PAZAR s
OCAK 1950
Yıl: 1 —No. 254
Bo»r»'»harrHı MOmtaz Folk Fenik I
Denizciler Caddesi 2 İ
Posta Kutusu: 193 ANKARA Telgraf: Zafer Gazetesi Ankara '
Başmuharrir tel: ........ 15619 h
Yazı işleri İdare ...... 15315
Fiyatı her yerde 10 kuruştur. i
I-DEMOKRASİNİNDİRİ
Ankara'da bir zekâ imtihanı 1
Yazısı 2 ncide
D. P. istişari Kongresi toplandı
J Son siyasi hâdiseler üzerinde geniş izahları ihtiva eden j Celâl Bay arın nutku Kongrede büyük tezahüratla karşılandı
Delegeler arasında iman ve fikir birliği
Bütün demokrat delegeler demokrasi dâvasına bağlılıklarını ve bu hususta nasıl imanla çalışmıya kararlı oldukla'i )ı ayrı o,rı belirttiler
Demokrat Parti istişari kongresi, diih sabah Gar Gazinosunun alt salonunda toplanmıştır. Karilerimizin gayet iyi hatırlıyacakları veçhile bu kongre partinin tüzüğü gereğfnce yapılmaktadır. Ve senede iki defa toplanması zaruridir, işte genel ida-rc.kurulu tüzüğün emirlerini yerine getirmek ve vilâyet tcşkilâtiyle daha, sıkı bir teması temin etme t mak-sadiyle bu küçük kongreyi toplantıya çağırmıştır.
Demokrat Partinin vilâyetlerdeki teşkilâtından üçer delege toplantıya iştirak etmektedir. Ancak Sivas, Er-zincan yolu dün de yazdığımız gibi I
İcarla kapalı olduğundan evvelki akşam Ankaraya gelmesi lâzım gelen tren gecikmiş, ve bu yüzden bu bölgelerdeki delegeler sabahki toplantıya yetişememişlerdir.
Öğrendiğimize göre, bunun üzerine gündemde bir değişiklik yapılmış ve bütün delegelerin bulunmasını temin için esas müzakereler öğleden sonraya bırakılmış ve sabahleyin komisyonların seçimi yapılmıştır.
Dün çıkan Ulusun ilân gazetesi, Akşam Haberleri, sabahleyin kongrede ekseriyet olmadığından alaylı bir lisanla bahsetmekte idi. Fakat ★ (Devamı 8a: 5 Sü: 1 de)
Demokrasinin
yıl dönümü
Yazan : Mümtaz Faih FENİK
_______ _ .sil söz sahibi bizzat odur. işte dünkü Demokrat Parti kongresi, Demokrat Partiden veya ♦ (Devamı Sa: 5 Su: 4 m
Ocmokrat Partinin, tüzük ge- | onundur. Ve reğincc, her altı ayda bir toplanması lâzımgelen istişari kongresi dünden itibaren çalışmalarına başladı. Bu kongrenin toplantı günü, mes’ut bir tesadüf c-seri olarak, Demokrat Partinin dördüncü kuruluş yıldönümüne rastlamaktadır. Şurasını hemen söyliye-lim ki, bu yıldönümü, sade Demokrat Partinin değil, belki, aynı zamanda memlekette demokrasi İnkılâbının da kuruluş yıldönümüdür. Bundan dolayı. Demokrat Partililer kadar, bütün memleket evlâtları da ne. kadar iftihar etse, sevinç duysa yeridir.
Bundan dört sene evvel, Celâl Kayarla üç arkadaşının, Refik Koral-tan, Fuat Köprülü, Adnan Menderes’in beraberce başladıkları bu Demokrasi İnkılâbı, bugün vatanın her tarafına şamil milli bir hareket olmuş, altmış iki vilâyette teşkilâtuu kurmuş, ve dörtler milyonlarla bir leşmiş, ve büyümüştür.
Kim nc derse desin, karşıdakiler ne kadar zorluk çıkarırsa çıkarsın, demokrasi dâvası artık zafer yolundadır. Ve bu dâva, vatandaş -lann güvenine, sevgisine dayanarak, mutlaka büyük gayesine erişecek, ve milli iradenin hâkimiyeti behemehal teinin olunacaktır. Halk artık demokrasinin memlekete ne gibi feyizler getireceğini anlamış, vesayetten kurtulup, kendi kendisini idare etmenin heyecanım hissetmiştir, Onun için iktidar partisi ne yaparsa yapsın, ortaya hangi engeller koyarsa koysun, mukaddes dâva, azimle ve kararla yürüyecektir. Bunun içindir ki, şimdiye kadar tek parti zihniyeti içinde kendi başlarına buyruk hareket e-denlerin içine kurt düşmüş, hepsini bir telâştır almıştır. Çünkü serbest seçim yapılırsa, belki bugüne kadar alıştıkları rahat mevkilerinden, gelirlerinden, zevklerinden, nenelerinden olacaklar ve bir köşeye sinmek mecburiyetinde kalacaklardır. İşte bütün asabiyet, ithamlar, söğüp saymalar, yersiz hücumlar ve beyhude gayretler hep bundan doğuyor. Ve hâlâ zannediyorlar ki, yalnız onlar, bu memleketi idareye muktedirdirler. Bu koca vatan onlara vakfe-dilmiştir. Mes’ulü kendileridir. Vakfiyesi onlara aittir, ve bu iş için de bir -iman partisi» halinde gökten zenbille inmişlerdir. Kendilerinden başkası cahildir; demagogtur; ehliyetsizdir. O halde, idarenin dizgini muhakkak onlarda bulunmalıdır. Lş. te bütün bu velvelenin, bu gürültünün, tehditlerin, baskıların tek sebebi btıdur. Fakat her şeye rağmen bu millet inbat etmiştir ki. bu mah dut zümrenin dışuıda büyük bir kit- ___________,___o________„ ____
le vardır ki, mal onundur; Millet yük malî müesseselerle, adetleri çok
Yeni ithal
müsaadeleri
esasları veriyoruz |
Ekonomi ve Ticaret Bakanlığın- I dan verilen malumata göre ihracatı mevsiminin ilerlemesi' dolay işiyle • Ticaret Bakanlığı bir çok memleket | lerden ihtiyaçlarımızın karşılanma- | sı için gerekli malların ithali yolunda müsaadelerini geniş .Mikyasta ★ (Devamı Sa: 5 Sü: 5 dc)
ilecik’te fecî bir
trençarpışması
Demokrat Parti Başkanı Celâl Bayar dünkü kongrede büyük tezahürata vesile olan nutkunu söylerken
iki marşandiz hurdahaş oldu, 4 kişi öldü, 12 ağır 8 de hafif yaralı var
35 vagon parça parça oldu, zarar çok büyük
istasyon diin törenle açıldı
Önümüzdeki 5 sene zarfında Ankarada
6 Verem Dispanseri daha açılacak
Evvelki gece Bilj*ci.:te iki marşandiz treni karşılaşarak feci bir kaza Olmuş, bunun neticesinde trenlerin personellerinden dört kişi ölmüş, 12 kişi ağır sekiz kişi de hafif surette yaralanmıştır.
Kazanın tafsilâtı şudur:
Eskişchlrdcn hareket eden 79 nu-jıiaralı marşandiz,'treni Karrjköy yokuşundan aşağı inerken frenlerinin lıozulması yüzünden sürati saatte 150.200 kilometreyi bulmuş, bu esnada Bilecik istasyonunda makas başında bulunan 08 numarlı marşandiz treni bu kazadan kaçmak için geri geri gitmek istemişse de, 79 numaralı katar müthiş bir taraka ile 68 numaralı trene çarparak vagonlar devrilmiş her iki lokomotif ve bir çok vagonlar parçalanmış ve bu vagonlar içindeki binlerce ton eşya tamamen hurdahaş olmuştur.
Çarpışma neticesinde Haşan, Tev-fik ve İsmail adında üç gafdöfren vagonlar arasında ezilerek ve parçalanarak ölmüş 12 kişi ağır ve 8 kişi do hafif surette yaralanmıştır. 35 vagon parçalanmış ve 15 vagon da •hemmiyetli surette hasara uğramıştır. Maddî zararın çok büyük oldpgu bildirilmektedir.
★ (Devamı Sa; 5 Sii: 5 de)
Kıbrıs Türk Kültü*
Demeği Kongresi
Kıbrıstan gelen üç temsilcinin izahatı
Dün saat 14.20 de Devlet Hava Yol-1 ları uçağı ile Kıbrıstan şehrimize Katak partisine mensup üç temsil ci gelmiştir.
Bunlardan Dr. Fazıl Küçük, Mehmet Ali Dana ve âvukat Fazıl Plü-mer hava alanında kendilerini kar | şılayan bir arkadaşımıza Türkiye ★ (Devamı Sa: 5 Sü: 2 de) ■
AKIMIMA---1
I____KURfK
Bir tabiat hadisesi I
Ankara Veremle Savaş Demeğinin İsmet Paşa Parkı caddesindeki 1 numaralı tarama istasyonu dün saat 15 de açılmıştır. Açılış töreninde Sıhhat Bakanı, Ankara Veremle Savaş Derneği Başkanı Ankara Valisi Avni Doğan, Ankara Tıp Fakültesi ı profesör ve doktorları, Belediye j Meclisi üyeleri ile davetliler ve gazeteciler hazır bulunmuşlardır.
Verem Savaş Derneği Başkanı Avni Doğan, 1 numaralı Merkez Tarama İstasyonunun açılışı münasebetiyle gelen davetlilere teşekkür ettikten sonra kısa bir hitabe irat ederek demiştir ki:
— Gördüğünüz bu bina ile, üç yıl-danberi devam eden çalışmaların ilk başarılma neticesini elde etmiş oluyoruz. Yapı 332.472 liraya nıalol-muştur. Dernek, bugüne kadar bü-
mahdut bir iki hayırseverden başka kimseden yardım istememiştir. Bunun sebebi, evvelâ hayırlı bir işin fiilî eserlerini ortaya koymak ve
Mardin, 7 (a.a.) —- Suriyeden almakta olduğumuz elli bin ton buğdayın tesellümü devam etmektedir. Derbeziye’den teslim alınan 16 vagon buğday Ankaraya Tel Zıvan istasyonundan alman 31 vagon'da İstanbul» sövkedilmiştir. Havanın yağışlı gitmesinden dolayı Tel - Halef ve Derbeziye istasyonlarında üç gündür durmuş olan teslimata bu-■k (Devamı Su: 5 Sü: 5 de)
ondan sonra beşeriyeti kemiren verem âfeti ile savaşımızı genişletmek için muhtaç olduğumuz yardımı istemektir.
Aziz arkadaşlarım,
İnsanı damla damla eriten ve sessiz sadasız yurdun her tarafına süratle yayılma istidadı gösteren veremle savaşmak, yalnız hükümetin bir vazifesi olmaktan ç-ok daha şumullü bir vicdan ve memleket meselesi halini almış bulunuyor. Artık bu savaşa milletçe katılmamızın zamanı gelmiştir.
Başkalarının çektiği ıstıraptan yüreğimiz kanamaz ve gözlerimiz yaşarmazsa rahmet ve merhametin ışıklı yüceliğine ulaşamayız. Yalnız kendi canını ve içinde yaşadığı hususî âlemi düşünen ve sevenler1, bahtsız ve aşağılık insanlardır.
-fa (Devamı Sa: 5 Sii; G de)
Şu, ahlâkı olmayan Basın
Yazan: Cihad BABAN
azeteciler Cemiyetinde bir ko-nuşma yapan Başbakan, gaze-(tecilerimizde bir basın ahlâkının mevcut olmadığı kanaatine vararak, , .Basını, her türlü baskıdan uzak tuttuğumuza göre, zararları ortadan kaldıracak bir basın ahlâkının teessüsü lâzımdır. Bu şu veya bu parti İşi değil, memleket işidir.-diyor.
cçen sun gazetelerde çok miilıim ve meraklı bir lu-bcr vardı:
Uçan dairelerlo başka bir yıldızdan gelen bir takım cüce madamlar, arzımızın üzerine düş* maşlar!
Herkes hayret etti: Göktcu u-çan dairelerle arzımıza gelen bu adamlar kim diye!...
Halbuki hayret edilecek hiç bir şey yok! Bu, görmediğimiz işitmediğimiz bir hâdise değil kİ...
Halk Partisi erkânının da, gökten zcnbillc, bizi idare için geldiklerini bilmiyor muyuz?-.
Yalnız arada fark şu: Yıldızlardan gelenler uçan dairelerle geldiler: berikiler zenbillo inip uçan daireleri arzımızda buldular!.
Dahası var: Onlar cüce! Berikiler dev! — YEDEKÇİ
•I
Sayfa; 2
Z AF E H
Âdliyede son yapılan tayinler
HAYATTAN FANTEZİLER

Asıl buna
)
İl Genel Meclisinin toplnntısıı da Demokrat d-leye terin mühim iddiası 11 genel meclisi dün de mufad ye-■rinde toplanarak gündem mucibin ce müzalccTel.vrin1.' dev;m.ı el,ti.
Bayındırlık dairesi iciıı alınacak gai'üj hakkında bütçeye konulması istönen 280 bin liralık tahsisat hakkında Demokrat üyelerden ıvuk t. Zaljer Gökçer vc Hamdi Bulgurlu e-sash itirazlarda tokundular. Geçen sene ellerinde 'bulunun ve ijiai'h gs rajr adiyle maruf olan garajın satıl masun idarenin emri vaki haline ge tirm.tş olduğunu daha arası soğuma
$ılafına büyük n r t..1 :sat • deb ' gelmiş bulundukların; OöL sinin 9 kumyun j Ipmıvone: ve ! ı linçin inin muhafu/.isi için 280 t lırnljlc bir gai ■ alm»k um nin biı lüks ve lSı3ftm
yaeıık şekilde çıkması lâzım gelir ken maalesef bazı hâdiselerin nor mal yolu tekzip ettiğini. suiistimali gösteren bi,r belgçnin, de tesadüfen ellerine geçmiş burunluğunu bctvyn ile bir (çıkış belgesi) göstererek by-nun cins, miktar ve hattâ tarih hanesi boş olduğu halde altında ba -yındırlık müdürünün imzası bulun duğunu. bu .şayanı hayret açık bononun yalnız suiistimale yarayabileceğini. bu hâdiseler jilndiye kadar verilen tahsisatın hem hakiki ihti-ve hem : ■ suiistimal edilen ııi'-.ı .-rları içine alınış olduğuna göre lyu sene i.steo.e.-j I rivşisattan suiisti-
. Ic tnl.abül e ler. miktarının indi ı i nes- ’âzi'.n geldiğini, kendileri bu :mkt.a«ı bJ'vmjyvceklei'.nçten nafıa
.bu nahiye yujlaıında da
. a., iüılüğünün en ulak bir b.(
- -‘er, liğim -.vjtcbak
luğı
nukİMİa nen ,1;
ı İşaret ıUık:r. bu cu;n -d. J^ymo.riıl. 3a. • uı.u .
■IVC4 püh-ım)Jf ies -ç .. aLa binip husuşı işl^r» içı^ rCzılca hamdjpa gotikleri İıalde İMçe .a b^yınduhli ' '
cmrijiçlçkı veapıü getınçdiğı lalıdirdt. sıtaraiınuı kır.Jar.' 25 bû) İ.ru kopul madüi*1)- keyen bir 35 uıp İiraJü “• %■=- «. Zj'1' dan suiistimali.
iki
rnüd tuluğu nakiiyppio ki n hu usi n ..(1 v. ıası üc-el pj,a. »’• nu. dpüry ol •tnü-'ı ;• vu H.r tahsisi
ın b;
■c ı ■■ ... uur. ı.m. !u,ğı) gibi bı ı vc by emek nı«dû»ulü ■
i.j: kısımlar da zşmanla yok (?Wu‘ u o j. vm zamanda köylünün, i-ı. ... c «arşı inancı du kalm.ıdığım UrafUua ;ruh •yîcuı.şl.ç» ve nafızu «Uidur’ınün aöyjü ıiem?g«3ji yapıyoı spzüne dc Huıucb Bulgurlu, köylü nüp demagoji yapınudığmı ve (si nirbbk ulâ a-1* .-eû müdür ve. Naşit Hakkı UUi'_, aj da lııU ■ -jeiek: bu igiu .'_,übı).tk- ye gf ıltüyl ta-' ■ . t. o-.üiü bulunmadıgiûı beyan et □yi: ve ntucedc bu üyeler reyJerini-tasan aleyhine kuJJaomışluıdu. O-, aumüzdck’ Salı günü tekrar toplan u?ak ;iz(*rc oturumu son vermişler' dir.
,Adalet Bakanlığı Başmüfettişliklerine Yargıtay raportörlüklerine savcı yargıçlıklara yeniden bazı I tayinler yapılmıştır.
Tayin edilen Başmüfettiş raportör' yargıç ve savcılar meyanında Ada-1 let başmüfettişliğine Adana ceza yargıcı Mustafa Tüzün, Adalet baş-1 müfettişliğine Malatya Ağır Ceza mahkemesi başkanı Mehmet Arıkan, Yargıtay raportörlüğüne birinci sınıf adalet müfettişi Ziya Balkuv -var, birinci sınıf adalet müfettişi!-1 ğine ikinci sınıf adalet müfettişi Ce-1 vat Serim, birinci sınıf adalet müfettişliğine ikinci sınıf adalet müfettişi Zihni Betil, birinci sınıf adalet müfettişliğine Manisa C. savcısı Rüştü Üskent, Tekirdağ yargıçlığına Ga ziaııtep C. savcısı Hakkı Sunata, Gaziantep C. savcılığına Aydın C. savcısı Fazlı Öztan, Afyon hukuk yargıçlığına ikinci sınıf adalet müfettişi Sıtkı Akyazan, birinci sınıf adalet müfettişliğine Yargıtay raportörü Şeıafettin! Gökmen, ikinci sınıf adalet müfettişliğine üçüncü sınıf adalet müfettişi Hamit Selekler, Malatya ağır ceza mahkemesi başkanlığına Aydın ağır ceza mahkemesi başkanı Enver Dayanç, İzmir sulh yargıçlığına ikinci sınıf adalet müfettişi Ahmet Sepıiz, Manisa C. savcılığına ikinci sınıf adalet müfettişi Nuret tin Özen. İstanbul sulh yargıçlığına üçüncü sınıf adalet müfettişi Hikmet Gündüz, ikinci sınıf adalet müfettişliğine üçüncü sınıf adalet müfettişi Fikret Baran, Çanakkale hukuk yargıçlığına Çanakkale sulh yargıcı Mavhj.be Yüngül. Bozkır ceza yargıçlığuja Ayancık C. savcısı İzzettin Acıkan, Or.d;u huk(.;k yargıçlığına. Bayburt hukuk yargıcı Remzi Küçüköraeruğlu. Karamürsel yargıç lığıa(.ı Kocaeli C. savcı yardımcısı İbrahim Şahin tayin kılınmışlardır.
Cahil ol, cevhersiz ol, kaypah, allak ol, yalancı dolandırıcı ol, daha bin türlü uzvî, ruhi, ferdî, içtimai ayıp ve illetlerle malûl ol.. Korkma banlar ikbaline mani değildir; yeter ki dalkavuk ol.
■•g
Vehmedin Kulağı
Cumhuriyette Abidin Da’ver, Hüseyin Cahit Yalçın’ın, Batı Almanya Cumhurbaşkanı Heuss ün bir sözü üzerine kaleme almış olduğu uıa kileyi bahis konusu ederek şunları yazmaktadır:
«Batı Almanya Cumhur Başkanı diyesi imiş ki: «Domokı-asi kolayca erisilecok bir «oy değildir. Zira, evvelâ vatandaşları yetiştirmek ve kcııdUcrinc sorumlu-luklaruu unlatmak mecburiyeti vardır.»
Hürriyet felsefesinin bir ilk okul dili leyi Profesör Heuss ne zaman ve no mü ııasebctlc söylemek lüzumunu duydu? Bu, sökerin ünüh.'-' re ardına dalıa çc gibi fikirler sualanıaiötr; Nutku dinlemediğim ve okuraadığun Jçlıı orasııp bilemem. Şayııj yuseyin Cabl'i Yal,ç)n'ın düpkü makalesinde gözüıpp iliştiği zaman. İtiraf edeyim kİ, zlhplm) ilk lırma-hyan pual.l.or banlar olmaslı, Ifoudi ken-diıpe: Vp|4(l galiba gene mulıaJlflere (;a-tıy.or,. ilefiffli; .öyle ya. Aimau lıalfuuc )))-tabedip koskoca bir profaai/z • hm (i» CıuçpurhiMkauı kendi milleLuıl den.ok rusiyc güc lâyık görürse, bizim gjbi o-| kur yazarı az, hürriyet tecDlibesl »isbç-, ten bir nıiiLt doylpce serbest,
bir ifJ/M-cyp nq^ıl Igıvuyur. jflye akla ı;el-. mez mİ? Sunili .«urgsınjla. kçc yıllık bir* geleuçğğniz var? Köjlcrlnjiziıı çoğundu
Jlulk^uzıiı yüzde bu kadarı Uğlû. imza-, sini atmaktan âciz, âlubalafoüe ise flr! kir, prensip ve program namına bir şey aramayınız. Başıbozuk bir gayri memnunlar kalablalığı bir araya toplanmıa, muhalefet için nıuhulç-tct yapmaktım ö-teye bir türlü geçemiyorlar. İrtica orada. inkılâb düşmanlığı orada, tatmin -dilmemiş ihtiraslar orada, vcliıpşıi bütün zararlı cereyanlar orada. Tanrının günü , bunlar memleket havasına zehir saçıyorlar. Bütün bu karanlık kütleyi meydana getiren ferdlerl teker teker uy dıiılatmudıkcu biz naşı hayırlı bir demokrasi İdaresini yurdumuzda gerçek-lcştirebilirlz ?»
Bununla beraber, Yalçın’ın, hakkımızda daha nikbin davrandığına işaret etmekle vc yazısını şöyle bitirmektedir:
«Neticede bu güzel iLüglipceye varacak olduktan sonra sayın Cuhld'ln ne diye Aliağa profesörünün o basit cümlesi üzerinde bir buçuk sütun kulcıu yürüttüğünü doğrusu nnhyamudım Dcıuolua"! el-belle sor bir rejimdir, ulbriu hır'. ınpelcaidiı. ulbeUı ı t(U( r«lvı) olgunluk isim. Palmı üsladunu ı- r lufllv bl/üen dftim ıyJ bilir İd. fertler no katla, oku-
mİ kültür scuyeıu lu- kudur yUk chm., dyygufaı v( dUsUgctleı mutlaka çarpışacaktır. Bütün vafauğaelara ■ t-lıer UŞİVl-rsiU tojısHi -optıtubil' k l.il. |o. tlilori veya çaıpık .lusuncı-likı ı oıiuı.g.t KlUdınpıya (mk... .....d.. t....,,-..
Hagbakam Biğauli'nui) „ . . uler.1', -
LedlAi ulbi «cehaleti )• ryüztİDtleıt kaldır-zı sanmamalıyız. Buzı yüksek l.ülmı in dcdiörnlz aleme yol gösterim uoiıum».-ı-j-ıa halini gvsdnü;». getirileli .«derimin doğruluğunu kabul cdcr.tjııu.»
Gazeldir »c resmi beyanat
Tan’da Be-Fa, İçişleri Bakanına itiihaf ettiği fıkrasında diyor ki:
^insanların kendi sesine tahammül c-demodikleı üıi faı-keden karga, Süloy -ınaıı’m buzuluna vardı:
— Sultanım, emret de Ademogulları be ninı .‘jarkıloj-ımı dinlesinler.
Hazret) Süleyman şüJdU,:
— İyi anu?. huna karın onlar da senin
Karga yutkundu ve boynunu bükerek
Ayinesi iştir kişinin
«Sop j?osta« da Sacit Yumer şunları yazıyor:
«Gazoiller de gazetelçr...
Nc, yapmış yipe hu gazenjleı ?
Ekâbtrbı sikleri, çubuklap. bcyaııa)Ju-rı. lâfları, vaatlç-rl, koufeiftnsJarı. ııaşiftpt, lor), lanılmleri. iıaaUarı çldyğy gibi ya-aılnıı.vorO),ua ta kısaltılıyor, bazı yerleri
Peki... SpyledikkTiıı deği de -.yaptık-l:ınıuu‘ «c buyurulur;
• Yapılması lâzım gclenip^ yanında hülâsasının, hülâsasının, hülâsası kalınıyor lur mı? Onlun da mı gazete sekreterinin makası budadı?

