ne bulurlarsa almalarını, yine yetişmezse, eldekileri kalaylatmağı irade etti. Bu irade yerine getirildi. Ecnebiler, Türklerden başka, hiç bir millette, böyle bir emrin bu kadar büyük bir süratle tatbik edilemiyece-ğini söylediler.
Askere para dağıtılırken. Patrona yeniçeri safları arasından geçti. Sağını, solunu selâmladı. Saraya geldi. Padişahın dairesine kadar ilerle-
4 üncü Murat devrinde
Roketi uçan
icat edip ilk Türk
ı:s(6
2187i )184*1
IV. Murat, 17 sene süren saltanatı sırasında İstanbul göklerinde Uk defa kuşlar gibi uçulduğunu görmek talihine mazhar olmuş bahtlı bir padişahtı. Bu devirde kendi ze kâ vc buluşlariyle uçmağı mümkün kılan hu iki cesur ve müteşebbis fen adamından Ahmet Çelebi, bugünkü plânörlerin nüvesi sayılabilecek iki kanat üstünde, rüzgâr cereyanlarının kuvvetinden faydalanarak, Galata kulesinden Üskdaı-sırtlarına konmağa muvaffak olmuştu. Bunu takibeden ikinci uçuş ise. bugünkü füzelerin ilk iptidai bir örneği olan bir fişek ile dolmuş ve bu da IV. Murad ın gözleri önünde Lağari Hasan Çelebi tarafından tam bir başarı ile yapılmıştır. Evliya Çelebi, bu ilk raket uçu- _ ...,., , , , i şunu şöyle anlatıyor :
Adresi bizde mahfuz tutulan bir (Lâğari Hasan Çelebi), Mu-
okuyucumuzdan aldığımız mektu- j rat Hanın Kaya Sultan nam duk.
ter-i Pakize ahteri vücude geldiği

' eni Meclis inşaatındaki bekçiler iki aydır maaş alamıyor
ba göre :
Sum Taksi .
Tel: 21863 ANKAKRA — Tüze Cadde»!. Tel: 11192 ANKARA - Tüze Caddesi. Tel: 11193 CEBECİ İstasyon Caddesi. Tel 14284
İSTANBUL Ansfratalar. .Tel: 11134 ★
S I N E M A L A.R VE EĞLENCE YEKLERİ Büyük (15031) - Llst ln lUyatı Ankara (23432) - Esini Kavbede,,
„«»„,.. . , . ı ter-ı Pakize anten vueuae g B. M. Meclis, yem binası inşaat, j aklka şadlmanhğl 0ldu. kadrosunda inşaat tahsisatından, | - .....
1638 de İstanbul'da, kendinin yaptığı kanatla Galata kulesinden uçarak l'sküdar sırtlarına inen Hezarfen Ahmet Çelebi
di.
Valde Sultan, Patrona'ya «İkinci evlâdım- ismini vermişti. Harem A-ğaları vasıtasiyle Valde Sultanla görüştü. Sultan ona 20 bin altın ihsan etti. Patrona, gösteriş yapmakta eşsizdi. Bu paraların büyük bir kısmım Valde Sultan'ın hademelerine dağıttı!
Divandan sonra Sadrâzam konağına dönmüştü. Eflâk Voyvodalığına Mikal Voda'nın tâyin işiyle meşgul oldu. Merasimde sadaret tercümanının da bulunması âdetti. Sadrâzam ona yeni bir kaftan verdi, memuriyetinde tekrar alıkoydu.
Tercüman uzağı gören bir adamdı. isyanın başında sadrâzama müracaat etti. Bu şerefli tâyinin daha uzak bir zamana bırakılmasını rica etti. Ayni vazifeyi Üçüncü Ahmet zamanında da yaptığı için, âsilerin bu sefer kendisini ya idam edeceklerini veyahut vazifesinde kalabilmesi içrn, veremiyeceği kadar büyük bir rüşvet teklifi karşısında kalacağını söylemişti. Hakkı vardı. Patrona ona bir çok tehditler yaptı, O da saklandığı yerden, zorbaların imhası bitinceye kadar çıkmadı.
(Devam edecek)
, . , ..„,.. Bu Lâğari Hasan, elli okka barut
senelerdenken 48 kişiye ücret ve- | macunundan yedi kollu bir fişek rıld.gı halde, bunlardan m5aat ma- L, euj Sarayburnu'nda Hünkâr hallinde fiilen çalışan ancak 28 kışı j huzumnda Ö3eğe bindi ve şakirt-olup, bundan maadası inşaat harı- , ,en funi ateşledner. Lâğari, «Pa-ınşaatla alakası olmayan ; digahun seni Hüdâya ısmarladı
lıstırılarfile IteııHilorino her i .....
Orhan "ydar
■rek temhit .ve t ah mit ile eve-:
. , . , ...................z..........-.........-mana uruc eyledi. Yanında olar
işlerde çalıştırılarak kendilerine her jsa Nebl jle konuşmağa gidiyorum, j fişekleri ateş edip ruyu deryayı çı-ay binlerce lira verilmekte olduğundan şu fuzulî masraf, Sayıştayın ____ _______________________________M
da nazarı dikkatini çekmiş olması cihetiyle 23 bekçinin ücretleri hakkındaki bordroyu, reddetmiş olmasından. bekçiler Mart ve Nisan aylıklarını almamışlardır.
Bununla beraber, bir kaç sene evvel yine meclis tahsisatından yüz binlerce lira bedel mukabilinde meclis namına istimlâk edilen Çankaya caddesindeki evleri işgal e-denlerden de şimdiye kadar beş para icar alınmamıştır. Bu hususta alâkadarların nazarı dikkatini çekmenizi. saygılarımla rica ederim.

Sivas'la bir arsaya yapılan ev yüzünden bir genç oldii
Sivas, (Hususi) — Şarkışla ilçesi- \ nin Kapaklıpınar köyünde kânlı bir kavga olmuş, bir kişi tüfekle vurularak öldürülmüştür. Hâdise şudur:
Bu köyde İbrahim ve Hacı Kevi ismindeki kardeşlerle Abidin Karabulut ve taraftarları arasında bir arsaya ev yapmak yüzünden öteden- , beri bir anlaşmazlık devam etmektedir. Hâdisenin meydana geldiği gün de yine taraflar arasında ağız kavgası başlamış ve her iki taraf da birbirine sövmeğe başlamıştır.
Hâdise büyümüş ve Hacı ile İbrahim Kevi ismindeki sanıklar Abidin Karabulut'a tüfekle ateş etmişler- i dir. Çıkan kurşunlar Abidin'in sol ' koltuk altından girerek ölümüne se- j bep olmuştur.
Kaatillerden Hacı Kevi ilçe kara- i | koluna teslim olmuş diğer kaatiller ' köyünde yakalanmıştır. Cumhuriyet I savcılığı hâdiseye el koymuştur.
IIIÜMM ' T
' iffiîSi* ...
"1 t " % : r AMMEMİ

rağan eyledi. Bam-ı felekte fişek-i ckbirinin barutu kalmayıp ta zemine doğru nüzul ederken, ellerinde olan kartal cenahlarını açıp inanpa-şa kasrı önünde deryaya indi. Oradan şinaverlik ederek üryanen huzur-u padişahiyle geldi. Zemini bus ederek -Padişahım, İsa Nebi, sana selâm eyledi, diye şakaya başladı. Bir kese akçe ihsan olunup, yetmiş akçe ile Sipahi yazıldı. Sonra Kırımda'Selâmet Giray Hana gidip orada merhum oldu. Rahmetli, Yâr-ı I gar-ı sadıkımız idi.» (1)
Zavallı Ahmet Çelebi, göklerde ilk defa kanat çırpışının mükâfatını, cebinde padişah tarafından ihsan olunmuş bir kese altın olduğu halde Cezair'e sürülmekle gördü ve vu bahtsız adamın hayatı orada derin bir kahır ve sefalet içinde sona erdi.
Sarayburnu uçuşu da kahramanını aynı talihsiz yollara sürükliyebi-lirdi. Lâğari, bu feci akıbeti bildiği halde hiç irkilmemiş ve tıpkı er meydanında peşrev payan pehlivanlar gibi :
— Padişahtın, seni Hüdaya ısmarladım, İsa Nebi İle konuşmağa gidiyorum, diyerek fişeği ile havaya fırlamıştır. Bu muvaffakiyet, Lâ-ğaıi'ye Hünkârın atıfatiyle (Sipahi) saflarında yetmiş akçelik bir mansıp temin etti.
IV. Murat tarafından devrin bu iki kahramanı hakkında sadir olan iradelerde bir fevkalâdelik ve mâna aramak boştur. Katil politikası, - hele o devirde - bütün şiddetiyle devam ediyordu.
Bununla beraber hâdiseleri dikkatli bir tetkik ve tahlilden geçirirsek, Galata kulesinden yapılan ilk uçuşun IV. Murad'ı derin bir kayguya düşürüp neticede o men-: fur sürgün emrine kadar götürdüğünü görüyoruz.
