Sâmilia
DÜNYANIN EN BÜYÜK PATRONLU ELİŞİ
VE MODEL MECMUASI
116 Sahife 100 Kr. 364 Çıktı
Yıl: 2 — No. 538 * Telgraf adresi : Zafer Ga zetesi
Genel nüfus sayımı dün yapıldı
Memleketin nüfus sayısı biı müddet sonra belli olacak
Dün saat 7 de başlıyan, sayım 16,27 de sona erdi
Şehirde sayım sükûnet içinde ve hâdisesiz geçti
I 1950 yılı umumî nüfus sayı-! mına dün sabah şehrimizde saat 7 de başlanmış ve akşam saat 16.27 ye kadar devam edilmiştir.
| Günlerdenberi İstatistik Genel Müdürlüğünce ve İl Sayım Komitesince yapılmakta olan hazırlıklar sona ermiş ve sayım, dört binden fazla memur vazifelendirilmek suretiyle mühim bir aksaklığa meydan verilmeden yapılmıştır. Sayım memurları için parasız ctobüs tahsis edilmiş ve bu otobüsler sabahleyin ıpemurla-rı vazifelerine, sayım bittikten sonra da evlerine götürmüş-
Sayım günü Ankara’da
14 çoçuk dünyaya geldi
I
Buna mukabil 5 ölüm vak’ası oldu
Dür» sabah saat 7 den akşam I sayımın devamı müddetince 16.27 ye kadar devam eden dün Ankara vilâyeti hudutları sayım «ne bir fazla, ne bir ek- I dahilinde 14 çocuk dünyaya sik» gayesiyle intizam ve an-! gelmiş ve bu çocuklar da sayı-layış içinde yapılmıştır. j ma dahil edilmişlerdir.
Aldığımız malûmata göre j (Sonu Sa. 4 Sü. 1 dc)
Dış politikada önce prensip !
Mümtaz Faik FENİK
Dış politikada birlik meselesi, son günlerde muhalefetin ağzında, yine bir nakarat halinde tekrar edilmeğe başlandı. Halk Partisinin ileri gelenlerinin muhtelif vesilelerle ileri sürdükleri fikirlere bakılırsa, iki parti dış politika meselelerinde birleşip beraberce yürümelidirler. Memleketin yüksek menfaatleri bunu âmirdir.
Bizim bu mütaleanın aksine söyliyecck hiç bir sözümüz yoktur. Ancak dış politika meseleleri denildiği zaman, şu, veya bu hâdiseyi münferiden ele almaktan daha ziyade, prensipler üzerinde durmak gerektir. Çünkü bu prensipler sayesindedir ki, bir çrtk meseleleri kökünden halletmek ve sarih bir neticeye varmak kabildir.
Herkes gayet iyi bilir ki, eski iktidarın dış politikada tatbik ettiği usûl, işleri daima savsaklamak, tereddütlü, muhteriz davranmaktır. Hattâ gerekirse, sarih muahede hükümlerini dahi, bozmaktan ve kendi isteklerine göre tefsir etmekten çekinmezlerdi. İşte bu yüzden dış politikamız senelerce âtıl kaldı; memleketimizin lâyık olduğu dış itibarı, lâzım geldiği kadar gelişemedi. Çünkü, yabancılar da tutulan yolu anlamıyor değillerdi, onlar da, bizim tereddütlü, muhteriz, kaypak dış politikamız
karşısında yapıcı değil, sadece yüze giilücü bir politika takibine başlamışlardı. Verilen sözlerin, altına imza edilen teahhüt-lerin icabettiği zaman gereği gi-(Sonu Sa. 4 Sü. 4 de)
Mermer çeşme
D.P. ocağının
yıllık kongresi
D.P. Mermerçeşme semt ocağı I yıllık kongresi çok samimî bir j hava içinde yapılmıştır. Kongre divanı seçildikten sonra, ocağın bir yıllık idari ve mali raporları okunmuş, takdir ve alkışlarla kabul edilmiştir.
(Sonu Sa. 4. Sü. 8 do)
D.P. Istişarî Kongresi Başkanlığından
Demokrat Parti Istişarî Kongresi bu sabah (23/10/ 1950 pazartesi) saat dokuzda Gar Gazinosu üst kat salonunda toplanarak çalışmalarına devam edecektir. Sayın delegelerin teşrifleri rica olunur.
Dışişleri Bakanı’ nın Roma seyahati
Seyahatin Akdeniz Paktını istihdaf ettiği doğru değil Dışişleri Bakanımız Fuat Köprülü’nün bu ayın 2 sinde Roma’ya giderek İtalya I Dışişleri Bakanı Sforza ile | Akdeniz Paktı etrafında . görüşmeler yapacağı ve bu görüşmeleri müteakip Yunan Başbakanı Venizc-los’un Türkiye’yi ziyaret edeceği hakkında yayınlanan haberlerin doğru olmadığı anlaşılmıştır.
Bu hususta malûmatına müracaat ettiğimiz Dışişleri Bakanlığında selâ.hiyetli bir zat, Fuat köprülü’nün bu ay sonlarında Roma’ya gideceğini, fakat Akdeniz Paktı etrafında görüşmeler yapmıyacağmı bildirmiş ve Avrupa Dışişleri Bakanlar Konseyinin geçen oturumunda verdikleri bir karar gereğince bu ay sopunda yapılacak toplantının Ro-ma'da vukubulacağını ilâve etmiştir. Dışişleri Bakanımız Roma’ya uçakla gidecektir.
Dün bir çok aileler balkonlarda lopu böyle bekliyorlardı
D. P. istişarî kongresi
Kongre basına sevgisini bildirdi
Kore’ye giden birlik mensuplarının ailelerine do saygılarını ulaştırmayı karar altına alan Istişarî Kongre bu sabah saat dokuzda tekrar, toplanacak
Demokrat Parti istişare Kongresi bu sabah saat dokuzda Gar Gazinosu üst kat salonunda toplanarak çalışmalarına devam edecektir. Başbakan Adnan Menderes de, rahatsızlığı geçtiği tak diıde bugünkü toplantıda hazır
Sofyadan nota yağmuru

. Çiftçiye
Bulgaristan yeni] yeniden
bir nota verdi
tohumluk
i i
i
s
Bulgaristanın İktisadî bünyesinde bir takım zararlara sebep olmuşuz
Sofya Radyosu dün sabah,
Maslahatgüzarımıza yeni bir nota tevdi edildiğini 'bildirerek şu haberi vermiştir:
Sofya, 22 (Radyo) — Bulga
Dışişleri Bakan Yardımcısı
Sofya’daki Türk Maslahatgüzarına yeni bir nota tevdi etmiştir. Bu notada Türk Hükü-
(Sonu Sa 4. Sü. 6 da)
35.000 tonluk tahsisin tevzii kararlaştı
Ankara, 22 (T.H.A.) — Ta-m Bakanlığı, Ziraat Bankası asıtasiyle sonbahar mevsimi in çiftçilere tohumluk tevziatının ikinci kısmına ayırdığı 35.000 tonluk tahsisin tevziini karar altına almıştır. Tevzi işi, vilâyetlerde geçen aydan itibaren çalışmalara başlamış bulunan ihtiyaç komisyonu tarafından idare edilmektedir.
İstanbul
valisinin
C. Barlasa
cevabı
İstanbul 22 (Telefonla) — (C-H.P.) Genel kurulu üyelerinden vc eski devlet bakam Cemil Sait Barlas, verdiği bir beyanatla Prof. Dr. Fahrettin Kerim Gö-kay’ı İstanbul Valiliğine getirmek h C.H.P. hükümetinin büyük bir hataya düştüğünü söylemiştir.
Dün bu hususta Vali Gökay da kendisi ile görüşen agzetecîlere şunları söylemiştir:
»Be-n bu sözde şahsımı ilgilen (Sonu Sa. 4 Sü. 3 ie)
Bu geceki konser
Dün bütün fırınlar yukarıdaki resimde görüldüğü gibi böyle ekmekle dolu idi
Pek kısa siiren ekmek sıkıntısı
Benderliüğlunediyor?
İngiliz Kültür Hey eti Genel Başkanı geldi
İstanbul, 22 (T.H.A. — İngiliz Kültür Heyetinin Türkiye Bürosunun 10 uncu kuruluş yıldönümü bu hafta kutlanacaktır. Bu münasebetle Heyetin Genel Başkanı Gl. Sir Ro-nald Adam ve Heyetin Türkiye kurucusu ve ilk Müdürü Prof. Michael Grand bugün uçakla şehrimize gelmişlerdir. Yeşilköy'de İngiliz Kültür Heyetinin mümessili Late ve gazeteciler tarafından karşılanan misafirler bu akşam Ankara’ya hareket etmişlerdir.
1938 senesinde İmparatorluk İkinci Başkanlığında bulunan
(Sonu Sa. 4. Sü. 7 de)
İsrailli piyano virtüözü Pnina Salzman’ın konseri bu gece veriliyor
Genç İsrail piyano virtüözü Pnina Salzman bu gece saat 21 dc Küçük Tiyatroda Bulgaristan, dan gelem göçmenler yararına bir konser verecektir
Bayan Behice Köprülünün himayesi, Milli Eğitini Bakam Tcv-fik İlerinin müzahereti vet İsrail Sefirini nyardnniyle verilecek o-lan bir konser bilhassa şehrimiz sosyetesi arasında memnuniyet t uyandırmış ve birçok sosyete mensuplan konser için bilhassa hazırlık yapmışlardır.
Ankarada iyi giyinmekle tanınmış bir kısım kadınların aynı za (Sonu Sa. 4. Sü. 8 de)
Bazı kötü niyetli kimselerin menfi tertipleri süratle akamete uğratıldı Sayım gününün arifesinde, akşam üzeri şehirde kısmen vatandaşın fuzulî isticalinden ve bundan mütevellit ihtiyaç harici taleplerden, kısmen de bazı kötü
niyetli kimselerin menfî tertip- ( leri yüzünden şehirde kısa bir müddet ekmek buhranı başgös-tcınıiş; fakat başta Belediye Rei-(Sonu Sa. i Sü. 5 de)
AKINTIYA KÜREK
Hayırlı rüyalar!
Bingöl - Erzincan mebus seçimi
Yolsuzluk iddialarını mahallinde inceliyccek olan tahkik heyeti Erzincanda çalışmalara başladı Ankara ,22 (T.H.A.) — Erzincan Milletvekili seçimlerinde yol suzluklar olduğuna dair şikâyet, ler Meclise intikal etmiş ve) bu seçimler hakkında Meclis tahki kikatı açılmasına karar veril-
mişti- Yozgat Milletvekili Avni Doğan (C.H.P.), Elâzığ Milletvekili Faruk Saııaç (D.P.) ve Sivas Milletvekili Rifal Öçten (D.P.) den müteşekkil tahkik heyeti Er-(Sonu Sa. 4 Sü. 3 de)
emil Sait değil de Of Sait Badasımız, Adana Halkcvinde söylediği nutukta aynen şöyle demiş:
»— Seçimlerde büyük bir hezimete uğradık, bunu saklamak istikbal için biiyiik bir uykuya dalmak olur.»
Halbuki, Kasım Gülek dünkü Ulus’ta, seçimlerdeki muvaffakiyetlerinden bahsediyor.
Acaba Cemil Sait Barlas, Kasım Gülek için uyuyor mu. demek istiyor? Öyle ise Allah rahatlık versin!
Hakem düdiik çal! Cemil Sait yine Genel Sekreterin çizgisini geçti! Yine Of Sa-ittir! — YEDEKÇİ
Z'
Sayfa : 2
ZAFER
23/10/1950
KÖMÜR
Memleket Mes’eleleri
|Akadan fıkralar :
Vergiler üzerine
Me. - De.
fikirden bahseden
Bu-dahi, kaç ( olduğu okuma fisınn uygun r çok sevilen
DEPOSU
Bugünlerde siyaseti bir yana bıraktık, galiba sık sık san’attaıı söz ediyoruz. Ne yapalım, bir cemiyet san’atsız olamaz; medeniyet san'atla at-başı giden bir yaratıdır, fırsat düştükçe bunu etrafıma telkin etmek vazifemdir. Geçenlerde de yazdım, bugün ele alıp okunacak doğru dürüst bir edebiyat dergimiz bile yok. «Varlık» var, fakat kaç kişi o-kur, buna rağmen Yaşar Nabi o dergiyi ne bahasına yayınlar, bilinemez. Vedat Nedim Tör'le Şevket Rado’nun yayınladıkları «Aile» dergisi insanın yüzünü güldürecek bir temizlikte ve hayli kaliteli çıkıyor, fakat onun da bir yeni sayısını, okumak için eskisinin üstünden üç ay geçmesini bekleyeceksiniz; çok zaman. Hüsamettin Bo-zok’un titiz ve dikkatli elinden çıkan «Yedi Tepe» dergisi, kuşe kâğıdı üzerine temiz baskısı ve seçme tercümeleriyle, kendine göre bir boşluğu doldurmağa çalışıyor, amma o dn sadece dört sayfadan ibaret.
«Aile, nin 1Ö50 sonbahar sayısını, bir yolculukta baştan a-şağı zevkle okuduğumu söylemeliyim. Bu güzel derginin baskı adedini bilmiyorum: Kaç basar, kaç satar; fakat Yarab-bim, okuma yazma bilen insan olarak, böyle bir dergiyi, yahut öteki, sanattan, edebiyat-
tan, katıksız bütün dergileri, okumaktan sil müstağni olabiliyoruz, nu düşünüyorum, çünkü, nim, «Aile» dergisi ( basarsa bassın, lâyık veyahut memleketin yazma bilenler sayı nisbetteki alâkayı Son nüshasında bir imzalar var. Amı istedikleri kadar, Yakup Kadri Tahran mektuplarını, Falih Rıfkı -Niçin san’atı büyük ve soylu san’atı kullanmıyoruz.» diye «ikinci ölüm» yazısını, Vedat Nedim «Halk oyunlarımız ve halk türkülerimizi», Mesut Cemil «Ponçik ve insanlar» a-dındaki nefis nesrini, Cahit Sıtkı Tprancı «Kırık Kalpler» ini. Baki Süha «Eylül düşünceleri» isi yaza dursunlar; Aldous Huxley’in, l’earl S. Buck'ın yahut daha bilmem bu ayarda, dünya çapıuda muharrirlerden. düşünürlerden en seçme yazılar, o sayfalarda bulunadursun. Sevgili aydınlarımız, bizler, ille ilgi duymayacağız. Bunları okumaya, ciddî okumadan geçtik oyalanmak i-çin olsun okumaya ihtiyacımız yok. Vaktimiz de yok.
Vaktimiz mi? Affedersiniz, bizim kadar vakti katleden kaç millet gösterebilirsiniz bu dünyada! Bu yalanı olsun söylemeyelim.
Yenişehirdeki depo önümüzdeki seneden itibaren şehrin haricine çıkarılacak
Ankaranın beri kömür depola larak kullanılan Yenişehir lektrik - havagazı mıntakası önümüzdeki seneden itibaren bu dertten kurtulacaktır.
Bilindiği gibi Yenisehirin hemen hemen tam ortasında bulunan kömür depolan bu yer sakinleri-nîn mütemadi şikâyetlerine sebep olmuş ve Belediye Sıhhat Müdür lüğü de kömür depolarının şehir haricinde bir mahalle taşınmasını bildiren bir raporu ait olduğu müesseseye bildirmiştir-
Diğer taraftan Hipodrom arkasına kurulacak kömür depolan tamamen modern bir şekilde inşa edilecek ve depolara kadar demiryolu döşeneceği gibi modern elek tertibatı vç otomatik basküller yapılacaktır. Halen tatbik edilmekte olan iptidai kömür tevziine bu şekilde de sorı verilecektir.
Ankara'da ölüm ve doğum nisbeti
GAZETELER
D.P. nin Küçük Kongresi
Belediye sağlık müdürlüğü , istatistiklerinden öğrendiğimize göre; bu sene on ay içerisinde 1080 kişi ölmüştür. Buna rağmen, nüfus müdürlüğü ver diği izahatta yine bu sene on ay içerisinde; 1875 i erkek ve 1975 i kız olmak üzere 3850 doğum vakası olmuştur.
Rasyonel çalışma
Bütün bu menfi şekilde tecelli eden neticelerin mutlaka I bir sebebi vardır.. Bu sebebi kısa bir cümle ile anlatmak mümkündür. Çalışma sistemimiz rasyonel değildir.. j
______________________________________________Yazan : ____J
Yeni yıl bütçesi
Demokrat İzmir gazetesinde Hurrem Kubat, «Yeni yıl bütçe» siz başlıklı yazısında, yıllık devlet bütçesinin hazırlanması mevzuunu ele alarak eski iktidarın daima açıkla kapanan bütçe ha zırlama usulünü tenkid etmekte* dir. Daha sonra muharrir, Ad. nan Menderes Hükümetinin bütçe hazırlıklarında yıllardır devam edilegelen hatalı ve aidatı, cı usulden vazgeçerek ayağım /organına göre uzatmayı bildiğini ve tam bir denk bütçe hazırlamakta olduğunu ilâve et.
Son Posta gazetesinde «Demokrat Partinin Küçük Kongresi» başlıklı ve Selim Ragıp Emeç imzalı başyazıda, Ankarada topla rıan Demokrat Parti istişare kon gresi mevzubahs edilerek şöyle denilmektedir:
«Bu kongrede iç bünyey taallûk temesi bakımından konuş malar gizli tutulmuştur ki bunun da yerinde bir tedbir olduğu şüp he götürmez- Demokrat Parti kongresinin meşguliyetine arzolu nabilecek meslelerin şunlar oio bilceği tahmin edilmektedir.
1 — Partinin iç bünyesine ait o lan meseleler ve bu arada iktidara terkettiği icra unsuru elan hükümetin faaliyeti,
2 — Partinin diğer siyasî te şekküllerle olan münasebeti.
Demokrat Partinin halinden bahsederken geçmişi istemiye is-temiye ele almamak mümkün ol ı muyor.
