Sene: I Numara: 93
------------------------------
Abone Şeraiti
Türkiye için Hariç için
1 senelik 1200 Kr. 2500 Kr.
6 aylık 600 „ 1300 „
3 v " ■■ 325 „ 71)0 „
1 „ 125 „ —
Nuraosmaniye. Şeref Sokağı, TELEFON: 20520
) A
Matbaai Ebiizziya.
c
3
------------------------\
“Vatan, bütün evlâtlarının yar-dımiyle, sa’yile yaşar. Cemiyetin makinesinde faydasız zemberek yoktur,, Jouffroy
(Şerhi 3 ü-ıcü sahifede)
J
Yevmi makale
Misakı Millî!
İstiklâl harbimizin her safhası, her vak'ası, başlaması ve bitmesi hep birer harikadır. Fakat bu harikaların hepsinin fevkinde diğer bir harika, adeta bir mucize vardır,ki o da topu iki JdINme içine sıkıştırmış olduğumuz*! Misakı Millî) düsturudur.
Hakikaten biz millî cidalimizin hedefini bu düstur ile bulduk, o cidalin bu düstur ile besledik, büyüttük, kuvvetlendirdik ve nihayet bütün bir cihanı husumeti bu düstur ile mağlûp ve perişan ettik.
Harbiumunıiden müttefiklerimizle beraber mağlûp çıkmıştık. Fakat dört mağlûp müttefikin içinde şüphesiz en perişan, en naçar vaziyette biz idik. Düşmanlarımızın namuslarına ve ahitlerine inanmak gafletinde bulunarak bir mütareke imzaladık. Fakat insafsız ve gaddar düşmanlar mütareke ahkâmını, mürekkebi bile kurumadan ihlâl ettiler. Memleketimizi yer yer işgal altına aldılar. Vatanın haricinden ziyade dahilinde buldukları yardımcıları ile yavaş yavaş bütün Türk milletinin elini ayağını bağladılar. Artık kımıldanmamıza imkân kalmadığına kati kanaat getirdikten sonra yüzlerinden maskeyi attılar. Ozaman tarihin mislini az kaydettiği meza im ve itisafat başladı. Mülkün sair akşamı bertaraf, yalnız İstanbulin her köşe başında hergûn maruz kaldığımız fecayii bile yazmağa, tasvir etmeğe kalem varmaz ve vürek dayanmaz. Fakat bu mezalim bile Türk kanına susamış olan meşhur Loyd Corcu doyurmadı. Nihayet Anadoluya kuvvetli bir düşmanı saldırdı. İşte betbaht bir harpten dolayı acze düşmüş, fakat çok mert ve çok â'icenap bir milletin maruz bırakılabileceği fecayiin en tehammül edilmez eşkâli, o zaman hakkımızda reva görüldü.
Anadolu ve Türk milleti, ne olurla olsun, hatta mezara girmiş olsa t oile bukadar zulme tahammül edemezdi. Nihayet bir gün Anadolu, bütün naçarlığına, bütün perişanlığına rağmen silkindi ve kıyam hareketi gösterdi. Fakat bu kadar müthiş ve bu kadar kuvvetli düşmanlara karşı bir kıyamı idare ve idame için top lâzımdı, tüfek lâzımdı, mühimmat lâzımdı. Bizde ise harekâtı milliye başladığı vakit, on sekiz tüfek veya iki top var mı idi, yok mu idi bilmiyoruz. Biz bu yoksulluğu telâfi için bir gün bir ahitname yaptık ve dünyanın en büyük düşmanlarının en müthiş vesaiti har-biyesine karşı, İşte elimizde silâh olarak ( Misakı Millî) dediğimiz bu iki kelimelik düstur ile çıktık.
Bu bir (Misakı Millî) değil, bir (İmanı Millî) idi. Bu iki kelimelik terkip millet üzerinde bir tıiısım sihir ve tesirini yaptı. Artık hedefi, mizi bulmuştuk, gayemizi tayin etmiştik. Artık nereye kadar gideceğimizi ve nerede duracağımızı biliyorduk.
Hiç bir milletin tarihi mefahirinde böyle iki kelimelik bir düstur ile bukadar büyük iş yapıldığı görülmemiştir ve bundan sonra da görülemez. Ölmüş ve ebediyete gömülmüş zannedilen milletler, bundan sonra (Ba’sbadelmevt) harikasına mazhar olmak istiyorlarsa yeniden bir vatan çıkarmak, yeniden bir memleket kurmak istiyorlarsa bizden nümune almağa müh-taç ve mecburdurlar.
Düşmanlarımız biraralık bir türlü manasını ve mahiyetini kavrıyama-dığı bu düstura istinaden mukavemette İsrar ettiğimizi görünce şiddeti, zulmü arttırdılar. Her vasıtaya başvurdular . A n a d o Tunun göbeğine kadar ilerlediler. Bir aralık lstanbula bile girmeğe Özendiler ve girmelerine de ramak kaldı. İşte böyle eıı ziyade acze düştüğümüzü zannettikleri bir ande bile onlara yegâne cevabımız (Misakı Millî) oldu. Biz kendi hesabımıza gazetemizde (Misakı Millî) den okadar çok bahsetmiş, (Mi-sakı Millî) yi temsilen okadar çok resimler yapmıştık ki nihayet kendi nazarımızda dünyada (Misakı Millî) den başka maddî ve manevî hiçbir mefhum ve mevcudiyet kalmamıştı.
Ebüzziya Zade devamı 2 inci sahifede
Kirli çamaşırlar...
Şirketlerin meğer ne marifetleri varmış!
10 lira nasıl 100 olur? —Tünel Şirketi mahkemeye verilecek — “Satye,, nin Elektrik Şirketile alâkası kesildi — Kaçırılmak istenilen binalar!
14 milyonun ahdüpeymanı!
Tarih; Türk milletinin ulvî ahdüpeymanını, a Misakı Millî„ yi, mucizevî hamlelerimizin annesi olarak kaydedecektir
Civanşir ve İbrahim Beyler
Bir taraftan Telefon şirketinin muamelâtı tetkik ve bu esanda şayanı hayret işlere tesadüf edilirken, diğer taraftan Tünel şirketinin vaziyeti ve muamelâtı da tetkik olunmağa başlanılmıştır. Daha ilk tetkikat
neticesinde, Tünel şirketinin mukavele mucibince teahhüt etmiş bulundğu bazı mühim şeraiti ifa etmediği anlanşılmıştır.
Muazzam bir kaçakçılık
105 milyon liralık borunun gümrük resmi..
Belediyece getirtilen su* borularının macerası— Yirmi açıkgöz İhtisas ıpahkemesine veriliyor
Gümrük muhafaza teşkilâtı aylar-danberi çok mühim ve bir çok kimseleri alâkadar eden bir kaçakçılık meselesinin takibiyle meşguldü. Muhafaza teşkilâtı bu husustaki tahkikatını ikmal etmiş ve meseleyi tamamiyle meydana çakara-rak mesulleri tes-bit etmiştir. Maa-haza teferrüata a-it bazı tahkikat itmam edilmediğinden alâkadarlar he
nüz mahkemeye verilmemişlerdir.
Mesullerin adedi
ni ve kimler olduğunu ancak birkaç gün sonra haber verebileceğimiz bu meseleyi izah edelim:
Terkos şirketi Belediye tarafından satın alındıktan sonra şehrin bütün su işleriyle uğraşmak üzere “ İstanbul Belediyesine Sular İdaresi „ namiyle yeni bir teşkilât vü-
Bu nasıl dostluk?
Mahut “Trakya,, nın hezeyanı devam ediyor!
“Trakya,, gazetesi, “Esir Trakya,, ile Akdenizdeki kara bulutları parçalamak için doğan güneşmiş..
TPAKIKI
BECTM14KZ Nk TPAKI4I4CKATA OITAUI/I JAlIElfl
Bulgarlığmdan,, bahseden nmiyeı
Hemen her gün “Trakyanı, aleyhimizde tahrik için hiçbir şeyden çeki
Bulgaristanda bir Trakya komitesi ve bu komitenin yine “Trakya,, adlı bir gazetesi olduğu malûmdur. Bu gazetenin her sayısında bizi rencide eden yazılar intişar eder ve böylelikle iki komşu memleket ve millet arasında nahoş bazı hâdiseler ve neşriyat meydana gelir. -
Eski hükümetler zamanında vu-
Meselâ şirket 1322 senesinde hükümetle teahhüt ettiği ve elan cari bulunan mukavelenin 6 nci maddesi mucibince tünelin Beyoğlu ve Galata mevkilerinde birer bina yaptırmak mecburiyetindedir.
Şirket Beyoğlunda Metro hanını yaptırmış ise de Galata kısmında bugün bildiğimiz bir sundurmadan başka binası yoktur. Halbuki Tünel şirketi mukavele mucibince burada bugünkü binanın işgal ettiği arsadan 120 züra daha geniş bir sahada üç katlı ve altında da yandaki sokak boyunca mağazaları ihtiva etmek üzere büyük bir bina yaptırmak mecburiyetindedir.
Halbuki Tünel mukavelesinin 9 uncu maddesi, teahhütlerini kısmen dahi olsa ifa etmediği
Devamı 7 inci sahifede
İngiltereden getirildikleri sırada bir kısmının gümrüklerden kaçırıldığı anlaşılan demir su boraları yeni Terkos tesisatında yerleştirilirken
cude getirilmişti. Bu idare işe başlar başlamaz, evvelce gazetemizde uzun uzun bahsettiğimiz veçhile, İstanbul su ihtiyacını tamamile temin edebilecek şekilde Terkos şebekesinin islâh ve tevsiine karar vermişti.
Devamı 7 inci sahifede
e Bulgar efkârı umumiyesini mahut" Trakya» gazetesinin başlığı kuagelen bütün bu çirkin ve kirli neşriyata, Gospodin “ Gorkiyef „ in idaresindeki Bulgaristanda da tekrar şahit olacağımıza ihtimal vermiyorduk. Çünkü; Gospodin “Gorkiyef,, Bulgar siyaseti üzerinde müessir olan bütün teşekkülleri dağıttığını; komşulariyle iyi ve dostane münasebetler meydana getireceğini ilân Devcamı 7 ini sahifede
Misakı Millî!
12 sene evvel bugünlerde Türkü kat’î zafere isal eden mucizevî eserin sırrı budur, “Misakı Millî,, dir.
10 Ağustos 920 de “Sevr,, muahedesi tebliğ edildiği zaman, Türk, bütün dünya namına hakkıhayatmı nezetmek isteyen bu paçavraya isyanda tereddüt göstermedi.
O kanagünlerde ne parası, ne silâhı, ne de kendisini mezellet ve esaret uçurumundan kurtarabilecek teşkilâtı yoktu. Yegâne istinatgâhı, damarların-
Kanser mikrobu meselesi...
Mikrop keşfedildi mi, edilmedi mi?
Kanser mikroplarının üzerlerine yapışarak gizlendikleri kandaki
‘Küreyvatı hamra,, yani kırmızı yuvarlakçıklar
"Kanser mikropları bu “Küreyvatı ha nra„ nın bir köşesinde yapışıp sak lam.ıakta ve o suretle icrayı habaset etmekte imişler. Gerek Alman ve gerek Fransız doktorlarıam en büyük marifetleri, işte mikropları bu "küreyvat,, tan tecrit etmek suretiyle meydana çıkarmak olmuştur.,,
[Yazısını 5 inci sahifemiz-de okuyunuz.]
da cevelân eden kandaki asalet ve hamaset, hürriyet ve istiklâl aşkı idi. Tarih yazılahdanberi esaret yüzü görmemiş bir millet, karşısında böyle bir cihanı husumet te bulunsa, şerefsizliğe, ölüme elbette boyun iğmezdi... Onun bu girdaptan kur ulması için lâzım olan şey, düşmanlarına karşı metalibini lâyete-zelzel bir hatde tesbit ederek bütün kuvayi maddiye ve maneviyesini o noktada teksif etmekti. Bu yapıldıktan sonra para, silâh, teşkilât... Her şey tamamlanabilirdi.
“Beyefendiciğim, hani şu...„
İktisat Vekili Celâl Bey ile nasıl görüşemedik?
Henüz bir iş bulamadım. Fakat sen, halâ etrafa faizle para dağıtıyormuşsun!...,,
Gazete sahifelerinde en sık tesadüf ettiğiniz cümlelerden bazıları şunlardır:
“Dün bir muharririmiz (••••) vekilile konuştu !„ ; “Dün, Başvekille görüştük !„
Bütün Demokrat Cümhuriyetrü-esası - her kendilerine başvuran vatandaşa olduğu gibi; - gazetecilere de azamî hüsnü kabulü gösterirler.
Fakat buna rağmen, daima karşılaşılan bazı manilar, tesadüfler ve sebepler vardır ki bazan, bir vekilden üç beş söz kapmak vazifesini taşıyan bir gazete muhabirini günlerce uğra-Jtırabilir.
den sîzlere, ou tesadüflerin ve Vıı «sebeplerin mahiyetleri hakkında tumümî bir fikir vermek istiğendeyim.
• Devamı 7 inci sahifede
“Misakı Millî,, işte bunu temin etmiş, kadıniyle, çocuğıyle ihtiyariyle 14 milyon Türk, onun her maddesi tahakkuk etmedikçe ölmeğe yemin etmiştir. Bütün bir milletin bu kadar ulvî tek bir gaye uğrunda ahcüpeymanmdan, “Ya ö(üm ya Misakı Millî ! „ Kararından sonradır ki Türk yekpare, ma-huf, müthiş bir mevcudiyet olmuştur.
Bu manevî ve mukaddes birlikten, bu tarihî ve. mübeccel Lütfen sahifeyi çeviriniz
iktisat Vekili Celâl Bey
2
— ZAMAN —
“\’‘JS3Tr
Eylül 1T-

| SON ^ HABERLER |
Fransa - İtalya müzakereleri
Fransa ile Italyanın anlaşmak üzre olduklarına dair verilen haberlerin kıymeti ve mahiyeti
Bir iki gündür İtalya ile Fransa arasında bavlıyan ve bir neticeye bağlanmak üzre olduğu temin edilen müzakerelerden bahsolunmakta, Fransa hariciye nazırı M. “Bartu,, nun bu ay sonlarında "Roma,, yı ziyareti sırasında müzakere neticelerinin bir itilâfname şekline konarak imza edileceği bildirilmektedir.
Fransa ile İtalya arasında şimdiye kadar buna benziyen müzakereler birkaç defa başladı ve bir netice vermeden nihayet buldu.
İki devlet arasında müzmin bir mahiyet alan bu anlaşamamazlık, bir takım dikenli meselelere dayanmaktadır. Bunların biri Tunustaki İtalyanların vaziyetidir. Diğeri Şimalî Afrikada İtalyaya ait müstemlekelerle Fransaya ait müstemlekeler arasındaki hududun tesbiti meselesidir. Üüçncüsü de Fransa ile İtalya arasında bahrî müsavata aittir. Bunlardan başka iki memleketi Avrupa sahasında alâkadar eden birçok meseleler vardır. Bunların başında "İtalya ile küçük itilâf devletlerinin münasebeti, İtalyanın Tana havzasında hâkim bir vaziyet almak istemesi gibi meselelerle İtalya - Almanya münasebetleri, İtalya ve Şark Lokaraoau meseleleri birdenbire hatıra gelenlerdir.
Haber verildiğine göre bir müddettenberi iki taraf ricali bu meseleleri tetkik ederek iki tarafı uzlaştıracak bir çare aramakta idiler. Grenlerde Avusturya nazilerinin bir darbei hükümetle iş başına gelmek istemeleri, Avusturya ile Almanya birleşmeleri mes’eleai hem Fransaya, hem İtalyaya bir tehlike olarak göründüğü için bu iki devlet arasında bir anlaşma zemini hazırlamıştır. Bunun üzerine Fransanuı “Roman elçisi kont “Şaron„ İtalya hükümeti ile müzakerelere girişmiş ve haber verildiğine göre en mühim mes'eleler üzerinde yalnız itilâfın henüz bir emri vaki sayılamıyacağı da ilâve edilmektedir.
Yine bu münasebetle verilen malûmata göre iki taraf arasında anlaşmayı kolaylaştıran amillerden biri İngiltere ile Fransanın Italyayı Habe-şistanda serbest bırakmayı kabul etmeleridir.
Fakat bütün bu malûmat gazete neşriyatı ve muhabir istihbaratı olmaktan ileri gitmiyor. Salâhiyettar makamlar bu mevzu hakkında henüz bir şey söylememiştir.
İtalya ile Fransanın anlaşmasından en çok müteessir olmak vaziyetinde bulunan Küçük itilâf devletleri de - bir Fransız gazetesine göre - bu anlaşmadan memnun olacaklardır.
Bu işle en çok alâkadar taraflardan biri olan Almanya ise vaziyeti gözetlemekte ve hâdiseleri beklemektedir.
\ Ö. R.
Deniz ortasında yanan vapur faciası
77 kişi öldü, 60 kayıp var - Vapur tayfası tahlisiye sandallarına başkasını bindirmemiş mi ?
Fev/nf makale
Misakı Millî I
Birinci sahife den devam • Hiçbir vak'a, hiçbir tehlike, hiçbir mağlûbiyet bizi zerre kadar müteessir etmez olmuftu. Sakarya harbi esnasında Istanbula pek korkunç haberler aksettiği günlerde fimdi meb’uı olan bir arkadaşımız rengi uçmuş olduğu halde matbaamıza gelmiş, bizden sadre şifa verecek havadis istemişti. Azim telâş ve teessür içinde olan arkadaşımız bizi çok sakin ve müsterih görünce “Vaziyet iyi mi?, diye sormuş, biz de kendisine “Harbin safahatiyle meşgul değiliz. Sakaryada mağlûp olabiliniz. Fakat bu, neticeyi değiştiremez. Ergeç (Misakı Milli) tahakkuk edecektir,, cevabını vermiştik.
Arkadaşımızın bizim bu sükûnet ve itidali demimiz karşısında adeta kızdığını ve “Yahu, düşman ^mütemadiyen ilerliyor, sen hâlâ neticeden eminiz diyorsun „ gibi sert bir mukabelede bulunduğunu hâlâ bir tebessümle hatırlarız. Türk milletinin (Misakı Milli) sine olan bu iman ve itikadı nihayet dosta da düşmana da sirayet etli. O andan tibaren gerek içimizdeki düşman, gerek Avrupa devletleri yumuşamağa başladılar, bize yarım yamalak bir sulh teklif ettiler, kendilerine kısaca (Misakı Milli) cevabili verdik. Tekrar tehdide kalkış-■ılar, yine (Misakı Milli) dedik ve hihayet bugün hepsinin nazarı jjebşet ve hayreti önünde dünyanın •n büyük zaferini kazanarak düş-nanı on dört günde “Vatanın ha-Çmi ismetinde boğduk,, ve İstanbul-kaki işgal kuvvetlerini Mudanyada foşa koşa ayağımıza getirerek işediğimiz gibi bir mütareke imza-^ttık.
1 Türk milleti, bütün cihana, reçmiş ve gelecek tarihe iki keli-telik bir terkibin topa da tüfeğe ye, zulme de, itisafa da faik ol-tfuğunu isbat etmek gibi bir mu rjze göstermiştir. O mucizeyi, tz-ı lirin neş’ei halâsı ile cuşuhuruşa keldiği, yeri göğü inlettiği bu gûu-e»rde hatırlamak, hatırlatmak ve Misakı Milli) mizi büyük bir .İkranla yadetmek hakkımızdır.
Ebüzziya Zade khdüpeymandan sonra sıra bü-Jin kuvayı maddiyenin de aynı j|(aya uğrunda sarfına gelmiş e hepimizin bildiği gibi, Türk \unda da harikalar göstererek ”'ıuvaffak olmuş, küstah ve na-“Urt düşmanlarını hâki helake ermiştir.
I “Misakı Millî,, , bize 26 ağus-s 338 taarruzunu yaptıran, 9 lül zaferini kazandıran, Tür-in istiklâl ve şerefini kurtaran ucizevî hamlelerimizin sade iibeşşiri değil, aynı zamanda ivellididir. Tarih, Türk milleti-0 ulvî ahdûpeymanını gösteren lisakı Millî,, yi bu şereflerin nesi olarak kaydedecektir.
Sulhu tutuyorlarmış!
Eğer Ingiliz donanması olmasa imiş, bir düzine harp çıkarmış!
Londra 9 (A.A.) — Bahriye nazırı Sir “Monsel,, Muhafazakârların bir toplantısında demiştir ki :
“— Dünyanın üçte biri üzerinde istikran ve emniyeti zaman altında bulundurmağa muktedir bir İngiliz filosunun bulunması herhangi bir memleketin sulh davasına yapabileceği en büyük hizmettir. Şayet günün birinde bahriyemizin kudreti azalacak olursa imparatorluk ortadan kalkar ve bunun neticesinde dünyada bir düzine harp çıkar.,,
Asuriler Suriyede
Asurileri istemiyen Suriye gazeteleri ateş püskürüyor!
