MAHİR
* ' (İstanbul Elbise Evi eski kâtibi) Hazır ve Ismarlama Tuhafiye ve Elbise MAĞAZASI A Ç 1 LD 1 O.«u) kalıta - IW«“ ““«“Uartau,
emirlerine ba»rdır.
tarlalar. 1 Beledi atanıfo
Telefon: 16116

iev# j 11 r htr.
,1. 2__No. 378 * Telgraf adreth Zafer Gazetesi - Ankara
PAZAR 14 MAYIS 1950 ★ Fiyatı her yerde 10 kuruş.
Telefon : 15619 ve 15315 ★ Denizciler Cad. 2 ★ Po«ta kutusuı 193
1
lûD
Türk milleti nihayet beklediği güne erişti
mr
Sm
9 Milyon Vatandaş Rey Veriyor
[ Seçimler bugün saat 17 de biter bitmez, rey tasnifine sandık başlarında başla t nacak. İlk neticelerin gece yarısına doğru belli olacağı tahmin ediliyor
'Başkan C. Bayar seçimleri

»le «ta tat
,ki
İstanbul'da takip edecek
Bu akşam saat 17 ye kadar bütün eğlence yerleri kapalı bulunacak
ye kadar oylarını kullanarak mille-.umuı uu6u» ------------— — , tin ve memleketin mukadderatını
letvekili seçimi bugün yapılacak, kimlere, hangi partiye teslim etmek ■ey hakkı olan 9 milyona yakın va- arzusunda olduğunu belli edecek-andaş sabah saat 8 den akşam 17 , tir.
Miletçe geçireceğimiz büyük im-lihanı bugün yaşıyoruz. 1950 Mil-
Türk vatandaşı vazife başına!
Adviye FENİK
K *
II
; eklenen büyük gün geldi!
Bugün, bütün Türk milleti, dört sene müddetle memleketin mukadderatına hâkim olacak Vekillerini seçecek ve Doku-
zuncu Büyük Millet Meclisi bu su-
i [.........................
1
retle teşekkül edecektir.
Yeni Seçim Kanunu vatandaşlara lıer türlü emniyet ve huzuru sağlamıştır. Kanun tam mânâsiyle dürüst olarak tatbik edildiği zaman, seçilecek Milletvekillerinin de va-dandaşlar çoğunluğunun isteğine uygun olacağı şüphesizdir.
Üç gündenberi memlekette her türlü propaganda durmuştur. Filân partiye veya falan şahsa rey vermek veya verdirmek için sizi mânen olsun tesir altında bırakacak faaliyet sona ermiştir. Üç gündenberi huzur ve sükûn içinde yalnız vicdanımızla başbaşa bulunuyoruz. Verdiğimiz karan bugün tatbik e-deceğiz; ve memleket idaresi için
i'

ıd
bulunanları kanun, en ağır şekilde cezalandırmıştır. Oy sahtekârlığı, hırsızlığı ve zorbalığı yapanlar, vatandaşları para ile, menfaatle iğfal edenler, hattâ bu hareketlere yeltenenler muhakkak surette cezalarını göreceklerdir. Kimse bizi, şu partiye veya bu partiye oy atmağa zorlamıyacaktır. Oyumuzu, kime vereceğimizi ve kime verdiğimizi söylemeğe mecbur değiliz. Bu husustan kimseden çekinecek değiliz. Esasen parti işleriyle alâkalı olanların veyahut seçimlerde aday 0-lanların mümessillerinin rey mahremiyetini takip etmelerine de imkân yoktur.
+ (Devamı Sa. 6 Sü: 4 de)
Seçime bir gün kalmış olması dolayısiyle dün konuşmalar bilhassa hemen tamamiyle bu mevzua inhisar etmişti, denilebilir. Dün bir çok müesseselerde, hattâ bazı dairelerde bile 487 Milletvekilinin partilere göre nasıl dağılacağını tahmin etmek üzere anketler tertip edilmişti. Bütün bu tahmin faaliyeti bugün sona erecek, ilk neticeler her halde bu akşam alınabilecektir.
Şehrimizdeki seçmenler
Ankarada rey hakkı olan 342 bin vatandaş tesbit edilmiştir. Bunların 73 bini merkez ilçesinde, 4 bini Çankayada, 225 bini de Ankaraya bağlı 12 ilçededir.
Vilâyette 1523 sandık ve sandık kurulu vardır. Bir başkan ve dört üyeden mürekkep olan sandık kurulları. Seçim Kanunu hükümlerince evvelki günden itibaren resmen vazifeye başlamış sayılmaktadır. Demokrat Parti sandık başlarında bulunacak temsilcilerini tesbit ve kendilerine vazifelerini tebliğ etmiştir. Demokrat Parti bugün bu temsilcilerle daimî bir temas halinde bulunacak ve herhangi bir şikâyet mevzuunda kanun yollarından müdahalede bulunabilmek ü-zere merkezle irtibatı teıpin edecektir
Celâl Bayar İstanbulda
Demokrat Parti Başkanı Celâl ★ (Devamı Sa. 6 Sü: 5 de)
Seçim suçları
İngiliz Liginin Ücüncüsü
ıi B_______________________________¥_
' i kiıyf ve hangi partiyi istersek onu seçecek, iş başına getireceğiz.
Vazife büyüktür ve o nisbette de : vicdanımıza karşı mes’uliyetlidir. Benim bir tek reyimden ne çıkar, demiyeceğiz. Bizim bir reyimiz, çorbada tuz olmıyacak, fakat memleketin halini ve âtisini idare edecektir. Bu bakımdan rey vermemiz mukaddes bir vatan vazifesidir.
Unutmıyalım ki, . Millî hâkimiyet» dediğimiz zaman, bunu her vatandaş fert olarak ifa edemez. Bilindiği gibi millî hâkimiyet, milletin seçeceği Vekiller vasıtasiyle tatbik sahası bulur. Mukadderatımız üzerinde Büyük Millet Meclisi her şeydir. Harp ilân eylemek ve sulh akdetmek Büyük Millet Meclisi nin elindedir. Onun çıkaracağı kanunlar sayesinde memleket idare olunacak, vergiler taayyün edecek, yurdun her türlü iktisadi ve sosyal kalkınması sağlanacaktır. Biz işte bu hakikati gözönünde tutarak reyimizi kullanacağız.
Bunun içindir ki, omuz silkerek neme lâzım deyip geçemeyiz. Dört senede bir yapılan seçime ne kadar çok seçmen iştirak ederse, millî iradenin tezahürü o kadar hakikate yaklaşmış olur.
Hiç bir vatandaşın, hiç bir şeyden çekinmesine, endişe etmesine mahal yoktur. Kanun, vatandaşların rey masunluğunu sağlamıştır; oylar gizli verilecektir. Hücreye girip de oylarımızı zarfa koyup kapadığımız zaman, yanımızda yalnız Allah vardır. Bu sırada hiç kimseye karşı ve mânevi bir minnet altında değiliz. Sadece vicdanımızın ve vatanseverlik hislerimizin tam emrini yerine getirmekten başka vazifemiz yoktur.
Yeni Seçim Kanununun hazırlanmasında esas olan »gizli rey ve aleni tasnif» prensipi bütün endişeleri bertaraf etmiştir. Bu prensi-pe karşı en ufak bir müdahalede
a!
»
Sunderland Beşiktaşı
3-0 mağlûp etti
İstanbul, 13 — İngiltere liginin ü-! çıktı ve halkı «Sağol» diye bağırarak
çüncüsü Sunderland takımı bugün 1 ilk maçını İnönü Stadında tahminen 20.000 e yakın bir seyirci kitlesi ö-nünde Beşiktaş ile yaptı.
Seyirciler arasında vali ve belediye başkanı Ord. Prof. Dr. Fahred-din Kerim Gökay, İngiltere konsolosluğu erkânı, şehrimizdeki İngiliz-ler de bulunuyordu.
Sabaya evvelâ Kırmızı - Beyaz forma, siyah pantalonla îngilizler
selâmladılar ve uzun uzun alkışlandılar. Biraz sonra da beyaz forma, siyah pantalonla Beşiktaşlılar çıktılar. Seremoni kısa sürdü fakat cezalı olan Şükrünün oynatılıp oyna-tılmaması üzerindeki ihtilâf dolayı siyle oyunun başlaması 15 dakika kadar gecikti.
İki takım şu kadrolarla oynuyorlardı:
ir (Devamı Sa. 6 Sü: 2 de)


t

İzmir'de iki şikâyet yapıldı
İzmir, 13 (Telefonla) — Halk Partisi İzmir milletve-, kili adaylarından Tütün İşçi-1 leri Sendikası Başkanı Celâl 1 Üzbek, Ege Türk Tütün Ma-I gazasında partisinin propagandasını yaptığı, Kocatepe mahallesi muhtarı da C. H. Partisi oy pusulalarını dağıtırken: «Yalnız bu pusulaları kullanacak ve sandıklara a-tacaksınız» şeklinde propaganda yaptığı için savcılığa ihbar edilmiştir.
Savcılıkça tahkikata Pazartesi günü başlanacaktır. Bu hususta kendisinden malûmat istediğim savcı yardımcılarından Turhan Altıok, savcılığa yazılı olarak bu hususta şikâyette bulunulduğunu, hâdisenin tafsilâtından haberi olmadığını söylemiştir.
Mr. Dorr’un beyanatı
Marslıal yardımı siyasî maksatlar için kullanılamaz
Ankara, 13 (a.a.) — İktisadi işbirliği Türkiye icra komitesi baş kanı Mr. Russell Dorr bugün Anadolu Ajansı muhabirine aşağıdaki beyanatta bulunmuştur:
•— 29 Nisan tarihinde îstanbulda bir basın toplantısı esnasında be-dihî bir vakıa olan bir noktaya temasla MarshalI plânının Türkiye-
★ (Devamı Sa. 6 Sü: 6 da)


i
«I

■*.
Dünkü maçta Gençlerbirliği muhacimleri Ankaragücü kalesi önünde (yazısı 2 incide)
Acheson ve Bevin İngiltere hariciye nezaretinde
Üçlere mukabele:
Rusyanın sulh taarruzu
işgal ordularının Almanya'dan çekilmesini istiyor Berlin, 13 (a.a.) — «United Press» Rusya, Alman sulh andlaşmasının mümkün olduğu kadar çabuk imzalanması ve bütün işgal kıtalarının geri çekilmesi hakkındaki eski talebini bugün yenilemiştir.
Üç Dışişleri Bakanının Londrada yaptıkları toplantı dolayısiyle resmi Sovyet gazetesi Taeglich Rund-schau’da bölünmüş olan Berlinin birleşmesini temin edecek seçimlerin yapılması için işgal kuvvetlerinin çekilmesinin şart olduğu hak-kındaki Sovyet teklifini tekrar etmektedir.
Bu gazeteye göre andlaşmasının çabuk imzalanması ve bundan sonra işgal kıtalarının bütün Alman-yadan çekilmesi bütün Alman demokrat ve vatanseverlerinin isteği-
Üçler Konferansının Kararları
Almanya, Rusya’ya karşı kurulan bloka alınacak
GUney doğu Asya’da Rus emperyalizmini önlemekte Amerika, Ingiltere ve Fransa’ya yardım edecek
Londra, 13 (a.a.) (United Press) — Birleşik Amerika Dışişleri Bakanı Dean Acheson, üç büyük dışişleri bakanları toplantısındaki meslekdaş larına .güney doğu Asyada Sovyet emperyalizmine nihayet vermek için İngiltere ve Fransaya yardımda Birleşik Amerikanın ne kadar ileri git meğe hazır bulunduğunu bugün bildirmiştir.
Bakanlar üçlü toplantının son gününe başlarken Almanya yüksek komiserleri ile orta ve uzak doğu mütehassısları da hazır bulunmakta idiler.
Bugünkü gündemde Almanya, güney doğu Asyadaki komünizm tehlikesi, Japon sulh andlaşması ve Atlantik paktının genişletilmesi ve takviyesi hakkındaki görüşmelerin bir sonuca bağlanması konuları bulunmaktadır.
Üç dışişleri Bakanları Almanyayı Atlantik milletleri camiasına ithal etmek üzere istikbalde güdülecek si yasetin son durumunu da ihtiva e-
den bir tebliğ yayınlıyacaklardır.
Almanya siyasetinde ittifak
Londra, 13 (a.a.) (United Press)
— Diplomatik kaynakların bildirdiğine göre, üç dışişleri bakanı Al-manyayı Rusyaya karşı batıyla birleştirmek için tatbik edecekleri siyasette ittifak etmişlerdir. Bunların ilâve ettiğine göre, üç gündenberi devam eden konferans sonunda yayınlanacak bir tebliğde bu husus belirtilecektir.
Batı devletleri tarafından tetkik edilen siyasetin gayesi Almanyayı batı blokuna ithal etmek ve muhtemel olarak hür ve birleşmiş bir Alman milleti kurmaktır.
Müşahittir bu beyanatın, Alman-yanın istikbali bakımından. 1945 deki Potsdam anlaşmasından sonra en fazla önemi haiz demeç olduğunu söylemektedirler.
Londra, 13 (a.a.) (United Press)
— Üç batılı dışişleri bakanı, dünkü toplanVıkırında, Avusturya barış andlaşması hakkında Sovyet Rusya
ile içinde bulunan çıkma»' tetkhr etmişler, ve kuzey Atlantik paktı konferansı esnasında tekrar toplanmak kararına varmışlardır.
Avusturya hükümeti temsücileri toplantıya davet edilmemiştir.
Teferruatiyle görüşülecek iki e-sash mevzu şudur:
Uzakdoğu ve kuzey Atlantik paktının teşmil edilmesi için hazırlanacak plânlar.
Atlantik Paktı Konseyi de toplanıyor
Londra, 13 (a.a.) — «Reuter»:
Belçika Başbakanı Paul Van Zeeland gelecek hafta yapılacak olan Ku-
★ (Devamı Sa. 6 Sü. 3 de)
AKINTIYA---1
I____KÜREK
Sıtmanın üç senede kökü kurutulabilir
Tetkiklerde bulunan Amerikalı mütehassıs yapılacak işleri bildirdi
Bir haftadanberi memleketimizde •— Sıtma savaşı hususunda mev-bulunan İktisadı İşbirliği İdaresinin cut imkânlarla memnuniyet verici Yunanistandaki sağlık teşkilâtının başarıların elde edileceği kanaatin-şefi Dr. Hedley buradaki tetkikleri-! deyim. Sağlık Bakanlığının sıtma ni bitirmiş bulunmaktadır. savaşı çalışmalarına esaslı yardım-
Bu münasebetle dün Sağlık Ba-11ar yapıldığı takdirde sıtma dâvası-kanlığında gazetecilere beyanatta nın üç sene içinde tamamen halledil bulunan Dr. Hedley şunları söyle- mesi mümkün olabilir, miştir. I ★ (Devamı Sa. 6 Sü: 4 de)

Var kıyas eyle!
(Demir perde arkasında.)
İki ahbap sokakta karşılaşınca, aralarında şöyle bir muhavere oldu:
— Geçmiş olsun! Kulağın mı rahatsız, pamuk tıkamışsın!
— Hayır dişimi çektirttim de
— Peki ama, anlıyamadım! Dişini çcktirttûı ise, kulağına ne demeğe pamuk koyuyorsun?
Beriki, başını salladı ve cevap verdi:
— Malûm ya! Bugünlerde a-ğız açmağa imkân olmadığı i-çin, dişimi kulağımdan çektirt-tiııı! — Yedekçinin YEDEĞİ
ZAFER
Batıl itıkadlar
Konuşma Hüneri
En esaslı kaideleri ihtiva eden 10 mühim
mudde üzerinde düşünceler ve izahları
rınız, ev ışıerınız uzerınae uzun boylu durmayınız. Hayat arkadaşı-] nızı konuşma konusu yapmayı ise
Hikmet YAZICIOĞ"!
Ankaragücü 3 - 0 yenildi
Kardaş Ailesi
Yeni
Park
I TAKVİM |
7.:
Sus Cebeci
Buyuk
Ulus
D. Sporlu Kadrinin durumu merkez ceza heyetinden soruldu
Gençlerbirliği - Demirspor ma- ! çında Gençlerden Raufun ayağının ^ırılmasma sebep olan Kadir hake. .
Rumiı 1366 — Mayıs 1
Hicri: 1369 — Recep 26
14 Mayıs 1950 Pazar
^tabXUS .ym Dük’ün arkada,
| ü. burgers
nızı Kuııuşııici kuiiusu yapma,, aklınızdan bile geçirmeyiniz. Sa-| nat, ilim, tarih, günün meseleleri, spor, ne olursa olsun, sahışlar üzerin ‘ ve öğünmek
rekette bulunacak olurlarsa ku-
Millî seçimler
MiIIiyet'te Ali Naci Karacan Bugünkü seçimler için «Yarın yapılacak millî seçimler» Başlığı altında şunları yazmaktadır:
Yarın 14 Mayıstır. Yıllardanberi beklenen bu tarihi günde, millet kendi vekillerini, dilediği gibi, istediği gibi, serbestçe, emniyetle seçmek ve bu suretle kendi iradesini hâkim kılmak, gereği gibi tecelli ettirmek imkânını elde edecektir.
Kim ne derse desin, demokratik hayata yeni atılan büyük milletimizin, bu sahada dahi gösterdiği olgunluk derecesi büyük olmuştur. Millet, siyasî pertilerin üstünde, hakikî hâkim vaziyetiyle, propagandalardan çok kendi öz kanaatlerinin tesiri altında hareket ettiğinin şimdiye kadar bir çok misallerini vermiştir. Parti listeleri karşısında, hiç birisi kendisini yüzdeyüz tatlıyı etmediği için bir karma listeye doğru akıp gitmek hususunda sezilen halk temayülleri, bu misallerin en yenisidir. Bu dahi gösteriyor ki, millet, memleketin idaresi keyfiyetinde, muayyen fikirlere inanmış ve o fikirlerin gerçekleşmesi için kimlerin ve nasıl çalışmaları icabettiği hakkında kendisine bir seçim yolu tasarlamıştır. Bu dahi ispat eder ki, yarınki seçimlere şu veya bu parti değil, milletin kendisi, maşerî vicdan hâkim olacaktır.

