Pazartesi r ıs MAYIS 1950 Yıl: 2 —No. 379 Baimuhorrirh Mümtaz Faik Fenik Oruiseflar Cadde»! 1 ,-wrt AatUffl; İM — AN KAK A Telgraf: Zafer Gaaetesi Ankara Başmuharrir tel: 15(lt Yazı İşleri, idare: 10316 Fiyatı her yerde !• kuruştur. ZAFER (DEMOKRASİNİNDİR) POKER-PLAY
Dünkü Seçimlerin ilk Neticeleri Alındı
D. PARTİ ZAFER YOLUNDA
Ankara’da D. P. nin tam liste I halinde kazanacağı anlaşıldı
Ankara Merkez İlçesinde, Beypazarında, Keskinde, Dikmende D. Parti ekseriyet elde etti. Nihaî netice bugün belli olacak
D. P. Merkezinde Bayar'ın Yaptığı Basın Toplantısı
Saat 20.30 da Celâl Bayar ve Fuat Köprülü, yerli ve yabancı gazetecileri Demokrat Parti merkez binasında kabul ederek seçimlerin o ana kadar cereyan tarzı hakkında intihalarını açıklamışlardır.
Kısmi neticelerin yavaş yavaş gelmekte olduğunu bildiren Bayar 946 seçimleriyle bu seçimler arasın daki farka işaretle, aradaki farkın ferahlık verici olduğunu söylemiştir.
• Filhakika 946 seçimlerinde gelen her haber, her tel'raf bir felâket getirirdi. Dövülen. tazyik edilen ’. «dindaşlarımızdan türlü şikâyetler alırdık. Yüzleri gözleri kan içinde bir çok seçmenler yollara dökülürdü. Bugün, bu ana kadar bu gibi hâdiselerin cereyan ettiğine da ir bir alâmet yoktur.
Yalnız seçimden evvel, kayıtlardan bazıları kaybolmuştur. Bu, doğrudan doğruya muhtarların vazifesiyle ilgili bir meseledir. Me-| selâ Eskişehiıde 7 bin kişi seçim I kayıtlarına geçirilmemiştir. Biz, vaktiyle bu hususa dikkat nazarı | çekmiştik.»
Bayar ve Köprülü’nün umumî kanaatleri şudur ki, seçimin adlî kontrol altında yapıldığı yerlerde her şey dürüst bir şekilde cereyan etmektedir. Yolsuzluklara ancak i-darî kontrolün bulunduğu yerlerde rastlanmaktadır.
Bayar, konuşurken, Muş’tan bir yıldırım telgrafı geldi: Durum lehtedir.
Bayar, «Eğer hükümet bitaraf kalmışsa» D. P. nin bütün Şark’ta ★ (Devamı Sa. 6 Sü: 5 de)
1950 yılı milletvekili seçimi dün bütün Türkiyede olduğu gibi şehrimizde de yüksek bir iştirak ve sükûn içinde cereyan etmiş, sabah saat 8 den akşam 17 ye kadar devam fiden secimde, bir iki hâdise müstesna, hiç bir hâdise olmamıştır.
Sabahın erken saatlerinden itibaren bütün Ankara sokakları hissedilir bir sessizlik içinde yüzüyor ve muhtelif yerlerde bulunan sandıklar bayraklarla donatılmış bulunuyordu.
Saat 9 olduğu zaman günün Pazar olmasına rağmen hemen bütün AnkaralIlar bavram yerine gider gibi caddeleri doldurmuş, ellerinde kırmızı seçmen kartlariyle sandıklarının başına gtmeye başlamışlardı.
En kalabalık sandık başları Kızılay merkez binasına konmuş olan sandıklardı. Burada her yaşta kadın ve erkeğin reyini kullanmak için ne derece titizlik gösterdiği açıkça görülüyor ve 80 yaşını geçmiş çarşaflı ihtiyar kadınlar bu kudsî vazifeyi ifa etmek için âdeta koşuyorlardı.
Ankaranın fakir muhiti olan ve nüfusun mühim bir kısmını teşkil eden Altındağ, Yenidoğan, Atıfbey ve Aktaş mahallelerinde şikâyetlere daha fazla tesadüf ediliyordu. Yakalarına Halk Partisi rozeti takılmış çocuklar, her şeyden bihaber, sandık etrafında dolaşıyor ve fırsat bulurlarsa Halk Partisine ait rey pusulalarını dağıtmaya çalışıyor -lardı.
Topraktan yapılmış viran bir gece kondunun önüne yerleştirilmiş rey sandıkları ait olduğu mahalleye has bir manzara arzediyor, yırtık yatak çarşafından yapılmış hücrelerle gizli oy verme temin edilmeye çalışılıyordu.
Bu semtlerin fakir halkının bu vazifeyi yerine getirmek için gös-jr (Devamı Sa. 6 Sü. 1 de)
sandığa rey atarken görüyorsunuz
Yurddan alınan son", haberler
D. Parti şimdilik 6 ilde kat’î olarak kazandı
Alınan ilk haberlere göre 25 ilde de devam eden tasnifte Demokrat Parti başta geliyor
Bozkurt muhtarının garip hir hareketi
Mahalle muhtarı yüzlerce vatandaşı seçim
Çok acı bir kayıp
Zonguldak D. P. 11 Başkam ve D. P. adayı M. Çivi dün vefat etti
ı Zonguldak, 14 (Hususî) — Teessür le öğrendiğime göre Demokrat Pardı Zonguldak 11 Başkanı ve milletvekili adaylarından Maksut Çivi duçar olduğu hastalıktan kurtulamı. Varak bugün öğleden sonra hayata (gözlerini yummuştur.
I Çok yaşlı olmasına rağmen öm-,l'in^jıon gülnerini D. P. saflarınca mutemedi bir faaliyet halinde geçiren ve bu uğurda kendini feda r1, " rahmetli, kâmil ve muhterem pir memleket çocuğu idi. Ölümü h. P. için olduğu hadar bütün Zonguldak ve memleket için de bir kayıptır.
defterine kaydetmemiş kendilerini yanlış istikametlereîsevketmiş
Bozkurt mahallesi muhtarı B. Tahsin
Ankarada bulunan bazı vatandaşlar seçim defterlerine kaydolun-madıklarından dün reylerini kulla-namamışlardır.
Bilhassa, Telsizler, Yenidoğan, A-tıfbey, gibi semtlerde oturanlardan çoğunun Demokrat Partiye rey verecekleri evvelce düşünüldüğünden bu mıntakadaki seçmenlerden yüzde 30—40 ı seçim defterlerine kaydolunmamış ve bazıları da başka başka soyadlariyle kaydedildiklerinden seçime iştirak ettirilememişlerdir.
Bu arada Bozkurt mahallesinde oturanlardan yüzde yetmişi de o mahalle muhtar vekili Tahsin tarafından bilhassa kaydedilmemiştir.
Bu mıntakada oturanlar dün seçim sandığı başına geldikleri zaman isimlerine rastlamamışlar ve sandık kurulunda oturan muhtarla bu yüzden münakaşalara girişmişlerdir.
iddiaya göre muhtar, Bozkurt I mahallesini ev ev dolaşmış ve her- ' kese hangi partiye mensup olduğunu sormuştur.
★ (Devamı Sa. 6 Sü? 3 de) I
Seçimde neler gördüm?
Ankerada bir dolaşma - İnönü Çankayada nasıl rey attı?-Yalnız resimde sıraya giriş-Saracoğlu kuyrukta - Şemsettin Günaltayın karısı ve oto-mobilsiz rey atmaya gelen bakanlar
Hindistan gibi bir yerden kalkıp seçimlerde bulunmak üzere memlekete döndüm.
İşte şimdi yurtta ve seçimlerin içindeyim!
Talih beni bu sefer Ankaranın göbeğine koydu. Seçimleri şimdi merkezi hükümette takip ediyorum.
Geçen sefer İzmirde idim. Seçim günü İzmir Başsavcısı Hatemî Beyin karşısına tam 8 defa suçlu olarak çıkarılmıştım. Arkamda iki polis, karşımda adliye, kafamda daima hapishanenin demir parmak-maklıkları vardı.
Bu seferAllaha şükür, elimi ko-
lumu sallaya sallaya dolaştım... Fakat tesadüfe bakın İzmir Başsavcısı yine karşımda idi. Ama bu sefer hesap soran savcı olarak değil de, selâm veren bir vatandaş olarak dolaşıyordu.
Elimde fotoğraf makinesi, altım-★ (Devamı Sa. 6 Sü: 1 de)
İzmir, 14 (Arkadaşımız Burhan Esen bildiriyor) — Şehirde saat 13 e kadar durum şöyledir:
•—Seçimler tahminlerin fevkinde sessiz ve hâdisesiz geçmektedir. Bazı sandıklarda ufak hâdiseler olmuş. Müsebbipleri hakkında zabıt lar tanzim edilmiştir. İştirak nisbeti öğleye kadar pek çok yerlerde yüz de elliyi geçmiştir. Sabahın erken saatlerinden itibaren sandık başlarına tehacüm başlamış ve seçmenler sıralar halinde dakikalarca sabırla beklemişlerdir. Sabah saat 8.50 de gezdiğim bir çok sandıklarda yüze yakın ve hattâ yüz küsur seçmenin bekleştiğini müşahede ettim. Bornova bucağında iştirak nisbeti öğleye kadar yüzde sekseni bulmuştur. Sokaklarda tek tük insanlara rastlanı yordu. Seçimden ziyade nüfus sayımı var gibiydi.
Her iki parti de seçimlerin cereyan tarzından memnuniyetlerini belirtmektedirler. Bu kimseler demokra-I tik memleketlerde bile böyle sakin | bir seçim ve bu kadar kabarık iştrak nisbeti görülmediğini tebarüz ettiriyorlar.
Bir iki sandık başkanı müstesna diğerlerinin bilâistisna bitaraf olarak vazife gördükleri hakkında par tiler müttefiktirler.
★ (Devamı Sa. « Sü: 5 de)
AKINTIYA~~|
___KÜREK
Zayi ilânı
1 4 Mayıs 350 tarihinde Türkiye hudutları dahilinde 35 likler de dahil olmak üzere bütün Bakanlarımı kaybettim. Yenilerini çıkaranuyacağımdan eskilerinin hükmü yoktur.
C. II. P.
İşbu ilân, aslına mutabıktır. Yedekçüıin YEDEĞİ
[gazetelerden
MADALYA
Akşam’ın Dikkatlar sütunu muharriri diyor kİ:
«Anadolu Ajansının bildirdiğine bildirdiğine göre, İzmitte vaktiyle yararlıklar gösteren 405 kişiye törenle İstiklâl Madalyası verilmiş.
Anlaşılan, cemiyet hayatında böyle gayretlendirme bölgelerine ihtiyaç duyuluyor. Belki de bu, bünyevî bir şeydir. Yoksa, aradan ancak 30 sene geçtikten sonra eski kahramanlıkları — bu kadar teehhürle — hatırlamazdık.
Mademki durum böyle durum; meselâ muhtaç bulunduğumuz İktisadî, İçtimaî, idar kalkınmaları başaranlara, yeni tertipliyeceğimiz madalyaları dağıtsak. Zira, mantıktan uzaklaşıyoruz.»
*
Demokrasi
Milliyette B. Fa., Bir Damla sütununda yağ, şeker, helva bahsini ele almış. Canının tatlı istediğini söylüyor:
Ne kadar sevinsek yeridir dostlar:
Bir defa unumuz var. Sonra yağımız da tamam. Eh! Çok şükür şeker de eksik değil. Yani iş, bir helva yapıp yemeğe kalıyor.
Ve elhaak, yirmi beş yıldır konu da komşuda gördüğümüz mübarek tatlıyı, bir canımız istiyor ki, sormayın!»
★
İnsan ve Unvan
Yeni Sabah’ta ülunay, Mısır Kralının son evlenme şayialarına ilgili olarak muhtemel nişanlıdan gazetelerde bir tevlye «Neriman» diye bahsedilmesini doğru bulmadığını ve bu münasebetle bizde de bazı unvanların yerinde kullanılmadığını veya el’an garipsendiğini yazarak diyor ki:
«Bizde bu ünvan meselesi olmadı. Bay ve Bayan elkabı tutmadı. Yine herkes birbirine «Beyefendi», «Hanım» ve «Hanımefendi» diyor. Hattâ dostlara ve tanıdıklara: «Bay Ahmet, Bay Mehmet» derseniz «Buna ne oldu?» gibi hayretle yüzümüze bakıyorlar. Hele (Bayan) ünvanı büsbütün yadırganıyor... Kadınlara bütün Anadoluda «Hamın, Ka-
dın» diye hitap ediliyor. «Bayan
Şerife Bayan Kezban... Bayan Dudu...» diye hitap edildiği vâki değildir. Zaten «Bayanlar geliyor!»
denildi mi? Saçları permanatlı, boyalı yüzlü, kalçaları çıkık, yerden yapma, bodur bir nevi kadın cinsi hatıra geliyor. Yoksa cidden güzel giyinmiş, boylu poslu, nâfzân ü-hirâmân bir hanımefendiye «Bayan» denilmiyor. Aile ve eş dost arasında bu kelime tamamen kalkmıştır. Yalnız Mahmutpaşa başında işportacılar, «Bayanlara çorap... Ba yanlara kombinezon... Buyurun bayan!» diye bağırışıyorlar. Onlar da bir kere müşteriyi celbettiler mi? Hemen «Hanımefendi!» hitabını konduruyorlar.
Eskiden ağa, efendi, bey, paşa ünvanları vardı ve bunlar şahsa göre kullanılırdı. Bu Unvanlara bir Bay ve Bayan ilve ettik, fakat hiç birini kullanmıyoruz. Doğrusunu söyliyeyim, yanımda çalışanların bana: «Bay Cevat! diye hitap etmelerini istemem. Hizmetçinin de haremime: «Bayan yemek hazırdır.» demesine tahammül edemem.
Lisanı nasıl içinden çıkılmaz, konuşulmaz, anlaşılmaz bir hale koyduksa, ünvanı da öyle yaptık. Fakat hiç olmazsa Unvanları mazbut olan devletler hakkında olsun nezaket icaplarını yerine getirelim. Demokrasi her şeyden evvel siyasî nezaket demektir.»
★
Akıllı telefon
Bu başlık altında «Hürriyet» in ..İğne ile Kuyu Kazan» ı telefonların zekâsını methüsena etmekte:
«Numarayı dikkatle çevirdim; karşıma bir kadın sesi çıktı:
— Ali Bey orada mı?...
— Hayır... Burası Veli Beyin e-vi.
— Affedersiniz, yanlış...
Telefonu yeniden açtım; numarayı daha dikkatle çevirdim; bu sefeY bir çocuk sesi.
— Ali Beyin evi mi ...
— Hayır... Haşan Beyin.
— Yanlış oğlum!
Nihayet, üçüncüsünde aradığımı buldum; meğer, ben onunla konuşmak istediğim sırada, o başkala-riyle konuşuyormuş...
Ne zeki âlet; aranan numaranın meşgul olduğunu anlayınca başka numaralarda dolaşıyor; bu suretle hem müşteriyi oyalamış, hem de şirkete havadan para kazandırmış oluyor!»
Toprak Mahsulleri Ofisi Ankara Bölge Müdürlüğünden
1 — Ankara İşletme Şefliğimizde mevcut ve bundan sonra teşkilâtımızın başka anbarlanndan gönderilecek olan tahminen 100-200 adet öıtülük muşambanın onattırılması işi açık eksiltmeye çıkarılmıştır.
2 — Eksiltme 22/5/950 tarihine rastlıyan (Pazartesi) günü saat 17.30 da Ankara Bölge Müdürlüğü binasında teşekkül edecek hususî komisyon önünde yapılacaktır.
3 — İsteklilerin (250) lira geçici teminatlarını eksiltme saatinden bir saat önceye kadar silo yanında İşletme Veznesine yatırmaları ve alacakları makbuzları ile komisyona müracaat etmeleri lâzımdır. _
4 _Bu işe ait şartlaşma ve sözleşme tasarıları bir lira karşılığında
Müdürlüğümüz Ticaret Servisi ile Ankara İşletme Şefliğinden temin edilebilir. (3055)
Sayın Doktorlara
Senelerdenberi sizlerden gördüğüm teveccühe güvenerek bu kere Ana-fartalar caddesi Vakıf İş Hanı
No. 209/2 de BÎLHAS N. J ORONEL
Alâtı cerrahiye bilûmum hasta-hane ve laboratuvar levazımat evinin bir şubesini açmış bulunuyorum. Bütün ihtiyacınızı mağazamızdan İstanbul fiyatına temin edebilirsiniz. Tel: 16151 (918)
Genel kütüohan® ncıldı
Ankarada Sanayi caddesindeki Ankara Genel Kütüphanesinde yabancı dil eserlerinden 12.000, yazma doğu eserlerinden 1.600, Arap harfli eserlerden 8.000, Türk harfli eser-I lcrden de 15.000 kitaptan müteşekkil 36.600 cilt eser, müellif ve kitap adlarım ve Detvey sistemine göre konu katalogları ile umumun istifade- | sine açılmıştır.
Bu suretle modem usullerle tas-nifi. hemen hemen ikmal edilmiş bulunan Ankara Genel Kütüphanesi, her sınıf halkın ve bilhassa üniversite gençliğinin hizmetine faydalı bir müessese olacaktır.
Toprak ofis eski mahsulü satın alıyor
Son bir iki hafta içindeki hava durumunun hububat ziraatine çok iyi tesir ettiği istihsal merkezlerin den bildirilmektedir. Bu durumla ilgili olarak Toprak Mahsulleri Ofisi mübayaalan da inkişaf etmektedir. Bu hafta Ofis Antalya vilâyetinde 81 ton arpa almıştır. Ankara vilâyetinde de yer yer buğday «alım-ları olmuştur. Hatay vilâyetinde arpa mahsulü idrake başlanmış ve iki gün evvel piyasaya mal arzedil iniştir. Havaların müsait gitmesi ü-zerine müstahsilin piyasaya getirdiği eski mahsulü almıya devam etmektedir.
Et fiyatlarının düsmesi bekleniyor
Havaların müsait gitmesi yüzünden şehrimize bol miktarda koyun ve kuzu eti gelmektedir. Bu durum karşısında Belediye Başkanlığı müs tehlik hemşerilerin lehinde olmak üzere fiyatların yeniden tetkikini muvafık görmektedir.
Öğrendiğimize göre, hafta içinde Celep ve Esnaf Dernekleri Başkan lan ile belediyede teşekkül eden et komisyonu müştereken bir toplantı yaparak durumu inceliyecelderdir.