Bundan dolayıdır ki, birçok kısmı tartışmalarla ve memleke I tin demokratik bünyesini meydo na getirmeye: matuf seçim hazırlık lariyle geçen beş buçuk aylık bir j zamanda beşerî olarak eski ik tidarın geride bıraktığı imkân- ■ mokrat Parti tarafından onun a- I zomisî yop.lm.sr.r_ ve yap.l™k vet|enmis o|duâunu isoa, e,mek. tadır. Bu bakımdan Demokrat fejjr Partinin gerek memlekete karşı, | üzerine aldığı vazifelerde ve j gerekse diğer siyasî müessese. ı i lerle olan münasebetlerde hem [ ı başarılı, hem de azamî dürüst . hareket ettiği şüphe götürme- . mektedir. Bu kongre, kendi dâ vasma sahip siyasî bir partinin zaman zaman tertibinden kaçın», mıyacağı bir otokritik sahnedir * Yüz akiyle netice vermediğini iddiaya imkân verecek en ufak ' bir emare yoktur.»
Yol dâvamız |
Milliyet gazetesinde «Yol dâvamız» başlıklı makalede, yol meseleleri İncelenmekte ve şöyle . denilmektedir: i
«Romalılardan itibaren Anado-ludaya pılan yolların tamirsiz-lik yüzünden uğradığı harabiyi hepimiz biliyoruz. Osmanlı İm paratorluğu devrinde muazzam hâzinelere sahip olan devlet, lü-' zumunda bir yol yapar, külle diktan sonra Cumhuriyet hâzinelerine itibarla yol hattâ daha fazla yaptırılan yolların hüsnümuhafazasım da te. mine mecburdur. Yol bahsinde devletin fedakârlıklarına mukabil halkın da mühim vazifeleri vardır. Devletin yaptırdığım mil let bozarsa asırlarca çalışsak yine bir yol şebekesi tesisine imkân bulamayız Bu hakikati göz-önünde tutarak her şeyden evyel iptidaî nakil usullerinin terki ve bilhassa kağnı devrine son 'veril mesi lâzımdır.»
Bu yüksek itimada lâyık olmak şerefi Yeni Asır gazetesinde M. Tun-! cer, «Bu yüksek itimada lâyık olmak şerefi» başlıklı ve C.H-P. liler tarafından Demokrat Partinin 14 mayıstan sonra zayıfladı-| çı hakkındoki iddialarına cevap ' teşkil eden yazısında, il genel , meclisi seçimlerinin açık bir mu-ski ik | hasebesini yaparak elde ettiği
; neticeye göre D.P. nin millefve-yapmak mümkünse De. killeri seçiminden sonra zayıflamış değil, bilâkis daha da kuv.
Muharrir, yazısının sonunda iktidar partisinin kuvvetlendiği nispette vazifesinin da kaydetmektedir-
lon-terkederdi. Fakat Hükümeti o devrin sahip değildir. Bu yaptırmak kadar.
Karanfil sokağında bir Amerikalının evi soyuldu
Evvelki akşam saat 19.30 da Yenişehir’de ğında oturan ailenin evi sabıkalılardan de bir kadın yanına aldığı Erkan ve Doğan isimlerindeki iki çocukla beraber evvelce tesbit ettiği bir Amerikalı ailenin e-vine kapıyı kırmak suretiyle girmişlerdir.
Ancak aralarında, çaldıkları eşyayı paylaşmada çıkan bir anlaşmazlık yakalanmalarına vesile olmuş, hırsızlar toplu bir halde suçüstü mahkemesine sevkedilmiş ve bunlardan Eminenin çocukları teşvik etmesi sabit görüldüğünden tevkif edilerek ceza evine gönderilmiştir.
Genç kadının güldüğü duyul du. Başını geri attı. Kıvrak bir hareketle ellerini erkeğin • avuçlarından kurtarmağa çakıştı. Fakat Selim onları sım-/*sıkı kavramıştı. Daha da kendine doğru çekerek dudaklarına götürdü..
— Gülüz.. Ne güzel.. Ne şirin bir
Karanfil soka-bir Amerikalı soyulmuş ve Emine ismin-
Şadan Candar jjeldi
İtalya’nın Si-ena şehrindeki müzik akademisini muvaffakiyetle bitiren kıymetli ses sanatkârımız Şadan Candaç şeh rimize dönmüştür.
Bir müddet
şehrimizde kalarak müteaddit konserler verecek olan kıymetli sanatkâr ocak ayı sonlarında konserler vermek üzere İtalya’ya gidecektir.
— Öyle mi buluyo Asıl ismim Gülriz.. Küçükk Gülriz diyemezmişim., t soranlara Gülüz diye verirmişim.. Adım öyl( mış... Şimdi herkes Gülüz diyor...
— Akşam.. Bach’ın o ağır parçasını nasıl olup da muhteşem, dayanılmaz bir aşk çığ-rışı haline koyabildiğinize hâlâ şaşıyorum. Siz büyücü müsünüz yoksa?.. Bakin şimdi de şu ablak suratlı ihtiyar ayde-deyi, dünyamıza şehvet salan muzip bir çapkına çevirdiniz.. Bırakın Gülüz.. Bırakın sizi doya doya seyredeyim.. Başım dönene., mest olana kadar size bakayım..
Sizi seviyorum Gülüz... Biliyordunuz değil mi?.. Seni sevdiğimi, deliler gibi sevdiğimi anlamıştın değil mi sevgilim...
Genç kadını kendine biraz
ok muhterem İşletmeler Bakanımız Profesör Muh .üs Ete, rasyonalizasyonu tarif | ederken, bu kelimenin menşe-inin* latinee Ratio’dan geldiğini belirtmektedir, mânâsı mantık, aklıselim demekmiş.
Hakikaten bir işin iyi mahiyet alabilmesi için o ilgili olan bütün bünyenin, aklıselim ve mantık dairesinde harekete hazırlanmasından baş ka bir çare olamaz. İşlerimiz iyi gitmiyor dendiği zaman bu 1 cümlenin içinde bulunan (iyi) lâfının neyi kastettiğini bilmek ve işte dâvayı bu (iyi) ye götürmek için alınması gereken tedbirleri düşünmek lâzımdır.
Devlet mekanizmasının türlü fasıllarından her birinin u-ı mumî nizam üzerinde büyük tesirleri bulunduğu şüphesizdir. Ancak bu fasıllardan hangisinin birinci plânda bulunduğunu kestirmek oldukça zor bir keyfiyettir. Filhakika ı umumî nizam, yalnız devletin kendi hudutları içindeki hava . ile ölçülemez. Hariçten gelen t tesirlerin yarattığı türlü sebep-• ler bunun üzerine müessir o-[ lur. Meselâ, devletin harp ha-. linde bulunduğu bir sırada bü-, tün gücün millî müdafaa ruhu üzerinde toplanması esastır. Bu ruhun dışında kalan bütün fasıllar, artık ikinci derecede bir ehemmiyet taşır ve' bütün imkânlar, asıl dâva olan harp nizamının tatbikatına intikal ettirilirler.
Normal zamanlarda, fertlerin hayat nizamına veçhe veren en büyük varlık şüphesiz ki iktisadi durumdur. Yaşamak için, yaşama şartlarına cevap veren parayı kazanmak ve kazanılan para ile de Jcifayetji . bir geçim sağlamak gerekmektedir. Bu iki hareket arasında sağlam ve ölçülü bir muvazenenin tesisi mutlaka lâzımdır. Bu muvazene ise, evvelâ para kıymetinin istikrarlı bir mânâ taşımasiyle temin edilebilir. Paranın istikrarlı bir mânâ taşıması, İktisadî hareketlerin rasyonel bir mahiyet almasiyle mümkündür. Dış ticarette bu işin oynadığı rol ise çok büyüktür. Esâs dâva, ihracatı artırmak, ithalâtı azaltmaktadır. Bu sebeple, memlekette ihracı mümkün olan malları ucuza mal etmek ve ithalâtı önlemek için de memlekete lüzumlu olan malzemeyi iç kaynaklardan temin etmek çarelerini aramak lâzımdır.
Bu hareketlerin esası üç kuvvet, üzerinde toplanır: I
Ziraat, sanayi ve ticaret.
Bu üç kuvvetin bugün memleketteki durumunu tetkik e-1 decek olursak hemen hepsin n devlet elinde toplanmış bulunduğunu görürüz.
Ziraate esas olan toprağın asgarî yarısı devletin elindedir. Memleketimizde esaslı tetkik-
bir işle
ler yapmış bulunan Milletlerarası Kalkınma Bankasının neşrettiği broşür bu hususu tevsik etmektedir.
Toprağın halk elinde kalan kısımları ise, Veraset Kanunu dolayısiyle mütemadiyen parçalanmaktadır. Bugün yüz dönüm tarlası ve beş çocuğu olan ■--------
bir vatandaşın vefat etmesi! ler)n)n başlıca alıcısı halinde tarla serveti, yirmişer Devlet elinde bulunan dönüm olarak beş evlâda inti- rikalarda ve madenlerde, kal etmekte ve bu suretle bü-' ruluş iyi olmakla beraber,
CEMAL KIPÇAK
• Zonguldak Milletvekili.
yük ziraatin rasyonel hüviyeti kaybolmaktadır.
Sanayide, büyük fabrika ve madenler esasen devlet elindedir. Küçük sanayiin de mamul-devlettir. fab-ku-
\ol dâvamız
Yeni yollarımızı adım adım dolaştım
mullerin ucuzlatılmasını sağlı-yacak tedbirler katiyen alınmamakta, aksine olarak çeşitli mevzuat ihdası sureti ile mamulün pahalılanması için âdeta her çareye başvurulmaktadır. Mevzuat, iş elemanlarının elinden inisyatifi almıştır. Geçenlerde ziyaret ettiğim bir madende iş âmirinin yana yakıla anlattığı bir durum, üzerinde ibretle durulacak kadar ehemmiyetli mânâlar taşımaktadır. Bu arkadaşın anlattığına göre, bütün mesai elemanları bir araya gelmiş ve fevkalâde tedbir almak suretiyle istihsallerini % 25 nisbetinde arttırmışlardır. Bu suretle fazla istihsal temininden dolayı yukarıdan herhangi bir alâka gösterilmemiş, durum olduğu gibi devam etmiş.
Başka bir zaman da iş icabı, durum aksine tecelli etmiş, yâni, istihsal previzyonu-na nazaran muayyen bir düşüklük göstermiştir. Bu sefer de merci makamların aynı lâ-kaydiyi gösterdikleri tesbit edilmiştir.
Şahsen ben de İktisadî Devlet Teşekküllerinde vazife almış ve mesai hayatımın birçok senelerini bu teşekküllerde geçirmiş bir adamım. Hakikaten bu mesai süresince işlerde tecelli eden sıkı merkeziyetçiliğe rağmen merci makamlarla olan temaslarımın çoğunu iki cümlede hulâsa etmek mümkündür:
Muamelâtı zatiye ve evrakı müsbite:
Bir işi organize edebilmek için evvelâ silsilei meratiple vazifelendirilmesi lâzım gelen personelin tayininden mak icabeder. Bu şekilde zifelendirilecek maaş meselesi belli başlı dertlerden Ekseriyetle nin barem durumu fenadır. Bu elemanı istihdam edebilmek için kadrolarda uydurulan isim lerin haddi hesabı yoktur. İsim uydurursunuz, tekaüdiye ve prim imkânlarında zorluk çıkar. Bu imkânları uydurursunuz, bu sefer de kadroyu vekâlet tasdik etmez. Zavallı memur bir taraftan, iş bir taraftan bekler durur. Diğer taraftan falancanın tavsiyesiyle işe giren bir başka memur, yıllarca evvelden ve türlü dairelerden birikmiş imtiyazları ile baremin yüksekçe bir faslından hissesini alır, koltuğuna yerleşir ve haksızlıkların en hararetli müdafii kesilir.
Şimdi sıra işe gelir. îş demek hareket demek, hareket demek muayyen bir paranın sarfı demektir. Makineler birbirine uymaz. Yedek parçalan bulunmaz. Bulup almak istersiniz karaborsadır, fatura vermezler. Başlarsınız evrakı müsbite faslına.
Mesai hayatının zaten mühim bir kısmını dolduran bu fasıllardan sonra, devlet tatbi-katçılığmın üçüncü faslı olan teftiş işleri gelir. Sıra ile hesap verirsiniz:
Umumî murakabe müfettiş-(Devamı 5 inci sayfada)
f
— V —
okuz senelik yol programının «birinci üç senelik
. kısmı tamamlanmış gibidir. E-. ğer havalar müsait gitse idi ve . bir de lâzım gelen malzeme . vakti zamanında memleketimize . getirilip proje ekiplerine veril-. miş olsa idi, bu kış İskenderun -[ Erzurum arası geçit verecekti. . Maalesef bu iki mahzurdan do-layı Maraş - Malatya arasında, t Gölbaşı denilen dağlık bölgeler-. deki tünel ile dört, beş kilometrelik arıza giderilememiş ve Bingölde Pliimür geçidi aşılamamıştır. Gölbaşı şantiyesinde kaldığımız gece şiddetli yağmur ' bastırdı. Şafakla beraber dağların bembeyaz karla örtüldüğünü gördük. Bu ânî kış havası burada çalışan mühendislerimizi telâşa düşürdü.
Daha yola çıktığımız günden itibaren iki isim sık sık tekrarlanıyordu: Gölbaşı ve Yüksek Mühendis Ziya Apaydın... Göz görmeyince, insan hiç bir şeye inanamıyor.
Gölbaşı, Maraşı Malatyaya . bağlayan yolun en arızalı kıs-ı mındadır. Yalçın kayadan dik yamaçların semada yükseldiği daracık boğaz geçilirse mesele kalmıyacak. -Fakat nar.il?) dememek için buradaki çalışmaları görmek lâzım. Bir avuç Türk , çocuğunun zekâ ve bilgisi bir ' araya gelince, tabiatin dik ba- * şını eğmenin çaresi bulunmuş- ' tur. İnsan zekâsı ve yine onun | eseri olan makine... Hele başta da Yüksek Mühendis Ziya Apay- basar ; din olursa, bu yaman ıııücade-
Ile, muhakkak zaferle bitiyor.
.— Göreceksiniz, diyorlardı. Gündüz gözü ile geçmeğe cesaret edemediğiniz dağ yaıııaçla-ı rında Mühendis Ziya ve arkadaşları gece çalışıyorlar».
Topıakkaleden beri peşimizi ı bırakmıyan yağmuru sıcak oto-, ıııobillerimizin camlarından seyrede ede Gölbaşına yaklaşırken,

_____________________________J hep bu mevzu konuşuluyordu. Proje hududunda biran durala-' dik:
• — İşte Mühendis Ziya!» de-
Uykuyu çoktan unutan, şehirden senelerdir elini ayağını çeken idealist adanı karşımızda idi. Deri ceketinin içinde zayıf, fakat çelik gibi bir vücut. Cehresinde hiç de yorgun ve bezgin bir adam hali yok. Yuvasında durmadan hareket eden bir çift göz üzerimizde dolaşıyor. Mütebessim bir yüz, samimî bir ev sahibi sıcaklığı ile bizi kar-şılayordu.
Mühendis Ziya, bir kaç daki-(Dtevamı 5 inci sayfada)
Hayri Alpar
başla-
elemanların teşekküllerde biridir, ilgili olan elema-
Konferans
UNESCO Merkez , İcra Konseyi üyesi ve Ingiliz Kültür Heyeti Genel Başkam General Sir Ronald Adam tarafından 24.10.1950 salı gü nü saat 17-30 da Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesinde «UNESCO FAALİYETLERİ» hakkında bir konferans verilecektir.
Giriş serbesttir.
5847
Teşekkür
Hayatım için" büyük bir tehlike arzeıden safra kesemi, kendilerine has meharetle ve büyük n ile ameliyat eden çok kıymetli operatör
ı Hazım Bumin'e
ve Gümüşsüyü cerrahî kliniğinin dirayetli ve müşfik sahibesi operatör Suad Giz e alenî teşekkürlerimi bildirmek için muhterem gazetenizin tavassutunu rica e. derim.
Salâhattin Benli
10228
CBI( KIZ KALBİ
daha çekiyor, gözleriyle gözle-» rini arıyordu. Onun ise gözleıil kapalı idi- Hiç sesini çıkarmı-1 yor, sade arkaya doğru attığı başını sağa sola kaçırıyordu.
Nihayet:
— Evet anlamıştım.. Diye mırıldandı.
Sesine bir ağırlık, bir boğuk luk çökmüştü... Başka bir şey diyemedi. Sustu.
Onları saran ay ışığı o kn-dar kuvvetli idi ki Gülşen, genç kadının dudaklarının titrediğini farketti.
Selim hâlâ ona bakıyordu. Bakışları tutuşmuş gibi yanarak, hırsla, istekle hâlâ onun gözlerini arıyordu. Dudakları gerilmiş, ağzı âdetti lakallüs etmişti. Bu dudaklarda da is-teyen, araştıran bir şey vardı. Gülüz’üıı gözleri yavaş yavaş aralandı. Gözlerini nihayet erkeğin. gözlerine kaptırdı. İki-
Nakleden :Ş. TAYLAN sinin de yüzlerinde âdeta birfi ; ürperme dolaştı.. Selim birden* ; genç kadını kuvvetle belinden! ( kavradı... Gülşen onların du-j ı daklarııun birleştiğini gördü.® ı İç çekişe benziyen.. bir inil- 1 tiyi andıran bir öpüşme idi bıı.. 1 Genç kız, o zamana kadar ' sarsılmıştı. Gözlerini sımsıkı 1 kapadığı halde hâlâ o öpüşme- ' yi görüyor gibi idi. Bütün benliği allak bullak olmuştu. İçine bir şey saplanmış gibi idi. Etinin, kemiğinin, iliğinin acıdığını duyuyordu âdeta.. Ayni zamanda iliklerine kadar üşüyor , muş gibi bir titremeye do ka- , prlınıştı.. Çeneleri birbirine vu-
Oı-adan fırlamak, kaçmak, I
gitmek istiyordu. Fakat artık I
çok geç kalmıştı. Konuşulanları duymamazlık, olanları gör- I memezlik edebilmesine de im- I kân kalmamıştı. Bütün asabı
Tefrika No. 4
gerilmiş, vücudu büzülmüş, büyük bir korkuya kapılmış ve dayandığı yerden kuvvet almak istiyormuş gibi, sımsıkı ağaca tutunmuştu. Karanlıkta hiç duymadığı bir heyecanla erimiş, yok olmuş gibi idi. Fakat Gülüz ile Selimin de o kadar yakınlarında idi ki.. Gü-lüz’ün:
— Delisiniz siz...
