Cumartesi
Bajmuharrirlı Mümtaz Faik Fenlir
Denizeller Caddesi: )
6
MAYIS 1950
Yıl: 2 —No. 371
Foste Kutusu: İM — ANKARA
Telgraf: Zafer Gazetesi Ankara
Başmuharrir tel: ........ 1561)
Yazı işleri, idare: ..... 15315
Fiyatı her yerde !• kuruttur.
[DEMOKRASİNİNDİR*!
Bayar Diyarbakır’da
BAYAR BUGÜN ELÂZIĞDA INÖNÜYE CEVAP VERECEK
Celâl Bayar Anka ra tayyare meydanında
D.P. Başkanı Erzurumda da konuşacak
Diyarbakır, 5 (Telefonla) — Demokrat Parti Başkanı Celâl Bayar bugün saat 17,30 da Uçakla Diyarbakır’a gelmiş ve hava alanında coşkun tezahüratla karşılanmıştır.
Uçak Diyarbakır’a bir buçuk saatten fazla bir rötarla varmış olduğundan doğruca Demokrat Parti teşkilâtının tertiplediği miting alanına geçilmiştir. Miting saatinin geçmiş olmasına rağmen halk meydandan ayrılmamakta idi. Bu vaziyet karşısında Celâl Bayar halka kısa bir hitabede bulunmuş, Demokrat Parti bir nizam, intizam ve kanun partisidir diyerek, vaktin geçmiş olduğundan kendileriyle bu anda memleket meseleleri üzerinde açık havada görüşemiyeceğini, özür dileyerek bildirmiştir.
Bu kısa konuşmayı müteakip Celâl Bayar coşkun tezahüratla halkın omuzları üzerinde parti binasına kadar götürülmüştür. Celâl Bayar yarın sabah halk ile bir konuşma .yapacaktır.
( Diyarbakır, 5 (Telefonla) — Celâl Bayar Diyarbakır yolunda Sivas ve Elâzığ hava meydanlarında tezahüratla karşılanmış ve teşkilât mensupları ile temaslar yapmıştır. Havanın müsait olmaması dolayısiyle uçak Malatya’ya inmek mecburiye-★ (Devamı Sa. 6 Sü: 2 de)
Diin tevkif edilen Akloğan kızı i Ie beraber
Partilerin Radyo konuşmaları
D. P. sözcüleri partinin idari ve İktisadî politikasını açıkladılar
Partilerin radyodaki konuşmala- I radyonun tadını almağa başlamış-rı büyük bir alâka toplamaktadır, lardır. Bugüne kadar sade iktidarı Radyo dinleyicileri iki gündenberi ' metheden radyo artık iktidarın da
Bu 14 vatandaşın günahı neydi?
Adviye FENİK
S
eçim devresinin pek hara-
retli günlerine
olmamızdan mı,
girmiş nedir?
Memleketin şurasında burasında
yine yer yer vukubulan sel felâketlerine karşı lâzımgelen hassasiyeti göstermiş değiliz. Polat köyünde sellerin yaptığı son fecî zayiat, alelâde bir zabıta vak’asından fark-
sız gibi gazetelerimize aksetti. Hükümet çevrelerinde de hiç bir tepki yapmadı.
Eskişehir sel felâketinden sonra, bu gibi facialara kanıksadığımızı iddia edemeyiz. Porsuk barajının
gemi azıya alması üzerine memle-
ketteki umumî teessür ve hassasi-
yeti en canlı bir şekilde yakından görmüştük. Vakıa Eskişehirde binlerce ev yıkılmış, bir çok aileler evsiz ve barksız kalmışlardı. Fakat Allaha bin şükür, can kaybımız pek az olmuştu.
Halbuki Polat'taki sel baskınında maldan ziyade can kaybımız çok hazin ve fecidir. 9 masum çocuk, ve dört Türk anası, bir kaç dakika içinde en acıklı bir şekilde Ölümü bulmuşlardır.
Babalan ve kocalan askerlik gibi mukaddes bir vazife ifa eden bu masum kurbanlar, elbette ki iyi vatandaşlardı. Askerlik vazifesi ka-)’ar vergilerini de vermiş, devlete karşı olan borçlarını ödemişlerdi. 9 masum çocuk ve aziz dört Türk anası, bu memlekete daha da bir çok hizmetler ve vazifeler ifa edeceklerdi...
Acaba, hükümet, bu iyi vatandaşların mallarını ve canlarını muhafaza etmek vazifesiyle mükellef ★ (Devamı Sa. 6 Sü: 4 de)
MAHİR
(İstanbul Elbise Evi eski kâtibi)
Hazır ve Ismarlama Tuhafiye ve Elbise
MAÛAZASI AÇILDI üstün kalite — Asgari fiyatlarla sayın müşterilerinin emirlerine hazırdır.
Sok. £7 - Yeni Belediye binası altında Telefon: 151,15
İnönü'ye hakaret ettiğinden
GI.Aldoğan
tevkif edildi
Gl.dün radyoda konuşamadı
ALDOĞAN’IN KIZI RADYODA
BABASININYERİNEKONUŞTU
Malatyada feci bir hâdise
Malatya 5 (Telefonla) — Demokrat Parti Merkez İlçe İdare Kurulunun çok kuvvetli bir elemanı olan Mehmet Karakaş dün akşam saat 10.30 da Şehir kulübünde otururken Belediye Daimî Encümeni üyesi C. H. P. li Nuri Şeftalici sarthoş bir vaziyette Şehir Kulübüne girerek: «Ne kadar Demokrat varsa...» diye küfretmeğe başlamıştır.
Bu sırada Mehmet Karakaş: «Neden küfrediyorsun, diye bir tokat atmış, fakat bu sırada Nuri Şeftalici tabancasını çekerek: «Demokratların hepsini öldüreceğim» diye Mehmet Karakaşın üzerine altı el ateş etmiştir.* (Devanu Sa. 6 Sü: 3 de)
Karabükte üzücü bir hâdise
Afyon milletvekili Sadık Aldo-ğan bundan bir müddet evvel Cumhurbaşkanına ve hükümete hakaret etmiş ve bu yüzden teşrii masuniyeti kaldırılmıştı.
İstanbul adliyesince hakkında takibat yapılan Aldoğanın tevkifi ka-
rarlaştırılmış ve dün İstanbul Savcılığı tarafından Ankara Aliyesine Generalin tevkif edilip İstanbula gönderilmesi telgrafla bildirilmiştir.
Bunun üzerine ikinci Şube me-
★ (Devamı Sa. 6 Sü: 2 de)
ZAFERin adayları
Zeki Rıza Sporel Rizeye, Muhip
aynı mikrofon başından zem edildiğini görmüş ve biraz inşirah duymağa başlamıştır.
D. P. sözcüleri, İstanbul ve Ankara radyosunda kendilerine aynlan muhtelif saatlerde muhtelif memleket meselelerine temas ederek halkı aydınlatmaktadırlar. C. H. P. sözcüsünün radyo başına bile gitmeğe tenezzül etmeyişi ve sözlerini plâk vasıtasiyle halka yayması, halk tarafından hayretle kar şılanmıştır.
Bu hususa dair İstanbul gazete, lerinde neşrolunan resimler C. H. P.
(Devamı 2 ncide)
Tabanca ile Hocasını tehdit eden talebe
C. H. P. adayları
D. P. ye gene çirkin tecavüzlere başladılar
Karabük, 5 (Telefonla) — Kara bük bugün seçim mücadelesinin en heyecanlı gününü yaşadı.
Dün akşam Zonguldaktan gelen
C. H. Partisi adaylarından İhsan Soyak, Akif İyidoğan, Orhan Seyfi Orhun ve Sebati Ataman, D. Parti adaylarından Abdurrahman Boya-cıgiller de dahil olmak üzere bugün C. H. P. ve D. P. kafileler halinde Karabük, Safranbolu ve Toprak Cuma’da propaganda toplantıları ve konuşmaları yaptılar.
Safranboluda açık hava toplantısı yapan C. H. P. adaylarından bu toplantıda konuşan Orhan Seyfi Orhun’un «Bu memleketi İnönü kur tarmadı da, kim kurtardı? Celâl Bayar, Köprülü Fuad, Stalin Yoldaş mı?, şeklindeki cümlesi muhit te çok asabi bir hava yarattı. Ve
D. Partililer bir zabıt tanzim ederek kanunî mıiameleıye başvurdu lar.
★ (Devamı Sa. 6 Sü: 2 de)
Gazi L »esinden bir falaba hccısı.a fıbanca çekti
Dün şehrimizde müessif bir hâdise olmuş ve Gezi Lisesinden bir talebe dersinden kırık not aldığı İngilizce hocasını tabanca ile tehdit etmiştir.
Talebenin yakalanması üzerine hâ dişe adliyeye intikal etmiş ve suçüstü hükümlerine göre talebe aleyhine açılan dâvaya nöbetçi 5 inci Asliye ★ (Devamı Sa. 6 Sü: 1 de)
Ankara’ya getirilen komünistler
D. P. Ankara adayları : 11
FUAT SEYHUN
Kırıkkalede bulunan Fuat Sey- ı Milletvekili adayı ile, ilçelerde bir hun ile bir mülâkat yapabilmek geziye çıkmak üzere iken ancak için epey güçlük çektiğimi itiraf et- alelâcele ayak üstü görüşebildim, meliyim. Kırıkkalenin hareketli ve 4 senelik parti çalışmaları ve faal İlçe* Başkanı ve D. P. Ankara I Ar (Devamı Sa. 6 Sü: 2 de)
Ankara zabıtası tarafından şehrimizde meydana çıkarılan komünist şebekesine mensup olan ve İs-tanbulda yabalanarak tevkif edilen altı kişi mevkuf olarak dün şehrimize getirilmiş ve savcılık yoluyla Cezaevine gönderilmişlerdir.
Yaşları 25 ile 28 arasında bulu-
nan birisi memur, diğeri işçi, diğer
dördü de talebe olan
Salâhaddin
Erba, Avni Oztürk, Necmettin E-kesen, Haşan Oztürk, Pertev Varlı
ve Fuat İğdebelli ismindeki komünistler Ankara Sulhceîa mahkemesinin verdiği bir karar üzerine İs-tanbulda tevkif edilmiş ve evleri aranmıştır.
Yukarıdaki resimde kendisini gördüğünüz kıymetli yazı arkadaşımız Zeki Rıza Sporel, son D. P. kongresinde
Dıranas da Sinop’a hareket ettiler
Mümtaz Faik Fenik hapiste olduğu için mücadeleye bilfiil katılamıyor
Gazetemiz kadrosundan üç arka- I zeden, Muhip Dıranas Sinoptan ve daşımız, muhtelif vilâyetlerimiz- j Başmuharririmiz Faik Fenik An-den Demokrat Parti Milletvekili a- karadan milletvekili adayı gösteril-' d ay listesinde yer almışlardır. mişlerdir.
| Bunlardan Ze,ki Rıza Sporel, Ri- I ★ (Devamı Sa. 6 Sü. 1 de)
İktidar partisinin tahakkümünü yıkmağa çalışırken hapishaneye giden Başmuharririmiz Mümtaz Faik Fenik, tevkifi gününde...
İnönü Eğede propaganda nutuklarına devamediyor
C. H. P. Genel Başkanı Manisada söylediği nutukta her şeyi gül, gülistan gösterdi.
İzmir, 5 (Telefonla) — C. H. P. ’
Genel Başkanı İnönü, bugün yanlarında mutat zevat olduğu halde 9,30 da otomobillerle Manisaya ha-
reket etmiştir.
Yol boyunca köylerde C. H. Par-
tililer tarafından karşılanmış ve ilk tevakkuf Menemen’de olmuştur. Burada zelzele felâketi geçiren vatandaşlarla kısa bir konuşma yapan İnönü, Manisaya doğru yoluna devam etmiştir.
Yurttaş
Bu akşam Ankara Radyosun- | da 19.50 ve 21.15 de, İstanbul Radyosunda 18.20 ve 20.20 de Demokrat Pnıti adına yapılacak konuşm/alaıı dinle.
10.45 de Manisaya varan İnönü doğruca konuşma yapılacak olan bayram yerine gelmiştir. Burada a-lınan tertibat ve hareketler dünkü İzmir mitinginin bir minyatürü gibiydi. Önünde Altıoklu bir bayrağın kapladığı kürsü, üstünde bir tente. Dinleyicilere bakıyorum, ekseriyeti köylü vatandaşlar, ileride 5. . 55 otobüs kamyon boş olarak duruyor. Her halde köylüleri getiren otobüsler bunlar olacaktır. ı
Burada da İzmirdeki gibi kulağa gelen aynı fısıltılar; yol parası, bir öğün yemek C. H. Partisine ait, ayrıca beşer lira da yevmiye. Fa-kat bunları isbat etmeğe imkân yoktur.
Dinleyicilerin karşısına çıkan İnönü, bugün bütün gazetlerin yazdığı, C. H. Partisinin İzmir mitin-★ (Devamı Sa. 6 Sü: 5 de)
AKINTIYA
i____KÜREK
YEDEKÇİ
Con Ahmedin
devri daimi I
Cultanahmet Cezaevine rağ-**bet yine arttı! Üniversiteli gençler... Milletvekili generaller... Muhalif gazeteden başyazarlar...
Fakat nedense, Pilâvoğlu’n-dan boşalan Ankara Cezaevini iktidarın gözü hiç tutmuyor! Şimdilik, para İle değil, sıra ile mi dersiniz? Öyleyse Amerikalılar 180 bin mavi kitap dağıta-dursunlar! Bıı gidişle, okuma bilenleri birer birer toplataca-ğa benziyor! Hem okudukları da yeter! Biraz da düşünsünler!
Hey gidi, çoğu gidip azı kalanlar; hepinize selâm olsun! — Yedekçinin YEDEĞİ
Sayfa: 2
ZAFER

) Dikkatler
"Halk Partisi
Cumhuriyet refikimizin birinci I sahifesinde yanyana üç resim var- | dı. İstanbulda Radyoevinde çekilmiş bu resimler parti temsilcilerini radyoda konuşurken tesbit et- ! iniştir.
M. P. si adına avukat Ertuğrul Akça, D. P. adıua İstanbul İl Baş- j kanı Enver Atakan ve C. H. P. namına da 'bir plâk mikrofon başında idi.
Halka hitabı bile bir gramofon . plâğı ile yapan C. H. P. bu resim- ' lerle 11e kadar güzel canlandırılmış- 1 Ur!...
“Bizim Eshabı Keyf„
Milliyetin Bir Damla muharriri de «Bizim Eshabı Keyf» başlıklı yazısında .şöyle yazıyor:
«İnönü söylüyor: i
— Artık uyumak devri geçmiştir. |
Yaaa... Demek ki, böyle bir devir varmış ve şimdiye kadar uyunuyor-muş! Ne diyelim, sabahlar hayrol- j
Yemliha ve arkadaşları da böyle bir devir geçirmişler ve 309 sene u-yumuşlardı. Fakat uyandıkları zaman ne gördüler biliyor musunuz:
Tam 309 sene geç kaldıklarını!!»
İzmir zelzelesi ve İnönü
İzmirde bulunan Cumhuriyet muharriri Doğan Nadi C. )1. P. Genel Başkanmın Izmire gelişinden ve zelzeleden bahsederek şöyle diyor:
«İnönü saat 10.45 te Alsancak istasyonuna gelecek. Orada bulunmak üzere giyiniyorum. Tam saç-
konuşuyor,, larımı tararken zangır zangır bir zelzele ile sarsıldık. Hem otel kökünden oynadı, hem de ne yalan söyliyeyim, benim elim ayağım titredi. Tehlike halindeki her günahkâr gibi besmele çekerek giyinmeme devam ettim.»
Jandarma dipçiği ve büfenin kazancı
Son Postanın Kısaca sütunu muharriri -Jandarma dipçiği ve büfenin kazancı» başlıklı yazısında şöy-lo diyor:
«İsparta yolundayım... Tren kükürt fabrikasiyle meşhur «Keçiborlu» istasyonunda...
Vagonun penceresinden bakıyorum... Bir aralık, bir jandarmanın, tüfeğini kavrayıp, eli sepetli ufak bir çocuğu, küfrederek kovaladığını gördüm... Bir tarafta ellerinde kaynatılmış yumurta, pide, su testisi olduğu halde bekleşen küçük satıcılar... Bir tarafta da acıkmış, susamış yolcular... Ve arada jan darına... Seslendim
— Arkadaş, pide alacağım, çocuğu bıraksana...
Jandarma eri cevap verdi:
— Yasak!
— Neden?
— Emir...
— Neden?
—■ Çocuklar ezilmesin diye.
— Şu anda tren duruyor...
Baktı ki olacak gibi değil. Hakikatin ucunu, dilinin ucuyla mırıldanarak gösteriverdi:
— İstasyon büfesi işlemesin mi?»
Vatandaşla hasbıhal
— 7 —
Aziz Yurtdaş;
1 Görüyorsun ki, oy hakkını serbestçe kullanabilmen ûçin, kanun, icap eden her tedbiri almıştır. Onun içindir ki, endişe duymadan, çekinmeden, hiç bir tesire ve telkine kapılmadan, kim1 senin tavsiyesine muhtaç olma-i dan, istediğine oy'unu verebile-' çeksin.
