Sene: i
Numara: 86
Abone Şeraiti
Türkiye için Hariç için
! senelik 1?OO Kr.
6 aylık 600 „
3 „ ......... 325 „
1 n............ 125 „
Naraozır aniye, Şeref Sokağı,
2500 Kr. 1300 „
700 „
TELEFON: 20520
Salı 4 Eylül 1934
Maibaai Ebüzziya, İstanbul
Sabahları Çıkar Siyasî Gazete ] Fiatı Heryerde 5 Kuruştur
“Kuyuya yaklaşan körü te susmak alçaklıktır,. Sadi
(Şerhi 3 üncü sahifede)
Yevmi makale
İstersek
oluyormuş!..
Tramvay ücretleri hakikaten indirildi. Buna şüphe caiz değil. Hatta kendi gazetemiz de dahil olduğu halde bütün gazetelerin yazdıklarına pek inanmadığımız cihetle dün tecrübe için bizzat tramvaya bindik ve gelişigüzel bir semtten diğer bir semte gittik. Verdiğimiz bilet parasından an’adık, ki nice vakittir yazdığımız şey bir hülya değil hakikat imiş. Koskoca tramvay şirketi yeni biletler yaptırmış ve birinci mevkilerde üç kuruş, ikinci mevkilerde iki kuruş eksik para alınıyor.
Biraz yukarıda gazetelerin yazdığına inanmadığımız için dedik. Bununla gazetelerim yanlış haber verdiklerini bizzat kendimiz itiraf ettiğimize hükmolunmasın. Gazeteler ekseriyetle aldıkları haberleri yazarlar. Bu haberler yanlış çıkarsa kabahat onlarda değil, fakat haberin çıktığı membalann mütemadiyen gösterdikleri tehalüf-tedir. Meselâ tramvay ücretlerinin tenzili hakkmdaki karar 15 ağustosta tatbik edilecekti, Şirket ne yapıp yapıp bu kararın 1 eylüle kadar temdidine muvaffak oldu. Kararların böyle değişmesinden dolayı gazetelerin tabii kabahati olamazdı. 1 eylül gelince gazetelere inanmadığımız, şirketin yine bir kurnazlıkla kararın tatbikini tekrar tehir ettirmesi ihtimalinden ileri geliyordu. Fakat şirket artık bu defa kaçamak yolu bulamamış olacak, ki nihayet tava’n, kerhen tenzilâtlı ücretleri tatbike başladı.
Nafıa Vekâletini bu muvaffakiyetten dolayı cidden tebrik ederiz, stanbul balkının da bu tebrikte bizimle beraber olduğuna şüphemiz yoktur.
Bizde eskidenberi ecnebi şirketlerle kat’iyen başa çıkılamıyacağı ve bu şirketlerin hervakit her istediklerini behemehal yapacakları hakkında bir kanaat vardır. Bu kanaat ta boş yere hasıl olmamıştır, Çünkü devri sabıktanberi memleketimizde birkaç defa şekli idare değişti. Bir çok mühim inkılâplar yaptık. Yalnız şimdiye kadar ecnebi şirketlerinde halkın menfaatine olarak en ufak bir tebeddül vukuuna şahit olamadık. Bu şirketler bilâkis seneler geçtikçe halkın menfaatine hizmet şöyle dursun kendi menfaatlerine hizmeti azamî dereceye çıkardılar. Bir vakitler İngiliz lirası on kuruş fırlasa derhal şirket ücretleri de fırlar, gümüş fiatı yarım lira artarsa elektrik, tramvay veya telefon ücretlerine de o nisbette bir zam yapılırdı. Sonra İngiliz lirası meselâ elli kuruş birden düşer, kömür fiatı yirmi liradan on liraya iner, buna mukabil şirketlerin halktan aldığı ücret te aynı nisbette ineceğine, bilâkis yine fırlardı. İşte zavallı halk senelerle bu şayanı hayret soygunculuğa şahit olarak artık şirketlerle birgün başa çıkılabilmek imkânına katiyen inanmaz olmuş ve ne yapılırsa riza göstermeğe alışmıştı. Fakat yeni Nafıa Vekili Ali Bey vekâlete geldikten sonra işler hakikaten değişti ve azimkâr ve iradeli bir vekil isterse şirketlerin yola geleceğini ispat etti. Bunun maddî delilini de işte İstanbul halkı üç gündenberi bizzat tecrübe ediyor ve her tecrübe edişinde de hiç şüphesiz büyük memnuniyet hisleri duyuyor.
Tramvay şirketine ücretlerin böyle tenzili kabul ettirilmesi şüphesiz ilk adımdır. Daha bu vadide yapılacak çok iş vardır. Bilet Batlarının indirilmesini müteakip onu itmamen yapılacak diğer iş, kıt’alar meselesini halletmektir.
Tramvay şirketi yine bir kurnazlık ederek kıt’aları halkın zararına ve kendi menfaatine en muvafık şekilde taksim etmiştir. Buna bariz bir misal gösterelim. Eminö-nünden Beşiktaşa kadar olan mesafe bir kıt’a addedilmiştir. Binaenaleyh Eminönünden Beşiktaşa birinci ile gidecek olan bir yolcu 6 kuruş verecektir. Sonra Beşiktaş-tan Bebeğe kadar olan mesafe ikinci kıt’ayı teşkil eder. Bebeğe gitmek isteyenler de 2 kuruş zammile sekiz kuruş verecektir. Halbuki Be-şiktaştan Bebeğe kadar olan mesafe, Eminönünden Beşiktaşa kadar olan mesafenin tam iki mislidir.
Ebüzziya Zade
Devamı 2 inci sahifede
; “26 Ağustos - 9 Eylül,, yıldönümü münasebetiyle
-------------a-------------
Anadolu Şehitleri
Mithat Cemal
Dağ demez, taştır demez çarpar, ne coşkundur bu kan
Sapkı sey yaratı kopmuş bir semadırçağlıyan! Sormak isterdim esatirin giden mirrihine, Hiç nasip olmuş mudur bir milletin tarihine, Böyle bjr kan, böyle bir çgn, böyle inıan böyle şan?
Ahenin dağlarla sızlar bir kemiktir çarpışanl Bir kemiktir haşini lâUn yıldırımlardan şedit,
Bir şehidin göğsüdür, lâkin ne müthiş
* bir şebit:
Kan sızan ruhunda’vardır bir alev mahiyeti Ürperen bir acze benzer hurdahaş olmuş eti, Leyli istikbali sarsar, canlatır, aydınlatır, Naşı en satvetli bir destana en parlak satır; Hunu tek bir necmi gisudandır afakimin; Parçalanmış cephesinden, sinesinden ırkımın Hakkı istiklâli kan şeklinde fışkırmaktadır! Görsün inkâr eyliyenler varsa: Kuvvet haktadırl
26 Agu.to. - 9 Eylül 1922...
Türkün yıllarca süren elem ve ıstırabına set çekerek tarihe aey-rini değiştiren altın sahifeler ilâve ettiği günlerin devri senevisi içindeyiz.
O günlerin mucizevî hatırasını yadederken, bizi mezellet ve esaret uçurumundan çıkarıp hayat ve istiklâl şahikalarına yükseltmek uğ-
Ucuz meyva ve sebze!
Kabzımallar aradan çıkarılacak, bundan hem müstahsil, hem de halk istifade edecek
Yani ataşlar dahilinde idare edilecek (
İktisat Vekili Celal Bey, geçenlerde Vali ve belediye reisi Muhittin Beyle beraber Kerestecilerde yeni yapılmakta olan Hâli gezdikten sonra Hâlin müstahsile ve müstehlike daha müfit olabilecek bir
runda can veren şühedamızı bir kere daha taziz ve tebcil edeliml
Şimdi hür ve müstakil yaşıyân Türk bu nimeti, vatanın her karış toprağını tertemiz kanlarıyle yuğu-ran yüz binlerce şehidine medyundur. O şehitler ki bütün bir cihanı husumet bizi beğmağa isterken yalnız vatan aşkiyle ve yalnız geride
ın Hâl inşaatı henüz devam etmektedir. hale ifrağını arzu ettiğini beyan eylemiş. Hâlin mesai şekli hakkında hazırlanacak talimatnamede bu meselenin bilhassa nazarı dikkate alınmasını bildirmiştir, bunun üzç-rine müstahsile kredi temini ile Devamı 2 inci sahifede
kalanların hayat ve namusunu kurtarmak için, şecaat ve hamasette birbirlerine tefevvuk etmişler, mübarek kanlarını dökmekten çekinmemişlerdir.
Bukadar büyük bir feragati nefisle ve bukadar büyük bir mefkure uğrunda can verenlere ne mutlu! mübarek şühedamızı bir kere daha taziz ve tebcil edelim !
■ • y '"
Gazi Hz.
Romanyayı ziyaret edecekleri hakkın-
da asılsız bir rivayet
I Ankara 3 (Telefonla) — Bugün “dün,, buraya gelen “Leipziger Neuesten Nachrichten,, namındaki Almanca gazete, Budapeşte muhabirinden gelen bir haber üzerine, Reisicümhur Gazi Hazretlerinin 22 Eylülde Romanyayı ziyaret edeceklerini, ziyaretin bir Romen gemisi ile İstanbuldan hareket edilerek Köstenceye çıkılmak ve oradan trenle Bükreşe gidilmek suretiyle vaki olacağını yazmakta ise de bu haberin aslı olmadığı anlaşılmaktadır.
\___________________________
Başvekil Bitlise de gidecek
Bitlis 3 (Hususî) — Mevsuk bir. menbadan aldığını malûmata göre, Başvekil İsmet Paşa Hazretleri yakında yapacakları Şark seyahati esnasında Bitlise de geleceklerdir.
Nasıl muvaffak oldular? “Çenemin dizginlerini serbest bırakamam!,,
Mahmut Ata Beye göre muvaffakiyetin sır'an hakkında söylenecek şeyler çoktur, fakat....
— Sizce hayatta muvaffak olmak ne demektir üstadım? Bu suale maruz kalan kıymetli doğum doktoru Mahmut Ata Bey :
— O., dedi, bir sual ki bütün ömrümü lâkırdı söylemeğe hasretsem, aklıma gelen cevapların arkasını alamam. Ve yine senin bu sualinin cevaplarile tecessüslerini doyurabilecekleri-ni umanları sukutu hayale uğramaktan kurtaramam.
Zira, muvaffakiyet telâkkisi, kâinatı dolduran insanların ade-dince tehalüf eder.
Devamı 7 inci sahifede
Yaşadığımız devir garaibinden:
Başımıza bir de yumruk modası çıktı!
Fransa ile Almanya arasında en mühim münazaa vesilesi olan meşhur "Sar,, havzı sında "Hitler,, aleyhtarlarının yeni ahtü peyman işaretleri : Yumruklar havada !
Geçirmekte olduğumuz garip ve acaip devrin’ ileride tarihini yazacak olanların bu devri “Renkli gömlek ve eller havada,, devri tesmiye
Bugünkü tefrikamız şöyle bitiyor:
* — Sen resimden itimadım yok. Şu çizgilerin aslına başka bir ağızdan dinlemeliyim.
— Bu ağız kimin olabilir ki 7
— Bizzat onun, şu güzel çocuğun!.
— Vay, buna cür’et edecekmisin 1
— Niçin etmiyeyim, ne mahzur var?..
Ben bir resim yapmışım, o resmi bana ilham eden adama soracağım : Size benziyormu?. O adam ya evet der, ya hayır. Bundan neçıkar
Yeni romanımızı okuyunuz.
Bulgarlar “Çatalca önünde
Sabık Bulgar Çarı “Ferdinant,, Balkan harbinde “Çatalca,, önlerine nasıl gelmişti?
İstanbula girip “Ayasofya,, camiinde
‘‘Bizans İmparatorluğunu,, ilâna hazırlanırken buna neden muvaffak olamadı?
Bir taraftan bize dost görünen Almanlar, diğer taraftan Bulgaristana neler vadediyorlardı?
Henüz ortaya atılan resmî vesikalara
. ve o esnada büyük roller oynıyan diplomatların ifşaatına istinat eden bu tefrikayı da yakında neşre bavlıyacağız.
Karilerimiz yeni tefrikalarımızı alâka ve heyecan ile takip edeceklerdir.
edecekleri şüphesizdir. Vaktiyle b.r Taş devri, Demir devri olduğu git yirminci asır da "usulü idarei devle Devamı 2 inci sahifemizde
Yeni tefrikalarımız
Bugünün Aşklar
4 üncü sahifemizde neşre başladık.
anlamazsın. Benim de ker uygun olup olmadığıt
“Ayasofya,, I İmparatorluğun^ iiân etmek sevdasına düJ eski Bulgar Çan “Ferdlnrj
—ZAMAN—
Eylül 4
H ARİ C I H A B E R L E R
f SON HABERLER
Amerikadaki büyük grevde sermayedarlar mı, amele mi haklı ?
Amele ne istiyor, sermayedarların iddiası nedir?
Amerika Birleşik Cümhuriyetlerinde çalışan mensucat amelesi grev ilân ettiler. Grevden önce amele mümessilleri, ihtilâfları bir yuvarlak masa etrafında halliçin sermayedarların mümessillerini davet etmişler, sermayedarlar bu daveti reddile karşılamışlardı.
Sermayedarların ileri sürdükleri sebep, grev tehdidi altında, kalkınma programının esaslarını tadile kalkışmanın fena bir örnek teşkil edeceği, sonra amele mümessillerinin ancak bir ekalliyeti temsil ettikleri idi.
Amele mümessillerinin istedikleri de ücretlerin yükseltimesi, mesai saatlerinin kısaltılması idi. Bundan başka kollektif pazarlık yapmak esasının kabulünü de talep ediyorlardı.
ilk önce ihtilâf pamuk mensucatı amelesi ile sermayedarlar arasında vukubulduğu*halde daha sonradan yün, ipek mensucat amelesi de bunlara iltihaka karar verdiler.
Busuretle ihtilâfla alâkadar olan amele ile aileleri iki milyon kişiye vardı. Grevin bütün şiddeti bugün nümayan olacaktır. Çünkü dün Amerikada tatil günü idi. Grev bütün kuvvet ve ehemmiyeti ile tecelli ederse sermayedarların davası çürüyecektir. Çünkü bunlar, amele sendikalarının ancak ameleden yüzde “15„ i temsil ettiğini ileri sürüyor, buna mukabil amele sendikaları bütün ameleyi temsil ettiklerini iddia ediyorlardı.
Hangi tarafın haklı olduğu bugün ve yarın anlaşılacaktır.
Ö. R.
Macaristanda intihap usulü değiştirilmek isteniliyor Hükümetten yardım görenlerin vaziyeti?
Fransada dehşetli bir kasırga Tuluz 3 (AA) — Dün burada çıkan kasırga okadar şiddetli ve sahası okadar geniş olmuştur ki hemen •hemen bütün cenubî vilâyetler bundan az çok zarar görmüştür. Bağlar, bahçeler ve ekinler mühim hasara uğramıştır, iki ölü vardır.
b
s:
d
ra
E
d Bir İtalyan askerî heyeti " Rusyada
, B. Moskova 3 (A A.) — Cene-ı İh ral "Grasioli Francesko,, nun : oı riyaseti altındaki İtalyan aske-
1 g( rî heyeti dün buraya gelmiştir.
I m-..
r
ı
(ce
ı ev
II rir d çd
Yevmi makale
istersek oluyormuş!..
"Birinci sahifeden devam
Şuhalde bir yolcu meselâ ilk ûç kilometre için 6 kuruş veriyor, mü-
. dıj tebaki 6 kilometre için de yalnız 2 1 ki kuruş veriyor. Aradaki nisbetsizlik aı Mı hakikaten fevkalâdedir değil mi ? s* jlr 3 ^kilometreye 6 kuruş ve 6 kilo-e,( metreye de yalnız 2 kuruş vermek herhangi bir hesaba, akıl ve man-le.paıtıga sığmaz. Şirket niçin böyle ya-ıd^ölpıyor? Çünkü Beşiktaştan sonra lâAn Ortaköy yolcusu çoktur ve Şirket işte bu çokluktan istifade etmek istiyor.
Binaenaleyh Nafıa Vekili Bey-ien bu kıt’alar meselesini halliçin
tiL olJe mütehassıslardan bir komisyon I 2* Vşkil etmesini ve bu hususta Şir-ve I tct*n halktan yine fuzulî para al-
* F masına mani olmasını rica ederiz. *4 . t Tramvay meselesi kısmen böyle
* ^luyalledildikten sonra sıra elektrik ve :,kh nftelefona geliyor. Bugün elektrik » Kj- cretleri fevkalâde pahalıdır. Bu pa-un f | altlık yüzünden İstanbulda sanayi-® ( ı teessüs ve inkişafı hiç şüphesiz
tüşkülâta maruz kalıyor. Elektrik jcretleri bir karar ve emirle şim-a_ftlik üçte bir tenzil edilebilir.
’I Bilâhare hesaplara esaBİı surette ftakı'dığı takdirde şirket yine bol ı P ffi kazanmak şartiyle bugünkü ' /*' ibretler behemehal yarı yanya in-
|3 . irilebilir. Bulgaristanda bugün bir 1, lovat elektrik 5 kuruştur. Biz ılgarlardan çok zengin bir millet yığiliz. Zengin de olsak İstanbul ılkının kendi belediyesine verdiği İtanın bir buçuk mislini elektrik ~ 'ketine vermeğe mecburiyeti yok-F* binaenaleyh Nafıa Vekili Be-:a,u • a hazır istanbulda iken bu elek-İZ k şirketi işini de halletmesi ve ”® ketin başındaki çelebileri yola ®|l F tinneai cidden arzu olunur. Esa-. elektrik ücretlerinin makul bir
mi /^^eceye inmesi şirketin menfaati-„ jnijdir. Çünkü fiatlfcr ucuzladığı ® yj,et*e i«tihlâkâtın artacağı mu-z- Akaktır. Fakat şirketler ticaretin rm"h) _en *)aBİt kaidesini nazarı itibara ki , . caklsrına, az masrafla çok katma1* rmağı tercih ediyorlar. İşte ken-)im,’u,ir" 1"1’-----
4-
'Uf Hri •İr ifar şılı Bayjb
uy
şim*r’jrine behemehal anlattırılması «aşkÂÎr- m8'elen cihet burasıdır. Tram-r. ■ şirketinin başına gelene naza-bunun da ergeç olacağına k kat'i nazarla bakabileceğimiz lıyor.
Ebüzziya Zade
Avusturya ile Buigaristanın malî vaziyetleri ne halde?
Bulgarlar, Cemiyeti Akvam komiseri istemiyorlar!
Cenevre 3 (A.A) — Milletler Cemiyeti malî komitesi Bulgaristan, Macaristan ve Avusturya malî vaziyetini tetkik edecektir. Sofvadaki milletler cemiyeti komiseri vazifesine hitam verilme-I i istemiştir. Mumaileyhin istifası Sofyada milletler cemiyeti fevkalâde komiserliğinin devamına lüzum olup olmadığı meselesini ortaya çıkaracaktır.
Bulgar hükümetinin ilgayı
Birde yumrumk modası çıktı Birinci sahifeden devam te bir “ eller hava,, da devri icat etmiştir. Çünkü hemen her gün bir memlektte yeni bir fırka türüyor ve bu fırka ittihat ve ittifakının ilk alâmeti olarak evvelâ renkli bir gömlek intihap ediyor, ondan sonra da bir (el işareti) ihdas ediyor. Bu el işaretlerinin bir (Faşist) tarzı, bir (Htler) tarzı, bir Avusturya tarzı vardı, şimdi de bir (Sar) havzası tarzı çıktı. Fakat bu yeni tarzda biraz değişiklik var. Şimdiye kadar kollar vücude nis-betle bir zaviyei hadde (karilerimizden bu hendese tabirini kullandığımızdan dolayı af dileriz ) teşkil edecek surette havaya kalkıyorrdu. Halbuki (Sar) havzasındakiler havaya yumruk sıkmak) işaretini ihdas etmişler. Bu işaret diğerlerine nis-betle daha harpcuyane daha korkunçtur. Çünkü bu yumruklardan ( Rahat dur, yoksa kafana ineriz ) gibi bir mana çıkmaktadır.