Bizi büyük seçimler arifesinde memnun eden başlıca nokta, gene, asil halkımızın reyini kullanmağa hazırlandığı, memleketin mukadderatını doğrudan doğruya kendi ellerine alacağı mühim bir günün arifesinde gösterdiği vakar ve sekinet-tir. Bugün milletin ruhunda, bir mil. lî seçimi medenî bir cemiyete yakıştıracak, tertemiz bir iklim içinde gerçekleştirmenin bütün manevî şartları, sanki geçmiş propagandaların hepsini tipyekûn tekzip etmek istiyorlarmış gibi, birinci safa, ön plâna geçmişlerdir. Bu toprakların kadınlı ekkekli, genç ihtiyar, milyonlarla sayılan fertleri, yarın, bütün dünyaya örnek olacak şekilde, efendice, sandık başlarına gidecekler, orada oyalarını gizlice verecekler ve alenî tasnif sonunda Türk nrlletnin yeni vekillerini, ister kendilerinden olsun, ister muhalifle rinden bulunsun, saygı ile karşılı-yacaklar, hoş göreceklerdir. Bir mil-
let ancak bu siyasî kemale erdiği günüdüır ki medenî milletler arasında kendi yerini bulmuş olabilir.
Biz tam bir emniyet havası içinde geçeceklerine emin olmak istediğini z yarınki seçimlerin en küçük bir huzursuzluğa bile sebebiyet vermi-yeceklerinden, hiç şüphe etmiyoruz. Evvelce biT kere daha söylediğimiz gibi, Türk milletinin kanındaki • ısîl cevher, 14 Mayıs gününün bir çok milletlere bizi örnek gibi gösterecek bir mülî vazife havası içinde geçeceğine ve memleket için o nis-bette hayırlı neticeler yereceğine en büyük teminat hükmündedir.
Ne aıâ memleket!
Taıı’da «Bîr Damla» sütununda Be. Fa. açlık grevine giren üç şairden bahsederek, şöyle demektedir:
Nâzım Hikmeti^ açlık grevine başladığını gören üç genç şair, ka rar vermişler:
— İki gün müddetle bir şey yeni ye,çekler!
Ne güzel değil mi? Evet, evet, şaşmayınız. Hep beraber sevinelim:
Demek bizim Türkiyede, şairlerin karınlarını doyurup doyurmamaları, artık kendi ellerinde!
Şiirimiz Nicedir?
iîürriyct’te «İğne ile kuyu kazan» ■.Şiirimiz Nicedir» başlığı altında diyor ki:
Eskiden üç türlü takvimimiz, iki ayrı saatimiz vardı; rumî ve efrencî aylar ismen birbirine benzemekle beraber kısmen ayrılırlardı; aralarında on üç günlük bir fark bulunurdu; fakat hicrî aylar kendi başına bir âlemdi; hangi ayın hangi mevsime tesadüf ettiği belli olmazdı... Saatler de, güneşin bazan zevalde oluşuna, bazan gurup edişine göre, ayrı ayrı ayar edilirdi. Bundan dolayı, biz, ne ayın farkında idik, ne günün, ne de saatin...
Şimdi de şiirimizden hem aruz vezni, hem hece vezni, hem serbest nazım var; kaldı ki, aruzun da bir tarz-ı kadîmi, bir şekl-î cedidi, serbest nazmın da bir ölçülüşü bir ölçüsüzü var... Bu kargaşalık arasında şiirimizin ne âlemde olduğunu - siyasî nutuklardaki teâmül veçhile - yüksek takdirinize havale ediyoruz!
Gençler Ankara lig şampiyonu oldu
Türkiye İsveç Ticaret J [ anlaşması
Dışişleri Bakanlığından bildirdiğine göre, Türkiye ile İsveç arasında mevcut 7 Haziran 1948 tarihli ticaret ve ödeme anlaşmaları ile .bunlara merbut 14 Mayıs 1949 tarihli ek protokolün yürürlük süreleri 12 Mayıs 1950 tarihinde mektup teatisi suıetile 15 Haziran 1950 tarihinden itibaren 1 senelik yeni bir devre için uzatılmış bulunmaktadır.
Yeni «Bandırma» vapuru Istanbula aeldi
İstanbul, 13 (a.a.) — Devlet Denizyolları hesabına Ansaldo tezgâhlarında inşa edilen «Bandırma» yolcu vapuru, bugün saat 13 te limanımıza gelmiştir.
Kore Komisyonu Türk Delegeliği
Maraş Milletvekili Dr. Kâmil İ-dil'in Birleşmiş Milletler Kore Uzlaştırma Komisyonu delegeliğine tayini yüksek tasdika iktiran etmiştir. Kâmil İdil bugün Nevyork yo-liyle Kore’ye hareket edecektir.
Trakya sınır toprağı Istanbulda
İstanbul, 13 (a.a.) — Eedirneden gelen ve 19 Mayısta Ankarada bulunacak olan sınır toprağı, bugün de dedikodu yapmak saat 10 da Silivrinin Çanta köyüne ' zararlıdır. Boşboğazlık dinleyiciyi kadar Çorlu bisikletçileri tarafın- , sıkar. Yalnız kendi bildiklerini tek-dan getirilmiş ve burada Çurlu *ailarr*aktar kaymakamı, sınır toprağını Beden | yan geveze Terbiyesi İstanbul Bölge Başkanı Dr. Fahrettin Kerim Gökay adına hazır bulunan Bölge Müdürü Vahyi Oktay’a teslim etmiştir.
Müteakiben toprağı devir alan İstanbul bisikletçileri derhal yola çık mışlar ve şehre kadar yol boyunca sıralanan halkın tezahürleri ile u-ğurlanmışlardır.
Saat 14 te şehre Topkapıdan gi-xen bisikletçiler ana caddeyi takiben toprağı Şişlideki İnkılâp Müzesine getirmişlerdir.
Toprak Pazartesi sabahına kadar müzede kalacak ve Pazartesi günü gene şehrimiz sporcuları tarafından Pendik'e götürülerek vilâyet hududunda Kocaeli atletlerine tevdi edilecektir.
Mekteplerde kültür filmleri
«. - gösterilecek
Aldığımız malûmata göre Millî Eğitim Bakanlığı öğrencilerin terbiye ve kültür filmlerinden azami derecede faydalanabilmelerini temin maksadıyla hazırlıklara başlamıştır.
Bakanlar bazı yabancı film şirketleriyle anlaşma yaparak kültür filmleri satın almış ve ayrıca bu filmlerin gösterilmesi için de yeni sinema ma kıneleri sipariş etmiştir.
Sinema makinalari öğretmenler tarafından kullanılacak ve bu iş için de bir kısım öğretmen kursa tabi tutulacaktır.
Bu filmler şimdilik büyük şehirlerimizde talebelere gösterilecek ve ilerde diğer vilayet ve kazaların talebelerinin de kültür filmlerinden faydalanması için teşebbüse geçilecektir.
/'
Seçme iktibaslar

er şey gibi, iyi konuşmanın da bir yolu, yönetimi vardır. Bütün ‘iyi tavırlar’ için muteber olan bu kaideyi ‘her türlü his sürtüşmelerinden sakınmak' formülünde özetliyebiliriz. Alınganlık? kıskançlık, can sıkıntısı sayılmak ihtiyacı ve gülünç olmak korkusu bu sürtüşmeye sebep olan başlıca duygulardır. Uzun denemelerden sonra en esaslı kaideleri aşağıda okuyacağınız 10 maddede topladım ki, bunlara konuşmanın ‘on emri’de diyebilirdik.
1. Her türlü sübjektif konudan sakınınız! Sağlığınızın özel kaygılarınız, ev işleriniz üzerinde uzun
iraun- sınar, larııız neııuı uuuiKiemn ıen-Çorlu 1 carlamaktan başka birşey yapma-~ j________o-----e ise elden hiçbir şey öğ-
renmemiş olur.
II. Kimseye söz düşürmemek fena bir huydur! Dostlarımdan biri hoş hikâye anlatmasını bilir, şen ve se-v’.mli bir zattı. Fakat büyük bir kusuru vardı: Sözünün ardı gelmezdi, ilkin dinleyiciler katıla katıla güler, fakat biraz sonra huzursuzla-nıp sak n, herkesin kendinden birşey katacağı ağırbaşlı bir konuşmaya hasret çekerdi. Burada akla John Dryden'in Az düşünüp çok söyliyen insanlar’ hakkındaki sözüyle, Ma-coulay hakkında söylenen şu söz geliyor: 'Arasıra susacakmış gibi yapması kendisiyle konuşmanın zevkini arttırırdı'.
III. İtiraz etmeyin! ‘Ben ayni fikirde değilim’ demek caiz ise de, düpedüz bir itiraz konuşmıya tutukluk getirir. Daima b'rleşme noktalan aramalıdır. Herkes kendi düşündüğünü rahatça ortaya atabilirse konuşma canlı olur. 18 inci yüzyılın edebiyat papası Samuel John-sen bir defa demiştir ki: ‘En mes’ut konuşma, içinde ilgililerin yarış ettiği değil, düşüncelerini sükûnetle
Istanbuldaki Amerikan muhripleri aitti
İstanbul, 13 (a.a.) — Üç günden beri limanımızda misafir bulunan 42 inci ’muhrip filotillAsı komutanı Komodor Kaplan komutasındaki Birleşik Amerikanın Akdeniz donanmasına mensup «Vogolgesang» ve «Ellison» muhripleri bu sabah saat 6.30 da Akdenize müteveccihen limanımızdan ayrılmışlardır.
birbirine naklettikleri konuşmadır’.
IV. Başkasının sözünü kesmeyin! münas.p yerlere sokuşturulan ‘oh, ne alâ', sahi mi?, gibi sözler konuşanı şaşırtmaz; fakat kendi fikrinizi söylemiye kalkarsanız söz sahibi ekseriya şaşırır ve cümlesinin ortasında takılır kalır. Ortak bir konuşmanın huzur ve alâka içinde devam edebilmesi için üyelerin 6 kişiden fazla olmaması lâzımdır. Daha kalabalık olursa konuşma ister istemez ikişer; üçer kişilik hususî gruplara ayrılır ve meclisin şarmı, canlılığı kalmaz.
V. Konuyu ansızın değiştirmeyiniz! Bazı insanlar vardır ki. kuş gibi başka bir dala atlamak için karşısındakinin bir an susmasını dört gözle bekler. Doğrusu odur ki, birisi sözünü bitirince bir müddet susulsun ve söylenenlerin içe sinmesi beklensin. Dinleyicilerinden bu dikkati istemek vakar sahibi bir konuşucunun hakkıdır.
VI. Dinlerken dikkatsizlik göstermeyiniz! Dikkatli dinleyici konuşandan en iyj fikirleri çeker çıkarır. Dinlemek için kulak ta yetmez; gözlerin, ellerin, hattâ tutumun bunda rolü vardır.
İştirak ifade eden bir dikkat dost kazanmanın da en iyi yollarından biridir. Söyleneni can kulağı ile dinler, yenj suallerle konunun içinde bulunduğunuzu gösterirseniz karşınızdaki bahar çiçeği gibi açılır.
VII. Konudan uzaklaşırsanız zamanında geri dönmeyi bilmelisiniz! Çoğu zaman insan henüz bir konu tamamlanmadan başka bir tarafa sürüklenir. Böyle hallerde hiç şaşırmadan ustalıkla sadece dönen konuşucu çok takdir görür. Bu yalnız nezaket ve kabiliyet ifade etmez, daha mühim olan dikkat ve alâkanızı da gösterir. Tabiî bu başkasının sözlerine karşı muteber bir kaidedir; yoksa kendiniz konuşuyorsanız, atlayıp geçtikleri bir konuya dinyecilerinizi ille döndürmiye kalkışmak doğru değildir.
VIII. Düşüncenizi bir doğma, bir nas katiliğiyle söylemeyiniz! Ja-penyadaki çay töreni bu bakımdan belki tanıdığımız en kültürlü bir topluluk şeklidir. Orada “ben" adeta yok olmuştur. Konuşmada kesin, mutlak bir iddia ileri sürmeyi Japon geleneceği çok çirkin sayar. Her şeyden söz açılabilir, elverir
ki bir âyet tonuyla olmasın söylenen b.r fikri belirtmeyi, sivriltmeyi karşındakine bırakmak lâzımdır. Şahsî fikrinizi başkasına zorlamak suçunu kimse size yükliyemez.
Olayları olduğu gibi veriniz, lâkin onlardan bir sonuç çıkaracağınız vakit, 'Bana öyle geliyor ki..’, yahut, ‘mümkün değil mi ki..’ gibi bir cümle ile başlayınız. İyi bilen daima ‘bir hâkimin tevezuu' ile konuşur; daimy hazır bir iddiası olanlar bilgiçlerdir.
IX. Anlaşılacak şekilde konuşunuz! Yavaş ve açık konuşanlar daima carcar konuşanlara üstündürler. Dikkat ederseniz ölçülü, emin bir dille konuşan insanlar toplantılarda daha çok dikkati çekerler. Aceleci, heyecanlı, kavgacı tabiatlar - ki sık sık kendi kendilerini çürütürler -bir kayaya çarpan dalgalar gibi gerilemek zorunda kalırlar.
X. Küçük seyirci mütalâalardan sakınınız! kötüye kötü demek şüphesiz yanılş değildir; ancak lüzumsuz, faydasız tenkitten, hazır ol-mıyan üçüncü kişilerle eğlenerek karşınızdakileri güldürmek arzusundan vazgeçiniz. Sinik mutalea-lar zekice, nüktel ce söylenilmiş olsalar bile, ürkütür. Hayatın hep
itü yüzünü görmeyiniz.
Bunlara hir konuşmanın ___________
kaideleri denebilir. İyj bir konuşma için verilecek müsbet öğütler yok mu? Elbette var ve başta geleni ‘İyi konuşmak için iyi düşünmek lâzımdır’ kaidesidir. Ortaya atılan konuyu enine boyuna zihinden geçirmiş olmak gerektir. Kim güç konuşmaktan şikâyetçi ise şu pren-s:bi hemen benimsemiye baksın: Gördüğü, duyduğu, okuduğu her-şey üzerine düşünmiye kendini alıştırsın! Bunları özel hayat tecrübeleriyle karşılaştırsın!
Eğer çiğnene çiğnene sakız olmuş dar meslek terimleri içinde kalmak istemiyorsanız, alâkanızı genişletip başka meslekten insanlarla tanışınız. Şimdiye kadar bilmediğiniz herşeye karşı ilgi gösteriniz. O zaman akadar görüş ufkunuzun öte-s:nde ne varsa öğrenmiye çalışı-
Düşüncenizi böylece bereketlendi-rirseniz, yüksek seviyeli bir konuşmaya katılmaktan korkmanıza hiç sebep yoktur. Her yeni tecrübe başkalarına sizinle konuşmayı bir zevk haline getirecektir.
(Das Beste)den