Şam 8 (A. A.) — Irakın Musul livası mutasarrıfı bir beyanname neşrederek, İrak hükümeti ile Suriyedeki Fransa fevkalâde komiserliğinin 1400 Asurluyu eylül başlanğıcından itibaren Suriyede yerleştirmek Kadının kurtuluşu zihniyeti
M. “Hitler,,, bu zihniyetin yanlışlığını ve kadının vazifesini anlatıyor
Noremberg 10 (A. A.) — M. Hitler hücum kıtalarına mensup 110 bin ve himaye kıtalarına mensup 11 bin âzayı teftiş etmiştir. Söylediği nutukta millî Sosyalist fırkasındaki son hadiselere temas ederek hücum kıtalarının bir müddet için çöken bu gölge ile hiçbir alâkası olmadığını ve onlarla münasebat-larının bundan on dört sene evvelkinin tamamiyle ayni olduğunu beyan etmiştir. Nutuktan sonra 200 yeni bayrak verilmiş ve M. Hitlerin önünde muazzam bir geçit resmi yapılmıştır.
M. Hitler kadın teşkilâtları âzasına söylediği bir nutukta da kadının millî sosyalist hareketinde oynadığı büyük rolü hatırlatmış ve “kadının kurtuluşu,, zihniyetinin ne kadar yanlış olduğunu gösterek demiştir ki : “— Kadın ve erkek el birliğiyle çocuk için, yani istikbal işin çalışacak, mücadele edecektir:,,
Nevyork 10 (A.A.)— Morro-kastl vapuru fedası hakkında hükümet tahkikatına bugün başlanacaktır. Bu tahkikat, facianın esrarını aydınlatmağa ve yangının meydana çıktığı zamanla imdat gemilerinin gelmesi arasında ceryan eden hâdiseleri ortayaya çıkarmağa çalışacaktır.
Kast ve sönmemiş sigara atıldığı gibi alelûsul ileri sürülen şayialar mevcuttur. Fakat yangının sebebi henüz tesbit edilmemiştir.
Söylendiğine göre, yangının
“ Marn „ muharebesi,
Fransa ve Almanya
Para 10 ( A. A. ) — Marn meydan muharebesinin yıl dönümü başlıca yerlerde an’anevî merasimle, fakat 20 inci yd dönümü olmak dolayısiyle bilhassa parlak bir tarzda kutlulanmıştır. Harpiye nazırı Mareşal Peten "Meauk,, da ve M. Tradiyö “Şampöno,, da birer nutuk söylemişlerdir.
Mareşal Peten, Fransanın Marn meydan muharebesini nasıl kazandığını anlattıktan san ra Almanyanın baha dirliğini met-hüsena etmiş ve nutkunu şöyle
için bir karar ittihaz ettiklerini bildirmiştir. Asurilerin bu şekilde Suriyede yerleştirilecekleri haberi Suriyede derin bir memnuniyetsizlik uyandırmıştır, Iraktaki Asuriler, İraklılara karşı türlü türlü hiyanetlerde bulundukları için bunların Irakta barınmalarına imkân kalmamış, bunun üzerine Milletler Cemiyeti Asurilere yeni bir yurt aramağa başlamıştı. Bir aralık Asurilerin Afrikaya yerleştirilecekleri söylenmiş, daha sonra Amerikadaki Berezilya hükümeti ile müzakerelere girişlmişti.
Fakat hîç bir memleket Asurileri kabul etmek istemediği için nihayet bunları Suriyeye yerleştirmek fikri ileri sürülmüş ve Irak hükümeti ile Suriyedeki Fransız fevkalâde komiseri bu iş üzerinde mutabık kalmışlardır-
Suriye gazeteleri bu münasebetle çok şiddetli neşriyatta bulunmaktadır.
Berutta çıkan “Savtuliharar,, gazetesi yazdığı bir makalede diyor ki:
Suriyeye nisbetle müstakil olan Irakm kabul edemediği bu adanılan Suriye ne yapacak ? Suriye millet tortularının yaşayacağı yer mi oldu ki ermeniler • den sonra başımıza bir de Asurileri musallat ediyorlar t
Suriyeye yüz bin Ermeninia musallat olması kâfi mi gelmi-
meydana çıkması de imdat işaretinin gönderilmesi arasında 45 dakika heçmiştir.
Sahile kadar yüzen bazı yolcular, tahlisiye sandallarının imdat taleplerine aldırış etmemelerinden acı acı şikâyet etmişlerdir. Bu sandallarda bulunan gemi tayfaları imdat seslerine kulak asmamışlardır.
Facia kurbanları hakkındaki son rakkamlar şunlardır :
Hüviyetleri tesbit adilen ölüler : 77.
Kaybolanlar: 60. Bunların 29 u yolcu ve 31 i gemi mü-rettebatındandır.
“Venezilos,, siyasî hayattan çekiliyor mu?
Atina 10 (Hususî) — Siyasî mehafilde söylendiğine görd, eğer hükümet ile muhalifler arasında nisbî intihabat usulü üzerinde itilâf hasıl olursa Müsyü “Venizelos,, siyasî hayattan çekilecekmiş.
bitirmiştir :
“ — Bunca felâketlerden sonra beşeriyet yarasını sarmak ve biraz refaha kavuşmak için çalışmak istiyor. Bütün Frasız-ların ülküsü işte budur. Fran-sızlar icabederse bu ülküyü Marndaki ruhla müdafaa edeceklerdir.,,
Koleranın da ı j ilâcı bulundu ■ | ölecek denilen kolera- | | lıların setomla | i kurtarıldığı bildiriliyor f
Kalkûta 10 (A.A.) — Pas- \ e tör enstitüsü müdürü Doktor ş I miralay Morison, Dr. Gor’un e İ bir kolera seromu keşfettiğini e | ve bu seromla doktorların e 1 öleceğine hükmettikleri has- j î talan tedaviye muvaffak ol- | s duğunu bildirmektedir.
Romanyada kolera çıktı
Bükreş 10 (A.A) — Köstence civarındaki askeri konak kumandanlığı efradı arasında kolera emmareleri gösteren dizanteri hastalığı çıkmıştır. Şimdiye kadar 38 hasta vardır, tunlardan altısı ölüm halindedir. İlk tahlilde kolera basili görüldüğü bildirilmektedir. Bükreş’te yapılan tahlilin neticesi beklenmektedir. Tecrit için bütün tedbir-birler alınmıştır.
Madrit korkunç günler geçirdi Madrit 10 (A. A.) — Kata-lonya büyük arazi sahiplerinin yaptıkları muazzam tezahura karşı ilân edilen umumî grev bitirilmiştir. Madrit şehri dün tabiî manzarasını almıştır. Halkta, tehlikesiz bir şekilde öteberi alabilmek üzere sokağa sevinerek çıkmıştır. Cumartesi günü öğleden itibaren bütün dükkânlar kapanmış tı.
Halk, hükümet memurlarının yardımı ile yiyecek bulabilmiştir. Fakat buda halka pek ucuza mal olmamıştır. Zira grevciler ile asayişi muhafaza eden memurlar arasında yer yer ateş açılmış, 6 kişi ölmüş, kırk kişi kadar yaralanmıştır. Bunlardan çoğu serseri kurşunlara kurban giden masum kimselerdir.
yor ki bunlara bir de Asuriler ilâve ediliyor?
Asuriler nimetin hakkını tanır kimseler olsalardı Iraktan gördükleri iyliği bilir ve onun hakkını öderlerdi.,,
Bu sözler Suriyelilerin Asurileri nasıl karşıladıklarını göstermeğe kâfidir.
İzmirde bir hâdise
Üzüm Hatlarını düşürmek için yapılan gizli bir anlaşma Ankarada asabiyet uyandırdı
Derhal takibat icrası emredildi
Ankara 10 (A. A.) — İzmirin tanınmış dört büyük ihracatçı Tıirk firmasın, içlerinden birisinin evinde gizlice toplandıkları ve toplantıda üzüm Batlarının tereffüü üzerine düşük Batlarla yaptıkları alivre satışları kapatmağa muvaffak olmak için müştereken karekete karar verdikleri bildirilerek üzüm fi-atlannın yükselmeğe başla-
Maarif işleri
Vekâlet değişiklikleri tebliğ etti Yeni tayinler ve dersler
Ankara 10 (A.A) — Maarif Vekâletinden:
1.. 1934-1935 Ders yılı, eylülün birinde başlamıştır. Sınıf ikmal imtihanları, eylül devresi lise ve orta kısım mezuniyet imtihanlariyle meccani leylilik ve Avrupa müsabaka imtihanları bu ay içinde yapılacaktır.
2 — Lise ve orta mekteplerde dersler birinci Teşrin başında başlıyacaktır. Günde beş saat ders okutulacaktır. Ve derslerin devamı müddeti bir saate çıkarılmıştır. Bunun sebebi, her dersin muallimine talebesini müzakere etmek ve talebenin vazifelerindeki noksanlarını kendilerine izah için fazla vakit verebilmektir.
Mektep müdürleri arasında
3 — Bu sene Kadıköy lisesinin tıbbiye binasına nakli suretiyle açılan Haydarpaşa lisesi müdürlüğüne Diyaribekir ve
Amasya liseleri eski müdürü Saffet, İstanbul muallim mektebi müdürlüğüne Trabzon muallim mektebi müdürü Hamdı, Trabzon lisesi müdürlüğüne Kayseri lisesi müdürü Şerif, Kayseri lisesi müdürlüğüne Samsun mektebi müdürü İmadettin, Sivas erkek muallim mektebi müdürlüğüne Aadana kız muallim mektebi müdürü Murteza, Denizli lisesi müdürlüğüne Heybeliada arta mektebi müdürü Tevfik, Heybeliada müdürlüğüne Mersin orta mek tep müdürü Hamdi, Eyüp orta mektebi müdürlüğüne Erzurum Maarif müdürü Celâl Mahir, Kadıköy erkek orta mektebi müdürlüğüne Eyip müdürü İsmail Kemal, Zonguldak orta mektebi müdürlüğüne Kütahya lisesi müdürü muavinlerinden Hâlis Beyler tayin edilmişlerdir.
Nakledilen muallimler
4 — Orta tedrisat muallimlerimizden bir şehirden diğer bir şehire nakledilenlerin kararnameleri tebliğ edilmiştir. Bu nakiller inzibat komisyonu kararına, sıhhî ve zarurî sebepler dolayısiyle alâkadarların isteklerine bırakılarak yapılmıştır.
Büyük bir muallim kadrosu
İktisat vekili I
talya, Mersin ve Erganiye gidecek
Ankara 10 (Telefonla) — İktisat vekili Celâl Bey bu sabahki trenle şehrimize gelmiş ve istasyonda İktisat Vekâleti erkânı ve dostları tarafından karşılanmıştır.
Celâl Bey beş gün kadar burada kalacak ve birikmiş işleri intaç ettikten sonra doğruca İzmire giderek Panayırı gezecektir. İktisat vekili İzmirden Antalya ve Mersine uğrıyarak Mardine ve Erganiye gidecektir. Celâl Bey yollarda tetkikat yapacak, bu roeyanda Ergani Bakır madenini de etraflıca tetkik edecektir.
------B-------
Emniyet umum müdürlüğü
Ankara 10 (Telefonl) — Emniyet işleri umum müdürü Tevfik Hadi beyin Adana valiliğine tayini âli tasdika iktiran etmiştir.
Suiniyet umum müdürlüğüne
dığı bir sırada müstahsil aleyhine sebepsiz böyle muzır bir harekete meydan verilmemesi hükümetten rica edilmiştir.
Ankara resmî mehafilinde büyük asabiyet ve hassasiyetle karşılanan bu haberin ehemmiyetle tetkik ve takip edilmesi için alâkdarlara emir verilmiştir.
içinde bu suretle nakledilen muallimlerin adedi 47 dir.
Bu nakillerden başka büyük şehirler dahilindeki mektepler muallimleri arasında açılmış yeni sınıflar dolayısiyle bir kısım değişiklikler yapılmıştır.
Yeni Orta tedrisat muallimleri
6 — Geçen sene vekil muallimlerle idare edilmiş olan derslere Yüksek Muallim mektebinden mezun olan 18, Gazi Terbiye Enstitüsü orta muallim kısmından mezun 30, muallimlik için lâzım olan kanunî evsafı haiz namzetlerden 5, Av-rupadan tahsilini bitirip gelen bir hanım ve bey olmak üzere yeniden orta tedrisat kadrosuna 54 muallim ilâve edilmirtir.
Açıkta kalan Profesörler
7 — Mülga darülfünundan açıkta bulunan profesörlerden Halil Nimetullah bey, İstanbul erkek lisesi felsefe, Azmi Asaf bey, Afyon lisesi kimya, Tevfik bey, Kandilli lisesi fizik, Hüsnü Hamit bey, Haydarpaşa lisesi riyaziye, îlhami bey, Hay-darpaşa lisesi fizik, Şerif bey, Galatasaray lisesi Fransızca tercüme, Malik bey Haydarpaşa lisesi tıbbı ilimler, Münür bey Galatasaray lisesi ticaret kısmı ticaret tarihi, Vehbi bey, Kabataş lisesi tıbbî ilimler muallimliklerine tayin edilmişlerdir.
İkmal mektepleri
8 — îkma! mekteplerine ilk tedrisat müfettişi, baş muallim ve muallimlerinden 29 muallim tayin edilmiştir, bunlardan riyazi dersler muallimliklerine tayin edilenler Galatasaray lisesinde açılmış olan kurstan mezun olanlardır.
Başka değişiklik yapılmıyacaktır
9 — Zarurî ve mecburî açıklar hâsıl olmadıkça başka nakil ve tayinler tasavvur edilmemektedir . Her mektebin kadrosu eski kadrosudur, Muallim ve mektep idaresi bunlardan başka değişiklik beklememelidir.
ve oradan An-
ikinci umumî müfettişlik müşaviri Şükrü beyin tayin edilmesi muhtemeldir. Şükrü bey daha evvel Emniyet işleri umum müdür muavini idi.
—ZAMAN—
7
SÜTUNLAR ARASINDA ~j
Kanser mikrobu
Ajans telgrafları heyecan ile haber verdiler: Kanserin mikrobu bulundu. Arkasından postanın getirdiği Avrupa gazeteleri bu haberin tafsilâtiyle ve mikrobu bulmak iddiasında bulunan Alman Profesörün resmiyle, bulunmuş denilen mikrobun da fotoğr. f arıyle dolu çıktı.
Dünyanın en mühim siyasi hâdiselerine iç sahifelerinin görünmez bir köşesinde ancak yer verebilen Taymis bile, bu haberin tahliline, tenkidine sütunlar tahsis ediyor. Çünkü kanser yüzünden mateme uğramış ailelerin sayısı yer yüzünde milyonları buluyor. Aynı yüzden hayatı zehirlenen adem oğullarının yekûnu da yine öyle korkunç. Binaenaleyh kanser mikrobu hakkında ortaya atılan en küçük bir haber, kürenin her tarafında alâka uyandırıyor.
Fakat Taymis, bu haberin doğru olmak şöyle dursun, fenni denilecek en küçük bir kıymeti bile haiz olmadığını esefti bir üslûp ile kaydediyor. Bulunduğu iddia edilen mikrop Kanser beliyesinde pek basit ve belkide hiçten hiç rol oynayan unsurlardan imiş.
Beşeriyeti büyük bir âfetten kurtarmak imkânını belki temin ıdecek olan böyle bir keşfin asılsız yıkmasına bizde müteessifiz. Keşke Taymisin şu uzun yazısı o keşfin hiçliğini ispat için kaleme alınmış olacağına onun sıhhatini ve kıymetini haykıran bir takdir ve şükran vesikası olsaydı.
Fakat kanser mikrobu vesilesiyle duyduğumuz esef buna inhisar etmeyor. Bizim aynı mevzu üzerinde nekadar geri düşünceler taşıdığımızı da bu münasebetle hatırlayarak elemlendik, Malûmya, son aylar da bizim gazetelerimiz kanser sakkında hayli şeyler yazdılar, bütün bu yazıların mihveri şu idi: Kanser sari midir, değilmidir? Bir aralık aynı mevzu radyoya da intikal etti, makaleler bu sefer musahebe oldu ve birçok geceler radyo merkezimizden şu iki zıt mütalaa işitildi: Kanser saridir; kayır, değildir!.,
Biz böyle mürekkep sarfedip çene yorarken Avrupa kanserin mikrobunu arıyor ve müsbet neticeye doğru yürüyor!..
Belediye meclisi âzası çağrılıyor İstanbul Umumî Meclisi muhterem âzasına
İstanbul 10 (A. A.) — İstanbul Vali ve Belediye Reisliğinden tebliğ olunmuştur:
İstanbul Belediye intihabatı müddetinin tayini hususunda Belediye kanununun 38 ci maddesi hükümlerine tevfikan karar verilmek üzere İstanbul Umumî Meclisinin 13 Eylül Perşembe günü saat on dörtte fevkalâde içtimaa daveti takarrür etmiş olduğundan 10 Eylül 934 tarihli tezkere ile tebliğ olunduğu veçhile Ogün mukarrer saatte İstanbul Umumî Meclisini teşrifleri rica olunur.
Hâkimlerin terfii
Alınan malûmata göre terfie bak kazanmış olan hâkimlerin listesi pek yakında neşredilecektir. Adliye vekâletinde çalışan terfi komisyonu on güne kadar mesaisini bitirecektir.
Japonyanın bazı körfezlerinde inci bulunur. Fakat bu inciler iyi cinsten olmadığı için Japonlar tarafından fenni vesaitle inci tarlaları yapılmış, bu suretle fena cins inciler en mükemmel, en kıymetli incilerden farksız bir hale getirilmiş-tir.Japon ticaretine bir hayli istifade temin eden inci işlerinde Japonyalı kadınların büyük bir rolü var. Hattâ incileri deniz diplerinden kadın dalgıçlar çıkarırlar. Resmimiz bu işi yapan Japon kadınlarını göstermektedir.
OL L3 A
Elektrik şirketi yola geliyor
Dünkü yağmur ve yıldırımlar
Beşiktaşta sekiz evi sular bastı,
Tramvaylar işleyemedi
Dün öğleden sonra saat on dörtte birdenbire hava karardı.
Bulutlar gittikçe sıklaştı.. Birbiri üzerine yığıldı.. Ve biraz sonra, derin ve şiddetli gök gürültüleriyle yağmur yağmağa başladı.
Yarı dolu, yarı sağnak halinde yağan bu yağmur on dakika kadar devam etmesine rağmen, şehrin çukur semtlerini su ile doldurdu. Her sıkı yağmurda geçilemez bir vaziyet alan Aksaray, Eminönü gibi muayyen yerler yine göl haline geldi.
Dün yağmur devam ederken muhtelif yerlere yıldırımlar da düşmüştür. Bu meyanda Beşiktaşta Serencebey yokuşunda oturan Abâ-dî Efendinin evinin bahçesindeki büyük bir çınar ağacına yıldırım isabet etmiş ve ağacı kökünden söküp atmıştır.
Dünkü sağnak esnasında Beşiktaşta köy içinde sekiz evi de su basmıştır.
Muhtelif eşhasa ait bulunan bu sekiz evin çukurda olması dolayı-siyle sular evlere girmiş, Belediyenin müdahalesini icap ettirecek vaziyet tahaddüs ettiği için zabıta ve belediye haberdar edilmiş, etfa-iye motopompları köy içinde su basan evlere gelerek sularını tahliye etmiş, bu suretle bir facianın önü alınmıştır.
Bundan başka Ortaköyde Dere-boyunu da kısmen su basmış, fakat tehlikeli bir hâdis olma-
mıştır. Aksaray, Eminönü git» j lerde de sular gelip geçmeyi müş-külleştirmiştir.
Ortaköy - Beşiktaş ve Bebek tramvayları on dakika kadar işle-yememiştir.
Vali Bey kimsesizler kampını teftiş etti Galatadaki kimsesizler yurdu Heybeliadada bir kamp kurmuştu. Vali Muhittin Bey teftiş için evvelki gün bu kampa gitmişti. Kampta iki gece kalan Muhittin Bey dün şehrimize avdet etmiştir.
Bu ayın on beşinde kamp ta kaldırılacaktır.
Florya da Hilâliahmer müsameresi
Hilâliahmer cemiyetinin Bakırköy şubesi 14 eylül cuma günü Florya plajlarında büyük bir eğlence tertip etmiştir. Müsamereye saat 12,30 da başlanacak ve muhtelif müsabaka ve eğlenceler yapılacaktır. İpek kaçıran matmazel
Romanyadan şehrimize gelen Roçel Karol vapuru yolcularından Matmazel Teodorun üstündeki elbisenin altında hafif dikişle tutturulmuş yarım kilo ipekli kumaş zuhur etmiş ve eşyaları arasında da yastık kılıflarına dikilmiş yarım kilo ipekli kumaş daha bulunmuştur*
Matmazel Teodor hakkındaki tahkikat ikmal edilmiş ve evrak mahkemeye gönderilmiştir.
Faturalar vazıh olacak
Neşriyatımızı haklı bulan İbrahim Bey keyfiyet? şirkete tebliğ etti
Elektrik şirketinin müşterilerine verdiği sarfiyat faturalarının vazıh bir şekilde yazılmadığını bunun müşterinin tediye ettiği parayı kontrol etmesine mani olmak için kasten bu şekilde yapıldığını yazmıştık.