DIŞ TAEİRİ
HALÎD sungur
Çankırıdak/ nı.uayenchaıjesjui Annfarhlâr Vakıf i- U m „ .,
ukyanos’un (Dalkavukluğa '
■ methiye) adlı eserini okuyan-I laı- bilirler ki bu iş çok yüksek, 1 çok muteber, çok faydalı ve hayli incelikleri olan nefis bir sanattır. Bunu herkes yapamaz; herkesten de alınmaz. Nadir adamların işidir. Güzel sanatlar gibi asil, şiir gibi, musiki gibi doğuştan olmak gerektir. Onun içindir ki bu cevher ekseriya yüksek fikir kalem erbabında görülür.
Dalkavukluk yükseklere, servetlere, saraylara, saltanatlara sokulan bir metâdır. Evet tıpkı şiir gibidir ve onun kadar eskidir; çok defa da şiir şekline bürünerek görünür. Dal kavukluğu yalnız bizde, bizim divan şairlerinde veya onun muakkip leıinde görülen bjr hassa sanmak hem hatâ hem haksızlıktır. Meselâ ebediyete mal olmuş büyük Yunan 1 şalilerinden «Kallimakos. bu babta I şairliği kadar da büyük bir sanatkârdır;
Zamanının hükümdarı «Pitoleme Filadelf. engelsiz, endişesiz hüküm yürütebilmek, keyfince saltanat sürebilmek için dört kardeşini birden öldürdüğü zaman şair bu hareketi bir kaside ile tebcil ve takdis etmiş, alkışlamıştı.
Hükümdarı semalarm sahibi ve ilâhların en büyüğü olan (Zeüs) e benzeterek «O, nasıl kâinatın sü-ve asayişini, idare ve intizamını keyfince yürütebilmek için — I Her zaman pişmiş aşa soğuk su katarak muhalefetler yapan —r kar-ocUerinı ûldurdüytie, ey şanlı ve sen de öyle yap sun» diyor. Kuv .•tini takdis cdi-
Yangın vakaları çoğaldı
Son günlerde şehrimizde yuogto vakaları artmakta vc her güp en az üç dört evde yangın çıkmaktadıı.
Bu yangınların ekserisi evde yalnız bırakılan soba ve mangaldan çık makta ve ufak bazı hasından sonra önüne geçilmektedir.
Dün de birisi Atıfbey mahallesinde diğeu de itfaiye meydanında olmak üzere iki yangın vakası olmuştur.
Binncı yangın Atıtbçy nıatalles-n de OtUlıD Alı Guıva) L.ı.ııuuckl bu terzininodasıncî? . an--, oa • : * ttc
bırakılan sobadan çıkmıgUr.
Sobadan sicrıyan ab. ;k r yerde bulunan yatağı tutuşturmuştur. Evden duman çıktığını gören devriye memurları derhal içeri girerek yangını söndürmüşler ve bilâhare evine dönen terzi Ali yatağının yanmakta olduğunu görmüştür. ; *n«ujciHg ııuj«tıı
İkinci yangın vakası da İtfaiye | önüne .geçjjmigtir. meydanında olmuş ve Mehmet is -1 -
ininde bir terzinin yanar bir vazi- kata başlanmıştır.
öldürdüybe, kudretli hükümdar, tın. Zaferin kutlu oh velini takdir, cinaye
Th
ojft/ı L(
Sayın hamilerin ApgloSak-soıılarııı sana yüz kızartıcı bir şe kilde ihıuıet etmiş olduklarını teb liğ etmekle zevk duyarım. Bu, onlardan böyle müşkül anlarda bir şey beklenemiyeceğini bir kere daha isbat etmektedir. Sapa bir çok defalar, PolonyalIların yal ııız Slav milletinin kardeşliğine güvenebileceklerini söylemiştim. Belki nihayet buna inanacaksın."
Spnıa ban», Rusya ile Batılı
metleri, ikballeri, emniyet, refah, rahat ve saadetleri ihıııal edilebilir gibi değildir. Dun bir hiç iğ.en müzayaka içinde iken, bugün mebus, sefir. Bu nimetin şükıaneliği dc _-ir kitap, mensur bir lçasi-Muhteşem ve muazzam sarayında de. Liralar ve binlerle liralar. Aksi güzel kokular, has ipekler ve dalga-1 ise itilip sömürülmektir. İkbalsiz, lı hareler içinde onu kollarının a-j itibarsız, pare: ..;, payesiz mağdur rasına al ve mesut günler geçir, ve ırienkup devlet düşkünlüğü. Son zevk içinde demler sür...» diyerek ı r. ‘
şiirlerle okşamıştı. Yalnız bu eski çinde (St sanatın bir şekil ve bir ad al-tında iki çehresi vardır:
Gerçi ikisi de tufeylidir «Dante» si nin riya, müdahajıe, yaltaklık ve rb yılışıklık timsali olarak tasvir et-tiği esatiri mahlûklardan -Yeriyon» gibi güler yüzlü, yılan kuyrukludur. . -
Fakat bin doğrudan doğruya, du sürgünde öldü, pedüz dalkavuktur. Bu âdisidir, böy ■Teo.-.rit bol leleri her zaman, her yerde bulu- bahçelerinde altn ı nabilir. Bunların adı nabza göre şer Vr"/ ı bet veren (eyyam reisi) dir. Diğeri hem dalkavuk hem faziletkâr ro lündeki kes .cin zekâlı kurnaz münafıktır. Bu, aynı iki yüzlülük içinde tekrar iki yüzlüdür. Hem fc' tarafın arabasına biner, türküsünü -)--x
söyler, sofrasını bekler, nimetleri ^erÇ ®rdder’4 ı ile nimetlenir, parelenir, payelcnir ^’ -1' I nen? de — ne olur n.e olma;
tiydim elden bıpukmıyaraz ne dc sureti hakdan bir ms_____T
kavak ötekilere baş sallar, boyun büker, yaklaşır, sokulur, kapı aı-a.-li-;laı-ından el, "
ı gizlice bunları ı rak onlara, ı
I Salih ZekiAKTAî|
~ ıuu«ı»ıı . de koca bir
rayında de. Liralar
suz zaruretler, bitmez sıkıntılar i -, ,3toik bir rahip hayatı) ya-
nına gelmezler, selâm vermezler.
| «Kallimahos- dalkavukluk kaside sinin mükâfatı olarak İskenderiye'de sarayın sevgilisi ve Iskenderiye-nin muazzam kitap sarayıyla ilim ve sanat heyetinin yüksek tahsisat larla reisi olarak yaşarken rakibi büyük dasitan şairi »Apollooyüs»
cevap versinler
Yalçın, «Halledilmesi mutlaka Yalçın, haledilmesi oıııtlaka lâzun bir mesele., isimli bir yazı .v.ızıoı re temcit pilâvı gibi yine husumet andı hikâyesini ısıtın ortaya koymuş.
Sanki, bugün Cumhuriyet Tür-kiyesinde hallolunacak başka bir mesele yokmuş gibi, çeşitli sualler sormakta ve hayalhanesinde canlandırdığı öldürmeler, hançerlemc-1er, ihtilâller, idamlar sıralayıp durmakatdır.
Hattı- biı- ara işi o dereceye getirmektedir ki, milli husumet kararının seçimlerde bir isyan mahiyetini alacağını iddia etmekte ve itu vaziyelte hükümetin aciz kala-nııyacağını ve Demokrat Partinin fermanına râmolanuyacağını söylemektedir.
I

•Teo.îrit» bol paralarla Sicilya ıtın saUumıar arasında köy kızlarının aşkını yaşarken rakibi öldürüldü.
Biz de ise insan izzetinden ve li-yakattan mahrum bu mantarlar gü _____________ t_ nüne göre daima ihsanlarını aldılar, zlüd'ür. Hem bir Rüyalarında görmedikleri, görseler biner, türküsünü de hayra yormadıkları türlü devlet-El altından nakiller, (izli tahsisattan hisseler aldılar.
İnsan meziyetlerinin hepsinden üstün olan bu sanat bence aynı ha-
ız — ih-
aske ta- yattn-
Dalkavukluk öyle bir iksir, öyle taşır, soıcuıuı-, Kapı aıa- bir t’Jsım, öyle bir füsundur ki hiç el, dil uzatır. Bu defa bir panzehir onun yerini tutmaz. O, rın aralarına karışa- '"’1 1 1 ’"J'“
eski y ’* ' *’ '
lalarına karışa- öyle nefesi keskin bir pirdir ki üf-.«» v.mu«, velinimetlerine ledi nefes etti mı sırtın yere
türlü hücumlar, hakaretler, küfür- gelmez. Onun sihri ile tarih boyun-leılc söver sayar... İğrens bir nan- ca nicc «S»1. beS P813 *5»
körlükle asız dolusu kusmuklar ku boŞ '" — ——— —
savak kendisini te bu mcslogir ce. m yükst teij.cdj bu ı: idşukju. r.v ltuını bilini
yette bıraktığı maltızdan sıçrayan1 kıvılcımlar etrafta bulunan eşyaları ı tutuşturmuştur.
İtfaiyenin müdahalesiyle yalımın , Her iki yangın I
hâdisesi hakkında savcılıkça taliki

r Buna da zekâmı lâzım iki simit 10 kuruş Bir bardak çay 15 kuruş Biraz peynir 10 kuruş -35" Bu iki kahvaltı arasın etmeyi pek sayın halkımız Kontes 100 gram Kontes Püskivit ise sadece 25 kuruştur daki kalori farkını tayin n aklıselimine bırakıyoruz Püsküvi Fabrikası
r-
aoura »aıı», Rusya ile jsatıjı devletler arasında aktedijmiş o ’fi.'
lan anlaşmayı muzafferane bir şe kilde hab.er veren muazzaıp gazete başlıklarını gösterdi. Bu başlıkları, Hopkins’in Moskova’yı ziyaretinin Sovyet görüşüne göre yorum lanan tafsilâtı takip ediyordu.
Bu delillerin de kâfi gelmediğini gören Tikhonov, hararetle baş ka ikna edici deliller arıyordu:
••Ne bekliyorsun? Rusya ile Air glo-Saksonlar arasında silâhlı bir çatışma çıkmasını mı? Kendi ken diııe hayaller kuruyorsun. Farzı muhal böyle bir şev vuku bula • cak olsa bile sen h.ulîsatı öteki dünyadan takip edeceksin. Zaten İngiltere ile bir harp bahis ınev zira değil, biz opları başka vasi talerin başımızdan defedeceğiz. Şimdi Hindistan’a gyak basnpş bu lunuyoruz. O arfılç kıpınlıyamaz. Son günlerde Türkiye i|e olun anlaşmamızı da bozduk. Boğagİa rın kontrolünü elinıizc, alacağı/. İran zaten bizüjı clfmiztledh-. Bii "uv !•■.r-.taM.-, a um bize karşı bu şey yapabileceğini mİ sanıyor* ıın.’
I’.irlfhi!: Inıei'ilm’uılı kudretin
Pirimiz, üstadımıznı bu bakımdan hakkı -.ardır. Çünkjü hiç kimse, hiç bir teşekkül hükümete karşı mahkemeler kuramaz, isyan e-deırf?- ,c ferman çıkaramaz. Bu cihetten iikirlerimiz.de tam bir mu taba kat mevcuttur. Tek ayrıldığımız nokta ve düşünce, işin hâlâ anlaşılmak istenmenıesindedir.
Biz, âcizane kendilerine bildirelim ki, mücadele iki parti arasında geçmektedir. Kendileri parti ile hükümeti birbirine karıştırdıklarından hâdiseyi garip karşılamakta, evhama kapılmakta ve bunun üzerine Hürlü hayalât ile faıaziye-ler kurup kasten efkârı bulandırmak yoluna sapmaktadırlar.
Evet, halledilmesi mutlaka lâzım bir mesele vardır. O da, seçimlerde emniyet meselesidir. İşin düğüm noktası da budur. İktidar partisi önümüzdeki umumî seçimlerde dürüst hareket edecek midir? Bunun cevabını, salahiyetli ağızlardan işitmek, kendilerinin sordukları bütün sualleri toptan cevaplandıracak ve ortada mesele diye bir şey kalmayacaktır.
Biz onun gibi, on değil bir tek sual soruyoruz:
— C. H. P., seçimlerde lıivl,e yapacak mıdır, yanmıyacajc mıdır?
Hikmet YAZICIOĞLU
ş su kabakları insan sırasına geçmiş, adam «-.işvesine bürünmüş, kıymet gibi görünmüştür.
Ca.bil of. cevhersiz, ol, çalışma, seciye, ahlâk gibi hassalardan uzak devn °*' kaypak, âllâk ol, yalancı, dolan-Ben dinci ol, daha hm türlü uzvi, ruh;, ferdî, içtimai ayıp ve illetlerle malûl ol, korkma bunların hiçbirisi ikbale yükselmene, gâmiyab olmana sebep teşkil edemez. Yalnız ve yalnız dalkavuk ol. Keremkârları-nın önünde güler yüzle eğilmeyi, salta durmayı, bazan da iki büklüm olmayı bil. Onların semavi sözlerinin, hakimane hareketlerinin isabet ve hikmetlerine yüksek mana lavına hayran olmayı bil kâfi.
- Siimdi bir de mayeleri payelerine
Yek kalmadı hâşâ sana ziUçt pede- gülünç gelen, sırıtan dalkavuklar cinden» böyle aşağılık tinetde, zelil yaratu-gi,bi. Vey^)|ut; lışda olmakla beraber kendisine dal
«Geçme namert köprüsünden ko kavukluk yapılan heyulanın ne se-. al,arsMi sy seni, viyye ve seciyyede, ne mahiyet ve
Yatma tilki gölgesine ko yesin aş- hüviyetde, ne meziyyet ve kıymetin senin de bir boru olduğunu düşünün (!).
Veyahut da: | ama sjz diyeceksiniz ki biz onun
«Külahın sat da harç eyle mûdahiıı kendi öz varlığında hayatî ve insani olma her ferde bir mümtaziyet, ledünni bir kemal Cihanda kelle sağ olsun külâlı eksik bulduğumuzdan değil velev cife ka-değil merde» ’ ’ ■ ■’ ' ■
gibi sözler ve söyleyenlerdir.
Bunlardap fena halde rahatsız o-lurlur ve böyle adamların ruhları- yani u m» menfiliğini isbata uğraşırlar. | tuyorı Onlar için müsbet olan goygoycu lüktür.
Bu gibi münasebetsiz sözlere ve ______ . _ ____
böyle menfi ruhlu küçük şairlere her ikisi de zelil kulakları tıkamakda nef’i azim --1—
vardır-
Bu esastap uluımış yüksek bir de düsturları vardır lü her zaman her s erde onu öne sürerler.
«Ş,alisi menfaatini idrak etnıiyen „
umumî menfaati idrak eda-| Heyula ___________________________
mez.- filhakika riya ve müdahanc dine düşâr, etrafından da yalnız bu sanatının keremleri, lûtufları. ni- nu arayıp, taramıya başlar.
Tikhoıjov bozularak, Polonya demokratik bir melmekettir, de -di. En salim fikirler bile ona zorla kabul ettirilemez. Evvelâ, Polonya köylüsünün itimadını ka-zanmıya mecburuz. Bunu elde et UİlCD sonra, kendi menfaati bakımından kollektif ekonominin 1c hine tpprağından vazgeçmesi lâzım geldiğini ona izhar edeceğiz.
Tikhonov’un şimdi artık sık sık sabrı tükeniyordu. Bağırıyor, bana küfrediyordu. Bazen beni kabinesinde 24 saat tutuyordu. Fakat ben bunu bir günde dört, beş defa çağrılmıya tercih ediyordum. Her defasında kuvvetimi ve sinirlerimi tpnianıam icap ediyordu. Bazan, kendimi koridorlar arasındaki bu gezintiye hazırlamak ü -zere uyanmam için çok büyük bir gayret sarfediyorduın. Bu arada Tikhonov gözle görülür derecede zayıflıyordu. Bir çok defalar kabinesine girerken onun telâşla koltuğundan kalktığını görüyordum.
Zaman geçiyordu. Yüzüncü, yüz beşinci ve yüz onbeşinci istiçvap-lar da geçti. Tikhonov, hususi bir itina ile ifadelerimin raporlarını tanzime başladı. Bazı cümlelerin ifadesinin değiştirilmesi için mücadele etmem lâzım geldi.
Tifdıonov: «Dün pek âlâ, Sov-yetler Birliğine karşı mücadeleye hazırlandığınızı söyledin» diye ba giriyordu.
«Bütiin yazdıkl;