Bu tetkikler sonunda, gerek ko yun ve gerekse kuzu fiyatlarının bir miktar daha indirileceği umulmaktadır. Bu arada sakat fiyatları üzerinde de etüd yapılacaktır.
Yağ fiyatlarının son günlerde hissedilir bir şekilde düşmesi dolayısiy le kuyruk yağlarına halkın rağbetinin azaldığını gören kasaplar, kuyruk fiyatlarında da indirme yapılmasına mütemayil görülmektedir.
Yeni hububat anbarı yapılacak
Devlet Üretme Çiftlikleri Genel Müdürlüğü, tohum dağıtma deposu olarak kullanılmak üzere 25 hangar yaptırmaya karar vermiştir. Batı Almanya menşeli ve portatif olması kararlaştırılmış olan hangarlar, icabında başka yerlere de nakledilebilecektir. Genel Müdürlük bundan başka muhtelif yerlerdeki ziraat â-let ve makinelerinin muhafazası i-çin 23 adet hangar daha yaptıracak tır.
Senirkeni öz?l Ortaokulu
Bu ders yılı başında İspartanın Uluborlu ilçesine bağlı Senirkent bu cağında (Senirkent Yükseliş Birliği)! tarafından açılmış olan |vd resmî ortaokullara mahsus yönetmelik ve' programı aynen uygulayan üç sınıflı (Senirkent Özel Ortaokulu) nun her üç smıfnda da eğitim, öğretim ve disiplin bakımından resmî ortaokllardân farksız olarak öğretime devam edildiği yapılan teftiş neticesinde sabit olduğu gibi, bu okulun resmî ortaokullara denk sayılması Millî Eğitim Bakanlığınca kabul edilmiş ve bu hususta talim ve terbiye kurulu tarafından verilen karar, ilgililere tebliğ edilmek üzere İsparta valiliğine gönderilmiştir.
Eski plâkalar değiştirilecek
Şehrimiz belediyesi, eskimiş ve bozulmuş olduğu için okunamıya-cak hale gelmiş olan motosiklet ve bisiklet plâkalarını taşıyan vasıta sahiplerinin, bu ayın sonuna kadar plâkalarını değiştirmeleri için tebligatta bulunmuştur.
Emekli Subaylar Resim Serpişi
Ressam emekli subayların yıllık resim sergileri Mayısın 20 nci Cu martesi günü saat 15.30 da Ankara Orduevi salonlarında açılacaktır.
Bu sergide yer almak üzere ressam subaylarımız tarafından hazırlanmış olan bütün eserler ayın 16 inci günü jüri tarafından tetkik edilerek elemeye tâbi tutulacaktır.
Bu suretle seçkin eserlerden terekküp edecek olan srginin üstün bir muvaffakiyet kazanması sağlan mış olacaktır.
1931 -1950
" Arkamda millet var „ diyen Mithat Paşanın korkusuz hareketinin hüsranlı neticesi, benzerî bir tarzda artık bu memlekette meydana gelemez
Geçenlerde Demokrat Parti Baş kanı Calâl Bayar'ın Sungurlu'da nutuk verdiği sırada çekilmiş bir fotoğrafını gazetede gördüm: Demokrat Parti Başkanı bir otomobilin üzerine çıkmış, et- daşlaıı zaman zaman _ ____. __„„
rafını saran kesif bir kalabalığa se- Hattâ, Demokrat Parti ilk teşekkül ı (dur) emrile bertaraf edilmesine im-sini duyurmağa çalışıyordu. İşte, bu ettiği anlarda umumî bir ürkeklik kân yok gibidir. Kanaatimce, 1931 . manzara bende nedense 18 - 19 yıl baş göstermiş ve bir an için Ser- 1950 deki muhalefet arasındaki öncesini, Serbest Fırka zamanını best Fırka tecrübesi acı acı hatırlan- fark ve İkincinin birincisine naza-hatırlatıverdi: Serbest Fırkanın Rei-' mıştı. Fakat; bu seferki, çok partili ran faikiyeti ile istikbalinin teminatı si Fethi Beyin d* ----. .. . . l . .. .
de karşılanışını ni gösteren fotoğrafları, bir a ___________
için gözlerimin önünde canlanıver- teşekkül eden efkârı di. Serbest Fırkayı çok partili sis-1 icra eylediği tazyikin temin teessüsü ve halk iradesinin serbestçe tezahürü yolunda atılmış bir adım telâkki eden Millet, müteakip adımları atmaya, hem de şevk ve heyecan içinde, başlamış iken, bilâhare, (Dur) emrile karşı-’aşnuştı. Ve durmuştu. Onca emek de boşuna gitmişti.
Burhan Apaydın
önce • fiile inkılâp etmeğine sebebiyet vermiştir.
Efkârı umumiye denilen İçtimaî ve siyasî kuvvet artık usûl bulunduğundan, bu sebeple, Türklyede yoklamıştır. I başlıyan demokratik hareketin bir ilk teşekkül ' (dur) emrile bertaraf edilmesine îm-
. ........... ■)vıv puım» mu 11e ısıiKDunnın lemınaıı
de, muhtelif yerler- hayat, millî iradenin tezahür etme- (efkân umumiye)nin 1950 de kuv-1 ve nutuk söyleyişi- si yolunda milletin derinden hisset- ' vetli bir tarzda teessis etmiş bu otoğraflsrı, bir an ligi ihtiyacın mahsulü ve içten içe' Ilınmasıdır? (Arkamda Millet var)
neticesidir.
Eğer, umumî efkârın tazyikini hükû ....................__ _ ................____
met edenlerimiz üzerlerinde hisset- reketlerinin, hüsranla neticesi ise, meşe idiler, çok. partili hayata geç-1 benzerî bir tarzda, me kararını veremezlerdi. San-Fran...................
sisko toplantısı da bu kararın bir an
diyerek efkârı umumiyenin o zamanlar mevcudiyetine kail bulunan Mithat Paşa’nın korkusuz ha-
..... artık bu memlekette tekrar meydana gelemez.
İstanbul . 10 Mayıs. 1950
PULSUZ İSTİDA
Her yiğitin bir
fâevlût
Eşim, kardeşim, babam, Sey-fullah ve Necip Kardaş Ticarethanesi sahihlerinden Merhum NECİP KARDAŞ’ın ölümünün 40 inci gününe tesadüf eden 15/5/1950 Pazartesi günü ikindi namazını müteakip Hacı Bayram Camii Şerifinde ruhuna Mevlûdi Şerif okunacağından kendisini sevenlerin ve arzu edenlerin teşrifi rica olu-
(921) Kardaş Ailesi
| TAKVİM
Rumi: 1366 — Mayıs 2
Hicri; 1369 — Recep 27
15 Mayıs 1950 Pazartesi
Va«atl üSuın)
Sabah 6.43 9.2-1
öğle 13.10 4.51
İkindi 17.00 8.48
Akanın 20.19 12.00
Yatsı 22.09 1.50
İmsak 3.39 7.20
dayanılmaz hale getiren şey, benim de ayni şeyi düşünmem, fakat hanim konuşacak yerde 0-nun konuşması idi. Sarfettiği sözler, onlan sanki ben söylüyor muşum gibi, yüreğime işliyordu.
— Bütün bunlar seni üzüyor mu?
Edith’in bu sualine, hissiyata kapılmadan cevap vermek istedim:
— Farzımuhal... Şöyle bir vaziyet tasavvur edelim, dedim. Meselâ, bir adam, bir bayanın evine davet edilmiş. Şuradan buradan konuşulmuş... Vakit geç olmuş... Adamcağız kalkmış, tam ev sahibesinin yanına gidip: ■■Müsaadenizle... Artık geç oldu...» diyeceği sırada kadın daha evvel davranarak: «Geç oldu... Artık gitseniz iyi olur...» deyivermiş..
Edith:
— Anlıyorum, dedi.
Daha ağır, daha sert konuşmazsam mahvolacağımı anlıyor dura.
— Hakkın var, dedim. Ayrılmalıyız. Tamamen, ebediyyen, sanki birbirimizi hiç tanımamışız gibi ayrılmalıyız.
— Evet, ayrılmalıyız, dedi. Aksi takdirde saçma bir şey o-lur bu. İyi, aklı başında, kıymetli bir adamın benim aşkım uğruna mahvolması.... Ben bıı-
Aradan geçen uzun bir zaman sonra, tekrar çok partili bir hayata atılındı. O şekilde ki, Serbest Fırka zamanında mahdut bir mıntakada tezahür eden parti mücadeleleri, bu defa, bütün memleketi baştan başa sardı. Parti adamları, susturulamı-yacak ve durdurulamıyacak mücadeleci insan tipi olarak halkın arasındalar. Halk da bu insanların etrafında, onları dinliyor ve alkışlıyor. Arkalarında olduklarını, reylerini onlara vereceklerini ihsas ederek on-'ara emniyet veriyor.
Fakat; düşünülebilir mi ki, bütün bu partiler, Serbest Fırkaya yapıldığı gibi, bir (emir) ile kapatılsınlar; mensuplan dağıtılsın ve tekrar (tek partili hayat) daha doğrusu (zümre idaresi) ne avdet edilsin? Bugün, meselâ İngilterede,. buna benzer bir düşünce zannetmem ki, bir Ingiliz’in hatınna gelsin ve İngiliz vatandaşı (Çörçil’in tevkif edilerek muhafazakâr partinin, hükümet tarafından dağıtılabileceğini) düşünsün. Çünkü, böyle bir hereke-te hükümetin tevessül etmesine imkân yoktuk Ve Günün da sebebi; İngilterede (efkârı umumiye) denilen kuvvetin fiilî mevcudiyetidir. İşte bu kuvvettir ki, İngiltere’de fert hürriyetinin esas teminatını teşkil eden ve siyasî hayatta tam bir emniyet ve huzur doğurur. Efkârı u-mumiye karşısında İngiliz hükümeti, kanunların haricine çıkamıyaca. ğı gibi, vatandaşların ana hak ve hürriyetlerine asla tecavüzkâr bir vaziyet de alamaz. Şimdiye kadar, İngiliz siyasî hayatında, yukarıda mevzubahs ettiğimiz # şekilde, siyasî hürriyeti nefyedici ve siyasî teşekkülleri dağıtıcı bir harekete giri şilmemiştir. Baron’ların mücadeles' ile haklarını elde etmeğe başladığı tarihten beri İngilterede, siyasî hayat, daima tekâmüle doğru gitmiş ve (siyasî korku) ve (hükümet tazyiki) gibi bir durumla karşılaşılmamışım. Ve bundan sonra da karşıla, nılamaz. Zira; ingilterede efkârı u mumiye köklü bir şekilde çoktan teessüs etmiştir.
İngiltere için aklımızdan geçmeyen (şüphe), nedense bizde, vatan-
Satılık Otomatik pikaplı radyo
AmeıÜkan marka 6 lâmbalı ve 10 plâk alan otomatik pikabı içinde. Yolculuk dolayısiyle acele satılık.
Ulusta Koç Ap. Kat 3 No. 4 e müracaat.
„ Bizim Köy
//
Yazan: Nuri Alpay
ünün mevzuu olan -Bizim her kalbi titretmiye kâfidir.
Köy»ü bir çokları gibi önce' Bir çok köylerimizde sıtmayı ip-ben de ihmal etmiştim. Fakat likle, kaybolan hayvanını kurttar
uyanık vc aydın bir arkadaşımın korumak için» okutarak kurdağ-israrı üzerine bu değerli kitabı ni- zını bıçakla bağlatan, hastalıktan hayet okuyup lehte ve aleyhte de-' kurtulmak için kan darnaArtı noste-vam eden ve dikkatimi çeken neşriyatla mukayese ettim.
Kendim de köyde doğmuş ve büyümüş, uzun yıllar köyde vazife al- ( mış ve zaman zaman bütün memleketi gezmiş ve tanımış olmak sıfa-tile bildiklerimi bu vesile ile umumî efkârâ arzetmeyi bir vicdan borcu sayıyorum.
Bu eser müzjnin bir derdi teşrih eden, ekseriyetin iç yüzünü tanıtan büyük hakikatin ta kendisidir.
Gerçi zengin, müreffeh ve az çok şehir hayatının girdiği mamur köylerimizin sayısı-, da yabana atılacak gibi değildir. Fakat değerli öğretmenin bize tanıttığı bu türlü köyler maalesef halen mühim yekûn tutmaktadır. Bu itibarla eserin mübalâğalı olduğu iddiası yersizdir. Ve yine maalesef balı, sabunu, petrolü tanımıyan köylü vardır. Arıcılığı olm’ıyan köylerde bal andak hastalar için şifa maksadile mahdut kimseler tarafından tedarik edilebilir. Çok defa çocuklar bir yatakta ikişer üçer yatar ve ancak delikanlı olduktan sonra ayrılırlar. Bir çatı altında hayvanlarile barınan ve onların nefesile ısınan bu karan-! lık toprak evlerde is, bit, pire ve her türlü sinek tabiî ahvalden sayılır. Yerine göre sıtma, verem, trahom, firengi vesair hastalıklar da ayrı belâdır.
Başlıca gıdayı Karadenizde mısır unundan yapılan yağsız çorba,
kurtulmak için kan damaı'ını neşte: le yardırarak oluk gibi kan akıtan Tuncelinde de çocukların yaşaması için Artın, Karabet gibi ismlerle adlandırılan kimseler vardır. (1) Yine bu köyler en basit bir heladan, en iptidai bir çeşmeden mahrumdurlar. İçilen su sahnnçlarında her çeşit mikrop mevcut ve kurtlar kaynamaktadır.
Ellerini kullanmadan köpekler gibi hırlaşarak bir çanakta yiyen ■ KELBİYTJN» tarikatının bakiyesin belki halen Eleşkirt köylerinde görmek mümkündür. (2)
Petrol ve benzerlerine verilen a-karyakıt adına mukabil Doğuda geven köküne tüteryakıt, tezeğe de kokaryakıt denilmektedir.
Akşamüstü nahırı karşılıyan ve sığırların pisliği daha yere düşmeden kızların ve fakir çocukların ellerile nasıl toplandığını görmek ' için sayın öğretmenin köyüne kadar zahmete katlanarak gitmekten ise şöyle bir trenle il merkezi Elâzığ şehrine kadar uzanmak da kâfidir.
Hulâsa: eski ve büyük derdi tazeleyen Mahmut Makal’ın bu ese-I ri • Birimiz hepimiz için» sözünü de hatırlatmaktan geri kalmadı.
Nüfusumuzun •% 76.5 nu teşkil eden ve yurdun temeli olan köylerimizden mühim bir kısmının durumu işte budur.
Geçenlerde bir Amerikalı dostu muzun da dediği gibi köylüyü kal-.«.«..« ,?«•&•»•*. tındırmak için evvelâ muhtar, ka-
“ İT?.? ay' rako1 komutanı ve nahiye müdürün.
. hu.gur çorbası ve ^en başlamak gerektir.
......nv cehaletin, geriliğin, taassubun pisliğin düşmanı, köy davasının büyük öncüsü Mahmut Makal’ın bu değerli eserini her devlet adamı her idareci ve her vatandaş mukaddes bir kitap gibi okumalı ve bu büyük derdin dermanını aramalıdır.
ranla yapılan bulgur çorbası v*5 Mıkdanlı denilen karışık buğday I unu ile haşlanmış çeşitli yabani otlar teşkil eder. I
Yalınayak dolaşanları görmek için ise Karadenize, Güneye, Trakya köylerine gitmiye lüzum yoktur. Bunları Başkentin yanıbaşında bol bol şarap içilen Kalecik ilçe merkezinde de görmek mümkündür.
Samsun ve Bafra tütün depolarında çalışmak üzere güz mevsiminde ve yağmur altında Alucra ve Şebinkarahisar’dan Giresun yoluna dökülen tencereleri başlarında yor-. Oradaki gayri ganları sırtlarında kadın, ihtiyar, malı olduğundan
(1) Tunceli Vilâyeti kurulduğu zaman Nüfus Müdürlüğünde bu lıınduğum sırada bu kayıtların mahkemece tashihi için hayli uğraştım, müslimler dünya gaman sıruaruıua kuuhi, ımıyuı, ı nıau uıuuguuıuuı uzun yaşarlar, çocuk, yalınayak, halkın umumî mu | (2) Bu malûmat Ağn ili ahval’
haceret gibi akın ettiklerini görmek umumiye raporlarında mevcuttur.
Yozam FERENC MOLNAR
na değmem...
Bakışı karşısında biran düşün düm ki hayatımda tek kıymet olan şey, şimdi Editlı’i kolları mın arasına almak, onun aşkıyla, hemen şuracıkta helak olu-vermektlr. Fakat bu fikir biran gelip geçti. Doktorun çirkin yüzü gözlerimin önüne gelmişti. Bir diş ağnsı gibi bu çehre, ha yalimde sızlamağa başlamıştı: Hayatınızla ödersiniz.... Hayatınıza mal olur...».
Sonra öteki doktoru da, otel doktorunu da hatırladım. Onlar da, tıpkı, trende rastladığımız Finlandiya Konsolosu gibi, vapurda karşılaştığımız Pali gibi, Editlı’i gözleriyle yiyorlardı... Hele krizimin geldiği İlk akşam, ben tıkanma raddelerinde iken, onlar, acele ile mantosunu sırtından atınca bir gecelikle yarı çıplak bir vaziyette kalan E-dith’i nasıl süzüyorlardı? Hayır. Artık Edith’in yanında kalamazdım. Bu benim için lam bir felâket olurdu. Artık nasıl bir derde müptelâ olduğum malûm-
— 36 —
du. Bu kırık, bu sakat kalble E-(lith’in yanında yaşayamazdım. Kırık kalbime, eğer yaşamak istiyorsam, gözümün bebeği gibi itina etmem lâzımdı.
Bu kız, daha şimdiden, benim için bir kadından. bir evlâttan daha ileri, daha başka bir şey olmuştu. Zaten üzerimdeki bütün tesir ve kuvvetini de bu .ı-lelâcayip hislerden alıyordu. Hasta kalbime dünya harbini unutturmak için radyoyu dinlememek ve uyku hapını ikilemek kâfiydi, fakat Edith’le bir odada beraber kalınca, kalbimi susturmak İmkânsız oluyordu. Hayır. Ölmek istemiyordum. Artık Edith’in gece, niçin güldüğünü düşünörek kendimi haran edecek halim yoktu. Ben yaşlı bir bekârdım. Yine bekâr kalmalıydım. Elbette ki böyle kalacak değildim. Elbette ki kuvvetlenecektim. Ancak iki gün gördüğüm bir yabancı kadın, alelade bir kız İçin ölemezdim. Buna hakkım yoktu.