Naiına der ki :
Mürşit heyetinde bir müfsit. Şa-
ı Oli'lj
Seyahs
Lağari Hasan Çelebi'nin kendi icadı bir raketle Sarayburnu'ndan uçuşu Cilt ı. Sayfa: 670/71 v
EVREN0S MEYHANESİ
Beyrut'a yazmam icabedecek. O, kafileyle beraber, 24 yaşındaki ablamın yanında..
Yazan : Georges Simenon
Tefrika No. 10
ÇIKAN KISIMLARIN HULÂSASI ehemmiyet bile vermiyordu.
— Yarın formalitelere başlıyo
r İstanbul'a Bittiler.
. Usullerini henüz bilmiyorum amma kolay olsa gerek..
ta şaşkın şaşkın onu takibetti vc ire tutarız, gayret eder.,
asansör geri döndüğü zaman o da Kadın sakin bir sesle:
bindi. — Nasıl? diye sordu.
Kapıyı sürmelenmiş bulacağından — Bilmiyorum amma gayret ede- ] Makyajını yaparken de konuşma-
: Çetin ALTAN korkuyordu, fakat iter itmez açıl- rim. sına devam ediyordu. Yalnız duda-
dı. Adam ona muhtaçtı, hepsi o ka- ğının boyasını düzeltmek için bazan
Nuşi yatağına yatmış, gözlerini dar.. Her şeye söz vermeğe, yemin duruyordu:
tavana dikmişti. Jonsak merhamet etmeğe hazırdı. _ Köstence'de senin bankacı ar-
dilcnen bir sesle ona seslendi, fakat — Aşağıda rastladığımız genç kız, kadaşına rastladığım yerde.. Neydi
o kımıldamadı. ile neden evlenmiyorsun? onun ismi?
Adanı odanın içinde beş aşağı beş Jonsak, cevap vermeden omuzla- _ Usun
söylediğini i ıını silkincc, gayet ciddi olarak ilâ-
( için Nual nln Müftü beyle o
— Polise gittim.
kendi de pek iyi bilmediği bir nutuk ve etü: ~ f«*» B' ** «W»
veriyordu Konuştukça hiç olmazsa - EğeF istersen yapabilirsin.. Salmış olan Alman sanayicilerinden
hissiyatın, keşfediyordu, fakat bu Yapman icabcdeı, de budur. "" esas" mosyo. kardeşimle beni ak-
... . i , , , , K, • şam yemeğine davet etmişlerdi. Lo-
duyduklarını anlatacak kul,meleri - Lnl.un, îerusmd.yd,. Or», ,lmdi
"SSm, 1 - «ktaMk'. kimseye bir,ey süy-1 J-M 1'(*("( »»-W-
- daııa bakar.. Mösyöler bizi teshir et-
Nuşi, başın, önüne eğmiş, masaya bakıyordu. Bir sessizlik oldu. Jon-sak geııç kızın elini avucunun içinde muhafaza ediyordu.
— Bunu niçin yapıyorsun?
— Ya ben evlenmek istemiyor-1 _ Dostların enteresan kimseler İçmeyiz. Hiç birşey değişmez. ...... „.,, „_..,_ .
*(»»? diye bir hüküm vermişti. Bunun Kız, yatağın kenarına oturarak «ek isiyoriar, pahalı şeyler hav
Heyecan, geçmişti, başın, kaldır- d/jru oldu&unu görüyordu. Kadın, saçların, arkaya attı: 1b"rUİve. »mpanya ««artıyor-
Kız burnunu kırıştırdı, kaşlarını ı dı, düşünceyle gerilen yüzü görün- onu bjrçok meseleleri ve bilhassa — Bedbaht olursun, dedi. ,arul' "er JK*»niKi gıoı diuşik kaldırdı ve gözbcbekleri biribirine dü. kendi kendisini düşünmeğe mecbur Erkeğe bakarak gülüyordu.. Jon-
yaklaştı. Ta çoçulcluğundanberi po- Erkek: etmişti. O da, o arkadaşları gibiydi, sak'ın bütün kan başına çıkmış ve
lisle her zaman ilgisi olmamış mıy- —Rica ederim, diye mırıldandı. ıç,rk yaşında bir ne idüğü belirsiz; yüzünün görünüşünü değiştirmişti. Bir aralık adamlardan biri; onu
dı? — Ya ne olursa olsun evli olduğu- bir ctüdyan gibi bohem aleminde Bu vaziyeti ile o vakur, müstesna göstererek: — Gene ne istiyorlar? mu kimsenin bilmemesini istersem? ' sürüklenen biriydi. | mösyö halini kaybetmiş nerde ise _ ş„ kocakarı gençken herhalde
Asiler, ibrahim Pa^jyı^hatırlata- ( _ Vaziyetin kanuna uygun değil- — Bunu ifşa etmemek gayet ko- Fakat değil. Hepsi bu kadar basil açlıyacak bir sokak çocuğuna beıı- güzelmiş, dediydi.
I,ay" Mescle «ok daha karışıktı, 'emişti. BeuIe kard inl bir|bir,mize bak. Her zaman yalnız yaşamış ve bir- J Nuşi sesinin tonunu değiştirme-
(22294) - inci Korsanları (14040) - İhtira» Fırtına». (11181) 2 Monte Krlslo (14072) -Şeytanın Mu.I. . (14071) -Dlnmlyen Sızı (13070) - Sözün Kınası '10370) - Köroglu (15190) - Black-Diamond - Guntavo Nlkolau
(10400) (24357) -Abel (21355) - 3az - Rotu
hin Giray'a der imig ki :
(İsmi tuyur esamisinden bir kimse, uieme padişah olup hük-metse gerektir.)
■ Hanın ismi kuş esamisinden olmakla havalandıkça havalan, asker toplıyarak Edirne'yi zabt ve mümkün olursa bütün memalik-i Osmaniye'yi yağma etmeğe, olamadığı takdirde yağma edebildikleri mahalleri edip Aceme iltica etmeğe karar vermiş imiş. İşte Sultan Mu-rad-ı Râbi bu esnada eâiis-i taht olmuştu. (1623). (2)
O sıralarda .Rodos, ta rnahbus o-ian Şahin Giray, bir cahilin, (meçhul bir kuş ismi ile müsemma bir kimseden Devlet-i Aliye'ye zarar gelecek; demesiyle katledilmiştir.. (3) ,
Şurasını da hatırlatmak yerinde olur ki IV, Murat, demir gibi bir vücude malik pehlivan yapılı, bedeni mukavemeti ile tanınmış bir padişahtı. Hattâ Bağdat seferi esnasında ordu, Konya'dan geçerken atım yedekliyen solaklardan birinin ayağı kayarak çaya düşmesi ü-zerine, Bağdat fatihinin attan uzanıp solağı ensesinden havaya ^kaldırdığı ve bir elinde soalk ve bir e-linde de dizgin olduğu halde suyu geçtiği rivayet edilir.
.Sultan Murad-ı Râbi kubbe-i Mevlâna'yı ziyaret edüp âyin-i sema icra ettirirken .Bire medet Şeyhi çağırın (Murad-ı Râbi'in şeyhi Sofya'lı Kadızade gelüp bu nay ve kudufnu dinleyip sefay-ı semağı görsün.. diye haber göndermiş ise de şeyh, gene gelmemiştir. Nihayet ya gelsin, yoksa ayağını kırarım yahut kendisini bu asıtane aşçı -ederim deyu ibram ettikte şeyh, çarnaçar asıtan kapusuna geldikte padişah ileri seğirdİD hışımla Şeyhe sinesi tesadüf ettikte biçare tepesi üzeri zirüzeber olup ayağı kırıldığından Mevlâna'yı ziyareti müyesser olmadı. İstanbul'a ricat ederek merhum oldu.. (4)
Bunlar da gösteriyor ki bu kadar güçlü kuvvetli bir adamın Ahmet Çelebi gibi bir hezarfenden korkmasına ve -Bekası caiz değildir, diyerek ifnası için emirler vermesinde her halde Naima'nın haber verdiği Şahin Giray hâdisesinin müessir olduğuna şüphe edilmemelidir. Bu evham, tahta yeni culûs e-den padişahın genç dimağı üzerinde mariz ve tahripkâr tesirlerini göstermekte gccikmcmiş ve bedbaht Ahmet Çelebi'nin Boğaz sırtlarına doğru süzülen kanatları ona, -Bir kuş ismi ile ınüsemma olan Şahin Giray» ın sembolü gibi görünmüştür.
Aynı psikolojik hâdiseyi Lâğari-nin -Ruy-u deryayı çıragajı eyleyen baııı-ı felekteki fişek-l kebir, ind emüşahede etmek mümkündür.
O gece, -Murat Hanın Kaya Sul* tan nam duhter-1 Pakize ahteri vücude gelmiş ve etraf akika şadi-[ mnnlığı- içinde çalkanmıştı. Bu se-1 vinçli ve tarihi gecenin coşkunluğu ' içinde olan padişaha Söğari, takar-I rub imkânını bulmuş ve -Temdi»
şada bir saııdöviç yiycıı annemi tanımıyorlardı.
cak bir taş bırakmak istemiyorlardı. Bu canım şehri yaktılar, yıktılar, eski haline koydular. İşte oğlu Mehmet Paşa'yı bu yangın yeri haline gelmiş viran köye sürmek, ayrıca da bir intikam almak istiyorlardı.
