Elektrik sobalarımız geldi
BALIKÇI KARDEŞLER
Posta Caddesi No. 31
Telefon: 15163, Ankara
(2830)
Yıl: 2 — No. 537
Telgraf adresi : Zafer Gazetesi — Ankara
22/EKİM/1950 PAZAR
Fiyatı Her Yerde 10 Kuruş *




t

) ■


I


Demokrat Parti İslişari Kongresine iştirak ctnıck üzere şehrimize gelen delegeler diin saat 13 te »Atatürk'ün muvakkat kabrini ziyaret etmişler ve Demokrat Parti adına bir çelenk koymuşlardır.
Bir müddeltenberi mesaisine ara vermiş olan Kadın Terzisi
FİLİO
Sayın müşterilerini 9 Ekimden itibaren eski adresinde kabul etmeyo başlamıştır.
Galatasaray Güney Palas No: 5. Tel: 43921. 5837
Telefon : 15619, 15315 ve 16 882 * Denizciler Caddesi
Sayım günü
Bu sabahtan itibaren top atılmcaya kadar kimse evden sokağa çıkmayacak
Yirmi iki sual sorulacak
1950 genel nüfus sayımı bugün | etmişlerdir. İzdihama yapılacaktır. Bütün yurtta bu mühim memleket işi için haftalar-denberi yapılmakta olan hazır-I klar tamamlanmıştır.
Sayımın mümkün olduğu kadaı çabuk yapılması için yarın bu işte 150 bin kadar memur çalışacaktır. Yalnız şehrimizde sayımla vazifelendirilen memurların sayısı 4600 dür.
Sayımın devamı müddetince bütün dükkânlar kapalı bulunacağından halk ekmek ve seai’re gibi ihtiyaçlarını dünden tedarik
D. P. istişarî kongresi de toplandı

Bir çok mühim memleket mes’eleleri üzerinde gayet açık bir surette müzakereler oluyor
Başbakan Adnan Menderesin pazartesi günü bir nutuk söylemesi muhtemel
Demokrat Parti Istişarî Kongre
si, dün sabah saat 9 da Gar ga riinosunun üst salonlarında top lanarak çalışmalarına devam ct
I iniştir. Bir iki gündür rahatsız bu lunan Başbakan ve D- P. Genel
I Başkam Adnan Menderes henüz |tcmamiyle iyileşmediği için düı
Istışaıî Küiıg enin
büyük değeri
Mümtaz Faik FENİK
Demokrat Parti İstişari Kon- ’ etrafındaki tı gresi, iki günden beri, çalışmalarına devam etmektedir. Yurdun dört bir tarafından, memleket meselelerini hep beraber konuşmak için Ankara'ya gelen delegelere üzerlerine aldıkları vazifelerde başarılar dileriz.
İki gündür, yakından takibet-tiğimiz toplantılardan elde edindiğimiz intiba, odur ki. Demokrat Parti teşkilâtı tanı bir anlayış ve tesanüd içinde doğru yolunda devam etmektedir. Muhalefet, uzun zamandan beri, a-zerinde propaganda yaptığı gibi bir alâkasızlığı, bir guruplaşma-yı asla göremiyecektir. Onlar, kendi partileri içinde memleket meselelerinin samimi bir şekilde münakaşa edilebileceğini asla akıl erdiremediklerinden sırf, daha iyisini başarabilmek için yapılan ikazları, veyahut tenkid-leri, daima bir ahenksizlik olarak telâkki etr kendi
muvaffakiyet § löylece
kendi imâl
dc Kongreye gelememiş ve Baş- | kanlığı Fevzi lûtfi Karaosman-oğl j yapmıştır.
Dünkü toplantıda muh’lif vilâyetlerin delegeleri sırasiyle söz elmişler ve Par'i isleri ve memle ket meseleleri etrafındaki görüş-l ini anlatmışlardır.
Bu arada, Halkevlerinin de va ziyefleri bahis mevzuu olmuş, ve bütçeden yardım gören bu mü-esseselerin halka mal edilmesi lüzumu ileri sürülmüştür. t
Kars delegesi, Halkevlerine yerleşen Halk Partisinin böylece birçok kolaylıklardan faydalandığım halbuki Demokrat Parti teşkilâtının kiralanan binalarda bulunduğunu söylemiş ve bu su-
mübadelesi
(Se
Sa. 4 Sü. 2 dc)
Amiral Bristo! hastanesinde tören
Amerika büyük elçisinin demeci
İstanbul, 21 (T.H.A.) — Ameri kan Amiral Bristol hastanesinin Hemişre Okulundan bu sene mezun olan 6 hemşireye diploma lan bugün saat 15 de okulun yeni binasında törenle verilmiştir Merasimde Amerikan Büyük Elçi si George Wadsworth, Vali »e Belediye Reisi Gökay, Birinci Or du Müfettişi General Şükrü Ka natlı, Sağlık ve Sosyal Yardım
adisler Müdürü Dr- Faik Yargıcı, Ameri
Teşkilât genel sekreteri Moore izahat veriyor Dün Türk - Amerikan Talebe Mübadele Teşkilâtı Genel Sekreteri Mr. Moore bir basın toplantısı yapmış ve şunları söylemiştir:
«Türkiye ve Amerika Birleşik Devletleri bu sonbaharda eğitim sahasında iki yıllık bir mübadele programı ile Türk - Amerikan kültür münasebetlerinde yeni bir safha açmışlardır.
13.3.1950 tarihli Resmî Gazete ile ilân olunan (Sonu Sa 4. Sü. 6 da)
Posta Kutusu : 193
Pamuk fiyatlarındaki)
İstatistik Genel Müdü Şefik Bilkur
mani olmak için fırınlar ekmek çıkarmışlardır.
Bugün vazi mensuplan ve müsaade kâğıtları m hâmil olan basın temsilcilerinden başka hiç kimse, sokağa cı-kamıyacaktır. Sayıma sabahın scat yedisinde başlanacaktır. Go-zete satmak üzere, müvezzilere izin belgeleri verilmiştir. Nakil vasıtalarından da sayım faaliyetlerinde vazife alanlardan maadası işletilmeyecektir. Aksi hare kette bulunanlar 50 liraya kadar para cezasına çarptırılacaktır 7 Küçük çocukların sokağa çıkmalarından velileri mesul tutulacak-
Sayımın tamamlandığı, atıla-1 cak olan toplarla bildirilecek ve top atışından sonra herkes sokağa çıkabilecektir.
Bugün yurdun muhtelif bölge terinden hareket halinde bulunan tren ve vapurlardaki yolcular o sabah saat sekizden sonra varacakları ilk durakta gelecek olan nüfus sayım memurları tarafından kaydedileceklerdir- Tren ve vapurlar sayım muamelesi ta • marnlandıktan sonra yollarına de edebileceklerdir.
(Sonu Sa 4. Sü. 5 de)
sukut önlendi
Ziroat Bankası avans
t«vz otının büyük rolü
Fiatlar normal seviyeye yükseliyor
Ege, İzmir ve Çukurova bölgelerinde son günlerde tesbit edilen pamuk fiyatlarındaki düşüklüğün ö-nünü alabilmek için Ziraat Bankası Genel Müdürlüğü pamuk bölgelerindeki şubelerine, müstahsile yardım olarak dağıtılmak ü-zere 6 milyon lira tahsis etmiştir. Bu paranın dağıtılmasına başlanmıştır.
Yapılan yardımın tevzi
ve fiyatlardaki düşüklü- | ğün sebebini öğrenmek ü- i zere Ziraat Bankası Genel ' Müdürü ile görüşen bir ; arkadaşımıza Genel Müdür i Mithat Dülge şu beyanat- ; ta bulunmuştur:
«Fiyat düşüklüğünün se- ! bebini, dış piyasanın en ; mühim alıcısı Almanya’nın I yardım plânından temin ! etmesinde aramak lâzım- ; (Sonu Sa. 4 Sü. 5 de) I
Göçmen iskânında hiç
bir aksaklık yoktur
Türk asıllı olmayan vizesiz 1146 mülteci Bıılgaristana iade edilecek
Amerika
ile talebe
Hsst^hshBİcröfi
Son günlerde bazı gazetelerde; bu yıl memleketimize 40.000 göçmen geldiği halde Hükümetçe bunların değil iskânları, nakil ve şevkleri işinin dahi başarılomadığı, iskânları hakkında henüz bir karara yanlamadığı, gelen göçmenlerin bazan Ur-fa ve civarına ve Dalaman gibi Devler çiftliklerine yerleştirilecekleri söylendiği halde, bozan da Mus havai sine gönderileceklerinin merkezde bu mak üzere bir
lavalsine bildirildiği, işlerle uğraş-takım komis-ise de bunla-neticoye varamadıkları yolunda neşriyata tesadüf edilmektedir.
neşriyat karşısında Ta-Bakanı ile görüşen bir arkadaşımıza Bakan şunları söylemiştir.
«Bu hususta efkârı umumi yoıin aydınlatılması lâzımdır.
(Sonu Sa. 2 Sü. 1 de)
kan kolonisi ve kalabalık bir da vetli kitlesi hazır bulunmuştur.
Bristol hastanesi başhekimi Dr. S. Shepard, toplantıyı açtıktan sonra İstiklâl Marşı ayakta dinlenmiştir. Doktor L. Shepard yap tığı konuşmada hemşireliğin önemini belirtmiş, okuldan bugüne kcıdar 170 hemşirenin mezun ol-söylemiştir. •
Belediye Reisi söz ala-' gaZCtCmiZC (Sonu Sa 4. Sü. 6 da) °
temizlik ve bakım
boks maçı
beyanatı
İtalyanın Ankara büyükelçi-
Yeni Italyan Elçisinin
Meşhur Fernandez Adnan înan'a yenildi İstanbul, 21 a a. — Fransız ve Türk boksörleri arasında son mü sabokalar bu gece Spor ve Sergi sarayında yapıldı.
Karşılaşmaların neticeleri şunlardır:
Birinci müsabaka bizim bok-(Sonıı Sa. 4 Sü. 1 de)
Sağlık Bakanı valiliklere bu hususta bir tamim gönderdi
Sağlık _______. .
Bakanı Dr. Ekrem Hayri Üs- müteaddit tamimlerin de göz-tündağ hastanelerde temizlik ve hastalara şefkatle muamele I edilmesi hakkında valiliklere bir tamim göndermiştir.
Tamimde şöyle denilmekte-
dir:
«Gazetelerde ara sıra görü-
Sosyal’ Yardım ı bu hususta evvelce yapılan
ligine tayin edilen ekselans Lu- len neşriyata, şahsen vaki olan ka Petromarchi evvelki gün şikâyetlere ve ayrıca Bakanlı-gehrimize gelmiş ve dün sa- ğımızca da yaptırılan inceleme-bah Dışişleri Bakanımız Prof, lere göre bir kısım devlet, ö-Fuad Köprülüyü makamında zel idare ve belediye hastane-ziyaret etmiştir. lerinde hastalara bakımın iyi
Kendisini ziyaret eden bir bir şekilde olmadığı, temizliğe arkadaşımıza büyükelçi, mem- lâyıkı veçhile itina gösteril-leketimiz hakkındaki intibala- mediği ve bu suretle Hasta-anlatarak şunları söylemiş- neler Talimatnamesinin tama-miyle tatbik olunmadığı gibi
süren bir deniz yolculuğundan sonra Salı günü İstanbula geldim ve ertesi gün Ankaraya müteveccihen hareket ettim. Türkiye hakkındaki intihalarım çok yüksektir. İstanbul? ayak bastığım zaman şc-hri ve Halici ilk defa gördüm ve hayran oldum. Üzerinden asırlar geçmiş, her taşı bir tarih olan eski bir şehrin bu derece güzel olabileceğini um-(Sonu Sa. 4. Sü. 7 dc)
Bugün 3 üncü sayfada
Hayalî gibi
Yazan: Yedekçi
önünde bulundurulmadığı an-
(Sonu Sa. d Sü. 5 te)
Tarım Bakanımız Nihat Eğriboz
Zafer tahrir ailesine girdi
Tanınmış ve sevilmiş muharrir ve ediplerimizden Aka Gündüz Zafer tahrir ailesine dahil olmuştur. Aka bundan sonra fıkralarını «Akndan Fıkralar, başlığı altında Zafer'de yazacaktır. İlk fıkrayı bugün ikinci sayfamızda bulacaksınız.
AKINTIYA
KÜREK
Hey gidi istifçiler iyarbakır Milletvekili Nâzım Önen Demok-
rat Partiden istifa etmiş. Neden etmiş, biz asıl ona cevap vermeli imişiz?..
Peki amma Halk Partisinden* boyuna seri halinde istifalar oluyor. Bunun cevabını onlar neye vermiyorlar?.. Doğrudur, vermezler! Çünkü gazetelerinin sütunları kâfi gelmez! Onun içindir ki, mideciler takip olunuyor, deyip toptan cevaplandırıyorlar!
Düşünün r.e stoklar varmış ki, bu kadar mideci ihracı yapabiliyorlar!
YEDEKÇt
Sayfa : 2
ZAFER
22 10/1950
GAZETELER
Cesur ve güzel bir karar
Yeni Sabah gazetesinde «Ce- fransisko nutkunu sur ve güzel bir karar» başlıklı ve Yeni Sabah imzalı yazıda hükümetin 1951 bütçesini hazırlamakta olduğundan bah sediliyor. Eski iktidar zamanın da yapılan israflar anlatıldıktan sonra, Demokrat Parti iktidarının bu israfları yapmamak azmini belirttikten son-ra^Demokrat Kabine Maliye Balkanının kati bir emir veri rek hazırlanan bütçenin
ele alarak Başkanın bu açık ihtarlarının ' Rusyayı insani bir politika * gütmeye sevkedip etmiyeceği ! üzerinde durmaktadır.
Bundan sonra Türkiyenin ( durumunu tahlil eden muharrir yazısını şöyle bitirmektedir: «Türkiyemizin durumuna ge ünce büyük batı müttefikleri- ( miz ve dostlarımızla işbirliği- i re- mizin büyük ölçüde genişletil-1 ' _______________ ___a____ bütün miş olmasından ferahlık duy- | dürlük, dünya izcilik yönetme-fasıllarında yüzde 7.5 bir ten- duğumuzu söyliyebiliriz. Bilhas İlklerini göz önüne alarak Kız zilât yapılmasını bildirdiği anlatılıyor ve Bakanın bu hareketi memnunlukla kaydediliyor.
İktidarın en tehlikeli düşmanı
Son Posta gazetesinde «İkti- dlk okluğunu göstermiştir, darın en tehlikeli düşmanı» ikinci merhale |
başlıklı yazıda Demokrat bir Demokrat İzmir gazetesinde | ‘ idarenin muvaffakiyet şansını Hurrem Kubat «İkinci merha-arttıran amillerden birisinin de ıe» başlıklı yazısında hükume- ' iltimas denen adam kayırma tin icraatını ele almakta ve 14 hastalığının milli bünyeye za - Mayıstan 14 Ekime kadar ge-rarsız bir dereceye indirilpıiş çen müddeti ilk, geleceği de olması--bulunduğu belirtiliyor, ikinci devre ismile vasıflaııdır-iltimasın zararları ve eski ik- makta ve ilk devrenin büyük tidar zamanında bunun ne de- bir kısmını seçim işleri ile, esrece revaçta olduğu anlatıldık- ki iktidarın felce uğramış metan sonra, bugünkü iktidarın karizmasının temizlenmesile iltimas aleyhine tuttuğu yol geçtiğini kaydetmektedir, kaydediliyor. ı
Rusya İnsanî bir politika güdebilir mi ?
Yeni Asır gazetesinde Şevket Bilgin «Rusya İnsanî bir politika güdebilir mi?) başlıklı yazısında Başkan Trumanın San-
I
teşfaiâtı Nüfus sayımı işi ve
Kız İzci teşkilâtı '
Günün Mevzuu
|Akadan fıkralar:
Kız İzci teşkilâtı erkeklerden ayrı olarak kurulacak
Millî Eğitim Bakanlığı Beden Eğitimi ve İzcilik Müdürlüğü, geçen sene Erkek İzciler I Yönetmeliğini hazırlamıştı. Mü
I
İzciler için bir yönetmelik tas-~ ın göre teşkilâtı erkeklerden ayrı olarak kurulacaktır.
Dün Millî Eğitim Bakanlığın da izcilik müdürü Mehmet Arkan’ın başkanlığında, ilimiz kadın beden eğitimi öğretmen lerinden Naciye, Akören, Ne— j zahat Öztarhan, Mübeccel Gün | ışık saat 16 dan 18 ze kadar taslak üzerinde görüşmeler yap mışlardır. Çalışmalar Cumhuriyet Bayramından sonra da devam edecektir.
sa kahraman Mehmetçikleri!
Köreye çıkışlarile bu işbirliği lağı hazırlamıştır. Bunr en yüksek hedefine ulaşmıştır. ' okullardaki kız izci 1 Memleketimiz hür insanlığın kaderini ilgilendiren taarruzlara karşı koymak hususundaki taahhütlerine ne derece sa-
Muharir muhaliflerin ilk dev rede tatmin edici bir şey yapılmadığını ileri sürerek hükümetin zayıf olduğunu iddiaya kalkışmakla büyük hataya düş tüklerini, asıl işlerin ikinci dev rede yapılabileceğini kaydetmektedir.
Göçmen iskânında hiç bir aksaklık yoktur
(Başı 1 nci sayfada) Yedi - sekiz senedenberi her yıl memleketimize gelen göçmen sayın yılda 500 - 10J0 ni geçmediği holde 1950 yılındo bilhassa hududun kapatıldığı 6.10.1950 tarihine takaddüm eden iki ay içinde Bulgaristan'dan Edirne yolu ile 30.778 göçmen gelmiş, ayrıca Yunanistan'dan hududlanmız içine 1215 mülteci girmiştir. Bundan başka evvelce Birleşmiş Milletler teşkilâtiyle yapılan anlaşma uyarınca Avrupa kamp lanndan da 149 mülteci alınmıştır. Bu suretle 1950 yılı içinde memleketimize giren göçmen ve mülteci sayısı halen 32.142 nüfustan ibarettir. Bunlardan ayn olarak vizesiz gelen ve Türk soyundan olmayan 1146 kişi daha vardır ki, Bulgaristan'a iade- edilmek ü-zere Edirne’de tutulmaklaıjır.
Gerek Bulgaristan'dan gelen göçmenler, gerefese Yunanistan'dan ve Avrupa kamp lanndan gelen mülteciler hu-dudlanmızdan girdikten sonra derhal iskân misafirhanelerine alınmışlar; sağlık, emniyet, gümrük ve iskân muameleleri yapılmaya kadar bu misafirhanelerde ibate ve iaşe edilmişlerdir: Bu maksatla iskân misafirhaneleri yıl içinde büyük ölçüde genislelil-
Bulgaristan'dan gelen göçmenler serbest göçmen sıfa-tiyle geldikleri için umumiyet le kendi istek ve arzulan veç hile memleketin muhtelif yerlerindeki akrabaları yanma gönderilmişlerdir. Bunlardan Türkiyede akrabaları olmı-yanlarla Yunanistan’dan ve Avrupa kamplarından gelen mültecileri yerleştirilmeleri i-çin iskân idaresince tayin ve tertip edilen yerlere sevk o-lunmuşlardır. Bütün bu göndermeler devlet vasıtasiyle parasız olarak yaptırılmış göçmen ve mültecilerden nakil parası olarak bir kuru» dahi istenmemiş ve alınmamıştır.
İskân Kanunu hükümlerine göre serbest göçmenler Hükümetten hiç bîr yardım istememek kaydı ve taahhüdü ile gelen göçmenlerdir. Bunların Hükümetçe iskân edilmel'rine kanun müsait değildir. Bu bakımdan Bulgaristan'dan gelen göçmenlerin akrabalarım ı ya nma veya diğer müsait yerlere gönderilmelerini müteakip kendilerine başkaca parasız iskân yardımı yapılması cihetine Gidilememiş olmakla beraber, valiliklerce bunların iş bulmalarına yardım edilmiş ve mümkün olan yerlerde de borçlandırma yö-»ri ve arazi temin
Bir
yüksek karakteri yetiştirdiği halti
ile ölçülmelidir-
dir. O halde
olunmuştur. Mültecilere ise, iskân bütçesinin takati nisbe-tinde mümkün olan her türlü iskân yardımı yapılmıştır. Bun larm mühimce bir kısmı daha bu günden kendi kendilerini (geçindirebilecel; bir durumo girmişlerdir.
Gelen göçmen ve mültecileri barındırmak ve yerleştirmek konusunda Hükümet icabeden bütün tedbirleri almış ve almaktadır. Bu konuda bütün imkânlardan faydalanılacağı şüphesiz olduğu gibi Delvef çiftliklerinden de istifade edilmesi tabiidir.
İsin müteaddid komisyonlara havale edildiği ve bunların hâlâ bir neticeye varamadıkları iddiası da doğru değildir. İskân Kanununa zaruri bulunan kân komisyonu) lışmalanna dev
İskân işlerine
ay çiftçiye 35.000 ton tohum tevzi edilecek
Tarım Bakanlığı Ziraat Ban- , kası kanalı ile muhtaç çiftçi- , lere tohumluk tevziine devam etmektedir. Ziraat Bankası U-|in her bok,^d( mum Müdürlüğü bu ay köylü- rehberi ye 35000 ton tohum dağıtımı-1 |ş|e vg nı karar altına almıştır. . Sonbahar mevsimine mahsus olan bu yardım bir ay evvel dağı-, tılmaya başlanap 23275 tonluk tohum yardımının devamı şeklindedir. (
Bu
Tevzi işi vilâyetlerdeki ihti-' yaç komisyonlarının tesbit et-; t iği miktar üzerinden yapıl-1 maktadır. Çiftçi kendisine lâzım olan tohum miktarını tesbit edip bu komisyonlara bildirmekte, ihtiyaç komisyonunun tetkikinden sonra bu yardım kredi olarak muhtaç çiftçiye verilmektedir.
Pamuk ipliği
Ticaret ve Ekonomi Bakanlığı tarafından yayınlanan bir tebliğ ile bakanla* kurulunun 643. cü kararın ikinci maddesi gereğince tesbit edilen yurt içi fabrikalar mamulü pamuk ipliklerinin fabrika teslim satış fiyatları dünden itibaren yeni bir kararla serbest bırakılmıştır. Fabrikalar tarafından teşkil edilecek fabrika teslimi satış fiyatları dahilî sanayi mamullerinin maliyet fiyatı unsurlarına dair evvelki tebliğe göre hesaplanacak maliyet üzerine azamî yüzde 12.5 kâr ithiva edecektir.
aöre teşkili (Merkezî is-normal ça-ram etmektedir. İskân işlerine Marşal kredisinden yapılması düşünülen yardım ile ilgili işleri incelemek üzere de bu hususta yetkili merci olan Devlet Bakanlığında ayrı bir komisyon kurulmuştur. Her iki komisyon da Bulgaristan göçmenleriyle alâkalı işlerini ikmal etmiş ve raporlarım vermiştir.
Yıl içinde bu güne kadar gelen göçmenlerin kabul ve şevkleri, barındırılma ve yer-1 bet bunc leştirilmelerinde esaslı hiç bir I desinde belirtilen kâr haddinden aksaklık olmamıştır, bundan fazla olması da tesbit edilmiş-sonra da olmıyacaktır. * bulunmaktadır.
Ayrıca Kâmil bir sene içinde sa tılan malların maliyetleri tutan ile satıs kararları arasındaki nis-ait kararın ikinci mad-
çocuklarımız
milletin medenî seviyesi, sıh-ve münevver nüfus çokluğu Nüfus deyince-derhal çocuk gelmeli-nüfus siyasetindeki muvaffakiyet çocukları her ba kımdan himaye etmekle olacak tır. Aksi takdirde sürü halinde sakat ve malûl nüfus çokluğu , nun bir memlekete faideden zi yada yüzde 34, Yunanislan'dc yade zarar getireceği pek tabiî- 30, dir. Nitekim gün geçtikçe ve hakimiyetini kaybeden Çin’in bu günkü vaziyeti en güzel bir misaldir.
Bir memleketin nüfusu ______
seviyesile beraber yükselmelidir- Bunun için de o memleke-I tin sanayiinin tekâmülü ile İktisadî olgunluğa kavuşması lâzım dır. Bir buçuk asır evvel Avru-pada sanayiin birden bire terak-nüfusunun da çoğalmasına
il olmuştur. Nitekim 1800 senesinde Avrupanm umum nüfusu 180.000.000 dı. Bugün 500 mil yöndür. Ayni seneler Ingilterenin nüfusu 8 milyon iken bu gün 48 milyon; Almanyanm 27 den 80; Fransanm ise, 25 milyondan 41 e çıkmıştır. Demek bir memleketin her hususta terakki veya tedennisi için elimizde en güzel endeks nüfus sayımı olacaktır. İlmî e-saslara uygun olarak yapılacak ı bir nüfus sayımı bir memleke fan en kıymetli olmuş ve olacaktır, buna benzer birçok kıymetlerinden dolayı nüfus sayımı müsbet bir ilim haline girmiş ve ismine de (Demographie) denilmiştir. Halbuki eskiden Romalı’-ı lar. Yunan lılar, Mısırlılar, böyle İlmî bir nüfus sayımına vakıf olamadıklarından İktisadî ve İçtimaî sarsıntılarım evvelden takdire imkân bulamadan inkiraz etmişlerdir-
Bir memleketin nüfusu hayat seviyesile beraber yükselmelidir.. Bunun içinde o memleketin sanayiinin tekâmülü ile İktisadî olgunluğa kavuşması lâzımdır..
Dr. Aziz Yergök