Tam o sırada, baddl zatında
Çevireni M.T.
ehemmiyetsiz olmakla beraber, sonradan kati mahiyet alacak bir hâdise oldu. Edlth'e dediğim gibi, bu hâdise burada, bugÜD olmasaydı, ertesi gün, bir başka gün,, bir hafta sonra, belki de başka bir yerde olacaktı. Fakat her halde olacaktı.
Telefon çaldı. Açtım:
— Allo. Buyurun.
— Allo. 11 - 25 numaralı oda
— Evet
Telefonda Pali'nin sesini tanıdım. nat kesilmiş gibi kısık bir sükût oldu. Pali her lıalde telefona benim cevap vereceğimi beklemiyordu.
— Pali, siz misiniz? dedim. Kekeliyerek:
— Evet... dedi. Edlth’e Allahaısmarladık demek istiyordum. Biraz sonra nollywood’a hareket ediyorum.
Long İslamadan mı telefon ediyorsunuz?
— Hayır, Nevyorktayım.
— Bulunduğunuz yer buraya yakın mı?
— Yakın.
— O halde gelsenlze. Yine kısa bir sükût.
— Hemen mİ?
— Evet, hemen gelin. Pali:
— Peki, deyip telefonu kapadı. Edlıh hayret içinde yüzüme bakakalmıştı.
— Bu ne demek oluyor? dedi.
Bunun ne demek olduğunu,
yapmak istediğimi anlamıştı. Fakat anlamamış görünerek ıs-
rar ediyordu:
— Buraya mı çağırdın onu?
— Evet
Pencereye doğru gitti. Bir zaman sokağı, karşıdaki evlerin
ışıklarını seyretti. Uzun uzun baktı bu ışıklara, iler İkimiz de birbirimizin ne düşündüğünü
biliyorduk. Bu uzun sükût, âde-
ta açık
ve samimî bir konuşma
halini alıyordu.
Ben, soyunup yatuğa uzandım. Zira, doktorun talimatına göre istirahat zamanı gelmişti. Yattığım yerden ben de, ışıklan seyrediyordum.
Sonradan anladım ki, biz o sükût içinde Edith’le vedalaşmışız.
Karşı evlerin ışıklı pencerelerine dalıp gittiğim bir anda aklıma basma kalıp bir söz geldi: «Onlan hayat ayırmıştı... .. Halbuki bizi ölüm ayınyordu.
(Devamı var)
yoğuıt yiyişi var
■Kabiliyet dâdî Haktır herkese olmaz nasip!»
C özünün ne kadar doğru oldu-** ğunu dün reyimi kullanırken anladım. Oturduğumuz sokak do-layısiyle on sekiz numaralı sandığa tâbi olmak bedbahtlığına uğradık.
Bizim sandık, Ziraî Kombinalar Müdürlüğü binasında İdi- Çoluğu, çocuğu topladık, yola çıktık. Kapıda kısa boylu, gözlüklü, kır saçlı bir zat karşıladı:
— On sekiz numaralı sandık, yukarıdadır.
Diye, nezaketle yol gösterdi. Merdivenlere doğrulduk. Uç ba-asmak, bastık, basmadık... Dur-
mağa mecbur olduk. Müthiş bir kalabalık her tarafı doldurmuştu. Beklemeğe başladık. Fakat her-nedeııse, reyini atıp dışan çıkana rastlıyamıyorduk.
Saate baktım, ona on vardı. Artık buradan dönülmezdi; çar na-çar sıraya intizar edecektik. Nihayet, onu on geçe İlk reyini kul. Iananı aramızda gördük.
Adamcağız kasketini ensesine yatırmış, kan ter içinde kalabah- I ğı yararak merdivenleri indi. Sorduk, fakat cevap alamadık. Her keşte bir meraktır başlamıştı,
«Ne oluyor?.. Ne var?... Kast olmasın?» sözleri dolaşmağa başladı. Bu minval üzere on buçuğu bulduk. Bu gidişle akşam olacağını düşünerek, yerimin lütfen muhafazasını rica ederek, dışarı çıktım, Çankaya eczahanesine gel dim. Seçim Kuruluna telefonla malûmat verdim. Bana cevap veren zat o mıntakanın hâkimlerden Bay Kâmil tarafından teftiş edildiğini ve kendisine haber verileceğini bildirdi. Müsterihane sırama döndüm, merak edenlere işi anlattım ve yine beklemeğe başladık.
On ile on beş dakika arasında, 1 kan ter içinde bir seçmenin kala | balığı yararak çıktığını görüyor 1 ve oh! diyerek birer adım ileri | gidiyorduk. Uzatmıyalım, nihayet ! rey sandığuun karşısına gelmeğe muvaffak olduk.
Dört kişilik sandık heyeti yer- [ lerini almışlardı. Reis ayakta idi. . D.P. ve C.H.P. müşahitleri sandı- | ğın sağ tarafındaki pencerenin ö- | nüııde oturuyorlardı. İkisi de ba- | yandı.
Sandık başkanı, sırada olan seç menin elinden kartını alıyor, ismini yüksek sesle okuyor, bir memur kütükten ismi bulunca z.(i verme muamelesine başlıyordu.
Zarf kutusu üstüne telefon reh- j beri konulmuştu. Adamcağız, reh- | beri kaldırıyor, zarf kutusunun . dört kapağını ihtimamı mahsusla ! açıyor, itina ile bir zarf çıkarıyor. , Zarfı ışığa tutuyor, çift olmaması- 1 na dikkat ediyor. Sonra seçmene 1 veriyordu. Seçmen zarfı alıp hüc- 1 reye girince, zarf kutusunun dört kapağını bir valide şefkati ile kapıyor ve üstüne telefon rehberini koyuyor. Ondan sonra diğer ! elini beline dayıyarak camdan di- [ şarıyı seyre dalıyordu.
Biz bekliyorduk. Seçmen, içerde zarfını kapıyarak çıkıyor, zarfı 1 sandığa, imzayı kütüğe atıyordu.' Başkan bundan sonra harekete [ geliyor ve seçmen kartına mühür ] basarak iade ediyor ve sıra bar1 kasma geliyordu. Bu zarf kutusunun açılıp kapanması, üstüne telefon rehberinin konulup kaldırıl-1 ması, her seçmen için tekrar ediliyor ve bu suretle saatler geçiyor, 1 milletde mütevekkiline bekleşipi duruyordu.
İşin bu suretle cereyan etiıgîniı görünce merdivende beklerken ettiğim merak zail olmuş .-Kabiliyet dâdî Haktır, herkese olman nasip!» sözünün doğruluğum! inanmıştım.
İçimden, bu zatın çalıştığı daireye acıma hissi geçerek, reyimi saat Lam on ikiye on kala atmağı! muvaffak oldum.
Bu anlattıklarımın doğruluğuna bütün Karanfil sokağı sakinleri şahittir!
Hikmet YAZICIOĞIU
CEMİYETTE
.ÜZÜMLÜ TELEFONLA»
ıhhî imdat ......
fava Yollan......
'ataklı vagonlar ’lektrik _______
lavagazı laşkent Taka! feni Güven Taksi
SİNEM AL AB T F EĞLENCE YERÎJ5Bİ
Büyük (15031): Asilzade sllalujör Ankara (23432): Tamamen şeninim Ulus (22291): Kırmızı aliller )
Paraşüt
Yeni (14040): Macera
Park (11131): Adalet
Sümer (14072): Bin bir u-hllkS»: **'!
Kovboyun zaferi
Sus (14071): Altın kafes. Kınwl
Cebeci (18846): Lorçl Hardı. Ley»
ile Solma
ECZAHANELEB
Anafartalar, Nümune, Yenişehir
.nou._hHivAvıım Onun hak- lin?hâdise ile çılgına dönerek di-
Lâkin, aynı anda, Dük’ün arkadaş cekette bulunacak olurlarsa xu-
ZAFKB
Sayfa: 3
15 - 5 -1»5»
durumu
ADYO*TELEFON-TELGRAF HABERLERİ
Cü undan bir müddet
® İran’da asker isyan çıktığına dair şayialar dolaşmıştı.
alelacele memlekete döndüğü, birtakım tevkifler yapıldığı; diğer taraftan, Sovyet Rusyanın Azerbaycan hududuna yeniden asker yığmağa, hattâ hududu tecavüz etmeğe başladığına dair teyld edilmeyen haberler gelmekte idL
Sonradan, vaziyetin gösterildiği kadar vahim olmadığı anlaşılmakla beraber; İranın iç ve dış durumu müşahitlerin dikkatini çekmekte berdevamdır. Bu arada bir İranlı şahsiyet tarafından girişilen teşebbüs meseleyi kısmen aydınlatmıştır. Bu İranlı şahsiyet, halen vatanından ayrı bulunan eski Başbakan Gavam Saltana’dır. 1946 da, Sovyet kıtalarının Azerbaycandan geri çekilmesini sağlayan ve o tarihten beri «Azerbaycan Halaskarı* ünvaniyle anılan Saltana, Şaha hitaben yazdığı bir mektupta, Majestelerinin, şahsî nüfuz ve diktatörlük siyasetini behemehal terket-mesi lâzım geldiğini, bu siyasetin İranı izmihlale sürükleyeceğini bildirmiştir. Gavam Saltana, bu müdahalesine karşılık olarak, bütün unvan ve imtiyazlarından mahrum edilmiş ve hükümetçe -vatan haini* olarak vasıflandırılmıştır.
Gavam’m açıkladığına ve tarafsız kaynaklardan gelen haberlerden anlaşıldığına göre, çiıkan askeri isyan şayialarının esası, bazı mebus ve ayan üyeleria’in tevkifi ve memleket dahilinde gitgide artan bir huzursuzluğun mevcudiyetidir. Buna sebep olarak, memlekette iki ayn zümrenin ihtilâcı gösterilmektedir. Bunlardan bil incisi, yabancı memleketlerden teknik ve malî yar dım görerek yurdun her sahasında reform yapmak isteyen gençler zümresidir. Bu zümre, ancak, Anayasa sahasında tam bir demokrasi esasını kabul etmek ve 15 milyonluk nüfusundan 4 milyonu el’an göçebe durumunda olan İran halkının hayat seviyesini yükseltmek suretiyledir ki dahilde sükjûn ve hariçte emniyetin sağlanabileceğine kanidir. Buna mukabil, büyük mülk ^sahiplerinden ve askerlerden müteşekkil bir muhafazakâr grupu da bugünkü durumun idamesine taraftardır. Bu grupun, dahildeki hoşnutsuzluğu arttırmak pahasına da olsa, Şahı şahsî iktidar yolunda kuvvetle destekleyerek, harpten evvel Japonyada olduğu gibi, askeri kuvvete ve büyük müstenit bir diktatörlük istediği anlaşılıyor.
Netekim Şah da, üç ay evvel Parlâmentoyu açış nutkunda Anayasanın bir maddesinin tadilini istemiştir. Bu madde, Şahı Parlâmento tarafından kabul edilen Kanunların tatbikatını durdurmaktan menetmektedir. Her iki meclis üyelerinden teşkil edilen bir kongrenin şlm di bu tadil işini görüşmekte olduğu bildiriliyor. Madde tadil edilirse, Şah, Parlâmento tarafından tasdik edilen kanun hükümlerini tatbik edip etmemekte serbest kalacak demektir. Bir çok saylavların ve âyan üyelerûain tevkif ve ^zillerine sebep olarak, bu tadilâta İtiraz etmiş olmaları gösterilmektedir, ki karışıklık ve isyan haberleri bu tevkiflerden ve halk arasında başgösteren husursajduktan ileri gelmektedir. Bu huâusrsuzluğa, bizzat resmî İranlı şahsiyetlerin de işaret etmiş oldukları iktjisadî darlık da inzimam etmektedir* İran bu vaziyet dalıilinde Amer İkadan iktisadi ve askeri yardım istemiş ve bu yardım vaadedilmiştir. Lâkin askeri yurdundan İranın nasıl faydalanacağı şimdilik malum değildir. Dah7ı doğrusu bu yardımın, İrana ne derecede fayda veya zarar sağlayacağı bilinemez. Zira, İran, elan 19/;1 tarihli Sovyet - İran anlaşmalının hükümleriyle bağlıdır ve bu anlaşma hükümlerince , İrana diğe’r bir devlet askerî müdahalede bul unur veya Rusyaya tecavüz uraksadiyle İran topraklarından faydalanırsa, Sovyet Rusya İrana asker şevkine mezundur. Bu vaziyet dahilinde Amerikanın İrana yapacağı askerî yardımın Sovyetler tarafından nasıl tefsir edileceği malûm değildir. So'vyetlerin, İran dahilindeki huzursuzluğu ve İktisadî darlığı istismar ederek zemini geniş ölçüde hazırlamış oldukları muhakkak bulunduğuna göre, müdahale İçin bir bahane uydurmala-^/•or olmıyaıtaktır.
Sovyet Raspanın bunu göze alıp alamıyacağı bilinemez, bilinen bir şey varsa, o da, daha şimıillden bir sinir harbinin başlamış x*e İranın yine 1946 dan. evvel olduğu gibi çok nazik bir d pruma girm/ş bulunma-
.mâliyeye kurmak
HER GÜN BİR HÂDİSE
Üçler Konferansı tebliği neşredildi
Tebliğde üç gün süren konferansın gaye ve neticeleri hulâsa ediliyor
Londra Radyosu, 14 (Basın . Yayın) — Fransa, İngiltere ve Amerika dışişleri bakanları dün gece Londra'da bir tebliğ neşrederek 3 gün devam eden konferanslarının gaye ve neticelerini hülâhsa etmişlerdir. Tebliğde bildirildiğine göre, görüşmelerin asıl ve müşterek gayesi harp tehlikesini azaltmak ve bütün milletlerin arzusuna uygun olarak devamlı barış şartları yaratmak olmuştur. Bakanlar hür dünya kuvvetlerinin hiç bir zaman tecavüzi maksatlarla kullanılmayacağım teyit etmişlerdir. Dünyanın yegâne militarist ve mütecaviz devletinin Batının maksat ve siyaseti hakkında yanlış fikirler vermeye matuf propagandası yüzünden bu esaslı hakikati tekrarlamak ihtiyacı duyulmuştur. Bakanlar hürriyete olan inancın dinamik bir kuvvet haline getirilmesi icp ettiğini belirtmişlerdir. Ziraî ve teknik kaynakların büyük bir kısmına hâkim olan hür dünya milletlerinin dünyada ba-
ilgilendiren siyasetlerinin ana hatları üzerinde mutabık kalmışlardır.
Almanya meselesi ile ilgili olarak umumî bir demeç yapılması hususunda bir anlaşmaya varılmamış ve bu demecin derhal federal Alman hükümetine gönderilmesi kararlaştırılmıştır.
Bakanlar, Güneydoğu Asyada son zamanlarda bağımsızlıklarına kavuşmuş yeni hükümetlere yardım etmek ve ayni bölgede halkın hayat seviyesini yükseltmeye matuf meselelerde işbirliği yapmak niyetinde olduklarını bildirmişlerdir. Komünist emperyalizminin gaye ve me-todları her fırsattan istifiade edilerek ortaya konacaktır. Tebliğde komünistlerin milliyetçi hareketleri gûya teşvik ederken hakikatte bu hareketlerden kendi yayılma siyasetleri için istifadeye çalıştıkları açık, lanmaktadır. Londradaki muhabirlere göre, bütün alâkalı şahsiyetler konferansı diplomatik bir muvaffakiyet eddetmektedirler.
Bülbül ne gezersin çukur ovada !
Bülbülü kim sevmez? Hele
Mayıs sabahlan, şafak atmadan şöyle ağaçlık bir yerden akseden bülbül sesine kim bayılmaz?
Minimini kuş, ne de güzel şakır, ne de güzel çiler!.. Havadan mı nedir? Hepsi birden sustular! Halbuki Mayıs ayındayız! Gül mevsimindeyiz! Ne rede o feryad-ı andelip?
İşin tuhafı, henüz dut mevsimi de gelmedi ki, bülbüller, dut yemiş bülbüle döndüler, diyelim! — A. F.
İ. Bergman meselesi
gene ortaya çıktı
Kocasından ayrılan Ingrit Bergman artık eski itibarını kaybediyor mu?
rışı sağlamak gayesini tahakkuk | Bu toplantılarda dükıya sîyase-ettirmeye kadir bulunduklarından tinin ana hatları üzerinde tam bir bakanların şüphesi yoktur. mutabakat hasıl olduğunun bildiril-
Gene bu tebliğe nazaran, 3 dışiş- ] mesi ilerisi için hayırlı bir alâmet leri
I
bakanı dünyanın her kısmını 1 sayılmamaktadır.
Marshall yardımı
Dean Acheson’un kongreye teklifi
Vaşington, 14 a.a. (Afp) t— Marshall plânının üçüncü devresine ait nihai kanun metnini hazırlayan âyan ve temsilciler meclisi dışişleri karma komisyonu üyelerine Londradan gönderdiği bir telgrafta dışişleri bakanı Dean Acheson’ bu plânda faydalanan Avrupa milletlerini abalarında siyasî bir federasyon kurmağa davet eden maddeyi metinden kaldırmalarını istemiştir. Dean Acheson telgrafında, Avrupa milletlerinin aralarında siyasî bir federasyon kurmalarını talep eden maddenin Marshall plânı hükümleri a-rasına katılmasının, yabancı memleketlerde Birleşik Amerikanın müstakil milletlerin içişlerine müdahalesi gibi telakki olunacağına işaret etmektedir.
Acheson, Marshall plânını baş-langıcmdanberi Birleşik Amerika siyasetinin Avrupada daha büyük bir iktisa'dî işbirliğini teşvikten, fakat siyasî 6ahada teşebbüsü, bizzat Avrupa milletlerine bırakmaktan ibaret olduğunu tasrih etmiştir.
Bir harp halinde Amerikan sanayii
Pittsburg, 14 a.a. (Afp) — Well Street gazetesinin bildirdiğine göre, Pittsburgh bölgesi tüccar ve se-nayicileri önünde konuşan mühimmat komitesi başkanı Hubert Ho-ward demiştir ki:
«Bir harp halinde, Amerikan sanayii takriben 17 milyar dolarlık acil bir sipariş kabul etmeği derpiş eylemelidir.
Howard muhtemel bir ihtilâfın ilk altı ayı zarfında silâhlı kuvvetlerin takriben 41 milyar dolar tuta, rında sipariş vereceklerini söyleyerek demiştir ki:
«Soğuk harbin doğurduğu gerginlik yüzünden programlarımızı uzak ihtiyaçlara göre değil, acil zaruretler bakımından ayarlamak mecburiyetindeyiz».