' Mukaddes oy hakkına, yalnız vicdanın sahiptir. Jandarma ve zabıta kuvveti, sen, kanun yolunda yürüdükçe, sana karışamaz ve karışamıyacağına emin olmanı isterim. Seni, zorla sandık ba-1 şına götürüp, şuna veya buna oy’unu atacaksın diye ne jandarma, ne mülkdye âmiri, ne muhtar, ne de hiç bir kimse zorlıyamaz. Kanun, böyle hareket edenleri cezalandırır. Oy'unu atmana mani olmak istiyenler de cezaya çarpılır unutma. Fakat sen oy’unu kullanmak için mutlak sandığın başına git. Hür bir insansın ve oy’unu hür olarak kullanacaksın.
Yarın, seçimin neticesini nasıl öğreneceğini sana anlatacağım, aziz yurtdaşım.
NUSAT |
Tayinler
Af narlıları
TÛ HAFTAKİ YARIŞLAR
Maraş iline bağlı Afşin kazası kaymakamı Vasfi Özdemir Mardin hukuk işleri müdürlüğüne naklen tayin edilmiştir.
Ankara ve İzmir'de yapılacak yarışlar ve favorileri
Fakülte Profesörler Kurulunca seçilmiş ve senatoca uygun görülmüş olan İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Sinir Hastalıkları Kliniği profesörlüğüne aynı klinik Doçenti Dr. Necmettin Polvan tayin edilmiştir.
Partilerin Radyo konuşmaları
D. P. sözcüleri partinin İdarî ve İktisadî politikasını açıkladılar
Ah bir öğrenseler...
iin yaklaştıkça, Eşler de hararetlenmekte ve selâmeti nutukta bulanlar çeşit çeşit lâflar etmektedir.
İlkbahar At Yarışları bu hafta başlıyor. Altı haftadır İzmir yarışlarını uzaktan takip ederek vakit geçiren meraklılar nihayet hasret -lerine kavuşacaktır. Fakat İzmir yarışları henüz bitmediği ve atların hepsi Ankaraya gelmediği için bi- Birinci koşu: Â. rinci hafta koşuları oldukça sönük )arı 2000 metre, geçecektir.
Hele çifte bahisin 3 atlı bir koşu, ya, hem de Babacan ve Anış gibi bir ahırın iki kuvvetli atının bulun duğu bir koşuya, konulmuş olması müşterek bahis meraklılarının da zevkini kaçırmıştır.
Koşuların programını ve tahminlerimizi aşağıya yazıyoruz.
Birinci koşu: 3 yaşlı safkan Arap taylara malı ustur. İkramiyesi 1200 lira, mesafesi 1000 metredir.
1—Meteor 56 (R. Özkan)
2 — Civan 56 (Ş. Eliyeşil)
3 — Seyyare 54.5 (Ş. Eliyeşil) İlk koşularını yapacak olan bu
taylar arasında, idmanlarında rakip lerinden üstün gösteren Seyyare'nın birincilik ihtimali fazladır.
İkinci koşu: A. Grupu Arap atlarına mahsustur. İkramiyesi 1500 lira, mesafesi 1600 metredir.
1—Benliboz 60 (Ş. Eliyeşil)
2 — Bahtiyar 58.5 (E. Somtürk)
3 — Selçuk 57 (M. Karabucak) At adedinin azliğina rağmen bu
koşu günün en heyecanli koşusu o-lacaktır. Çünkü koşacak atlar hemen hemen müsavi kuvvettedirler. Bu yüzden içlerinden birini kuvvetli fovari olarak göstermeye imkan yoktur.
İdman durumuna bakarak Sel-çuk’a rakiplerinden biraz fazla şans verilebilir.
Üçüncü koşu: 3 yaşlı safkan ingi. tizlere mahsustur. İkramiyesi 2000 lira, mesafesi 1600 metredir.
1— Darling 56 (Ş. Eliyeşil)
2 — Anış 56 (Karamehmet)
3 — Babacan 54,5 (Karamehmet) Bu koşuda Darling’in kuvvetli rakiplerini geçebilmesi hiç akla gel-miyecek bir ihtimaldir. Karameh -met ahırı büyük favoridir.
Dördüncü koşu: B. grubu arap at larina mohsusdur. ikramiyesi 1200 lira, mesafesi 1600 metredir.
1—Düldül 60 (II. Yakupoğlu)
2 — Aşkar 60 (R. Farkaş)
3 — Seyhan 60 (M. Yücehan)
4 —Murat 60 (K. Yapan)
5 —Kanunî 57 (E. Oğuz)
Sonbahar yarışları gözönüne getirilirse Seyhan’ın bu koşuyu kolay kazanacağı tahmin edilir. Fakat Sey han daha tam formunda değildir. Bunun için koşuya daha iyi hazır lanmış olan Aşkar ile Murat’ın Seyhan için tehlikeli birer rakip olacaklarını zannediyoruz.
Bu koşuda ikili bahis olduğu için muhtemel sümrizleri de unutmamak lâzımdır.
Beşinci koşu: İngiliz atlarına mah sustur. İkramiyesi 2000 lira, mesafesi 1800 metredir.
1 — Citadel 58 (Karamehmet)
2 —Arda 58 (A. Kesebir)
3 — Modah 58 (Ş. Eliyeşil)
4 —Lady 57 (S. Eliyeşil).
Bu koşu Citadcl ve Modalı gibi iki kuvvetli rakibin karşılaşması bakımından enteresandır. Her ikisi de bu senenin Cumhurbaşkanı koşusuna büyük ümitlerle hazırlanmak ladırlar.
Modalı'nın koşuda yardımcısı ol-musı bir avantaj İse de çok iyi bir
durumda olan Citadel'i (hatasız kq-şulduğu takdirde,) geçmesi kolay değildir.
Çifte bahis 3-5 inci koşular arasında, ikili bahis 4 üncü koşudadır.
İzmir programı
—■ • ■ • • Grupu Arap
at-
Hava kurmay yarbaylarından müs tafi Muhittin Asral Ulaştırma Bakanlığı baş müşavirliğine tayin e-dilmiştir.
P. T. T. baş müdürü Nazmi Erk-man Ankara posta dairesi reisliğine baş müdürlük muavini Cemal Ünan do P. T. T. bölge baş müdürlüğüne tayin edilmişlerdir.
•k (Baştarafı l İncide)
nin radyoda bile halkın karşısına çıkacak yüzü kalmadığını göstermektedir.
D. P. sözcüleri radyoda yaptıkları konuşmalarda C. H. P. nin icraatını tenkit etmekte ve bunu ilmi misallerle izah etmektedirler.
Saat 21.15 de de D. P. sözcüsü D. P. nin İdarî politika hakkındaki görüşlerini bildirmiş, idari cihazın si yasî partilerin oyuncağı olmaktan kurulması için alınacak kurarları izah etmiş ve demiştir ki:
«-- Siyasî cereyanların tamamiy-le dışında kalan ve sadece kanun hükümlerine göre işleyen bir idare cihaziyle işler iyi görülebilir. Hayat ve istikballeri partilerin değiş melerine bağlı, her türlü kanunî teminattan mahrum memurlarla âmme hizetlerinin dürüst ve muntazam görülmesine imkân yoktur.»
Bundan sonra saat 21.40 da yapılan konuşmada Profesör Muhlis Ete konuşmuş, o da, D. P. nin İktisadî politikası hakkında izahat vermiştir.
Muhlis Ete, konuşmasında demiştir ki:
Devletin iktisat politikasiyle ittihaz ettiği edbirlerde güdeceği esas, bütçenin ve onu vergilerle besleyen vatandaşların mali iktidariyle mütenasip hareket etmek, İktisadî icraatta ehemmî mühimme tercih etmektir.
Halk Partisi hükümetleri, iktisat kaidelerine uyup, maalesef plânlı bir şekilde hareket edememişlerdir.
Vuzuhtan mahrum olan parti programlan, hazırlıksız bir surette işbaşına gelen hükümetlerin ve bunlara mensup Bakanların şahsî I kararlariyle altüst olmuş, tatbik e-dilmemiştir. O kadar ki, bir Halk Partisi hükümeti daha fazla himayeci siyaset takip etmiş; diğer bir tanesi ise daha ziyade liberal bir siyaset tatbik etmeğe koyulmuştur, i İktisadî sahada tedvin edilen bir 1 kanun çok geçmeden kabul edilen
bir diğeriyle tamamen değiştiriliyor, veya tam mânâsiyle tatbik edilemiyordu.
Bir ziraat memleketi olan Türki-yede Zireat Bakanlığı köye gireceği, köylüyü irşat ve ona yardım e-deceği yerde, masa başında bir takım kanun ve tüzükler çıkarıyor, devlet, ziraat, orman ve hara işletmelerini takviye etmek suretiyle kendi başının çaresine bakıyor. Köy bölgelerimizi sulamaktan, bataklıklarımızı kurutmaktan âciz. Liman yapmaktan aciz.
Birbiri ardı sıra mensucat fabrikaları, tabiî yün ve ipek memleketlerinde sun'î yün ve ipek fabrikaları, çimento, ateş tuğlası, tuğla ve kiremit, müskirat fabrikaları devlet tesiriyle Hava Kurumuna kurdurulan ve malını kimseye sa-tamıyan tayyare ve motor fabrikaları, bu fakir milletin yüz milyonlarca lirasının gömülmesine, havaya atılmasına sebep olmuştur.
Muhlis Ete, bundan sonra D. P. nin İktisadî siyasetine dair konuşa rak şöyle demiştir:
Partimizin İktisadî siyasetine ait ana kaide, programımızın 17 inci maddesinde tarif ve tespit edilmiştir. (Aynı zamanda devletçilikten ne anladığımızı ifade eden bu hüküm, İktisadî sahada uzun zaman, danberi devam eden boşluğu bir an önce doldurmak, iş hacmini genişleterek yurttaşların geçim ve refah seviyesini yükseltmek için, devletin gerek doğrudan doğruya İktisadî faaliyetlere girişmesi, gerekse nizamlama teşvik ve yardım yolla-riyle hususî teşebbüs ve sermayenin en uygun şekilde ve süratle gelişmesinde vazife alması) hulâsa e-dilm iştir.
Özel teşebbüs ve sermaye faaliyet ve tasarruflarının devlet tarafından nizamlanması, özel teşebbüs menfaatleriyle genel menfaatin te’lif ve korunması zaruretinden ileri gelmektedir.
Bize göre devletin İktisadî siyaseti, hususî mülkiyete dayanan, fer-
I
din iktisadi hürriyetlerini koruyan ve iktisadiyat sahasında hususî teşeb büsü esas tutan bir rejimdir.
Mahaza İktisadî sahada hususî te-şebbüü esas tutmak memleket e-konomisinde, devlet işletmelerine ve kooperatiflere yer vermemek mânâsına gelmemelidir. Hususî teşebbüs yanında kooperatif teşekküllerine ve muayyen sahalara inhisar edecek devlet işletmelerine lâyık oldukları yeri verilmesini de modem iktisat nizamının bir icabı sayarız.
Devlet İşletmeciliğinden ziyade «devlet tanzimciliği» şeklinde anladığımız devletçilik, daha doğrusu devletin iktisat politikası, devletin iktisatla olan alâkası, muhtelif, iktisat kollarının gelişmesi uğrunda ittihaz etmesi gereken teşvik, himaye ve mürakabe tedbirleri şeklinde tecelli etmelidir.
Devlet tesis ve işletmeciliği, tabiatı iktizası inhisar! mahiyette o-lan ve hususî teşebbüs ve sermayenin ele alamıyacağı işlere, âmme hizmetlerine hasredilmelidir.
Bize göre, hususî mülkiyet ve şah. si hürriyete dayanan bir iktisat reji minde, iktisadın sahibi aslisi fert tir veya şirket halinde hususî teşeb büstür. Bizim tezimizde, devlet iktisadın içinde değil, üstünde vazife alır.
Binaenaleyh devlet bundan böyle âmme karakterini haiz olmayan sahalarda işletmeciliğe geçmemeli ve muhtelif sebepler tahtında kurduğu işletmeleri (âmme hizmeti ve ana sanayii mahiyeti taşıyanlar hariç muayyen bir plân dahilinde peyderpey hususî teşebbüslere ve koopera tif bildiklerine devtretmeye başlamalıdır.
Fakat esaslı ve müstakar bir iktisat politikası tanzim ve tedvin edebilmek için, memleket İktisadî bünye ve münasebetlerini tetkik etmek üzere, İlmî hüviyetleri veya iş hayatındaki başarılariyle tanın -mış iktisatçılardan mürekkep bir İktisadî araştırma merkezinin kurulmasını derpiş ediyoruz.
Seçim Kanununun
mükemmel
olduğundan, bununla artık çok doğru bir seçim yapılacağından aylarca bahsedilmiş olmasına rağmen, İçişleri Bakanı, seçim propagandası yapıyorum, diye, teminat vermekte ve: «Yurdun her tarafında vatandaşın emniyet ve huzuru, idare ve zabıtanın kefaleti altındadır» buyurmaktadır. Dünyada bundan tabii bir hâdise olamazken, muhterem Bakanımızın «lâkırdı kıtlığında asmalar budayayım- kabilinden bu sözlerini, acaba, nasıl tefsir etmeli?
Vatandaş,sanki, yurdu eşkiya-lar istilâ etmiş diye, asla telâşta değildir. Çünkü, çok şükür böyle bir vak’a yoktur. Herkesin heyecan içinde bulunmasının sebebi, 1946 seçimlerinde ağzının yanmlş olmasıdır. Muhterem Emin Erişir-gil kalkıp ta: «IMG seçimlerindeki yolsuzluklar asla tekrar edilmiye-cektir!» diyebiliyor mu? Asıl mesele oradadır.
Bu lâfı, diyebilir veya diyemez, o başka mesele. Fakat, tam kendileri bu nutku çekerken, Bartın-da süngü takarak vatandaşa hücum eden jandarmalara, ne demeli?
İnsanın gayri ihtiyari, bu ne teminat? Bu ne icraat?... diyeceği geliyor.
Söz ile fiil arasında bu kadaı farklar bulunmasına, vatandaşın huzursuzluğu apaçık meydanda 1-ken, kıymetli hürriyet mücahitlerinden Nihat Erim de Düzcedı; • Biz iktidarda kaldıkça dirlik, düzenliğimiz bozulmjyacaktır!» diye, çok enteresan bir konuşma yapmaktadır. Bozulmıyacak olan rahatın, pek tabiî kendi rahatları olduğu aşikârdır. Ortalığın bu feci halini, hayat pahasının yüzde bilmem ne kadar fırladığını, memlekette işsizliğin hüküm sürdüğünü, Amerikan buğdayile karnımızın doyduğunu bilmemezlikten gelerek, bunları söylemek, her halde başka bir mânâya gelmese gerektir.
I 1 — Atom 67
2 — Mehtap 62
3 — Tufan 60
4 —- Havari 59
5 — Nadide 53
6 — Dabi 49
Favoriler: Tufan, Nadide. İkinci koşu: 3 yaşlı İngilizler 2200
metre.
1 — Artık
2 — Duc
3 — Dilber
4 — Fanfar Favoriler: Artık, Üçüncü koşu: Arap
1 — V. 1
2 — Artemis
3 — Fırat
4 — Nihavent
Favoriler: Nihavent, Dördüncü
2400 metre.
1 — Roket
2 — Derebeyi
3 — Princesse
4 — Pullu __ ...
Favoriler: Pullu, Princesse. Beşinci koşu: B, Grupu Arap atları 2000 metre.
1 — Akkent
2 — Maşallah
3 — Çınar
4 — Donjuan
5 — Azize
6 — Barış
7 — Buket
8 — Tilbe
Favoriler: Maşallah, Çınar.
• Çifte bahis 2-3 üncü, ikili bahis
4 üncü koşudadır.
K. K. K. K. K. K.
63
61
59
47
K. K. K. K.
Duc.
taylan 1200
58
54
54
52.5 K.
---------- V. 1.
koşu: İngiliz
63
58
55
51
63
61
60
59
55
52
49
48
K.
K.
K.
atları
K.
K.
K.
K.
K. K. K. K. K.
K. K. K.
Millî' ekonomiyi ilgilendiren e-sas mevzular ve bilhassa devletin iktisatta alacağı vazifenin mahiyet ve şümulü bu şûrada görüşüldükten sonra katiyet kesbedecektir.
Bundan başka, bir de düşmanlık meselesi almış yürümüştür. Sözde, vatandaşlar fikir ayrılıkları yüzünden birbirlerine kin be;-liyorlarmış. Pek nadir vak’alar müstesna, ne bu çeşit ihtilâf ne bu çeşit bir boğuşmanın olduğunu, duyan, gören olmadığına göre, bunların hayal mahsulü düşünceler olması lâzımgelmektedir.
Eğer ortalıkta bu gibi vak’alar varsa, «Bartın» hâdiselerinin ve benzerlerinin olmasından ileri gelmektedir.
IVleviût
25 Mart Cumartesi günkü müessif uçak kazası kurbanlarından MUZAFFER ABACI-nın ruhuna ithaf edilmek üzere 7/5/1950 Pazar günü Hamamö-nii Hacı Musa Camii Şerifinde öğle namazını müteakip, Hafız Nadir Duyguluses ve arkadaşları tarafından okunacak Mev-
lûdu Şerifi akraba, dost ve din kardeşlerinin teşrifleri rica olunur. (870)

Vaziyetin böyle olmasına rağmen, hâlâ demokrasinin kendileri tarafından ve partilerinin prensipleri gereğince, zamanı geldiği için yerleşmiş sebep olduklarını iddiaya kadar kalkmaktadırlar. Memlekette hürriyetin olduğunu ileri sürmekte ve son radyo konuşmalarını misal göstermektedirler.