Haber aldığımıza göre bizim bu haklı neşriyatımızı nazarı dikkate alan Şirketler müfettişi İbrahim Bey bir çok müşterilerinde şikâyetini mucip olan bu vaziyeti tetkik etmiş ve icap eden tedbirleri almıştır. İbrahim Bey dün bir muharririmize bu hususta şunları söylemiştir :
— Şirketin tanzim ettiği faturaların hakikaten vazih olması ica-beder. Biz bile bu faturalardan hiç birşey anlamıyoruz. Faturada ne için kaç kuruş alındığı yazılmasını geçen ay ile, tediye edilen ayın mukayese ve farkı kolaylıkla anlaşılabilecek bir şekilde olmalıdır.
İntihap işleri
Listelerin nerelere asılacağı kararlaştı intihap faaliyeti gün geçtikçe ilerlemektedir. Dünkü çalışmalar neticesinde intihap cetvellerinin mahalle ve sokaklara ve bu sokak ve mahallelerin nerelerine asılmaları icap edeceği tetkik edilmiş ve asılacak yerler tespit olunmuştur. Bu hususta hazırlanan listeler şua-Mata gönderilmeğe başlanılmıştır.
Eski memurlara verilen avanslar
İstanbul da Millî Hükümetin teessüsü üzerine açıkta kalan Babıâli hükümetine mensup memurların yeniden bir vazifeye tayin edilinceye veya tamamen açıkta kalacakları kendilerine tebliğ edilinceye' kadar aldıkları maaşlar avans telakki edilmişti.
Avansların ise sahiplerinden istirdadı kanun iktizasından olduğundan İstanbul Muhasebe Müdürlüğü bu parayı alâkadarlardan talep etmiş ve kısmen de tahsile başlamıştır.
Bir kısım alâkadarlar müruru zaman iddiasında bulunduklarından keyfiyet Maliye Vekâletine bildirilmiştir. Vekâletçe her alâkadarın vaziyeti üzerinde tetkikat yapılmaktadır. Yakında mesele hallolunacaktır.
r
Şerhler
“ Vatan, bütün evlâtlarının yardımiyle, sa’-yile yaşar. Cemiyetin makinesinde faydasız zemberek yoktur,,
Jouffroy
Şerh ve izah:
On dokuzuncu asrın ilk yarısında büyük bir şöhret alan bu Fransız filezofu, bilhassa ruhiyatla uğraşırdı. Onun yukarıya koyduğumuz sözü İçtimaî düsturların en mühimlerinden biri olarak sayılmıya lâyıktır. Çünkü zaten çalışan ve cemiyet içindeki vazifesini kendiliğinden 'yapan insanlara iş vermek, onları düzen altında tutmak oka-dar yüksek bir hüner ve marifet değildir. Doğuşlarındaki leke ve terbiyelerindeki sakatlık yüzünden çalışmaları muzir bir isti*
Bu husustaki şikâyetler çoğalmıştır. Biz Elektrik şirketi: tebligat yaptık. Şirket bu ayd:e, itibaren faturalara dercettiği r£ri kamların delâlet ettiği manayı sit bir adamın bile anlayabileA‘e şekilde vazıhan yazacaktır. Teşı saniden itibaren de daha basit şekilde yeni faturalar verilecelfır. Bu yeni faturalarda müphem takım işaretler ve rakamlar bulıtü-mıyacaktır. Bu suretle herkes ve diği paranın ne olduğunu anlay. cak icabında kolayca kontrol edecektir.,,
— Zaman —
a
Halkın menfaati namına alâkadar makamların nazarı dikkatini celbetmek maksadiyle yaptığımız neşriyat üzerine Elektrik şirketinin müşterilerine karşı daha vazih hareket etmesini temin eden müfettiş İbrahim Beye teşekkür ederiz.
Şehrin plânı
Jüri heyetinin içtimai tehir edildi
Istanbulun müstakbel plânını yapmak üzere müsabakaya giren mütehassısların raporlarını tetkik edecek olan jüri hey’eti bu ayın on beşinde toplanacaktı. Fakat bu içtima bir müddet için tehir edilmiştir. Maamafih jüri hey’eti kânunusaniye kadar mesaisini ikmal edecek ve şehrimizin plânını kimin yapacağını yeni sene girerken bildirmiş olacaktır.
Belediyenin yapacağı işlerle halkın alâkadar olduğu inşaattan bir kısmı bu imar planiyle alâkadar görülerek mütemadiyen tehir edilmektedir. Bu yüzden planı vapacak mütehassısın tayininde acele hareket edilmesi esas itibariyle kararlaştırılmıştır.
Ziraat Enstitüsü talebe bekliyor
Ankara Ziraat Enstitüsüne girmek için bu sene yedisi kız olmak üzere 110 genç müracaat etmiştir. Enstitüye ise otuzu askerî baytar olmak üzere 200 talebe alınacaktır. Buna nazaran daha altmış talebeye ihtiyaç vardır. Liselerdeki mezuniyet ikmal imtihanlarının neticeleri alındıktan sonra Müracaat edeceklerle bu adedin dolacağı ümit edilmektedir.
t
kamete bağlı kalmış veya İçtimaî arızala bir çalışma imkânını kaybetmiş unsurları faydalıya hali koymaktır ki hünerdir ve insaniyete hizmettir.
Gecelerini izbe yerlerde, arsalarda, köprü altlarında geçiren yuvasızlar, bu mezuda ilk evvel hatıra gelen heder olmuş kabiliyetlerdir. Bunlar, filezofun ifadesine göre, gevşek ve işlemez zembereklerdir. Onları kurmak ve işletmek: cemiyeti birçok cepheden faydalandırır. Müşkül, fakat tatlı bir iş!...
ZAMAN
Mahut “Trakya,, nın hezeyanı
Biriuci sahi feden devam
etmiş ve fazla olarak siyasi fırkaların feshinden sonra matbuata sıkı birde sansör koymuştur.
Böyle olduğu halde bugün“Trak-ya„ hâlâ evvelki neşriyatına devam etmekte hürdür. Komşularımızdan salâhiyettar bazı kimseler, zaman zaman dostluktan bahsederlerken bu kabil neşriyata artık cevaz vermeyeceklerini söylerler ve bunları takbih ederler. Türk matbuatında görülen yazılır ise orada ekseriya büyük bir infialle karşılanır.
Fakat, bu yazıların Bulgar gazetelerine cevap teşkil ettikleri ve asıl kabahatin “Trakya,, misillû Bulgar gazetelerinde olduğu hiç bir Bulgar tarafından teslim edilmez. Halbuki Türk matbuatı hiçbir zaman hiç yoktan mesele çıkarmış değildir. Ya bir gazetenin tarizkâr yazılarına cevap vermiş veyahut her hangi bir hâdise ve küstahlık karşısında harekete geçmiştir. Bunu isbat etmek çok kolaydır. Aklı selim sahibi Bulgarların her iki taraf matbuatını derin bir alâka ve samimi bir bitaraflık la takip eylemeleri kâfidir.
İşte bugünde bize bu satırları yazdıran, yine “Trakya,, gazetecisinin cür’etkâr ve taaruzkâr neşriyatıdır. Bugün elimize geçen 6 eylül tarihli ve 581 numaralı “Trakya,, gazetesi aşağıya aynen aldığımıİ “Uyanış,, unvanlı bir başmakale ediletftrar “esir Trakya,, dan hallolunacaktır. s-nın vıl
Orta mektepler
Her mıntakanın nüfus kesafetine göre çocukları mektepsiz bırakmamak maksadiyle orta mekteplerde yeniden birer şube açılması kararlaştırılmıştır.
Yine şikâyet
Dükkânların kapanma saatleri işi ne olacak?
Dükkânların kapanma saatlerinin tadili hakkında Daimî Encümene yeniden bazı müracaatler vaki olmuştur. Bu müracaatlerden bazıları mühim görülmüş tetkik edilmeğe başlanılmıştır.
Anlaşılıyor ki, ihtiyaca daha uygun bir esas tesbit edilmedikçe Daimî Encümen ve Belediye bu şikâyet ve müracaatlerden kurtulmı-yacaktır.
3 saatlik yere 21 günde mektup!
Dün, matbaamıza müracaat eden berber Mustafa Arif efendi isminde birisi, elindeki zarfı göstererek şu sözleri söylemiştir.
“ — Ben, Beykoza iki saat mesafede “Cümhuriyet,, köyünde oturuyorum, şu, Istanbuldan verilen mektup, benim elime tam üç günde gelmiştir.
Köye, müvezzi gönderilemediği için, mektuplarımız, Bey-kozdaki kutumuza atılıyor. Binaenaleyh, mektuplarımızın ele geçebilmesi, köye gelecek hayır sahibi bir yolcunun zühuru-na bağlı kalıyor. Bu yüzden de bir çok zararlara uğramaktan kurtulamıyoruz.,,
Posta idaremiz, arada sırada yükselen şikâyetlere rağmen, esaslı bir İslaha muhtaç addolunacak derecede bozulmamış bir teşkilâta sahiptir.
Dünyanın en mükemmel postalarında bile, bizdekilerine yakın aksaklıklar olur.
Binaenaleyh, öyle hüçiik kusurları bir mesele şekline sok-
Bütün Garbi Anadolucla olduğu gibi Bayındırda da kurtuluş bayramı har retle t es'it edilmiştir, 4 Eylülde belediye şehre yedi tak kurmuş, otuza yak vecize levhaları asmıştır. Elli kişilik bir süvari müfrezesi istirdadı temsilen B yındıra girmiş, resmi geçit yapılmış, müfreze kumandanı ile belediye muhasi Vasfl. Gençlerbirliğinden İbrahim Beyler nutuklar irat etmişlerdir. Resmimiz i merasimden bir intibaı tesbit eyliyor.
yazteını lütfen okusunlar ve ondan sonra memleketlerinde sansürün ve hükümet otoritesinin hâkim bulunduğu bir zamanda komşuluğa ve dostluğa ne derece itina edildiğini görsünler..
“Trakya„ gazetesinin 6 Eylül tarihli nüshasındaki başmakale aynen şudur:
Uyanış
“ İstiklâl abidesine ait Şipka şenlikleri muazzam tezahüratla geçti. Kahraman Bulgar ordusu, Şipka kahramanlarının vasiyetlerini harfiyen tutacağına ant içti. Cemiyetler ve teşekküller orada lâyemut kahramanların önüne eğilerek yüreklerinde vatanseverlik hislerinin sarsılmıyan temellerini duydular. Bütün Bulgar milleti şanlı mazinin hatıralarını idrak ederek harekete geldi ve insan kütlelerinden mürekkep saflar, “ Kartal yuvası „ na kadar çıkarak göğüslerini o esrarlı kayalara dayadılar..
Buraya Bulgaristanın her tarafından minnet ve şükran arzetme-ğe gelenler oldu. “ Sen Nikola „ tepesinde yalnız orduya değil, münevverlere ve halka tesadüf edildi. Orada fırkacılığın fena yollarında yürümek neticesinde uyuşturucu bir uykuya dalan bir halkın, bir milletin uyandığı görüldü.
Bulgaristanın parlak istikbaline olan inanın başlangıcı bu uyanıştadır. Trakyalt Bulgarların ümidi ise Bulgar milletinin bu uyanışın-mek iyi, sanatı ese.
kikte isabet te var. Fakat edebiyat tarihî edebiyat meylini, istidadını, kabiliyetini tamamiyle besleyip kemale erdirebilir mir
Kıymetli muallim şöyle bir düşündü:
— Biz herhalde edip yetiştirmiyoruz, talebeye edebiyat öğretiyoruz. Bu dersin daha verimli olabilmesi için adını değiştirmek icap eder. Bence Liselerde edebiyat değil, güzel sanatlar diye bir ders okutulmalıdır. Muallim, Ancak böyle bir dersin geniş çerçevesinde talebesine sanat zevki ve sanat aşkı aşılayabilir.
Meselâ bir gün talebesini alır, Cumhuriyet abidesinin önüne götürür. Orada heykeltıraşlığın tarihçesini yapar, meşhur heykeltraş-ların adlarını ve eserlerini sayar. Başka bir gün Süleymaniye camiine gider. Mimarî tarihini, mimarî üslûplarını talebeye anlatır, önünde bulunan eserin inceliklerini gösterir. Bu meyanda resme temas e-der, edebiyata alâka gösterir, tablolar bulur, şiirler okur ve hulâsa her cepheden güzel sanatleri anlatmak imkânını elde eder, talebe de toplu ve müşahhas malûmat elds etmiş olur.
Fikrin doğruluğunu, iğriliğini münakaşa edecek değiliz. Yalnız sevgili muallimin talebeyi gezdirmek hayalini belâgatle canlandırırken onları şu veya bu edibin, şairin mezarına götürmeği düşünmediğine dikkat ettik, bunda da hakkı vardı. Çünkü memleketimizde hangi şairin mezarı var ki önünde onun eserleri bir mektep talebesine der olarak tekrar edilebilsin?..,
L.
mak, biraz fazla insasfıslık sa yılır.
Fakat, biz, şehire beş saa mesafede bir köye hiç mü vezzi uğramamasın bu küçül ve kabili iğmaz kusurlardan sa yamadık. Posta ve telgraf mü diriyeti, bizi bunda haksız bu tursa, insafsızlık etmiş olur ka na a tindeyiz.
Bu itibarla, bu kabil köyleri bu mühim dertten mümki mertebe kurtulabilmeleri huş sunda icap eden tertibatın*^ masını beklemek, ve istemek hakkımızdır.


2

«•

H-Ar Rr-Lc-Î:^HC:,,C1I
POLİSTE
Fransa - İtalya müzakereleri
Fransa ile Kalyanın anlaşmak üzre olduklarına dair verilen haberlerin kıymeti ve mahiyeti
Bir iki gündür İtalya ile Fransa arasında başlıyan ve bir neticeye bağlanmak üzre olduğu temin edilen müzakerelerden bahsoiunmakta, Fransa hariciye nazırı M. “Bartu,, nun bu ay sonlarında “Roma,, yı ziyareti sırasında müzakere neticelerinin bir itilâfname şekline konarak imza edileceği bildirilmektedir.
Fransa ile İtalya arasında şimdiye kadar buna benziyen müzakereler birkaç defa başladı ve bir netice vermeden nihayet buldu.
İki devlet arasında müzmin bir mahiyet alan bu anlaşamamaz'ık, bir takım dikenli meselelere dayanmaktadır. Bunların biri Tunustaki İtalyanların vaziyetidir. Diğeri Şimalî Afrikada İtalyaya ait müstemlekelerle Fransaya ait müstemlekeler arasındaki hududun tesbiti meselesidir. Üüçncüsü de Fransa ile İtalya arasında bahrî müsavata aittir. Bunlardan başka iki memleketi Avrupa sahasında alâkadar eden birçok meseleler vardır. Bunların başında -İtalya ile küçük itilâf devletlerinin münasebeti, kalyanın Tuna havzasında hâkim bir vaziyet almak istemesi •gibi meselelerle İtalya - Almanya münasebetleri, İtalya ve Şark Lokarnoau meseleleri birdenbire hatıra gelenlerdir.
Haber verildiğine göre bir müddettenberi iki taraf ricali bu meseleleri tetkik ederek iki tarafı uzlaştıracak bir çare aramakta idiler. Geçenlerde Avusturya nazilerinin bir darbei hükümetle iş başına gelmek istemeleri, Avusturya ile Almanya birleşmeleri mes’elesi hem Fransaya, hem kalyaya bir tehlike olarak göründüğü için bu iki devlet arasında bir anlaşma zemini hazırlamıştır. Bunun üzerine Fransanın “Rom: “Şaron„ İtalya hükümeti ile müzakerelere girişmiş ve göre en mühim
c bir
Dikenler
Yazan: ÇubukçuOğlu Mehmet Sıtkı Bey. Basan:Bürhanettin Matbaası
Bu, muhtelif mevzulara dair muharririn hoş bulup neşrettiği küçük küçük mensureler ve ve-cizelerdir. Bizzat muharrir, kitabına verdiği adın sırrını şöyle izah ediyor ve :
“ Herkes çiçeklerdden buket yaparken ben dikenlerden demetler bağladım. Fakat eteklere değil yakalara takılmak için „ diyor. Aceba adı diken olup ta fikir bahçesinde yetiştirilmiş zarif çiçekler olduğu iddia olunan bu sözler, böyle bir değer taşıyorlar mı ?... Biz, bu kitap içindeki her vecize için böyle bir hüküm veremiyeceğiz. Meselâ şu vecizeyi ele alalım: Edebiyat ruha sersemlik, Felsefe kafaya uynşukluk verir!.. Dikenli olmak şartile dahi bunun zera-fet ve hele isabet neresinde?.. Güzelliği, inceliği terennümden ibaret olan edebiyat, ne den ruha sersemlik versin ?.
Felsefeyi “ Hakikate akıl erdirmek „ diye tarif eden İbni ti Sina, uyuşuk kafalı bir adam b mıdır ?. k D kenler kitabında böyle tu-jn haf hükümler çok. Meselâ: “Hail1 yatta kazanç kadar tatlı birşey 1 yoktur,, gibi. Bu fikir, vecize olarak değil, alelâde söz gibi la de söylenmeğe değmez. Kazanç f" elbette tatlıdır ve dünya o tadı ı kazanmak için çalışıyor!.. ’’ Yine bu vecizeler içinde • e “Âlim, bilmediğini bilendir„sözü ta de böyle. Çünkü Aristodan be-(ir ri bu sözü tekrar etmiyen file-zof, şair, edip kalmadı. Arap-e( Çası» Rumcası, Frenkçesi her «at yerde yazılı.
I Bu gibi parçalar istisna edilince
1 i t t
d
Dikenlerde hayli zarif ve düşündürücü parçalar bulunduğunu söylemek insaf icabıdır. Sahife-ler arasında bunlar, bu güzel nükteler dimağı telziz etmekten geri kalmıyor.
Muhterem üstadımız Hüseyin Rahmi Beyfendinin, eseri kendilerine ithaf etmiş olan, muharrire yazdıkları bir mektupta kitabın kıymetini ve lezzetini çoğaltmıştır. Okuyuculara eseri üstadın ağzıyle tavsiye etmiş olmak için mektubu buraya derç ediyoruz.
“ Hacmen küçük, kıymetçe büyük eserinizi şeker yiyen bir çocuğun duyduğu bir lezzetle okudum. Son sahifeyi çevirdiğim zaman parmakları arasında çarçabuk eriyivermiş bonbona doyamıyan çocuk gibi daha istiyordum. Fundan elimde eridi. Fakat lezzeti damağımda baki !.„
Otobüsler
Belediye yeniden muayene etmeğe karar verdi
Keresteciler - Eyüp ve Taksim -Yenimahalle arasında işliyen otobüsler hakkında Belediyeye birçok şikâyetlerde bulunulmuştur, ş yetlerin tevali eylemesi ve müsbet vakalar zikredilmesi rine Belediye bu otobüslerin j den fennî muayenelerinin icra melerine ve şoförlerin de ehliyetlerinin tetkik olunmasına karar vermiştir.
şikâ-bazı üze-yeni-ı edil-
ar bir ” tehlike atlattı
Üsküdarın Doğancılar semti, evvelki gece büyük bir yangın tehlikesi atlatmıştır. Gece yarı--sından sonra, Rumi Mehmetpaşa mahallesinin Doğancılar caddesinde oturan Bahriye mütekaidi Behçet Beyin mutasarrıf bulun-’duğu evden yangın çıkmıştır.
Ateşi gören mahalle bekçisi, \lerhal zabıtayı haberdar n'tmiş, poliste itfaiyeyi telefonla bağırmıştır, hemen yetişe itfaiye ça| bir müddet içinde yanğını pdürmüş ve yalnız evin üst Jjğ^mı yanmıştır. O civarın ta-şayımen ahşap olması, mahalleye guddî bir korku geçirtmiştir. m( Yangının neden çıktığı tah-âk edilmektedir.
* Otomobil çarptı şoför Kenan efendi idaresindeki otomobil Yeniköyde oturan Mehmet efendiye çarparak yaralamıştır. Şoför tutulmuştur.
Beygirin altından geçerken
Kasımpaşada oturan bir çocuk yaramazlığının cezası olarak yaralanmış ve hastahaneye kaldırılmıştır.
Yaralı Zeki isminde 10 yaşlarında bir çocuktur. Vapur iske-leşi civarında sütçü Kanberin bir kazığa bağlı bulunan beygirinin altından geçmek istemiş, bu sırada beygir ürkerek şiddetli bir tekme atmış ve başından ağır surette yaralamıştır.
Bir kavga
Rumeli hisarında oturan Nevzat ile balıkçı Asım ve Salih bir sandal kiralama yüzünden kavga etmişler, Asım ve Salih elbirliğiyle Nevzadı başından yaralamışlardır. Nevzat
.. . ... ı)iğer ikisi tu-
altına alınmış^ tutmuşlardır.
Üsküdarc,ada ba5,adl
o . le Üsküdar tram-
oon günlere , „ ..
, , ;ar değdi,
vaylarına na2
i nn kt ıh vatman Ahmet 109 Numar*. .....
, ... .. esindeki tramvay
efendinin idar, . . ..
.. . gelmekte iken,
Haydarpaşaya °
Baytar Mektel”de Hüse)™ . . . . . hbacıya çarparak
isminde bir ar;
, . 'Vatman Ahmet
yaralamıştır. . ,
t ..... altına alınmıştır, efendi isticvap
Kilise ka1P's,.nab1ir çocuk ^«-akıldı!
A, . . e bırakılan ço-
Öteye beny. de
cuklar yine ço? . ...