Serbe»t Fıkra
28 bin Yunanlı çocuğun iadesi
Atina Radyosu, 14 (Basın - Yayın) — Çeteciler tarafından Peyk memleketlere kaçırılan 28 bin Yunanlı çocuğun memleketlerine iadesi hususunda tavassutta bulunmakla vazifelendirilen Kızılhaç genel merkezi dün yayınladığı bir tebliğde, şimdiye kadar Peyk memleketler hükümetleri nezdinde giriştiği teşebbüslerden hiç bir netice elde edilmediğini ve yakın veya uzak gelecekte de Yunan çocuklarının iade edileceğine dair herhangi bir vait alınmadığı için bu husustaki teşebbüslere son verdiğini bildirmiştir.
Almanya avıupa Konseyni destikleyecek Londra Radyosu, 14 (Basın - Yayın) — Federal Alman hükümeti başbakanı Adenauer dün gece AL manların Avrupa konseyini şiddetle destekleyeceğini vaadetmiştir. Alman başkanına göre, Almanya iştirak etmedikçe konsey ümit edildiği gibi tam bir Avrupa federasyonu haline gelemeyecektir.
Yunan Kıraliyet sarayında toplantı
Atina Radyosu, 14 (Basın - Yayın) — Eskiden başbakanlık yapmış olanlarla, bütün siyasî parti liderlerinin iştlrakile yarın sarayda Yunan Knalı Paul’un başkanlığında olağan üstü bir toplantı yapılacak ve şimdiye kadar muhtelif hükümet ler tarafından alınan teşriî mahiyetteki kararların Yunan millî meclisince tasvip edilerek kanun hükmüne girmeleri meselesi incelenecektir.
Çekos'ovakyadaki Amerikan memurları Londra Radyosu, (Basın - Yayın) — Amerikan hükümeti, Çekoslovakya’dan, Ameri,kadaki elçiliğine mensup 35 kadar memuru geri çağırmasını ve Cleveland ve Pittsburg’daki konsolosluklarını kapatmasını istemiştir. Çek hükümeti son zamailarda Çekoslovakya’daki Amerikan elçiliği memurlarının üçte ikisini de geri çağırılmasım istemişti.
Otomobil hırs zlığı yapan şebeke
Madrid, 14 a. a. (Afp) — Polis dün otomobil hırsızlığı yapan yedi erkek ve üçkadından mürekkep bir şebekeyi tevkif etmiştir. Madrid civarında bir evde şebeke tarafından çaçlınan bir milyon peçeta değerinde çeşitli eşya meydana çıkarılmıştır.
Danimarkaya silâh sevkıyatı
Kopenhag, 14 a.a. (Afp) — Askerî yardım programı gereğince Danimarkaya verilen silâhlarla yüklü ilk vapur dün Arthus limanına gelmiştir. Ellerinde levhalar taşıyan —-------- ,v uv n.ı5* komünistler geminin boşaltılmasına
boğulmuştur. Bunlar arasında Yu- ] karşı nümayişler yapmışlarsa da karı Nil eyaleti İngiliz polis şefi tahliye ameliyesi hiç bir hadise çık-bulunmaktadır. I madan cereyan etmiştir.
İktisadî tecerrüd
Truman ciddi bir ihtarda bulundu
Fargo (Kuzey Dakota), 15 a.a. (U-nited Press) — Truman Amerikanın yeniden bir İktisadî tecerrüde doğru gitmesi ihtimalinin bir buhrana ve hâkimiyetin komünistlerin eline geçmesine sebep olabileceğini dün akşam belirtmiştir.
Kuzey Dakortaıa Fargzda Konuşan başkan şöyle demiştir:
«Hürriyet ile komünist istibdadı arasında parçalanmış bulunan bir dünyada İktisadî tecerrüdün yeri yoktur. Birleşik Amerikanın, dünyanın hür milletleri ile karşılıklı yardım ve birlikte çalışmaktan baş. ka çaresi yoktur.
Yalnızlık siyasetini yenmeğe devam edeceğimizden eminim. " komünizmi mağlûp etmenin, ____
reffah bir dünya kurmanın, hürriyet ve barış elde etmenin yoludur».
Komünist Çinin teşebbüsü
Paris, 14 a.a. (Afp) — Pekindeki komünist Çin radyosunun bildir, diğine göre, halkçı Çin cumhuriyeti dışişleri bakanı Chou En Lai 12 Mayısta Birleşmiş Milletler genel sekreteri Trygve Lie, Unesco genel direktörü James Torres Bodet ve diğer Birleşmiş Milletler teşekküllerine birer telgraf göndererek «sözde Çin temsilcilerinin», «Koumintang grubu maiyetinin» bu teşekküllerden çıkarılmasını talep etmiştir. Bu tel-graftalarda dışişleri bakanı halkçı hükümetin Çin halkını temsil eden meşru hükümet olduğunu tasrih et. iniştir.
Yukarı Nil'de çıkan fır tına
Hartum, 14 (a.a.) — Yukarı Nil’de birdenbire çıkan fırtına neticesi nehirde bir vapur batmış ve üç kişi
Bu, mü-
"0 Yıldız, bizim için sönmüştür artık,, Stromboli filmi sansürden geçtikten sonra rağbetini kaybetti
I ngrid Bergman’ın dokuz ya-
■ şındaki kızı Pia Lindstrom -Bergman etrafında yapılan uzun münakaşa, muvakkat bir zaman için sona erdi. Lindstrom’un doktoru, çocuğu ders yılı esnasında yanında alıkoyacak. Pia, tatilin bir kısmını annesi ile birlikte geçirecek. Bu müddet zarfında annesi, kızını Avrupaya götürecek, ingrid’ in, kocasından ayrıldığı malûmdur.
Bu dâvada, en çok mahareti görülen İngrid’in avukatı Greg Bau-tzer’dir. Lindstrom, dört avukat değiştirdi. Bu sebepten Greg de, dâvaya dört defa yeniden başladı.
Lindstrom ile tngrid Bergmanın evlenme tarihleri olan 1937 denberi, kocası, İngridin kazancını idare etmişti. ”—-2-L2- 1-1, ’j’t t: yoktu. Avrupaya turneye çıktığı zaman, bütün yol masraflarını karşılamak üzere karısına 300 dolar vermişti. Kocası Los Angeles’de bir hastahanede cerrahlık yapıyor ve haftada seksen dolar alıyordu. Bautzer’le yaptığı anlaşma kendisine 125.000 dolar temin ediyor. Bun dan başka, İngrid Bergman, kızı için mühim bir miktar para ayırmaktadır.
Bugün, şurası pekâlâ bilinmektedir ki, Rosselini’yi tanımadan evvel, Bergman kocası Lindstromdan ayrılmak için bir çok fırsatlar kolladı. Stockholm’da mektebe giderken, güzelliği dolayısiyle bir hayli şöhret yapmıştı. Fakat İngrid’in muhteris tabiatı, bu soğuk adamın yüzünde bir yalnızlık hissini çabuk duydu.
İlk ayrılma fırtınası, 1940 da İngrid Bergmanın Birleşik Amerikaya yalnız başına gelmesiyle koptu. Lindstrom, onu bir kaç ay takip etti ve daha sonra, karısı Holivudda çalıştığı esnada New-York yakınlarında bir yerde yaşadı. Kalifomi-yada tekrar birleştiler, fakat İngrid’in serbestlik arzusu o kadar kuvvetli idi ki, aynlık zarurî bir şey oldu. Lindstrom, aralarında büyük bir bağ olan kızını ileri sürerek ayrılmaya yanaşmak istemedi. Kalbi boş olan İngrid, bu is-.eğe boyun eğdi. Fakat, Rosselin’ye (Açık Şehir Roma) filmindeki başarısından dolayı tebrik için yazdığı meklup, sonra İtalyalı 3ahne müdürünün on dört gün Lindstrom larda kalması, ayrılma tasavvurunu yeniden destekledi. Aşağı yukarı, bir sene kavga ve münakaşa ile geçti.
Bu ayrılmaya sebep olan Rober-to Rosselini’dir 4 ’J’~ 11
kamaştırmıştı.
Kendisinin hiç bir serveti
İngrid Bergman’ın kızı Pia oynuyor...
rika vatandaşı değildir. 1940 da oraya gelmiş ve son senelerde bu sıfatı haiz olmuştur.
Artık Holivud'da, İngrid Berg-maniçin bir angajman mümkün değildir. İstidadını Amerikada kazandı, fakat Avrupada kaybetti. Maria Montez şöyle demişti: «O, orada tak dir edilir, zirabütün her şeyini aşka hasretmişti.»
Fakat Amerikalılar buna cevap veriyorlar? «Bizim için, o yıldız artık sönmüştür.»
NOT: Bundan evvelki nüshalarımızda «Her gün bir hâdise» sütunlarımızda neşrolunan, «Doğuştan ^.ptal olan bir çocuk iyileşti» ve «Ölüm Halinde Bulunan Bir Tü-
berkülozlu iyileşti» isimli yazılarımızı okuyan bazı okuyucularımız, gerek mektup ve gerekse telefonla, bu yazılarda ismi geçen doktorların adreslerini sormuşlardır. Bu iki doktorun adreslerini aynen veriyo-
— 1 «Doğuştan Aptal bir çocuk iyileşti» isimli yazıda adı geçen doktorun adresi:
Monsieur Lucien François
12, Avenue Alphand
Paris — France
2 — «Ölüm Halinde bir tüberkü-lozlu iyileşti» isimli yazıda adı geçen doktorun adresi:
Dr. Pascal Villanova
6, Boulevard Vicjpr - Hugo Nice — France
oh! Ne âlâ... Sandık başlarında hâdise yok!.. Jandarma yok!.,. Polis yok!... Resimli veya İşaretli oy pusulalarını fiyaka ile gösterip caka satan yok!...
Oy verme, ibadet gibi mahfi! Herkes sâkin, herkes memnun!... Kadın erkek, genç ihtiyar, fakir zengin herkes, kanunu biliyor, vazifesini yapıyor, ve o-yunu kullanıyor...
Bu manzara karşısında kimin göğsü iftiharla kabarmaz?
★
Öğleyin Radyo Gazetesini dinliyorum. Huylu huyundan vazgeçer mİ? İşte bizim Basın - Yayın Umum Müdürlüğü, son iktidar lehine yine bir türlü çenesini tutamıyor!... Eh... ne olur
Asma köprü!
Akdeniz’de Ingiliz manevrası
Londra, 14 a.a. (Reuter) — Atina radyosunun bildirdiğine göre, İngiliz filosu Temmuz ayında îyoniyen denizinde manevralar yapacaktır.
! Radyo, muharibler ve denizaltılar sekreter da dahil olmak üzere Yunan harp i- j manevralara iştirak edeceğini bildirmiştir.
Trygvie Lienin Mokkova temasları
Moskova, 14 a.a. (Afp) — Mosko-kovadaki Birleşmiş Milletler haberler merkezinde neşredilen tebliğe ; göre, Gromyko ile Trygve Lie arasında cereyan eden görüşmelerde dışişleri bakanlığı genel sekreter eta dahil olr yardımcısı Constantin Zinchenko da I gemilerinin
îngridin gözünü nuuıuJ..... Onun gayesi, bü-
yük bir artisti, bir daha kurtulamı-yacağı bağlarla sıkı sıkıya kendine bağlamaktı. Deniliyor ki «Artık, İngrid Bergman başka bir prodüktörle çalışabilecek mi? O, Rosseli-nin malıdır. O, onu namus ve şerefi muhil olarak elde etti.»
(Stromboli) filmi 600 perde üzerinde gösterilince netice daha fena oldu. Protestan piskoposlar filmin yasak edilmesini istediler. Bir kaç belediye dairesi buna uydular, böylelikle film bir hayli sansürden geçti, işe yaramaz hale geldi.
Böyle olunca da (Stromboli) programlardan kaldırıldı. Aşağı yukarı iki ay var ki kimse bundan bahsetmiyor.
Fakat bu sükût, Bergman meselesinin halledilmiş olması demek değildir. Bilâkis, yeniden mevzu olmuştur. Alfred Kinsey Amerikalıların yüzde yirmi dördünün sadık olmadığını söylemiştir. Bu böyle değilse bile buna yakın bir şeydir. Bunu bütün dünya bilir. Fakat, sadakatsizlik başka şey, aile birliği ile alay etmek te başka bir şeydir.
Eğer Lindstrom sözünde durur ve Kaliforniyaya boşanmayı bildirirse, İngrid, Rosselini ile evlenecektir. Ondan sonra Amerikaya geleceği zannedilmektedir.
İngrid Bergman, Birleşik Ame-
hazır bulunmuştur. Tebliğ, Trygve Lie ve arkadaşlarının Pazar günü Moskova civarını gezeceklerini ve gece de bir temsilde hazır bulunacaklarım bilıirmektedir.
Varidatı Süleyman'ın
Piyasada mevcudu azaldı.
Merhum Şair Enis Behiç’in «Varidatı Süleyman» adlı eseri, kitapçılara tekrar getirtilmiştir. Okuyucularımıza, bu müstesna eseri tavsiye ederiz.
Yugoslav - Yunan tren münakalesi
Brassaville Radyosu, )Basın - Yayın) — Yugoslav makamları, Yunanistan ve Yugoslavya arasında tren yollarının açılması için lüzumlu her tedbiri almış bulunmaktadırlar. îki memleket bir müdıet evvel demiryollarının tekrar açılması hususunda mutabık kalmışlardır.
Su baskını yüzünden muhaceret
Vinnipeg, 14 a.a. (Lps) — Sular altında kalmış olan Winnipeg’den ayrılanların sayısı şimdi 70.000 olarak tahmin edilmektedir. Dün pek çok yağmur yağmıştır ve bugün de yeniden yağması beklenmektedir. Su baskınlarının şiddetlenmesinden korkulmaktadır. Setleri kuvvetlendirmek için mücadeleye devam edilmektedir.
J
DİŞ TABİBİ HALIT SUNGUR
AnafarUlar Vakıf İ| Han kat 1 No. 115 - Tel: 1(345.
mühim bir haber daha: Bakm) Beşiktaşia Üsküdar arasına asma köprü yapılacak! Beyenmediniz mi yoksa? Asına köprü ayol! Rüyanızda gördüğünüz mü vardı? İşte son iktidar, onu da kuracak!' Yoksa, asma köprüden geçmeden, sırat köprüsüne mi gideceksiniz?
★
Şimdi, kulakları çınlasın Muhip Dranas'm bir fıkrasını hatırladım:
Fil, ağaçları, dallan kırar geçermiş de su görünce ne hikmetse gerilermiş!
Olur ya, fil hali bu, belki de tabanları sudan gıdıklanıyor-dur!.. Onun için o sırada sırtında taşıdığı nc kadar insan varsa, hor tumuyla birer birer yakalar; suya atar, ve böylece kurduğu köprüden rahat rahat geçer, gider-
Yazan:
Sarıçizmeli
Mücahit Topalak
YENİ NEŞRİYAT.
ne olmaz.. 9 milyon vatandaş, bu saate kadar tamamen oyunu kul 1 anmadı ya!.. Saat 17 ye kadar ne tuttnrabillrse, Allah bin bereket versin! Öyle İse, durma söyle:
— Filân filân yerlere toprak dağıtılacak! Kim damıtacak, diye, sormayın! Tabiî bugünkü iktidar!.. Söylemeğe hacet var mı? O halde 17 ye bir dakika kalana kadar Esmer’e rey verebilirsiniz! llem bu kadar da değil! İstanbul-da Mimar Sinanın Türbesi de açılacak! Artık siz bilirsiniz ama, elbette bu müjdeyi size veren Esmer’e kıymazsınız!
Sonra, size daha mühim, çok
Çin - Sovyet tıcoret anloşması
Londra, 14 a.a. (United Press) — «Soviet Monitor» gazetesi’nin dün akşam bildirdiğine göre, Çin halk cumhuriyetinin devlet idaresi konseyi, Çin Sovyet ticaret anlaşmasını Cuma günü tasdik etmiştir.
Pakt, Çin yüksek memurlarının ziyaretinden sonra Moskovada 19 Nisanda imzalanmıştır.
Arap Birliğinin toplantısı
Kahire. 14 a.a. (Alp) — Arap bir-ligi komitesinin toplantısı Ürdün delegesinin salonu ani olarak ter-ketmesinden biraz sonra sona ermiştir. Arap birliği genel sekreteri Azzam Paşa basına verdiği beyanatta, görüşmelerin bilhassa birlik kararlarının Ürdün tarafından ihlali etrafında cereyan ettiğini söylemiş ve nihaî kararın yarın verileceğini ilâve etmigtir.
Son değişikliklere göre Temyiz Mahkemesi Teşkilât Kanunu ve Dairelerden Emsal İçtihatlar -Fayrettin Örciin.
Temyiz Mahkemesi İkinci Hukuk Dairesinde
Temyiz Mahkemesinin kuruluşuna dahil bütün daireler ve görevleri, cetvellerde gösterildiği gibi, tatbikatta kolaylık için her daireden ayrıca hukuk ve ceza heyeti u-mumiyesi ile Tevhidi İçtihat kararları ve Sulh Hukuk ve Ceza Yargıçlarının görevleri gösterilmiştir.
Hâkim ve avukatlarla umuma mahsus tertip edilen bu kitap; İstan-bulda: Üniversite, Ankarada: Ber-kalp, Akba ve Çankaya kitapevle-rinde satılmaktadır. Fiatı 150 kuruştur.
3a'
8
Sayfa: 4
Fen âleminde
ZAFER
15 - 5 -1950
Se
çl
n
vi
n
re
d
n
il
it
11
U
)İ
c
D
£ k i
!1
II
V
Adaylığım
[■ n alk tarafından gönderilen bir LrıH lemsilciler heyeti dün ziyare ™ ® time geldi. Nezaketle kabul ettim. Beni milletvekilliği için adaylığımı koymağa davete gelmiş ler. Bu münasebetle aramızda şu muhavere geçti:
— Halk sizi milletvekili olarak görmek istiyor.
— Affedersiniz, süzünüzü keseceğim. Benim de milletvekili sandalyesinde oturmayı çok arzu ettiğime dikkat nazarınızı çekmek isterim. Dikkat edin, ne garip bir tesadüf, benim ve milletin arzusu ayni! ,
— Millet nihayet Meclis’te kendisini samimi olarak müdafaa ede-1 cek ve hayatı boyunca kendisini koruyacak bir kimse istiyor.
— Bana kalırsa ben bu şartı kabul ediyorum. Mademki bütün meslekler gibi bu da bir meslektir, neden kabul etmeyim? Meselâ: bir pa-pas bütün hayatım ■ Cenabı Hakka ibadete vakfeder. Subay ise hayatı boyunca vatanının müdafaasına hizmet etmek için üniformasını giyer. Binaenaleyh neden ben de hayatımı milletin müdafaasına vakfetmeyim? Kaldı ki bu işi yapacak olan ilk ben değilim.