Maamafih bereket versin bu işaretleri icat edenler, göründükleri kadar badayı insanlar değil. Bu yenilikleri daha ziyade çocukların tuhaf tuhaf oyunlar icat etmesi kabilinden, heveslerini tatm'.n için ihdas ediyorlar. İş bukadarla kaldıkça şükret meliyiz, nihayet herkes gönlünü eğlendirmek için eliyle istediği işareti yapabilir. Buna da k'mse karışamaz. Fakat eller böyle havaya kalka, ine, yumruklar sıkıla sıkıla nihayet bir gün bir yerde bir sakarlık çıkmak ihtimali de büsbütün yok değildir. Bu işaret modaları biraz da elde ateş barutla oynamağa da benzemiyor değil. Bu itibarla bu çeşit çeşit işaretlerin icat ve ihdasından doğrusu pek te memnun olamıyoruz.
Almanyada evlenme ve doğum artıyor
Berlin 3 (A. A.) — İstatistik dairesinin bir tebliğine göre 1934 senesinin ilk üç ayında 138,438 evlenme olmuştur. Geçen senenin ayni devresinde bu miktar 94,686 idi. Yine ayni devrede ölenlerin adedi 28,240 azalmış ve doğanlarında 62,343 çoğalmıştır.
Budakeşte 3 (A A.) — Küçük çifçiler fırkasının hükümet fırkasının da müzaheretine maz-har olduğu bildirilen intihabat ıslahatı programı şudur:
Yalnız şehirlerde tatbik edilmekte olan gizli rey usulü şehirler haricine de teşmil edilecektir. Parlementoda on azası bulunan fırkalar namzet göstermek hakkını haiz olacaklardır. Her müntehip rey verilen mahalde altı sene ikamet etmiş olduğunu isbat edecektir.
işsizler gibi herhangi bir muavenetten istifade etmiş olanlar, hayırperver mahiyette her hangi bir muvakkat vazife alanlar, intihap listelerinden çıkarılacaklardır.
tercih ettiği, komitenin ise Cenevre ile Sofya arasında bir irtibatın muhafazasına mütemayil bulunduğu bildirilmektedir.
Komite, hamillerle bilitilâf faizlerin tenzili için 1932 tarihli Avusturya istikrazının tahvili meselesiyle de meşgul olacaktır. Bu istikrazı tekeffül eden devletler, İngiltere, Fransa, İtalya, Çekoslovakya, Belçika, Holânda Norveç, Ispanya ve İsviçredir. Ucuz meyva ve sebze!
Birinci sahifeden devam kendilerinin kabzımallar elinden kurtarılmalarına çalışılması esası kabul edilmiştir.
Malûm olduğu veçhile şimdi müstahsil malını ucuz bir fiatia kabzımala devretmekte, kabzımal bunu istediği fiat ve şartlarla esnafa satmaktadır. Bu suretle bir sebze veya bir meyva müstahsil tarafından satın aluunmya kadar birkaç elden geçmekte, binnetice fuzulî olarak fiat yükselmektedir. Müstehlikler bu yüzden bir hayli zarar ettikleri gibi müstahsiller de, kabzımallarda takıntılı hesaplan olmasından dolayı mallarını onlara ucuz, ucuz vermeğe mecbur kalıyorlar ve bazen de iddia edildiğine göre maliyet fiatini bile temin edeıriiyorlardı. Şimdi ittihaz edilecek tedbirlerle bunun önüne geçilmeğe çalışılacaktır.
Müstahsile kredi temininin şekli hakkında ayrıca tetkikat icrasına başlanmıştır.
Diğer taraftan ambalaj usulünün ıslahı da kararlaştırılmış bu hususta dahi bir proje hazırlanması tensip edilmiştir.
Projenin ihzarından evvel bütün asrı ambalâj sistemleri tetkik olunacaktır.
Yunanistanda Reisicumhur intihabı
Atina 3 (Hususî) — Yeni Cüm-hur reisinin 24 EyNHden sonra intihabı takarrür etmiştir.
Yunan - Bulgar hududunda bir müsademe
Selanik 3 (Hususî) — Dramadan bildirildiğine göre, dün sabaha karşı, bir Bulgar çetesi hududumuzun Ilıca geçidinden Yunan toprnğına girmek istemiş ve hudut muhafız-larile çete efradı arasında bir saatten fazla devam eden bir müsademe vuku bulmuştur. On beş kişiden fazla olan çete Bulgar arazisine kaçmıştır.
Romanya Başvekili “Belgrat,, a gitti Belgrat 3 (A. A.)—Romanya başvekili M. Tataresko bu sabah buraya gelmiş ve istaysyon-da başvekil ve hükümet erkânı tarafından karşılanmıştır.
I Sosyalist demokrat matbuatı “irtica,, diye tavsif ettikleri bu projeyi protesto etmektedirler.
Türkiye-Mısır ve kapitülâsyonlar “Tan,, gazetesinin “Kahire,, muhabirine göre, Türkiye-Msır arasında muhadenet muahedesi ve ikamet mukavelesi akdi için -devam etmekte olan müza-kerat yakında hitam bulacaktır.
Ayni gazeteye göre Mısır hükümeti. Mısırdaki Türk konsoloslarının Mısırda yaşayan Türk tabaası üzerinde, kapitülâsyonlardan istifade eden diğer devletler konsolosları gibi, hakkı kaza sahibi olmalarını kabul eylemiştir.
Hindistanda kanlı bir vaka
Madras 3 (A. A.) — Dün akşam vukubulan bir kavga esnasında bir müsiüman bıçak darbesiyle öldürülmüş, 10 müslü-man ve üç hindu ağır surette yaralanmışlardır.
Polis kıtaatı mücadelenin genişlemesine mani olmuştur.
Yeni Irak kabinesi ve İktisadî işler
Bağdat 2 (Huausi) — İstifa eden ser kabinenin yerine yeni ser Ali Cevdet Beyin reisliği altında teşekkül etti. Yeni kabinenin bilhassa iktisadi inkişafına hizmet etmesi bekleniyor.
İstifa eden başvekil Cemil Bey yeni kabinede müdafaa nazırlığını deruhte etmiştir. Cenral Nuri Paşa hariciye nazırı tayin olunmuştur.
Haham başıya abide
S. Didier Fransa 3 (A. A.) — Umumî harpte ölüm halinde bulunan yaralı bir Katolik askere haç öptürürken muharebe meydanında vurulan haham başı “ Abraham Bloh „ un namına burada dikilen abidenin açılış merasimi tekaüt nazırı tarafından yapılmıştır.
Bükreşte tvekı-fat yapıldı
Bükreş 3 (A. A.) — Havas ajansı bildiriyor :
Emniyeti Umumiye dün gece Bükreşte tevkıfat yapmıştır. Bu hususta tafsilât alınmamış ise de, bazı şayialara nazaran bilhassa Prens Şarlın Londrada ikamet ederken etrafında bulunanlardan bir şahıs tevkif edilmiştir.
Bundan başka ahiren bir nüfus suiistimali işinde zimethal bulunan bir ceneralin evinde araştırma yapıldığı iddia edilmektedir.
Fransız deniz altı gemileri
Bjr haftadanken şehrimizde bulunan iki Fransız deniz altı gemisi daha bir kaç gün şehrimizde kalmak için müsaade istemiştir. İstenen müsaade verilmiştir.
Gençler mahfilinde faaliyet
Cümhuriyet Gençler mahfili 934-935 sezonu için bütün kadrosiyle çalışmakta ve güzel eserler hazırlamaktadır.
Bu meyanda büyük İtalyan şairi “Luici Priandell,, nın en meşhur eserlerinden biri olan “Com Prima,, isimli eseri puro-va edilmektedir. Bu‘ büyük piyes Teşrinievvelin ilk Cumasında mahfilde temsil edilecektir.
Buğday siloları
Yeni silolardan bir kısmı tesellüm ve memurları tayin edildi
Ankar 3 (Telefonla) Ziraat Vekâletinin memleketin muhtelif mıntakalannda yaptırdığı buğday silolarının inşaatı ikmal edilmiştir. Bunlardan Konya, Eskişehir ve Sivasta inşası bitirilen siloların muvakkat kabul muameleleri yapılmıştır. Anka-rada ki silonun kabul muamelende çarşamba günü yapılacaktır.
Bu silolar Ziraat bankası emrine verilecektir. Siloların memur kadroları tesbit ve tayin muameleleride ikmal edilmiştir.
Bu meyanda Ankara silosu
Maliye vekili Ankarada
Ankara 3 (Telefonla) — Maliye vekili Fuat Bey bugün “dün,, şehrimize gelmiş ve istasyonda Maliye vekâleti erkânı tarafından karşılanmıştır.
Vekil Bey öğleden sonra vekâlete gelmiş ve İstanbulda yaptığı tetkikat etrafında vekâletin alâkadar müdürleri ile konuşmuştur.
Ziraat Vekili Erzincanda
Erzurum 3 (A A.) — Ziraat Vekili Muhlis Bey bugün şehrimizden ayrılmışlardır. Muhlis Bey şerefine dün Belediye tarafından bir öğle ziyafeti ve Belediye Reisi tarafından da meb'uslan-mız Nafi Atuf ve Asım Beylerin de hazır bulundukları hususî bir akşam yemeği verilmiştir.
Erzincan 3 (A. A.) — Ziraat Vekili Muhlis Bey Pasinlerden geçerken köylülerle temas etmiş ve dileklerini dinlemiştin. Muhlis Bey dün Kolorduyu ve diğer müessese ve daireleri gezmişler ve hastahanede gördükleri intizamı takdir etmişlerdir.
Muhlis Bey bugün de civar köylere ve Ilıcaya gidecektir.
Gümüş mecidiyeler
Adana 3 (AA.) — Maliye şubelerinde dünden itibaren gümüş mecidiyeler 30 kuruştan kabul edilmeğe başlanmıştır.
Belediyeler bankasının ilk içtimai
Ankara 3 (Telefonla) — Belediyeler bankasının bugün ilk heyeti umumiye içtimai yapılmışta*. lçtimada bankanın nasıl kurulduğu, mürakipler raporu, pl&nço be bir senelik faaliyet konuşulmuştur.
yem merakip seçilmiş ve müzakere esnasında mühim bir nokta tebarüz etmiştir. Buda ikrazatta ve muamelelerde her
Balkan Riyaziye Adanada fırınlar konferansı ve belediye
Atina 3 (A. A.) — Birinci Balkan riyaziye konferansı Başvekil M. Çaldaris ile maarif nazırı M. Makrapulos ve siyasî âleme ve ilim âlemine mensup birçok şahsiyetler huzuriyle Atina Darülfünun salonunda açılmıştır.
Başvekil M. Çaldaris söylediği nutukta kongrenin pito-gor, aristot, ekli d gibi riyaziye ilimlerinin temelini kuran birçok Yunan âlimlerinin vatanında açıldığını görmekten mütevellit memnuniy etini beyan ederek Balkan milletleri arasında ilim sahasındaki teşriki mesaisinin onların mütekabil münasebetlerinin takviyesine ve ilim ve medeniyetin terakkisine hizmet edeceğini kay-deylemiştir.
Ankarada Belediye intihabatı
Ankara 3 (Telefonla) — Bugün “dün,, Belediye reisi Nevzat Beyin riyasetinde Belediye salonunda intihap teftiş heyeti seçilmiştir.
şefliğine Faik, Eskişehir silosu şefliğine Adana ziraat mektebi makinist kısmı şefi Refik, Konya silosu şefliğine Haydarpaşa siloları şefi Salim ve Sivas silosuna da Sait beyler tayin edilmişlerdir.
Bunlardan başka silolara bir çok müstahdem alıumış ve vazifelerine başlamışlardır.
Bu sene ilk defa olarak harice esaslı surette buğday ihraç edeceğimizden bu Silolar» çok ehemmiyet verilmektedir.
şeyden evvel hariçteki malr müesseselerin itimadını kazanmak lüzumudur. Bu sayede, banka kendi kefaletliye memleketi imarına lâzım olan sermayeyi hariçten de temin edebilecektir.
Bankanın en çok ehemmiyet verdiği şey memleketin imarına çalışmaktır. Bankanın sermayesi şimdiden 4 milyonu bul; muştur.
Adana 3 (A.A) — Belediyenin mükerrer emir ve tenbihle-rine rağmen düne kadar fırınlarına elektrikli yuğurma makinesi koymıyan fırınlar dün kapatılmıştır. Mevcut makineli fırınlar şehrin ekmek ihtiyacını temin ettiğinden şehirde her hangi bir ekmek buhranı olmamıştır. Maamafih Belediye son bir müsamaha göstererek makine tedarik etmemiş ve kapanmış fırınlara on günlük bir mühlet vermiştir. Diğer taraftan şehrimizde satılan unlar üzerinde bir ihtikâr olup olmadığının tetkikine vilâyet makamınca devam edilmektedir.
Mesele birkaç gün sonra anlaşılacaktır.
Mahmut Esat B.
İzmir Halkevinde derslerine dün başladı
İzmir 3 (Hususî) — Sabık Adliye Vekili Mahmut Esat Bey İstanbul Üniversitesi inkılâp enstitüsünde verdiği dersleri bugün Halkevinde hülâsatan tekrar etmeğe başlamıştır. Bu münasebetle Halk evinde müthiş bir kalabalık vardı. Birinci dersin mevzuu “Türk ihtilâlinde vatan müdafaası,, idi. Mahmut Esat Bey, haftaya Pazartesi günü ikinci dersini verecektir.
Eylül 4
$
SÜTUNLARDA SEYAHAT^
Niçin şaşıyoruz?
Bütün gazeteler, en kocaman harflerile Sinyor Musolininin son kararını yazıyorlar. Ortada iç ve dıştan gelme hiçbir sıkıntı yokken, bu devlet adamı, faşistlikten ayrı bir fırkanın var olmasını dilemiş ve topluluk hürriyetini benimsemiş. Çok eski olmıyan bir geçmişte yine bu ağızdan hürriyetin modası geçmiş eski bir varlık ve yaşıyan gerçeğin ancak faşistlik olduğunu dinlemiştik. İnsan kalabalıklarını surülükten çıkarıp ulus yapan hürriyet, ne kadar derin mezarlara gömülürse gömülsün, bir gün gülle patlayışlarile fışkırıp meydana çıkar. O, güneş gibidir, veancak daha parlak bir aydınlıkla doğmak için zaman zaman ortadan çekilir.
Romaya yürüyüşle başlıyan Faşizm, bir kuvvet boşanışı idi. Ansızın gelen sellerin ortalığı yıkıp dökmesine şaşılmaz. İtalyan hürriyeti, işte böyle bir korku atlatmıştı. Romanın alın yazısını kim bilmez? İmparatorluk kartalının kanatlarile gökleri kapladığı çağlarda bile, orada göz yaşı ve inilti eksilmemişti. Atlas kubbeli, sırma saçaklı sedyeler altında omuzları terden sırsıklam çıplak esirlerden son basamaktaki adama kadar, herkes az çok hürriyetsizdi. İmparatorların Milâh„ tanındığı ülkelerde uşak ol-mıyan kim ve ne vardır?
Eski oluklardan damarlara sızan bu kuvvete tapma mirası, Faşizmin zafere kavuşmasına yardım etti. İşçi taşkınlıklarının, {grev korkularının, fırka patırtılarının halk üstünde' bıraktığı bezginlik te bir yandan bu yeni kuruluşu besliyordu. Kara gömlek İtalya için iyi mi oldu, fena mı ?.. Bunu yarın söy-liyecek. Yalnız| şu var ki, kuvvetlerin dağıldığı, sinirlerin gevşediği korkunç bir iç bozgununun ruhları sardığı günlerde memleket, dizginlerine yapışacak^ kuvvetli pençeler ister. Tarihin övdüğü kahramanların hepsini bu karanlık ve korkulu hava doğurmuştur.
Musoliniyi de busırada görenler var. Onun neyi kurtardığını, hangi düşmanı yendiğini, dünya savaşından kazançla çıkan Italyayı hangi uçurumdan çekip çıkardığını bilmiyorum. Fakat uzun yıllardır yalnız Doçe emrediyor, yasak kuruyor, onun istemediğine kimse “ olsun 1 „ diyemiyordu. Dünkü tel yazılarında okuduğumuz hürriyet müjdesi, ilkin herkesi şaşırttı. Fakat düşünülürse şaşmamak lâzım geliyor.
Hürriyetsiz idarenin, içte ve dışta küçülmesini koruyacak hiç bir set yoktur. Sonra insan başı düşündükçe ondan hürriyeti koparmanın kolayı da bulunamamıştır. Onun için için ilerliyen yangınlar gibi birgün ansızın parhyacağını bilenler, gönül pusulalarını gözden uzak tutmazlar. Baskının çoğaldığını ve iğnenin sarsıldığını görünce, kızgın buğuya bir kapak açarlar. Doçe belki bunu yapıyor. Tarih söylüyor ki kölelikten onörlü insanlığa geçiş te böyle birkaç kapağın açılmasile oldu. Hürriyeti bir kişinin hediyesi gibi gösterenler, onun zorla alındığını bilmiyenler-dir. Hürriyet veriliyor, demiyelim, çünkü eğer veriliyorsa, İtalya hürriyetini alıyor demektir.
Seyyah
Rizeli Osman
Lâf atanlar
ADLİ YEDE
MAHKEMELERDE
Mahkemeler
Rüşvet davası
ceza
neti-
Şerhler
r
Sadi
ZAMAN
Sadullah Bey gitti
İktisat Vekâleti hava müsteşarı Sadullah Bey şehrimizde tetkika-tını bitirmiş ve dûn akkanı Anka-raya hareket etmiştir.
Romen mektep gemisi geldi
saat 12 de “ Köstence „ Romanya hükümetine ait
K, yaklaştı, buketi kaoiH^ (rf( kögs Tlrkl.rl.dm 9 «r
jj k etti ve dedi, kİ : g aue şehrimize muhaceret etmiştir. Bu zaval
29 — Madam beni tamnhtımında yatıp kalkmaktadırlar. Haklarındaki ba! Ben sivil polis r* -Çanakkale. civarına sevk ve iskân edilecekle,
■ .,/!!« zavallı munacirlerin ne feci halde bulunduklarını gösteriyor. He yerleştirileceklerse biran evvel gönderilmeleri ve ıstıraplarına nihayet veril çok isabetli bir hareket olacaktır.
bakıp la Har bıumu mî sıralarında bir okka ekmek alabilmek için fırın önlerinde biriken kalabalığı gösteren eski bir fotoğraf olduğunu zanneimiyi-niz. Hayır, ba resim henüz dün çekilmiştir ve Fatihte mütekaitlerin maaş almak için nelere katlandıklarını gösteriyor.
Her maaş zamanı bu manzara günlerce devam edip gitmekte, mütekaitler sabahtan akşama kadar, küçücük bir dükkânı andıran ba maaş tevzi yeri önünde, sokakta bekleşip durmaktadırlar. Bilmeyiz, nazarı dikkati celbe lüzum var mı?
İntihap encümen leri seçildi
Bakırköy ve Adalar kazası heyetleri
Kazalarda intihap encümenleri tamamen teşekkül etmiş, faaliyete geçmişlerdir. Kadıköy, Beyoğlu, Eminönü, Fatih, Beşiktaş, Sarıyer, ve Beykoz kazalarında evvelki gün işe başlayan bu heyetler Bakırköy ve Adalar kazasında da dünden itibaren çalışmaya başlamışlardır.
Bakırköy kazası intihap encümenine Sahur, Kadri, Kemal, Asım, Mustafa, Galip, Rauf, Hayrı, Mehmet ve Talip Beyler, Adalar kazası encümenine de Salâhattin, Rıza, Ziya ve Şükrü Beyler seçilmişlerdir.