mağdur gösterir ı en güç fakat en en sanatkâranc ) Udadu. Hem uıfijR. hem lâk jrbablaıından i ki ilhamları mantar, şöhretleri, l»^) -
Bunlaım (.yk çeke-
akliyle baban kimseye minnet pıi
Demirspor Adcna’da 2 - 1 galip geldi
Adana, 7 (Telelonla) — Şehrimiz de misafir bulunan Ankara, Demir-spor takımı bugün ilk karşılaşana-sini Toıossporla j-apmıştır.
Müsabakanın birinci devresi 0-0 beraberlikle sona ermiştir.
İkinci devrenin 1.8 inci dakikasın da Kadri, 20 inci dakikasında da Ti-ko Mehmet Demirsporün gollerini atmışlardır. 30 uncu dakikada da Torossporlular penaltıdan bir gol kazanmışlar ve müsabaka bu şekij-de 2 - 1 Demirsporluiarın galebe-sile sona ermiştir.
Ruslar Mahkûm etmek istediklerini nasıl söyletirler ?
Rus usulü itiraflar
Yanan : Stypulkovsky (Polonya Millî Partisi Gizli Konsey Başkam
den büyük bir kinle bahsediyor (lu:
«Fakat Birleşik Amerika, bize harp açınıya karar vcreıniyecek-lir. Onun bir tek düşüncesi vaı-dıı zengin olmak. Bu harpten son ra, büyük İktisadî güçlüklerle kar şılaşacaktır, Rusya onu kapitaliz minin içinde boğacaktır. Neden, sizin geleceğinizi ve kudretinizi sağlıyacak olanlarla birlik olmak istemiyorsanız? Gelecek Slavla -
Bazen bilmeden Umaııov’uıı ileri sürdüğü delilleri tekrarlıyordu: Bir zamanlar PolopyaJılar Mas kova’ya hükmetmişlerdi, bugün ise inkâr edilmez bir şekilde Mos kova Varşova’ya hükmetmektedir. Bunu karsı isyan etmek neye yarar? Bize kıyasla kaç tank iniği edebilirsin iz? Ne kadar uçağınız VH1-? VâKOyh" 35 nıilyoıj. nüiıısu nuz vardı l.utfünck takriben 25 mi|you k.nk)fsıni'z, thzım işe, Sov ’ yeller Birliği Hudutlun İçinde 200 milyon ıfiifıısiınuız-var Kime kur
şı ayakhııınııya kalkışıyorsunuz? Zaten biz bağımsızlığınızı tanıyo ruz, yeni kuvvetler muvazenesinde size önemli bir ıol oynamak im kâmili veriyoruz.....
Günün birinde emin bir eda ile kollektif köy ekonomisinin faydalarını anlatmaya başladı:
«Kolhozlaryuızdan veya numune sovhozlanmızdaıı birini görebii-seyıliniz, üstünlüğümüz halikındaki fikirlerinizi değiştirildiniz. Bir (lqma tahtası gibi dağılmış, el ile sürülen bakımsız tarlalar bulunan yerlerde bugün her karış toprağı verimli hale getiren modem makinelerin çalıştığı görülmektedir. Ocağı bite bulunmıyıuı köylü kulübelerinin yerinde bugün tuğladan yapılmış evler sıralanmıştır. Size tecrübemizden faydalanmak fıış^tmı verilirimiz için bize ıniiı-neftar olmalısınız.
Ohg istihza ile ŞU cevabı ver t!|in:
«Toprağı laîÇiik ■ji'ftûfftldiü köle çok işletmenin tnah^urhı nldtığıı
rışıklı bile olsa makamın gölgesinden bize akan menfaata karşı bu-‘ nu yapıyor, böyle hareket ediyoruz onu aldatarak avutuyor ve yu-..... .ruz. Yani dalkavukluğu nevama ma kendimize yapıyoruz, tarzında ] bir müdafaaları da vardır. Böyle de olsa her ikisi de iğrenç ve gülünç, ’ ' ’ : ve rezildir...
Hattâ bu işler, bu gidişler tam tefessîjh ettiği, çürüyüp kokmıya baş ladığı günlerde heyula için dalkavuğun manası kalmaz. O zaman yal nız tam sadakat, mutlak sadakat (sadak-i kalbane) lâzımdır.
” ’ zaman kendi başı der-

No. 22
—J
ııu söylemekte çok haklısınız. Bu-ııi|u içindir ki, AMnaalar. büyük tarım işletmeleri vücude getirecek şekilde bunları birleştirmek için büyük gayretler sarf etmişlerdir. Bu ıııetod onlum işgal sırasında tesirli sonuçlar elde etmek imkânını vermiştir. Sîzin Sovyet ııok-tai nazarınızla, Alman ııoktai nazarı arasında bir fark vardır: Almanlar, yine özel ellere tevdi ettikleri bifyük ekilmiş toprak satıhları vücude getirmeğe çalışıyorlardı, halbuki siz, nunlan Dev letin veya bir topluluğun elinde birleştirmek istiyorsunuz.
«Bununla beraber, Polopya'dı uednn bilâkis büyük (opraklaruı derhal pıu'çalaııarak küçük çiftçilere veya diğer tarım işçilcı-ine dağıtılmasını derpiş eden bir program takip ettiğiiıizi aıılıy.ınııyo-
SeDylçree elinden tpprağını al m ile için Rus köylüsıine karşı njü anele vUn«»kıııı, bpgüu n fhı Po ' lonya köylülerine toprak dıığılı
istanbulda tehdit mektubu, modası: Sıra Yücesesde
İstanbul, 7 (Telefonla) — Tehdit mektubu modasının son komedisi Hamiyet Yüceses'e gönderilen bir mektupla cereyan etmiştir.
Hamiyetin aldığı mektup: Serseriler kralı, aşk delisi, eşkiya reisi olmak üzere üç imzayı ihtiva etmektedir.
Bu mektupta şöyle denilmektedir;
— «Bayan Hamiyet; Anadoluhisa-rındaki yıkık yalının köşesindeki duvarın deliğine 15 bin lira koymazsanız kafi bir ölüm tehlikesiyle karşı karşıyasınız. Ufak bir tereddüt veya herhangi bir yere haber verme telâşı göstermeden parayı divana kovuğuna koyunuz,.
Mektubu okuyan Hamiyet Yüceses vaziyeti kocasına bildirmiş ve böyle bir mektup aldığını etrafa sezdir-memiştir. Emniyet Müdürlüğü mektup üzerinde yaptığı tetkik sonunda bunun bir kadın yazısı olduğunu tesbit etmiştir. Tahkikat derinleştirilince Hamiyet Yücesese mektup yazanın Anadoluhisarı sakinlerinden 36 yaşlarında Semine Dilek isminde bir kadın olduğu ve bunun Müzeyyen Senar'a, Nihal Esin’e ve Fataıa Tatari’ye gönderilen mektupları yazdığı da anlaşılmıştır.
İyi bir aileye mensup bulunan Semine Dilek son senelerde acaip hareketleri ile bütün Anadolulıisarlı-lprın dikkatini çekmiştir. Ata binen, elinde kılıçla dolaşan, roman hastası olan, dağlara yalnız başına çıkan, ava giden Semine, tehdit mektubu yazmaktan da büyük bir zevk duymaktadır.
Kendisinin akli muvazenesinin bozuk olduğu anlaşılarak Bakırköy a-kıl lıastahanesine sevkedilmiştir.
Denizli İsmet İnönü Lisesinden Yetişenler Derneği Ankara Şubesi başkanlığından:
Şubemiz üyelerinin, gündemdeki hususları görüşmek üzere 8 Ocak 1950 Pazar günü saat 15 de Halke-vinde olağanüstü toplantıda bulunmaları rica olunur.
Gündem:
1 — Derneğin feshi hususunun
konuşulması.
2 — Yönetim Kurulunun raporu
ve Yönetim Kurulunun ibrası.
3 — Denetleme raporu.
4
8 • X • JMO
ZAFER
ntEFON*TELGRAF HABERLERİ

Amerika'nın Uzak Doğu siyaseti
Ingiltere'de yeni seçimler (nğâltercdc seçim mücadelesi daha şimdiden başlamış görünülür. 1915 deııIıeri iktidarda L)u lunap İşçi Partisi bu yaz, başta muhafazakârlar ve liberaller olmak ü-zere diğer partilerle boy ölçüşecek. Hattâ görünüşe göre bıı imtihan yaza da kabnıyacaktır. İşçi lıükû metin seçimleri daha yakın bir tarihe alması kuvvetle muhtemeldir. Nitekim, dün alman haberlerden aıılaşddığuıa göre, Başbakan Atilec ve yardımcısı Herbert Morrison, u-mumi seçimlerin 23 Şubatta yapılmasını kararlaştırmışlardır.
Hükümetin böyle bir tedbire baş vurmasını türlü türlü yorumlayanlar vardır. Bazı müşahitlere göre, hükümet, meclisin geçen toplantı devresinde, çelik imalâtı ve ücretlerin istikrarı ile ilgili kanunları, birincisinde Lordlarla, İkincisinde se Sendikalarla uzlaşma yoluna giderek, alelacele kabul ettirmek su-retile, esasen, seçimleri yakın bir tarihe almak niyetini açığa vurmuştur. Bu, işçi hükümetin yeni bütçe ile seçmenlerinin karşısına tekrar çıkamıyacağına, çıkmak istemediğine delil sayılmaktadır. Filhakika, artan stihsal, daralan açık ve uis-beten çoğalmış bulunan altın ve kıymetli döviz stoku iktisadi durumu biraz olsun ferahlatmıştır, fakat bu salâh, iki gün evvel bizzat Maliye Bakanı Sir Stafford Cripp-sin de itiraf etmiş olduğu gibi, herkesi tatmin edebilecek bir bütçe tanzimine medar olacak derecede değildir.
Bu vaziyet dahilinde. İşçi hükümetin, para meselesinin el!m veçhesini göstermeden evvel vaziyetini sağlamayı düşünmüş olması muh temeldir.
İşçi hükümet kazanabilecek midir? Sualine karşı verilen cevapların çoğu müsbettir, denebilir ve bu müsbet cevap verenleıin ileri sürdükleri mucip sebepleri de şu suretle hulâsa etmek mümkündür. Evvelâ, gelecek seçimlerde oy verecek olanların % 52 si parti mensubudur. Bunun % 29 u işçi partisinden. % 23 ü ise muhafazakâr ve liberaldir. Muhalefet şimdiye kadar anlaşamamış olduğuna göre, reyler tabiatlle dağılacaktır. Buna mukabil. İsçilerin tamamı İşçi partisine rey verecektir.
Diğer bir bakımdan, hükümetin arkasında 8 milyon işçi vardır ki, devletleştirme ve sosyal yardım sayesinde durumları, her şeye rağmen, düzelmiş bulunan bu işçilerin, hükümeti tutacakları muhakkak -tır. Nitekim, kısmî seçimler ve bilhassa son South Bradford seçimi buna en kuvvetli bir delil teşkil et-e finiştir.
Buna mukabil, gerek sosyalizme ideoloji itibarile alyhtar ve sosyalist tecrübesinin memlekete felâket getirdiğine kani; gerekse devletleştirme, yüksek gelir vergileri vesaire yüzünden rahatı kaçmış 10 milyon kadar da hoşnutsuz seçmen mevcuttur ki, bunların İşçi partisi aleyhihe oy verecekleri muhakkaktır.
Bu hale göre reyini kime vereceğini şimdiden katî surette kararlaştırmış olan seçmenler arasında muvazene var demektir. Ve bütün mesele, geriye kalan .kanaats’z» seçmenleri kapabilmektir. Bu da, her şeyden çok son anda vukubu-lacak bir harekete, psikolojik bir dalgalanmaca, yani geniş ölçüde şansa bağlı b)r meseledir.
Denebilir ki, işçi hükümetinin memlekette tatbik ettiği kıtlık ve mahrumiyet rejimine rağmen bu seçmenlerden bir kremi olsun, İşçilere oy verirler mİ? Verebilirler. Çünkü lngilizler istikrarı ve kuvveti seven bir millettir ve orta halli İngiliz, bugün için karşısında, gevşek ve disiplinsiz muhalefet partilerinden başka bir şey görmediği halde, çok disiplinli, çok faal bir İşçi partisi bıilmaktadır, diyenler vardır.
Buna mukabil, işçileri de kara kara düşündüren kötü alâmetler yok değildir. Bilindiği gibi, iki dominyon, yani Avustralya ile Yeni Zelanda, son seçimlerde işçi hükümetleri iş başından uzaklaştırmış -lardır. İngilterenin, dominyonlarına en çok muhtaç ve bağlı bulunduğu bu devirde, bu iki seçimin de işçiler aleyhine, katî olmamakla beraber, tesir icra edeceği aşikârdır.
Önümüzdeki ay yapılması muhtemel seçimlere, İngiliz siyasi partileri aşağı yukarı bu şanslarla gireceklerdir.
Mücahit TOPALAK
Amerikan hükümeti siyasetini tamamen açıktanuş bulunuyor
Vaşington, 7 a.a. — Birleşik Arne tıkanın uzak-doğuda daha enerjik bir hareket hattı takınmasını isti-yen bazı cumhuriyetçi âyan üyesi ve temsilcileri kongreye sunulan ve General Mac Arthur'a komünizme karşı umumî bir mukavemeti teşki-lâtlandırabilmek için daha geniş salâhiyetler verilmesini talep eden tek lifi tasvip etmişlerdir.
Bununla beraber Demokrat ekseriyet bu görüş tarzına muhaliftir ve «Çin'e ve Formoza’ya silâh değil fakat Hindistan ve Güney-Doğu As-yaya pirinç, buğday, İktisadî yar-dun» göndermek taraftarı olan hükümetin görüşünü desteklemekte-
Çan-Kay-Şek'e neden askerî yardım göndermiyeceğini açıkça anlatmışlardır.
Anlaşıldığına göre, Başkan ve Dışişleri Bakanı, Hüıdli Lideri Nehıu da dahil olmak üzere silâhların kuvvetine inanmıyorlar, fakat iktisadi ' gelişmeye bu bölgenin halk kütlele- ; ri arasında açlığa mâni olmak için yapılacak gayretlere güveniyorlar. | Başkan Truman'ın mesajında, dün yanın az gelişmiş bölgelerine ve bil hassa Asya'ya yardım programını ihtiva eden dördüncü noktayı tatbik etmek lüzumu üzerinde ısrar et tiği bildirilmektedir.
İyi haber alan çevreler, Başkanın dir. 1 ve Dışişleri Bakanının kongrenin
Başkan Truman ve Dışişleri Ba- kararından sonra Asya’da bu yolda kanı Acheson, Perşembe günü, Bir- çalışmaya gayret edecegleri kanaa-leşik Amerikanın şimdiki halde tindedirler.
Haysiyet bâbındadır!
B aşbakan Istanbulda basın mensuplarına:
— Gazetelerde çıkan yazılarda, vatandaşın şeref ve haysiyeti masun bulunmalıdır, demiş.
Ne kadar yerinde bir söz’... Bizim de istediğimiz bu değil mi?
Fakat artık, Başbakanın bile nutuklarını neşredemiycceğiz, demektir!...
Çünkü o, istediği kadar, «dinsizler, imansızlar, demagoglar!» diyebilir!... Fakat haddiniz varsa bunları gazeteye geçirin! Vatandaşların haysiyetine dokundunuz gitti!...
Ne yapalım acaba? Yazsanız, Başbakana dokunacak!
Yazmasanız, Eı-işilgil alınacak!
Bence, yine en tehlikesizi, Cemil Sait Barlasmkini yazmaktır.
Hiç olmazsa, yan Türkçe, yarı Fransızca, beyanat verir de, sever mi, söver mi, anlaşılmaz gider... — A. F.
’leclis köşesi.
Atom enerjisini
Atlantik Paktı
ADALET ve İÇİŞLERİ KARMA KOMİSYONU: Danıştayda açık bulunan Birinci Daire Başkanlığı ve bir üyelik için seçim yapılması hak-kındaki Başbakanlık tezkeresini in celemek üzere 9.1.1950 günü sat 14.30 da;
Yeni bir plân hazırlandığı söyleniyor
Nevyork. 7 a.a. — Yorumcu Drew ----
Pearson'un Daily Mirror gazetesin- y*n) — Vaşington'da toplanan Ku-de yazdığına göre Lilienthal’ın isti- j zeY Atlantik Paktı Konseyi, Kuzey fasını 15 Şubata kadar geri bırak- Atlantik bölgesinde uygulanacak o-masının sebebi, Ruslar tarafından lan savunma plânını onaylamıştır, atom silâhının elde edilmesiyle işe Bu plân geçen ay Paris’te Batı Dev yaramaz bir hale gelmiş bulunan letleri asker şefleri tarafından ha-Baruch tasarısı yerine Başkan Tru- '”~1 *’ 13 "" --
man’ın yeni bir milletlerarası atom enerjisi kontrol tasarısı hazırlamasını Lilienthal’den istemiş olmasıdır.
Lilienthal’in tasarısı Birleşmiş Milletlere ilkbaharda tevdi edilecektir.
İran Şahı Pakistonı ziyaret edecek
Karaşi, 7 a.a. — Yetkili kaynaklardan dün öğrenildiğine göre, İ-ran Şahı 10 Şubatta 15 günlük bir ziyarette bulunmak üzere Karaşi’-ye gelecektir. Şah Karaşi’de kısa bir müddet kaldıktan sonra hava yolu ile Doğu Pakistan’a gidecek, daha sonra da Lahor’u ziyaret edecektir.
kabul s d idi
Londra Radyosu, 7 (Basın - Ya-
Dünya Basınından
Hulâsalar
7/1/1950 ___
zırlannnştı. Plân şimdi tasvip edilmek dizere Başkan Truman’a gönderilmiştir.
Plân hakkında ilk malûmat
Vaşington, 7 a.a. — Her ne kadar Dışişleri Bakanlığı Batı Avrupa’nın savunma plânı hakkında bilgi vermek istemiyorsa da iyi haber alan bazı memurlar plânda şu noktaların bulunduğunu tahmin etmektedirler:
Sovyet Rusya tecavüze geçtiği takdirde harbin ilk safhasında savunma hareketinin bütün ağırlığı ba tı devletleri ordularının en kuvvetlisi olan Fransa ordusunun omuzlarına yüklenecektir.
Almanya’da bulunan İngiliz ve Amerikan kuvvetleriyle Belçika ve Hollanda orduları da bu arada bir rol oynıyacaklardır. Diğer taraftan Birleşik Amerika ile İngiltere, hava kuvveti temin etmek ve düşman ge nülerinin Avrupa limanlarının abluka altına almalarına mâni olmak la mükellef bulunacaklarda-.
İngiliz basını:
Bu sabahki İngiliz gazetelerinin hemen hepsi, İngiltere hükümetinin komünist Çin hükümetini tanımakla isabetli bir harekette bulunduğunu belirtiyorlar.
İngiliz İşçi Partisinin organı Daily Herald gazetesi, Çin milliyetçilerinin protestolarını çürütmek için uzun bir yazı yayınlamıştır. Gazete bu hususta diyor ki:
«Yeni Çin Komünist rejiminin tanımanın siyasi hiç bir manası yok tur. Bu tanıma keyfiyeti, mevcut bir vaziyetin açıklanmasından ibarettir. Çankayşe.ı ve arkadaşlarının tekrar iktidarı ele almalarına artık imkân kalmadığı için, komünist Çin. hükümetini tanımamak için ortada hiç bir sebep bulunmamaktadır. Ingiltere ile normal ve samimi münasebetlerin kurulabilmesi için şimdi her şeyden evvel Çin komünistlerinin samimi olduklarını isbat etmeleri lâzım gelmektedir.»
Bağımsız Times gazetesine göre, İngiliz hükümeti isabetli bir karar almıştır. Ingiltere’nin şimdiye kadar takip ettiği siyasette dünyanın her hangi bir Köşesinde komünistlere müzaherette bulunduğunu kim se iddia edemez. Bu tanıma, her iki taraf için faydalar teminini hedef tutmaktadır.
Times gazetesi, İngiliz ve Amerikan siyasetlerinin ayrı istikamete doğru sapmış olmalarından esef duy makla beraber, batılı devletler arasında Uzak-Doğu meseleleri üzerinde pek yakında bir fikir birliğinin meydana geleceği kanaatini izhar etmektedir.
Muhafazakâr Daily Telegraph gazetesi, tanıma kararının biraz mevsimsiz olduğu kanaatindedir. Cfaze-te, bu tanıma kararından sonra Güvenlik Konseyinde çıkması muhtemel olan güçlükler üzerinde durarak şunları yazmaktadır:
-İngiltere'nin Komünist Çin Hükümetini tanımıya karar verdiği şu ' "____ve Fran-
sa ayni mahiyette bir neticeye var-
Fransoda komünist işçilerin teklifi reddedildi
Londra Radyosu, i (Basın - Yayın) — Fransa’da Şerburk’taki liman ameleleri Atlantik Paktı gereğince Fransa’ya yollanan askeri mal zemenin boşaltılmasını reddetmek i-çin komünistler tarafından kendilerine yapılan teklifi büyük bir çoğunlukla reddetmişlerdir.
DİLEKÇE KOMİSYONU: 9/1/1950 Pazartesi günü saat 10 da;
MİLLİ EĞİTİM KOMİSYONU:
1 — Maraş Milletvekili Emin Soysal'ın, şehir ve kasabalar okul binalarının yapımı ve donatımı hakkında k^nun teklifini;
2 — Muğla Milletvekili Nuri Öz-san'ın ilkkokul öğretmenlerinin almakta oldukları aylık dereceleri hakkındaıci 5242 sayılı kanunun birinci maddesinin değiştirilmesine dair kanun teklifini incelemek üzere 9/1/1950 Pazartesi günü saat 10 da:
MİLLİ SAVUNMA KOMİSYONU:
Devlet çelik ve kimya endüstrisi kanunu tasarısını incelemek üzere 0/1/1950 Pazartesi günü sat 10 da;
GEÇİCİ KOMİSYON: Seçim Kanunu tasarısını incelemek üzere kurulan Geçici Komisyon 9/1/1950 pazartesi günü saat 10 da Adalet Komisyonunda;
İÇİŞLERİ KOMİSYONU: Bursa Milletvekili Muhittin Baha Pars’ın Uludağ’da inşaata müsaade edilmesi hakkındaki kanun teklifini incelemek üzere 9/1/1950 pazartesi günü saat 10 da toplanacaklardır.
Tedder ailesinin son kurbanı
Lincoln, 7 a.a. — Geçenlerde hava kuvvetleri kurmay başkanlığın-. dan emekliye ayrılan Lord Tedde-rin üvey oğlu çavuş namzedi Ha-milton Black, dün Coleby Hall'da uçağının parçalanmasiyle ölmüştür. Black’ın bindiği Harvvard talim uçağı havada infilâk ettikten sonra yere düşerek parçalanmıştır. Bu ölüm Tedder ailesinde hava kazasında ö-1 lenlerin listesine yeni bir isim kat-. mıştır.
I 1943 de Lord Tedted’in karısı Bin-gazi’de bir hastahaneyi ziyaretten dönerken Kahire civarında uçağın düşmesi üzerine Ölmüştür. İlk kocasından olan iki oğlu da uçak kazasında ölmüşlerdir.
ı
Türkiye Garanti Bankası A. O.
1950 ikramiye plânı
100,000 Lira
12 ayda 12 keşide
Senede (540) Adet Çeşitli ve Zengin ikramiyeler