Saray kapıcıbaşılığı boştu. Sadrâ-n buraya adamlarından birini tâ-
Ve birden yanındakine dört elle mıştı, yüzü bnruştU:
- Ya şayet... _______________ _______
Jonsak ne demek istediğini anla- dcnbire birkaç saat "zarfında, çift I den:
ılmak istiyen bir eda ile hazırlamadığı cümleleri, hiç tasarlamadı' ğı kararları söyledi :
Korkma.. Yabancılar srevisi şe-
yin etmişti. Patrona'nın da bir ada- fj ||e konuşmamın neticesi şu oldu.. ı vardı. O da onu oraya münasip Türkiye'de kalması kanuni olan bi-
görmüştü. Derhal Sadrâzamın yini bozuldu, Patrona'nın adamı getirildi.
Bir gün Kubbe vüzerası divan halindeydi. Musli'nin, arkasında bir sürü ağalarla geldiği haber verildi. İhtiyar vezir, derhal, toplantıya ara
net l
ı kabul
rlsi ile evlenirsen, o zaman..
Durdu. Nuşi'nin yüzü değişmişti. İlk defa bu yüzde hakiki bir heyecan ifadesi görüyordu, kızın elleri çözüldü, bir kolu masanın üzerinden uzanarak Joıısak'ın elini tuttu: — Sus saçmalama.. Adam da birdenbire heyecanlanmıştı, kendilerine bakan Barmcn'e
hayata geçmişti.
Peki niye?
Evet, niye onunla yaşarken, 0nun üa 5irçok hisleri, fikirleri, başkalarına teslim etmekle iftihar, dimağında kaynıyau hakikatleri duyduğu vücudunu ondan saklıya- vardl( ,aka, bullıan„ hepsi bir cümlede hulasa edilebilirdi: Nuşi'dcn ay-
— Ev
ıttL
nilsin bakalım, diye kabul
Jonsak:
— Sonra? diye sordu
— llepsi bu kadar.. 3000 kâğıda ;önlüııü etmişlerdi.
— İstemiyorum da ondan..
— Hiç bir zaman istemiyecek misin?
— Hiç bir zaman demedim. Şimdilik istemiyorum dedi. Bak görüyorsun, senin anlattığın şeylerin olmasına imkân yok.
Kadın ayağa kalktı, barı, sonra holü geçti ve asansöre girerek yukarı doğru çıkmağa başladı. Jonsak - daireden bahsetmiştim. Öyle bir da-
rılmak istemiyor, yahut daha doğrusu kızın kendisini terketınesini istemiyordu.
Yalvarıyordu, Söz veriyordu.
— Ne İstersen onıı yapacaksın. Seni serbest bırakacağıma yemin ede-
— Bu akşam sinemaya gideriz..
— Sahi mi?
Jonşıık kıza yaklaştı, ellerini tutmak istedi, fak:t o avaga kalkarak lv banyoya doğru yürüdü: Gece yarısuıdan beri, Jonsak'ın
— Giyinmemiz için tam vakit, şakakları ağrıdan çatlıyor ve hissi-Müftiı bey saat altıda bizi barda yatı daldan dala atlıyordu. On de-1 bekllyeeek. Nüfus kâğıdım için VI- fadır ki sahilde bulunan terastan, | yan A ı lncktup yazmam lâzım gc- bilinci kalın icrasına geçmiş ve böleceğini /; ııııcdiyııru.ıı. tün odalara kaçamak bir göz atmış- ı
.İmi k' ıı öniiıııle bir çak karışık tı. Şimdi gene birinci katın terasına ı-lcr düşünen bir insan yüzüyle el- çıkıyordu, biseslııl değişti. Stolberg:
— Şayet annemin rızası lazımsa ıDevam edecek)
tahmit ile evc-i âsumana uruc
eylemiş» tir. Bu uruc bize şunu da isbat eder. :
Bilindiği gibi mukaddes kitaplarda peygamberler, ulûhiyetin en (Sonu Sa. 3 Sü 5 te)
(2 ve 3) Ahmet Rasim, Osmanlı Tarihi,
-1 TAKVİM
9 Mayıs — Pazartesi Hicri: 1368 — Recep 10 Rumi: 1365 — Nisan 26
i S
d
1 — Saraç. 2 — Çocuk ayakkabın, İçilen; bir nebat. S — Bir epor, lerel pl?-mcıç Is.. hayvan yuvan, 1 — Fak. otes baklyesll» karışık. 5 — Her vakit oldufcu rlbL'dahil. 7 — İlAve donma. 8 - ECretl bakacak, İnanışlar. 9 — Sıfat okl. orla. doktoV. 10 — Gaye, bir kadın İsmi, 11 — Geçmişteki babadan ebrma.
tl. usul, S — Blı- gıda maddeal. aleh»e bulanına, bir musiki İşareti. 4 — Bir ecnebi parası, hububat salkımı. 5 — Seki? metrelik, sıfat ckl. 7 — Tcrei bir edat, çare bulan.. 8 — Sarkmış sac hor şeye burnunu sokan 9 — HAvo. verme, bir emir. 10 — Eski sair. bir denli hayvanı. 11 — Bbr dllılneden bir faıla damla.
Dünkü bulmacanın halledilmiş şekli
Soldan sata :
İstanbul'da yapılan hayat pahasını protesto mitingi
( Baş tarafı I incidc ) Arkadaşlar, Meclis kürsüsün-
çok canlı v^ özlü hitabesıyle hayat den söylenen bu sözler, bir
10 — Sla. de. sc. 11 — İt, le.
Yukardan asatı : 1 — Balıkesirli. 2 - Uzasa. 3 -imame. 4 — Adanalı. 5 — Abus,
PAZARTESİ — 9-5-1949
7.30 M. S. Ayarı. — 7.31 Müzik: Açılış (Pİ:) — 7.45 Haberjer. — 8.00 Müzik: sârialar (Pl.V — 8.15 Konuşma: (Sabah Sohbeti) — 8.25 Müzik: Vals. Polka ve
Pasodobleler (Pl.) — 9.00 Kapanış. *
12.İS Acı)ıs ve Program. — 12.30 M. S. Ayari. — 12-"30 Müzik: Şarkılar. — 13 00 Haberler. — 13.15-Müzik: Potpuriler (Pl).
— 13:30 Ö£le Gazetesi. — 13.45 Müzik:
Film Müzikleri (P1). — 14 00 Kapanış-★
17.5$, Açılı? ve Program. — 18 00 M S Ayarı — 18.00 Müzik Dans MUziftl (Pl.)
— 18.30 Konuşma: (Kitap Saati) — 18 45 Müzik: Salon Orkestralarından Melodiler (Pl.) — 19.00 M. S. Ayarı. — 19 00 Haberler. — 19.16 Geçmişte Bugün. — 19.20 Müzik: Tarihi Türk Müzlti. — 20.00 Müzik: Karışık Şarkılar. — 20 16 Radyo Gazetesi. — 20.30 Serbest Saat. — 20.36 Müzik . Radyo Senfoni Orkestrası. — 21.20 Opera Aryaları (Pl.) — 21.S0 Konuşma: Meşhurlar Arasında «Büyük Son'atktr-lar». — 21.46 Müzik: Jumplng Jacks (Pl.)
— 22.00 Konuşma: B. M. M. Saati. — 22 16 Müzik D.vız MüzlM (Pl). — 22.45 M S. Ayarı. 22.46 Haberler. — 23.00 Program ve Kapanış-
Acı bir ölüm
Teessürle öğrendiğimize göre Başbakanlık Basın ve Yayın Umum Müdürlüğü dosya memuru Adem Karagöz dün bi* kalb krizi neticesinde Nümune Hastanesi doktorlarının gösterdikleri bütün ihtimam ve alâkaya rağmen kurtulamamış, genç yaşında hayata gözlerini yummuş- j tur.
Adem Karagöz, Umum Müdürlük- j teki çalışkanlığı ve Basın mensuplarına gösterdiği kolaylıklarla kendi- ! sini çok sevdirmişti. Vakitsiz ölümü j umumî bir teessür uyandırmıştır. |
Cenazesi bugün öğle namazını müteakip Hacıbayram camiinden kaldırılarak defnedilecektir.
Arkadaşlarına ve kederli ailesine başsağlığı dileriz. Mevlâ rahmet ey-lcyc.
Apartıman Aranıyor
Tercihan şehre yakın bir mevkide 2-3 odalı müstakil bir daire V aranmaktadır.