Hariciye Vekili bugün gidiyor
Hariciye Vekili Tevfik Rüştü Bey Cemiyeti Akvamın mukarrer içtimamda bulunmak üzere bugün Cenevreye hareket edecektir.
Belediye mühendisleri arasında
Kadıköy belediyesi başmühendisi Hüsamettin Bey merkeze alınarak yerine Mecari şubesi müdürü Celâl Bey vekâleten tayin edilmiş, Belediye tetkik şubesinden Veli Bey kanalizasyon mühendisliğine, Beşiktaş dairesi başmühendisi Cevdet Bey de merkez inşaat mühendisliğine nakledilmişlerdir.
Hilâliahmer Balosu
Buseneki Hilâliahmer yazlık balosu 6 Eylül 1934 Perşembe akşamı Büyükada Yat klübünde verilecektir.
Komiser Mucip ve Remzi efendiler beraat ettiler
Beyoğlu merkezindeki rüşvet hâdisesi dolayı$iyle merkez birinci komiseri Mücip, polis memurlarından Remzi efendiler rüşvet a'.mak, Sabahat, Gülizar, Hat.ce hanımlar rüşvet vermek, gözü güzel Maryam ve sütçü Todori de rüşvete tavassut suçlarından üçüncü mahkemesine verilmişlerdi.
Mahkeme dün bu davayı celendirmiştir.
Müddeiumumi iddiasını serdede-rek sabahat, Gülizar, Hatice ve Maryam Hanımlardan maada Gözü güzel Maryam ile sütçü Todorinin umumî af kanunundan istifade ettirilmesini, Mücip ve polis Remzi Efendilerin müşterek suçlarından dolayı beraatlerini istemiştir.
Suçlu vekilleri müdafaalarını yapmışlar ve beraat istemişlerdir. Heyeti hâkime bir müddet müzakereden sonra maznunların beraatlarına katar vermiştir.
İzmirli Ali mahkemeye verildi
Geçenlerde bir vak’a olmuş ve Halk Fırkası binası içindeki bir portmantodan bir palto çalıp kaçan İzmirli Ali ismindeki sabıkalıyı yakalamak üzere arkasından takip eden fırka kapıcısı Emin Efendi yolda hırsızla boğuşurken düşüp ölmüştü. Bilâhire yakalanan Ali müstantiklikçe tahtı tevkife alınmıştı.
İstintak tahkikatı ahiren hitam bulmuş ve Ali bakkındaki takkikat evrakı mahkemeye tevdi edilmiştir.
Mimarî şubesi imtihanları
Yapılan yanlışlık tashih edildi - İmtihanlar tekrar yapılacak
Geçenlerde güzel sanatlar akademisi mimdrî kısmı imtihanları yapılırken talebeye verilen “Eskis,, mevzuunun 8 saat zarfında yapılması lâzımgeliyordu. Bu kadar kısa bir zamanda bu mevzuun yapılmasına imkân olmadığı söylenerek idareye talebe tarafından müşterek imzalı bir itirazname tevdi edilmişti.
Bunun üzerine imtihan heyeti Namık İsmail Beyin riyasetinde ve Profesör Eğlinin iştirakile bu itirazı tetkik ve reddeylemiş ve bu karara karşı da bir tek talebe imtihana girmemiş ve tayin edilen mühlet zarfında da eser vermemiş olduğundan 933/934 mimarî diploma imtihanlarının kapanmış olduğu Akademi idaresi tarafından ilân edilmiştir.
Bu vaziyet karşısında talebelerin bir sene daha okumaları icap etmektedir. Yapılan yanlışlığın düzeltilmesi için teşebbüsatta bulunulmuş ve Muallimler meclisi tarafından imtihanların 23 teşrinievvel 934 te saat 9 da tekrar yapılması kararlaştırılmıştır.
Nazmiyeyi öldürmediğinde İsrar ediyor
Kasımpaşada Bedreddin mahallesinde bir evde oturduğu odada metresi Nazmiyeyi boğarak öldürmek ve döşeme tahtaları arasına saklamaktan suçlu Rizeli Osman, memleketine giderken İneboluda yakalanmış ve evvelki gün de şehrimize getirilmişti.
Osman, zabıta memurlarının refakatinde cinayetin işlendiği odaya götürülmüş, bir defa daha kendisine cinayeli itiraf etmesi söylenmiş, fakat inkârda İsrar ederek :
“ — Benim bu cinayetten haberim yoktur, Nazmiye 10 gün kadar kaybolmuştu. O sırada memleketteki zevcemden de mektup aldım. Beni çağırıyordu. Gitmeğe mecbur oldum. Beni İneboluda yakaladılar, başka birşey bilmiyorum.,, demiştir.
Rizeli Osman hakkındaki hazırlık tahkikatı evrakı dün istintak dairesine verilmiştir. Osman tevkifhaneye sevkedilmiştir.
Belediye arabaları
Belediye kendi emrinde bulunan bütün arabaların tekerleklerine lâstik koydurmağa başlamıştır. Gürültü ile mücadele talimatnamesi bunu emreylediğinden Belediye diğer hususî vesaite nümunei imtisal olmak üzere evvelâ kendi bu işe başlmıştır.
Limanlar hakkında tetkikat
Limanlar umum müdürü Muhsin Naim Bey birkaç güne kadar Iz-mire giderek limanlar hakkında tetkikatta bulunacaktır.
“Kuyuya yaklaşan körü görüp te susmak alçaklıktır,,
Şerh ve izah:
Kuyuya yaklaşan körün oraya düşmesini seyre hazırlanacak adam belki yer yüzünde yoktur. Bu, kuyu gibi hissiz ve o kör kadar gözsüz olmak demektir ki insanlar içinde böylesini tasavvur etmek, kendi mensup olduğumuz cemiyeti çok aşağı görmek olur. Sadi, böyle bir görüşten daima uzak kalan yüksek yaradılışlıffnce duygulu bir şairdir. Onun istiare yolile ifade etmek istediği mana, insanların sezdikleri tehlikelerden fertleri veya cemiyetleri haberdar eylemeğe mecbur olduklarını söylemekten ibarettir.
Üniveriste tale besi ve Panayır Cuma günü bir grup İzmire gidiyor
Üniveriste talebesinden mürekkep yirmi beş kişilik bir grup dokuz eylül panayırını gezmek üzere önümüzdeki cuma günü Anafarta vapuru ile İzmire hareket edeceklerdir.
Öğrendiğimize göre, Üniveristeli gençler lzmirde beş gün kalacaklar ve oradan Bergamaya da giderek meşhur Bergama harabelerini gezeceklerdir.
Talebe Birliği bir gece eğlentisi tertip etti Aldığımız malûmata nazaran, Millî Türk Talebe Birliği gençleri pek yakında Sarayburnu parkında bir gece eğlentisi yapacaklardır.
Tertip ettikleri bu gece eğlentisine gençler, “Birlik gecesi,, ismini vermişlerdir. Millî Türk talebe birliği, çok güzel olacağı tahmin edilen bu eğlenti etrafında hazırlıklara başlamıştır.
Bir
Dün isminde bir deniz mektep gemisi limanımıza gelmiştir. Gemide “ 116 „ talebe vardır.
Gemi Fındıklı açıklarında demirlemiştir. Şehrimizde iki gün kaldıktan sonra Çarşamba günü saat 19 da Pireye ve Giride müteveccihen hareket edecektir.
Yaz tatili bugün bitiyor yarın mahkemeler açık
20 Temmuzda başlamış olan ad-liyenin senelik yaz tatili yarın bitmektedir.
Yarından itibaren bütün hukuk ve ceza mahkemeleri eski fâaliyetlerine tekrar başlayacaklardır.
Bu meyanda tatil müddeti zarfında nöbetçi kalan mahkeme aza ve müddeî umumileri de nöbetle izinlerini istimal edeceklerdir.
Ayasofya
Camiin bir kısmı müze mi olacak?
Bir akşam gazetesinde okun-duğuna göre, Ayasofya camiinin bazı kısımlarında tarihî eserlerin tsşhirine karar verilmiştir. Bir müze mahiyetinde olacak bu kısımlarda Bizans ve Os-manlı devirlerine ait birçok eserler teşhir edilecektir.
Maarif Vekili Âbidin Bey bizzat bu işle meşgul olmaktadır.

Dostlarımızın yanlış hareketlerinden doğabilecek ağır âkibetleri kendilerine ihtar etmek bir borç olduğu gibi içinde yaşadığımız cemiyetin zararını mucip olacağını sandığımız teşebbüsler üzerine dikkat uyandırmak ta vazifemizdir. Bugünün yaşama şartları bu vazifeyi fertlerden almış, bazı teşekküllere ve bu meyanda gazetelere vermiştir. Matbuat, umumî hayata hayırlı olacak teşebbüsleri müdafaa ve şer doğurabilecek fikirlerle mücadele etmek mecburiyetindedir. İşte Sadi, bu vecibeye işaret ediyor.
Şehir tiyatrosu ikiye ayrılıyor.
Bu sene bir de “ Şehir Operet heyeti „ teşkil edilecek
Şehir tiyatrosu 1 teşrinievvelden itibaren yeni mevsim temsillerine bağlıyacaktır. Ancak bu sene şehir tiyatrosu yeni bir kadro ve teşkilâtla mevsime girecektir. Bu teşkilât ve kadronun bir teşrinievvele kadar hazırlamlmasına çalışılmaktadır.
Yeni teşkilâtta Şehir tiyatrosu ikiye ayrılacak. Bir kısmı Şehir tiyatrosu namiyle Tepebaşı kışlık tiyatro binasında çalışacak, facia, komedi, gibi mütenevvi ciddî, edebî mizahî piyesler temsil eyliyecektir.
Diğer kısmı şehir operet heyeti namiyle ilk defa olarak tam bir kadro ile Galatasaraydaki Fı-ransız tiyatrosu binasında sırf operet ve vodviller temsil edecektir. Birinci kısımda Galip Bey, ikinci kısımda ise Rusyadan celbedilecek bir mütehassıs rejisörlük yapacaklar, Ertuğrul Muhsin Bey her iki kısmın baş rejisör ve şefi vaziyetinde kalacaktır.
Bu hazırlıkları ikmal için yazlık sahnedeki temsillere yakında nihayet verilecek, Teşrinievvele kadar bahçede yalnız caz ve orkestra bulunacaktır.
Kadınlara sarkıntılık edenler yakalanıyor
Poliste harfendazlık bürosu teşkil edildikten sonra, bu harekette bulunanların takipleri teşdit edilmiştir.
Yirmi dört saat içinde bu neviden üç vak’a olmuş ve failleri yakalanmıştır :
1 — Çapa Selçuk san'at mektebinde hademe Mehmet, 16 yaşında Melâhat isminde bir kıza lâf attığından tutulmuştur. Hakkında tahkikat yapılmaktadır.
2 — Fuat ve Kâzım efendiler isimlerinde iki kişi Gedikpaşada oturan Madam Kamelyaya lâf attıklarından yakalanmışlardır.
3 — Beyoğlunda oturan Istefo isminde birinin İstiklâl caddesinden geçmekte olan Madam Mari isminde bir kadına sarkıntılık ettiği görülmüş ve tutulmuştur. Her üç suçlu hakkındaki tahkikat evrakı adiiyeye verilmiştir.
Elektrik fiatları ve
sanayi
Ticaret odasının idare meclisinde geçenlerde eski sanayi müdürü Refik Beyin Istanbulda elektrik ücretlerinin sanayi üzerinde yaptığı tesiri gösteren raporu tetkik edilirken azadan Refik Celâl ve Recai Beyler, elektrik Hatlarının sanayi üzerinde fena tesirler yaptığını söyleyerek keyfiyetin iktisat vekâletine bildirilmesini istemişlerdi.
Odanın bu isteğine İktisat vekâletinden cevap gelmiştir. Bu cevapta Nafia vekâletinin elekrik ücratlerini tetkik ederken bu hususda nazar dikkate alacağı bildirilmektedir.
Söylesem tesiri yok ussam gönül razı değil
Bir taraflı istatistikler
İstatistik, bir memleketin hakikatini söyliyen en beliğ, en doğru lisandır. Kelimesi rakam olan bu lisanla konuşmayı öğrenmemiş ülkeler, nekadar mamur ve nekadar medenî olurlarsa olsunlar yine meçhul sayılırlar. Çünkü onların ne yedikleri, ne giydikleri, ne okuduktan, neler yaptıklan, ne gibi hastalıklar çektikleri ve hülâsa medeniyet ailesi içinde ne ayarda bir mevki aldıkları ancak istatistikle anlaşılır. İstatiksiz yurt, defter-8İz ticaret evinden farksızdır, o gibi evlerin girdisi, çıktısı belli olmaz, zararı ve kârı kolaylıkla tespit olunmaz.
Bizde istatistik, on sene evvel nakıs bir vaziyette idi. Gümrük gibi, hazine gibi zaten rakkam üzerinde çalışan dâireler müstesna olmak üzere resmî müesseseierin kendi faaliyet sahalarına dair tam ve hele mevsuk bir istatistik yapmaları mümkünsüz gibiydi. Bu, bir taraftan kayıtların düzensizliğinden bir taraftan da istatistik bilgisinin eksikliğindendi. On yıldanberi vaziyet değişti, istatistik bilgisi asrî şekilde alınıp hazmolundu ve bu sayede umumî faaliyetlerin zaman za man canlı şekilde tevsik ve teşhir olunmasına imkân hasıl oldu. Bugün hepimiz biliyoruz ki bizde deistatis tik vardır.
Yalnız bir nokta, dikkat uyandırmaktan geri kalmıyor. Bir kısım istatistikler, hernedense, bir taraflı tanzim olunuyor. Meselâ hastaneler hakkında neşrolunan ihsaî cetveller hep bu şekildedir, bir taraflıdır. Bunlara bakılınca bir yılda kaç hastanın filân hastahane de tedavi altına alındığını anlıyoruz. Fakat o hastalardan kaçının şifa bu-iup kaçının öldüğünü — ekseriya — anlıyamıyoruz. Halbuki bir hastane de bakım işinin ne dereceye kadar muvaffakiyetle başarıldığı ancak bu noktanın apaçık gösterilmesiyle tebarüz eder. Eğer bir hastane de şifa bulanların sayısı o nimete eremiyenlerden yüzde doksan nisbetinne yüksekse o müessese yurt için hakik bir halâskâr rolü oynuyor demektir. Bu nisbet, Allah esirgesin, ters çıkarsa ayni müessesenin, kuruluşundaki hikmete, gayeye temas bile etmediği anlaşılır.
Bir tacir, her yıl sonunda yapacağı pilânçoda yalnız kâr sütunu açıp ta zarar sahifesi bulundurmazsa veyahut alış verişini toptan bir kalemde gösterirse hiçbir şey ifade etmiş olmaz. Sütunu açık, rakamlar sarih ve netice mütebariz olmalıdır. Binaenaleyh başta hastaneler olmak üzere halk hizmetine memur müesseseierin yapacakları istatistiklerde bir taraflı kalem oynatmamaları lâzımdır. Ancak bu retle şu veya bu işte kazancımı ziyanımızı mukayese edebiliriz.
Celâl Beyin teşekkürle
İstanbul 3 (A. A.) — İktisat V kili Mahmut Celâl beyefendi T kiye İş bankasınının kuruluşun
onuncu yıl dönümü münasebetiy aldıkları tebrik yazılarına ayn a rı cevap vermek imkânsızlığı yısiyle, bu millî meselenin m gününü kutlularken kendilerini h tırlıyan bütün zevata derin t kürlerinin iblâğına Anadolu a sini tavsit etmektedirler.
- ZAMAN —
POLİSTE
Zaman Ansiklopedisi
İllet
Halk dilinde hastalık manasına kullanılan bu kelimenin İlmî manası büsbütün başkadır. Latince “Kavza — Causa,, dan alınarak Fransızcaya Cause şeklinde intikal eden İlmî ıstılaha karşılık olarak Şark filezofları illet kelimesini bulmu lardı. Bu haysiyetle illet, bir hâdiseyi mucip veya bais olan âmil manasınadır. İllet yerine sebep te kullanılıyorsa da aralarında büyük bir fark vardır.
Felsefede jilet, esas itibarile dört çeşit olarak kabul edilmişti. Birisi, “Cause materielle,, dedikleri maddî illettir ki bir şeyin neden vücude geldiğini bildirir.
Masanın tahtadan, biçağın demirden olması gibi. İkincisi sûri illettir, birşeyin nasıl ve ne suretle vücude getirildiğini anlatır: Masanın ve biçağın şekli gibi. Üçüncüsü illeti mucibe dir. Bir şey vücude getiren amili temsil eder. Masa ve biçakta doğramacı ve biçakçı gibi. Dördüncüsü gayeyi bildiren illettir. Birşeyin ne maksatla yapılmış olduğunu gösterir: Masanın üstünde yazı yazılmak veya yemek yenilmek için yapılmış olması gibi.
İllet şu kısa izah ilede anlaşı-lıyork ki hastalık değildir. Belki ilmi bir ıstılahattır.
ŞgaBBâBiHİyfi
llH ıvJ(l 11
Bu suya sende iğil!..
Şairi: M. Esat Bey Basan: İstanbul Ülkü kütüphanesi
I
«
ı
I
1
t r y
E
il
Birkaç kere yine bu sütunda söyledik : Edebiyatı nihmale uğradığını ve hele şiirin karaulıklarda kaldığını söyleyenleri genç şairler tekzip etmekte tereddüt etmiyorlar, sık sık eserler neşrediyorlar, onların yazmakta ve yazdıklarını bastırmakta İsrar edişlerine bakılınca şiir okuyanların yine bir yekûn teşkil ettiğine inanmak icap ediyor. Biz böyle bir inan ihtiyacını taşıyanlardanız ve o thtiyaçtan kurtulmadığımızı sezdiğimiz gün bahtiyar olacağız.
M. Esat Bey, “bu suya sen de iğil„ adını verdiği şiir mecmuasını bastırmakla edebiyat âlemimizde bir hareket olduğunu gösteren yeni bir vesika vermiş oluyor. Eser, küçüktür, topu topu 36 sahifeden ibarettir. İçinde “14„ tane manzume var, Birçok şairlerimiz gibi M. Esat Bey de kitabın adını kitabın başına konulan manzumeden alıyor. Bu manzumenin son parçaBi bizce -kusursuz -bir şiirdir, o kanatala ve okuyucularımızın da hükmümüze İştirak edeceklerini umarak bu parçayı aynen naklediyoruz: levgilim, Gülme bana: “ Bu sudan eser,, diye
I eı
i l) -
, jg 'Düştü «uya bir ömür, bütün emekler„dlye 1 „ |)en ki hülyalarımla beslenen bir çiçeksin.
Bu göle biraa iğil, kendini göreceksin ! “Al 14ı Biz, bütün eserde bu dört mıs-j. e radan kuvvetli bir parça buiama-a.aı dik. öbür manzumelerde dağ var, ydl tepe var, rüzgâr var, göz yaşı ev-iko solgun yüzde var. Lâkin bu tas-' vir yok. Zaten genç şairlerimiz, yİ tablo yaratmayı ve bu tabloların / * sonuna ince bir fikir asmayı neden-* rse sevmiyorlar. Hele felsefeye hiç ^/^yanaşmıyorlar. Bütün mevzuları aşk JDjVe aşkaj taallûk eden - hicran, iş-jğ tiyak, hatlara filân gibi - şeyler, il ol (**r*n ®?ktan hararet ve heyecan 'Ja aldığını ve alacağını kabul etmekle
İm’ ■U ı i
beraber şairin biraz tabiate ve biraz da fikre yürümesi lâzımdır.
M. Esat Beyin kafiye hususundaki itinası takdire değer, intihap ettiği nazım şekilleri de -tabir caiz ise - vakur. Serbest nazim adı altında ortaya atılan ve manzum olmak şöyle dursun mensur bile sayılmalarına imkân bulunmıyan acibeler bu kitapta yer almamıştır. Manzum söz, ölçülü söz demekse “bu suya sen de iğil,, başlığı altına sıralanan ondört manzumenin hepsi ölçülü.