( 200,000) Lira değerindeki büyük
Garanti
Apartmanının
(3) dairesi
Jorvh Lewis yine dâva ediliyor
Cambridge, 7 a.a. — Ohio eyaletinin altı kömür madeni şirketi,___________________,
maden işçileri sendikaları başkanı sırada, Amerika, Kanada John Lewls’le sendikaların diğer 1- sa çyr.i mçhiyzüc bir leri gelenleri aleyhine sekiz milyon mıyacak olurlarsa, durumun ne gi-dolarlık bir zarar ziyan dâvası a bi bir safhaya gireceğini şimdiden çılmıştır. Şirketler dâvalarını Ohio kestirmek gir m..i.(-,. -i. _
eyaletinde yürürlükte bulunan ve -©-*«.
ticarete engel olmayı meneden ka- Anîerıkap siyasetinde meydana rçe-( nunu istinad ettirmektedirler. I len «erdiktir '
gik değildir. Mühim olan jl'dil. Uzajc-Dpğu işinde İngiliz -

Xı)na
20
24
26
33
Adet
1.000
500
250
150
Liralık
Bunlardan başka LOU Ura ile 25 Hra arasında değişen (434) adet Muhtelif Para İkramiyeleri
Ayrıca senede (135) çocuğa sürprizli Doğum Giiııu İkramiye ve Hediyeleri
Her 100 Liraya ayrı bir KUR’a ııınnarusı verilir. YILIN İLK KEŞİDESİ 30 OCAK 1950
Bnyf.ı; s
Yerine göre arttırma - Kamarotlara dil öğretiyorlar da - Saat telâkkileri
Yerinegöre arttırma:
I ki genç takside öpüşmüşler; " şoförün de bundan i'eııa halde canı sıkılmış:
— Vay, demiş, siz ha?... Benim taksimde?...
Gençler:
— Ne yapalım, yersizlik, mesken buhranı! Hava parası, filân diyecek olmuşlar, fakat şoför celâdetti çıkmış:
— Taksimin namusu var... tüye bağırmış... Böyle uygunsuz vaziyette...
— Uygunsuz, değil tam uygun... Sürmezür!. demişler. Fakat olma mış, tutturamamışlar!, tş zabıta, mahkeme, filân derken nihayet: İş-de aleniyet görülmediği için delikanlılar, beraet etmişler ve böyle-ce, kaçamaktan bir öpücüğün cezasını bir hayli heyecanla ödemişler!... Eh aşkta heyecan da esastır; ne diyeceksiniz?.
Fakat öbür tarafta, Taksim gazi nosunda bir balo verilmiş. Bu baloda şu meşhur sinema artisti 0!ı: ne Shepard bir öpücüğünü dalyan daki balık gibi açık arttırmaya koy muş. Buna da kimse ses çıkarmp mış! Acaba, yukarda bahsettiğimiz iki genci takside öpüşürken yakala yan şoför orada değil mirdi? Belki de orada iki de gazinonun kanısın
da taksi ile nöbet bekliyordu!. .
Ne ise, artırma başlamış:
— Seksen!...
— Yiiz!...
— Yüz elli!...
Ama dudaklara bak... Ama saçlara bak... Ama şu burun deliklerinin badem manzarasına bak!... Etmez mi be birader, etmez mi?...
— Al öyle ise beş yüz elti...
— Beş yüz elti iki buçuk...
— Beş yüz elli iki lira yetmiş beş...
— Fakat ne diyorsun? Dudaklarının boyası da çıkmıyormuş...
— Çıksa ne çıkar. Bende kenarı kırmızı mendil var. Sileriz!.
— Ben arttırmasına arttıracağım ama, müzayedenin şartlarını bilmiyorum. Şöyle uzaktau mı öpülecek yoksa, sarılarak mı?... Islak mı, kuru mu?... Hafiften mi, ezerek mi? Ve bu arada gözleri kapatıp süzerek mi?.. Çeneye de değmek var mı?...
— Adam sen de arttır!...
— Bin, iki bin, iiç bin... Filân feşmekân derken... Dört bin... Dört bin yüz, iki yüz...
— Hadi benden de yüz yirmi beş...
Vakit doluyor... Hadi var mı taliplisi?... Vakit doluyor...
— Saaaat........
Muammer Karaca bağırıyor:
— Saaatt...
Bu esnada sinema yıldızının kocası 60 lira daha artırmış ve sevimli Muamnıercik:
— Saaat... tim, derken yıldız kocasının üstlünde kalmış...
Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine... Ve kocacığı, hanımını parasına dayanarak, uzun uzun ıslak kuru, öpmüş!... Veböy-lece bir öpücük 4500 liraya yükselmiş!...
4500 liraya bir öpücük!... Ama doğrusunu isterseniz buna öpücük değil, sadece «öpme» derler. Hele böyle 4500 liraya malolursa?...
Bilmiyorum, eğer Yılbaşı gecesindeki öpüşmeler de arttırmaya konsaydı, kimbilir, sade İçele değil, dışcle bile yardım temin edilirdi...
Fakat benim hayret ettiğim cihet bu değil -- Bütün arttırma eksiltme ilânlarını Ulus’ta veya Ak şanı Haberlerinde neşretmek mecburiyeti var da neden bu ilân edil metli?... İster misiniz, arttırma, ol-baptaki şartlara uyguıı olmadı (tiye yeniden yanılsın?...
Fakat üzülmeyiniz sevgili karilerim, bunun kararnamesi yoktur!... Çünkü aşkın karafı yoktur!

Kamarotlara yabancı dil:
Radyoya, bir uutuklama ve yalanlama saati koyacaklarmış!. Gazeteler Bakanların nutuklarını eksik filân yazıyorlarmış ta onun için millet tamamını duysun öğren sin istiyorlarmış!..
Fakat bana kalsa, bu kâfi değildir; çünkü millet nutukları dinler ken, dinlerken, uyur mu? diyeceksiniz; belki uyur. Onun içiıı. aynca nutuklarla beraber bir de uykuyu dağıtan ilâç meselâ, «Ak-tedron» filân dağıtmalı...
Gülersiniz, değil mi? Olacak iş
.™ YAZAN __
Yedekçi
çılmaiıdır. Tâ ki herkes elinde kalem çabuk çabuk not tutsun. Son ra bunları toparlayıp nutku tekrar tekrar okusun...
Fakat bence bu da kâfi değildir; meselâ Barlas Bakanımız konuşurken, herkes o Fransızca kelimelerin içinden nasıl çıkacak?
— Debiteur, mu dedi, yoksa Vedat Nedim Tör mü dedi?..
»Disparite» mi dedi, bir deste para mı dedi?..
«Multilaterisation» ne kelime? Yenir mi yenmez mi? Uçar mı uçmaz nu? Koşar mı koşmaz mı?..
Öyle görülüyor ki, nasıl kamarotlar için yabancı dil kursu açıl-dıysa, radyoda nutuk dinleyiciler için de hususi bir kurs açılmalıdır. Millet kamarot, onlar kaptan, tor-naii, tornistan!... Ama biraz d.-iskele sancak, stop!
★ •
Saat hakkındaki telâkkiler:
i âkırdı, radyoda nutuk saatinden açıldı da aklıma vaktiy-
le okuduğum güzel bir hikâye geldi...
Fransada bir düşes, -şimdi ismini hatırlayanuyacağım- zamanın ediplerini, şairlerini, sanatkârlarını salonuna toplar, onlarla hasbi-haller eder, acaip sualler sorar, zeki cevaplar alır, velhasıl eğlenir, gününü gün edermiş!
Düşes de hani, güzel bir parça imiş... Zamanın edipleri, şairleri de onun meclisinde bulunmaktan pek zevk alırlarmış...
Bir giiıı düşes böyle konuşur ken ortaya bir sual atmış:
— Benimle, duvar saati arasında ne fark var?..
Kimi, saat guguk der, siz demez, siniz demiş, kimi saat çalar, siz
çalmazsınız, demiş. . Kimisi saatin
rakkası var. sizin rakkasalarınız yok demiş, kimi dc saati anahtarla
kınarlar, sizi kurmazlar demiş...
Velhasıl her kafadan bir ses çık-
Orada bulunan MoJiere:
— Düşes demiş, ben söyliye-yim: Saat, zamanı hatırlatır, siz
zamanı unutturursunuz!...
Radyodaki nutlıldama saati de galiba, alaturka musikisi ile unırtlu ğümuz zamanı hatırlatmak irin ko-
Şu, ahlâkı olmayan Basın
dr Baştarafı Birincide) verdiler, bilmiyorum ama, ben bir basın mensubu olmakla bu sözleri şiddetle protesto ediyorum.
Ondokuzuncu asrın başında gelişmeğe başlayan Türk gazeteciliği, iftiharla iddia edebiliriz ki, ahlâk ve seviye bakımından, dünyanın bir çok memleketlerinden daha temiz ve daha saftır. Gerçi istibdat idarelerinin baskısı altında, onun ahlâkını kaybetmesi için, devleti idare edenler, ellerinden geleni yapmışlarsa da Türk basını, bu baskılara mukavemet ederek, onların bizi sürüklemek istedikleri yola hiç bir zaman gitmemiştir.

Milli Mücadele esnasında, düşmanın zulmüne rağmen vatanî vazifesini yapmakta bir an tereddüt etmi-yen unsurlar Türk gazetecileridir. Be.cirağa bölüğünde gayesine ve vatana hizmet uğrunda ciğerlerini kusan Talha, Türk gazetecisiydi... Bütün bir cihan husumeti karşısında Milli Mücadelenin bayrağını, İstan-bulda elinde tutan Velid Türk gazetecisiydi... Abdülhamidin ölüme sev-kettiği Ebüzziya merhum, Şinasi, Namık Kemal, Türk gazetecileriydi.. Millî Mücadeleden sonra, inkılâpların yurtda yerleşmesi için, her türlü maddî fedakârlıklara katlanan Türk gazetecileridir.
Bugün başka memleketlerde, yabancıların emellerine âlet olan neşir vasıtaları pek çoktur. Başbakanın Garp demokrasisi diye ne olduğunu bilmeden ağzı sulanarak tarif ettiği müesseselerin içinde, gazete sütunlarını başka memleketlere kiraya verenler pek çoktur. Fakat, Başbakanın beğenmediği Türkiye basının da bir tek böyle dalâlete düşmüş gazeteciye tesadüf mümkün değildir.
Türk gazetecisinin şu veya bu kanaati olabilir, fakat, kendi memleketini sevmiyen ve kendi menfaati ile memleket menfaati karşı karşıya geldiği zaman, memleket menfaati uğruna, her şeyi feda etmeyen, tek Türk gazetecisi yoktur. Türk gazetecisi o kadar vatanperverdir İti, haksızca uğradığı zulümleri bile unutmuş, bunların hesabını baskıcılarından sormak tenezzülünde bulunmamıştır.
İstiklâl yolunda, inkılâp yolundu, hürriyet yolunda daima gazeteci öne çıkmış fakat daima, ezilmiş, hakir görülmüştür. Türk basını ilmi kifayet ve seviye bakımından elbet istediğimiz hedefe ulaşmış değildir, fakat, o istediğimiz hedefe, memleketin diğer mü-esseseleri, ezcümle parlâmento, ve parti hayatı da ulaşmış değildir, ve bunlar belki de gazeteciliğin ulaştığı merhaleye dahi yakla-şamamışlardır. Eğer bu memlekette millî birlik varsa, dış meselelerde milli bir ittihad halinde isek, eğer bugün bu memleket, kazasız 1 belâsız demokrasi yolunda normal bir inkişaf gösteriyorsa, bu, Şemsettin Günaltayın nutuklarının değil. I Türk basınının şerefli bir eseridir. [
A . ı , Tii rtc basını. Şemset tin Gün -methetmiyormuş... Türk hamilli
mi bu? Elbette ilaç dağıtılamaz. Fakat radyoda tekrar edilen nutukların da çabucak unutulduğu veyahut kelimelerin derhal anla.şıh muyıp yululdugu da bir hakikattir. altayı Ojiuu içiıı vakiiyK-nasıl yur» harf- sini, aürriyec uuiicauelusinûe, ler için millet mektepleri açıldı yan J hâkimiyete d:)) umundan yirmi ■-imıli ite hususî r;tenı» Irnrslnrı r ' . n.- ıl-lid rJ.:: (,'■ ılır ı ’ca.eturnn
kendi kendine yıpranan bir partiyi tutmuyormuş, bu hal Şemsettin Günaltayın hoşuna gitmiyebiİir, basının bu tutumu, millî icaplara ve menfaatlere uygundur.Ve o imkânntr bulduğu nisbette şerefli vazifesini idcailne bağlı olarâk yapacaktır.
Atatürk öldükten sonra, henüz nâşı soğumadan, (İsmet devri) açıldı diyerek, politika yapan Şemsettin Günaltay, Meclisten atılsaydı, evinin kapısına demir vurulsaydı, kendisiyle beraber ailesinin zaman zaman rızkı elinden alınsaydı... Her bahane ile mahkemelere verilip, sürüm sürüm süıündürülseydi, hapislerde yatsaydı, her gün tahkir ve tezyif edilseydi, (İsmet devrine) hâlâ dua eder miydi bilmeyiz ama, Türk gaT zetecisi, baskıların en şiddetlisine maruz kaldığı, beşinci sınıf memurların müdahaleleriyle haysiyetinin tecavüze uğradığı zamanlar da bile hiç bir zaman, buguz duymadı, kendisini, hislerinin tesirlerine kaptırmadı... Çünkü memleketini, şahsından, koltuğundan ve mevkiinden fazla seviyordu...
Sıcak koltukta, devletin kuvvetiyle vatanperver, ahlâklı olmak mümkündür, Bu sıfatla, nasihat ve vaiz da verilebilir, zor olan, kendi devletini sana düşman iken vatanperver olabilmektir. Şemsettin Günaltay, henüz bu imtihanı vermedi ama... Türk gazetecileri, bu imtihanı şerefle ve muvaffakiyetle verdiler. ..
Bir memlekette ki hürriyet yoktur, bir memlekette ki idareyi kuvvet yoluyla ellerinde tutanlar, gazeteyi bir oyuncak ve şer âleti olarak kullanmak istemektedirler, o memlekette gazetecilik ahlâkı teessüs etmezse, onun günahı gazetecide olmaz, hürriyete tahammül ede-miyenler de olur. Hakikaten, ahlâksız olsaydık, bunun vebali Halk Par tisi idaresinde olacaktı... O kadar kuvvetli ve ahlâklı imişiz ki. Halk Partisi idaresi bizi bütün gayretlerine rağmen bozamadı...

Birinci cihan harbinde, Fransız nıeb’uslui'indan bazıları, Klemanso-ya, bozguncu neşriyatı önlemediği için hücum ediyorlardı... İhtiyar kaplan kürsüye çıktı: -Elli sene, her gün. gazetelerin hücumuna uğradım. Şerefime, ahlâkıma tecavüz ettiler... Elli : ene, mücadele ettim, fakat, bir gün, evet bir gün aklı mahzın ifadesi olan gazeteyi kapat» mak aklıma gelmedi... Zekâya ve şuura, kötü dahi işlese zincir vurmak çılgınlığını hatırıma getirmedim. Mutlaka gazete kapatmak istiyorsanız, bu işe başkasını çırqğ e-din. ■ dedi, ve alkışlar arasında,’kül'-süden indi...
Bu sözlerin söylendiği tarihten 33 sene sonra, Şemsettin Günaltay ve arkadaşları Klemonsodan hâlâ iki asıı geridirler ve bu zihniyetle, de-mokiusi idaresini kurmak istemek-
tehirler.
Ahlâklı Türk basını, bu hakjkfttı gördügü için, memleketin yüksek mm faulleri nam ve hesabına bugünkü iktidarın zihniyeti ile mücadele etmeği şerefli bir vazife bilmekte-

Cllint- BABAN
DANIŞMAN
— 55
Tertibeae
Dünkü Bulmacamızın Halli
- Bdleak. !e. ou. 7 — îmeca
i. b0de. 10 — Ta-