D -ı ı c tamarya kilisesi Beyoğlunda oan
. , günlük bir er-
avlusuna on beş ? , ~
. . - ı ıkılmıştır. Çökek çocuğu biri x
ğu anlaşıldığı cuğun rum oldu?.. Y ® . . , . . «liseye teslim
için zabıtaca k J edilmiştir. ____________
Üzüm ve İncir
Müskirat işleri müdürü izahat verdi-Nekadar üzüm alındı?
İzmir 6 (Hususî) — Üzüm ve hurda incir mubayaası işleriyle yakından meşgul olmak üzere şehrimize gelmiş olan inhisarlar umum müdürlüğü müskirat işlerei müdürü Münir Hüsrev bey şu izahatı vermiştir:
“— İlkin şunu arzedeyim ki hurda incir henüz İzmire gelmiş değildir. Hurda- incir gelince derhal mübayaata başlıyarak ihtiyacımız kadar alacağız ve kuvvetle ümit ederim ki mütahsili memnun edecek bir fiatle hurdayı alacağız.
Burnovada, bildiğiniz gibi yaş üzüm bübayaatına devam ediyoruz. Rekoltesi bir milyon iki yüz bin kilo raddesinde bulunan yaş üzümün evvelki gün akşama kadar yedi yüz bin kiloya yakın bir miktarı mübayaa edilmiştir ve mübayaata devam edilmektedir.
Burada satın aldığımız üzümleri suma imal edilmek üzere İstanbula gönderiyoruz. Orada Çengelköyün-deki fabrikada suma yapılacaktır.
Bu meyanda bir miktar|da en iyi cins müskirat üzümü alınmıştır ki bu üzümler de burada Bayraklı
hayat fabrikasında şıra haline getirildikten sonra şarap imal edilmek üzere Tekirdağındaki şarap fabrikasına gönderi’miştir.
Mütehassıslar misketten yapılan şarabın çok nefis olduğunu söylemektedirler.
Dört sene evvel de İzmirde Fransız şarap mütehassısı Müsyü Büfer tarafından misketten bir şarap yapılmıştı. Bu şarabı satışa çıkarmadık. Çünkü bir şarap piyasada tutulduktan .sonra arkasının gelmesi lâzımdır. Halbuki bu cins fazla şarap elimizde yoktu.
Şimdi Tekirdağmda misketten yaptıracağımız şarabı iki üç sene eskittikten sonra satışa çıkaracak ve badema her sene de misket şarabı yapacağız.
Misket şarabı mevcut şaraplarımıza yeni bir tip olarak ilâve edilecektir.,,
İnhisarlar idaresi tarafından Çeşmede anason mubayaasına devam olunmaktadır. Mubayaaya başlandığından şimdiye kadar alınan anason miktarı 35 bin kiloya baliğ olmuştur.
12 yaşında bir çocuk 16 yaşında bir mektepliyi öldürdü!
Adana 6 ( Hususî ) — Gülnarın Tırnak köyünden 12-13 yaşlarında bir küçük çocuk Aray pazarından Yusuf Yiya Efendi oğlu Kâmil Efendiyi öldürdü.
Kâmil Efendi 16 yaşlarında ve Silifke orta mektebine müdav’- ^u,r' Bu yavruyu bir dark® “ren katilde Tırnak 71o5'ü"d' ”uk™ Arap Muatafr »inllarmdab Remz. isminde »■^uz?un* *),r Çocuktur.
- .aka şöyle olmuştur.
Kâmil Efendi askerden gelmiş bir akrabasını ziyaret etmek için Tırnak köyüne gitmiş o gecenin sabahında köy meydanında ağaçlar altında oturan birkaç köylünün yanına varıp oturmuş, katilin amcası olan ve katilden biraz büyük bir çocuk oradaki bir küçük çocuğu ve daha sonrada katil Remziyi dövmüş. Kâmil, yerinden kalkıp bu çocukların arasına girmiş kabahatli gördüğü Kemal ismindeki büyük çocuğa darılmış ve iterek küçüklerden uzaklaştırmış.
Remzi de yakında bulunan bir dut ağacına dayanıp durmuş. Kâmil Efendi yüzünü köylülere çevirerek bir şey söylemekte iken dut ağacına yaslanan Remzi, Amcasının itildiğine hiddetlenmiş ve birdenbire sıçrayarak kolunun içinde gizli bulunan uzun bir bıçağı Kâmilin sol memesi üzerine saplamış ve bıçağı çekerek kanından yalarken de: “Biz işte böyle yaparız,, demiştir.
Zavallı kâmil katili göstererek ve “ kama... Vuruldum.. „ diyerek ve başka bir söz söylemeğe muk-
tedir olmadan derhal ölmüştür. Müddeiumumiye ifade veren bu kü-çün cani de hiçbir heyecan eseri bile görülmemiştir. Katil mahkemeye verilmiştir.
İsmail ağayı kim ve niçin öldürdü?
Balıkesir 6 (Hususî) — Pamukçu köyünde bir vak’a olmuş, bakkal İsmail ağa akşam dükkânında otururken dışardan atılan bir kurşunla öldürülmüştür.
Jandarma ve adliye bu işin tahkikiyle meşguldür. Fakat tahkikat henüz müspet bir netice verememiş, katil meydana çıkarılamamıştır.
İsmail ağanın ölümü etrafında birçok rivayetler dolaşmaktadır, rivayete göre, İsmail ağa düşmanları tarafından para mukabilinde birisine öldürtülmüştür. Diğer bir rivayete göre de bir alacaklısı tarafından öldürülmüştür. Katilin şu günlerde meydana çıkarılacağı umulmaktadır.
Manisada bir resim
sergisi
Manisa 6 (Hususî) — Halkevinde bir resim sergisi açılmıştır. Sergide muhtelif ressamların en güzel eserleri teşhir edilmektedir. Sergi fazla bir rağbet görmüş ve binlerce meraklı tarafından gezilmiştir. Sergide bilhassa Ressam Fazıl ve Zeki Beylerin eserleri umumî alâkayı celbetmiştir.
Tarsusta asrî bir tiyatro yapıldı
Mersin 6 ( Hususî ) — Tarsusta Belediye tarafından inşa edilmekte bulunan tiyatro binası ikmal olunmak üzeredir. Beş yüz kişilik oaln binanın parterden mada dört locası, balkonu ve bir balkon fomuvarı ve güzel bir antresi vardır.
Geniş bir sahnesiyle artist odalarını ihtiva eden ayrı bir kısımla tam teşkiiâtlı bir tiyatrodur. Belediye bu fedakârlıklara inzimamen emsali civar vilâyetlerde bulunmı-yan son sistem mükemmel bir sesli sinema makinesi almaktadır. Dün bu makinelere ait pazarlıkla neticelendirilen münakaşada Klang-filır sesi cihazı ve Erneman projeksiyon makinesini komple olarak en müsait şeraitle kabul eden Si-mefis fabrikaları gurubu mümessili Toroğlu Ziya Beye ihale edilmiştir.
Makineler Almanyadan yeni olarak celbolunacağı cihetle azamî üç ay zarfında Tarsusta isler bir hale getirebilecektir.
İktisat Vekâleti memurları ve muallimlik
Mersin 6 (Hususî) — İktisat Vekâletinin idare ve ihtisas işlerinde kullanılan memur ve müstahdemleriyle tayin hakkı vekâlete ait olan Ticaret odası ve Borsa memurlarının muallimlik vazifesi der-uhde edemiyecekleri ve bunlardan aslî veya muallimlik vazifelerinden hangisini tercih ettiklerinin Eylû-lûn on beşme jstida ile İk-
tısat Vekâletine bildirmeleri vilâyetlere tebliğ edilmiştir.
Zile felâketzedelerine yardım
Zile 9 (A. A.l — 17 ağustos büyük sel felâketzedelerine verilmek üzere Hilâliahmer merkezi umumisi tarafından şehrimiz Hilâliahmer şubesine üç bin lira gönderilmiştir.
Kayseride bir bulvar yapılıyor
Kayseri 9 (A. A.) — İstasyondan şehre kadar 22 metre genişliğinde bir bulvarın yapılmasına başlanmıştır, Bu bulvar büyük Gazinin ismiyle şereflenecektir.
Kastamonu piyasası
Kastamonu 10 (A.A.) — Bu haftaki şekrimiz piyasası:
Arpa: 2,25, buğday 3,50, kapluca 2,25, mısır 2,75, mercimek 8, fasulya 5, pirinç 25, kendir üçüncü 22, ikinci 24, birinci 26, ekstra 28, tiftik 47,50 kuruştur.
Yumartanın tanesi 50 paldadır.
s
1
t
Millî Roman
— Son derece,
— Bir kız yüreğinin önünüzde n açılması hoşunuza gidiyor da kendi
n
n
)
(
'«yüreğinizin o kıza karşı açılmasını
1 niçin istemiyorsunuz ?
S — Benim yüreğimde bir şey lıyok ki.
ir
Ui
ı
)1
— Boş mu ?
— Hemen hemen.
»I — Bakın/ tamamile boş diyemiyorsunuz. Ohalde kalbinizde bir J'îölge, silik te olsa bir hayal var. lîBen bunu istemem. Ya o gölgeyi, ^iıayali büsbütün atarsınız, beni yedine korsunuz, yahut...
Tefrika No: 8
Ey, yahut ?
— Ben de yüreğimi kaparım, aşkınızı dışarıda bırakırım.
Ressam gülümsedi:
— Peki, dedi, sizi kalbime sokuyorum.
— Bunu ne ile isbat edeceksiniz?
— İsterseniz içine girip bakın.
— Bu mümkünsüz. Ben sözünüzün doğru olduğuna dair senet isterim.
— Ne gibi senet?
— Basbayağı. İmzalı, tarihli bir kâığt.
Bülent, genç kızın lâtife etti-
, ndisi de işi şa-Ş,ne Iah‘)’ Oİd1U' Güle güle
kaya çevirmek iste, cevap verdi : . . . ..
I, . ... et mı ıstıyor-
— ikinci bir sen
sunuz? D. . . ,.
. . - Birinci ve bı-— Ne ıkıncısı r..
ricik senet ? . . a
„ . mıydım t
— Onu vermemiş , ,
c . .... ı ? ne demek
Sevinç, delikanlımı . , ,
istediğini anladı,
. . . . , zıyen yoluk
ipince bir çizgiye ben, kaşlarını gerdi: , -
— Şakayı bırakın, d" *’ U
ben ciddî konuşuyorum.
d j • jj- ..yluyorum: — Ben de ciddi soı. .. _
c. . .. .. -iştim. Er-
Sızı seveceğime soz verm ^en , kek sözü noter senedin ’ kuvvetlidir. mda bel
— Dedelerimizin zaman, ki öyle idi. Fakat bugün^. sözü, hele aşk için veriln^J^ karşılıksız doldurulan çekle1 kıymetsiz.
— Sözleriniz çok ağır. Er haysiyetimi incitiyor. Ne ki güzelsiniz, beni sevdiğin. . bahsediyorsunuz. Üstelik misai)c^u siniz. Ne deseniz susmıya mi^ rum, ne isterseniz yapmıya t) kûmum.
— Çok naziksiniz Bülent Bey Nezaketinizi bir parmak daha genişletip te istediğim senedi verirseniz benim için “ mesudum „ demekten başka yapıla :ak bir şey kalmaz.
Genç ressam hâlâ müteredditti ve hâlâ bu aşk oyununun senete bağlanacağını ummuyordu. Sevinç onun tereddüdünü gidermek için kadın silâhlarını kullanmak lâzım geldiğini anladı, şuh bir tebessüme sardığı yüzünü ona doğru yaklaştırdı:
— Şu dudakları, dedi, görüyor musunuz ? Size alevli bir aşk şarkısı okumak için senedin yazılmasını bekliyor.
Bülent, hakikî bir çilek güzelliğiyle burnuna doğru uzanan bu kızıl et parçasını yakalamak istedi, beceremedi. Sevinç çekilmişti, çilek büzülmüştü ve ağız nakaratını tazeliyordu.
— Senet, senet, mutlaka senet!
Bülent, üzerine ağmak istediği ciğeri kaybeden bir kartal kırgınlı-ğıyle yerinden kalktı, lâtife sanmaktan bir türlü vazgeçemediği bu senet davasına nihayet vermek azmiyle boynu dikti ve sert sert sordu:
— Senedi kâğıda mı yazacağız?
— Çöl kızlarına dövme işler gibi koluma yazacak [değilsiniz ya, elbette kâğıda.
— Pulda lâzım mı?
— Mahkeme verilmiyeceği için pula lüzum yokl İmza ve tarih kâfi.
Ressam, hayran ve biraz da sersem, başını salladı, obir odaya geçti, bir mektup kâğıdı ve mürekkepli bir kalem getirdi, genç kızın karşısına geçti, emir bekliyen bir kâtip tavrı aldı. Obiri gayet ciddî idi, gülmüyordu, düşünüyordu, dikte edeceği kelimeleri arıyordu. Bunları, ölçülü bir ihtimam zihninde hazırladıktan sonra o yoluk kaşlarını biraz çattı.
— Yazınız beyefendi, dedi, lütfen yazınız:
“Gönlüm boştu, onu dolduracak bir aşk arıyordum. Sevinçle karşılaştım ve... Anlaştım. Şimdi o, yüreğimin ta içinde. Bunu itiraf etmekle derin bir zevk alıyorum. Oh, aziz sevinç 1 Sevmek, hele seni sevmek ne tatlı bir şeymiş I...
— Bitti mi efendim ?
— Bitti.
— Bugün ayın kaçı ?
— Ağustos: 28
— Lütfen yılı da göstererek bu tarihi koyunuz.
— Koydum hanımefendi
— İmzanızıda atınız, fakat ressamlığınızı ilâve etmeği unutmayınız.
— Attım hanımefendi.
— Şimdi senedi bana veriniz.
Uzatılan kâğıdı aldı, dikte ettiği şekilde yazıldığını anladıktan sonra büktü, el çantasının içine koydu ve şen bir tebessümle elini uzattı..
— öpünüz Bülent bey, izin veriyorum. İmzanızı taşıyan şu senetteki itirafınızın aksi sabit olmadıkça bana sevgili muamelesi yap-mıya mezunsunuz. Her yerde vö herkesin yanında benimle senli benli konuşabilirsiniz. Vaktiniz müsait oldukça gezeriz, kırlarda dolaşırız, plâjiarda yıkanırız, müsame-relere gideriz. Yüreklerini mübadele eden iki gencin yapabileceği herşeyi yaparız.
Devamı var
k
Eylül İl»
—ZAMAN—
7
“Maskat,, Sultanı nasıl yaşar?
----—----0---------
Basra körfezinde bir vapurda Maskat Sultanı ile görüşen bir Ingiliz gazeteci neler anlatıyor!
Ingiliz gazetecilerinden Mis-ter “Belfrage,, Basra körfezinde yapmış olduğu bir seyahat esnasında “Maskat,, sultanı ile tanışmıştı. Londralı meslektaşımızın rakip olduğu “Barpeta,, vapuru almış olduğu bir telsiz telgraf üzerine “Sur,, limanına geçmiş ve bu limanda “Maskat,, sultanı maiyyeti ile vapura binmiştir. Mister “Belfrage,, ihtisasatını şöyle anlatıyor:
“ Sultan ile maiyeti vapura bindikten yarım saat sonra kendimi hakikaten başka ülkede „ masallar, efsunlar ve devler diyarmdayım zannettim. Sultan yirmi üç, yirmi dört yaşlarında
I
sakin tavurlu, halim bakışlı bir delikanlı. Yanında henüz sekiz yaşında olan biraderi de var. Etrafını sekiz on kadar beyaz, siyah, gümüşî bornuslu muharipler sarmış. Meğer hükümdarın yanında duran bu muharipler kendisinin amcaları imiş. Bu zevat birinci mevkide seyahat ediyorlar.
Sultanın diğer maiyeti efradı güğerte üzerinde dağıldılar. Bunlardan herbirinin son sistem bir tüfek ve tıpkı Şarlonun bastonu gibi kamış bir bastonu var. Bellerinde ise elli fişek-ten aşağı olmamak üzere birçok fişekleri muhtevi kemerler, hançerler, gaddareler var.
Bu acaip yolcuların eşyaları da tahta sandukçeler içinde mühimmat ile bir kaç Acem seccadesinden ibaret.Gençler ve çocuklar beyaz bornus taşıyorlar, başlarında da yeşil, mavi, kırmızı, portakal rengi ve er-guvani sarıklar var.
Sultan ile amcaları birinci mevki yemek salonunda yemeklerini yediler ve bol bol limonata içtiler. Bu müddet zarfında Sultanın sekiz yaşındaki kardeşi ve veliahtı eline geçirdiği bütün francelalan ve tereyağını alabildiğine tıkınmış ve istirahat salonuna çekilmişti. Orada piyanonun dişleri üzerine ellerini vurmakla vakit geçiriyordu. Yemekten sonra Sultan ile maiyeti de istirahat salonuna geçtiler ve dişlerine kadar mü-sellâh olan bu bedeviler maru-ken koltuklara kuruldular.
Boş iskemlelerin üzeri ve döşeme kılınç, gaddare, hançer ve tüfeklerle bir silâh deposu manzarasını alıverdi.
Güvertede ise başka bir manzara vardı. Burada maiyeti sultanî kıymettar Acem seccadeleri üzerine uzanmışlar, başlarını mühimmat sandıklarına dayayarak bir rehavetkârane keyif çatıyorlardı.
Nihayet Maskat sultanı kamarasına çekildi ve kamaranın kapısı henüz kapanmıştı ki gayet iri boylu, dev cüsseli bir
Maskat Sultanı vapurda
siyahi kamaranın kapısında yere uzandı ve başını hükümdarın kapısına dayayarak yattı. Bu siyahinin başında kıpkızıl iri bir sarık vardı ve görünüşe nazaran da bu adam sultanın hususî bekçisi, en sadık bendesi olmalı idi.
Bilâhare öğrendiğime göre, Sultan kendisine vergi borcunu ödetmek istemiyen asi kabilelere karşı harp etmiş ve “Sur,, limanına inerek vapurumuzun gelip kendisini ve yani halkını alması için telsiz telgraf çektirmiş imiş.
“Maskat,, a muvasalat etti-
Kanser mikrobu meselesi
Mikrop keşfedildi mi, edilmedi mi?
Şimdide bir Fransız doktoru “Kanser mikrobunu ben keşfettim, Almanın hakkı yoktur,, diyor
Dun Alman profesörlerinden (Bremer) in kanserin mikrobunu keşfettiğini yazmıştık. Fransız gazeteleri de bu haberi verdikten sonra, ayniyle bizim gazetelerin yaptıkları gibi, kapı kapı dolaşıp doktorların fikirlerini soruyorlar. Bu meyanda (Revelis) isminde bir Fransız doktoru kanser mikrobunu ilk keşfetmiş olmak şerefi bana aittir. Almanın bu şerefi almağa hakkı yokturl,, dedikten sonra kendisinin bu mikrobu nasıl keşfettiğini anlatıyor.
Bu doktor (Revelis) onsekiz senedir kanserin mikrobu peşinde dola-şıyormuş.Onsekiz sene bu hayvancığı aramış (eğer bir mikroba hayvancık demek caiz ise)nihayet geçen senenin sonlarında yakalayabilmiş ve 13 kânunusani 1934 ve 10 Temmuz 1934 te Fransız fünun akademisine iki rapor vererek bu keşfini bildirmiştir.
Doktor (Revelis), bu raporlarında kanser mikrobunun eşkâlini ve evsafını tarif ettik.en sonra kansere karşı hem bir (aşı), hem de bir (serom) da keşfettiğini bildirmiş ve her iki keşif hakkında uzun uzadıya izahat vermiştir. Şu halde Alman profesörünün yalnız mikrobu keşfetmesine mukabil Fransız doktoru hem kansere karşı hem Vakî yani aşı, hem Şafî yani (serum) bulmuş olur.
Ohalde bu iki keşfe nazaran kanser meselesi tamamile halledilmiş demektir. Çünkü istiyen kendisine meselâ çiçek aşısı yaptırır gibi ( kanser ) aşısı yaptırırsa bu afete tutulmaktan kurtulacak, aşı yaptırmayıp ta tutulanların da ( serum ) vasıtasile hastalıkları tedavi edilecektir.
Fakat işin nazarı dikkati calip ciheti, Doktor (Revelis)in raporlarına Fransız fen Akademisinin şimdiye kadar ehemmiyet vermemi, olmasıdır.
Diğer taraftan bir sürü kanser mütehassısları ne Alman profesö
ğimiz zaman Sultanın müsaadesiyle şehri gezdim ve bu me-yanda şehrin hapisanesini de gördüm. “Maskat,, şehri evvelce esir ticaretinin ve silâh kaçakçılığının merkezi imiş. Bu itibarla etrafı kayalık dağlarla çevrili olan bu şehir insana haşyet ve kasvet veriyor.
Harap ve yıkık bir kaleye benziyen hapishanesi ise cidden Kurunu ustadan kalma bir yer, içinde, ayakları demir bukağılara geçirilmiş otuz kadar mahpus var.
Ben içeri girince mahpuslar •zencirlerini şakırdatarak ayağa kalktılar ve hemen bahşiş istediler. Mahbuslara dikkat ettim , bunlar gardiyanlarından daha mesut görünüyorlar. Belki de hiçbir angaryaya tabi olmayıp akşama kadar ayak-
larını uzatarak rahatça vakit geçirebilecekelerini hesaba katarak nisbî bir sükûn içinde ömür geçiriyorlar.