İktidar partisi, kendileri de pekâlâ bilir ki, memlekette bu suretle düşünen vaanılaşlann her gün artan adedi karşısında bütün bunları istemiye, istemiye yapmıştır. Pehlivanlıkla bir söz vardır: «Zor, oyunu bozar!» derler." İşte onun gibi...
Halkın, partileri hakkında ne düşündüğünü, yalnız kendileri bilmemektedir. Bir öğrenseler!... Ah, bir öğrenseler!... Fakat acele etmesinler, yakındır!... Mayıs a-ymın 14 üncü günü bütün hakikati göreceklerdir.
davet elti. Reddettim. Ondan korktuğum için değil, sadece senin geleceğini bildiğim için.
Yatağa oturdu, beni de yanı na çekti. Oda dehşetli sıcaktı.
Cenevrede iken biri bana söylemişti zaten: Nevyorktı bütün odalar lüzumundan fazla sıcak olur diye... Bu hatıra ile, Cenev-reden Nevyorka kadar olan bütün seyahatim gözümün önünden geçti. Daha bir kaç gün evvel Cenevrede idim, bugün, her zaman sıcak olduğu söylenen • Nevyork otellerinden birinde-yim. Ben sıcak otellerden birin-deyim ama, PolonyalIlar kütle halinde, karlar içinde, buzlu yol Iar üzerinde ölüyorlar. Acaba, çok sevdiğim Fransızların başına neler gelecek?
Dizimde Edith'in elinin sıcak teması...
— Senin yanında olmak... Seninle yanyana oturmak ne gü zel... diyor. Sence övle değil mi?
— Öyle.
(Aklımda hâlâ Fransa ve Fran: sızlar var..)
— Kalacaksın, değil mi?
— Zannetmem.
(Yol boyunca hendekleri doli duran PolonyalIların cesetleri., j*
— Öyleyse niye geldin?
— Bilmiyorum.
— Ama ben biliyorum.
Yazan: FERENC MOLNAR
Kadının sesi biraz lıırçuılaş-mıştı:
«Bence bunda şaşacak bir şey yok, kocası öldü... Eh... Ölenle ! ölünmez ya... O da tuttıı yeni- '
Hikmet YAZICIOOlU
— Ya... Demek niçin geldiğimi biliyorsun...
— Biliyorum tabiî... Bir daha
hiç bir zaman gitmemek üzere...
Hayır, ben Amerikaya bu iş için gelmiyordum. Bu kadar tatlı anlar yaşamağa hakkım yoktu. Ben, 52 yıllık ömrümden arta kalaıi bir kaç seneyi insanların hizmetine, faydalı bir işe vakfet
nıek istiyordum. Ne kadar yazılsa, çizilse, haykırılsa, insanlığı kurtarmanın kabil olmadı-
ğını çok kere iddia etmiştim, fakat, her şeye rağmem, ümitsiz ve silâhsız mücadeleye atılmak lâzım geldiğini anlıyordum. Hiç bir işe el atmıyan, hiç bir şeye teşebbüs etmiyen kimse bir korkaktır. Ben buraya geçnaiş yıllarımı silmek, unutmak için değil, o yılların kefaretini ödemek için geliyordum. Ben koskoca Okya-
nusu, bir otel odası nda alelade bir bakireyi yatağa atmak İçin
geçmemiştim. Ben buraya 55 kilo canlı etffc1 esiri olmak için l(oşmamıştm\.
E/I(th’in hakikj' çehtpslnl ilk
— 27 —
defa görüyor gibiydim. O daha benim için yepyeni bir mahlûktu. Bir kadına bağlanmamdan doğan durum da yeniydi benim için. Ben şimdiye kadar hiç bir zaman bir kadına bu kadar batmamıştım —kelime güzel değil ama, ne demek istediğimiği iyi anlatıyor.— Sonra düşünüyordum da, bu oyunu oynamak için kâfi miktar param da yoktu. Elimdeki, avucumdaki bitince ikimizi beslemem lâzım gelecekti. O zaman 11e yapacaktım? Lokantalarda bulaşık yıkayamaz-dım... O kadar tabakla başa çıkılır mı? Çöpçü olsam kara, soğuğa dayanamam. Müvezzi olsam, telgraflarla başcdilmez. Hem zaten, doğrusu, bir kadınla beraber nasıl yaşanacağı hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Benim bekâr kafam, bir dolabı açınca içinden kadın pabuçları çıkmasını hazmetmeğe alışık değildi... Bütün bu teferruatı evvelden kestirmek imkânsız tabiî... Fakat bu hayat, heyeti u-mumiyesiyle, berbat bir şey olsa
Çeviren: M.T.
gerek.
Bitişiğimizdeki 27 numaralı o-dada az evvel bir konuşma başlamıştı. Sesleri duyuyor, fakat biz de konuştuğumuz için söylenenleri anlıyamıyordum. Biz susunca, komşuların konuştukları iyice anlaşılmağa başladı. Çok kere, seyahatlerimde tesadüf ettiğim gibi, bu da bir konuşmanın devamıydı. İki meçhul kimsenin, hjir erkekle bir kadının sesleri bize kadar geliyordu. İtiraf ederim ki, ben bu gibi konuşmaları fırsat buldukça din-lemişimdir. Çünkü hem hoşuma gider, hem de kendimi muhayyel bir hırsız, bir lâf hırsızı tasavvur ederek eğlenir ve heyecanlanırım.
Genç olduğu sesinden anlaşılan kadın:
«Ne istiyorsun zavallıdan? iliyordu. Bunda bir fevkalâdelik yok ki... Bilâkis gayet tabiî bir şey...»
Erkek: «Bu kadar çabuk olma malıydı... dedi. Acelesi neydi sanki?...»
den evlendi. Gençliğini mahv mı etsin istiyordun? Daha otuzunda bile yok... Hem sade o mu? Nice kadınlar, kocaları ö-
lür ölmez başka bir erkekle ev-leniveriyorlar...»
Erkek hâlâ:
«Bu kadar acele etmemeliydi... Yakışık almadı...» diye itiraz ediyordu.
Bu tarafta biz ikimiz de kulak kabartmış dinliyorduk. Bilmem niçin, öbür odadaki erkeğin sözleri beni fevkalâde alâkadar
ediyordu.
LCZOMLCTELEFONLAR
( Yangın ....................... 00
Sıhhî imdat ................... ül
Trenler .................... 12028
Hava Yolları................ 14881
i Yataklı v.agonlar ......... 11560
I Su firıza ................ 21570
| Elektrik .................. 24846
Havagazı ................... 24846
Başkent Taksi .............. 22222
Yeni Güven Taksi.............22330
Merkez Taksi .............. 11111
İrran T.ürvî ................11111
Belki haksızdı ama,
ölen kocayı mahzun mahzun mü-
dafaa edişi hoşuma gidiyordu. Bitişikteki kadın: «Ha erken
evlenmiş, ha geç evlenmiş... Far- '
kı var mı yâni...» dedi.
Erkek:
«Arada büyük fark var, diye cevap verdi. Onlar da bizim gibi mesut bir aile idiler değil mi?
Düşün bir kere şimdi: Bir erkek için ne azaptır bu... Bir erkek ki düşünüyor: Ben upuzun, buz gibi toprak altında yatarken, karım sıcak bir yatakta bir başka erkekle... Tıpkı şimdi senin
gibi, penbe geceliği, dağuıık
saçları, kızarmış yanaktarlyle...»
ECZAHANELER
Başkent, Merkez, Bayar,
I TAKVİM |
Rumi) 1366 — Nisan 23
Hicrî: 1369 — Recep 18 6 Mayıs 1950 Cumartesi
Sabah S.51 9.41
öğle 13.10 5.00
İkindi 17.04 8.54
Aksam 20.10 12.00
Yatsı 21.56 1.46
İmsak 3.54 7.44
ZAFER
Sayfa: 3
6 - 5 -1959
t
ADYO-TELEFON-TELGRAF HABERLERİ

Üçlü Konferansın gündemi hazır
Arap Devletleri
ve Sovyet Rusya rap Devletlerinin, Filistin meselesinde kendilerine hak-
sızlık edildiği için, şimdi, Batılı müttefikleri bırakıp Sovyet Rus-yaya dönmek temayülünde olduklarını gösteren bazı beyanat, son günlerde pek üstüste geldiğinden, dünya efkârını ilgilendirmeğe başlamıştır. Arap devlet adamları tarafından yapılan bu beyanat ve hükümet efkârına tercüman olan gazeteler tarafından yayınlanan yazılar, bir kısmı tekzip edilmekle beraber, gösteriyor ki, Araplar, Filistin ile olan dâvalarında Batıkların ve bilhassa Amerikanın takınmış olduğu tavırdan muğberdirler. Bu asabiyete, bir de Arap Birliği dahilindeki anlaşmazlık inzimam edince durum tam bir buhran manzarası arzetmiştir. Filhakika, Ürdün Kralı Abdullah'ın Arap Filisti-ni ilhak etmesi, İsraille ayn sulh hazırlıklarına başlamış olması ve Birliğin hakkında tatbik edeceği müeyyideleri hiçe sayması; nihayet Arapların nazarmda daha kötüsü, bu iltihakın İngiltere tarafından tasvip edilmesi ve Amerikanın tarafsız bir tavır takınması, îsraile karşı açılan mücadelenin muvaffa-kiyetsizlikle neticelenmesinden beri Araplar arasında hüküm süren huzursuzluğu bir kat daha arttırmış bulunmaktadır. Hususiyle ki. Kral Abdullah, diğer Arap devletleri tarafından hakkında tatbik edilmesi muhtemel olan İktisadî müeyyidelere, yâni her şeyden evvel Akde-nize olan mahreçlerinin kapatılması yolundaki tehditlere karşı «Büyük Suriye» tasansmı tekrar ileri sürmüş bulunmaktadır. Ürdün Kralının hareket serbestisini, büyük ölçüde İngilterenin müzahereti ve Amerikanın tarafsızlığından faydalanarak kazandığı aşikârdır. Ve işte bütün bu durum, Arap memleketlerinde, sırf Batılılara karşı duyulan dargınlık eseri olarak, yazının başında bahsettiğimiz bir cereyan demiyelim de, bazı seslerin yükselmesine sebep olmuştur.
Arapların Sovyetlere yaklaşmaları ve hattâ bazı gazete ve toplulukların ileri sürdükleri gibi, Rusya ile bir ademi tecavüz paktı akdetmek yolundaki arzulan ne dereceye kadar tahakkuku mümkün ve ne dereceye kadar ciddiye alınabilecek bir teşebbüstür?
Her şeyden evvel şu noktaya işaret etmek lâzımdır ki, Arap devlet a damlan ve gazeteleri tarafından tasarlandığı gibi, Sovyet Rusyaya yaklaşmak, bu devletle bir ademi tecavüz paktı aktederek ileride vu-kubulacak bir ihtilâfta tarafsız kalmak bir hayaldir. Çünkü Arap memleketleri de muhtemel bir Sovyet tecavüz plânının stratejik yolu üzerindedirler. Sovyet Rusya’nın paktlara, ahitlere ve imzalara, hele bir harp halinde ne derece kıymet verebileceği malûmdur. Bundan başka, bir ademi tecavüz paktının, herhangi bir kıymet ifade edebilmesi için, taraflar arasında az çok bir kuvvet muvazenesinin müessir olması lâzım geldiği ikinci dünya harbinde alman derslerden anlaşılmıştır. Hassaten Araplar, böyle bir muvazeneden istifade durumunda ve zorunda bulunurlarken, Batıdan gelecek yardımı reddederek bir tarafsızlık hülyasına kapılmaları asla ciddiye alınmaması gereken bir keyfiyettir. Arap âlemi, gelecekte başgösterecek silâhlı bir ihtilâfla muhasamata sahne olacaktır, zira, Araplar kendi topraklarını müdafaa etmekten istinkâf edecek olurlarsa, bu topraklar, stratejik mülâ haza ile, müttefikler tarafından korunacaktır ve her halde Arap top raklannda barut kokusu duyulacak tır.
Arap devletleri, Sovyet Rusyaya yanaşmak teşebbüsleriyle, pek iyi olmıyan iktisadi durumlarını da tehlikeye atmış olacaklardır. Zira kaybedecekleri Amerikan yardımını Rusya istese de onlara temin edecek durumda değildir.
Atlantik Paktına ek bir Akdeniz paktı ümitlerinin belirdiği bugünlerde, Arap âleminden yükselen bu sesleri, geçici bir hiddet eseri ola rak kabul etmek belki daha doğru olur. Filhakika bu konuda yapılan bütün beyanat ve neşriyatta Arap-lara has feveri bir eda serilmektedir. Kral Abdullah’a karşı da bidayette ayni ağır ton kullanılmıştı. Sonradan, bilindiği gibi, işin daha müsamahalı ve anlayışlı bir görüşle tetkikine doğru temayüller görüldü. Bu meselenin de soğukkanlılıkla tavzih ve tashih edilmesi dost Arap memleketlerinin huzur ve saadeti namına şayanı temennidir.
ZK^/W^'HERGÜN BİR HÂDİSE
Acheson bugün hareket ediyor
et-
Bu hız böyle gideıse!
C. H. P. Genel Başkanı Sayın İnönü, partisi için pro paganda yapmak ve oy teinin edebilmek maksadiyle Izmire ayak basacakları sıralarda, Ege’de şiddetli bir deprem olmuş!
Şimdi ister misiniz, bazı aşın C.H.P. propagandacılan şöyle bir tefsir yapsınlar ve:
— İşte, desinler, tabiat bile, Parti Balkanımızın karşısında tiril tiril titriyor! Ve ona heyecandan sarsılarak tazimlerini sunuyor!
Hani diyen bulunur mu, bulunur!—A. F.
Âşıkına kavuşmak için karışım hırsızlığa sürükleyen adam...
II
Masum bir kadının yaptığı
Soğuk harbi ilgilendiren bütün mes’eluler incelenecek
Londra, 5 (Nafen) — Birleşik A-. tek başına bırakılmasını arzu merika dışişleri bakanı Acheson'un mektedir.
Pazar günü Parise varması beklen-1 Fransız - Amerikan görüşmeleri mektedir. Ayni zamanda Londreda ' tamamlandıktan sonra, Amerika bulunan dışişleri bakan vekili1 dışişleri bakanı buraya gelecek ve George Perkins de Fransız başken-! 11 Mayısta üçler konferansı baş-tine gidecek ve orada görüşmelere ‘ Uyacaktır. Fakat bundan evvel 9 başlanacaktır. j veya 10 Mayısta Dean Acheson’un
| ayrıca Bevin ile görüşmesi beklen-1 Fransız dışişleri bakanı Schu..........-............
manın da iştiraki ile 8 Mayısta yapılacak görüşmelerde iki memleketi ilgilendiren bazı meselelere temas edileceği gibi bilhassa Hindi Çini meselesi üzerinde de ehemmiyetle durulacağı belirtilmektedir.
Parisdeki muhabirlerin bildirdiklerine göre, Fransız hükümeti Hindi - Çiniye askerî ve iktisadı yardım yapılmasını arzu etmekte ve bu bölgede komünist tehlikesine karşı
büyük fedakârlıklar
mektedir. Böylelikle iki ikili konfe. j ransı müteakip üçlü görüşmelere 1 girişilecektir.
Siyasî muhabirlere göre, bu seferki üçler konferansı harp sonu devresinin en mühim konferansı olacak-. tır. Üçlerin bilhassa soğuk harbi ilgilendiren meseleleri ele alacakları ve bütün beynelmilel meselelerde1 tek ve müttehid bir cephe kurulması için gerekli tedbirleri söylenmektedir.
Krol Abdulloh ihraç edilecekmiş
Kahire, 5 (a.a.) — İnanılır bir kaynaktan öğrenildiğine göre, Mısır, siyasî komitenin 10 Mayısta Kahire’de yapacağı toplantıda Ürdün'ün Arap birliğinden ihracını teklif etmek tasavvurundadır.
İngiliz elçisinin seyahati
Kahire, 5 (a.a) — Birleşik Amerikanın Kahire büyükelçisi Jaffer-son Caffery yanında büyükelçilik Doğu işleri müşaviri Philip İreland bulunduğu halde Pazar günü Suriye, Lübnan ve Irak başkentlerinde bir tetkik gezisine çıkacaktır. Büyükelçinin seyahati 15 gün sürecektir.
Çıplaklarla mücadele devam ediyor
Kestova, (İngiliz Kolombisi) 5 (Nafen) — Çırılçıplak sokaklarda dolaşmakta olan dini «Dukhobor» taraftarlarına karşı amansız bir mücadeleye girişmiş olan polis buna rağmen kati netice elde edememiş ve şimdi kaşındırıcı tozlar kullanmaya karar vermiştir. İnsanlar tarafından yapılan kanunları protesto ettiklerini söyleyen bu çıplaklar bundan elli sene evvel buraya hicret etmiş Ruslardır. Bunların sayısı 2000 i geçmektedir. Son hafta zarfında bir çoğu tevkif edilmişse de bu hareket soyunmalarına mani olamamıştır. Şimdi polis, evlerini ateşe verip sonra da karşısında soyunan bu adamları ve kadınlan ka-şındırıcı tozlar serperek yola getirmeye çalışacaktır.