Demesiyle biraz kendine gelir gibi oldu. Tekrar gözlerini açtı.
Genç kadın :
— Delisiniz siz... Diye tekrarlıyordu. Ya bu tarafa gelen
Fakat Selim onu dinlemiyordu bile.. Istıraptan kısılmış gibi bir sesle boğuk boğuk, kesik kesik birşeyler söylüyordu..
— Yavrum.. Canım.. Sevgilim benim.. Doğru söylüyorsun. Deliyim ben.. Gerçekten deliyim.. Beni sen çıldırtıyorsun..
Seviyorum seni Gülüz.. Ne kadar sevdiğimi görüyorsun, anlıyorsun değil mi?..■'Acı bana sevgilim-
Genç kadının başını omuzuna bastırmış, onu iyice göğsüne çekmişti. Şimdi Selimin yüzü ışığa dönmüştü. Esmer yüzü daha da kemikli duruyordu. Hatları sert, âdeta haşin denilecek kadar keskin bir ifade almıştı. Bakışlarında Gülşen’in şimdiye kadar hiç görmediği, bilmediği garip bir ışık yanıyordu. Sııbit bir fikre kapılan bir delinin bakışları gibi acaib, derin, ürkütücü ve büyüleyici bakışlardı bunlar. Gülşen bu boğuk, ihtiraslı sesi de duymamıştı hiç- Hemen beraber büyüdüğü ve her halini tanıdığı o ciddî tavırlı, alaylı bakışlı, çocuk giiliişlü Selim’le burada gördüğü adam arasında hiç bir münasebet yoktu.
bir he-
Gülüz birşeyler kekeledi. Gözleri süzüldü.. Dudakları a-ralandı...
Gülşen’in içini müthiş korku kapladı, öylesine bir
yecana kapılmıştı ki artık daha fazlasına dayanamıyacağını anlıyordu.. Bir daha öpüşecek olurlarsa ya avaz avaz haykıracak, yahut da düşüp bayılacaktı...
Fakat genç kadın birden ken dini erkeğin kollarından hızla çekerek kurtarmış, iki adım geri çekilmişti. Bu tarafa doğru sesler geliyordu..
Gülüz bir yandan kendisine çeki düzen vermeğe çalışıyor, bir yandan da gittikçe yaklaşmakta olan seslere kulak veriyordu. Selim olduğu yerde öyle kala kalmıştı.. İlk kendini toparhyan yine Gülüz oldu. Vücudu dikeldi.. Genç adamın elini kuvvetle bir sıktı ve sâ-kiıı adımlarla ileri doğru seğirtti.
Gülşen, onun şen kahkaha-cıklar arasında:
— Ne harikulade bir gece değil mi?.. Hele denizin manzarası görülecek şey doğrusu... Mektap; iri güller., ve senin en güzel aşkın... mehtap var.. tri güller derseniz,
(Devam edecek)
Beşinci ders
r i11 ek ve ölmez Atatürk;
* idrâki kıt, duygusu çapıl olanlara «tahta adam» derdi. Tahta adamla tahtadan a-dbm arasında mâna ve inşa takımından çok fark vardır.
Etten dalaktan olanına tahta adam denilir. Yoksa tahtadan olanı çarşıda pek makbul- x dür. Meselâ meşe odunundan, , -gürgen kalasından, dişbudakla, boibudak çamdan bir adam yapılır. Güzelce boyanır, merinos işi kostümlenir, ve bizim Sii-merbank vitrinlerine konur. Bıftıa manken derler. Müşteri çekmek için kullanılır. Faydası da görülmektedir. Yalnız i-yi boyanması şarttır. Güneşe yağmura hiç gelmez. Yoksa Elmadağ çakalına dönüverir.
Fıkrasını Elmadağ’ın Kara-caoğlan mıydı. Hediye miydi bir köyünde dinlemiştim: Çakalın biri boyacıya gider der ki:
— Boyacı başı! Şu kurtlardan, panterlerden, arslanlardan bıktım. Bana palaz, piliç avını bile haram ediyorlar. Beni ars-lan boyasına boyasan da ben de herkesi korkutup rahat nefes alsam.
• Boyacı yeni müşterisine so-
-r Peki boyayayım ağam, amma kaç yağmurluk olması-
— Anlayamadım ustabaşı.
— Parasına göre boyarım da.. Bir yağmurluk istersen bir yağmurluk, kırk yağmurluk dersen kırk yağmurluk boya-
Kırk yağmurluk için pazarlık olur biter. Paranın yarısını verip boya küpünün karşısına geçip kurulur.
Ustabaşı arslan rengine boyar. İş bitince kalan bedeli ister. Müşteri aynaya bakar, arslana boyanmış borcunu ödemeden sı-
vışır kaçar. Boyacı arkasından bakıp gülümser.
Boyama arslan dağa çıkar. Bakar ki arslanlar oturmuşlar çgpiç kebabı yiyorlar. Hemen nağrayı basar:
— Sofrada bana da yer a-
Oradakiler onu da sahici arslan sanıp hürmetle yer verirler. Ziyafetin sonunda birdenbire yağmur başlar. Arslanla-ra bir şey olmaz amma, bakarlar ki muhteşem, korkunç misafir bir yağmur yiyince eski kılığına kıyafetine dönmüş. Meğer boyacı ihtiyatlı imiş. (Ne olur ne olmaz, belki paramı tam vermez) diye bir yağmurluk boyamış! O da ilk yağmuru yeryemez boyalar eriyip akmış, aslına rücu edivermiş. Arslanlar fena halde kızarlar, paralamak isterler. İçlerinden ihtiyar bir arslan önler de der ki:
— Yooo, yapmayın çocuklar! Ne yapsın bize imrenmiş. Bazı özentiler vardır ki hiç suç sayılmaz. Bu da bir yağmurluk bir özentiye kapılmış. Hoş görün. Sana da hadi güle güle!
Niçin bilmem. Tahta adamdan, tahtadan adama geçtim. Ondan mankene, manken derken boyacıya saptım. Halbuki ben tahta adamdan bahsedecektim galiba.
Hah! Yazımın başlığına gözüm ilişir ilişmez akbma geldi. Evet, ben ne ondan bahsedecektim ne bundan. Konum bambaşka idi. Beşinci dersten konuşncaktım. Yerime göre yazımı şöylece ayarlayım:
Ekimin 16 ncı veya r17 nci günü idi. Yani şu son seçimlerden iki gün sonra. Birisine rastladım. Yine yüksekten savurmağa başladı. Şöyle baktım baktım da içimi çekivermişim: Vââh, vahvah! Hemen sordu: Neye hayıflanıyorsun? Artık dayanamadım, hemen cevapla-
— Yahu bu, beşinci ders. Hâlâ mı bir şeyler öğrenemedin? Beş buçuk yıl önce kurulamazlar diye bizi istihfaf ve istihkar ettin. Lök gibi kurularak birinci dersi verdik. Anlamadın. Sonra 14 Maysta yine burun büktün, direğini çatlattık ve ikinci dersi verdik. Yine anlamadın. Hiçe savdığın halk sana inat beni muhtar seçti. Bu üçüncü dersin de farkında olmadın. Belediye seçimlerini bir dördüncü ders kabul etmedin. Şu 15 Ekimde verdiğim beşinci dersten bile sıfır alıp hniıftn çaktın.
Bu ne haldir. bu ne idrâk ve intikaldir be birader?!
Hadi, gelin de, tek ve ölmez Atatürk’ü hatırlamayın...
AKA GUHOJZ
23/10/1950
ZAFER
Dünya’nın aynası
DısPolitika
Keşmir dâvasının yeni veçhesi
eşnıir meselesi, bu hafta içinde, Güvenlik Konseyi
tarafından tekrar müzakere e-d ilecek t ir. 1947 den beri Pakistan'la Hindistan arasında çözülmez bir ihtilâf mevzuu ve ıstırapların kaynağı olarak yıp giden bu mesele, bu Pakistan Dışişleri Bakanı Zafi-rullah Hanın, talebiyle, bir evvel incelenmek üzere günde alınmış bulunuyor.
Bilindiği gibi, Hindistan’la Pakistan, iki müstakil devlet halinde birbirinden ayrılırken, Keşmir'in hukuki statüsü muallâkta kalmıştı. Filhakika Srinagar'da mecusî bir mihrace mevcuttu; lâkin bu mihracchin, nüfusunun yüzde sekseni müslüman olan Keşmir kalkı ile otorite rabıtası pek mübhemdi. 947 de Pakistan topraklarından gelen kuzeyli Patan kabilelerinin Srinagar Silerine hücum etmeleri üzerine bu mihrace, malını mülkünü toplayıp kaçmış ve Hindistan’a iltihak etmek istediğini bildirmiş ti. Bunun üzerine Hindistan kuvvet göndererek Palanları püskürtmüş fakat meseleye Pakistan'ın da müdahalesi üzerine, Hindistan ile Pakistan kuvvetleri, her iki taraf da İngiliz generallerinin kumandası altında olmak üzere, fiilen harp haline geçmişlerdi.
İhtilâf, nihayet 948 de Birleşmiş - Milletlere intikal etti ve bir komisyon kurularak Keşmir’e gönderildi. Bu komisyonun tek muvaffakiyeti 1949 da «A-teş kes» emrine itaati sağlaması olmuştur.
Peyklerin Prag içtimai bitti
Yayınlanan tebliğde Batı Almanyaya dair eski talepler yeniden tekrarlanıyor
Prag toplantısına başkanlık eden Molotov, efendisi Sialin'le
Londra Radyosu, 22 (Basın - tedir. Bu noktalardan sonra Yayın) — Rusya ve peyk dev- demeç, Alman barış antlaşma-let temsilcilerinin Prag’da yap- s.'nın biran evvel hazırlanma-tîkları konferans dün sona er- sı lüzumu üzerinde durmakta miş ve bir demeç yayınlanmış- ve antlaşmanın imzalanmasm-tır. Bu demeç, Birleşik Ameri- dan sonra geçen bir yıl zarfın-ka, İngiltere, Fransa ve Rus- da işgal ordularının çekilmesi ya’yı Almanya’nın silâhlanma- teklifinde bulunmaktadır. Ay-sına yahut herhangi bir teca- nı vesikaya göre Doğu ve Ba-vüz plânına iştirakine müsaa- tı Almanya temsilcileri bütün de etmiyecekleri hakkında te- Almanya’yı idare edebilecek minat vermeye dâvet etmekte, muvakkat bir hükümetin ku-ve Almanya'da barış ekonomi- rulması için çalışacak bir ku-sinin gelişmesi için bütün tah- rucu meclis meydana getirme-ditlerin kaldırılmasını istemek lidir.
ou De Gaulle’in Almanyada j yeni demeci
Bilinmeyen şey istenmez!
enkit hakkı isteriz, fcryatlariyle, her gün çırpınan IJ bugünkü muhalefet, yani C.H.P. lilcf bir zamanlar i!
Genelbaşkanlarının karşısında clpcnçe divan dururlar ve ; ! onun her dediğine bilâkaydüşart mutavaat ederlerdi. -
Fikir beyan etmek, herhangi bir işi tenkit etmek imkânı- ; ; na sahip değillerdi. Çünkü, bu gibi bir hareket, Gcnelbaşkan ; ! tarafından asla hoş karşılanmaz ve buna cesaret eden der- ' hal aforoz edilirdi. Geneibaşkan ademi memnuniyetini şöyle ; izhar ederdi: ; i
— Fikir, bende tümen tümen... Ben fikir istemiyorum, ! ’ Dediklerimi yapmanızı istiyorum!
Bu şekilde yetişen vo ömürlerinde tenkit denilen şeyi !; ancak 14 Mayıstan sonra öğrenmeğe başlıyaıı bu zevat,-pek tabiidir ki, ilk zamanlarda bir takım falsolar yapacaklar ve ii ıııhtemel olarak da bu şekilde harekete devam edecek- !;
Halbuki, bu, çok fena bir huydur. Devletin vazifesi, fena huylu vatandaşların ıslahına çalışmaktır.
Düşündüğümüze göre, bu hakkı istemeden evvel, tenkit denilen nesneyi bir güzel öğrenseler ve bunun küfür ve şahıslarla uğraşmak, memleket birliğini bozacak kışkırtıcı neşriyat demek olmadığına kanaat getirseler çok iyi ola-
Hikmet YAZICIOĞLU;
İnsana dehşet veren bir ıspirtizma deneyi
Müthiş!.. Siyah bir el peydah oldu ve kütüphaneye doğru YÜRÜDÜ!..
Esas itibariyle iki kardeş devlet arasında mahallî bir dâva ölçüsünü geçmemesi lâzım gelir gibi görünen Keşmir ihtilâfının, Uzak Doğu hâdiselerinin inkişa-fiyle, milletlerarası bir mahiyet aldığı görülüyor. İhtilâfın halli çarelerini araştırmak ve bu hususta bir rapor hazırlamak üzere Birleşmiş - Milletler tarafından dört ay kadar evvel Keşmir’e gönderilen Owen Dixon'un da belirttiği gibi, gün geçtikçe meselenin halli imkânsızlaşmaktadır. Zira şimdi, ihtilâfa harici tesirlerin de karışmakta olduğu intibaını uyandıracak belirtiler mevcuttur.
Owen Dixon, Hindistan tarafından reddolunan raporunda, Keşmir’in, daha evvel tasarlanmış esaslara göre iki devlet a-rasında resmen taksimi ve yalnız Keşmir vadisi için plebisite başvurulmasını tavsiye etmektedir. Ancak, bu plebisit, daha evvel Birleşmiş - Milletler tarafından tayin olunan Amiral Ni-mitz'in nezareti altında tertiplenip netice alınıncaya kadar, Keşmir'de bulunan ve Hindistan’ın himayesi altında bir nevi kukla hükümeti kurmuş olan Şeyh Abdullah'ın idareyi muvakkaten terketraesi lâzımdır. Halbuki, görünüşe göre Şeyh Abdullah yerinden kıpırdamak niyetinde değildir. Bu nasıl olu-
200 bin mevcutlu bir kuv vet polis hüviyeti altında hazır bulunduruluyor
Londra, 22 a.a. (United Press) — İngiltere’den bildirildiğine göre Doğu Almanya polis kuvvetlerinin bir kısmının Sovyet-ler Birliğinin tekzibine rağmen bir ordu teşkil ettiği hususunda gayri kabili cerh deliller mevcuttur.
Dışişleri Bakanlığı sözcüsünün tasrih ettiğine göre, Doğu Almanya kuvvetlerinden kaçan 1500 kişinin beyanatı 53.000 kişiden mürekkep olan sözde polis kuvvetlerinin hakikatte ordunun iyi teçhiz e-dilmiş birliklerini teşkil ettiğini ve Alman kara kuvvetleri eski subayları komutası altında olduğunu göstermektedir.
Sözcü, bu kuvvetten başka 3 batı bölgesinde mevcut 90.000 polise mukabil, Doğu Almanya’da ayrıca takriben 200.000 polis mevcut olduğunu ilâve etmiştir.
Batı polis mevcudu yeni emre göre 125.000 kişiye çıkarda-
General, savunma için işbirliği teklif ediyor
Paris, 22 a.a. (Afp) — Kışlık spor sarayında Fransız Halk Topluluğu Partisi mensupları önünde konuşan General de Gaulle demiştir ki:
Anavatanın, Fransız Afıika-Çin Hindinin müda-
ber verilmektedir. Keşmir'in hartadaki yeri göz önüne getirilecek olursa, bu memleketin doğudan Tibet, kuzey doğudan Çin’in Singkiang eyaleti ile hem hudut olduğu görülür.
Güvenlik Konseyinde, ihtilâf, hukuki esaslar üzerinden incelenirken, bir yandan Pakistan, diğer yandan Hindistan, himaye ettikleri iki ayrı cereyanla Keşmir halkını kazanmağa çalışmakta idiler. Pakistan, İbrahim Hanın idaresinde A zad Keşmir cereyanını, Hindistan ise Şeyh Abdullah'ın milli hizbini tutuyor ve maddi manevî müzaharette bulunuyorlardı. Şimdi bu iki zatın da vaziyetten istifade cihetine giderek istiklâl sevdasına düştükleri ha-
Singkiang'da Sovyetleriıı, komünist Çinlilerden imtiyazlar a-larak hava meydanları ve yollar inşa ettikleri malûmdur. Hindistan taraftarı Şeyh Abdullah ile, Pakistan’ın mahmisi İbrahim Hanın, birbirlerine düşman olmakla beraber, ayrı ayrı, Siang-kiang’dan gelen temsilcilerle görüştükleri bildirilmektedir. Yine bazı haberlere göre, bu iki lider, Marx doktrinini hatırlatan esaslar üzerinden toprak reformu ve tevzii meselesini ele almış bulunmaktadırlar.
İmtiyaz Sahibi:
Güneş Matbaacılık T.A.O. adına Başmuharrir
Mümtaz Faik FENİK
Bu nüshada yazı işlerini fiilen idare eden
Fatin Fuad
Basıldığı yer: Güneş Matbaası — Ankara
Denebilir ki, esasta bu kadar iyi anlaşan iki liderin «büyük bir komşu» tarafından karıştırılmaları pek zor olmıyacaktır. Bu takdirde, Keşmir'in bir peyk devlet olarak ortaya çıkması ihtimali vardır. Komünizmin Asya'da yayılma plânının bir noktası gibi görünen Keşmir'in mukadderatını ancak tarafların ve Birleşmiş - Milletlerin süratle ve basiretle hareket edebilme kabiliyetleri tayin edecektir.