Halbuki elbise itibariyle mahpuslar, gardiyanlarından farksız gerek mahpusları ve gerekse muhafızları pislik cihetinden birbirinden ayırmağa imkân yok Çünkü her iki zümre birbirinden daha kirli, daha müteaffün.
Vapura avdet edip bu esrarlı diyardan uzaklaştığımız zaman kendi kendime bin bir gece masallarından birini yaşayıp yaşamamış olduğumu haklı olarak soruyorum.
rünün, ne de Fransız doktorlarının keşiflerine ehemmiyet vermiyor-larmış. Şuhalde kanser mikrobu keşfedildi mi, edilmedi mi, esasen kanserin mikrobu var mıdır, yok mıdır? Bu suallerin yine muallâkta kaldıklarına hükmetmek lâzım-geliyor.
Halbuki biz de hakikaten kanser mikrobu keşfedildi diye şevinmiş ve bu müjdeyi karilerimize vermiştik. Şimdi dünya doktorlarının karmakarışık ifadeleri ve fikirleri meseleyi yine tatsız bir şekle sokmuş oluyor.Maamafih biz daha ümidimizi kesmedik, ya Almanın, ya Fran-sızın iddialarından birinin doğru çıkaçağına hâlâ ihtimal veriyoruz. Allah vere de bu mikrop meselesi de Avusturya meselesi gibi içinden çıkılmaz birhal almasa..,
Zamanın takvimi
EYLÜL
Resmi sene 1934 128 1 1 Hicrî K.sene 1353 Rumî sene 1350 Ağustos 28
SALI
Sabah Cemaziyülevvel 1 İMSÂK
S. D. S. D.
11 9 9 27
5 36 3 54
ogle İkindi Akşam Yatsı Ezani
S. D S. D. S. D. S. D.
5 41 12 r 9 15 19 45 12 18 28 1 20 33 1
Bu günkü hava
Yeşilköy hava rasat merkezinden aldığımız malûmata nazaran dün hava tazyiki 759 milimetre, en fazla sıcaklık 25, en az 13 derece idi.
Bugün hava dünkü gibi ekseriyetle bulutlu ve kısmen yağmurlu olacaktır.
atsız etli söyle!
damat gibi eledi :
îinlar bir ker-
len kaçmıyan pv» I m eden geçe-
Birkaç senty”n'nd.ak°-s içten birisi,
I7vri,na ses,en"
* 1 r Atarak :
bir yenice, -ürüyorlar! Birkaç senedenberi fe
bir surette ilerilemiş oLçeviklikle üz sinemacılığında bu{’ *sten^en" hiş bir faaliyet müşaheımda mide. maktadır. eniceyi tır-
Stüdyolardaki faaliyet şeylerdendir. Bu sene rek...
“Moris Şö'»1 .»kı1 et-
T» ve 6igarasız-yani ?
ınun bu akla imarı, bana, A yapılmadık bir kere da-
)ı asabı adım-karı arşınlı-kBeyin bulun-jözlerde, çok dan tehlikeli ai merak eden lunuyor.
düşünmesi Çından uzun, Bin eşiğinde |diyordu. ıhal [kalma-eri boşa git-ndişesinden erhal sokul-
eç kaldınız... k rtıecburiye-
için iki yıca edecek-
ju yaş meyva nûmat lütfetmez
Avrupaya 8o-'tsipariş olundu-ayetlerin aslı
Meşhur sanatkâr Makdonalt,, ile birasını giyerken tamamlanmıştır. Re rolünde göstermektnüz etüt halin-___________________ıek için, müte-ni bitirip rapor Sovyet sirux- .
* mın içinden ha-
p-»ır rlen mühimini, cn 1U1T çaba|,yorum.
c a. !_••! - .ey hazırlıyamı-
bovyet hükümet J }
heyeti nezdinde D ,
Sinema sanayii n1^0™.2’ , .en, e riyeti reisi “Boris (ehn,’,m k' ,’er i. * .esine cevap ala-
yoldaş, Avrupa s Uodar tograr sanayii ha katta bulunmak rSrenera..yece».m. te çıkmıştır. ttalybır ka$,na. cevaP Almanyayı dolaş: sor2uyu lamam-j ien daha gergin
manyada uzun r .
çaktır gırıvermesı manı
Sinema işleri. . . ,
j. . ı .... )ığım, dedi, hanı şu., dişiyle görüşen / .... . .
J . -ı • «un istediğini anla-sız gazetecilerin şu sözleri söyle ..... ,
(4 ıa bir ış bulamadım.
Sinema a|dlğıma göre et-lekette aynı h. daS,tıyormu„u„ ? dele etmekte(;sebet Beyefendici. •■nema zaman» öyIe yaplp geçini. eserler, sesli . bil de
yapılmamış oll|k1
Sinema, tiyhm; tendikçe, ne ldi( şu.„ öz muharrirjpurunun trenine ye_ eserlerim bueJâşlanan Vekil Bey:
Bu mühllDaçalt, dedi, olmıyacak.. şanları pckederjmf aldığınız diğer yolda ara yazmayın... Münasip sadüf edij a konuşursak size mu-buki bu rnijmat veririm istediğiniz surette alâetrafında...
Venedmobile bindi,
sinema se *
kasını bneciler kralı Hörot:
___________________________ 4Bazı İsem kadyetsizliklerin ilânından Fransız Mr muvaffakiyet tasavvur Alman ft„ der.
İtibariyi yukarıdaki satırları, biraz tarafinçdın bu vecizesine inanmak dir. Sfe kapılarak karaladım, film SEıdan sonra, bu kabil mülâ-SUrettla göz gezdirirken, gazeteci Sov.erini istihfaftan biraz kurtu-yinızı ve müvezziin küçük avu-deriz bıraktığınız çeyreğe daha az Bacağınızı ümit edebilseydim, bu dİ yrları yazmak için sarfettiğim nunmete hiç acımıyacakım.
I Naci Sadullah
ler
Mahut “Trakya,, nm hezeyanı
Biriuci sahi feden devam
etmiş ve fazla olarak siyasî fırkaların feshinden sonra matbuata sıkı birde sansör koymuştur.
Böyle olduğu halde bugün“Trak-ya„ hâlâ evvelki neşriyatına devam etmekte hürdür. Komşularımızdan salâhiyettar bazı kimseler, zaman zaman dostluktan bahsederlerken bu kabil neşriyata artık cevaz vermeyeceklerini söylerler ve bunları takbih ederler. Türk matbuatında görülen yazılır ise orada ekseriya büyük bir infialle karşılanır.
Fakat, bu yazıların Bulgar gazetelerine cevap teşkil ettikleri ve asıl kabahatin “Trakya,, misillû Bulgar gazetelerinde olduğu hiç bir Bulgar tarafından teslim edilmez. Halbuki Türk matbuatı hiçbir zaman hiç yoktan mesele çıkarnvş değildir. Ya bir gazetenin tarizkâr yazılarına cevap vermiş veyahut her hangi bir hâdise ve küstahlık karşısında harekete geçmiştir. Bunu isbat etmek çok kolaydır. Aklı selim sahibi Bulgarların her iki taraf matbuatını derin bir alâka ve samimî bir bitaraflık la takip eylemeleri kâfidir.
İşte bugünde bize bu satırları yazdıran, yine “Trakya,, gazeteai-sinin cür’etkâr ve taaruzkâr neşriyatıdır. Bugün elimize geçen 6 eylül tarihli ve 581 numaralı “Trakya,, gazetesi aşağıya aynen aldığımıl “Uyanış,, unvanlı bir başmakale ile tekrar “esir Trakya,, dan bahsetmiş ve neşriyatının yıl dönümü münasebetiyle Trakyalılara hitap ederken:
— Trakya gazetesine yardım etmekle hiç bir Trakyalı fakirleşmez. Bilâkis zengin olur. Çünkü o, esir baba yurdunun kurtarılması için çalışıyor. O yurt, ki esir Trakya ovalarında ve Akdeniz'in sıcak sularında hâlâ esir uyumakta ve her Trakyalınm kalbinde derin kökler salmış bir yara halinde yaşamaktadır. Evet. Trakya gazetesi için lokmanızdan keserek veriniz.
Çünkü; o, esir Trakya ile Akdeniz üzerine çökmüş kara bulutları parçalamağa çalışan küçük vc mûtevazi bir güneştir, demektedir.
Bulgar dostlarımız bu satırlarla aynı sayıdan aldığımız şu «Uyanış,,
Muazzam bir kaçakçılık
Birinci sahifeden devam
Sular idaresi, bu kararını tatbik etmek için her şeyden evvel vasi mikdarda ve geniş kuturlu su borularına ihtiyaç hasıl olduğunu tes-bit etmiş ve bunun mübayaasına tevessül eylemişti.
Bunun üzerine mezkûr boruları yapan muhtelif müesseselerle veya bu gibi müesseselerin mümessilleriyle temaslara girişilmiş, neticede Galatada Ünyon hanında icrai ticaret eden komisyoncu “T,, efendinin mümessili bulunduğu İngilte-redeki “Stanton,, demir ve dökme su borusu fabrikasından lâzım olan boruların satın alınması hususunda tarafeyn mutabık kalmışlardır.
Bu mümessil “T„ efendi vasıta-siyle icap eden siparişler verilmiş ve beherinin sıkleti '3 ile 7 ton arasında olan ana borular 7, 8 vapurla ve ceste ceste limanımızaa gönderilmiştir.
Birinci vapur İngiltereden limanımıza müteveccihen hareket edince Belediye reisi Muhittin bey tarafından gümrükler baş müdürlüğüne resmen müracaat edilerek vaziyet bildirilmiş ve gümrük resminden muafiyet talep edilmiştir.
Malûm olduğu veçhile, şehrin imarına ve halkın esaslı ihtiyacına taallûk eden tesisatı için hariçten getirilecek her nevi eşya gümrük resminden muaftır.
Belediye Reisi Muhittin Bey de, mecmuu [6,000,000] ton olan bu boruların yüz binlerce lira tutacak olan gümrük resmini vermemek için kanunun bahşettiği bu salâhiyetten istifade talebinde bulunmuş, bittabi gümrük idaresi de usulüne muvafık olan bu müracaatı teshil eylemiştir.
Muamelenin buraya kadar olan safhasını hiç kimsenin ve bilhassa belediyenin hiçbir sun’u taksiri olmaksızın tamamiyle usulü dairesinde ceryan etmiştir.
Asıl şayanı dikkat olan vc muhafaza teşkilâtını alâkadar eden hâdise bundan sonra başlamaktadır.
Belediyenin bu muazzam tesisatından her cihetçe istifadeye kalkışan bazı açıkgözler, bu işin usulü dairesindeki kazançlariyie iktifa etmeyerek bir takım hiylelere sapmağa yeltenmişlerdir.
Limanımıza ceste ceste gelecek olan 6,000,000 ton boru gemilerden mavnalara aktarılacak, mavnalarla Silâhdarağaya ve Karaağaça taşınacak, oralardaki depolara istif edilecek, tesisat için gümrüğe beyanname verilerek bu depolardan ihtiyaç nisbetinde boru çıkarılacak, bunlar tefriş edilecek olan yerlere kadar götürülerek oradaki memurlara teslim edilecekti. Bütün bu işlerin ifası ayrı ayrı müteahhitlere havale edilmişti. Ve borular, Silâh-darağa ile Karaağaç depolarında gümrük idaresinin emri altında, fabrika mümessilinin mesuliyeti tahtında bulunduruluyordu. Sular idaresi kendine lâzım olan boru
yazısını lütfen okusunlar ve ondan sonra memleketlerinde sansör)in ve hükümet otoritesinin hâkim bulunduğu bir zamanda komşuluğa ve dostluğa ne derece itina edildiğini görsünler..
“Trakya,, gazetesinin 6 Eylül tarihli nüshasındaki başmakale aynen şudur:
Uyanış
“ istiklâl abidesine ait Şipka şenlikleri muazzam tezahüratla geçte Kahraman Bulgar ordusu, Şıpka kahramanlarının vasiyetlerini harfiyen tutacağına ant içti. Cemiyetler ve teşekküller orada lâyemut kahramanların önüne eğilerek yüreklerinde vatanseverlik hislerinin sarsılmıyan temellerini duydular. Bütün Bulgar milleti şanlı mazinin hatıralarını idrak ederek harekete geldi ve insan kütlelerinden mürekkep saflar, “ Kartal yuvası „ na kadar çıkarak göğüslerini o esrarlı kayalara dayadılar..
Buraya Bulgaristanın her tarafından minnet ve şükran arzetme-ğe gelenler oldu. “SenNikola,, tepesinde yalnız orduya değil, münevverlere ve halka tesadüf edildi. Orada fırkacılığın fena yollarında yürümek neticesinde uyuşturucu bir uykuya dalan bir halkın, bir milletin uyandığı görüldü.
Bulgaristanın parlak istikbaline olan inanın başlangıcı bu uyanıştadır. Trakyalı Bulgarların ümidi ise Bulgar milletinin bu uyanışın-dadır.
Biz, Bulgar milletinin bu vatanperverliğini gördükçe bahtiyarlık duyuyoruz. Biz, bu sevincin heyecanları içinde büyüyor ve Bulgar enginliklerinin bereketli tarlalarda sıcak ve aydınlık denizlerde kaybolduklarını görüyoruz.
Bulgar kalbi yeniden fedaicesine vurmağa başladı.
Adımlar yeniden sertleşti. Bu kalbe ve bu adımlara inananlar, hiçbir zaman dalâlete düşmeyecek ve Bulgar istiklâli tamının yakın günde olacağı ümidini kaybetmeyeceklerdir.
Biz Trakya Bulgarları, derin bir imanla ve feragatkâr bir tahammülle esir Trakyanın parlak gününü bekliyoruz.,,
ları gümrüğe beyanname verip alırken bunları tazyikli su ceryan-ları altında birer birer tetkik etmekte kırık, delik, sakat, çürük ol-mıyanları tesellüm eylemekte, ufak bir kusuru olan boruları kabul etmemektedir. Mukavele icabı bu kusurlu borular fabrikaya iade edilecek, yahut Gümrük idaresine keyfiyet bildirilerek tarife mucibince tutarı olan gümrük resmi mümessil tarafından ödendikten sonra hurda olarak şehrimizde serbestçe satılabilecekti.
Alâkadarlar boruları fabrikaya iade etmenin çok masraflı olacağını düşünerek ikinci şekli tercib etmişlerdir. Fakat yukarıda da yazdığımız gibi, fazla kazanç sevdasına kapılan müteahhitlerle fabrikanın İstanbul mümessili “T„ Ef. aralarında anlaşarak bir kaçakçı şebekesi kurmuş ve hemen işe başlamışlardır.
Hurda halinde burada satılacak
olan boruların gümrük resimleri verilmesi lâzım gelirken, bu şebeke satışlarını gümrüğe ihbar etmiyerek kaçakçılık yapıp kendi hesaplarına azamî kazanç yolunu tutmuşlardır.*
Bu kazancın kârlı bir iş olduğunu gören şebeke, işi büyültmeye başlamışlar, * • •• Silâhtarağaya veya w
tâki depolara kadar sapa sağlam gelen boruları bile muhtelif şekil ve hilelerle kasten hurda haline getirmişlerdir.
Gümrük idaresi bidayette boruların hemen hemen tamamiyle Belediye sular idaresi tarafından tesei lüm edildiğini zannetmiş ise de bilâhare işin farkına varılarak tahkikata başlanılmıştır. Yeknazarda belediyenin bu hurda satış işinde alâkadar olduğu zannedilmiş, fakai yapılan tahkikat neticesinde hâdisenin mes’ulleri tamamiyle meydana çıkarılmış, gerek belediyenin v« gerek Sular İdaresinin t)u işte alâkaları olmadığı, hâdisenin ayrı bir şebeke tarafından ika edildiği tebeyyün etmiştir. Şimdiyi kadar yapılan tahkikat neticcsindı şebekenin *'20,000,, kilo hurda boru yu gümrük resmi vermeden sattığı bu satışın tonu 35 lira üzerin den yapıldığı tesbit edilmiştir. Bı suretle şebeke “ 70000 „ liralık bo ruyu gümrük resmi vermeden satmıştır.
Muhafaza teşkilâtı vaktinde, ha berdar olup ta kaçakçılığa mani ol masaydı, gelen 6,000,000 ton boru nun hemen yarısının bu sureti kaçak olarak satılması kararlaştı nfmış bulunuyordu.
Bu mikdar hurda halinde sayıl dığı takdirde Şebeke “105,000,000, liralık bir iş yapmış olacaktı.
İçlerinde fabrikanın mümessil olan “T„ Efendinin de bulunduğ suçluların adedi yirmiyi bulmaktad
Bunlar yakında İhtisa» mahke meşine verileceklerdir.
fabrikadan Karaagaç-
2
-ZAMAN—
Eylül 11
Tiftik sanayii
Fransa - İtalya müzakereleri
LERI
Fransa ile italyanın anlaşmak üzre olduklarına dair verilen haberlerin kıymeti ve mahiyeti
Bir iki gündür İtalya ile Fransa arasında başlıyan ve bir neticeye bağlanmak üzre olduğu temin edilen müzakerelerden bahsolunmakta, Fransa hariciye nazırı M. “Bartu,, nun bu ay sonlarında "Roma,, yı ziyareti sırasında müzakere neticelerinin bir itilâfname şekline konarak imza edileceği bildirilmektedir.
Fransa ile İtalya arasında şimdiye kadar buna benziyen müzakereler birkaç defa başladı ve bir netice vermeden nihayet buldu.
İki devlet arasında müzmin bir mahiyet alan bu anlaşamamazlık, bir takım dikenli meselelere dayanmaktadır. Bunların biri Tunustaki İtalyanların vaziyetidir. Diğeri Şimalî Afrikada İtalya ya ait müstemlekelerle Fransaya ait müstemlekeler arasındaki hududun tesbiti meselesidir. Üüçncüsü de Fransa ile İtalya arasında bahrî müsavata aittir. Bunlardan başka iki memleketi Avrupa sahasında alâkadar eden birçok meseleler vardır. Bunların başında İtalya ile küçük itilâf devletlerinin münasebeti, İtalyanın Tuna havzasında hâkim bir vaziyet almak istemesi gibi meselelerle İtalya - Almanya münasebetleri, İtalya ve Şark Lokarnosu meseleleri birdenbire hatıra gelenlerdir.
Haber verildiğine göre bir müddettenberi iki taraf ricali bu meseleleri tetkik ederek iki tarafı uzlaştıracak bir çare aramakta idiler. Geçenlerde Avusturya naziierinin bir darbei hükümetle iş başına gelmek istemeleri, Avusturya ile Almanya birleşmeleri mes'elesi hem Fransaya, hem İtalyaya bir tehlike olarak göründüğü için bu iki devlet arasında bir laşma zemini hazırlamıştır. Bunun üzerine Fransanın "Roma,
Dikenler
Yazan: ÇubukçuOğlu Mehmet Sıtkı Bey. Basan.-Bürhanettin Matbaası
c

ı
8 h b y ♦ g d şi fi m i
y.
T1
Bu, muhtelif mevzulara dair muharririn hoş bulup neşrettiği kûçuk küçük mensureler ve ve-cizelerdir. Bizzat muharrir, kitabına verdiği adın sırrını şöyle izah ediyor ve :
“ Herkes çiçeklerdden buket yaparken ben dikenlerden demetler bağladım. Fakat eteklere değil yakalara takılmak için „ diyor. Aceba adı diken olup ta fikir bahçesinde yetiştirilmiş zarif çiçekler olduğu iddia olunan bu sözler, böyle bir değer taşıyorlar mı ?... Biz, bu kitap içindeki her vecize için böyle bir hüküm veremiyeceğiz. Meselâ şu vecizeyi ele alalım: Edebiyat ruha sersemlik, Felsefe kafaya uynşukluk verir!.. Dikenli olmak şartile dahi bunun zera-fet ve hele isabet neresinde?.. Güzelliği, inceliği terennümden ibaret olan edebiyat, ne den ruha sersemlik versin ?.
Felsefeyi “ Hakikate akıl erdirmek ,, diye tarif eden îbni Sina, uyuşuk kafalı bir adam mıdır ?.
D kenler kitabında böyle tuhaf hükümler çok. Meselâ: “Hayatta kazanç kadar tatlı birşey yoktur,, gibi. Bu fikir, vecize olarak değil, alelâde söz gibi de söylenmeğe değmez. Kazanç elbette tatlıdır ve dünya o tadı kazanmak için çalışıyor!..
Yine bu vecizeler içinde “Âlim, bilmediğini bilendir„sözü de böyle. Çünkü Aristodan beri bu sözü tekrar etmiyen file-I zof, şair, edip kalmadı. Arap-çası, Rumcası, Frenkçesi her 1 yerde yazılı.
i t
ifa M «
I
I
I
Bugünün Aşkları
si
»•. a
I
cİl niçin
■ 1 -an |y°k k' £ ı —
? ’i Millî Roman
İ) ------------------------ „----
«ı; ti açılması hoşunuza gidiyor da kendi 'Çj—yüreğinizin o kıza karşı açılmasını niçin istemiyorsunuz ?
- Benim yüreğimde bir şey rok ki.
, — Boş mu ?
— Hemen hemen.