„4, Yunanistan’da ı bir fazlalık gösteriyorsa da bu ve Amerika'da 29, I bizim için çok azdır.
yüzde 24 ü geçme- Eğer Crnhuriyetle beraber Türk ı çocuğuna lâyık olduğu kıymet ve ehemmiyet verilmiş olsaydı en basit bir hesapla bu gün 27 ■ 30 milyon olmamız icap ederdi. Yukarıdaki istatistiklere göre memleketimizde senede 400.0C0 ki$i ölmektedir. 20 milyonluk bir nüfusun senede bu kadar ölüm vermesi çoktur. Halbuki bu rakam vasati 40 milyonluk medenî memleketlerin ölüm nispetidir.
İkinci dünya harbinden sözde uzakta yasadık, lâkin harbeden milletlerden ziyade iktisadi ve
İtalya Fransada ise mekte îdi.
Bu hesaba göre Türkiyede 7 milyondan fazla bir çocuk zenginliği var demekti. Dünyanın hiç biı memleketinde çocuk zenginliği bu kadar fazla değildir- Lâkin bu gün bu nisbelin kendini hâlâ muhafaza ettiği kanaatinde değiliz. Nitekim Sıhhat Vekâletinin en son istatistiklerine göre memleketimizdeki doğum nispeti binde 44 olmasına mukabil ö-lüm nisbeti binde 26 dan fazladır. Buna rağmen binde 18 e yakın
Bize gelince, Cumhuriyeti müteakip ilk nüfus sayımı 1927 de yapılmıştır. O zaman 13 milyonduk. 1935 de 16, 1940 da 18 mayondan fazla olmuştuk. Dikkat edilirse memleketimizde sanayiin inkişafı sıralarında nüfusumu zun da sür'atle çoğaldığını görüyoruz. Bu fazlalığın son zamanlarda hissedilir derceede azalması İktisadî programlarımızın birçok sebeplerden dolayı sarsılmasından ileri geldiğine hiç şüphe yoktur. Demek nüfus fazlalığının en büyük sebebi böy lece kendiliğinden meydana çık-
Görülüyor ki birinci ve ikinci. sayımlarda nüfusumuzda binde | 23; İkinciyle üçüncü arasında bin | de 18; üçüncüyle dördüncüde bu I miktarın maatteessüf daha azal ' çığına şahidiz- Gittikçe azalan bu nüfus tezayüdünün sebeplerini ( evvelâ İçtimaî dolayısiyle İktisadî aczimizde aramak lâzımdır. 1 Halbuki 1939 da Ankarada toplanan Çocuk Hekimliği kongresin deki resmî raporlara göre nüfu- ( sumuzun yüzde 41 den fazlası 14 yasma kadar olan çocukları teşkil ediyordu. Bu nispet Japon
Gecekondu dâvosı
Ankara Belediyesi de yeni bir inşaat projesi hazırlıyor : Memleketimizdeki gecekon-
■ du ve imar dâvasının esasli bir ) şekilde halledilmesi için ba-
■ kanlıklararası bir komisyon . çalışmalara başlamıştır.
: Bu komisyona İçişleri,
. yındırlık, Tarım, Sağlık î Devlet bakanlıkları ile Ankara . ve İstanbul belediyelerinden . birer heyetin iştirak etmesine derlioğlu başkanlık etmekte ve karar verilmiştir. müzakereleri yakından takip
Bu komisyon çalışmalarını' etmektedir. Bu tasarının da en kısa bir zamanda bitirdik-1 yakında çıkacağı ve herhalde
1 t^n sonra hazırladığı tasarıyı. kış gelmeden projenin tatbiki-Bakanlar Kuruluna arzedecek-1 ne gidileceği söylenmektedir, tir. Hükümet bu tasarıyı kabul ettiği takdirde Büyük Millet Meclisinin önümüzdeki devresinde ele alınacaktır.
Hazırlanacak tasarıda memleketimizdeki mesken sıkıntısını önlemek ve kurulacak mahallerin en mübrem ihtiyaçları olan yol, su elektrik ve kanalizasyon meselesine bil-; hassa dikkat edilmesi gözönü-ne alınacaktır.
Diğer taraftan Ankara Belediyesi de gecedonkuların önü-
Ba-
ve
Konferans
UNESCO Merkez İcra Konseyi üyesi ve Ingiliz Kültür Heyeti Genel Başkam General Sir Ronald Adam tarafından 24.10.1950 salı gü nü saat 17-30 da Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesinde «UNESCO FAALİYETLERİ» hakkında bir konferans verilecektir.
serbesttir.
İçtimaî iktidarsızlığa uğradık, Bugün bile bu buhrandan kendimizi kurtardığımızı iddia et miyoruz. Çünkü bizde hâlâ mil lî nüfusumuzu harap eden tek taraflı millî bir iktisat hastalığı vardır- Bu illet tedavi edilmedik çe memleket temenni edilen nüfus çokluk saadetine asla erişe-miyecektir. Bu gün maatteessüf memleketle iş hacmi daralmıştır. Hele sefahat artık tahammül hududunu aştı. Çocuk düşürmenin bu memlekette bir gün moda olacağım hatırımıza bile getiremezdik. Senede veremden 50 bin kişi kaybediyorsak çocuk düşürmekten 100 bin; bakımsızlık ve sefalet yüzünden asgarî 200 binden fazla vatandaş kaybettiğimizi hesap edersek memleketimizdeki ölüm nis betinin dehşeti karşısında tüylerimiz nasıl ürpermez.
ne geçmek için yeni bir inşaat projesi hazırlamaktadır. Hazırlanan projeye göre Belediyenin tensip edeceği bir plân dahilinde, ruhsatiye almak şar-tiyle yeni binalar yapılmasına müsaade edilecektir.
Bu husustaki çalışmalara biz zat Belediye Başkanı Atıf Ben-
Bütün bunlara rağmen bizde hâlâ resmen ele alınmış bir nüfus dâvası diye bir sey yoktur-Olsa idi değil hiç olmazsa resmî teşekküllerdeki çocuk müessese-leri bilgisiz ve kabiliyetsiz bazı kimselerin şahsî kaprislerine kur ban gitmezlerdi. Dün köprüaltı çocuklarım bir hayli azaltmış o-lan Galatridaki kimsesizler yurdunun yerinde yeller esmez; Malatya Mensucat Fabrikasının Türkiye’ye nümunelik olacak derecede mükmemel bulunan Çocuk Kreşi bugün bir maktelhane vaziyetine girmezdi.
Vakıflar Genel Müdürü emekliye ayrıldı
Öğrendiğimize göre, Vakıflar Genel Müdürü Hakkı Kâmil Beşe • emekliye ayrılmıştır. A-çık bulunan Genel Müdürlüğe, Genel Müdür Yardımcısı Orhan Açar vekâlet etmektedir.
Belediyenin yaman hamlesi
»beriniz var mı? Bizim yeni Belediye, 11 Özel
Saymanlığı (yani Türkçe»! Vilâyet Hususî Muhasebesi) mülklerinden en dişe gelenlerini icraya verip kiralarına haeiz koydu. Var olsun Ben-derli ve bütün arkadaşları!
Hususî Muhasebenin Belediyeye bilmem neden dolayı, bilmeni ne zamandan beri, bilmem kaç bin lira borcu varmış. Bir defa takmış altın kancayı, alabilirsen al, kurtulabilirsen kurtul. Acaba eski belediyeler istemişler de alamamışlar nıı? Ne münasebet! Hak olsun mak olsun, istemek kimin haddine! Belediyenin şahı başkanı vali hazretleri. Hususî Muhasebenin de padişahı, sahipkıranı yine sama-jeste vali hazretleri. Kimi kimden dâva, hangi hakkı hukuku istiyfa?
Gerçi son yıl, Belediye yakasını ilbaydan kurtarmasına kurtarabildi amma bu sefer ile ne başkanınııı ne de meclisinin ömürleri vefa etli. Gele gele Benderli de bend bağladı. O da çok şükür şehrin alacağını icraya bağlayıp sağladı Şimdi bir çok dükkânların aylıklarını bir nice aylar biz alacağız, yani bizim Ankara Belediyesi.
Fakat yüzü bu asil vücuda hiç uymıyordıı. Kirpikleri boya ile karartıp uzatılura ib bir hal almış, kızıla saçları tabiî rengini çoktan kaybetmiş, cild fazla boyadan tamamiyle bozulmuştu, ler, o şiir dolu vücutta lıp da bu yüze takılınca, insan çok yüksek bir yerden düşmüş gibi sersemliyor.. Tatlı bir rüyadan uyanıp da hayatın maddî tarafıyla karşılaşmış gibi, içinde üzüntüye benzer bir his duyuyordu. Fakat o yüzün de kendine mahsus çekici bir güzelliği vardı.
Gülşen kendini bu kadından intişar eden sihre kaptırmış, onu hayranlıkla dinliyor ve seyrediyordu.
Çalınan parçayı evvelden de çok kere dinlemişti. Ilach'ın bir aria'sı idi. Fakat şimdi â-deta onu tanımıyacak kadar değişmiş buluyordu. Onda âdeta yepyeni nağmeler keşfeder gibi olmuştu. Onlarda, şimdiye kadar sezemediği derin hisler, açığa vurulmamış ihtiraslar, zaptedilmeğe çalışılan ıstıraplar bulmağa başlamıştı.
Birden, keman bir Rapsodinin sinir bozucu âheııgine uyarak inledi. Nihayet sustu. Herkes Gülüz'ün etrafını almlş, o-ııu tebrik ediyordu.
5847
Uzun zamandan beri tarip bulunduğum mide ri ameliyatımı yaparak beni hayofa kavuşturan Nümune hastanesi hariciye klinik şefi operatör Nimet Taskıran'a, Başhekim Rüştü Çapçı’ya, mü davi tabipler Mehmet Ok-men ve Nadir Ozgüven'e, a-sistan Fikret, Osman, Hüs-rev'e hemşire bayan Zey-nebe teşekkürlerimin iblâğına gazetenizin tavassutunu
Dr. Kemal Fincancıoğlu
Bu yazılan yazarken artık bundan sonra keyfî' ellerde Türk çocuğunun izzeti nefs iile oy-nonmıyacağma inanıyoruz. Helisi için büyük ümitler bekliyoruz. Şimdiye kadar vaadedilip yapılmayan veya yanda kalan memleket dâvaları başında bilhassa nüfus siyaseti ve dolayı-siyle çocuk meselesini artık resmen ön plâna almak sırası gelmiştir. Son nüfus sayımı da yaklaşıyor. Bu hususta her vatandaş millî vazifesini idrak ederek elin den gelen gayreti göstermelidir. Çünkü bilhassa bu seferki nüfus sayımı diğerlerinden daha dürüst olacağına emin olduğumuzdan bize yarın nasıl bir ha eket hattı tayin etmemiz lâzım geldiğini göstermiş olacaktır. Artık 10 milyonlarla oynamaktan bıktık. Simdi yirmilerin hesabiyle meşgul olalım. 20 milyondan ne kadar fazla gürbüz ve münevver bir nüfusa sahip olursak istikbalimize de o kadar ümit ve emniyetle bakmış olacağız. Çünkü her Türkün ne kadar büyük bir kıymet olduğunu eski tarihimizde olduğu gibi bugün de kahrı.man Kore fedoiliri 4500 Türk he. fırsatta bize ispat etmeğe dir.
Bu hoş vesile hana bir hazin durumu anlattı. Bizde Maliye Bakanlığı kurulmadan önce ihtisap ağalığı mı, para - gelir kâhyalığı mı ne vardiyse işte o zamandan beri vatandaşla devlet arasında bu hazin durum süregelmiştir. Artık süre-gitmemesini istiyoruz. Bu durum şu idi: Her daire alacağına şahindi vereceğine karga.
îster borcun olsun ister olmasın. Adın sanın bir defa matlûp veya tahakkuk defterine geçmeye görsün. O borçlunun sen olmadığını isbat etmek de para etmez! Hele sen peşin peşin sökül paraları, sonra git ondan dâva et. Verdiğinin sana reddi, iadesi de Elmadağdan büyük bir mesele!
Kil IKMIBİİ
Gulşen de mış, ona harikulade güzel ve büyük bir sanatkâr olduğunu söylemek istiyordu. Fakat etrafı o kadar kalabalıktı k:..
Salonun kapıları açıldı. Şimdi misafirler yine bahçeye çıkmışlardı. Sesler gitgide uzaklaştı, dağıldı.
Mehtap çıkmıştı.. Serin hava yüzleri okşıyordu.. Yasemin ve gül kokuları insanı büyü gibi sarıyor, uzuktan, gündüzleri sesini duyuramıyan bir suyun şırıltısı geliyor, ateş böcekleri şehrayiııler tertip ediyorlardı..
Macit Gülşen'i bir genç kız topluluğuna doğru götürmek istemiş, fakat o reddetmişti . Süsten, giyim ve kuşamdan başka bir şey düşünmiyen bu kızların arasında kendisini ne kadar yabancı hissediyordu.
Sessizliğe ve sükûna ihtiyacı vardı. Kalabalık dağılıp da tek başına kalınca biraz rahat
Nakleden :Ş. TAYLAN elti.. Gecenin güzelliği onu ha-yalâta sevkediyordu.. Birden içinde denizi görmek isteği kabardı. En güzel manzara koru tarafından seyredilebilirdi. Bu gece çimenlerin 5'cşili ne kadar uçuk, ağaçların gölgesi ne kadar koyu ve ne kadar güdük duruyordu. Genç kız koruya doğru yürüyordu. Karla kaplı imiş gibi duran süt beyaz dar bir yoldan gidiyordu. Yolun ründü. Yaprakların arasından pırıl pırıl görünüyor, kıyıları kaplayan koyu renk tepeler arasında daha da ışıklı yanıyordu. Parlak yüzüne ay ışığı o kadar tepeden vuruyordu ki, huzme, aydınlık gök yüzünden aşağılara kadar inerken yer üstünde biten bir çok şeye çarparak dağılıyor ve onu denize kadar takip edebilmenin imkânı kalmıyordu. Ay sanki denizin dibinden yüzüne vur-
Tefrjka No. 3 muş gibi idi. Sanki gümüşten yapılmış minimini sayısız külahlar ardıardına kayıyor, bozan çarpışarak muvazenesini kaybediyor, sallanıyor ve suyun akıntısına uyarak tekrar kayıp gitmeğe koyuluyordu. Her yanda öyle derin bir sükûnet vardı ki... Suyun üzerinde kıpırdayan şu ay ışığından gayri hareket namına ne varsa hepsi durmuş gibi idi. Su şırıltısından başka bir ses de duyulmaz olmuştu.
Gülşen olduğu yerde durmuş manzarayı seyrediyordu. Mehtap gittikçe yükseliyordu. Şimdi köşkü de, bahçeyi de adamakıllı sarmıştı. Varlığını her yerde duyurmağa, hâkimiyetini kurmağa çalışıyordu. Suyun üzerine bin ışıklı pırlantalar dökülüyor, ağaçların üzerine sihirli örtüler sererek, dalların arasına bürümcük danteller örüyordu. Her yanda esrar do-
lu bîr bayram hazırlığı göze çarpıyordu. Tıpkı rüyaları dolduran ve bir türlü sonu ahna-mıyan bayram hazırlıkları gibi bir şey..
Gülşen'iıı aklına okumuş olduğu hikâye ve romanlardan hissi sahneler geldi. Onlarda, böyle mehtaplı gecelerde sevgililer ve nişanlılar buluşurlar, birbirlerine ebedî aşk yeminlerini tekrarlarlardı.. Genç kız belki giiııün birinde ben de sever ve sevdiğim gibi -de sevilirini.. diye düşündü. O zaman böyle güzel bir gecenin gözüne kimbilir daha ne başka bir güzellikte görünebileceğini de tahmine çalıştı.
Birden bu tarafa doğru gelen ayak sesleri duydu, insiyaki bir hareketle bir ağacı siper alarak arkasına gizlendi. Gelen kim olursa olsun karşılaşmak istemiyordu.
Ay aydınlığında Gülüz'ün
Eğer senin onlardan alacağın çıkarsa, artık diz döğüp saç yolmakta otomatlaşır, ihtisas peydahlarsın.
Pekçe eski bir tarihte benden yanlış alınmış beş on paralık bir yazı vergisini geri vereceklerdi. Muamelesi bitmiş, bir (verile miihürü) kalmış. Def-terdaılıkta büyücek bir oda gösterdiler. Girdim. Masalar ve kâtiplerle dolu bir sofa tad-lidi koca oda. İşim, girince soldaki masada imiş. Söyledim. Masanın başında sapsarı benizli, cılız mı cılız bir genç padişah! Askerliğini yapmışla yapmamış arasında. Belki de doktorlar sağalmaz kansızlıktan ötürii çürüğe çıkarmışlar. İşi anlattım, dinlemedi. Tekrarladım, aldırmadı. Boynumu büküp yakardım, şöyle ters ters bir bakıverdi. Meğer hakkımın iade edileceğine kızmış! Ey-vııh! dedim kendi kendime, ya kâğıdın altına (iadesi lâzım t den sonra koskoca bir de..) çekerse!.. Artık önı-Idııkça sofa sofa dolaş, un bük.
hakları-haksızlığa uğrayıp vik çengeline aşılmaması ça-sını bekliyo-
ndaşla daireler yüz binlerce mi-
sevimli hayalini derhal tanıdı. Genç kadın denizin eı göründüğü noktada du Gülşen kolunu uzatsa o direbilecek vaziyette idi.
İleriden başka bir hayal da-
hemen tanımıştı.
Bulunduğu yerde, iste nıez onları gözetle vaziyete düştüğü kendinden utandı, razdan onlar belki de kon caklardı.. ve kendisinin burada bulunduğundan haberleri ol madiği için belki nıak istemediği çeklerdi. Kendi kendi Selim buraya geliı konuşmağa başlars duğumu belli etnıı ye düşündü.. Fakat düşündüğü kadar tez harekete geçemedi.
Selim iki elini uzatarak Gü-lüz’e doğru koşmuştu. Genç kadın da ellerini onun iri avuç lavına bırakmıştı bile.. Birbirlerine gülümsediler.
— Gülüz..
— Siz mi idiniz?.
— Evet ben.. Şaştınız mı
(Devam edecek)
kirlen arrlakalmış bütün indî engellerden birer birer sun-reçirmek gerek.
AKA GÜNDl'Z
22 10 1950 — Pazar
Rumî 1366 — Ekim 9
Hicrî 1370 — Muharrem 10
NÖBF.TÇİ ECZAHANELER Ismetpaja - Cebeci - Yenişehir