Ankara lig bırmcısım tayın ede- r cek oıan ve sezon ıçmue ıena nava yuzıınuen tenıre uğrayan (jenç-
mânauı sayıua r c onunae oynan-
ugı taKimı ug Dırmcıiıg)nı almış J
Muzaffer Ertuğun idare ettiği bu maçta .zKimıar eunâya şu kadrolar- ‘ ı yer aıcuıar:
Gençıeı Duuği: Necip, Muzaffer, uran, ıvıenn, Haşan, Hamdı, Alı, dı Pulat, Hadi, Halım.
Ankaragücü: Semih, Fethi, Kerim, Nevzat, Hüseyin, Haşan, Orhan, Ha- -luk, Nezihi,-Fııtret, Sezai.
Oyuna staaın giriş tarafındaki kaıesınaen saat 17 de Gençler baş- 1 laaılar ve bir müddet rakiplerinin 1 kaıesıni sıkıştırdılar. 10 uncu dakı- 1 kaaan sonra oyun mütevazıh bir [ cereyana sürüklendi. Devre ortalarına doğru ıkı taraf da birer fırsat kaçırdı. Oyuna daha ziyade Gençlerin hâkim oldukları bu devrede her ıkı takım forları şüt atamamak yüzünden gol çıkaramadılar ve dev re 0-0 bitti.
ikinci devrede hücum teşebbüsü ilk anlarda Ankaragüçlülerde gö-züktüyse de Gençler dakikalar ilerledikçe vazıyete hâkim oldular ve 7 ncı dakikada solaçık Halımın ortaladığı topa aıi kafa ile kaleye atarak Gençlere ilk golü kazandırdı. Aradan iki dakika geç- ı memişti ki, soldan inkişaf eden bir Gençer akınında Alinin çektiği şüt kale direğine çarparak Hamdının önüne düştü, o kafa ile topu ikinci defa Ankaragücü ağlarına taktı. Vaziyet 2-0. Oyun bundan sonra süratlendi ve akınlar karşılıklı olmaya başladı. Nihayet Gençler 26 ncı dakikada Hamdinin sıkı bir şütile üçüncü gollerini de kazandılar. Maçın geri kalan dakikaları iki tarafın neticesiz hareketleri arasında geçti ve Gençler sahadan bu suretle 3-0 galip ayrıldılar. N. Sel
m n raporu üzerine bölge ceza heyetine verilmişti.
Fakat bölge ceza heyeti, hâdisenin Millî Eğitim Mükâfatı maçında olması dolayısıyle Kadire ceza vermekte kendini yetkili görmemiş, keyfiyeti merkez ceza heyetinden sormaya kanar vermiştir
Merkez ceza heyetinin kararı ü-zerine Kadirin durumu belli olacaktır.
Bölge güreş müsabakaları
Ankara bölgesi tecrübesiz güreşçiler arasında 28 Mayıs Pazar günü 19 Mayıs Stadyumunda bir karşılaşma yapılacak, ayrıca 3 Haziran Cumartesi günü bölge ferdi ser-! best birinciliği, 4 Haziran Pazar günü de tecrübesizler arası bölge serbest güreş birinciliği yapılacaktır.
— Onun münasebette bulunduğu tek bir kadın var. O da benim. Ona neler söyliyeceğini-zi biliyorum. Meseleyi hemen halledelim. Aramızda zannettiğiniz münasebetler mevcut değil.
— O beni alâkadar etmez.
Doktor Knopfler’in halinden, Edith'in söylediklerine inanmadığını anlıyordum. Şimdi Doktorun yüzü uzamış, sararmış çirkinleşmişti.
— Ben, doktor olmak sıfatiyle ancak hastamla meşgul olurum. Hastamın arkadaşı beni alâkadar etmez.
Sinirli bir ifade ile sözünü kestim:
— Fakat, ne demek istiyorsunuz Doktor?
— Siz... Sizinle yalnız konuşmak isterdim.
Edith hırçın bir eda ile:
— Hayır gitmem, bir yere ayrılmam buradan, dedi. Aramızda cinsî münasebet yok diyorum size. Onun hem hastabakıcısı, hem dostuyum. Ona vereceğiniz talimatı benim de öğrenmem hakkımdır. Hattâ vazifemdir.
Bir an, doktorun bakışları donuk bir hal aldı.
— Bana göre müsavi, dedi. Mademki kalmak istiyo rsunuz, peki, kalıp dinleyin.
Yem gelmiş olan en yüksek kalitede Ingiliz ve yerli kumaşları satışa çıkarılmıştır. Muhterem Ankara halkının bu kumaşları görmeleri menfaatleri icabıdır AYNI ZAMANDA mağazamızda 1950 senesi SLAZLNGER tenis topları ve her nevi en eyi kalitede spor malzemesini en ehven fiyatla temin edebileceklerini Ankara sporcularına müjdeleriz
Bankalar Caddesi Vagonli bitişiğinde sokak No. 3
Mesut bir doğu m
Avukat Bayan Hikmet Sümer ile, Gülhane Hashanesi Nisaiye Doktorlarından Kerim Sümer'in bir erkek çocukları olmuştur. Minimini yavruya sıhhatli ve uzun ömürler diler, ana ve babasını tebrik ederiz.
nsanlar her nedense, mL-
■ dilen .şeylere karşı bisg bir iptilâ hissetmektedirler. T. ram tatlıdır» sözü de bundan h-layı meydana çıkmıştır. Han-ten bunun büyük misalini çoklarda görmemiz kabildir. Me$, küçükleri,- bahçede, sokakta v|a her hangi bir yerde oynamak’.-ğma geldikleri zaman, ilk ÖM. dikleri ve zevkle söyledikle kelimeler, fenalarıdır. ]’
Bunları, bu şekilde konuşm*. tan menetmek tamamen aksi yapmakta ve bu hal, tahsil t yaşın ilerlemesiyle kaybolma^ daha doğrusu, çocuk tarafın^ bu huy gizlenmektedir.
Bunun gibi, batıl itikatlere ı aynı derecede kıymet verildik maalesef, her gün şahit olmak;, yi2.
Gün geçmiyor ki, bir üfüri çünün türlü sebepler ileri süreri halkın bu zaafından faydalandi nı ve sonunda yakalandığını 4 nııyalım. ' ] a
Vakıa, başka memleketlerde! şekilde istismar serbesttir; fJ oralarda yaşıyan halkın kültür] viyesinin bizden üstün olduH söylemek mecburiyetindeyiz. (ı ferin ekseriyeti bu gibi şarlat] lara kıymet veren ve bütün ta liği ile bağlanan kimseler nlnjg ğından, kimse üfürükçülere sesi kurmamaktadır. Ve çok zaml bu gibi, adamlara baş vuraî} da, seyyahlar ve biraz heyet} duymak arzusunu gösteren kim* ferdir.
Bir parça düşünüsek, görün ki, bilhassa bizler, eskiden kalt] batıl itikatların çoğundan kurt} muş bir vaziyetteyiz.
Bir kısmınız, hatırlıyacaksınıi dır, ayın son Çarşambası; tırn} kesilmez, evden sokağa çıkarla evvelâ sol ayak atılmaz’, dava dayalı merdiven altından geç] mez, ezan okunurken dikiş diki mezdi. Çocuk uslansın, diye Bal Cafere götürülür, işsiz kalan] fesi, öğle ezanında müezzine ver lerek, minarede dolaştırılır bunlardan medet umulurdu.
Merkez Efendi türbesindeki h vuzdan taş alınır, adaklar adann Hasılı bunun gibi bir sürü saçn sapan, tedbirlere başvurulurdu.]
Çok şükür, bütün bunlarda! şimdi eser kalmamıştır.
Vatandaşların, zamanla, fecri! be le bu kalıîbelâdan kalma, i rümcekli fikirleri attığı meydaa dadız. Fakat, buna rağmen, kt. narda köşede kalmış bazı bieaN ferin, yine bu gibi vesilekâr/an| eline düştüğü ve hiç bir netice a lamadığı halde, tavuk gibi yolu» duğunu duymakla üzülmekteyi! Vakıa buna cesaret edenler, derhal yakalanmakta ve cezalanıl görmekte iseler de, arada hepim) ze vazife düştüğünü ve duydo^ ğumuz, gördüğümüz vakit, hiç J çımadan derhal ait olduğu makamlara haber vermemizin lüzumunu ahtırlatmak mecburiyetin-! deyiz.
Yozon: tERENC MOLNAfl
Ben artık «sabırsızlanmağı başlamıştım.
— Peki ne söyliyecekseniz söylesenize... dedim.
O zaman Doktor bana döndü:
— Kiminle cinsî münasebette bulunduğunuzu veya bulunacağınızı tahmin etmek benim işim değildir, dedi. Benim, Doktor o-larak size söyliyeceğim şudur : İstikbalde.... Uzun zaman... Hiç bir kadınla temas etmiyeceksiniz. Temastan maksadım sade cinsî münasebet değil, ayni zamanda tıbbî noktai nazardan daha tehlikeli olabilecek diğer.... şeylerden de kaçınacaksınız. Bunlar... Meselâ, hastanın, arzusunu celbeden, tahrik eden, bilmeden ona âdeta işkence eden bir kadınla beraber yaşamaktır. Bu da cinsî münasebet kadar, hattâ ondan daha çok tehlikeli olabilir.
— Yâni?., dedim.
— Yâni....
Bu sefer doktorun gözlerinde tam mânasiyle şeytanî bir pırıl
Yâni... diye devam etti, elli iki yaşında bir erkek gibi değil, yetmişlik bir ihtiyar gibi yaşamağa mecbursunuz. Burada, Amerikada, hattâ bizim memleketimizde, Avrupada bugün her. kesin sürmekte olduğu hayattan vazgeçeceksiniz. İliç bir zaman on, on beş yaş daha gençmişsi-ııi gibi hareket etmiyeceksiniz. Hep görüyoruz: Penbe yanaklı, dinç ihtiyarlar var. Bunlar kendilerini hiç bir işkenceden mahrum etmiyorlar. Dans, balo, çay, kabul resmi, her yerde hazır nazırlar... Sonra bir giin bakıyorsunuz, bu ihtiyarcıklardan biri, büyük bir neşe ile bir kokteyl partiye geliyor. Etrafa selâmlar, tebessümler dağıtıyor. Koşup ev sahibesinin elini öpüyor ve.... düşüp ölüveriyor... Bunda şaşılacak hiç bir şey yok. Benim vazifem, hastalarıma bazı şeylerin pahasını anlatmaktır. Evet bazı şeyler... Muayyen bir yaştan, muayyen bir hastalıktan sonra bunlar ancak hayat pahasına yapılabilir. Meselâ büyük bir
Çevırem M.ı.
aşk.... Arada cinsi münasebet ol masa bile... Hattâ cinsi münasebet olmadığı için daha tehlikelidir.
Önümdeki notlara bakarak:
— Anlıyorum, dedim.
Sonra, pek de nazikâne sayı-lamıyacak bir ifade ile:
— Geçen gün de zaten yaşımı sorduğunuz zaman, bu gibi mülâhazalara büyük bir ehemmiyet verdiğinizi anlamıştım.
— Yine tekrar ederim. Öyle şeyler vardır ki, bunlan ancak hayatınız pahasın yapabilirsiniz.
Edith, kalktı:
— Keselim artık bu bahsi dedi. Kâfi derecede vuzuhla anlattınız ne demek istediğinizi. Fakat bütün bu tavsiyelerinize has fanızın ihtiyacı olmadığına emi-
— Hakkı var, dedim.
Yine ağır bir sükût oldu. Nihayet Doktor Knopfler:
— Affedersiniz, başka bir has tayı görmeğe gideceğim, diyerek kalktı.
Edith Doktora, dostça, ahbap-
Mevlût
Eşim, kardeşim, babam, Sey-fullah ve Necip Kardaş Ticarethanesi sahihlerinden Merhum NECİP KARDAŞ’ın ölümünün 40 inci gününe tesadüf eden 15/5/1950 Pazartesi günü ikindi namazını müteakip Hacı Bayram Camii Şerifinde ruhuna Mevlûdi Şerif okunacağından'kendisini sevenlerin ve edenlerin teşrifi rica olu-
ça gülümsedi.Bu da anlamadığım, anlayamadığım bir şeydi. Böyle bir sahneden sonra, bu adama, tatlı tatlı gülümsemek ne demek oluyordu? Acaba sırf gülmek zevkini tatmin için mi? Ben, kadınlan tetkike kırk sene daha erken başlamalı imişim. Belki o zaman hareketlerine hayret etmezdim. Ama artık vakit yok. Her gün böyle hayretten hayrete düşerek yaşayıp gideceğiz.
Doktor Knopfler gittikten son ra, odada bir aşağı bir yukarı, sinirli sinirli dolaşmağa başladım. Doktorun söyledikleri beni canevimden vurmuştu. Eğer o an, Edith sussaydı, aramızda o-lup bitenler belki hiç başımıza gelmiyecek, yahut çok daha geç olacaktı. Fakat Edith susmadı:
— Yanıma gel, dedi. Ciddî konuşmamız lâzım.
Yanına oturdum. Elimi eline aldı.
— Vazifemiz biribirimizden vazgeçmemizdir, dedi.
Bunu söylerken sesine normal bir ton vermek istiyordu. Fakat ağzının kenarında bir hat ıstırapla gerilmişti. Bununla beraber kendisine hâkim olmağa ça lıştığı belli idi. Bütün vücudü, yüzü, her yeri ağlıyor gibiydi. Yalnız gözleri müstesna. Durumu benim için bu kadar acı ve (Devamı var)
Almanya ile yeni ticari münasebetler
E.kiden beri en mühim dış pazaı larımızdan birisi olan Almanya il yeniden bazı ticari münasebetle! g rilecek ve bilhassa yaz mevsimi de mühim bir kısım ham madde ib raç edilecektir.
Bu arada Ekonomi ve Ticaret Bâ kanlığı müşavirlerinden Malımı Şeyda yarın Almanyaya hareket ede cek ve ticarî temaslarda bulunmak
ÖÎ2SZSH3
LüZFMLrTILIFONLAI
Y Hngm ................ M
Sıhhî imdaı ...... ffl
Trenler ............. 12021
Hava YoaUtj............148111
1 ataklı vagonla; .... 11Mİ
Ucum» 24841
Su Arıza ........ 215781
Havagazı .......... 248-Mı
Başkent Taksi ..... 22221,
Yeni Güven Taksi ..... 22331
HİNEMaLah ) a fcCLENCK aYERLERİ (U811); cenan*
(23432): Tartar Kralı (22294): Aralan rOreacllerimi. I
ziu zaferi (14040): Unutulmaı »imalar I
Aşktan sonra (11131): Canarar tohumu.
Tehlikeli kadın
(14072) :U«rp yolcuları, laau * . 'Adi
(14«71);^«‘(^ «trah (18846). Ormanlar kral*. İW
EtZAHANELEE
Ulus, Merkez, Sağlık