Pilotsuz uçuş tecrübeleri
Eglin, (Florida) 5 a.a. — Amerikan havacılık tarihinde ikinci defa olmak üzere dört motörlü bir uçak pilotsuz bir uçuş yapmıştır. Filhakika Eglin hava tecrübe üssünde bulunan radyo ile sevkedilir cihazlar grupundan bildirildiğine göre, B. 17 tipinde biy uçan kale içinde pilot olmaksızın havalanarak 10.000 metre irtifaa yükselmiştir. Birkaç za man evvel ayni model iki uçan kale Havai adalarında Hilo ile Kalifor niyada Muroc hava üssü arasında radyo ile idare edilen bir uçuş yapmıştı. Eglin üssündeki subaylara göre, teknik sahada ve malzeme üzerinde yapılan son tekâmüller, icabbettiği emniyet pilotundan sar-fınazr edilmesine imkân vermiştir.
Serbeat Fıkra
Mücahit TOPALAK
Mehru Endonezya’ya gidiyor
Yeni Delhi, 5 (a n.) — Hindistan başbakanı Pandit Nehru'nun gelecek ay zarfında Endonezyaya bir hafta veya 10 günlük bir ziyaret yapacağı dışişleri bakanlığından bildirilmiştir.
Hind - Pakistan
müşterek siyaseti
Trygve Lie Hollandaya gitti
La Haye, 5 (a.a.) — Birleşmiş Mil I letler genel sekreteri Trygve Lie | dün akşam uçakla Paristen Hollan-| daya gelmiştir. Lie yarın milletlera-I rası adalet divanı başkanı Jules I Basdevant tarafından verilen öğle I yemeğinde bulunacak ve bu müna-| sebetle Hollanda dışişleri bakanı I Stikker ile konuşacaktır. Genel ‘ | sekreter Cumartesi günü Cenevre-. ye hareketle oradan Moskovaya gidecektir.
Müşterek bir dış politika hazırlanıyor
Londra Radyosu, 5 (Basın - Yayın) — Hindistan başbakanı Nehru dün Pakistan ve Hindistan müşterek gazeteciler cemiyetinde bir konuşma yaparak şöyle demiştir: Pakistan ile Hindistan halen, dışişleri alanında iki devlet için müşterek bir politika tesbitine çalışmaktadırlar. Bu çalışmalar savunma ve ticaret konuları üzerinde cereyan etmektedir.
Joponya ayrı su'ha taraftar
Brazaville Radyosu, 5 )Basın - Yayın) — Dün Japonya liberal partisinde bir konuşma yapan Japonya başbakanı Yoshida, kendisinin j eski düşman memleketlerden bazı- 1 lan ile Japonya arasında ayrı batış j yapılmasına taraftar bulunduğunu j açıklamıştır. Başbakan, ayn barış yapılabilecek memleketlerden ikisini İngiltere ve Amerika Birleşik devletleri olarak tasrih etmiştir.
Kıbrıs’da sosyal reform
Londra Radyosu, 5 (Basın - Yayın) — Kıbrıs’ta Türkler arasında birden fazla kadınla evlenmek ve ’ küçük yaşlılar arasında evlenme bağları kurmak kaldırılacaktır. | Dün Kıbrıs İngiliz hükümeti ida-1 resinin yayınladığı bir lâyiha, bir j den fazla kadınla evlenmeyi kanun dışı bıraktığı gibi Türk kadınına boşanma hakkını da vermektedir. I
Çocuk dadılığı yapan askerler
Santiago, (Şili) 5 a.a. — Bütün Şili hastahanelerindeki hasta bakı-1 cıların yaptıkları kanun harici grev dün devam ederken, genç askerler ve deniz erleri doğum evlerinde çocuk dadılığı yapmışlardır.
Bu arada, mezarlık işçilerinin kısmî grevi dolayısiyle, ordu birlikleri mezar kazmaktaydılar.
Adedi 19.000 i bulan devlet hasta-haneleri müstahdemininin yüzde 60 inin grev yapmakta olduğu tahmin edilmektedir.
Gönüllü Kızıl Haç, ordu ve bahriye hastabakıcıları, askerlerin yardımı ile Santiago ve Valparezo’da dün hastalara bakmışlardır.
Karısını hırsız diye yakalattırıp hapse attırmak istedi.
Ruılar Alman esirlerini iade ediyorlar
Londra, 5 (a.a.) — Tass ajansı, takriben 17 bin Alman harp esirinin geçenlerde memleketlerine iade e-dildiğini bildirmiştir.
Tass ajansı, bu suretle bütün Alman harp esirlerinin memleketlerine iade edilmiş olduğunu, ancak «harp suçlarından mahkûm» 3717 kişinin geri gönderilmediğini, 3815 kişi hakkında tahkikat yapıldığını ve 14 kişinin hastalık sebebiyle mu. vakkaten Sovyet Rusyada kaldığını ilâve etmiştir.
»Mağlûp Armada»’nın hâzinesi hâlâ aranıyor
■ Londra. 5 (a. a.) — İskoçyada ı Tobermory körfezinde batan «Mağ-I lûp olmaz» armadaya mensup bir Ispanyol kalyonunda bulunduğu sanılan hazîneyi bulmak için yapılan araştırmalar, birkaç gün daha devam edecektir. Filhakika, dalgıçlar suların dibinde tahta enkaza tesadüf ettiklerinden evvelce verilen t kararın aksine araştırmalara devam j edilecektir. Maçıafih, henüz bu en-' kazın ikinci Philip’in gemilerine ait ! olduğuna dair bir emare mevcud ,' değildir.
Fransada generaller meselesi meclise intikal etti
Gilbert adında 30 yaşlarında bir genç adam altı senedenbe-ri karısı Ovillia ile birlikte gayet mütevaz’ bir hayat sürmekteydi. Fabrika işçisi olan bu gence son zamanlarda bir hal olmuştu. Eviyle alâkasını kesmiş, hariçteki kadınlarla gezip tozmaktaydı. Bu işi okadar azıtmıştı ki, zavallı karısı, kocasını haftada bir defa dahi görmek fırsatını bulamıyordu. Bu aileyi tanıyanlar kadına acıyorlar ve ona birçok nasihatlarda bulunarak kocasını ıslâh etmenin yollarını arıyorlardı. Kadıncağız kocasiyle geçirdiği tatlı ve neş’eli anlarını hatırasiyle avunuyor, eski günlere kavuşmak için dua ediyordu.
Gilbert’e gelince, o, büyük hülyalar peşinde koşmaktaydı. Zen-gnliğe karşı duyduğu arzu onu sonsuz hayallerle başbaşa bırakmaktaydı. Bir gün muhakkak zengin olacaktı. Fakat yalnız olduğu takdirde. Karısından ayrılmanın yollarını a-raştırmış kat’i bir karara varamamıştı.
bert'in yaptığını leri sürüyorlardı.1 Araştırmaların neticesinde Gilbert’-in zengin kızla olan münasebeti anlaşıldı.
Kurulan tuzak anlaşılmıştı. Genç aşıklar veziyetin aleyhe döndüğünü görünce, kaçmanın en iyi çare olduğunu düşündüler. Polislerin takibinden kurtulamayınca aklıselimini
kaybeden genç adam otomobili deli gibi sürerek beraber ölmelerine sebep oldu. Bu müessif hadise böyle-ce kapandı.
Diğer taraftan serbest bırakılan Gilbert’in karısı halen kocasının suçsuz olduğuna inanıyor ve onun hatırasiyle kederli'bir hayat sürü-
C. H. P. Ordu’da da
kesenin ağzını açtı
Fırsat bu fırsat
H. Partili bir adayın malî nazariyesi: Borcumuz var ama gemilerimiz, fabrikalarımız da var !
Paris, 5 (a.a.) — Çin Hindi harbi-. nin askeri sırlarının dışarı sızması 1 hakkındaki tahkikata engel olmakla I itham edilen eski başbakan Paul Ra-j madieriyi temize çıkarmak için ' Sosyalist’lerin yaptıkları talep üze-| rine, millî mecliste «generaller me-1 [ selesi'nin» müzakeresi dün başlamıştır.
Eski kurmay başkanı general Ge-orges Marie Revers’in Çin Hindi hakkındaki bir raporundan sırların ne şekilde Vietminh ajanlarının eline geçtiğini tahkik etmek üzere kurulan parlâmento komisyonunun muvakkat raporu müzakerenin e-sasını teşkil etmiştir.
Komünist mebus Maurica Krie-gel - Valaimont, eski başbakan Queuille ile Sosyalist bakanları Ra-madier ve Jules Monh’un, vezifele-rini suiistimal ettiklerinden dolayı yüksek mahkeme huzuruna sevke-dilmelerini istemiştir.
Komünist saylav, yaptığı şiddetli bir hücumda, üç eski bakanı, Revers’in raporunun dışarı sızmasını tahkik eden devlet memurlarına haksız olarak mani olmakla itham etmiştir.
Kasabada zenginliğiyle şöhret bulmuş bir adamın 18 yaşlarında gayet şımarık bir kızı vardı. Günün her saatinde bu kız, spor ve çeşitli eğlencelerle meşgûldü. Kız arka-daşlariyle pek nadir olarak gezerdi. Arkadaşlarının ekserisini erkekler teşkil ediyordu.
işte Gilbert, bu kızı görünce, güzel bir nimet kabilinden elde etmenin çarelerini düşündü. Şayet bu kızı kendine bağlayıp evlenirse parasızlık ve sefaletten kurtulacaktı. Günlerce köşkün etrafına dolaşıp kızla tanışmak fırsatım kolladı. Aylar geçti. Hâlâ kızla görüşüp bir iki lâf bile edememişti. Bütün emekleri boşa gitmekteydi. Bir an bu işten vazgeçmek istedi. Para hırsı çok kuvvetli bastırıyordu. Nihayet bir gece köşkte tertip edilen bir lenceye gitmek imkânını bulabildi. Çapkın tavırlarıyla genç kızın gözüne çarpması bir an meselesi oldu. Gün geçtikçe kızla olan samimiyeti arttı. Artık genç kızın en yakın dostu olmuştur. Genç kız Gilbert’in evli olduğunu bilmiyordu. Ona deli gibi aşık olmuştu. Hayatta yegâne evlenebileceği adam buydu. Bir an dahi ondan ayrı kalmağa tahammül edemiyordu. Gilbert genç kızın kendisine iyice tabi olacağına kanaat getirince, artık sırlarını ortaya dökmenin zamanı geldiğini hisseti. Evli olduğunu karısından boşanmak istediği halde boşanmanın gayet zor olduğunu izaha çalıştı. Genç kızı bu suretle ikna etmişti. Genç kız ne olursa olsun ondan ayrılmayacağını bildirdi.
eğ-
lah, ne karışıyorlar İnönü'ye!» demiştir.
Ordu belediye reisi Ali Rıza Gür-soy ise «Yazar bozar tahtası gibi iktidar değişmez!» hikmetini savur-muştur.
Milletvekili Arif Onat borçlanmakta beis yoktur. Borcumuz varsa 58 tane vapurumuz, demir yollarımız, fabrikalarımız da var» diyerek acayip bir natariyle ortaya atmıştır Demokrat Partinin miletvekili aday lanndan Feyzi Boztepe ile konuştum. Bana şunları söyledi:
(— Çıkarılmak istenen her türlü müşkilâta rağmen hakkın zaferi için yılmadan mücadelemize devam etmekteyiz. Milİet beraberdir Allahın inayetiyle mutlaka seçimleri kazanacağız.»
Zor nikâh!
eçen akşam, radyoda Baş-bakanımız, memleket meselelerine dair konuşacak, dediler. Eh... Başbakanımızdır, fadıldır, âlimdir, muhteremdir. Şu radyoyu bir açayım da dinliyeyim dedim:
Beş dakika, on dakika jyU On beş dakikanın da hadi pek zararı yok!
Derken spiker hanım söze karıştı:
— Sayın Başbakanımız Semset tin Giinaltay memleket meselelerine dair konuşmalarına devam ediyor!
Etti! 20, 25 dakika! Aman etme yin, eylemeyin! Fakat kim dinler? Sayın Başbakan, sanki istatistik yıllığını eline almış, rakam, rakam, yine rakam! Arkasından ayni sözlere devam...
Yazan ————.
| Sarıçizmeli |
Derken efendim, etti 39 dakika.. Oldu 4« dakika!
Ne yalan söyliyeyim bu arada şöyle kaçamaktan İstanbul radyosunu çevirdim. Oooh, burası bir âlem!
Neden kalbim seni sevdi..
O gözler fikrimi çeldi Bu iftirak cana değdi) Yeşil gözlüm yaman esmeri...
Fakat ne olsa, Başbakan memleket meselesi konuşurken, rahatça şarkı dinlemek de olmuyor.. Tekrar düğme! Tekrar Ankara!
— 28 bin 885 kilometre yol! Olmadı!...
Tekrar, İstanbul! Şarkı yine kıyamet!
Nasılsa, bir akıl edeceğim tuttu ve gündelik Ankara programına baktım. 20,30 da yegâh faslı! Desenize! Uçtu bizim canım fasıl!
21 de de temsil! Molyer’den tercüme! Zor nikâh..
Eyvah.. Nikâh da zar zor bozulacak desenize...
Hülâsa; ben böyle Ankara, İstanbul arasında belki 20 defa gide gele dönüp dolaşırken Başbakan da konuşmasını bitirdi: Saatime baktım, tam 72 dakika!...
İşin doğrusu bu parti propagandası değildir. Çünkü hakikaten 72 dakikayı sabırla dinleyen ve bir şey anlayan varsa Hayyales-selâ! Neyse ki, düğme bizim eli-
Pcki diyeceksiniz? 72 dakika sonra ne oldu? Ne olacak eninde sonunda, Zor nikâh kıyıld ama, yazık oldu, kayınpedere!...
Gilbert karısına giderek şayet ayrılırsa kendisine iyi bir para vereceğini söyledi. Bunda da muvaffak o. lamayınca, boşanmak için başka çareler aradı. Hiç birinde muvaffak olamadı. Karısı kocasını çok sevdiği için boşanmağa asla rıza gösteremiyordu. Gilbert, zengin kızla anlaşarak yanma para ve mücevher dolu bir çanta alarak bir hafta karisiyle kalmak üzere ayrıldı. Artık karisiyle mes’ut bir hayat süren bir adam halini almıştı. Her dakika karisiyle başbaşa idi. Zavallı kadın başına gelecek felâketi bilmiyerek kocasının kolları arasında mes’ut dakikaları saymaktaydı. Allaha bu günleri gösterdiği için dua ediyordu. .Genç adam yakında bu memleketten ayrılacaklarını bildirdi. Muazzam bir işi peşinde koştuğunu söyledi. Bir gece yanına para ve mücevherleri alarak eve geç vakit döndü. Ve hemen karısına o gece trenle uzaklaşmaları lâzım geldiğini söyledi. Karısına para ve mücevherlerle dolu çantayı vererek istasyona gitmesini kendisininde biraz sonra arkasından geleceğini bildirdi.
Ünye, 4 (Hususi) — Ordu Demok-T] rat Parti adaylarının genel merkez- j ce memleket çapında değerli şahsiyetlerin de ilâvesile ilânındanberi • Halk Partisi kademelerinde bariz j bir telâş göze çarpmaktadır. Ordu- ) nun, muhalefetinin ezici üstünlüğü bakımından diğer bölgelere örnek sayılabilecek kuvvette olduğu esa- 1 sen biliniyordu. Halk Partisini, şaş- 1 kın hale getiren asıl cihet aday lis- 1 tesinin yüksek kalitesi olmuştur.
Seçim mücadeleleri en hararetli safhaya girmiş bulunmaktadır. Kanunun mükemmeliyetine ve adlî teminata rağmen baskının bilhassa Ünye ve Fatsa köylerinde türlü kılıklara bürünerek devam ettiğine dair şikâyetler artmaktadır. Merkezle olan münakâlat güçlükleri ve yaşama şartları bakımından Kurunu Vüstai bir manzaar arzeden Karakuş bucağında köylünün ıstırabı yürekler acısıdır. Halk Partisinin bu seçimleri kendisi için ölüm dirim mücadelesi sayarak hudutsuz malî kaynaklarını seferber etmesi vatandaşın siyasî kanaantini ser -bestçe izharına önemli bir mania teşkil edecektir. Kamuflajlı baskının ayrı bir tezahürü de budur.
Demokrat adaylardan Feyzi Boztepe, Cemil Benğü, Salâhattin Orhan ve arkadaşları ilçe ve bucaklarda vatandaşı teşci ve tenvir edici heyecanlı nutuklarile büyük sevgi tezahürlerine muhatap oluyorlar. Fatsanın Kabık dağı köyünden İsmail Hanikas demokrasi dâvasını samimî bir halk şairi dilile müdafaa eden tipik bir köylü hatibidir. İrticalen okuduğu şiirlerle geniş vatandaş kitleleri üzerinde çok müsbet tesirler bırakmaktadır.