Mücahit TOPALAK
Mısırda partilerarası münasebet gergin Londra Radyosu, 22 (Basın -Yayın) — Mısır Başbakanı Na-has Paşa, 16 muhalefet liderinin Kral Faruk’tan silâh alım satımında ihtikâr yaptığı iddia edilen saray mensuplarının cezalandırılmasını istiyen istidasını takbih eder mahiyette sözler söylemiştir. Başbakan demecinde bu istidanın evvelce düşünülerek hazırlanmış bir iftira olduğunu, Kralın kendi ( ailesinin mevzubahs olduğu . bu ithamların dahi bitaraf şekilde incelenmesi hususunda e-mir verdiğini bildirmiş, bundan sonra hükümetin buna ( benzer iftiralara karşı şimdiye kadar olduğu gibi sükûtla mu- ( kabele etmiyeceğini belirtmiştir. 1
Doğu Hintte açlık tehlikesi
Londra Radyosu, 22 (Basın -Yayın) — Hindistan'ın Kuzeydoğu eyaletlerinden Behar, açlık tehlikesi ile karşı karşıyadır. Altı hafta süren kuraklıktan dolayı bir milyon tonluk pirinç mahsulünün kaybedildiği zannedilmektedir. Kuraklık- J tan sonraki su taşmaları yüzünden bu zarar bir buçuk milyon tona çıkmıştır. Eyaletin İaşe Bakanı Reuter muhabirine durumun ancak korkunç olarak vasıflandırılabileceğini söylemiş, Hükümetin Birleşmiş Milletlerden yardım istemeyi düşündüğünü ilâve etmiştir.
faası için işbirliği talep ediyoruz. Fakat bunu yapmakla imtisal edilmek arzusunda değiliz. g *;
Bu da savunma sistemimizi bizzat kurmamızı âmirdir. Mamafih bu sistemi, cömert vericilerimizin emrine tâbi kılmadan bize yapılabilecek yardımları da buna dahil edebili-
' Fransız meclisi Almanyanın silâhlanmasını görüşecek
Paris Radyosu, 22 (Basın -Yayın) — Fransız Millî Meclisi, Almanya’nın silâhlandırıl-ması meselesini gelecek salı günü inceliyecektir. Hükümet, Meclis önünde beyanatta bulunacak ve muhtemelen Savunma Bakanı Jules Moch’un yeniden Vaşington'a gitmesinden önce Meclisten güven oyu istiyecektir. Bilindiği gibi ,A-merikan başkentinde Atlantik Konseyinin nihaî müzakerele-i 28 ekimde bağlıyacaktır.
İspiritizma seansan, umumiyet- ' cen medyumun etrafında topla-le, lambersart’da M. Visticofun ] nıyor, Birdenbire, siyah bir el, veya Mile Denis'nin evinde yOpı- ekranın önünde tekallüs ediyor, lir. Orada, sihirli bir sahne yok-' Tabiot üsitü bir hayatla canla-tur. Bir divan, sandalyeler ve müsait bir ışık.
Andre Delvoye birkaç hareket, ten sonra uyuyor. Be» ilâ on daki ka zarfında (Rûh) u, cisminden (vücudundan) kurtuluyor- Hiç bir hile’den şüphe etmeyiniz. Fosforlu sargılar, şoförü sımsıkı bağladığı için hiçbir şüpheli hareket yapamaz. Asistanlara gelince; Onlar, bir zincir yapmışlardır, yâni, elele vermişler Ve böylece daha sıkı bir kontrol »e-uuickiii- m'n ibarettir. 1 Sessizlik insanın canını sıkıyor.
M, IMÎP.CI uvn evvel, sey- Duvarda) yerden iki metre yük-yörelerin hareketleri izah edile- sek,e '*Wl bir ekron’n *a*d’Ö' miyordu, hâdiseler de objektif oynd'nl,k' ortalığa esrarengiz olarak tahlil edilmezlerse, izah- veriy°r-
lan mümkün olmaz. Şu halde on-1 lar, bütün çalışma ve gayretlerin) sadece, tahteşşuur etüd-ler etrafında toplarlar.
Fakat gene de, bu neticeyi, mistik ve ezoterik emirler gibi naza n itibara almayınız.
Bu ispirtizmacı grupu, ölülere sual sormaz. O, sadece, fizikî kuvvteleri idare eden esrarengiz kanunları tayin ve tedvin etmek çarelerini- araştırır.
MEDYUMLAR
I İste, Lillois’li ispritizmacılar ta rafından takibedilen maksatlar: Onların şefi olan M. Visticot, ya Sina göre kuvvetli, sağlam yapılı bir adamdır. Gözlüklerinin arkasından soğuk bakışlı gözlerinin parıltısı farkedilir. Gayet kısa konuşur ve söylediklerinin ekseri si de emir mahiyetindedir. Tam on yedi seneden beri «gizli şeylersin neden ve niçinini sabırla etüd etmektedir. Ve bir gün ge lip, ispirtizmanm vuzuhsuz bir karanlık içinde yüzen hipotez lerini, hakikat sahasına çıkaracağım ümit etmektedir.
Ote tarafla (I) irtibatını temin eden Andre Delvoye'dur. O, cesur bir «ağır yükler* şoförüdür ve metafizik hadiseler karşısında şaşınp kalmaz. Fakat kendini son derece meydulmuğa hasretmiştir.
Hemen hemen her memlekette, insanı hayretler içinde bırakacak ispirtizma*tecrübeleri yapan bir çok insanlar vardır- Meçhulleri ortaya çıkaran bu insanların basında, M. Visticot, M. Dr. Choin ve Kuzeni, diş dok toru M. Marbut sayılabilir- Ayrıca, M. Bereauks, M. Delahaye, Mile Deniş ve daha bir takım insanlar. Hepsinin müşterek olan yegâne tarafları, sağlam bir bilgiye sahip olmaları ve basları nm omuzları üzerinde metanet ve irade ile durabilmesidir- Yoksa, zannedildiği gibi hâyâl değil, Onlonn konuşmaları, anlaşamayan bazı hadiseleri, objektif-man tahlil etmekten ibuıcmı. Nasıl ki, Keplerden evvel, sey-
| Birdenbire, kısa kısa ve kesik-ke sik nefes olan medyumun sesi duyuluyor- Uyku hali yaklaşmıştır. Andre Delvoye’in ruhu, cesetten ayrılıyor)...
Ve, M. Visticot’nun hâkim sesi yükseliyor. Emir, fokat zoraki değil, Hemen hemen, dostane bîr
— Günaydın, diyor.
GÖLGE EL
Bu cümle, medyumun (ruhuna» hitabedilmiştir -Sonradan, katalepsi esnasında, ölmüş olan baba smm ruhunu, daha doğrusu hayalini istiyor.
İstediği şey babosıdır. «İstenilendin seyyal kitlesi yavaş yavaş teksif oluyor. O, tedri-
nan bu el, ne yapmak istiyor?..-M. Visticot, bir insana hitap eder gibi ona sunlan söylüyor:
— Parafin kobı, kütüphanenin üzerindedir. Akıllı oll işareti ve alâmetlerini oraya koy.
Gölge el horeketsizlesiyor. Son ra kımıldıyor, kütüphaneye doğ-rudönüyor- Ama, sanki tereddüt ediyor.
M, Visticot'nun sesi yükseldi:
— Çok sıcak değil, korkma Oraya gidebilirsin. Bundan başka, orada, bir kösede soğuk su dolu bir kâse bulacaksın.
Sükûtl...
EL YOROYOR
Sonra, su içinde hareket eden parmakların sesi duyuluyor. Dam lacıklor etrafa sıçrıyorlar- Bazı asistanların yüzleri bile ıslanıyordu.
Olü bir ceset gibi divanın üzerinde hareketsiz yatan Delvoye hafif-hafif nefes alıyor.
Nihayet, M. Visticot:
— Teşekkür ederim, «istenileni, dedi.
Bitmişti. Biraz sonra Delvoye, kendine geldi,, Hayâlet te gitmişti
Dediklerine göre, yaptıklarının en basiti olan bu ispiritizma tecrübesi, ruhî hâdiselerin kanunla* rıhı ortaya atmak için yaptıkları çalışmalardan sadece, biri imiş. Gayeleri daha büyük.
N Nihat OLKEKUL
Rusya atom kullanmamayı resmen taahhüt ettiğini bildirdi Lake Succcss, 22 a.a. (Afp) hallinin hâlâ mümkün oldu-
— Sovyetlcr Birliğinin Birleş- ğuna işaretle Komünist Çin’in miş Milletler Güvenlik Kon- (henüz Birleşmiş Milletlere ka-seyindeki temsilcisi Jacob Ma- (bul edilmemiş olmasını tees-1 ik, (Chelsea Kadınlar Birliği. süfle karşılamıştır.
Barış Komitesi» ne mensup bir | Sovyetler Birliğinin tasarla-grupun kendisin; sorduğu su- dığı umumî silâhsızlanmadan allere cevap vererek demiştir bahseden Malik, hükümetinin ki: | yalnız bu tedbire taraftar ol-
Sovyet Hükümeti umumi makla kalmayıp hükümetler a-bir silâhsızlanmaya taraftar- 1 rasında mütekabil teftiş unsur-, dır. Sovyetler Birliği ilk . defa farının tesisini de arzu ettıği-olarak atom bombasını kullan-1 ınamağı resmen taahhüd etmektedir.
Bundan başka Malik, Kore harbinin barışçı bir şekilde'
ı.a.
Günde
ini belirtmiştir.
Sovyet murahhasının cevaplan komite temsilcisi Janet Milet tarafından basma dağı-I tdmıştır.
neden dinlendirmiyoruz?
— 18.30 Konucma;
18.45 Müzik: Hafit
19.00 M. S. Ayarı
19.15 Tarihten Bir ak - 19.20 Müzik: Şarkılar — I Türk Müzlti.
tondan 5 milyon sadece mekanik
17.57 Açılıg vo Programlar - 18.00 Fasıl Heyeti Konseri — 18.40 Dans Müzlfti (Pl.) — 19.00 Haberler -19.15 Kısa Şehir Haberleri — 19.40 Radyo Klftslk Türk Musikisi Birliği Konseri — 20.15 Radyo Gazetesi
20.30 Serbest SHat — 20.40 Oyun ucaları — 21.00 Spor Hasbıhaller)
21.15 Senfonik Müzik (Pl.) -.00 Dinleyici İstekleri — S2.45 Ha bcrler — 23.00 dans Müziği (Pl.) -23 30 Programlar ve Kapama.
İSTANBUL RADYOSU Pazartesi — 23/10/1950
c Programlar. 13.00 Hafif öftle
Yeraltı Şehrinde
A ç. ‘Fe^AÛİc. i

Makineyi dinlendiriyoruz da maden işçisini
— 18 —
Önümüzdeki yıllarda istihsalin 4 milyon tona çıkarılacağını üınid edenler, bu artışı âletlerin verimine bağlıyacak olurlarsa, hesaplarında yanılmış
olabilirler. Hepimiz biliyoruz ki, harplerde bile tayyare, tank, top tüfek ne kadar mükemmel olursa olsun, insan gücü olmadan muvaffakiyet ihtimali yoktur. Maden işinde de böyledir. Orada da en esaslı istihsal unsuru, evvelâ ve daima işçinin durumuna ve verimine bağlıdır. Ocaklarda mekanik âletler ne kadar mükemmel ve çoğaltılmış olursa olsun, kömür istihsalinin en ağır yükünü işçi taşıyacak ve istihsali o arttıracaktır. İşçinin randıman vermesi için de bugünkü mevcut şartların değişmesine kati surette lüzum ve ihtiyaç vardır.
Biziın kömür havzasında, itiraf edelim ki maden işçisi manen ve maddeten en ağır şartlar altındadır. Kazancı az, buna mukabil katlandığı külfet çok yıpratıcıdır. Vasati olarak işçi yevmiyesi 302 kuruştur, üstelik cuntası, pazarı, bayramı, seyranı yoktur.
Memleketimizin her tarafında yerüstü işçisine tanınan mecburi pazar tatili, yeraltı amelesi için nedense, akla gelmemiştir. Memleketimiz ve demokrasimiz için bundan daha yüz kızartıcı bir hal olabilir mi?
tütünü, her akşam bir şişe birası, eti, sebzesi, hattâ yıllık 15 günlük tatil masrafına isabet eden para miktarı, bu beş İngiliz lirası içinde hesaba girmiştir.
Sonra muhtelif bir çok memleketlerin haftalık mesai saatleri, bizdeki gibi asgari 56 saat değildir. Tâ, 938 senesinde bile muhtelif memleketlerin maden işçisi vasati olarak 42-43 saat a-rasında çalışır. Ve fazla mesai için muhakkak iki misli yevmiye alır. İşte size muhtelif memleketlerdeki günlük çalışma saatleri:
Haftada
Btı sözleri, işletmedeki mühendislere söylediğiniz zaman size şu cevabı verirler:
— İşçi, yevmiyeli lıafta (atili istemektedir. Halbuki müessese, esasen milyonlarca lira zarar içindedir. Yevmiyeli hafta tatili tatbik edilirse, hem istihsal azalacak, hem işçiye gündelik ödenecektir. O zaman mevcut zararımız, iki cepheden artacaktır. Esasen dünyanın hiç bir tarafında yevmiyeli hafta tatili yoktur.
Evet, dünyanın hiç bir tarafında yevmiyeli hafta tatili olmayabilir. Fakat dünyanın her tarafında işçinin kazancı gündelikle değil, haftalıkla hesap edilir. İşçinin asgarî haftalık kazancı — Ingiltere'de meselâ 5 İngiliz lirasıdır — Dört kişilik bir aileyi bir hafta müddetle ve her türlü ihtiyacını temin edecek şekilde yaşatmağa kâfidir. Çünkü haftalık kazanç ile, hayal bahası arasında tam bir Ayarlama vardır. Haftada 5 İngiliz lirası kazanan bir işçi, dört kişilik bir ailesini bir hafta içinde insan gibi yaşatabilir. Evinin haftalık kirası, sineması.
Avustralya'da
Belçika'da Fransa'da Macaristan'da İtalya'da Japonya'da Polonya'da Çekoslovakya'da
Fransa'da 40 saatlik hafta için yapılan gayretleri deleleri bilmiyor değiliz. Bizim memlekette ise, güya müddeti 8 saattir. Fakat içeri giren amelenin ekseriya 10-12 saat bile ocakta kalması tabii ahvaldendir. İşçi, bir sürü formalite yüzünden sekiz saatten fazla ocakta kalmağa mecburdur.
Hafta tatilinin, istihsali azaltacağı fikri ise, hiç bir memlekette kimsenin aklına bile gelmemiştir. Bilâkis günlerce çalışmış bir maden amelesinin, haftada bir gün istirahat ederse, dinlenmiş ve kuvvetlenmiş olarak işine sarılacağı hesap edilmiştir. Bu yüzden istihsal azalmaz bilâkis artar. Çünkü işi, istihsalin bir gün durmasına bağlayacak olursak, bunu bütün memleket işçileri için de tatbik etmemiz icabetmez nıi? Dâvanın esası şudur: Biz de medenî memleketlerin yürüdüğü yoldan yürüıncli vo maden ocakları için gündelik değil haftalık ücret usulünü tatbik etmeliyiz!
İnsan yaşamak için çalışır; makine gibi çalışmak için yaşamaz. Kaldı ki, makineyi dahi arasıra durdurup yağlamak v dinlendirmek tekniğin ve organizasyonun en basit bir icabı dır. Aksi halde; makinenin bile ömrünü kısaltmış oluruz.
Makineyi düşündüğümüz kadar, işçiyi nasıl olur da düşünemeyiz —(Sonu var)-
ANKARA RADYOSU Pazartesi — 23/10/1950
- Acalıg ve Program. 7.;
■ı. 7.31 — Goldman B^pdosu (P1.) 7.45 — Haberler. 8.00
— Çeşitli Melodiler (Pl.) 8.25 Günün Programı ve Hava Raporu. 8.30 — Hafi! Müzik (Pl.) 9.00 — JCapatııg.
12.28 — Açılış ve Program. 12.30
— S. Ayan. 12.30 — Şarkılar 13.00 — Haberler. 13.15 — Melodiler (Pl.) 13.30 — öftle G . 13.45 — Rltm
Soldan sağa:
ııcvl peynir, ihtly buluş, çanıltıda bir madde 3 — MUslü lotddcs bir dafte isim, sayı 5 — renk, mübadele Entarinin bir kısmı, bir ev eşyası, ermiş olan 7 — İlçe. renk, tersi: Edat 8 — Söyle böyle, tersi: çayır, Zt-9 — Tersi: bozukluk, tersi: dini İnanış, vilayet 10 — Borcunu veren, silmiş olan, bir kadın ziyneti. Yukarıdan aşağıya:
1 — Nota, elekten geçirme, elirtl. tersi: davulun sesi 3 — .a giyilir, tersi: bir ilçemiz . Adanan şey, soru edatı 5 — Fitne 4500 askerimizin bulunduğu memleket 7 — Bir hayvan, para konur, uzvumuz 9 — renk, bayağı 10 Tali, kik etme, bir nıcyva 11 — Bir Jfâfcıt unu. elemeJe yarar 12 — Tersi: k deftil. Tersi: vapur odası 13 — r Yunan harfi, beraber 14 — Bir yvan, bir ilçemiz 15 — Fotoğraf, ir ölçü.
Sayfa 4
ZAFER
[LÂLEıgSUlTAHg
Yazan : Zuhuri DANIŞMAN Tefrika No: 39 ’ ^( r'
Tefrika No: 39
| Başmakaleden devam :
Bir aralık Cenevizli kadın maksada doğru bir adım atmağı tecrübe etti
— Etrafındakilere dağıtabilirsiniz.
— Türklere rüşvet teklif etmek kadar tehlikeli bir şey
— Bunu biz de biliyoruz. Fakat ihtiyaten söylüyorum. Yâni, her türlü teşebbüse me-
— Hakiki bir Hıristiyan olduğum için bu vuzifeyi yapmağa çalışacağım.
Bunu söyledikten sonra Ci-nevizli kadın düşünceli bir halde oradan ayrıldı. Rahip dö Biıon’un söyledikleri ile Sefarethane tercümanının sözleri pek birbirini tutmuyordu. Fakat her ha’de tercüman doğru söylüyordu. Esasen Rahip dö Biıon’un çehresini pek beğenmemişti. Hilekâr bir tilki Surat! vardı.