,DYO^TELEFON»TELGRAF HABERLERİ
I

Fransız-Alman
Joponya ile su'h
Harp «onu devresinin açıkta kalmış meselelerinden birini de Japonya ile yapılacak «ulh and-Iaşması teşkil etmektedir. Bidayette bu sulh tasarısının Uzak Doğu komisyonu tarafından hatırlanması esas olarak kabul edilmişti. Sovyet Rusya, komisyonun havasını kendi menfaatlerine müsait bulmadığı için, meselenin dört büyük devlet mümessillerine ait olduğu iddiasiy-le çalışmaları akamete uğratmış ve geçen Ocak ayında komisyonu büsbütün terketmiştir. Bununla beraber, dört devletten her birinin Japonya ile yapılacak sulh andlaş-ması bahsinde henüz karara bağla-yamadıkian noktaların mevcudiyeti de bu gecikmeye ayrıca âmil olmuştur.
Evvelâ, Japonya İle fiilen harbet-,niş olan büyük devletten birinin A Çin olması, en az bugün için vaziyeti karıştırmaktadır. Zira, komünist Çin henüz Amerika tarafından tanınmamıştır.
Durum, Doğu ile Batı’nm, Japonya ile ayrı ayrı sulh akdetmelerini icabettirecek gibi görünmektedir. Fakat Japonya, mağlûbiyetten beri Amerikan işgali altındadır ve General Mac Arthur, bu memleketin iç ve dış siyasetine tam mânasiyle kumanda etmektedir. Bu itibarla Japonların, Amerikalılara danışmadan komünist Çinle veya Sovyet Rusya ile sulh müzakerelerine girişmeleri fiilen imkânsızdır.
Mesele, Batılılar tarafından da daha kolay sayılamaz. Uzak Doğu hâdiselerinin malûm seyri takip etmesi üzerine Amerikalılar ve İn-gilizler, Japonyaya karşı durumlarını açıklamak, bu memleketten, eski bir düşman, yeni bir iş arkadaşı olarak ne bekliyebileceklerini anlamak ihtiyacını hissetmişlerdir. Lâkin, Amerika Dışişleri Bakanlığı ile askeri makamlar arasında çıkan bir ihtilâf taşanların çabucak hazırlanmasına mâni olmuştur. Bu ihtilâf, geniş ölçüde, Amerikanın Japon Takımadalarında ne gibi üsleri elinde bulundurması lâzımgel-dlği noktasında toplanmıştır. Komünizmin Çine yayılması ve Güney Doğu Asya’da komünizmle mücadele programının hükümleri karşısında bu üs meselesi hayli karışık bir hal aldığı gibi, Japonyaya verilecek serbestinin derecesi de münakaşa konusu olmaktadır. ’’ Bu hususlar 31 Ocakta Japonyaya giden Amerikan generalleriyle Mac Arthur arasında ve yine Uzak Doğu tetkik gezisine çıkmış olan Jes-sup ile Mac Arthur’un siyasî müşavirleri arasında incelenmiş, nihayet bir kere de 14 Şubatta Bangkok-da toplanan Amerikan diplomatları konferansında gözden geçirilerek Dışişleri Bakanlığına üç ayn rapor sunulmuştur. Bununla beraber mesele hakkında hâlâ bir karara varılmamış olacak ki, Amerika hü kûmeti bu husustaki görüşünü şimdiye kadar açıklamak imkânını bulamamıştır.
Buna intizaren, Japonya muvacehesindeki siyasetini bir yandan büyük müttefikinin siyasetine uy durmak isteyen, bir yandan da dominyonların sabırsızlanmalarını teskin mecburiyetinde kalan Ingiltere geçen Ocak ayında Colombo’da top lanan İmparatorluk Camiası konferansında, bu konunun dominyon uzmanlan tarafından. Amerikanın telkin ve tavsiyeleri gözönünde tutularak bir esasa raptedilmesine ''karar vermiştir. Ve işte bu uzman lar, dün Londrada müzakerelerini bitirerek, Amerikanın görüşüne uygun olduğu söylenen bir rapor hazırlamağa başlamışlardır. Raporda, Japonya ile aktedilecek sulh andlaşmasınm daha ziyade İktisadî veçhelerinin tesbit edildiği belirtil mektedir. Bu da tabiî görülmek lâzım gelir, çünkü, İngiltere, Japonya bahsinde, bu memleketin en çok ticarî rekabetinden korkmaktadır. Daha bir hafta evvel İngiliz hükümetinin bir sözcüsü, Japon mallarının bazı nazarlara hâkim olmağa başladığından şikâyet etmiştir.
Uzmanlar komitesi raporunun hâlâ Londrada bulunan Amerikan Dışişleri Bakanı Acheson’a gönderilmesi ve bu vesika üzerinde gö rüşmeler yapılması ihtimali vardır. Yalnız, Acheson’un Londraya gelirken, bu mevzu üzerinde tam mânasiyle hazırlıklı olun olmadığı şimdilik bilinmemektedir. Acheson müzakereyi kabul edecek ohırsa, Japonya ile sulh andlaşması hazırlıklarının, Uzak Doğu meseleleri çerçevesi içinde bxşlaması ihtimal ahi ündedir.
Mücahit Topalak
İktisadi işbirliği
Adenauer bunun sulh için en iyi çare olduğunu bildiriyor
temel mevcut olmadığını söylemiş ve diğer memleketlerin de böyle İktisadî teşkilâtlara dahil olmağa karar vermelerinin memnuniyetle karşılanacağım belirtmiştir.
Schuman’ın plânı ve Almanyanın sözlerine itimat edilmemesi hakkın daki kötümser hükümleri yorumlı-yan başbakan dünyanın filiyatla ikna edilebileceğini bildirmiş ve , sözün lüzumsuz olduğunu İlâve et-işbirliğinden daha esaslı bir mlştlr.
LİRAYA
300.000
LİRA
Bonn, 13 a.a. (Reuter) — Bati Almanya başbakanı Dr. Konrad A-denauer, dün Fransız-Alman İktisadî işbirliğini sulhü kurtaracak en iyi çare olarak karşılamış ve diğer memleketleri de böyle faaliyetlere davet etmiştir.
Batı Almanya haberler ajansı başmuharriri Fritz Laenger’le yaptığı görüşme esnasında başbakan Avru- j pa ve dünya sulhü için Fransız - Al- j
Fen* î bahisler!
★ Şaraba bir tutam tuz katılırsa, derhal sirke olur!
* Turşuyu sapsan yapmak için üzerine muhakkak ağır bir baskı koyarlar!
★ Kaklarınızı sık sık kalaylatın! Yoksa zehirlenirsiniz!
* Taze su koyacağınız zaman küpü iyice yıkayın! Durmuş su kurtlanır!
★ Tazyikli tencere yemeği çabuk pişirir ama, içindeki vitaminleri öldürür!
* Salatalık bollaştı. Turşu yaparsanız, kavanozun ağzını iyi kapayın. Hava alırsa, bozulur ve emeğinize yazık o-lur! — A. F.
Dünya Bas tımdan
Hülâsalar
_ 13.5.1950 —_
Atlantik
Japon harp suçluları
Sovyet iddiaları resmen reddedildi
Vaşington, 13 a.a. (Afp) — Sovyet notasının verilmes ndeneri ilk «s, „.r resmS beyanatında d.şlşlerl bakan
üyelerinden Ketauver Acheson’dan h«‘ ’^üsü Tokyo mahkemesi tara Fransız, İngiliz ve diğer Atlantik ündan mahkûm edilen bazı Japon paklı memleketleri lemsücileri ile haIT suçlulardın 7 Mart tarihli bir birlikte, soğuk harpte teşebbüsü kararname de tahliyesine iz» ver. Kremlinin el nden almak üzere bir ”'ekle Sencrai Mae,Arthur l Federal Atlantik Birliği ihdası im- u 11 1
kânlarını incelemesini talep etmiştir. Kefauver aynı zamanda ayan ii-yelerini, geçen sene sunduğu karar suretini desteklemeğe teşvik etmiştir. Bu karar suretinde Birleşik A-merika başkanı, Atlantik paktına dahil diğer memleketler devlet a-damİarile birlikte Birleşmiş Milletler Anayasası çerçevesi dahilinde bir «Atlantik Birliği» kurma imkân larını tetk.ke davet etmektedir. Cumhuriyetçi senatör aşağıdaki üç sebepten dolayı 1952 den evvel böyle bir teşebbüse geçmek zarureti üzerinde ısrar etmiştir.
1 — 1952 senesi başkan seçimleri yılı olacaktır.
2 — 1952 yılı Marshall plânının sonuna tesadüf edecek;
3 — 1952 senesinde Sovyet Rusya, Birleşik Amerika ve Batı Avrupa şehirlerini bombalamak için yeter derecede atom bombasına ve uzun mesafeli bomba uçağına sahip olabilecektir.
Kremimi ı rüfuzunu kırmak için tedbir
Vaşington, 12 a.a. (Afp) — Dün j öğleden sonra ayan meclisinde yaptığı bir konuşmada demokrat ayan
Tıbete Amerikan S'lâh sevkıyatı
Londra, (United Press) — Moskova radyosunun bugün yayınladığına göre, Tibete yapılacak Amerikan silâhları sevldyatını idare etmek üzere Kalkütaya bir Amerikan heyeti gelmiştir.
Birleşik Amerikanın Hindistan büyük elçisiyle başbakan Pandit Nehru arasında varılan bir anlaşma sonunda, Birleşik Amerika Kalkü-tadan, Tibet hududundaki Darjilinge silâh göndermek hakkını elde etmiştir. Silâhlar Darlijing’den kara yoliyle Tibetin başkenti Lhassaya nakledilecektir.
Amerikada s'vil müdafaa
Nevyork, (United Press) — Sivil seferberli direktörü Paul J. Lar-sen, Bırleş.k Amerika belediye baş-kanlanna hiç bir şehrin harbin felâketlerinden masun olmadığını, bugün söylemiştir. Larsen, düşmanın ne zaman, nereden ve hangi silâhlarla taarruz edeceğini kimseye söyliyemiyeceği için bütün Amerika devlet, şehir ve kasabalarının her şeyden evvel sivil müdafaa plânlarını hazırlamalarını istemiştir.
Birleşik Amerika belediye baş-kanları konferansında konuşan Lar sen, düşmanın anî ve geniş ölçüde harekâtına karşı hazırlanmalıyız. demiştir.
Çırp’şon uç-klor
Londra, 13 a.a. (Reuter) — İngiltere hava bakanlığından dün gece bildirildiğine göre, Mısırda Fayed yakınlarında yapılan bir manevra esnasında İng liz hava kuvvetlerine mensup bir Lincoln bombardıman uçağı ile bir avcı uçağının karada çarpışması neticesinde 10 kişinin öldüğü sanılmaktadır.
Hava bakanlığından ilâve edildi-g ne göre henüz cesetler bulunmamıştır.
Karşılıllı talep^r
Vaş’ngton, 13 (a. a.) — Dün akşam Vaşington’dan öğrenildiğine göre, Çekoslovak hükümetine verilecek bir nota ile Birleşik Amerika hükümeti. 28 N sanda Prağ hükümetinin Prag’daki Amerika büyük elçiliği memurlarının azaltılmasına dair isteği karşısında Vaşingtondaki Çek büyük elçiliği diplomatik temsilcilerinin de ayni nlsbette azaltıl-* masını yakında isteyecektir.
kararname ile tahliyesine izin ver-_----------1 »»— A_*u...r)un seıg.
h.yetleri dışına çıktığını iddia eden Sovyet tezini resmen reddetmiştir. Sözcü General Mac Arthur tarafından elman tedbirlerin, mahkûmiyet müddetlerinin hepsini doldurmamak müsaadesi olan suçlulara karşı çeşitli memleketlerde tatbik edilen hattı harekete tamamiyle uygun olduğunu bildirmiş, bundan başka Tokyo mahkemesi tarafından verilen cezaların tatbiki mes’uliyetinm müttefik başkomutanına ait olduğunu ilâve etmiştir.
Ürdün -liz malî görüşmeleri
Londra, 13 a.a. (United Press) — Ürdün maliye bakanı Salimon Sukk, Cuma günü İngiltere hazine bakanlığı şahsiteleriyle ihzari görüşmelerine başlamıştır. Resmî müzakereler gelecek hafta başlayacak ve muhtemelen on, onbeş gün devam edecektir.
Bu müzakereler esnasında sterling muvazenesi meselesi ve belki de Ür-dünün sterling bölgesine tekrar dahil olması keyfiyeti görüşülecektir. Filistin ve Ürdün, Filistin harbi esnasında Sterling bölgesinden ayrılmışlardır.
M carislon’o yeni bir nota
Viyana, 13 a.a. (Afp) — Avusturya hükümeti Budapeştedeki elçisi vasıtasiyle Macar hükümetine verdiği bir notada, Pazar günü A-vusturya - Macar hududunda vukua gelen ve Macar nöbetçileri t rafından Schattendoff mezarlığında toplanan AvusturyalI bir grupa ateş atılmasiyle neticelenen hadiseyi tekrar protesto etmektedir. Nota bilhassa, Macar hudud muhafızları tarafından patlayıcı kullanılmasına itiraz Notada, ayni tarzda Zourinee’de vukua geldiği belirtilmekte ve Macar hükümetinden, hudud muhafızlarına Avusturya hükümranlığına hürmet etmeleri emri verilmesi istenilmektedir.
Times gazetesi bu sabahki başyazısında, Sovyet Rusya’da kalan harp esirleri hakkında üç dış.şleri bakanı tarafından yayınlanan beyannameyi incelemektedir.
Bağımsız İngiliz gazetesi, Sovyet Rusya’nın, mevcut harp statükosu gereğince esirler hakkında malûmat vermeyi reddetmekle haklı olarak her tarafta şüphe uyandırdığım ö-nemle belirtmektedir. Gazeteye göre, Sovyet Rusya’da kalan harp esirlerinin hepsini komün.st saymak tamamen yersiz bir düşüncedir. Nitekim Rusya’nın esirler hakkında her zaman şüphe uyandıracak bir şek.l-de malûmat vermesi, bunun en canlı bir misalini teşkil etmektedir.
Times bundan sönra, esirler hakkında malûmat alınmamasının sebepleri üzerinde durmakta ve mevcut dosyaların ortadan kaybolmasının bunun belli başlı sebeplerinden birini teşkil ettiğini kaydetmektedir.
Times gazetesi Alman harp esirleri meselesinin kalın bir perde arkasında bir muamma halinde ortada kaldığını, bu bakımdan Moskova tarafından verilen bütün rakkam ve malûmatın gayet tabiî olarak her tarafta alâkasızlıkla karşılandığını belirttikten sonra, Rusya’nın kendi menfaati icabı, esirler bahsında tam , malûmat toplıyabilecek bir komisyonun Rusya’da dolaşmasına müsaade vermesi gerektiğini kaydetmektedir.
Çek crdusundo geniş tasfiye
Londra Radyosu, 13 (Basın - Yayın) — Çekoslovakya’nın yeni genelkurmay başkanı, orduda geniş ölçüde bir tasfiyenin yapılmakta olduğunu açıklamıştır. General o duda Ruslara karşı beslenilen nefret hissinin halkı mukavemet ve hatta baltalamaya sevkettiğini söylemiştir.
mermilerin etmektedir, hadiselerin
Basın hürriyeti tali koalisyonu
Mintevideo, 13 aa. (United Press) — Muhtelif memleket murahharları Birleşmiş Milletler haberleşmı ve basın hürriyeti tali komisyonu m Mayısın 15 inden 27 sine kadar 1-recck olan toplantısına hazırlanmak-tadırlar.
Unesco genel fopkrJ s)
Paris, 13 (a.a.) — Unesco genel direktörü ve bu teşkilâta mensup diğer yüksek şehsiyetler 22 Mayısta Floransada yapılacak Unesco genel toplantısına iştirâk etmek üzere dün Paristen Floransaya hareket etmişlerdir.
Kalb Hastalıkları için •Atom Kokteyli.
Nevyork, 13 (Nafen) — Harvvard Tıb Enstitüsü doktorlarından üçü «Atom Kokteyli» dedikleri bir ilâç üzerinde çalışmaktadırlar. Bu ilâç su içine karıştırılmış radyoaktiviteyi haiz tentürdiod'dan ibarettir.
Bu «Atom Ko.îteyli» nin bilhassa kalb hastalıklarına karşı kullanılacağı açıklanmaktadır. Tedavisi İmkânsız görülen 22 kalb hastasına karşı tatbik edilen bu ilâç hastaların üçte ikisinde iyi neticeler vermiştir. Söylendiğine göre, ilâcın 1-çindekl radyoaktiviten tentürdiod kalbi yormakta olan tiroid guddesini zayıflatmaktadır. Bu guddenin ne kadar zayıflatılması lâzım geldiği de uzun tetkikler sonunda tes-bit edilmektedir.
AMERİKA BÜYÜK ELÇİSİNİN DURUMU
Küçük Atom bombalorı
Vaşington Ten, 13 a.a. (Reuter) — Amerikan şahsiyetlerin n dün gece bildirdiklerine göre, Birleşik Amerikan, tepkili uçaklarla taşınabilecek kadar küçük atom bombaları imâl etmiştir.
Bu şahsiyetler bombaların ufak olmasının kuvvetlerinin de az olmasını inta edemediğini belirtmişlerdir. Bu bombaların kuvveti açıklan-rr.amakla beraber Japonyaya atılan ilk bombalardan daha tesirli olduğu sanılmaktadır.
Savunma bakanlığı bu hususta herhangi bir yorumda bulunmaktan kaçınmaktadır.
Rusların yalcoladığı iz gemisi
Oslo, 13 (a.a.) — Sovyet kara su. 'arı dahilinde bulunduğu için buz denizinde Ruslar tarafından Mur-mansk limanına götürülen İngiliz I balıkçı gemisi «Erturia» dün akşam Honjingsvvaag’a gelmiştir.
Vaşington, 13 (a.a.) — Umumiyetle iyi haber alan bir Amerikan kaynağı, Birleşik Amerikanın Mısır büyük elçisi Jefferson Caffery ile siyasî baş müşaviri Philip İrelan’ın halen devam etmekte olan Arap birliği toplantısı esnasında Kahire-de bulunmamak için arkeoloji tetkikleri yapmak üzere seyahata çıktıklarından şüphelendiğini bildirmiştir.
Birleşik Amerikada bazı gazeteler Caffery’nin arkeolojiye karşı duyduğu alâkayı Arap birliği üyelerine tesir yaptığı yolunda ithamlara yol vermemek arzusu ile İlgili. bulunmaktadırlar. I
Kahircden Lonılraya 5 saate giden uçak
Londra, 13 a.a. (Reuter) — Kemet uçağının Kahire - Londra arasındaki mesafeyi 5 saat 39 dakika, 21 saniyede katettiği resmen tesbit olun muştur.
Uçak, halen saatte 617,5 kilometre hızla seyretmektedir.
Uçakta 4 ü mürettebat olmak ü-zere U kişi vardır.
SUYA SUDUNA DOKUNMADAN!
Saka kuşunun yuvası - Kan dâvası -bir sinek masalı!
(Bugün seçim var; biliyorsunuz, yeni kanunun 134 üncü maddesi gereğince seçimden evvel üç gün zarfında oy vermeğe tesir edebilecek yazılar yazmak yasak tır. Onan için nemize gerek, sütlü börek!.. Bugün size an latacağım fıkraların hiç birinin zerre kadar seçimle, propagandayla alâkası yoktur. Hattâ propaganda İle uzaktan yakından alâkası olmasın diye, Propaganda Nazın Göbels’e ait hikâyeleri bile bir kalemde geçtim. Bu, suya sabuna dokunmaz ya-yılar okuokuyucularımı bir kaç dakika eğlendirine, ne mutlu!.)
Saka kuşunun yuvası
Q ahar geldi ya, saka kuşu yu-murtlıyacak! Fakat kuş da olsa, havaya yumurtlamaz kİ... Muhakkak bir yuva yapmak lâzım... Dişi 9aka, erkek sakaya:
— İllâki de, bana bir yuva, diye tutturdu... Hem öyle çerden çöpten filân istemem. Isırgan otunun tüylerinden olsun! Yumuşak, rahat, konforlu bir yuva İsterim!
Erkek saka, kızdı:
— Affetmişsin sen onu, dedi. Yuva istiyorsun, kalk kendin yap!
— Ama, sen bana kanunen bir mesken bulmağa mecbursun!
— Vay küçük hanım vay! Ayol, o senin dediğin İnsanlar içindir. Sen kuşşsun! Bizdeki âdeti bilmiyor musun? Yuvayı dişi kuş yapar!
Dişi saka, sol ayağiyle kafasını kaşıdı. Gözlerini yan yan havaya dikti; başa gelen çekilir diye, İşe koyuldu. Hem çöpleri taşıyor, hem de asabiyetten caf caf ediyordu:
— Sen zaten böyleşin! diyordu. Dişine yardım bile etmezsin!
Dişi kuş, tam bu aralık yerde bir kaplumbağa gördü; cik, cik diye içini çekti:
— İşte dedi, bu da hayvan ama, talihli! Mesken buhranını ezelden halletmiş!
Erkek kuş, cak cak diye itiraz etti:
— Doğrusu yuva derdim hallolunacak diye, ne kaplumbağa olmak İsterim, ne sümüklü böcek ve hattâ ne de İnsan! Hürriyetime sahip olayım yeter. Mesken diye sırtımda bir de kanbur taşımam!
Bu sözleri söyler söylemez, kanatlarını çırptı, uçtu gitti.
Ah bir kuş olabilıem, kona da bilsem dallere!
W
Kan dâvası
Şimdi anlatacağım hikâyenin belki ilk lılısmını bilirsiniz, fakat sonunu bilmenize İmkân yoktur!
Gece yarısı otele bir müşteri geldi. Otel de hani İsmi üstündeydi:
•Bal dök yala palas!»
Müşteri, bir oda sordu; bir tek boş yatak vardı. Otelci, uyku sersemi müşterisini yukarı çıkardı:
— Buyurun! dedi.
Çarşaf, yastıklar temiz sayılabilirdi. Daha «reçen hafta değiştirilmişti. Bir hafta içinde bol çi-vltli çamaşıra ne olur? Eh, biraz gölgelenmlştl, o kadar... Müşteri:
— Temiz mi, diye sordu. Ve sonra her şeyi gözüyle görmek İsteyen zeki bir adam edasiyle yastığı kaldırdı. Aman, dedi! Bir tahtakurusu işte!... Kızdı ve söylendi:
— Bir de temiz, dlyorsuu! Bak şuna!...
Otelci, baş parmağını orta parmağına takarak bir fiske vurdu:
— Aman efendim! Bu da bir şey mi? Hem bu ölü tabtakurusu-dıtr. Nasılsa kalmış!..
Ne iıe, uzatmıyalım, müşterinin münakaşa edecek hali yoktu. Uy
JOHNSON YENİ SİLÂHLARDAN BAHSEDİYOR
Miyami, 13 (a.a.) — Savunma ba-
kanı Johnson dün yaptığı demeçte
demiştir ki:
—_____YAZAN _______
| Yedekçinin Yedeği |
ku gözünden akıyordu. Hemen soyundu, yattı. Ertesi sabah, otelci güler yüzle müşterisini karşıladı:
— Nasıl beyefendi, rahat uyudunuz değil mi? Gördünüz ya, o ölü bir tahtakurusu imiş!
Müşteri cevap verdi
— Meğer, dedi. O ölü tahtakurusu kabilesi tarafından pek se-villyormuş! Cenazesi öyle kalabalık, öyle kalabalıktı ki!...
Otelci mahcup oldu:
— Aman efendim; derhal tedbir alalım. Filit sıkalım. Ne güne duruyor filit!
Ve hemen fıs fi9, pompayı sıktı!
Ertesi sabah otelci, müşteriye tekrar sordu:
— Eminim kİ bu akşam çok rahat ettiniz!
Müşteri dayanamadı:
— Sen dedi, bâsü-badel mevt’e inanır mısın? Yâni, öldükten sonar dirilmeğe! İşte ölen tahtakuruları dün akşam, mahşer gününde tekrar dirildiler!...
Üçüncü akşamın sabahı otelci ayni suali sordu:
— Artık hu gece deliksiz uyudunuz ya!..
Müşteri cevap verdi:
— Ne gezer? Bu gece, tekrar bütün tahtakurularının ruhu gelmezler mi?
Otelci bu sefer, merakla sordu:
— Affedersiniz ama, beyim, de dİ. Siz ne iş yaparsınız?
Müşteri hiddetle cevap verdi:
— İspirtlzmacıyım!

Bir skek masalı
££ rkek kara sinek, iki ön ayağını birbirine sürterek uçuşa hazırlandı! Kanatlarını pır pır oynattı. Gözlerini bir sağa, bir sola çevirdi. Sonra birden fırladı. Dişi karasinek kızmıştı. Neden böyle, ondan habersiz kaçıyordu! Arka-sından:
— Vız, vız diye bağırdı. Sen buraya gelsene bakayım diye vınladı!
Erkek karasinek oralı bile olmadı; uçtu gitti... Doğru akşamdan kalma bir şarap kadehinin kenarına kondu! Eh... Burada bir az kafayı çekmeliydi! Hem bugün sineklerin seçim günü değildi, içki yasağı yoktu. Bardağın dudak değmiş tarafı da tatlı İdi. Çekti