Sayfa : 3
22/10/1950
ZAFER
DışPolitika
Önleyici harp
Muvaffakıyetsiz bir sulh devrinin tereddi etmiş şekillerine sinir harbi, soğuk harp, hattâ, nadiren kullanılmakla beraber, ılık harp adları takılarak, adım adım, sıcak harbe, hakikî harbe yüründüğü intibaı ve bu intihanı verdiği bunaltı içinde yaşayan insaniyette, nihayet sulh yapılamıyac^ğı ve harbin mukadder olduğu kanaati iyice yerleşmeğe başladığı zaman bir fikir ortaya atıldı: Önleyici harp. Bilhassa Amerika’da revaç bulan ve bazı kongre üyeleriyle hasının bir kısmı ve umumî efkârdan oldukça mühim bir-gru-pıın desteklediği bu fikrin1 esası, geniş halleriyle şudur: Önleyici harbe taraftar olanlar diyorlar ki; «Madeni ki komünist âlemle anlaşmıya imkân olmadığı her fırsatta ortaya çıkmış ve bu sistemin bir dünya emperyalizmini nihaî gaye olarak kabul ettiği sabit olmuştur, o halde sulh teşebbüsleriyle boşuna oyalanmayalım. Henüz silâh üstünlüğü bizdeyken mütecavizin hakkından gelelim. Bu suretlo sulhu daimî surette tesis ekjniş olu-
İlk bakışta makul gibi görünen bu fikir üzerinde tartışmalar olur vo hattâ Sovyet Rusya-ya kaç atom bombası atmak lâzım geldiği hesaplanırken, dünya siyasetinin güdümünde rolü olan bütün salahiyetli kimseler bu fikri reddettiler. Dün de General Eisenhower, önleyici harp fikrini telkin edenlere şiddetle hücum ederek, harbin harbe hiç bir zaman mâni olamıyacağını
Filhakika, ikinci bir tetkikte, önleyici harbin bir paradokstan ibaret olduğu görülür, zira işin sonunda, bu fikrin, kaybedilmesi muhtemel bir harbi, kazanılması ihtimal dahilinde bulunan bir harple önlemeğe dayandığı aşikârdır. Halbuki askerî uzmanların kanaatınca, topyekûn bir dünya harbi çıkacak olursa, bunun sonunda kimin kazanıp kimin kaybettiği pek belli olmayacak, çünkü insanlık bütün heyetiyle künfeyekûn olacaktır. Önleyici harp, ancak mütecaviz sıfatını bir taraftan alıp diğer tarafa vermekten başka bir şeye yar.ımıyacaktır.
Önleyici harp taraftarlarının unuttukları bir nokta da şudur: Bııgün batı demokrasi âleminde, böyle bir harbe karar verebilecek .bunun mesuliyetini üzerine alabilecek bir devlet adarnı varımdır? Hiç zannetmiyoruz?. Varsa eğer, o, içinde yaşadığı dünyanın ruhundan ve pren^pleriıı-den uzak, gayri mesul bir insan olmak gerekir. İnsanlığın değer vc şerefini bizim ölçülerimiz dışında, büsbütün başka türlü mütalâa eden Sovyet Rusya’nın bile bir dünya harbine yanaşmamasını, sadece silâhlarının, has-mınkine nazaran kâfi derecede kuvvetli olmaması mülâhazasiy-le izaha imkân yoktur. Çünkü Sovyetler için maksat hasım sistemi yıkmak ve kendi sistemlerini dünyaya hâkim kılmaktır. Ve bunun da yolunu bugün için yer yer tecavüzler, yer yer hoşnutsuzluklarla karşı tarafı huzursuz bırakmak ve kapilatist sistemin yıkılmasını beklemekte bulmuşlardır. Buna karşı batı â-leminin başvuracağı çare, iki gün evvel Başkan Truman'ın da belirtmiş olduğu gibi, komünizme karşı hürriyet ve istiklâlini muhafaza etmek ve demokrasinin hürriyet havası içinde yaşamak istiyen milletlere, ve fakat yalnız istiyenlcre, her türlü yardımda bıılunm; k ve her türlü teenvüzü karşılamaya hazır olmaktır. Başkanın hu «yalnız isliyenlere- tâbiriyle milletlere bahşettiği tercih hakkı bile demokrasi dünyasının, bir önleyici harp fikrinden ve ruhundan ne kadar uzak bulunduğunu göstermeğe kâfidir.
Önleyici harbi isliyecek kadar harp korkusundan başı dönmüş olanların, harbin olmakta ve ba-
İmtiyaz Sahibi:
Giincş Matbaacılık T.A.O. adına Başmuharrir Mümtaz Faik FENİK
Bu nüshada yazı işlerini fiilen idare eden Fatin Fuad Basıldığı yer: Güneş Matbaası — Apkara
İv
3 %
ift'JİBi
I « :
t
Dünya’nın aynası
miinazaalı mes’eleler
Eıı büyük güçlük doğu ile balı î arasındaki farktan doğuyo
Milletlerde konuşurken
Gromyko Birleşmiş
Feryadı andelip!
On dört mayısa kadar, şefinin emrini bilâkaydüıjarl yerine getirmek ve milletin feryadına kulaklarını tıkayarak, hürriyete şal örtmeğe kalkışan profesör, şimdi kalkmış, hürriyet nizamının nasıl olması lâzım geleceğini anlatmağa çabalamaktadır.
İstibdadın eıı müfrit taraftarı olan bu kişinin, zaman gelip de bu şekilde idaıe-i kelâma kalkınası, tulün çok garip, garip olduğu kadar da acı bir cilvesidir,
Bııgiin istibdat var diyebilmek ve «bir kişinin, bin kişinin, dört milyon kişinin istibdadı mahiyet itibariyle farklı değildir!- misalini ortaya atarak, halkın gönül ve aızusiyle seçtiği Millet Meclisini ithama kadar işi ileri götürebilmek, 14 Mays zaferine harici memleketlerden fazla, kendilerinin şaştığına delâlet eder bir düşüncedir.
Dört ay gibi kısa bir müddet içinde) bıraktıkları çapraşık, miilevves, berbat işleri, temizlemenin hiç kimsenin kudreti dahilinde olmadığını bu millet kadar, kendileri de bilmekte una rağmen tenkid namı altında, uluorta sövmeye delmektedirler.
Şimdi, kendilerini bu huylarından .vazgeçirmek, ve bu şekildeki hareketleri dolayısiyle memlekette çıkması muhtemel kötü cereyanları bertaraf etınek emeliyle «fesatçılığı önleme., kanununun çıkarılmasını da, tenkitçileri boğmak di-tavsif etmektedirler.
Bir parça sağduyu sahibi olan herkes, eğer aslı varsa, kanunun, muhalefete efendilik dersi yermek, kendilerini küfür illetinden kurtarmak için çıkartılacağını anlamakta ve çok da memnun olmaktadır.
Vaziyet böyle olduğu halde profesör ve tevabiinin feryadı basmalarına, kendilerinde küfürden başka sermaye kalmadığı mânasını vermek, yersiz değildir kanaatındayız!
Hikmet Yazıcıoğlu
1
s i
• i i
„ Kemik
Bankası" ne iş görür?
Fransadaki 15
Kemik hastalığına müptela olanlar sağlam kemikleri satın alırlar
I kunç hastalığa yakalanmıştı. U-1 zun müddet alçı içinde kalarak hareketsiz bir vaziyette yatmıştı. Fakat, onun iyileşmesini sağlo-koıse, mafsalları hareketsiz bırakıyordu. Ameliyat yapıldı. Cerrah, hasta olan kısmı çekip çıkar ılı vc yerine sağlam bir kemik ek-ıııarlatı için bir köprü vaziyeti-
llk yapılan ameliyatların iyi
allarının çoğalması nazarı iti-(Sonu Sa. 4. Sü. 8 de)
ra tamamen iyi olabiliyorlardı . |
Bugün için, bunlara lüzum yo’c lur. Kemik Bankasından lâzım olan kemik getirilir ve adaleyi arasına alarak fena kaynamış o-ian kemikle değiştirilir. Böylelikle hem kısa zamanda şifâ elde edi lir ve hem de daha iyi ve garun-lili bir tedavi yapılmış olur.
Görünmeyen korse
terinden bi^ de Pott hastalığı denilen (mal de pott) hastalıktır. Pott hastalığı, belkemiği veremidir. İçte, genç bir kız bu kor-
bahçede, genç bir kadın, ilk olarak yürüyebildi. O, bundan böyle vücudunda başka kadınların âzâları olduğu halde yaşayabilecek. O. bu meçhûl bağışlayıcılarına çok şey borçludur: Eğer o, bugün yaşayabiliyorsa, linin vücudundan çıkarılan kemik âzalarının sayesindedir.
Tıb, başka insanlardan alınan «malzeme» ile ölüme yak-ıabilmesi için yirmi asır beklemiş demektir.
Gün geçtikçe, ameliyatla alınan kemiklerin yerine, yenileri-l;;ı ihdas edilmiştir. Bu da - şimdi iyice faaliyete geçmiş bulunan- «Kemik Bankasıdır- . Şimdiye kadar. «Kan Bankası» ve bir de cGöz Bankası» vardı. Bu her ikisi de çok önemli olmakla beraber, Kemik Bankası da on
«Kemik Bankaları» ilk olarak Aınerikada kurulmuştur. , 1947 senesinde Amerikaya giden bir Fransız doktoru, bir ameliyatta bulunmak üzere hastahaneye davet edilmiştir. Ameliyatta hazır bulunan Fransız, kemiğin çı-lakıldığını görünce hayrette kalmış ve kemiğin nereden temin e-dildiğini sorduğunda: ' Cevabini alınca daha çok hay-
Ameliyat, sakin ve eziyetsiz olduğu kadar da basittir. Kemik düşerek ayağını kırmıştı. Tedavi yapıldı ve iyi olduğuna kanaat getirdi. Fakat bir gün, ayağının Otobüslerde aktarma bilet aksadığın! farketti. Kemiğin kırıl ........................................_..n eğri kalmıştı. Bir ada-parçası- kırılan kemiğin iki


Londra Radyosu, 21 (Basın - I Yayın) — İngiltere, Fransa ve i Amerika Genel Kurulup .toplantısında diğer büyük devlet- ! i erle münazaalı meseleleri go'- 1 ■üşmeğe hazır olduklarını dün 1 (ece Siyasî Komiteye bildirmiş ! 'erdir. Bu üç devletin açıkla- ( lığı veçhile boşuna ümitler ya- ; ratmak ve mevcut olan güçlükleri küçük görmek tehlikeli- | Amerika namına konuşan dir. Üç devletin demeçleri Su-t Dulles, bu esaslı ihtilâfın uz-
■ laşma yolunda, fedakârlık yap-ı makla halledilemiyeceğini ’ öy-
■ lemiştir. Dulles devamla şere- ' : fe ve adalete tevfikan bir hal, ı çaresi bulmak için Amerika
makul fırsatlardan istifadeye 1 : elbette hazırdır. Kapı açıktır. 1 Ben büyük ümitler beslemiyo- ! rum. Fakat belli olmaz, de bir hal çaresi bulunur m iştir.
İngiltere namına konuşan Yunger, yakında bir muvaffa-| kiyet başarılması mümkün olduğunu ima ederek, dünyayı aldatmanın yanlış bir hareket olacağını söylemiştir. Yunger devamla şöyle demiştir: Ne olursa olsun büyük devletler arasında cereyan edecek istişa-ı reler Birleşmiş Milletlerin top-" | yekûn sarfedecekleri gayretle-rin yerini hiç bir zaman ala -maz. Türkiye’nin teklifi üzerine görüşmelere bugün de de-edilecektir.
bir hal şekline bağlanmalarını istemişlerdir.
İngiliz ve Amerikan delegelerinin işaret ettikleri veçhile harpten sonra bir çok toplantılar yapılmıştır. En büyük güç lük daima doğu ile batının a-dalet ve doğruluk mefkûreleri arasındaki esaslı farktan doğmuştur.
| Amerika
HAYALİ GİBİ.
riye ve Irak’ın ileri sürdüğü bir teklifin müzakeresi sırasında verilmiştir. Sözü geçen takrirde Suriye ve Irak Gifvenlik Konseyinin daimî üyelerinin kendi aralarında da dünya meselelerini görüşmelerini ve
Ruslara Alman
maması
Adenauer’in bütün Alman partilerine yaptığı teklif
Londra Radyosu, 21 (Basın -Yayın) — Batı Almanya Federal Devleti Başbakanı Dr.' Adenauer’in dün gece hıristi-zan demokratların kongresinle söylediğine göre Almanya-da bütün partiler bir araya ge-: lerek Sovyet fikirlerinin nüfuz etmesine karşı bir mania yaratmalıdırlar. Alman milletinin artık korku ve endişe duymasına bir sebep yoktur. Çünkü batı müttefikleri federal cumhuriyete vaki olacak herhangi bir hücumu kendilerine karşı bir hücum addedeceklerini söylemişlerdir.
Titoya Amerikan
yardımı
Nevyork Radyosu, 21 (Basın - Yayın) — Yugoslav Dışişleri Bakanı, bu gece yarısına doğru Nevyork’tan hareket etmiştir. Yugoslav Dışişleri Bakanı hareketinden evvel Acheson ile 1 saat kadar görüşmüştür. Gazetecilere demeçte bulunan Yugoslav Dışişleri Bakanı, Acheson ile, Yugoslavya'ya yapılacak gıda maddeleri sevkıyatı hakkında konuştuğunu bu hususta teminat aldığını söylemiştir.
yat şartları arasında cereyan etmekte olduğundan haberleri bulunmasa gerek. Yine haberleri olması gerektir ki nerede hakikî demokrasinin içtimai adalet prensibine dayanan hayat şartları hiylesiz, istismarsız bir şekilde hâkim kılınabilmiş ise orada insanlar topyekûn o şartları ve o sistemi seçmişlerdir. Dünya harbi, artık; diiııya çapında bir seri dahilî mücadelelerin, hayat şartlan arasındaki mücadelenin yekûnundan ibarettir, önleyici harp fikri bu bakımdan da beyhude ve çocııkca sayılabilir.
Mücahit TOPALAK
Bayramda çalışan işçilere çift yevmiye verilecek
Cumhuriyet bayramında çalış-tınlacc-k isçiler için bölge çalışma müdürlüğü tarafından bütün yurttaki iş yerlerine birer tamim gönderilmiştir.
Bilindiği gibi İş kanununun 46 inci maddesi gereğince Cumhuriyet bayramı günü çalışan işçilere çift yevmiye, çalışmayanlara ise bir yevmiye ödenmektedir.
Bazı işçi sendikaları toplantılarında, işçilerin bir kısmı söz alarak bu haklarının tanınma dığından bahsettikleri için bölge çalışma müdürlüğü onların bu haklarının tanınmasını temin maksadiyle iş verenlere birer tamim göndererek yevmiyele rin ne şekilde ödeneceğini açık
İşçi Sigortaları Genel Müdürü değişti
Sağlık, Sosyal Yardım Bakanlığımda Zat İşleri ve Muamelât Genel Müdürlüğüne Birinci sınıf Sağlık ve Sosyal Yardım Müfettişi Dr. Baha Ener, Zat İşleri ve Muamelât Genel Müdür Mua vini Dr. Naci Süalp Kütahya Sağ lık ve Sosyal Yardım Müdürlüğüne, Çalışma Bakanlığında: İşçi Sigortalan kurumunun açık bulunan Genel Müdürlüğüne İşletmeler Bakanlığı İşletmeler Dairesi Başkam Vedat Bavur tayin edilmişlerdir.
I