Kitaptaki şiirlerden biri, mev-zuundajci orijinaliteden dolayı, bilhassa dikkat uyandırıyor. Bu yenilik, şairin hicran elemlerini kendinden ziyade sevgilisine yükleti-şidir. ötedenberi makbul veya cari olan usul, hicrandan şairin şikâyet etmesi idi. M. Esat Bey “Uzaklarda,, başlıklı manzumede sevgilisini ağlatıyor ve ona : “ Ağlama sevgilim - benden uzakta - teselli olur mu hiç ağlamakta - şu yalçın dağları bir basamakta - çiğner de bir sabah gelirim yine„ diyor. Demek ki sevgilinin ağladığına emin I.. Bu, orijinal bir duygudur 1
Bu manzumenin naklettiğimiz kısmındaki “basamakta,, kelimesi biraz aksak görünüyor. Çünkü yalan dağlar bir basamakta aşılmaz, bir adımda aşılır. Biz, bu itibar ile basamağın orada fikri ifade edemediğini zannediyoruz.
Eser hakkında daha fazla söz söylemek istemiyoruz. Şiir sevenlerin bu kitapta zevklerini tatmin edecek hayli şeyler bulabileceklerini umuyoruz.
Muallimler döndüler
Adana 3 (A. A.) — Tatillerini hariçte geçiren muallimlerimizin hepsi dönmüşler ve dünden itbaren orta tahsil mezuniyet imtihanlarına başlamışlardır.
Bir memuru elektrik çarptı
Dün Kadıköyde bir elektrik çarpma vak’ası olmuş ve bir elektrikçi Türk genci ölümden yakasını zor sıyırmış, fakat pek ağır ve tehlikeli vaziyette olduğu için hastaneye kaldırılmıştır.
Elektrik şirketi memurlarından Nafiz Efendi, dün vazife alarak daireden çıkmıştır.
Nafiz Efendinin ogün yapacağı işler arasında Kadıköyde Telefon caddesinde bir elektrik direğine merbut bazı tellerin tamir edilmesi de vardır.
Nafiz efendi,Telefon caddesinden mevzuu bahsdireğe gelmiş ve merdivenle direğin üzerine çıkarak tamirata başlamıştır. Tam bu sırada ufak bir dikkatsizlik neticesi elektrik ceryanı bulunan kablonun çıplak bir ucu Nafiz efendinin eline deymiş ve neye uğradığını şaşıran zavallı memur direğin tepesinden caddeye yuvarlanmıştır. Nafiz efendi ölmemiş fakat ağır yaralı olduğu için hastaneye kaldırılmıştır.
Kamyon çarptı
Seyyar satıcı altmış yaşlarında Mihail Efendi, Kalyoncu kolluğu caddesinden geçerken Ka-sımpaşada oturan İbrahim Efendinin kömür kamyonu kendisine çarpmış ve yaralamıştır.
Bir madamı dolandırdılar
Beyoğlunda yeni çarşıda oturan madam Kırisins polise mü-racaatle bir iddiada bulunmuştur. Bu iddiaya nazaran, Va-hap isminde biri, madamın 50 lira parasiyle iki elmas yüzüğü dolandırıp savuşmuştur.
Polis, Vahabı aramış bulmuş ve mahkemeye vermiştir.
Bir adam tramvaydan düştü
Küçük pazarda oturan Şevket efendi, Tepebaşından tramvayla geçmekte iken sahanlıktaki kalabalıktan bunaltmış ve muvazenesini kaybederek düşmüş ve yaralanmıştır.
Otomobil içinde bir kavga
Kemal, Nuri, kahveci Ali Ragıp ve Ahmet Efendiler isimlerinde dört kişi, dün gece Beyoğlunda birkaç yerde oturup eğlendikten sonra bir otomobile binmişler ve İstanbula hareket etmişlerdir. Otomobil köprü üzerine geldiği bir sırada, eğlentiye devam edilip edilmemesi hususunda aralarında bir münazaa çıkmış ve otomobil içinde birbirlerine girişmişlerdir. Kavga esnasında otomobilin de camı kırılmış, şoför arabayı durdurarak polisi haberdar etmiştir.
Gelen polisler, kavgacıları yakalamış, haklarında tahkikata başlamıştır.
Eylül 4
T

Adapazarı,, su istiyor!
Halk senelerdenberi içinde hayvanların yıkandığı suyu içiyor!
Adapazarında tifo hastalığı I tespit edildiğini ve bu hastalığın çıkmasında, Sapanca gölünden sazlıklar, bataklıklar arasından geçerek şehre gelen ve içinde civar köylerin hayvanları yıkanan “ Çark „ suyunun içilmesinin çok müessir ve âmil olduğunu yazmış ve Ada-. pazarı halkının, senelerden beri aynı şekilde kullandığı kireçli ve uzvî maddelerle karışık bu gayri kabili şürp sudan bir an evvel kurtulmak istediğini muh-a birimizin mektubuna atfen ilâve eylemiştik.
Adapazarı belediye riyasetinden bu hususta şu mektubu aldık:
“1 Eylül 1934 tarihli ve 83 numaralı gazetenizin 4 üncü sa-hifesindeki (Adapazarı su istiyor) başlıklı yazıda Adapa-zarında son günlerde tifo hastalığı vak’ası olduğu ve bu hastalığın kireçli ve pis olduğu iddia edilen Çark suyundan neş’et ettiği bildirilmiştir. Kasabamızda menşei İstanbul olan bir tek vak’adan başka Tifo musabı yoktur. '

Kasabanın kuruluşundan beri içmekte olduğu suyun tifo tevlit ettiği hakkında şimdiye kadar bir vak'a tesbit edilmemiş olduğundan keyfiyetin Gazetenizin yine ayni sütununda tekzibini rica ederim efendim.,,
Belediye reisi bey, menşei İstanbul olan bir vak’adan başka tifo hastalığı görülmediğini ve bu suyan tifo tevlit ettiği hakkında şimdiye kadar bir vak’a tesbit edilmemiş olduğunu söylüyor.
Ancak bu suyun sıhhî ve kabili şürp olup olmadığı mes-kût geçiliyor. Tifo hastalığı tevlit etmemesi de bir suyun içilmeğe salih bulunmasına delâlet edemiyeceğine göre, bu su hakkında yazılan yazıların doğru olduğu anlaşılıyor.
Adapazarı gibi oldukça mamur ve zengin bir ticaret merkezi olan bir şehir halkının, içinde hayvanların yıkandığı bir suyu içmeğe mecbur kalması ve bu halin senelerden beri devam etmesi sükût ile geçiştirilecek hâdiselerden olmasa gerektir.
Bir numune köyü
“Eski Oba,, köyü maarifi, ümran verefahsahalarında en ileridedir
Tire 28 (Hususî) — “Eski Oba,, köyü Tirenin şirin ve nü-mune köylerinden biridir kaza merkezine üç saat mesafede İzmir şosası güzergâhından ayrılan muntazam bir köy yolu ile kazaya bağlıdır. Bu yol Mahmutlar köyünden başlayarak tam Eski Obanın içine ulaşır. Bu köyde üç senedir köy kanunu tatbik edilmektedir. Köy halkının diğer köylere nisbeten hal ve vakti daha müsa.ttir. Fakat paranın bol olduğu seneler, önde bir rehper olmadığından çok yazık ki ümran hususunda birşey yapılamamıştır. Ancak üç senedenberi köy kanununun tatbikına başlanmış yollar yapılmış ve köy bugün bir nümune köyü haline getirilmiştir.
Köyün 160 hanesi bin küsur nüfusu vardır.
İki sene evvel temeli atılan köyün mektebi ikmal edilmiş ve geçen sene tedrisata başlanmıştır. Bu iki dershaneli şık
modern bir mekteptir. Köyün, manzarası güzel bir mahalline yapılmıştır. Fakat henüz ihata duvarları yeni yapılmaya başlanmıştır ve bu ayın sonunda ikmaline çalışılmaktadır.
Köylü, hududu içindeki bütün köy yollarını tamamlamıştır. İzmir şosasmden köy içine kadar olan yol, 2 kilometre, köyün Cümhuriyet meydanından İzmir şosasının daka garbine birleşen yol, 2 kilometre, köyün komşusu olan Alacalı ve Yeni Oba köylerine bağlanan yollar, 4 ki cem'an 9 kilometrelik yol yapılmış ve yolun işaret levhaları da muntazam bir surette dikilmiştir.
Köyün telefon işleri de çok muntazamdır. Telefon santralımız üç kilometre mesafede bulunan Mahmutlar köyündeki santrala bağlıdır Kaza merkeziyle, civar köylerle muntazam görüşülmektedir. Telefon, köy odasında daimî bir memurnn idaresi altındadır. En ufak bir
Adana pamuk rekoltesi
Adana 3 (A. A.) — Ziraî tahmin bürosunun son tahminine göre pamuk rekoltesi 136,000 balyadır. Büronun bu sene rekoltesi hakkındaki ilk tahmin 137,000 balya idi. Buna nazaran arada 1000 balyalık bir noksan var demektir. Bununda sebebi birinci tahminden sonra havaların çok sıcak gitmesi ve Ceyhan mıntakasında-ki kurt tahribatıdır.
Kütahya Halkevinde
Kütahya 2 (A. A.) — Dün Halkevinde büyük bir toplantı yapılmıştır.
230 Muhtarın bulunduğu bu toplantıda hükümetimizin nüfus siyasetini ve gizli nüfusun kaydı hakkındaki kanun madde madde izah edilerek tutulacak yollar, usuller anlatılmıştır. Toplantıda hu işin tatbiki cephesine ait faydalı münakaşalar yapılmıştır. Bu iş bittikten sonra mebusumuz Hakkı Bey köylülerimizle samimî bir hasbihal yapmışlar iç ve dış siyesetimiz hakkında geniş izahlarda bulunmuşlardır.
Çorluda feci bir kaza
Çorlu 2 (Hususî) — Kazamızın Yulaflı köyünde feci bir kaza olmuştur. Bu köy halkın-den olan Mustafa oğlu Aptulkh babası Mustafa ağaya ait bir Karadağ tabancasiyle düğünde ateş etmek maksadiyle oynarken yanında bulunan arkadaşları 12 yaşında Adem ve sekiz yaşında bulunan Kâmili vurmuştur. Fail nezaret altına alınarak tahkikata başlanmıştır.
£



f J
• VU"
g7b^ Tefrika Numarası: 1 Millî Roman
“eB^k(i Ressamın resmîni yaparken....
mi rB5 Vapurun orta salonuna koşar
Ha^ jhi girdiler, bir kanepeye düşer z. oturdular. Geride bulunan ka-
rma». ıpelerdeki erkek ve kadın başları ki , ’^ları bir daha görmek için arka-tma^ _ çevriliyordu, ileride oturanların şim,r »leride enselerine dikilmişti, ala-aş^^®^son kesilmiş saçlar arasında do-BaşÇ^l* duruyordu.
u? I? Belma ile Sevinç, uyandırdıkları }|r jj essüsten tamamiyle bihaber, Bavde ilerine ve enseleriue yapışan göz-y 1 karşı iâkayit, yüksek sesle ko-
nuşuyorlardı:
— Bugün rekor kırdık. Suadi-yeye bir buçuk saatte gidip gelmek değme yürüyücünün kârı değili
— İnci hasedinden çatlıyacak.
— Ya N- ,
evlenme olmuştu.
».nenin ayni devresi arta kulan kev 94 686 idL yine k’"18, „ -1 Bu n 1 • »tenlerin adedi1,
Kuçuk beylerimizin ağzındı» l. 1-nun bonbonu gibi gezip dolaşmasına da engel olamazsın, kİ:
— Ne bonbon ya. Şuna katır kestanesi desen daha iyi olur.
— Sen onu çiğneyenlere sor.
— Muhterem biraderinize mi ?
— İlkin aziz pederinize, sonra sportmen dostumuz Kâmran Beye, daha sonra da benim muharrir taslağı kardeşime I
Bu son sözleri söyliyen Sevinçti. Belma arkadaşına cevap vermek isterken şöyle bir durakladı, kendi oturdukları yerin bir ilerisineki kanepede oturan bir gence gözlerini dikti, uzun uzun baktı ve bu vaziyetini bozmadan Sevince fısıldadı:
— Aman bak, ileriye bak. Ne ince yüz, ne manalı hatlar. Rahmetli Rudolf Valântinodan daha canlı bir tip.
Sevinç, arkadaşının gözünü dikmiş olduğu yere bakışlarını göndermek istedi, önündeki kalın omuzlardan aman bulamadı, sinirli sinirli söylendi:
— Sen Valântinoyu sayıklayor-sun, ben bir ceviz kütüğü görüyo-
— Bana doğru iğil görürsün, lğildi, başı Belmanın omuzuna yapışacak kadar lğildi, onun göz-
lerini kendi çehresinde hapseden genci gördü ve beğendi. Şimdi o da aynı çehrenin tazeliğinde bakışlarını yıkıyordu, derin bir hazla aynı temaşayı yapıyordu. İki genç kız yüreğinde birden heyecan uyandıran genç, bu hamlesiz kazanılmış zaferi hattâ sezmiyerek denize bakıyordu. Bu bakış onun profilini bütün güzelliğile teressüm ettiriyordu. Genç, cidden güzeldi. Henüz yirmi bir veya yirmi iki bahar gören saçlar, en koyu bir geceden tel tel örülmüş bir tül gibi başına siyah bir pırıltı variyordu. Burun, bu pırıltı altında gölgeli ve pek zarif bir irtisam alıyordu; çene çehrenin bütün güzellikleri için sanki bir kemal noktası idi.
Gencin gerdanı, nadir bulunur bir tenasüp taşıyordu. Bu gerdan, üzerinde bir demet güzellik yaşayan madenî bir saksıyı andırıyordu, esmer bir salâbetle ve imrendirici bir irtifa ile pırıl pırıl parlıyordu. Açık ve kıvrık yakalı beyaz gömlek, o esmer gerdanın kenarında bronz bir vazoya dolanmış örtü gibi görünüyordu.
Belma, gözlerini gencin yüzün-
den ayırmaksızın omuzundaki sarışın kafaya haber verdi:
— Ben bu başın resmini yapacağım.
Sevinç, içini çekerek kafasını arkadaşının omuzundan kaldırdı, mırıldandı;
— Değer; resmi alınmıya da, yüreklere sokulmıya da değer.
— Alexandre Le grand'ın başı kadar güzel bir baş.
— Ondan da güzel. Hakiki bir Apollon.
— Hayır. Aleksandr’a daha fazla benziyor. Bak burnuna. Kadın yüreği yakalamak için yaratılmış bir gaga, değil mi ?.. Aleksandr’ın burnu da böyle idi.
— Holivuta gitse bütün artisleri verem eder. Ne yazık ki burada
— Hele sen sus ta ben şunun profilini çizivereyim.
Belma, el çantasından bir defter çıkardı, kurşun kalemiyle gencin resmini çizmeğe koyuldu. Kâğıt üzerinde beliren hatlar, işlek va becerikli bir fırçanın yapacağı şeyler değildi, hayli sakattı. Bununla beraber o siyah saçları, o güzel
arıza derhal seyyar telefon memuru tarafından tamir ve muhabere temin ediliyor.
Yeni mektebin önündeki geniş meydanlıkta bir de Cümhuriyet meydanı tesis edilmiş bu meydanlığın ortasına bir bayrak çekme yeri yapılmıştır. Millî bayramlar, toplantılar bu meydanda kutlulanacaktır.
Bir tavuk istasyonu yapılmıştır ve burada Lagolen cinsinden tavuklar yetiştirilmekte ve köylüye yumurtaları dağıtılmaktadır. Tavuğun nasıl yetiştireleceği hakkında her köylü buradan aldığı dersleri tatbik etmektedir. Yakında bir köy odasının bir umumî helânm bir de çocuk bahçesinin ve nümune fidanlığının tesisi kararlaştırılmış, ve faaliyete başlanmıştır. İlkbahara doğru Eski Oba köyü çok değişmiş olacaktır.

*
burnu, o nefis gerdanı şöyle böyle gösterebiliyordu.
Arkadaşının sarhoş bir tehalük içinde çizdiği resmi hat hat, nokta nokta takibeden Sevinç, karşılarındaki gençten kâğıt üstüne bir iz, bir şemme bulaştığını görünce, el çırptı :
— Bravo Belma, dedi, benzettin. Bunu Büyük İskender de görse beğenir.
Belma, bir elindeki! resme, birde — hâlâ gözlerini denize vermekte İsrar eden — gence baktı, dalgın dalgın mırıldandı:
■—- Sen resimden anlamazsın, benim de kendime itimadım yok. Şu çizgilerin aslina uygun olup olmadığını başka bir ağızdan dinlemeliyim.
— Bu ağız, kimin olabilir ki ?
— Bizzat onun, şu güzel çocuğun?..
— Vay, buna cür’et edecekmi-sin?
— Miçin etmiyeyim, ne mahzur var?.. Ben bir resim yapmışım, o resmi bana ilham eden adama soracağım: Size benziyor mu?.. O adam ya evet, der, ya hayır. Bundan ne çıkar sanki?..
Devamı var
♦-
A
1
Eylül 4
ZAMAN
7
)
BİR DEVRİ SENEVİ:
Mısırda Sa’t Zağlûl günü
Bütün Kahire gazeteleri Sa’t Zağlûl Paşa ile meşgul, onun vecizelerinide yazıyorlar
"Hak kuvvetin, millet hükümetin fevkındedir.,, - "Matbuata bizi niçin tenkit ettiğini değil, kendimize niçin tenkit ve müahaze ile karşılnaacak şeyler yaptığımızı sormalıyız.,, - “İlme çok mühtacız. Fakat temiz ahlâka ihtiyacımız daha az değildir,,,
Holivu
Kahire 29 (Hususî muhabirimizden — Mısır halkı bin bir kayıt içinde, Mısırın millî lideri Sa’t Zağ-lûl Paşanın vefat devri senevisi münasebetiyle hatırasını taziz etti.
Her hangi hâdisenin vukuuna karşı gelmek için hükümet birçok tedbirler almıştı. "Millet evi„ na-miyle tanılan Zağlûl Paşanın evi ile Zağlûl Paşa fırkasının merkezi olan klüp etrafında zabıta kuvvetleri sıralanmıştı.
Zağlûl Paşanın fırkası erkânı külüpte birleşerek “ Millet evi„ ne gittiler ve orada millî fırkanın reisi Nahhas Paşa ile birlaşerek Zağlûl Paşanın merkadini ziyaret ettiler. Etraf baştan başa halkla dolmuştu. Nahhas Paşa, Zağlûl Paşanın merkadi önünde çok kuvvetli bir nutuk irad etti. Nutkun eıı mühim taraflarını naklediyoruz :
“— Veft fırkası İktidar mevkiini ele aldıkça hükümet tamamiyle nezih ve temiz olmuştur. Diğer müstebit hükümetlerse İdarî, malî, ahlâkî bir sürü faziheler irtikâp etmişlerdir ve bunların hepsi meydana çıkmıştır. Bu hükümetlerin bütün istinatgâhı milletin iradesine karşı gelen zulüm kuvveti idi. Onun İçin bu hükümetler iş başına geldikçe fırsatı ganimet bilerek kendine ve taraftarlarına herşeyi kaptırmak istemiş, ortaya çıkan faziheler bunu meydana çıkarmıştır. Milletin iradesine istinat (etmiyen her hükümetin yapacağı budur. Ancak millî iradeye istinat eden hükûemtier memleketi yükseltmek, memleketin servetini korumak, memleketin ahlâkını sıyanet etmek ister.