• Harp tesadüfen zuhur edebilir. Fakat şimdilik ufukta görülmüyor.» Johnson Birleşik Amerikanın müdafaasını hazırlarken «tanka karşı tank» ortaya çıkaracak diğer devletlerle eşit olmağa çalışmadığını söylemiştir.
«Tanka karşı tank» tabirinden neyi kasdettiğini kendisine soran gazetecilere bakan, «yeni harp silâhlarının hûzırlanmakta olduğu» cevabını vermekle iktifa etmiştir. I
kafayı, çekti kafayı!... O kadar İd, sarhoşluktan kanatlan birbirine dolaşıyor, elektrik ampulünün ziyasına sarılmış, dört dönüyordu .. Dönerken hayli sendeliyor, kâh aşağı düşüyor, kâh yukan çıkı yordu. İstanbul valisi yakalas? ensesinden su aldığının resmi idi!
Bayan karasineğin sirke şişesi etrafında dolaşmaktan canı çıkmış, bay karasinek, şarap kadehi etrafında kafayı böylece tütsülenil ştl!
Bayan karasinek bu arada gözden kaybettiği kocasını düşündü. Öyle, erkek kısmını kendi haline bırakmağa gelmezdi! Arkasına düşmeli, peşini bırakmamalıydı! Hemenoecik ön ayaklarını birbirine sürttü. Kaşını gözünü ön a-yaklariyle boyadı. Havalandı. Bir de ne görsün! Kocası, ta kendisi, bir aynaya konmuş, başka bir sineğin etrafında dört dönmüyor mu?
Hemen gitti, ensesine damladı!
— Seni mendebur seni, dedi! Seni koca papas seni dedi! Her İş bitti de, bir de hovardalık değil mi?
Bu hengâmede, aynanın üstündeki sinek de uçmuş kaçmıştı. Bay karasinek:
— Vallahi kancığım, iftira ediyorsun! dedi. Biraz başım dönmüştü de, şöyle bir hava alıyordum!
— Peki, aynalı çarşıda işin ne senin?
— Aynalı çarşı mı? Amma yaptın ha! O benim İstanbuldan, Me-cidiyeköyünden ahbabımdı! Erkek sinekti! Çoktan beri birbirimizi görmemiştik. Bir merhaba edeyim, dedim!
— Hadi edepsiz, dedi! Bir de yalan söylüyorsun, utanmadan değil mi? Erkek sinek aynaya konar mı? O bal gibi dişi sinekti! Haspam bir de aynaya konmuş da mah cemalini seyredecek!
Bunun üzerine sinek ailesi ara-sında kızılca bir kıyamet koptu!... Dişi sinekle erkek sinek, Filit Mahkemesi karariyle birbirinden ayrıldılar. Dişi sinek D.D.T. ye daktilo oldu. Erkek sinek de kendisini kumara verdi. İşte o za-mandanberi kumarda dört kozdan bir tanesi de sinek’dir!
Biliyorum, şimdi bu hikâyeden bir mâna arayacaklar bulunacak ve diyeceklerdir ki:
— Sinek küçüktür ama, mide bulandırır!
Haaşaa! Hikâyenin kahramanı bile sivrisinek değil, karasinektir. Kimse kalkıp da:
— Ha!... Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az, diye bir lâf edeme?.!
İstanbul Şehir Tiyatrosu |
15 Mayıstan itibsren temsillerine başlıyor
Nemo Bankası
Komedi 8 tablo
Yaz an : Louîs Vernsu'l
Biletler gişede satılmaktadır. Numaralı yerlerinizi şimdiden aldırınız.
Tel Gişe: 15031 — Mü d.: 24075
NEW YORK’un
Meşhur BROADVVAY’l ile TIMES SQUARE’ine bir dakikalık mesafede
HOTEL REX
Konforu mükemmel, fiatlan müsaittir.
Tek yatak 2 ve 3 dolardır
Çift yatak 4 ve S dolardır
Odanızı hareketinizden evvel Türkçe de yazarak temin edebillrslnis.
Otelimizdeki REX ATENS AGENCY
Müşterilerimize her kolaylığı gösterir.
SAHİBİ: K1RKLARELİLİ
ANGELO N'CHOLAS HADGİY-sNNAKİS
ADRES; 106 fVEST 47 Street NEW YORK, 19 N. Y.
(891)
Ukrayna'da isyan
'ûinn» FroijçjM.. NovjmHeri
8. YaoçıçSfc
— KO
Tarih sohbetleri
Y E C U Z
ulûm da işi
Talebe-i
cıvıtmış,
R ADYO
BULMACA
Sıcaklar başladı
»■Jj
Cevlmr.î »AĞIP NM
— 28 —
ler.
ıa
13
13
14
12.57
13:00
13.15
13.30
Softanın biri toparlandı:
— Şevketlû Padişahımız, dedi. Cenabı Hakkın sizi sıhhat ve âfiyet içinde saltanatınızda daim ve ber-
1 her savaş ve zaferin dayandığı ma-, neviyatın derecesine güvenemezler. I Peyk memleketler, güvenilir unsurlar değildir ve diğer taraftan Mos-
Yarım Saat Dana (PL) Akşamın Karma Müzl&i
1
Sazeteei.
14.45 Karışık Caz Sarkılan.
Söyleyen: Behçet ölmeztürk. Piyano: Edlt Lalesen.
Konserto (PI.)
Johannes Brahma.. Piyano konçertosu No. 2 ‘al bemol majör' op, 83 Çalanlar: Piyanist Vladimir Horoviç ve Arturo Toscaninl id.
N. B. C. Senfoni Orkestras
1 — Ankara Radyosu Stüdyo binasındaki klimatizasyon tesisatı il ve ilâve işleri kapalı zarf usuliyle eksiltmeye konulmuştur.
2 — Bu işin keşif bedeli 10.760 lira ve muvakkat teminatı 807 li-
GÜZELFİYORENDA
Bir dakika asaletli.. Evvelâ şu düşündü ünüz kadın kimdi? Onu lütfediniz
— Daha uyumadınız mı kuman-
— Hayır.
— Çok dalgınsınız.
— Yorgunum.
— Vücutça mı, fikren mi yor- I günsünüz?
Leon bir şey anlayamadı. Dikkatli dikkatli kadının yüzüne baktı.
— Ne demek istiyorsunuz? |
— Yâni.. Bizans kadınlarının hoşuna giden bir erkek olduğunuz için.. 1
Leon canlandı: ı
— Bunu siz nereden biliyorsunuz?
— Herkes böyle söylüyor.
Leon gururla göğsünü kabarttı. Memnun bir eda İle:
— Çok tuhaf.. Hakikat de. bu-dur.
— Şüphesiz kumandan. Ne diyordum, böyle olduğunuz için belki size âşık olan bir kadını düşü-nüyorsunuzdur..
Leon yerinden sıçradı:
— Bunu nereden anladınız?
— Sevilen erkeklerin daima düşündüğü bir kadın bulunur. i
— Vallah doğrudur. İncil kadar ' doğru söylüyorsunuz. Ha.. Bir şey sorayım.
— Lütfediniz.
— Yoksa sız de bana âşık mısınız?
— Aman asaletmeab.. Ne haddime..
— Neden, neden!.. Pekâlâ olabilirsiniz. Bunda bir fevkalâdelik
I
I
— Böyle bir şeyi aklımdan blie geçiremem.
— Ben pekâlâ geçiririm..
Leon hemen ayağa kalktı. Ka-
dma yaklaştı. Fakat kadın onu bir işareti ile durdurdu:
— Bir dakika asaletli.. Evvelâ şu düşündüğünüz kadın kimdir? Onu lütfediniz.
— Kim olursa olsun.. Mademki bu dakikada yanımda siz varsınız.
— Halbuki ben onu biliyorum.
— Sahi mi?
— Tabiî.. Margariti düşünüyor sunuz.
Leon bu ismi işitir işitmez şaşaladı.
— Siz.. Siz yoksa sihirbaz mısınız?
— Biraz sihirle uğraştım.
— Nasıl anladım sizin sihirbaz olduğunuzu..
— Zeki insanlar böyledir..
İkisi de bir an sustu. Sonra kadın söze başladı:
— Sizden bir ricada bulunsam..
, — Bir şartla..
— Buyurunuz.
— Mademki yanıma geldiniz. Evvelâ sizi bir kere öpmeliyim.
— Bana iltifat ediyorsunuz.
Leon şiddetle kadının üzerine atıldı. Kadının mukavemet etme- I sine ira.tân bırakmadan omuzlarından sımsıkı yakalayarak şapır şapır öpmeğe başladı. Kadın çırpınıyor, Leon’un yüzünü gözünü yırtıyordu. Nihayet Leon kadını bıraktı. Nefes nefese idi. Bir boğa gibi soluyordu. Kadın bu iğrenç mahlûkun tükrüklerini yanaklarından siliyordu.
— Şimdi memnun oldunuz mu?
— Tabiî..
— Siz çok aşağılık bir adamsı-
— Ben.. Ben mi? Demin bana diyordunuz ki..
Ar (Devamı var)
Gar Gazinosunda
ADOLfO YEMIAS
Her pazar saat 17 den matine
(903)
Ankara Radyosu Müdürlüğünden:
Klimatizasyon tesisatı tâdil ve ilâve işleri
3 — İhale, 18/5/1950 tarihine rastlıyan Perşembe günü saat 10 da Ankara Radyosu Müdürlüğü odasında toplanacak komisyon tarafından yapılacaktır.
4 — Dahe fazla izahat ve parasız şartname istlyenlerin Ankara
Radyosu idari*.lşl*«-Şefliğine müracaatları, talip olanların Bayındırlık Bakanlığı Yapı ve İmar İşleri Reisliğinden alacakları belgeleriyle Ticaret ve Sanayi Odasına kayıtlı bulunduklarına dair olan belgelerini de ihtiva edecek oLan ve 2490 sayılı kanunun tarifine göre hazırlanmış bulunan kapalı zarflarını muayyen gün ve saatten bir saat evveline kadar makbuz mukabilinde Müdürlüğümüz Satmalma Komisyonu Başkanlığına vermeleri ilân olunur. (2721)
TAZELİK
SIHHAT
) DEMEKTİR!
'Euz dolabı |
SIHHATİNİZİ KORUR
SAĞLAM GENİŞ KULLANIŞLI UCUZ VE SESSİZ ÇALIŞAN «UZ DOLABI MlMA \
ENGLISH ELECTRIC
MARKASINI TA$iR
Taksitle satış Velj Candar ve Oğlu
Anafartalar 146, Tel: 14671
Sahibi Adviye FENİK
— nüshada vazıışienni fiilen Mare eden. HİKMET YAZICIOftlT Basıldığı yer:
GÜNEŞ MATBAASI

Rusya da Kremline karşı muhalefet büyük bir süratle gittikçe genişliyor
Sovyetler Birliğinin sımsıkı I Bunların gayretleri bidayette ba-1 Evvelâ, Sovyet makamlarının, mühürlenmiş buduları içinde şanlı olmadı. General Swierczwski memleketlerini yalancı ziyaretçilere Kıeml.n'e karşı sessiz lâkin ile erkânı Ukrayna’nın Batısında açmamak kararı, bu mukavemet ha-Sanok yakınında pusuya düşürüldü raketlerinden iteri gelmektedir.
' ve hepsinin öldüğü zannedilmekte- | Saniyen, kızıl ordunun heybetli dir. Mukavemetin başgösterdiği böl- ' dış manzarası ardında zaaf gizlidir, y»--- ----- - -uo allâlûı kuvvetlerini
tümeni yollandı, ve Kremlin ancak o son asker ve son tüfeğe kadar he-
gittikçe artan bir muhalefet olduğu ötedenberi bilinmektedir. M. Kerens ki ile General Bedeli Smith g.bi ________
farklı müşahitler böyle bir muhale-' gelere nihayet birkaç Rus piyade rus liderleri, silâhlı fetin mevcudiyetine nazarı dikkati tü.-.cr.i yollcsd: ve Kremlin - 1 sou aBkcv vv’ Ö(J11 nuucu »(=-
çekmişlerdir. Amerika’nın sabık zaman duruma hâkim olabildi. Mu- 1 saplayabilirler. Lâk’.n netice itibarile Moskova büyük elç.si ölen general kevemetçilerin bazıları dağlara ve • - - •
«Kremlin’in idaresindeki insanların 1 ormanlara sığındılar. Birliklerden maddî ve manevî varlıkları üzerinde uyanık ve kıskanç bir kontrol tesis etmiş» olduğunu ve Sovyet halkının da bu durumu zahirî bir tevekkülle kabul ettiklerini anlatmıştır. Sovyet halkı, bir şeyi beğenmek emrini alınca, neşe ve zevkle alkışlar. Tiksinmek ve nefret etmek emrini alınca, infial ifade eden bir tavır takınırlar. Generale göre:
«Rus milleti uzun senelerdenberj o kadar yapmacık yapmışlardır ki, Krernlin’in kendi ruhlarım ve manevî hayatlarını kontrol kuvvetini I sırf bu usul sayesinde başarı ile meydan okumuşlardır. Müstakil bir manevî hayatın mevcudiyeti, Sovyet devletinde vuku bulan esrarlı olayların en mühimlerinden biridir». Son zamanlarda çıkan yeni bir kitap, Doğu Avrupa’da manevî bir mukavemetin mevcudiyetini bir kere daha ispat etmekte ve casusluğun, mecburî iş kamplarının veya hapishanelerin bunu önliyemediğini anlatmaktadır.
Lâkin durum, bundan mı ibarettir? Bundan daha ileriye vanamaz mı? Kremlin, millî ekalliyetlere karşı az çok liberal bir durum takınsa, bu mukavemetin faal bir şekil alması pek beklenemez. Lâkin 1930 senelerinde Sibirya’da büyük mecburî iş kamplarının kurulması ve büyük sayıda insan, tekmil grupların, buralara sürülmesi, Sovyet-ler Birliğinden ayrılması temayülünü doğurmuştur. Bu temayül, Uk-raynya’da daima en kuvvetli şeklini bulmuştur. 1941 de Almanya’ya karşı Sovyetlerin müttehit bir iephe kurdukları iddiasının bir masal olduğunu şimdi biliyoruz. Biliyoruz ki, Ukrayna, askerleri birlik halinde düşmana kaçmışlardır ve Bal-tık memleketlerinde olduğu gibi Ukrayna’nın büyük bölgelerinde de Alman müstevlileri kurtarıcı olarak karşılanmışlardır, zira ora halkı Hitler rejiminin Stalin rejiminden farklı olacağını düşünerek feri surette yaralıyordu.
Bu büyük hayal kırıklığına rağmen, Ukrayna'daki mukavemet, muhasamatın 1945 te sona ermesile dur madı. Gerila faaliyetleri devamlı olarak devam etmektedir. 1947 başlarında bunlar o kadar tehditkâr bir şekil almışlardır ki Stalin bu gerilaların temizlenmesi için iki mühim adamını buraya göndermek zorunda kalmıştır. Bunlar, Ukrayna komünist partisi genel sekreterliğini deruhte edecek olan Kaganoviç ite General Walters veya Welter adı ile İspanya sivil harbine iştirak eden, bilahare Leh -Lublin Hükümeti» nde savunma bakan muavinliğine getirilen milletlerarası komünist general Swierczewski idi.
biri savaşa savaşa Almanyadaki A-merikan bölgesine vardı. Hâlâ bugün ufak gerila grupları, mukave- - , ,
vet hareketi lideri Albay Khrin’in kova peyk ordularına - Almanya da komutası altında mücadeleye de- bazl vazifeler dışında - güvenemez, vam etmektedir. O halde, ne kendi ordularına, ne
Bundan çıkaracağınız netice ne- peyk ordularına itimad ödemeyedir? I cek bir durumdadır.
gündüz külâhlı, gece silâhlı bir hale gelmiş bulunuyordu
uhtelif sınıflara mensup asa- I kirimansurei Şahane saf bes-1
tel ihtiram olmuşlardı. Arka saflar- e 5a„anaHnlaaa oam ve
da muhteşem elbiseli süvari alayları karar etmesl , in bi2 ,alebei ulüm "" h. .IHseli iri kull„ma ruzu şeb duaclyu_ Bütün
cevami ve mesacidi şerife imam, hatip, müezzin, bevvab, ve kayyum kullarınıza olduğu gibi biz kullarınıza da her ay üçer kıyye bal verilir. Fakat bu ballar mağşûş vc mahlûttur. Aslında bir aseli musaffa olan bu ballar bize tahlit edilerek veriliyor. Allah Kurianda, Peygamberler hadîslerinde balın nas için mutlak şifa olduğunu buyurmuşlardır. Mahlût balın kitapta yeri yoktur. Bir tas çorba ve bir fodula ile kifaı nefseden biz fakir kullarınızın haklarını yiyen bu adamlara artık itimadımız kalmamıştır. Ne müderrislerimize, ne de şeyhülislâm hazretlerine esmaı meram edemedik. Zatı hilâfetpenahi-lerinin hâkipayı şahanelerine yüzlerimizi sürerek istirham ediyoruz. Şevketlû padişahımız bizleri af buyursunlar. Adaletiniz ismi hümâyûnlarından ayrılamaz. Bu mahlût bal bir kısım medresenişin kullarınız arasında ihtilâfa da sebep ol-■ du. Bir nifaka, bir arbedeye de | müncer olabilirdi. Büyükleri kızdı-
ön saflarda da meşin elbiseli, iri vücutlu, kara sakallı korkunç baltacılar yer almışlardı. Süvari as- 1 kerlerinin arka ve yanlarında da hiç bir hafta görülmemiş derecede kesif sarıklı seyirciler bulunuyordu. Softalar ikiye ayrılmışlardı. Mevcutlan binleri geçiyordu. Selâmlık resmi âlisinin inzibatına memur olanlar bu softa kalabalığından endişeye düşmüşlerdi.
Sakin sakin duran softalar, Sultan Mahmudun camie yaklaştığını görünce birden feryada başladılar. Bir tarafta duran softaların ağzından Yecuz diye bir kelime çıkıyor, diğer tarafta duran softalar da La Yecuz diye bağırıyorlardı.
Sultan Mahmut birden İrkildi. Arabası durmuş, musahipleri yaverleri padişahın etrafım sarmış, kumandanlar, ne yapacaklarını şa-şırmışlardı.
İrkilmesine rağmen Sultan Mahmut metin idi: ;
— Anlayın, ne oluyor, ne istiyor- ' lar, dertleri nedir, iki kişi yollasın- 1 lar! dedi ____________________________________
Yaverler koşuştular, müşkülâtla np mahlût balı da kaybetmek kor-kUsu yüzündenbu balın kabul ve ekline taraftar oldular. Yenmesi caizdir dediler. Bir kısmı da Allahın bu büyük nimetinin mahlût yenmesine razı olamadılar. Yenmesi caiz değildir, dediler. îşte bu iki zümre bu haksızlığı bal kadar saf ve masum bir arzu ile nazarı dik-(Devanu 5 inci sayfada)
softaları susturdular, padişahın iradesini tebliğ ettiler ve softalardan ikisini alarak Sultan Mahmu-dun yanına getirdiler.
Sultan Mahmut mülâyim davrandı :
— Derdiniz nedir hocalar, dedi. Sizi buralara kadar getiren sebep mühim olmalı. Söyleyiniz bakayım!
hiç bir zaman Fransa Kralı ola-mıyacak... Efendi Hazretleri, benim Kralın emriyle böyle hareket ettiğimi sanmayınız... Böyle hareket ediyorum, çünkü böyle yap- ; mak hoşuma gidiyor. Kralın, be- i nim kendisi için yaptığım şeyler- { den asla haberi, malûmatı yoktur. Gidip Krala sizi ihbar edeceğimi ' sakın aklınıza getirmeyiniz; ben böyle şeylerden nefret ederim... Size namusum üzerine söz veriyorum: Kral benden hiç bir şey öğrenemiyecektir... Sözlerime i-nanmıyorsunuz, değil mi?... Size şimdi ne kadar doğru söylediğimi ispat edeceğim.
Elini koynuna sokarak Papanın fetvasını çıkardı ve:
— Bu tirşeyi tanıyorsunuz, değil mi? Diyerek onu açtı.
— Heyhat! Evet
Boröver eğildi, yelden bir taş aldı ve bu taşı tirşenin ortasına koyarak bir yuvarlak yaptı.
Pek meraklanan Vidam, bir söz söylemeden ona bakıyordu.
Boröver:
— Lütfen benimle nehrin kenarına kadar geiir misiniz? dedi.
Cevabı beklemeden çıktı. Neticenin ne olacağım sezmeğe başlı-yan Vidam, daha meraklânarak, Şövalyeyi rıhtıma kadar takip etti.
Boröver, elindeki yuvarlağı kolunun bütün kuvvetiyle fırlattı. «Pluk» diye bir ses işitildi, su fışkırdı ve taşa sarılı fetva nehrin dibine indi
Boröver, soğuk bir tavırla :
— İşte, efendi hazretleri, dedi bu fetva Dük dö Giz’in işine ya-ramıyacak, benim de istediğim budur. Artık emin oldunuz değil mi?... Onu ne Kralın ve ne de başkalarının görmiyeceğine tamamlyle kanaat hâsıl ettiniz de-