«O mahîler ki deryâ içredir deryayı bilmezler» Siyasidirler amma ah! neden dünyayı bilmezler?
★ ★
Davul zurnayla devletlû sonır böyle gider devlet, Akorddan bahsedenler çatlamış zurnâyı bilmezler!
★ ★
Öküzlerle inekler hep teşekkürlerini arzeyler. Bilirler kadrini amma şu kombinayı bilmezler!
Bu yüz milyon fedâ olsun sığırlar tek rahatlaşsın! Damızlıklar da kürtaj oldular harâyı bilmezler!
★ ★
Sananlar hep miras kalmış peder beyden bu milyonlar, Bu borcun vadesinden sonraki icrayı bilmezler!
★ ★
Avuçtan uçtu kaçh ah! neden bilmem bütün kuşlar Bilenler eski devri Zümrüdü Ankayı bilmezler!
★ ★
Siyasetten yanâ fakr-ü zarûret içre bu zümre Yaparlar masrafı amma neden ferdâyı bilmezler?
★ ★
Oturmuşlar hürriyetten müsavattan lâf açmışlar, O cahiller büyük önder denen kâhyayı bilmezler!
★ ★
Sevenler mevlevîyi hiç külahından medet ummaz, Neden Hanyâ'yı bilmezler? neden Konya'yı bilmezler ?
★ ★
Niçin artık limon almaz pazarlardan Limozinle? Gülen nârı bilenler ağlıyan ayvayı bilmezler!
YEDEKÇİ hamle etsin, nükteler iklimine doğru! Yapanlar hicvi böyle sen gibi pervayı bilmezler!
YEDEKÇİ
I
s
Yeraltı
levazımutıııılun, ıparatorlce. aklbct.
büyük yıldı
Clark Gable - Loretta Young
Tarafından yaratılan mevsimin en güezl aşk, heyecan ve zevk filmi.
Cennetin Anahtarı
«Key To The City»
Seanslar: 14 - 16.15 - 18.30 21. En son dünya haberleri.
Seanslar: 14 • 16.15 - 18.30 - 21
Not: Bu seanslar sayım cesine göre düzenlenmiştir.
Unesco'ya dair mühim |
bir konferans ■
UNESCO Merkez îcra Konseyi üyesi ve İngiliz Kültür Heyeti Genel Başkanı General Sir Ronald Adam tarafından 24 Ekim Salı günü saat 17,30 da Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesinde «UNESCO FAALİYET-' LERİ» hakkında bir konferans j verilecektir.
Giriş serbesttir.
i Otobüslerde aktarma bilet aksadığım | Bundan bir müddet önce tat- dığı kısım bikinden vazgeçilen otobüslerde- '• ki aktarma bilet usulü pek yakın da yeniden ihdas edilecektir. $e tedavisi biliniyordu: Başka bir hatlarında bir çok kolaylığı vücuddan bu kemiği almak görülen bu usulün kısa bir za- ıaya eklemek. Fakat bu ıncnda tatbikine başlanması için yat zor olduğu gibi, bir uz otobüs işleri genel müdürlüğü etmekle diğeri sakatfanmı? çalışmalara başlamıştır. i hastalığa yaka-
Zonguldak Kömür işletmesi sadece esas vazifesi olan istihsal işine dönmelidir
— 17 —
Dünkü yazımda Zonguldak Kömür İşletmesinin havzada u-zak yakın ne bulmuşsa, ne görmüşse kendisine ilhak ettiğini, Çatalağzı elektrik santralinden, timana, hastahaneye, mektebe, itfaiye ve otobüse varıncaya kadar hepsine el attığını yazmıştım. Bu arada 300 - 400 milyon lirayı bulan yeni tesisleri, mubayaaları, ihaleleri hülâsa bir çok para ve döviz işlerini mesu-liyelsiz ve murakabasız bir şekilde ve her sene 15-20 milyon lira açık vermek suretiyle idareye kalktığını ve asıl işi olan istihsal vazifesini tabipliyle ihmal ettiğini belirtmiştim.
Bu kadar açık bir ifade kullanışım, belki bazı okuyucularımda tereddüt! ve hayret uyandırmıştır. Onun için bu mevzuda ısrar etmeği ve bu münasebetle bazı izahat ilâve etmeği münasip görüyorum.
Evvelâ şunu söyleyeyim ki, böyle bir miiessesenin, kanunun icaplarına göre, Etibunk, İşletmeler Bakanlığı ve Başbakanlık Umumî Murakaba Heyeti tarafından kontrol edilmesi icabeder-di. Nitekim kaıııııı, bu luzumu hissetmiş müessesenin iktisadi, malî, ve teknik cephelerden kontrolünü bu üç makama tevdi etmişti. Ayrıca İktisat Vekâletine bağlı İktisat Bölge Müdürlüğü tarafından da işletme tesislerinin kontrol edilmesi zarurî görülmüştü.
Fakat maalesef hâdiseler böyle geçmemiştir. Salâhiyettar makamlardan aldığım malûmata istinaden diyebilirim ki, sonelerdir, bu kontrollerden yalnız Başbakanlık Umumi Muraka-ba Heyetinin yıllık kontrolü hariç, hiç birisi ama hiç birisi yapılmamıştır. Ne İşletmeler Bakanlığı, ne Etibank ve ne de Bölge İktisat Müdürlüğünün:
— Bizim burasını teftiş ve murakaba hakkımız var; hakkımız değil, vazifemiz var, ne duruyoruz? diye bir düşünce akıllarına gelmemiş ve hu kontroller fiilen hiç bir vakit yapılma-
Bunun neticesi olıırak da yalnız Türkiye'de değil, Avrupa’da ve Amerika’da bile hatırı sayılır büyük bir tesis olan Zonguldak Köıniir İşletmesi bugünkü hale gelmiştir.
Alâkalıların, işletmenin bu hayatî meseleleri üzerinde hassasiyetle duracağını, tanıaıneıı yeni bir organizasyonla onu kalkındıracağını, ve ona bağlanan müstehlik bütün müesseseler! birer birer ayıklayacağını iinıid ediyoruz.
Esasen ben Zonguldak'ta bulunduğum sıralarda İşletmenin yeni Umum Müdürünün bütün bu merkeziyet aksaklıklarını görecek ve iş programını ona göre ayarlayacak kabiliyette bir mütehassıs olduğunu söylüyorlardı. Nitekim yeni Unıuııı Miidür Yusuf Guratâ tarafından bu merkeziyet hastalığından kurtulmak için teklifler yapılacağı söyleniyordu. Hattâ yeni tesis ve mubayaaların işletme tarafından değil, Etibank veyahut hem Etibank hem İşletme Bakanlığı tarafından müştereken yapılması, kanunun emrettiği bütiin kontrol, teftiş ve murakabaiarııı tekrar ve yeniden esaslı bir surette tatbik edilmesi yolunda bir temenninin, bizzat Zonguldak Kömiiı* İşletmesi Umum Müdürlüğü tarafından izhar edildiği temin ediliyordu. Btıııa muvazi olarak havzadaki geniş ve dağınık istihsal n)nlakasının müle-addid bölgelere ayrılarak salâhiyet ve mesuliyetini bilir idareci mühendislere tevdii bile başlamıştı. Fakat bu arada alâkalı lamı gözünden kaçmaması icııheden bir noktaya da ben Icmas
İşletmeye bağlı olarak çalışan Çatalağzı elektrik santralinin de müstakil bir müessese haline getirilmesi, her halde yerinde ve isahetli bir iş olacaktır. Şimdilik bir bölge santrali olan Çu-talağzı, ne yazık ki, üç türbininden bir tanesinin yarısiyle çalışmaktadır. Yarın öbiirgiin İstanbul'a ceryaıı vermeğe başladı ğı sırada elbette ki tam bir takatin ve müstakil olarak çalışnuı-
Bu suretle bir çok yükler, Zonguldak Kömür İşletmesinin üzerinden kalkmış olacaktır ki buıııın asgarî bir çok milyonlar tasarrufuna da medar olacağı aşikârdır.
İşte o zamaıı, Allah nasip ederse, Zonguldak Kömür İşletmesi asıl vazifesi olan istihsal işine kendini verebilecektir.
—( Sonu var )—
ANKARA RADYOSU Pazar — 22 10 1950
S.28 — Açılış ve Program. 8.30 — S Ayarı. Haberler vc Hava Raporu. 8.45 — Müzik: Günaydın (Pl.) 9.10 — Günüu Programı. 9 15 — Radyo İle İngilizce. 9.30 — Şevlimi:; Parçalar (Pl.) 9.45 — Hayali
Küçük Ali'den Bir Skeç. 1Q.1O -Konuşma. 10.25 — Makamlardan Bir Demet. 11.05 — Temsil. «Pazar Skeci» 11."0 — Heb Beraber Söyli velim. (Yurttan Sesler Korosu). 12.00
— Dans Orkestrası (Pl.) 12.15 — (Kısa Dalga Asker Saatinden Bir Çeyrek Nakli). 12.30 — Müzik. Tel. den Tele. 12.50 — Oyun Havaları (Baklama Takımı.) 13.00 — Haberler. 13.15 — Salon Orkestrası, lü.30
— öğle Gazetesi. 13.45 — Salon Or-ketrası Devamı. 14.00 — Hava Raporu. Akşam Programı ve Kapanış.
17.58 Açılış ve Program. — 18.00 S. Ayarı. — 18.00 İncesaz (Nilıa-berler. 19 15 Tarihten Bir Yaprak.
— 19.21) Yarım saat dans (Pl.ı
19 50 Akşamın karma müziği (Pl.l
— 20.15 Radyo Gazetesi. — 20.30 ■Şarkılar. — 20.45 Film Melodileri (Pl.) — 21.15 Müzikle Gezi (Pl.) — 22.00 Konuşma: Spor saati «Günün Haberlerle. —22.15 Dans nıüı.iıl
— 23.00 Program ve kapanış. ı
İSTANBUL RADYOSU
Pazar — 22 10 1950 |
8.57 — Açılış vc Programlnr. 9.00
— Hafif Sabah Müziği (Pl.) 9.15 -
Türküler ve Oyun Iluvaları (Pl.) O'.JO — Marşlar (Pl.) 9.40 — Saz
Eserleri ve Oyun Havalarıl 10.00 -
l-r 1100 — Şoıkılıır 1130 — M. .1-kostralarıııın Geçidi 12.30 — Türkü-ter 12 45 — Karışık Hafit Mil. zlk (Pl l 13 00 — Haberler. 13 15 I Öğle Konseri (Pl I 13 45 Saz E I rleri ve Ovun Havaları HIM) 1 Sı ıhı-st Saat (Konuşma veya MU- ı.
kııvvet. buluş. 7 — İsyankflr, bir nıeyva, bir kömür. EDE 8 — Su. bir kiıprll. at yavrusu, güzel sanat. 9 — değnek. -3 — Keman çalım, tedavül vasıtasının yarısı. 4 — Sarhoş bağırması, kulp. 5 — Bir renk, kııbıı-yuk detil, 7 — Bir başkent, İstanbul'da bir seınt. 8 — Birçok, madc*. n) bir ip. 9 — İskambilde birli, soy bir harfin okunuşu- 10 — Hayvan bir devlete alt. bir kap. 12 — Dik.
keder. 13 - Alaya yukın. t. ı- i
zik). 11.10 — Dans Müziği (Pl.l
İ.-b-kleri.‘(Klılsll; Batı Müziiil. lii.ÜH
— .Şarkı vc Türkül.r (Pl.ı n;. :(ı
— Konserto Pl.l 17.15 — Sevilmiş
Sı-: l.-rd.n Melodiler. (Pl.l 17.30 -
malan (P..I 18.20 — Fasıl Iiev.ti Konseri (Hicaz Fnslı). 19.no - - ila. herler. 19.15,— Kısa .Şvlılr Haberleri. 19.20 .Şarkılur. 20.00 — Serbest Sunt (Knıımmıa veya M(lzlk). 20.10
Hafif Ara Müziği (Pl.l 20.15 -
(I I ) 21 on (Sui.ni) Kadın - Kod-
Sayfa: 4
Sayfa 4
Z A F E R- - . ................................................22/10/1950
| Başmakaleden devam ı
I
Madam işin içinde bir takım dalavereler olduğunu anladı.
derilen adanı sararmış olarak geldi. Sefir Vilııö telâşla sordu:
— Çabuk söyleyiniz, ne oldu?
Adanı ellerini uğuşturmağa başladı.
— Sefir Hazretleri, diye kekeledi. Nasıl anlatacağımı bi-
lemiyorum. Emriniz üzerine gittim. Sadaret kapısında her-, keşi gayet ciddî buldum. Benim gidişimle kimse alâkadar olmadı. Nihayet bir çavuş kolumdan tuttu. Bir odaya soktu. Tanı bir saat orada yapayalnız kaldım. Yanıma kimse uğramadığı için maksadımı da izah edemedim. Bir saat sonra bir çavuş geldi ve (Ne için burada beklediğimi) sordu. Hayret ettim ve Sadaret Kct-hiidrt..ı i.le görüşmek istediğimi söyledim. (Bu beni alâkadar etmez) diyerek çavuş çıkıp gitti. Yine yalnız kalmıştım. Artık beklemekten usandım. Dışarı çıkarken bir çavuş yine bana nereye gittiğimi sordu. Sadaret Kethüdasını... demeğe vakit bırakmadı, (Göremezsiniz, meşguldür) dedikten sonra, (Yol gösteriniz, bu efendi gitmek istiyor) dedi. Böyle-ce âdeta kapı dışarı edildim.
— Müthiş.. Müthiş bir şey bu.. Sadrazamla değil, Sadaret kethüdası ile bile temas imkâ-
nımız kalmadı, demek.. Fakat.. bu meseleyi halletmek, muhakkak Sadrazam ile görüşmek lâzım. Bana sefaret tercüma-
nını çağırınız.
Vilnö, ne yaptığını bilemiyordu. Tercüman geldi. Sefir
— Tercüman efendi dedi, mesleğiniz icabı siz, daima Sadaret erkânı ile daimî temastasınız. Ne yapıp yapıp, Sadrazam paşa ile benim için bir mülakat temin edeceksiniz,. Anlıyor musunuz, ne pahasına
Tercüman biraz düşündü ve kül bir iş Sefir Hazretleri, dedi.
— Her
Bunun mânası, bütün ikinci derecede memurlara rüşvet vermeğe mezunsunuz demekti. Tercüman bunu anlamıştı.
— Çalışırım, Sefir Hazret1-leri
Diyerek ayrıldı.
— Sefir Hazretlerinin, Sadrazam Paşa Hazretleriyle temasını temin etmek..
Kadın hayret etti:
— Vallahi bir şey anlamıyorum. Koskoca bir Fransız Sefiri, istediği vakit Sadrazam ile görüşemiyor mu?
— Bunları karıştırma.. Bu defa başka bir vaziyet var.
— İyi ama ben ne yapabilirim ? Sadrazam ile temasım yok ki..
— Fakat kızı ile var.
— Fatma Sultan ile mi ?
— Tabiî.. Her gün sizi saraya çağırıyor. Fatma Sultan
da, hem Padişahın en çok s'ev-
— Bunları biliyorum.
— Fatma Sultana bu Milo Konsolosu işini anlatabilirsi-
— Biz onunla hiç siyasetten bahsetmeyiz.
— Siz zeki bir kadınsınız. Bir sırasını bulursunuz. Şunu da hatırınızdan çıkarmayınız ki. istediğiniz kadar maddî fedakârlıkta bulunabilirsiniz.
Kadın irkildi.
— Fatma Sultana mı? Allah göstermesin. O, o kadar gözü tok ve asil bir insandır ki, ona rüşvet teklif etmek budalalık olur.
(Devanı edecek)
D. P. İstişarî Kongresi
nevi fedakârlığa mc
CENEVİZLİ KADIN
— Bütün ümidimiz sizde Madam..
■— Rahip dö Biron da böyle söyledi.
— Fakat.. Sabık Sefirin kardeşi bu işe neden karışıyor?
Cenevizli kadın irkildi:
— Siz de onunla beraber de-
— Şüphesiz hayır. Sefir Vil-növ Cenaplarının bundan haberi yok..
— Tuhaf şey.. Halbuki o Sefarethane namına hareket ettiğini söylemişti bana..
— Sizden ne istiyordu Madam ?
Madam biraz düşündü. İşin içinde birtakım dalavereler olduğunu anladı. Hiç bir şey söy
(Başı 1 nci sayfada) retle iki parti arasındaki müca delenin normal ve müsavi şartlarla yapılmadığım bildirmiştir. Diğer bir çok delegeler de bu hisse tercüman olmuşlardır. Istan- .......
bul delegesi, İstanbul matbuatı-'sanül bir defa daha belirtilmiştir mn demokrasi dâvasına yaptığı büyük hizmetleri memnunlukla ve şükranla anlatmış, ve Bitlis gesinin Türk matbuatına kür edilmesi hokkmdaki .............
alkışlarla kabul edilmiştir. j Başbakan Adnan Menderes’in
Diğer bazı delegeler mahalli pazartesi günkü celsede mühim dertlerini anlatmışlar ve parti iş- bir nutuk iradetmesi ve kongreleri hakkında düşüncelerini söy- ' de izhar edilen temennileri çekmişlerdir- ' vaplandırması muhtemeldir.
Kongre büyük bir samimiyet havası içinde devam etmekte clir. Bu istiaşrî kongre dolayısiy-1 Ic partililer karşılıklı fikir teatisi i imkânlarını bulmuşlar ve böylelikle Demokrat Parti içindeki te-
teklifi
I Bugün nüfus sayımı dolayısiyle kongrp çalışmalarına ara verecek ve pazartesi günü tekrar topla-*. nacaktır.
11
İçimizdeki Şeytan
IİM «Le Diable au Corps»
™ Amerika'da 3 büyük mükâfat kazandı
PAZARTESİ SAAT 21 don İTİBAREN Amerikan film tekniğine karşı Avrupa film sanayiinin yarattığı sanat âbidesi,
Boks maçları
''Başı 1 inci sayfada) sollerden Vladimir ile Yorgo arasında yapıldı ve maç berabere bitli.
İkinci müsabaka Alp ile Gilbert asasında yapıldı ve maç berabere bitti.
üçüncü müsabaka Yorgo Is favridi ile Fransız Lemonier arasında idi. Fransız sayı hesabiyle galip sayıldı-
10 ravundluk dördüncü müsabaka Tüpe ile Ali Arman arasında oldu. Bu iki Fransız boksör orasındaki maç çetin ve sıkı bir dövüşmeden sonra berabere bitli.
Besinci müsabaka Ruhi ile Per-raut arasında cereyan etli. Ruhi beşinci ravuntla abandone ettiğinden Pcrraut galip ilân olundu.
Gecenin son maçı Adnan ile Frenandcz arasında idi. Karşılıklı bir mücadele halinde cereyan eden bu maç neticesinde Adnan İnan Fernandez'e sayı hesabiyle galip midi.
Amerika'da 3 büyük mükâfat kazandı
Çok güzel oynanmış, heyecanlı, ahlâkî Süper film. •
Büyük bir aşkın... Büyük bir ıstırabın canlandığı sanat âbidesi
MUTLAKA GÖRÜNÜZ
İstişarî Kongre cakları muhakkaktır. Çünkü Demokrat Purti, esasında birbirlerinin samimiyetlerine^ inanmış, memleket menfaatine olan dâvaların tahakkuku için birbirlerine daima müzahir olmağa karar vermiş vatandaşların partisidir. Bu parti içinde muhtelif meseleler daima bu şekilde tam bir samimiyet havası içinde konuşulur, münakaşa edilir vo sonra karara bağlanır. En şiddetli tcnkidlcrin hedefi sadece; daha iyiyi, daha güzeli ve memleket menfaatine en uygun olan hal şeklini bulmaktır.
Esasen istişarî kongrelerin ihdas edilmesindeki sebep de bu-dur.. Bu kongreler parti muhalefette iken Genel Kurulu, parti iktidarda iken hükümet icraatını körii körüne alkışlamak için değil, belki iyi olan karartırı tasvip etmek kadar muhtelif meselelerdo gereken tenkitlerin yapılması ve bir fikir teatisi i-çin toplanmaktadır.
Demokrat Partinin kendi bünyesi içinde tesis ettiği en demokratik metodlardan biri de işte budur. Bu suretle merkezle, yurdun dört köşesindeki parti teşkilâtı arasındaki temaslar, sadece iki senede bir toplanan, büyük kongrelere hasredilmekten uzak tutulmuş ve altı ayda bir. vilâyetlerdeki teşkilâtın fikirlerini öğrenmek ve onlara merkezce yapılan faaliyete ve düşünülen tasavvurlar etrafında malûmat vermek üzere ayrıca üçer delegeden mürekkep bir küçük kongre toplanması da parti işlerinin daima demokratik esaslar dahilinde yürümesini temin eden cıı uygun bir usul olarak kabul edilmiştir.
îşte böylcce, Genel Kurulun çalışmalariyle, parti teşkilâtının çalışmaları arasında tam bir paralel temin edilmekte, diğer taraftan da, memleketin muhtelif yerlerinde bulunan teşkilât mensupları birbirlerinden haber alarak karşılıklı ihtiyaçlara ve bu ihtiyaçların tahakkuku için gereken tedbirlere dair bilgi edinmektedirler.
Bazı meseleler vardır ki, onlar hakkında uzaktan yapılan söylentilere, ve hattâ ileri sürülen delillere bakarak hüküm vermek imkânsızdır. Veyahut bu şekilde verilen hükümlerin insanları yanlış yollara sevketmesi daima mümkündür. Karşılıklı konuşularak, daha yakından yapılan temasların, tenkitlerin, münakaşaların tevlid edeceği faydanın ne kadar büyük olacağını söylemiye de lüzum yoktur. Hattâ onun için değil midir ki, Birleşik Amerika Devlet Başkanı Truman, Wake adasına kadar gidip Uzak Şarktaki Amerikan Kuvvetleri Başkomutanı Mac Arthur’la konuştuktan sonra a-ralarında Formoza meselesinden dolayı mevcut olduğu iddia edilen anlaşmazlığa ait bütün gölgelerin ortadan kalktığı tesbit edilmiştir. Bu bir misaldir. Bunun gibi Demokrat Parti teşkilâtı mensupları da gerek merkezle, gerek birbirleriyle temas ettikten sonra, üzerinde çalışılan meseleleri daha aydınlık daha berrak olarak görecekler ve bu da, kendilerine bundan sonraki çalışmaları için yeni hız vc çalışma kaynağı olacaktır.
Nitekim 7 ocakta yapılan istişarî kongreden sonra da böyle olmuş ve bu kongrede tesbit edilen tesanü*. vc anlayış havası içinde 14 Mayıs seçimleri ve bunu takibeden diğer seçimler başarılmıştır.
Bu defa istişarî kongrenin biraz gecikmiş olmasının sebebi, Fevzi Lûtfi Karaosmanoğlu’nun pek güzel belirttiği gibi, bu seçimler esnasında, parti teşkilâtında en faal bir vazifede olan değerli arkadaşlarımızı bulundukları yerlerden uzaklaştıma-mak endişesidir. Hem böylece bütün seçimlerden sonra, Demokrat Partinin bütün memleket umumî efkârında kazandığı güven hep beraberce bir defa daha tesbit edilecek ve bu da memleketin hayrı için yapılacak çalışmaların daha büyük bir şevkle ve milletten gelen bir kuvvetle başarılmasına hizmet edecek-
Muhalefet partisi mahfillerine biraz kulak verirseniz; istişarî kongrede, bir takını icraatın şiddetle tenkit edildiğini duyacaksınız!
Bu tenkitler elbet de yapılacaktır; hem dc onların bahsettiği şiddetten daha fazlasiyle yapılacaktır. Çünkü tenkidin yumuşağı, demokratik telâkkileri muvazaa gibi bir zaafa götürür: ve sadece bir senaryo olur. Tenkit politikanın bir kuvvetidir. Çünkü böylcce hakikatler mey-dana çıkar ve bundan memleket elbet te fayda görür.Amma mu-
Sayım bugün [Dünyanın aynası’
(Başı 3 üncü sayfada) J rak, kan bankası veya Kö" sı gibi bir dc kemik loy'*
(Başı 1 inci sayfada)
Sayımın kısa bir zamanda tamamlanmasını, müracaat eden memurları fazla meşgul etmeden onlara doğru malûmat vermek suretiyle bizzat vatandaşlar temin edeceklerdir. Vatandaşlara bir kolaylık olmak ve yarın karşılaşacakları suallere çabuk cevap verebilmelerini sağlamak ü-zere sayım suallerini izah etmeyi faydalı bulduk.
Sayımda 22 sual sorulacaktır-
Pamuk fiyatları
( Başı 1. inci sayfada )
dır. Almanya’nın piyasadan çekilmesi üzerine bir müd det alıcısını bulamıyan miistah sil fiatlarda mecburî bir düşür me yapmıştır. Bu sukut neticesinde birinci akala tip pamuk 327 kuruşken 298 olmuştur. Bunun üzerine müstahsilin her zaman yardımına koşan Ziraat Bankası Ege bölgesindeki bütün şubelerine talimat vererek, tahsis edilen 6 mliyon liralık plâsmanın müstahsile geniş mikyasta avans verilmek suretiyle pamuklarını düşük fiata satmamalarını bildirmiştir. Bir taraftan da Ege, İzmir, Çukurova ve Adana Pamuk Satış Koperatiflerine ortak müs tahsillerine avans olarak verilmek üzere Ziraat Bankasınca tahsis edilen plasmandan yardıma başlamıştır. Bu suretle pamuk ihraç fiatlarındaki düşme durmuş ve yükselme başlamıştır. 10 Ekimde fiat 305 kururş, 18 Ekimde 342 kuruş olmuş ve bugün de telefonla aldığım malûmata nazaran fiat 385 kuruşu bulmuştur. Dış piyasa pamuk için 385 kuruş tek lif etmiştir. Aldığı avanslarla vaziyetini düzelten müstahsilin pamuk satışını durdurması ile bu fiat temin edilmiştir. Bir kaç ay evvel üzüm fiatlarıı^n düşmesi üzerine yine aynı yolu takip eden banka, müstahsilin yüzünü güldürmüştür. Çiftçinin elinde bulunan mahsul Hatlarının korunması ve bilhassa ihraç maddelerimizin değerlenmesi bakımından çiftçilere yardımda daima müte-yakkiziz.
Banka bu plâsmanları günün de tahsis etmekten çekinmemektedir. Müstahsil her zaman kendini emniyette hisetmelidir. Pamuk Hatlarında tam mahsulün idraki sırasında dış piyasaya 245 kururştan olivre satışlar yapıldığı göz önünde tutulursa bu yardımlardan elde edilen netice, yardımdan hasıl olan fayda kendiliğinden ortaya çıkar.»
Hastahanelerde
(Başı 1 nci sayfada) İaşılmaktadır.
Servislerle polikliniklerdeki bakım, intizam ve hastalara şefkatle muameleden servis, po liklnik şeüeri ve baştabipler sorumlu bulunmaktadırlar. Buna binaen 25/9/1948 tarih ve 2347 sayılı tamim gereğince baştabiplerin saat 17 ye kadar ve 17/8/1931 tarih ve 11641 sayılı kararname hükmüne göre diğer mütehassıs tabiplerle poliklinik şeflerinin ve muavinlerinin de saat 8 den 12 ye ve 13 ten 15 e kadar hastanede bulunmaları, poliklinikleri ve diğer servis işlerini asistanlara bırakmayıp bizzat kendileri meşgul olmaları, nöbetlerin de gene talimatname gereğince mütehassıslar ve muavinler tarafından tutulmasının sağlanması Bakanlığımızca katiyetle arzu edilmektedir.
Bu hususun ilgililere tekrar duyurulmasını ve bundan böyle gerek bizzat ve gerek İl Sağlık Müdürü tarafından yapılacak sık sık kontrollerde ihmal ve kayıtsızlığı görülen tabip ve diğer vazifeliler hakkında gerekli muamele yapılmak üzere keyfiyetin Bakanlığımıza bildirilmesini önemle rica ederim.»
N. N. 0.
Bristol hastanesi
(Başı I nci sayfada) rok Türk tarihinde içtimai mües | seselerin millet, mezhep farkı gö zetilmeksizin kurulduğunu söyle miş. Amiral Bristolün Türk milletinin üstün kıymetini yakından takdis eden bahtiyar bir insan, 27 senedenberi burada çalışan hastane başhekiminin de memle-ktin bir çocuğu olduğunu ifade etmiştir-
Gökay, daha sonra mezunlan tebrik ederek diplomalarım ver-
Daha sonra Amerikan Büyük Elçisi ve hastahan eidare heyeti fahrî başkam Ekselans George Wadsworth konuşarak ezcümle şunları söylemiştir:
«Amiral Bıistol, Türkiye ile Amerika arasındaki ilk dostluk ve anlayış temelini atan bir kim sedir. Onun atmış olduğu bu temel, bugün genişlemiş ve büyümüştür. Dünyada çok az sefirin üzerinde benimki kadar vazife vardır. Vazifem yalnız diplomatik alana inhisar etmemektedir askerî heyet çalışmalariyle de meşgul olmaktayım. Bugün Türkiye’de 600 Amerikan askerî şahsiyeti Türk subay ve erinin eğitimiyle alâkadardır. Son manevralar Türk - Amerikan askerî işbirliğinin neticesini gösterme bakımından muvaffak olmuştur. Manevralardan her iki taraf da istifade edecektir.
İktisadî işbirliği sahasında yapılan işler malûmunuzdur. İktisadî İşbirliği İdaresi Türkiye İcra Komitesi Başkanı Rus-sell Doır bu hususta gereken i-zalıatı basına yermektedir. Bir vazifem dc, kültürel münasebetlerde çalışmalara aittir. Bununla Öğretmen, talebe, teknisyen mübadelesini kastediyorum. Full-bıight plâniyle mübadele işi yürüyecektir. Gelecek sene 30 kadar Amerikalı memleketinize gelerek Türk eğitim müesseselerin de çalışacaklardır.
Talebe
mübadelesi
(Baş tarafı 5 inci sayfada) ■terilmes: perde imkânları do-siyle filmle mümkündür. Bu-çok yakın bir ekran üstüne projeksiyonla aksettirerek tatbike kalkmak hiç hoş olmayan bir özenci tesiri bırakıyor. Sahnede hayaleti ille göstermekte ısrar etmemek ve onu seyircinin mu-hayyclcsine bırakmak duba doğru olur kanaatindeyim.
Aynı zamanda hayaletin gelip gidişini ifade eden kırmızı ışık da eseri seyrettiğimiz ilk gecelerde okadar âni olarak yanıp sönüyordu ki. bir yaklaşma, uzaklaşma hissini vermekten mahrumdu. Sonradan bu kırmızı ışığın biraz daha normal idare c-dildiğini gördüm. Hele Hamlecin şu meşhur «Olmak, yahut olmamak» monologu önceleri, yine perdeden alınan ilhamın bir neticesi olarak, seyirciyi -aşkinhğa sürüklemişti. Mono-loğ, kahramanın içinden geçiyormuş hissini vermek için, plâk tan dinletiliyor ve tabii ses art.k Cüneyt Gökçer’in sesine uymadığından seyirciyi haklı bir araş iırr.ıa zorunda bırakıyordu. Zira perdede olduğu gibi sahnede ak-ıSrün mimiklerini yakından takip etmek imkânı da yoktu. Son radan bu hatanın farkına varıl mış olunacak ki, son gittiğimde monologu Cüneyt Gökçer’in ağzından dinledik.
\ Ankora 3 Sulh Hukuk Mahkemesinden: 944/95
Aaşğıda isini vc mmelekelleri yazılı kimseler 944 senesinin mulelif aylarında Ankara’da Nümune hastanesinde ölmüş ve mahkememizce de vereseleri malûm mulunmamış olduğu gibi bugüne kadar bir müracaat da yapılmamış bulunduğundan mirasçılarının, ilân tarihinden itibaren üç ay zarfında sıfatlarını tayin etmek üzere veraset ilâmiyle bir-rı, aksi takdirde alâkadarların islikte mahkememize müracaatla-tihkak dâvası açmak hakkı rn.ah-fuz kalmak şartiyle terekenin ha zineye devir olunacağı medenî kanunun 534 üncü maddesi gereğince ilân olunur-
Ankaralı Hüseyin ünyay, Istan bullu Bedriye Yüksel, Alacalı Veli Küçük, ZonguldaklI Hayriye Duru, Ardahanlı Ali Markoç, Or-hanelili Rahime Köskort (6) kişidir
Dekor bakımından Hamlet’in güçlük vermediğini söyledik. Dev let Tiyatrosu ndaki temsilde, yine filmden ilham alınarak, merdivenli bir dış sahne kâh toplantı salonu, kâh Ophelia’nm dairesi, kâh Kraliçenin yatak odası gibi iç sahnelere çerçeve olarak alınmış. Lüzumsuz yere emek ve vakit sarfına mani olmak dolayı-sile bu yerinde bir buluştur. Fakat yine tekrar edelim ki, Ham-let'de mühim olan dekor değildir. Oyundur. Bu konuda Cüneyt Gökçerin Hamlet rolünü genç romantik Prensin yaşma, psikolojisine ve sahte deliliğine uygun hatlarla canlandırmağa muvaffak olduğunu, mübalâğalı, theıât rai bir ifadeden kaçındığım söyledik. Diğer orllere gelince, bun lar kelimenin tam manasile sahiplerinin üstündg iğreti duruyor. Kraliçeyi oymyan Melek Gün’de, Kralı oymyan Agâh Hün’de bu defa bize çok takdir ettiğimiz sanallarına uymayan birer kukla takdim ediyorlar. Her ikisi de tamamen rollerinin dışında kalıyor. Polonius’ta Salih Canar’da öyle. Ne fizik, ne de karakter ba kınımdan şu iri yapılı, dalkavuk seray adamiyle hiçbir ilgisi yok. Ya Ophelia? Bu sefer Muazzez Lulas 16 yaşındaki saf küçük kıza hiç yaklaşamamış. Bizce Ophelia rolü çok genç, hattâ çocuk bir oyuncuya verilmeliydi. İyi oyna-masa bile ziyam yok. Masumiyeti tabiî bir çocuk Ophelia'yı çok daha iyi ifadelendirebilirdi.
Adalet SÜMER
haliflerimiz kendi istedikleri gibi yıkıcı bir tenkidi Demokrat Parti içinde asla görmeyeceklerdir. Bizim münakaşalarımız, bizim tenkitlerimiz, yukarıda da belirttiğimiz gibi, memleket menfaatına olan en iyi kararlara varmak ve ondan sonra hep beraber onları başarmak gayesine matuftur. İşte biz, istişarî kongrede cereyan eden bütün münakaşaların vc konuşmaların bu hava içinde inkiçaf ettiğini memnunlukla müşahede etmek-
Yarın kongre delegeleri memleketin dört tarafına dağıldıkları zaman, burada bütün parti teşkilâtının muhtelif kademelerinden aldıkları hızla ve enerji ile elbette ki, çok daha iyi çalışmak imkânlarını bulacaklardır.
Mümtaz Faik FENİK
(Başı 1 inci sayfada) Türk - Amerikan Talebe Mübadele Kanunu gereğince 1951 - 1952 ders yılı için Amerika’ya talebe öğretmen ve profesör gönderilecek ve buna mukabil Amerika’dan da Türkiye-ye talebe gelecektir.
Birleşik Devletlerde tahsil yapmağa istekli üniversite mezunu ve İngilizceye iyice vakıf bulunan 20 ilâ 30 öğrenciye Amerika’ya gidiş ve dönüş yol masraflarını karşılıyacak para yardımları yapılacaktır. Bu yardımlar Türkiye ve A-merika hükümetleri arasında kararlaştırılmış bulunan Fulbright programı gereğince yapılacaktır.
Aynı kategoriye giren öğrencilerden 10 ilâ 20 sine, Birleşik Devletler Hü- | kümeti tarafından, tahsil harçlarını ve geçim masraflarını veya bunlardan birini karşılıyacak para yardımı da yapılacaktır.
Ayrıca 10 ilâ 51 kadar yüksek tahsil görmüş Türk öğrencisine, hususi bir teşkilât olan ve alâkalı Amerikan üniversiteleri ve mahalli gruplarla işbirliği yapan Nevyork «Milletlerarası Eğitim Enstitüsü», tahsil harçlarını ve bazı hallerde ilâveten geçim masraflarını karşılıyacak para yardımlarında da bulunacaktır.
Bu iş için istekli olan öğrenciler kasım ayının sonuna kadar bana müracaat edebilirler. Adresim Sümer sokak No. 18 Yenişehir.