Onun için millet bugün mukadderatını ele almak, Kanunu Esasisini ve istiklâlini kurtarmak için çalışıyor. Hakka daima galebe kazandıran Allaha güvenerek bu maksada varacağımıza şüphe etmiyoruz. Ancak bu şekilde hareket etmekle Sa’t Zağlûlun elinden aldığımız, sırtımıza yüklendiğimiz, kanımızla korumağa ant içtiğimiz emaneti muhafaza etmiş olacağız. „
Zağlûl Paşanın hatarası Mısırın her tarafında taziz ve tebcil edilmiştir.
Mısır gazeteleri bu münasebetle bilhassa merhum Zağlûl Paşanın birer darbımesel kuvvetini kazanan bir çok vecizelerini neşrettiler.
Bunların bir kaçını naklediyorum :
"Hak kuvvetin, millet hükümetin fevkindedir. „
miyorum. Bütün millete hitap ediyorum. Muhatabım yalnız “bugün,, değildir, "yarın,, da muhatabımdır.
Ben hakkı müdafaaya azmetmiş, bu yolda her fedarlığa katlanmayı göze almış bir adamım. Bu uğurda kendilerini müdafaa ettiklerimden de nankörlük görsem bile buna da dayanırım.
Sözün doğrusunu söylemeyi, her işi öz yürekle başarmayı, insanlar arasında sevgi ve saygının kanun yerini tutmasını beğenirim.
Bize diyorlar ki mutlak kemale irişmek imkânsızdır. Fakat bu söz bizi mümkün olan kemale irişmeğe çalışmaktan alıkoyamaz.
İlme çok muhtacız. Fakat temiz ahlâka ihtiyacımız daha az değildir.
Milletin iradesine iktiran etmeyen bir kanuna karşı gelmeyi - bu I kanun nekadar faideli olursa olsun-
Hürriyete konan her kaydı, hürriyet esaslarından biri muhik göstermedikçe, zulüm saymak icabeder.
Biz millete karşı vasi değiliz. Millet vekiliyiz. Milletten aldığımız emaneti yerine getirmek bizim en birinci vazifemizdir.
Matbuat hürdür. Kanun dairesinde her sözü söyler, her tenkidi yapar. Matbuata bizi niçin tenkit ettiğini değil, kendimize niçin tenkit ve müaheze ile karşılanacak şeyler yaptığımızı sormalıyız.
Biz hürriyeti severiz. Fakat hürriyetin yerinde kullanılmasını daha fazla severiz.
İnsanları kayıt altına koymayınız, insanların hürriyetlerini kısmayınız, demek çok güzel bir söz, belki gönülleri mesteden bir nağmedir. Biz kimseyi kayıt altına almak kimsenin hürriyetini kısmak istemiyoruz. Yalnız hakkı korumak öz sahibinin haktan mahrum olması mukabilinde başkasının o hakkı kullanmasına müsaade etmek istemiyoruz.
Muvaffak olup olmamak beni aslâ alâkadar etmez. Çünkü ben sözümü yalnız meclis azasına söyle-
vazife biliriz. Çünkü bir kanunun
faideli olması ona kanuniyet vere-

İstanbul Borsası kapanış
fiatleri 3 - 9-1934 1
NUKUT
Alış Satış
1 Sterlin 616 618
1 Dolar 122, 124
20 Fransız fr. 167 169,50
20 Liret 215,75 215,75
20 Belçika fr. 115 117
20 Drahmi 23,50 25
20 İsviçre fr. 820 820
20 Leva 24 — 24
1 Florin 82 84
20 Çek kronu 96 100
1 İsveç „ 30 33
1 Avust. şil. 20,50 22
1 Peçeta 16 17
1 Mark 44 44
1 1 Zloti 22,50 24
20 Ley 19 19
20 Dinar 55 57
1 Yen 34 36
1 Türk altın 921 922
1 Mecidiye 37,50 38
1 Bank Os.B 238 240
ÇEKLER
Açılış Kapanış
Londra 618 617.20
Nev-York 0,806841 0.8072
Paris 12,06 12,06
Milano 9.2784 —
Brüksel 3,3867 —
Atina 89,969
Cenevre 2,436 —
Sofya 66,344 —
Amsterdam 1,175 —
1 Prag 19,1350
Stokholm 3,1375 —
Viyana 4,2675 —
1 Madrit 5,8188 5,8140
Berlin 2,03 2,0275
ı Varşova 4,2168 —
I Budapeşte 3,965
Bükreş 79,1275 —
Belgrat 34,8710 34,71
Yokohama 2,71 —
Moskova 1081,50 -
Tahvil ve Senetler
Açılış Kapanış
0/0 5 faizli 1933 Ikramiycli (Ergani)
0/0 7,5 faizli Türk
borcu tahvili I 28.45 28.40
1 Anadolu D.yolu I ıı 47.60 47,50
IH
1 Anadolu Demir yolu
mümessil
0/0 7,5 Türk B . III 27,40 27,50
0/07,5 11 _
Merkez Bank 54- 55,25
Anadolu D. yolu0/0 60 26,8 5 26,85
1? bank hflmilir e 10- 10-
İş bankname .—
Aslan çimento 12,15 12,15
mez. Bunu ancak millî irade bahşedebilir.
Bugünkü teşriî cemiyetimizin salâhiyetleri çok zaiftir. Hükümetten beklediğimiz şey, kendi kuvvetini kullanarak bu za’fı arrtırmamaktır.
Bize evvelâ medenî milletlerin parlâmentolarına benziyen ve her işte son sözü söyliyen bir parlâmento veriniz. Biz de hükümete istediği selâhiyeti vermeğe hazırız.
Hak tezahür edince onun tarafını tutmak için geri dönmekten çekinmemeliyiz. Çünkü biz, gururumuzu, şdhsî izzeti nefsimizi değil, fakat hakkı müdafaa için buraya geldik.,,
RADYO PROGRAMI
________________
4 Eylül Salı
İSTANBUL
18.30 Plâk neşriyatı. 79 Mesut Cemil Bey tarafından çocuklara masal. 19,30 Türk musikisi neşriyatı: (Stüdyo saz hey'eti Yaşar, Rıfat Beyler ve Emel, Mehlika, Belma Hanımlar). 21,20 Ajans ve Borsa haberleri. 21,30 Cemal Reşit, Laşinskl, İzzet Nszih, Mesut Cemil Beyler tara-fındau klâsik musiki.
686 Khz, BELGRAT, 437 m.
27 Musahabe. 21,30 Belgrat operasından nakil.
950 Khz. BRESLAU. 31 m,
21 Haberler. 21,10 Tahonni. 22 köylü musikisi. 23,10 Musahabe. 23,20 haberler.
23,45 Neşeli musikisi.
546 Khz. BUDAPEŞTE, 550 m.
19.45 Veres Sigan takımı. 21 Musahabe. 21,15 Budapeşte konser orkestrası. 23 Haberler. 23,50 Cazbant.
823 Khz. BÜKREŞ, 364 m._________
13,15 Gündüz neşriyatı. 18 Kanşık konser. 19 Haberler. 19,20 Notzoi takımı. 20 Üniversite. 20,20 Plâk. 20,45 Konferans. 21 Senfonik konser. 22 Konferans. 21,15 Senfonik konserin devamı. 23 haberler.
191 Khz. DEUTSCHLANDSENDER 1571 m.
21.45 Halk piyesi “Hoekevvanzel,,* 23 haberler. 24 Breslau’dan neşeli musiki.
904 Khz. HAMBURG, 332 m.
20 Hafif musiki. 21 Haberler. 21,10 Webe-Lortzing - Nicolai isimli bestekârların eserlerinden orkestra konseri. 22,10 Oda musikisi. 23 Haberler. 23,20 Musl-kili program arası. 24 Şehir orkestrası. (Karışık Konser).
031 Khz. KÖNİGSBERG, 291 m .
2/ Haberler. 21,70 3 üncü D. Mol senfonisi Vagner. 22 Gertrude Pitzinger tarafından şarkılar. 22,30 ölmüş hak ve hykuk isimli köylü temsili. 23 Haberler.
23.30 Yüzme sporu. 23,45 Neşeli konser. 785 Khz. LEİPZİG, m. 238
20.45 Bruckner’in eserlerinden konser. 20,35 Kültür propagandası. 21 Haberler.
21,10 Bruckner’den senfonik konser. 22 Musikili radyo temsili. 23 Aktüalite. 23,20 haberler, spor. 23,50 Gece konseri. MİLANO - TORİNO - FLORANSA,
21.45 Bir operet temsili - Dans musikisi. 24 haberler.
574 Khz. MÜHLACKER (Stuttgrat) 523 m.
20.45 Közlü neşriyatı. 21 haberler. 21,10 Karışık solo, taganni ve musikili neşriyat. 22,40 Schubert’in bilinmiyen şarkılarından. 23,20 haberler. 23,35 Tavsiyeler.
23,45 Musahabe, spor. 24 Dans musikisi. 1 Gece konseri.
638 Khz. PRAG. 470 m.
20,10 Radyo piyesi. 21 Musahabe 21,75 Piyano konseri. 21,35 Musahabe. 22 Radyo orkestrası. 23 haberler. - Herrmanın Schrammel takımı. 23,45 haberler. ROMA - NAPOLİ - BARİ,
20,30 (Karışık konser) - musahabe.
21,10 Plâk. 21,30 Musahebe. 21,45 Karışık operet tnusikİBİ. 23.15 Dans musikisL 223 Khz. VARŞOVA. 1345 m.
18,50 Şarttılar. 18,35 Muhtelif. 19,45 Bozandan naklen piyano konseri. 20 Edebiyat. 20,20 Koro konseri - Aktüalite 20, •10 Koro kcnserinln devamı. 20,50 Musahabe. 21 Sdor plâk ile “Gioconda,, operası (Psnchieli) 24,05 Musahabe. 24,20 Reklamlar ve fconser. 24,30 Ecnebi llsa-nizle konferans.
592 Khz. VİYANA, 507 m.
20,25 Temsil. 21,15 Holzer takımı neşeli musiki. 22. En neşriyat. 23,70 Konserin devamı. 23,20 Aktüalite. 23,30 haberler. 23,50 Org konseri Bruckncr. 24,20 Plâk. .
yerleri arasındaki bir surette kay-
ii sene evvelde
Geçenler”111' heyet.i b„urada . . peyce iyi idi. Bu se-
sabakayı Wr eJ|ence.
Hardİngİ S(JjyOr( Cumaları ba-Diğer Artislan oluyor da biraz nıyor. Yoksa kazan-başka çare yok., ılduğu zaman ya-
çalışıyordu, halbu-rağım var. Eskiden m hususi tablalar mızı İstanbulun di-
■ götürürlerdi. Hal-:ak bir tabla ile bu lışıyoruz.
AmeriKa ısırma hasret diye kadar bfcen|er rülmiyen pek başka aemt|erde göstermiştir, rileriniz var mıdır ? varacağını kimil ustanın yegâne sele cidden ptfesi gören çırağı Memleketi r.
terilen filmler^fendim ekserisi Amerikan filn^n, eskiden Hisa-bir atide buraı^şm^ fakat bu tesirlerine şahitenebi|ecek birşey yakından alâka Göksu mısırın-meselenin içyüz)J? bazı kimseler Son zaman) her Beyoğluna filmlerde görüleıyıp mi8lr bıra-lere karşı pek ş
le açılmıştır. MiJsta s8zün niha. Katolik papaslaJe baş|ad| propagandalarileı.mınıııı.liırım|ıI az sonra, bu mökit ge|.
ve Musevî dm h(r yemck jçin eylemişlerdir. Bue|ir|er gerek Amerikan k((. ne kadar ni ve gerek sineı dik bir surette 6a
Mücadelenin e. h«mde baş-
1 — Gaynahlât*ne getirmiş filmlerin güsterilmi Aleksandra
2 — Bu gibi filetlerini görü-
memesi. ÜÇ müdahale
3 — Bugüne kı-üpen ) in bu olan filmlerde bu’ı kanun hilâ-nelerin derhal çıkadiği sözü tut-
Mücadele, pek cihetide var-bir surette başladı^ ( Lüpen ) de esseseleri ve sinemıasSası takdi-
halde bulunmaktadSet|e Lüpene cereyana uymak m(i .Rıyordu, bi görünmektedirle|am kaçlrma . ŞzDû l’*T‘ Oldukça Pren-' ‘ı c“l“îT — "‘-"k memiştır. Filmlerin sansüre tabi tutulm' U,ak nema müşterilerini? iki‘
bir derecede azalu1'1 te’kU ade-Bu azalme nis »ır‘P S'k)yor-sinemalarında «/. 2Ç“e ,mI? «,bl larmda ”/. 35, Wâkurn’" Sr»"0;
Chicago ve Middle larında % 601 buljSen-Klo) daki Film imalâthaneierasimi vuku karşı propaganda daüstav Jerom) re bir milyon dolat dul zevcesi
.vcesinin ken-
Üsküdar tramvaylarında tenzilât
Üsküdar tramvaylarında yeni tenzilâtlı tarifenin 1 Eylülden itibaren tatbiki kararlaştırılmış iıede henüz tastık edilerek An-karadan iade olunmadığı için bu tarifenin tatbiki birkaç gün tehir edilmiştir.
Plakasız deniz nakil vesaiti
Deniz merakibinden bir ço-ğunun plakasız olduğu yapılan teftişlerden anlaşılmıştır. Belediye dün alâkadarlara bir emir vermiş. Plakasız merakibin derhal plaka takmaları ve resim* lerinin tahsil edilmelerini, aks: takdirde alâlakadarlann cezalandırılmalarını bildirmiştir.
Bakırköy e Terkos
Bakırköyüne terkos suyu isa-lesi için Belediyece yapılan tet-kikat ilerlemiştir.
Şimdi Belediye mühendisleri tefriş edilecek boruların tulünü ölçmekte ve sular idaresi de bunları hazırlatmaktadır. Yakında ameliyata başlanacaktır.
600 Leva kaçırılırken
Romanya bandıralı Prenses Marya vapurunun dün limanımızdan hareketi esnasında İbrahim Efendi isminde bir adamın Abdullah Bey isminde bir yolcuya gizli olarak 600 Leva verdiği, orada bulunan muhafaza memurları tarafından görülmüş ve iki şahıs da derhal yakalanarak tahkikata başlanmıştır.
masrafınız olur?
— Mısırın masrafı kendisine verdiğimiz paradan başka odun parası ile tuz parasıdır.
Rüzgârlı havalarda iki kazan mısır pişirmek için bir çeki odun yaka-nz.'.Tuz da çok miktarda sarfolunur. Çünkü mısırları tuzlarken bir kısım tuz ziyan olmaktadır.
Bir taraftan Kâmil usta ile konuşurken yanan ocağın üstündeki simsiyah olmuş kazana bakmakta idim. Benim kazanlara baktığımı gören eski mısırcı " Ne bakarsın beyim,, dedi.
— Kazanlar isten kuzguni siyah olmuş ta ona bakıyorum, dedim:
Kâmil usta derin derin içini çekti ve şöyle devam etti:
— Ah Beyim ah eskiden onlar da bembeyazdı. İşler iyi olduğu zaman dışı tamamiyle kalaylı dipsiz kazanları bu hakikî kazanların üzerine takardık Alev ve is arasından geçerek iç kısmı siyahlanır dış kısım pırıl pırıl kalaylı kalırdı. Ne güzel olurdu sekiz on kazanın yanyana pırıl pırıl durması: İşlerin bozulması bunların yüzünü kararttı.
Mısırın insana yaradığını söylerler Kâmil ustanın yüzyirmi kiloluk vücudü adeta bunu ispat ediyor.
Mısır kazanlarının yanından ayrılırken ilerlemiş yaşma rağmen Kâmil ustanın gür sesi Küçüksu çayırını kaplıyordu:
— Göksunun sütlü, sütlü mısır Göksunun sütlü..
E. Nejat
dişini hapse attırmak için yaptığı tezvirler üzerine dava ikame ederek kadını tatlik etmişti. Baron (Dotrey) in zevcesi ise zaten dul kalmıştı. Bu kadın, (Jerom) un tesadüfen gece kendi yatak odasına geldiğini, (Viktor) un ifşaatı üzerine öğrendiğinden beri ( Jerom ) a karşı muhabbet bağlamıştı. Keza (Jerom) da kendi zevcesinin hıyanetini öğrendikten sonra ondan nefret ederek bir gece yanında geçirdiği Madam (Dotrey) e karşı o da bir meyil hissetmeğe başlamıştı. İşte bu mütekabil hissiyat neticesi olarak evlenmeğe karar vermişler ve bugün de kilisede akitlerin! yap-’ tırmakta bulunmuşlardı. Bu çift kiliseden çıkıp ta otomobile bineceği sırada gayet yakışıklı ve şık bir adam elinde güzel bir buket olduğu halde yaklaştı, buketi kadına takdim etti ve dedi, ki:
— Madam beni tanımadınız gal-ba! Ben sivil polis memuru (Viktor) um. Müstantiğin yanında Müs-yü (Jerom) la olan vaziyeti anlatırken sizin için bu hakikatin anla-
Dil Bayramı kut-lulanacak
İstanbul 3 (A.A.) — T. D. T. C. nizamnamesinde birinci Türk Dili Kurultayının toplandığı 26 Eylâl gününün cemiyet azalan arasında Dil Bayramı olarak kutlulanması yazılıdır.
Geçen yıl bu bayram yalnız cemiyetin Ankara merkezinde bir kabul resmi ile kutlulanmıştı. Bu yıl ikici Türk Dili Kurultayının da toplanmış olması münasebetiyle dil bayramımızı daha geniş bir ölçüde kutlulamaya karar vermiş ve bunun için U. M. heyeti şimdiden şu noktaları kararlaştırmıştır.
1 — 26 Eylül günü Ankara ve İstanbul radyolarında U. M. H. azalan tarafından dil savaşı ve dil bayramı için nutuklar söylenmesi (bu nutuklann hangi saatlerde ve kimler tarafından söyleneceği ayrıca ilân edilecektir.)
2 — Bütün Halkevlerinde T.D» T. C. nin vilâyet merkez ve kaza şube heyetleri olan dil, tarih ve edebiyat komitelerinin nezareti altında kutlulanma merasimi yapılması. ve dil savaşının Türk milletinin varlığı ve yükselmesi üzerinde yapacağı yüce tesirleri tebarüz ettirecek nutuklar ve konferanslar verilmesi Halkevlerinde söylenen birer örneği merkeze gönderilirse bunlardan uygun görülenler Cemiyet bülteninde de neşrolunacaktır.
3 — 26 Eylül günü merkez ve vilâyetlerdeki bütün gazetelerin de dil savaşı üzerinde yazılar yazması ve hiç değilse bir sahifelerini öz Türkçe yazılmış yazılarla süslemeleri.
Bütün Halkevlerimızle gazetelerimizin ve Ankara ve İstanbul radyolarının bu esaslara göre şimdiden bütün hazırlıkları yapmaları ve neticelerinden cemiyet merkezini haberdar etmeleri Türk Dili Te’kik Cemiyeti Başkanlığından reca edilmektedir.
Yeni seyyah geldi
Geçen gün Oçenya vapurile gelen seyyahlar dün gitmişlerdir. Buna mukabil Belgenlaut vapuru ile dün 650 İngiliz seyyahı daha gelmiştir.
Seyyahlar dün şehrimizi gezmişlerdir. Bugün akşam üzeri gideceklerdir.
Zamanın takvimi
Bu günkü hava
Yeşilköy hava rasat istas nundan aldığımız malûmata ; re, dün hava tazyiki 754 m metre, azamî sıcaklık 30 as; rî 17 ve vasati ise 26 deri idi.
Havanın bugün ekseriyet açık ve kısmen bulutlu olma muhtemeldir. Rüzgâr mutec kuvvetle şimalden esecektir
şılması bilâhare çok iyi olaca; söylemiştim. Çünkü Müsyü (Jer la bilmiyerek geçirdiğiniz gece sizde ne iyi tesir bıraktığını f etmiştim. Tahminimde yanılma ğımı görüyorum ve sizin bu saa tinizin şahidi olmakla cidden bal yarım. Lütfen şu büketimi ka buyurun.