Doktor Salâhattin Orhon Mesu -diye köylerinde kanunsuz konuştuğu iddiasiyle mahkemeye verilmiş, fakat şahit sıfatile getirtilen köylüler âlet olarak kullanılmak istenildiklerini ve hâdisenn mürettep olduğunu ifşa etmek suretile Türk köylüsüne hâs medenî cesaret ve a-saleti göstermişlerdir. Suçu sabit görmeyen yargıç derhal beraet kararı vermiştir.
Halk Partisi hatipleri bütün konuşmalarında gaf üstüne gaf yapmakta birbirlerile yarış ediyor ve her yerde anti demokratik zihniyetin canlı örneklerini veriyorlar Geçenlerde yaptıkları Fatsa toplantısında Yusuf Ziya Ortaç şöyle demiştir:
«— İnönü C. H. P. nin fiilî başkamdir. İnsafsız muhaliflerimiz onu benimseyemezler.»
Eski Fatsa belediye reisi Atıf To-paloğlu da «Boynumun kesilmesine bile bağlı olsa demokrasiyi bu mem lekette yürütmem. Allah var Al-1 D.P. ye kaydolmuştur.
Hozat'ta keylülere "Ülusr» dağıtılıyorl
Hozat (Hususî) — Bugüne kadar pek gazete yüzü görmiyen kazamız bir haftadır çuvallar dolusu getirilen C.H.P. Karagöz ve Ulus gazetelerinin furyasına uğramıştır. Halk dağıtılan bu gazeteleri öteberi sarmak için bol bol alıp köylerine götürmektedir.
1946 danberi milletvekili olan C-H.P. li Mahmut Tan bu sefer de aday gösterildiğinden propagandaya başlamış, köy muhtarlarına 300 zer lira vaadedilmiştir. Bunu Müs-kerek köyünden Mehmet Zeytin açıklamıştır.
Mahmut Tan Dersim isyanı âmil lerinden Seyit Rızanın torunu Ali Rıza Polat’a asker bulunduğu Elâ-zığdaki kıtasından sıla izni alarak muhitte sözü geçkindir diye propagandaya çıkarmıştır. Fakat Tunceli halkı artık ağa ve seyit sözüyle hareket etmiyor.
Sungurul’da Demokrat Parti'nin mitingi
Sungurlu (Hususî) — Demokrat Partinin burada tertip ettiği açık hava toplantsı büyük bir intizamla yapılmıştır. Toplantıda D.P. Milletvekili adaylarından Doktor Sedat Baran, Ahmet Başıbüyük, Baha Koldaş, Avukat Haşan Ali Vural, Avukat Hüseyin Ortaklıoğlu, Doktor Saip Özer, Şevki Gürses demokrasi dâvasına candan bağlı olar üç binden fazla köylü ve şehirli va tandaş huzurunda heyecanlı ve al kışlarla kesilen birer konuşma yap tılar. Konuşmadan sonra yüz kada vatandaş C.H.P. den istifa edere
Zavallı masum kadın taşıdığı şeyin ne olduğunu bilmiyerek istasyona yollandı. İstasyonda polisler tarafından yakalanarak derhal tevkif edildi. Günlerce süren mahkemede mesele henüz aydınlanmamıştı. Çünkü kadın hiçbir şey söylemiyordu. Kocası bu hırsızlığı mü-reffah bir hayat yaşıyabilmesi için yapmıştı. Onu ele veremedi. Kocasını kaybederstK^onu ne olurdu. Kadının mahkûm alacağı aşikârdı. Fakat şahitler kadının lehinde hareket ettiklerinden bir türlü karara yarılamıyordu. Bu hırsızlığı Gil-
f'
Ucuz Ayakkabı satışı başladı
Güven Kundura Mağazası mevsimin yeni modelleri ile 10 gün müddetle ucuz ayakkabı satışına devam edecektir. Bu ucuzluktan istifade ediniz.
Şaban Kulak
Adres: GÜVEN KUNDURA MAĞAZASI Çıkrıkçılar Yokuşu Saraçlar Çarşısı No. 107 — Tel: 11919
Sayfa: 4
ZAFER
DİLEKLER
işinden atılan
| Kitaplar arasında I
Ben kılıcımı Imp ıratora, sonuna kadar . müdafaa şartıle arzetmiştim!..
— 155 —
— Kan dökülmesini ben de istemem Lala. Fakat kan dökülecek diye Allahın gösterdiği yoldan dönecek değilim.
Halil Paşa sustu. Sultan Mehmet etrafında olanları süzdükten sonra ağır ağır tekrar söze başladı:
— İş böyle olunca derhal teslim teklifi yazılıp göhderilsin. Yirmi dört saatlik bir mühlet veriyorum. Ya cevap gelmez, yahut da muvafık cevap gelmezse hücum başlıyacaktır!..
Bu mektup yazıldı ve derhal İmparator Kostantine gönderildi.
A
Kostantin, karargâhını sûrlarda kurmuştu. Son olarak Jan Jüstin-yani ile sûrlara geldiği vakit, üzgün ve bitkin bir halde ona:
— Artık sarayımıza veda ettik. Yeddilâhiye mevdu şehrimizin â-kıbeti taayyün edinceye kadar buradayız. Rahatı kendimize haram ediyoruz.
Cinevizli kumandan kılıcını yere dayadı:
— Haşmetpenah!.. Bu kılıç em-rinizdedir!.. Biz de sizinle beraber bu topraklarda gecemizi gündüzümüzü geçireceğiz. Bütün te-balannız da ayni azmi göstermek tedir.
İki değerli harp adamı sûrları geziyorlardı. Bu sırada Türk Padişahı tarafından gönderilen mektubun geldiği haber verildi.
Kostantin küçük bir ümide kapılarak sevincinden sarardı. Belki Türk Padişahı insafa gelmiş o-labilirdi. Belki bazı şartlarla muhasarayı kaldırmağı teklif ediyordu.
— Ey İsa!..
Diye ellerini göğe kaldırdıktan sonra titreyen elleriyle Namei Hümâyûnu aldı. Açtı ve okudu. Jan Jüstinyanı merakla İmparatoru seyrediyordu. Kostantinin o-muzları birdenbire çöküvermişti. Bitkin bir halde Namei Hümâyûnu Jan Jüstinyani’ye uzattı.
Cinevizli kumandan sanki bir heykel imiş gibi dimdik dikildi.
— Ne cevap vereceksiniz Haş-metpenah?...
Diye sordu. İmparator artık bir canlı cenaze idi.
— Bir kere de Başvekilimiz No-
* taraş ile diğer kumandanlarımıza vaziyeti bildireceğim. Ondan son-
- ra...
Kostantin daha fazla konuşmadı.
‘ Derhal toplantı yapıldı. Münakaşalar çok uzun oldu. Bilhassa Notaras, teklifin çok esaslı olarak tetkik edilmesini, ceffelkalem reddedilmemesini istiyordu.
Franzes, Jan Jüstinyani ve arkadaşları ise derhal red cevabı verilmesinde ısrar ediyorlardı.
Nihayet çok bunalan Notaras, asabi bir halde bağırdı:
— Mukaddes şehrimizi zorla Türklere teslim ediyorsunuz!.. Tarih bugüne kadar, bu derece kuvvetli bir muhasara ordusu görme-i iniştir. Bu müthiş orduya muka-l vemete kalkışmak delilikten başka bir şey değildir.
L Franzes haykırdı:
Y — Müdafaasız teslim mi ola-S: llm?-
Ti — Sözümü kesme Fransez.. Muti kavemet beyhudedir. Lüzumsuz y palavralarla vatanımızı tehlikeye S atamayız.
E — Söylediklerimiz palavra deli ğildir.
B — Hislerinizle hareket ediyor-
Y sunuz. Mahrem kalması gereken U bir muhabereyi burada mecburen ). açıklıyacağım.
Herkes merakla sustu. Acaba bu gizli muhabere kiminle olmuş-H tu. İmparator bite hayret etti.
Notaras ağır ağır söze başladı: A — Türk ordugâhının, Türk dev (_ letinin en salâhiyetli şahsından bir mektup almış bulunuyorum.
— Kimdir? Bu kimdir?
— Bana isim söyletmeyiniz. Bunu anlamak için isim söylemeğe
g lüzum yoktur.
İmparator, söz söyliyenleri eliy
• 1e susturduktan sonra:
— Devam ediniz sevgili Başvekilimiz.
. Dedi.
Notaras devam etti:
— Evet Haşmetpenah.. Bir mektup aldım. Her şey apaçık yazılmıştır. Eğer bazı hafifletici mad-
• deler koydurabilirsek Padişahın teklifini kabul etmek, bizim için yegâne kurtuluş yoludur.
Kostantin derin bir üzüntü içinde idi:
— Yâni teslim olalım, öyle mi Notaras?
— Öna yakın.. İleride sevgili şehrimizi kurtarmak için daha « iyi fırsatlar çıkabilir.
Kostantin orada bulunanların yüzlerine baktı.
Jan Jüstinyani hırçın bir ifade ile haykırdı:
— Ben kılıcımı İmparatora, sonuna kadar müdafaa şartiyle ar-fetmiştim!..
Franzes de haykırdı:
— Teslim olmaktan ise ölmek evlâdır..
Notaras sinirlenmişti.
1
1
1
1
i
(
i
1
1
1 p
6 - 5 - 1950
— Çocuklar da ancak böyle konuşabilir. Bir kere sûrların üzerine çıkınız. Bütün vâdileri dolduran Türk ordusunu, müthiş bombardeleri görünüz.
— Gördük.
— Görmekle anlamak arasında büyük farklar olsa gerek,
— Anlıyoruz.
— Ben tarihî vazifemi yapıyorum. Türk ordusu ile harbe tutuşmak, delilikten başka bir şey değildir.
— Hain olmaktan ise, deli olmağı tercih ederiz.
Notaras sapsarı kesildi. Elini kılıcına götürdü. Fakat Kostan-tin araya girdi:
— Sakin olunuz. Şehrimiz tehlikede jken iki değerli adamımızın mücadele etmesini Allah bize göstermesin..
★ (Devamı var)
evrem işçi
.2996 sayılı tâminîle tescil edilmek için sıhhî muayeneye sevkedildiğimde, Akciğer veremi olduğum anlaşıldı ve 29/4/1950 günü matbaa müdürlüğünün bir yazısı ile 3008 sayılı İş Kanununun 5518 sayılı kanunla değişen 13 üncü mad desinin C fıkrası gereğince idareye intisabım olan 3.10.947 den itibaren 2 sene, 6 ay 26 günlük hizmetime mukabil bu tarihten itibaren 6 hafta nihayetinde kaydımm silineceği bildirildi.
İdareye asıl intisabım 3.2.942 tarihindedir. İdareye senelerce hizmet ettim. Şimdi hastalandım diye kapı dışarı edilmeme hangi vicdan razı olur?
İşçilerinin refaha kavuştu-rulduğundan bahseden Devlet Demiryolları Sayın Genel Mü dürünün dikkatini çekmenizi rica ederim.»
• İzmir Devlet Demiryolları Matbaasında mürettip:
Kemal EŞENLİ
Suat TAŞER
Bellamy Cinayeti]
ZAFERİN POLİS TEFRİKASI —|
Yazan. Frances Noym Hart Cavirent S. Yazıcıoğlv
— 22 —
çıkardıkları parçaları
W1
Ankaradan Bursaya Direk
Bir günde otobüsle gidiş Bir kişi altı liradır Otobüslerimiz lüks, konforlu, radyoludur.
Hareket saat 7.00 dedir.
Hareket merkezleri: Ankarada Akşehir Oteli Tel: 11577 - 16124 Bursada: İstanbul Garajı. (853)
O kumanın, kitaplarla içli dışlı olmanın lüzumunu ve faydalarını kabataslak, daha doğrusu kulaktan dolma bilmiyen yoktur. Ama okumak ihtyacını doğuran asıl sebepler nelerdir; bu ihtiyacı en doğru şekilde hangi kitaplar karşılıyabilir; bir kitabı okurken gözönüne alınacak noktalar var „ „ . , . a _____
mıdır; sonra okumanın bir ölçüsü ol_ 1er» kitabından bazı seçme parça-malı mıdır? İşte, okumaya girişme-! 1ar sunmak istiyorum. Üzerinde den önce cevaplandırılması mutla-| düşünme zevkini tadacağınızı um-ka gereken sade görünüşlü, fakat duğum bu parçalar, sizi kitabın bü-......... ' Bu sorulan tününe çekip götürürse maksat faz-ve saçık olarak cevaplandır- lasi]e hasıl olmuş sayılır.
Şair Kölcsey olgunluk çağında yazdığı bu «Öğütler.de sade yeğenine değil, onun şahsında hemen bütün insanlığa hitabediyor. «Ö-Jğütler.in satırları arasında panldı-yan fikirler zamanın ve hayatın karanlıklarında insana güvenilir bir ışık tutuyor. İşte örnekleri.
»İyinin ne olduğunu bilmek, onu yapmaktan kolaydır; hattâ bazan, iyi veya mertçe bir iş yapmamız da güç değildir. Fakat bütün hayatını belli prensiplere göre düzenli-yerek, ahlâkın istediğinden başka hiç bir iş yapmazsan; menfaatin, , cesaretin, öfkenin ateşi yahut ıstırabın kuvveti seni başka tarafa çektiği halde bu yoldan sapmazsan, fazilet işte buna derler. Birçoklan bu yolun dikenli olduğunu söylerler; fakat, inan bana: hayatta insanın başına birçok felâketler, ayni zamanda iyi ve kötü şeyler gelebilir. Fark şurada: buna, kötü insan, kendisini ezen bir ceza .diye; iyi insan, tesadüfün sevkile gelip geçen ve ruhunda hiçbir tesir yapmıyan bir fırtına diye bakabilir. Bunun için hayatının her saatinde gözlerini saygı ve sevgi ile fazilete çevirir; iyi bir hareket yapabileceğin bir tek fırsatı bile kaçırma ve bu iş eğer bir an için çıkarına ve isteğine aykırı bir hal alırsa, iradene bunları yenmek alışkanlığını kazandır. Bu yolda tedricen ve farkında olmadan böyle yürüyebilirsin; güzel ve iyi sevğisi, içinde, hiç solmıyan bir çiçek halinde böyle açabilir; bir gün daha büyük işler yapacak, yaşadığın çağ ve gelecek uğrunda çalışacak, arkadaşlarının arasında saygı ve sevgi tezahürleri içinde anılacak kudrete böyle erebilirsin.»
Bahtsızlığa ve kötü insanlara karşı: »Kendileri bahtsız oldukları için insanlardan nefret edenlere ne dersin? Bahtsızlığa düşmekten kendini kim koruyabilir? Kendisini ömründe bir kerecik olsun bahtsız hissetmemiş kim vardır? Bahtsızlığın sebebi kendin misin: sebep olduğun şeye katlan. Kederin sillesini mi yedin? Bunun böyle olmasına karşı insanlık ne yapabilir? Kötü insanlar yüzünden mi acı çekiyorsun? Peki ama, birkaç kötünün yüzünden herkese karşı nefret duymak neye? Düşün ki, kötü insanlar seni sefalete sürüklerler iyiler başkalarını sefaletten kurtarmışlardır. Burada vahşi bir el köyü yerle bir ederken orada hayırlı eller yıkıntılar arasında yeniden başka bir köy yapılmasına yardım ediyor. Şurada bir insan haydutlar tarafından öldürülürken orada yüksek ruhlu birisi, tanımadığı bîr insanı kurtarmak için kendi canını tehlikeye koyarak dalgaların arasına atılıyor. ★ (Devamı Sa. 6 Sü: 7 de)
onlardan okw.»
Şimdi, bu sözlerin ışığı altında ben de size XIX. yüzyıl Macar Klâsiklerinden F. Kölcsey’in Necmi Seren tarafından temiz bir Türkçe ile dilimize çevrilip M, E B. Dünya E-debiyatından Tercümeler serisinde geçen yıl yayınlanmış olan «Öğüt-
Söylenen isim sanki bir mikna-tısmış gibi bütün yüzler sahibinin yüzüne çevrildi. O ise, kısa spor etekliği, ıbil ceketi, iki parlak ka-ııad gibi görünen saçlarının üzerine geçirdiği küçük fötr şapkası, bej rengi eldivenlerine diktiği gözleriyle orada oturuyordu. İsmini duyar duymaz başını kaldırdı, mü tecessis aç gözlerle kendisine bakan insanlara berrak ve kısa bir nazar fırlattıktan sonra, ayni berrak bakışlarla şahit bölmesinin içindeki tüylü şapkalı melek simaya baktı, sonra yine eldivenlerine avdet etti. Yiyecekmiş gibi bakan gözlere sadece dudaklarının kenarındaki müstehzi ve ku-
getirdiği bir sandal vardı. Çocuk bir defa oyuncağı görürse, artık bir daha uyumaz diye korktum.
— Sandal dediniz değil mi? Nasıl bir sandal?
— Küçük bir yelkenli... Ufak bir kotra. Bay İves epeyce zamandır yapmağa uğraşıyordu.
— Kendi mi yapmağa ■ğr'aşı-yordu?
— Evet Elinden o gibi şeyler gelir, PoIIy’ye fevkalâde güzel bir bebek evi yapmıştı.
— Lütfen yalnız sorulan şeylere cevap veriniz, Mis Poge.
— Peki efendim.
önemli bazı sorular, açık madıkça kitaplara sarılmak, kitabı da, kendini de boşuna yormaktır.