— Bakın/ tamamile boş diyemiyorsunuz. Ohalde kalbinizde bir ?ölge, silik te oka bir hayal var. Ben bunu istemem. Ya o gölgeyi, »ayali büsbütün atarsınız, beni ye-ine korsunuz, yahut...
— Son derece,
— Bir kız yüreğinin önünüzde
r
Bu gibi parçalar istisna edilince Dikenlerde hayli zarif ve düşündürücü parçalar bulunduğunu söylemek insaf icabıdır. Sahife-ler arasında bunlar, bu güzel nükteler dimağı telziz etmekten geri kalmıyor.
Muhterem üstadımız Hüseyin Rahmi Beyfendinin, eseri kendilerine ithaf etmiş olan, muharrire yazdıkları bir mektupta kitabın kıymetini ve lezzetini çoğaltmıştır. Okuyuculara eseri üstadın ağzıyle tavsiye etmiş olmak için mektubu buraya derç ediyoruz.
“ Hacmen küçük, kıymetçe büyük eserinizi şeker yiyen bir çocuğun duyduğu bir lezzetle okudum. Son sahifeyi çevirdiğim zaman parmakları arasında çarçabuk eriyivermiş bonbona doyamıyan çocuk gibi daha istiyordum. Fundan elimde eridi. Fakat lezzeti damağımda baki !.„
Otobüsler
Belediye yeniden muayene etmeğe karar verdi
şikâ-bazı üze-yeni-ı edil-ve şoförlerin de ehliyetle-tetkik olunmasına karar
Keresteciler - Eyüp ve Taksim -Yenimahalle arasında işliyen otobüsler hakkında Belediyeye birçok şikâyetlerde bulunulmuştur, ı yetlerin tevalî eylemesi ve müsbet vakalar zikredilmesi rine Belediye bu otobüslerin j den fennî muayenelerinin icra melerine rinin vermiştir.

Tefrika No: 8
— Ey, yahut ?
— Ben de yüreğimi kaparım, aşkınızı dışarıda bırakırım.
Ressam^&ülümsedi:
—- Peki, dedi, sizi kalbime sokuyorum.
— Bunu ne ile isbat edeceksiniz?
— İsterseniz içine girip bakın.
— Bu mümkünsüz. Ben sözünüzün doğru olduğuna dair senet isterim.
— Ne gibi senet?
— Basbayağı. İmzalı, tarihli bir kâığt.
Bülent, genç kızın lâtife etti-
iftik istihlâki istikrarlı bir ^weiki ^ surette devam ediyor k_LI!l_: -1 __
tehlikesi at ------------
-smdan sonr tiftiklerimizin başlıca ı . )Ian Bradfort piyasası
ma halleşmiş dünyanln tiftik ,a. pınde oturanmQhim merkezidir. Bu jpehçet Beyâfordun tiftik satıayii j'duğu evdetetkik etmek bizim için * Ateşi (r ^tir-
, , . rtta tiftik istihlâki istik-
3 surette devam etmektedir, mtmiş, por tiftik mensucatına satış mşğırmiştıulmak için elden gelen hâl bir »çalışmaktadır. Bundan bir Ça^ndürmü;evve^ ^ra^or(^un hemen p açılan Yorkşayir ziraat
- mı yai Bratfort Teknik kolleji-®imen aijcat şubesi yün ve tiftik Şa'ddî bir arak yaptığı muhtelif ku-Yang.n0"'* 1'""' ?e?h!,r,
m ® eler büyük alaka uyan-.1 e 1 mı mütehassıslar mektebin
QfOjubesini tebrik etmişlerdir, ınayiinin ilerlemesi için şoför Ktrel|er ve müstehliklerin deki otomoası ve seve seve alma-ran Mehme*‘n« a,,lan *eni yani , , u malın sürümünü her
yaralamıştırta(;,khr Niukim ,on mensucatı satış-ö »utanmaktadır.
gh tiftik piyasası sakin Kasımpaşaber Türkiye ve kap culr yaram/*01*!""
. . lir Türk stoklarından
rak yarala%rlarda Mrfiyat yapU. kaldırılmışta, Bratfort mehafilinin
Yaralı Ztini mucip olmaktadır, rında bir çfindc »stoklardan mal ... 1ar böylece fiatların
lesı civarın^ kanidirlcr. bir kazığa cadar Almanya ile İngil-
girinin altir4aki ticarî mübadelelerin İ 99,969 296,379 206,253
bu sırada
detıı bk ’rnanyada yumurta ihracatı
dan ağır su J * ___
q. yumurta ithalâtı 1930 O1İ2.000 kentaldan 1931
Rumeli hisr,n(^a 1-430.000 kentale zat ile balıf'9-000 ken‘ala dÜ9m°5 . . i ı ıir. Demek bu dört se-
bır sandal e., ...
Almanya yumurta ıt-kavga ctmişl'nisbetinde eksilmiştir, elbirliğiyle inekte olduğumuz dört yaralamışlarda Alman yumurta it-) landa daimî birinci altına alınmış „ , , .. A.
“Bu memleketin Al-tulmuşlardır. j ylhnda gönderdiği Üsküdarc'10 lkentald,r u1930 ve a ikinci sıra Bulgarıs-Son günlere'bu yeri 1932denberi vaylarma 'naî.lmış bulunmaktadır. moM 'parkanın Almanyaya
109Numank 140 400 kentaldir. efendinin ıdar| şimdi A|manya yu. Haydarpaşaya bakımından dördün-Baytar Mektel. 1933 yılında Al-isminde bir ar*0 kentaI yumurta ı a. garistandan sonra yaralamıştır. “ektedir Bu nıem. efendi isticvap manyaya lon Bene.
Kilise kaP*1»' boy,1' ' 1930 yılında yal-ÇOCUK t satarken 1933 sa-
A. . . stale çıkmıştır.
Öteye beriyi
ı . . -ıan yumurta piya-
cuklar yine ço . . ..
d -ı * o ’*tmiştır. 1930 yı-Beyoglunda Sanimanyaya 106)700 avlusuna on beş ^atarken bu satış-kek çocuğu bırij.1300 kentale düş-cuğnnrum olduıtlll()a İDgiltera b|. için zabıtaca k)Ullci jtpanya da edilmiştir. .. ispanyada 1933
Sine zahip oldu, ke^,-, varsa „ kaya çevirmek i.te ;isinden UIak. cevap verdi: katoaz ve
— İkinci bir .en, lkadar metane. aunuz? yok Sen
- Ne İkincisi ?.. * kalbini rieik senet ? tan '
— Onu vermemiş , , , „ , . .
c . . ... - 'bu sözlerini
Sevinç, delikanlımı istediğini anladı, hoaı.ar a ln)” . . . . . . , • » ve mantık
ipince bir çizgiye ben,
kaşlarını gerdi : ,zı hakıka-
— Şakayı bırakın, d- Z®“
ben ciddî konuşuyorum, teyzesinin
— Ben de ciddî söK
Sizi seveceğime söz vermrj‘Ö*m» en kek sözü noter senedin , hareket kuvvetlidir. u
— Dedelerimizin zaman.a ki öyle idi. Fakat bugün ^zesinin sözü, hele aşk için veriln sükû-karşılıksız doldurulan çeklet^ağmen kıymetsiz. | ilama.
— Sözleriniz çok ağır. Er haysiyetimi incitiyor. Ne ya kadın ki güzelsiniz, beni sevdiğiz? v bahsediyorsunuz. Üstelik misaf^^ siniz. Ne deseniz susmıya m(u'da^ rum, ne isterseniz yapmıya n kûmum. ' '
3,000
920,000
tiftik ipliği ve mensucatı Alapaka ihracatına tesir ettiği söylenıyorsa-da bu mallardan ingilterenin Almanyaya 1934 yllının ilk altı ayında yaptığı ihracat 1933 ün mukabil aylarında olan ihracattan fazladır. Fransa ve diğer memleketlerde 1934 da olan mübaayatını arttırmıştır.
Bratfordun son altı ayda yaptığı tiftik ithalâtını ve sabık senelerle olan mukayeselerini aşağıdaki cetvelde tetkik edelim:
Kânunuaant-Haziran /Cânanutnni-Haz İran Kûnunnaani-Haziran
1932 1933 1934
(Rakamlar libredir)'
Cenubî Afrikadan
1,602,000 5^72,000 3,773.000
Diğer İngiliz müstemlekelerinden
1,000 15,000
Türkigeden
258,000 258,000
Diğer memleketlerden
122,000 329,000
Yekûn
1,983Tfi00 5,964,000 5,080,000
Aşağıdaki cetvelde yukarıya yazılan miktarların kiymetlerini gösterir.
Kânunusani-Haziran Kânunusani-Haziran Kânunusani-Haziran
1932 1933 1934
(Rakamlar İngiliz lirasıdır) Cenubî Afrikadan
85,430 273A41 150,582
Diğer İngiliz müstemlekeler inden
109 623 152
Tûrkiyeden
9(827 8j625 37,915
Diğer memleketlerden
4,603 13.690 17.604
Yekûn
-a-
sa-
yılında 379,000 kental yumurta tın almıştır.
Bu memlekete yumurta ihraç eden başlıca satıcılar Türkiye, Belçika - Lüksemburg Ticaret birliği, Lehistan ve Mısırdır. Bizim için İspanya çok yakından alâkadar olacağımız bir müşteridir. İkinci derecede de Almanya piyasalarını gözden uzak bulundurmamak lâzımdır. Akdedilecek ticaret muahedelerinde bilhassa yumurtalarımızın da ayrıca bir yer işgal etmesi köylümüzü sevindirecek bir keyfiyettir. Yugoslavyada zahire fiatı yükseliyor
Yugoslavya piyasalarında bütün hububat ve zahire fiatları yükselmektedir. Bilhassa İsviçre ithalatçı Yugoslav piyasalarından geçen sene mahsulü mısırlardan büyük miktarlarda mal satın almakta ve bunların beher yüz kilosuna peşin para 90 dinar vermektedir. Yugoslav arpaları da İsviçrede hazır piyasa bulmaktadır. Son yapılan satışlarda bağar mahsulü arpalar için kentali 125 kışlık arpa 110 dinar verilmiştir. Yugoslav piyasalarına son günlerde ispanyoliarda gelerek vasi mikyasta fo6ulya satın almağa başlamışlardır.
Şimdi fasulyanm 100 kilosu çuvallı olarak fob tahmil limanı 140 dinardır. Sun’î bir surette kurutulan yeni mahsul mısır ile buğdaylara alâka gösterilmektedir. Ma baza bu mallardan da piyasaya arzolma-dığından fiatiar gayet sağlamdır.
— Hatırına ne geldi, niye ağlıyorsun yavrum!
Diye sordu.
Melâhat hıçkırıklar* arasında kesik kesik diyordu ki :
— Babam, zavallı babam.. Ben kendisini okadar üzdüm, ki... Hem-de bile bile üzdüm...
— Bile bile mi üzdün ?
— Evet ekseriyetle yalnız kalmaktan çok üzüldüğünü, çok yüreği yandığını biliyordum. Hele hevesime uyarak yaptığım münasebetsiz hareketlerden de endişeye düştüğünü, bir takım tehlikelere maruz kalacağımdan korktuğunu görüyordum. Halbuki bu tehlikelerin ne olabileceğini bir türlü anlı-yamıyor ve pederimin bir takım hayalî korkular geçirdiğine hükmediyordum. Buna mukabil bana karşı babalık nüfuz ve hâkimiyetini hemen hiç istimal etmiyordu.
Çünkü biraz sert davranırsa kendisine küseceğimden korkuyor, beni küskün ve dargın görmektense susmaklığı tercih ediyordu. Ara sıra pek sabrı tükenipte bir ihtarda bulunduğu vakit te kendisine
Bulgarlar arslan payı alıyorlardı...
Sırbistanla Yunanistan gizli gizli Bulgarlar aleyhine hazırlanıyorlar, Bulgaristan da başına geleceği anladığı için ordusunu terhis etmiyordu... — 6 —
Görülüyor ya! Avusturya Macaristan hükümeti de açıktan açığa Bulgaristan taraftarlığı ediyor, Sırbistanı ezdirmek için elinden gelen gayreti esirgemiyordu. Ingiltere Kralı “Jurj„ da şahsen “Ferdinant,, ı sevmezdi. Bu tacidar da “Londra,, daki Alman sefirine aynen şu sözleri söylemişti:
— Sırplarla Romanyalılar arasında bazı anlaşmalar yapıldığını zannediyorum çünkü bu hükümetlerden her ikisinin de Balkanlarda Bulgaristanı tama-mile başı boş bırakmak işlerine gelmez.
“Berlin„ , “Viyana,,, “Petres-burg„ ve “Londra„ hariciye na-zaretleriyle “Sofya,, arasında birbirine zıt, birbirine muhalif bu siyaset dolapları dönüp dururken Mayısın ikisinde bir muahede! sulhiye müsvettesi vü-cude getirilmiş ve bu muahedeyi Bulgaristanla Türkiye imzalamak cihetine meyi etmiştiler. Halbuki diğer Balkan devletleri ise henüz tereddüt ediyorlar ve yeni bir harple karşılaşmaktan endişe eyliyorlardı. Şıplarla Yunanlılar katî ve sarih teklifatı hamil bulundukları halde Romanya sefiri “Majo-resku,, ye müracaat ve Bulgaristan aleyhinde bir ittifak aktin( talep etmişlerdi.
Büyük devletlerin (Londra)da işi sürüncemede bırakmaktan ibaret olan tabiyeleri ise bir harp hazırlığına vakit bırkmak-tan başka türlü tafsir edilemezdi. Halbuki Bulgar ordusu ve milleti gittikçe asabileşiyordu. Hatta Yunanlılarla Bulgar kıtaatı arasında bazı mevziî müsademeler, hudut vakaları baş göstermişti bilo. Bu vakalar Almanya imparatoru “Vilhelm,, ile Rusya imparatoru “Nikola,, nın protesto telgrafnameleri çekmelerini intaç etmişti, Rusya hariciye nazırı “ Sazanof „ “Belgrat,, ve “Atina,, daki Rus sefirlerine şu tahriratı gönderiyordu ;
leri bir taraftan sulhcuyane maksatlarından dem vururlarken bir taraftan da Bulgaristana karşı müşterek bir hareket ic- j
“— Sırp ve Yunan hükûmet-
karşı hakikaten hürmetsizce cevaplar veriyorum.
— “las.I kızım, sen babana karşı böyle muamelelerde bulunuyordun, öyle mi ?
— Evet teyze çiğim, maatteessüf bu terbiyesizlikleri yapıyordum. Hem de son zamanlarda sık sık yapıyordum. Biraz canım sıkıldı mı, kendisini yemekte yalnız bırakıyor, ben istediğim bir yere gidip arkadaşla rımla yemek yiyordum. Bu suretle aklımca kendisine ceza vermiş oluyordum. Halbuki ben bu yaptıklarımla babamı nekudar üzdüğümü, onun yüreğini nekadar yaktığımı bir türlü düşünemiyordum. Ah tey-zeciğim, babama karşı kabahatlerim çok, pek çoktur, acaba bu kusurlarımı affedecekmidir ?
— Babanın seni affedeceğine hiç şüph? yoktur. Yavrum. Sen zaten şimdi bu çektiğin vicdan azapları ile kendi kendine kâfi derecede ceza vermiş oluyorsun. Senin gibi vicdanlı bir kıza bundan ziyade cezaya lüzum yoktur.
— Evet, ben de babamın beni affedeceğini zannediyorum. Zavallı
rası için faaliyetle istihzaratta bulunmak ve vazıh ve sarih bir cevap vermekten istinkâf eylemek suretile çok tehlikeli bir oyun oynıyorlar. „
Nihayet 1913 senesi mayısının yirmi yedinci günü İngiltere Hariciye Nazırı Mister “Grey„ beyanatta bulunmak için sulh konferansı azalarını bir içtimaa davet etti. İngiliz Hariciye Nazırı sulh müzakeratının daha uzun müddet sürüncemede kalmasının muvafık olamıyacağını muahedeyi imzaya talip murahhasların muhadeyi imza etmelerini, bunu arzu etmeyen hükû metlerin de murahhaslarını geri çağırmalarını bildirdi.
Sırp ve Yunan hükümetleri bu beyanatta tavassuttan ziyade bir müdahale kokusu aldılar ve şaşırdılar. Bulgarlar muhadeyi imzaya hazır bulunduklarını beyan ile derhal imza ettiler. Sırplarla Yunanlılar henüz tereddüt ediyorlar ve düşünüyür-lardı. Nihayet mayısın otuzuncu günü muahedei sulhiyenin imzası bir emri vaki halini aldı çünkü son dakidada Sırp ve yunan murahhasları da muahedeyi imzaya razı olmuşlardı.
“Londra,, konferansı Bulga-ristanın arazisini iki misline iblâğ ediyor ve Bulgarlara arzu ettikleri arslan payını vermiş oluyordu. Lâkin bu sulh uzun müddet payidar olamazdı çünkü muahede Balkan meselelerini hal ledememişti esasen bu meselelerin diploması vesikalariyle sulh muahedeleriyle halledilmelerine pek imkân da yoktu.
Muahede Bulgaristanı belki tatmin adiyordu fakat komşularım görünür surette somurtkan etmişti. Bulgaristan da bir taaruza uğrıyacağından hemen
hemen emin
bulunduğundan
ordusunu terhis etmiyor silâhını elinden bırakmıyordu.
“Londra„ muahedesinden son-f ra istifasını vermiş olan “Ge-şof„ kabinesi yerine Rus mühibbi “Danef„ kabinesi mevkii iktidara gelmişti.
Devamı var
babam, en canımın sıkıldığı zaman» lar bile beni azarlamaktan çekinirdi. Kendisine ters cevaplar verdi» ğim vakitte mukabele etmezdi. Yalnız gözlerini öyle hüzün bürür, bana öyle derin yeisle bakar, hela bazı vakitler hayatından bizar olduğu halindeki düşküulükten okadar anlaşılırdı kİ onun bu meyusana tavırları bana her şeyden ziyada dokunurdu. O zamanlar yüreğim darlaşır, boğazım kurur, tarif ede-miyeceğım bir azap duyar ve derhal kolları arasına atılmak, göğ-BÜne başımı koyup yalvarmak, af dilemek isterdim... Fakat... Fakat...
— Fakat yapmazdın değil mi ?
— Evet, âdi bir kadınlık gururu bunu yapmama mani oluyordu. Babamın yanında hiç bir vakit küçük düşmek istemiyordum. Onun bana, uzun senelerin verdiği tecr tikelerin mahsulü olarak söylediği nasihatleri dinlemeğe tahammül edemiyordum. Her ne söylerse beni küçük bir kız gibi telâkki ederek söylediğine hükmediyordum ve böyle dadısının himayesine mühtaç bir kız gibi muamele görmek te hiç işime gelmiyordu.
Deva mı var
Eylül 11
—ZAMAN—
7
Şirketlerin meğer ne marifetleri varmış!
iktisat Vekili Celâl Bey ile nasıl görüşemedik?
Birinci sahifeden devam
Birinci sahifeden devam
takdirde, bütün imtiyaz ve haklarının sukut edeceğini tasrih etmektedir.
Bu vaziyeti esaslı surette tetkik eden şirketler hükümet baş müfettişi İbrahim Bey dün Nafıa komiseri Civanşir Beyle beraber elektrik tramvay, ve tünel şirketi müdürlerini çağırarak kendileriyle mukavelelerin hükümleri etrafında konuşmuştur.
Bu meyanda tünel şirketi müdürüne de, mukavelenin mezkûr hükümlerine riayet edilmediği, teahhüt edilmiş olan Galata mevkif binasının derhal yapılması icabettiği bildirilmiştir. Tünel şirketi müdürü bu binanın bazı mücbir esbaptan dolayı yapılamadığını söylemiştir. Halbuki söylenilen sebepler mukavelede zikredilen mücbir esbapta n addedilmemektedir.
Bunun için tünel şirket tahhü-dünü derhal ifaya başlıyacağını bildirmediği takdirde mahemeye verilecektir.
*
* *
Telefon şirketinin yolsuzlukları
Telefon şirketinin muamelâtını tetkik eden heyet de gün geçtikçe yeni yeni yolsuzluklara tesadüf etmektedir.
Meselâ şirkete ait malzemenin mübayaasında şayanı hayret işler cereyan etmiş malzemenin maliyet fiatına akla sığmayacak kadar zam yapılmıştır. Halbuki bu malzemenin esas fiatı defterde gösterilen fiatın yirmide biri kadardır. Bu fahiş hesaplar şöyle meydana getirilmiştir:
Meselâ on liralık bir malzemenin dahilde mübayaası esnasında bu işe memur edilen üç kişinin yevmiyelerinden maada yemek, otomobil, tramvay, kahve çay, dondurma kurşun kalem gibi masrafları da dahili hesap edilmiş, yahut böyle masraflar tasni edilerek 10 liralık malın fiatı üstüne ilâve edilmek suretiyle bu malın fiatı 100 liraya çıka rılmış tır.
Mübayaatın bu kadar yüksek gösterilmesi, şirketin hükümet tarafından satın alınmasında, müessir olacağı için, hükümet bu füzûlî masrafları kabul et-miyecektir.
İlk plân nerede ?