O akşam Lüpen eve gel Aleksandraya dedi:
— Kendi kendimden ciı memnunum. İnsan bazen zarurî rak yaptığı fenalıktan telâfi elinden geldiği kadar da iylik mağa çalışmalıdır, Baron (Dol in sabık zevcesi bundan sonra dua edişinde, sivil memur (Vil u da unutmıyacağından emi Çünkü bu kadın ancak Viktor yesinde hem kendisine hiyanet ( hem de katil olan kocasır kurtulduktan başka, asıl sevel ceği adanı ile de evlenmiş oldu, çifte saadeti temin etmek için de hakikaten büyük bir dettir,
- Son -
4
•Eylül 4
= — Z A M A N —
-SftT İŞLERİ:
ağımızlakavrulurken
Mahsulâtı memleket dahilinde kaşımak için tertibat almalıyız
Halk dilinde hastalık manasına kullanılan bu kelimenin İlmî manası büsbütün başkadır. Latince “Kavza — Causa,, dan alınarak Fransızcaya Cause şeklinde intikal eden İlmî ıstılaha karşılık olarak Şark filezofları illet kelimesini bulmu lardı. Bu haysiyetle illet, bir hâdiseyi mucip veya bais olan âmil manasınadır. İllet yerine sebep te kullanılıyorsa da aralarında büyük bir fark vardır.
Felsefede illet, esas itibarile dört çeşit olarak kabul edilmişti. Birisi, “Cause materieile,, dedikleri maddî illettir ki bir şeyin neden vücude geldiğini bildirir.
Masanın tahtadan, biçağın demirden olması gibi. İkincisi sûri illettir, birşeyin nasıl ve ne suretle vücude getirildiğini anlatır: Masanın ve biçağın şekli gibi. Üçüncüsü illeti mucibe dir. Bir şey vücude getiren amili temsil eder. Masa ve biçakta doğramacı ve biçakçıgibi. Dördüncüsü gayeyi bildiren illettir. Birşeyin ne maksatla yapılmış olduğunu gösterir: Masanın üstünde yazı yazılmak veya yemek yenilmek için yapılmış olması gibi.
İllet şu kısa izah ilede anlaşı-lıyork ki hastalık değildir. Belki İlmî bir ıstılahattır.
'39 Senesinde îzmirde Türenin ilk iktisat kongresi top-nıştı. Memleketin iktisat hama taallûk eden çok mühim zakereler ceryan etmiş ve .-ada alman kararlar “Misak ısadî esasları,, adile toplan-ve neşredilmişti.
Bu suya sende iğil!..
Şairi: M. Esat Bey Basan: İstanbul Ülkü kütüphanesi
Birkaç kere yine bu sütunda söyledik: Edebiyatı nibmale uğradığını ve hele şiirin karaulıklarda kaldığını söyleyenleri genç şairler tekzip etmekte tereddüt etmiyorlar, sık sık eserler neşrediyorlar, onların yazmakta ve yazdıklarını bastırmakta İsrar edişlerine bakılınca şiir okuyanların yine bir yekûn teşkil ettiğine inanmak icap ediyor. Biz böyle bir inan ihtiyacını taşıyanlardanız ve o thtiyaçtan kurtulmadığımızı sezdiğimiz gün bahtiyar olacağız.
M. Esat Bey, “bu suya sen de iğil,, adını verdiği şiir mecmuasını bastırmakla edebiyat âlemimizde bir hareket olduğunu gösteren yeni bir vesika vermiş oluyor. Eser, küçüktür, topu topu 36 sahifeden ibarettir. İçinde “14„ tane manzume var, Birçok şairlerimiz gibi M. Esat Bey de kitabın adını kitabın başına konulan manzumeden alıyor. Bu manzumenin son parçası bizce -ı kusursuz -bir şiirdir, o kanatala ve okuyucularımızın da hükmümüze I İştirak edeceklerini umarak bu parçayı aynen naklediyoruz:
Sevgilini, Gülme bana: “ Bu sudan eser,, diye 'Düştü suya bir ömür, bütün emekler„dlye |)en ki hülyalarımla beslenen bir çiçeksin. | Bu göle biraz iği), kendini göreceksin I : 1
' Biz, bütün eserde bu dört mıs-radan kuvvetli bir parça bulamadık. öbür manzumelerde dağ var, tepe var, rüzgâr var, göz yaşı ev-solgun yüzde var. Lâkin bu tasvir yok. Zaten genç şairlerimiz, tablo yaratmayı ve bu tabloların (sonuna ince bir fikir asmayı neden-'se sevmiyorlar. Hele felsefeye hiç ^yanaşmıyorlar. Bütün mevzuları aşk ive aşka| taallûk eden - hicran, iştiyak, hatlara filân gibi - şeyler. Şiirin aşktan hararet ve heyecan dığmı ve alacağını kabul etmekle
$
T:
beraber şairin biraz tabiate ve raz da fikre yürümesi lâzımdır.
M. Esat Beyin kafiye hususundaki itinası takdire değer, intihap ettiği nazım şekilleri de - tabir caiz ise - vakur. Serbest nazim adı altında ortaya atılan ve manzum olmak şöyle dursun mensur bile sayılmalarına imkân bulunmıyan acibeler bu kitapta yer almamıştır. Manzum söz, ölçülü söz demekse “bu suya sen de iğil,, başlığı altına sıralanan ondört manzumenin hepsi ölçülü.
Kitaptaki şiirlerden biri, mev-zuundajti orijinaliteden dolayı, bilhassa dikkat uyandırıyor. Bu yenilik, şairin hicran elemlerini kendinden ziyade sevgilisine yükleti-şidir. Ötedenberi makbul veya cari olan usul, hicrandan şairin şikâyet etmesi idi. M. Esat Bey “Uzaklarda,, başlıklı manzumede sevgilisini ağlatıyor ve ona : “ Ağlama sevgilim - benden uzakta - teselli olur mu hiç ağlamakta - şu yalçın dağları bir basamakta - çiğner de bir sabah gelirim yine,, diyor. Demek ki sevgilinin ağladığına emin !.. Bu, orijinal bir duyğudur 1
Bu manzumenin naklettiğimiz kısmındaki “basamakta,, kelimesi biraz aksak görünüyor. Çünkü yalçın dağlar bir basamakta aşılmaz, bir adımda aşılır. Biz, bu itibar ile basamağın orada fikri ifade edemediğini zannediyoruz.
Eser hakkında daha fazla söz söylemek istemiyoruz. Şiir sevenlerin bu kitapta zevklerini tatmin edecek hayli şeyler bulabileceklerini umuyoruz.
bi-
Muallimler döndüler
Adana 3 (A. A.) — Tatillerini hariçte geçiren muallimlerimizin hepsi dönmüşler ve dünden itibaren orta tahsil mezuniyet imtihanlarına başlamışlar-
Tefrika Numarası: 1 Millî Roman
Ressamın resmini yaparken....
^lis
Vapurun orta salonuna koşar •ak)D|jj girdiler, bir kanapeye düşer ad(b(bi oturdular. Geride bulunan kadı ıpelerdekl erkek ve kadın başları ni i ilan bir daha görmek için arka-yap^ çevriliyordu, ileride oturanların ıdil(.zleri de enselerine dikilmişti, ala-*(| g rson kesilmiş saçlar arasında do-tka’MIP duruyordu.
'rdı Belma ile Sevinç, uyandırdıkları a essüsten tamamiyle bihaber, ka ilerine ve enseleriue yapışan göz-e 8 karşı lâkayit, yüksek sesle ko-
nuşuyorlardı:
— Bugün rekor kırdık. Suadi-yeye bir buçuk saatte gidip gelmek değme yürüyücünün kârı değil I
— İnci hasedinden çatlıyacak.
— Ya Nr evlenme olmuştuı . 'nenin ayni devresi arta
- Ben 94,686 İdL Y‘ne a™’’ Küçük beylerimizin ear^zındaadedS-nun bonbonu gibi gezip dolaşmasına da engel olamazsın, ki:
dire^ürkiyenin ziraat, sanyi, tamir e işçi zümrelerinden Nafİ2a beş yüz otuz beş den me1 iştirakile toplanan ilk ve mercc^lfa^ kongrası] nın Ş ara »bit ve kabul ettiği ,a™ u arlar arasından bu-sız ı “^kkati yedinci mad-bulunan . . .. r
ucu Nafiz,ek ““y0™1- En ve neye uğve dertlerimizden vallı memuJen bu “«ddeyi
caddeye ydm' efendi ölmen"" Taze olarak olduğu için byva ve sebze-mıştır. ususî vagonlar
Kamyilmiş hayvanlar
Seyyar satıdlne buzlu soda Mihail Efen.gonlar veril-luğu caddesind sımpaşada oturyemeğe mah-dinin kömür ka, yerden diğer çarpm.ş ve yar;baîka mem.
Bîr madata olan ted-
dırd*a ayrı ayrı
Beyoğlunda \8eÇen ffaa ran madam Kır.t enstitüsün-
racaatle bir idd bu müessese-tur. Bu iddiaya üyen hususî hap isminde birinlarm lira parasiyle iki-. ) j ı ı Jrada goz
dolandırıp savuş;, , . ®
Polis, Vahabı hefjef. “,lh L1 olduğu ka-
ve mahkemeye v. * o. | . ktısadî buh-
Bir adam tııdlr Herne dÜşlbracat jşj,
Küçük pazardasın en ha-ket efendi, Tepeb biri oImak. vayla geçmekte ı,aki| vaslta. tâki kalabalıktan .. .
. n munaka-muvazenesını kav. . .
tlara gırış-müş ve yaralanır .. ..
* . .. .oan müsait
Otomobil i
kavjn dahilinde
Kemal, Nuri,münakalâtını Ragıp ve Ahmet m tertibatın lerinde dört kişi a geciktiri-yoğlunda birkaç eğlendikten son,er sahil şe-binmişler ve anın en lez-reket etmişle,janırken Ana-köprü üzerine ğj yüzünü gör-da, eğlentiyeehir ve kasa-edilmemesi hu Dahilde istih-da bir münazbiledir ki balık-mobil içinde çok dar ve “işlerdir. Kar, girmiî buIun. mobilin de caı.anayiin ₺u k,s. arabayı durd;,ade memleket berdar etmişi verişlere bel
Gelen polcburiyetindedir yakalamış, hs/iinin ebenuniye. başlamıştır. o|aQ tkhsat
Ne bor(]a kendisine işti-kestanesi de^ büyük bir istihza
Sen qeıl| hatta her kadın Muhtyjrkâr nazarlardan ilkin atf şimdi böyle âciz, sportmen dejaki bir yolcudan daha sonra Ilı bir kız olmuştu, lağı kardeşim hepsinin ahlâksız, Bu son snlara her vesile ile Belma ark^irer adi mahlûk ol-isterken şöyediyor , insanlara oturdukları • nefret hissi duyu-napede otur dikti, uzun a doğru Haydarpa-yetini boım: Melâhat vagondan — Amançantasını da bir haince yüz, n( sonra vapura gel-metli Rudoitl. Orada bir oto-canlı bir tip-Sfiyctî evvelâ doğru Sevinç, ae gitmekti. Fakat mış olduğu »gidecek olursa ba-dermek istve endişeye düşe-omuzlardan Şu yorgun halinde sinirli söylet. erj babasına uzun
— Sen Vak hali yoktu. Bi-sun, ben bir gitmeden evvel bir rum. yi, kendini toplama-
— Bana ertesi gün erkenden iğildi, beneği daha muvafık yapışacak kı
Vekâleti Avrupadan bir mütehassıs getirerek, İstanbulda bür enstitü açmış tatbikat için bir de vapur satın almıştı. Bunların hepsi teşekküre lâyık, değerli hizmetlerdir. Ancan asıl hastalığın tedavisi için lâzım olan en müessir ilâç değildir. Balığın daha fazla tutulması için alınacak tedbirler, balığın bolbol satılmasını temin ettikten sonra gelir.
Balık nakliyatı meselesini burada sadece bir misal olarak ele aldık. Memlekette hususî tertibatı olmayan nakil vasıtalarının mefkudiyeti dolayısiyle yetiştikleri mıntakalardan dışarıya çıkamayan daha ne kadar nefis mahsûller vardır. Mersin ve havalisi “şekerpare,, denilen bir cins kaysı yetiştirmektedir. Bu meyvalar alelâde deniz ve kara nakliyatına daya-namadığından dışarıya gönde-rilemeyor. İstanbuldan sarfınazar Mersine civar olan büyük şehirlerimizin ekserisi bu mey-vayı henüz tatmamıştır. Frigorifik vagonlar ve buzlu dolapları olan vapurların bu lezzetli mey-vaya memleket dahilinde birçok istihlâk pazarları [bulacağı muhakkaktır. Bu misaller istenildiği kadar uzatılabilir.
Meyva sebze ve uzun nakliyata dayanamayan diğer mahsullerimizi zarara uğratmaksızın taşımak için lâzım olan tertibatın alınması zamanı çoktan gelip geçmiştir. İktisat ve Nafıa Vekâletlerimizin bu işe de icap eden ehemmiyeti vereceklerine eminiz. “Kendi yağiy e kavrulmak,, prensibini şimdi bütün memleketler kendilerine hedef edinmiştir. Bizim de en büyük İktisadî vazifelerimizden birisi mahsullerimizin memleket dahilinde istihlâkini arttırmak için lâzım olan tedbirleri almaktır.
Italyada yün ithalâtını azaltmak için
Millî şuranın ham maddeler Encümenine verilmiş olan bir raporda yapak ithalâtını tahdit etmek için memlekette çok bol olan ham ipek kullanılması ileri sürülmektedir. Ham ipek yünle karıştırılınca gayet güzel kumaşlar dokunmaktadır. Böyle yapıldığı takdirde İtalyan iplik fabrikaları senede 9 milyon kilo ham ipek kullanacağından Avusturalya, Arjantin ve Cenubî Afrikadan yapılmakta olan yapak ithalâtı hayli azaltılacaktır.
Bulgaristan Türkleri ne halde?
Gagavuz akalliyeti Bulgar değil, Türktür!
Gagavuzlar hâlâ çok temiz Türkçe konuşurlar, bütün âdetleri ve giyinmeleri bizimkinin aynidir
Karilerimizden “Peremeci oğlu,, I yazıyor:
28 / 8 / 1934 tarihli gazetenizde “İtalya, eski Avusturya imparatorluğunu ihyaya çalışıyor,, başlığı altında Sofya muhabirinizin bir yazısını basmıştınız ki makaleyi okuyunca bunun aslen Bulgarların “Slovo,, gazetesinden alındığı fakat muhabirinizin de bazı düşünceler kattığı anlaşılıyor. BulgaristanlI olduğum için o eski Tuna vilâyetini, o bir zamanki Türk ellerini çok iyi tanır; Bulgarların olsun, Romen-Ierin olsun siyasî davalarının ne olduğunu bilirim. Binaenaleyh bu hususta benim de birkaç söz söylememe müsaade buyurmanızı dilerim.
Muhabiriniz, bu yazısında diyor ki : “ Bulgarlar Besarabyada 300, 350 bin, Dobricede 200 bin Bulgar, Romenler de Bulgaristanda 50, 60 bin Romen akalliyeti olduğundan bahsederler. Bulgarlar, Ro-menlerin akalliyetler hukukuna riayet etmediklerini, Besarabya ve Dobricede olan Bulgarları temsil etmeğe, Romenîeştirmeğe çalıştıklarını, kiliselerine, mekteplerine serbestlik vermediklerini her söz sırası geldikçe yana yakıla söylerler. Romenler ise, Besarabyada ve Dobricede Bulgar olmadığını, Bulgar diye iddia olunan adamların Bulgar değil, Gagavuz veya aslen Miziyanın ve Besarabyanın eski ahalisinin soylarından kalma hiristiyan ve binaenaleyh Romen sayılmağa daha lâyık adamlar olduklarını, binaenaleyh kendilerine şimdiye kadar mahrum kaldıkları Romen kültürü verilerek Romenleştirildiklerini söylerler.
Lâkin Bulgaristanın Vidin civarına vaktiyle yerleşmiş olan Romenler ile Balkanın cenup taraflarında gezginci bir halde yaşayan karakaçanları (bunların bir talnm-ı lâtince kökünden çıkma bir dille konuştukları için Romenler bunları Romen sayarlar) ki 50,60 bin kişidirler - Bulgarlaştırılmakta olduklarını ve bu akalliyetin haklarına Bulgarların hiç riayet etmediklerini iddia ederler. „
Doğrusu, bu iki hükümetin de iddiaları mübalâğalıdır. Çünkü ne Romanyada öyle (550) bin Bulgar ve ne de Bulgaristanda (60 ) biu Romen vardır. Hakikat olan Besarabya ve Dobricede (200) bin kadar Gagavuz vardır. Bunlar, vaktiyle İzzeddin Keykâves ile birlikte Osman-lı Türklerinden 130[sene evvel Midyeden Tuna ağzına kadar olan yerleri zaptederek oralarda bir hükümet kurmuş olan Selçuk Türklerinin döküntüleridir ki orada kalanlar Bizanslılar tarafından bilâhare zorla hristiyan edilmişler. Osmanlılar buralarını zaptettikleri vakit onları burada bulmuşlar, fakat âdetleri olduğu üzere bunların dinlerine ilişmemişler, on’ar da hı-ristiyan olarak kalmışlardır.
Gagavuzlar bugün açık ve temiz bir Türkçe konuşurlar, âdetleri, giyinmeleri tamamiyele Türk âdeti ve Türk giyinmesidir. 1828de Edirne muahedesi ile biten Türk - Rus harbinde Rusya hükümeti bu Ga-gavurlarla İslimye Balkanlarından
pek çok Bulgarları kaldırarak o zaman bizim Bucak dediğimiz be-sarapyaya götürüp yerleştirmişti ki bunlardan Bulgarların çoklan tekrai Türkiyeye dönmüşler, Gagavuzların pek çoğu ise orada kalmışlar, fakat dillerini, âdetleri Rus idarsinde de muhafaza etmişlerdir.
Şimdi Bulgarlar, bunların da Bulgar olduklannı iddiaya çalışıyorlar.
Dobrice ve Besarabiyada 150 bin ka darda Bulgar vardırki Besarabyada olanlar vaktiyle Ruslar tarafından götürülenlerden kalma, Dobricede olanlar ise sonunda oralara yerleşme adamlardır. Romenlerin Romen olduklarını iddia ettikleri karakaçanların Romenlikle hiç münasebetleri olmayıp Vidin kazası da 20 bin kadar Romen vardır, iki tarafın böyle üst perdeden ko-nuşmalan, iki tarafında birbirlerinin topraklarında gözleri olmasındandır. Çünkü Bulgarlar, Tuna ağzına kadar bütün Dobriceyi Bulgar toprağı sayarlar, buralarını memleketlerine katmak isterler ve Tunanın solundaki Besarabya ya bile sahip olmağı kurarlar. Romen-lerde Vidin sancağına göz koydukları gibi Rusçuk ve Varnayı da almak isterler.
İşte bu iki hükümet ergeç birbirleri ile kozlarını paylaşacaklardır. Orası bizim işimiz değil, fakat akalliyetler hukukundan çok bahseden, her zaman yaygara eden Bulgar gazeteleri Bulgaristanda kalmış olan 800 bin Türkün çektiği ıstıraplardan niçin bahsetmiyorlar? İstanbul matbuatında, bilhassa Zve-novist’lerin Kimon Georgiyef hükümetinin iktidar mevkiine geldiği 18-19 mayıs tarihindenberi Bulgaristan Türklerinin yer, yer uğradıkları zulûmlar yazılmaktadır. Bulgar gazeteleri eğer hakikaten hakkın adaletin koruyucusu iseler bu (hususta niçin susuyorlar?
Evet, niçin o masum halkın lehinde birşey yazmıyorlar. Bulgaristan olduolah Bulgarlardan bile vatanlarına ihanet edenler olduğu halde vatanlarına tamamile sada-katfgöstermiş, her türlü tazyiklere katlanmış olan o zavallıların çektiklerinden hiç bahsetmişler midir?