____ Millet sizi itimadı ile mükâ-fatlandıracaktır ve...
____ Müsaade buyurun, sözünüzü keseceğim. Mükâfata gelince ben bu-hususta da mümkün mertebe halka yardım etmek isterim. Devletle ben anlaşırız.
— Biz maaştan bahsetmek istemiyoruz.
— Bakın bu meselede de ayni fikirdeyim. Ben de maaştan bahsetmiyorum. Maaş meselesi ayrı. Milleti müdafaa etmesem de o benim milletvekilliği hakkım. Muhalif milletvekilleri de maaş alıyorlar. Binaenaleyh burada mevzubahs olan maaş değil, milletin arzu ve ihtiyaçlarına göre Devletin bana vermesi gereken mükâfattır.
— Biz, sizi nalıyamıyoruz?
— Daha ilk adımda seçmenlerimle anlaşmazsam çok üzülürüm. Sonradan, yani seçilince bunda şaşılacak bir şey kalmaz. Ben seçmenlerinin anlamadığı ilk milletvekili olmayacağım. Fakat şu anda anlaşmamız her zamandan fazla elzemdir. Binaenaleyh size söz veriyorum ve bu sözlerimi diğer seçmenlerime de bildirmenizi rica ediyorum: ben Devletten mükâfatımı isterken seçim bölgemin ihraçlarım da göz önünde bulunduracağım. Meselâ orman kes.lmesine ihtiyaç olursa ben sizin bölgenizdeki ormanların kesilmesini isteyeceğim. Beni seçmeyenlerin ormanlarım neden tahrip edeyim?..
Heyet üyelerinin gözleri yaşarıyor ve hepsi birer mendil çıkararak göz yaşlarım siliyor.
— Rica ederim gözyaşlarınızı silmeyin. Beni çok sevindiriyorlar. Fakat şunu bilmek isterim, kendi namınıza mı yoksa bütün seçmenleriniz adına mı ağlıyorsunuz?
— Bütün seçmenlerinizin namına.
| Branislav Nuşiç |
siyasî hayatta artık bütün seçmenler namına ağlamağa alıştık.
— Öyleyse mesele değişti. O zaman bütün seçmenler namına göz-yaşlarınızı silebilirsiniz. Fakat ben bu millî âdeti bilmediğim için izahını rica edeceğim. Siz, bütün seçmenler namına aday gösterildiği zaman Thı yoksa daha sonra mı ağlarsınız?
I — Umumiyetle sonra.
— O halde bu millî âdetten vazgeçmeyiniz. Ben millî âdetlere çok bağlıyımdır. Bu gözyazlarımzı benim Meclis’te olacağım zamana saklayınız. Şimdi başka bir diyeceğiniz varsa, söyleyiniz.
— Programınızı da bilmek isterdik..
— Program mı? Bu arzunuzla beni hiç te şaşırtmadınız. Program aleyhinde olmama rağmen sizin böyle bir şey isteyeceğinizi talimin etmiştim. Fakat doğruyu söylemek lâzım gelirse hiç bir program hazırlamış değilim. Hem zaten hazır program dururken yenisi hazırlamağa ne lüzum var. Bizim 30 senelik siyasî hayatımızda hiç bir şey elde edilmemişse de hiç değilse bir çok milletvekilliği programı hazırlanmıştır. Ben bu programlardan birini kabul etmekle beraber size büyük bir samimiyetle şunu da itiraf edeyim ki, bence adayların seçim arifesinde ortaya kaydukları programlar, mutavassıtların her iki tarafa söyledikleri sözlere çok benzer.
— Fakat millet artık bunlara alışmıştır.
— Riça ederim, ben evvelce de söylediğim gibi millî âdetlere çok hörmet ederim. Mademki bu da âdet olmuştur, ona da hörmetimi esrige-yemem.
— Ya......?
— Evet, ne demek istediğinzi biliyorum. Her şeye rağmen Meclis’e bir programla girmemi istiyorsunuz, Güzel, ben bir prognam hazırlayıp halka izaha geleceğim.
— Sizden bir ricam daha var. Af-fınızı dileyerek, size önceden sormam icap eden bir suali şimdi soracağım:
— Emredersiniz.
— Beni kimin namına aday göstermek istiyorsunuz?
— Pek tabiî halk namına.
— Arzunuzun yerine getirilmi-yeceğine pek müteessirim.
— Neden?
— Çünki seçilemeyeceğim.
— Nasıl olur, bütün millet sizinle. Herkes, oyunu size verecek.
— Her şeye rağmen yine de seçilmeyeceğim.
— Sizi anlayamıyoruz.
— Evet seçilmeyeceğim, çünki hükümet tarafından aday gösterilmiş değilim. Şunu bilmelisiniz ki, se-
Sıcaklar başladı
TAZELİK
SIHHAT
) DEMEKTİR!
'Fuz dolabı
SIHHATİNİZİ KORUR
SAĞLAM GENİŞ KULLANIŞLI UCUZ VE ı SESSİZ ÇALIŞAN BİR BUZ DOLABI DAİMA \
| ENGLISH I ELECTRIC
MARKASINI TAŞIR
Taksitle satış Veli Candar ve Oğlu Anafartalar 146, Tel: 14671
Süper Hidrojen
jlu. —
patlama ile meydana getirdiği tahripkâr tesirleri yeni bombaların araştırılmasına ve bunun neticesi olarak yeni" bomba tâbirlerinin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Bugün bahis mevzuu olan ve aranılan netice «Katî bir tahrip» tir. Gayet tabiî olarak bundan maksat atomik silâhlardır. Bu tabir tamamen gerçekleştirilememiştir. Hiroşima ve Nagasaki’de yapılan atom bombası tecrübeleri beton binaların yıkılmadığını gerçekleştirmiştir. Eldeki rakamlar şunu ispat ediyor ki sağlam bir yapıya malik ol-mıyan binaların yıkılmasa, patlama nın meydana gelmesinden, ölenlerden daha çok sayıda insanın ölümüne sebep olmuştur. Bazı âlimlerin müdafaa ettikleri gibi, şurası bir hakikattir ki eğer bir çokları enkaz altında telef olmasaydı patlamayı müteakip meydana gelen gama şualarını korkunç tesirleri altında öleceklerdi. Fakat nihayet vaziyet öyle gösteriyor ki eğer kurşun elbise giyilse veya toprağın derinliklerinde ikamet edilseydi, atom bombası atıldıktan sonra o saha i-çinde yaşamak şansı olurdu.
Bugün için, her ne olursa olsun münakaşanın zamanı geçmiştir. A-tom bombası belki de, katî tahripkâr tesir yaratabilecek bir bomba değildir. Fakat bu mevzuda Hidrojen Bombasının böyle bir tesir yaratacağını şimdiden kabul etmek doğru olmaz.
Bu iki bomba arasındaki fark, sadece meydana gelecek olan radyasyonun zararlarından dolayı olamaz. Ayni zamanda Patlama kuvvetleri arasında da fark olmalıdır. Gökyüzüne doğru mantar şeklinde, müthiş bir duman ve alev kümesi fışkırtan Atom bombası, daha dün patladığı zaman binlerce kilometreler uzaklığa kadar bir mıntaka-yı titreten ve insan şuurunu altüst eden atom bombası, gerçekleştirileceği haber verilen Süper bombalar yanında ancak bir kestane fişeği olacaktır. Filvaki, bunun rolü o kadar azdır ki sadece Hidrojen bombası için bir ateşleyici vazifesini görebilecek mahiyettedir.
Hidrojen bombasının tahayyülü yeni bir şey değildir. Atomik «fu-sion» un, atomik «fission»a nazaran daha büyük bir enerji açığa çıkarabileceği uzun müddettenberi bilinmektedir. Elde edilen gelişmeler gayet basittir. Hidrojen atomunun protonları ile uygun bir şekilde bombardıman edilen Trityum molekülleri (Hidrojenin radyoaktif —«»----------- . şekli), doteryum (Ağır hidrojen)
çimlerin serbest olması halkın aday- imtizaç ederek ve eriyerek biterler larını kendisi seçmesi değil, hükû- Ve helyum meydana getirirler. Hal metin dikte ettiği adaya serbestçe ' ” ' « « -« «-•«-
oy vermesi demektir. Mademki seçimler serbesttir, halkın kendi adayım kendisi göstermeğe hakkı yoktur. Aksi takdirde bu serbesti ne olurdu. Binaenaleyh gidip hükümet ile anlaşın, ben de bu esnada programımı hazırlıyayım...
(H) Bombası
Atom bombası, bugün gerçekleştirileceği haber ve ilen süper bombalar ganında ancak ve ancak bir kestane fişeği mahiyetinde kalacaktır
| böyle bir yerde meydana gelebilir, çünkü güneşin vasati sıcaklığı 20 milyon santigrat derecesidir. Bun-1 dan bir müddet önce insan oğlunun böyle bir hararet meydana getirmesi imkânsızdı. Şu halde Hidrojen bombasının da imali imkânsız olacaktı.
tom bombasının büyük bir . yede hızı 300.000 kilometredir).
,__;i« mAvdann setirdi- Erimiş maddelerden müre'
Erimiş maddelerden mürekkep olan güneşin geniş kitlesi içinde, protonlar ve nötronlar korkunç bir hızla zikzak çizerek hareket ederler. Bu hâdise, güneşin neşrettiği fevkalâde enerjiyi gayet güzel izah e-der. Fakat bu reaksiyonlar ancak
buki meydana gelen helyum kitle- ı sinin ağırlığı, kendisini meydana getiren atomların mecmu kitlesinin ağırlığından daha azdır. Bu nokta , esrarlı bir şeydir. Kaybolan kitle şu formüle göre enerjiye tahavvül etmiştir: E= m.c2. Burada C ışık hızını göstermektedir. (Işığın sani-
— DİLEKLER
Bilet Kara borsası mı?
Hemşin’den 18 imzalı mektup aldık. Bunda ezcümle şöyle deniliyor:
«Devlet Denizyollarının Pazar ilçesi acentesi, aynı zamanda Belediye Başkanı olan tütün, fındık ve kereste tüccarı İsmail Tilater’dir. Pazarda nor mal bedelle vapur bileti bulmak hemen hemen imkânsızdır. Acenteden vapurun hareket saatine kadar bilet verilmez, vapur kalkacağı sırada ise: «Buradan alınacak yolcu sayısı dolmuştur» denilir. Fakat bir misli fazla para vermeye razı olanlar biletsiz kalmazlar. Bu nasıl mümkün oluyor? Ulaştırma Bakanlığının bu suali acenteye sorması ri-casındayız. Birçok yolcular buradan otobüsle Rize’ye giderek oradan ayni vapurda yer bulabiliyorlar.»
Ankara Belediyesine açık dilekçe
1 — 1948 senesinin Temmuz ayında Yenidbğan mkıhallesi Rüstemağa sokakta inşa etmiş bulunduğum iki adet baraka, Ankara Belediyesi emriyle ve yıkım bürosu memurları eliyle yıktırılmıştır.
2 — Bu barakalar inşa edildiği tarihte ben, Halk Partisi mensubu ve bu partinin Ye-nidoğan iki No. lu Bucağı ikinci başkanı idim. O tarihlerde ve bu hüviyetimle yeptırdı-ğım barakalar Belediye mevzuatına aykırı idiyse- o zaman ne için yıktınlmamıştır.
— Bugün zihniyetine ta -mamen vakıf bulunduğum C. H. P. den istifa etmiş bulunmaklığım buna mahal bırakmış ise, tutulan hareket hattı vatandaş hürriyetini baltalayıcı mahiyette midir, değilimdir?
4 — Ve nihayet bu hareket, Belediyenin. C. H. P. elinde bir maşa olduğu kanaatini u-yandınr mı, uyandırmaz mı? Ankara belediyesinin bu hus-suslara cevap vermesini vatandaş hukukuna dayanarak rica etmekteyim.
Yenidoğan 5 No. lu Muhtarı Sıddık Acun
bir
Atomik patlama bu meseleyi hal letti. Filhakika, bombanın merkezî kısmında, saniyenin çok küçük bir kısmı kadar zaman içinde milyonlarca derecelik bir hararet meydana gelmektedir. Şu halde, güneşin haiz olduğu şartlar çok kısa bir zaman için yaratılmış oluyor. Eğer ağır ve hafif hidrojen molekülleri ayarlı bir şekilde yerleştirilebilirse ve gene uranyumlu bir bombanın radyo aktivitesi iyi tayin edilebilirse muazzam bir patlama zinciri ; elde edilebilir.
Bellamy Cinayeti
I n.ıwınwıı mı »AFKJTİM rOiJ» 1«WU1L&4a
Har;
Hidrojen Bombasmın Atom bombasına olan faikiyeti aşikârdır. Her şeyden evvel, yer yüzünde uranyum çok azdır. Buna mukabil tabiatta bol miktarda hidrojen veya bunun yerine kaim olabilecek cisim vardır. Trityum da- azdır, fakat imal etmek kolaydır: «Bunun için trityum 6 çekirdeklerini, bir uranyum pili içinde nötronlarla bom bardıman etmek kâfidir. Nasıl olsa ilk madde bol miktarda bulunuyor. Atom bombası da uranyumun bir kısmı patlamadan israf edilen Hidrojen bombasında ise, uranyum çekirdekleri etrafına yerleştirilmiş o-lan elemanlar uranyumu bombardıman için büyük sayıda nötron neşrederler. Böylece az bir uranyumla çok kuvvetli merkezi bir patlama meydana getirir.
Nihayet, bir uranyum bombası büyük bir hacimde değildir, zira kendiliğinden bir patlama tehlikesi olabilir. Bu tahdit hidrojen bombası için varid değildir. Nazarî olarak, bir gemi büyüklüğünde bile bir süper bombanın yapılmasında hiç bir engel yoktur. Şüphesiz ki bu cesamette bir bombanın patlaması astronomik bir karakter arze-der.
Nazarî olarak, bir kilo hidrojenin helyuma tahavvülünde bir kilo u-ranyumun parçalanmasında meyda na gelecek enerjinin yedi misli bir enerji açığa çıkacaktır.
Böyle bir şeyin tevsiki için başka söylenecek bir şey yoktur. Bir seneden beri, Amerikalı âlimler bu enerjinin mekanik sahada kullanılması için çalışmaktadırlar. Buna yakın bir müddetten beri de Sovyet âlimleri ayni mevzuu gerçekleş tirmek için çalışmaktadırlar.
Güneş enerjisini çalarak, gurur ve kuşku içinde kalan insanlar, katî tahrip neticesini ergeç elde edeceklerdir.
—(Images) den—
— 30 —
dinleyerek, müşterek hayatlarım yıkmak üzere doğrudan doğruya kocasına yetiştirmiş bulunuyorsunuz, öyle mi?
— Hayır.. Bilâkis hayatlarını kurtarmak istiyordum. Bay İves bana karşı zevcesinden daha nazik davranmış bir adamdır. Her ikisine de iyilik etmek için paralanıyordum.
— Demek, sizce iyilik etmek böyle olur?
Mis Poge mahcup ve mütevazı bir tavırla:
— Belki budalaca bir usul ama, öyle zannediyordum. Başka bir çare bulabileceğimi zannetmiyordum. Bayan İves’in Bay Bellamy ile kaçacağını tahmin ettiğim için haber verip buna mâni olmağa çalıştım. Telefon muhaveresinin hakikî mânasını o zaman kavrayamamıştım.
— Hangi hakikî mânadan bahsediyorsunuz, lütfen bize de söyler misiniz?
Mis Poge ayni sükûnetle sözüne devam etti:
— Yâni, Bayan Bellamy ile Bay İves arasındaki alâkadan Bayan İves’in haberdar olduğu meselesinden bahsediyorum.
Lambert, boğulur gibi feryat etti:
— Sayın Hâkim, bu cevap sualimize cevap teşkil etmiyor, zapta geçirilmemesini rica ederim.
— Mahkememiz o kanaatte değildir. Siz Mis Poge’e telefon muhaveresini ne suretle tefsir ettiğini sordunuz, o da izah etti.
— O halde, bir şey sorabilir miyim efendim?
— O halde, demek ki, şüphe etmeği aklından dahi geçirmiyen bir kocaya, zevcesinin sadakatsizliğini bildiren, ve sadece kendi rivayetinizle ve kendi şahadetinize dayanan bu müjdeyi, başka hiç bir saik dolayısiyle değil de, sırf kemali sadakatınızdan dolayı götürüp yetiştirmiş bulunuyorsunuz; ve buna da jüri heyetinin inanacağını umuyorsunuz, öyle mi?
Mis Poge, mütevazıane,
— İnanmalarını temenni ederim, dedi. Ve bir an için hilekâr bakışlariyle yalvarır gibi jüri heyetine döndü.
— Ben de lüzumundan fazla
RADYO
eyimser telâkki edilmenizi temenni ederim. Bu kadar, Mis Poge.
— Bir dakika..
Savcı ufak bir sual sormak istiyordu,
— İşittiğiniz muhaverenin başka birisi tarafından duyulmasına imkân olup olmadığını sorarken Bay Lambert bu husustaki fikrinizi tamamiyle izah etmenize meydan vermediler. Lütfen şu noktayı tesbit edelim. Bayan Da-ni el İves neredeydi?
— Gül bahçesinde, efendim.
— Demek akşam yemeklerinden sonra gül bahçesine gitmek mutadıydı, öyle mi?
— Hemen her gün giderdi, na-va karardıktan sonra bahçede çalışmağı tercih ederdi, çünkü o sa-F* atlerde bahçe serin olurdu.
— Gül bahçesini kütüphane o-dasından görmek mümkün müdür?
— Evet, tamamiyle. Gül bahçesine giden taşlık yol kütüphanenin önünden geçer.
— Demek oluyor ki, kayın validesinin bahçede olup olmadığını anlamak Bayan İves için mümkündü.
— Elbette, tamamiyle.
— O saatte hizmetçilerin nerede bulunmaları muhtemeldi?
— Arka tarafta akşam yemeğini yemek üzere toplanmış olmaları muhtemeldi. Onlar sonradan yemek yerler.
— Ya Bay Patrick İves oralardan geçemez miydi?
— Hayır. Bayan İves zevcinin yukarıya çıktığını biliyordu. Bay İves yukarıya çıkmazdan evvel sandalın bayrağını beraberce taktıklarını söyledi.
— Sizin de yukarıda olduğunuzu zannediyordu, değil mi?
— Evet. Yemeklerden sonra aşağıya inmek âdetim değildir. Yemeğimi de çocukların odasında
— Bay İves kütüphane odasında çok mu meşgul olurdu? Yân: yazar okur muydu?