XVII. yüzyılda yaşamış ünlü İngiliz bilgin ve filozofu Francis Ba-j con’un okumaya ve kitaplara dair söylediği bir kaç söz var ki, bu bakımdan her zaman hatırda tutulmaya değer. Bacon diyor ki: »Okumak, haz duymaya, zihnimizi süslemeye ve yetkimizi arttırmaya ya rar. Haz duyurmak hususundaki faydası, insan bir köşeye çekilip tek başına kaldığı zaman kendini gösterir. Zihnimizi süslemesinin, konuşurken yetkimizi arttırmasının da bir iş hakkında hüküm verirken, o işi başarırken faydası dokunur.» »Kendi şahsî tecrübelerde bu sonuçlara ulaşmış olanlar için bu sözlerin olağanüstü bir değeri olmıya-I bilir. Ama okumanın lüzumu, faydası hakkında ezbere bir şeyler bildikleri halde yolu, sınırı ve ölçüsü hakkında gerekli doğru bilgiye sahip olmıyanlar için durum ayni değildir. Midemize indireceğimiz şeyler için gösterdiğimiz titizliği zihnimize ve ruhumuza indireceğimiz şeyler için niye göstermiyelim? Yiyeceklerde olduğu gibi okunacaklarda da kalite ile birlikte ölçüyü de gözetmek gerektir. Bu hususta Bacon şöyle diyor:
»Okumaya gazla vakit harcamak, uyuşukluktur. Okunan kitaplardan süs olsun diye fazla faydalanmak, gösteriş, bir hüküm verirken sade kitaptaki kaideler uymak da ukalâlıktır. Okuma, tabiatı tamamlar, tecrübe ile 4e tamamlanır.»
Bir de şu var: kitapları ne gözle ve nasıl okumalı? Her kitap size aradığınızı verebilir mi? Bir kitabın size yapabileceği en büyük iyilik nedir? Bacon’un bu husustaki fikri | de şudur: «Kitapları, ne cerhetmek, ne yanlış bulmak, için ne de zaten ispat edilmiş diye olduğu gibi kabullenip konuşmalarında sana konu olsun diye oku. Sen kitapları iyice ölçüp bçmek, üstünde düşünmek için oku.» İşte, bir kitabın size yapabileceği en büyük iyilik budur: önünüzde yeni bir düşünme ufku açabilmek. Çünkü yaratıcılığın, kuruculuğun tohumları sizin düşüncenizde gizlidir. Kitap, gizli tohumları bulup meydana çıkarmada size yardım edebileceği ölçüde verimli olur. Her kitabı aynı gözle okuyamaz -siniz. Çünki: »Bazı kitaplardan insan yalnız zevk'alır; bazılarını olduğu gibi yutar, bazılarını geveler ve hazmeder. Yani bazı kitaplardan yalnız birtakım parçalar okunur; bazıları baştanbaşa, ama inceden inceye tetkik edilmeden, bazıları ise dikkat ve itina ile okunur. Bazı kitaplar da vardır, insan onları vekil vasıtasile, yani başkalarının

r*
Bir adet 3 tonluk kamyon alınacaktır
1 — V. 8 tipinde bir adet 3 tonluk Ford kamyonu teklif verme u-sulü ile satın alınacaktır.
2 — Ellerinde mevcut veyahut en geç 30/6/1950 tarihine kadar teslim edebilecek durumda bulunanların tekliflerini 15/5/1950 tarihine kadar Müessese Umum Müdürlüğüne vermeleri ilân olunur. (2799)
r
Ankara Belediye Başkanlığından:
Milletvekilleri Seçimi Kanununun 53 üncü madesi gereğince propaganda için duvar ilânlarına muktazi ve 1, 2, 3 Mayıs tarihlerinde gazetelerle belirtilen yerlere ilâve olarak aşağıdaki yerlerin de ayrılması uygun görülmüştür.
Afiş suretiyle seçim propagandası yapmak isteğinde olan siyasî partilerle bağımsız adayların acele Belediyemize müracaatları lüzumu ilân olunur.
1 — Kavaklıdere otobüs durağı,
2 — Güveneyleri otobüs durağı,
3 — Altındağ karakolu karşısında cami inşaat şantiyesi bina
sının ön ve yan duvarları,
4 — Telsizler - Yenidoğan asfaltı üzerinde Yüksel Sineması
(Kapının yan tarafındaki ve asfalt üzerindeki duvarlar),
5 — Aktaş asfaltı üzerinde Yıldız Sineması cephesi. (2916)
v
C
Böyle konuşan adamın halinde sakin bir ciddiyet vardı ve bu ciddiyetin altında, pek kuvvetli surette yerleşmiş kanaatlerin sarsılmaz metaneti seziliyordu. Âdeta Allahına yaklaşmış bir erene benziyordu o. Elbette aldanabilirdi de; fakat, hatası ne kadar büyük olursa olsun, dine candan bağlılığı bir an bile şüpheyi davet ede-miyeceği cihetle, son derece muhterem bir hal alıyordu.
Vidam devam etti:
— Size geldim... Fakat, sizinle beraber olduğumu söylemeden evvel, partinize dahil olduğum takdirde ne gibi hususlarda faydalı olabileceğimi söylememe müsaade ediniz.
Bir saniye kadar düşünür gibi oldu; sonra, bahsedeceği mevzuu bilen ve ehemmiyetini takdir e-den bir adam haliyle hiç tereddüt eseri göstermeksizin:
— Tereddüt edenler korkanlar, dinî ve siyasî gayrı memnunlar, hülâsa hanedanınızın hakikî veya mefruz ihtirasından endişeye düşenler büyük bir kütle teşkil etmektedirler. Bu kütle, sîzlere hakikî güçlükler çıkaracak, başınıza belâ kesilecek bir cemiyet halini almak için bir şef bekliyor.
Dük, endişeli bir tavırla:
— Evet, dedi, Vandom Dukası ve Jan d’Alber ile evlenerek Navar Kralı olan Antuan dö Bur-bon'un bu partinin başına geçmeğe hazır olduğunu biliyorum. Ben onu, beni oldukça üzüntüye düşüren bir tehlike gibi telâkki ediyorum.
Vidam, tam bir emniyetle:
— Majeste Navar Kralı, bu partinin başına geçmekte biran bile tereddüt göstermiyecektir. Bir kere o partiye baş oldu mu, istesin istemesin, sizin aleyhinize yürümesi lâzımgelecektir. O vakit siz:

»A
Yazanı MİŞEL ZEVAKO
Çeviren. RAGIP RIFKI
— 21 —
Biri, Prens dö Konde tarafından idare edilen Protestanlar ve diğeri, Navar Kralı tarafından idare edilen gayri memnunlar veya politikacılar gibi iki parti ile mücadele etmek zorunda kalacaksınız. Bu iki partiden her biri, tek olarak kolayca mağlûp edilebilir, buna emin olunuz. Birleştikleri zaman ise —ki sizi ezmek için maatteessüf birleşeceklerdir— mahvınız mukadderdir. Yapabileceğiniz her şey, mücadeleyi uzatacak ve şerefli bir surette mağlûp olmanızı intaç edecektir... Fakat, emin olunuz ki muhakkak mağlûp ve makhur olacaksınız.
Dük’le Kardinal ve Nömur sessizce -birbirlerine baktılar. Pek üzgündüler... Vidam’ın o vakur sesiyle kendilerine söylediklerinin hepsi, maatteessüf onlar için ta-mamiyle doğru idi.
Vidam, onları uçurumun kenarına getirdikten ve bu uçurumun derinliğini gösterdikten sonra, sözlerine:
— Senyörlerim, benim nüfuz sahibi olduğumu bilirsiniz. Eğer ben sizlerle beraber olursam bu nüfuz emrinize amade olacaktır. Ben bu yaşta mücadeleye katilı-yorsam her halde eli böğründe seyirci kalmak için değil. Bunu siz-lere kâfi derecede söylemiş ve ihsas etmiş olduğumu sanıyorum. Her zahmeti göze alarak bütün kuvvetimle ve en büyük bir faa-
liyetle hareket edeceğim. Hizmetinizde ibraz edeceğim bu faaliyetin neticesi olarak pek kısa bir zamanda, aleyhinize kalkmağa hazır olduklarını gördüğünüz o gayri memnunların en büyük kısmını sizin partinize sokacağım. Hepsinin geleceğini söylüyorum... Fakat, geri kalanların adedi o kadar azalacaktır ki artık parti olarak ortada bir şey kalmıyacaktır. Tabiî, Majeste Navar, parasız, kuvvetsiz, ittihatsız, bir parti teş-kiline yarayan hiç bir şeyleri bu-lunmıyan bir avuç gayri memnunun başına geçmeğe asla razı ol-mıyacaktır. İşte, ilk olarak size yapacağım ve yapacağıma emin olduğum şey budur; zannederim ki öyle küçümsenecek ufak bir iş değildir bu.
Sözlerini söyliyerek onların yüreklerini ferahlattı.
Heyecanlanan Dük:
— Küçümsenecek demeyiniz, muazzam bir iş deyiniz, diye bağırdı. Monsenyör, sizin sayenizde güçlüklerin pek çoğu zail olacak. Bu derece büyük bir menfaatten istifade etmemek için hepimizin sersem, alık olması lâzımdır.
Gülümseyen Kardinal da söze karışarak:
— Monsenyör, bunu «ilk olarak» yapacağınızı söylediniz. Demek bunun bir de «Sonrası» var öyle mi?... dedi.
Vidam sözüne devamla:
— Evet, dedi. Zındıkların kuvvetlerini azaltmak büyük bir muvaffakiyettir; ama maksadı tama-miyle temine kâfi değildir. Çünkü, ne kadar azaltılırsa azaltılsın, bu kuvvetler yine hatırı sayılır bir varlık gösterirler. Bu kuvvetleri dağıtmak, parçalamak da her halde daha iyidir. O kuvvetlerin çok mühim bir kısmını, size getirmek için ayırmak... İşte en mühim mesele budur. Düşman kuvveti azaldıkça sizin kuvvetiniz artarsa mücadelenin neticesi hakkında hiç şüp’heye düşülemez. Acaba, hakikaten bir ciddî mücadele olacak mı?... Bu şüphelidir.
Biraz mütereddit ve reybi olan Dük içini çekerek:
— Filvaki gayet iyi bir şey o-lur, dedi. Fakat, bu programı saklamak ve hakikat sahasına koymak için Burbon’larla benim aramızda mükemmel ve sağlam bir ittifak bulunması lâzımdır. İşte, bana bu, olmayacak gibi geliyor.
Vidarç, kati bir tavır ve eda ile:
— Monsenyör, dedi, ben partinize girdikten yirmi dört saat sonra Monsenyör Kardinal dö Burbon size geçecektir.
Dük, muhatabının sözünü kesti:
— Bu, kıymetini inkâr edemi-yeceğim bir manevî tesirdir; fakat, sadece mânevî bir tesir...
Vidam, temkinini bozmıyarak sözüne devam etti:
— Ve bir ay sonra da, sizinle Navar Kralı Antuan dö Burbon arasında usulü dairesinde bir muahede imza edilecektir.
Dük birdenbire:
— O! Oh! dedi... İşte meseleyi tamamiyle değiştiren bir hâdise.. Siz hakikaten buna emin misiniz?...
Vidam, onun sözünü tamamlamasına vakit bırakmadan, daha kuvvetli bir sesle:
★ (Devamı var)
sursuz tebessüm kaldı. Herkes yeniden şahit bölmesindeki mütevazı kıza döndü.
— Bayan İves’in hizmetinde ne kadar kaldınız?
— 1926 Haziranına kadar.
— Aym hangi gününe kadar?
— Yirmi birine kadar.
Mis Pogein kadife gibi yumuşak sesi ve muti tavn bundan sonraki şahitlere bir nümune olmağa lâyıktı.
— Bay İves çocuklarını çok sever mi?
— Demek Haziranın on dokuzuncu günü daha Bayan İves’in
hizmetinde bulunuyordunuz?
— Evet efendim.
— O akşam saat sekizde ne işle meşgul olduğunuzu lütfen söyler misiniz?
— Evet efendim. Çocuklarına hayrandır.
— Sayın hâkim, bu suale itiraz ediyorum.
Olduğu yerde kıpırdayıp duran Lambert yüz yirmi kiloluk cüssesiyle olduğu gibi yerinden fırlamıştı.
— Pekâlâ Lambert, buyurun, ne bakımdan itiraz ediyorsunuz?
— Saat sekizden biraz evvel yemeğimi bitirmiştim. Çocukların gündüzleri oynadıkları odada kitabımı okumağa hazırlanıyordum ki, kitabı bahçenin öbür u-cundaki kum yığınının üzerinde unuttuğumu hatırladım. Akşam üzeri çocuklarla beraber orada oynamıştık. Bahçeye çıkıp kitabı almağa gittim.
— Saatin kaç olduğunu ne suretle tesbit edebiliyorsunuz?
— Yemek odasının önünden geçerken saat sekizi çaldı. Gayet iyi hatırlıyorum, çünkü kendi kendime, saat sekiz olmuş, hâlâ ortalık aydınlık diye düşündüm.
— Evden çıkarken kimseye rast geldiniz mi?
— Çocukların odasının kapısının önünde Bay İves’e rastgeldim. O akşam yemeğe geç gelmiş oldu ğu için yukarıya çıkıp çocuklara Allah rahatlık versin diyememişti. Yattılar mı? diye sordu. Devam edeyim mi?
— Tabii.
— Ben de yataklarına yattıklarını, fakat daha uyumadıklarını söyledim, fakat içeriye girip uykularını kaçırmamasını rica ettim. Elinde Petere vermek üzere
— Bütün bu sualleri lüzumsuz ve yersiz buluyorum. Bay İves’in çocuklarına karşı olan muhabbeti hususunda Mis Poge nasıl olur da hüküm verebilir? Farzedelim ki böyle bir hüküm verebilecek va-
ziyettedir. Ve hükmü tamamiyle yerindedir, bu muhabbetin, katledilen kızla alâkası ne olabilir?
Maalesef anladığımı iddia edemi yeceğim sebepler dolayısiyle iddia makamının kıymetli sözcüsü mahkemenizin sadece vaktini kay betmektedir.
— Lütfen bu hususta hüküm vermek salâhiyetini mahkememize terkediniz.
Hâkim Carvesin şahane siyah gözleri, karşısındaki iri cüsseli mütearrıza memnuniyetsizlikle ba kıyordu.
— Bay Farr, lütfen devam ediniz.
— Sayın muarızımın ateşin hücumlarına hürmette beraber, maalesef sözlerinin hiç bir suretle nıantıka istinat etmediğini söylemek mecburiyetindeyim. Mis Poge, pekâlâ....
Hâkim Cerves’in âsası rnüühiş bir gümbürtü ile kürsüye indi.
★ (Devamı var)
DRTAÇ’ta
Mevsimin Kumaş Fiatları
Mimoza Emprimeler Vistra Emprime Jorjet Krep Emprime kal Keten Emprime Emprime Çamaşırlık ORTAÇ:
Anafartalar Cad. Adliye kargını Köşe Mağazası, No. 224.
Tel: 11135 A ahara
875 krş. 450 krş. 260 krş. 260- krş 375 krş.
OC* 18 Renk hakiki İrlanda Keteni SOO krş. Gandî 340 krş,
YENİ MÜJDE
GÖMLEĞİ
BUZ DOLABI
RADYO ve DİĞER
BOL ve ZENGİN HEDİYELER
SON MODELER
LÜKS İSÇİLİK güzel desenler GÖRÜLMEMİŞ UCUZLUK!.
ikramiyelerin çekilişi 31 Mayıs 950 de Noter huzurunda yapılacaktır. Bu çekilişte kazanamı-y anlar aynı kuponlarla, ilerde yapılacak 2. nci çekilişe iştirâk edeceklerdir.
—--------------—----------—
BİR VİLLA
GÖNÜL KAZANDIRIR
Yazlık çeşitler çıkmıştır
I mutlaka görünüz ve alınız
la__----„-------------------___
Alacağınız Gömlek ve Pijamaların Kuponları ile her iki Keşideye de iştirâk edeceksiniz.
|( Kuponları ısrarla isteyiniz )|
Ankara’da Satış Yerleri:
ORTAÇ: Anafartalar Cad. No. 224 V. ALMAÇ: Anafartalar Cad. No. 126.
BALCILAR: Hikmet Balcı - Anafartalar Cad. No. 90 YiLDIZ: Ulus Meydanı
ERGİ; Bankalar Cad. No. 13 KAMELYA: Anafartalar No. 34
M. ERKUT: Anafartalar No. 234 İSTANBUL Bonmarşesi: H. N. Darıverenii - Anafartalar 316
GAR
GAZİNOSUNDA —»
Atatürk’ün 25 yıl önce tesis edip mamûr bir hale getirdikten y sonra memlekete hediye ettiği Orman Çiftliği kuruluşunun yıldönümü münasebetiyle 6 ve 7 Mayıs Cumartesi ve Pazar günleri de Sayın AnkaralIların istifadelerine tahsis edilmiştir. Donatılacak ve caz da bulundurulacak olan bugünlerde halkımızın Çiftlik Poık ve 8ohç terinden faydalanmak üzere teşrifleri rica olunur.
Atatürk Orman | Çiftliği Müdürlüğü jî
Orta Okul ve Lise
Öğrencilerine Müjde
Amerikadan yeni gelmiş bir bay müsait şartlarla İngilizce ve Matematik dersleri vermektedir. ,
Müracaat: P. K. 101—Ankara
(861) |
At yarışları
Ankara İlkbahar At Yarışları Pazar günü bağlıyacaktır.