Her gün saat 18 den sonra Zafer gazetesinde Cehdi Şahingiraya müracaat. Telefon: 15315 40—M.
pahalılığının amillerini anlatmış Ve ikinci Dünya Harbine girmemiş olmamıza rağmen çekilen sıkıntıları izah etmiş ve demiştir ki:
Dünyanın içine düştüğü bir harp badiresi karşısında Türk Pevletinin başta gelen var,fesi tasarrufa azami riayet etmek, giderleri kısmak, basiretsiz hamlelrei dizginlemek olduğunu idrâk etmek ve zaruri masrafları da normal, makul usullerle tertiplemek, ayarlamak icabeder-ken her iki şarta da riayet olunmamıştır. Bütçe açıkları gittikçe genişlemiş, derinleşmiş ve hasıl olan çukurlar tedavüldeki evrakı nakdi-hacminı şişiren yeni yeni emisyonlarla, ihraç olunan, piyasaya dökülen yüksek faizli tasarruf bonoları ile, istikraz tahvilleri ile ve ihdas olunan varlık verelsi. toprak mahsulleri vergisi; muamele, istih--ergilere, nakil ücretlerine, tekel maddelerine yapılan zamlarla kapatılmıştır. Bu cepheden de, paramızın iç kıymetinin, sa-tınalma gücünün durmadan düşmesine, eşya ve hidemat fiyatlarının, enflâsyon yaratan faktörlerin te-sü-leri altında, mütemadiyen yükselmelerine sebebiyet verilmiştir. Aziz istanbullular, İkinci Dünya Harbi 1945 yılında sona erdiği zaman bu memleketin hazin manzarası işte bu idi.
Hakkı Gedik bundan sonra vatandaşların nelere ümitler bağladığını anlatmış ve demiştir ki:
Asil vatandaşlar, şimdi sizlere soruyorum? Bu haklı -intizarlarınızdan, ümit ve emellerinizden hangisi tahakkuk etmiştir?... Geçim zorluğu, hayat pahalılığı giderilmiş veya hiç olmazsa hafifletilmiş midir?... Tek parti rejiminin malûm zihniyetinden, metodundan, alâyiş nümayişinden, güya demokrasi denilen zu müteaddit partiler rejiminde, yakamızı kurtarabilmiş miyiz"... Vatandaşın her türlü hak ve hürriyetlerine riayet amacı, milli iradeye saygı göstermek zarureti önünde boyun eğmek fazileti gösterilmiş midir?...
Şehitler ülkesi, kahramanlar diyarı olan bu memleketin tarihi vc hakiki sahibi bulunan Türk milletinin fertleri arasında, eşit haklar, müsavi muameleler, nizamına, prensibine yer verümiş midir?... Her vatandaş bir «hak. bir «kıymet, olarak tanınmış mıdır?...
Memleketin kabiliyet ve kudreti ile ölçülü umumi bir rasyonel çalışma, bir radikal kalkınma programı hazırlanmış mıdır?... Bakanlar, bir birine zıt demeçlerde bulunmak, indi ve keyfi kararlar, sirkülerler neşretmek hastalığından kurtularak, hükümetler; halkın ıstırabını tırmalayan bu çeşit metod-suz, notasız havaları bir arada okumaktan vazgeçerek istihsali arttırmışlar, istihlâki firenlemişler midir?... Dış ticareti düzenlemişler, bütçe giderlerini gelir kaynakları-takatlarına göre ayarlamış-
raftan 25 senedir bu memleketin idaresine dilediği gibi hâkim olan iktidar partisinin bozuk ve a-daletsiz bir vergi sistemi ile vatandaştan vergi tahsil etmokte olduğunun ifadesi, diğer taraftan do a-daletsizliğe uğrayanların ağır vergi yükü altında bulunduklarının i-tira/ı değil midir?
Vergi yükünün ağır olmadığı yolundaki İddiayı ise, huzurunuzda, rakkamlarla cerh ve tekzib edeceğim, Eşya ve hidamat fiyatları, hayat pahalılığı üzerinde doğrudan doğruya müessir olan bazı mühim vergilerin 1938 yılı ile 1947 yılı a-rasmda hasıl olan artış miktar ve nispetlerini kendi rakamlarına istinaden arzedeyim.
Bay Hakkı Gedik bu mevzud; geniş izahat vermiş ve demiştir ki Memlekette iş hacminin genişlemesi ve dolayısiyle vatandaş gelirinin artması için iktisadî devletçiliğin faaliyet sahası, hududu çizilmelidir. Yerli, yabancı sermayeler ve müteşebbisler tam bir emniyet i ç.nde çalışdbilmelidir, dediğimi? zaman sadece «iş sahası serbesttir» yoktur. Çünkü, iş ve çalışma saha diye verilen ccvapta samimiye' ları, kalıbı, şeHi hatta yarını ma lûm olmayan iktisadi devletçiligh (Şeddi Çini) andıran duvarları ile çevrilmiş ve bunların muhafaza, silâh omuzda bekleyen mevzuat! lemin edilmiştir. Bu vaziyet karşısında, yerli ve yabancı sermayedar lar, müteşebbisler iktisadî kalkın mamızın bir an evvel gelişmesinde ve millî gelirin artmasında amil o lacak teşebbüslere ve büyük işlerr girmeye elbette cesaret edemezler Hakkı Gedik bundan sonra Mars-hall plânından diğer memleketlere göre yaptığımız istifadenin çok a; ılduğunu belirtmiş ve sözlerine -unları ilâve etmiştir :
.— Say ıh arkadaşlar, iktidar partisinin Ticaret ve Ekonomi Bakan "Demokrat Partinin tenkit yerine tedbir göstermesi lözlmdır" diyor. Şu ifadeyi, iktidar partisinin acz için Je bocalamakta, muhalefetten istim lat etmekte olduğunun bir delili koysa yine bir politika oyununun i şaretî olarak mı manâlandırmak i-cap eder. Onu sizler daha iyi takdir edersiniz. Fakat şunu kaydedelirr ki, memleket meselelerinde mille' davalarında, millet menfaatlarım daima her mülâhazanın üstündc-tutmayı kendisine milli bir vazife bir ferağat şiarı edinmiş olan Demokrat Partinin Meclis kürsüsünden her vesile ile yaptığı ve isabetli olduğu zamanla sübut bulan tenkitler, tavsiyeler ve gösterdiği tedbirler nazarı itibara alınmış ve ü-zerinde durulmuş olsaydı bugün bu acıklı hazin çıkmaza girilmemiş o-lurdu. Mecliste ve bir kısmını burada saydığımız hatalarda, aksak ve zararlı kararlarda ısrar edilmemiş olsaydı milli ekonomimiz bu perişan hale düşmez ve hayat pahalılığı denilen kâbus kara kanat-Türk halkının namuslu, fa-
lar paramızın iç ve dış kıy metle- , yuvalarına geremezdi.
rinde sıhhat, istikrar temin etmiş- - tflvRİve]erimizden bir kaçını
ZAFEK'la Abone Şartları
Memleket dışı
ZAFER'in ilân Ücretleri
Baslık .............................. 16 Lira
2. ve İ cü sayfada Sın. 4 )
i "eaullyot kabul edilmez
Safiibi ve Başmuharriri MÜMTAZ FAİK FENİK
Bu nüshada yazı işlerini fiüen idare eden : Mümtaz Faik Fenik
Basıldığı yer : Güneş Matbaası
ler midir?... Yoksa bunların tamamen aksini mi yapmışlardır?...
Evet arkadaşlar, maalesef tamamen aksini yapmışlardır.
Hakkı Gedik bütün bunları esaslı surette izah etükten sonra 7 eylül kararlarının bir tahlini yapmış ve bunun memleket iktisadiyatı ü-zerinaeki menfi tesirlerini izah ettikten sonra şunları söylemiştir.
«— 1946 yılında ve ondan evvelki senelerde dış ticaret muvâzenesi ihracatımız lehine kapanmış iken 1&47 de 60 milyon lira, 1948 de 219 milyon lira açık aleyhe neticelenmiştir. 1947 yılının ihracat malları arasında mühim bir mevki tutan hububat ihracatı da vartjır kl bunun değeri çiftçiden bu miktar malı satınalmak için ödenen paranın iki misline yakındır. Arada hasıl o-lan fark Toprak Mahsulleri Ofisinin kasasına intikal etmiştir. Kendilerine ihracat vesikası verilmiş bazı hususi ve muayyen şahıslar da bu hububat satışı işinden ayrıca 15 milyon lirayı aşan kârlar elde etmişlerdir. Çiftçinin sırtından, va tandaşın gıdasından temin edilen bu kazançlar bir taraftan böylece taksim edilirken diğer tarafta halk aylarca ekmek sıkıntısı, darlığı i-çinde kıvranmıştır.
Şunu da arzetmek isterim ki, 1949 da 213 ton olan altın mevcudumuz 1947 de 151 tona, 1948 de 144 tona düşmüş ve diğer taraftan, 155 milyon lira değerindeki döviz mevcudumuz 1948 de 28 milyon liraya yuvarlanmıştır. 7 Eylül kararının diğer bir marifeti de, piyasanın, 1946 da ithalât eşyasının beher tonuna, ödediği 400 lira bedeli 1948 de 1120 liraya fırlatmış olmasıdır.
1946 yılında 990 milyon lira olan devlet bütçesi giderlerinin 1949 da bir milyar 372 milyon liraya yükselmiş olmasının sebepleri arasında 7 Eylül kararının başta geldiğini de | kaydedebiliriz.
Hakkı Gedik bundan sonra memleketteki iç fiyatlarla Avrupa ve , Amerikadakl fiyatları mukayese ; edenlere cevap vermiş ve demiştir ki:
! «— İktidar Partisi hükümetleri-j riin cümle bakanları dediler ki: Bizde vergi' sistemi bozuktur, adalet-ı sizdir. Fakat vatandaşın vergi yÜ-I kU ağır değildir.