İstanbul telefon şebekesine ait tahtelarz kablo plânının şirket tarafından ortadan kaldırıldığını yazmıştık. Şirket, hükümetin tetkik komisyonu istediği halde bu plânı hâlâ vermemektedir. Tahkikatınıza nazaran bu plân Istanbulun ilk talefon tesisatı plânıdır. Bandan sonra mezkûr plâna ilâve yapılmak suretile vücude getirilen plân mevcuttur.
Fakat ilk plânla bu günkü tesisat arasındaki farkın neden baret olduğu ve şirketin taahhütlerini yapıp yapmadığı anlaşılmak icap etmektedir. Şirketin ilk plânı saklaması, tetkik komisyonuna şirketin dürüst hareket etmediği kanaatini vermiştir. Tetkikata devam edilmektedir.
Elektrik şirketinin marifetlerinden...
Elektrik şirketinde yeniden bir çok yolsuzluklar meydana çıkmaktadır.
Meselâ elektrik şirketine merbut bulunan Satie ismindeki müessesenin, elektrik şirketinin hak ve imtiyazlarından istifade ettiği hayretle anlaşılmıştır.
Bunun için dünden itibaren Satie'nin Elektrik şirketiyle alâkası kestirilmiştir. Bundan sonra Satie ile muamele yapanlar, kredi üzerine muamele yapan diğer alelade şirketlerin tabi oldukları şartlara tabi olacaklardır. Satie müessesesi, ceryan kesmek gibi hakikaten istifade ede-miyecektir.
Bu binalar kimin ?
Bundan maada Elektrik şirketinin biri Beyazıtta, diğeri Fatihte olmak üzere yaptırdığı iki binayı Satie namına tescil ettiği gömülmüştür. Bundan mak
sat, ileride elektrik şirketi hükümete geçeceği zaman mezkûr binaların hükümete verilmemesini şimdiden temin eylemek olduğu anaşılıyor.
Beyazıttaki binanın kıymeti 100 bin liradır ve gerek bunun, gerek diğer binanın Elektrik şirketi namına tescil edilmesi icap etmektedir.
Bu vaziyette tetkik edilerek elektrik şirketinin hükümetten mal kaçırmasına meydan veril-miyecektir.
Üsküdar Su şirketinin kiraları!
Diğer taraftan, Üsküdar Su şirketinin abonelerinden senede iki türlü saat kirası aldığı anlaşılmıştır. Şirket senede beş lira maktu ücret aldıktan sonra ayrıca her ay 30 kuruş tahsil etmektedir. Şirketler Baş Müfettişi İbrahim Bey bu meseleyi de tahkik etmektedir. Şirketin böyle iki ücret almasına nihayet verilecektir.

C RADYO PROGRAMI j
11 Eylül Salı
İSTANBUL
18,30 Plak neşriyatı. 19 Mesut Cemil Bey tarafından çocuklara masal. 19,30 Türk musiki neşriyatı: (Stüdyo saz heyeti ve Yaşar Bey Emel, Meliha Hanımlar). 20,45 Münir Nurettin Bey ve arkadaşları. 27,20 Ajans ve Borsa haberleri. 2130 Cemal Reşit, Laşinski, İzzet Nezih, Mesut Cemil Beyler rarafından oda musikisi.
950 Khz. BRESLAU. 315m,
20 Genç kızlara mahsus şarkılar. 20,25 Musahabe. 21 Günün kısa haberleri. 21,10 Paul Lincke’nin "Gri-Gri,, isimli opereti 23,10 Teknik neşriyat. 23.20 Haberler. 23,45 Paul Lincke’nin eserlerinden konser (Bizzat kendisinin idaresinde).
686 Khz, BELGRAT, 437 m.
19,30 Konser. 20 Plak. 20,20 Reklamlar. 20,30 Flüt konseri. 21 Musahabe. 21,30 Orkestra refakatiyle halk şarkıları. 22 Radyo piyesi. 23 Haberler. 23,15 Plak. 24 Kahvehane konseri.
546 Khz. BUDAPEŞTE, 550 m.
20,50 Radyo tiyatrosu. 2235 Haberler. 22,55 Oda musikisi (flüt, abone ve harpa âletlerile). 24 Plak. 24,20 Dans musikisi. 191 Khz. DEUTSCHLANDSENDER 1571m
2035 Aktüalite. 21,10 Plak ile köylü musikisi. 21,45 “Ocke Vanzel,, isimli halk Siyesi, 23 Haberler. 23,15 Aktüalite. 24 ans musikisi.
904 Khz. HAMBURG, 332 m.
21 Haberler. 21,10 Yaylı sazlar ve bando konseri. 23 Haberler. 23,20 Muhtelif program arası. 24 Akşam konseri. 592 Khz. VİYANA, 507 m.
20,15 Memleket haberleri. 20,35 Saat ayan, haberler. 20,45 Verdi ve Puccininin eserlerinden şarkılar. 2230 Karışık neşriyat. 23,30 Haberler. 23,50 Oda musikisi. 1 Schrammel musikisi.
İstanbul Borsası kapanış fiatleri 10 - 9-1934 ÇEKLER
Açılış Kapanış '
Londra 620,50 621
Nev-York 0,805514 0.805014 1
Paris 12,06 12,06
Milano 9.27 — |
Brüksel 3,3888 —
Atina 83,4393 — I
Cenevre 2,4365 —
Sofya 66,0425 —
Amsterdam 1,1743 1,1731 j
Prag 19,0875 —
Stokholm 3,125 —
Viyana 4,2686 — i
Madrit 5,8213 5,8157 I
Berlin 2,0038 2,0062 ;
Varşova 4,2075 —
Budapeşte 3,9464 — I
Bükreş 79,5734 — ı
Belgrat 34,8737 —
Yokohama 2,6885 |
Moskova 1089,25 1089,25 i
Tahvil ve Senetler
Açılış Kapanış
0/0 5 faizli 1933
Ikramlyeli (Ergani) 96,75 37
0/0 7,5 faizli borcu tahvili 1 Türk 28.50 28.55
Anadolu D.yolu I ıı 47.60 47,60
| w » III Anadolu Demiryolu —
mümessil 0/0 7,5 Türk B III —
0/05 Hazine 59.- 59.—
Merkez Bank
Anadolu D. yok 0/0 60 — —
İş bank nama 10 - 10 —
Şark Değirmenleri -
Aslan Çimento 12.10 12,10
Kendi hesabıma, bu kabil mülakatları deruhte ettiğim zamanlarda - ufak tefek şekil, vakit ve mekân farklarıyle - çok defa ayni sahnelerle, ayni müşkülâtla karşılaş-mışımdır.
Geçen gün de, İktisat Vekiliyle bir mülâkat yapmak vazifesiyle mükelleftim. Size, bu hususta fikir vermek isteğimi, o günün müşahedelerini aynen anlatmakla tatmine çalışacağım!
— Siz Celâl Beyi arıyordunuz değil mi?
— Evet!
— Şimdi, şu ande İş Bankasında!
— Yanlış olacak, ben daha iki dakika evvel telefonla sordum, “Yok!,, dediler!
— Belki atlatmak istemişlerdir. Ben az evvel gelirken oraya girdiğini gözlerimle gördüm !
Meslektaşımım bu teminatı, beni yine telefona koşturdu. Karşıma çıkan kıza:
— Matmazel, dedim, Vekil Beyefendi oradalarmış ; belki siz farkında değilsiniz, iyice anlayıverse-niz bir kere ?
Kızın verdiği gevap beni şaşırttı:
— Ben bukadar zamandır burada çalışıyorum, bilmez miyim efendim... Bankada Bekir Bey isminde kimse yok diyorum dize!
Az evvel menfi cevap alışımın sebebi anlaşılmıştı:
— Yanlış anlıyorsunuy Küçük hanım, ben, Bekir Beyi değil İktisat Vekili Celâl Beyefendiyi soruyordum !
Bu, muhatabıma duyabileceğim kadar yüksek bir kahkaha attırdı:
— Pardon ohalde... Celâl Beyefendi buradalar 1
Şimdi, iki dakika evvel gitti. Saat dörtte yine gelecek!
İş Bankası kapıcısının bu cevabı, bana, yetişmeğe mecbur olduğu vapuru kaçırmış bir insan üzüntüsü verdi. Saatime - haydi yalan şöylemiyeyim, zira henüz saat sahibi olamadım. Yenicami muvakkit-hanesinin saatine baktım. Celâl beyin geleceği söylenen zamana daha tam iki buçuk saat vardı. Kararsız kararsız düşünmiye başladım:
İki buçuk saati boş geçirmek istemiyordum.
Fakat, oradan ayrıldığım takdirde, tramvay arabaları kadar hesapla hareket etmiyen Vekil Beyin bildirilen saatten hattâ çok evvel gelip gitmesi pekâlâ muhtemeldi. Fakat buraya gelememesinin de imkân dahilinde olduğunu düşününce, Belediye vaitlerinin tahakkukuna intizar eden gafiller kadar boşuna beklemekten korkuyordum.
Beni, mütereddit halime mana vermeden süzen kapıcı:
— İsterseniz, dedi, yukarı çıkıp oturun...
Bu teklifi kabul etmekliğime rağmen, tam yarım saat gidip iki buçuk saat sonra gelmekle, oradan hiç ayrılmamak şıklarından birin: tercih hususundaki tereddüdümü gideremedim. Nihayet:
— Çoğu gitti azı aldı diye kendimi teselliye çalıştım, “ korkulu rüya görmektense, uyanık durmak evlâdır!,, meselini mırıldanarak hasır koltuklardan birine çöktüm, dakikaları saymaya başladım.
tş Bankasının üst kat taşlığındaki koltuklar yavaş yavaş doldu. Bir bedava tenezzüh vapuru kadar kalabalıklaşan taşlıkta muhtelif dertlerine, muhtelif işlerine çare ariyan muhtelif tipte, muhtelif kılıkta insanlar vardı. Hiç konuşmuyorlar, beş dakikada on defa saatlerine bakıyorlar ve mermer merdivende, emniyetle atılmış adımlara has bir kundura gıcırtısı duydukları zaman, mümeyiz görmüş kalem efendileri gibi telâşla yerlerinden fırlıyorlar, gelenin de kendileriyle beraber dakika dokumağa başlıyacak birisi olduğunu görünce yeniden yerlerine yerleşiyorlar, ve saatlerine birer defa daha baktıktan sonra, yine dakikaları saymağa devam ediyorlardı.
Meclisin en itibarlı şahsiyeti(!)oda-cıydı. Herkes, bir fırsatını bularak o-na sokuluyor ve kartvizitlerin bu ücretsiz postacısına meşru bir rüşvet, yani bir cigara veriyordu. Düşünüyordum :
Bu birçoklarının kılıkları iyice düzgün zevat içince, muhakkak ki işleri, gazeteci suallerinden daha ehemmiyetli sayılacak kimseler vardı. O takdirde acaba, Vekil Bey, onlardan sonra beni de kabule vakit bulabilecek miydi ?
Nihaye, yeni bir ayak sesinin uyandırdığı bilmem kaçıncı hareket ve ihtiram dalgasının sukutu hayal ve sükûnla dağılacağına, artıp kabararak devanı etmesinden anladım ki Celâl Bey geliyordu.
Müdüriyeti umumiye odasına gi-r en Vekil Beyi, ilk çırpıda altı zat takip etti. Odacıya sokuldum ve:
— İçeriye girince, “Zaman,, mu
harririnin iki dakika rahatsız etmek için müsaade istediğini söyle! dedim.
Nedense, alık bir damat gibi şaşkınlaşan odacı kekeledi :
— İçeridekiler çıksınlar bir ker-re de, düşünürüz 1
Osırada, gözümden kaçmıyan bir noktayı ilâve edemeden geçe-miyeceğim. Merdivenin yanında konuşan iki açıkgöz gençten birisi, aşağıdaki banka kapıcısına seslendi, ve bir beş liralık uzatarak:
— Vekil Beyefendi, bir yenice, iki de limonata emir buyuruyorlar! Dedi,
Kapıcı büyük bir çeviklikle seyirtti ve çok az sonra, istenilenleri getirdi, uzaklaştı.
Limonatayı iki yudumda mideye sindirdikten sonra yeniceyi tır-naklıyan genç sırıttı:
— Benim lâfımla olsaydı, tükürmeye üşenirdi mübarek...
Beriki cevap verdi:
— Eğer bu numarayı akıl et-meseydin, susuzluktan ve sigarasız-lıktan da bunalacaktık yani ?
Vekil Beyin nüfuzunun bu akla gelmedik şekilde istismarı, bana, yer yüzünde ihtikârı yapılmadık nesnenin kalmadığını bir kere daha gösterdi.
Şimdi herkes, taşlığı asabi adımlarla bir aşağı bir yukarı arşınlıyor. Arada bir, Vekil Beyin bulunduğu odaya ilişen gözlerde, çok sevdikleri birine yapılan tehlikeli bir ameliyatın neticesini merak eden kimselerin endişesi okunuyor.
Nihayet, odacının düşünmesi içeri girenlerin çıkmalarından uzun, sürdü. Ve açılan kapının eşiğinde Vekil Bey göründü: Gidiyordu.
Artık tereddüde mahal ^kalmamıştı. Beklediğim saatleri boşa gitmekten kurtarmak endişesinden doğan bir cesaretle derhal sokuldum :
— Beyefendi, “Zaman,, için iki dakikalık bir mülâkat [rica edecektim ?
— Maalesef çok geç kaldınız... Zira vapura yetişmek mecburiyetindeyim !
— Hiç olmazsa, şu yaş meyva meselesi hakkında malûmat lütfetmez miydiniz efendim ?... Avrupaya 80-uk havalı vagonlar sipariş olunduğu hakkındaki rivayetlerin aslı var mı ?
Vekil bey şapkasını giyerken cevap lütfediyor:
— Bu mes’ele henüz etüt halindedir... Karar vermek için, müte-haasıların tetkiklerini bitirip rapor vermelerini bekliyoruz.
Yürûyorz. Kafamın içinden hazırladığım suallerin en mühimini, en kısa zamanda seçmeğe çabalıyorum. Ve bittabi hiçbir şey hazırhyamı-yorum.
Merdivenleri iniyoruz. Ben de okadar sual not etmişim ki her basamakta bir tanesine cevap alabilsem, otomobile kadar istediklerimin yansını bile öğrenemiyeceğim.
Buna rağfien, bir kaçma cevap alabildim. Son bsr sorguyu tamamlayabilmeme, benden daha gergin bir sinek aramıza girivermesi mani oldu; o:
— Beyefendiciğim, dedi, hani şu..
Vekil Bey, onun istediğini anlamıştı. Güldü:
— Henüz daha bir iş bulamadım. Fakat sen, haber aldığıma göre etrafa faizle para dağıtıyormuşsun ?
— Me münasebet Beyefendiciğim... Eskiden öyle yapıp geçiniyorduk... Şimdi menettiniz, biz de : tövbe ettik artık!...
Yine karıştım:
— Beyefendi, şu...
Ankara vapurunun trenine yetişmek için telâşlanan Vekil Bey:
— Olmıyacak, dedi, olmıyacak.. Sizden rica ederim, aldığınız diğer cevapları da yazmayın... Münasip bir zamanda konuşursak size mufassal malûmat veririm istediğiniz meseleler etrafında...
Ve otomobile bindi.
Gazeteciler kralı Hörot: “Bazı muvaffakiyetsizliklerin ilânından büyük bir muvaffakiyet tasavvur edilemez,, der.
Ben, yukarıdaki satırları, biraz da üstadın bu vecizesine inanmak vehmine kapılarak karaladım.
Bundan sonra, bu kabil mülâ-katlara göz gezdirirken, gazeteci emeklerini istihfaftan biraz kurtulacağınızı ve müvezziin küçük avucuna bıraktığınız çeyreğe daha az acıyacağınızı ümit edebilseydin, bu satırları yazmak için sarfettığim zahmete hiç acımıyacakım.
Naci Sadullah.
Mahut “Trakya,, nm hezeyanı
Birinci sahifeden devam
etmiş ve fazla olarak siyasî fırka- | ların feshinden sonra matbuata ; sıkı birde sansör koymuştur.
Böyle olduğu halde bugün“Trak- ‘ ya„ hâlâ evvelki neşriyatına devam j etmekte hürdür. Komşularımızdan salâhiyettar bazı kimseler, zaman zaman dostluktan bahsederlerken bu kabil neşriyata artık cevaz vermeye- | çeklerini söylerler ve bunları tak- . bih ederler. Türk matbuatında görülen yazılır ise orada ekseriya ! büyük bir infialle karşılanır.
Fakat, bu yazıların Bulgar gazetelerine cevap teşkil ettikleri ve | asıl kabahatin “Trakya,, misillû Bulgar gazetelerinde olduğu hiç bir Bulgar tarafından teslim edilmez. Halbuki Türk matbuatı hiçbir zaman hiç yoktan mesele çıkartmş değildir. Ya bir gazetenin tarizkâr yazılarına cevap vermiş veyahut her hangi bir hâdise ve küstahlık karşısında harekete geçmiştir. Bunu isbat etmek çok kolaydır. Aklı selim sahibi Bulgarların her iki taraf matbuatını derin bir alâka ve samimî bir bitaraflık la takip eylemeleri kâfidir.
İşte bugünde bize bu satırları yazdıran, yine “Trakya,, gazetecisinin cür'etkâr ve taaruzkâr neşriyatıdır. Bugün elimize geçen 6 eylül tarihli ve 581 numaralı “Trakya,, gazetesi aşağıya aynen aldığımı! “Uyanış,, unvanlı bir başmakale ile tekrar “esir Trakya,, dan bahsetmiş ve neşriyatının yıl dönümü münasebetiyle Trakyalılara hitap ederken:
— Trakya gazetesine yardım etmekle hiç bir Trakyah fakirleşmez. Bilâkis zengin olur. Çünkü o, esir baba yurdunun kurtarılması için çalışıyor. O yurt, ki esir Trakya ovalarında ve Akdenizin sıcak sularında hâlâ esir uyumakta ve her Trakyalının kalbinde derin kökler salmış bir yara halinde yaşamaktadır. Evet. Trakya gazetesi için lokmanızdan keserek veriniz.
Çünkü; o, esir Trakya ile Akdeniz üzerine çökmüş kara bulutları parçalamağa çalışan küçük vc mütevazı bir güneştir, demektedir.
Bulgar dostlarımız bu satırlarla aynı sayıdan aldığımız şu «Uyanış,,
Muazzam bir kaçakçılık
Birinci sahifeden devam
Sular idaresi, bu kararını tatbik etmek için her şeyden evvel vasi mikdarda ve geniş kuturlu su borularına ihtiyaç hasıl olduğunu tes-bit etmiş ve bunun mübayaasına tevessül eylemişti.
Bunun üzerine mezkûr boruları yapan muhtelif nıüesseselerle veya bu gibi müesseselerin mümessilleriyle temaslara girişilmiş, neticede Galatada Ünyon hanında icrai ticaret eden komisyoncu “T,, efendinin mümessili bulunduğu İngilte-redeki "Stanton,, demir ve dökme su borusu fabrikasından lâzım olan boruların satın alınması hususunda tarafeyn mutabık kalmışlardır.
Bu mümessil "T„ efendi vasıta-siyle icap eden siparişler verilmiş ve beherinin sikleti '3 ile 7 ton arasında olan ana borular 7, 8 vapurla ve ceste ceste limanımızaa gönderilmiştir.
Birinci vapur İngiltereden limanımıza müteveccihen hareket edince Belediye reisi Muhittin bey tarafından gümrükler baş müdürlüğüne resmen müracaat edilerek vaziyet bildirilmiş ve gümrük resminden muafiyet talep edilmiştir.
Malûm olduğu veçhile, şehrin imarına ve halkın esaslı ihtiyacına taallûk eden tesisatı için hariçten getirilecek her nevi eşya gümrük resminden muaftır.
Belediye Reisi Muhittin Bey de, mecmuu [6,000,000] ton olan bu boruların yüz binlerce lira tutacak olan gümrük resmini vermemek için kanunun bahşettiği bu salâhiyetten istifade talebinde bulunmuş, bittabi gümrük idaresi de usulüne muvafık olan bu müracaatı teshil eylemiştir.
Muamelenin buraya kadar olan safhasını hiç kimsenin ve bilhassa belediyenin hiçbir sun’u taksiri olmaksızın tamamiyle usulü dairesinde ceryan etmiştir.
Asıl şayanı dikkat olan vc muhafaza teşkilâtını alâkadar eden hâdise bundan sonra başlamaktadır.
Belediyenin bu muazzam tesisatından her cihetçe istifadeye kalkışan bazı açıkgözler, bu işin usulü dairesindeki kazançlariyle iktifa etmeyerek bir takım hiylelere sapmağa yeltenmişlerdir.
Limanımıza ceste ceste gelecek olan 6,000,000 ton boru gemilerden mavnalara aktarılacak, mavnalarla Silâhdarağaya ve Karaağaç» taşınacak, oralardaki depolara istif edilecek, tesisat için gümrüğe beyanname verilerek bu depolardan ihtiyaç nisbetinde boru çıkarılacak, bunlar tefriş edilecek olan yerlere kadar götürülerek oradaki memurlara teslim edilecekti. Bütün bu işlerin ifası ayrı ayrı müteahhitlere havale edilmişti. Ve borular, Silâh-darağa ile Karaağaç depolarında gümrük idaresinin emri altında, fabrika mümessilinin mesuliyeti tahtında bulunduruluyordu. Sular idaresi kendine lâzım olan boru-
yazısını lütfen okusunlar ve ondan sonra memleketlerinde sansörün ve hükümet otoritesinin hâkim bulunduğu bir zamanda komşuluğa ve dostluğa ne derece itina edildiğini görsünler..