— Ne dereceye kadar meşgul nesinde bir çok teknik kitaplar vardır. Fakat yazı yazıp yazma-olduğunu bilmiyorum. Kütüpha-dığından pek haberdar değilim.^ (Devamı var)
BULMA C A
ANKARA RADYOSU PAZARTESİ — 15/5/1950
7.30 M. S. Ayan.
7.31 Müzik: Hafif Uvertürle:
7.45 Haberler.
8.00 Müzik: Tango, Rumba, ve Sambalar (Pl.)
8.25 Günün Programı ve Hav
8.30 Müzik: Hafif Müzik: (Pl.)
9.1
12.:
12.:
13.1
13.:
13.'
hâdiseyi derpiş etmemiş olduğunu anlayacak kadar şuura malikti. Ve düşüne düşüne kendi kendine bu işte bir tuzak kokusu bulunduğu neticesine vardı ve bu tuzağın da Şövalye için hazırlanmış olduğuna kanaat getirdi.
Artık tereddüde mahal yoktu. Arkadaşıyla beraber rıhtıma git ti, Strapafar ve Korpodibale ile birleşti, hâdiseyi onlara da anlattı. Yalnız işi Burakan’a söyleme-
Uç arkadaş bir meclis kurdular ve aralarında kararlar verdiler bunun neticesi olarak duvarı aştılar ve bahçeye atladılar. Orada öyle güzel gizlenmişlerdi ki ne Pantekot ve ne de Boröver onların orada bulunduklarını anlayamamışlardı.
Trenkmay, sözlerine nihayet verirken:
— Vâkıa biz tasarrut için dışarıda değildik ama, Bay Şövalye, içeriden, dışarıdan daha iyi tarassut edilebiliyordu... diye mazeret bildirdi.
Strapafar da:
— Allah hakkı için!... İnanınız ki gözlerimizi dört açmıştık biz. Bilhassa, o Pantekot serserisinin küçük taş merdivene sokulduğunu gördüğümüz zaman... İçinizden, acaba onlan gözetliyorlar mıydı ve arkalarından hücuma hazır mıydılar diye geçirirsiniz, hakkınız var bunda!
Karpodibale:
— Yaşayan Tanrı hakkı içini dedi, «dikkatli olalım, kılıç darbeleri yağacak» diyorduk ama bir şey olmadı çok şükür.
Burakan da:
— Hayır! Bir şey olmadı... ama, hepimiz orada idik ve göz kulak kesilmiştik, dedi.
Yumuşayan Boröver:
*öMn: MİŞEL ZEVAKO
k4JS--BÎ
— 29 —
— Demek, orada, sesimin erişeceği bir yerde idiniz öyle mi? dedi.
Gittikçe şaşıran Trenkmay:
— Elbette, efendim! diye kekeledi.
Yalandan hiddetlenmiş gibi görünen Boröver:
— Acaib!... Benim tek başıma işimi göreceğimi zannetmiyorsunuz ha, maskara herifler?... Görürsünüz siz!... diye homurdandı.
Fena bir duruma düşen, bitkin bir hale gelen Trenkmay:
— Aman efendim! diye yalvardı. Hayvanlık ettiğimizi pek iyi anladık. Sizin: «Sana tavsiye ederim, o serseriler içeri girmesinler, sonra karışmam!» dediğinizi ve Baronun : «Girmeyiniz!» diye bağırdığım işittiğim ve Pantekot’un avenesinin, sopa yemiş köpekler gibi başlarını eğerek dışarıya çıktıklarını gördüğüm zaman arkadaşlara: Bay Şövalye şeytanı bile boynuzlarından yakalamağa, sakalından tutup çekmeğe muktedirdir» dedim.
Ve delillerine son vermek için de muzipliğe saparak:
— Bütün bunlar hep Burakan’ın yüzünden oldu!...
Strapafar da arkadaşının bu manevrasını teyit ederek:
— Evet, evet, bütün bunlar Bu-rakan’ın hatasıdır. Ona: «Canım, bizim efendi bütün o heriflerin
Çeviren: RAGIP RIFKİ
canlarına okur, iciğini ciciğini çıkarın...» dedimse de dinletemedim.
Korpodibale, ötekinin sözünü keserek:
— Hiç bir söz dinlemedi... Diye ötekilerin yalancı şahitliklerine iştirâk etti.
Sonra, her üçü de bir ağızdan:
— Domuz Burakan!... Eşek Burakan!... Köpek Burakan!... diye bağırdılar.
Bu hakaret sağanağı karşısında boğulma derecelerine gelen zavallı Burakan:
— Ben ha!... Diye inledi.
Ve sonra, birdenbire köpürerek:
— Yalancılar! Serseriler! Ayaş-lar! Köpekleri... Vebaya tutulun inşallah... Humma sizi gebertsin!... Fecî ölümlerle geberiniz!... Diye bastı kalayı.
Gülmekten katılan Boröver:
— Haydi, barışınız artık!... diye müdahale etti. Demek, arkadaşlarını içeri götüren sen idin öyle mi benim cesur Burakan’ım?
Çılgına dönen Burakan, bir şeyler söyledi ama, itiraf mı, yoksa itiraz mı ettiği anlaşılamadı.
Boröver, yalandan ciddî bir tavır takınarak:
— O halde, gösterdiğin sadakat ve dirayetin mükâfatı olarak eve gidince, arkadaşlarından fazla iki şişe şarap alacaksın ve hoşuna giden şarabı kendin seçeceksin....
Dört babayiğit böyle bir karan akıllarından bile geçilmemişlerdi. Mesut ve bahtiyar bir adam gibi eğlenen Boröver, göz ucuyla onlara bakıyor ve hilelerinin kurbanı olan Strapafar, Korpodibale ve Trenkmay’m mahzun ve perişan yüzlerine bakarak bıyık altından kıs kıs gülüyordu.
Burakan’a gelince, onun da sevinçten ağzı kulaklarına varıyordu. iltifatı ve mükâfatı memnuniyetle kabul etti. Arkadaşlarının yaptıkları hile ve muzipliğe karşılık olarak böbürlene böbür-lene:
— Sîzlere, bu iki şişeden bir damla bile vermiyeceğim!... dedi. Bay Şövalyenin şahsına ait size verdiğim nasihatleri dinlememenin cezasını böyle çekeceksiniz, çapkınlar...
Boröver gülmekten katılıyordu. Onun bu halini gören ötekiler de sandala binerken kahkahalarla gülüyorlar ve birbirleriyle el şakası ediyorlardı. Az kalsın sandal alabora olacaktı.
Boröver, kuvvetli kollariyle küreklere asılarak sandalı suların üzerinde uçururken içinden de:
«Eğer bunların bana o kadar yakın bir yerde bulunmuş olduklarını hileydim, Rospinyak’ın serserilerinin karınlarını deşer, hepsini yerlere serer Dük dö Giz’i de kaçırırdım! • • diyordu.
Yarım saate varmadan hepsi de Fruadmantel sokağındaki konağa avdet etmişlerdi.
Gündüzü pek yorucu işlerle geçiren Boröver, karyolasına uzanarak hemen uyuyuverdi.
Ötekilere gelince, onlar da, üstünde bir hayli şişe şarap ve mezeler bulunan masanın başına geç
ı.OO Kapanış.
1.28 Açılış ve Progra
1.30 Müzik: Şarkılar.
1.00 Haberler.
1.15 Müzik: Keman
1.30 öğle Gazetesi.
1.45 Müzik: Sen Parçal
1.00 Hava Raporu. Akşam Programı ve Kapanış.
17.5S Açlış ve Program.
1S.00 M. S. Ayarı.
18.00 Müzik: Dans Müziği (Pl.)
18.30 Konuşma: (Kitap Saati) Adnan ötüken.
18.45 Müzik: Film Melodileri (Pl.)
19.00 M. S. Ayarı ve Haberler.
19.15 Geçmişte Bugün.
19.20 Müzik: Şarkılar.
19.45 Müzik: Tarllıt Türk Müziği.
20.15 Radyo Gazetesi.
20.50 Müzik: Radyo Senfoni Orkestrası-(Sef: Ferit Alnar.)
1. Mozart: Sol Minör Sen fon
2. Nuri Sami: Orkestra îçtn Türkü.
a) Kırların Türküsü:
b) Efe Türküsü.
3. Dvorak: Slav anaları.
21.15 Konuşma: (Hava Şehitlerini ma Günü.)
21.30 Müzik: Dans Müziği (Pl.)
22.00 Konuşma: Kanun Konuları.
22.15 Müzik: Şarkılar.
22.45 M. S. Ayarı ve Haberler.
23.00 Program ve Kapanış.
Soldan Sağa:
1 — Bir isim, İstanbul d
2 — Zehirli bir hayvan, davulun arkadaşı
3 — Eski Tllrk beyleri giyerdi, sonuna (e) gelirse bir kadın adı olur 4 — Bix. Mısır Firavunu, satrançta yenmek 6 — -Bir asit adı, bir nota 6 — Beyaz. Türkiye kıyılarında bir Yunan adası 7 — Tersi: Evlerin üstü, burun elnlllr 8 — Futbol maçlarının yapıldığı yer, atların ayağına çakılır «Çoğul lıall» 9 — Deniz, tersi: Bozma 10 — Hurda işlerle uğraşır, iki. yüzlülük 11 — Beşeriyet, cilve.
Yukarıdan Aşağıya:
ıi: îkl
1 — Gözde, bir vilayetimiz 2 — Devamlı akan, eklemek 3 — Bilim, ufak su zerresi 4 — Tersi: Bir ortaklık çeşidi. OsmanlI alfebesinln yirmiseklzlnci harfi 5 — Bir öksürük hapı.tekrar 6 — Bir kadın adı Tersi: san’at 7 — Sık. Denizde yüzer 8 — Tufan zamanındaki Peygamber, lar 9 — Bir tiyatro eseri çeşidi.
10 — Merhamet. Trakyada bir tartar, ziyaret eden.
Tertip Eden: N. Ü.
ir (Devamı var)
Sahibi
Adviye FENİK
Bu nüshana vhz.i islerini filler
Mare eden flîKMET YAZIOIOÖ'
HasıJdıg) ver
Aranıyor
Kefaletli erkek kasiyer aranıyor
Anafartalar 128 numarada Terziler Kooperatifine müracaat. (905)
-m. Onun hak- lim hâdise ile çılgına dönerek di- Lâkin, aynı anda, Dük'ün arkaaaş
15.00 Programı
17.57 Açılış ve
18.00 Fasıl Heyeti Konseri.
‘•HÜSEYNÎ" 1 — Peşrov 2 — -
Şimşiri nlgAlurila vu
Yetti hayli çektiğim
İSTANBUL RADYOSU PAZARTESİ — 15/5/1950
12.57 Açılış ve Programlar.
13.00 Haberler.
13.15 Dans Müziği (Pl.)
1S.30 Hafif öğle Müziği.
Çalan: Semlramls O
14.00 Şarkı
İstanbul Haberleri, izahlı Caz Müziği. Takdim Eden: Erdem Burl. Çift Mandolin Kuarteti Konseri.
şehitleri günü münasebetiyle radyofonik temsil.
Yazan: Ekrem Reşit Rey Oynayanlar: İstanbul Şehir Tiyatrosu' Sanatkarları.
Senfonik Müzik; (Pl.)
Modest Musogrgski.. "1 Sergisinden Tablolar".
Çalan: Leopuld Stovskl ludelplıla Orkestrası. Haberler.
Dans Müziği (Pl,
Programlar
ZAFER
Sayfa: 5
15 - 5 - 1950
ORTAÇ’ta
Mevsimin Kumaş Fiatları
Mimoza Emprimeler Vistra Emprime JorjetKrep Emprime lual Keten Emprime Emprime Çamaşırlık ORTAÇ:
-------------------- Anafartalar Cad. Adliye karjm Köşe Mağazası, No. 224.
Tel: 11135 Anknr»
450 krş.
260 krş.
260-krş
875 krş.
ggf' 18 Renk hakiki İrlanda Keteni 900 krş. Gendi 340 krş.
375 krş.
Sunderland - Beşiktaş maçına ait tahliller
Spor muharrirlerinin intibaları - Bir Ingiliz spor yazarının sözleri - Ingiliz oyuncuları neler söylüyorlar?
İngiltere profesyonel lig üçüncü-sü Sunderland takımı döıt maç yapmak üzere İstanbula gelmiş ve ilk karşılaşmasını Cumartesi günü Beşiktaş takımiyle yapmıştır, içlerinde İngiliz Millî takımında yer almış olan ve bu arada ligde gol krallığını da kazanmış kıymetli oyuncular bulunan Sunderland’lılar, daha ilk temaslarında çok güzel bir oyundan sonra Beşiktaş takımını kolaylıkla 3—û yenmek suretiyle iyi bir intiba bırakmışlardır.
İngiliz takımının oyunu ve tatbik ettikleri sistem hakkında tanınmış spor yazarlarımızdan bir kaçının mütalealarını ve oyundan son-ra misafir İngiliz takımı oyunculu rının sözlerini aşağıda sırasıyle veriyoruz: .
Eski hakemlerimizden Nuri Bo sut maç hakkında diyor ki: •
-Sunderland takımı, geçen sene gördüğümüz Charleton gibi «P* gevşek almadılar. Bunun için, dünkü maçta îngilizlere «oynadı» diye-biliriz. Belki bunda, serin havanın da aynca tesiri olmuştur.
Misafirler, sıkıştıkları anda topu taça, avuta, kornere atıyorlar ve kendileri için telikeli olabilecek a-kınlarda faul yapmakta hiç tereddüt etmiyorlardı. Bu futbol kurtları maçın son on beş dakikasını sanatlarının bütün inceliklerini göstermekle geçirdiler. Bu arada, topu tek ayak üzerinde sıçratarak hasınım aldatmak gibi hoş numa-~lWralar gördük.»
Tanınmış spor yazarlarından Eşref Şefik şu mütaleada bulunuyor:
. Dün seyrettiğimiz Sunderland-lılar, birinci sınıf İngiliz takımlarının hemen hepsinde görülen sadeleştirilmiş, ekseri düz ve kısa yolları takip eden, gösterişsiz, fakat erkek bir oyun çıkardı. Öyle dan-telâ işler gibi dokumacılık yapmak, lüzumsuz bel, kalça kıvınşlariyle oyunu dişileştirmek taraflarına kaçmadan mütemadi hedefe ve rnak şatlara doğru, kendilerinden fazla topları koşturarak oynuyor. İngi-lizler, iki devrenin nasıl geçtiğini farketmiyecek derecede süratli bir tempo ile çalıştılar.»
Vatan gazetesi spor yazarı Ahmet Bahtiyar. Ingilizler hakkında şöyle diyor:
• Sunderland, turneye çıkmış İngiliz takımlarının âdeti hilâfına canlı ve gayretli oynadı. Bütün o-yuncuların top stoplan, deplasmanları, paslaşmaları, icap ettiği zamanlar hızlanmaları insana zevk veriyor. Kalecileri soğukkanlı, çe-
• vik, blokajları emniyetlidir. Mü-Jafaa kuvvetlidir. Bilhassa orta haf Walsh’in kafasından top almak çok güçtür. Muhacimlerin hepsi çok kıvrak, topa hâkim olmakla beraber Shackleton bir yıldız olarak göze çarpmaktadır. Walsh'dan sonra müdafaanın en iyi oyuncusu o-lan A. Wright ile Broadis, T. Wrikht ve Chackleton bilhassa mütemadi deplâsmanlarla oynamakta ve bu hal karşıdaki futbolcuları çok şaşırtıp yormaktadır.
İngiliz apor yazan ne diyor?
Misafir İng liz takımile memleketimize gelmiş olan Sunderland Echonun spor muharriri Anderson demiştir ki:
• Bugünkü oyun, güzel, sert, te miz ve hareketli geçti. Bütün Avrupa takımları gibi, Beşiktaş da gol pozisyonuna girebilecek kadar kabiliyetli, fakat gol çıkaramamak hususunda aynı derecede talihsizdir.»
İngiliz oyuncularının sözleri Mapson (kaleci) :Takırrunız iptidai oynuyor. Oyunculardan hiç birini beğenmedim. Kalecileriniz fena değil. Fakat çok yatıp kalkıyorlar.
Daha doğrusu tribün için oynu yorlar.
Chakleton (soliç): Oyun için bir şey söyliyemem, menecere sorun. Yalnız sahanın sert olduğunu belirtmek isterim.
Johnson (antrenör): Takımınız hiç te fena oynamıyor. En çok A. 1 İhsanı beğendim. Hakem çok iyi idi. En büyük kabahatiniz, forvetle- I tiniz kale önünde tesirsiz. 1
■T —
Beşiktaşlılar dün Amerika’ya gitti Beşikteş Takımı Amerika’da şimdilik 7 maç yapacak
Beşiktaş futbol takımı dün saat 15.30 da Pan - Ameriken uçağı ile Birleşik Amerikaya müteveccihen İstanbuldan ayrılmıştır.
Sadri Musluoğlunun başkanlığın- i daki Siyah - Beyazlıların kafilesinde eski Millî futbolcularımızdan Hakkı Yeten de idareci olarak git- , mektedir. !
Beşiktaş takımı kadrosunu teşkil i edecek oyuncular şunlardır:
Mehmet, Feyzi, Kemal, Yavuz. I Vedii, Ali İhsan, Kâmil, Hüseyin, : Leon, Süleyman, Şevket, Recep, Bülent, Kemal, Şükrü.
Hayli yorucu bir seyahate çıkmakta olan Beşiktaşlılar, anlaşma gereğince Amerikada şu karşılaşmaları yapacaklardır:
21 Mayısta Nevyorkta Nevyork muhteliti ile;
24 Mayısta Fail Kur Masaçusets
Ponte Delgada takımı ile (gece o-yunu);
28 Mayısta Şikagoda Şikago muhteliti ile;
31 Mayısta St. Louis’de St. Louis muhteliti ile; (gece oyunu);
4 Haziranda Filâdelfiyada, ^jltıdel fiya muhteliti ile;
9 Haziranda Nevyorkta, Amerika muhteliti ile;
11 Haziranda Kerny N. S. de Man-chester United, îngilizlerin 1950 şampiyonluğuna namzet meşhur takımı ile oynayacaktır.
Beşiktaş takımının bu oyunlarda alacağı neticelere gere, Amerika millî takımı ve sonra da Rio dö Janeryo’daki beynelmilel turnuvalarda muhtelif takımlarla maçlar yapması muhtemeldir. Amerikalıların en çok ehemmiyet verdikleri maç, Manchester United ile yapılacak oyundur.