Koşuların programını ve tahminlerimizi İzmir yarışlarının programı ile beraber Cumartesi günkü nüshamızda bulacaksınız.
BALLET KEI.LENROC
Ve görülmemiş bir rağbete | • mazhar olan
Meşhur virtüöz AOOLFO VENTAS idaresinde atraksion tipik orkestrası
Her Pazar saat 17 de matine bütün program iştirakile Pek yakında hayretle seyredeceğiniz büyük akrobatik atraksionu
5 AKEF
TELEFU
1950
modelleriııi »akdini eder csfeıveı o/la man
NKEN
Şehrin muhtelif yerlerine, Troleybüs ve elektrik direklerine gelişi güzel yapıştırılmış afişler görülmektedir. Şehir dahilinde ilân ve afiş yapıştırılacak mahaller muayyen bulunduğundan bunların haricindeki yerlere ve bilhassa direklere afiş yapıştıranlar hakkında Zabıtai Belediye Talimatnamesinin 42, 43 üncü maddeleri gereğince kovuşturma yapılacağı alâkadarların mutazarrır olmamaları için bir kere daha ilân olunur. (2940)
» ııırı»- J
Kiralık Bağ evi
Keçiörende, Çoraklık mevkiin de bir bağ evi yazlık kiralıktır. Elektriği ve suyu vardır. Asfalta ve otobüse çok yakındır.
Müracaat: Telefon: 14170.
(855)
Sahibi
Adviye FENİK
Bu nüshada vazıışlenni fiilen idare eden: 1HKMET YAZICIOĞLF Basıldığı yer:
GÜNEŞ MATBAASI
Belediye Başkanlığından
Satışa arzedilen bilumum yoğurtların ambalajlarına firmasının İsmini, yoğurdun evsafını ve satış fiatır.ı gösterir etiket koymak mecbu-riyeti Belediye Daimi Encümeninin 24/4/1950 gün ve 2424 sayılı karan I ile kabul edilmiştir. |
Riayet etmiyenler hakkında gıda maddeleri nizamnamesi ve Millî Korunma Kanunu hükümleri gereğince takibat yapılacağı ilgililere ve sayın halka ilân olunur.
Şikâyetlerin şu telefonlara yapılması ı-ica olunur.
13030 Baş Müfettişlik (Tatil günleri Nöbetçi Müdürlüğü).
24995 Çankaya Şube Müdürlüğü.
11778 Belediye Tabipleri.
İLAN
Belediye Başkanlığından
Belediye Komisyonu 26/4/1950 günlü oturumunda 2478 sayı ile 84-86 randımanlı undan imâl edilecek (300) gram ağırlığındaki yu -murtalı pidelerin perakende azami satış fiatını (15) kuruş olarak tes-bit etmiştir.
Sayın halka ve alâkadarlara ilân olunur.
ORTAÇ’ta
İkramiyen Sürpriz Marka gömleklerin bpor Açık yakalı Yeni ve yazlık çeşitleri gelmiştir PANAMA ŞAPKALAR 12,75 Krş.
Miatlarımız çok ucuzdur
Pijamalar
1050 Kr. 1390 Kr, 1680 Kr. 2950 Kr, NOT: ikramiyelerin çekilig tarihi 21 Mayıs 1950 dedir.
Ortaç:
Anafartalar Cad. Adliye kargısı Köşe Mağazası, No. 224.
Tel: 11135 Ankara
Sayfa: 6
ZAFER
6 - 5 - 1950
1

Tabanca ile hocasını tehdit eden talebe
★ (Baştarafı 1 incide)
Ceza Mahkemesinde başlanmıştır.
Talebesi tarafından tabanoa ile tehdit edilen İngilizce öğretmeni İbrahim Yasa dünkü duruşmaya mü-dahil olarak iştirak etmiş ve ifadesinde şunları söylemiştir:
•Saat 11 sıralarında derste müzakere yapıyordum. Bu sırada kapı çalındı ve Ümit içeri girerek: «Sizi mü dür bey istiyor, dedi. Bunun üzerine ben de dışarı çıktım. Bu sırada Ü-mit kapının arkasında beni bek -liyordu ve elindeki Brovnig tabancasını üzerime çevirerek «Ses çıkarma yoksa seni öldürürüm- dedi ve beni yukarı kata çıkararak helaya girmem için ısrar etti.
Bu sırada Ümit tabancayı cebine sokarak ellerime saıldı ve: «Elini öpeyim. Beni affet hocam, dedi. Bundan sonra da ortadan kayboldu.
Hâkim mahkemeye getirtilen mantar tabancasını İbrahim Yasaya göstererek kendisinin tehdit e-dildiğı tabancanın bu olup olmadığını sordu. İbrahim Yasa da «Ha-ytr bana çekilen tabanca mantar tabancası değil Brovnig tabancası idi. dedi ve davacı olduğunu bildirdi.
Bundan sonra sanık Ümit Çöker söz aldı ve hâdiseyi anlatarak dedi ki:
«Üç gündenberi hasta idim. Buna rağmen bugün mektebe geldim ve derse girdim. Biraz sonra da dersten izin alarak çıktım. Bundan son ra kendimi kaybetmiştim, ne oldu ğunu bilmiyorum, dedi.
Sanık müteakiben askerî lisede okumuş olduğunu üzerinde bulunan ve mahkemeye getirilen mantar tabancasım da yeğenine hediye etmek için aldığını söyliyerek «Ancak kendime karakolda gelebil dim. dedi.
Duruşmanın devamı müddetince sanık kullandığı tabancanın man tar tabancası olduğunu, tehdit e-dilen öğretmen ise Brovnig tabancası olduğunu iddia ediyordu.
Bu sırada Şayan Işık isminde bir kadın şahit olarak dinlendi ve tabancanın mantar tabancası olmadığını söyledi.
Müteakiben Ahmet Büyük, Kemal Balıkçıoğlu isminde iki talebe ile öğretmen Piraye Cankılıç şahit olarak dinlendiler ve hâdise hakkında hiç bir malûmatları olmadığını söylediler.
Mağdur İbrahim Yasanın teklifi üzerine kaloriferci İsmail şahit o-larak dinlendi ve ifadesinde sanığın kendisini mantar tabancası ile tehdit ettiğini söyledi.
Bundan sonra sanık Ümit Çökerin hâdise sırasında sinir buhranı geçirdiğini söylemesi ve Adlî Tabiplikçe muayenesini istemesi üzerine mahkeme sanığın müşahede altına alınmasına Adlî Tıp tara -fından muayene edilmesine ve memleketin asayişinin ihlâli bakımından duruşmanın tutuklu olarak yapılmasına kanar verdi ve Ümit Çöker tevkif edilerek cezaevine gönderildi.
Zaferin adayları
ir (Baştarafı 1 incide)
Türk okuyucularının yakından tanıdığı ve sevdiği kiymetli sporcularımızdan Zeki Riza Sporel seçmenleriyle temas etmek üzere Rize-ye hareket etmiştir.
Senelerce Millî formamızı taşımış ve Türk bayrağını şeref mevkilerinde dalgalandırmış bu kıymetli arkadaşımız, yalnız spor sahasında değil, yazılariyle ve feda-kârana çahşmalariyle bu millete her sahada hizmet etmiş değerli bir vatan evlâdıdır.
Muhip Dıranasa gelince, onu da şiirlerinden, tiyatro eserlerinden ve edebî sahadik ateşli yazıların -dan her halde tanıyacaksınız! Mu-hi Dıranas da şimdi Sinopta ve Demokrat Parti saflarında seçim kampanyasına iştirak etmiş bulunmaktadır.
Başmuharririmiz Mümtaz Faik Fenik ise, bir neşriyat suçundan dolayı 3 aylık mahkûmiyetini çekmek üzere bilindiği şekilde bir siyasî tertiple tevkif edilerek İstanbul Cezaevine gönderilmişti. Tam seçim arifesinde gerek kendisinin ve gerek gazetemizin mücadelesini baltalamağa matuf olan (iktidarın bu hareketi karilerimizin yakından malûmudur. İki aydanberi hapiste bulunan ve seçmenleriyle temas e-demiyecek durumda olan Başmuharririmiz, elbette ki mücadelenin içinde bilfiil vazife alamadığına müteessirdir. Fakat onun yerine yüz binlerce ve -milyonlarca demokrat vatandaş, demokrasi dâvasını ve mücadelelerini aynı iman ve hızla devam ettirmekte olduğundan tesellisi de büyüktür.
Başmuharririmiz Mümtaz Faik Fenik, 14 Mayısta Ankara Milletvekili seçildiği takdirde teşrii masuniyet dolayısiyle deriıal tahliye edilecektir.Bu suretle iktidarın reva gördüğü bir haksızlığı seçmenleri tashih etmiş olacaklardır.
Arkadaşlarımıza ve bu dâvaya kendisini vakfetmiş olan bütün Demokrat adaylara muvaffakiyetler dileriz.
D. Parti Ankara adayları: 11
★ (Baştarafı 1 İncide) kongrelerdeki konuşmaları ile halk tarafından-sevilmiş ve takdir edilmiş olan Fuat Seyhun, vaktinin azlığına rağmen suallerime özlü ve ileri bir görüşün ifadesi olan cevaplarını vermiştir.
ilk sualimle Fuat Seyhundan kısa hal tercümesini rica ettim. Cevabını kendi ağzından dinliyelim:
«332 de Uzunköprüde doğdum. Lise tahsilimi 93-1 de ikmal ettim. 1937 de İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi eczacı kısmından mezun ■olduktan sonra meslekî ihtisasınu yapmak için Almanyaya gittim. Harbin çıkması üzerine yurda dönerek, İstanbulda Eczacılar lâbora-tuvarının müdürlüğünü 3 sene devamlı olarak ifa ettim. 942 de Kı-rıkkaleye gelerek ezcahanemi açtım.
Demokrat Partinin bu Seçimlerdeki kazanma şansını Fuat Seyhun şu sözlerle ifade etmiştir:
«Partimizin seçimlerde kazanma şansı büyüktür. Unutmamak lâzımdır ki partimiz kurulduğu andan itibaren, gördüğü büyük rağbetle bugünkü satvetine sahip olmuştur. Parti çalışmalarında fiilî vazife a-lanlar büyük meşakkat ve mahrumiyetlere ve herkesçe malûm şartlar dahilinde çalışmış, iktidarın taktikleri karşısında, azim ve iradelerinden zerre kadar inhiraf etmemişlerdir. Türk tarihinde, böyle münhasıran millî his ve vekarla yapılan imanlı hamlelerin, muvaffak olmadığı görülmemiştir. Siyasî muvaffakiyet şansının başlıca âmili olan bu azim ve irade kudreti, alkışlanacak bir değer taşıdığından, dâvamızın, bu seçimlerden muzaffer çıkacağına kat'iyetle eminim.)
Âdil ve emniyetli bir seçimin yapılması hakkındaki kanaatini ifade
Bayar Diyarbakırda
★ (Baştarafı 1 incide) tinde kalmış ve buradaki temaslarında Celâl Bayar Demokrat Parti Malatya merkez ilçe idare kurulu âzalarmdan Mehmet Nuri Karaka-şın bir gün evvel C. H. Partisinden belediye encümeni âzası ve muhtar Nuri Şeftalici tarafından siyasî se bepler dolayısiyle öldürülmüş olduğunu teessürle öğrenmiştir.
Celâl Bayar yarın, Elâzığda halka hitaben bir konuşma yapacak ve bu konuşmasında İnönü’ye cevap verecektir. Celâl Bayarın bu konuşma sına büyük ehemmiyet verilmekte-tir.
Aldoğan tevkif edildi
★ (Baştarafı 1 incide) murları saat 15.30 da Aldoğarun Ye-nişehirdeki evine giderek kendisine tevkif kararını bildirmişlerdir.
Fakat bu esnada Aldoğan akşam rayoda yapacağı konuşmayı hazırlamakta olduğundan, saat 18 e kadar müsaade istemiştir. Memurlar emir aldıklarını ve kendisini derhal tevkif edeceklerini bildirmişlerdir.
Aldoğan, büyük bir soğukkanlılıkla hazırladığı konuşmayı katlayıp cebine koymuş, fakat bu esnada yanına gelen kızı Gönül: «Baba onları bana bırak ben okurum ) demiş ve akşam radyoya giderek: • Babam bugün tevkif edildi. Onun hazırladığı yazıyı ben okuyorum» diyerek heyecanlı bir sesle konuşmayı vermiştir.
Bundan sonra Sadık Aldoğan, İs-tanbula gönderilmek üzere Ankara garına getirilmiş ve bu arada Hikmet Bayur ve bir kısım Millet Partililer Aldoğanı teşyi etmek üzere istasyona gelmişlerdir.
Aldoğan, istasyonda bulunanlara hitaben bir konuşma yapmış ve bu konuşmasında İnönünün şahsına hücumlarda bulunarak her zamanki gibi küfretmekten geri kalmamıştır.
Bu sırada Osman Bölükbaşı da fırsattan istifade kısa bir konuşma yapmış Aldoğanın tevkif hâdisesine sözü getirerek, bu memlekette hak, hukuk ve hürriyet denilen mefhumlardan eser olmadığını bildirmiştir.
Karabiikte üzücü bir hâdise
★ (Baştarafı 1 incide)
Akşam üzeri Karabük'e dönen kafileler Karabükte de propaganda larına devam ettiler. C. H. Partisi nin yaptığı kapalı yer toplantısına Demir - Çelik’in işçi ve memurları, Demir - Çeliğe ait kamyonlarla ve büyük bir baskı altında getiril diler.
Bugünkü toplantılara C. H. Par tisi adayları Demir - Çelik’e ait vazife arabası ile gittiler.
Dün valinin muhtarla yaptığı gizli toplantıdan sonra 3 muhtarın C. H. P. den ayrılarak D. P. ye iltihak ettiğini öğrendim. Bu da gös teriyor ki, vali tarafından muhtarlara yapılmak istenilen baskı hiç de umulan neticeyi vermemiştir.
Yine bugün öğrendiğime göre, köy öğretmenlerine de gizli bir tamim gönderilerek D.( Parti aleyhinde köylülerle konuşmalar ya -. pılması ve oyların Halk Partisi ile I hine temin edilmesi istenmiştir.
eden Fuat Seyhun, demiştir ki:
«Âdil ve emniyetli bir seçimin yalnız Demokrat Partinin bulunduğu çevrelerde yapılabileceğine kaniim. Mukadderatı iktidara ter-kedilecek seçim sahalarından, emniyetli bir şeçim beklemek, iktidarı iyi tanımamak ve yakın maziden ders almamak gibi bir saflık olur.» Memleketi bugünkü halinden kurtarmak ve İktisadî kalkınma hususunda ne düşündüğünü sor duğum zaman, Fuat Seyhun bana şöyle ceyap vermiştir:
«Bu sualinizi cevaplandırmadan önce şunu kaydetmek isterim ki, Partimizin bu yoldaki faaliyetlerini, iktidar âtıl bırakarak, senelerce takatimizi millî iradenin tecellisi yoluna harcatmak günahını işlemiştir. Memleketi iktisaden kalkındırmak için evvelâ plânlı çalışmak mecburiyetindeyiz. Hemen denilebilir ki hedef kaybolmuş, yolunu şaşıran bir yolcu vaziyetine gelmişiz. Bugün İktisadî hüviyetimiz karanlıklar içerisinde bulunuyor. Türkiye evvelemirde bir ziraat memleketidir. Ziraatimiz iptidaî vasıtalarla medenî âlemin makineli ziraatine. kıyasla hüdai nabit durumdadır. İktisadî vaziyetimizi ıslah için atılacak adım, ziraatimizi bugünkü acıklı durumdan kurtarmakla başlar.
Türk köylüsünün sarfetmekte olduğu emeğin makine vasıtasiyle karşılandığını tasavvur edersek, Türkiye, Avrupanın hububat anba-rı haline gelir. Ziraatimizin inkişa-fiyle memleketimizde her türlü sanayi kendiliğinden kurulur. Bu me-yanda devletin elinde bulunan fabrikaların derhal anonim şirketler halinde vatandaşa devri lâzımdır. Bu suretle devlet; kuracağı ağır sanayi için, sermaye temin edebilmiş olacaktır.»
Hayat pahalılığı var mıdır ve e-ğer varsa onu tahfif etmek mümkün müdür? Sualimi cevaplıyan Fuat Seyhun demiştir ki:
«Hayat pahalılığını izafi bir tâbir olarak kabul ederim. Vatandaşın kazancı yerinde olduktan sonra, onun pahalılıktan şikâyet etmesi mümkün değildir. Bugün için pahalılığı yüzde 20 . 30 nisbetinde ucuzlatmak imkân dahilindedir. Fakat şurası muhakkak ki ayda 60 lira eline geçen bir işçi için tereyağının kilosu 2 liradan olsa yine pahalı sayılır.
Kanaatimce, hayatı ucuzlatmak için alınacak esaslı tedbirlerin sonu müstahsile dayanır. Onun feci durumu zaten meydandadır. Bu tehlikeli yol yerine kitlenin kazanç imkânlarını arttırmak daha doğru olur.»