“Trakya* gazetesinin 6 Eylül tarihli nüshasındaki başmakale aynen şudur:
Uyanış
“ İstiklâl abidesine ait Şipka şenlikleri muazzam tezahüratla geçti. Kahraman Bulgar ordusu, Şıpka kahramanlarının vasiyetlerini harfiyen tutacağına ant içti. Cemiyetler ve teşekküller orada lâyemut kahramanların önüne eğilerek yüreklerinde vatanseverlik hislerinin sarsılmıyan temellerini duydular. Bütün Bulgar milleti şanlı mazinin hatıralarını idrak ederek harekete : geldi ve insan kütlelerinden mü-I rekkep saflar, “ Kartal yuvası „ na j kadar çıkarak göğüslerini o esrarlı kayalara dayadılar..
Buraya Bulgaristanın her tarafından minnet ve şükran arzetme-ğe gelenler oldu. “SenNikola„ tepesinde yalnız orduya değil, münevverlere ve halka tesadüf edildi. Orada fırkacılığın fena yollarında yürümek neticesinde uyuşturucu bir uykuya dalan bir halkın, bir milletin uyandığı görüldü.
Bulgaristanın parlak istikbaline olan inanın başlangıcı bu uyanışta-I dır. Trakyalı Bulgarların ümidi i ise Bulgar pıilletinin bu uyanışın-dadır.
Biz, Bulgar milletinin bu vatanperverliğini gördükçe bahtiyarlık duyuyoruz. Biz, bu sevincin heyecanları içinde büyüyor ve Bulgar enginliklerinin bereketli tarlalarda sıcak ve aydınlık denizlerde kaybolduklarını görüyoruz.
Bulgar kalbi yeniden fedaicesine vurmağa başladı.
Adımlar yeniden sertleşti. Bu kalbe ve bu adımlara inananlar, hiçbir zaman dalâlete düşmeyecek ve Bulgar istiklâli tamının yakın günde olacağı ümidini kaybetmeyeceklerdir.
Biz Trakya Bulgarları, derin bir imanla ve feragatkâr bir tahammülle esir Trakyanm parlak gününü bekliyoruz.,,
ları gümrüğe beyanname verip alırken bunları tazyikli su ceryan-ları altında birer birer tetkik etmekte kırık, delik, sakat, çürük o!-mıyanları tesellüm eylemekte, ufak bir kusuru olan boruları kabul etmemektedir. Mukavele icabı bu kusurlu borular fabrikaya iade edilecek, yahut Gümrük idaresine keyfiyet bildirilerek tarife mucibince tutarı olan gümrük resmi mümessil tarafından ödendikten sonra hurda olarak şehrimizde serbestçe satılabilecekti.
Alâkadarlar boruları fabrikaya iade etmenin çok masraflı olacağını düşünerek ikinci şekli tercih etmişlerdir. Fakat yukarıda da yazdığımız gibi, fazla kazanç sevdasına kapılan müteahhitlerle fabrikanın İstanbul mümessili “T„ Ef. aralarında anlaşarak bir kaçakçı şebekesi kurmuş ve hemen işe başlamışlardır.
Hurda halinde burada satılacak olan boruların gümrük resimleri verilmesi lâzım gelirken, bu şebeke satışlarını gümrüğe ihbar etmiyerek kaçakçılık yapıp kendi hesaplarına azamî kazanç yolunu tutmuşlardır.
Bu kazancın kârlı bir iş olduğunu gören şebeke, işi büyültmeye başlamışlar, fabrikadan Silâhtarağaya veya Karaağaçtaki depolara kadar sapa sağlam gelen boruları bile muhtelif şekil ve hilelerle kasten hurda haline
getirmişlerdir.
Gümrük idaresi bidayette boruların hemen hemen tamamiyle Belediye sular idaresi tarafından tese lüm edildiğini zannetmiş ise de bi lâhare işin farkına varılarak tah kikata başlanılmıştır. Yeknazard; belediyenin bu hurda satış işindi alâkadar olduğu zannedilmiş, faka yapılan tahkikat neticesinde hâni senin mes’ulleri tamamiyle meydan; çıkarılmış, gerek belediyenin . v gerek Sular İdaresinin *bu işt( alâkaları olmadığı, hâdisenin ayr bir şebeke tarafından ika edil diği tebeyyün etmiştir. Şimdiyi kadar yapılan tahkikat neticesindı şebekenin “20,000,, kilo hurda boru yu gümrük resmi vermeden sattığı bu satışın tonu 35 lira üzerin den yapıldığı tesbit edilmiştir. Bı suretle şebeke “ 70000 „ liralık bo ruyu gümrük resmi vermeden satmıştır.
Muhafaza teşkilâtı vaktinde ha berdar olup ta kaçakçılığa mani o! masaydı, gelen 6,000,000 ton boru nun hemen yarısının bu suretlı kaçak olarak satılması kararlaştı rılmış bulunuyordu.
Bu mikdar hurda halinde sayı! dığı takdirde Şebeke “105,000,000, liralık bir iş yapmış olacaktı.
İçlerinde fabrikanın mümessil olan "T„ Efendinin de bulunduğ suçluların adedi yirmiyi bulmaktad
Bunlar yakında İhtisas mahke meşine verileceklerdir.
8
-ZAMAN—
Eylül 11
Haşan zeytinyağı Türkiyenin en saf, en tabii, en leziz ve en nefis yağıdır. Dünyada Haşan zeytinyağı kadar nefis bir yağ yoktur. Avru-panın pis sabun yağlarından taktir suretile elde edilmiş yağlarından sakınınız, bu yağlar en fena ve sabunluk yağlardan temizlenmek suretile elde edilir. Fakat hiç lezzeti yoktur.
HAŞAN
ZEYTİNYAĞI
İstanbul T ram vay şirketi e vkat tarifesi 1934 senesi 21 temmuz gününden itibaren ilânı ahire kadar muteberdir
10 Şişli — Tünel
-a
_o
-■yy-
Hamıziyeti fazla yağlar ise mideyi berbat eder. Bunun için yemekl-rde behemehal Haşan zeytinyağı istimal ediniz. Türkiyenin ve bütün dünyanın leziz ve nefis yağı olup cihanşümul şöhreti haizdir. Şerbet gibi tat-
lı olup tababette içmek suretile müstameldir.
Kum, taş, böbrek, mesane, idrar yolu, bilhassa safra, sarılık ve karaciğer hastalıklarında, zâfı umumide bol bol Haşan zeytinyağı içiniz!
Yemeklerde, tatlılarda, pi’âvda tereyağı yerine ve salatalarda, havyarda, mayonezde lezzet ve nefasetine payan yoktur. Hamıziyeti yoktur. Midesi zayıf olanlar ve° barsaklarından muztarip olanlar yemeklerinde behemehal HAŞAN ZEYTİNYAĞINDAN istimal etmelidirler. Müleyyin ve hâ-
zinidir. En mükemmel ve en sıhhî bir mugaddi ve mukavvidir.
Haşan zeytinyağını gayet iyi yağlı beyaz peynirle ezerek ve karıştırarak havyar halinde kızarmış ekmekle o kadar leziz bir gıda olur ki sevgili yavrularını seven ana ve babalar bu mükemmel ve çok besleyici | ve çok nefis gıdayı her sabah kahvaltıda çocuklarına yedirirler, bunu çocuklar o kadar sever ki hergün yerseniz bıkmazlar.
İstanbul İcra tetkik merciinden: Galatada Mahmudiye caddesinde Samur ve koruk sokaklarında Yanıkzade hanı hissedarları ve ikametgâhları meçhul Mediha, Tormis, Zeynep Hanımlarla Orhan Beye.
Şayian mutaarrıf ve hissedarı olduğunuz Galatada Arap camii mahallesi Mahmudiye caddesi Samur ve Koruk sokaklarında altında depoyu ve dükkânları müştemil Ya-nıkzade hanı namiyle maruf hanın Bilâl Aziz Bey Naime ve Talia Hanımların Millî Reasürans Türk anonim şirketine borcundan dolayı satış tarzının tayini cihetine gidileceğinden yevmü murafaa olarak tayin olunan 18/10/^34 tarihine müsadif perşembe günü saat 10,30 da İstanbul İcra tetkik merciinde bizzat veya bir vekil göndermeniz lâzımdır. Aksi halde gıyabınızda murafaa icra ve tetkikat ifa olunarak satış tarzının tayin kılınacağı tebliğ makamına kaim olmak üzere ilân olu-
Y-AZ
GÜNEŞİ
V
Cildi yalnız esmerletmek-le kalmaz
_a
CO"
Vf (ö
'S-co
Dokunduğu tabakalarda ko -layca geçmiyen bir takım kabarcıklar; sivilceler ; lekeler yapar.
KREM PERTEV
Kullananlar için bundan endişeye lüzum yoktur. Bu harikulâde krem gü -neşin ciltte tahribat yap -masına, kat’iyyen mey -dan vermez.
12 Harbiye — Fatih
— Maçka — Eminönü
17 Şişli — Sirkeci
—Kurtuluş—Eminönü
—Ortaköy—Eminönü
34 Beşiktaş — Fatih
32 Topkapı —Sirkeci
33 Yedikule—Sirkeci
15 Taksim—Sirkeci
16 Maçka — Beyazıt
Taksim—Aksaray
19 Kurtuluş—Beyazıt
22 Bebek—Eminönü
23 Ortakjoy—Aksaray
37 Edirnekapı-Sirkeci
HAREKET Fasıla Dakika İlk Son hareket hareket
saat saat
(Şişliden - Tünele 3-6 5.31 23.42
|İ unelde - Şişliye 9 5.51 24.02
(Harbiyeden - Fatihe 5-7 6.32 1.00
İFatihten - Har biyeye 9 5.49 24.20
(Taksimden - Sirkeciye 7.30 19.20
(Sirkeciden - Taksime 7.50 19.40
IMaçkadan - Beyazıda 5-8 5.59 23.21
|Beyazıttan - Maçkaya 17 6.41 24.02
IMaçkadan - E. önüne 7 6.57 20.19
|E. önünden-Maçkaya 14 6.29 20.47
|Şişliden - Sirkeciye 8 6.26 19.59
(Sirkeciden - Şişliye 12 6.58 20.31
(Taksimden - Aksaraya 18 7.02 19.58
|Aksaraydan-Taksime 37 7.38 20.35
(Kurtuluştan-Beyazıda 6-9 6.00 23.14
|Beyazıttan-Kurtuluşa 17 6.45 23.56
|Kurtuluştan-E. önüne 7 7.11 22.50
|E.önünden-Kurtuluşa 15 6.39 25.05
B. Taştan - Bebeğe 5.26
- E. önüne 6 5.36 - —■
Bebekten - E. önüne 10 20 5.48 24.40
Eminönünden-Bebeğe 5.56 1.20
Bebekten - B. Taşa — 1.57
[Ortaköyden- Aksaraya 8 5.50 20.50
|Aksaraydan-Ortaköye 15 6.35 21.32
|Ortaköyden - E.önüne 18 6.26 23.56
|E.önünden -Ortaköye 20 6.52 24.22
(Beşiktaştan - Fatihe 7 6.34 20.53
İFatihten - Beşiktaşa 14 7.16 2T.34
A.saraydan-T.kapıya 5.24
T.kapıden - Sirkeciye 5.40 23.31
Sirkeciden - T.kapıya 5 6.12 24.02
T.kapıdan - Beyazıda 8 24.04 1.15
Beyazıttan - T.kapıya 24.30 1.30
T.kapıdan - Aksaraya — 1.45
Aksaraydan-Y.kuleye 6 5.32 —
Y.kuledan - Sirkeciye 10 5.48 23.23
Sirkeciden - Y. kuleye 16 6.20 23.54
Y.kuleden - Aksaraya •— 24.27
lAksaraydan- E.kapıya 5 5.24 —
E. kapıdan - Sirkeciye 10 5.48 23.30
Sirkeciden - E. kapıya 15 6.17 23.59
|E.kapıdan - Aksaraya — 24.00
► Türk Maarif Cemiyeti idaresinde 4-----------
Bursa Kız Lisesi
Yatı - Gündüz
Tam teşkilâtlı Orta ve Lise kısımlarını havidir. Mektep binası Amerikalılardan satın alınan Kolej binasıdır.
Resmî liselere muadeleti tasdik edilmiştir. Lisan dersleri ecnebi mütehassıslar tarafından verilir. Talim heyeti en güzide ve muktedir muallimlerden müteşekkildir. Millî terbiyeye bilhasse ehemmiyet verilir. Senelik yatı ücreti 185 gündüz ücreti 35 liradır. Taksitle almır.
Memur çocuklarına ayrıca tenzilât vardır. Kayit muamelâtına 15 Ağustos 934 te başlanacaktır. Fazla malûmat için frBursada mektep müdürlüğüne müracaat edilmesi. 44194=^—
Karaciğer - Mide - Barsak - Taş - Kum hastalıklarına TUZLA lçEM^"| İçme ve tren fiatlarında mühim tenzilât yapılmıştır Hergün köprüden 6,30 - 7,35 - 8,5 - 9,50 - 11 - 13,15 - 15,10 - 16 - 45 ve Haydarpaşaya giden vapurların trenleri içmelere giderler
Fatih - Saraçhanebaşı Horhor i Caddesi Münürpaşa Konağı Kız - Erkek - Orta - Lise kısımlarını havi hka Hayriye Lisesi Sî
Resmî liselerin bütün imtiyaz hukukunu haîT ve Maarif Vekâletince MUADELETİ tasdiki olunmuştur. Tedrisatındaki ciddi- J] yet ve intizamiyle talebenin sıhhat ve gıdalına itinasiyle tanınmış olan mektebimizde kayıt kabul muamelesine başlan- i mıştır. İlk kısımdan itibaren ecnebi lisanı başlar. Talebe mek- !î tebin hususî otomobil ve otobüsleriyle nakledilir. Cumadan •' maada her gün 10 dan 17 ye kadar müracaat kabul olunur. Tafsilât isteyenlere tarifname gönderilir. Telefon 20530
İstanbul Ziraat Bankasından:
Sıra Semti Mahallesi Soka^ Cinsi Hissesi Emlâk Hisseye göre
No. su • No. su muhammen kıymeti
1258 Büyükada Yalı Valsami Arsa Tamamı 6 400 T. L.
564 Tarabya Tarabya Tarabya Cad. Ahşap iki dükkân 7244/15840 114-116 1384
1260 Edirnekapı ) Atik Mustafapaşa Sel eski Çınarlı çeşme Kâgir hane 1/4 10 625
1261 Tarabya Tarabya Soğuksu yolu Bağ Tamamı 31 eski 500
1262 Heybeliada Heybeliada Mektep Ahşap hane ve 1851 metre arsa „ 5 2500
1264 Büyükada Maden Ayanikola Birinci kat kâgir diğer katlar 4/5 48 24000 „
ahşap köşk bahçe ve müştemilâtı
1079 Heybeliada Dağ Değirmen Arsa Tamamı ’ 8 400
1096 Beyoğlu Yenişehir Kilise 2/3 3-5 160
1111 Tarabya Tarabya Ziso Tamamı 7 54
1119 Beyoğlu Tozkoparan Kabristan (Asmalımesçit) Kâgir hane ve dükkân 1/6 (19-21 yeni) 2500
(26-28 eski)
1121 Samatya Çırağıhasan İki yüzlü çeşme Bugün arsa 1/2 3 102
1130 Ortaköy Ortaköy Zünbül çıkmazı Ahşap hane 1/2 3 500
1135 Cihangir Cihangir Uzunyol 1/3 39 311
1136 Boğaziçi Anadoluhisar Çarşı M Tamamı 8 400
1137. Burgazadası Burgazadası Mezarlık M n 16 2000
1138 Burgazadası Burgazadası Manastır 39 tapu 665
Kazası Kariyesi Mevkii Miktarı
155 186 Kartal Dolayoba Tavşantepe Tarla 10371 metre 300
152 Pendik Sapanbağları Arsa 313 ıoo
153 M Maltepe Kuruçeşme Tarla arsa halinde 382,50 „ 200
Yapılan ilk arttırmada talip bulunmıyan evsafı yukarıda yazılı gayrimenkuller on gün müddetle yüzde yedi buçuk pey
akçeleriyle ihale bedelleri nakden veya gayrimubadil bonosiyle ödenmek üzere satışa çıkarılmıştır. İhaleleri 12/9/934 tarihine müsadif Çarşamba günü saat on beştedir. Şartname Bankamızın kapısına asılmıştır. Senei haliye vergisiyle Belediye resimleri müşteriye aittir. Müzayedeye iştirak edeceklerin mezkûr günde satış komisyonuna müracaatları lâzımdır. *’ 5224 „
İstanbul Dördüncü İcra memurlu ğundan :
Yeminli ehli vukuf tarafından tamamına (on dokuz bin sekiz yüz otuz) lira kıymet takdir edilen Bey-oğ'.unda Firuzağa mahallesinin Sı-raselviler caddesinde eski 45, yeni 18 numaralı mabahçe kârgir hanenin tamamı açık arttırmaya konul-ıpuş olup 1-10-934 tarihinde şartnamesi divanhaneye talik edilerek 13-10-934 tarihine müsadif cumartesi günü saat 14 ten 16 ya kadar İstanbul Dördüncü icra dairesinde satılacaktır. Arttırmaya iştirak için yüzde yedi buçuk teminat akçesi alınır. Müterakim vergi, belediye, vakıf icaresi müşteriye aittir. Arttırma bedeli muhammen kıymetinin yüzde yetmiş beş ni bulduğu takdirde ihalesi yapılacaktır. Aksi halde en çok arttıranın taahhüdü baki kalmak üzere arttırma on beş gün daha temdit edilerek 28-10-934 tarihine müsadif pazar günü aynı saatte muhammen kıymetinin yüzde yetmiş beşini tutmazsa satış geri bırakılır. (Kanun - 2280).
2004 numaralı İcra ve İflâs kanununun 126 inci maddesine tevfikan ipotek sahibi alacaklı ile diğer alâkadarların ve irtifak hakkı sahiplerinin dahi'gayrimenkul üzerindeki hak'ar nı ve hususile faiz ve masrafa dair olan iddialarını evrakı müsbitelerile yirmi gün içinde icra dairesine bildirmeleri lâzımdır. Aksi halde hakları tapu sicillerlle sabit olmadıkça satış bedelinin paylaşmasından hariç kalırlar. İşbu maddei kanuniye ahkâmına göre hareket edilmek ve daha fazla malûmat isteyenlerin 934-711 numaralı dosyaya müracaat etmeleri ilân olunur.
Zayi
Askeri vesikamla nüfus kâğıdımı zayi ettim yenisini alacağımdan eskisinin hükmü yoktur.
Topkapı Aile bahçesinde Derder oğlu Artin 326 Tevellüt
Satılık hane
Eyüpsultanda İslâm Bey caddesinde 53 No. lu altı odalı, içinde kırçeşme suyu ve büyük bahçeyi havi hane satılıktır. Ev iki bölükten ibaret olup mahiye 20 lira icar getirmektedir. İsteyenler: Aksarayda Horhor hamam sokağında 22 No. lu hanede Bahriye Hanıma müracaatları.
Kiralık Ev
Beşiktaşta Serence Bey yokuşunda Çitlenbik sokağında 16 numaralı hanenin, temami-le ayrı, yedi odalı, bütün konforu haiz, bahçeli ve fevkalâde nezaretli bir bölüğü kiralıktır. Mezkûr eve müracaat.
Fatih Sulh Üçüncü hukuk hâkimliğinden :
Edirnekapıda Hacı Muhittin mahallesinde Hamam sokağında 4 N.lı hanede mukim Ali Avni oğlu Ahmet Tevfik Efendinin hacrile kendisine aynı hanede mukim oğ u Müfit Beyin 10/9/^4 tarihinden itibaren vasi tayin edildiği ilân o'.unur.
OO OOOOOOOOOCOOOOOO 600000 Oo,
Cilt, Zührevî hastalıklar ğ mütehassısı ğ
Dr. Feyzi Ahmet 8
Babıâli Ankara caddesi No. 43 £ _ Cumadan başka hergün sa- P $ bahtan akşama g
3 Telefon : 23899
800000000OO OOOOOOOO OOOOOOOO
8
—— Zührevî ve cilt hastalıkları Mütehassısı
Dr. HAYRI ÖMER
Öğleden sonra Beyoğlu Ağacamii karşısında 133 No.
_Tel:
O
Imb
Göz Hekimi
’. Süleyman Şükrü ’î
ıâli, Ankara caddesi No. 60 1
Telefon, 22566 $
İmtiyaz sahibi: Ali
Umumi neşriyatı idare eden yazı işleri müdürü : C. Hikmet Matbaai Eb üz ziya
BİTLİSTE YILMAZ KÜTÜPHANE VE PAZARI
g GAZETE ve MECMUALAR - KİTAP ve KIRTASİYE - MEKTEP LEVAZIMI - PUL BAYİLİĞİ - FOTOĞRAF MALZEMESİ “ GRAMOFON PLAKLARI - TUHAFİYE ÇEŞİTLERİ - ÇOKOLATA ve BİSKÜİTLER Telgraf Adresi : BİTLİS YILMAZ