Bu tavsiyelerimizden burada tekrar edebiliriz. Bir vel devlet bütçesinde mi tasarruf yolu tutulmalı, lüks-den, alâyişten, israflardan vazge çilmeli. Muamele ve istihlâk vergilerinde, gümrük tarifelerinde, nakliye ücretlerinde, Tekel maddelerinde, İktisadi Devlet Teşekküllerinin maliyet ve satış fiyatlarında eherhmiyetli tasarruf ve tenzilât yapılmalı. Bugünkü iktisadi durumumuz, ödeme kabiliyetimiz karasında tamamen lüks ve lüzumsuz olan bazı eşyanın ithalâtı durdurulmalıdır. Fiyat mekanizması bilgi i-!e kurulmalı, ciddiyet ve samimiyetle işletilmelidir,
Ilakkı Gedik sözlerini ŞU cümlelerle bitirmiştir :
.— Türk milleti, vatandaşın rey iffetini, seçim sandığının emniyetini, mazbatanın namusunu canla "başla koruyacaktır. Bu iffete, niyete, namusa sayğı göstermiyecek Tanların hazin ve hüsranlı akibet-lerini derhal tayin etmekte, adil hükmünü vermelide aslâ müsamaha ve tereddüt gösterıniyecektir.
Aziz krrdeşlerim, sizler namına bu tebliği yaparak sözlerime son veriyorum. Beni sabır ve dikkatle dinleyen sizleri tekrar sevgi ve saygı ile selâmlarım.-
Diğer konuşmalar Hakkı Gedık'i müteakip kürsüye gelen Hulusi Demirelli bugünkü hayat pahalılığına tamamen hükümetin sebep olduğunu tebarüz ettiren çok güzel bir konuşma yapmış, ve sık sık alkışlanmıştır
Bundan sonra kürsüye gelen Ab-durrahman Münip ezcümle şunları söylemiştir :
.— Aziz vatandaşlarım bugünün mânası büyüktür. Harb yıllarında meşru sayılabilecek az pahalılık bugüne karşı çok pahalılık karşısında kayboldu. Bugüne kadar iktidar partisi korkunç şekilde artan pahalılığın önüne geçmek için çok şeylere başvurduğunu bin bir vaitlerle halka bildidri. Halbuki bu vaitleıi yerine getirmek şöyle dursun, hayat büsbütün pahalılaşarak halkı yıl -dırıcı bir hale getirdi. Her Bakan bir şeyler söyledi, onu yapmadan gitti. Yerine gelen başka şey söyledi. O da yapmadı, yapamadı. Pahalılığın en büyük sebebi evvelce alınması gereken tedbirlerin alınmamasıdır. Bu
millî dâvada ele alınacak velâ iktisadi bünyemizin kalkınması üzerinde yapılacak işleri hakkiyle gözden geçirmek olacaktır.
Harb blteli bugüne kadar geçen zaman 4 yıl olduğu halde hayat pahalılığı üzerinde alınân ve alınmış olarak gösterilen tedbirler masa başında görüşülmüş, bir kenara atıl-
Nihayet arzu üzerine İstanbul Milletvekili Senihi Yürüten kürsüye gelmiş: «Arkadaşlar bir milletvekili olarak sizlere buradan haykırı-yorum. Sizlere bugünkü iktidar hükümetini ve onun Millet Meclisim şikâyet ediyorum. Devlet iktisadi te-.ekküilerini eline alarak yüzde yüz licaret ile halkı istismar eden bu hükümetten şikâyetçiyim. Bize davul zurna ile toplantı yapıyorlar diyorlar. Bizim cazımız saksofonumuz yok. Dededen kalma bir davulumuz zar. Bu davulu, tokmaklıya tokmak-ııya her yerde haykıracağız ve onların kulaklarına bunu duyuracağız, /e önümüzdeki seçimlerde sandıklara el uzatırlarsa o zaman bu tokmakları kaaflarında parçalıyacağız. deniş, sürekli bir şekilde alkışlanmıştır.
Ucuzluk talepleri Mitingin en enteresan safhası, konuşmaların hitamında üzerinde (ucuzluk) yazılı bir tabutun omuz -ar üzerinde taşınafak inönü heyke-inin dikileceği kaide üzerine yerleştirilmesi ve mecazi tabirler bulunan levhaların, çelenk makamında bu ta-outun üzerine konulması ve bu» ölüye fatiha okunması idi.
Enteresan bir hâdise de halk arama karışan siyah gözlüklü 55 yaşlarında bir halk partili Şehir MecL-ı idare âzasımn Demokrat Part. .afları arasına girerek halka propa-;anda yapması neticezi Beyoğlu Halk Partisine kadar kovalanması vâ paltosunu sokakta bırakmaya mecbur kalmasıdır. Yine H. Partisi ıö;ge Müfettişi Sadi Irmak yanındı "mnıyct âmirleri ve Şehir Meclis -^yeleriyle, miting mahalline gele -.ek bu hareketi seyrederken görülmüş, istanbul Milletvekili Faruk •lâfiz Çamlıbel -taralından gazeteci ere ve tertip heyetine gösterilmiştir. Junun üzerine Sadi Irmak ve yanındakiler derhal uzaklaşmışlardır.
Mitingin hulâsası Mitingin hulâsası şudur: İstanbul lalkı. bugünkü pahalılığa sebep o-.an İktidarı şiddetle ve candan protesto etmiş, ve buna istanbulluların çoğu iştirak etmiştir.
Miting büyük bir heyecanla devam etmiş, yalnız opariörlerin elek-.ı-ığin kesilmesi, mitinge iştirak e-ienler arasında çok haklı bir infial uyandırmıştır. Mitinge iştirak eden ıerin çok şuurlu hareket tarzları her tarafta büyük bir memnunlukla ve takdirle karşılanmıştır. Herkesin şimdi temennisi şudur: İktidar yaptığı hataları artık anlasın. ve hiç olmazsa millet bundan sonrası için biraz huzur ve rahaı »rrikânı temin etmiye baksın!.. r'akat herkes de şu noktada mütte -tiktir:
— Bu iz'an nerede?
Sadak geliyor
(Baş tarafı 1 incide) şamki ekspresle Ankara'ya hareket etmiştir.
Grupta İzahat
Dışişleri Bakanı Necmeddin Sa-dak'ın yarınki Halk Partisi Meclis Grupunda son Amerika ve Avrupa temasları hakkında izahat vermesi muhtemeldir.
Sadak'ın bu izahatı arasında birçok sualleri de cevaplandıracağı u-mulmaktadır.
KİRALIK APARTIMAN ARANIYOR
Maltepe, Demirtepe ve Sıhhiye civarında dört odalı apartmanı olanların 15315 şe telefon etmeleri rica olunıır. 8Û--M
DEVLET TIYATROSU'nda
14 mayıs cumartesi saat 21 de MUHSİN EKTUGKLL JÜBİLESİ (BÜYÜK BABA)
Yazan: Lawrence Edward Watkın Türkçesi: Seniha Bedri Göknıl Sahneye koyan: Muhsin Ertuğıul
Dikkat: Jübile biletleri bugün saat 10 dan itibaren Devlet Tiyatrosu gişesinde satılacaktır.
Yarın akşam saat 20 de (SEVİL BERBERİ)
Opera komik 2 perde (Öğretmen ve öğrencilere)
KÜÇÜK TIl'ATRO'da
Bu akşam saat 20 de (SÖZÜN KISASI) Komedi 4 perde (Öğretmen ve öğrencilere)
Not: 14 Mayıs cumartesi akşamından itibaren Devlet Tiyatrosu ve Küçük Tiyatrodaki temsillere saatîldobaşlanacaktır.
Tarih tetkikleri
(Baş tarafı 4 Beside)
yüksek payesine ulaştırılmak İçil} hep göklere çıkarılmışlardır. İşte bu Türk mucit ve mütefenninl de o gece, IV. Murad'a, nakit olan ve şahıslara izafe edilen göklere yükselmeyi, bü uçuşu ile, bilfiil göstererek, insanlığın gözleri ö-nünde açılan yeni ufukları müjdelemiştir. -Padişahım, İsa Nebi sana u ilâm eyledi- jestinin mâna ve ■fadesi, bundan başka ne olabilir?
Lâğari'nin yazıldığı (Sipahiler), Türk ordusunun en seçme bahadırlarını bir araya toplıyan bir güzideler sınıfı idi. Bu itibarla Lâğar; bu ihsan ile tatmin ve tatyip edilmiş oldu. Bu akıncı Türk atlıları çin yabancı kaynaklarla bile - gö? (amaştıran satırlara rastlarız. VI-yan'a dolaylarında kasırgalar ko-»aran muhteşem Türk ordusunun Kontrolü altındaki Macaristan ova .arında bir gün, küçük bir Sipah. müfrezesi, İstanbul'a gitmekte olar bir elçilik heyetinin arabaların ;urdurup selûmlamıştı. Tâcıdarınıı ıu mağrur elçisi,, gözleri ön(lnd( cnkli dalgalar gibi çalkalanan bı harikulade (manzara karşısındı «endinden geçiyor ve defterine şun arı yazmaktan kendini alamıyor
«— Hepsi bembeyaz ipeklider iadsiz hesapsız manialara sarılmış-,ar. Türiü türlü, renk renk parlat, ssvaplar; her tarafta altın, gümüş fial, ipek ve saten pırıltısı. Manza anın yeniliğini yalnız kelimelerlı .nlatmak imkân haricinde. Gözle dm şimdiye kadar bundan dalı güzel bir manzara görmemişti.