Cinevizli kadının kafasını meşgul eden başka şeyler de vardı. Doğrudan doğruya padişahla mı, yoksa evvelâ sadrazam ile mi temasa teşebbüs etmeli idi? Eğer Padişahla o-lacaksa Padişahın gözdelerinden birini yakalamak icabedi-yordu. Sadrazam ile olacaksa, Fatma Sultan en münasibi idi.
Evvelâ sarayın kâhya kadınlarından Safiye Kalfayı yakaladı. Onu daha evvelinden tanıyordu. iki katlın bol bol gevezeliğe daldılar. Bir aralık Cinevizli kadın maksada doğru bir adım atmağı tecrübe etti:
— Sarayda yeni bir gözde türemiş diyorlar. Doğru mu Allahaşkma?.
Safiye kadın lâkayt bir tavır takındı:
— iler gün böyle şeyler şöy-
— Bilmem ama, çok güzel bir şeymiş.
— Belki şu yeşil entarili kız diye söylenenlerdir.
— Neden o adı vermişler o-
— Kâğıthanede bir gün, hiç kimsede görülmiyen göz alıcı bir yeşil entari ile görülmüş de..
— Padişah Hazretleri demek kendisiyle alâkadar oldu?
Safiye kadın hafifçe tebes-
— O, alâkadar olunmıyacak bir mahlûk değildir Madam.
— Sahi mi, Vallahi güzele bayılırım. Onu görmek isteı-
— Sizi
— Güzel bir kadın da bir dantelâ değil midir Kalfacı-ğım!.
— Hakkınız var.
— Demek yeni ve tehlikeli bir gözde ha..
— Bu kız, diğerlerine benzemiyor. Galiba âşık.. Hiç kimseye bir kıymet vermiyor.
— Padişaha da mı?
— Sus.. Zatı Şahaneye karşı ne haddine.. Ama, saray eğlencelerinden filân zevk almı-
— Belki dantelâdan hoşlanır. Ona şu nadide dantelâla-ıımdan göstersem ne dersi-
— Fena bir fikir değil.. Esasen sarayda çok canı sıkılıyor.
Böyle konuşarak, yeşil entarili kızın odasına doğru yürüdüler.
yalnız daııtelâdan zannediyordum Ma-
Sayım günü 14 çocuk doğdu (Başı 1 inci sayfada)
Ankara Doğumevinde dünyaya gelen çocuklardan birisine «Sayım» ismi konmuştur. Çocukların hepsi de sıhhattedir.
Buna mukabil gene dün sayımın devamı müddetince 5 ölüm vakası olmuş ve bu vatandaşlar da sayıma dahil edilmemişlerdir.
İstanbul'da
İstanbul, 22 (a.a.) — Sayım de-vamınca şehrimizde Beşiktaş ve Eyübde dört ölüm, Beşiktaş, Or-foköy ve Bakırköyde üç doğum ve bir çocuk düşürme vakası tes-bit edilmiştir.
Karaoümrükte başlayan bir yangın başlangıcı da derhal itfaiye tarafndan söndürülmüştür.
23/10/1950
— Bu kızın adı ne?
— Vallalı ben de bilmiyorum. Yalnız bizim Kızlarağası
koydu.
— Her halde bu isme lâyik bir vücut olsa gerek..
— Şimdi görürüz.
Biraz sonra iki kadın içeriye girdiler. Köşede, pencere kenarında, ipek ve atlas yastıklara yaslanmış bir kız uzanıyordu. Gür saçları açık omuz laı-ına dökülmüştü. İki elini
başının altına koymuş,

reden uzaklara bakıyordu.
îki kadının girdiğini hissedince doğruldu. Safiye Kalfaya bakarak güldü.
— Hoş geldiniz Safiye Kalfa.. Ne iyi ettiniz, çok canım j sıkılıyordu.
— Ben de tahmin etmiştim. Hem size yeni bir dost da tanıtacağım.
■ Kız, kaşlarını çatarak Cinevizli kadına baktı:
— Tanımıyorum.
Diye mırıldandı.
(Devam edecek)
Dış politikada önce prensip!
bi tatbik edileceğine kani değildiler. Halbuki öbür tarafta, harpten mağlûp çıkan İtalya bile, dış münasebetlerde bizden daha ileri bir merhaleye ulaşmış, gerek milletlerarası taahhütler sahasında, gerek Marshall yardımında bizden çok fazla menfaatler sağlamıştı.
Demokrat Partinin dış politikada takip ettiği usûl ise gayet açık, sarih ve katidir. Altına imzamızı koyduğumuz taahhütlere tam bir sadakat gösterilecektir. Mademki dünya barışının müşterek emniyet prensipleri dahilinde, müştereken müdafaa edileceğine inanmışızdır; o halde, her vaziyette, bu esasa riayet etmek için gereken tedbirleri almamız tabiidir. Bunda en ufak bir tereddüt gösterdik mi; neticesi sade bizim değil, dünya medeniyetinin iflâsı demektir. Cephede olduğu gibi politikada da cesur o-lacağız; çünkü galebe cesaretin hakkı, mağlubiyet korkaklığın kaderidir.
İşte dış politikada birlik denildiği zaman, etvelâ, bu esas üzerinde bir prensip mutabakatı lâzımdır. Demokrat Parti iktidarının kendisine çizdiği ana hattan tekevvün etmesine imkân yoktur. Senelerce devam eden mııhteriz, korkak, çekingen bir politikanın, bizlere neye mal olduğunu, bu memlekette bilmeyen kalmamıştır. O halde dış politikada birlik istiyen muhalefet, evvelâ bu prensibi kabul ediyor-mu etmiyor mu, bize ondan haber vermelidir. Ediyorsa, mesele yoktur; çünkü bundan sonrası bu teşebbüsün açıkça tatbikatından ibarettir; etmiyorsa o zaman dış politika meselelerimde kendilerinden akıl öğrenecek değiliz; çünkü hâdiseleri tutup kavramak telâkkilerinden aramız da dağlar k.-)dar uçurum vardır.
Belediye Başkanı ne diyor
(Başı 1 inci sayfada) si Atıf Benderlioğlu olmak üzere teşkilâtın gayretli ve semereli çalışması sayesinde bııhıan derhal önlenmiş •ve herkes de rahat rahat ekmeğini temin etmiştir.
Buna rağmen dün sabah çıkan Kudret gazetesi bu bir saatlik aksaklığı lüzumundan fazla e-
hemmiyet verir bir edâ ile alınış bulunmaktadır.

Belediye Başkanı Atıf Benderlioğlu .Kudret» in bu yazısına dün aşağıdaki cevabı vermiştir:
«22 ekim 1950 tarihli nüshanızda 21 Ekim Cumartesi akşamı Ankarada hissedilen ekmek sı-
kıntısında kua'um.
n bahseden yazınızı o Öteden beri üzerinde
durulmasını lüzumlu telâkki et. tipimiz mühim bir derdimize bir likte temas etmek fırsatını verdi-
ğinizden dolayı evvelâ size teşekkür ederim-
Kısmen, hakikati ifade eden ya.
zımzda belediyenin gereken
tedbiri vaktinde
tasma


almadığı nok
sadece bir tenkid
görüşünüzü
ederim.
olarak kabul
istifadeye kal-evvel müboyaa miktardaki ek
Genel nüfus [Bingöl-Erzincan
(Başı 1 inci sayfada)
1 zincanda çalışmalara başlamış-1 tır. Bu seçime ait dosya ve ev-1 raktan noksan olanlar tahkik he. yeiıince istendiğinden uçakla Erzincan’a gönderilmiştir. Bütün i-öC1„lcuıeılll tirozlar dikkatle İncelenmekte-Bürosuna d'r) Şikâyet edilen sandıklar hak sayımlarını k,nda yerlerinde tetkikler yapıl-I makta, gerektiği zaman listeler üzerinde seçmenlere ayrı ayrı müracaat edilmektedir-
| Hulâsa heyet, bütün sandık bölgelerinde çalışacak, kazalara ve bucaklara gidilecektir. Bu bakımdan tahkikat uzayacağından raporun Meclisin açılışı günleri ne yetişemiyeceği anlaşılmakta, dır. Tahkik heyeti raporunu, tutanakları inceleme komisyonuna verecektir.
Diğer taraftan öğrendiğimize göre, Feridun Fikri Düşünsel'in se çim tutanağına vaki olan itirazlar üzerine Meclisçe Bingöl'de yaptırılan tahkikat necitelenmiş tir. Tahkik heyeti raporu, tutanak lan inceleme komisyonunda görüşüldükten sonra karara bağlanacak ve netice komisyon rapo ru ile Meclise sunulacaktır. Bin göl seçimleri hakkında tahkik heyetinin aldığı netice gizli tu tulmaktadır .
sayımı
(Başı 1 inci sayfada)
Sayımın devamı sırasında Cebeci’de Çelikağa sokağında oturanlar sayım sona erdiği halde memurun gelmediğini görerek İl Sayım Buiusuim müracaat ederek yaptırmışlardır.
Bunun dışında bir iki ufak hâdise müstesna başkaca mü-, him bir vaka olmamıştır. Bu I arada sokağa çıkma yasağına riayet etmeyen bazı kimseler hakkında ceza zaptı tutulmuştur.
Sayımın sona erdiği, saat 16.27 de top sesleriyle ilân e-dilmiş ve bu saate kadar bomboş kalan Ankara sokakları saatlerdenberi dışarı çıkmıyan halkla dolmuştur.
1950 umumî nüfus sayımı ancak bir müddet sonra anlaşılabilecektir.
İstanbul, 22 a.a. — İlimiz dahilinde nüfus sayımı bu sabah saat 7.30 dan itibaren başlamış bulunmaktadır.
Saat 6.30 da il, ilce ve bucak sayım komite ve memurları tesbit edilen yerlerde hazır bulunarak vazifelerine başlamış-
Vali ve Belediye Başkanı Prof. Gökay, sabahın erken saatlerinden itibaren ilçeleri gezerek sayım komite ve memurlarının çalışmalarını teftiş etmektedir.
Bu sabah saat 10 a kadar Bakırköy ile Ortaköy'de iki doğum ve Eyüp ile Beşiktaş’ta iki ölüm vakası tesbit edilmiştir.
Buralara ebe ve doktorlardan mürekkep sağlık ekipleri yollanmıştır. Ayrıca Kurtuluşta kuduz hastalığından şüphe edilen bir çocuk da aşı tatbik edilmek üzere hastaneye gönderilmiştir.
Vali ve Belediye Başkanı dün ekmeklerini temin edemi-yen vatandaşların ihtiyaçlarını tedarik hususunda vazifelilere talimat vermiştir.
Zühtü Çubukçuoğlu'nun baş kanlığındaki İl Sayım Komitesi, ilk .olarak bugünkü ekmeklerini alamıyan Teknik Üniversite talebelerinin ekmeğini temin etmiştir.
Ankara'nın nüfusu artıyor
Ankara, 22 (T.H.A.) — Şehrimizde nüfus, evvelki senelere nazaran süratle artmaktadır.
Belediye Sağlık Müdürlüğü ve nüfus müdürlüklerinden öğrenildiğine göre, doğum ölüme
Dış politika meselelerinde hazan öyle işler olur ki, anında karar verilmesi icabeder; muhalefetin fikrini öğrenmeğe zaman yoktur; olsa bile bu, hükümetin esas prensiplerin tatbikinden ibaret olan kararını değiştiremiyc-cektır.
valisinin C.
Barlasa cevabı
( Başı 1. inci sayfada ) diren bir nokta görmüyorum- Hatâ, işleyene racidir. Fahrettin Kerimi getirmekle hatâ ettilerse, günahı getirenlere aittir. Fahrettin Keri.m’in Vali tayini, onu ge. tirenlerin hesap pusulalarında zimmetlerine kaydedilmiş bir hâdise olmadığını, sözün fâili ve arkadaşları her halde bilirler. İstanbul halkı da çeşitli vesilelerle bunu ispat etmiştir. Fahrettin Kerim de kendisine yapılan teklifi memleket vazifesi olarak ka. bul etmiştir. Bu tayinin kanun * bakımından da bir aksaklığı bulunmadığım hukukçular ortaya koydular. Böyle bir münakaşa beni ilgilendirmejdiği için söyli. yecek başka sözüm yoktur-»
.1
nisbetle çok fazladır.
Son on ay içerisinde 1875 i erkek ve 1975 i kız olmak üze- [ re 3850 doğum olmuş, buna mukabil aynı müddet içinde 1080 ölüm vakası tesbit edil-
Ack bir misal arzedelinı: Bulgarlarla Türkiyeye muhacir sürgünü yüzünden aramızda çıkan ihtilâf malûmdur. Memleketin menfaatini düşünen bir iktidarın bu meselede tereddütlü, muhte-riz, kaypak davranmasına ihtimal yoktur. Iiat'î bir hareket tarzı ihtiyar edilecek ve enerjik davranılacaktır. Aksi takdirde, zaten bizi âzami derecede iz'aç için fırsat gözetliyen Bulgarların başımıza büyük bir gaile a-çacakları muhakkaktır. Çünkü göçmen işini o şekilde hazırlamışlar ve o şekilde mefseded tezgâhına koymuşlardır. Eğer en ufak bir tereddüt gösterilse; 250 bin muhaciri, komünisti, kıptisi, ve beşinci kol ajanlariyle beraber hudutlarımızdan içeri bırakacaklardır. Fakat hükümet derhal kararını almış, Bulgarlara sarih ihtarını yapmıştır. Bulgurlar buna kulak asmamak istemişler ve yine birtakım tahrikçileri hududumuzdan içeri sokmaya kalkmışlardır. Hükümet hemen dış politikada kararlı, azimli ve metin olmak hakkındaki prensibini tatbik mevkiine koyarak, hududu kapamıştır. Bu aşağı yukarı yarım gün içinde tekevvün eden bir hâdisedir. Muhalefet değil, muvafakate dahil bir çok kimselerin dahi fikrini alacak zaman yoktur. Amma, bu zevat, esasen Demokrat Partiye dahil olarak, esasta mutabakatlarını evvelce bildirmişlerdir. Onun için hükümet tam yerinde ve tam zamanında cesaretle kararını tatbik mevkiine koymuştur.
Hududun kapanması ne demektir?. Hududun kapanması demek, hudut boyunca her türlü gidiş gelişlerin yasak edilmesi demektir. Buna muhalefet eden olursa, hudut muhafızları vazifelerini yapacaklardır. Gerekirse ateş dahi edeceklerdir.
Mızmız, sünepe, mııhteriz bir politika takip edenlerin, işi kâğıda döküp savsaklamağa kalkanların böyle bir karar almalarına imkân yoktur. Nitekim Kore meselesinde Birleşmiş Milletler prensibine sadakatten doğan bir taahhüdü yerine getirmekliğimiz dolayısiyle yaptıkları neşriyat ve bunu nasıl dış politika meselelerine âlet etmek istedikleri meydandadır.
Hakikat şudur ki: Belediye bü. tün fırınların o gün normal imalden çok fazla ekmek yapmasını sağlamıştır. Ancak, sayın halkımızın mühim bir kısmı - harp yılların-/) yerleştirdiği bir telâkki ve itiyat ile sanki kıtlık ve açlık başlamış gibi lüzumsuz ve yersiz bir telaş ve heyecana kapıl, mış ve normal ihtiyacının çok fevkinde mübayaaya girişmiştir. Bu arada dumanlı bir hava yaratarak bundan ettikleri yüksek
mekleri pahalı satmağa yeltenen vatan ve memleket sevgisinden mahrum bir kısım bedbahtlar da baş kaldırmak istemişlerdir. Fakat; daima uya.|ık ve tedbirli bu-lunduğumuz için, saat 18 den i. tibaren bütün fırınlan bizzat dolaşarak, çıkmış ve çıkarılması emredilmiş bulunan ekmek mevcutlarım bir daha gözden geçirdikten sonra hiçbir silintinin mev cut olmadığına ve yaratılmak istenen buhranın tamamen sun'î olduğuna inanarak sayın halkımıza sükûnet ve itidal tavsiye edilmiş ve bazı yerlerdtı tevziata bizzat nezaret suretiyle nihayet 23 te fırınların önünde birikenlerin ekmeklerini almaları sağlanmıştır.
Şurasını dikkatinize arzedeyim ki; tevziata bizzat nezaret ettiğim yerlerde birçok kimselerin ekmeğini alıp sırasını savdıktan sonra, tekrar sıraya girmek ve çok fazla kemek talep etmek gibi gayri tabii hareketlerde bulun-duklanna şahit oldum, ve önle
Her şeyden evvel sayın hem.
şehrilerimin bu gibi zamanlarda
alman tedbirlere karşı itimatsızlık göstermemelerini ve telâş ve
heyecan yaratmak istiyenlere, i-
nanmıyarak idare
makamlarına
ve belediyeye yardımcı olmalarım rica ederken böyle zaman-
lan fırsat telâkki ederek kara
borsa yaratmak sevdasında o-lanlara da bu işin artık tarihe
karıştığım bilgelerini tavsiye e-derim-
Hassasiyetleı durduğumuz bu gibi mevzularda sayın gazetenizin de aym hassasiyeti göstermiş olmasını şükranla karşılar saygılarımızı sunarız.»
Belediye Başkam Atıf Bederlioğlu
Mütemmim
izahat
Belediye Başkanının verdiği mütemmim izahata göre; bütün fırınların cumartesi günü imal ettikleri ekmek miktarı normal imalâtın pek çok fevkinde bulunmaktadır. Hattâ bu miktarda ek meği yapıp sattıktan sonra mayayı kesmiş olan iki fırına da yeniden maya tutmalarını bizzat emretmiştir. Pazar gü'nü sayım sona erdikten sonra fırıncıların elinde ihtiyacı karşılıyacak bol miktarda ekmek bulunmmsı için de gereken tedbirler vaktinde a-lınmış ve sayımdan sonra fırınlara giden herkes istediği kadar ekmek alabilmiştir.