ğil mi... Allahaısmarladık, efendi hazretleri.
Şövalye, Vidam’ı rıhtımın üzerinde şaşkın bir halde bırakarak sert ve uzun adımlarla yürüyüp gitti:
XIV
Bu macera, Boröver’le arkadaşları için nasıl sona erdi
Sen _ Jermen Vidamı, bir saniye kadar şosenin ortasında hareketsiz durarak düşünceli bir tavırla, Sen - Mişel köprüsü istikametinde giden Boröver’in uzun siluetine baktı.
O, gözden kaybolunca, Vidam derin bir nefes alara.::-
— Bu delikanlının hakikaten insanı şaşırtan hareketleri var, diye mırıldandı.
Ve düşüne düşüne eve döndü, kapıyı iyice kapadı ve sürgüleri sürdü.
Kapı kapanır kapanmaz, Borö-ver, sanki arka tarafında olan bitenleri görmek hassasına malik imiş gibi, geri döndü ve gidip o kapmın önünde durdu.
Bir kimseyi veya bir şey arayor muşa benziyordu. Evet, kendilerini bıraktığı yerde bulunmadıklarını gö: erek hayret ettiği arkadaşlarını arayordu. Ve, sabırsızlanmağa başlıyarak:
«Bu çapkınlar hangi deliğe gir-
diler acaba?» diye homurdanıyordu.
Yavaşça bir ıslık çaldı:
Biraz uzakta, Vikont’un bahçe sinin duvarı üzerinde bir baş gözüktü. Sonra bu başlar iki, üç ve dört oldu. Müteakiben vücutlar meydana çıktı ve hepsi rıhtıma atladılar. Boröver, yüzlerini görmemekle beraber bunların Burakan, Strapafar, Trenkmay ve Kor-podibale olduklarını anladı. Birkaç adımdan sonra yanlarına vardı, onları nehrin kenarına götürdü; orada bağlı bulunan kayığı duruyordu. Yürürken onlan sert bir sesle haşlıyordu:
— Maskara herifler, nasıl oluyor da sizi yerleştirdiğim yerleri bırakıp gidiyorsunuz!... O namuslu evde ne işiniz vardı sizin?... Size oraya girmek hak ve salâhiyetini kim verdi?... Cevap veriniz baltayım, sarhoş herifler, serseriler, ipe çekilesiceler!
İlk evvel Trenkmay, mahcup ve meyus bir halde, bu itaatsizliğin sebebini izaha başladı. Şövalye bu sözlere hayret ediyor ve itidalini kaybediyordu. Esasen pek basit olan izahat şöyle idi:
Trenkmay’la Burakan’nın, Ron-del sokağındaki konağın kapısı ö-nünde nöbetçi kaldıkları ve Kor-podibale ile Strapafor’ın da Ogüs-tenler rıhtımına açılan basık kapıcın önünde durdukları unutul-
— Herkes gibi benim de bazı beşerî zaaflarım olabilir. Aksini iddia edemem.
— Burası bizce şayanı memnuniyet Acaba Bayan İves sizin balkonda bulunduğunuzu neden duymadı?
— Balkonda değildim. Merdivenleri çıkarken kulağıma gelen ses üzerine durdum, dinledim. Zaten ayağımda altı lâstik keten iskarpinler vardı, İşitilmeme imkân yoktu.
— Bayan İves’in söylediklerini tamamlyle İşittiğinizi söylemiştiniz, değil mİ?
— Evet, tamamlyle.
— Sizin yerinizde kim olsa öylece duyabilir miydi?
— Benim yerimde kim olsa öylece bütün söylediklerini duyabilirdi.
— Hem gizil bir randevu İçin söz veriyordu diyorsunuz, hem de her geçenin duyabileceği kadaı yüksek sesle konuştuğunu söylüyorsunuz.
— Belki de kimsenin geçebileceğine ihtimal vermemiştir.
— Sayın Hâkim, bu sözlerin zapta geçmesine muarızım.
— Mis Poge, Bayan İves’in aklından geçenleri söylemeğe uıczun değilsiniz. Bay Lambert size, bulunduğunuz yerde bulunan bir kimsenin sizin işittiklerinizi işitmesi mümkün müdür, diye sordu.
— Benim geçtiğim yoldan geçen herkes ayni sözleri duyabilirdi.
— Bay Patrick İves de duyabilir miydi?
— Bay Patrick İves üst kattaydı.
— Onu sormadım. Patrick İves sizin yerinizde olsa duyabilir miydi dedim.
— Orada olsa duyardı, tabîî.
— Mis Poge, lütfen dinlediğiniz muhavereyi bir kere daha tekrarlar mısınız?
— Hepsini mi?
— Tabiî.
— Bayan İves..
Mis Poge, yine zihnini toplamak ister gibi kaşlarını çattı. Sonra, duyduklarını teker teker anlatmağa başladı.
— Stenhen siz misiniz? dedi. Ben Sue.. Sue İves. Mimi orada mı?... Evden çıkalı çok oldu mu?-Oraya gittiğinden emin misiniz?..
Yok hayır.. Mesele fevkalâde mühim. Sizi derhal görmeliyim. On dakikaya kadar otomobille burada bulunabilir misiniz?.. Yok yok... Eve değil. Arka yolun dönemecinde bekleyin. Ben arka kapıdan çıkar gelirim- Elliott size bir şey söylemedi mi? Hayır, hayır.. Onun ehemmiyeti yok. Yalnız çabuk olun. Allahaısmarladık.
Lambert, yüzünü bir baştan bir başa kaplayan vahşi bir te-bessumlegülüyordu.
— Doğrusu çok güzel, fevkalâde, Mis Poge. Bir kelime atlamadınız. İnsanın neredeyse kelime kelime ezberlediğinize hükmedeceği geliyor.
Mis Poge, sükûnette,
— Her halde kelime kelime ezberlediğim için olacak, diye cevap verdi.
Lamber’in yüzündeki tebessüm uçtu, fakat vahşet kaldı,
— Demek ezberlediniz, öyle mi? Merdivenin alt basamağından yan kapıya gidinceye kadar, ha!„.
— Hayır, Yan kapıdan içeri girmeden evvel birer birer not et tim.
— Ne dediniz?
— Bayan İves konuşurken sözlerini birer birer yazdım. Son cümleyi yan kanıdan girmeden evvel bitirdim.
Lambert’in bir kanş sarkan çenesi birdenbire kısıldı,
— Öyle mi?... Aşağı bahçeden gelirken yanınızda portatif bir yazı makinesi, yahut bir mürekkepli kalemle bir not defteri de vardı, ha?..
— Hayır, ama ceketimin cebinde çocukların boyalı kalemleri vardı.
— Bir de zımbalı defter yok muydu?
— Hayır.. Yanımdaki kitabın iç sayfasına not ettim.
— Maksadınız ne idi, lütfen söyler misiniz?
Lambert’in sesi koşa koşa hedefine ulaşmış bir adamın tıknefes sesine benziyordu.
— Söylenen şeyleri ehemmiyetli addettim, hata etmek istemiyorum.
— Hakkınız var. O halde, anlatışınıza göre, size karşı dalma nazik ve cömert davranmış olan bir kadının bu muhaveresini gizlice (Devanu var)
mamış olsa gerektir. }
Bu basık kapıdan kimse girip 3 çıkmadığı için Strapafarila Kor-podibale orada şüpheyi mucip bir şey görmemişlerdi.
Fakat, Trenkmay’la Burakan ; için vaziyet ayni değildi. Bunlar evvelâ, Giz’lerle Nömur’un geldik lerini görmüşlerdi. Kapı açılmıştı. Kapıcıya o gece hasbelicap izin verilmiş olduğundan kapıcılığı Rospinyak yapıyordu. Boröver’in iki ar .t adaşı yerlerinden kımılda-mamışlardL
Fakat, bu üç gece misafiri içeri girdikten sonra, Rospinyak kapıyı kapamak için bir kaç saniye o-rada kalmıştı. Fakat o, bu kapıyı kapamamıştJ, Ve başını sokağa uzatarak kısa bir ıslık çalmıştı. Sonra içeri girmiş ve Gizlere yetişmişti. Ama, kapıyı aralık bırakmıştı.
Bir deliğe büzülen iki arkadaş bu hali şüpheli görmüşlerdi.
Fakat, ıslığın çalınmasını müteakip yirmi kadar adam birbiri ardı sıra konağa girip kapıyı yavaşça kapayınca iş büsbütün kötüleşmişti.
Burakan, düşünmeye kabiliyetli değildi Oradaki vazifesi gireni çıkanı görmekti. Gördüklerini, aynen şefine tekrarlamak için zihnine yerleştiriyordu. Hepsi bu kadar; daha fazlasını ondan istemek olamazdı.
Fakat, Trenkmay açık gözlü, işgüzar, becerikli bir Parisli idi. Rospinyak tarafından çağırılan ve Giyyom Pantekot’un kumandasında bulunan tepeden tırnağa kadar silâhlı yirmi kadar haydudun gizlice içeriye girmeleri onu düşündürmüştü.
O da ar .'.adaşından fazla bir şey bilmiyordu; ama, Boröver’in bu
★ (Devamı var)
ANKARA RADYOSU PAZAR — 14/5/1950
8.30 M. S. Ayarı, Haberler Raporu.
8.45 Müzik: Günaydın (Pl.)
9.10 Günün Programı.
9.15 Radyo ile İngilizce.
9.30 Müzik: (Sevilmiş Parçalan) (Pl
10.10 Konuşma:
10.25 Müzik: Makamlardan Bir Demet.
11.05 Temsil: Pazar Skeci «Büyük B1 Agk» Andrc Blrabo'dan J Eden: Samlh Tiryakloglu.
11.30 Müzik: Salon Orkestrası (Şe cip Askın.)
12.00 Müzik: Hep beraber SöylLvellm •
(Yurttan Sesler.)
12.30 Müzik: Telden Tel
12.50 Müzik: Oyun Ha
Takımı.)
13.00 M. S. Ayan ve Haberler.
1.15 Müzik: Dans Müziği (Pl.)
1.30 öğle Gazetesi.
1.45 Müzik: Dana Müziği (Pl.)
1.00 Hava Raporu, Akşam Programı
1.58 Açılış ve Program
3.00 M. S. Ayarı.
3.00 Müzik: İncesaz (Karcığar Faslı.)
9.00 M. S. Ayarı ve Haberler
3.15 Geçmişte Bugün.
9.20 Müzik:
9.50 Müzik: (PI.)
0.15 Radyo Ga
0.30 Müzik: Sanat Heveslileri Saati: Azerbeycan Kültür Heyeti Müzik Kolu.
20.46 Müzik: Genç Müzlkçfnin Sesi Evlin örge (San) Ferit Tüzün (Plano).
(Martini, Schubcrt, Brahma ve Salnt Seana'tan Parçalar.)
21.15 Müzik: Müzikle Gezi (PL)
22.00 Spor Saati (Günün Haberleri.)
22.15 Müzik: Dans Müziği (Pl.)
22.45 M. S. Ayan ve Haberler.
23.00 Program ve Kapama-
İSTANBUL RADYOSU PAZAR — 14/5/1950
Acılı? ve Programlar. Haberler.
Dlnab Shore'dan Şarkılar (Pl.) Radyo Tango Orkestrası Kon-
İdare Eden: Orhan Avsar Serbest Saat.
(Konuşma veya Müzik)
14.00 Saz Eserleri - Şarkı ve Türkü-
adam, bi •una 3 — lir opera, şeffaf bir madde 5 — Tersi: Resim yapmak, bir harfin okunuşu 6 — Reis, çok neg'ell 7 — Bir mevsim, tstanbulun bir semti S — Batan bir vapurumuz, sembol 9 —■* Yadetmek 10 — Bir ada, bir hayvan 11 — Üzeri yarık, bıçak kılıfı.
Yukarıdan Aşağıya:
1 — Sıcak, hafif topal 2 — Tersi: Bir daha, su deposu 3 — Müslim, bir dana 4— Tersi: Bir nevi yag. bayat 5 — Bir hayvan, kalın tüy 6 — Mezar, şart edatı 7 — İran dilinde su, bir çiçek 8 — İstasyon, eklemek 9 — Tersi: harp, saat zenclri 10 — Yerinde durmayan, bir nevi heybe 11 — Meşhur hekim, fenalık yapan-
16.00 Programlar vc Kapanıo.
17.57 Açılış ve Programlar.
18.00 Çeşitli Hafif Müzik (Pl.)
18.30 Dans Mllzlgi.
Çalanlar: İbrahim özgür ve Ork.
19.00 Haberler.
19.15 İstanbul Haberleri
19.20 Paso Dobleler (Pl.)
19.30 Saz Eserleri . Şarkı ve Türküler
20.15 Tangolar (PL)
20.30. Teknik Hırsız Memo - "Radyo, fonik Komedi".
Yazan: Burhan Topaloglu. Oynayanlar: İstanbul Şehir Tlyat. rosu sanatkârları.
21.00 Hafif Ara Müziği (Pl.)
21.50 Sjor Hasbıhalleri.
Konuşan: Eeref Şefik.
21.20 Fasıl Heyeti Konseri.
•NİHAVENT" 1 —Peşrev 2 — -Ahterl dtlakün 3 — Hicranla harap oldu da 4 —Gönlüm yine 5-----
Çözülme zülfüne ey dllruba G — -Taksim 7 — Noler cengâhı canan 8 — Yadigâr kaldı bana 9 —Gel güzelim Çaralıcaya 10 —-Longa.
22.00 Dinleyici istekleri.
(Klâsik Batı müziği.)
22.45 Haberler.
23.00 Dans Müziği (Pl.)
23.30 Karışık Hafif Gece Müziği (PL) 24.00 Programlar
14.5 - 1950
ZAFER
Sayfa:
w
Mevsimin Kumaş Fiotları
Mimoza Emprimeler Vistra Emprime
Jorjet Krep Emprime liıal Keten Emprime Emprime Çamaşırlık ORTAÇ:
875 krş. 450 krş. 260 krş. 260* krş 375 krş.
pey 18 Renk hakiki İrlanda Keteni 900 krş. Gandi 340 krş.
|| •• !1 1 !( A Y f •• 1
u
O Beni Terketmiştl
zamanlar yirmi yaşımda ol-makla beraber hayattan çok ümitsiz idim. Birbiri arkasına uğradığım sükûtu hayaller, kocama karşı olan aşkımı öldürmüştü. Daha bu yaşta hayatımın söndüğünü, saadetin elimden uçup gittiğini sanmıştım.
O zamanlar, benim için yatırılmış bir insan olduğuna inandığım mimar Jacques Saron ile sevişerek evlenmiştik. Mesleği çok hoşuma gidiyordu. Eski evini yıktırarak onun yerine yepyeni ve çok güzel bir ev inşa etmişti, tik evlilik aylarımız cennetteymişiz gibi geçti... Heyhat! Sonraları Jacques, insanların en sebatsızı oldu. Her tarafta yeni maceralar peşinde koştuğunu gördüm. Kendisine defalaroa ihtar ettim. Her defasından ağıza alınmayacak sözlerle bana mukabele etti. Nihayet bir gün, kumara dadandığını öğren dim. Kazandığı parayı son meteliğine kadar pokere veriyordu, tik çocuğumuz Roger’in doğumu bile bu vaziyeti değiştiremedi. Artık Jacques her akşam evden çıkıyor ve ancak sabaha karşı dönüyordu.
Beni en çok üzen şey, parasız kal-mamdı. Nihayet, mücevherlerimi satmak zorunda kaldım. Ebevey-rim artık bana yardım edemiyorlardı, çünkü, babamın kazandığı para ancak onların geçimine elveriyordu. Annem arttırdığı bir kaç kuruşu bana verdi, fakat arkasından bin lâf etti; ben de artık ondan bir kuruş bile almamaya ahdettim.
Çocuğumun ihtiyaçlarını için kocamı biraz sıkıştırdım ve sözümü dinlemeye mecbur .1.........
Hergün, istemiye istemiye cüzdanını açıyor ve ihtiyacımdan çok az bir para veriyordu.
Artık, kocam benim için bir yabancı gibiydi. Hele onun bir de beni aldattığını öğrendikten sonra o-nunla bütün münasebetlerimi kestim ve eve almadım. İnsan kalbinin şefkat ve sevilmeye ihtiyacı olduğu bir yaşta, kendimi yalnızlığın içinde buldum.
Sevgili çocuğum Roger, bana şefkat veren yeğâne varlıktı. Çok şükür ki, binbir ihtimamla üzerinde durduğum sıhhati yerindeydi. Mektebe başladığı ilk günler çok sıkıntı çekti. Derslerini lâyıkiyle yapamıyordu. Bunu göze alarak, kendisine hususî bir öğretmen bulmaya karar verdim.

Sorbonne üniversitesine bas vurdum ve oradan bana Serge Dantel isminde genç bir talebe gönderdiler. Serge. terbiyeli ve güzel b’r çocuktu. Parlak ve keskin bakışlarından zeki oldutru belliydi. Kadınlar hakkında hiçbir şey bilmiyor ve onlardan çekiniyor gibiydi.
Bununla beraber, ben onun berrak gözlerinde bazan bir sevgi ışı-
Anafartalar Cad. Adliye karşı. Köşe Mağarası, No. 224.
Tel: 11135
«mkmbbb Çeviren : ■
I Nihat Ûlkekul |
ğının hayal meyal yanıp söndüğünü görüyordum...
Ders bitti. Roger, vazifelerini gözden geçirirken, Serge ve ben dostça konuşmaya başladık. Serge bana, macerasız geçep, sâde hayatını anlatıyordu. Çalışmaktan, daima ça -lışmaktan; tatillerde yaptığı bazı gezintilerden, arkadaşlariyle yaptığı sporlardan bahsetti. Hepsi bu-kadar. Serge’in gayesi mümkün olduğu kadar çabuk hayatını kazanmak ve ailesinin kendisi için katlandığı fedakârlıklara mukabelede bulunmak.
Ben, ona sadece ev işlerinden bahsettim: Fakat Serge, kocamın eve gelmediğini ve ondan saklamaya çalıştığım kederimi pekâlâ hissediyordu.
Bir gün, ders bitip te gideceği zaman, ona bahsettiğim bir kitabın ismini not etmek için cebinden dolma kalemini çıkarırken, cebinden bir fotoğraf düştü. Bu Goger’in ve benim fotoğrafımdı. Serge, çabucak fotoğrafı yerden aldı ve kıpkırmızı kesilerek kekelemeye başladı:
— Geçenlerde siz burada yokken. Roger bana bu fotoğrafı gösterdi ve sonra... bana bir hatıra olara verdi. Her gece, yatarken bu resme bakıyorum.
Koridorda yapayalnızdık. Gözlerimiz birbirine takıldı... Ve bir anda birbirimizin kolları arasına düştük.
Bu aşk, bana İlâhi saatler yaşattı. Sergede bana fazlasiyle âşıktı. İstikbali toz pembe görüyordu:.
— Royer büyüdüğü zaman, sen de boşanırsın ve şenimle hemen evleniriz. Seni hayatımdan çok seviyorum. Hiç korkma diyordu.
Serge’i Rogere’e dersi olmadığı akşamlar, mektepten çıkar çıkmaz Raspail bulvarındaki küçük pasta-hanede buluyordum.
Pastahanenin bir köşesine çekiliyor ve kalbim çarparak onu bekliyordum. Biraz sonra Serge, sevinçten parlayan gözlerle içeri giriyor ve yanıma oturup bana doğru sokuluyordu. Ben de, başımı omuzuna yaslıyor ve saatlarca öyle kalıyordum.
Serge’in yardımıyla Rogere sınıfı geçti. Üçüncü sınıfta, artık hususi ders almasına ihtiyaç kalmayacak kadar yetişmişti. Serge de mektebi bitirir bitirmez diplomasını aldı ve iyi bir yerde bir mühendislik buldu. Kocamın bana bakmadığını . bildiği iç.n elinden geldiği kadar bana yardım ediyordu.
Roger, bakalorya imtihanını ve-1
I
ORTAÇ’ta
Tarih Sohbetleri :
Y E C U Z
rince bu durum sona erecekti. O zaman, kocamdan ayrılacak ve Serge ile evlenecektim.
Böylece aşkımız on sene devam etti.
On sene... sonra umulmadık bir netice. Serge, geceleri bir iki randevuya gelmedi ve sonra görünmez ol du. Bana bir kelimelik bir haber bile göndermedi. Hiç birşey.
Yaptığım tahkikat sonunda evlendiğini öğrendim.
Babası, uzun zaman devam eden münasebetlerimizi haber almış ve onu bir köye göndererek zengin birinin kızıyla evlenmeye icbar etmişti.
Serge'e bir kelime olsun yazmadım. Bir insan, sizin çok sevidiğini-zi bilir ve sizinle evleneceğine bin defa yemin ettikten sonra sizi terke-derse, artık söylenecek bir şey var-mıdır?
Çektiğim ızdırabı oğlumdan gizledim. Ona, Serge’in Algerieîye gittiğini, tekrar gelip bizi göreceğini söyledim. Zira, Rogere Serge’i çok severdi.
Serge, öğretmen okuluna girdi ve iyi derece ile mezun olduktan sonra öğretmen olarak bir vilâyete tayin edildi. Tam bu sırada harp patladı.
Roger cepheye gitti. Hadiselerin değişikliği ile sersemleşen kocam eve döndü. Muhacerat başlar başlamaz, birlikte Pğrisi terkettik. Ca-hors’a anne ve babasının yanına gittik. Gelişimizden iki gün sonra bir beyin kanamasından ansızın kocam vefat etti. Defninden sonra Chors’da kalmadım. Çocuğumdan çabuk ve kolay haber alabilmek :çin tekrar Parise geldim. Roger’in esir olduğunu haber aldım.
Onu, ancak harp dönüşü Parise geldiğinde görebildim. Güzel bir kızla evlendi. Şimdi onlar çok mes’utlar. Roger bir vilâyete öğretmen olanak tayin edildi. Onları ekseriya görüyordum.
Kocamdan bana hiç bir şey kal madı. Evimi sattım ve daha ucuz bir ev satın aldım. Maaşı geçimime kâfi gelen bir kâtiplik bularak çalışmaya başladım.
Maddî bakımdan sıkıntı çekmiyordum. Fakat kendimi son derece yalnız hissediyordum. Ekseri akşamlar eve döndüğüm zaman, hatıraların kalbimde açtığı yaranın kanadığını hissediyordum. Serge’in öpücükleri, ışıklı ve tatu bakışlı gözleri, 'htiras dolu sözleri, işte bütün bunlar- beni düşüncelere garkediyor-du.
Bazı akşamlar işimden çıkınca, hasret içime çöküyor, ayaklarım beni küçük pastahaneye doğru sürüklüyor. İçeri giriyor, bir köşeye -kendi köşemize - oturuyor ve bütün ruhumla, düşüncelerimle hatırala-★ (Devamı Sa. 6 Sü: 7 de)
★ (Baş tarafı 4 üncüde) kati şahanelerini celp zorunda kaldılar. Yecuz, La Yecuz da btiradan çıktı.
Sultan Mahmut birden celâllan-dı. Cuma Selâmlığını da, namazı da unutmuştu. Cami kapısında iradesini ısdar etti. Şeyhülislâm da, Fetva Emini de, Kazaskerler de ve nihayet müderrisler de topyekûn azledildi. Talebei ulûm efendilerin de istekleri yerine geldi.