«Türk atlıları pek zarif bir man ara arzederler. Bunlar Kapatoky, yahut Suriye hayvanlarına, yahu jjşka iyi cins atlara binerler. Bey jırlerin haşeleri kıymetli taşlar ve ;ümüş sırma ile işlenmiştir. Altı-. e gümüş sırmalı esvapları pırıl pı-ıl parlar. Bu esvaplar ipekten ya nut atlastan da yapılır. Renkleı i, mor yahut, koyu yeşildir- (5) Kudurcriı ile Hasan Çelebi'y« bı .ebdebeli ordunun saflarını açaı Nazün-ıbn içinde yetişmiş- Kay -'■altafı, babasının ölümünden son a Sultan İbrahim'in gözdesi Teli Haseki yüzünden kahra uğradı.
•Suitan İbrahim'in en riyad» neci biyet gösterdiği bu Telli Ha ■eki idi. Son Haseki, hüsnü ve ca jbesiyle bütün Hasekileri gölged oırakmıştı. Sultan İbrahim, Tein ılaseki'ılin aşkiyle hiç bir şeyi gör. mezdi. Zaman oldu ki, vaiidesu -lodosa bile sürmek istedi. Telli H ;eki, Kösem ultana bu darbeyi vurduktan sonra, Sultan ibrahim i hemşirelerine,, Ayşe, Fatma va Han ade sultanlarla, biraderzadesi K.; . a Sultan a da kahır ile muamele e: .ı. Hcmaşah Telli Haseki; Sultan ibrahim'in mezarında, bütün hayata jütün saadete bedeldi. Onun içiı. ıer şeyi feda ederdi. Kız kardeşlen ni Telli Haseki'ye hizmetçilik ettiril ( Telli Haseki yemek yerken, onuı Karşısında divan durdururdu. Elin yıkıyacağı zaman Kaya Sultan a sa «un verdirir, öbürlerinde de leğe. brik tuttururdu. Valide Sultan, kız arının zelilâne variyete giriftar oi nalarına tahammül edemezdi. Bu un saray kadınları sultanların elin -lallerinden mahzun olurlar, Sultaı bralıim'in hemşirelerine acırlardı ühayet, nazu naım içinde yetişeı ;enç sultanlar, bu hakarete taham niil edemediler, ufak bir isyan üze ine Sultan İbrahim tarafından E irne'ye nefyedildiler.» (6)
(5) Eusbecq. «Tllrk mektupları» tercü" ııe eden; Ilüsoyln Cahit Yalçın. S. 196S
(6) Ahmet Roflk. «Kadınlar Saltanatı
: 37/38.
Almanya'nın ihyası
(Baş tarafı 1 incide)
jasın hürriyetinin hakim olduğunu görmek istiyoruz. Muhakkak olaı uokta şudur: Bütün Almanya'd; demokrasi, hüriyet ve çalışma ser-jestisimn hakim olabilmesi için tei. .emel dünyaca kabul edilmiş de nokratık esaslara uymaktır. Paris e anlaşmaya varılırsa bu, müştak ıel barışın esasını teşkil edecektir, üünya barışının kilidi, Avrupa barışıdır. En mühim nokta .Alman .elesini halletmektir. Çünkü bu dü-.enin Avrupa'yı doğru yola götüre :ek bir hal sureti olmasını istlyo-ruz.
Yakında Paris'te toplanacak dört ışışler bakanları konferansı hakkında fikrini söyleyen Bevin, ~' erine şunları ilâve etmiştir.
Toplantıda, Alman milletinin ıürriyetlerine halel getirecek veya ;:ıglam ve bağımsız demokratik bir .ülcümet kurmak hakkını elinden lacak hiç bir harekete girişmiyece-imi hükümetim adına temin ede-ım. Bizler, ister komünist, ister na .i veya .faşist olsun her çeşid tota .iterlik rejinüne muhalif, muarız e aleyhtarız.
Bevin, Doğu Almanya hududla-ı bahsinde bu meselenin özel bir toiTiisyon tarafından tetkikini ve (ati hal tarzının Almanya ile yapı-acak barış andlaşmasına bırakılmasını İltizam etmiştir.
Bevin, sözlerini bitirirken Berin halkına ve bilhassa gösterdikleri cesaret ve feragatten dolayı Berlin kadınlarına takdir ve teşekkürlerini bildirmiştir.
11 Mayıs Çarşamba akşamından itibaren
Devlet Tiyatrosunda
Şimdiye kadar memleketimize gelen Fransız tiyatro heyetlerinin en kuvvetlisi olan
Resmî Fransız komedi turnesi
Jean Marais ve arkadaşları
BÜYÜK FRANSIZ EDİBİ
Jean Cocteau'nun idaresinde
Yalnız üç, gün sürecek temsillerine^başlıyacak
Program: 11 Mayıs saat 21 de Racine'den Britanicus. 12 Mayıs saat 21 de Coctean'don Les parents Terribles. 13 Mayıs saat 21 de Coetean'd&n La machüıe İnfermale.
Fiyatlar ; 10, 8, 6, 5, 4 ve 2 lira. Biletler Devlet Tiyatrosu gişelerinde satılmaktadır.
101-(î.
........ ımmHMyMMhM+Mmmıtm m «iiiiiiimİ
asaBahçelievlerle Fidanlık karşısında asfalt üzerinden Bir köşk yapmak İstiyorsanız
Ankaranın en güzel köşklerinin bulunduğu bu 2617 No. lu Adada 10 ve 11 parsel No. lu arsaların birisi veya ikisi birden satılıktır. Yirmişer metre cepheleri vardır. Parla Emlâk Acentesine müracaat. Telefon : 11101__ı00 _ G
| D. P. 3 Numaralı Bucağa bağlı
| Hisar Koyun Pazarı ve Kayabaşı Ocaklarının 10-5-1949 Sah günü
: akşamı saat (8) den itibaıen Samanpazarı İnci Gazinosunda tertip
j etmiş olduğu eğlenceye, sayın halkımızın da şeref vermelerini
| rica ederiz.
İdare Kurulu
:, Not : İnci Gazinosunda programa ilâveten Şen Kardeşler ve İzmiı -
j den yeni gelen Saz sanatkârı da vardır.
Kefaletsiz Kred'
Paris Terzihanesi Kupörleri
1
BEYOĞLU'NUN TANINMIŞ SANATKÂRLARINDAN Paris. Kertin Kaduı - Erkek Terzi Mektebi âlilerinden mezun
Büyük Sinema üstünde No. : 15 70—G.
Cebeci'de İstasyon yanında
Doğan Bahçes
Ucuz fiyat, temiz servis, sogıık hira ve Pek yakında tiyatro kısmı seçkin sanatkârların
Neyzen Tevfik
Büyük hiciv üstadı bütün şiirlerini bir araya topladı.
Azabı Mukaddes
Güzel bir kapak içinde, kitap halinde basıldı
İstanbul'da satış yerleri : Ankara Caddesi Avni Insel Kitabeyi, Beyoğlu'nda Kitabsaray.
Taşra için Cağaloğlu, Kardeşler Matbaası Kemal Onan Yayınevine müracaatla oönderilir. 68 - M.
t;
1
ZAFER Spor Hareketleri
İDEMOKRASİNİNDİRİ I____________
Feyenoord Ankaragücünü 2-1 yendi Holanda'lılar dünkü maçta daha güzel oynadılar
Holandanın Feyenoord takııııı i-kinci karşılaşmasını dün 19 Mayıs Stadında G bine varan bir seyirci kütlesi önünde Ankaragücüne karşı yaptı.
Saat 18.05 te evvela mavi formu ve beyaz pantolon giymiş olan Ho landolılar, arkasından da Ankara güçlüler sahaya çıktılar. Kısa bir seremoniden sonra takımlar Hakem Relık Güven'in idaresinde şu kadrolarla sıralandılar.
Feyenoord takımı : Byl, Smul-ders, Oldenburs. Schouten, Krooıı, l)e Vıoet, Koek, Steenbcrgcn, O-lıerbut, Linıssen, Kilsdouk.
Ankaragücü takımı : Semih, Necdet, ismet, Ali, Fethi, Fikri, Hüseyin, Hasan, Recep, Fikret, Kenan.
Saat 18.10 da stadın giriş tarafındaki kalesinden oyuna başlıyan Ho landalılar, hemen seri hareketlerle ve uzun paslarla hücuma geçtiler, fakat akınları Ankaragücü müdafaasında kesildi. Ve derhal Sarı - .Lacivertliler soldan Holanda kalesine inmeğe başladılar. 6 ncı dakikada sağdan bir korner atışından önüne gelen topu Kenan kaleye attıysa da Holanda kalecisi atılarak yumrukla topu uzaklaştırdı.