İstanbul Emniyet Sandığı
19 Haziran 1950 de tasarruf sahiplerine yapılacak çekilişe ait plânla aynca Ankara Şubesi mudilerine münhasır olmak üzere 1 Ağustos 1950 de Ankarada yapılacak hususî çekilişi gösterir plân:
19 Hazırau 1950 tarihinde çekiliş
Liralık 10.000,—
1
1
4
4
5
20
70
1
1
5
20
40
Adet
Adet
1
Ağustos 1950 tarihindeki çekiliş Liralık
2.500,—
1.000,— 500,— 100,—
50,—
25.000-
10 000-
Hesaplarında en az (50,—) lira bulunanlar bu çekilişlerden faydalanırlar.
Hesaplarında daha fazla parası bulunanlar fazla kuı-’a numarası alırlar. (3124)
İstanbul Emniyet Sandığı
Şehir suyu tesisatıyaptırılacaktır
İller Bankasından
1— Aşağıda isimleri, keşif bedelleri ve geçici . nıiııat miktarları gösterilen 11 kasabanın içme su inşaatı yaptırılacaktır.
Kasaba adı
Keşif bedeli
Geçici teminat
ORTAÇ’ta
Alaca
Ş. Karahisar Devrekâni Vize
Niksar
Manyas
Kula
Osmancık
Umurlu
Artvin
Çenıişgezek
49.854,76
139.232,34
36.343,60
32.565,32
287.169,50
74.811,15
149.931,80
45000,00
81.000,00
89.897,78
40.355,99
3.739,11
8.211,17
2.725,77
2.442,40
15.236,78
4.990,56
8.746,59
3.375,00
5.300,00
5.744,89
3.026,70
2 — Bu keşif tutarlarından font boru hususi aksam ve armatür bedelleri hariç olup bunlar Bankanın İstanbuldaki deposunda müteahhide teslim edilecektir.
3 — Her kasaba için ayrı teklif mektubu verilecektir.
4 — İhale 29 Mayıs 1950 Pazartesi günü saat 15 de toplanacak olan Bankamız İhale Komisyonunun inceleme sonucunun İdare Meclisince tasdikini müteakip kesinleşecektir.
5 — Teklif mektuplarının en geç 29 Mayıs 1950 Pazartesi gürü saat 12 ye kadar Bankamıza makbuz mukabilinde teslimi şarttır.
6 — Her bir işin eksiltme evrakı 5,— lira bedel mukabilinde Ban kamızdan alınabilir. Projeler Bankamızda görülebilir.
7 — Eksiltmeye gireceklerin Bayındırlık Bakanlığına ihale günün-
den en az üç gün evvel yaptıkları işleri gösterir belgeleri ile müracaat ederek bu işi yapabilecek kabiliyette olduklarına dair yeterlik belgesi almaları icabeder. /
8 — Banka ihaleyi yapıp yapmamakta ve işi dilediğine vermekte
serbesttir. (3167)
Türkiye GARANTİ BANKASI’nın
29 - Mayıs -1950 keşidesi
2 Adet 1000 Liralık
2 500 „
3 250 „
4 150 „
Ayrıca 100 Lira i e 25 Lira orasında değişen
34 adet çeşitli PARA ikramiyeleri.
Her 1OO liraya bir kur’a umarası
Ikramiyeli Sürpriz Marka gömleklerin
Spor Açık yakalı
Yeni ve yazlık çeşitleri gelmiştir
PANAMA ŞAPKALARI 12,75 Krş.
Fiatlarımız çok ucuzdur
Türkiye Emlâk Kredi Bankası Genel Müdürlüğünden Katarakt ve teferruatiyle muhtelif marangoz ve doğrama makinaları satışı
Dışkepı, Ellik asfaltı, Sarıkışla civarında, Bankamız Marangoz A-tölyesinde mevcut Büyük Katarakt, Küçiik Katarakt, Markül Şerit Makinesi, Kalınlık Tezgâhı, Freze Tezgâhı, Delik Tezgâhı, Marş Kaptırma Tezgâhı, Plânya Tezgâhı ve sair âlât ve edevat ucuz fiyatlarla toptan veya perakende olarak satışa arzedilmiştir.
Görmek ve satış fiyat ve şartlarını öğrenmek isteyenlerin mezkûr Atölye’ye müracaatları rica olunur. (3147)
T. H. K. Etimesgut Uçak Fabrikası Müdürlüğünden
• -Birinci sınıf Frezeci ve Kalıp Tesviyecisi ahnacaktır. İsteklilerin tahsil durumları ile şimdiye kadar çalıştıkları yerleri bildi -ren bir dilekçe ile Fabrika Müdürlüğüne müracaatları. (911)
Türkiye Emlâk Kredi Bankası Genel Müdürlüğünden Betoniyer Satışı
Bankamıza ait olup İstanbulda bulunan hiç kullanılmamış lngil -tere menşeli Blow-Nox marka, Dizel ve Benzin motörü ile işler 142-396 litrelik muhtelif kapasiteli Betoniyerlerimiz ve yedekleri toptan veya teker teker müsait fiyat ve şartlarla satışa arzedilmiştir.
Satış fiyat ve şartlarını öğrenmek isteyenlerin Genel Müdürlüğümüz inşaat servisjne ve görmek için Bankamız İstanbıd Şubesine müracaatları rica olunur. (3148)
’ 1
Türkiye Cumhuriyeti
Ziraat Bankasından
Vâdesiz tasarruf hesaplarının 15 Mayıs 1950 ikramiye çekilişi, bugün saat 10 da, Bankamızda, Noter huzuriyle yapılacaktır.
Arzu eden hesap sahiplerinin teşrifleri rica olunur.
DİKKAT DİKKAT
At Koşuları Meraklılarına
EMRE Kıraathanesinin her iki haftadır göstermiş olduğu favoriler tamamen tutmuştur. Her Cumartesi tahminler verilir. Bir kere uğramanız menfaatiniz icabıdır.
Adres: Denizciler caddesi ZAFER Gazetesi karşısı.
NEVROZÎN
k^GRiP NEZLE, vC SOĞUK]
ALGINLIKLARINA KARŞI KULLANILIR
• e
750 Kr. 780 K. 840 Kr. 900 Kr.
990 Kr. 1075 Kr. 1100 Kr.
1200 Kr. 1260 Kr. 1300 Kr.
1450 Kr. 1950 Kr. 2850 Kr.
Ankara'nın en büyük, en temiz, en yeni ve ferah, her odası şehrin bütün güzelliklerine hâkim. Kaloriferli, telefonlu, sıcak soğuk sulu, banyolu, müteaddit istirahat salonları ve pasta salonu, 300 m2 muazzam teraslı,
Büyük Otel açılmıştır
Ankara'nın her sınıf otellerinin fevkinde bütün eş-yaşı hususî surette imâl edilmiş fevkalâde konforlu modern bir otel olup mutedil fiatiyle istirahatini ve sıhhatini sevenlerin yuvasıdır.
( Bîr tecrübe kâfidir )
Anofaıta'ar Caddesi Adliye Sarayı karşısı
Tel : 15665
Pijamalar;
1050 Kr. 1390 Kr. 1680 Kr. 2950 Kr.
NOTı İkramiyelerin çekiliş tarihi 21 Mayıs 1960 dedir.
Ortaç:
Anafartalar Cad. Adliye karşısı Köşe Mağazası. No. 224.
Ankara Tel: 11135
Sayfa: 6
bekliyorla
Dunlcu seçimlerden enstantaneler: Sağda; aıkadaşıınız Advıye renin reyini kullanıyor. Arkada reyini kullanan diğer vatandaşlar, solda, t’ni versi.teli genç kızlarımız
Demokrat Parti Zafer Yolunda
Bozkur muhtarının
* (Bastandı 1 incide) ı ve halk muhtarın etrafına toplan- 1 Demokrat Parti Ankarada büyük terdiği hassasiyet hakikaten kayda nuştı. Hepsi de bütün kabahati muh bir üstünlük kazanmaktadır. Mcr şayandı. Altındağ ve Yenidoğan ma tarda bulmakta idiler. Muhtar ise ’ j- —
haüelerinde normal günlerde zabı- büyük bir soğukkanlılıkla kendisi ta vakası sık sık görüldüğü halde hakkında söylenenleri duymamaya dün en ufak b r çocuk kavgası dahi çalışıyor ve halkın bu feryadı kar-olmamış, vatandaşlar Türk mille- şısında vicdanının sızlamadığı his-tine has bir vakarla reylerini kul- sediliyordu. lanmışlaıdır f ” ’--i 1 J~ ~
Dün bütün Ankara sokaklarında göze çarpan manzaralaraan birisi de sandık başlarında, hattâ sokak aralarında ne askere, ne polise ve ne de jandarmalara rostlanmama-sıdır.
Bir aralık yağan yağmurun se -çimleri güçleştireceği zannedilmiş ise de halk reyini kuüanmak için yağmura rağmen sandık başında sırasını beklemiştir.
Öğleden sonra da bütün sandık başlan aynı kalabalığı muhafaza e-diyor ve bu vaziyet iştirak nisbetl-nin yüksek olacağını yösteriyordu. Bütün sandık başlarında mahalle muhtarlarından şikâyet ediüyor, bir kısım seçmenlerin üstede isminin olmadığı, bir kısmının da seçmen kartı kuüanamadığı görülüyordu. Reyini kullanamayanlar büyük bir mahzunluk duyuyor ve vazifesi ni yapamamaktan müteveüit bir yese kapılıyordu.
Günün en mühim hâdisesi eski Maliye Meslek Okulu binasına konan 58 numaralı sandığın başında kopmuş ve yüze yakın kadın ve erkek reylerini kuüanamadıkları için heyecanlanmıştır.
Ekserisinin elinde seçmen kartı olduğu halde reyini kullanamayan seçmenler dertlerini anlatmak için vilâyete gitmişler, J ’’ , _______ ________________________
sandık başına dönmüşlerdir. | Gazetemizi makineye verdiğimiz tam üste halinde kazanma yolun-
Hava tamamiyle elektriklenmiş saate kadar alınan neticelere göre, dadır.
oradan tekrar|
■ seuıuyuıuu.
I Bu vaziyet karşısında seçime de-ı vam edemiyeceğini anlayan 58 nu-i maralı sandık başkanı Anafarta -t 1ar karakoluna telefon ederek polis ! memuru istemiş, biraz sonra iik po-
■ üs, sandık başına gelmiştir. Halk, polislerin müdahalesine karşı mü temadiyen muhtarı şikâyet edivoı
î ve muhtarla birlikte resmî makam l lara götürülmelerini istiyordu. Mul' . tar ise sandık başından ayrılamı-yacağını söylüyordu.
Bu sırada Emniyet Birinci Şube
■ Müdürü Ekrem Anıt geldi ve hal-
■ kı yatıştırmaya çalıştı. Saat 17 ye , gelmiş ve rey verme müddeti sona ı ermişti. Reyini kullanarnıyanlar
■ muhtar hakkında takibat yapılaca-ı ğı vaadi üzerine sükûnet buldu -
, 1ar.
Saat tam 17 de sandıkların mühürleri açıldı reyler sayıldı ve he men tasnife başlandı. Partüi partisiz bütün vatandaşlar sandıkların etrafını sararak tasnifi seyrediyor ve her açılan zarfın içinden handi
I partinin listesinin çıkacağını merakla seyrediyorlardı.
Bu sırada bütün sandık başındakiler! güldüren tuhaf bir hâdise oldu: Bir zarf içinden 20 adet Halk Partisi üstesi çıktı.
Ank aranın bir çok semtinde tasnif işi bütün gece devam etti.
İlk neticeler
kez ilçesinin 85 sandığında netice ler şunlardır:
Demokrat Parti 11752, Halk Partisi 5895 rey almıştır.
Diğerinde ekseriyetin Demokraı Partiye rey verdiği görülmüştür
Nümune hastahanesindeki san dikta Demokrat Parti, 1057, Halk Partisi 157 rey almışlardır.
Polatlıda 10 sandıktan tasnifi biten üçünde Demokrat Partinin yüs de 87, yüzde 90 ve yüzde 73 çoğunluk kazandığı görülmüştür.
Keskin ilçesinde de Demokrat Parti kazanmıştı*.
Kalkavan bucağının Orhaniye köyünde 306 seçmenden 287 kişi seçime iştirak etmiş, tasnif sonunda D. P. 198. M. P. 446, C. H. P. 42 rey aldıkları görülmüş, bir rey de sa) yılmamıştır.
Beypazarında Demokrat Parti yüzde 65 ekseriyetle seçimi kazan mıştır.
Gölbaşı bucağının Kızılca, Orta, Karaağaç ve Virancık köylerinde Demokrat Parti 283, Halk Partisi 214 rey almıştır. Irmak köyünde ise Demokrat Partiye 88, Halk Partisine 42 rey verilmiştir.
Kırıkkale, Kızılcahamam ilçelerinde de Demokrat Parti yüzde yetmiş nisbetinde başta gitmektedir. Çubukta ise D. P. ve C. H. P. baş-başa gidiyor. Son dakikada aldığımız habere göre, Ankaranın kez ilçesinde 102 sandığın bitmiştir. Netice şudur:
16810 6797
Demokrat Parti
D. P. C. H. P.
Şimdiki halde
tasnifi
Seçimden Röportaj
Seçimde neler gördüm?
garip bir hareketi
+ fBavtaraf) 1 InHde»
Muhaüf partiye mensup olduklarını söyleyen vatandaşlardan hiç birisini seçim defterine kaydetmeyen muhtar böylece seçimi partisine kazandıracağını ummuştur.
Bozkurt mahallesinden yüzlerce insan dün Atatürk Kız Enstitüsü ve Maliye okulu olan binanın kapısı önünde toplanmış ve muhtarı protesto etmişlerdir.
Sayısı yüzleri aşan bu insan topluluğu muhtarın yüzüne karşı:
«Sen bizi, nüfus kâğıtlarınızı a-lıp gelin reyinizi kullanacaksınız, diye kandırmadın mı?» diye muhtarı ithama kalkmış ve bunun üzerine sandık başkanı polisten yardım istemiştir.
Reylerini atamıyanlardan bir kaç tanesinin ismini sıralıyoruz:
Emine Yılmaz, Salih Okyay, Ne-sibe, Mehmet ve Nahide Kortan, Lütfiye Balıkçıoğlu, Zülfiye Sezen, Ruhi ve Semiha Erbirsin, Tevfik Akçakoca, Nâzım Cihan, Bayram Top, İsmail Büyük, Bilâl Dayıoğlu, Nimet ve Ali Göksoy, Mansur Alp, İsmet Öztunç, Fahir Tovin, İsa Sarı-toprak, Zürafet Sarıttoprak, Hayriye Sezen, Naci Tan, Şeydi Taş, Al i Bostancı, Mehmet Alparslan, Hatice Gürses, Pakize Dinçer, Necati Cesim, Maviye Aydoğan, Haşan Hüseyin Aydoğan, Şaziye Ba-lıkçıoğlu, Aü Riza Ertürk, Fatma Başaran, Veü Tekin, Aü Güngör, Fatma Güngör, Recep Bubay, Kâmil Ertan, Saniye Ertan, Aü Günay, Arif Üzer, Ah Riza Öztürk, Lûtfiye Sayınta, Kemal Saymta, Behiye Kal, Ali Kal, Haldun Köprülü, Haşan Geçer, Ruhiye Geçer, Celâl Tuncer, Şaziye Can, Ahmet Al, Kezban Çınar, Hayruüah Erkin, Feride Güneş, Mustafa Şenen, En-veriye Tıpırdamaz, Mustafa Korkmaz ve bunlar gibi daha yüzlerce-si.
Yurddao alınan son haberler
★ (B»«t*r«J)l lrdde) letveklli Mustafa Korkut'un da is.
Vaki şikâyetleri vali ve emniyet müdürü büyük bir titizlik ve tarafsızlıkla mahaüerinde bizzat tahkik etmektedirler. Bu saate kadar seçim kuruluna ciddî bir şikâyette bulunulmamıştır. Yalnız iki yerde oy kullanan bir şahıs ile sandık başında propaganda yapan bir C. H. P. li muhtar hakkında tahkikata başlan mıştır.
Öğleden sonra
İzmir, 14 (Telefonla) — Saat 14 den tasnif başlayıncaya kadar olan vaziyet şöyledir:
Burada seçimler öğleden evvel olduğu gibi öğleden sonra da büyük bir sükûnet içinde devam etmiş vd hâdisesiz olarak sona ermiştir.
Köylerden gelen haberlerden de öğrendiğime göre, şimdiye kadar kayda değer hiç bir hâdise ve yolsuzluk olmamıştır. Şehirde ve köylerde tasnif intizam içinde hızla de vam etmektedir.
îzrnirde, ilk netice Kemalpaşa ilçesinin iki köyünde alınmıştır. Kızılümüz köyünde C. H. P. 77 ve D. P. 18 dir. Kaynarhda C. H. P. 94, D. P. 22 oy kazanmıştır.
mine rastlanmıştır.
Alâkalılar Korkutelinde Mustafa Korkutun bazı adamlarını sorguya çekmişlerdir.
Savcılığın hâdiseye el koyduğu bildirilmektedir.
Saat 20.15 e kadar 21 sandıktan* -alınan tasnif neticesine göre: D. P. 1957, C. H. P. 966 rey kazanmıştır.
İlk neticeler
Bursada
Manisada
idi.
Galiba ilk defa kuyruğa girdiniz
K ıBMtarafı 1 incide)
da güzel bir Ford otomobiü ve bi- | __________________=_____________
zimle, benzin parasına dolaşan Ra- diyecektim. Diyemedim. Arkasında uf isminde çok cana yakın bir şoför bulunanlar «Haydi!» diye onu dürt-vardı. Akşama kadar bütün Anka- tüler...
rayı mahaüe mahalle dolaştık!... I Şimdi Çankayadayız.
Kömür tevzi müessesesinın için- ' Dalkavukluk ruhumuza işlemiş, deki sandıktan ayrıüyorduk, kısa J------'-----
boylu, güneşten şarabileşmiş, kahve rengi mantolu ve ---------
tıknaz bir kadın, kocasını tartaklayarak: | _ __, __a __________„ _
— Bey, bey, dedi. Ben bizimki- bile sokmadılar. Fakat yanımızda
lere rey verdim ama, doğrusu o san- ecnebi gazeteciler de vardı. Sırayı diktan şüpheüyim!. bozmak ayıp olacaktı.
— Neden? 1 ”............. ' ’
— Neden olacak? Kapının kenarına koymuşlar da ondan. Biüyor-sun ya geçen sefer de böyle idi. Sandık oradan yürüyüvermış ve bizim reyler güvercin gibi uçup kaybolmuşlardı.
Sütten ağzı yanık kadın, bu sefer yoğurdu üfleyerek yemişti ama, hâlâ da şüpheliydi.