İtalyan Elçisi
(Başı 1 inci sayfada) mamıştım. Bilhassa Ayasofya ve Sultanahmet camilerindeki ince sanata hayran olum. Gelirken gördüğüm manzaralar da cidden güzeldi.
Bu daha ziyade memleketinizin tabiî güzelliğini alâkadar eden cihet Halkınıza gelince, her yerde cesaret verici bir emniyet havasının estiğini gördüm. Türkler eski ve asker bir millettir. Askerlerinizin yüzüne bir bakmak dahi, insana cesur ve askerce atmosferi hissettirmeğe kâfi geliyor. Milletinizle yakından temasta bulunacağım ve sizleri daha iyi tanıyacağım için memnunum.»
Cumhuriyet bayramı haftası şerefine yann matinelerden itibaren iki büyük film birden
Cebeci Sinemasında 1-Her şafakta ölürüm Ankara da ilk defa türkçe sözlü, iki büyük artistin bir arada yarattıkları şaheser James Gagney - George Raft Her metresi binbir macera, her kısmı müthiş heyecan dolu film fırtınası
2 - Şeref mücadelesi
Türkçe sözlü Randolf Scott - Marlene Dietriche Şerefleri içjr. döğüşen iki kahraman, aşk yüzünden birbirine giren iki arkadaş Not: Bugün nüfus sayımı bitiminden sonra devamlı matinelerimiz vardır.
Ankara 3 Sulh Hukuk Mahkemesinden: 944/100
Aşağıca isim ve memleketleri yazılı kimseler 944 senesinin muhtelif aylarında Ankara’da Nümune hastanesinde ölmüş ve mahkememizce de vereseleri malûm bulunmamış olduğu gibi bugüne kadar bir müracaat da yapılmamış bulunduğundan mirasçılarının ilân tarihinden itibaren üç ay zarfında sıfatlarım tayin etmek üzere veraset ilâmiyle bir likte mahkememize müracaatları aksi takdird alâkadarların istihkak dâvası açmak hakkı mahfuz kalmak sortiyle terekenin hâzineye devrolunacağı Medenî Kanunun 534 üncü maddesi gereğince ilân olunur
K. Hamamlı Hacı Hatun Çağlayan, Kayserili Hacı Osman İsmail, Ankaralı Haşan Oztürk, Si-irtten Osman Keysu, Beypazarlı Suat H. Hüseyin, Boğazlıyanlı Mehmet Hasbi Sahrn, Tokatlı H. Ali Uçar, Beypazarlı Ayşe Mustafa, Kayserili Osman Isa Yılmaz, İstanbullu Ziya M. Erbil, Ulubor-lulu M. Bayram Demiralay, Keskinli H- Hüseyin Önder, Bâlâlı A- Hüseyin Üzer, Tosyalı İbrahim Ömer, Çerkeşli Niyazi M. Ünal, Taşköprülü Yusuf Kenan Mermertaş, Kalecikli İbrahim Süleyman Tuncay, İskilipli Ahmet Ceylân, Taşköprülü Sefika O. Akçay, Y. Ali Cesur, Kezban Halil Yılmaz, Haymanalı Hûsrev H. Ünal, Hoymanglı Ahmet R. Çopur, Çonkırılı Sakır A. Kastamonulu Hamdi Mehmet, Geredeli İsmail Haşan Heker, Seyit Âli Mustafa, Edirneli Muharrem Nuri, Gebzeli Haşan llyas Balaban, Ankaralı Ömer Osman Sözüer, Istabullu Fikret Mustafa, Mustafa Ali Sarıbulut, Alacalı Halil M-, İstanbullu Süleyman İbrahim, İstanbullu Serfinaz İbrahim, Çerkeşli M. Yusuf Kaya, Haymanalı M. Ömer Karabıcak. (37) kişidir.
5850
Ankara 3 üncü Sulh Hukuk Mahkemesinden: 944/108
Aşağıda İsim ve memleketleri yazılı kimseler 944 senesinin muhtelif aylarında Ankara'da Nümune hastanesinde ölmüş ve mahkememizce de vereseleri malûm bulunmamış olduğu gibi bugüne kadar bir müracaat da yapılmamış bulunduğundan mirasçılarının ilân tarihinden itibaren üç ay zarfında sıfatlarım tayin etmek üzere veraset ilâmiyle bir likte mahkememize müracaatları aksi takdirde alâkadarların istihkak dâvası açmak hakkı mahfuz kalmak şartiyle terekenin hazîneye devir olunacağı Medenî Kanunun 534 üncü maddesi gereğince ilân olunur.
Akşehirli Halil Mustafa Uzun, Avanoslu Ahmet Haşan Güneş, Ayaşlı Mehmet Kadir Keser, Po-latlıdan İbrahim Ozsoy, Sivastan Şevket Rıza, Kızılcahamamdan Hüseyin Ömer, İnebolu'dan Salih Mehmet Mert, Nallıhanlı Haşan Kaya Mehmet, Canpınardan Atike Süleyman, Çubuklu Ulviye Ali Arslan, Kalecikli Osman İbrahim Babaoğlu, Çorumlu Lûtfi A\ehmet Alamet. Aksaraylı Yusuf Ahmet Ingür, Keskinli Mustafa Halil Demirtunç, Ayaşlı Ali Süleyman Dikmen, İstanbullu Necibe Fadıl Kızılay, Sebinkarahisor-h Kâmil Mehmet Yücel, Zileli İbrahim Koç, İstanbullu Seyfi İbrahim Bulut, Eskişehirli Hüseyin Ali Büfür, Keskinli Server Hacı Yıldırım, Sungurlulu Gülüzar Ali Tcnrıverdi, Ayaşlı Salâhaddin Mustafa Telli, Çerkeşli Galip Haşan Alagöz, Kızılcahamamlı Ayşe Ahmet Elmas, Boğazlıyanlı Ali Bekir Bulduklu, $ebinkarohisarlı Şemsettin Sakir Atak, Dadaylı Tahir Ömer Kendir, Elmadağlı Mustafa İsmail, Keskinli Şükrü Hacı Sengül, Merzifonlu Emin Abdullah, Keskinli Ömer Mehmet Türkekül, Sungurlulu Ali İzzet Koca, Bâlâlı Şaziye Mehmet Aydın, Kızılcahamamlı İsmail Hryri Cöksu (35) kişidir. 5852
22/10/1950
ZAFER
Sayfa : 5
Sanat^EcEebîyat
Resim sergileri üzerine
Yazan : Fuat PEKİN
Atatürk Kurtuluş Savaşında
Kıymetli .şair Cahit Külebi’nin bu addaki büyük pocminden bir bölüm:
Tiyatro
esim, heykel, gravür ser-
* gileri ne ad taşırsa taşısın ve yüz yıllar boyunca ne şekillere girmiş olursa olsun, eserlerini teşhir etmek isteyen ler için daima üzücü ve ürkütücü olmakta devam etmiş, bu gün olduğu /adar eskiden de sanatçının bir hayli uykusuz gecelerine, yürek çarpıntılarına, hayal inkisarlarına sebep olmuş ve bazan sinirleri bozan bir talih oyunundan farksız kalmıştır.
Eserlerin sergiye kabul edilip edilmemesi, sergilenme şart lan, mükâfat kazanıp kazanma maları hepsi sanatçı için birer endişe ve kaygı vesilesidir. Bütün bir yıl, bütün bir mevsim durmadan çalışan, yarattığı e-serlere meslek inancının ve aşkının bütün emellerini bağlı-
Van Gauah’un bir manzarası
çirilmelidir.
Sergilenecek eserlerin bazı teknik şartlarla takyit edilmesi kabildir. Çeşitli çalışma tarzlarını ve resim malzemesini, hattâ ebadı tasnif etmek, kategorilere ayırmak ve icap ederse bunları ayrı ayrı sergilemek veya bir kısmını devlet sergisine kabul etmemek cihetleri de teemmül olunabilir.
Devlet sergisinin seviyesini sanatımızın en yüksek kıratına göre ayarlamak jürinin c-lir.dedir. Serginin ortalama de-
ğeri aynı zamanda jüri üyele-
rinin anlayış ve zevklerinin ve
şahsî sanat değerlerinin bir
aynasıdır, dense caizdir. Bu-
Sana borçluyuz ta derinden! Çünkü yurdumuzu sen kurtardın. Hasta, yorgun düşmüştük. Yaralarımızı iyice sardın.
Dedin ki: Bu millet, bu büyük millet. Yüzyıllar boyunca geri kalmış;
Bu yurt, bu güzel yurt, bizim yurdumuz Her yanından yaralar almış.
Dedin ki: Bir güzel savaşmak Kurmak için yeniden; Bilgiyle, inançla, coşkunlukla «Öğün, çalış, güven.»
HAMLET
Yiğittin, inanç sahibiydin, yapıcıydın, Sanatkârdın, denizler kadar engin; Kimsenin görmediğini görürdü Sevgiyle bakan gözlerin.
Yazan : Adalet SÜMER
geçen yıl başlamıştı, başında da dünya edebiyatının ölmeyen inci şahsiyetini, Hanı-sahneyc koyuyor. Da-oğı-usu Hamlet’in ye-biı- denemesini veriyor. Ha-
yan sanatçı için, bunlardan bir kaçının jüri tarafından reddedilmesi veyahut jüri tehlikesini atlatan eserin çok az ve fena ışık alan veya görülemiyecek bir yükseklikte veyahut seyir? cinin bir saniye bile durmıya* cağı bir antreye veya koridora asılması; keza ciddi bir kompozisyonu gülünç kılacak zıt konular, renkleri söndürecek sert renkler arasına yerleştirilmesi ve nihayet bütün bunlardan sağ salim çıkan bir resmin şeref dağıtanların gözünden kaçması veyahut himayesi önceden tasarlanmış şahıslar uğruna feda edilmesi, büyük bir felâket teşkil eder ve bazan da sanatçının meslek hayatı için ölüm darbesi olur. Bir serginin yarattığı teessür ve ümitsizlik çok defalar sanatkârın mesleğini bı-rakmasma_sebep olumuştur.
Eserlerinin gerek kabul edil meşini ve gerekse mükâfat-
landırılmasını sağlamak ama- |rak edebileceğinin, eserlerde ciyle sanatkârın izzeti nefsin- aranılacak genel vasıfların e-den ne kadar büyük fedakâr- serlerin nasıl seçileceğinin ve
Basında Fikir ve sanat
TİYATRONUN ZEHİRİ
«Tiyatro silâhların en iyisidir. Fakat bütün silâhlar gibi o da iki yüzlüdür. İnsanlar içiıı çok iyi olduğu kadar fena da olabilir. Fena bir kitabın sebep olduğu kötülük, ne tiyatronun sirayet kudreti, ne' de onun zehirini kütleler arasın-' da yaymasındaki kolaylıkla mukayese edilebilir. Bununla beraber, sosyal bir müessese almak bakımından tiyatro, kileleri eğitimin ve her şeyden önce estetik eğitimin unsurlarını ihtiva eder.
STANİSLAVSKİ (Yedi Tepe)dcn
SANATIN KADERİ
♦Ağız sulanmalariylc seyrettiğimiz âlemi terkedip, bir endam aynasında kendimizi süzersek, bu defa gözlerimizin yaşını tutamayız. Çünkü gördüğümüz memleket manzarası, bir taraftan sanatı tekmelerken, öbür tarafta, mânâsızlığı alabildiğine tutan bir zevksizlik hercümercinden ileri geçemez. «Yesin onu ninesi» türküsü ile «Çeşmi Siyah» şarkısı hanendesine ne temin etmiştir biliyor musunuz? Tam kırk bin Türk lirası! Bana bir tek sanat adamımızı gösterin ki, değil iki eserinden, bütün ömrü boyunca yarattıklarından bunun onda birini kazansın! Söyleyiniz, bir cemiyetin bu derece haksızlaştığı nerede görülmüştür.
BEDİÎ FAİK (Yeni İstanbul’dan)
HALKIN ZEVKİ
«Kabiliyetsizliklerini halkın, okuyucunun zevki perdesi altında gizlemiye çalışanlar herhalde gerçeği söylemiyorlar. Hiç bir zaman halk, okuyucu bir zevki ortaya atmaz. Ortaya bir zevk atmak işi sanatçınındır. Sanat adamı, fikir adamı her an daha yeni, daha gerçek bir düşüncenin peşindedir. Peşinde olması gerektir. Okuyucunun da bazan günün sanatçısının görüşüne uymıyan bir görüşü olabilir. Ama o da tanı mânâsiylc okuyucunun değildir gerçekte. Kimbilir hangi geçmiş zaman sanatçısının malraır.
SABAHATTİN KUDRET (Aile’den)
lıklar yapmaya mecbur kaldığını tarih boyunca gösteren vakalar sayılamıyacak derecede çoktur. Modern resmin devlerinden biri olan Edouard Ma-net bile bütün hayatınca elde edemediği «Hors Concours» luk için sızlanmış içini çekip durmuştur. Ancak meslek hayatının sonunda kendisine verilmiş olan bu paye geç olmasına rağmen gene onu sevindirmiştir.
Bugün devlet resim sergilerimizden bir mükâfat, bir satış bekliyen ressamlarımızın ver-nisajdan evvel geçirdikleri nice asabi buhranlara ve mükâfatların dağıtılmasından sonra da artık gizlemek lüzumunu duymadıkları nice öfkelere, isyan lara şahit olduk. Jürinin yetersizliğine, nizamnamenin iyi tatbik edilmediğine, iltimaslara, himayelere dair dinlediğimiz acı şikâyetleri burada tekrar-lıyacak değiliz. Amma rnükâ-fatlandıranların ara sıra ne £İ-bi gülünç ve yersiz münakaşalar ve pazarlıklar sonunda taay yün ettiğine muttali olduktan sonra ressamların itirazlarını haksız bulmak insafsızlık.
Jüri ve mükâfat tartışma ve kavgaları muhakkak ki ne yenidir, ne de büsbütün halledilmiştir.
Bugün Fransada .ve bilhassa Fariste her yıl çeşitli maksatlarla ve çeşitli temayüllerde o kadar sergi açılmaktadır ki bunların esaslı ve düzenli bi -rer nizamnameleri bulunmadığı iddia edilemez.
Bizdeki sergilerle güdülen gayeleri de belirtmek, açıklamak gerekir. Gene Fransada bu gaye ve görüş farklarıdır ki Müstakiller, Fransız artistleri, Millî müstakil, Millî güzel sanatlar ve Tuillerics salonla rını ve benzerlerini ortaya çıkarmıştır. Devletin kontrolü altında resmî tek bir sergi pren sibi, jürinin istibdadı ve afaroz kararları yüzünden sanatçı için artık tahammül forsa fir hale gelmişti. Nihayet 13 Aralık 1880 tarihinde Güzel Sanatlar Müsteşarı olan zat (Bundan | böyle yıllık sergilerinin tertibi | hususunun sanatkârların ken-ı dilerine bırakılması) dileğini ileri sürmüş ve ilk olarak 1881 I de (Fransız artistler Derneği) teessüs etmiştir.
Bundan sonra 1884 yılında jürisiz, hiyerarşisiz ve mükâfatsız ve her ressamın e-serini teşhir edebileceği (Müstakil Artistler Derneği) kuruldu. 1892 de (Fransız Artistler Derneği) içinde çıkan anlaşmazlıkları bunun da ikiye bölünmesini (Güzel Sanatlar Milli Derneği) nin vücut bulmasını intaç etmiştir. Bu derneğin kurucuları arasında Meissonier ve Puvis de Chavannes bulunduğu gibi daha sonraları Ro-din, Garniere ve Renoir’m ida-resinde( Sonbahar salonu) ve 1922 yılında da Albcrt Bes -nard, Aman Jean ve Dcspiau’-nun ihdas ettikleri «Tuilleries) salonu her çeşit sanatçıya eser sergilemek hak ve imkânlarını bahşetmiştir.
Bizdeki jürilerin bu dâva ü-zerinde önemle, etraflı bir gö rüş ve ince bir anlayışla durabilecek ve çalışabilecek yetkili şahıslardan kurulmuş olmasını dilemekten kendimizi alamıyoruz. Bu vergilerin açılış maksadının, sergiye kimlerin işli-
mükâfatlandırılacağının açıklanması lâzımdır. Burada kendi düşüncelerimle beraber bir çok ressamların ve sanat sever lirin hislerine tercüman olmaya çalışacağım.
Boya karıştırmak, fırça kullanmak hevesine düşen her kimse ressam olamıyacağı gibi bu suretle yapılan resimlere de bir sanat eseri gözile bakılamı-yacağından devlet sergisinin, kapılarını gelişi güzel herkese açık bulundurmak caiz de-! ğildir. Unutulmamalıdır ki geçmiş devirlerde ressamlar, heykeltraşlar menşei esnaf ve meslek loncaları olan müesse-ı seler tarafından yetiştirilmiş ve seçilmiş bir ekalliyet teşkil 1 ederlerdi. Bu müesseseler sa-’ natkârı sıkı bir disipline tabi tutuyor; onu, uzun çalışma yıllarından, çeşitli denemelerden ve imtihanlardan geçirdikten ve nihayet kimsenin itiraz e-demiyeceği bir şaheser elde ettikten sonra sanatkârlar arasına kabul ediyordu. Temeli el işçiliği ve kısmen bir zanaat olan mesleğine tamamen hâkim olduktan sonradır ki genç ressam veya heykeltraş kendi zevkini ve şahsiyetini göstermeye başlıyabiliyordu. Bu suretle tuttuğu yolda onun için teknik imkânsızlıklar ve beceriksizlikler ortadan kalk -mış bulunuyordu.
Bugün aynı sanatçılar ecdatlarının görmediği bir serbesti-ye maliktirler. Refaha kavuşan ve yaşadıkları cemiyet içinde en yüksek mertebeye ulaşan istisnaların yanında .öğrenme ve yetişme şartlarının esassız lığı ve kifayetsizliği dolayısiy-lc bütün hayatları sefaletle geçen sanatkârlar ekseriyeti teşkil ediyor vc yine bütün başarısızlıklarına rağmen sanatkâr adedi her yerde başdöndürücü bir süratle artıyor. Namzetlere, kapısını bir zamanlar ihtiyatla ve kıskançlıkla açan bu mesleğin bünyesinde şimdi, atıldıkları maceranın inkisar ve hüsranla sonuçlanacağını göremi-yen, büyük biı\ kalabalık kay naşıyor. İşte devlet sergisinin rollerinden biri bu sayısız sanatkâr taslaklarını merhametsizce elemek olmalıdır. Yalnız, bizde fırçasile geçinen ressam tipi yok denecek derecede az olduğundan sergiyi profesyo -nel ressamlara tahsis etmeye kalkışmak da beyhudedir. Ser gilere eser göndermek isteyenlerin muhakkak bir birliğe kayıtlı olmaları şartı da herkesin kolayca bir birliğe girebilmesi dolayısiyle, lüzumsuz bir tedbirdir. Zaten birliklere dahil bulunmanın sergiye kayıtsız ve şartsız eser kabul ettirmek için bir imtiyaz olamıyacağı düşün
(Montesquieu) ye göre «Bir milletin büyüklüğü sanatkârlarının kalitesiyle ölçüldüğün -den) Güzel Sanatları teşvik bir bakımdan memleketin genel se viyesini yükseltmeye matuf olduğundan Milli Eğitim Bakanlığının açtığı bir serginin seviyesini mümkün mertebe yük sek tutmak millî bir vecibedir. Bıı sergilerde eser teşhir edebilmek haddi zatında bir şeref telâkki edilmelidir. Bu itibarla şimdiye kadar gösterilen geniş müsamahalara bir sed çekerek bundan böyle eserler istisnasız olarak kuvvetli bir jüriden ge-
günkü şeklile lüzumsuzluğuna ve isabetsizliğine kanaat getirilen ve kaldırılan para mükâfatı yerine altın, vermeyi, gümüş, bronz madalyalarla şahadetnamelerin ikamesi en güzel takdir şeklini sağlıyan bir yenilik olacaktır.
Ayrıca devlet sergisine giren eserler tescil ve temhir edilmek sûretile teşhis edilmeli ve kıymetlendirilmelidir. Başka şehirlerde ve başka sergilerde ne vesile ile olursa olsun sergiler de devlet sergisine sokulmalıdır.
Jüri âzasmın seçiminde en büyük hassasiyet gösterilmeli, jüri üyeleri her yıl değiştirilmeli ve gerek birliklerden gerekse hariçten sanatla ilgili kimseler jüriye alınmalıdır.
Mükâfatlar gizli reyle ve ekseriyetle verilmeli ve her mükâfat için sırayla ayrı ayrı rey toplanmalıdır.
Sergilerin tertip ve tanzimin de iltimas ve himayeye, usulsüz muamelelere meydan ve-rilmfeftıeli, es irlerin mümkün mertebe muadil şartlar altında teşhiri sağlanmalı ve bu işle tarafsız vc yetkili kimseler görevlendirilmelidir.
Sergide komiserlik ve komiser yardımcılığı edecek kimseler eser teşkil edenler arasından seçilmemeli ve bunların e-serler hakkında leh ve aleyhte her hangi bir propagandaya tevessül etmemeleri ve satış iş İtriyle uğraşmamaları cihetleri düşünülmelidir.
Devlet daireleri için satın alma işleri bir elden idare edilmelidir.
Sergi konusuyla yakından ilgili diğer dertlerimize gelince: Sergilerimiz hakkında yapılmakta olan neşriyat henüz batı memleketleri dergilerinde, gazetelerinde rastladığımız mikyas ve tarzdan pek uzaktır. Ga zetelerimizde bu maksatla tek tük çıkan yazılar ciddî ve vaki fane tenkitlerden ziyade met hü senalara veyahut serginin kısa ve sathi bir hikâyesine inhisar etmektedir. Bu suretle münekkit irşad edici yapıcı olmuyor ve sanat seviyemizin durumu ile hakiki bir mizanını belirtmiş bulunamıyor.
Sergilere kabul edilen eserlerin sayısı her yerde çok fazladır. Bir Fransız resim münek kidi bu gibi sergilerde iyice tetkik edilebilmek için üç yüz den fazla eser bulunmamasını temenni ediyor ve binlerce e-eseri bir araya toplıyan sergilerin gerek seyircileri gerek münekkitleri sersem etmekten başka bir şeye yaramadığını i-leri sürüyordu.
Resme dair dilimizde yazılmış eserlerin sayısı 15 i, tercümelerin ise belki onu geçmediğine göre bu kadar kıt bir literatür malzemesi ile sanatkâr yetiştirmenin ve sanat zevki a-şılamanın imkânsızlığını kavramak güç olmasil gerektir. Bir yabancı dil bilmeyen Türk münevveri ne geçmiş çağların r.( de bugünün sanatkârlarını üstatlarını öğrenebilir.
Müzelerimiz, daimi galerimi-miz yok. Yabancı üstatların
şaheserlerinden sarfınazar halk bunların röprodüksyonlarını bile görmüş değildir. Türk res samlarının eserlerinden ınürek
kep izahlı albümleri, «Skira» kolleksiyonu ayarında bir Türk 'ressamları serisini ve sanat
neşriyatını hasretle, sabırsız -lıkla bekliyoruz.
Sana borçluyuz ta derindenl Işığısın bu yurdun.
Dilimizi, ulusallığımızı öğrettin bize. Çünkü Cumhuriyetimizi sen kurdun.
Hürriyeti sen yaydın içimize. Halkçıyız dedin halle içinden, inançta hür yetiştirdin bizi. Sana borçluyuz ta derinden!
Devrimlerle yüceltti, çok yüceltti Bu milleti temiz ellerin.
Sana borçluyuz ta derinden. En büyüğü Mustafa Kemâllerin!
XIII
Davullar zurnalar döğendc Biz seni hatırlarız!
Binip trene gezende, Biz seni hatırlarız!
Önce adını öğrenir çocuklarımız! Eli kalem tutup yazanda.
Binler yaşa, yurdumuza hizmeti büyük Kemâl Paşa! ölümsüz insan! Şanlı Atatürk!
Cahit KÜLEBİ
Şiir üzerine not
Dün eski müsveddelerimin arasında şiir üzerine tuttuğum bir not elime geçti. Tutulalı belki beş on yıl var. Ama baktım, pek de eskimiş değil. Bu gün de aynı şeyler konuşulabilir.
Genç şairlerden bir çoğu sanal görüşlerini muhtelif mecmualarda şiirleriyle beraber neşretmeğe de gayret ediyorlar. Bazıları ise bir kitapta der ledikleri eserlerini bizlere daha iyi anlatmak ve tanıtmak i-çin uzunca bir önsözden sonra veriyorlar. Eğer bu makalelerin ve önsözlerin başında veya kitapların üzerine geçirilen kurdelede garip bir başlık veya bir vecize yoksa bunları a-lâka ile okuyoruz. Fakat öyle sanıyorum ki, bunların sözleri ile işleri arasında bir aykırılık var. Çünkü, şiirleri uzun boylu ve bir çok noktalardan isabetli izahlarının getirmek istediği görüşe uygun değil.
Bununla beraber kati bir hük me varmak istemem: Hüküm vermek sûretile, çok defa olduğu gibi, aldanmaya düşmek istemem. Sadece yeni tarz dedikleri ve ölçüden, şekilden, zahmetten, emekten mahrum göründükleri için sevemediğim; şiiri gündelik sözlere, telkin, - -
kuvvetindon mahrum hayalle- çü cle almadan, kolayca re indirdikleri için hafifsediğim ~ J'“"’ bu şiirler üzerindeki bir müşahedemi anlatmak istiyorum.
Geçenlerde bir mecmuada' şahsını da tanıdığım genç bir şairin bir şiiri ve sanat anlayışını anlatan bir yazısiyle karşılaştım. Önce şiirini okudum. Bir Ölü Hakkında Notlar adını taşıyan şiir şudur:
(O da bu şehrin sakinlerin-dendi — Suyunu içti — Do -laştı — Uyudu. Öldüğünü kimse bilmiyecek — Adını bilmi- ’ yccek — Nasıl geçmiş gecesi —1 Gündüzü.) Tamamını buraya aldığım şiiri yazan, makalesin- ( de (sanaikâr. n vazifesinin güzel şeyleri sevmek değil, güzel ya-ratmak olduğunu söylüyor: Ccği §ckiin (Hnyalı sanat tadil «diyor, gü- „npl„,nl Du oyunla g0.
solleştiriyor, halta bize deniş I aümüsdon kaçırmış olabiliyor vo kırlarda insan zekâsının vo'mu?
yetidir) diyor. (Bir sanatkârın güzel şeyleri sevmemesi bunun yerine güzeli yapması, inşa etmesi lâzım gelir) diye ilâve e-diyor.
Hamlet rolünü Türk tiyatro tında bir merhale olarak oynı-yan Cüneyt Gökçer
kakitte
de bir ç
tuluat kumpanyalarına bile tü-
dan tanır. Son zamanlarda seyrettiğimiz ve tamamen theâtral bir ifade taşıyan filmi ölen Danimarka Kralı’nın lu genç Hamlct’in macerasını hatırlarda tazelemiştir. Buna rağmen şurası da muhakkak ki, Hamlet her seferinde seyirciye bir başka zaviyeden görünmüştür. Bu da tabiîdir. Çünkü Hamlet şahsiyeti mü nakaşalı bir tiptir. Shakespea-çuğından bu yana türlü anlayış ve hükümlere hedef olmuştur. Hâlâ da onun hakkında kesin bir karara varılmıştır denilemez. Biz de burada Calvet’nin dediği gibi «Hemlet’i keşfetmek gülünç lüğünde bulunacak değiliz,. Ancak Devlet Tiyatrosunun yeni Hamlet denemesini (Filmi hatırladıkça yeni Hamlet kopyasını ; demek daha doğru olur), evet yeni Hamlet denemesini bir hükme bağlıyabilmek için şu amcası tarafından babası öldürülerek onu kederin kucağına atacak olaylara yol açan Danimarkalı Prense yaklaşmağa çalışmak yerinde olur.
Hamlet’in şahsiyeti halikındaki münakaşalar bilhassa kahra-I manın yaştndan. fizik yapılışından ve deliliğinden doğuyor. Bu üç noktada bir karara varılabil-seydi belki de nihayet- Hamlet’i bir tek zaviye altından görmek mümkün olurdu.
Shakespearc kahramanını e-serin başında Wittinberg’den. tahsilden saraya yeni dönmüş, yirmi yaşlarında çok genç bir talebe olarak farzetmijtir. Hattâ hamlet düşünc’esinde uzun müd -det bu çağı takip eder. Fakat kahramanın zihnini, kalbini dol-uran kinin olgunlaşme aber, eserin sonlarım lamlet de bizzat Shakespe yaşlarına
tirilir. V. inci perdenin
sarı saçları, uzun kirpikleri, danteller altından görünen narin beyaz ellerile daha ziyade bir ka dır. güzelliği arzeder. İşte Ham-kt'i sahnede canlandırmağı güçleştiren noktalardan biri de buradan doğar. Kahramanın psikolojisi de şu dış görünüşüne uygundur. Onun davranıştan öteye geçemeyişindeki sebebi karakterine tesir eden çocukluk yalarında aramak doğrudur. Prens Hamlet Danimarka tahtının yegâne verisidir. Bu yüzden sarayda çok nazlı büyütülmüştür. Annesine karş. normalin üstünde bir sevgi besler. Bu sevgidir ki, bir âşığın sevgilisine duyduğu kıs kançlık gibi bütün dram boyunca inler, haykırır, tehdit eder. Fa kat yine bu mariz sevgidir ki. onu fiile geçmekten alıkoyar. Hamlet cesaretsiz değildir. Cesurdur, ama kandan korkar. Po-lonius'u bile ancak bir perde ar-kasındayken öldürür ve bu perdeyi kaldırmağa eli varmaz, işte şu zıt hatlarile Hamlet sahnede hiçbir zaman kararlı halini bula-mıyacaktır. Bu hususta lirim ki, en kat i kararı Pagnol veriyor: «Hamlet diyor, ancak büyük bir oyuncu belki mükemmel mam olarak oynıyabilir.» lir, eğer Shakespearc zamanında kadın rollerini bile erkekler yapmasaydı, bizzat yazar şu solgun yüzlü, hassas, hayalperest genci bir kadın oyuncuya yüklemekten çekinmezdi. Fakat o zanıan bu ka din oyuncu ne dâhi bir sanatkâr olmalıydı I.
Hamlet’in şahsiyetinde halle-dilemeyen noktalardan biri de de liliği üzerinde duruyor demiştik. Birçok tenkitçiler onun deli rolü yaptığında müttefik oldukları halde bazılar, da Hamlet’in hakikaten deli olduğunu ileri sürerler. Fakat eğer «zekânın zirvesi deliktir» sözü doğruysa belki Hamlet cidden delidir. Shakcspeare de dehânın zirve-sindedir. Ve. her ne kadar konu sunu DanimarkalI Saxo Granı-maticus’un bir vakayi namesinden aldığı söylenirse de, Hamlet’in şair ruhunu harekete getiren kendi acılarının mahsulünden başka bir şey değildir.
Bu düşünceleri hoş vc doğru buluyorum, fakat şiirinden haz alamıyorum, hattâ alâka gösteremiyorum. Onu mânevi bir alâka ve heyecan vasatından mahrum buluyorum. Okudu -ğum zaman hattâ bir defa değil bir çok defa da okuduğum zurnan aynı boşluğa düşüyorum, duran kinin olgunlaşmasıyla be-Tıpkı bir insanın yüzmek için raber, eserin sonlarına doğru denize atlayıp da başını derin Hamlet de bizzat Shakespeare’in olmayan suyun sibinc çarpma- , ifadesiyle otuz yaşlarına kadar gibi. Bu şiir makaleyi oku - | getirilir. V. inci perdenin I. in-sonra bana şunu ifşa (*) sahnesinde Dcııimarkalı genç r: Şair burada istediğinin Hamlet mezarcıya nekadar za-’ r mezar kazıcılık ettiğini ski kralımız Fortiııbras’ı yendiği işe başlamıştım. Genç Ham-o gün doğmuştu.... Otuz var. burada mezarcılık ede-diye cevap verir. Shakes-perdedeki bu kara-duşüncesinde Ham-eş almağa hazır, has ’sas ve romantik delikanlılık ça-I ğını ifade eder. Herhalde onu 'asırların örseleyici tesirinden kur I taran da her devirde gençliğin | birtakım gizli ızdiraplannı, hülyalarını Hamlet’in şahsında bulmalarından ileri gelmektedir. A-sırlar boyunca halk Hamlet’i bir kahraman olduğu için değil, böyle bir gençliğin sözcüsü olduğu için sevmiş ve tutmuştur. Hamlet fiilin zirvesine çıkmış bir kahraman değildir. Daha ziyade davranışta kalmış bir «intelleetu el. dir. Ama hayalperest bir «in-' tcllectuel» dir. Küçük, güzel I Ophelia’yı intihara kadar sü-I riikleven «o mütemadiyen ideal | bir dünyanın hasretini çeken bir hayalperest. Yaşadığı devrin ken dine göre olmadığını anlamıştır.
«uzluk da buradan gelmektedir. Başından geçen olayları ince eleyip sık dokumak onu kötümserliğin sınırlarına dayamış, kalbi ve kafası Hamlet’i kararın en yüksek zirvesinden tereddüdün en karanlık uçurumlarına, cesaretin tahtından endişenin kör dehlizlerine sürüklemiştir. Bütün bu tezatlara dayanabilmek için Her kül kadar kuvvetli olmak lâzımdır. Halbuki Hamlet «Herkül’e benzemez.. Fizyonomisi ince u-
duktan
edil-, — .................„..... ........
aksine olarak sadece bir gü- I mandır zelliği sevmiş vc temaşa etmek forduğı lc kalmıştır. Gerisi, basit bir' tasvir veya felsefeleşmodir. | gün
Şairde, ele aldığı hayali veya 'c^ eşyayı, veya hâdiseyi yazarken y’* kendi kendine yt-ıraimış oldu- I rınU ğu dünyanın, tasavvur ve ta - pcar hayyül ettiği hayatın imajı dai-'r:nn )‘ağmcn ma geniş ve güzeldir. Şairin iç ,ct daırna dünyasında yahut başka bir v* rom" deyimle bu iç yaşamada kendine mahsus bir şekil ahengi vardır. İmdi, bu şekil ahengini sözlere, telkin , lcavrarna9a Çalışmadan, biç öl-
gele dizilmiş; yanyana veya i. I ali alta getirilmiş kelimelerle iç dünyasının hâdise, hayal veya eşyasını şair, bize, sade-11 ce bir kaç noktasından aydınlatıp üst tarafını tedaimizo bırakarak vermek isliyor. Böyle-Ce de tasvir etmesi veya felse-feleşiirmesi, güzeli yaratmak ( değil, kendi hesabına temaşa etmek vc sevmek oluyor.
İşto yeni şiirin derhal yaka-ı lanan en zayıf noktası burada- I ı dır. Yapılması lâzım gelen gü-, zel’in tam şeklini vermeyip de ı bu şekilden küçücük bir tarafı gösterip üst tarafının bize, hayal kuvvetimize, bizim şekil , yapma insiyakımıza bırakmak. | Acaba bu suretle kendi vereve eserin kusurlarını, ayıplarını bu oyunla gö-
*
I,
diyebi-Marcel rolünü, kadın
elinin şekil vermediği iabiaile j yalnız kalmağı, her çeşit bilgi vc düşünceden uzak, elle vc gözle yasamağı, insan faaliye- 11 tini bir an için unutmağı telkin eden insanın sanatkâr faali |
ı Bununla beraber yeni şiir, sanatımıza bir tecessüs ve a-raştırma iştiyakı getirmiş olmakla övünülebilir.
DinANAS
Devlet Tiyatrosunda oynanan Hamlet tamamen bu hayalperest, idealist, henüz erkekliğin olgun
DanimarkalI Prens in ruhuna uy gundıır. Güneyt Gökçer, belli ki, hiçbir tesire kapılmadan ortaya şu anlayış altında şahsına münhasır bir Hamlet çıkarmak istemiş. Bunda istediği kadar da mu vaffak oluyor. Laurance Oli-vier’nin filminde gördüğümüz o fazla theâtral ifade şükür ki, Cüneyt Gökçer’in Hamlet’inde yok. Olabilirdi de. Çünkü eserin "sahneye konuluşunda alınan karar yeni değildir. .Bu karar tamamen Laurance Olivier’ye, onun yaptığı filme aittir. Hamlet'den gayrı bütün diğer rollerde ve eserin miseen - sc6neinde ruhsuz, yapıştırma bir taklit havası hakimdir. Bütün garabetler de o filme benzeme hevesinden doğuyor. Meselâ hayaletin seyirciye (Sonu 4 üncü sayfada)
Sayfa: 4
ZAFER
22 10/1950
Sayfa : 6
Türkiye Cumhuriyeti Emekli
Sandığı Genel Müdürlüğünden
r
ı
Pek Yakında
Sandığımızdan emekli aylığı bağlanan aşağıda adı, soyadı ve en son memuriyet ünvanı yazılı emeklilerin adreslerinin Sıındığımızca bilinememesi yüzünden, istihkakları ödeııeme-1 ..kt'dir. Bu emekli dul ve yetimlerin açık adreslerini San-l'ğmzu bildi.-meleri ilân olunur.
1950 — 1951 sinema mevsiminin ilk büyük Süper filmi... Meşhur Fransız edibi GUSTAVE FLAUBERT'in ölmez
MADAME BOVARY
Ömer Faıuk Dural
Vasfi Tokcan
Recep İlter
Haşan Nihat Akyol
Mahmut Koral
M. Şerif Toprakdedc
Ahmet Haindi Sayın
BÜYÜK SİNEMA'da
LİNYİT KÖMÜRÜ ile teshin, ne işittiğiniz gibi zor ve ne de bakımı güçtür. Bütün iş LİNYİT için yapılan hususî tip sobadadır.
Mağazamız bu kere Hasköy'deki Fabrikacılık ve Ticaret T. A. Şirketinin bu maksatla imal ettiği sobaları sayın AnkaralI hemşehrilerine takdim ile şeref duyar.
Mağazamızda Linyit ile yakılmakta olan soba teşhir edilmektedir.
Adrese Dikkat:
* Arı Demir Ticaret evi
Bankalar Caddesi Yurt sokak No: 15. Telefon: 12682. 5855
Me.
Kiralık oda
Cebeci sineması karşısında ye- I ni bir apartımanda bayan için aile yanında bir oda kiraya ve rileceklir. Müracaat: Tel: 10700 den Ömer Güngör. 5841
Cemal Kaya
Saffet Bilik
Ankara 3 Sulh Hukuk Malike meşinden: 944'78
S.
Me
Mehmet Acar
Tahir Atılmış
Mehmet Sünerer
Sait Sargın
Yusuf Akif Türker
Şevket Ünal
İsmail Erkoç
Haşan Taluğ
Nabi Kovancı
Cevdet İnözü
Fatma Karaosman
Ahmet Dündar
Rainiz Güvenç
Ramazan Özdenler
Haşan Cengiz
öper Peker
İstanbul 15/2274 S. sayılı ser-knmserlikten emekli.
İzmir 16/12346 sayılı polis memurluğundan emekli.
İstanbul 985/17844 S. Polis Me. Emekli.
İstanbul 1G6/1791 S. polis Me. Emekli.
İstanbul 645/13506 S. polis Me. Emekli.
İstanbul 58/2361 S. polis Koni. Emekli.
İstanbul 931/17839 S. polis Me. Emekli.
Antalya 2/15080 S. Kom. Mua^ Emekli.
İstanbul 601/1770 S. polis Me. Emekli.
İstanbul 1300/18009 S. polis Me. Emekli.
İstanbul 602/17702 S. polis Me. ı Emekli.
İstanbul 382/11983 S. polis Me. Emekli.
Denizli 15/14551 S. polis
ı Emekli.
İstanbul 866/17878 S. polis Me.
Emekli.
İstanbul 866/13814 S. polis Me. Emekli.
Rize 8/14179
Emekli.
Antalya 23/14348 S. polis Me. Emekli.
Balıkesir 15/17168 S. polis Me. Emekli.
İstanbul 471/1G844 S. polis Me. Emekli.
İstanbul 21G/16059 S. polis Me. Emekli.
İstanbul. 950/18717 S. polis Me. Emekli.
İstanbul 5G9/12602 S. polis Me. Emekli.
İstanbul 334/13668 S. polis Me.
Emekli.
Malatya 23/14174 S. polis Me. Emekli.
İstanbul 40/1482 S. başkom-serlikten emekli.
Bolu Orman Kondüktörlüğünden emekli.
Tarım Bakanlığı müfettişlerinden.
İstanbul Erkek öğretmen O-kulu Fransızca öğ.
Kastamonu Merkez Sağlık memurluğundan emekli.
Ordu P.T.T. Yaya dağıtıcılığından emekli.
Tekel İzmir Tütün Fabrikası fen Me. dan emekli.
Tekel Maraş satış ambar memurluğundan emekli.
Aşağıda isim ve memleketleri yazılı kimseler 944 senesinin | muhtelif aylarında Ankara’da Nümune hastanesinde ölmüş ve mahkememizde de vereseleri ma lûm bulunmamış olduğu gibi bu güne kadar bir müracaat da ya pılmamı; bulunduğundan miras alarmın ilân tarihinden itibaren üç ay zarfında sıfatlarını tayin etmek üzere veraset ilâmiyle bir likte mahkememize müracaatla 1 rı, aksi takdirde alâkadarların istihkak dâvası açmak hakkı mah fuz kalmak aşrtiyle terekenin ha zineye devrolunacağı Medenî Kanunun 534 üncü maddesi gere ğince ilân olunur.
Tarlahanlı Raif Ahmet Ergin, Ayaşlı Havva Ali, Çorumlu Hüseyin Bekir, Kırıkkaleli Tevriz Mehmet Yıldı, Bitikli Duran Halil, Si-voslı Ali Rıza $inel, Ayşe Seyit Çelik, Cankırılı Saban Ali Yazıl-kan, Beypazarh Emine Şaline Osman, Orgüplü Ethem Gökşan, , Konyak Menıiş Mehmet Tuzcu, [Aksaraylı Halil Bekir Demiryürek İstanbullu Fehmi Abduırahman Oran, Sungurlulu Elvan Mustafa Kıvanç, Kastamonulu İzzet Haşan Yılmaz, Avanoslu Döne Sü [ leyman, Beypazarlı Sabriye Ah
İskender öztürk
Kâzım Ölüğün
İbrahim Putak
Fehmi İmre
Mehmet Remzi Yazıcı
M. Sabri Soyer
Fahrettin Özkan
Vehbi Arda
Raşit Akşitli
Mehmet Güven
Tevfik Türe
Mehmet Azak
Ahmet Turan Yetimleri
Tekel G. Antep içki fabrikası 1 met ça„kır,|, Bayram Hasarı, ambar Me. dan emekli. |
Demirci tahrirat kâtipliğinden emekli. ı
Tekel İzmir Tütün Fabrikası paket memuru. I
Tekel istifçibaşılığından emekli. Adapazarı Veteriner Müdürlüğünden emekli. ;
Tekel Giresun Espiye memurluğundan emekli.
Tekel Zonguldak muamelât ve takibat Me. dan emekli.
Eskişehir Tekel Muhasebe memurluğundan emekli.
Tekel Muğla Baş Md. lüğü mu-hakemat şubesi Me. dan emekli. Tekel İstanbul Baş Md. lüğü tesellüm amirliğinden emekli. Denizyolları Liman İşletmesi memurluğundan emekli. Demiryolları gai'döfrenliğinden Emekli.
D. Dz. Y. başmakinistliğinden emekli.
D. D. Y. Malatya işletmesi makasçısı iken vefat eden.
' Boğazlıyanh Burlıanettin Recep Bahtiyar, Boğazlıyanh Fazlı $ük-
1 ıü Değerli, Keskinli Gülbeş Ali I özhan, Polatlılı Mehmet Yusuf ı Aktepe, Ankarah Halil Haşan ■ _ Eryiğit, İstanbullu Zeki Şevket,
. Haymanalı Raşit Islâm Sarotay, Geredeli Hüdavi Salih Çobuk-yüksel, İskilipli Arif Sadık Keskin Haymanalı Ahmet İbrahim Yücel, Mucurlu Mehmet Ali Yusuf Akar, Haymanalı Tayyar İsa Selçuk, Kızılcahamamlı Haşan /Aehnıef Kaplan, Polatlılı Ayşe Ahmet Söy lemez, Geredeli Ömer Emin Çelik, M. Kâmil Suleses, Ayaşlı İsmail Haşan Aslan, (35) kişidir.
5849
Mustafa Karakullukçu
Hıılit Berkyar
r
Sütlü ve yumurtalı makarnaları piyasaya kalitece üstünlüğünü l( temin ettikleri için, artık reklâmın lüzumu kalmamıştır. DİKKAT: Başka isim altında etiketimizin renk ve şeklini istimal edenlere aldırmayınız. 10225