Dış politikada birlik mi? Evvelâ prensipte birlik kararını vermelidirler. Buna da yanaşmnk hem mizaçlarına uygun değildir; lıenı do takip ettikleri iki yiizlii
korkak politikaya!.. Çünkü ayrıca dış politika işlerini iç politikada bir tahrik unsuru olaralt kullanmak kararlarını değiştirmek işlerine gelmez.
Sarih olarak tekrar soruyoruz: Bu prensibi kabul ediyor musunuz? Etmiyorsanız bizim de sizden bir şey öğrenmeğe ihtiyacımız yoktur.
Mümtaz Faik FENİK
Bulgar notası İngiliz Kültür
(Başı 1 nci sayfada) metinin keyfî bir kararla hududu kapaması üzerine Türkiye’de 131 Bulgar yük vagonu kalmış olduğu bildirilmekte! ve «Bunların iade edilmemesinin Bulgaristan’ın İktisadî bün-yesiride bir takım zararlara sebebiyet verdiği» kaydedilmektedir. Bulgar notası «Türk Hükümetinin bu vagonları iade etmemesinin devletlerarası hukuk kaidelerine mugayir olduğuna» işaretle bu vaziyeti protesto etmekte, vagonların derhal iadesini istemekte ve ayrıca zarar ziyan da talep etmektedir.
Dışişleri Bakanlığının tefsiri
Ankara, 22 (T.H.A.) — Hududun kapanması üzerine bizde kalan vagonlar hakkında Bulgar Hükümetinin Sofya Maslahatgüzarımız nezdinde teşebbüste bulunduğu bazı ajanslar tarafından yayınlanmıştır. Verilen malûmata göre, Bulgar Dışişleri Bakanı Türk topraklarında kalan 135 vagonun derhal iadesini istemiş, hattâ bunlar için tazminat talebinde bulunacağından bahsetmiştir.
Bulgar Dışişleri Bakan Yar dımcısiyle Türk Maslahatgüza rı arasında bu mevzuda çere
yan eden görüşmeni ni henüz Dışişleri
n tam met Bakanlığı
miza gelmemiş olmakla bera
ber Maslahatgüzarın derhal
gereken cevabı verdiği anlaşıl-
mıştır.
Dışişleri Bakanlığında yet-,kili bir şahsiyetin Türk Haberler Ajansına söylediğine göre «’Türklerin de hududun kapan-ırkası dolayısiyle öte tarafta kakmış vagonları vardır. Kaldı Jci Bulgar vagonları müsa-
Bıı geceki Konser
i sayfada) ve 1941 senesinde İngiliz Kültür Heyeti Başkanlığına tayin olunan General, Türkiye’yi ilk defa 1947 senesinde ziyaret etmişti.
Sir Ronald Adam gazetecilere ezcümle demiştir ki:
Türkiye’yi böyle bir ziyaretten ayrı bir memnuniyet duymaktayız. On sene zarfında heyetimiz İngiliz - Türk kültür münasebetlerinin gelişmesinde mühim bir rol oynamıştır. Bir çok İngiliz Türkiye’yi, bir çok Türk de İngiltere’yi daha iyi tanımak imkânını bulmuştur.
Talebe ve öğretmen mübadelesi gelecek senelerde daha geniş ölçüde yapılacaktır. 1950 senesi İngiltere festivaline rastlamaktadır. Türkiye’den İngiltere'ye bir çok kimsenin bu festivale gideceğini tahmin ediyoruz. Biz de ayrıca bir çok kimseyi dâvet edeceğiz.
General Adam 24 ekimde Ankara Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesinde Unesco hakkında bir konferans verecektir.
(Başı 1 nci sayfada) manda konser münasebetiyle yeni kış modası elbiselerini görmek mümkün olacaktır.
I Biletlerin mühim bir kısmı satılmış, bilhassa sosy?te mensuplan arasında kapışılmışhr.
I Zengin bir programı bulunan ■ konerin son derece alâka çekici | olacağı ve aynı zamanda mü-I zikseverlerin iyi bir gece geçireceği söylenmektedir.
Mermer çeşme D. P. ocağı (Başı 1 inci sayfada)
Bundan sonra konuşulan dilekler de üst kongreye gönderilecek dilekle tesbit edilmiş ve gündemdeki sıraya göre yeni i-dare kurulu seçimine geçilerek, asil üyeliklere, sı-asiyle başkanlığa Mustafa Karabulut, ikinci başkanlığa Fuat Boyacı, üyeliklere Ali Rıza Dayıoğlu, Kânvl Işılsoy, Mehmet Çınar seçilmişlerdir.
dere olunmuş değildir. Meselenin halli için her şeyden önce Bulgarların emrivaki yaparak Türkiye topraklarına sokmak istedikleri çingeneleri geri almaları lâzımdır.»
Bilindiği gibi bu çingeneler halen Yunan topraklarındadır.
Bu vesile ile belirtilen diğer bir cihet de Türkiye ile Bulgaristan arasındaki ihtilâfta Cumhuriyet Hükümetinin son derece azimli ve kararlı olduğudur.
D. P. istişarî kongresi
(Başı 1 inci sayfada) olan Türk matbuatına teşekkür etmeğe ve sevgilerini bildirmeğe ittifakla karar vermiştir.
Bundan başka Kore’ye giden birliğimiz mensuplarının ailelerine Îstişarî Kongre münasebetiyle Türk milletinin selâm ve saygılarının ulaştırılmasına da ittifakla ve alkışlarla karar ve-
23/10/1950
ZAFER
Sayfa : 5
t _ 11 | K A ’/ £ 1
- =
Memleket
Yazan: İlhan
Tarus
meseleleri
(Baş tarafı 2 nci sayfada) leri, teşekkülün kendi müfettişleri, vekâlet müfettişleri, Çalışma Bakanlığı müfettişleri, maliye müfettişleri, sıhhat müfettişleri, umum müdürler, milletvekilleri ve vekiller. Bun dan sonra da teftiş raporları ve cevapları gelir.
— Sen istediğin kadar inkâr et. Arlık bir kulağımdan girer, bir kulağımdan çıkar sözlerin... Hem neden çekiniyorsun camm? Paralı olmak, zengin olmak kabahat mi? Neden, kimden korkuyorsun? Yoksa evine girerler, yolunu keserler diye mi?
— Eeeee? Senin gibi arslan yü rekli bir adamın zaten korkusu olamaz. Aem parasile cesur o-lonlardan değilsin, ruhuyla olanlardansın. Bunu artık iyice anladım.
— Bırak camm bu alçak gönüllülüğü.. Bırak bu lüzumsuz küçülmeyi, yersiz tevazuu... Ben sana çık da, şımarık insanlar gibi, kendi kendine reklâm yaptır demiyorum. Adım gazetelere yaz dır, resmini sa&a sola dağıt, ban gır bangır bağır demiyorum- Fakat filânca işi kim yaptı, filânca masum adamı kim kurtardı diye ortaya bir sual çıktığı zaman ke nara köseye sinme, ben yaptım deyiver. Ne çıkar bundan sanki?
Hadi camm, saçma $ey buıı-
Her müfettişin kendine göre bir tetkik ve anlayış tarzı vardır. Birinin beğendiğini öbürü beğenmez. Kimisi her şeyde tasarruf ister, temiz ve güzel yapılmış her şeyde bir masraf fazlalığı olduğunu belirtir. Kimisi, sosyal işlerde noksanlık görür, konforlu tesisler arar.
Ve iş devresi tamamlanır.
Bütün bu hareketlerden bir
netice çıkar, müessesenin za-
rarı ve bu da hâzineden ekle-
nen bir fasılla kapatılarak karşılanır. Sanayi de bu durumdadır.
lar.. Hem senin biraz da vazifen-dir bu. Bir yerden iyilik gören bir insan, o iyiliğin kaynağım bil meli, gidip ona teşekkür etmeli. Eğer hayatı kurtulmuş, nafakası emniyet altına girmiş birisi bu teşekkürü yapamazsa, şükranım birisine gidip anlatmazsa, rahatı bozulur, huzuru kaçar. En tabii vazifesini yapmamış bir beşer evlâdının sıkıntısını bir düşün.
Dahası var: Para ile tutulmuş şa- iniş, bunlar, bu eller.. Bırak öpe-hit sıfatiyle, gelip müfettişe ol- yim..
madik şeyler söylediler. İnsanlığıma, iffetime, ekmeğime sal-' dıran kesesi dolu efendiler uğ- I runa, bana söğdüler. Leke sür- I düler.. I
— Hadi hadi... Zaten ben beyhude çenemi yoruyorum- Bu yaşa gelmiş, bin bir adamı, bin bir be ladan kurtarmışsın. Hiç birine de gölgeni göstermemişsin. Bundan sonra yel değiştirecek değilsin ya... Ama ne ki, insan arzu edi
— Bilir miydim? Bilsem, aklım erse, efendilerden bir kaçma yamanır, sınıf arkadaşlarımın çoğunun yaptığı gibi rahat ederdim. Bilemedim. Çünkü bir takım hayallerle beslenmiş, o hayalleri gerçek dünyasına da taşımak istemiştim. Hey gidi koca buda la.. İşte böyle oldu, yıktılar, yere ve bastılar tekmeyi...
' — Senin olsun. Aman iyi mu-
hafaza et ellerini, aşınmasın. Peki, ya o iftira yüzünden hapishaneye düşmüş, dört çocuk babası, kırçıl sakallı adanu... O dün yada nesli tükenmiş hayvanlar cinsinden, eli yüzü gibi yüreği de pak adamcağızı... O malmüdürü İzzet efendiyi kurtaran da sen değil misin? Ha?... Söyle baka lım, seri değil misin?
Gelelim üçüncü fasla: Vapur işletirsiniz. Devlet Deniz Yollarıdır. Hep zarar eder. Tren işletirsiniz. Devlet Demir Yollarıdır. Zarar eder.
Turizme heves edersiniz. Devlet işidir, seyyah gelmez.
Bütün bu menfi şekilde tecelli eden neticelerin mutlaka bir sebebi vardır. Bu sebebi kısa bir, cümle ile anlatmak mümkündür. Çalışma sistemlerimiz rasyonel değildir. Yazımızın başında bu kelimenin mânâsını açık olarak yazdık. Mantık ve aklıselim.
Bugüne kadar bir çok izahlarla belirtilen bu noksanlığın artık telâfisi yoluna gidilecek mi? Millet, tâ gönülden kopan bir tahassür ile bu ümidi 14 mayısta gösterdi. Hâlâ ümitle bekliyor.
İşte, önümüzdeki 4 yılın şaşmaz hedefini tayin eden kuvvetli formül budur:
Rasyonel mesai....
Cemal KIPÇAK
yor, istiyor, yüreğinde bir dileği, bir adağı olanın acısını çok iyi
— Ne? Kuruntu mu? E artık bu kadarı da fazla goyrı.. Bu kadarı do çok fazla... Demek
sen bir şey yapmadın. Hiç kim şeye ^iyiliğin dokunmadı. Öyle, hergün, bin tanesini gördüğümüz
ot gibi adamlardan herhangi biri
sisin, öyle mi? Geç efendim, geç.. Bizi aptal yerine koyma.
— Keşfettim ya.. Keşfettim el -bet.. Bu kadar senedir bosuna mı uğraştım? Bo^unamı peşine düştüm senin?... Beni dünyaya yeniden kavuşturan adamı mutlaka, ama mutlaka bulacaktım.
— Buldum ya... Buldum elbet. Ama inkâr ediyor, ben değilim diyor. Desin. Benim elimde öyle deliller var ki?.
— Ne gibi mi? Söyliyeyim mi? Ortaya dökeyim mi?
— Pekâlâ, bakalım ne çıkacak diye kontrol etmek istiyor sun, istiyorsun ya, iyi dikkat et. Foyaların meydana dökülme-
— Resüphanallah!.. Öyle ise kefalet parasım kim mahkeme veznesine yatıldı? Kim köylere dağılmış, adı sonı belirsiz sahitle-
— Yok inkâr etme! Sen beni' 'i bir araya toplayıp hâkimin kar böyle buldun. Gerçi dilencilik etmedim. Rezil olmadım, namusumu kirletmedim, ama süründüm. Sen beni sürünürken buldun. Ben seni görmüyordum a-mc, sen beni görüyordun. Beni elimden tuttun. Gizli bir elin bileğime yapıştığım şöyle böyle hatırlıyorum şimdi... Bir yol boyunca yürüdük. Beni bir ada mm karşısına çıkardın, adam baş tan deprendi, dikildi. Fakat onu yumuşatmakta, yola getirmekte gecikmedin. O adam bana: «Gel oğlum, dedi, seni kurtarayım..» Bu iş pek kolay olmadı. Çünkü o çakal efendilerden, o rezil müfterilerden bir kaçı, henüz etrafımda dolaşıyordu. Benden bir alacaklı, bir düşman, bir kinli düş man gibi, hak istiyorlardı. Parça istiyorlardı. Çanımı, nafakamı, şerefimi istiyorlardı. Onları koğ-dun, dağıttın. Bana hayatımdan geri kalanı, huzur ve hakkımdan geri kalanı, haysiyet ve şerefimden geri kalanı iade ettin. Sonra gizlice sıvışıp kayboldun..
şısma çıkardı? Kim vukuf ehli •utup hesaplarım tetkik ettirdi de isi temize havale etti. Gene sen değil misin?
Düzeltme
20-10.1950 günkü nüshamızda neşredilen Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının 14 ekim 1950 vaziyetini gösterir cetvelde:
1 — Aktifle (senetler cüzdanı: ticarî senetler) hizasındaki rakam 1.184.528.167,48 olacak .yer do 1.84.528.167,48 olarak;
2 — Aktif ve pasif genel top lamları 1 890.025.694,43 olacak yerde 1.890.025.634,43 olarak dizilmiştir. Düzeltir özür dileriz.
— Dayan öyleyse, artık kafamı ,
k.zdırdm.. O, sultan tepesinde/ müstakbel sıfatlarımızı bizzat bir gece yansı gözlerini kapayı ’ kendiniz seçmek hakkına malik-veren on dört nüfuslu ailenin ba- ' siniz deseler, gene bugünkü besi, o araba tamircisi Süley- halimi, bugünkü kafamı, bugünkü man efendinin cenazesini kim, vücudumu islerim. Hem lered o görülmemiş saltanat ve sata- ] t etmeden- Hem zerrece dü-fatla kalındırttı? Zavallı kancağı sönmeden.. Zerrece de utanmazı, pencerelerden sokaklara sar- dan.. karak: «Kefensiz mi gideceksin?] ______
Yıkanmadan mı kara topraklara gömüleceksin? Tabutsuz mu _ _
Sınacak, mezarsız mı yatacak- Söyliyecek sm?» diye feryad ederken, k" şenin dibinden, kendini göster-1 nın nıeden: «Sus anne, hepsi olacakJsjn, senin kocan şehzadeler gibi gö-! Sır mülecek. üzülme sen..»‘diye fi- ■ sıldayan kimdi? Ha? Söyle bakayım, kimdi?
| — Beyhude, beyhude.- Eeeee..
ta'I Nasıl, hâlâ ısrar edecek misin? Söyliyecek misin senin sen oldu-kö- ğunu? Bana hayatımı bağışlaya i sen olduğunu itiraf edecek mi ı? Yoksa bir kaç misal daha ıralayıp seni sırt üstü yere vurayım mı?
I
— Foya, evet, foya.. Madem ki sen şu kara topraklar üzerinde, eşi hiç olmayan, öyle nadide bir mahlûksun. Bunun meydana çıkmasına o kadar itina ile ça hsıyorsun. Ömrünü bu sır uğru na harcamışsın. O halde hüviyetin meydana çıkarsa rahatsız olacaksın. Meyus, perişan ola çaksın. Asrımızda ortaya Ç1kan ve alâkadarını rahatsız, meyus, perişan eden sırlara foya diyor lar.
— Ne? Bana bak. Artık inkâr | etme. Zaten yüzün, o nurla kaplanmış yüzün, yalan söylediğini , ilân edip duruyor. İnkâr edemezsin artık. Bırak elini öpeyim, sana içimden gelenleri söyliyeyim... |
— Ya... Saksana benim gözüme sen.. Bana da lo lo lo ha?.. Ya ölii kalktıktan sonra, bir sokak çocuğunun eline kapalı bir zarf vererek, kapı aralığından uzattıran kimdi? Ben miydim vok sa?
— Hayır, ama niçin? Sebebi» ni söyle hiç olmazsa.. Niçin ka ranlıkta kalmayı tercih ediyor sun? Neden karanlıkta çalışıyorsun? Sen, ayıp, sen fena, sen
— Yok efendim, aeç efendim-
Yol dâvamız
(Başı 2 nci sayfada) kada hepimizle dost oluverdi. Onun konuştuğu tek mevzu: Projesi idi. Şantiyeye geldiğimiz zaman bulutlardan donuklaşan hava, bir anda akşamın karanlığı ile» büsbütün 'koyulaştı. Bu sırada dağlar ve dereler makine gürültüleri ile inliyor.. Yer yer yanan elektrik lâmbalarından hummalı faaliyetin yarattığı kaynaşışları görüyorduk. Buldozer’ler yarlardan uçuruma kayarcasına taş toprak sürük-leyor.. Ekskavatör’ler durmadan tonlarca toprağı kaldırıp atıyor.. Graydeı’ler açılan yolu tesviye ediyor. Velhasıl adını bildiğimiz ve bilmediğimiz çeşit çeşit makine durmadan çalışıyor: Geçitleri açan makine; taşı, toprağı kazan, taşıyan makine. Kayaları delen, hendekleri tanzim eden; velhasıl her şeyi kol kuvvetine luıkim kılan bu makinelerdir ki, Tüı-kiyede yol dâvasının gerçekleşmesinde eşsiz rol oynuyoıv. Bu azametli manzara karşısında, insan olarak gurur duymamağa imkân yoktur...
Eğer bugün Türkiypde 15 bin kilometre yol ele alınmış bulunuyorsa, bu eseri yaratan makine ve onları kullanan feragat ve fedakârlık nümunesini teşkil eden teknisiyenlerimizdir. Artık buralarda çelik kazma ve silindir sesi duyulmıyor. Medeniyet yapıcısı türlü türlü makine sesleri dağlarda akis yapıyor.