Bulgaristan hükümetinin Ankara elçisi iken son günlerde Akvam Cemiyeti mümessilliğine tayin olunan "Antonof„ta Bulgarissan Türklerinin acınacak bir halde olduklarını ve isteristemez bu sadık unsurun, bazı azgın memurlar tarafından tazyiklere uğradığını tanıyor ki bu itiraf, oradaki ırk kardeşlerimizin belki bundan sonra biraz rahat soluyabileceklerine delâlet ettiği için, bizce şükranla yazılmağa lâyıktır.
Zaten muhterem Başvekilimiz İsmet Paşa Hazretlerinin Îzmirde söylediği sözlerinde de bunu anladığımız için müsterihiz.
Umarız ki bugünkü Bulgar hükümeti de Başvekil Paşanın bu siyasî nutuklarındaki mana inceliklerini anlayarak bundan sonra bari oradaki masum Türklere yan bakan memurları kemlerler ve iki hükümetin anlaşmasını tehlikeye düşürebilecek olan kötü unsurların faaliyetine mani olurlar.
Fatih taraflarında valdesinin eski ahibbasından (Sadberk) isminde iyi bir Hanım vardı. Otomobile oranın adresini verdi. Sadberk H. akşam böyle geç vakit Melâhati elinde çantasiyle görünce hayretlerde kaldı. Fakat Melâhatin, valdesinin vefatından beri biraz fazla yüz bulduğunu, keyfine göre hareket ettiğini de bildiği cihetle yine böyle aklına birşey eserek geldiğine hükmetti. Fazla birşey sormadı. Melâhat ta kendine mahsus şirin ve tatlı edasiyle ( Sadberk ) Hanımın boynuna sarılarak :
— Ah teyzec’.ğim, başıma gelenleri sorma. Bu saatte misafirliğe gidilmez amma ben sizin evinizi de kendi evim gibi bildiğim içinj rahatsız ettim. Bu akşam bana birşey sormayın. Uzaktan geliyorum, çok yorgunum. Bana yalnız bir çorba verin. Bir de yatak lütfedin. Yarın size herşeyi anlatırım.
Sadberk Hanım, Melâhati, annesinin bütün ahibbası gibi pek severlerdi. Garip hallerini de biliyordu. Gülerek :e
— Safalar geldin, hoş geldin,
kızım. Akşam üstü beni rahatsız değil,bilâkis evime nur getirdin, neşe , getirdin. Şimdi sana kendi elimle bir çorba pişireyim. Yatağını da yaptırayım cevabını verdi.
Sadberk Hanım derhal yatak odasına çıktı. Eski sandıklardan güzel sabun kokan sakız gibi beyaz yatak çarşaflarını çıkardı. Bu temiz ve beyaz örtüler, bu sabun kokan sakız gibi çarşaflar ancak eski Türk evlerinde, eski Türk Hanımlarında görülebilen şeylerdi. Melâhat vaktiyle annesinden de bu kadınlığı, bu temizliği gördüğü ve onun kıymetini hâlâ unutmadığı cihetle (Sadberk) Hanımın yatak çarşaflarına, temiz yatağına büyük bir zevkle bakıyor, annesinin zamanını hatırlayarak içinde büyük tahassür hisleri uyanıyordu.
Biraz sonra ( Sadberk ) Hanım, güzel bir çorba da hazırlamış olduğu halde geldi. Genç kızın yorgunluğuna, bundaki yeis alâimine bakarak büyük bir ıstırap geçirdiğini anlayan ihtiyar kadın bir şey sormamağı, Melâhati kendin haline bırakmağı tercih etti.
Genç kız yalnız kalınca soyunup yatağına girdi. Sabantanberi devam eden yorgunluğa nazara» derhal uyuması iktiza ediyordu. Fakat herşeye rağmen tamamile sükûnet bulmıyan sinirleri gözünü bile kapamağa mani oluyordu.
Mütemadiyen bir akşam evve, lindenberi ceryan etmiş olan vukuat aklına geliyor, gözünün önünden bir sinema şeridi gibi geçiyordu. Kâmranın kendisine hiyanetini, aleyhinde tertip etmek istediği tuzak hatırına geldikçe cidden tüyleri ürpermekte idi. Senelerden beri bir kardeş, hattâ bir abla gibi sevdiği, kimseyi dinlemezken yalnız onu dinlediği, ondan nasihat aldığı, derilerini anlattığı bu kadın nasıl kendisine bukadar düşman olabilirdi? Sonra ona karşı en ufak bir kusuru bile yoktu. Melâhat mağrur, hattâ biraz da kibirli bir kız olduğu için ekseri arkadaşlarına sert muamele eder, hele kız arkadaşlarına hiç ehemmiyet vermezdi. Yalnız Kâmranın hatırını fazla sayar.
Devamı var
Eylül 4
ZAMAN—
7
Nasıl muvaffak oldular
Birinci sahifeden devam
Kendilerine mütevekkil dedirtebilecek derecede kanaat-kâr insanlar vardır ki karınlarını iyi kötü doyurabilmeyi tam
bir muvaffakiyet sayarlar. Kanaat mahrumu muhterislerin aç gözlerini doyurabilecek servetin hududunu tayine, adetlerin namütenahi belagatı bile yetmez.
Sonra, daha, ne bileyim ben, muvaffakiyeti, sade servetin ve refahın terazesile ölçen be-zirgânlar vardır. Buna mukabil yine muvaffakiyeti, sefil ve iğrenç menfaatlardan münezzehe asil gayelere erişmenin zevkinde arayanlar mevcuttur.
Hülâsa, insan tıynetlerinin hudutsuz tahalüfü, muvaffakiyet talâkkısini, umumî ve değişmez bir çerçeve içinde tesbit edebilmemize manidir.
Sözüne biran fasıla veren değerli mütehassıs:
— Sana, dedi, bir masal, aklıma geliveren bir masal anlatayım... Meşhurdur, ihtimal bilirsin de...
Çok eski devrin ahk,vehham, vesveseli zenginlerinden biri, etrafım saran dalkavuk kâhinlerden betbinlikten kurtulmanın çareleriui sormuş. İçlerinden en açık gözü :
— Efendim, demiş, çare gayet basit... Dünyanın en bahtiyar kulunu bu!un. Onun gömleklerinden birini yirmi dört saat sırtınıza geçirin. Göreceksiniz ki gönlünüz, kanatlan rüzgârlı, kokulu, güneşli bir bahar sabahına açılmış bir oda gibi aydınlanıp feraklayacak!
Alık derebeyi, bu hezeyana kanmış ve davullar, tellallar çıkarıp, dünyanın en bahtiyar kulunu aratmaya başlamış. Günün birinde, huzuruna sefil, ve yarı çıplak bir bedeviyi getir-mişfler, ve .
— İşte, demişler, arattığınız mahlûk budur 1
Beriki, derhal elini şişkin kesesine atmış, ve bedeviye :
— Aman, demiş, sana istediğin kadar para, bana eski bir gömleğini hediye et:
Bedevi, biçare biçare boynunu bükmüş :
— Benim gömleğim ne gezer .
Gördün mü hali? Buda, buna benzer nice nice misallerde gösterir ki dünya, hallerinden memnun fıkaralar, ve gaileden kur-tulamıyan servet sahiplerile doludur. Hulâsa, muvaffakiyet telâkkisi, tıpkı aşk, ve kadın telakkisi gibi, insanların seciyelerine, seviyelerine, iktidarlarına, vaziyetlerine göre değişir.,.
Sözüne yine kısa bir fasıla veren Mahmut Ata Bey, muha-tıplarını, makul ve doğru bil
dikleri fikre iknadan yorulmayan sabur insanların haliyle söze başladı :
—Bir vakitler Ingiliz donanması Çanakkaleye dayandığı vakit, zamanın telâşlanan sadrazamı padişaha koşmuş. Sadrazamı; ağalık kapmış kısır kafalı harem ağalarından biri karşılamış ve :
— Nedir demiş, ne oluyor, mühim bir hâdise mi varl
Sadrazam soluk soluğa cevap vermiş :
— Daha ne olacak, Ingiliz donanması Çanakkaleye kadar girdi...
Harem ağası, yüzünden daha soğuk bir sükûnetle sormuş:
— Çanakkale buraya ne kadar yol ?
Sadrazam, o devîr vesaitiyle bu mesafenin kattedilebildiği müddeti söylemiş:
— Üç gün!
Harem ağası, otuz iki dişini meydana vurarak yılışık ve müstehzi bir sırıtışla, kısır kafasından umulan cevheri yumurtlamış:
— Öyleyse ne yırtınıp duruyorsun a paşam...Ben de düşman Üsküdara geldi zannettim... O daha buraya varıncaya kadar Allah kerimdir... çaresine bakılır elbet!
Bunu eşiten sadrazamım sabrı tükenmiş, ve kollarını iki yanma açarak!
— Hey Allahım, demiş, ne olur, şu arabm aklını yarım saat bana ihsan et te rahatın yüzünü göreyim!
Dünyada, bu harem ağası kadar geniş yürekli olanların miktarı da çoktur. Sen bu geniş mevzuunun suallerini o ya-radılıştakilere sorarsan, gailesiz gailesiz omuz silkerler, ve işin içinden basit bir hesap meselesi halletmenin kolaylığiyle çı-kıverirler..
Fakat ben, bu mevzua giremem bile... Sonra, ne bileyim ben, bu bahis etrafında akla gelenleri söylemekte çenenin dizginlerini serbest bırakırsak, ikimizde içinden güç çıkılır bir çıkmaza gireriz.
Kıymetli doktor, ağzından hiç eksik etmediği ince zivana-lı sigarasını tazeledikten sonra güldü:
— Ya, azizim, bence hayatta en büyük muvaffakiyet, böyle sualler karşısında, insanı gülünç eden ukalalıklardan mümkün mertebe sakmabilmektedir. Değerli mütehassısın iradesi, onu bu basit muvaffakiyetten mahrum etmiyecek kadar kuv-vetlidi. Bu kanaatimin verdiği daha fazla söyletememek ümitsizliği, beni teşekküre, ve ve-daa mecbur etti.
Naci Sadullah
İstanbalda gezintileri
Mısır yemek için Gök-suya gidenler var!
“Vaktile 15 çırağım vardı ve günde 7 bin mısır satardım. Fakat, şimdi 70 mısır zor satıyorum,,
Göktuda*
İstanbulda her semtin meşhur bir malı vardır, kemerin patlıcanı, Yedikulenin marulu, Lânganın salatalığı, Çamiıcanm kirazı, Arnavut köyünün çileği fakat herhalde bun-lann|en üstünde muhakkak ki [Gök-sunun mısırıdır.] Bütün İstanbul yaz gelince Göksunun mısırını yemek için can atar.
işte şimdi de mısır vakti olduğu için Anadolu hisarındaki mısır kazanları alev alev yanan ateşin üzerinde kaynamaktadır.
Senelerbenberi mısır pişirmekle şöhret kazanmış olan Kâmil usta ile konuştum.
Kendisine sual sormağa başladığım zaman eski günleri hatırlamaktan ve o günleri şimdi bulamadığından mütevellit üzüntülü bir tavır ile cevap veriyordu.
Kırk senelik mısırcı
— Kâmil usta kaç senedir bu kazanın başındasın?
— Tam bu sene ile kırk sene olu-yur beğim. Benden evvel burada kıvırcık nam'ıle maruf bir Ermeni mısırcıl'k yapardı. 40 sene evvel onunla ortak oldum on sene kadar beraber mısır sattık, sonra Ermeniler gittiler. Benim kain-pederim vardı, Acem oğlu derlerdi, iki sene de ikimiz çalıştık. O da boğularak öldü. Ben yalnız kaldım. Takriben otuz senedenberi kendi namıma bu kazanı kaynatırım.
— Göksunun mısırı nasıl oldu da meşhur oldu, eskiden başka yerlerde pişmiş mısır 6atmazlarmıy-di ki ?
— Satmaz olurlar mı hiç Efendim, şimdiden daha fazla satarlardı. Sonra bizim kazanda keramet vardır. Bu tarlaların mısırını alıp evde pişirin! bu lezzeti vermez Hem o zamanlar Küçüksu ve Göksu Istanbu-lun en parlak eğlence mahallerinden biri idi.
Istanbulun bütün kibar halkı cumasını burada geçirirdi.
En fazla satış
— En fazla mısır sattığınız zamanlar hangi senelerdir ?
Günde 7 bin mısır
— Bizim işimiz malûm a efendim en fazla muhitimize bağlıdır. Sade mısır yemek için İstanbuldan kalkıp ta buraya kimse gelmez.
Eskiden saraylılar burayı dol
dururlardı. Sandallar denizin orta yerine kadar birikirdi. Deredeki baruthane çayırında Haşanın tiyatro kumpanyası oynardı. O zamanlar on dört kazan mısır pişirdiğimi bilirim. O zaman bir kısım aileler kazan ile mısır alırlardı.
Beher kazan takriben beş yüz mısır alır. Demek ki o vakit yedi bin mısır satardık. Halbuki şimdi günde yetmiş mısır zor satıyoruz.
— Eskiden mısırı kaça alırdınız şimdi kaça alıyorsunuz ?
— Eskiden beş paraya alıp on paraya satardık. Halbuki şimdi altmış paraya aldığımız mısırları yüz paraya zor satıyoruz.
Hisar mesire yerleri arasındaki mevkiini tedricî bir surette kaybetti ve ediyor.
Bundan altı yedi sene evvelde Darüttalimin musiki heyeti burada çalarken işler epeyce iyi idi. Bu sene Küçüksu mühimce bir eğlenceye sahne olabiliyor. Cumaları hazan futbol maçları oluyor da biraz kalabalık toplanıyor. Yoksa kazanları söndürmekten başka çare yok..
İşlerimizin iyi olduğu zaman yanımda 15 çırak çalışıyordu, halbuki bugün bir çırağım var. Eskiden bütün çıraklarım hususi tablalar içinde mısırlarımızı İstanbulun diğer semtlerine götürürlerdi. Halbuki şimdi ancak bir tabla ile bu işi görmeğe çalışıyoruz.
Göksu mısırına hasret çekenler
— Buradan başka semtlerde muayyen müşterileriniz var mıdır ?
Bu suale Kâmil ustanın yegâne tablakârlık vazifesi gören çırağı cevap verdi :
— Vardır efendim ekserisi Beyoğlunda otuı'an, eskiden Hisarın eğlencelerine alışmış fakat bu gün buralarda eğlenebilecek birşey bulamadıklarından Göksu mısırında da hasret olmuş bazı kimseler beni tanırlar ve her Beyoğluna gidişte onlara uğrayıp mısır bırakırım.
Burada Kâmil usta sözün nihayetine devam etmeğe başladı.
— Yine bazı bizim mısırlarımızı seven kimse ne vakit Bebeğe gelseler oradan mısır yemek için sandal ile buraya gelirler.
— Mısır pişirmekte ne kadar
Üsküdar tramvaylarında tenzilât
Üsküdar tramvaylarında yeni tenzilâtlı tarifenin 1 Eylülden itibaren tatbiki kararlaştırılmış iıede henüz tastik edilerek An-karadan iade olunmadığı için bu tarifenin tatbiki birkaç gün tehir edilmiştir.
Plakasız deniz nakil vesaiti
Deniz merakibinden "bir çoğunun plakasız olduğu yapılan teftişlerden anlaşılmıştır. Belediye dün alâkadarlara bir emir vermiş. Plakasız merakibin derhal plaka takmaları ve resimlerinin tahsil edilmelerini, aks: takdirde alâlakadarların cezalandırılmalarını bildirmiştir.
Bakırköye Terkos
Bakırköyüne terkos suyu isa-lesi için Belediyece yapılan tet-kikat ilerlemiştir.
Şimdi Belediye mühendisleri tefriş edilecek boruların tulünü ölçmekte ve sular idaresi de bunları hazırlatmaktadır. Yakında ameliyata başlanacaktır.
600 Leva kaçırılırken
Romanya bandıralı Prenses Marya vapurunun dün limanımızdan hareketi esnasında İbrahim Efendi isminde bir adamın Abdullah Bey isminde bir yolcuya gizli olarak 600 Leva verdiği, orada bulunan muhafaza memurları tarafından görülmüş ve iki şahıs da derhal yakalanarak tahkikata başlanmıştır.
masrafınız olur?
— Mısırın masrafı kendisine verdiğimiz paradan başka odun parası ile tuz parasıdır.
Rüzgârlı havalarda iki kazan mısır pişirmek için bir çeki odun yaka-nz^Tuz da çok miktarda sarfolunur. Çünkü mısırları tuzlarken bir kısım tuz ziyan olmaktadır.
Bir taraftan Kâmil usta ile konuşurken yanan ocağın üstündeki simsiyah olmuş kazana bakmakta idim. Benim kazanlara baktığımı gören eski mısırcı “ Ne bakarsın beyim,, dedi.
— Kazanlar isten kuzguni siyah olmuş ta ona bakıyorum, dedim:
Kâmil usta derin derin içini çekti ve şöyle devam etti:
— Ah Beyim ah eskiden onlar da bembeyazdı. İşler iyi olduğu zaman dışı tamamiyle kalaylı dipsiz kazanları bu hakikî kazanların üzerine takardık Alev ve is arasından geçerek iç kısmı siyahlanır dış kısım pırıl pırıl kalaylı kalırdı. Ne güzel olurdu sekiz on kazanın yanyana pırıl pırıl durması: İşlerin bozulması bunların yüzünü kararttı.
Mısırın insana yaradığını söylerler Kâmil ustanın yüzyirmi kiloluk vücudü adeta bunu ispat ediyor.
Mısır kazanlarının yanından ayrılırken ilerlemiş yaşına rağmen Kâmil ustanın gür sesi Küçüksu çayırını kaplıyordu:
— Göksunun sütlü, sütlü mısır Göksunun sütlü..
E. Nejat
Dil Bayramı kut-lulanacak
İstanbul 3 (A.A.) — T. D. T. C. nizamnamesinde birinci Türk Dili Kurultayının toplandığı 26 Eylâl gününün cemiyet azalan arasında Dil Bayramı olarak kutlulanmao yazılıdır.
Geçen yıl bu bayram yalnız cemiyetin Ankara merkezinde bir kabul resmi ile kutlulanmıştı. Bu yıl ikici Türk Dili Kurultayının da toplanmış olması münasebetiyle dil bayramımızı daha geniş bir ölçüde kutlulamaya karar vermiş ve bunun için U. M. heyeti şimdiden şu noktaları kararlaştırmıştır.
1 — 26 Eylül günü Ankara ve İstanbul radyolarında U. M. H. aza'.arı tarafından dil savaşı ve dil bayramı için nutuklar söylenmesi (bu nutukiann hangi saatlerde ve kimler tarafından söyleneceği ayrıca ilân edilecektir.)
2 — Bütün Halkevlerinde T.IX T. C. nin vilâyet merkez ve kaza şube heyetleri olan dil, tarih ve edebiyat komitelerinin nezareti altında kutlulanma merasimi yapılması. ve dil savaşının Türk milletinin varlığı ve yükselmesi üzerinde yapacağı yüce tesirleri tebarüz ettirecek nutuklar ve konferanslar verilmesi Halkevlerinde söylenen birer örneği merkeze gönderilirse bunlardan uygun görülenler Cemiyet bülteninde de neşrolunacaktır.
3 — 26 Eylül günü merkez ve vilâyetlerdeki bütün gazetelerin de dil savaşı üzerinde yazılar yazması ve hiç değilse bir sahifelerini öz Türkçe yazılmış yazılarla süslemeleri.
Bütün Halkevlerimızle gazetelerimizin ve Ankara ve İstanbul radyolarının bu esaslara göre şimdiden bütün hazırlıkları yapmaları ve neticelerinden cemiyet merkezini haberdar etmeleri Türk Dili Tetkik Cemiyeti Başkanlığından reca edilmektedir.