Delikanlı bu defa, çılgın bir ihtirasla yanaklarını öptü. Fakat bu vuslat uzun sürmedi. Kız birdenbire geriye sıçradı :
— Haydi artık gidiniz.
— Herkes kadar yaşıyacaksınız. Buna mukabil pek karışık bir tahiniz var.
— Bu karışık taliin içinde güzel bir, kız da var mı?
Kız. güldü, fakat onun sualine cçvöp vermedi:
— Siz... Çok garip... Bir prense 1 ilime t edeceksiniz?.
— Bîr prense dediniz? Sakın bir prensese olmasın..
’ Kız tekrar güldü:
— Hayır, hayır, bir prense hiz-ı ıet edeceksiniz.
— Adı ne bu prensin?
O kadar uzun değil ...Buraca Isînr yazmaz.
Hakkınız var. Pek merak et-ı:ıi$tirivde...
— Di ;kat ediniz. Tahiniz bu .■•eıısi-h tâlime bağlı...
-- AllâlvAliûh...
, - .Vi’ hayât' noktanız rleşiyor.
— Yani bıı ı.o demek olur
- Demek olur ;'r.- İç öleceksiniz. Sâlu mı? h.-
: ■'Prens h ug
. Onun hayatını koiumukh. •i • • Ömrünüzü uzatmış oluısu-
•u-’
- - iyi ama, bu prensi taıııuııyo-•um İti*
— Hakkınız var. Talih onu sizin karşınıza mıihakkak çıkaracaktır. . -t- îsa beni korusun...
j-- Şimdi artık gidiniz. Benim
• e acele işim var. Bu gördükierr kimseye bahsetmeyiniz.
^clikknlı tereddüt ediyordu. Bu {’tıhune güzelden ayrılmak ona '.«üthiş^ bir azap veriyordu. Kız 'ckfaf etti:
. y Artık gitmeniz lâzım. Bıınun-■ ı, beraber..
’ — Evet...
•— Oh gün sonra bir daha geliniz.
Sahi mi? Buna müsaade editör musunuz?
—Falınız beni alâkadar etti, l’âlja sakin bir zamanda falınıza i.îhinak .istiyorum.
. ‘ Sonra, yüzüpe ; hasretle bakan aelîkanlıya yanaklarını bir daha ulatarak:
, — I^ugün bana büyük bir hizmet cfGHiz. Mükâfatınızı alınız..
• bellkanh .bu defa,-çılgın bir ih-1 ..ifcslâ kızın yanaklarını öptü.. Fa-k’ıt bu Vuslat uzun sürmedi. Kız birdCOTire geriye sıçradı:
HaycJİ artık gidiniz..
.piyejö.vjç âminine bir tavırla söyledi-İyi,-- Delikanlı başını önüne eğerek sokağa çıktı.
, Simdi t başı dönüyor, beyni sallanıyor; nereye -bastığını bilmeksi-nn sağa--sola yalpa vurarak iler
-
. Msûipyinuı Franzes, telâş ve he-yfifi»ak ■ -tanın ç n.Ic ’ge’.i
hiyun^U.'-jMup'.n'el);en (öeleniyor, jiirie İ-’rdç pe-ıceçesıhden sokağa baluyvr ve:
— kald^ bu sersemler?,
.piye- söyleniyuHİu. Dukikalaı ö »’ hizmetçileri çağırdı, sum derdi. Hidde-
taylöi öîiü Nihayet
ucundan
— Hçlc -şükür.. ..Geliyorlar...
• Üç sÂlühjjör.. kılıçlarının kabzasından lütarak merJıvenleri yorgun aduplarla çıktılar. Fakat Fran zeı acelesinden merdiven başın ı kpd(ır gelmişti:
..— Köşsanıza... Kiliseye âyini ruhaniye mi gidiyorsunuz?
Diyt'haykırdı. Fakat adamlarının bitkin halini görünce yüreği hopldtf). Yoksa..
Merakla:.
' -r- Spyle... Ne yaptınız?
Birinci’. Silâhşor başını önüne e-ğprek kekeledi:
, -t- Benjm asajetlû efendim..
.— Bırak bunları, nc yaptınız?.
’ — Benim psaletlu efendim, bütün dikkâtimize rağmen Grandü-kün düagûsünün saraydan çıkışını göremedik.
N(5?... Allah sizi kahretsin. . Sersem... Budala... Hayvan...
’ Asalctlû efendimiz bizi af bu-yui’bünkır. Bütün kapılara dikkat etlik. Bu kapılar açılmadı bile..
- Ya?.. Gökten mi uçtu? Yoksa
hiç .mi çıkmadı saraydan?
. — Hayır çı -.ti.
1 p*. Ne biliyorsunuz?
-.'■r-r İki saat bekledikten sonra »oruşturduk. .
■ t-Eee?.
■ 'Bilmodiğimiz bir gizli kapı Ohçalı... Oradan çıkmış olacak.
-1-.’Kuşu kaçırdıktan sonra Yanlı Oh inç öküzleri gibi sallana sallana buraya geldiniz.
' Hayır asaletlû efendim. Derhal araştırmağa başladık. Bütün meyhaneleri aradık.
•*- Allah siz: kahretsin... Papa1 efendinin meyhane ile alâkası ne?
— Öğrendik ki, birinci sınıf bir dyyaş imiş.
v— Bu da yeni bir şey... Bir pa-pus...
Evet asaletlû efendim. Dedikleri -dogı'u imiş ki nihayet bul-
lAflü
Franaes heyecanla sordu:
— Buldunuz mu? Size onar lira veriyorum.
— Vermeyiniz efendim. Çünkü onu bir çıkmaz sokakta sızmış o-larak bulduk.
— Söyletmediniz mi?
— Ayılmasına imkân yoktu.
— Üzerini aramadınız mı?
— Aramadık yerini bırakmadık.
— Mektup?
— Yoktu.
— Allah sizi on kere kahretsin.. İsanın lanetine uğrayınız. Meryem Ananın şefaatinden mahrum olunuz. Muhakkak mektup vardı.
— Vardı efendim.
— Budala... Ne söylediğini bili- ____ ________
yor musun? Vardı da neye bulma-' Boğaziçine, Adalara, birer sanat e-dın? I seri olan cami Ve minarelerinize hay
— Çünkü bizden evvel tanıma- I ran oldum. Aııaara'yı görmek ise dıftımız bir delikanlı onun üzerini büyük bir sürpriz oldu. Yirmi beş
ramıç. I senelik bir şehrin bu derece tekâmü-
— Eyvah... Mahvoldum. En ini- j lüne hayrçt ettim. Anadolur.ün biı-iik fırsatı kaçırdım. Granduk N()- çok yerlerini gezdim ve her tarafı
iri elimden kurtuldu, ayrı ayrı güzel buldum.
nereye gitmiş?.. | — Gelmeden evvel Türkiye hak-
soruşturduk, bulmağa kında ne düşünüyordunuz?
| — İtiraf ederim ki, Türkiye hak-
"’-rim yoktu. Hare'te-„ . evvel kütüpha-ı neye gittim, ncmleket'niz hakkında ' bazı eserler alıp okudum.
I — Kadınlarımız halikındaki inti
l hamızı sorabilir miyim?
— I-Iemen hemen onların tenkit edilecek hiç bir tarafları olmadığını söyliyebilirim. Yegâne temennim, kadınlık âleminde kısa bir zamanda çıkan bu mühim tekâmülün devamı vq Türk Kadınının daha iyi işler başarmasıdır.
i Kqylü kadınlarınızı da yakından görüp tanımak fırsatına erdiğim i ° . çrn onları pek takdir ettiğimi söy esı 1 İçmek isterim. Bir Karadeniz sey. bati esnasında harman zamanı on lqı-ı çok güç işlerle uğraşırken ha maqda gördüm, eşlerine nasıl bi sadakatle yardım etiklerini hayran lıkla’ seyrettim. Türk köylü kadını cidden takdire lâyıktır.
— Amerikan ve Türk kadınları arasında • hangi' noktalarda benzerlik buluyorsunuz;
— Umumiyetle pek çok benzerlikler bûlnudüğdnu söyliyebilirim. Bizde olduğu gibi kadınlarınız tahsile-fazla ehemmiyet veriyor, ev işleriyle, çocuklarınızla ■ yakından a-lâkatfar oluyorsunuz, sonra,-içtimai ınevzularla ilgileniyor, bu sahada faydplı işler görmek istiyorsunuz.
— Türk - Amerikan Kadın Cemiyetinin muvaffak olacağına inanıyor musunuz?
— Okumuş kadınlarınız bu konu üzerinde ciddiyetle dururlarsa muvaffak olacağın^ eminim. Dünyada
Mr. Villiams’ın eşi : Türkiye maalesef Amerikada tam ve doğru bilinmeyen memleketlerden biridir yalnız son seneler zarfında vaziyet değişmiştir, diyor
İm. bin kilo, bir uzvum bir Türk devi ı adı.
Rastlı yarak. 5 —
— III —
merika Genel Yollar Yardım
Heyeti Başkanı Misler Vil-yamş'ın zeki ve sevimli eşi Misis Vilypms Amerikalılara has miyeti ile bizi karşıladı ve ilk limi şöyle cevaplandırdı:
— Türkiye’ye geleli hemen hemen iki sene olu ■ ur. Evvelâ İstanbul'u gördüm ve çok beğendim. Bilhassa
- Ah... Onun gittiği yeri öğren- kmdp fazla fikrim şeydiniz. Notarasın kızma aracılık timizde:) bir kaç ay yapanı bulsavdım...
Bunları söyledikten sonra silâlı-örlcrinî kovdu.
| Şimdi Franzes, kendi kendine
; söylen i.'.-rJu:
i (Budala ljc iflcr... Zaten onla-
rın birer sersem olduklarını bili-' yordum. En büyük fırsatı kaçırdım.
Bir defa, Notarasın kızının şehzade Orhan ile olan aşk maceralarına ait elime vesika geçirebilscy-dim... İşte o va :it her şey halledilmiş olacak...' imparatorun, o kızla, Ifotarasın kızı ile evlenmesi hlkâ^tsl derhâl sona erecek. Bu mel'urt Notaras, bütün saraya, bütün Bizansa, hattâ hükümdara bile hâkim... Halbuki onun Türklerle, Sultan Mehmetle, daha fazla Türk Sadrazamı Halil Paşa ile gizli münasebetleri olduğuna da kaniim. Fakat... -Ah... Öyle kurnaz adam ki. ne yaptığım, ne yapmâk istedi-ğlni öğrenmeğe imkân yok1....Bükere onün'bu gizli münasebetlerini meydana çlkarabilscm... İşte'o vakit Notarasın yıldızı ebediyen sönecek... Asıl mühiYn ölânı,. imparatorun, en küdretli bir devlet hükümdarının damadı' olabilmesidir..') ’
Daha da söylenecekti. Fakat, ini. paratordan gelen bir haber üzerine'alelacele, hazırlanarak, Velâker-na sarayına koştu.
İmparator Kostantin, seygili ma-, beyineisini bekliyordu. İmparatorun yanında. Bizans hanedanından w. T
Emanucl Palcogos da vardı. Fran- j k‘ gelişmeleri birlikte görüp müta zcs imparatorun önünde eğildi, ’ ' ' Emunutl'e muhabbetle selâm verdi. Franzes memnundu.
İmparatorun canı s.«..i.....7
di. Her vakit olduğu, gibi Grandük Motâı-ısıh artıda bulunmaması Fı-an-esih biraz hayretini mucip oldu. ' ’
Bir müddet hiç birisi konuşmadı. İmparator düşünüyor, arada sıı-a-ı da başını kaldırıp bir Franzese, bir de Pi'k'oioğ’a bakıyordu.
Nihayet İmparator Kostantin
Fı-anzese hitap elti:
— Franz.es dofclî. biliyor musun şârayda dolaşan şayialar neleı-dir?
Frnnzes, imparatorun neden balı- değildir
ı setmek istediğini keşfedememişti.
(Devamı var)

Perihan FARLA
Mrs. Jesse Hiliıams
Şık Avizeler
Nadide Porselen sofra takımları
ENGLISH ELECTRIC BUZ DOLAPLARI
Avrupadan getirdiğimiz görülmemiş hediyelikler
Amerikan Gaz Sobaları, Gaz Ocakları Çamaşır Makineleri
ziyet değişmiştir. Gazete ve mecmualar bu hususta mühim gayretler »atfetmekte, memleketiniz hakkında esaslı malûmat yayınlamaktadır.
— Birleşik Devletlerde çalışan kadınlar mı, ev kadınları mı ekseriyeti teşkil etmektedir?
— Muhakkak ki, daha fazla ev kadını vardır. Genç kızlar birer yu-vu kurduktan sonra daha çok evde kalmayı tercih ederler. Yalnız harp esnasında, erkekler dışarı ülkelere gitmiş bulundukları için, kadınların ıriçte çalışmaları zaruri oldu.
Amerikalı kadın kadar eşi de kaimin evde kalmasını istemekte-
— Amerika’da boşanma davaları-n arttığı fikri doğru mudur?
— Bu mesele harice yanlış akset-iştir. Böyle bir şey doğru değildir. Yalnız Ankara'da bulunan A-rikalı aileleri ted.ûk etmek, id-mın doğruluğunu kabule kâfidir, pimiz senelerden beri evli olan çitfleriz (Meselâ biz yirmi yedi senelik bir aileyiz.) ve birbirimize çok bağlıyız. Bütün Amerikalılar aile bağlarına çok kıymet verirler.
— Dünya'da bir aile krizi mevcut olduğu fikrinde misiniz? Amili iledir?
— Bence iyi düşünülmeden verilmiş kararların neticesi teessüs eden ilcler yı.olmıya mahkûmdur. Ma-ul fikirlerle kurulmuş müesseseler ılâl.otinj muhafaza etmektedir Şüp esiz her iki harbin de bunda biraz rolü olmuştur. Zamanla bu sarsıntının düzeleceğine ve insanların aile mefhumuna sadakatle bağlanmakta devam edeceklerine inanıyorum.
lâa etmek ve beraber çalışmak zevkini paylaşacak olursak bu cemiye-ıIUU, ! tin kuruluşundan büyük faydalar
sıkılmış gibiy- ' beklemek yersiz olmaz.
" ' ...... Amerika'da pek çok kadın kulüp-
leri vai’dır. Bunlar köylere kadar yayılmıştır. Kulüplerin bir kısmı federe, bir kısmı değildir. Amerikalı kadıplar kulüp ve cemiyet açmak tan büyük zevk'duyarlar. Türk ka dullarının zekâ ve kabiliyetleri de aynj yolda yürüniiyc müsaittir.
— Umumiyetle Amerika ahalisi Türkiye hakkında doğru bilgiye sahip midir?
— Hakikati söylemek Türkiye, maak merıkada az bilinen memleketler 'den biridir. Yalnız son senelerde va
Ne oldunuz, neye alındınız böyle birden bire? Sizi tanıyanlar, sizden daha efendi, daha centilmen bir şövalyo, bir iantiyom bu-lunamıyacağını bilirler. Ben, ken dime sizin dostunuz ünvanını vermekle son. derece iftihar öderim. Yoksa bana bu sözleri söyletmek
— Demek, siz o kanaattesiniz?
) — Evet, tamamiyle bu kanaat teyim. Amma, siz şüphe ediyorsanız üzüntüden kurtulmanızın ga yet kolay bir ,yolu vardır: pederinizden sormak...
— Babamı ilk görüşümde sora-
XVII
Meydan kavgası
Yemek faslı bitmişti. Tıkınmak tan. koca bardaklarla şarap içmekten yorulan, böyle kibar bir ziimre içirıde bulunmak şerefine nail olan jantiyomlara yakışan ve kar ve ciddiyeti muhafaza etmiye kendilerini mecbur sanan Kıralı-çe Katerin'in eski dört jantiyomu esnejpiye ve biraz sonra oturdukları sandalyeler üzerinde şekerleme yapmıva başladılar.
Böröver'le Ferriyer, lakırdıya dalmış oldukları için bunları âdeta unutmuşlardı.
İçini döktüğü için hafifliyen, rahatlaşan Ferriyer, fikri ve ruhî sükûnete kavuşmuştu. Arkadaşının gösterdiği sarsılmaz itimat çına cesaret vermiş, ümit telkin etmiş olduğundan istikbali daha müsait şekilde görmiye
m Mutbak ve Salon Eşyalari.vlc Süslü Salonları ziyaret ediniz.
Yönelim Kurulu
Hiç bir yerde .şubemiz yoktur. Telefon: 14671
PAPAZ ÇAYIRI
Yazanı Mişol Zevako — Çeviren ı Ragıp Rıfkı
48
Genel Kurul Toplantısı
Ankara Aydınlık Evler Yapı Kooperatifinden:
Kooperatifimizin 1949 yılı Genel Kurulu 22 Ocak 1950 tarihine rast-lıyan Pazar günü saat 15 de Ankara Halkevinde alelade toplanarak gündemindeki maddeleri görüşüp karara bağlıyacaktır.
Evlerimiz inşa edilmekte oldu -ğundan yapılmış ve yapılacak işler hakkında Şubat 1950 den evvel müstacel kararlar almak zaruri bulunduğundan toplantı gününde kanuni çoğunluğun sağlanarak içtimain yapılabilmesini teminen mezkûr günde sayın ortakların muhak kak surette teşrifleri, gelemiyecekle rin kendilerini, hususi vekâletname lerine iki liralık damga pulu yapıştırılmış, bir vekille temsil ettirme-ımiyctle rica olu-
Gündem:
1 — Yönetim Kurulu ve denetçiler raporlarının okunması,
2 — 1949 yılı hesap ve bilançosunun tetkik ve kabulü ile Yönetim Kurulu ve denetçilerin ibrası.
3 — Yönetim Kurulu teklifleriyle ortak teklif ve dilekleri üzerinde görüşme,
4 — Yönetim Kurulu üyeleriyle denetçilerin yeniden seçilmesi.
(59)
ANKARA RADYOSU 8/1/1950 Pazar
8.30 M. S. Ayan, haberler ve hava raporu. — 8.45 Müzik: Günaydın (Pl) — 9.10 Günün programı — 9 15 Müzik: (Din leyici istekleri) — 10.25 Müzik: Saz ve söz: (Ruşen Kam) — 11.05 Temsil — 11.30 Müzik: (Salon orkestrası) — 12.00 Müzik: (Yurttan sesler korosu) — 12.30 Müzik: Telden tele — 12.50 Müzik: Oyun havalan (ince saz takımı( — 13.00 M. S. Ayarı ve haberler — 13.15 Müzik: Dans müziği (Pl) — 13.30 öğle gazetesi — 13.45 Müzik: (Pi) — 1-1.00 Hava raporu, ak-
17.58 Açılış ve program — 18.00 Müzik: İne esaz — 19.00 M. S. Ayan ve haberler — 19.15 Geçmişte bugün — 19.20 Müzik: (Pl) — 19.50 Müzik: Akşamın karma müziği (Pl) — 20.15 Radyo gazete-Fi — 20.30 Müzik: Mızraplardan nağmeler — 20.45 Müzik: Şarkılar — 21.00 Müzik: (Pl) — 22.00 Konuşma: Spor saati — 22.15 Müzik: (PJ) — 22.45 M. S. Ayan ve haberler — 23.00 Program ve kapanış.
Ka
| CEMİYETTE
LÜZUMLUTELEFONLAR
Yangın ............... 00
Sıhhî imdat .......... 91
Trenler ........... 12028
Hava Yollan ....... 14881
Yataklı vagonlar .. 11566
Su ârıza .......... 21575
Elektrik ......... 24846
Havagazı ........ 24846
Başkent taksi ..... 22222
Yeni Güven Taksi... 22333
Sizin Taksi ....... 23333
Merkez Taksi ...... 11111
SİNEMALAR VE EĞLENCE YERLERİ
Büvük
Ankara
Ons Yeni Park
Sümer
8us
(15031): Periler dünyası
(23432): Pamuk Prenses Yedi Cüce
(22294) :Haziıı Aşk (14040): La Travlata (11131) :Kahraman kıla-
(14072): Dişi haydut. Kovboy Sarkışı
(14*71): Kan atlı Zafer, Ana Istırabı
NÖBETÇİ ECZANELER
Yenişehir, Ankara, Başkent
Ferriyer'c yol vermişti. Vikont, nazikane özür dileyerek geçti. Boröver de, iki masa arasındaki daracık yerden geçerken Malikorn,. uzun zamandan beri hazırlamış olduğu döğüşe tahrik edici sözlerirti Köylemiye başladı.
Gûya, daha evvel başlamış bir muhavereye devam ediyormuş gibi yanındaki dostlarına hitaben, salonun her köşeesinden işitilebilecek kalın gür sesiyle:
— Ha, ne diyorduk.... bu lokanta bütün Paris ve civarı kibar halkının devam ettiği güzel bir yerdir!... Fakat, ben bu namuslu lokantada görülmemesi lâzım gelen ipten, kazıktan kurtulmuş herifleri görüyorum. İşte bakınız, şu bıyıkları bükülmüş, domuz suratlı koca maskara da bunlardan biridir... âdeta ayaklarımızı çiğniye rek geçecek!... tanıdım onu... dilenciler yatağının en âdı bir serserisi, kaldırım kabadayısı bir dilenci!... Hey! kepaze herif, bizim gibi şeerfli askerlere sürünüp geçmeyi şimdi sana öğreteceğim!...
Bu, düelloya davet değil tam manasiyle kaba, küfürlü bir hareketti. Bunda şaşılacak ne var?... kaba Milkorn'dan ancak kendi gibi kaba sözler ve küfürler beklenir... Halbuki o, kibarca ve nükteli konuştuğunu sanıyordu... Bu sözleri söyler söylemez oturduğu sandalyenin arkalığına yaslanarak kahkahalarla gülmiye başladı... Sandalyayı, çevirdi, bacaklarını zattı ve Boröver’in geçeceği daracık yeri kapadı. Gözlerini küs-tahane ve' hakaretnmiz bir tavırla Şövalyeye dikti. (Devamı var)
Satılık KAMYON
Amerika Büyükelçiliği, 1943 modeli 1 1/2 tonluk Ford kamyonu satılığa çıkarmıştır. Teklifler 20 O-cak 1950 gece yarısına kadar kabul edilecektir. Büyükelçilik her hangi bir teklifi veya bütün teklifleri reddetmek hakkını muhafaza eder.
(55)
ili evlenmek fikri artık eskisi gibi imkânsız ve garip görünmüyordu.
Boröver de, Vikont'ta husule gc leh bu yeni ruhi haleti tamamiyle anlamıştı. Fazla ısrara lüzum görmedi ve espsen muhavere başka bir mecraya döküldüğü cihet le sözü tekrar güzel falcı kızına intikal ettirmekten çekindi...
İki delikanlı, nefis, İspanya şarabını sindıre sindire içerek daha bir müddet karşı karşıya oturdu lar. Şjındi dinlemek sırası Ferri-yor'e gelmişti. Boröver ona, rica ve ısrarı üzerine, o harikulade mo-ceralprından birini anlatıyor ve o da heyecan, hayret ve takdirle dinliyordu.
Saat, akşamın yedisine yaklaşmıştı, yani takriben guruptan yarım saat evveldi. Artık kalkmıya. gitmiye karar verdiler.
Salondan çıkmaları için açık bir pencerenin önüne konulmuş bir masanın yanından geçmek lâzım geliyordu. Bu masada ise. az zumun evvel salona giren müşteri oturuyordu. Bunlaı Malikorn ve kendisi gibi saçı şakuli askerlikte ağartmış üç kurt
Malikorn. sesiz sudusız ötel dünyaya göndermeyi üstüne akl
ğı adamı bulmak için Rospinyak'-)n zannına rağmen, onu uzun müd det aranııya ihtiyacı olmadı. Anıma, onu burada bulması, öyle kurnazca arama neticesi değildi; tesadüfen Çayır Lokantasına gelmiş ve onu da orada bulmuştu.
Malikorn’ıın haşin, haşin, kaba bir adam olduğunu söylemiştik. Hakikaten kaba, gözünü budaktan esirgemez gayet cesur ve bununla beraber son derece sadık bir a-
Efendisi Kardinal dö Loren tarafından Boröver’i öldürmek emrini alan, bu cinayeti deruhte e-den Malikorn, hu işi askerlerine kolayca yaptırabilirdi; hattâ ica-bederse bölüğünün bütün askerlerini onun üzerine saldırtırdı... şunu da söylivelim ki, aynı işler-kullanılan meslektaşlarının bir çoğu böyle hareket ederdi.
Malikorn, bu hareket tarzını kendine lâyık görmedi. Boröver'i kavgaya kışkırtmıya ve mertçe ya pılacak bir mübaıezede onu öldür tarar verdi. Malikorn. B()-n nek çetin, yaman bir iı-Iduğunu ve bu sebeple işin olacağını pekâlâ blli-ı onun cesurluğunu de Şimdi, vicdanının en araştırılmış olsa Mali
korn’un kendini Boröver’den daha kuvvetli farzettiği meydana çıkar.
Rospinyak'ın da kendi kuvvet ve maharetine fevkalâde itimadı vardı amma netice pek fena oldu; bu itimadı kendisine pek pahalıya maloldu.
Malikorn, Kardinâl'in Boröveı-den kurtulmak istediğini de unut muyordu. Ne olur ne olmaz, belki mağlûp olurum, diye yanına on beş kadar asker almıştı. Bunlar, başına bir felâket gelirse arkadan Boröver’e hücum ederek onun bıı muvaffakiyetten istifade etmesine mani olacaklar ve Kardinal’in cm rini yerine getireceklerdi.
Malikorn, tesadüf eseri olarak Cayır Lokantasına gelip orada Boröver'i, Ferriyer’le konuşurken görünce yanındaki onbeş askeri bahçeye yerleştirdi ve sonra, salona girerek üç arkadaşı ile beraber, konuşan iki delikanlının biraz uzağında bulunan bir masanın yanma oturdu ve şövalyeyi kışkırtmak ve böylece döğüşe mecbur etmek fırsatım kollamıya başladı.
Bu fırsat da, iki delikanlının, Malikorn ile iic arkadaşının otur-dukl "i '^-)nın yanından geçerlerken zuhura geldi.
_r TAKVİM £
Hicrî: 1369 — Rebiül’evvel: 19
Rumî: 1365 — Aralık: 26 8 OCAK 1950 PAZAR
Sahibi ve Başmuharriri
MÜMTAZ FAİK FENİK
Bu nüshada yazıişlerini fiilen
İdare eden: Hikmet YAZICIOĞLU
Dizildiği yer: ONAN MÜRETTİPHANESİ
Basıldığı yer: GÜNEŞ MATBAASI
, tereddütleri tamamiyle Fakat, Fiyorinda
1
Z A r K B