Gece şantiye çadırlarında yemek yerken, yağmur ve fırtına şiddetini arttırmıştı. Buna rağmen gece ekipleri faaliyetlerine devam ediyorlardı.
Bir ara iltimas etmek istedik ve ev sahibi Ziya Apaydından, havanın çok fena olduğunu söy-liyerek iltimas rica ettik. O, tatlı tebessümü ile cevap'verdi:
— Her şey bu boğaza bakıyor. Yukarıda bir müteahhit arkadaş Erkenek tünelini deliyor. Biz de yirmi kilometrelik yolu tamamladık. Çok az bir yarmamız kaldı. Kış bastırmadan bunu tamamlamazsak yazık o-
Mühendislerin rozetlerinde neden arı olduğunu merak edenler, bizim gibi bu hummalı faaliyetin sessiz ve mütevazi kahramanlarını görür ve içlerinde yaşarlarsa, bunun mânasını daha iyi kavrarlar.
Bütün gece, bu günlük politika hayatından uzak olan yerde yol ve inşaat hikâyeleri dinledik. Bellerine ip bağlayarak u-çııruma sarkıtılan mühendisler, I âletlerini bile istinat ettirecek yer bulamadan nasıl proje hazırlayıp keşif yaptıklarını aııla-tiyoı-lar. Sekizinci İşletme Müdürü Cahit Alidik resim göstererek Fırat nehrinde sallar üzerinde istikşafta bulunurken yakalandıkları anafordan bir kaç defa giiç hal ile nasıl kurtulduklarını hikâye ediyor. Hepsinin yüzünde ne bir korku ve ne de bir ümitsizlik izi vardı. Olağan , şeylerden bahseder gibi, gayet tabiî olarak konuşuyorlar. Ailelerinden, şehirden, sinema, tiyatro gibi medenî vasıtalardan, en iptidaî ihtiyaç maddelerinden uzak olan bu idealist gençleri takdirle, gıpta ile dinledik.
Ertesi sabah Erkenek boğazını yaya olarak tırmanırken işin azametini gözlerimizle gördük, yapan makine... insan dehâsını Sert yamaçlarda cirit atarcası-na dolaşan makineler 30 - 40 metre yükseklikte yarmalar a-çıyor.. İki dağ arasını doldurup karşıya bağlamağa çalışıyor.. Dinamitler bombardıman edercesine patlayıp, dağları uçuruyor... Bir müteahhide havale edilen, fakat eski vasıtalarla çalışıldığı için ağır yürüyen 320 metre uzunluğundaki tünelden geçtik. Bir yandan tünel genişletiliyor; diğer taraftan da dört, beş kilometrelik sırf kayaları kırarak açılması icabeden yol için, yüzlerce amele tehlikeli u-çurum kenarında-kan ter döküyordu.
Şimdi bu satırları yazarken, birden soğuyan havaya bakıyor; Gölbaşı ekipinin, projelerini bitirmek için ne kadar heyecan çektiklerini düşünüyoruz... Elbette, mamur vatan böyle idealistlerin eseri olacaktır.
Hayri ALPAR
Hanomag
Tam Dizel
Traktör ve kamyonetleri dünyanın en ekonomik arabalarıdır, Acar
Posta caddesi No. 41. (2836)
Bu akşam saat 21,15 de Amerika’da üç büyük mükâfat kazanan süper film
İÇİMİZDEKİ ŞEYTAN
«Le Diable au Corps ■
Baş rollerde:
Micheline Presles Gerard Philippe Büyük bir aşkın ve ıstırabın canlandığı sanat âbidesi
Seanslar: 14 - 16,15 - 18,30 Cennetin Anahtarı.
Suvare: 21,15 İçimizdeki Şeytan.
Ayrıca en son dünya haberleri.
Tel. Gişe. 15031. Müd. 24075
Junkers
Havagazı otomatları dün.
yamn en yüksek otomatlarıdır.
ACAR
Posta Caddesi No. 41
2836
Cumhuriyet bayramı hartası 'Şerefine iki büyük film birden
Cebeci Sinemasında
1-Her şafakta ölürüm
Ankara da ilk defa türkçe sözlü, iki büyük artistin bir arada yarattıkları şaheser James Gagney • George Raft Her metresi binbir macera, her kısmı müthiş heyecan do-' lu film fırtınası
2 - Şeref mücadelesi
Türkçe sözlü
Randolf Scott - Marlene Dietriche
Şerefleri için döğüşen iki
kahraman, aşk.
birbirine

yüzünden iki arkadaş
Şeref: 14 ■ 17 -20.15 Şafak: 15.30 ■ 18.30 - 21-45
Yeni neşriyat :
BİZİM TÜRKİYE
SUMERBANK
Vadeli, vâdesiz tasarruf mevduatı
2 Kasım keşidesinin
İkramiyesi 18.500 liradır
Her 100 liralık hesap ayrı numara ile ikramiyeye katılır En yüksek isabet ihtimali. — En müsait faii Ankara: Ulus Meydanı.
İstanbul Şubesi: Galata Bankalar Caddesi. rt
| İstanbul Ajansı: Bahçekapı Sümerhan. 7964-2320
Milliyetçi gençliğin mecmuası olan Bizim Türkiye'nin 9 uncu sayısı da olgun yazılarla çıktı.
Bu sayıda yazılarım okuyaca-
imzalardan bazılar::
Prof. Remzi Oğuz Arık: Türki.
yede Komünizm; Nuri Tarhan: Goflettekiler. Dr- Homdi Aktan:
Türkiyede kaç veremli var? Ahmet Kahaklı: Barış. Posta kutu-
su 381 Ankara.
Mühim bir yenilik
Gazyağı ile çalışan
Termosifon
Saatte 5 kuruşluk gaz yakar
Acar
Posta caddesi No. 41. (2836)
İSteimel
Alman
Sanirfujları j
Iiyi kalitededir.
ACAR
Posta caddesi No. 41. (2836)
ZAYİ — Adana erkek lisesinden aldığım bitirme ve olgunluk diplomalarımı zayi ettim^ Yenilerini alacağımdan eskilerinin lıükınü yoktur.
Mahmut Kemal Mengi
Vefat
İçişleri Bakanlığı mümeyyizle-I rinden Bilâl Yalınkaya'nırr validesi, Ankara Belediyesi Sağlık İşleri sıhhî şube müdürü Dr. Celâl Puyan'ın ve Ankaranın maruf tüccarlarından Süleyman Taş-1 km'ın kayınvalideleri Adviye Yal-çmkaya, kısa bir hastalığı müteakip vefat etmiştir. Bugün Hacı Bayram camiinde namazı kılındıktan sonra şehir mezar-hğındaki ebedî istirahatgâhına tevdi edilecektir.
5856
Birleşmiş Milletler Türk Derneği
| Çocuk Esirgeme Kurumu Apt. 2, Yenişehir, Ankara. $
Muhtelif demir malzeme satın alınacaktır
Ankara Elektrik, Havagazı ve Otobüs İşletme Müessese-
sinden:
300 adet 10 metrelik NP. I. 16 lık putrol direk.
150 adet 10 metrelik NP. I. 20 lik putrol direk.
5 ton NP. u. 65 lik konsol demiri.
2 ton NP. u. 80 lik konsol demiri.
1 ton lâma demiri 40 X 10 luk.
Yukarıda evsafı yazılı demir malzeme teklif- verme usulü ile satın alınacaktır.
1 — Teklifler 30/Ekim/1950 akşamına kadar Müessesemi-
ze verilmiş olacaktır.
2 — Alâkalıların kat’î fiyatlarını ve teslim şartlarını bil-4 dirmeleri ilân olunur. (7941) 2323
iller Bankasından
Bankamız teknik' teşkilâtında münhal bulunan (Barem dışı: 400) lira aylık ücretli uzmanlık görevine müsabaka ile bir yüksek mimar alınacaktır.
İsteklilerin; 8/Kasım/1950 çarşamba günü Ankara’da Bankamız merkezinde yapılacak olan bu müsabakaya iştirak için aşağıda yazılı belgelerle en geç 6/Kasım/1950 pazartesi günü akşamına kadar Bankamız Personel Müdürlüğüne müracaatları.
Belgeler:
1 — Diploma.
2 — Nüfus cüzdanı.
3 — Terhis tezkeresi.
4 — İyi hal kâğıdı.
5 — Sağlık raporu.
6 — Evvelce bir vazifede bulunmuş ise bonservis.
1 _ 4 adet fotoğraf. (7918) 2324
Bayındırlık Bakanlığından
EksîVmeye konulan iş:
1 — Malatya Sulama İşletme Mühendisliği bölgesi içinde bulunan Çağçağ suyundan faydalanılarak Nusaybin ovasının sulanması, sulanacak saha ile Çağçağ suyu ve ana kanallar boyunca harta alınması ve gerekli etüdlerin ikmal*edilerek kesin projelerin hazırlanması işleri olup tahmin edilen keşif bedeli fiyat birimleri esası üzerinden (299.999) lira (88) kuruştur.
2 — Eksiltme 10/11/1950 tarihine rastlıyan cuma günü saat (15) de Ankara’da Su İşleri Reisliği binası içinde toplanacak olan Su Eksiltme Komisyonu odasında kapalı zarf usuliyle yapılacaktır.
3 — İstekliler eksiltme şartlaşmasını, sözleşme tasarısını özel teknik şartlaşma, fiyat birimleri ve keşif cetvellerini, Bayındırlık işleri genel şartnamesi ve su işleri umumî fenni şartnamesini (15) lira karşılığında Su İşleri Reisliğinden alabilirler.
4 — Eksiltmeye girebilmek için isteklilerin (15.750) liralık geçici teminat vermeleri ve bu işin teknik ehemmiyetinde bulunan diğer bir işi muvaffakiyetle başardığını veya idare ve denetlediğini isbata yarar belgeleriyle birlikte eksiltmenin yapılacağı günden en az (tatil günleri hariç) üç gün evvel yazı ile Bayındırlık Bakanlığına başvurarak bu işin eksiltmesine girmek için yeterlik belgesi almaları ve bu belgeyi göstermeleri şarttır.
5 — İsteklilerin teklif mektuplarını 2 inci maddede yazılı saatten bir saat öncesine kadar Su İşleri Reisliğine makbuz karşılığında vermeleri lâzımdır.
Postada olan gecikmeler kabul edilmez. (7790) 2325
Dr. Celâl Ertuğ
Doktor Doçent Celâl Ertuğ, seyahatten avdet etmiş ve hastalarını kabule başlamıştır. Atatürk Bulvarı Zafer Apartmanı.
— Hayır, söyliyeceksinl İtiraf edeceksin I Ben senin elini öpme
| — Tam buldun adamını... Ben, ekmek paramdan başka, ekmek paramdan fazla, on para görme dim ki? Görsem de bu haltı iş-liyecek yürek bende ne gezer? Ben ki sokaktaki yarım göğdeli dilenci çocuğa beş kuruş verirken, bununla bir simit alınabile-I ceğini hesaplıyacak kadar rd-râk yoksulu bir adamım. Ben — Yahu, nasıl sen değilsin, be düşüneceğim böyle şeyleri ha?.., adam, şimdi çıldırtacaksın beni.. Düşünmek neyse ne ya, ben ya-Nasıl sen değilsin? Peki, ya öte- pacağım bunu? E senin akima kiler? Onlar da mı yalan? Onla- şaşayım. . linki de mi hayal? I —
— Çok gaddarsın, biliyor musun, bir canavar kadar gaddarsın. Fakat niçin? Niçan yapıyorsun bunu? Alçak gönüllülüğün bu derecesi biraz manasız kaçıyor artık. Biraz mantıksız kaçıyor. Biraz çiğ kaçıyor...
— Aslal.. Çabuk ol diyorum-Hadi benim melek huylu yurttaşım, hadi benim temiz vicdan lı, büyük kalpli, eşsiz, misilsiz be ni - âdemim-.. Söyle..
— Ha.. Yola gel. Demek simdi istiyorsun, öyle mi? Pekâlâ. Ha zır ol, evvelâ kendimi ele alıyorum- Hani ben, fi tarihinde memuriyetimden atılmıştım. Mektepten o kadar parlak şekilde mezun olmuş, yüreği o kadar temiz, halis şeyleri dolu... Öylesine sağlam, kararlı, vicdanlı ola-rak... Hey gidi günleri Bilir miydim etrafımın çirkefle çevrili olduğunu? Bilir miydim, halka, memlekete, dikine doğru, dikine sadık, dikine yardımcı kesilmenin felâket doğuracağım? Bilemedim. Eşrafı, Avukatı, zengini bir oldular. Ekmek parama hücum ettiler. Sevdiğim, sadık kölesi olduğum halktan biri çıkıpda beni korumadı. Hiç olmazsa lehime iki çift lâkırdı söylemedi.
•■■■ — Geç efendim, geç! Beni se-
Hangisi olacak? $u namus- nin cinsinden, senin neslinden, lu tüccarı kurtaran sen değil mi- senin soyundan değilim. Ben. sin? Hani Yağkapanmın bir kı-1 biz, ayağa kalkmış birer may yısmda, küçücük yazıhanesinin mundan farksızız- Onun için de karanlık havasında, görülmedik gil midir ki, kendimize (konuşen bir mahlûk gibi, kârım namus te hayvan, düşünen hayvan) diye te razisile ölçüp hesaplıyan, sonra selli verici sıfatlar bulmuşuz. Ko bu yüzden iflâs eden Ali Galib’i nuşup da ne yaptık? Hele, düsen kurtarmadın mı? sünüp de ne hallettik? Sorarım sa
— ■■■ - na... Biz senin, ayrı bir yara
tık arupuna dahil olduğuna inan mağa mahkûm, zavallı sürüngenlerdeniz..
— Bak, kızdırma beni, yoksa dünya âleme ilân ederim. Sokak sokak bağırır, gazete gazete yazar, diyar diyar duyururum, haykırırım, kükrerim. İşte bu çıdamdır, derim.. Bu adamdır, bizi kurtaran. Bize yardım eden-.-
Neden? Ama-
— Ya... Demek?-
— Bir şeyim değil. Ne akraba, ne dost, ne de tamdık. Fakat onun kasasına doğru uzanan eli evvelâ işittim, sonra tamdım, nihayet gözlerimle gördüm. İşte bunlar, bu Allahın nimetiyle silinmiş, şeref ve haysiyetin can
— Ya... Korkma öyleyse..- Be ni affet hem.. Beni affet. Bağışla, mazur gör beni... Elini, ayağım öpeyim, beni mazur gör-. Kimseye söylemem, kimseye.. Hiç korkma. Ad.m da, samm da, şu dakikada, ciğerimin içine hap diyorum. Ciğerimin, gönlümün ic( ne.- Git güle güle... Yolun acık olsun... İnanmadığım Allah seni korusun ve tanımadığım Pey gamberlerin cümlesi, sana yol
ZAFER'in Abone Şartlan
Memleket İçi
)2 arlık .... 28 Ura
0 * ............. 16 »
Memleket Dışı
— Kendimi hor görmek mi? Hâ sa... Hâşa sümme hâsa... Kendimi kimseye değişmem, hattâ öl- Uuın»cnonıı «.uımesı, sana alıcı rengiyle pompoleş-. dükten sonra tekrar dirilmok yoldaşlık etsin.. Git sağlıcakla I..
Ankara'nın Eğlence Merkezi
Gazinosu
NİYAZİ ORSAY Beynelmilel Şöhretli
BRYMANS
REVÜSÜNÜ sunar
Telefon: 15190 — 12603
Not: Çocuklar yalnız pazar
MATİNELERİNDE kabul olunur
Sayfa : 6
ZAFER
23/10/1950
BÜYÜK Mağazada l BÜYÜK Mağazanın j BÜYÜK Mağazanın j
Taksitle Satış Başladı [ \ İthal Ettiği Avrupa Kumaş \
* ■ C 1 ) i/’ I_l.L ) „ . .... ji ’ _ ' .. . . (vc yerli kostümlükleri miı Jürilerini memnun edecek vasıftadır?
Memur ve öubaylsra K-Oİayllk (300 — Tolı 15149 — Hıkmot Ünal vo Ortağı Kollekiif Şirketi *
Adresi Anafarialar Adliye Sarayı, yeni mağaıalar karsısı No. $ _Mutlaka «örünüz_ ^Ankara Şubesi ____t
BÜYÜK Mağazanın
Hususî auretio getirttiği Paris diplomalı tersi Niko NİKOLAİDİS
Garantili
Sipariş, hor türlü giyim ihtiyacının karşılamak ürere emrinizdedir. Reklâm değil hakikattir.
Devlet Orman
Muhammen bedeli
Kamyon Satışı
İşletmosi Merkez Müdürlüğünden:
Geçici .
teminatı Motor numarası Markası

3000 TL. 225 G. R. D. 232—87512 Enter Kamyon
2800 .. 210 3. M. 18558 Stüdebakcr »
2900 „ 217,50 669 L. 1121123 Fort
2900 ., 217,50 799 T. 1617851
2900 ,. 217,50 799 T. 1161297
3000 „ 225 Ow. 29274 Bcdfort
Yukarda motor numarası, c nsi, muhammen bedeli ve geçici teminatı yazılı altı adet kam
yon açık arttırma suretiyle satılacaktır.
1 — Arttırma 3/11/1950 cuma günü saat 15 de Merkez Müdürlüğünde toplanacak komisyon huzurunda yapılacaktır.
2 — -Taliplerin talip oldukları kamyona ait geçici teminatlarını ihaleden evvel işletme veznesine yatırmaları lazımdır.
3 — Şartname ve kamyonlar her gün merkez işletmesinde görülebilir. (7852) — 2286
Asistanlık imtihanı açılacak
Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığından:
1 — Ankara ve İstanbul Tıp Fakültelerinde, Asistanlık Tüzüğü gereğince aylıklı asistanlıklar için 25 Aralık 1950 tarihinde yabancı dile ve 29 Aralık 1950 tarihinde de müsabaka imtihanı yapılacaktır.