M
Kiralık 3 daire
Bahçelievler İş Bankası mahallesi 31 inci sokak köşe başında: Biri 6 oda bir hol ikisi dörder oda birer hol, su, elektrik, havagazı mev cullur.
Görmek için bekçiye mü-
Telefon No-: 32683 5846
Satılık Frak
Güzel bir frak takımı, silindir şapkasiyle uygun fiyatla şahlıktır.
Bankalar cad. Mustafa Cu-ditepe’nin terzihanesine müracaat. 5845
Belkıs Yalın
26 Ekim perşembe günü sa at 17 de Ankara Palas salonlarında Paris’in kış modellerini teshir edeceğinden sayın müşterileriyle dostlarından davetiyelerini atölyeden aldırmalarım rica eder.
Zafer meydanı Mengü Ap. D. 8 Telefon: 21632 5843
Yün dikişinden anlar bir bayan aranıyor Necatibey caddesi Sarar okulu karsısı Balkan apartmanı No- 29 1 e müracaat
Diyarbakır Sulh Hukuk Yargıçlığından:
Asistanlık imtihanı' açılacak
Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığından:
1 — Ankara ve İstanbul Tıp Fakültelerinde, Asistanlık Tüzüğü gereğince aylıklı asistanlıklar için 25 Aralık 1950 tarihinde yabancı dile ve 29 Aralık 1950 tarihinde de müsabaka imtihanı yapılacaktır.
2 — Gelecek imtihan devresine kadar vaki olacak münhal-için alınacak aylıklı asistanlık kollan ile adetleri aşağıda
gösterilmiştir.
Devlet Demiryolları İstihlâk Kooperatifi Müdürlüğünden
Kooperatifimizin elinde mevcut boş yağ ve peynir tenekeleri ile boş çuval, sandık ve küfeler 26/10/1950 perşembe günü saat 15 de Ankara Gar binası altındaki Kooperatifimiz bakkaliye reyonunda pazarlıkla satılacaktır, isteklilerin aynı günde mezkûr mahalde bulunmaları ilân olunur. (7926) 2313
Ftizyoloji
Bakteriyoloji
Intani hastalıklar
Hayati vc Tıbbî ve Gıdaî Kimya Göz hastalıkları
Kulak, burun, boğaz hastalıkları
Üroloji
Radyoloji
Adlî ve Ruhî Tababet
İç Hastalıkları
1
4
4
6
3 G
. 2
3 — İkinci maddede yazılı olmayşn kollardan aylıksı; asistan alınacaktır.
' Daire aranıyor
Ankara Esnaf Dernekleri Birliğinden:
Birliğimiz için, Ulus civarında 4 - 6 odalı bir daire kiralanacaktır. Seneliği peşin verilebilir. Tekliflerin, lütfen aşağıdaki adrese yapılması rica olunur.
Ankara Esnaf Dernekleri Birliği Başkanlığı
Ticaret Han No: 23 Ankara
Telefon: 14203 2841
4 — Radyoloji, Adlî ve Ruhî tababet Bakteriyoloji ve İntanı hastalıklar, Üroloji ve Fitizyoloji kollarından girecek olanların mecburî hizmetleri asistanlıkları sonuna tescil edilecektir.
5 — İsteklilerin en geç 25 Kasım 1950 tarihine kadar gerekli belgelerini hangi yabancı dilden ve ihtisas kolundan Ankara ve İstanbul Tıp Fakültelerinden hangisinde imtihana na gireceğini gösterir bir dilekçeye bağlayarak Bakanlığa baş vurmaları ve fazla bilgi için 11 Sağlık ve Sosyal Yardım Mü dürlüklerine başvurmaları ilân olunur. (7659)—(440)
Aliye Akıncı vekili Avukat Muhittin Çağın tarafından Zehra ve arkadaşları aleyhine açılan izalei suyu dâvasının icra kılınan yargılamasında, davalılardan Celâl Caııkutun ikametgâhı belli olmadığından ilâneıı tebligat ifasına karar verilmiş ve duruşma 1 11 1950 çarşamba gününe bırakılmıştır.
Bu duruşma gününde mahkemede bulunmadığı takdiıde evvelce ilâneıı tebligat yapılmış ve gıyap kaıaıı da ilân edilmiş ol duğundan arkasında yargılamaya devam ve intaç edileceği ilân olunur. 5853
Adana belediye zabıta Me. iken ölen LCıtfi Karakullukçu oğlu. D. Dz. Y. şehir hatları işletmesi makinistliğinden emekli.
(7893)
Türkiye Kömür Satış ve Tevzi Müessesesi Ankara Şubesinden
Kok Kömürü Tevziatı
Çankaya İlçesi seçim kurulu Başkanlığından
Seçimi yenilenen köylere ait köy ihtiyar heyeti ve muhtar seçimini yapmak üzere evvelce teşekkül etmiş İlçe Seçim Kurulunda münhal bulunan üyelerin yerine, Î1 Genel Meclisi üyeleri ile Belediye Meclisi üyeleri arasında 23/10/1950 pazartesi günü saat 17 de Çankaya Kaymakamlığı binasındaki yargıçlar odasında aleni surette kura çekilecektir. Keyfiyet 5545 sayılı kanunun 68. maddesi gereğince ilân olunur.
2319
Tesisat yaptırılacak
Tekel Genel Müdürlüğü Levazım Alım Komisyonundan:
Ankara Sular İdaresinden
İdaremiz müstahdemin ve işçileri için 190 takım kışlık elbise ve 190 çift iskarpin şeklinde kundura pazarlıkla yaptırılacaktır.
Elbiselerin tahmin edilen bedeli 9500 lira, geçici teminatı 712,50 liradır.
Kunduraların tahmin edilen bedeli 2850 lira, geçici teminatı 213,75 liradır.
Bu işe ait sözleşmeler İdaremizin Levazım Servisinde görülebilir. Her iki ihtiyacın pazarlığı 27/Ekim/1950 cuma günü saat 15 de Yenişehir Kızılay karşısında idare binasında toplanacak olan Alım Satım Komisyonunda yapılacaktır.
İsteklilerin yapacakları elbise kumaşı ve diğer kullanacakları malzcmler ve yapılmış bir çift kundura nümunesi ile birlikte belirli günde İdaremize başvurmaları ilân olunur.
Alım Satım Komisyonu ihaleyi yapıp yapmamakta serbesttir. . (7935) 2317
Kalorifer tesisatı yaptırılacak
D. D. Yollan Ankara 2 inci İşletme Komisyonundan:
Genel Müdürlük binasındaki hesap makineleri dairesine malzemesi idareden temin edilmek üzere kalorifer tesisatının moptaj işçiliği pazarlıkla yaptırılacaktır. Taliplerin şeraiti öğrenmek ve tekliflerini vermek üzere 26/10/1950 tarihine kadar Komisyonumuza müracaatları. (7944) 2315
1 — Trabzon Tütün Bakım ve İşleme Evi elektrik, Kalorifer,- sıcak hava ve sıhhî tesisatı işleri kapalı zarf usuliyle eksiltmeye konulmuştur.
2 — Muhammen bedeli G30807.45 lira olup muvakkat teminatı 28983 liradır.
3 — Eksiltme 29/11/1950 çarşamba günü saat 11 de Kabataş’ta Genel Müdürlüğümüz Levazım Alım Komisyonunda yapılacaktır.
4 — Şartnamesi her gün Levazım ve Evrak Şubemizden ayrıca Ankara, İzmir, Trabzon ve Samsun Başmüdürlüklerimizden 31.55 lira bedel mukabilinde satın alınabilir.
5 — Eksiltmeye gireceklerin eksiltme gününden en a? tatil günleri hariç beş gün evvel inşaat şubemize dilekçe ile müracaat ederek bu iş için yeterlik belgesi almaları ve bunu kapalı zarfa koymaları şarttır.
Yeterlik belgesi almak için elektrik, kalorifer, sıhhî tesisatı ihtiva etmek üzere bir kalemde 300.000 liralık veya ayrı ayrı 160.000 liralık elektrik. 120.000 liralık kalorifer, 40.000 lira lık havalandırma veya 160.000 liralık kalorifer. 70.000 liralık sıhhî tesisat yapmış veya denetlenmiş ve geçici kabullerini yaptırmış olmak şarttır.
I
Etibank Genel Müdürlüğünden
Bankamızın ticari servislerinden birinde çalıştırılmak üzere İngilizce veya Almanca lisanlarına vakıf veya her iki lisanı ela bilir bir memur alınacaktır. Ayrıca Fransızca da bilmek tercih sebebidir.
İsteklilerin Genel Müdürlüğümüze müraouatları rica olunur. (7927)—(442)