D.P. istişari Kongresi toplandı
! Başmakaleden devam ı
I
t
★ Baştarafı Birincide) hakikat şudur ki. bçz; delegeler, kar yüzünden trenler yolda kaldığı için zamanında yetişememişlerdir. Nitekim akşam saat beşe tehir edilen esas müzakerelerde hemen bütün delegeler hazır bulunmuşlar ve Bayarın bir buçuk saat kadar- süren izahlarını büyük bir alâka ile dinlemişlerdir.
Yine kar yüzünden geciken Zonguldak treni de gelmiş ve böyiece Zonguldak delegeleriyle bu lıat bo yundaki delegeler de akşamki esas müzakerelere yetişmişlerdir.
Şurasını açıkça söyliyelim ki, küçük kongreye gelen delegeler, demokrasi dâvasında canla başla vazife alan vatandaşlardır. Bunlar ceplerinden para harcıyarak kara kışa bakmıyarak bu dâvanın başarılması için Ankaraya koşmuşlar ve dâvaya
yemek çok samimi bir hava içinde geçmiştir.
Demokrat Partinin Tebliği Demokrat Parti Başkanlığından: ... _____ _________Parti tüzüğünün 20 inci maddesi
ihtiyaçları hakkında da i mucibince illerden Ankaraya davet i edilmiş olan teşkilât mümessilleri "/1/1950 Cumartesi günü saat 10 dan
ra vilâyet delegeleri konuşmalarına
ki. bazı delegeler, I başlamışlar, ve mahalli teşkilât lıak-' kında çok geniş izahlar vermişlerdir. Delegeler ayrıca seçim muamelele- I ı inde hazırlık olarak neler düşündüklerini . _ fikirlerini söylemişlerdir. (
Kongre, seçim meseleleri, teşkilât : , — ----------------------------
meseleleri ve vesait temini meselesi , itibaren Parti Genel Kurulu ile bej üzerinde çalışmak üzere üç korniş- raber çalışmalarına başlamıştır, vonu ayırmıştır. Parti Başkanı Celâl Bayar,
Sabahleyin seçilen bu komisyon- münasebetle bir nutuk söylemiş lar da umumî toplantı yapılana kadar müzakerelere devam etmişlerdir.
Bu gün de delegeler muhtelif meseleler üzerindeki konuşmalarına levam edecektir.
Dün akşam Ankara il idare heyeti tarafından delegelere Bomonti salonunda bir yemek verilmiş ve
bu
seçilen komisyonlar kendilerine tevdi olunan işleri müzakere etmişlerdir.
Parti Başkanının bu toplantıyı a-çış nutkunun geniş bir hulâsası ile üç gün devam edecek olan çalışma ve müzakerelerin seyri ve neticeleri toplantı sonunda umumi efkâra ar-zolunacaktır.
Demokrasinin yıl dönümü
Bilecik’te feci bir Havacılık Bahisleri
ne kadar esaslı bir şekilde bağlı olduklarını göstermişlerdir. Halk Partisinin propaganda vasıtaları bu hareketi ne kadar küçümsemeğe çalışırlarsa çalışsınlar, dâva yürüyecek ve muhakkak muzaffer olacaktır.
Nitekim akşam saat on yedide kongre açıldığı zaman bu kar yüzünden yolda kalmıvan bütün delege
lerin hemen tamamının hazır bulun
Öğrendiğimize göre, Celâl Bayar uzun ve sürekli alkışlar arasında, toplantıyı açmış ve tüzükte kaydedildiği gibi, geçen kongreden bugüne kadar cereyan eden siyasi hâdiseleri ve bu hâdiseler karşısında genel idare kurulu tarafından takip ediler hareket tarzı hakkında teşkilâta e-saslı malûmat vermiştir. Bavarın bu nutku zaman zaman uzun ve sürekl alkışlarla kesilmiştir.
Haziranda toplanan büyük kongreden bugüne kadar cereyan eden siyasî hâdiseler gözden geçirilecek olursa Bayarın hangi mevzular üzerinde konuştuğu kolaylıkla tahmin edilebilir.
Hatırlarda olduğu üzere, Demokrat Partinin büyük kongresinde alınan kararlar iktidar partisi tarafından tahrif edilerek halka sunulmak
istenmiş, ve bilhassa seçimlere hiyle karıştıranların milletin husume tine maruz kalacakları hakkındaki ikaz, kasten sanki Demokrat P»r vatandaşlar arasında düşmanlık his-lerj saçıyormuş gibi tefsir olunarak, propagandalar yapılmıştır. Bayann konuşmasında elbette ki bu propagandalara lâzımgelen cevabı vermiş olması gerektir.
Toplantıdan sonra konuştuğumuz delegeler, seçimlerde hiyle yapacak olanların elbette millet tarafından dostça karşılanmıyacağını ve bunların artık kanun dairesinde hareket etmeleri lâzırngeldiğini çok azimli ve kafi bir şekilde teyit etmişlerdir.
Kongre azalan şuna kanidirler ki iktidarın yaptığı bütün propagandalar, tamamen Demokrat Partiyi çürütmek ve yıpratmak gayretine matuftur. Fakat bu gayretleri boşuna çıkmış ve Demokrat Parti kanunlara ve hakka riayet hususunda saflarını daha da çok kuvvetlendirmiştir. Her vilâyet delegesi aynı kanaat ve imam heyecanla belirtmektedir.
Bayarın dünkü konuşmasında Se çim Kanunu, ve gelecek seçim m6s İçleri hakkında da etraflı izaha verdiği tahmin olunmaktadır.
Bütün kongre âzası başkanın verdiği izahları sürekli alkışlarla tasvip etmiştir.
Öğrendiğimize göre, bundan son
Müthiş ve yeni bir bomba
Vaşington, 7 (a.a.) (United Pres — İyi haber alan kaynaklarda hâkin olan fikre göre, Birleşik Amerika güneşe ve yıldızlara enerji temin e den maddeleri kullanarak bir üştür bomba imâl etmek için aıaştırmala ra başlamıştır. Daha bir kaç haft önce bazı fen adamları, hidrojer bombası denen bu üstün bombanır ancak kâğıt üzerinde ve tasarıda; ibaret olduğu kanaatindeydiler. Fa kat şimdi Amerikan atom enerjis komisyonunun bu tasarının pratll veçhelerini incelemek maksadile bi plân hazırladığı sanılmaktadır. Hic rojen bombası imâli sahasındaki a ragtırmajarda oldukça büyük ilerle meler kaydedilmiştir. Bazı kimsele re göre, hidrojen bombası imâli a tom bombası imâlinden daha ucuz.' mal olacaktır. Diğer taraftan hid rojen bombası imâl ederken atorr bombası imâlinde takip edilen usu lün tam aksi tatbik edilecek yani şimdi atom bombası imâlinde oldu ğu gibi ağır atomlar parçalanacak yerde en hafif atomlar birleştirile çektir.
950 seçimlerinin Nisanda yapılması artık tahakkuk ediyor
İstanbul, 7 (Telefonla) — 1950 ge nel seçimlerinin Nisan içinde yapılacağı artık tahakuk etmiş gibidir. Zira Başbakanın bu mevzuda kat’’ tekzipte bulunmaması ve Hilmi U ran’ın da mutlak bir beyanat vermemesi bu kanaati kuvvetlendirmiştir.
Atom Ataşesi
Vaşington, 7 a.a. — Başkan Tru-rnan. Bikini, atom tecrübelerine ka» tılrnış olan bilginlerden Charles Piggot’u Amerika’nın Londra büyükelçiliği bilim ataşeliğine tayin
Çan Kay Şek âkibetîui bekliyor
Bütün dünya ş'mdı
Hong Kong, 7 (a.a.) (Reuter) — Mareşal Çan Kay Şek çekilmiş bulunduğu müstahkem Formoza uda-unda beklemektedir Mareşal ker» dişini istemeyen halkın arasında muhafızların müdafaasına .sığınmış iktidar m n ıuı beklemektedir.
Müst. iü m adaya şimdi 62 yaşın da ilan Mareşal hava ve dem/ uv /etleriyle cn mümtaz tümenlerini alışı» ('t'.;.stır Bunla; mıllr ( l kuvvetlerden kalan bakiyelerdir v'akai burada «a bu as aklanma he-•aman için mümkün görülmektedir Esasen yöğu memleketlerine dön ■nek ıstıven milliyetçi kuvvetler a asında da memnunivctsızlik baş gos termiş bulunmaktadır Bu kuvvet er. Mareşal aylık verebildiği müd letçe kendisiyle birlikte kalacaklar lir.
Çan Kay Şck'ın askere iki ay ka lar daha para verebileceği tahmin edilmektedir.
İngiltereııin resmî tebliği
Londra, 7 (a.a.) — Çin komünist ıükûmetinin Büyük Britanya tarafından tanınması hakkında Dışişle-i Bakanlığından yayınlanan resmî ebliğin metni şudur:
Ingiltere hükümeti Çin cuınlıunya ıalkçı merkez hükümetini Çinin ıukuki hükümeti olarak tanımağa tarar vermiştir. Bu karara uygun ılarak. Pekindeki İngiliz İıaşkonso ’osu. Dışişleri Bakanı M. Çuen -Lai’ye ağaşıdaki notayı tevdi et-niştir:
Çin cumhuriyet halkçı merkez hü-ümetinin teşekkülünden doğan durum hakkındaki incelemelerini ta namlamış bulunan ve mezkûr hükümetin şimdi Çin topraklarının m büyük kısmını kontrolü altında •ulundurmakta olduğunu gözönüne lan Büyük Britanya ve Kuzey İranda Birleşik Krallığı, adı geçen lükûmeti Çinin hukuki hükümeti , larak tanımıştır. Bu şartlar altınla, Cumhurbaşkanı Mao - Tse -Tung’un 1 Ekim 1949 tarihli beyannamesine cevap olarak, İngiliz hü-ûmeti, eşitlik mütekabillik ve karalıklı toprak bütünlüğü ve eğemen-ik riyaseti esası üzerine diplomatik nünasebetler kurmağa hazırlanmış-ır ve halkçı merkez hükümetiyle ’iplomatik temsilciler teatisine âmâ-ie bulunmaktadır. Bir Büyükelçinin ayinine intizaren, Mr. J. C. Hutcson maslahatgüzar olarak tayin edilmişin Kendisinin kabulünü, bütün res-
Formoza ile meşgul
Mao Tse Tunç
Kıbrıs Türk Kültür
Derneği Kongresi
★ Baştarafı Birincide) ıakkındaki intihalarını ve Ankaraya gelişlerini şöyle izah etmişlerdir: .Kıbrıs Türkleri Anavatandaki 20 milyon Türkün hasretine ve adanızın ilelebet anavatan topraklarına katılmasını candan arzu etmek-’edir. Bizler Kıbrıstaki 85 bin Türdün selâmlarım anavatana getirdik. Gayemiz Kibrisin iktısaden ve kültürel sahalarda geri kalması hasebiyle anavatandan yardım görmemiz çin devlet büyükleri ile temas etmektedir. Türk gençliğinin Kıbrıs için girişmiş olduğu dâvaya biz Kıbrıslılar minnettarız. Kalbimiz ■iaima anavatan için çarpmakta dır..
Kıbrıslı misafirler müteakiben Halkevinde toplanmış olan Kıbrıs Türk Eğitim Derneğinin kongresine gitmişler ve orada bulunan Kıbrıs-lılar tarafından coşkun tezahüratla ' karşılanmışlardır.
Bu sırada kürsüye davet edilen her üç misafir de Kibrisin kültürel 3ahadaki çalışmalarını şöyle izah etmişlerdir:
«tik okul olarak adamızda 208 mektep vardır. Rumların ise 200 kusur ilk okulu vardır. Bizim ve Rum ların nüfuslarını göz önüne alacak olursak yüzde 14 buçuk bizim yüzde 15 Rumların ilk tahsil çağını bitirmiş olduğu görülür. Buna mukabil orta ve liselerde ise daha ziyade idare Rumlara verildiğinden bu hususta Türkler daha geridir. -
Müteakiben kongre çfciışmaları-nu banlamış ve eski idare heyeti aynen kabul edilerek yakında toplanacak olan Türkjyedeki mevcut Kıb rıslılar Cemiyetini birleştirmek için Ankara veya izmirde büyük bir top-
değil, fakat bütün bu söz. sahiplerinin, bütün vatandaşların en mukaddes hakkını müdafaa etmek için toplanmış bulunuyor.
Biliyoruz soracaklar:
Size kim vekâlet verdi? diye... Fakat Anayasâ hükümlerinin tam tatbiki için çalışmak. Anayasada kaydedilmiş olan vatandaş haklarının yerine getirilmesi için uğraşmak her ferdin hakkı ve vazifesi değil midir?.
Bu. işlerine gelmediği içindir ki, velveleyi basıyorlar. Ve mütemadiyen Demokrat Partinin tahakkukuna çalıştığı Demokrasi hareketini bir yığın kelime oyunlariyie baltalamağa çalışıyorlar:
«Husumetçiler, yine toplanıyorlar., biliyoruz. Sehpalardan, idamlardan bahsedecekler. Yoksa seçim zamanı mahkemeler mi kuracaklar? Kendi kendilerine kanun mu tatbik edecekler?... Vatandaşları birbirinin a-leyhine kışkırtıyorlar!;....
Ve bunun gibi daha bir yığın it-, hamla Demokrat Pârtinita üzerine
yüklenmeğe çalamıyorlar... Fakat biliniyorlar ki, Demokratların istediği memlekette sadece normal bir seçimin tahakkukunu görmek, vatandaş
iradesinin, vatandaş oyunun serbest-
çe tam tezahür etmesini temindir.
Eğer seçimlerde yine hileye sapacak, islere fesat karıştıracak olanlar bulunursa ancak onlar mlletiıı hu-
sumetine manız kalmaktan korksun-
mi işledin kendisiyle görüşülmesini ve Büyükelçilik personeli ile dosyalarının Nankinden Pekin’e nakli için kendisine her türlü kolaylığın gösterilmesini rica ederim. Iınza. Bevin.
Rusya ile Çin arasında şiddetli ihtilâf
Lake Success, 7 (a.a.) — Salı günü Güvenlik Konseyi toplandığı zaman, Sovyet Rusya ile milliyetçi Çin arasında şiddetli bir ihtilâf çıkması mümkün görülmektedir.
Bu ay konseye başkanlık edecek olan milliyetçi Çin temsilcisi Dr. Tsiang'ın başkanlık hakkına Suv yetler Birliği tarafından itiraz edilmiştir. Rusların itirazlarını tekrarlayacakları ve Tsiang’ın da bu makamın milliyetçilerde kalması için mücadele edeceği anlaşılmaktadır.
Güvenlik Konseyindeki 11 üyeden gerekli ekseriyeti temin eden 7 kişi Çin komünistlerini tanımadıkça, Rusyanın ihtilâfı oya koymağa kadaı varclırmıyacağı tahmin edilmektedir.
Beş büyüklerden birisi olduğundan Çin, kendisinin başkanlıktan a-tılmasını intaç edecek her harekete kaı-şı Vetosunu kullanabilecektir.
Fakat Amerikan heyeti de diğerleri gibi bu durumun Vetoya konu olacak bir şey olmadığına kanidirler. Mac Artlıur’ün tahkikatı
Vaşington, 7 (a.a.) — Birleşik A-merikanın Uzakdoğuda daha enerjik bir hareket hattı takınmasını istiyen bazı cumhuriyetçi âyan üyesi ve temsilcileri kongreye sunulan ve general Mac Artbur'a komünizme kaı şı umumi bir mukavemeti teşkilât landırabilmek için daha geniş sala hiyetler verilmesini talep eden tek lifi tasvip etmişlerdir.
Bununla beraber demokrat ekseriyet bu görüş tarzına muhaliftir ve «Çine ve Formozaya silâh değil fakat Hindistan ve Güney Doğu As-yaya pirinç, buğday, iktisadı yardım- göndermek tarafları olan hü Jcûmetin görüşünü desteklemekte -dir.
Başkan Truman ve Dışişleri Bakanı Acheson, Perşembe günü. Birleşik Amerikanın şimdiki halde Çan Kay Seke neden askeri yardım gön-dermiyeceğini açıkça anlatmışlar -dır.
Anlaşıdığına göre Başkan ve Dış işleri Bakanı, Hindli lideri Nehru da dahil olmak üzere silâhların kuv vetine inanmıyorlar fakat iktisadi gelişmeye bu bölgenin halk kütleleri arasında açlığa mâni olmak için yapılacak gayretlere güveniyorlar.
Başkan Trumantn mesajında, dün yanın az gelişmiş bölgelerine ve bil hassa Asyaya yardım programını ili tiva eden dördüncü noktayı tatbik etmek lüzumu üzerinde ısrar ettiği bildirilmektedir.
İyi haber alan çevreler. Başkanın ve Dışişleri Bakanının kongrenin kararından sonra Asyada bu yolda çalışmaya gayret edecekleri kanaati ndedirler.
Vaşington, 7 (a.a.) (Usis; — Beyaz sarayın sözcüsü gazetecilerin suallerine cevap vererek Çin komünist rejiminin İngiltere tarafından tanınması hakkında Başkan Tı u -manın bugün yorumda bulunması -' oın muhtemel olmadığını bildirmiş-
i Dıyışlorı Bakanlığının sözcüsü Mic lıael Mc Derott da demiştir ki;
Dışişleri Bakanı Acheson mem-| lekelin, tanınmasının mevsimsiz ol-
tren çarpışması oldu
7^ (Baştarafı Birincide)
Alâkadar makamlar tahkikata e) koymuşlar ve yaralılar da Bilecik şehir hastahanesine kaldırılarak tedavi altına alınmışlardır.
Kapanan hat dolayısile dün sabah I Höydarpaşaya gitmesi icâbeden An- j kara ekspresi polcuları, gece Hay-darpaşadaıi Diyarbakıra giden trenin yolcuları ile Bilecikte aktarma yapılmıştır. Her iki tren de yollarına bu suretle devam ettirilmiştir.
Diğer taraftan Eskişehir ve Hay-darpaşadan gönderilen iki ithdat, treni halen Bileciğe varmış bulun-1 maktadır. „... ___________ ___________ -
Tren seferleri aktarma suretiyle 1 Avrupa'yı çok gezmiş, ve bu bölge-yapılmakta olup, yolun açılması için • ye Sovyet Rusya tarafından tahmil hızla çalışılmaktadır. 1 edilen şartları bilhassa inceleyip
Ankaı-a. 7 (a.a.) — Devlet Demıı- bunlar hakkında birçok değerli ma-volları Genel Müdürlüğünden Teb j kaleler yazmıştır).
liğ edilmiştir:
Bilecik istasyonundaki tren kazası yükünden bugün 7/1/1950 tarihin de Ankaradan Haydarpaşaya gitmesi icap eden 1 numaralı Anadolu Ekspresi lağvedilmiştir.
Bu trene bilet alan yataklı Ve diğer yolcular yarınki aynı trenle gidebileceklerdir.
Diğer trenler
4828 kilometre tutan mesafenin tam
6,5 saatte katedilmesi mümkün oldu
(Aslen İskoçyalı olan David Laid-law henüz 45-50 yaşındadır. Doğu
lar! Ve hareketlerini kanuna uydm-ı sıınıar! ö». kanun devrinde Ve’ bir hukuk devletinde- eğer Vatandaş‘kanunsuzluğa tahammül edemezse, hu, barbarlık değil, sadece medenî bir haktır. Karası olan gocunur!..
Kaldı ki. Demokratlar, daima kanun yolandan Ve hak yolundan’yürümektedirler. Şimdiye kadar, Demokratlar yüzünden kimin burnu kanamış, kime bir kötülük gelmiştir? Kanunsuz hareketlere göz yumarak, ve belki bunları teşvik ederek vatandaşlar aleyhine düşmanca hareketleri tahrik edenler her halde Demokratlar değildir. Eğer Demokratlar, karşı taralı kamın yoluna sokmak için gayret ediyorlarsa, bu ancak dostça bir harekettir; bir i-kaz ve biı- basirete davettir!
Halbuki, şimdiye kadar, düşmanca hareketler fiilen başkaları tarafından sadir olmuştur. 1946 seçimlerinde dayak yiyenler Demokratlardır; dipçik yiyenler Demokratlardır. Karakollarda sırtlarına binilerek
kamçıianoniar, ağızlarına zorla dayakla gübre tıkılanlar Demokratlardır. Bu memlekette dört senedir
muhalefeti ezmek için ne yapmak lâzımsa hepsi yapılmış, her çareye başvurulmuş, her ağır tedbir alınmıştır.
Demokratların, kanuna aykırı hareket edenler ve namus telâkki edilen vatandaş oyuna ihanet edenler, milli husumete maruz kalacaklardır, gibi sözleri suçtur da, bütün idari mekanizmayı vatandaşlar aleyhine tahrik etmek, reylerini serbestçe kullanmak istiyenlere karşı en ağır müessir fiillere başvurmak nedir?..
İşte millî husumet, bu fiilî huşuma ti yapanlara karşı ikaz için söylenmiş biı- sözdür. Biı- tarafta bütün a-ğırlığı ile «fiil.. leı- duruyor; öbür tarafta, yalnız hakkı müdafaa için söylenmiş bir söz üzerine, türlii ithamlar yükseliyor. Bu ne biçim mantıktır.
Fakat emin olsunlar, bu memlekette artık hiç bir tehdide papuç bırakan yoktur. Büyük dâva, bir çığ gibi yolunu almış gidiyor. Bu dâva muhakkak muzaffer olacaktır. Çünkü dâva, zlümre dâvası değil, hak dâvası, millet dâvası, ve milli şeref ve haysiyet dâvasıdır.
Mümtaz Faik FENİK
Farelere karşı yıldırım harbi
Londra, 7 a.a. — Lonra limanında farelerin büyük zararlara sebep olması üzerine liman idaresi bunları imha için modern vasıtalar yani şiddetli zehirler ve gizli silâhlarla mücehhez bir ekip teşkil ederek tar arruza geçmiştir.
Beklemedikleri bu hücum karşısında fareler evvelâ müthiş kayıplara maruz kalmışlar fakat ilk şaşkınlık anları geçtikten sonra hazırlanan mevzilerde yerleşerek bilhassa yiyecek maddelerine büyük zararlar vermişlerdir.
Tarım Bakanlığının bir sözcüsü farelerin siyah neviden olduğunu ve bunların üzerinde bulunacak pirelerin veba mikrobunu naklettiklerini söylemişse de harpte maktul düşenlerin cesedi üzerinde yapılan in celemeler Londra limanı farelerinde pire bulunmadığını göstermiştir.
vamlı surette tekrarlamıştır.
Amerika Birleşjk devletleri bu mesele hakkında İngiltere ve diğer hükümetlerle istigâoelerde bulunmuş ve her hükümet kendi görüsünü açıklamıştır. Yeni bir hükümetin tanınması veya tanınmaması hak kında her hangi bir hükümet tarafından karar verilmesi o memleke-
tin egemenlik hakkıdır ve her hükümet, kararını, durumun kendi zaviyesinden ve kendi şartlarına göre incelemesi neticeajndo verir. Bundan
başka bir hükümetin tanınması asla onun tasvibi demek değildir ve bu,
umumi olarak kabul edilmiş bir
* (Baştarafı Birincide) vermeğe başlamıştır.
Almanya ile aramızda mevdut takas antaşması gereğince ve hesap vaziyetihıiiin müsait olmasından Ve bu '• ,emlek?t ımaiâtim teşkil ederi tt• a ■: idelt-i es 1( iderıbei i a ramlar, vâsıfta olduğundan bunlar için geniş tahsis yapılmaktadır Almanya da-ha evvel verilmiş 8 milyon dolarlık ithal müsaadesine ilâveten son ay zarfında 15 buçuk milyon dolarlık müsaade veı-ilml.ş bulunmaktadıı. Bu müsaadelerin inevzüunu teşkil e-den maddeler bilhassa istihsale, kal kıtımaya yarayan maddelerdir
Büyük mikyasta ilâç, sınai,' kimyevi maddeler. sanayiye' J/ârıyân diğer yardımcı madeler, fenni vç I ',!)■' âlBtlet*. makineler, fabrika n)al zemesi ve yedekleri, elektrik malze mesi' motörleri, kamyon, otomobil, ve demiryolu malzemesi için ithal müsaadesi verilmiştir.
Tahsisin büyük kısmını ithal listesinin A bölümü ve kısmen de' B bölümü teşkil etmektedir.
Almanyada disponsi bili temiz çok olduğundan 6u nıüsadeler daima' verilmektedir. Son zamanlardu sterlin bölgesindeki memleketlerden de ithal müsadeesi verilmiştir. Bunlar meyanında merinos fabrikasının ihtiyacına 450 bin sterlin tahsis edil-mş, jüt ithali içinde bir milyona yakın, sterlin ayrılmıştır. Bunların dışında makineler, ziraat makineleri Stihsale yarıyan makineler, röntgen cihazları, fabrikalar ham maddeleri gibi daha bazı maddeler için de 2 milyon kusur sterlin tahsis edilmiştir.
Bir milyon Fransız frangı için de bazı maddelere tahsis yapılmıştır.
İtalyadan zaruri maddelerin ithali için son iki gün içinde 300.000 dolarlık tahsis yapılmıştır.
Amerikada dövizimiz mevcut olmadığından normal olarak tahsis Yapılamamaktadır. Yalnız Amerika dan gelmiş makinelerin yedek par çaları ve oradan getirilmesi gereken bazı lüzumlu maddeler için limit dahilinde tahsis1 yapılması düşünül -inektedir.
Son günlerde İsviçreden gelnıes' mutad olan maddelere de tahsis veril meye başlanmıştır. Bunlar arasında makipe ve akşamı, ilâç ve kim vevî maddeler, matbaa ve akşamı bulunmaktadır Tütün hesabından da bütün protokola giren Maddelerden 200.000 İsviçre frangı tahsis yapılmıştır.
Suriyeden alman buğdayın tesellümü ir (Baştarafı Birincide) gün yeya yarın tekrar başlanacaktır, Günde 40 vagon üzerinden teslimat yapılacak, alınan buğdaylar Ankara, İstanbul ve lzmire sevkolır nacaktır.
Arabistanda vahşi bir kabileye esir düşen Ingilizler
Aden, 7 (a.a.) (United Press) — Yanında zevcesi olduğu halcje 95 tonilâtoluk yatı ile dünya seyahatine çıkmış olan İngiliz fabrikatörü Lid-dinmore, Arabistan çölünde vahşi Diyeyibi kabilesine nasıl esir düştüklerini ve nasıl kurtulduklarını anlatmıştır.
Yatlarının Aden'in 150 kilometre kuzeyinde Hafra yakınında karaya oturması üzerine vahşilerin taarruzuna uğramışlar, soyulmuşlar ve A-rap makinistleri ile birlikte çölün Oı” tasına götürülerek burada esarette tutulmuşlardır. Fakat sonradan serbest bırakılmışlar ve Maifa’ya geldikten sonra bir otomobil' kiralıya-rak Makalla’ya gelmişlerdir. Diye-yibi'lerin tenkili için çöle 120 İn-