2 — Gelecek imtihan devresine kadar vaki olacak münhal-ler için alınacak aylıklı asistanlık kollan ile adetleri aşağıda gösterilmiştir.
Ftizyoloji : 5
Bakteriyoloji : 3
İntan! hastalıklar
Hayati ve Tıbbî ve Gıdaî Kimya 1
Göz hastalıkları 4
Kulak, burun, boğaz hastalıkları 4
Üroloji 6
Radyoloji : 3
Adlî ve Ruhî Tababet 6
îç Hastalıkları 2
.3 — İkinci maddede yazılı olmayan kollardan aylıksız asistan alınacaktır.
4 — Radyoloji. Adli ve Ruhî tababet Bakteriyoloji ve İntani hastalıklar, Üroloji ve Fitizyoloji kollarından girecek olanların mecburî hizmetleri asistanlıkları sonuna tescil edilecektir.
5 — İsteklilerin en geç 25 Kasım 1950 tarihine kadar ge-
rekli belgelerini hangi yabancı dilden ve ihtisas kolundan Ankara ve İstanbul Tıp Fakültelerinden hangisinde imtihana na gireceğini gösterir bir dilekçeye bağlayarak Bakanlığa bas vurmaları ve fazla bilgi için İl Sağlık ve Sosyal Yardım Müdürlüklerine başvurmaları ilân olunur. (7659)—(440)
Ankara Sular İdaresinden
İdaremiz müstahdemin ye işçileri için 190 takım kışlık elbise ve 190 çift iskarpin şeklinde kundura pazarlıkla yaptırılacaktır.
Elbiselerin tahmin edilen bedeli 9500 lira, geçici teminatı 712,50 liradır.
Kunduraların tahmin edilen bedeli 2850 lira, geçici teminatı 213,75 liradır.
Bu işe ait sözleşmeler İdaremizin Levazım Servisinde görülebilir. Her iki ihtiyacın pazarlığı 27/Ekim/1950 cuma günü saat 15 de Yenişehir Kızılay karşısında İdare binasında toplanacak olan Alım Satım Komisyonunda yapılacaktır.
İsteklilerin yapacakları elbise kumaşı ve diğer kullanacakları malzemler ve yapılmış bir çift kundura nümunesi ile birlikte belirli günde İdaremize başvurmaları ilân olunur.
Alım Satım Komisyonu ihaleyi yapıp yapmamakta serbesttir. (7935) 2317
lâve Elektrik Tesisatı yaptırılacak
İller Bankasından:
1 — Samsun iline bağlı Alaçam kasabası Hidro - Elektrik tesisatında, fennî şartnamesinde gösterilen işler yaptırılacaktır.
2 — İşin keşif bedeli 79.657,35 liradır
3 — Geçici teminat 5.233,00 liradır.
4 — Kapalı teklif zarfları 7 Kasım 1950 salı günü saat 15 te Bankamız Satınalma Komisyonu tarafından açıla-
5 — Zarflar makbuz mukabilinde eh geç 6 Kasım 1950 pazartesi günü saat 17 ye kadar Bankamıza teslim edilmelidir.
6 — Postada vaki gecikmeler nazarı itibara alınmıya-caktır.
7 — Bu işe ait şartname (5,—) lira mukabilinde Bankamız muhasebe müdürlüğünden temin edilebilir.
3 — Bu işe ait bilcümle Devlet ve Belediye vergi ve resimleri, Noter ve harç masrafları ve bunların zamları işi alana ait olacaktır.
9 — Tesisat bedeline mahsuben, Banka Garanti mektubu mukabilinde avans verilmez.
10 — İşin teslim müddeti ay veya hafta olarak teklifi yapan tarafından bildirilecektir. Bu müddetin iş günü olarak bildirilmesi kabul olunmaz.
11 — İhaleye girebilmek için en az 100 beygirlik hidrolik Türbin montajını yapmış olmak şarttır. Bu hususta Bayındırlık Bakanlığından gbrekli vesika alınacaktır.
12 — Banka ihaleyi yapıp yapmamakta serbesttir.
(7046)—2124
Watherproof
Bay ve Bayan trençkotları en ucuz fiyatlarla
ORTAÇ
bulabilirsiniz.
35 liradan 100 liraya kadar
Telefon: U13B
I
Pfaff
Aile ve Terzi
Dikiş makinelerini görmedikçe
karar vermeyiniz.
Acar
Posta caddosi No. 41. (2836)
Satılık
10 tonluk 1948 model çok temiz kullanılmış yeni lâstikleri ve yeni karoseri ile bir adet Desolo marka kamyon satılıktır. Son modellerden kıymetli bir tenezzüh ara ba ile değişme kolaylığı da olur Müracaat 24811 Bulgur fabrika sı. 5793
BOMONTİ
GAZİNOSU
Kışlık salonu her akşam
Mevcut kadroya ilâveten
MARUF ÜSTAD KEMANİ
NOBAR TEKYAY İDARESİNDE
iler akşam harikulade saz ve fasıl heyeti
Müzeyyen Senar Işıl
Her PAZAR tam kadro ile KARA BÖCEKLER büyük içkisiz AİLE MATİNESİ t,i
Müzeyyen Senar Işıl

Yeni model
Gaz sobaları
Sizi son derece
memnun edecektir.
ACAR
Posta caddesi No. 41. (2836)
Belkıs Yalın
26 Ekim perşembe günü sa
at 17 de Ankara Palas salon-
KONSER
Bulgaristan’dan gelen Türk göçmenleri menfaatine Sayın ; i Bayan Bellice Köprülü'nün yüksek himayesi, İsrail Elçi- ■ ; sinin eşi Madame Sasson'un kıymetli yardımları ve Sayın .;
Millî Eğitim Bakanı Tevfik İleri'nin müzahereti altında J; İsrael Piyano Virtüözü PNİNA SALZMAN
tarafından
Küçük Tiyatro’da 23 Ekim 1950 Pazartesi akşamı saat (21) de bir Piyano Resitali verilecektir. Dâvctiyeler her , gün Bankalar Caddesi Millî Piyango gişesi' ile gece saat ;
19 dan itibaren Küçük Tiyatro gişesinden temin olunur. ( Bu konserin hasılatı tamamen Bulgaristan’dan gelen Türk - ’ göçmenlerine tahsis edilmiştir. .'
2843 I:
Mutbak malzemesi alınacak
İstanbul Jandarma Satınalma Komisyonu Başkanlığından:
Cins ve miktarları şartnamede yazılı on bir kalem bakır mutfak malzemesi, İstanbul Taksimdeki komisyonumuz binasında 1 Kasım 1950 Çarşamba günü saat on beşte kapalı zarf eksiltmesiyle satın alınacaktır. Muhammen bedel 15766 lira 93 kuruş olup geçici teminatı 1182 lira 52 kuruştur. Evsaf ve şartnameler Ankarada, Ankara J. Sa. Al. Kom. Başkanlığında, îz-mirde, İl Jandarma Komutanlığında, İstanbulda komisyonumuzda her gün görülebilir. İsteklilerin ticaret vesikaları, şartnamede yazılı diğer belgeleriyle ilk teminat makbuzu veya banka kefalet mektupları ve teklif mektuplarını havi teklif zarflarını eksiltme saatinden bir saat evveline kadar komisyonumuzda bulundurmaları. Postada gecikmeden mesuliyet kabul edilmez (13817)—(7661)—(2275)
Tekel İzmir Şarap ve İsp. Fabrikası Müdürlüğünden
1 — Fabrikamızın yangın hidrant tesisatı kapalı zarf usulü ile eksiltmeye konulmuştur.
2 — İşin keşif bedeli 49670 lira 78 kuruş olup ilk teminatı J725 lira 31 kuruştur.
3 — Eksiltme 6/11/1950 pazartesi günü saat 14 te İzmir Halkapınar Şehitler caddesi tekel şarap ve ispirto fabrikasında yapılacaktır.
4 — Şartnamesini görmek istiyenlerin her gün mesai saatleri dahilinde İzmir Tekel şarap ve ispirto fabrikası muhasebesine ve Ankarada Tekel Baş Müdürlüğüne İstanbulda Genel Müdürlük inşaat Şubesine müracaatları.
5 — Bu işe girmek istiyenlerin bu ve buna benzer işlerden birdefâda« 35000» otuz beş bin liralık iş yaptıklarına dair vesaik ile bu iş için İzmir şarap ve ispirto fabrikasındaki kontrol mühendisliğinden ehliyet vesikası alarak kapalı zarfa koymaları.
6 — İsteklilerin usulüne göre tanzim edecekleri kapalı zarfları ihaleden en az bir saat evveline kadar numaralı fiş mukabilinde komisyon başkanlığına vermeleri ve postada vukua gelecek gecikmelerin nazarı dikkate alınmıyacağı ilân olunur
Cumhurbaşkanlığı Filarmoni Orkestrası şefliğinden
1 — Orkestramız ihtiyacı için (75) adet maroken sandalya yaptırılacaktır. Muhammen bedeli (4500) lira olup ilk teminatı 336 liradır.
2 — Sandalyelerin ihalesi 3/XI/1950 cuma günü saat 15 de Ankara okullar saymanlığı satın alma komisyonunda yapılacaktır.
3 — İsteklilerin aynı gün ve saatte ilk teminat makbuzları ve ticaret odası vesikalariyle birlikte komisyonda hazır bu-unmaları.
Şartnamesi Cumhurbaşkanlığı Flârmonik Orkestrası şefliğinde görülebilir. (7630) — 2295
Mantoluk
▼e yünlli roplann en güzel çeşitleri
ORTAÇ
.ORTAÇ, a
uğrayırur

Sütlü ve yumurtalı makarnaları piyasaya kalitece üstünlüğünü temin ettikleri için, artık reklâmın lüzumu kalmamıştır.
DİKKAT:
Başka isim altında etiketimizin renk ve istimal edenlero aldırmayınız.
şeklini
10225
LİNYİT KÖMÜRÜ ile teshin, ne işittiğiniz gibi zor ve ne de bakımı güçtür. Bütün iş LİNYİT için yapılan hususî tip sobadadır.
Mağazamız bu kere Hasköy’deki Fabrikacılık ve Ticaret T. A. Şirketihin bu maksatla imal ettiği sobaları sayın Ajnkaralı hemşehrilerine takdim ile şeref duyar.
Mağazamızda Linyit ile yakılmakta olan soba - teşhir edilmektedir.
Adrese Dikkat:
^Arı Demir Ticaret evi/'
Bankalar Caddesi Yurt sokak No: 15. Telefon: 12682. 5855
Kapalı zarf usuliyle Urfa Yağı satılacaktır
Devlet Orman İşletmesi Merkez Müdürlüğünden:
1 — 295 teneke içinde 5274 kilo Urfa yağı 6/11/1950 pazartesi günü saat 15 de Merkez V ■-lüğü binasında toplanacak komisyon marifetiyle ve ka^u.. *.(ırr usuliyle satılacak-
2 — İsteklilerin teklif mektuplarını ihale saatinden bir saat evvel komisyona vermiş olmaları lâzımdır.
3 — Yağın beher kilosunun muhammen bedeli 375 kuruş geçici teminatı 1483.31 liradır.
4 — Nümune Ankara’da Merkez Müdürlüğünde görülebilir.
5 — Bu işe ait şartnameler Ankara’da Merkez Müdürlüğünde ve İstanbul İşletme Müdürlüğünde görülebilir.
Antalya belediye başkanlığından
larında Paris’in la» modelle-
rini teshir edeceğinden sayın müşterileriyle dostların
dan davetiyelerini atölyeden aldırmalarını rica eder.
Zafer meydanı Mengü Ap. D. 8 Telefon: 21632 5843
Stablize yol yaptırılacak
Çukurova Pamuk Islâh İstasyonu vc Üretme Çiftliği Müdürlüğünden:
1 — Adana - Karataş yolunun Solaklı köyünden ayrılarak Tanrıverdi köyünün kuzey bitişiğinden ve Yunusoğlu köyünün içinden geçen ve Hacıali köyündeki kurum fabrika binasında nihayet bulan takriben 7.5 ilâ 8 kilometre boyunda stablize yol inşası kapalı zarf usulü ile eksiltmeye konulmuştur.
! 2 — Keşif bedeli 223.500 lira (iki yüz yirmi üç bin beş yüz
lira) olup geçici teminat akçası 12.425 liradır.
| 3 — Fennî şartnamesi, keşif özeti ve diğer evraklar mües-
sese müdürlüğünde görülebilir.
4 — Eksiltme 1/11/1950 Çarşamba günü saat 15 de Ada-nada Köprü köyündeki müessese merkezinde müteşekkil korniş yon huzurunda yapılacakta.
5 — İsteklilerin eksiltme şartnamemizin 3 üncü ve 4 üncü ı maddelerindeki özel ve fennî vesaiki ibraz etmeleri.
i 6 — Teklif mektuplarının 2490 sayılı kanunun 32 inci maddesine göre hazırlanaark ihale saatinden 1 saat evveline kadar komisyon başkanlığına verilmesi şarttır.
I 7 — Komisyon postada gecikmeden mesuliyet kabul etmez. (7779)—(2270)
(BİRLEŞMİŞ MİLLETLER TÜRK DERNEĞİNE ÜYE OL- İ MAKLA BİRLEŞMİŞ MİLLETLER ÜLKÜSÜNE VE DÜNYA J BARISINA HİZMET ETMİŞ OLURSUNUZ. |
Çoruh Valiliğinden
| 1 — Arhavi bucağında sağlık merkezi ikinci kısım yapımı
birim fiyatiyle ve kapalı zarf usuliyle eksiltmeye konmuştur.
| 2 — İşin keşif bedeli 66.518,18 kuruş (altmış altı bin beş
yüz on sekiz lira onsekiz kuruştur).
| 3 — Geçici teminat 4.988,85 (dört bin dokuz yüz seksen se-
kiz lira seksen beş kuruştur).
I 4 — Geçici ihale 8/11/1950 çarşamba günü saat 15 de Artvin Bayındırlık Müdürlüğü binasında toplanacak komisyonda yapılacaktır.
| 5 — Bu işe ait eksiltme dosyası çalışma saatleri içinde her
gün Bayındırlık Müdürlüğünden sorulabilir.
ı 6 — Eksiltmeye gireceklerin 2496 sayılı kanuna göre ha-zırlıyacakları teklif mektuplarını geçici teminat, yeterlik belgesi v. s. evrakla birlikle sözü edilen gün ihaleden bir saat öncesine kadar komisyon başkanlığına vermeleri veya göndermeleri.
j Postada vaki olacak gecikmelerin kabul edilrniyeceği ilân olunur. 23/10
Belediyemiz elektrik santralına 1000 HP lik yatay eksenli, yüksek devirli (750 d/dak.) Fransız basınç türbini, buna akuple 5000 (1 - % 5) volt çıkış gerilimli alternatörü ve 80 metre tulünde - % 50 IIP. fazla güç için su geçirebilecek cebri su bo rusu ile birlikte fennî tesisatı Bayındırlık Bakanlığı talimatlarına uygun olmak şartiyle satın alınıp montajı yaptırılacaktır.
Su sukut yüksekliği 26,6 metredir.
Talip olanların: Teslim müddeti.
Montaj şartı.
Bedelinin ödenme şekli ve
Hususî surette teklif edilecek başka tip ve malzemelerin eysafı hakkında bilgi.
Ayrıca, cebri boru, türbin, alternatör, reglaj, tevzi tablosu ve kullanılacak otomatik koruma cihazları hakkında kısa bilgi verilerek Antalya Belediyesi Başkanlığına (bütün malzemeler Antalya limanında teslim olmak üzere) tutarlariyle birlikte tekliflerin 15 kasım 1950 gününe kadar bildirilmesi ilân olunur. (7864) 2310
Kapalı zarf ilânı
Vakıflar Genel Müdürlüğünden:
1 — Eksiltmeye konulan iş, Kırşehir'de Cacebey Camii
2 — Keşif tutarı (10122.36) liradır.
3 — Eksiltme, 26/Ekim/1950 perşembe günü saat 15 de Ankara Vakıflar Genel Müdürlüğü binasında İnşaat Müdürlüğünde toplanacak komisyon odasında kapalı zarf usuliyle yapılacaktır.
4 — Eksiltme şartnamesi ve buna bağlı evraklar Vakıflar Genel Müdürlüğünde görülebilir.
5 — Eksiltmeye girebilmek için isteklilerin usulüne göre (759.18) lira geçici teminat vermeleri ve eksiltme şartnamesi gereğince Ticaret Odası vesikası ve Vakıflar Genel Müdürlüğünden 1950 yılı için âbidat onarımlarına ait aldıkları yeterlik belgelerini ibraz etmeleri lâzımdır.
6 — Talip olanların yukarıdaki maddede yazılı belgelerle birlikte 3 üncü maddede yazılı tarihte saat 14 e kadar adı geçen komisyona müracaatları ilân olunur.
7 — Postada vaki gecikmeler kabul edilmez. (7945) 2321
Muhasebe Kursu
Ankara Ticaret Lisesi Müdürlüğünden:
l/Kasım/1950 çarşamba günü başlıyacak olan Muhasebe Kursuna öğrenci kaydına başlanmıştır. Bu tarihe kadar isteklilerin Okul İdaresine başvurmaları. (7879) 2311
Vakıflar Genel Müdürlüğünden
İş Hanında 150 lira daimi ücretli bir kalorifercilik açıktır. Sanat enstitüsü ve okullarından mezun veya resmi ehliyeti haiz taliplerin belgeleriyle birlikte 27/10/1950 tarihine kadar Emlâk ve Arazi Müdürlüğüne müracaatları. (7942) 2322
Sizin için getiriyor ihtiyacınızı almazdan
Borsalino
Şapka çeşitleri ve en zengin renkleri ile
ORTAÇ
36 liraya satışa
arzedilmlştir
Robdeşambr
Robdeşambr, Gömlek, Kravat, Eşarp çeşitleri sizleri memnun edecek bol çeşitler ve yeni fiyatlarla
ORTAÇ
Sîzleri bekliyor.
Anafartalar Caddesi No. 224 Adliye kargısı köşe mağaM

Comments (0)