Konuşmayı yapan: NUSAT
Malatya’da feci bir hâdise
★ (Baştarafı 1 İncide)
Kurşunlardan üçü Mehmet Ka-rakaşın karnına, kalbine ve ağzına isabet etmiş, bunun üzerine kanlar içinde yere yuvarlanarak ölmüştür.
Katil Nuri, sanki hiç bir şey olmamış gibi elini kolunu sallaya sallaya oradan çıkıp gitmiş ve hiç kimse de müdahale etmeğe dahi cesaret edememiştir.
Biraz sonra da polisler katili e-vinde yakalamışlardır.
Hâdise, şehrimizde dolaşan rivayetlere göre Halk Partisi tarafından Demokratlan sindirmek için hazırlanmış bir plân olarak vasıf-landırılmaktadır.
Mehmet Karakaşın cenazesi merasimle kaldırılmış ve hâdise üzerinde tahkikata başlanmıştır.
Csman Özakmanın bir kızı oldu
Sporcu muhitin yakından tanıdığı Demirsporlu Osman Özak-man’ın dün bir kız çocuğu dünyaya gelmiştir.
Genç anne ve babayı tebrik eder. Yavruya uzun ömürler dileriz.
Bcşmakaloden devam ı
Bu 14 vatandaşın günahı neydi ?
değil miydi? Acaba Polat’taki vatandaşlar kadar, hükümet te onlara karşı vazifesini yapmış sayılabilir mi? Bu suale cevap vermeden evvel, Bayındırlık Bakanı Sayın Şevket Adalanın Bergamada söyle diği nutku hatırlarsak, hayretten hayrete, teessürden teessüre düşmemek kabil değildir.
Sayın Bakan nutkunda kemali cesaret ve iftiharla şu sözleri söylemiştir:
— Vatandaşlar, memlekette gördükleri kalkınmadan memnundurlar.
Bayındırlık Bakanının, halkımızı memnun eden kalkınmaları acaba nelerdir?
Eskişehirde hâlâ -Etüd» ünü yapacağı Porsuk barajı mı? Her sene Çukurovayı basan seller mi? Tokat’ı hâlâ nemli bırakan feyezanlar mı? Nerede üç arşın suyumuz varsa, memlekete ve halkımıza nimet değil, nikıbet olan âfetler mi?
Bugün, Malatyada 14 masum vatandaşın hayatına kıyan selin, maddi hasarını da hesaba katabiliriz. Yüze yakın ev çamur ve çakıl için-_de kalmıştır. 24 ev, 6 değirmen yıkılmış ve 375 hayvan boğulmuştur. Diğer taraftan mahsul de sel tahribatından geniş mikyasta zarar görmüştür.
Fakat bütün bu felâketlerin bi-lânçosunu çıkarıp ah ve vah etmek ten ne çıkar? Daha evvelden vatandaşları bu gibi felâketlerle karşı karşıya bırakmamak için tedbirler almak icap etmez miydi?
Tabiî felâketlere karşı alınacak çare yoktur, denecektir.
Halbuki insan zekâsı ve bugünkü medeniyet seviyesi binlerce senc-denberi işleye işleye bu gibi âfetleri önlemeğe muktedir bir hale gelmiştir. Sel felâketlerinin tahribatını asgari hadde indirmek artık her memlekette mümkün olmuştur; barajlar yapılmış, arklar açılmış, su
mecralara tanzim edilmiş, taşma ihtimali olan su birikintileri zaptu rapt altına alınmıştır.
Fakat memleketimizde, Allahın nimeti olan su gibi aziz bir cevher, her sene, her mevsim bir âfet halinden sıyrılmış değildir. Yur -dumuz, kaçtır böyle sel felâke tine uğruyor; kaç yıldır milyonlar değerinde servet ve emek heba o-lup gidiyor; tarlalar, mahsuller mahvoluyor. Ve hepsinden daha fecî olarak kaç 14 vatandaş ölüyor.
Ne hazindir ki, askerlik hizmetini yapan babalar ve kardeşler, köyünde yıkılmış hanümanlar, sönmüş ocaklarla karşılaşıyor.
İşin daha fecî tarafı, bunların hiç biri bizi intibaha davet etmiyor ve Sayın Şevket Adalan hâlâ, Bergama harabeleri karşısında:
— Halk, yapılan kalkınmalardan
memnundur, demek cesaretini gös-
teriyor!...
Adviye FENİK
İnönü Eğede propaganda
nutuklarına devam ediyor
★ (Baştarafı 1 İncide) ğine başka şehirlerden, köylerden, kasablardan otobüslerle dinleyici getirdi, şeklindeki ifadesine takılmak için olacak sözlerine başlamadan evvel gazetecilere bakıp güldü ve halka dönerek: «Hoş geldiniz» diye bir lâtife yaptı ve 4» dakika süren nutkunu okudu.
İnönü, nutkunda şimdiye kadar yapılan işleri övdü ve dedi ki: «Aziz hemşerilerim, ManisalIlarla konuşmak benim için daima hususî bir sevinç fırsatı olmuştur. Sâkin, akıllı vatandaşlarımın müstesna örneklerinden biri olan Manisa cemiyeti, fikirlerime açıklık, memlekete hizmet idealimize kuvvet veren teşvik edici vatan unsurlarından biridir. Sizinle bugün samimî bir buluş ile ve açık yürekle tekrar konuştuğumdan dolayı bahtiyarım.
ManisalIlar,
Politika mücadeleleri ve seçim propagandaları içinde bir haksız mevzuu sizinle tahlil edeceğim. 27 senedenberi bu memlekette hiç bir şey yapılmamıştır, yahut her şey fena yapılmıştır iddiası haksız, yersiz bir isnattır.
Memleketimizin bin bir müşkülât içinde ve harabeler ortasından yükselerek bugün Garbî Avrupaya dahil bir cemiyet ve bir itibarlı devlet haline gelmesi ancak bütün Türtı milletinin müşterek eseri olabilir. Bu memleket, bugünkü dünyayı süsleyen demokratik Cumhuriyetlerden birini kurmuş olmakla, haklı olarak, iftihar edebilir.
Her şeyden sarfınazar, yalnız Maliye sahasında Türk milletinin yirmi yedi senedenberi gösterdiği kudreti bir harikadır.
ManisalIlar,
Her şeyin üstünde, asayiş ve huzur içinde, bir seçim yapmak ve ondan sonra memleket yeni bir çalışma ve yükselme devri açmak kıymetli hedefimiz olmalıdır.
ManisalIlar, tek dereceli ikinci seçim mücadelesinden, birbirini severek ve birbirine güvenerek çıka-
caklardır. Ben de, ManisalIları, başka yerlerdeki aziz vatandaşlarıma yapacağım gibi, muhabbetle tebrik edeceğim. Sağolun ManisalIlar.»
Nutuktan sonra Halkevine giden İnönü burada yarım saat kadar istirahat etti. Cumhurbaşkanı istira-hatleri sırasında yanında bulunan İstanbul ve İzmir’li gazetecilere neşeli bir şekilde takılarak:
•— Bakıyorum patronlarınız sizi serbest bırakmışlar, dünkü konuşmam için verdiğiniz yazılan kısmamışlar.»
C. H. P. Genel Başkanı bundan sonra dış politikaya ait iki üç görüşünü belirtti. Ve tam saat 12 de Balıkesire müteveccihen hareket etti. Programa göre seyahat şu şekilde devam edecektir: Balıkesir, Karacabey, Bursa, İstanbul.
İzmir, 5 (telefonla---C. H. P.
Genel Başkanı İnönü'nün dün İz-mirde söylediği nutkun akisleri devam etmektedir.
C. H. Partililer, nutku fevkalâde diye vasıflandırırlarken, Demokrat Partililer İnönü'nün Celâl Ba yar’a yaptığı tarizleri kendisine yakıştıramamaktadırlar.
Demokrat Parti II İdare kurulu başkanı, dün bu hususta fikrini soran gazetecilere demiştir ki:
— Celâl Bayar, 10 Mayıs İzmir mitinginden aynı meydanda İnö-nü’üe icabeden cevabı verecektir.» İnönü Balıkesirde konuştu
İnönü, Manisadan sonra Balıke-sirde de uzun uzun parti propagandası yapmış ve demiştir ki:
«— Bir insanın tahammülünü al şan sabrı ve sükûneti göstermeğe çalışıyorum.»
At koşusu meraklılarına Müjde
Koşu Atlan ile jokeylerin kazanç şanslarını anlamak için Ulus Meydanındaki gazete bayilerinden bir adet muhakkak fal mecmuası almanız tavsiye olunur.
’âYAŞ KÜLTÜR DERNEĞİ YARARINA*
f' 8 Mayıs 1950 Pazartesi akşamı saat 21 de
Küçük Tiyatroda
Ünlü Ses Sanatkârlarımızdan
Sabite Tur - Zehra Bilir’in
iştiraki ile Büyük Müsamere
YERLER NUMARALIDIR
Davetiyeler Küçük Tiyatro gişesinden temin edilebilir. Almakta acele ediniz.
Emlâk Satışları
Ankarenın her semtinde bol gelirli, borçlu, dükkânlı apartmanlar, arsalar, evler, bağlar.
UJus Meydanı Mühendis Hanı
No. 5 Y. Musa. Tel: 16668, evi 15233 (856)
Aranıyor
Kumaş ve tuhafiye işinden anlar tezgâhtara ihtiyaç vardır. Bankalar cad. Yurt Sokak. No. 3 Sporel Ticaretevi. (862)
Kiralık tek odalar
Birinci ve ikinci katlarda müstakil. Helâ ve banyoları dahi ayrıdır.
Yenişehir, Kocatepe, Ataç Sokak No. 68 -- Tel: 24549. (868)
(Türk Hava Burumunun Ankara Paraşüt Kulesi çalışmalarına başlamıştır.)
Ankara Paraşüt Kulesi çalışma -larına başlamıştır. Atlamak istiyen-ler her gün (Cumartesi, Pazar dahil) saat 10.30 dan 17.30 a kadar kuledeki öğretmene baş vurmalıdır, ı
Taksim Hamam
Kadın erkek sıhhatini ve rahatını sevenlerin emirlerine her gün açıktır.
Dışkapı, trolleybüs durağı (834)
Ankara ikinci Sulh Hukuk Yargıçlığından
Mahmet Karabulut: Halen Anka-rada İnkılâp mahallesi Kılıçlı sokak No. 2 de mukim.
Dâvacı Millî Savunma Bakanlığı namına hazine avukatı Şükrü Ay-kaç tarafından aleyhinize açılan 178 lira 2 kuruşluk alacak dâvasında namınıza gönderilen dâva arzuhali ve iki defa verilen yenileme arzuhalleri ikametgâhınızda bulu-namamanız hasebiyle bilâ tebliğ iade edilmiş bulunduğundan mahkemece Ankarada çıkan Ulus ve Zafer gazeteleriyle dâva arzuhali ve yenileme arzuhallerinin ilânına karar verilmiştir. Dâva arzuhalinin özeti: Yedek Subay okulunda hademe olarak çalışmakta iken evvelce verdiği taahhütname şartlarına riayet emetden okulu bırakıp giden yukarıda adı geçen taahhütname mucibince yüklendiği üç aylık maaşı tutarı olan 170 lira 2 kuruşun mahkeme masrafı ve avukatlık ücreti ve faizle birlikte tahsilidir. 24/1/949 ve 2/5/950 tarihli dâva arzuhalleriyle de dâva müracaata bırakılmış olduğundan gün tayini istenilerek bu arzuhaller namınıza gönderilmiş ve tebliğ edilmiyerek iade edilmiştir; Duruşma 6/6/950 Salı saat 9.30 a bırakılmıştır. Bu gün de gelmediğiniz ve kendinizi vekille temsil ettirmediğiniz takdirde duruşmaya gıyabınızda bakılacağı davetiye yerine kaim olmak üzere ilân olunur. 3/5/950
YARGIÇ
r ■
Vaıidatı Süleyman’ın
Piyasada mevcudu azaldı.
Merhum Şair Enis Behiç’in • Varidatı Süleyman, adlı eseri, kitapçılara tekrar getirtilmiştir. Okuyucularımıza, bu müstesna eseri tavsiye ede-
. •
Vadesiz Tasarruf Hesapları,
30 Haziran 1950
İKRAMİYE ÇEKİLİŞİNDE
Yukarıda resmini gördüğünüz ev, talihlisini ] bulacaktır. Bu güzel ev İstanbul’da Bakırköyünde, ' Bahçelievlerde, asfalt üzerindedir. 5 odası geniş bahçesi, garajı ve ayrıca 2 odalı bir bodrumu vardır.
Bu evi kazanmak isterseniz 10 Mayıs 1950 akşamına kadar Ziraat Bankalarında 150 liralık bir hesap açtırmanız ve bu parayı 30 Haziran 950 kşamı-na kadar çekmemeniz lâzımdır.
Her 150 Liraya ayrı bir kur’a numarası verile-
cektir.
Bu Çekilişte :
Ayrıca, 10.000 Liralık bir adet, 1.000 Liralık beş adet para ikramiyeleri vardır.
T.C.2İRAAT ]| B ANKASI j]
Kitaplar arasında
ir (Baştarafı 4 üncüde)
Sevinçlerinin ve acılarının arasında, içindeki fazilet tohumları bugüne kadar hiç kurumamış olan insanlığa devamlı bir sevgi göster.»
Ün düşkünleri, büyüklük heveslileri, şeref yoksulları için: «Ün ve şeref avına çıkmak mânasızdır. 1
Namus nasıl mütevazı hayatın ne- I ticesi ise, tıpkı onun gibi şeref de | gerçek büyüklüğün neticesidir; i- i| kişi de, aranmadan gelir. Birçokları, koketin sevdalı rolünü yap- I tıklan gibi, büyük adamların görü- j nüşlerini ustalıkla kendilerine mal -i edebi/ir ve bu yoldan sefere ulaşa- | bileceklerini sanırlar. Fakat büyük- | lüğün nasıl sahtesi varsa, şerefin de I yalancısı vardır; onun yanında an- I cak bu bulunabilir. Olmadığın gibi ' görünmekten kendini koru. Kendin, j de kuvvet bulursan gerçek büyük- ( lük için çalış; fakat büyüklük tas- I lamayı ayıp say. Bu yapmacık gösteriş, yalanın bütün çeşitlerinin en iğrencidir.
Dünyada en kolay işlerden biri- T nin öğüt vermek, en zor işlerden I birinin de öğüdü tutmak olduğun^ bilmez değilim. Maksadım, düşün*- | meyi sevenlere ve düşünmek için I vakti olanlara bir iki ip ucu ver- 4 mektir, o kadar.
Çağrı
İller Bankası ve Ortaklıkları mensuplarına ölüm vukuunda Yardım Demeği Başkanlığından:
Derneğimiz, aşağıda yazılı gümdemdeki maddeleri görüşmek ve karara bağlamak üzere üçüncü genel kurul toplantısını 11/5/1950 Perşembe günü saat 18 de İller Bankası binasında yapacaktır.
Bütün üyelerin toplantıda bulunmaları rica olunur.
Gündem :
1— Yönetim kurulu ve denetçi raporlarının okunması,
2— 1948 - 1949 hesap dönemine ait bilânçonun onanması,
3— Yeni yönetim kurulu ile denetçilerin seçilmesi.
ilân
Bir Amerikan ailesi Kavaklıdere veya civarında 3.4 yatak odalı ve bahçeli, möblesiz bir ev kiralamak istiyor. Saat 9 ilâ 17 arasında 21495 numaraya telefon edilmesi.
(875)*
Büyük Otel açıldı
2 nci Anafartalar Teb 15665
MÜJDE
İNŞAAT SAHİPLERİNE
DOĞRAMACI ve MOBİLYACILARA
Prese edilmiş, su geçmez, kabarmaz, her türlü cilâya fevkalâde elverişli KAPI, TAVAN. DÖŞEME, BÖLME, LAMBRİ, MASA, DOLAP, haricî reklâm tabeiâlarile her türlü imalâtta kullanılan:
OÜRO
Marka kontrplâklarımız gelmiştir. Fiyatı tahtadan ucuzdur.
Alman malı taze Portlant ithalât
I
ÇİMENTO b su satışımız serbesttir. Her çeşit İn- b şaat malzememiz mevcuttur.
Tel: 12789 İNAN TİCARETHANESİ 1 Potta CndcİMİ No. 12
P P tı
t. lı
MÜJDE
Emre Kıraathanesinin nefis çay ve kahvelerini bir defa tecrübeniz kâfidir.
Dikkat:
Koşu meraklılarına
7 Mayısta başlıyacak olan At Yarışları tafsilâtı her Cumartesi Emre Kıraathanesinde verilir.
ADRES: Denizciler Cad. No. 7
sı t lı b y f(
z k
Tıbbî Mikoloji J
Patojen mantarlar ve enfeksiyonları h
Doçent Dr. Behiç ONUL ı
Yurtta bu konuda yayınlanan ilk
eserdir. Kuşe kâğıtlı 300 sahife, 147 n resim. Fiatı: 10 lira S)
Siparişler: Gülhane hastahanesinde R
Müellifine _
Kiralık Ev
Anıt Kabir civarında, Sümer-bank evlerinden 29 No. lu evin üst katı möbleli veya möblesiz. Telefonlu, üç oda, bir hol ehven şerait. Müracaat: Tel: 23884 (859)
k sı h sı V n n SI b
I
S

Comments (0)