mıyacak bir Allah vergisidir. Bir polis devletinde, böyle, bir meleke, . lost seçmek ve düşmanları tepelemek bakımından çok faydaltdıi '
Lâkin marksist - leninist faİçıla-nın içine baktıkları kristal, kürre-ı nin her halde bir kusur veya çatla-. olacaktır. , ..’
Acaba. 1945 de, hadiselerin, me-)lâ Yugoslavya’da «muhakkak süette takip edecekleri» seyri Krem-n’dekilere göstermiş midir? Jesip-fito'nun kendi memleketini Moskova'dan idare edildiğinden çök da ıa iyi bir şekilde Belgrad’dan idare •dildiğinden çok daha iyi bir şekille Belgrad’dan idare edebileceğini •nlara ima etmemiş midir?' Bütün u ihtimaller kristal kürrenin derin klerinde belirmemiş midir? Her aide belirmiş olacaklar, zira Sta-in’in bizzat yazdığı giljj, şâns ve htimallerin marksist-leninist fal-ılıkta hiçbir rolü yoktur. Dikkat edilirse, Stalin biz bazı kereler is-ikbali keşfedebiliriz, dememiş, falcılığı şarta bağlamamıştır.
Halbuki Kremlin tarafından tak-iis edilmesi üzerinden henüz üç «ene gibj kısa bir zaman geçtiği hal de, Tito, Stalin'e kafa tutmaktadır, ıskova Haziran 1948 de bir kafnçı •aklatıp Yugoslavya’yı kominform memleketleri uhuvvetinden tardet-tirdi. O zamandanberi de kırbaç aklamakta tehditler savrulmakta, iktisadi zecri tedbirlerden bâhso-I unmakta, lâkin gene Tito büdiğini okumaktadır.
Sovyet öngörücülüğü fiyasko ile neticelenmiştir:
Evet, kristal kürre Sovyet lidetîfe-rine yalan söylemiştir. Daha doğ-1 rusu, bunlar böyle sihirli bir kudrete asla malik olmamışlardır. Stalin bahsi geçen kitabını yazarken ilân ettiği akidelere beslediği şevk ve hevecanla her halde o kadar sarhoştu ki marksist - leninist taraftarlarının isterlerse güneşin seyrini de durdurabıIecekieri.V-^pek •dâ iddia edebilirdi. Stalin'in kitabının, müstakbel tabıları, 1945 den-beri vuku bulan hâdiselerin ışığın-
Bilindiği gibi, Doğu Avrupa memleketlerinin kendileri için Rusya tarafından seçilen rolü - yani, tâbi devlet durumunu - kabul etmeleri üzerine, Stalin'in seri halinde imal edilmiş alçıdan heykelleri bu memleketlerin bütün meydanlarındı, mantar gibi bir gecede yükseliverdi.
Bu heykellerin kimisi Stalin’i si-' lâhlı bir asker, kudretli bir şef, hayırhah, babayiğit bir insan, vatanın baba ve hamişi rolünde tasvir etmektedir. Lâkin içlerinden hiçbiri, Stalini, fevkalbeşeri kaynaklardan kuvvet ve ilham alan sihirbaz ve falcılara an'anenin giydirdiği libas ve kıyafetle göstermemektedir.
Stalin - istikbali gören adam:
Bu, garip bir unutkanlık ve ihmal eseridir, zira bütün iyi marksistler istikbali keşfetmek kabiliyetini şu veya bu ölçüde iddia ederler. Kremlin’de dahi böyle bir falcılık mühim addolunmaktadır, zira «Komünist Partisinin kısa bir tarihi- adlı e-serinde Stalin dahi bundan bahsetmektedir:
-Marksist - Leninist nazariyenin kudreti, partinin her hangi bir durumda doğru bir istikamet tayin etmesini, carî hadiselerin iç irtibatlarını sezmesini, bunların seyrini öngörmesini, ve bunların sadece halihazırda nasıl ve hangi istikamette geliştiklerini görmekle beraber istikbalde. de nasıl ve’ hangi istika-1 me'tte gelişeceklerini kestirmesini mümkün kılışından doğmaktadır.-
Müstakbel hâdiseler:
Muhakkak ki böyle bir falcılık kabiliyeti, dünyaya tahakküm etmek fikrini güden politikacılar için paha, biçilmez, bir. unsurdur. ,
Rakiplerinizin en ufak hareketini bugünkü seyri ile yarınki gelişmesini hikmeti İlâhiye spyesinde tamı b_. bir, isabetle kestirebilmek azımsan- ' da belki tashih edilecektir.
istasyona dün törenle açıldı
★ (Baştarafı Birincide) I aiiyete geçmesine büyük yardımı —" niz bu âfetle savaşı geniş- 1 dokunan Ankara halkma resmî, hususî bütün teşekküllere, başta Kızıl-’ ay olmak üzere bütün hayır dernek-[ lerine, Ankara Veremle Savaş Der-ı neğiniıı minnet ve şükranlarını bil-| direre.t son vermiştir.
Nusret Karasudan sonra SÖz alan Sıhhat Bakanı Dr. Kemali Bayezid ı klsa bir konuşma yaparak, veremle I savaşın sadece hükümet işi olmadı-j gına inandığını, cemiyetle elbiî'Iîğı ve işbirliği yapılmasına lüzum' gördüğünü, Veremle Savaş Kanunu çıkarıldığını belirterek, sıcak sobalı ' ve kaloriferli odalarında oturaplgrı veremle savaşa davet etmiştir, i .
Sıhhat Bakanının sözlerinden şö'p-ra Tıp Fakültesi Dekanı Nusret 'Şakır Dirısu da güzal bir konuşmaya-papak, Veremle Savaş Derneğinin te sis. edilmiş ve edilecek olan dispanser lerini Tıp Fakültesi hizmetine âpûâ-de kılmakla, bu büyük dâvanın halline karşı gösterdiği örnek gatı belirtmiş, Tıp Fakültesinin bütün profesör ve dokiorlarıyle seve şeye bu hizmete katılacaklarını bildirmiştir.
Bundan sonra davetliler. Veremle Savaş Derneği kâtibi hususisi güzide dahiliye mütehassıslarımızdan, Dr. Celâl Ertuğ ile dispapserip 'bütün taksimatını gezerek IstifaöpU.j-zahlar almışlardır. Dispanserip .birinci katı muayene, röntgen, haya verme, verem aşısı gibi tedavi, ki* sıralarını ihtiva etmektedir. , , ,
İkinci kat dispanserin idax£ ,£^7 mına ayrılmış, üçüncü dördüncü katlar ise kadın ve erkek veremlilere hastahane olarak ayrılmıştır. ,
Bölge dahilindeki bakıma muhtaç veremlilere ayrıca bedava olarak, i-lâç verilecek, lüzum görülenlerin tedavisi dispanserin hastahaneşıpde yapılacaktır.
Dernek, şimdiye kadar 16 bin liralık Streptomicine’i, hastahanelpre tevzi etmiş bulunmaktadır. _ ...
Bugünden itibaren hastalara pçıl-mış bulunan 1 numaralı Merkez Dispanserine başarılar diler, şehrimizde açılucak olun diğer disapnser-ler jçin. de muvaftakiye.tien terosnpı ' Cuer‘z- ■ ' —
Derneğimiz bu âfetle savaşı genişletmek için muhtaç olduğu yardı-, mı, Ankara’nın hamiyetli halkından göreceğine emin bulunuyor.
Veremle Savaş Derneği Balkanının sözlerinden sonra Profesör Dr. Nusret Karasu, dispanserlerin verem yuvalarını bulmaktaki ehemmiyetini belirten bir konuşma yaparak, dispanserlerin hastalığın vikaye ve tedavisinde rehperlık ettiğini söylemiş ve demiştir ki:.
— Dispanserimizin bu gayeye u-laşması için, Ankara şehrini muhtelif bölgelere ayırdık. Her bölge bu suretle 4û . 50 kişiyi hududu içine almış olacaktır. Yenidoğanda iki ay sonra ağılacak ikinci bir disyanser le fakir halkın hizmetine verilecek-tiV. Bugünkü nüfus sâyımıha göre, altı bölge ve dispanser ile Ankara-mn ihtiyacını karşılayacağımızı -ve bu tesisleri beş sene içinde ikmal e-deceğimizi ümit ediyoruz.
Bu suretle şehrimizin en kesif halk kitlelerinin işçi ve ufak memur sınıfının toplu bulunduğu bölgelerine hasretmek suretiyle hizmetimizi daha verimli bir hale getireceğiz.
Ankara ilçelerine kurduğumuz komitelerin de Ankaradaki gibi faaliyete geçebilmelerini temin etmek ü-zerp işi plânlaştırdık. Merkez dispanserlerinin her biri ilçelerden müracaat edenlere de yardım yapacaktır.
Bölge dispanserleri her müracaa-ti verem noktayi nazarından tetkike tâbi tutacaktır ve veremlilere elinden gelen yardımı yapacaktır. Bölgelerindeki sağlamları tarama suretiyle hastaların miktarını, sosyal-ve aile durumlarını diğer bölgelerdeki verem nisbetlerinden fark ve sebeplerini tetkik ederek ve bölgeye yeni gelenleri ve ayrılanlaıı ait olduğu dispanserlerden teslim alarak ait olduğu dispanserlere devretmek dispanser vazifeleri arasındadır. Verem muafiyeti noktayı nazarından çok güvendiğimiz verem aşısını bölgeye ait tatbikatını da dispanserlerimizin işleri arasına alacağız;
Dispanserlerimizin esas vazifesini tarama ve pofilâksiye ait tedbirler ' teşkil edecek bu arada hastahane, prevantoryum tedavilerine sevkedi-len hastaların müteakip tedavilerini veya sevkedil meşine lüzum görülmi-y6n veremlilerin ayakta yapılacak tedavilerini dispanserlerde yapaca- .. ğ)?-.
NusVet Karasu, sözlerine 1 numa- 1 ıalı merkez dispanserinin ayrıca 50 yataklık bir de hastahaneyi ihtiva^
r
I
DEVLET TİYATROSU
BÜYÜK TÎYATRO’da
Kııpelman Yaylı Sazlar Kuarteti! İkinci konseri I
17 Ocak 1950 Salı'^şt 21 de | iler yer 50 kuruş I
Biletleı bugünden itibaren ■ satılmaktadır.
________Telefon: 10370-40 _
Ingiliz filmciliği yine bir buhran mı geçiriyor?
First Wienna Perşembe günüşehnmizdeolacak
Avusturya Takımı İskenderiye muhtelitini 3 - O mağlûp etti
La farnilia
Albümleri Geldi
Umum Amerikan mecmuaları satış ycıi: iş Bankası önü İslâm Gü-nok (Yenişehir, ve Akba Kitabcvi.
Kaloriferli daire
3 oda. hol. Her giin sıcak su. tam konfor Müracaat: Slimcı sokak No 10/10
Arthur Rank, stüdyolarında çevrilmekte olan «Altın Kertenkele, adlı filmin bir sahne arasında
Hayat memat meselesi - Zarar 9.380.000 dolar!..
Şarlo yardıma koşuyor - Hile'i şeriye - Yarım dakika için 200.000 lira - Bedava san'at
Halen Mısırda maçlar yapmakta olan First Wienna takımı, Perşembe günü trenle şehrimize gelerek, Cumartesi ve Pazar iki karşılaşma yapacaktır.
F. Wienna takımının şehrimizde yapacağı karşılaşmaların birim
Gençlerbirliğj ile diğeri de Demir-sporla olacaktır.
F. Wienna takımı Mısırda yaptığı maçlarda İskenderiye muhtelitim 3 • 0 yenini;. Kahire muhteliti ile yaptığı iki karşıalaşınaların birinde 2 - 2 diğerinde 0 - 0 berabere kal
Kiralık Obire
Denizciler caddesi Aciçeşme sokak (Havuzlu Apartmanı yanında) 15 numaralı Yeşil Apartmanda 3 oda. geniş bir hol, suyu, elektriği ve ban yosu mevcut güzel bir daiıc kiralıktır. Yeni bina. Tel: 23516, görmek için bu apartmanın bahçesinde olu ranlara müracaat.
Amerika mektupları
Clark Gable yine evlendi
Danham stüdyosunda genç yıldız Guy Rolfe ı sahnesinde
Clark*!, Balayı Seyahatine Çıkarken Ben de Uğurladım
(California, 2G — özel muhabirimiz Fikret Ayberk bildiriyor):
Meşhur sinema artistlerinden Douglas Fairbanks’ın eski karısı S. Ashley ile Clark Gable 21/12/1949 talihinde Los Anglelos’tan 200 mil mesafedeki Santa Barbara’da habersizce evlenmişlerdir. Yeni çiftin evlenme merasimleri ufak bir kilisede yapılmıştır. Merasim esnasında papazın önüne kolkola gelen sevgililerden Clark Gable yüzüğünü düşürmüş ve titrek bir sesle evvelâ papaza, sonra da törende bulunan kalabalığa dönerek: «Çok heyecanlıyım, çok mes’udum» demiştir.
Kısa bir zaman içersinde etrafa yayılan bu haber Los Angelos'ta bu lunan yakın dostları tarafından bile hayretle karşılanmıştır. Yakın dostları: «eğer bu haber doğru ise bitlere tam bir noel sürprizi oldu, demişlerdir.
Haberi alan gazeteciler boş durur mü?...'Derhal meselenin ne derece doğru olduğunu araştırmıya koyuldular. Hakikati onlar da öğrenince ilk işleri beyaz perdenin meşhur çiftlerini aramak olmuştur. Gazeteciler yeni evlileri ancak ertesi gün Clark Gable'in şirin çifliğinde bulabilmişlerdir.
Clark Gable gazetecilerin çeşitli suâllerini şu kısa cümlelerle cevap-landırmıştır:
«Opbeş gün için eşimle balayı seyahatimizi geçirmek üzere yarın, Honolulu’ya gidiyoruz. Çok mes’udum. Bu kısa haber San Francisco, California ve Oklohama'da derhal duyuldu.
Şinema prestişkârları yeni sevgilileri yakından görmek için içlerin-' de ben de olduğum halde limana höçum ettik. Limanda bir aralık kalabalık arasında bir kaynaşma oldu’ ve arkasından bir alkış tufanı koptu.
Bu muazzam kalabalığın teveccühle dolu, hırpalayıcı hücumlarından yeni çiftler polisin ve Clark’ın hususî muhafızları sayesinde güçlü :1e Lurline gemisine binebildiler. Amerika'nın en lüks gemisi olan Lurline’in süvarisi de bu mes'ut çifti selâmladı,
S. Ashley açık mavimsi bir kürk ve spor gri bir ayakkabı giymişti. Her ikisi şapkasız olarak gemi süvarisini ve halkı selâmladılar. Söz, söz... diye bağıran kalabalığa karşı Clak Gable:
İkinci Dünya Savaşı sonunda yeniden kurulan ve kısa bir zaman i-çinde büyük bir ilerleme kaydederek sinema âleminin merkezi olan Hollywood'u bile telâşa düşüren İngiliz filmciliği son günlerde büyük bir buhran geçirmektedir. - Hamlet-, «A Matter Life And Dead — Hayat Memat Meselesi-, -The Red Shoes -Kırmızı Papuçlar-, -Oliver Tvist», «Grcat Expectations - Büyük Ümitler- gibi dünyanın dört bir yanında her biri ayrı ayrı bir kaç mükâfat kazanân filmler meydana getiren» İngiliz stüdyolarının kapanmak ü-zere olduğunu İngiltere’de şahsî gayretleriyle muazzam bir sinema sanayii kuran J. Arthur Rank son verdiği bir beyanatla doğrulamakta ve devlet elini uzatıp büyük kredi açmıyacak olursa stüdyoların kapısına birer kilit asmaktan başka hır çare kalmadığını söylemektedir.
Rank'ın açıkladığı ra'ıkamlar gerçekten herhangi bir ticarî müessese-yi" korkutacak ve iflâsa götürecek e-hemmiyeti haizdir. Bu yıl Ingiliz film stüdyolarının ettiği zarar 9 im' yön 380.000 doları bulmuştur.
Son verilen kararlara göre Art 1 Rank 1950 yılının Haziran ayı sonuna kadar ancak 6-10 film meydana getirebilecektir. Yılda 60 film yapan bu müesseseler için bu miktar şüphesiz küçümsenecek kadar azdır.
Son durum karşısında henüz bir karar vermemekle beraber İngilte-reye muazzam döviz temin eden ve yabancı memleketlere san'at yolile en güzel propogadandayı yapan bu sanayiin iflâsa sürüklenmemesi için İngiliz hükümetinin harekete geçip bir hal çaresi bulması her an beklenmektedir.
İngiliz filmciliğinin yeniden kal-fanm’ş, için ilk otoak yardıma ko. | si bulunmakla beraber bü-
^ta^tur. tün dlinya sinemaları gözönüne ge-ıc or « - tjrjijnce miktarın pek de mühim bir şey ifade etmediği kendiliğinden t moydana çıkar.
• 3 — İngiltere’de havaların yağışlı
ve sisli olması yüzünden bir çok fuzuli masraflara girişilmektedir. Stüdyo dışında çekilecek bir sahne için büyük hazırlıklar yapıldığı hal de bir metre bir şey çekmeden ge- ....-___________o________
rlye dönüldüğü hemen hemen her- j çeklnilmektedir.
gün rastlanılan hadiselerdendir. | Halbuki ayni sahne bir istasyon-4 — Rank muazzam bir imparator da çekilecek olsa belki bu 200.000 li-luk kurmuştur. İş bölümü haddin ranın 199.000 lirasını iktisat etmek den fazla bir şekilde geniş tutul- mümkün olabilecektir. Zaten dünya muştur. Bugün Rank’ın emrinde o- filmciliği de son zamanlarda hariç-lan altmış yedi stüdyo binlerce iş- te, mümkün olduğu kadar dekordan çi, teknisyen, sanatkâr ..çalışmakta- Uzak ve ucuz bir şekilde film çevril-dır. mesj, yolynda yürümektedir.
Kısacası beyaz perdeye Jean Si- . Kaliteli eserler meydana getiren
İlunarak kapanmamasını
Bir Itaiyor, boks takımı geliyor İstanbul Boks İhtisas Kulübünün teşebbüsü ile Italyanın Andace boks takımı memleketimize davet edilmişin
4 ve 5 Şubat tarihlerinde Istan bulda iki müsabaka yapacak olan İtalyanların şehrimize de gelmeleri 1 muhtemeldir.
Italyanlar şehrimizde Ankara* karması ile karşılaşacaklardır.
l-iunbui’da dün j yapılan lig maçları
I İstanbul lig maçlarına dün de de-, vanı edilmiş ve şu neticeler alın -I mıştır-
Galatasaray 1 ■ Emniyet 0. Beşiktaş 2 • lstanbulspor 0.
Florya Spor mağazası sahibi Adil Ceb eci
Mühendis Kırpösı basketbol maçları
İstanbul Teknik Üniversitesinin tertiplediği Mühendis Kupası basketbol maçlar,inin ilk karşılaşmasında Galatasaray - Kurtuluşu 47 - 41. Harpokulu da - Teknik Üniversiteyi 49 - 47 mağlûp etmişlerdir.
Mamak Gençlikspor Kulübü yıllık kongresi
Mamak Gençlik Spor Kulübünün yıllık kongresi 2, Ocak 1950 Pazartesi günü saat' 19 da Mamak Halk Odası salonunda icra edilmiştir. Yıl lık çalışma ve denetçiler raporları okunarak oy birliğiyle kabul ve i dare kurulu ibra olunmuş müteakiben de»yeni seçim yapılmıştır.
Aşağıda adları yazılı üyeler yeni idare kurulunu teşkil eylemişlerdir:
Başkan: Turhan Büvükaydın, as-başkan: Salih Evin, Genelsekreter ve Satman: Mithat Aytuğ, Genel Kaptan: Dündar Adıyaman. Vezne-
vefat etti
Ankara sporsevenlerinin pek yakın
dan tanıdıkları
ve sevdikleri tanın-
mış bir spor meraklısı olan Florya Spor Mağazası sahiplerinden Adil Cebeci, evvelki gece bir beyin kanaması neticesinde vefat etmiş ve cenazesi dün Hacıbayram camiinden büyük bir sporcu kitlesinin ve kendisini tanıyan büyük bir kalabalığın iştirakiyle Asrî mezarlıktaki ebedî istirahatgâhına tevdi olunmuştur.
Şehrimizdeki hemen bütün klüpler cenazeye çelenk göndermek suretiyle centilmen sporcuya karşı sevgilerini izhar etmişlerdir.
Adilin kederli ailesine başsağlığı dileriz.
dar: Necmettin F.roğlu, İdareci: ü-yeler: Necati Mamak ve Orhan Top-çutepe.
Denetçiler: Şeref Çevrem, Nazmi İğdiroğlu.
Kongre samimi bir hava içinde geçmiştir. Yeni idare kuruluna başarılar dileriz.
Kiralık
Möbleli müstakil bir oda, iki bekâr arkadaş için de olabilir. Buket Lokantası üzen No. i 6 • Kızılay.
(43)
Zayi
Ankara Hukuk Fakültesinden aldığım hüviyet ile Otobüs işletmesinden aldığım pasoyu k.ıvgcttim. Hükümsüzdürler.
Ankr-ra Hukuk Fıkültesi sınıf 4. 8576 No. Çakıreğltı
(62)
Kiralık Daire «ranıyor
Biiro için kullan Imak üzere enı.şehır de ık. ve.a üç odub bir apartıman daircı aranıyor.
İş suul’eıı dahihrr.ie mürarmd Tel: 22007
Ankara Veremle Savaş
Derneği Başkan'ığırdan:
Derneğimizin Memurlar Kooperatifi arkasında Ismetpaşa Parkı caddesindeki bir numaralı dispanseri açılmıştır. Çalışma günleri içinde saat 0 - 12 arasında müracaat eden lerin muayenelerinin yapılacağı i-lân olunur.
şan Hollywood’lular c__________,___
Clarli Chaplin ve Mary Picford ellerinden gelen yardımı yapmıya hazır olduklarını J. Arthur Rankfa bildirmişlerdir.
Yeni çıkarılan bir kanuna göre İngiltere’de bir yılda gösterilecek olan yüz filmin altmışının yerli olması şarttır. Ancak kırk yabancı filmin oynatılmasına müsaade edilmiştir.
İlkin yerli filmciliği korumak için alınan bu karar Amerikan film sanayiini elinde bulnduran sermayedarları fena halde kızdırmış, fakat kısa bir zaman içinde bu işe de bir çare bulmuştur. Şimdi bir çok Hol-lywood yıldızları zaman zaman İngiltere’ye giderek, İngiliz film stüd-yolariyle işbirliği ederek film çevirmektedirler.
İngiliz film sanayiinin bugünkü duruma düşmesinin sebepleri şunlardır:
1.— Hükümetin Eğlence Vergisi olarak yüzde 36 nispetinde almış olduğu vergi stüdyolara pek ağır gel inektedir.
2 ,— Büyük masraflar yaparak meydana getirilen filmler dünyada geniş mikyasta pazar bulamamaktadır.
Rank grupunun Avustralya’da 115, Kanâda’da 138, Seylan'da 19, Mısır’da 3, Holanda'da 12, İtalya’da 130, Jamaika’da 16, Malaya’da 3, Yeni Zelanda’da 143, Cenubî Afrika’da 130
Ann Todd gibi yıldızlar kazandıran İngiliz filmciliğinin bugünkü duruma düşmesine en büyük sebep masraf kapısının ardına kadar açık tutulmasıdır. Bir filmde .yarım dakika sürecek bir sahne için iki yüz bin lira harcanmaktan çekinilmemek tedir. Meselâ bir terinin istasyona gejip çlurması sahnesi stüdyonun i-çinde hazırlanmakta, hariçte film çevirmekten müin.ıün olduğu kadar
Kısacası beyaz perdeye Jean Si- . Kâİnçu cserıer rneyaun mons, James Mason, Margaret Lock- İngiliz film stüdyolarının wood, Stevvart Granger, Jean Kent, çaresi pujunarak kapanı Robert Newton, Joaıı Greenwood, dileriz.
«—Görüyorsunuz ki pek memnunum. Bu anî hareketim size bir sürpriz oldu. Fakat evlenme teklifi yaparken dahi S. Ashley’den menfi cevap alacağımdan korkuyordum. Karım teklifime başı ile evet deyince' birinci tatlı sürpriz bana oldu. Tİkinci sürprizi de ben size yaptım.»
Gemi hareket ederken S. Ashley yakasındaki orkideyi çıkardı. İki ö-pücük sunarak halka attı.
Yavaş yavaş dağılmakta olan kalabalık bu defa da onların şimdiye kadar kaç defa evlendiklerini münakaşaya başladılar. Halkın bir kısmı her ikisinin bugüne kadar üçer defa evlendiklerini, bunun dördüncü-olduğunu söylüyor. Bazıları da ben elimi Clark’ın sırtına , değdirdim. Ben Ashle/in mantosunu tuttum, ben boynuna sarıldım, bana tebessüm etti, diye hatıralar nakledi yorlardı.
Satılık Otomobil
Türkiye Kızılay Derneği Genel Merkezinden:
Dört kapılı, altı silindirli, henüz 3577 kilometrede 1946 modeli •CHRYSLER, marka yeni bir otomobil kapalı zarf usulü ile satılacaktır.
1000 liralık teminat mektup veya makbuzu eklenmiş olan kapalı teklif mektuplarının 20/Ocak/1950 günü saat on sekize kadar Genel Merkeze verilmesi lâzımdır.
Otomobil her gün iş saatlerinde Genel Merkez garajında görülebilir.
Dernek ihaleyi yapıp yapmamakta serbest olup kesin karar 25 O-cak Çarşamba günü öğleden sonra tebliğ edilir. (1595)
Ankara Tekel Baş Müdürlüğünden;
1 — Kaçak olarak yakalanıp An karada Dikmen ve Kırıkkalede Beş-ev Biraderler Şarap Yapımevlerindemevcut sekiz kap dahilinde tahminen (248635) litre 1949 yılı istihsali kırmızı ve beyaz şaraplar 23/1/950 tarihine rastlıyan Pazartesi günü saat 14 de Ankara Tekel Başmüdürlüğünde müteşekkil komisyonda açık arttırma suretiyle satılacaktır.
2 — Şarapların tahlil raporları mevcut ve mahfuz olup içilebilir evsaftadır.
3 — Şaraplar toptan satılabileceği gibi küvler üzerine de ayrı ayrı satılabilecektir.
4 — Bu yoldaki şartnameler Ankara, İstanbul ve İzmir Tekel Baş -düdükleriyle Kırıkkale Tekel memurluğunda görülebilir.
5 — Arttırmaya iştirak edecekler beher litresi kırk beş kuruş he-sabile alacakları mikdar üzerinden % yedi buçuk güven akçesini i hale saatinden evvel Başmüdürlük veznesine yatırmaları lâzımdır.
(20) - (134)
MAVİ GİŞE
1950 YILBAŞI PİYANGOSUNDA
- Kartal ve ÛUADRAT Çizmelerini tercih ediniz g Dünyanın en lüks ve sağlam çizmeleridir.
Vatapdaş: Pahalılıkla mücadele ediyoruz, aşağıdaki en ucuz H fiyatlarla çizme satışı başladı.
Birinci mal Kartal
22 Nn. dan 2y ;Vn kadar 8 lira
Birinci mal Quadrat
19 Nn-dnn 2.6 No.ya kadar 5.50 lira
34