21 inci dakikada sağiç Hasan aradan kaptığı topla sıyrılarak iyi pozisyona girdiyse de topu içeri atamadı ve Ankaragüçlüler çıkan bu ilk güzel fırsatı kaçırdılar.
Ankaragüçlülerin topu her zaman havaya kaldırmaları aleyhlerine o-luyor ve bir gün evveline nazaran çok daha iyi oynayan Feyenoord'lu lar bundan faydalanarak rahatça kalemize iniyorlardı. Nitekim 34 üncü dakikada 18 içinde topv yakalayan Holanda sol açığı fevkalâde denecek bir şütle takımının ilk golünü çıkardı.
Bu golün verdiği hızla bir müddet daha kalemizin önünde oynayan Holandalılar kayda değer bir tehlike yaratamadılar ve devre 1-0 lehlerine bitti.
Hakemin yerdiği penaltıyı Fikret ( sert bir vuruşla gole çevirerek takımını berabere vaziyete getirdi.
Bu golden sonra yine Holandalı-lfirı hücumda görüyoruz. Düne na- ı zaran çok farklı bir oyun çıkarı- | yorlar. Maçın bitmesine 10 - 15 da- , kika kala Ankaragüçlüler bilhassa | sağdan Holanda kalesini sıkıştırma ya başladılar.
Holandalılar bütün gayretlerde çalışıyorlar. Maçın spn dakikalarında uzun bir vuruşla topu sol açıklarına geçirdiler. O da sol için o-riüne aşırdı ve kalenin çok yakınından topa dokunan soliçleri ikinci ve galibiyet gollerini çıkardı ve pek az sonra da oyun 2 - 1 Holandalıia-ıın galebesile sona erdi.
Feyenoord takımı dün, ilk maçında seyirciler üzerinde bıraktığı kötü intibaı silecek kadar düzgün oymadı fakat defanslarının kusursuz denecek oyununa karşılık hücum hatları yine verimsizdi.
Ankaragüçlüler rakiplerinden daha iyi oynamalarına rağmen topu havalandırmaları yüzünden ezici bir üstünlük temin edemediler. Her iki devrede rakiplerinden daha çok gol pozisyonuna girmelerine rağmen bunlardan sitifade edemediler.
NİYAZİ SEL
Yurt Spor haberleri
Diyarbakır Ayspor takımı ilk maçını Tekespor yaptı 5-5 berabere kaldı.
İkinci maçta Torospora 2 - 1 mağlup oldu.
Kırklareli :
İstanspoı - Başaksporu 2 - 1 ve 3 - 1 yenmiştir.
Bölge voleybol teşvik müsabaka- , hırında Lisespor yurdu bölge birincisi olmuştur.
Gençlerbirliği - Stadı 6 - 3, E regli - İdmanyurdunu 3 - 2, İdman-yurdu - Stadı 7 - 0, Ereğli - Selçuk-sporu 7 - 2 yenmişlerdir.
Eskişehir :
Havaokulu - Tayyaregücünü 2 - 0, ; İstiklâl - Demiryolu Alayını 2 - 0 yenmişlerdir Havaokulu gücü bölge birincisi olmuşlardır.
Nazilli Menderesspor - Aydınspor ve Esııafspor karmasını 5-1 yen- ,
Balıkesir :
Altıeylül - Akhisarı 2 - 1 yenmiş-
İstanbul :
Eltopu birinciliği final maçında i Galatasaray - Vefayı 11-6 yenerek İstanbul şampiyonu olmuşlardır. * Dün saat 15/45 te Harp Okulu- 1 gücü ve Gençlerbirliği hendbol ta- i kımları arasında yapılan karşılaşmayı 22-12 Harp Okulu kazandı. | A ikinci küme lig maçlarında U-luçınar Cebeci yi 1 0, Beşiktaş -Kalespor'u 5 - 0 yenmişlerdir. M e- . •cspor'da - Dikmensporla 0 - 0 be-: rabere kalmıştır.
Mevsimin ilk sürprizini yapan Akkent koşuyu böyle bitirdi
Af yarışları
Dünkü yarışlarda büyük bir süpriz oldu, ikili bahis tam 511,50 lira verdi
At yarışlarının birincisi dün yapıldı. Hava güzeldi. Hipodrom »Bi-rjııci taksiti- ödemeye gelenlerle dolmuştu. Koşular umumiyet itibariyle güzel ve heyecanlı geçti. Be-jinci koşununki müstesna Startlar ila düzgündü, ı Esasen yarış yerinde evvelki senelerle kabili mukayese olmayan bir intizam da göze çarpıyordu. At
sahiplerine mahsus olan tartı salonu alâkadar olmayanlara karşı kapatılmış, Şeref Tribünü ise, oraya girmesi lâzım gelenlerin rahat edebilmelerini temin edecek şekilde. inzibat altına alınmıştı.
Bütün bu intizam ve tertibata rağmen dünkü yarışları seyreden ıalk, gayri memnundu» Adeta, yarış yerinde kimseler yokmuş gibi
İkinci devrede Ankaragüçlülerin ı daha müessir bir oyun çıkararak neticeyi lehlerine çevirmeleri bekleniyordu. Oyuna hakikaten süratli başladılar ve ilk anlarda Holanda kalesini bir hayli sıkıştırdı-larsa da çıkan fırsatlardan istifade edemediler. Bir ara oyun mütevazin ve karşılıklı akınlarla geçti.
Türkiye JBoks birincilikleri
Maçlar heyecanlı oldu. Halk dışarıdan hakem heyetine müdahele etti
İki günden beri Harp Okulu salonlarında büyük bir intizam içinde devam eden Türkiye boks birincilikleri dün sona ermiştir.
Müsabakalar baştan sonuna kadar çok heyecanlı olmuş ve yeni yeni elemanlar meydana çıkmıştır. Kendileriyle görüştüğümüz Amerikalı idareci ve hakemler, organizasyonu çok iyi bulduklarını, yalnız halkın dışardan hakem heyetine müdahale etmesinin önüne geçildiği takdirde . Türkiye'de mükemmel boksörler yetişeceğini ve güzel müsabakalar yapılabileceğini söylemişlerdir.
Final müsabakalarının birincisi Recep Özkutlu, Halit Ergönül 52 kilo arasında yapılmıştır. Bu maç zevk siz ve heyecansız olmuş, her iki boksör de çok ağır dönüşmüşlerdir. Neticede Haltt Ergönül ittifakla galip ilân edilmiştir.
54 kilo horoz siklet Doğan Karaca (Ankara), İhsan Kiras (İstanbul) arasında yapılmıştır. İhsan dinlenerek döğüşmüş ve zekâsiyle şampi-
İstanbul, 8 (a.a.) — Basın Kupası , , ., , . , . ,.., . maçlarına bugün gene İnönü stadın-dakıkada Ankaragüçlüler da ^ 00Q . bu)an bjr seyird kaıaba. soldan indiler. Fikret topla içen önünd(j deyam edi]di j,k maÇı girerken Holanda müdafileri tara- Fenerbahçe ile Vefa arasında idi. fmdan 18 çizgisi içinde duşuruldu. Takımlar sahada kadrolarla yer aldılar :
Fenerbahçe : Erdal, Murad Ah-ıned, SamJm, Seraceddln, Kâmil, 1 Aydemir, Erol, Suphi, Leftcr, Halid.
Vefa : Sami, Mustafa, Salâhad-i din, Zeki, Melik, Emel, İsmet, Aziz, (ialib, Alımed, Bülend. * Hakem : Nazım Atunç. Oyuna Fener'in vuruşile başlan-j dı. İlk dakikaalrda Fenerbahçe bas-! kılı bir oyun tutturdu. Nihayet 20 nci dakikada Kâmil'in fıikikini | Suphi, Lefter'in önüne düşürdü ve j bu oyuncu da vole bir şütle takımının ilk golünü kaydetti.
Devrenin sonunda Sarı - lacivertliler ağır basmağa başladılar ve R2 nci dakikada Halid'den Aydemir-b gelen topu bu oyuncu Erol'a bıraktı ve Erol'un çektiği sıkı şüt, Melih'in ayağına çarparak Vefa kalesine girdi; biraz sonra da devre 2 - 0 Fe-tıerin galibiyetile sona erdi.
İkinci devre, takımlar, sahaya bazı oyuncularını değiştirerek çıktılar. Bu arada Fener'den Aydemirin yerine- Salâhaddin, Vefadan Galibin yerine İsmet ve sağ açığa da Hik-tnet girmişti. İlk dakikalarda gene Fenerbahçe hakim bir oyun tutturdu. 10 uncu dakikada Halid'in güzel bir sürüşten sonra Suphi'ye verdiği pası Süplıi durdurmadan kaleye havale ederek Fener'in 3 üncü golünü kaydetti ise de bu gol hakem tarafından favlle tecziye edil-
istanbul Basın Kupası Maçları
Beşiktaş Galatasaray a 1-0, Fenerbahçe Vefaya 2-0 galip, Beşiktaş - Fener takımları tekrer karşılaşacak
ortalığı bir sessizlik bürümüştü. Bunun da sebebi, kaybedenlerin ekseriyeti teşkil etmesi idi. Çünki ikili bahis on dört hayvanın iştirâk ettiği bir koşuya konulmuştu, koçuyu da geçen senedenberi ismi okunmayan -Akkent» kazanmıştı. Hayvan üzerine de ikili bahiste yalnız 71 kişi bilet almıştı.