Mahlût ve mağşuş balın aslı yoktu. Mansap kapmak, sevmediklerini yere çarpmak, hısım akrabayı kayırmak isteyen bazı rical ve kimseler her şeyde önayak olan talebei ulûmun elebaşılarını ele geçirmişler, böyle bir ayaklanma tertip etmişlerdi. O tarihlerde toplu olarak softaların bir kısmı fatih, bir kısmı da Sirkecideki medreselerde otururlarmış. Bu isyan karar taştırılınca Sirkeci softalarının kodamanları Fatihteki kodamanlarla Fatih camiinde bir toplantı yaparak ayaklanmanın şeklini tesbit etmişler ve Cuma günü de selâmlık resmi âlisine giderek bal vesilesiyle bir kısmı Yecuz, bir kısmı da La Yecuz diye bağırışmışlardır.

Balkan harbi sıralarında idi. Ab-durrahman Şerif merhum mektebi Mülkiyei Şahane’de (Siyasal Bilgiler Okulu) tarihi Osmanî dersi o-kutuyordu. Birinci sınıf talebesi kalabalıktı. On beş kadar sarıklı softa, yirmi otuz kadar Osmanlı talebe, Halepli, Şamlı, Beyrutlu talebelerle beraber bir kaç da Rum ve Ermeni vardı. Memur zihniyeti taşımadıklarından Yahudi yoktu.
Abdurrahman Şeref Bey bir gün ders verirken Alemdardan bahsetti ve bu bahis arasında da Alemdara bir piştov attılar dedi.
Sarıklı talebelerden biri galiba Harput veya Diyarbakır taraflarından Bedreddin, Fatih medreselerinden birinde oturuyordu. O tarihlerde medreseler tıklım tıklım bu sof talarla dolu idi. Hepsi de asker kaçağı idi. İstibdat devrinde olduğu ı gibi Meşrutiyet idaresi de medreselerde okuyan bu (Talebei Ulûm) u askere almıyordu.
Talebei Ulûm efendiler de yüzsüzleşmişler, cıvıtmışlardı. İçlerin- ' de öyleleri vardı ki onlara rastlamak bir facia olurdu. Gündüz külâhlı, gece silâhlı idiler. Bir külhanbeyinin yapmağa utandığını bu
yobazlar yapıyorlardı. Bir çoklarının kollarının altında bıçak -ları asılı idi. Sarığını beline
sorar, Latasının uçlarını içer- ] den çengelleyerek bir ceket
haline sokar, yapmadıkları kepaze- ı lik kalmazdı. İşin en fena tarafı din 1 ve şeriat namına bütün isyanlara burunlarını sokmaları idi. Fakat Meşrutiyet idaresi elbet böyle yobaz lıklara meydan veremezdi. Buna rağmen softaların bazılarına habis ruhlar musallat olduğundan olacak ki ara sıra Bedreddin gibileri çıkı- 1 yor, bir çıban başı koparmağa çalı-
Ikromiyeli Sürpriz Marka gömleklerin $por Açık yakalı Yeni ve yazlık çeşitleri gelmiştir PANAMA ŞAPKALARI 12,75 Krş.
Fiatlarımız çok ucuzdur
şıyordu.
Abdurrahman Şeref Beyin Piştov kelimesini sanki anlamamış olan Bedreddin büyük bir küstahlıkla oturduğu yerden :
— İzah ediniz dedi, piştov nedir?
Üstad kızdı. Softaların ne mal olduklarını o herkesten iyi biliyor ve Bedreddinin bu yobazlar arasında ileri vaziyetini de anlamıyor değildi. Bedreddinin küstahlığı derhal öteki softalara da sirayet etti. Toplu oturuyorlardı. Onların tarafından yitkselen homurtu içinde şu kelimeler sarahatle işitiliyordu:
piŞ, PİŞ, piştov... Piş, piş, piş-
to....v.
Softalar işi azıtıyorlardı. Medrese ağzı tasrife de başladılar:
İş, biş, piş, tiş, çişşşş..
Üstadın sesi yükseldi:
— Sınıfta piştovu bilen kimse yok mu?
On beş, yirmi talebe birden ayaklandı. Üstad birisine işaret etti:
— Bu hocalara piştovu tarif et.
Talebe galiba Selânik tarafların dan ve yine galiba Saffet adında birisi idi. Piştovu tarif etti ve sözünü bitirirken de:
— Piştov gibi bir silâh daha var dır ki ona da Kubur derler dedi.
Bedreddin softa yerinden fırladı:
— Bizimle eğleniyor bu efendi, dedi. Kubur diye malûm deliğe derler. Biz ayakyolu değiliz.
Umumî bir kahkaha koptu. Selânikli talebe bu sefer de tahtanın başına geçti. Piştov’la Kubur’un şekillerin: çizerek izah etti.
Selânikli yerine otururken üstadın ağzı açıldı:
— Efendiler dedi. İlmî kisveyi lâbis olanlar çok yazık ki irşada mukabil daima fenalıklara âlet olmuşlar, isyanlar çıkarmışlar, çok defa da devleti tehlikeye düşürecek işler yapmışlardır. Hatırıma gelen bir isyanı size anlatayım (Üstad Yecuz, La Yecuz hâdisesini anlattı).
Artık mutlakiyet idaresi tarihe ve maziye karışmıştır. Bugünkü Meşrutiyet devri ve hükümeti bu gibi hâdiselerin en basitine bile müsaade edemez.
Bedreddin Efendi, ayağım tetik at ve aklını başına al!
Bu müthiş ve korkunç ihtar üzerine başta Bedreddin olduğu halde
Celâl Davut ARIBAL
750 Kr. 780 K. 840 Kr. 900 Kr.
990 Kr.' 1075 Kr. 1100 Kr.
1200 Kr. 1260 Kr. 1300 Kr.
1450 Kr. 1950 Kr. 2350 Kr.
| ...... . -------------------------------------
Türkiye Cumhuriyeti
Ziraat Bankasından
Vâdesiz tasarruf hesaplarının 15 Mayıs 1950 ikramiye çekilişi, yarın saat 10 da, Bankamızda, Noter huzuriyle yapılacaktır.
Arzu eden hesap sahiplerinin teşrifleri rica olunur.
Ankara Radyosu Müdürlüğünden
Bina tamir ettirilecek
1 — Ankara Radyosu Stüdyo binasiyle Etimesgut verici istasyon binalarında yaptırılacak onarım işleri kapalı zarf usuliyle eksiltme} konulmuştur.
2 — Bu işlerin keşif bedeli 17847,05 lira ve muvakkat temine t. 1340,55 liradır.
3 — İhale, 18/5/1950 tarihine tesadüf eden Perşembe günü saat 1 de Ankara Radyo Müdürlüğü odasında toplenacak komisyonca yapı lacaktır.
4 — Daha fazla izahat ve parasız şartname almek istiyenlerin An
kara Radyosu İdarî işler Şefliğine müracaatları, talip olanların Bayın, dirlik Bakanlığı Yapı ve İmar İşleri Reisliğinden alacakları yeterli! belgeleriyle Ticaret ve Sanayi Od asına kayıtlı bulunduklarına daiı belgelerinde ihtiva edecek olan ve 2490 sayılı kanunun tarifatı dairesinde hazırlanmış bulunan kapalı zarflarım, muayyen gün ve saatir den bir saat evveline kadar makbuz mukabilinde Müdürlüğümüz Se tınalma Komisyonu Başkanlığına vermeleri ilân olunur. (2720)
DİKKAT DİKKAT At Koşuları Meraklılarına
EMRE Kıraathanesinin her iki haftadır göstermiş olduğu fa- L voriler tamamen tutmuştur. Her Cumartesi tahminler verilir. Bir L kere uğramanız menfaatiniz icabıdır.
Adres: Denizciler caddesi ZAFER Gazetesi karsısı.
a ......................... 1
Ankara Ticaret ve Sanayi
Odasından
Unvan: Mustafa Tuna
Sicil No. 3197
Ankara'da Cebeci semtinde Küt-
lüğün sokağında 1 numaralı evde
oturan, Cebeci semtinde Kütlüğün
sokağında 1 No.lu mahalli ticari ikametgâh ittihaz ve bakkaliye ticaretiyle iştigal eden, Ticaret Odasının 8/338 numarasında kayıtlı T. C. tabaasından Mustafa Tuna’mn yukarda yazılı ticaret unvaniyle noterlikten tasdikli imzası şeklinin ticaret kanununun ahkâmına uyularak 10/5/1950 tarihinde tescil edil-
diği duyurulur.
ÇAĞK1
İller Bankası ve Ortaklıkları mensuplarına Ölüm vukuunda Yardım Derneği Başkanlığından :
Derneğimizin 11/5/1950 tarihindeki toplantısında yeter sayıda üye bulunmadığı için Genel Kurulumuz 18.5.950 Perşembe günü saat 17.30 d, İller Bankası binasında toplanacağından bütün üyelerin teşrifleri rica olunur. (366)-(3188;
Aranıyor
Kefaletli erkek kasiyer aranıyor
Anafartalar 128 numarada Terz ler Kooperatifine müracaat. (905
GRİPİN
BAŞ.DİŞ. NEZLE.ADALE.SİNİR ROMATİZMA ve bütün ağrılara karşı — GÜNDE 3 KAŞE ALINABİLİR. ———
10085
Pijamalar:
1050 Kr. 1390 Kr. 1680 Kr. 2950 Kr.
NOTj İkramiyelerin çekiliş tarihi
21 Mayıs 1950 dedir.
Ortaç:
Anafartalar Cad. Adliye karşı? Köşe Mağazası. No. 224.
Ankura Tfib 1113'
Sa
ZAFER
Sayfa)«
|âî Yarışları:
» Dünkü koşular çok
14.5 - 1950
mücadeleli oldu
de .
Yukarda üstte dünkü yarışların en heyecanlısı olan 2 nci koşuda Kâhya ve Dezdemona haşhaşa potoya de girerlerken, altta günün son koşusunda son viraj dönülüp düz yola çıkıldıktan sonra...
9 Milyon vatandaş rey veriyor
Hikâye
Başmakaleden devam ı
Türk vatandaşı vazife başına!
Kimse, sizin kime rey verdiğinizi bilmiyecektir; öğrenmek için peşinizde dolaşmıyacaktır. Kanun, seçim suçlarına ve reylerin ismetine ve mahremiyetine tecavüz edenlere karşı ağır cezalar koymuştur.
Vazifemiz, sükûn ve huzur içinde sandık başına gidip reyimizi kullanmaktır. Bunu bir vatan hizmeti olarak yapacak ve sonra da büyük bir vicdan huzuru duyacağız. Seçim sonunda, eğer bizim seçtiğimiz ihsanlar iş başına gelecek olurlarsa:
— İşte, diyeceiz, ben de bunlara rey vermiştim!
Eğer, sizin rey verdiğiniz insanlar değil de başkaları seçilecek o-lursa o zaman da:
— Demek milletin çouııluğu bunları münasip görmüşler ki, ekseriyeti kazanmışlar, diyeceğiz. Sizin, bizim ve onun fikir ve kanaatlerimizi temsil eden bir partinin veya insanların gelecek seçimde çoğunluğu elde etmesi ve muvaffak olabilmesi için daha çok çalışacağız!
Seçimin sükûn, vekar ve şuurla yapılması, milletin hakikî iradesine tercüman olması, şimdiye kadar seçim mevzuu yüzünden devam ede-gelen ağır tartışmalara da son verecek ve bizi istikrara kavuşturacaktır.
Vatandaşlar! Yapacağınız vazifenin kudsiyet ve büyüklüğünü daima göz önünde tutarak sükûnet ve inşirah içinde sandık başlarına gidiniz! Reyinizi verdikten sonra yine aynı sükûnet ve rahatlık içinde neticeleri bekleyiniz!
Başarılacak olan iş büyüktür. Bu seçimlerle gerçi, Dokuzuncu Büyük Millet Meclisi seçilecektir, fakat aynı zamanda hakikî ve fiilî mânâda halk iradesine dayanan yeni ve feyizli bir rejimin temelleri kurulacaktır.
Vatandaş haydi vazife başına!
Adviye FENI)
0 beni terketmişti
★ (Baş tarafı 5 inci de) rıma, maziye ve saatlarca öyle kalıyordum... Gözlerimi kapıyor ve artık, bana sadece hayali kalan, ruhumun sevgilisine: «Serge, bu mümkün mü? Bana böyle ihanet eden sen mtsin?» diye soruyordum.
Genç âşıklar salonun bir köşesine çekiliyorlar, birbirlerine sarılıyorlardı.
1946 senesinin bir akşamı, sessizce pastahaneye girdim. Salonun aydınlığı her zamanki gibi azdı. Kimsecikler yoktu. Fakat hayır...yarı
karanlık bir köşede, soluk bir yüz, soluk bir erkek yüzü gördüm. Fakat... acaba hayal mi görüyordum? Bu adam, Serge’e benziyordu. Ona doğru ilerledim. Neredeyse, bir duman gibi gözümün önünden kaybolacağım sanıyordum. Birden bire ayağa kalktı. Şimdi daha solgun görünüyordu- Bana doğru yaklaştı. Büyük bir hayrete düştüğü gözlerinden belli oluyordu. Evet, bu Serge'di Şakakları ağarmış, dudaklarının kenarında iki derin kıvrıntı. Fakat her zamanki gibi, güzel. Elimi tuttu ve beni «köşemize» doğru çekerek mırıldandı:
— Sen misin Manique, hakikaten sen misin?
— Artık ben Manique değilim, sadece onun gölgesiyim.
— Hayır, sen o’sun, eskisi gibi güzel, eskisinden daha güzel. Bakışlarında seni daha cazip yapan bir mâna var. Ah, Manique, Manique! Bu rada ne arıyorsun?
— Ben iki senedenberi buraya gelirim. Burada, birbirini daima seven iki insandan kalma hatıraları anyo-
— Ne? Sen sık sık buraya geliyor musun? Ben de çok ızdırap duyduğum zamanlar buraya geliyorum. Ah, Manique, cezamı nasıl çektim? O kıskanç ve mağrur kadınla bedbaht oldum. Nihayet öldü. Arkasından çocuğum da öldü.
Uzun zamandanberi seni tekrar görmeyi düşünüyordum. Fakat, sana mektup yazmaya bile utanıyordum. Sonra, araya harp girdi. Cepheye gittim... mütarekeden sonra yanma dönmeye kendimde cesaret bulabildim: Apartmanının kapıcısı, ordan çıktığını ve yeni adresini bilmediğini söyledi.
— Bunun sebebi, hemen bir ev bulamayışımdı. Ev ararken uzun müddet otelde kaldım.
— Ümitsizdim. Kaybettiğim saadeti artık bulamıyaçaktım. Gayesiz bir hayat sürüyordum.
Sözlerini bitirince, ona başımdan geçenleri anlattım.
— Manique, dedi, artık her iki mizin de ümitsiz olduğuna inanıyor-musun?
— Ne ümidi? İçi, sana olan sevgi ve itimad ile dolan kalbimi kırdın... Ve aradan çok seneler geçti... şimdi kırk yaşındayım.
— Fakat, ihtiyar değilsin ki, ben de ihtiyar değilim. Bundan sonra, bizi güzel bir istikbâl bekliyor! Sekiz sene seni kaybettim. Fakat bu karanlık günleri sana unutturmak için, seni eskisinden çok daha fazla seviyorum... Beni affedecek misiniz?
Onu çoktan affetmiştim. Kimin namına merhametsiz olacaktım? Serge hata etmişti. Fa kat, o da benim kadar ızdırap çekti. Ona nasıl sert davranabilirdim? Teselli verici bir günün şafağı söküyordu. Biz iki bedbaht, birleşip yeniden bir saadet yaratabilirdik. Kendimi Serge’n kolları arasına bırakırken, ilk gün-
★ (BMtarafı 1 incide) i Bayar İstanbuldadir ve seçimleri | oradan takip edecektir. Ankarada’ ise seçimlere Demokrat Parti adına Profesör Fuat Köprülü nezaret e-decektir.
Seçimlerin neticesi ne zaman belli olacak?
Bilindiği gibi oy verme saat 17 de sona erecek, bu saatte sandık başlarında henüz rey vermemiş kimse kalmamışsa hemen tasnife başlanacaktır. Sandık kurulları neticeleri daha yukarı kademelere bildirecek- I ler, umumî tasnif il seçim kurulla- ' rınca yapılarak o vilâyetteki netice 1 anlaşılacaktır.
Ankara ve İstanbul Radyoları bugün saat 19 dan itibaren gece saat 1 e kadar müştereken ve bir- ı birlerine bağlı olarak aynı programı I neşredeceklerdir.
Yarın da her iki radyo sabah saat 7.30 dan itibaren bütün gün ve bütün gece fasıla vermeden aynı programı yayınlıyacaklardır.
Bu müşterek neşriyat sırasında Basın - Yayın ve Turizm Genel Müdürlüğü tarafından teşkil olunan bir büro marifetiyle muhtelif kaynak-ı lardan seçime dair haberler alındıkça, radyolar vasıtasiyle bildirilecektir.
Yasaklar
Bilindiği gibi bugün rey verme devamınca, yani saat 8 ile saat 17 a-rasında bütün eğlence yerleri, tiyatro ve sinemalar kapalıdır. Ayrıca açık veya kapalı ispirtolu içki satılması, alınması, umumî yerlerde içilmesi yasaktır. Ordu ve zabıta kuvvetleri mensuplarından başkalarının silâh taşımaları da yine seçim kanununun koyduğu yasaklaı arasındadır.
Nasıl rey verilecek?
Seçmenler oturdukları semte göre mensup oldukları sandıkların başına giderek listelerde isimlerini bulduracaklar ve bunun içine rey pusulalarını koyup zarfı kapatarak sandığa atacaklardır. Seçmenlerin seçmen kartı almamış olmaları rey vermelerine mâni değildir. Nüfus kâğıtları bulunması kâfidir. Ancak evvelce hazırlanıp ilân edilmiş bulunan listelerde isimlerinin bulunması şarttır. Herhangi bir sebeple isimleri listeye geçmemiş olup kendileri de kanunî müddet içinde müracaat ederek yanlışlığı düzelttirmemiş olan vatandaşlar bugün rey veremiyeceklerdir.
Seçmenler sandık başına gittikleri vakit orada verilecek zarfa çizgisiz bir kâğıda olmak şartiyle evvelden yazdıkları rey pusulasını koyabilecekleri gibi seçimin istedikleri partiye ait matbu listeyi, yahut gazetelerde arka tarafı beyaz kalacak şekilde neşredilen listelerden siyasî temayüllerine göre beğendikleri birini rey pusulası olarak kullanabileceklerdir.
Seçmenler reylerini kullandıktan sonra listede isimlerinin , hizasını imza edecekler, yazı bilmiyorlarsa parmaklarını basacaklardır.
Yabancı gazeteciler
Seçimleri takip etmek üzere mem leketimize gelmiş olan yabancı basın muhabirlerine her türlü kolaylıklar gösterilmektedir.
Seçim neticelerini kolaylıkla takip edebilmeleri için Aanadolu A-jansı tarafından muhabirler için ayrıca Fransızca tebliğler de neşro-lunanacaktır.
Seçim günü adliyede nöbet
Seçimden bir gün evvel ve seçim günü işlenmesi muhtemel olan suçlar için Seçim Kanunu gereğince adlî bakımdan tedbirler alınmıştır.
Adalet Bakanı Fuat Sirmenin Ankara Savcılığına telefonla verdiği emir üzerine iki gün müddetle İstanbul, Ankara ve İzmir vilâyetlerinde savcılar arasında nöbet ihdas edilmiştir.
Bu emir gereğince Ankara savcısı Rüştü Kayıkçıoğlu ve kadın savcı yardımcıları ve yeni nöbetten çıkan savcı yardımcıları adliye binasında nöbet almışlardır.
Diğer savcı yardımcıları ise polis ve jandarma mmtakalarında
I
şu şekilde nöbet tutacaklardır:
Ertuğrul Bayındır; Emniyet İkinci ve Birinci Şube müdürlüklerinde. Anafartalar, Süvari ve Bend-deresi karakollarında.
Hayrı Mumcuoğlu: Altındağ, Ye-nidoğan ve Aktaş karakollarında.
Behçet Hüdaioğluı Demirfırka, Dumlupınar karakollarında.
Seyfi Boral: Doğanbey, Köprübaşı ve İstasyon karakollarında.
Orhan Erdoğan: Çiftlik, Bahçe-lievler ve Balgat-- karakollarında.
Kâzım Kiziroğlu: Çankaya, Kavaklıdere, Maltepe, Dikmen jandarma ve polis karakollarında.
Lûtfi Musluoğlu: Cebeci polis ve jandarma karakolları ile Saimeka-dın, Kayaş ve Mamak jandarma karakollarında.
Haşan Kemal Çiçekoğlu: Merkez ilçe karakolları.
Bundan başka bütün mahkemeler de Pazartesi günü sabahına kadar devam etmek üzere dünden itibaren nöbet tutmaya başlamışlar-
Mr. Dorr un beyanatı ★ (Basta rafı 1 incide) nin dahili siyasetile ilgili olmadığını ve Marshal plânı fonlarının siyasî maksatlar için kullanılmadığını ve kullanılamıyacağını beyan etmiştim. Bu tarihten itibaren Türk mat buatına bu mevzu ile alâkadar hiç bir beyanatta bulunmadım. Bu hususta müracaat edenlere 29 Nisan tarihli beyanatıma başvurmalarını tavsiye etmek hariç, kimseye ne kendi namıma ve ne de E. C. A. mis yonu namına her hangi bir beyanat ta bulunmak salâhiyetini de vermedim.
ZAFER — 10 Mayıs tarihli sayımızda bu mevzu üzerindeki neşriyatımızı teyit ve C. H. P. İstanbul il başkanının İstanbul Radyosunda ki iddialarını nakzetmesi bakımından Mr. R. Dorr'un yukardaki beyanatını çok mühim bulduğumuzu kaydetmek isteriz.