Bu hafta kömürleri verilecek beyanname numaraları aşağıdadır. Gününde kömürlerini ı almayanların sırası geriye bırakılır. Kömür parası yatırırken ve kömür alırken hüviyet gösterilmesi lâzımdır. Bu ilânlar pazar günleri sabah gazetelerinde yayınlanır.
Ankara Telefon Müdürlüğünden,
1 — Müdürlük binasında, Yenişehir ve Bahçeliev-lerdeki telefon santrallarının muşamba döşettirilmesi işi açık eksiltmeye konmuştur.
2 — Tahmin edilen bedel 5818 lira 16 kuruştur.
3 — Bu işe ait şartname ve keşif özeti Ankara Telefon Müdürlüğünde görülebilir.
4 — Eksiltme 7/11/1950 salı günü saat 15.00 de yapılacaktır.
5 — Geçici teminat 436 lira 35 kuruştur.
6 — Eksiltmeye gireceklerin geçici teminat makbuz-
ları ile diğer kanunî vesikalarını eksiltme günü olan 7/11/1950 salı günü saat 15 e kadar Ankara Telefon Müdürlüğüne vermeleri ve eksiltme saatinde hazır bulunmaları ilân olunur. (7937) 2318
6 — Şartname evrakının da, istekliler tarafından her parçaya 50 kuruşluk pul yapıştırılıp imza edildikten sonra kapalı zarfa konulması şarttır.
7 — İsteklilerin, mühürlü fiyat teklif mektuplarını, teminat makbuzu veya banka teminat mektuplarını ve 1950 yılına ait Ticaret Odası belgesi ve şirketler için 2490 sayılı kanunun 3 üncü maddesinde gösterilen vesikaları ihtiva edecek olan kapalı zarflarını eksiltme saatinden bir saat evveline kadar adı geçen komisyon başkanlığına makbuz mukabilinde vermeleri ilân olunur
8 — Posta ile gönderilecek mektupların 2490 sayılı Kanu-
nun 34 üncü maddesine uygun olması şarttır. Postada vukua
gelecek gecikmeler kabul edilmez. (7619)—2292
I
I
1 — İnönü caddesinde Göztepeden itibaren Güzelyalı istikametindeki tramvay rayları arasındaki 4.5 metre genişlikle parke döşemenin geceleri çalışmak şartile tamiri işi fen işleri müdürlüğündeki keşif ve şartlaşması gereğince kapalı zarfla eksiltmeye leonulmuştur. Keşif bedeli 44823,75 lira ve geçici teminatı 32G4 liradır. Bu işe girmek için ihale tarihinden üç * gün evvel fen işlerinden belge almak lâzımdır. İsteklilerin 2490 sayılı kanunun tarifatı dairesinde hazırlıyacaklan teklif mek-I toplarını ihale tarihi olan 1/11/1950 Çarşamba günü en geç saat
1 14 de kadar encümen başkanlığına vermeleri ve ihalesinin ay-’ nı tarihde saat 15 de yapılacağı ilân olunur.
| 2 — Kocakapı mahallesinde 1090 sayılı sokakta adi taş
ı larla döşeli olan 780 metre boydaki kısım döşemesinin kesme ı taşlarla tamiri işi fen işleri müdürlüğündeki keşif ve şartlaş-, ması gereğince kapalı zarfla eksiltmeye konulmuştur. Keşif ı bedeli 35389 liva ve geçici teminatı 2692 liradır, işin ihalesi 1/11/ , 1950 Çarşamba günü saat 15 dedir. Bu işe girebilmek için ihale tarihinden üç gün evvel fen işlerinden belge almak lâzımdır, isteklilerin 2490 sayılı kanunun tarifatı dairesinde hazırlıyacak-(lan teklif mektuplarını ihale günü en geç saat 14 de kadar I encümen başkanlığına vermeleri lüzumu ilân olunur.
3 — ismet kaptan mahallesinde 1372 sayılı sokakta yeniden kanalizasyon ve kesme döşeme yapılmasile Alsancak 1454-1455 sayılı sokaklarda mevcut adi döşemelerin kesme taşlarla esaslı tamiri işi fen işleri müdürlüğündeki keşif ve şartlaşması gereğince açık eksiltme ile yapılacaktır. Keşif bedeli 18462.10 lira ve geçici teminatı 1385 liradır. Bu işe girmek istiyenler i-hale tarihinden üç gün evvel fen işleri müdürlüğünden belge almaları lâzımdır, isteklilerin teminatlarını belediye veznesine .yatırarak makbuzlaıile ihale tarihi olan 1/11/1950 Çarşamba ıgünü saat 14 de encümene başvurmaları.
Ankara Defterdarlığından
miktarı Resmin nevi Lira Kr.
Mükellefin adı
Müracaat günleri: Müracaat yerleri: 23/10/1950 Pazartesi Beyanname No. 24/10/1950 Salı Beyanname No. 25/10/1950 Çarşamba Beyanname No. 26/10/1950 Perşembe Beyanname No 27/10/1950 Beyanname No. 28/10/1950 Cumartesi Beyanname No.
ULUS Sanayi Cad. Belediye Müzayede Salonu karşısı No. 16 5G51-5700 16651-16700 17201-17250 21751-21800 22266-22300 23151-23200 24151-24200 25361-25400 26301-26350 27101-27150 33101-33150 34101-34150
YENİŞEHİR Necatibey Cad. No. 58 182401-182450 182851-182900 183401-183450 183901-183950 184801-184850 185001-185050
ŞUBE MERKEZİ Anbarlar Cad. Kok Kömürü deposu. 40G51-40700 42451-42500 44451-44500 45451-45500 159451-159500 171451-171500
DİKKAT: Kok kömürünün belıer tonu vasıtaya teslim 45 liradır. Linyit kömürünün beher tonu vasıtaya teslim 30.— liradır.
Maden resmi 5314,76
Hayri Tamer Maden cevheri çıkarmak ve satmak
Yukarıda adı ve soyadı yazılı kimseye istihsaline mezuniyet verilen Kalecik ilcesine bağlı Çandır bucağının Tilki ve Gökçeviran köyleri mıntakalarından çıkarmış olduğu krom ve manganez maden cevherlerinin resmini ödemeden ve imrar tezkeresini almadan sevk ve Karabük Demir ve Çelik Fabrikaları idaresine teslim etmesinden dolayı 4268 sayılı kanunun ve Maadin Nizamnamesi hükümlerine tevfikan Ekonomi Bakan-'•ğ nca hesaplanmış olan misil zamlı maden resimleri dolayısiyle vukua gelen ihtilâf sebebiyle ve bu konuda Ankara İl İdare Ku-•ulunca ittihaz olunan karara karşı, Ankara Defterdarlığı taraf ııdan Danıştayda açılan İdarî dâvanın, dâvâlının dilekçede yazılı adresinde bulunamamasından Danıştayca gerekli tebligatın yaptırılamamış olması sebebiyle Danıştay 6 inci Dairesinin 11/9/1950 tarihli ve 49 - 259 sayılı ara kararına istinaden keyfiyetin gazete ile ilânen tebliğine karar verilmiş ve buna bina-keyfiyet Hukuk Usulü Mahkemeleri Kanununun 142 ve 143 addeleri hükmüne tevfikan ilgiliye alenen tebligat ye-olnıak üzere ilânen tebliğ olunur. (7933) 2316
4 — Kılıç reis mahallesinde 277 sayılı sokağın döşemesi? kısmının kesme taşlar ile döşettirilmesi Fen işleri Müdürlüğündeki keşif ve şartlaşması gereğince açık eksiltme ile yaptırılacaktır. Keşif bedeli 16590 lira ve geçici teminatı 1250 liradır Bu işe girmek istiyenler ihale tarihinden üç gün evvel Fen işleri Müdürlüğünden belge almaları lâzımdır, isteklilerin teminatlarını belediye veznesine yatırarak makbuzları ile ihale tarihi olan 1/11/1950 Çarşamba günü saat 14 de encümene başvurmaları.
5 — Kocatepe mahallesi 574 sayılı sokağın Eşrefpaşa ca
desinden itibaren Zafer ilkokulu binası arkasına kadar 600 metre boyda yeniden kanalizasyon yapılmasile adi ve şose olarak döşeli olan döşemenin kesme taslarla esaslı tamirile Eşrefpaşa caddesinde 574 sayılı sokaktan itibaren 515 sayılı sokağa kadar yeniden kanalizasyon yapılması işleri Fen İşleri Müdürlüğündeki keşif ve şartlaşması gereğince kapalı zarfla eksiltmeye konulmuştur. Keşif bedeli 44467.30 lira ve geçici teminatı 3336 liradır. Bu işe girebilmek için ihale tarihinden üç gün evvel Fen İşleri Müdürlüğünden belge almak lâzımdır, işin ihalesi’ 1/11/1950 Çarşamba günü saat 15 dedir. İsteklilerin 2490 sayılı kanunun tarifatı dairesinde hazırlıyacaklan teklif mektuplarını ihale günü en geç saat 14 de kadar encümen başkanlığına vermeleri lüzumu ilân olunur. (7709)—(2276)
c
22/10/1950
ZAFER
Sayfa : 7
BÜYÜK Mağazada
Taksitle Satış Başladı
Memur ve Subaylara Kolaylık
Adres: Anafarlalar Adliye Sarayı, yeni mağazalar kargını
l BÜYÜK Mağazanın l
l ZENGİN Kadın, Erkek, Çocuk. Bebe :
| Tekmil GıYİM EŞYA Çeşitlerini
(300 — Tel: 15149 — Hikmet Ünal ve Ortağı ICollektif Şiıhoti No. * Mutlaka görünüz
BÜYÜK
feağnz ırn
İthal Ettiği Avrupa K nvış
erli kostümlükleri müşterilerini memnun t-ılink vasfındı
•'Ankara Şubesi
BÜYÜK Mağazanın
Hususî surette getirttiği Paris diplomalı ler-zi Niko NİKOLaUjIS
Garantili
Sipariş, her türlü giyim ihtiyaca zı ker-.dnmı-h ı.»er« errırlnizdcdir. Reklâm de«tl hnkııuıiiı.
GRİPİN. Sarili
G
Gazmo$u
Satılık
REVÜSÜNÜ sunar
Telefon: 15190 — 12603
5810
NİYAZİ OltSAY
Beynelmilel Şöhretli
Frak, smokin ve salon rad- J 5 c-su Yeni chir Demirtepe Sümer Sokak No- 20 (5768)
GRİPİN, baş, diş
. adale, sini
yağışlı ve rutubetli g lerde grip ve soğuk hastalıklarından koru GRİPİN almağı ihmal el
GRİPİN
ünde 3 adet alınabilir
Ankara'nın Eğlence Merkezi
BRYMANS
Not: Çocuklar yalnız pazar
M I T İ N E L E lİİ NI) E kabul olunur
İzmir Belediye Başkanlığından
1 — Tepecik mahallesinde Gaziler caddesinde Melez çayı üzerindeki mevcut köprünün tamiri Fen İşleri Müdürlüğündeki keşif ve şartlaşması gereğince kapalı zarfla eksiltmeye konulmuştur. Keşif bedeli 49905 lira ve geçici teminatı 3743 liradır. Bu işe girmek isteyenler ihale tarihinden üç gün evvel Fen İşleri Müdürlüğünden belge almaları lâzımdır. İşin ihalesi 1. 11. 1950 çarşamba günü saat 15 tedir. İsteklilerin 2490 sayılı Kanunun tarifatı dairesinde hazırlıyacakları teklif mektuplarını ihale günü en geç saat 14 e kadar encümen başkan lığına vermeleri ilân olunur.
2 — Göztepe mahallesi 77 sayılı sokak döşemesinin Kız Kolleji okulundan itibaren 215 metre boydaki kısmında yeniden kesme taşlarla döşeme yapılması için Fen İşleri Müdürlüğündeki keşif ve şartlaşması gereğince açık eksiltmeye konulmuştur. Keşif bedeli 19134,49 lira ve geçici teminatı 1436 lira dır. İsteklilerin bu işe girebilmesi için Fen İşleri Müdürlüğünden ihale tarihinden üç gün evvel belge almaları lâzımcı İşin ihalesi 1. 11. 1950 çarşamba günü saat 14 dedir. İstek lil( in teminatlarını Belediye veznesine yatırarak makbuzla' rile belli edilen ihale günü Encümene başvurmaları. (7807) 2302
•akanda isimleri yazılı işletmelerde teslim yeri miktarı, muhammen bedel ve temi-Icrilen Mısır tipi Çam traversler pazarlıkla satışa çıkarılmıştır.
lık 25/10/1950 tarihine rastlıyan çarşamba günü saat 10 da Ankara Merkez Or-Müdürlüğü binasında toplanacak komisyon huzurunda yapılacaktır.
11500
KONSER
46750
46750
25750
Tosman
Bulgaristan’dan gelen Türk göçmenleri menfaatine Sayın Bayan Behice Köprülü’nün yüksek himayesi. İsrail Elçisinin eşi Madame Sasson’un kıymetli yardımları ve Sayın Millî Eğitim Bakanı Tevfik îleri’nin müzahereti altında
24550
37590
4857,50Tömük ve Kızılbağ
Muvakkat 'feslim yeri teminat
KİTap£'-(
BuPSA 8ÜTİİH ffCAHHf-CA f((-
sap eae)2£p-
KıiftsN