İşte bu yüzden kimsenin konuşacak hali kalmamış, koşu yeri de derin bir sükûta dalmıştı.
Düşündüğümze göre, koşuları tertibeden muhterem heyet, dünyanın bizden başka yerlerinde, ikili bahsin yedi hayvandan fazla koşan yarışlara konmadığını unutmuş olsa gerek...
İkili bahsin böyle kalabalık kokulara konulması yalnız idareyi memnun bırakır. Halbuki, raüşte-[ rek bahsin esas maksadı koşu yerlerine gelenlerin ekseriyetinin, o
yonluğu kazanmıştır.
58 tüy siklet: Reha (Konya), Hüsnü (İstanbyl) arasındaki maçta Reha parmağının incinmesi dolayı -siyle müsabakayı terkettiğinden Hüsnü galip ilân edilmiştir.
62 kilo Vural - Aleko arasında idi. Çok zevkli ve heyecanlı geçen müsabakada bilhassa Vural'ın tekniği ve Aleko'nun mukavemeti dikkati çekiyordu. Neticede Vural Türkiye şampiyonu oldu.
67 kilo Ragıp (Ankara) Garbis (İstanbul) arasında olmuştur. Garbis âdeta ekzersiz yapar gibi maçı ka -zanı niştir.
73' kjlo Oktay (istanbul) İsmail (Konya) bu maçı İsmail devam ettirirken ikinci ravundda Oktay'ın sı. kı bir yumruğiyle teknik nakavt oldu ve maçı Oktay kazandı.
80 kiloda Suphi - Kâmil maçı ağır uldu. Suphi zorlukla maçı kazandı.
Ağır siklet İlyas Sakarya - Şahan maçı da Sahan'ın galebesiyle sona irdi.
di.
15 inci dakikadan sonra açılan I Vefa, ystüste akınlarla Fener ka-: lcaini sıkıştırmağa başladı. Oyun
Galatasaray
2-0 Fener'in galebesiyle nihayet-
Galatasaray — Beşiktaş
İkinci ıvıaç, Galatasaray ile Beşiktaş orasında idi.
.. m:

Fenerbahçe maçında heyecanlı bir an
Hakem Mehpıed Reşad'ın idare çıkaramadı,
ettiği bu karşılaşmaya takımlar şu 15 inci dakikaya kadar devam e-
kadrolarla çıktılar den Galatasaray baskısından kurtu-
Beşiktaş : Feyzi, Yavuz, Vedii, 'an Siyah - beyazlılar oyunu müte-
Eşrcf, A. İhsan, Hüseyin, Süley- "Vazin bir şekle soktular
man, Şevket, Bülend, Kemal, Şük- Kale önünde beceriksiz oyun çı-
rü. karan Galatasay muhacimleri isa-
Galatasaray : Erdoğan, Fazıl Ad- betti şüt atamamak yüzünden arka
nan, Musa, Bülend. Necmi, İsfen- arkaya birçok fırsatlar kaçırdılar,
diyar, Süreyya. Reha, Muzaffer, bu arada 23 ve 24 üncu dakikada
Orhan. boş kalan Beşiktaş kalesine top bir
Oyuna, rüzgâr altına düşen Be- türlü girmedi _ , ,
şiktaş'ın vuruşu ile başlandı, ilk 5 25 inci dakikada Muhtar, Muzaf-
dakika baskül bir oyun çıkaran si- '«-""üen aldığı pasla kaleye gırer-
yah - beyazlılar, gol çıkaramadılar, ken Feyzi, fedakar bir atlayışla go-
7 nci dakikada mukabil hücuma ge- lü "»ledı.

Bülend'in güzel oyunu siyah - beyazlıların başka sayı çıkarmalarına imkân vermedi ve biraz sonra da
küsül I0!?" V
nıhayctlen.lı.
Bugün nilıayetlenen Basın Kupası maçlarında Fenerbahçe ve Be-çiktaş takınılan 1 i er puan elde ettiklerinden bir kere daha karşılaşacaklardır.
Dünkü bisikle yarışları
İki güıt devam eden Türkiye boks bdinciliklerine iştirak eden boksörler
çen Galatasaraylılar Süreyya'mı verdiği ara pasını Reha'nın kullanamaması yüzünden bir fırsat .kaçırdılar. Bu andan sc akınlar halinde cereyan eden bir. hayli zevkli oldu.
34 üncü dakikada yaralanan Erdoğan çıktı, yerine Turgay girdi.
36 ncı dakikada Orhanın yakaladığı topa Reha sıkı bir vuruş yaparak kaleye soktu ise de hakem bu
golü kabul etmedi. Dün Ankara-da bisiklct seri ya.
Beşiktaş güzel oyununun semere- ! rışlanmn beşincisi 75 kilometre ü-sini nihayet 40 ıncı dakikada aldı. erinden yapılmıştır. On bisıkletçi-Süleyman'uı ortasını Şükrü kafa i- | njn iştirak ettiği bu koşuyu teknik le önüne düşürdü ve yetişen Kemal arızajar dolayısiyle ancak 4 yarışçı sıkı bir vole ile Turgay ın müdahale- bitirebilmiştır.
ğmen topu Galatasaray ağ- Tpknik ;eticeler sunıardır : lavına gönderdi Ve devre bu suret- j Kâmil Cat le 1 - 0 Beşiktaş'ın lehine kapandı. 2 _ ziya Eser
İkinci devre. Galatasaray, oyuna Kemal Öğütçü ve Feridun .küçük azimli başladı, fakat muhacimleri- Kavasoğlu yanyana geldiklerinden nin beceriksiz oyunu yüzünden gol | ikisi de üçüncü sayılmışlardır.
ı olarak dönmesini te-I min etmek, dolayısiyle devamlı seli o kalabalığı toplamaktır. İdare kendi kazancını düşünmeyipde, bu ufacık noktayı gözönüne alır, İkili bahisleri âzami yedi hayvanlık kokulara koyarsa, hem gayri memnunlar azalır, dünkü gibi büyCk sürprizler meydana gelmez ve bu suretle esas gayeye hizmet etmiş o-
Koşuların resmi neticeleri :
Birinci koşu :
1. — Keramet
2. — Nonoş
3. — Mohaç
Mesafesi 1.000 metre derecesi 1,11 lakika müşterek bahis ganyan 215 kuruş.
İkinci koşu :
1. — Akkent
2. — Seyhan
3. — SümerkiM
Mesafesi 1800 metre derece alınamamıştır. Müşterek bahis ganyan 1495 Plaseler sırasile 275, 585 ve
220 kuruş.
İ'çüncü koşu :
1. — Karate pe
2. — Gözne
3. — Mine
Mesafesi 1800 metre derecesi 1.56i dit Müşterek bahis • Ganyan 110. Plaseler 105 ve 115 kuruş.
Dördiuıcü koşu :
1. — Benliboz
2. — Seyran
3. — Çelik
Mesafesi 1600 metre derecesi 1.52J dakika.
Müşterek bahis ganyan 155, plaseler 105 ve 1İ0 kuruş.
Beşinci koşu :
l. M od alı I ). — Meltem | 3. — Derebeyi
Mesafeleri 1600 metre, derecesi 1.43i dakika. Müştreek bahis ganyanı 350, plaseler 190 ve 675 kuruş, ikili bahiste Akkent - Seyhan 511.50 lira.
Çifte boh^ste Benliboz - Modalı
6.60 kuruş.
Gençlerbirliği - Ankaragücü emeklileri karşılanması
Feyenoord - Ankaragücü maçından evvel Gençlerbirliği İle Ankaragücü emeklileri aralarında çok zevkli bir maç yaptılar. Gençlerbirliği takımında Misafir Holanda takımının idarecisi Bay Worff da yer almıştı.
İçlerinde Ankara'nın eski şöhretlerinin de yer aldığı takımlar şu kadrolarla sahaya çıktılar :
Gençlerbirliği : Rahim, Had Mehmet, Ahmet, Orhan Şeref, Hoca Ahmet, Nazım, Selim, Salâhattln. Ali Riza, Namık, M. Worhh_
Ankaragücü Muharrem, Saktr. Enver, Nezaf. Nazmi, ismail, Sezai, Bilâl. Ali Rıza, Sırrı, Sıddık.
Eskiler, saha ortasına gelerek eski şekilde yaşa'larile halkı selâmladılar ve çok alkışlandılar.
25 er dakikalık iki devre zarfında eski klâsik futbolün güzel bir örneğini veren emekli futbolcular, bazan gençlere nümuııe olacak isabetli paslarile zevkli bir oyun gösterdiler ve bu 50 dakika süren maçlarında mübalağasız ancak bir kaç defa taca çıkararak hâlâ topu kullanabildiklerin! ispat ettiler.
Neticede maç, ilk devrede bir. i-kincl devrede de 2 gol daha yapan Gençlerbirliği emeklilerinin galibiyetile sona erdi.