48 K.
1 — K. Yaparın Murad
Reşat
2 — Maşallah 60 Mehmet
3 — Akkent 63 Bahri
Diğer atlar: Buket, 1 Nisî dül, Kanunî.
2.22, 3 boy, yarım boy. Gan. 790. Plâse 205, 175, 175 Kr.
Çifte bahis: Kâhya . Nadide 23 lira 505 Kr. Comtesse, Desdemona-Nadide 4 lira.
İkili bahis: Mythologie - Dorreo 48 lira 20 kuruş.
Plâse 185, 200, 205 Kr.
Dördüncü koşu: A. Grupu Arap atları 2000 metre .
1 — A. Azatyanm Nadide 58 K.
Ahmet
2 — Tufan 61 Bayram
3 — Dabi 49 Reşat
Diğer atlar: Havari, Bahtiyar, Yunt.
2,20 1 baş, 1 boy. Gan. 875. Plâse 295, 385 Kr.
Beşinci- koşu: B. Grupu Arap at lan 2000 metre.
Dün İlkbahar At Yarışlarının ikin clsi büyük bir seyirci kalabalığı önünde yapıldı.
Tahmin yazımızda da belirttiğimiz gibi koşuların hepsi güzel ve heyecanlı oldu. Bilhassa çifte bahis kon bi muş olan İngiliz ve Arap atlarına y( mahsus handikaplar müthiş bir mücadele ile sona erdi ve hakem heyeti g( İngiliz atlarının koşusunda Kâhya ile Desdemonayı başbaşa birinci o-larak ilân etti. Arap atlarının koşu ~ sunda da bu sene A. Grupuna geçen Nadide kuvvetli rakibi Tufanı bir (baş farkla geçmeğe muvaffak oldu.
• Günün en ıjıühim koşusu 3 yaşlı ’ safkan İngiliz atlarına mahsustu. Fa kat maalesef bozuk bir start yüzün den atlar daha koşunun başlangıcında iki grupa ayrılmış oldular. Mythologie startta elde ettiği avantajla koşuyu önde bitirebildi. Bu koşunun en güzel tarafı geride kalan atların anayı kapatmak için yap tıkları mücadele ve son metrelerdeki gayretleri idi. Rakibi ile aradaki büyük mesafeyi bir at boyuna kadar indirmeğe muvaffak olan Dor-“ reo ikinci ve hemen onun yanı sıra Nur üçüncü oldu.
3 yaşlıların bu güzel koşusu altıncı hafta yapılacak Gazi kosusu- . -nun fevkalâde heyecanlı olacağını! Dakikalar ilerledikçe misafir ta-ıp gösterdi. I kimin rahat bir tempo tutturduğu
**1 Koşuların resmî neticeleri: göze çarpıyordu. Maamafih Beşik-
Birınc, koşu: Arap taylarına mah- taşlılar da gayretli oynuyorlardı, sus 1000 metre. I Yalnız hücum hattında bilhassa Bü-
1 — M. Evliyazade’nin Altay 54.5' lend kötü bir gününde idi.
2 — Seklavi 56 Ömer
3 — Seyyare 54.5 Ahmet
4 — Meteor 56 Reşat
1,12 bir boy, yarım boy. Gan. 385 Plâse 220, 330 Kr.
İkinci koşu: İngiliz atlarına mahsus handikap 1800 metre.
1 — F. Yüzatlının Desdemona 61 Halil I
m

/
tâc
Ar ya
Sunderland Beşiktaş maçı
* (Baştarafı 1 incide)
Sunderland: Mapson - Stelling, Hudgell - Scotsos, Walsh, A. Wrigt-Duns, Broadis, T. Wrihtg, Shack-leton, Reynolds.
Beşiktaş: Mehmet - Kemal, Vedii-Ali Ihsan, Kâmil, Hjiseyin - Süleyman, Recep, Bülend, Fahri, Şükrü.
Hakem: Sulhi Garan.
Oyuna rüzgâr altında îngilizler başladılar ve ikinci dakikada sağ için sıkı bir şütü kale direğine çarptı.
arada Vedii sakatlandığından sağ-açığa geçmiş, Hüseyin sol beke, Çaçi sol hafa, Süleyman da sağ ha-fa geçmişti.
16 inci dakikada sol açığın nefis bir pasını santrfor yerinde bir şüt-le 3 üncü defa Beşiktaş ağlarına taktı.
Bu golden sonra misafir takım, hafif bir tempo ile oyuna devam etmeğe başladı. Fakat istedikleri anda hücuma geçebiliyorlardı. Bilhassa meşhur soliçleri her hareketiyle bir futbol artisti olduğunu anlatıyordu.
Devrenin bundan sonraki kısmı karşılıklı hücumlarla devam etti ve maç bu suretle 3—0 Sunderlan-dm galibiyeti ile neticelendi, (a.a.).
23 üncü dakikada Blend tereddüdü yüzünden bir gol fırsatı kaçırdı.3 dakika sonra da misafir takım santrforunun çektiği şütü, kaleci Mehmet elinden kaçırdı. Aynı oyuncu tekrar topa yetişerek hafif bir vuruşla , ilk golü yaptı.
35 inci dakikada da derinleme bir pas alan meşhur oyuncuları Shak-| leton, 20 metreden köşeyi bulan en-
2 — Y. Senemoğlunun Kâhya 56. fes bir şütle ikinci golü yaptı.
0cmoı 2 dakika sonra da Şükrünün yap-
3 — Mimi 49 Şakir tığı müsait bir ortadan üç Beşik-
Diğer atlar: Comtesse, Çamtepe. taSu oyuncu da faydalanamadılar. 159,5 başbaşa, 1 boy. Gan. 115, 170 Devre 2—0
Plâse 145, 140, 220 Kr. | İkinci devrede Beşiktaşlılar kale-
Üçüncü koşu: 3 yaşlı İngiliz atlan ye Feyziyi, Alinin yerine sağ hafa 1600 metre. A,:
1 _ w. Giraud’nun Mythologie hafa geçmişti. Devrenin 6
53 Filips -----J‘ J" T)"’—"“-1
2 — Dorreo 56 Şakir
3 — Nur 56 Agâh , — ------------,---, „-----
Diğer atlar: Anış, Babacan, Dar- li idi. 10 uncu dakikada Şükrü gü-
ling, San. zel bir orta yaptı, fakat üç orta
1,42 bir boy 1 boyun. Gan. 335. bundan da istifade edemediler. Bu
, Devre 2—0 bitti.
| İkinci devrede Beşiktaşlılar kale-
Çaçi’yi almışlar, Ali İhsan da santr “““içti. p——6 inci dakikasında da Bülendin yerine Şevket girdi.'
İlk 15 dakikada Beşiktaş gayret-
D. P.
Üçler Konferansı
★ (Baştarafı 1 incide)
zey Atlantik paktı konseyine iştirak etmek üzere dün akşam uçakla Brükselden Londraya gelmiştir.
Kopenhag’da askeri toplantı
Londra, 13 (a.a.) — «Afp»: Resmen bildirildiğine göre. Kuzey Atlantik paktı teşkilâtı Kuzey Avrupa mahallî plânlaştırma grupu askerî komitesi 15 mayısta Kopenhag’da toplanacaktır.
Londra, 13 (a.a.) (Afp)— İngiltere Savunma Bakanı Shinwell, bu sabah askerî bir Dakota uçağı ile Pa-rise hareket etmiştir.
Bevin, Sforza ile görüştü
Londra, 13 (a.a.) (Afp) — İngiltere Dışişleri Bakanı Bevin, bu sabah İtalya Dışişleri Bakanı Kont Sforzayı kabul etmiştir.
Sıtmanın kökü
★ (Baştarafı 1 İncide)
Malaryanın tamamen kaldırılması ile de bilhassa çiftçilerin çalışmaları ve sağlık durumları ve memleket ekonomisi bakımlarından çok faydaların sağlanacağı muhakkak tır. Biz Amerikalılar Türkiyenin istikbali ile çok yakından alâkadar olmaktayız. Benim şahsan Türkiyenin çok parlak bir istihale sahip olacağına imanım vardır.»
Dr. Hedley'in konuşmasını takiben Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanı Dr.-Kemali Bayezit de demeç te bulunmuş ve demiştir ki:
«— Amerikan İktisadî işbirliği ida resinin Yunanistandaki sağlık misyonu şefi Dr. Hedley ve bir sağlık mühendisi arkadaşı bir haftadan -beri Ttirkiyede bulunmaktadır. Kendileriyle Sağlık Bakanlığının muhtelif işleri üzerinde görüşmelerde bulunduk ve bilhassa sıtma mevzuu üzerinde çalıştık.
En kısa zamanda sıtmayı tamamen memleketimizden kaldırmak için gerekli yardım talebimiz beraberce mütalea edilmiş ve bir muta bakata varılmıştır. Kendilerinin bize verdikleri nota göre, 1951 senesinde 1 milyon dolar karşılığı mücadele malzemesi tedark edilmek gerektir. Bu işlerin başarı ile görüle bilmesi için üç sağlık mühendisi i tiyeceğiz. 1 milyon doların ihtiva ettiği malzemeyi talep etmek üzere hazırlanan formülü iki güne kadar devlet bakanlığına sunacağız.
Bu yardım temin edilirse hakikaten kısa zamanda yurdumuzda sıtmanın kökünün kesileceğine ben de inanmaktayım.»
Dr. Hedley Pazartesi günü uçakla Yunanıs.tana ve oradan da Ameri-kaya gidecektir.
ALİ GALİP GENÇ
Ankara Milletvekili Bağımsız Adayı
Nakliye Müteahhidi Tel: 10140
DİKKAT?
Örneğini yukarıya sunduğum Oy pusulalarımı bizzat sunmaya muvaffak olamadım. Her sandıktan isteyebilirsiniz.

DİLDEN - DİLE Tercüme Bürosu
Kızılay, Soysal Han, 11, Ankara Telefon: 25700
İngilizce, Fransızca, Almanca. İtalyanca, İspanyolca, Elence, Rusça, Bulgarca, Sırpça, Rumence, Macarca, Çekçe, Lehçe, Orduca, Arapça, Farsça, Peştuca, Çince ve Japonca’dan Türk-çeye, Türkçe’den bu dillere ve bir yabancı dilden başka bir yabancı dile her alanda, her türlü tercüme işleri ehliyetli mütercimler tarafından yapılır. Fazla bilgi için sirküler isteyiniz.
D. P.
D. P.
Sadrı Maksudî Arsal İst. Ün. Huk. Fak. Ord. Prof. Sadrî Maksudî Arsal İst Ün. Huk. Fak. Ord. Prof. Sadrî Maksudî Arsal İst Ün. Huk. Fakt Ord. Prot
Selâhattin Âdil Emekli General Selâhattin Âdil Emekli General Selâhattin Âdil Emekli General
Mümtaz Faik Fenik Zafer Gazetesi Baş Yazan Mümtaz Faik Fenik Zafer Gazetesi Baş Yazan Mümtaz Faik Fenik Zafer Gazetesi Baş Yazan
Seyfi Kurtbek Emekli Kurmay Albay Seyfi Kurtbek Emekli Kurmay Albay Seyfi Kurtbek Emekli Kurmay Albay
Osman $evki Çiçekdağ Avukat, D. P. İl Balkanı Osman Şevki Çiçekdağ Avukat, D. P. İl Başkanı Osman Şevki Çiçekdağ Avukat, D. P. İl Başkanı
Osman Talât lltekin Yargıtay 2,ci Ceza D. Başkanı Osman Talât lltekin Yargıtay 2,ci Ceza D. Başkanı Osman Talât lltekin Yargıtay 2. ci Ceza D. Başkanı
Dr. Muhlis Bayramoğlu Doktor, D. P. İl 2. ci Başkanı Dr. Muhlis Bayramoğlu Doktor, D. P. İl 2. ci Başkanı Dr. Muhils Bayramoğlu Doktor, D. P. 11 2. Ci Başkanı
Muhlis Ete Prof. Yüksek Mr. Hyt Üyesi Muhlis Ete Prof. Yüksek Mr. Hyt Üyesi Muhlis Ete Prof. Yüksek Mr. Hyt Üyesi
Ömer Bilen Vâiz Ömer Bilen Vâiz Ömer Bilen Vâiz
Hamdi Bulgurlu Tüccar, İl Genel M. ve D. P. İl K. Üyesi Hamdi Bulgurlu Tüccar, İl Genel M.‘ ve D. P. İl K. Üyesi Hamdi Bulgurlu Tüccar. İl Genel M. ve D. P. İl K. Üyesi
Abdullah Gedikoğlu İktisatçı, İl Genel M, ve D. P. İl K. Üyesi Abdullah Gedikoğîu İktisatçı, İl Genci M. ve D. P. İl K. Üyesi Abdullah Gedikoğlu İktisatçı, İl Genel M. ve D. P. İl K. Üyesi
Ramiz Eren Avukat, D. P. İl K. Üyesi Ramiz Eren Avukat, D. P. İl K. Üyesi Ramiz Eren Avukat, D. P. İl K. Üyesi
Selâhattin Benli Çiftçi, Ilukuk Fakt Mezunu Selâhattin Benli Çiftçi, Hukuk Fakt. Mezunu Selâhattin Benli Çiftçi, Hukuk Fakt. Mezunu
Hâmit Şevket İnce Avukat, D. P. Y. Hyt. D. Üyesi Hâmit Şevket İnce Avukat, D. P. Y. Hyt D. Üyesi Hâmit Şevket İnce Avukat, D. P. Y. Hyt D. Üyesi ,
Dr. Talât Vasfi Oz Doktor, Hukuk Fakt. Adlî Tıp Öğretim Üyesi Dr. Talât Vasfi Oe Doktor, Hukuk Fakt Adlî Tıp Öğretim Üyesi Dr. Talât Vasfi Oz Doktor, Hukuk Fakt Adlî Tıp Öğretim Üyesi
Fuat Seyhun Eczacı, K. Kale D. P. İlçe Bşk. Fuat Seyhun Eczacı, K. Kale D. P. İlçe Bşk. Fuat Seyhun Eczacı, K. Kale D. P. İlçe Bşk.
Cevdet Soydan İzmit Asliye Ceza Yargıcı Cevdet Soydan İzmit Asliye Ceza Yargıcı Cevdet Soydan İzmit Asliye Ceza Yargıcı
Dağistan Binerbay yani.. — -Oou_hlIlvnHim. Onıın hak- Çiftçi, Balâ D. P. İlçe Başkanı Dağistan Binerbay Çiftçi, Balâ D. P. İlçe Başkanı Dağistan Binerbay Çiftçi, Balâ D. P. İlçe Başkanı
lim hâdise ile çılgına dönerek di- Lâkin, aynı anda, Dük’ün arkadaş vekette bulunacak olurlarsa ku- «

Comments (0)