SVBAN KVLAK: Güven Kundura Mağa Saraçlar Çarşım No. 107 Tel 11919
8 75 ,
» 11.00 »
. 16.00 .
■ 21.50 *
Çıkrıkçılar Yokuşu,
(1519)

Ankara Palas
Paviyon
Z/Sfavignus„ Revüsü
Yeni Program
Son hafta
"LOS AMIGOS,, Orkestrası
«i.

Her Pazar programlı danslı çay
Telefon: 10400
(56)

Basın - Tayın ve Turizm
Gene! Müdürlüğünden:
1 — Genel Müdürlüğümüzce hazırlanmış olan takriben 7 - 8 formalık iki renkli, Türkçe, İngilizce ve Fransızca izahlı 15.000 adet albümün baskı ve cild işi pazarlıkla yaptırılacaktır.
2 — Muhammen bedeli 38.400 lira ve kati teminatı 5.760 liradır.
3 — İhale 14 Ocak 1950 tarihine tesadüf eden Cumartesi günü saat 11 de Çankırı caddesinde Nurettin Baki Ersoy apartmanında Genel Müdürlüğümüz Satınalma Komisyonunca yapılacaktır.
4 — İhaleye iştirak edebilmek için ofset tesisatlı matbaa sahibi olduğunu ve personeli arasında Avrupada ofset baskısında tecrübe gölmüş bir mütehassıs bulunduğunu ve matbaasının Ticaret Odasına kayıtlı olduğunu tevsik edecek belgeleri komisyona ibraz etmek şarttır.
5 — Daha fazla izahat ve parasız şartname almak istiyenlerin ay-
nı binada Genel Müdürlüğümüz İdari İşler Müdürlüğüne ve taliplerin muayyen gün vo saatte istenilen belgeler ve kati teminat makbuzile birlikte Komisyona müracaatları' ilân olunur. (19) - (133)
20.000
Taksim Hamamı
1/1/1950 den itibaren açılmıştır. Temizlik sıhati ve rahatı sevenlerin emirlerine amadedir. Bir defa' tecrübe kâfidir.
Dışkapı trolleybüs durağı btyızinci karşısında. (34) -
Mülkiyeliler Birliğinden
Birliğimizin mutâd senfelik Genel Kurulu 8 Ocak 1950 Pazar günü saat 16.00 de Birliğin Yenişehir, Jsınct-paşa caddesi 31 No. daki Lokalinde toplanacaktır. Sayın üyelerin teş rifleri rica ulunur.
Yönetim Kurulu Gündem:
1 — Yönetim Kurulu raporunun
okunması,
2 — Denetçiler raporunun okıın-
3 — Yönetim Kurulunun ibrası.
görüşmeler, dilekler,
4 — Yönetim Kurulunun seçimi.
5 — Denetçilerin seçimi,
6 — Haysiyet Divanının secimi.
(26)
»KİMYA VE GEOMETRİ DERSLERİ Bahçelievier 28 inci sokak No. 5
(32)
İlân
I). P. 1 No. lu Bucak Başkanlığın d.-uı:
Bucağımız, 1950 senesinin ilk karnı» toplantısını 10 Ocak 1950 Sah günü Bucak binasında yapacaktır. Ocaklı arkadaşlarımızın toplantıya teşriflerini rica ederim.
ZAFER’in Abone Şartları Memleket içi
6 * .............. 15 »
3 » ....‘............8 )
Memleket dışı
12 ylik ................. 66 lira
G ' » .............. î» »
.1 » ................. 15 )
ZAFERİn İlân Şartları
sartlylc 15 lir
Devamlı ilânlar için hususî tarife tatbik edilir

LİRAYI 220555 No. lu BİLET SAHİBİNE KAZANDIRDI
Ulus Meydanı Yeni Sinema Karşısı Ko. 22 Taşradan sipariş kabul edilmez.
(«)

Comments (0)