Değirmisaz, Demirci istasy Dalaman deresi civarı cabaş istasyonu Çay ağzı Kırkgeçit ve Köprübaşı Göçeksahil ve şose kenarı Demirci şosesi kenarında Aksaz Gökçeova sahil Olukköprü, Kargı çayı
ANKARA PALAS
Her akşam «Sen Moritz Palas Otelinden» hususî olarak getirtilen beynelmilel tanınmış
VİYANA ATRAKSYON ORKESTRASI
“ GEZA SEYDL
ise aif şartname ve mukayple. pyojçleri yukarıda isimleri yazılı işletmelerle An-Mc-rk( z. İşletmesi, İstanbul Devlet Orman İşletmesi ile Orman Genel Müdürlüğünde gö-îbilir.
•i - isteklilerin belirli gün ve saatte teminatları ile birlikte Komisyonumuza müracaatla-(7909)—2304
Takeometre alınacak
Toprak ve İskân İşleri Genel Müdürlüğünden:
ı Toprak teşkilâtı için (7) adet takeometre âleti satın alınacaktır. Muhammen bedeli 23.100 lira, geçici teminatı 1.733 liradır.
Eksiltme 3/11/1950 tarihine rastlıyan cuma günü saat 15 de Gemi Müdürlük binasında kapalı zarf usulü ile yapılacaktır.
Aletlerin fennî ve İdarî şartnamesi Genel Müdürlüğümüz Levazım Müdürlüğünden parasız olarak alınır.
Kapalı teklif mektuplarının eksiltme saatinden bir saa! önceye kadar Komisyon Başkanlığına teslim edilmesi şarttır.
Postada vukıı bulacak gecikmeler nazarı itibara alınmaz (7775)—2291
Ankara Askerlik Dairesi
başkanlığından
1 — Ankara - Soğukkuvu, Samnnpazarı, Çankaya Askerlik şubelerinde kayıtlı yerli ve yabancı yüksek ehliyetli olarak askerliklerine karar alınanlar bu sefer Yedek Subay okuluna sevkedileceklerdir.
2 — Tafsilât almak için bu gibiler kayıtlı bulundukları Şubelerine müracaat edeceklerdir.
3 — Bunlar için toplanma günü 6. Kasım. 1950 pazartesi günüdür
4 — 15. Kasım. 1950 den sonra Yd. Sb. Okuluna öğrenci sevkedilmiyccektir.
As.
5 — Askerlik şubelerine vaktinde müracaat ctmiyenleı hakkında kanunî işlem yapılacaktır, (7874)—2303
İsrael Piyano Virtiiozu
PNİNA SALZMAN
tarafından
Küçük Tiyatro’da 23 Ekim 1950 Pazartesi akşamı saat (21) de bir Piyano Resitali verilecektir. Davetiyeler her gün Bankalar Caddesi Millî Piyango gişesi ile gece saat 19 dan itibaren Küçük Tiyatro gişesinden temin olunur.
Bu konserin hasılatı tamamen Bulgaristan’dan gelen Türk göçmenlerine tahsis edilmiştir.
2843
Kamyonet alınacak
Urfa Belediye Başkanlığından:
Şehrimiz Temizlik İşlerinde kullanılmak üzere 10 litre benzinle 100 kilometre yapar Alman menşeli bir buçuk tonluk bir kamyonetin Arttırma ve Eksiltme İhale Kanununa tevfikan mubayaası lekarriir etmiş bulunduğundan 11/10/1950 gününden 26/10/1950 talihine kadar istekli bulunanları! Belediye Encümenine müracaat etmeleri ilân olunur.
(7848)—2288
Veteriner Fakültesine Asistan alınacak
Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dekanlığından:
Fakültemiz (Anatomi), (Fizyoloji), (Patoloji), (Parazitoloji), (Zootekni), (Farmakoloji-Toksikoloji), (Sağlık Koruma, Bakteriyoloji, Besin Kontrolü), (Veteriner Tarihi), (İç Hastalıkları) ve (Şirurji) enstitüleri için birer asistan alınacaktır.
Urfa
İsteklilerin 6 kasım 1950 pazartesi günü öğleye kadar Fakülte Dekanlığına bir dilekçe ile müracaat etmeleri ve dilekçelerine;
1 — Memurlar Kanununun 4 üncü maddesinin a, b, c, h, v. z fıkralarında yazılı şartları haiz olduklarını bildirir belgeleri,
Boyabat Belediye Başkanlığından
2 — Veteriner Fakültesinden mezun olduklarını gösteren diplomalarını eklemeleri gerekmektedir.
İstklilerin 33 yaşını geçmemiş olmaları ıcabetmekte ve yabancı bilim dillerinden (İngilizce, Fransızca, Almanca) birini, çalışacağı dalda gerekli bilimsel araştırmaları yapacak derecede bilmeleri ve dilekçelerinde hangi yabancı dilden imtihana gireceklerini açıklamaları lâzım gelmektedir.
Kasabamızda her yıl kurulmakta olan meşhur Şehiraltı Çarşamba hayvan ve emtia panayırı bu yıl da 25 ekim 1950 ı.-jı;-,ba giinü açılarak dört gün devam edecektir. Bu maksatla kasabamıza teşrif edeceklerin her türlü istirahatleri temin e-dilmiştir. 100 senelik mazisi bulunan ve her sene rağbetini art-ınayırımızda her türlü hayvan ve emtia alım ve satımı-müsait şartlı ılmakta olduğu ilân olunur. .
(7064)—2299 I
ılığından
V/atherproof
Borsalino
manto ıık
gin renkleri ile
36 liraya satışa
arzedilmiştir
Suşehri Bel diye İJa
Hidro elektrik tesisatını işletmek üzere bir makinist nacaktır. İsteklil • 200 - 350 lira ücret
ceği ilân olunur. (7873)—2297
Yabancı dil imtihanı 8 kasım 1950 çarşamba günü Dekan lıkla yapılacaktır. Yabancı dilden muvaffak olanlar asistanl1?' nn talin oklukları bilim şubelerinden ayrıca imtihan edilccekkı-dir. İlgililerin buna göre hareket etmeleri rica olunur
(7512) 2213
ORTAÇ
ORTAÇ i
ORTAÇ
Robdeşaml’r
ipka çeşitleri ve
Robdesambr, GÖm',,k, Kra
:eşitkı ' »izle»i
ORTAÇ
Sîzler: bekliye
Caddesi No. 22*
Adliye Karcısı kögjj mağase
ZAFER
22/10/1950

^4
■ V
D)(O
o
o

İstanbulda dün yapılan mühim maç
T
Fenerbahçe Beşiktaşı mevsimini
ubiyetirıe uğrattı (2-1)
yarışlarında 4 üncü koşuda Kasva birinci gelirken

İstanbul, 21 (Hususî) — Beşiktaş - Fenerbahçe takımları, İstanbul Gazeteciler Cemiyeti tarafından konan kupa için İnönü Stadında 25 bini bulan bir seyirci kitlesi önünde karşılaştılar.
Muayyen saatte takımlar şu kadrolarla sahaya çıktılar:
Beşiktaş:
Feyzi - Kâmil, Vedii - Eşref, Ali İhsan. Fahrettin - Recep, Şevket, Bülent, Hüseyin, Ci-at.
Fenerbahçe:
Şalapi - Müzdat, Hilmi -elâhattin, Kâmil, M. Ali - Zekeriya, Erol, Bahri, Lefter, Halit. Oyun başlamadan evvel, kü çücük bir Beşiktaşlı kulübü adına Fenerbahçe’ye bir kupa rdi ve müteakiben başlama ruşu üçüncü güzel tarafın-n yapıldı.
Oyunun ilk on beş dakikasında Fenerbahçeliler Beşiktaş kalesini çember içine almışlardı. Sarı-lâcivertlilerin birbirini takip eden hücumlarını Beşiktaş müdafaası karşıla-
makta bir hayli güçlük çeki-
İkinci devreye Beşiktaşlılar çok gayretli bir tempo ile başladılar. Dakikalar ilerledikçe baskılarını arttıran Beşiktaşlılar on üçüncü dakikada sol açıklarının yaptığı ortayı Şa-lı»pi kornere aşırtmak isterken Hüseyin’in önüne düşürdü ve Hüseyin bunu gole çevirdi. Bu gol Beşiktaşlıları büsbütün h landırmıştı. Fakat 17 inci t kikada ânî bir hücumda Beşiktaşlı müdafiin çarpışmasından istifade eden Zekeriya beklenmedik bir anda “ bahçe'nin beraberlik yaptı. Devre bundan gol olmadan 1-1 beraberlikle bitti. Oyun temdit edildi.
Yedinci dakikada sağdan yapılan bir Fenerbahçe hücumunda Fikret'in ortasını çok güç bir vaziyette olmasına rağmen güzel bir kafa vuruşu ile ta-mamlıyan Halit, Fenerbahçe-nin ikinci golünü yaptı \ raz sonra da Fenerbahçe hadan 2 - 1 galip ayrıldı.
Fener-golünü
jjlup eden Fenerbahçe takımı geçen seneki kadrosiyle
Ankaragücü:2
Demirspor :1
Louis ringe; niçin dönmüştü?
Emniyet Hilâli 3-2 Harp okulu da Kalesporu 4 -
] Dün şehrimizde lig maçlarına devam edilmiştir. Vasat bir j seyirci kitlesi önünde oynanan I maçların tafsilâtı aşağıdadır: Ankaragücü 2 — Demirspor 1 Günün en mühim karşılaşması Ankaragücü ile Demir-I spor arasında yapıldı. Her iki takım, şu kadrolarla sahada F yerlerini aldılar:
Demirspor:
y Abdülkadir - İskender, Salim - T. Mehmet, Süleyman, P Muzaffer - Sabahattin, Kadri,
Fuat, Naci, İsmail.
Ankaragücü:
Hikmet - Fethi, Necdet -
T Nevzat, Hüseyin, Halûk - Or- ’ Dış sahada oynsı han, Nezihi, Fikret, Yalçın, ta Hilâl rakibine Abdullah. j iyi oynamış, birir
Hakem: Reşat Önen. j berabere ’ '
Oyun; süratli bir tempo ile rede her iki takım başladı. Her iki takım da ha-1 kazanmışlarsa da maçın meşine bir kaç dakika Emniyet galibiyet golünü maya muvaffak olmuş ve böylece 3-2 Emniyet lehine sona ermiştir.
Harpokulu 4 — Kalespor 1 Takımlar şıı kadrolarla sahada yerlerini aldılar.
Harpokulu: Remzi - İsmet, Rıdvan - Mustafa, Selâmi. Ran man - Vasıf, Sabahattin, Ilak-Demirspor biraz daha ağır bas- kı, Hikmet. Hayri. tı ise de başka sayı olmadı ve Kalespor. Osman - Ahmet, . devre 1 - 0 Demirspor lehine Satılmış - Nevzat, Akman, sona erdi. | Hamza - Beyhan. Erdoğan,
İkinci devreye Ankaragücü Hüsamettin. Sabahattin İs-daha azimli başladı. Ankara- |T,ct. gücü’nün bu azimli ve canlı o-1 Hakem: Kenan Serlyel. yunu neticesinde onbirinci da- ' Harpokulu, rakiplerine na-kikada Demirspor aleyhine ve- zaran daha nefesli ve tecrübe-rilen bir kornerde top Yalçın'a 1' olmasına rağmen, Kalespor geldi ve Yalçın takımının be- 1 ezilmeden bir oyun çıkar-raberlik golünü attı. Bu gol- maya muvaffak olmuştur, den sonra Ankaıagücü'nün de- ' Harpokulu, birinci devrede vamlı olarak tehlikeli akınlar | Vasıf’ın ayağı ile 5 inci ve 14 yaptığı görüldü. Nitekim on vncü dakikada iki gol atmış ve yedinci dakikada, top Demir- Kalespor ismet in ayağı ile spor kalesi önlerinde ikenSü- penaltıdan bir gol atarak mu-leymanın kendisine pas verece- . kabele etmiştir, ğini sanan kaleci Abdülkadir | İkinci devrede
■ ileri çıktı, Süleyman topu ve- nisbeten daha iyi receği yerde mütereddit aya- J 20 inci dakikada soliçleri Hik-
( met ve' iki dakika sonra Mustafa vasıtası ile iki gol kazanınca maç 4-1 Harpokulu le-
| Orhan BÜLENT ] ladı ve son virajı gelirken ba-,dı.
!
R
IV
A
oaşıaaı. ner iki ıaKim aa na-sım kalelere tehlikeli akınlar £ yapıyordu. Demirspor santra-foru Fuat, altıncı dakikada yakın mesafeden Demirspor’un yegâne golünü attı. Ankaragü-cü müdafaası; canla başla çalışarak takımı aleyhine sayı olmasına mâni oluyordu. Yirmi beşinci dakikada Demirspor'lu Fuat, güzel bir pozisyonu kaçırdı. Devre sonlarına doğru
1 mağlûp ett bu golden sonra bozuk vullü bir oyun tutturdu, hassa Demirspor muhacim hattının üç ortası çok fırsat kaçırmakta idi. Demirsporlular T. Mehmet’i muhacim hatt alarak akmlarını müessir 1 mak istedilerse de bu da netice vermedi ve maçın bitmesine üç dakika kala Demir-spor lehine olan korner tehlikesini de bertaraf edince Ankaragüçlüler, topu taca atarak maçın sonunu getirdiler. Böy-lece maç 2-1 Ankaragücü le-1 hine sona erdi.
Emniyet 3 — Hilâl 2
Dıs» salında nvnanaıı bu maç-e nazaran daha inci devre 1-1 bitmiştir. İkinci dev-da birer gol bit-at-
Harpokulu oynamıştır.
| ğında tuttu. Bundan istifade e-den Ankaragüçlüler topa ye-tiştilerı ve Demirspor’un boş kalan kalesine ikinci ve galibiyet gollerini attılar. Demirspor ,
Ziraat Bankası koşusunu
dün Citadel kazandı
muhasebesinin betaatı artık tahammül
Müşterek bahis
edilemiyecek bir hal almıştır. Bu işin ehil ellere devri lâzımdır
Dün sonbahar yarışlarının altıncısı yapıldı. Koşular güzel olmasına rağmen Hipodromda fazla bir kalabalık yoktu. Meraklıların yetişebilmesi için koşulara 14.30 da başlandı. Fakat bu yüzden son koşu hava kararmak üzere iken yapıldı ve ağır, altsak çalışan müşterek bahis mehasebçsi çifte bahisiıı neticesini ancak saat altıda ilân edebildi.
Hele ikinci ikili bahisin bir saat 45 dakikada hesaplanması hiç bir sahada görülmemiş bir rekordur.
İdarenin muhasebeyi ıslah i-çin hiç bir tedbir almayışını hayretle karşılamaktayız.
Koşuların neticelerine gelin-
Safkan Arap taylarına mahsus birinci koşuda meşhur Arda gene startta kaldı. Fakat rakipleri 50 metre kadar ayrıldıktan sonra o koşmağa baş-
Favori olarak tutulan Belle Rose geçen haftaki koşusu ile ölçülemiyecek kadar fena koştu. Lady de startta geri kaldığı için netice üzerine müessir o-lamadı. Pullu 58,5 kilo ile gü-ı zel bir yarış yaptı ve arkasm-Ida başbaşa ikinci sayıları Fan-fare ile Yiğit’i geçerek birinciliği kazandı. Müddet 1,42.
* Ganyan 385, plaseler 115, 245, ve 120 kuruş.
( İkili bahis; Pullu - Fanfara Yalnız jokey Ze- 43 lira 75, Pullu - Yiğit 97 lira arasında 65 kuruş verdi.
I A. grubu Arap atlarına mahsus handikapa 11 at iştirak etti. 2600 metrelik bu uzun koşuda Tufan startla başa geçti ve son viraja kadar önde geldi. Fakat düz yolda hücum eden rakipleri arayı kapatarak Tufanı yakaladılar. Bu a-rada Rıdvan'ın çok güzel idare ettiği Kasva başa geçti ve az kalsın günün sürprizini yapacak olan Çınar’ın önünde;
şa geçti. Düz yolda Seyyare ile yaptığı mücadeleden de galip çıktı ise de Karasalkım ile mükemmel bir yarış yapan jokey Burhan ânî bir hücumla Arda'yı bastırdı ve 3 boy ara ile koşuyu kazandı. Müddet 1.50, ganyan 200, plase 100, 100 kuruş. |
İki yaşlı İngiliz taylarına mahsus ikinci koşuda Apaş ve I Serap büyük favori olarak tutuldu. Nitekim koşu da bu iki 125 tayın pek sıkı bir mücadelesi ile sona erdi. ” "
keriya rakiplerinin sıkışmış olmasa idi koşuyu le-| hine çevirebilirdi. Müddet 1.29. Ganyan 255, plaseler 110, 105
kuruş.
birinci oldu, Tufan üçüncü kaldı. Müddet 3,07. Ganyan 600, plaseler 215, 215, 215 kuruş.
Günün en mühim koşusu o-lan Ziraat Bankası Koşusuna 15 at iştirak etti. Startta hemen ileri fırlayan ModaTı koşuyu hızla götürmeğe başladı. Fakat Karamehmet ahırının çok güzel bir tâbiyc kullanarak Anış ile bu tehlikeli rakibi bertaraf etti. Diğer rakiplerinin fena koşmalarına mukabil , Citadel jokeyi Reşad’ın altında ' fevkalâde güzel bir yarış yaptı ve rahatça birinciliği ka-zandı. _________
i
İkili bahis: Serap - Apaş 415 kuruş.
Üçüncü koşu İngiliz taylarına mahsus 1600 metrelik handikaptı. Bu koşuya kayıtlı atlardan Mimi, Pulsuz, Neslihan, Comtesse ve Anış kuşturulmu-
Arkasında Darling ikinci, Nur üçüncü oldu. Müddet 2,34. Bu koşuda Rozita koşturulmadı.
Ganyan 230, plaseler 145, 200 ve 310 kuruş. Çifte bahis Kasva, Citadel 13 lira 80 kuruş
ATÇI
Dünya ağır sıklet şampiyonu ringi namağlûp olarak terketmek istiyordu. Fakat vergi borcu ve arkadaşlarının ısrarı onu mağlûbiyete sürükledi-
Bilindiği üzere Joe Louis, Eylül ayı içinde Amerika'nın şhur Yankee Stadyumunda dünya ağır siklet boks şampiyonluğu ünvanı için Ezzard Charles’le yaptığı 15 raundluk maçı sayı hesabı ile kaybetmiştir. Joe Louis, ;dünya ağır siklet bok şampiyonluğunu 11 sene elinde tut-I Ituktan sonra, geçen sene Jersey’de Joe Walcott'a karşı ■ ;yaptığı 15 raundulk maçın 11 inci raundunda rakibini na-[ kavt ederek maçı kazanmış ve bu maçtan sonra gazeteci-; ;lere, ringe veda edeceğini söylemiştir. Joe, bundan sonra ; [serbest çalışmaya, büyük işler yapmaya başladı.
I Acaba Joe Louis'in ringten ayrılmasına ne gibi bir düşünce sebep olmuştu? Bir sene sonra tekrar niçin ringe ;döndü? Bu iki suali şöyle cevaplandırmak kabildir:
; Dünyanın sabık ağır siklet şampiyonlarına bir göz ; [atarsak şunu görürüz. Hepsi, yaşları ilerledikçe ringten ; [ayrılmaya çalışmışlar, fakat bu kabil olamamış ve niha-! [yet 32 ilâ 40 yaş arasında yaptıkları maçlarda mağlûp ola-; İrak şampiyonluğu istemiye istemiye başkasına kaptırmış-[ dardır. 1900 de Gentleman Jim Corbett Jim Jeffries’e na-: kavt ile yenildiği zaman 33 yaşında idi. Bob Fitzsimmons [;1902 de 40 yaşında iken Jim Jeffries’e nakavt oldu.
[ Jeffries 1910 da 35 yaşında, Jack Johnson’a yenildi ; ;Jack Dempsey 1927 de 32 yaşında Gene Tunney’e mağlûp [ oldu, hem de nakavtla.. Bu izahattan da anlaşılacağı üze-; ;re, şampiyonların hemen hepsi 32 yaşından sonra yenil- ;
; emektedirler. Joe Louis, Walcott ile karşılaştığı zaman 34 ; yaşında idi. Münekkitler, Louis’in bu maçta eskisi kadar ■ hâkim döğüşemediğini de bilhassa belirtmekte idiler. Dün-; !va ağır siklet boks şampiyonluğunu 11 sene elinde tutan [ ve bu müddet içinde yaptığı 25 maçı da kazanan Louis’in ; bütün emeli, namağlûp bir boksör olarak ringten ayrıl-! inaktı, zaten yaşı da tehlikeli yaşa varmıştı. Onun için, rin-li terketmeye karar verdi.
(; Joe Louis, niçin tekrar ringe döndü? Bu, iki mühim ; ; Sebebe atfedilmektedir. Birincisi, Louis’in 200.000 dolar ka-[; 1ar bir vergi borcu vardı; yapacağı bir maç ile bu parayı ; ; ; [ ahlatça kazanabilirdi. İkinci sebep ise, arkadaşlarının onu ; [ ! iaimi surette ringe dönmeye ıjşfik etmeleridir. Ona, artık i’ ; !’ğır siklette kuvvetli boksörlerin olmadığını, kendisinin ■; [ hiraz çalışırsa bu ünvanı tehlikesizce elinde tutabileceğini ! ; ; söylemekte idiler. Bu telkinlere inanan Louis, Yankee Sta- ; ;
[ ;dında 36 yaşında iken 22.357 seyircinin önünde Charles’le ; ’ ; karşılaştı ve sayı hesabı ile mağlûp oldu. ; ;
Orhan BÜLEND ;
Genç Millî Takım son şeklini alıyor
Bu
kara'da
Milli ihtimalle şu şekilde çıkacak-1 Fahrettin.
aym 28 inde An- tır:
yapılacak olan Türle ' Turgay - Naci, Rahmi - Mus-milli maçında Türk tafa, Melih, Muzaffer - İsfen-Takımı kuvetli bir. diyar, Erol, Bülent, Lefter, ........I:
-A.*)

Comments (0)