Yürüyoruz. 50 numaralı sandıktayız.
Ne görelim?!... Meşhur Saraçoğlu orada...
Saracoğlundan bize ne demeyiniz... Ömründe kırmızı plâkalı Vekil arabasından inmemiş, Erzincan zelzelesine tahsis olunan kerestelerle adına koca bir mahaüe inşa ı - -------------- - ------
ettirmiş bu eski Başvekil, kuyruk- halktan ayrılmamak için olacak, ta sıra bekliyordu. 1 pvup,â —
Gözlerime inanamadım! Refika-siyle beraber hakikaten kuyrukta
Arkadan bir ses...
— 25 sene bu... Dile kolay... Aç olacak değiller ya!... Elbette tokturlar.
Yürüyoruz. Altındağ asfaltı üzerindeki Çocuk Esirgeme Kurumu binasında bir sürü kalabalık toplanmış:
-— Ne etti ise bize bu Nevruz
Yukarıda isimlerini saydığımız vatandaşlar muhtar vekili Tahsini vilâyete giderek şikâyet etmek istemişler. Vali Muavini kendilerini kabul dahi etmemiştir.
Şikâyet sahipleri dileklerini savcılığa da bildirmişlerdir.
Manisa, 14 (Telefonla) — Bugün saat sekizde başlayan seçim ilçe ve köylerde hararetle devam etmiştir. Sabahın erken saatlerinden itibaren seçmenler sandık başlarına bir bay rapı yerine gider gibi, heyecan ve sevinçle koşmakta idiler. Hastalar, sakatlar ve lohusa kadınlar dahi, oylarını kullanmak için büyük bir vakar ve olgunlukla sandık çevresi d ahalinde sıra bekliyorlardı.
Saat 17 ye kadar telefonla yapılan muhaberelerden anlaşıldığına göre, seçim Manisa’nın bütün ilçelerinde de sakin geçmiş olup, zabıtanın müdahalesini icabettirecek hiç bir hâdise vukua gelmemiştir.
İlk tahminler
Bursa, 14 (Hususî muhabirimiz İsmet Bozdağ bildiriyor) — Bugün bütün vilâyette seçim tam bir sükû net içinde cereyan etti. Oya iştirak nisbeti şimdiye kadar kaydedilmemiş bir irtifaa ulaşmıştır. Sandıkların kapanmasına bir saat kala şehir içinde yaptığım bir tesbitte iştirak yüzde seksen civarında idi.
'İlk tasnif neticesi saat 15 de Dob-ruca köyünden geldi. Bu köyde 142 seçmenden 123 ü demokrat, 17 si halk ve ikisi müstakillere oyunu vermiştir.
Seçmen listelerine isimleri yazılmayan bazı kimselerin sandık başlarında duydukları hüzün cidden göz yaşartıcı idi. İçlerinde ağlayanlar, şikâyet edecek makam arayanlar vardı. Hamzabey mahallesinde dizleri üzerine sürüne sürüne gelen hasta bir seçmenin manzarası bu milletin nasıl bir irade ile seçime iştirak ettiğini açıkça gösteriyordu. Görülen belirtiler ve yapılan tahminler hilafına bugün seçim millî iradeyi pürüzsüz şekilde aksettirebilecek bir selâmetle inkişaf etmiş, hemen hiç bir yerden esaslı bir şikâyet gelmemiştir. Resmî neticeyi ay. rica bildireceğim. Fakat şu saatte katiyetle söylenebilir ki Demokrat Parti büyük bir farkla Bursa vilâyetinde seçimi kazanmıştır.
Van
Dün gece yarısına kadar Demokrat Parti merkezine gelen haberle, re göre: Adana; Bursa, Bilecik, Kırklareli, Rize ve Muğla vilâyetlerinde Demokrat Parti tam liste kazanmıştır.
Bolu, Erzurum, Ordu, Zonguldak, Çorum, Muş, Balıkesir, Urfa, Sivas. Kocaeli, Eskişehir, Ağrı, Gaziantep, İzmir. İstanbul, Çankırı, Konya. Tunçeli, Edirne, İçel, Elâzığ ve Manisa vilâyetlerinde ise Demokrat Parti 7000 — 8000 oy farkla başt3 gelmektedir
İnönü geliyor, denir denmez, bazı
----,—„ ------ kimseler, M. T. A. Umum Müdürü . _ İNe eıw Dlze DU İNevruz Vakko eşarpü Ruhi Berent gibi, hemen iki kat etti) Muhtar Hahl ağa her işi ona nncım tartair- oluverdiler. bırakmış. Koca mahalleyi yazma-
«ı-aşam, maşam» diye onu sırayı. dan geçmişler, reyimizi atamıyo-VnVn» Ga2etecj jsen yaz
I Kadınü erkekü bir halk kalabalığı mütemadiyen dert yanıyor İşte karşımda Emine Çetin isminde bir kadın var.
| — Muhtar Halk Partiü, bize o-
yun etti. Kâğıtta isminiz yoksa ü-zülmeyiniz, nüfus kâğıdınızı alıp gelin. Reyinizi kuüanırsınız, dedi. Oyuna geldik beyim oyuna... Koca mahalleyi oyuna getirdiler.
| Etrafımı alanlara isimlerini so-
bırakmış. Koca mahalleyi yazma-
İstanbul Şehir Tiyatrosunun Ankara temsilleri
Dozmas ayıp oıacaKtı.
I Şöyle sırada bir resminiz çıksın! dediler.
Razı oldu. Ve sade resimde olmak üzere sıraya girdi.
Arkadan bir iki kişi mırıldandı:
— İnşaallah yalnız filmde değil, hakikatte de sıraya girmiş görürüz.
Yine Çankaya sandığı başındayız. Başbakan Şemsettin Günaltay re-fikasiyle beraber teşrif ettiler. ______ _______________________
Eski seçimlerin tabutlukları ye- ruyorum. Kâzım Cemal, İlyas Ba-rine şimdi kapalı odalar yapmışlar, yındır, Asiye, daha niceleri Oraya girerek reylerini zarfa koy- ağlamaklı, dular ve sandığa attılar. Muhtar, mahallenin yüzde yer
Sandık başkanı imzalamaları için mişini yazmamış. Evlere girip sor-defteri uzattı. 1---- ~ - ■-----• ........- •
Şemsettin Günaltay bir Profesör edasiyle imzayı kondurdu ama, re_-fikayi muhteremeleri her halde
★ (Baştarafî 1 incide) seçimleri kazanabileceğine kanidir. Çünkü oralarda C. H. P. teşkilâta yoktur.
Şark vilâyetlerinde asker dolaştırıldı ve askere manevra yaptırıldı yolunda şayialar yayılmışsa da bunların aslı yoktur. Yalnız, kumandanların valilerle beraber gezdikleri hakikattir.
tik tahminler D. P. nin % 80 nis-betinde bir ekseriyet temin ettiği merkezindedir. Manisada ilk netice Turgutlunun beş köyünde alınmış tır.
D. P. teşkilâtı bulunmayan bu beş köyü bildiriyorum:
Kertelli köyü D. P. 78, C. H. P. 110. Garkın köyü D. P. 27, C. H. P. 99. Madallı köyü D. P. 28, C. H. P. 64. Yunusdere köyü D. P. 189, C. H. P. 7. Kuşlar köyü D. P. 127, H. P. 27.
C.j
Antalyada ilk seçim hâdisesi
hep
Muhtar, mahallenin yüzde yet-
mışını yazmamış. ısvıere girip sormuş. Siz hangi partidensiniz? de-
İstanbul Şehir Tiyatrosu komedi kısmı yirmi kişilik kuvvetli kad-rosiyle bu akşamdan itibaren An-karada temsillerine başlıyacaktır.
Temsillerin verileceği «Büyük Sinema» salonunda yirmi beş bin lira sarfiyle projeksiyon ve ışık tertibatı tamamlanmıştır.
On beş gün devam edecek olan temsiller için İstanbul Şehir Tiyatrosu komedi kısmı sanatkârları kullanılacak elbise ve dekorları beraber getirmişlerdir. Behzat Bu-tak, kafileden evvel şehrimize gelerek gereken tertibatı almış, temsillerin tam bir mükemmeliyet i-çinde verilmesi imkânlarını hazırlamıştır.
miş.
Aktaş, Yenidoğan, Telsizler, Altındağ, Atıfbey, Şükrüye mahallesi hep Demokrat olduğu için buralar-dakiler yüzde 70 defterlere kaydolunmamış.
Hele Bozkurt, yürekler acısı.
59 numaralı sandığınbaşına bir kartal gibi yapışmış Emine yılmaz:
— Yol vergisi der, kazanç vergisi der, gelir hepimizi bulur ve yazarlar. Fakat iş seçime geldiği zaman unuturlar. Kendilerine rey sahibi olduğumuzu unutturmıyaca-ğız!
Bozkurt mahallesi yüzde doksan yazılmamıştı. Orada oturan muhtar vekili Tahsine hepsi yükleniyorlar. Tahsin de suçlu gibi mütemadiyen
Kısmî neticelerin sabaha kadar bekleneceğini, fakat İstanbul neticesinin herhalde gece yarısından sonra alınacağım söyleyen Bayar, gülerek agzetecilerle şakalaştı:
— Biz bekliyeceğiz. Siz de bekler, bize yardım ederseniz, biz de size karşılık olarak Matbuat Kanununu değiş'tirtiriz. Ne dersiniz?...
B. B. C. muhabirinin suali
Antalya, 14 (Husus’ muhabirimiz Kemal Şeremet’den) — Anfcalya-daki seçimlerin ilk hâdisesi Kılıç-aslan mahallesinde cereyan etmiştir.
17 numaralı sandık heyetinden C. H. P. li muhtar Zeynel, vazifesinden ayrılarak seçmenlere pro -paganda yapmaya başlamış, şikâyet üzerine hakkında zabıt tutularak savcılıkça hâdiseye el konulmuştur.
Antalyada sahte D. P. lisrtesi sürenler
7^’ootl Jblliyornm.
Onun hak-
Van, 14 (Hususî muhabirimiz Baki Okay bildiriyor) — Bu sabahın erken saatlerinde Vanın vakur ve şuurlu halkı millet iradesinin tecellisini sağlıyacak olan milletvekilleri seçimine büyük bir intizamla katılmaktadır. Sandık başlarındaki intizam nazarı dikkati çekmektedir. Vasıtasızlık, yüzünden hiç bir köyle temas edilemiyor. Demokrat Partinin teşkilâtı ve müşahidi bulunmayan yerler çoktur. Buralardaki neti, çeler bakında endişe duyulmaktadır. Merkezde halkın seçime iştirak nis beti şimdiden yüzde yetmişi asmış bulunmaktadır. Neticeleri herkes merak ve heyecanla beklemektedir.
Antalyada
evvelâ ıstampaya, sonra da deftere, sol elinin baş parmağını banarak şöyle bir bastılar.
Oradaı\da ayrıldık.
Mimar Kemal mektebindeyiz.
Ne o?! Şu bizim meşhur Fuat Sirmenimiz Vekâlet arabasına binmeden buralara kadar yürümüşler!.. İlk defa yaya seyahat ediyorlar galiba?!... Diğer Vekiller de öyle... Rey atmaya da Vekâlet arabasiyle gelecek değiller ya!... Düşmez kalkmaz bir Allah!...
Gölbaşındayız.
Bütün AnkaralIların, kendisini yakından tanıdıkları Gamkisar Ha- — ----- ----------------v—
mm, sandık başındaki Demokrat j kaçıyordu.
müşahitlere yiyecek getirdi. Pey- l Bu sandıktaki rey tasnifinde yüz-nir ekmek ama... Bu zamanda çok de 60 Demokratlar kazandı. Eğer makbule geçiyor. I muhtar hepsini yazmış olsaydı, za-
Sade Demokratlara vermek ayıp fer, yüzde doksan dokuz Demok-olacak. Gamkisar Hanım, C. H. P. raflarındı... lilere hitaben:
— Buyurmaz mısınız? diyor.
Onlar isteksiz:
— Teşekkür ederiz, k-------
tok... diye cevap verdiler.
Bu, her yerde böyle idi. Fakat Demokratlar, bu taktiğe rağmen ! her yerde Halk Partisini tuşa ge-karnımız | tirdiler.
lim* hâdise Fle çılgına dönerek di-
Toplantıda hazır bulunan B. B. C.nin Balkanlar muhabiri, Bayardan bir âyân meclisinin ihdası hakkında ne düşündüğünü sordu. Bayara göre bir âyân Meclisinin ihdas edilip edilmemesi mühim değildir. Çünkü âyân memleketimizde hiç bir zaman hakikaten müessir bir or gan olamamıştır. Çok kere kuvvetli partilerin veya icra organının tesiri altında kalmıştır. Bayar’a göre, mühim olan nokta, Meclisten antidemokratik kanunların çıkması halinde, bu kanunların mahiyetini belirtecek bir otoritenin mevcudiyetidir.
Antalya, 14 (Telefonla) — Seçim lerin ikinci ve üçüncü hâdisesi yine Halk Partililer tarafından çıkarıl -mış ve 28 numaralı sandık kurulu üyelerinden C. H. P. li Süleyman Yerdenler isimli bir şahıs bir kadının elinden D. P. listesini alıp yırtmış ve alenen C. H. Partisi listesini vererek bunu sandığa atacaksın, diye propaganda yapmıya başlamış-
Derhal zabıt tutularak suçlu hakkında Makibata geçilmiştir.
Çığlık köyünde 90 numaralı sandığın C. H. P. li ocak başkanı D. P. müşahidini sandık başına almıyarak anide sandığı açmış, kimseye göster meden kendi başına tasnife geçmiştir. Bunu haber alan köy halkı sandık başına koşarak: «Sandık bizim namusumuzdur, diye müdahale e-derek yapılan suiistimalin önüne geçmişler ve vaziyeti ilçe seçim ku-ve bun- ruluna bildirmişlerdir.
Antalya, 14 (Telefonla) — Mın-takamızın bir çok yerlerinde sahte oy pusulaları dağıtılmaya başlanmış ve bunun üzerine savcılık hâdiseye el koymuştur.
D. P. listelerini karıştırar ________________
ların sahtelerini yapanların kim ol- Şu anda Çığlık höyüne bir tahkik duğu araştırıldığında Antalya mil-1 heyeti gitmiştir.
ra
».E
---ıKPİ
Bugün matinelerden itibaren mevsimin en büyük aşk ve heyecan filmi
Konyada
Konya, 14 (Telefonla) — Merkez ilçesinae 68 sandığın tasnif neticeleri:’ 10654 Demokrat Parti, 3522 C. H. P.
Ereğlide 30 sandıkta:
D. P. 8972
C. H. P. 5300
Ereğlinin Ciyan bucağında da Demokrat Parti vüzde 75 çoğunluk kazanmıştır.
Bahkesirde
Balıkesir, 14 (Telefonla) — 246 sandıktan şimdiye kadar alınan neticelere göre iştirak nisbeti % 90-95 arasındadır.
Bu dakikaya kadar D. P. merkezine gelen haberlere göre: Demokrat Parti % 65 . 70 farkla ileridedir.
Edremitte; 42 sandıkta Demokrat Parti 7654, Cumhuriyet Halk Partisi' 3973 Bandırmada: Demokrat Parti 7061, Cumhuriyet Halk Partisi 2673.
Sındırgı Cumhuriyet Halk Partisi 3600, Demokrat Parti 1600.
Merkez ilçede kahir bir ekseriyetle ilerdedir.
İzmir ve Manisada
İzmir, 14 (Telefonla) — Seçimler sükûnetle geçmiştir. Saat 1 de yapılan tasnife göre merkezde 23 sandıktan çıkan reylerden 4765 D. P„ 1631 C. H. P. nindir.
Bütün ilde 3/2 nisbetinde D. P. kazanacağına muhakkak göziylc bakılmaktadır.
Manisada 72 sandıktan alman ne tice şunlardır:
D. P. 12067
C. H. P. 5859
Kırkağaç (merkez):
D. P. 3141
C. H. P. 1410
Somanın 27 köyünde ve 9 şehir sandığında:
D. P. 4127
C. H. P. 1109
Aydın: İştirak nisbeti yüksektir. Tasnif devam ediyor.
Merkezde vaziyet % 70-75 D. P. lehindedlr.
Burdarida
Burdur, 14 (Telefonla) — İUmiz-de D. P. adayı Profesör Fethi Çelikbaş 8327 oyla başta gitmekte ve 6000 er oyla Demokratlardan Mehmet Özbek ve Mehmet Erkazan cı kendisini takip etmektedir, lspartada
Ispaıta, 14 (Telefonla) — İÜmizde seçime iştirak nisbeti % 90 dır. 3000 küsur oyla Demokrat Parti önde gitmektedir.
Vanda
Van, 14 (Hususî) — Merkezde kırk yedi sandıktan alınan ilk neticelerde D. P. den İzzet Akın, Ha-mit Kartal, Halkçılardan Ferit Me len başta gelmektedir. On dört sandıktan henüz haber alınamadı. İştirak yüksektir-
Zonguldakta
Zonguldak, 14 (Telefonla) — Tas nife hararetle devam edilmektedir. Ahnan son haberlere göre, tasnif neticesi şöyledir:
Merkez ilçe, Devrek, Çaycuma, E-reğli, Bartın, Safranbolu, Karabük, ve Ulus ilçelerinde Demokrat Parti 83.083, C. H. P. 45.079 oy almışlardır.
Bayar, arkadaşlarının âyân meclisi üzerinde uzun incelemeler yapmış bulunduklarını, fakat henüz bir prensip kararı alınamadığını da ilâve etmiştir.
Köprülünün görüşü ise, şöyle hulâsa edilebiür:
• ‘Tevhidi kuvvayi kabul eden tek Meclis sistemi bizde tek parti ve tek şahıs sistemine müncer olmuş-. tur. biz bununla beraber mücadele Faruk FENİK I ettik.»
M Asilzade Silâhşor
I15| II Cavalier Misterioso
Oynıyanlar: Vittorio Gassman - Marta Mercader NOT: Şehir Tiyatrosu münasebetiyle Seanslar: 13.30 — 15.30 — 17.30
Tel. Gişe: 15031 — Müd.: 24075
Müjde
Bütün fotoğrafçı ve fotoğraf meraklılarının uzun zamandanberi sabırsızlıkla bekledikleri Alman marka
Layka tipi
fiatta fotoğraf makineleri gelmiştir. En son çıkan müzik notaları ve plâkları da bulunur.
Adres: Adliye Sarayı karşısı İsmail Dornıan Kırtasiye Evi.
Lâkin, aynı anda, Dük’ün arkadaş
rekette bulunacaK olurlarsa hu-
Comments (0)