Yeni seyyah geldi
Geçen gün Oçenya vapurile gelen seyyahlar dün gitmişlerdir. Buna mukabil Belgenlaut vapuru ile dün 650 İngiliz seyyahı daha gelmiştir.
Seyyahlar dün şehrimizi gezmişlerdir. Bugün akşam üzeri gideceklerdir.
Zamanın takvimi
EYLÜL
Resmî sene I 1934 Ruzu hızır 1 122 4 Hicrî K.senel 1353 I! 1350 ı Ağustos || 22 1
SALI
| Sabah lemazijûlevvel 24 İMSAK |
i S. D. S. D-1
10 51 9 61
5 30 3 451
öğle İkindi Ak am Yatsı P-anl 1
S. D. S. D. S. D. S. D.
5 34 12 13 9 14 15 52 12 18 39 1 35 20 15
Bu günkü hava
Yeşilköy hava rasat istasyı nundan aldığımız malûmata gı re, dün hava tazyiki 754 mil metre, azamî sıcaklık 30 asg rî 17 ve vasati ise 26 dereı idi.
Havanın bugün ekseriyet açık ve kısmen bulutlu olma muhtemeldir. Rüzgâr muteci kuvvetle şimalden esecektir.
Polis Hatiyesi Viktorla
ARŞEN LÜPEN karşı karşıya
86
rY*
«Zaman» m Zabıta Romanı
( . A.
Artık kendini avutmak için lüzumsuz yere tehlikeler arkasında koşmak, gece yarıları hırsızlık vakalarına iştirak etmek daimî surette korkulu hayat geçirmek ihtiyacını katiyen hissetmiyordu. Maamafih arkadaşının geçirdiği hayatın da gayri tabiiliğini büsbütün anlamıyor değildi, fakat onun hayatı üzerinde müessir olmağa kafiyen çalışma-yordu. Esasen bu arkadaş, gayrı tabii ve hatta gayrı kanunî bir hayat geçirmekle beraber o kadar se-,^mli, o kadar neş’eli, o kadar eğlenceli idi,ki kendisine meftun olmamak, onun yanında can sıkıntısına kapılmak mümkün değildi. Bu Adamın yaptığı işler, ekseriyetle kanunun şiddetle menettiği şeylerdi. Fakat bu işleri o kadar namus-kârane, o kadar insaniyetkârane bir surette yapıyordu,ki kanun kendisi-
-------------Y
Muharriri Moris Lobla n
J-
ni mahkûm etse de, vicdanın mahkûm etmesine imkân yoktu. Bir kere vadettiği şeyi nekadar yolsuz olursa olsun mutlak tutuyor, birisine yardım etmek lâzımgelirse o yardımı yapmak için kanunun haricine çıkmak, zabıtayı aldatmak icabeder-se bundan katiyen çekinmiyordu. Fakat bu işleri de daima zerafetle büyük bir maharetle yapıyor, buda ayrıca kendisini beğendirmeğe ba-is oluyordu.
(Lüpen)in vaitlerinden biri (Bresak) ı hapisten kurtarmak idi. (Bre-sak) butun mahkeme esnasında sözünü tutarak prenses Aleksandradan bahsetmemişti. Muhtelif hırsızlık cezalarından dolayı kendisini beş sene küreğe mahkûm ettiler. Tevkif edildiğinin sekizinci ayı da kürek cezasını çekmek üzere uzak
adalardan birine sevkcdilecek idi. Diğer mahkûmlarla beraber tam vapura bindirileceği sırada rıhtımda büyük bir karışıklık oldu. Meçhul bir takım kimseler (kaçıyor) (kaçtı!) diye bir gürültü kopardılar. Bu gürültü muhafızları şaşırttı. Hakikaten bir kaçan olduğunu zannederek nezaret ettikleri mahbusları bir kaç dakika bırakmağa ve gürültü gelen tarafa gitmeğe mecbur oldular. işte muhafızların bu bir kaç dakikalık meşguliyetinden bilistifa de (Bresak) zaten akşamdan kesilmiş olan bileğindeki zincirleri kırıp rıhtım üzerinde bekleyen bir otomobile bindi ve bir saniyede otomobil gözden kayboldu. Bu suretle muhafızlar, mevhum bir firarinin arkasından gidelim derken hakiki bir mücrimin kaçmasına sebep oldular.
( Bresak ) da İngiliz ( Bimiş ) i kaçırmağı vaadetmişti. ( Lüpen ), ( Bresak ) ın bu vaadinide yerine getirmek için bir çaresini bulup tngilizi de bir gün hapishaneden kaçırttı. Bu suretle Lüpen hem
kendi yaptığı vaadi, hemde başkasının vaadini yerine getirmiş oluyordu. İşte Prenses Aleksandra ( Lüpen ) in bu hareketlerini görüyor, fakat bunlara hiç müdahale etmiyordu. Çünkü ( Lüpen ) in bu yaptığı işler velevki kanun hilâ-fındada olsa, yine verdiği sözü tutmak gibi bir mertlik cihetide vardı. Rus kadınınında ( Lüpen ) de gördüğü bu mertlik hassası takdirini celbediyor, o cihetle Lüpene karşı olan merbutiyeti artıyordu. Esasen (Lüpen) bu adam kaçırma gibi işlerinden vakit buldukça Prensesi eğlendirmek, memnun etmek için her şeyi yapıyor. Ufak seyahat ve gezintiler tertip ediyor, ikisi bir arada güzel bir çift teşkil ederek her eğlence yerine girip çıkıyorlar, zengin ve asil bir aile imiş gibi her gittikleri yerde hürmet görüyorlardı.
Bir müddet sonra (Sen-Klo) daki kilisede bir izdivaç merasimi vuku buldu. Evlenenler (Güstav Jerom) ile Baron (Detrey) in dul zevcesi idi. (Güstav Jerom), zevcesinin ken
disini hapse attırmak için yaptığı tezvirler üzerine dava ikame ederek kadını tatlik etmişti. Baron (Dotrey) in zevcesi ise zaten dul kalmıştı. Bu kadın, (Jerom) un tesadüfen gece kendi yatak odasına geldiğini, (Viktor) un ifşaatı üzerine öğrendiğinden beri ( Jerom ) a karşı muhabbet bağlamıştı. Keza (Jerom) da kendi zevcesinin hiyane-tini öğrendikten sonra ondan nefret ederek bir gece yanında geçirdiği Madam (Dotrey) e karşı o da bir meyil hissetmeğe başlamıştı. İşte bu mütekabil hissiyat neticesi olarak evlenmeğe karar vermişler ve bugün de kilisede akitlerini yap( tırmakta bulunmuşlardı. Bu çift kiliseden çıkıp ta otomobile bineceği sırada gayet yakışıklı ve şık bir adam elinde güzel bir buket olduğu halde yaklaştı, buketi kadına takdim etti ve dedi, ki:
— Madam beni tanımadınız gal-ba! Ben sivil polis memuru (Viktor) um. Müstantiğin yanında Müs-yü (Jerom) la olan vaziyeti anlatırken sizin için bu hakikatin anla
şılması bilâhare çok iyi olacağı söylemiştim. Çünkü Müsyü (Jeroı la bilmiyerek geçirdiğiniz gecen sizde ne iyi tesir bıraktığını fa etmiştim. Tahminimde yanılmac ğımı görüyorum ve sizin bu saad tinizin şahidi olmakla cidden bah yarım. Lütfen şu büketimi ka‘ buyurun.
O akşam Lüpen eve gelil Aleksandraya dedi:
— Kendi kendimden cidı memnunum. İnsan bazen zarurî c rak yaptığı fenalıkları telâfi i elinden geldiği kadar da iylik yı mağa çalışmalıdır, Baron (Dotr in sabık zevcesi bundan sonra dua edişinde, sivil memur (Vik u da unutmıyacağından emir Çünkü bu kadın ancak Viktor yesinde hem kendisine hiyanet e hem de katil olan kocasın kurtulduktan başka, asıl sevel ceği adam ile de evlenmiş oldu, çifte saadeti temin etmek ’ için de hakikaten büyük bir dettir,
- Son -
| İstanbul T ram vay şirketi e vkat tarifesi
Beşeriyete belâ olan Fareleri imha ediniz...

1934 senesi 21 temmuz gününden itibaren ilânı ahire kadar muteberdiı
IHI Â
 İM
FARE
* FAR
Fındık faresi, tarla faresi, ve sıçanlarla, küçük ve büyük her nevi fareleri bir saniyede derhal öldürür ve kurutur. Ve kokutmaz. Far Haşan Fare zehirlerinin macun ve buğday nevilerini bir arada istimal edilirse farelerin bütün ana baba ve ecdadı mahvı perişan olur. Tesiri kafidir.
■bbhbhmim® Taklitlerinden
ADAPAZARI
I
1
i r y
E il o g
T" TIICA^IIT ÜÂlMlKÂtll
Merkezi Adapazarı
İstanbul şubesi: Dördüncü Vakıf han zemin kat
Kumüsyon ve ticaret kısmı:
Galata şubesi
Üsküdar şubesi
İtimadı Millî
Tel. 22042
Tel. 23623
Tel. 43201
Te). 60590
Tel. 41937
d. b
ri
P
dı ki
i1
s
(e
5°1
Sermayesi: 1,200,000 İhtiyat akçası: 130000 ŞUBELERİ
Bandırma, Bartın, Bilecik, Biga. Bolu, Bozüyük, Bursa. Düzce, Eskişehir, Hendek, İzmit, Karamürsel, Kütahya. Mudurnu. M. Kemal Paşa, Galata, Gemlik, Gerede, Geyve, Safranbolu, Tekirdağ, Üsküdar, Yenişehir.
Müsait şartlarla mevduat, havale kabul eder. Tahsile senet alır. İkraz muamelesi yapar. Mevduat faizleri müdüriyetle görüşülerek tesbit edilir.
Fasıla tik
10 Şişli — Tünel
12 Harbiye — Fatih
15 Taksim — Sirkeci
19 Kurtuluş—Beyazıt IKurtuluştan-Bcyazıd. -■ ‘ '■ |Deyazıttan-K.urtu!uşa
sakınınız (
—Ortaköy—Eminönü
34 Beşiktaş — Fatih
32 Topkapı —Sirkeci
33 Yedikule—Sirkeci
37 Edirnekapı-Sirkeci
22 Bebek—Eminönü
Q a «J
D -M
yy
Tafsilât için Çapada Selçuk Kız San’at mektebine müracaat edilmesi. “5305,,
-Kurtuluş-Eminönü £u.rtul'?tV°n;ine
■ ....ı—: - ■ |L.onunden-Kurtuluşa
(Şişliden - Tünele (Tünelde - Şişliye
(Harbiyeden - Fatihe |Fatihten - Harbiyeye
E aksimden - Sirkeciyi irkeciden - Taksime
16 Maçka-Beyazıt
... r, ........ |Maçkadan - E. önüne
- Maçka-Eminönü |£ 8nünden. Maçkay.
17 Şişli - Sirkeci
— . . .. |Taksimden-Aksaraya
- Taksim—-Aksaray |Aksaraydan-Taksime
TERİ KESMEK ZARARLIDIR!., j
Sakın bir takım terkibi meçhul ilaçlarla terinizi kesmeğe kalkışmayınız.
Südorono
Lise ve Orta mektep mezunu Hanımlara
Altın bilezik
Posta T. T. Binalar ve
Levazım Müdürlüğünden:
Mubayaası muktazi “291,, ton yerli kok kömürü kapalı zarf usuliyle münakaşaya konulmuştur. Maddei mezkûrenin 24 Eylül 934 tarihinde münakaşası icra kılınacağından taliplerin şartname almak için hergün şartnamedeki tarifat dahilinde ihzar edilecek teklifnamelerini tevdi için de mezkûr tarihe müsadif Pazartesi günü saat 14 de Beyoğlu Posta Telgraf binasınıu 3 üncü katında mübayaat komisyonuna müracaatları. “5392,,

Kumüsyon ve ticaret kısmı her nevi emtiai ticariye satışına delâlet eder.
(İtimadı Millî) kendi sigortasıdır.
1
i
Katiyyen teri kesmez, t
ı
İPERTEV
|
:
i
t
Satılık hane
Eyüpsultanda İslâm Bey caddesinde 53 No. lu altı odalı, içinde kırçeşme suyu ve büyük bahçeyi havi hane satılıktır. Ev iki bölükten ibaret olup mahiye 20 lira icar getirmektedir, isteyenler: Aksarayda Horhor hamam sokağında 22 No. lu hanede Bahriye Hanıma müracaatları.
23 Ortaköy—Aksaray
B. Taştan - Bebeğe 5.26
„ - E. önüne 6 5.36 —
Bebekten - E. önüne 10 20 5.48 24.«
Eminönünden-Bebeğe 5.56 1.20
Bebekten - B. Taşa — 1.5',
lOrtaköyden-Aksaraya |Aksaraydan-Ortaköye 8 15 5.50 6.35 20.5, 21.3'
(Ortaköyden - E.önüne 18 6.26 23.5
|E.önünden -Ortaköye 20 6.52 24
(Beşiktaştan - Fatihe 7 6.34 20.5:
İFatihten - Beşiktaşa 14 7.16 21.3'
A. saraydan-T. kapıya 5.24 —
T.kapıden - Sirkeciye 5.40 23.3
Sirkeciden - T.kapıya 5 6.12 24. ı/
T.kapıdan - Beyazıda 8 24.04 1.1
Beyazıttan - T.kapıya 24.30 1.31
T.kapıdan - Aksaraya — 1.4'
Aksaraydan-Y.kuleye 6 5.32 —
Y.kuledan - Sirkeciye 10 5.48 23.2
Sirkeciden - Y. kuleye 16 6.20 23.5.
Y.kuleden - Aksaraya — 24.2'.
Aksaraydan- E.kapıya 5 5.24 —
E. kapıdan - Sirkeciye 10 5.48 23.31
Sirkeciden - E. kapıya 15 6.17 23.5*
E.kapıdan - Aksaraya 24.01
*e_.
Sadece
MECRASINI DEĞİŞTİRİR...
| Ondan dolayı da hiçbir zararı J dokunmaksızın, vücudun terliyen t herhangi bir uzvu üzerine sürülebilir.

■M!
1 ol *
Kumkapı Nişancasında büyük caddeye iki dakikalık mesafede
ı
Satılık Ucuz Ev
'^auhtelif meyva ağaçlarını havi bahçeli, kuyulu dört oda, iki so-ja, iki taşlık, 3 helâ ve saireyi havi ahşap hane azimet hasebiyle ii:ele satılıktır, taliplerin Nişancada Çeşme sokağında 12 numa-ılı mezkûr hane derunundakilere müracaatları.
■•i
İli
. îst. tk n i icra dairesinden:
* r borçtan dolayı mahcuz te B araya çevrilmesi mukarrer olup w inci artırması yapılacak olan t r adet LITO VAREN mar-
j. * ) auet luu v/aivcin mar-Bo’.lı Litoğrafi makinesiyle iki nl
Hı 1
£ I 6-9-934 tarihine müsadif rma|, »irşembe günü saat dörtten ibaren Yeşildirekte Sıvacıyan şim^ta han önünde satılacağından ,a^‘5Q*P olanların yevmi mezkûrda tır bulunacak memuruna mü-)ir ik astları ilân olunur. (Satış B.y) Ândır) (2316) fF/ ■' •
r|U uııu^ıaıı uıamııcsıy ıc mı n ^ygir kuvvetinde elektrik mo-Ijun 6-9-934 tarihine müsadif
Bakırköy İcra Memurluğudan :
Bir borcun ödenmesi için evvelce haczedilen takriben sekiz beygir kuvvetinde bir motor ile bir silindir makinesi ve bir kasa ve bir yazıhane Eylülün 6 ncı Perşembe günü saat onda Gazlı Çeşmede Akif ef. sokağında 8 No: lı Nesim Danon ef. nin müstecir bulunduğu fabrikada açık arttırma ile paraya çevrileceğinden talip olanların yevm ve saati mezkûrede mahallinde hazır bulunacak memuruna müracaat eylemeleri ilân olunur.
İstanbul altıncı İcra dairesinden :
Bir borçtan dolayı haczedilen Feriköyünde Celâl paşa sokağında 26 numaralı apartmanın 2 nci dairesindeki ev eşyasının 8 Ağustos 934 tarihine müsadif cumartesi günü saat 12 den 14 de kadar mahallinde açık artırma suretile furuht edileceğinden talip olanların yevmü mezkûrde memurine müracaat edilmesi ilân olunur.
Kiralık Ev
Beşiktaşta Serence Bey yokuşunda Çitlenbik sokağında 16 numaralı hanenin, temami-le ayrı, yedi odalı, bütün konforu haiz, bahçeli ve fevkalâde nezaretli bir bölüğü kiralıktır. Mezkûr eve müracaat.
s.
YENİ NEŞRİYAT
Holivut
Holivut’un eylül nüshası Si-lvyia Sidneyin çok güzel renkli bir resmi ile en son sinema haberlerini havi olarak intişar etmiştir
Göz Hekimi
Dr. Süleyman Şükrü
Babıâli, Ankara caddesi No. 60 Telefon, 22566
3
( (
Yüksek Mühendis Mektebi
Satın alma Komisyonundan
Talebe efendilerin Mayıs 935 gayesine kadar çamaşırlarının yıkanması 8/9/934 Cumartesi giinii saat 14 de icra edilmek üzere alenî münakaşaya konulmuştur, isteyenler şartnamesini mektep idaresine müracaatla görebilirler. Münakaşaya gireceklerin muayyen saatten evvel muvakkat teminatlarını vezneye yatırmaları ilân olunur. "4842,,
| * | İstanbul Evkaf Müdürlüğü İlânları | * |
AKBA
Ankarada AKBA kitap evinin birinci şubesi modern bir şekilde Maarif Vekâleti karşısında açılmıştır. AKBA kitap evleri her dilde kitap, mecmua, gazete ihtiyaçlarına cevap vermektedirler. Gerek kitaplarınızı gerek kırtasiyenizi en ucuz olarak, gazetemizin günü geçmiş nüshalarını da AKBA kitap evlerinden tedarik edebilirsiniz. Devlet
► t
► ►



► t
► t



► »
I
matbaası neşriyatının Ankara- * da satış yeri AK B A kitap *
3137 ! 1761 ,

evleridir.
A K B A Merkezi Telefon Airinci Şube
İkinci Şube : Saman Pazar
1761
— Zührevî ve cilt hastalıkları — Mütehassısı Dr. HAYRI ÖMER öğleden sonra Beyoğlu Ağacamii karşısında 133 No.
_Telı 43586
Bahçekapıda Dördüncü Vakıf hanın dördüncü katında 15 numaralı oda.
Yukarıda yazılı oda 935 senesi Mayıs nihayetine kadar pazarlıkla kiralık olup talip olanlar 5/9/934 Çarşanba günü saat on beşe kadar Evkaf müdüriyetinde Vakıf akarlar kalemine müracaatları “5387m
Guraba Hastanesine 934 Senei Mâliyesi zarfında lüzumu olan 179 kalem alâtı tıbbiyenin alenî surette icra kılman münakaşasında talip zuhur etmediğinden mezkûrülmıktar alâtın ihalesi pazarlık suretiyle Eylülün 8 inci Cumartesi gününe temdit edilmiştir. Talip olanlar şeraiti anlamak üzere hergün Levazım İdaresine ve ihale günüed saat on dörtte İdare Encümenine müracaatları.
“5384,,
E
Keşif bedeli 117 lira 65 kuruş olan Belediye karşısındaki bin bir direk sarnıcının elektrik tesisatı pazarlıkla yaptırılacaktır. Talip olanlar 18 liralık teminat akçesi makbuzu ile 9-9-934 Perşembe günü saat on beşe kadar Levazım müdürlüğüne müracaat etmelidirler. “5403,,
İstanbul Belediyesi ilânları
İmtiyaz sahibi: Ali
Umumi neşriyatı idare eden yaıı işleri müdürü : C. Hikmet
Matbaai Ebüzıiya